1 9 Eylül Çarşamba Oturumları
Transkript
1 9 Eylül Çarşamba Oturumları
Paralel Oturum Bildirileri 1 9 Eylül Çarşamba Oturumları 1.1 Oturum Kümeleri Programı 11:00 12:30 ÇrB 13:45-15:15 ÇrC 15:30-16:30 ÇrD 17:15-18:45 ÇrE IE104 Bulanık Mantık Bulanık Mantık IE102 Optimizasyon Çok Kriterli Karar Verme IE03 Optimizasyon Çok Kriterli Karar Verme Bulanık Mantık Çok Kriterli Karar Verme MM25 Optimizasyon Optimizasyon Optimizasyon Optimizasyon IE105 Üretim Yönetimi Üretim Yönetimi Üretim Yönetimi Üretim Yönetimi IE106 Çizelgeleme IE301 Çizelgeleme Yer Seçim ve Lojistik Çizelgeleme Yer Seçimi ve Lojistik Çizelgeleme Yer Seçimi ve Lojistik IE04 Enerji Yönetimi Enerji Yönetimi Enerji Yönetimi Enerji Yönetimi IE300 Kalite Yönetimi Kalite Yönetimi Kalite Yönetimi Enerji Yönetimi IE139 IE227 Ergonomi İnsani Yardım Lojistiği Ergonomi İnsani Yardım Lojistiği Ergonomi İnsani Yardım Lojistiği Ergonomi İnsani Yardım Lojistiği IE311 Doğal Kaynaklar Doğal Kaynaklar Doğal Kaynaklar IE103 Veri Analizi Veri Analizi IE306 Benzetim Benzetim Veri Analizi YAEM Eğitimi Veri Analizi YAEM Eğitimi 1.2 Sunum Özetleri ÇrB104 Oturum - Bulanık Mantık I Çarşamba 11:00-12:30, IE104 Küme: Bulanık Mantık Oturum Başkanı: Yasemin Kabacık (Celal Bayar Üniversitesi) 1. Bulanık Ortamda Ortak Teslim Tarihli ve Kısıtlı Tek Makine Çizelgeleme Problemleri için Bir Karar Destek Sistemi Nurdan Özarik Göksu, Küçükpazarlı Havacılık ve Uzay, Serpil Erol Üretim planlama sürecinin en önemli adımı olan çizelgeleme aşamasında genellikle işlerin işlem zamanları ve teslim tarihleri kesin olarak bilinir ve sabit kabul edilir. Gerçek hayat problemlerinde ise bu parametrelerin kesin çizgilerle belirtilen net ifadelerden öte kesinlik içermeyen bulanık ifadeler ile değerlendirilmesi daha tutarlı sonuçlar vermektedir. Bulanık mantık konusu son zamanlarda gerek üniversitelerde gerekse üretim gerçekleştiren firmalarda yakından takip edilen bir konu haline gelmiştir. Bu çalışmada üçgensel bulanık işlem zamanları ve teslim tarihleri kullanılarak ortak teslim tarihi tarafından kısıtlandırılmış tek makine çizelgeleme problemleri üzerinde durulmuştur. Amaç fonksiyonu olarak ortak teslim tarihlerinden sapmaların yani toplam erken tamamlama ve geç tamamlama maliyetlerinin en küçüklenmesi hedeflenmiştir. Erken tamamlanma ve geç tamamlanma ceza maliyetlerinin işlerden bağımsız ve birbirlerinden farklı olduğu problemler için çözüm önerilmiştir. Son olarak problem boyutu gözetmeksizin her boyuttaki probleme çözüm sunabilen bir karar destek sistemi önerilmiştir. Önerilen yöntem ve oluşturulan karar destek sistemi çeşitli test problemleri ile denenmiştir. Anahtar Kelimeler: Bulanık mantık, bulanık çizelgeleme, bulanık işlem zamanı, erkenlik – geçlik problemleri, ortak teslim tarihli çizelgeleme, tek makine çizelgeleme 2. Bulanık AHP Temelli Balanced Scorecard Yöntemiyle Stratejik Önceliklerin Belirlenmesi: Sağlık Sektöründe Bir Uygulama Nuri Özgür Doğan, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, Seda Gencan Sağlık sektörü hitap ettiği kitlenin büyüklüğü ve verdiği hizmetin hassasiyeti nedeniyle son derece önemli bir hizmet sektörüdür. Bu çalışmanın amacı sağlık sektöründe stratejik planlamaya ilişkin öncelikleri ortaya koymak ve bu önceliklerin önem sırasını belirlemektir. Bu kapsamda sağlık sektörü içerisinden bir kamu hastanesi ile bir özel hastane ele alınmış ve bu iki hastanede gerçekleştirilen Bulanık Analitik Hiyerarşi Prosesi (AHP) temelli Balanced Scorecard (BSC) uygulamasına yer verilmiştir. Yöntemin uygulanması sürecinde ilk olarak BSC yöntemi yardımıyla dört temel perspektif olan finansal perspektif, müşteri perspektifi, işletme içi prosesler perspektifi ile öğrenme ve büyüme perspektifi sağlık sektörü açısından yeniden tanımlanmış ve bu dört perspektifin her biri için anahtar performans göstergeleri belirlenmiştir. Daha sonra Bulanık AHP yöntemi kullanılarak bu dört temel perspektif ile anahtar performans göstergeleri, hastanelerin nihai performansını maksimize edecek şekilde önem sırasına göre ağırlıklandırılmıştır. Elde edilen ağırlıklar ile önemli faktörler bulunmuş ve ayrıca her iki hastanenin öncelik değerlerinin karşılaştırılması da mümkün olmuştur. Son olarak çalışmanın bazı kısıtları olduğu vurgulanmış ve gelecekte bu konu üzerinde yapılabilecek araştırmalar için de birtakım öneriler sunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Balanced scorecard, bulanık analitik hiyerarşi prosesi, hastaneler 3. Toplam Verimli Bakım İçin Yeni Performans Ölçütlerinin Geliştirilmesi ve Bunların Bulanıklık Altında Değerlendirilmesi Ebru Turanoğlu Bekar, İzmir Üniversitesi, Mehmet Çakmakçı Üretim sistemlerinin gelişmesiyle ürün kalitesi, verimlilik, maliyet, güvenlik gibi temel öğeler gittikçe ekipmana bağlanmaktadır. Bu da etkili bir bakım sisteminin oluşturulmasını gerektirmektedir. Bu noktada Toplam Verimli Bakım (TPM) sistemi ön plana çıkmaktadır. TPM programlarının başarılı olabilmesi için mevcut sorunların, çözüme yönelik yaklaşımların ve elde edilecek faydaların belirlenmesi gerekmektedir. Bunun başarılmasının ise sorunları ortaya çıkaran ölçüm tekniklerinin uygulanmasını ve sonuç olarak TPM etkinliğinin ve sonuçlarının doğru olarak ölçülmesini gerektirmektedir. Literatürde, TPM etkinliğinin ölçülmesinde sadece ekipman performansına ilişkin ölçütler dikkate alınmıştır. Ancak TPM uygulaması organizasyon çapında bir faaliyettir ve bu bir kültürel değişim ve yaşam biçimi olacaktır. TPM uygulamasının etkinliğini ölçmek için toplam bakım etkinliği üzerinde etkisi olan bazı faktörlere dayalı organizasyon çapında bir performans ölçme programı gereklidir. Bu yüzden TPM uygulanmasından kaynaklanan çeşitli iyileştirmeleri ölçmek için standart bir yöntem geliştirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla bu çalışmada TPM’in etkinliğinin ölçülmesinde ekipman ile ilgili ölçütlerin yanında operatör eğitimi ve tecrübesi ile ilgili, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili, maliyet ile ilgili, öğrenme ve büyüme ile ilgili ve çalışan memnuniyeti ile ilgili birtakım ölçütler de dikkate alınarak yeni performans ölçütleri geliştirilmiştir. TPM’in etkinliğini ölçmede geliştirilen bu performans ölçütleri bulanık kümeler teorisi kullanılarak değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Bulanık mantık, toplam verimli bakım (TPM), yeni TPM performans ölçütleri 4. Bulanık REBA: Beyaz Eşya Sektöründe Bir Uygulama Yasemin Kabacık, Celal Bayar Üniversitesi, Merve Hatice Çandır, Selin Baştürk, Ceyhun Araz, Fatih Mümtaz Duran REBA, dinamik ve statik duruşlarda söz konusu olan yüklenmeyi, insan-yük etkileşimini göz önüne alarak iş görenin tüm vücudunun duruşsal riskini değerlendiren, ergonomi çalışmalarında sıklıkla kullanılan ergonomik bir risk analizi yöntemidir. Bu yöntemin diğer risk analizi çeşitlerine nazaran daha sık kullanılmasının başlıca nedenleri; çalışanın tüm vücudunu göz önüne alması ve bir iyileştirme yapıldığı zaman, iyileştirmenin öncesinde ve sonrasında rahatsızlık risklerinin azalıp azalmadığını değerlendirebilmesidir. Ayrıca; söz konusu insan sağlığı ve iş-yaşam dengesi iken doğru ve yerinde ergonomik risk analizleri yapılması gerekmekte ve büyük önem taşımaktadır. İş yükü ve çalışma gücünün en iyi şekilde dengelenip, hem çalışanın sağlığını koruyan, hem de üretimin artmasını sağlayan insan – makine – çevre sisteminin başarılması için optimum ergonomik koşullar sağlanmalı ve değerlendirmeleri belirli aralıklarla gerçekleştirilmelidir. Bu çalışmada, ortam koşulları gibi çeşitli faktörlerle ortaya çıkabilecek belirsizliklerin ele alınabilmesine imkan tanıyan, bulanık çıkarsama sistemi tabanlı, REBA yönteminde belirtilen kuralları baz alan, Bulanık REBA yöntemi önerilmiştir. Çalışmanın uygulaması 2 farklı beyaz eşya firmasında gerçekleştirilmiştir. 100 adet duruş pozisyonun ölçümleri yapılmış, buna göre REBA yöntemi ve Bulanık REBA yöntemine göre risk değerlendirmeleri karşılaştırılmıştır. Bulanık REBA uygulamasında hedeflendiği gibi, REBA yöntemine kıyasla daha hassas sonuçlar gözlemlenebilmiştir. Anahtar Kelimeler: Bulanık mantık, REBA, ergonomi, risk analizi ÇrB102 Oturum - Optimizasyon I Çarşamba 11:00-12:30, IE102 Küme: Optimizasyon Oturum Başkanı: Pınar Mızrak Özfırat (Celal Bayar Üniversitesi) 1. Ege Denizi için Deniz Arama Kurtarma Birimlerinin Yerleşim Modeli Nasuh Razı, Deniz Harp Okulu, Mümtaz Karataş Arama Kurtarma (AK) faaliyetlerinin başarısı temel olarak kaynakların doğru şekilde planlanmasına ve meydana gelen kaza/olaylara kısa sürede müdahale edilmesine bağlıdır. Denizde icra edilen AK faaliyetleri, sudaki kazazedelerin kısa hayatta kalma süreleri göz önüne alındığında daha da kritik hale gelmektedir. Bu nedenle, yeterli seviyede AK biriminin kaza/olaylara süratli müdahalesine imkan sağlayacak şekilde konumlandırılması büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmada, farklı imkan kabiliyete (denizde kalma süresi, dayanıklılık, boyut, vb.) sahip sınırlı sayıdaki deniz AK biriminin aday limanların kapasite kısıtı altında kaza/olaylara müdahale süresini minimize etmeyi hedefleyen tamsayılı doğrusal olmayan bir optimizasyon modeli geliştirilmiştir. Uygulama alanı olarak çevre denizlerimizden en yoğun deniz trafiğine ve kaza oranına sahip Ege Denizi seçilmiş ve 2014 yılına ait kaza/olay verileri kullanılmıştır. Problem GAMS yazılımı kullanılarak çözülmüştür. Çözüm sonuçlarına göre yapılabilecek iyileştirmeler önerilmiş, duyarlılık analizi ile AK faaliyet başarısındaki değişim incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Arama ve kurtarma, gams, tamsayılı doğrusal olmayan programlama 2. Hava Sahası Sektör Tasarımı için Bir Algoritma Şaban Temizkan, Kara Harp Okulu, Aydın Sipahioğlu Hava sahası sektör optimizasyonu sivil hava trafik yönetiminde yıllardır çalışılan özel bir problem türüdür. Amacı hava sahası sektörlerinin sınırlarını değiştirerek, sektörler arasındaki iş yükü farkını en küçüklemektir. Genelde bilinen üç tane çözüm yöntemi Genetik Algoritmalı Voronoi Diyagramları, Uçuş Rotaları Kümeleme ve Karma Tamsayılı Programlamadır. Askeri birimlerce icra edilen hava savunma ve komuta kontrol faaliyetleri ise hava sahasında yapılan işler itibariyle sivil hava trafik yönetiminden farklıdır. Genel olarak havadan gelebilecek tehditlere karşı ülkeyi savunmaya yönelik faaliyetleri içermektedir. Bu faaliyetler sisteminin unsuru olan kontrol ihbar merkezleri (KİM) tarafından hava sahası kontrol sektörlerinde yürütülmektedir. Bu çalışmada bugüne kadar sektör tasarımı için kullanılan çözüm yöntemlerinden farklı olarak K-Ortalama Algoritmasından uyarlanmış bir kümeleme algoritması önerilmiştir. Bu algoritma ile KİM’ler için hava sahası kontrol sektörleri tasarlanırken, sektörler arası iş yükü farkı en küçüklenmekte ve karar vericilerin hava savunma ve komuta kontrol kabiliyetini arttırmaya yönelik bölgelere özel sektör talepleri de karşılanmaktadır. Algoritmanın temelini hava sahasının coğrafi koordinat sistemine göre dörtgenlere bölünmüş olması oluşturmaktadır. Türkiye için örnek olarak türetilmiş bir senaryodan hava sahasındaki her bir dörtgenin iş yükü elde edilmiş ve Türkiye hava sahası eşit iş yükü içeren 5 sektöre bölünmüştür. Anahtar Kelimeler: Hava sahası, sektörizasyon, k-ortalama 3. Çok Koalisyonlu Tam Kamyon Yükü Gönderici İşbirliği Soheyl Zehtabiyan, TOBB Üniversitesi, Gültekin Kuyzu Gönderici işbirliği, son yıllarda ortaya çıkmış yeni bir işbirliği türüdür ve tedarik zinciri yönetiminde kurumlar arası yatay işbirliği sınıfına girmektedir. Sert rekabet koşulları, kaynak yetersizliği, iklim değişimi, güvenlik sorunları ve yeni kanuni düzenlemeler firmalar üzerindeki baskıyı artırmış ve geleneksel düşünce kalıplarını zorlayan yeni çözümler aramaya itmiştir. İşbirliği; daha geniş ve bütün sistemi kapsayan bir bakış açısı getirmesi nedeniyle yeni fırsatlar sunan bir strateji olarak görülmektedir. Gönderici işbirliğinde taşıyıcı firmalardan taşımacılık hizmeti alan bir grup gönderici firma bir araya gelir; ve taşıyıcı firmalarla grup olarak pazarlık yaparlar. Göndericiler işbirliği yapmak istediklerinde; hangi göndericilerin işbirliğine dahil edileceği, hangi göndericilerin rotalarının arka arkaya ekleneceği, ve oluşturulan rota birleştirme çözümünden doğan toplam maliyetin göndericilere ve hatta her bir rotaya dağıtılması konularında en iyi kararları vermek durumundadırlar. Literatürdeki çalışmalar işbirliği yapan göndericilerin tek bir koalisyon kurduğunu varsaymış ve bu tek koalisyonunun kurulması, devamı ve genişletilmesi konularını ele almışlardır. Verilen bir koalisyon ve bu koalisyon için hesaplanan en küçük maliyetli çözüm için adil bir maliyet paylaşımı olup olmadığını konu almışlardır. Buna ek olarak, verilen bir koalisyon, çözüm ve maliyet paylaşma mekanizması için koalisyona katılmak isteyen yeni bir göndericinin koalisyona alınıp alınmaması kararını konu alan çalışmalar da mevcuttur. Büyük ölçekli gönderici işbirliği ağlarında sadece tek bir koalisyona izin verilmesi koordinasyonu zorlaştırmakta ve kabul edilebilir maliyet dağıtımına sahip geniş çaplı bir çözüm bulunmasını zorlaştırmaktadır. Bu çalışmada birden fazla ayrışık koalisyon içerebilen tam kamyon yükü gönderici işbirliği ağları ele alınmıştır. Her biri adil maliyet dağıtımına sahip, ayrık koalisyonlardan oluşan en düşük toplam maliyetli koalisyon yapısının bulunması amaçlanmıştır. Gönderici ve rota sayıları arttıkça ve operasyonel kısıtlar eklendikçe bu kararları en iyi biçimde vermek gittikçe zorlaşmaktadır. Gerçek hayat durumlarında problem boyutlarının çok büyük olması beklendiği için özellikle büyük ölçekli problem örneklerinin çözümüne yönelik sezgisel algoritmalar geliştirilmiştir. Bu çalışma TÜBİTAK tarafından 112M227 numaralı proje ile desteklenmiştir. Anahtar Kelimeler: Tedarik zincirinde işbirliği, sezgisel çözüm yöntemi, maliyet dağıtımı 4. Kuadratik Atama Problemi için Doğrusal Olmayan ve Doğrusal Modellerin Karşılaştırılması Pınar Mızrak Özfırat, Celal Bayar Üniversitesi Tesis yerleşim problemi literatürde iyi bilinen, amacı toplam taşımaların azaltılması olan bir problemdir. Bu problem için uygulanan çözüm yöntemlerinden biri de doğrusal olmayan programlama ile modellemektir. Bu çalışmada da tesis yerleşim problemi ele alınmış ve problem kuadratik atama problemi olarak modellenmiştir. Problem için öncelikle doğrusal olmayan model oluşturulmuştur. Sonrasında farklı yöntemler kullanarak, doğrusal olmayan model alternatif doğrusal modellere dönüştürülmüştür. Tüm alternatif modeller (doğrusal ve doğrusal olmayan) farklı büyüklükteki problemler için çözülmüştür. Sonuçlar problemin büyüklüğü, kısıt sayısı, değişken sayısı ve çözüm zamanı açısından karşılaştırılmıştır. Ayrıca tüm modellerin optimum çözüm elde edebildiği maksimum problem boyutu belirlenmiştir. Böylece problem boyutuna göre kullanılması gereken yöntemler hakkında öneriler oluşturulmuştur. Anahtar Kelimeler: Doğrusal programlama, doğrusal olmayan programlama, kuadratik atama problemi, tesis yerleşimi ÇrB03 Davetli Oturum- Davranışsal YA Çarşamba 11:00-12:30, IE03 Küme: Çok Kriterli Karar Verme Oturum Başkanı: Murat Kaya (Sabancı Üniversitesi) 1. Kuyruklarda Rassal Bekleme Sürelerinin Kuyruğa Katılım ve Terk Etme Kararlarına Etkisi Evrim Güneş, Koç Üniversitesi,Büşra Gençer, Zeynep Akşin, Özge Pala Koç Hizmet veren sistemlerde müşteriler sıklıkla kuyruklara katılıp katılmama ve katıldıktan sonra terk edip etmeme kararları verirler. Bu çalışmada laboratuar deneyleri yöntemi kullanarak böyle hizmet sistemlerindeki müşteri davranışlarını incelemekteyiz. Deneylerde müşteriler hem uzunluk (kısa/uzun) hem de hizmet süresi özellikleri (sabit/rassal hızlı başlayan/rassal yavaş başlayan) bakımından değişiklik gösteren birkaç kuyruk için karar vermektedir. Deneysel veriler kullanılarak kuyruk uzunluğu ve rassal hizmet sürelerinin terk etme ve katılma kararlarına etkisi analiz edilmektedir. Anahtar Kelimeler: Hizmet sistemleri, kuyruklarda davranış, laboratuar deneyleri, kuyruğa katılım, kuyruğu terk etme 2. Değişik Talep Seviyelerinde Sipariş Kararları Üzerine Deneysel Bir Çalışma Ayşe Kocabıyıkoğlu, Bilkent Üniversitesi, C. Itır Göğüş, M. Sinan Gönül Üretim yönetimi modelleri üzerine yapılan deneysel çalışmalar normatif teoriden sistematik sapmalar göstermektedir. Bu alandaki çalışmaların büyük çoğunluğu gazeteci çocuk problemi üzerine odaklanmıştır. Bu çalışmada gazeteci çocuk modelindeki sipariş kararlarının çeşitli talep seviyelerinde nasıl değiştiği deneysel bir çalışma ile gözlemlenmektedir. Karar vericilerin normatif değerlerden sapmakla beraber, teoriye uygun olarak talep arttıkça sipariş değerlerini de arttırdıkları tespit edilmiştir. Bununla birlikte, farklı maliyet seviyelerinde, normatif değerlerden sapmalarda asimetrik bir eğilim vardır. Çalışmada bu eğilime sebep olabilecek davranışsal açıklamalar değerlendirilmektedir. Anahtar Kelimeler: Davranışsal operasyon yönetimi 3. Tedarik Zinciri İlişkilerinde Davranışsal Faktörler: Deneyler ve Yeni Modeller Murat Kaya, Sabancı Üniversitesi Tedarik zincirlerini oluşturan firmalar arasındaki stratejik ilişkiler ve bu ilişkilerin operasyonel kararlara olan yansımaları üzerine akademik literatürde çok sayıda kuramsal model geliştirilmiştir. Oyun teorisi bazlı bu modeller, rasyonel bireylerin stratejik etkileşim içerisinde nasıl karar verdiklerine ilişkin pek de gerçekçi olmayan varsayımlara dayanmaktadır. Biraz da bu sebeple, tedarik zinciri sözleşmeleri literatürünün iş pratiği ile bağlantısı zayıf kalmıştır. Literatürdeki bu eksikliğe yönelik olarak bu çalışmada, gazeteci çocuk problemine maruz kalan bir perakendeci ve ona mal sağlayan bir üreticiden oluşan basit bir tedarik zincirinde karar verme deneyleri gerçekleştirdik. İki firmayı temsil eden insan denekler, farklı sözleşme tipi senaryoları altında 40 tur boyunca bilgisayar ortamında etkileşime girerek sözleşme parametresi ve sipariş miktarı kararları verdiler. Deney verisinde kuramsal modellerin beklentilerinden sistematik sapmalar gözlemledik. Örneğin, kuramsal beklentinin aksine: (1) Toplam zincir karı iki firma arasında daha adil biçimde paylaşıldı; (2) Basit “toptan satış fiyatı üzerinden sözleşme” diğer iki sözleşme kadar verimlilik sağlayabildi; (3) Karar değişkenini belli bir süre değiştirmemeye kendini adayabilen taraf bundan stratejik fayda sağlayarak toplam kardaki payını arttırabildi. Gözlenen bunun gibi sapmaları irdeleyerek riskten kaçınma ve hakkaniyet tutumu gibi davranışsal faktörlerin denek kararlarına etkilerini açıklayacak modeller geliştirdik. Sipariş miktarı kararlarında talep kovalama ve envanter hatasını minimize etme gibi karar sezgisellerinin varlığını gösterdik, ve literatürde bulunmayan yeni sezgiseller tanımladık. Son olarak, üretici ve perakendecinin kararlarındaki zamanla öğrenme süreçlerini modelledik. Sunulan deneysel çalışmamızla, tedarik zinciri dışında insan karar vericiler arasında stratejik etkileşimin ve belirsizliğin olduğu başka iş senaryolarına da ışık tutabilecek sonuçlara ulaşmış olduk. Anahtar Kelimeler: Davranışsal operasyon yönetimi, tedarik zinciri yönetimi, tedarik zincir sözleşmeleri, gazeteci çocuk modeli, davranışsal deneyler ÇrB-MM25 Davetli Oturum- Kombinatoriyel Optimizasyon Uygulamaları Çarşamba 11:00-12:30, MM25 Küme: Optimizasyon Oturum Başkanı: Tonguç Ünlütürk (Sabancı Üniversitesi) 1. Sosyal Ağlarda Etki Enbüyükleme Problemini Aç Gözlü Yaklaşım ve Ağ Güvenirliği Sınırları Kullanarak Çözmek Gökalp Eroğlu, Boğaziçi Üniversitesi, Özge Sürer, Evren Güney, İ. Kuban Altınel, Necati Aras, Bora Çekyay, Gönenç Yücel Sosyal ağlarda etki enbüyükleme problemi, ağ üzerindeki etkiyi enbüyükleyecek sayısı bilinen çekirdek kümeyi ({S}) bulmayı amaçlar. Herhangi bir {S} kümesinin yarattığı etki, küme değerli bir fonksiyondur ve etkinin bağımsız şelale yayılımı izlediği varsayımı altında {S} kümesine göre alt birimseldir. Bu nedenle etki enbüyükleme problemine çözüm üreten çok sayıda aç gözlü sezgisel önerilmiştir. Etki değerini hesaplamak için yinelemeli olarak bir çift düğümü bağlayan bir yol olması ({s}-{t} bağlılık) olasılığının belirlenmesi gerekir –ki {S} kümesi bilinse bile bunu yapmak bilgisayısal olarak zordur ve aç gözlü sezgisellerin etkinliği çok azalır. Bu olumsuzluğu önlemede {s}-{t} bağlılık olasılığının alt ve üst sınırlarından yararlanılabilir. Alt sınır, aynı ayrıtı paylaşmayan yollar kullanılarak hesaplanırken; üst sınır için aynı ayrıtı paylaşmayan kesikler kullanılır. Çalışmamızda, aç gözlü sezgiselde asıl etki fonksiyonunun yerine, {s}-{t} bağlılık alt ve üst sınırları yardımıyla bulunan etki sınırlarını kullanmanın sonuçları hız artımı ve sonuç kalitesi bakımından incelenmektedir. Hazırlanan programlar rassal üretilmiş deney verisi üzerinde koşturularak belirlenen etki sınırları ve en etkili kümeler karşılaştırılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Aç gözlü algoritma, alt birimsel fonksiyon, etki enbüyükleme, sosyal ağlar 2. Dinamik Konteyner Yer Değiştirme Problemi için Tabu Arama Sezgiseli Yaklaşımları Osman Karpuzoğlu, Galatasaray Üniversitesi, Hakan Akyüz, Temel Öncan Konteyner yer değiştirme problemi (KYP) liman sahasında istiflenmiş ve istiften alınış sırası bilinen J adet konteyner içeren bir konteyner sırasının tamamen boşaltılması için yapılacak toplam yer değiştirme sayısının enküçüklenmesi ile ilgilenir. KYP sıfır-bir programlama gösterimi ile temsil edilebilir ve NP-zor olduğu bilinmektedir. Gerçek uygulamalarda ise konteynerler sıralara eklenebilir ve aynı şekilde sıradan alınıp gemilere veya liman sahasını terketmek üzere kamyonlara yüklenebilir. Bu çalışmada dinamik konteyner yer değiştirme problemi (DKYP) olarak adlandırılan ve konteynerlerin hem konteyner sırasına eklendiği hem de sıradan ayrılabildiği genel hali ele alınmıştır. KYP’yi genelleyen DKYP’nin çözümü daha zordur. Problemin sezgisel olarak çözümü için tabu arama sezgisel yaklaşımı geliştirilmiştir. Rassal olarak türetilen örnek problemler üzerinde bilgisayısal deneyler gerçekleştirilmiştir. DKYP için geliştirilen tabu arama sezgisel yaklaşımının yazındaki çalışmalardan daha etkin sonuçlar ürettiği gözlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Atama, konteyner yer değiştirme, tabu arama 3. Karışık Tamsayılı Programlara Paralel Çözüm Üretme Algoritmaları Utku Koç, MEF Üniversitesi, Sanjay Mehrotra Bu çalışmada Karışık Tamsayılı Programlarına olurlu çözümleri paralel şekilde bulan bir yöntem geliştirilmiştir. Bu yaklaşım paralel bir çerçeve ile Olurluluk Pompası (Feasibility Pump, FP) algoritmasını kaynaştırmaktadır. Önerilen yöntemde birçok FP alt-uygulaması paralel olarak çalıştırılmakta ve bu uygulamalar arasında haberleşme sağlanmaktadır. COR@L, MIPLIB 2003, ve MIPLIB 2010 kümelerinde 512 işlemciye kadar yapılan testler önerilen paralelizasyon yönteminin istatistiksel olarak etkin olduğunu kanıtlamıştır. Dahası, toplam işlemci süresi aynı olsa dahi, kısa ve çok paralelde çalışan algoritmaların uzun ve az paralelde çalışanlardan çok daha iyi olabileceği gösterilmiştir. Bu da paralelizasyonun değerinin sadece işlem gücünü artırmaktan değil aynı zamanda bilgi paylaşımından da kaynaklandığını göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Paralel optimizasyon, karışık tamsayılı programlama, sezgisel, feasibility pump 4. Seri Sistemler için Genelleştirilmiş Sınama Problemi Tonguç Ünlütürk, Sabancı Üniversitesi, Rebi Daldal, Danny Segev, Iftah Gamzu Sıralı sınama problemi en genel haliyle bir ikili fonksiyonun değerini, fonksiyonun değişkenlerinin değerlerini öğrenmenin maliyetli olduğu durumda, en az beklenen maliyetle bulan stratejinin bulunması problemidir. Her değişkenin alabileceği değerle ilgili olasılıklar verilmiştir. Değişkenlerin birbirinden bağımsız değerler aldığı varsayılır. Seri-Sistemler literatürde çalışılan bütün durumların bir özel durumu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada Sıralı-Sınama probleminin daha genel bir hali Seri-Sistemler için çalışılmıştır. Bu genel halde, birden fazla değişkenin değerini aynı anda öğrenmek mümkündür. Bunun için sabit bir maliyet ve bu grupta bulunan değişkenlerin öğrenme maliyetlerinin ödenmesi gerekir. Bu çalışmada değişken kümesinin herhangi bir alt kümesinin bu şekilde test edilebileceği varsayılmıştır. Bu durumda olurlu bir çözüm değişken setinin bölümlenmesine karşılık gelmektedir. Problemin bu durumu için bir yaklaşık algoritma sunulacak ve bu algoritma ile diğer geliştirilen sezgisel algoritmaların sayısal karşılaştırması yapılacaktır. Anahtar Kelimeler: Seri sistemler, sıralı sınama, sabit maliyetle sınama, grup olarak sınama ÇrB105 Oturum- Üretim Yönetimi I Çarşamba 11:00-12:30, IE105 Küme: Üretim Yönetimi Oturum Başkanı: Eren Özceylan (Gaziantep Üniversitesi) 1. Tedarikçi Güvenilirliğini Etkileyen Parametrelerin Önem Derecesinin Sektörlere Göre Değişimi Behı ce Meltem Kayhan, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Selçuk Çebı Bir tedarikçi kendisinden istenilen ürünleri istenilen zaman, kalite ve miktarda temin edebildiği ve çalıştığı işletmeyi doğru bilgilendirdiği sürece güvenilirdir ve tedarikçi güvenilirliği tedarikçi seçiminde kritik bir öneme sahiptir. Çalışma kapsamında tedarikçi seçim problemleri ile ilgili geniş bir yayın taraması yapılmış ve yapılan yayın taraması sonucunda literatürde tedarikçi güvenilirliği ile ilgili çok fazla çalışmanın bulunmadığı, yapılan çalışmaların çoğunda da tedarikçi güvenilirliğini etkileyen parametrelerin göz ardı edildiği görülmüştür. Oysa tedarikçi güvenilirliğini etkileyen birden çok parametre vardır. Bu çalışmada literatürden farklı olarak tedarikçi güvenilirliğini etkileyen parametrelerin belirlenmesi ve bu parametrelerin önem derecelerini sektörel bazda hesaplayarak sektörler arası tedarikçi güvenilirliğini etkileyen parametrelerin önem derecesindeki değişimin ortaya koyulması amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda bir anket hazırlanıp, farklı sektörlerde çalışan ve firmaların tedarikçi seçim kararını veren uzmanlarla görüşülmüştür. Yapılan yayın taraması ve anketler sonucunda tedarikçi güvenilirliğini etkileyen parametreler; zamanlama, miktar, kalite, esneklik, deneyim, sürdürülebilirlik ve fiyat olarak belirlenmiş ve önem derecelerinin sektörlere göre değişkenlik gösterdiği tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Tedarikçi, performans ölçütleri, tedarikçi güvenilirliği 2. Üretim Planlama Problemleri için Karmaşık Tamsayı Programlama Tabanlı Sezgisel Yaklaşımlar Hacer Güner Gören, Pamukkale Üniversitesi, Semra Tunalı Yoğun rekabet ortamında kıt kaynakların etkin kullanımı ve operasyonların çizelgelenmesi işletmelerin başarısında önemli rol oynamaktadır. Müşteri isteklerini zamanında ve mümkün olan en düşük maliyetle karşılamak oldukça karmaşık ve zor bir süreçtir. Bu süreci başarıyla yönetmek ve sürdürmek işletmeler için oldukça önemli ve ancak etkin bir planlama ile mümkün olabilmektedir. Bu çalışmada, sanayide ortaya çıkan en önemli üretim planlama problemlerinden biri olan Kapasite Kısıtlı Parti Büyüklüğü problemi için birden çok farklı karmaşık tamsayı programlama tabanlı sezgisel yaklaşım önerilmiştir. Önerilen yaklaşımların performansları, bir optimizasyon yazılımı ve önceki çalışmalarımızda önerdiğimiz diğer sezgisel yaklaşımlar ile karşılaştırılmıştır. Yaptığımız deney çalışmaları önerilen sezgisel yaklaşımların problemin çözümünde etkin olduğunu göstermiştir. Anahtar Kelimeler: Üretim planlama, kapasite kısıtlı parti büyüklüğü problemi, karmaşık tamsayı programlama, tabanlı sezgisel yaklaşımlar 3. Kapalı Döngü Tedarik Zincirinin Genetik Algoritma ile Modellenmesi Seval Ene, Uludağ Üniversitesi, Nursel Öztürk Son yıllarda, tedarik zinciri yönetimi ile çevresel faktörlerin kesişimi geleneksel tedarik zincirine yeni yaklaşımlar kazandırmıştır. Kapalı döngü tedarik zinciri, ileri yönde malzeme akışı, geri yönde ise bilgi akışından oluşan geleneksel tedarik zincirine, çeşitli sebeplerle geri dönen ürünlerin tersine akışının entegre edilmesi ile oluşmaktadır. Tersine akış, tedarik zincirine dönen ürünlerin geri dönüşümü, tekrar kullanımı veya bertarafı için gerekli faaliyetler serisidir. İleri ve tersine akışın eş zamanlı olarak yürütüldüğü kapalı döngü tedarik zincirinde, uygun lojistik alt yapının sağlanması için ağ tasarımı stratejik bir karardır. Ağ tasarım problemi, atama ve dağıtım problemlerini içermektedir. Bu çalışmada, kapalı döngü tedarik zinciri ağının modellenmesi probleminin çözümü için bir genetik algoritma geliştirilmiştir. Önerilen algoritma, açılacak tesis yerlerine ve adedine karar vererek, tesisler arasında yapılan atamaları ve ürün akış miktarlarını planlamaktadır. Algoritma, rassal olarak oluşturulmuş farklı boyutlu problem setleri ile test edilmiştir. Elde edilen sonuçlar, önerilen genetik algoritmanın başarılı sonuçlar verdiğini ve farklı ürünlerin kapalı döngü tedarik zincirlerine uyarlanarak uygulanabilir olduğunu göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Ağ tasarımı, genetik algoritma, kapalı döngü tedarik zinciri 4. İleri Tedarik Zinciri Ağı Tasarımı için Test Problem ve Genetik Algoritmaya Dayalı Çözüm Yöntemi Geliştirilmesi Eren Özceylan, Gaziantep Üniversitesi, Çağrı Koç, Sadettin Erhan Kesen Bir tedarik zincirinde tedarikçiler, imalatçılar, dağıtıcılar, toptancılar, perakendeciler gibi çeşitli iş aktörlerinin yerlerinin tespiti ve birbirleri arasındaki fiziksel akış miktarının optimal olarak belirlenmesi literatürde tedarik zinciri ağ tasarımı problemi olarak ele alınmaktadır. Ulaştırma problemlerinin gelişmiş hali olan tedarik zinciri ağ tasarımı problemleri NP-zor sınıfına girmektedir. Bundan dolayı, kabul edilebilir zamanlarda çözüm bulabilmek için çok sayıda sezgisel yöntem bu problem için geliştirilmiştir. Ancak literatürde, geliştirilen sezgisel yöntemlerin adil bir şekilde kıyaslanabilmesi için uygun test problemler mevcut değildir. Bu çalışmada iki, üç ve dört aşamalı ileri tedarik zinciri ağ tasarımı için farklı boyutlarda 450 adet test problem geliştirilmiştir. Geliştirilen test problemler, genetik algoritmaya dayalı çözüm yöntemi ile denenmiş ve sonuçlar GAMS paket programından elde edilen sonuçlar ile karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak 3 saatlik çözüm süresi altında dahi herhangi bir sonuç vermeyen problemler için geliştirilen çözüm yöntemi 6 dakikanın altında optimal veya uygun bir sonuç vermiştir. Anahtar Kelimeler: Genetik algoritma, ileri tedarik zinciri, tedarik zinciri ağ tasarımı, test problemleri ÇrB106 Davetli Oturum- Proje Yönetimi I Çarşamba 11:00-12:30, IE106 Küme: Çizelgeleme ve Proje Yönetimi Oturum Başkanı: Gündüz Ulusoy (Sabancı Üniversitesi) 1. Çevik Yazılım Geliştirme Metodolojileri Dahilinde Proje Yönetimi Pratiği Oğuz Yılmaz, Labris Networks Çevik yazılım metodolojileri son 5 yıl içinde çok yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Bu metodolojilerde iş kümesi içerisinde alt kümeler her bir koşu içerisinde ele alınırken bunlarla ilgili proje yönetimi ve çizelgeleme 2 safhada gerçekleşir. Mikro safhada her bir koşu yönetilirken, makro safhada bütün iş kümesinin yönetimi olağan proje yönetim zaman çizelgelemesi dahilinde yapılır. Böylece belirsizliğin kısa koşuların sağladığı gerçek ilerleme bilgisi ile azaltıldığı çevik metodoloji, üçüncü partilere teslimatın ve işler arası bağımlılıkların yönetildiği Gantt çizelgeleme ile beraber kullanılarak proje hedeflerinin yakalanmasında daha güçlü olabilir. Kısa vadeli koşularda izlenen gerçek ilerleme durumu sonraki koşularda işler için daha katı zaman pencereleri istenmesi ile işlerin ihtiyacı olan zamandan daha fazlasını almasını da engeller (Parkinson yasası). Diğer yandan çevik metodolojilerin takım ve üyelerine verdiği sorumluluk ve hakimiyet de yüksek bir motivasyon oluşturarak projenin hedeflerine ulaşmasına katkı sağlar. Bu çalışma ile çevik metodolojilerin konvansiyonel proje yönetim pratikleri ile harmanlanarak kullanıldığı Labris Networks geliştirme ortamındaki pratik anlatılacaktır. Anahtar Kelimeler: Çevik geliştirme (Agile development), scrum 2. Çoklu Proje Ortamında Bir Proje Yönetim İş Modeli ve Proje Yöneticisinin Becerileri Behice Gül Torun Öztürk, Turkcell Teknoloji Rekabet ve gelişen teknoloji ile birlikte, değişen ve artan piyasa ihtiyaçlarına cevaben, uluslararası arenada faaliyet gösteren kurumsal firmaların “Bilgi Teknolojileri”ne dayanan operasyonel çözüm modelleri büyük oranda, sağlam, standart ve gerektiğinde bir o kadar da esnek proje yönetim modellerine dayanmaktadır. Bununla birlikte bahsi geçen çözümler, eşzamanlı yürütülen yüzler mertebesine ulaşan proje portföyleri ile sağlanabilmektedir. Çoklu proje ortamı söz konusu olunca, Proje Yönetim Ofisi, Proje Yöneticileri, Proje Ekipleri, kurumun fonksiyonel organizasyon yapısı, uygulanan proje süreçleri ve otomasyon ortamları ve de bunları takip eden raporlama ve ölçüm sistemleri bu alandaki önemli aktörler ve araçlardır. Bu aktörlerin bireysel ve takım halindeki yetenekleri, araçların etkinlikleri ve kolay kullanım özellikleri projelerin başarısına ve dolayısı ile kurumun çıktısına direkt katkıda bulunmaktadır. Sunumda, eş zamanlı yürütülen 100-120 proje ile çoklu proje yönetim ortamına uyan Turkcell Teknoloji - Bilgi Teknolojileri Bölümü çatısı altındaki Gelir Yönetimi Proje Portföyü ele alınarak, uygulanan proje yönetim sürecinin iş modeli ve portföyün başarısı için burada görev alan bir Proje Yöneticisinden (PY) beklenen standart yeteneklerin yanında, planlama, bilgilendirme, eskalasyon, motivasyon, liderlik, iletişim konularındaki kişisel becerilerinin önemi irdelenecektir. Bu kavramların kuruma özel neyi ifade ettiği ve proje sonuçlarına nasıl katkıda bulunduğu ele alınacaktır. Anahtar Kelimeler: Proje yönetim ofisi, proje yöneticileri, proje ekipleri, proje süreçleri ve otomasyon ortamları, raporlama ve ölçüm sistemleri, iletişim, liderlik, planlama, bilgilendirme, eskalasyon, motivasyon 3.ArGe projelerinde Test Süreçleri için Takım Esaslı Melez Proje Kontrol Sistemi Serdar Baysan, İstanbul Teknik Üniversitesi, M. Bülent Durmuşoğlu, Ayşegül Saraç Yüksek değişkenlik, kısıtlı kaynaklar ve süreçler arasındaki tekrarlı ilişkiler sebebiyle ArGe projeleri, proje yönetiminin özel bir alanı olarak değerlendirilebilir. ArGe projelerinde ana performans ölçütü pazarda fırsatın fark edilmesinden imalata kadar olan süreyi kapsayan yeni ürün geliştirme temin süresidir. Temin süresi, aşırı yüklenme ve değişkenliğin bozucu etkisi kontrol altına alınarak, israfların ortadan kaldırılması ve akışın sağlanmasıyla kısaltılabilir. Bu çalışmada ürün geliştirmeye yönelik ArGe projeleri için takım esaslı melez proje kontrol sistemi sunulacaktır. Sistemin geliştirme, uyarlama ve uygulama aşamalarında yalın ürün geliştirme ilke ve araçlarından faydalanılmıştır. Analiz aşamasında Değer Akışı Haritalandırma ve Tasarım Yapı Matrisi araçları kullanılarak faaliyetler değer içeriğine göre ayrıştırılır, özellikle yeniden işleme ve bekleme israfları görselleştirilir. Tasarım yapı matrisinin kümelenmesiyle süreç kümeleri oluşturulur ve işgören ihtiyacına göre takımlar belirlenir. Takımların çok fonksiyonlu yapıya dönüştürülmesi için yetkinlik matrislerinden de faydalanılır. Melez kontrol sistemi, takım içi süreçler için itme, takımlar arası süreçler için çekme esasına göre uygulanır. Takım içi süreçlerde uygun önceliklendirme kuralını uygulayarak ve geri dönüşleri ortadan kaldıracak gelişme ortamını kurarak temin süreleri kısaltılır. Takımlar arası çekme yapısında, süreç içi proje sayıları sınırlandırılarak, aşırı yüklenmenin önüne geçilir ve değişkenlik kontrol altına alınarak öngörülebilirlik artar. Yeni ürün geliştirme projeleri düşünüldüğünde test süreçleri projenin son safhalarında, zamanlama olarak müşteriye görece daha yakın konumda gerçekleştirilir. Bu sebeple, test süreçlerinde yapılacak bir iyileştirme, müşteriye daha hızlı yansıtılabilir. Fakat test süreçlerinin yönetimi, öncelik ilişkilerinin çeşitliliği, bilgi ve malzeme akış rotalarının çeşitliliği, test donanımı, işgören ve test objesi kısıtları sebebiyle karmaşık bir problem alanıdır. Önerilen kontrol sistemi test süreçlerine odaklanarak örneklenecektir. Bu çalışmada, beyaz eşya alanında faaliyet gösteren bir ArGe merkezinde tüm yeni ürün geliştirme akışı incelenmiş, değer akış haritalandırma yöntemiyle görselleştirilmiştir. Potansiyel iyileştirme alanları içinde, algılama ve doğrulama testleri seçilmiş ve önerilen yöntem bu alanda uygulanmıştır. Araştırmacılar için yeni araştırma fırsatları ve uygulamacılar için detaylı bir yol haritası sunulmaktadır. Anahtar Kelimeler: Marka, pazarlama, pazarlama aklı, kalite, verimlilik, ne olacak bu memleketin hali 4. İnci Akü ArGe Merkezi Proje Yönetim Süreçleri Sibel Eserdağ, İnci Akü A.Ş., Sinan Yılmaz İnci Akü ArGe merkezimizin proje yönetim süreci misyon, vizyon ve stratejilerimize uygun olarak potansiyel proje fikirleri oluşturulması, bu fikirlerin içerisinden potansiyel proje fikirlerine odaklanma, kaynakların düzenlenmesi, ArGe çalışmalarının yapılması ve çıkan sonuçların bilgi yönetim sistemi ile dokümantasyonu, fikri haklarla kurumsallaşması olarak tanımlanmaktadır. Pazar araştırmaları, yeni ürünle ilgili pazar payları, pazar trendleri, devam eden projelerde karşılaşılan sorunlar, müşteri talepleri proje fikirlerini oluşturmaktadır. Bu projeler ürün kalitesine yönelik olduğunda ağırlıklı olarak fonksiyonel performans, bozulma oranları, ilk maliyet, işletme maliyeti gibi konularda olabilmektedir. İnci Akü bünyesindeki proje komitesi proje değerlendirme kriterlerine göre öncelikli projeleri tanımlar. Kaynak ve bütçe yönetimi kapsamında gerekli çalışmaları başlatır. İnci Akü bünyesinde gerçekleştirilen projelerin yapılandırılması, önceliklendirilmesi, yürütülmesi, ortak dilin oluşturulması ve ilgili dokümantasyonun elektronik ortamda takip edilebilmesi için 2013 yılından beri MS- Project Server ve MS-Share-Point platformları aktif olarak kullanılmaya başlanılmıştır. Proje yönetiminde her proje tipi için belirlenen akış diyagramları sürecin hedef odaklı ilerlemesini olanak sağlamaktadır. Proje yönetim sisteminde proje adımlarını oluşturan iş kırınım yapısı (WBS) kontrol listelerindeki aktivitelerden oluşmaktadır. Proje fazları ve proje fazlarındaki aktivitelerin girişleri ile süreç sürekliliği sağlanır. İnci Akü içinde kurumsal stratejiler dahilinde kişisel gelişim ve uzmanlaşma teşvik edilmektedir. Proje lideri olarak atanan personelimizin ihtiyaç duyduğu eğitim programlarında, vizyon oluşturacak, kurumsal bakış açımıza uygun ve ArGe projelerini yönetecek seviyeye getirecek programlar öncelikli olmaktadır. Ayrıca inci akademi / e-learning programı ile online eğitimlerin uygulamasına da geçilmiştir. Projeler kapsamında yapılan çalışmaları, eğitimleri ve proje raporlarını da içeren kurumsal hafıza kapsamında İnci Ansiklopedi sistemi de oluşturulmuştur. 2011-2016 Ulusal Bilim Teknoloji ve Yenilik Stratejisinde belirtildiği gibi ürettiği bilgi ve geliştirdiği teknolojileri, ülke ve insanlığın yararına yenilikçi ürün, süreç ve hizmetlere dönüştürebilen Türkiye için İnci Akü ArGe Merkezi de, bilgi üreten ve ürettiği bilgiyi ticarileştirmeyi başaran ArGe bilinci ile projelerini istikrarla gerçekleştirmeye devam edecektir. Anahtar Kelimeler: Proje yönetimi, strateji geliştirme, ArGe ÇrB301 Davetli Oturum- Yer Seçimi ve Lojistik I Çarşamba 11:00-12:30, IE301 Küme: Yer Seçimi ve Lojistik Oturum Başkanı: Bahar Kara (Bilkent Üniversitesi) 1. Takım Orienteering Problemi için Yeni Bir Karar Modeli İmdat Kara, Başkent Üniversitesi, Papatya S. Bıçakçı, Tusan Derya, Barış Keçeci Dağıtım planlaması ve lojistik yönetiminin en önemli teknik problemleri rotalama ağırlıklıdır. Gezgin Satıcı Problemi (GSP) ve uzantıları rotalama problemlerinin temelini oluşturmaktadır. Orienteering Problemi (OP), son yıllarda araştırmacıların ilgi gösterdiği GSP’nin yeni uzantılarından biri olup, dağlık veya ormanlık alan içinde oynanan bir doğa ve düşünce sporundan hareketle tanımlanmıştır. OP; bir başlangıç ve bitiş noktası arasında, belirli bir maliyet (zaman veya mesafe) kısıtı altında her biri pozitif bir puan değerine sahip mümkün olduğunca çok noktayı sadece birer kez ziyaret etmek suretiyle, toplam puanı enbüyükleyen yol veya rotanın bulunması problemidir. OP’nde oyuncu veya hareketli sayısı birden fazla ise bu durum “Takım Orienteering Problemi (TOP) – Team Orienteering Problem” olarak ele alınmaktadır. Diğer rotalama problemlerinde de olduğu gibi, OP veya TOP üzerine yapılan araştırmalar, sezgiseller üzerinde yoğunlaşmaktadır. Erişebildiğimiz kadarıyla ilgili kaynaklarda, OP için çok az sayıda karar modeli, TOP için ise, polinom büyüklükte sadece üç indisli bir karar modeli vardır. Bu bildiride, TOP için iki indisli, karar değişkenleri ve kısıtlarının sayısı O(n2) olan yeni bir tamsayılı doğrusal karar modeli sunulmaktadır. Önerilen model, hareketli sayısı tek olduğunda, OP için de yeni bir yapı özelliği göstermektedir. Yeni model ve önceki modellerle, açık erişimli karşılaştırma problemleri CPLEX 12.5 kullanılarak çözülüp, CPU süreleri ve doğrusal programlama gevşetme değerleri analiz edilmiştir. Önerilen modelin, hem TOP problemlerinde hem de OP problemlerinde, her iki performans ölçütüne göre de çok üstün olduğu gözlenmiştir. Modelin performansını daha da yakinen görmek amacıyla, büyük boyutlu problemlerin çözümleri alınarak, sonuçlar yorumlanıp, yapılacak çalışmalara ilişkin öneriler geliştirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Gezgin satıcı problemi, orienteering problemi, rotalama 2. İki Aşamalı Eş Zamanlı Topla Dağıt Araç Rotalama Problemi için Bir Sezgisel Yaklaşım Fulya Altıparmak, Gazi Üniversitesi, Önder Belgin, İsmail Karaoğlan Firmalar günümüz rekabetçi ortamında varlıklarını sürdürebilmek için lojistik sistemlerini de içeren birçok alanda stratejik ve taktik düzeyde kararlar vermek zorundadırlar. Lojistik yönetiminin önemli alanlarından birisi de araç rotalama problemidir. Araç rotalama problemi (ARP), müşterilere hizmet veren araç filosu için optimal rotaların belirlenmesi problemidir. Taşıma endüstrisinde, son yıllarda çevre kirliliği ve trafik yükü üzerindeki olumsuz etkilerden dolayı direkt dağıtım ve çok aşamalı dağıtım gibi stratejiler uygulanmaya başlanmış, özellikle de iki aşamalı dağıtım sistemleri üzerine yapılan çalışmalar artış göstermiştir. Şehir lojistiği kavramı da iki aşamalı dağıtım sistemlerinin önemli bir uygulama alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sistem genel olarak her iki aşamadaki farklı kapasiteli araçların koordinasyonu ve müşterilere ulaştırılacak yüklerin birleştirilmesini içermektedir. Eşzamanlı topla-dağıt sistemi ise, aynı anda aynı araç ile ürünlerin depodan müşterilere dağıtılması ve müşterilerden toplanan ürünlerin depoya geri götürülmesi faaliyetlerinin gerçekleştirildiği sistemlerdir. Bu çalışmada iki aşamalı ARP’nin yeni bir çeşidi olarak iki aşamalı eşzamanlı topla-dağıt ARP (2A/ETDARP) ele alınmıştır. Problemin çözümü için bir matematiksel model geliştirilmiştir. 2A/ETDARP, NP-zor problemler sınıfında olduğundan dolayı orta ve büyük boyutlu problemlerin çözümü için bir sezgisel algoritma geliştirilmiştir. Değişken Komşu Arama algoritmasına dayalı olan sezgisel algoritmanın etkinliği 50 müşteri ve 5 depoya kadar olan problem seti üzerinde test edilmiştir. Anahtar Kelimeler: İki aşamalı araç rotalama problemi, eş zamanlı topla-dağıt araç rotalama problemi, değişken komşu arama algoritması 3. Müşteri Öncelikli Araç Rotalama Problemi için İki Aşamalı Bir Çözüm Yaklaşımı Müjgan Sağır, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Yeliz Buruk, Ezgi Aktar Demirtaş Araç rotalama problemlerinde genellikle toplam mesafenin ya da maliyetin en küçüklenmesi istenmekle birlikte, literatürde, ziyaret edilen müşteri sayısının ve dağıtılan ürün miktarının dengelendiği bazı özel amaçlar da dikkate alınmıştır. Bu kapsamda bu çalışmada, bazı öncelikli müşterilere olabildiğince erken dağıtım yapılması düşüncesi öne çıkarılmaktadır. Araç rotalama problemlerinin NP-zor yapısı olduğu bilinmektedir. Bu sebeple uğranacak düğüm sayısı arttıkça, çözüm bulmak güçleşmektedir. Bu çalışmada, düğüm sayısını azaltabilmek için, önce, uğranması gereken düğümlerin gruplandırılması önerilmektedir. Gruplama için Ortalama Bağlantılı Kümeleme Yöntemi, yukarıda bahsedilen, düğüm önceliklerini belirleyebilmek için ise Analitik Serim Süreci yaklaşımı kullanılmaktadır. Bu sayede elde edilen düğüm ağırlıkları ile her kümenin önem derecesi belirlenmiştir. İzleyen aşamada; önce her grubun kendi içindeki rotayı daha sonrada gruplar arası rotayı belirleyecek bir yol izlenmektedir. İki ayrı rota belirleme probleminin çözümleri; bir alt grupta son uğranan düğümden izleyen grupta ilk uğranan düğüme geçiş yoluyla, tek bir rotada birleştirilmiştir. Bir grubun en yüksek öneme sahip düğümü, o grupta ilk uğranacak düğümdür. Söz edilen amaçlar çerçevesinde, bir ilaç deposunun eczanelere ilaç dağıtımına dönük gerçek bir rotalama problemi ele alınmış ve geliştirilen iki evreli çözüm yaklaşımı ile rota bulunmuştur. İşletmenin bir bölgede kullanmakta olduğu mevcut bir rota ile önerilen rota karşılaştırılmış, daha iyi bir sonucun elde edilebildiği görülmüştür. Yaklaşım; bir rotalama probleminde, toplam düğüm sayısını göreceli olarak azaltması ve bu işlemin de düğümler ağırlıklandırılarak yapılması sebepleriyle önerilmektedir. Anahtar Kelimeler: Analitik serim süreci, düğüm ağırlıkları, araç rotalama 4.Mesafe Kısıtlı Araç Rotalama Problemi: Modeller ve Yeni Problemler Bahar Kara,Bilkent Üniversitesi, Hünkar Toyoğlu, İmdat Kara Kaynaklarda mesafe kısıtlı araç rotalama problemi için çok farklı matematiksel modeller öne sürülmüştür. Bu çalışmada, önce kaynaklardaki mevcut modellerin performansları karşılaştırılarak incelenecektir. Bu kapsamda kaynaklardaki mevcut veri setlerinin yanı sıra, modellerin gerçek veri karşısındaki performansını ölçebilmek adına, yeni bir veri seti hazırlanmış, modeller bu veri seti ile de çalıştırılmış, bu yeni veri seti de genel veri havuzuna kazandırılmıştır. Çalışmanın ikinci yarısında mesafe kısıtlı araç rotalama problemi için gerçek hayat problemlerinden esinlenilerek üretilen varyasyonlar üzerinde tartışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Araç rotalama problemi, matematiksel modeller ÇrB04 Davetli Oturum- Enerji Yönetiminde YAEM I Çarşamba 11:00-12:30, IE04 Küme: Enerji Yönetiminde YAEM Oturum Başkanı: Erman Terciyanlı (T4E Enerji ve Otomasyon Sistemleri) 1. Rüzgar Çiftlikleri için Stokastik ve Kararlı Yöneylem Uygulamaları, Yatırım, Planlama, İşletme ve Tahmin Bahri Uzunoğlu,Uppsala Üniversitesi Yöneylem araştırmaları rüzgar çiftliklerinin verimli tasarlanmasında gittikçe artan bir önem kazanmaktadır. Yöneylem araştırmaları çiftliklerinin ekonomik hedefli planlanmasından ve ayni zamanda işletme maliyetlerinin modellenmesine ve optimizasyonuna, güç sistemi, ,atmosfer şartları, akış şartları ile sınırlanmış ekonomik planlamaya ve devamında üretim ve fiyat tahmininde çeşitli uygulamalar ile karşımıza çıkmaktadır. Elektrik piyasası fiyat tahmininden, elektrik üretimi optimizasyonuna kadar çeşitli yelpazelerden farklı disiplinlerden konuları biraraya getirmektedir. Konu hakkında bünyemizde yapılmış çeşitli sanayi ve akademik uygulamalar sunulacaktır. Bir rüzgar projesinin hayati boyunca olan yatırım, planlama, işletme ve tahmin aşamalarından örnekler verilecek ve projelerin üretim riski, stokastik üretim, tüketim ve stokastik fiyatlar için parametre ve durum tahmini, çiftlik optimizasyonu ve modellenmesi sunulacaktır. Anahtar Kelimeler: Rüzgar çiftlikleri, yöneylem, stokastik, yatırım planlama, işletme ve tahmin 2. Engebeli Arazilerde Rüzgar Türbinlerinin Optimal Yerleşimi Emine Kaplan, Gaziantep Üniversitesi, Serap Ulusam Seçkiner, Yunus Eroğlu Tüm dünyada nüfusun, kentleşmenin ve sosyal hayattaki refah düzeyinin hızla artması, sanayileşmenin gelişme göstermesi ve ilerleyen teknoloji ile enerjiye olan ihtiyaç her geçen gün artmaktadır. Önemli bir rüzgar enerji potansiyeline sahip olan Türkiye enerji ihtiyacının %70’ini halen dışarıdan karşılamaktadır. Bu nedenle temiz ve yenilenebilir enerji sağlayan rüzgar çiftliklerinin kurulumu ve verimli bir şekilde çalıştırılması problemi, önemini korumaktadır. Bu çalışmada, rüzgar çiftliklerinden maksimum seviyede yararlanabilmek için özellikle engebeli arazilerde kurulacak olan rüzgar türbinlerinin optimal yerleşimi ele alınmıştır. Rüzgar çiftliklerinde verimliliği etkileyen ve karlılığı azaltan en önemli sorunlarından biri rüzgar izi etkisidir. Rüzgar izi etkisini ortadan kaldıracak veya minimum olmasını sağlayacak türbin yerleştirme problemine çözüm üretmek için lineer olmayan matematiksel bir model kurulmuş ve çeşitli test problemleri üzerinde geliştirilen modelin geçerliliği incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Rüzgar türbini, engebeli arazi, optimizasyon, rüzgar izi 3. Çok Sektörlü Enerji-Ekonomi-Çevre Senaryolarının Analizi Modeli: Türkiye için Nükleer Enerji Bora Kat, Tübitak, Çağlar Güven, Ebru Voyvoda Uzun yıllardan beri tartışılmasına ve farklı zamanlarda gündeme gelmesine rağmen; henüz, Türkiye’de bir nükleer elektrik santrali bulunmamaktadır. Ancak, yakın zamandaki somut gelişmeler kısa vadede en az bir nükleer santralin kurularak faaliyete geçeceği yönündedir. Ülkelerin enerji politikalarının belirlenmesine yönelik geliştirilen modellerin ekonomiden bağımsız bir şekilde kurgulanması mümkün değildir. Son yıllarda enerji tüketiminin çevreye olan etkisinin de kaygı verici boyutlara ulaşması, bu modellerin aynı zamanda çevresel etkileri de dikkate almasını gerektirmektedir. Bu çalışmada, daha önce Kat v.d. (2011) tarafından geliştirilmiş olan çok sektörlü, doğrusal olmayan büyük ölçekli optimizasyon modeli, güncel enerji verileri ve makroekonomik veriler kullanılarak koşturulmuş; öncelikle, nükleer elektrik santrallerinin kurulmasına yönelik bir programı ele alan senaryo analiz edilmiştir. Önerilen modelde, enerji ile ilgili aktiviteler detaylı bir şekilde temsil edilmiş, diğer ekonomik faaliyetler ise beş ana sektörde ele alınmıştır. Ekonominin bütününü kapsayan çözümler, temsili bir tüketicinin faydasını maksimize eden toplam tüketim demeti üzerinden elde edilmiştir. Sektörler arası ve uluslararası işlem dengeleri, sosyal hesaplar matrisinin modelin yapısına göre uyarlanması ile sağlanmıştır. Sera gazı salınımlarının azaltılmasına yönelik stratejilerin ve teknolojilerin makroekonomik etkileri de önerilen model ile hesaplanabilmektedir. Çalışmada, nükleer santrallere yönelik senaryonun yanı sıra, ülke genelinde veya sektörel bazda sera gazlarının salınımlarını üzerine kota konulmasını ele alan senaryolar tanımlanmış ve bu senaryoların etkileri araştırılmıştır. Anahtar Kelimeler: Enerji-ekonomi-çevre modellemesi, optimizasyon, nükleer elektrik, politika analizi, sera gazları salınımı 4. Rüzgar Enerjisi için Tahmin Algoritmaları ve Kombinasyon Modelleri Abdullah Bestil, Tübitak, Diyar Akay, Dilek Küçük Bu çalışmada, Türkiye’de bulunan rüzgar enerji santrallerinden elde edilen elektriğin izlenmesi ve tahmin edilmesi amacıyla gerçekleştirilen Rüzgar gücü İzleme ve Tahmin Merkezi geliştirilmesi (RİTM) projesi kapsamındaki güncel gelişmeler anlatılmıştır. Proje kapsamında; Rüzgar Enerji Santralleri, iletim hattı işletmecileri, dağıtım hattı işletmecileri ve yenilenebilir enerji konusunda yetkili kurumlar hizmet alabilmektedirler. Mevcut izleme ve tahmin sisteminde; Rüzgar Gücü Çözümleyicileri (RGÇ), Rüzgar Gözlem İstasyonları (RGİ) ile büyük boyutlardaki ölçüm ve tahmin verilerinin depolandığı çeşitli veri tabanları, veri işleme sunucuları, uygulama sunucuları ve çeşitli yazılımlarla donatılmış Rüzgar İzleme ve Tahmin Merkezi yer almaktadır. Geliştirilen yazılımlar sayesinde sistemin tüm ortakları yetkileri ve ihtiyaçları dahilinde veri alış verişinde bulunabilmektedirler. Mevcut sistemde izleme GPS senkronize RGÇ’ler aracılığıyla gerçek zamanlı olarak yapılabilmektedir. Ayrıca gerçek zamanlı RGİ verisi ve orta ölçekli sayısal hava tahmin modelleri izleme sisteminin diğer ana elemanlarıdır. Tahmin sisteminde ise fiziksel model, istatistiksel model ve hibrit modeller yer almaktadır. Hibrit modeli oluşturan kombinasyon modelleri sürekli geliştirilip yenilenerek tahmin performansının iyileştirilmesi sağlanmaktadır. Ön elemelerden geçirilen tahmin modelleri farklı optimizasyon modelleri kullanılarak hata oranı en aza indirilecek şekilde katsayılarla nihai tahmine etki etmektedirler. Ayrıca modellerin katsayıları rüzgar yönüne, saate göre, mevsimlere göre veya kapasite faktörü gibi değişkenlere bağlı olarak değiştirilebilmektedir. Geliştirilen kombinasyon modelleri mevcut modeller ile karşılaştırılarak performans değerleri ölçülmektedir. Anahtar Kelimeler: Rüzgar tahmini, rüzgar gücü, kombinasyon modelleri, tahmin modelleri ÇrB300 Davetli Oturum-İstatistiksel Proses Kontrolü I Çarşamba 11:00-12:30, IE300 Küme: Kalite Yönetimi Oturum Başkanı: İpek Deveci Kocakoç (Dokuz Eylül Üniversitesi) 1. Kontrol Şeması Seçimi ve Kurulumu Karar Destek Sistemi Sıdıka Tunç, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Gülser Köksal Bu çalışmada, istatistiksel süreç kontrolü hakkında yeterli bilgi sahibi olmayan bir karar vericinin sürecine en uygun kontrol şemasını seçme ve bunu kurma ile ilgili kararlarını destekleyecek bir sistem geliştirilmiştir. Bu sistem, yaygın kullanılan kontrol şemalarının tercih koşulları, varsayımları ve diğer özellikleri ile karar vericin süreci ve veri özelliklerini dikkate alarak söz konusu şemalardan en uygun olanını belirleyebilmektedir. Ayrıca, seçilen şemanın kurulumunda alt grup büyüklüğü ve örneklem alma sıklığı gibi parametrelerin ve şema limitlerinin belirlenmesinde, karar vericiye yol göstermektedir. Şema seçme problemi çok kriterli bir karar verme problemi olarak formüle edilmiştir. Geliştirilen sistemin parametre değerlerinin seçimi ve geçerliliğinin testi için literatür bilgisinin yanı sıra deneyimli uzmanların görüşlerinden yararlanılmıştır. Bu çalışmada, söz konusu karar destek sisteminin formülasyonu, işleyişi ve test sonuçları sunulmaktadır. Anahtar Kelimeler: İstatistiksel süreç kontrolü, kontrol şeması, çok kriterli karar verme 2. Bulanık Kusur Sayısı Kalite Kontrol Grafiği Nilüfer Pekin Alakoç Shewhart kontrol grafiklerinin başlıca amacı, temel kalite karakteristiklerini zaman içinde izleyerek özel sebeplerden kaynaklanan değişkenliğin belirlenmesidir. Etkili bir Shewhart kontrol grafiği bir dizi varsayımların sağlanmasını gerektirir; izlenen kalite karakteristiği ortalama μ ve varyans δ² ile normal dağılımdan gelir ve ölçümler birbirinden bağımsızdır. Kusur sayısı, c grafiği, diğer Shewhart grafikleri gibi bu varsayımlara dayanır ve üründeki bir veya birden çok kusurun sayısını kontrol etmek için kullanılır. Ancak, istatistiksel süreç kontrol problemleri de günümüzün karmaşık sistemleri gibi belirsizlikler ve kesin olmayan durumları içerir. Bu nedenle, bulanık kalite kontrol grafikleri geliştirilmiş ve Shewhart kontrol grafiklerinin bulanık alternatifleri olarak uygulamaları önerilmiştir. Bu çalışmada, kusur sayısı kontrol grafiklerini için yeni bir perspektif sunulmaktadır. Kontrol grafiklerinin teorik alt yapısının ve varsayımlarının korunması hedeflenerek önerilen bulanık kontrol grafikleri bulanık istatistikler dikkate alınarak geliştirilmiştir. Grafikte, kalite ölçümleri ve sınırlar bulanık sayı olarak tanımlanmış ve uygun bir karar yaklaşımı ile sürecin durumunun belirlenmesi önerilmiştir. Anahtar Kelimeler: Bulanık istatistik, bulanık küme teorisi, bulanık sayılar, kalite kontrol grafikleri, süreç kontrol 3. X-Bar Kontrol Kartlarının Ekonomik İstatistiksel Tasarımı için Evrimsel Çok Amaçlı Optimizasyon Uygulaması Gökçe Baysal, Dokuz Eylül Üniversitesi, İpek Deveci Kocakoç Kontrol kartları, ürünün ya da sürecin kalitesini izlemek için kullanımı yaygın bir araçtır. Uygulama maliyetinin yüksek olması, araştırmacıları daha düşük maliyetli ve istenen istatistiksel özelliklere sahip kontrol kartları tasarlamaya itmiştir. Maliyet fonksiyonu, kontrol kartının istatistiksel özelliklerine bağlı olarak hesaplanır. Bu nedenle tek başına maliyet fonksiyonunun minimizasyonu, kontrol kartlarının ekonomik istatistiksel tasarımını sağlamada yetersiz kalmaktadır. Bu çalışmada maliyet fonksiyonu ile birlikte I. Tip hata olasılığı, X-bar kontrol kartının gücü ve ortalama sinyal zamanı amaç fonksiyonları olarak tanımlanarak, evrimsel çok amaçlı optimizasyon algoritmasıyla incelenerek Pareto-optimal çözüm kümesi oluşturulacaktır. Karar vericinin Pareto-optimal küme içinden uygun noktayı seçmesi konusunda destek sağlayacak ikinci bir yöntemle çözüm önerilerek problemin nihai sonucuna ulaşmak amaçlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Kontrol kartı tasarımı, evrimsel çok amaçlı optimizasyon, pareto optimal küme ÇrB139 Oturum- Ergonomi I Çarşamba 11:00-12:30, IE139 Küme: Ergonomi Oturum Başkanı: Ömer Bıyıklı (Kara Harp Okulu) 1. İş-Aile-Yaşam Çatışması Üzerine Bir Araştırma Pelin Çakmak, Karabük Üniversitesi, Ercüment Dizdar Ergonomi, endüstriyel iş ortamındaki tüm faktörlerin etkisi ile olabilecek organik ve psiko-sosyal stresler karşısında, verimliliği ortaya koymaya çalışan disiplinli bir araştırma geliştirme aracıdır, bu açıdan da psikolojik ergonomi çalışma hayatı içerisinde önemli bir yer teşkil etmektedir. Günümüzde iş hayatı, hayatımızı rahat sürdürebilmemiz için ihtiyaç duyduğumuz maddi destek anlamına geldiğinden büyük önem taşımaktadır. Çalışanların iş yaşamlarında daha fazla sorumluluk üstlenerek, daha verimli ve üretken olmaları gerekliliği, diğer taraftan özel hayatlarında ve ailedeki bireylerle daha fazla zaman geçirerek,aile yaşamlarında mutlu olabilme arzuları ve bu dengeyi kurabilme istekleri, onları bir bakıma "İş-Aile-Yaşam Çatışma" döngüsü içine sokabilmektedir. Çalışanların sosyal ve kültürel açıdan önemli değişimlerle karşı karşıya olduğu bir dönemde iş ve özel yaşamları, daha özelde ise iş ve aile yaşamları arasında sağlıklı bir denge kurmaları, değişen ve gelişen şartlar dikkate alındığında her geçen gün artan bir şekilde güçleşmektedir. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki, günümüzde ortalama bir kişinin tüm hayatı boyunca yaklaşık 2 bin ila 2 bin 500 saatlik bir süreyi iş ortamında geçirmekte, çalışma saatleri ve çalışma saatleri dışındaki zaman ayrımının her geçen gün yok olması da çalışanların özel hayatlarında strese ve çatışmalara neden olmaktadır. Yapılan çalışmalar “İş-Aile-Yaşam Çatışması”nın etkin bir şekilde yönetilmesi gerektiğini, aksi halde bu çatışmanın çalışanların kişisel mutlulukları ve yaşam tatminlerinin yanı sıra, çalıştıkları işletmeler açısından da önem taşıyacak şekilde iş stresi, iş doyumu ve örgütsel bağlılık düzeylerini de olumsuz yönde etkilediğini ortaya koymaktadır. Bu çalışmada cinsiyet, yaş, eğitim durumları, çalışılan sektör, gelir seviyeleri, çalışma hayatında yer alma süresi, medeni hal, sahip olunan çocuk sayısı, çalışma saatlerinin “İş-Aile-Yaşam Çatışması”na olan etkileri irdelenmiştir. Çalışma kapsamında Batı Karadeniz Bölgesi’ndeki 300 çalışanın, üzerinde durulan yaş, gelir düzeyi, eğitim seviyesi, çalışma hayatında yer aldığı süre, sahip olunan çocuk sayısı faktörlerinden etkilenme durumları Çok Boyutlu İstatistiksel Yöntemler ile irdelenmiş olup, bu çatışmanın etkilerini azaltmak ve işle hayat arasındaki dengeyi kurabilmek için öneriler geliştirilmiştir. Anahtar Kelimeler: İş-aile-yaşam çatışması, çalışma yaşamı, iş tatmini, psikolojik ergonomi 2. Güvenlik Kültürünün Oluşturulmasında İletişimin Optimizasyonu Ömer Bıyıklı, Kara Harp Okulu, Cihan Çörekçi, Murat Akça İşyerlerinde kazaların en temel nedeni çalışanlarda yeterli güvenlik kültürünün oluşturulmamış olmasıdır. Güvenlik kurallarına hiç uymayan bir insan bile güvenlik kültürü yüksek olan bir işyerinde kendisini kurallara uymak zorunda hissetmektedir. Bunun tam tersi güvenlik kurallarına riayet eden bir insan güvenlik kültürünün olmadığı bir yerde bir süre sonra kuralları gözardı etmeye başlamaktadır. Güvenlik Kültürünün oluşturulması için işyerlerinde birçok yol denenmektedir. Mevzuat kapsamında icra edilen iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri, görev başı eğitimler, kişisel koruyucu donanım eğitimleri, uyarıcı levhalar, ödül-ceza sistemleri formal olarak güvenlik kültürünün oluşturulmasına hizmet etmektedir. Ayrıca çalışanların amiri konumunda bulunanlar ve çalışma arkadaşları tarafından yapılan telkinlerde formal olmayan bir şekilde bu amaca hizmet etmektedir. Bu çalışmada bir işyerinde güvenlik kültürü oluşması için hangi etmenlerin ne derece önemli olduğu ve bunların çalışanlara nasıl, ne şekilde ve kim tarafından aktarılacağı incelenecektir. Ayrıca güvenlik kültürü oluşumunun aşamaları (Bilgi, Onay, İstek, Uygulama, Savunma ) üzerinden iş yerinin genel güvenlik kültürü nasıl arttırılır, mevcut kaynaklar optimal şekilde kullanılarak bu nasıl sağlanır, sorularının cevabı için bir matematiksel model önerisi sunulacaktır. Anahtar Kelimeler: Güvenlik kültürü, iletişim, optimizasyon 3. Risk Azaltmada Alınacak Tedbirlerin Bulanık Değerlendirmesi Ömer Bıyıklı, Kara Harp Okulu, Mehmet İvgin, Ergün Gül Risk Analizi günümüzde belirsizliğin olduğu her yerde uygulanmaktadır. Belirsizlikler bazen can kaybına, bazen sağlığın bozulmasına bazen de parasal kayıplarına neden olmaktadır. Risk analizi ile riskleri doğru bir şekilde belirlemek ne kadar önemliyse bu risklere karşı alınacak tedbirleri doğru bir şekilde belirlemek, riskleri en düşük maliyetle azaltmak, kontrol altında tutmakta o kadar önemlidir. Bulanık mantık, risk analizi yapılmasında literatürde birçok kez kullanılmıştır, ancak bu çalışmada risklerin azaltılmasında alınacak tedbirlerin değerlendirilmesinde - ki alınan tedbirlerin riskleri ne derece azalttığına dair de belirsizlikler mevcuttur- riskleri ne derece azalttığı konusunda kullanılacaktır. Literatürde Hata Türü ve Etkileri Analizi olarak geçmekte olan yöntem ile uygulanan bir risk analizinde alınması öngörülmüş olan tedbirlerin alınması durumunda risklerin hangi seviyeye ineceği incelenecektir. Bu yöntem bize riskleri daha iyi yönetebilme imkanı verecektir. Anahtar Kelimeler: Risk azaltma, bulanık mantık, iş sağlığı ve güvenliği ÇrB227 Davetli Oturum- İnsani Yardım Lojistiği I Çarşamba 11:00-12:30, IE227 Küme: İnsani Yardım Lojistiği Oturum Başkanı: Gülnur Kasap (Medipol Üniversitesi) 1. Araç Rotalama Probleminin Kan Arz Yönetiminde Bir Uygulaması Ali Ekici, Özyeğin Üniversitesi, Okan Örsan Özener Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen kurallara göre, bağışlanan kan 6 saat içinde bir işleme merkezinde işlenmek ve bileşenlerine ayrılmak zorundadır. Bu kural dolayısıyla, kan toplayan kuruluşlar bağışlanan kanları kan bağışlama merkezlerinden sürekli olarak toplamak zorundadır. Burada ortaya çıkan problem Araç Rotalama Problemi’nin (ARP) farklı bir versiyonudur. Klasik araç rotalama problemi ile bu problem arasındaki temel farklar toplanacak ürünün (kanın) kısa ömürlü olması ve kanın kan bağışlama merkezlerinde sürekli olarak birikmesidir. Bu çalışmada kan bağışlama merkezlerini her biri bir araç tarafından ziyaret edilecek şekilde kümelere ayırma ve her bir kan bağışlama merkezi kümesi için araç rotalama kararlarının entegre bir şekilde verildiği bir çözüm yöntemi geliştirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Araç rotalama, kan bağışı 2. Afet Yardım Depolarının Yer Seçimi için Çok Amaçlı Bir Model Hafize Yılmaz, Haliç Üniversitesi, Özgür Kabak Bir afetten zarar gören savunmasız kişilerin zararlarını hafifletmek ve ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kaynak merkezinden ihtiyaç sahiplerine ulaşımına kadar; ürünlerin mali açıdan etkili akışının, konuyla ilişkili bilgilerle birlikte materyal ve ürünlerin depolanmasının etkin bir şekilde planlanması, uygulanması ve kontrolüne insani yardım lojistiği adı verilir (Humanitarian Logistics Conference, 2004, Fritz Institute). Bu lojistik sistemleri genellikle yiyecek, su, ilaç vb. ürünlerin yanında insan, makine ve ekipman gibi kaynakların temini, depolanması ve taşınması için gerekli olmakla birlikte, yardım operasyonlarının hızı ve etkinliği açısından kritik bir öneme sahiptir. İnsani yardım lojistiği ile ilgili çalışmalar literatürde genellikle afet öncesi ve sonrası çalışmalar olarak ikiye ayrılmıştır. Afet öncesi çalışmalar potansiyel tehlikeleri belirleyip analiz ederek, olayın gerçekleşmesinden önce olası hasarları azaltmakla ilgilenirken, afet sonrası çalışmalar afetin başlamasından itibaren ulaşılabilir kaynakların yönetimi ve koordinasyonu ile ilgili konuları kapsamaktadır. Afet öncesi çalışmaların en önemli alanlarından biri ise afet yardım malzemelerinin bulundurulacağı depo yerlerinin belirlenmesidir. Bu çalışmada, afetten etkilenen kişilere ulaştırılacak malzeme ve ekipmanların bulundurulacağı yardım depolarının yerinin belirlenmesi için çok amaçlı bir matematiksel model önerilmektedir. Modelin literatürdeki diğer modellerden temel farkı çok amaçlı oluşu ve ana dağıtım depoları ile yerel (geçici) depoların ayni anda belirlenmeye çalışılmasıdır. Önerilen modelde amaçlar; yerel ve ana depolar arasındaki uzaklığı, yerel depolar ve talep noktaları arasındaki uzaklığı ve açılan yerel ve ana depo sayısını enküçüklemek olarak önerilmiştir. Kurulan matematiksel model deneysel veri setleri ile test edilmiştir. Model NP-zor olduğu için bundan sonraki çalışmalarda büyük çaplı problemler ve gerçek veriler ile çözebilmek için sezgisel ve sütun türetme yöntemleri geliştirilecektir. Anahtar Kelimeler: İnsani yardım lojistiği, çok amaçlı programlama, depo yeri seçimi 3. Afet Sonrası Acil Ulaşım Yollarının Açılması için Bağlantı Sağlayıcı Ödül Toplayan Ayrıt Rotalama Problemi Sibel Salman, Koç Üniversitesi, Maziar Kasaei Roodsari Bir doğal afet sonrasında hasar gören veya yıkıntılarla kapanan yollar, çöken köprüler ve viyadükler, ulaşım ağında kesintilere yol açabilmektedir. Afetten hemen sonraki acil yardım çalışmaları sırasında bu tür problemli yollar önceliklendirilerek temizlenmeli veya tamir edilmeli, bunu yapacak ekipler de ilgili bölgelere en etkin bir şekilde yönlendirilmelidir. Bu çalışmada yol şebekesinin afet sonucu izole kalmış kısımlarını tekrar ulaşım ağına bağlamakla görevli bir çalışma ekibinin rotasını eniyilemekteyiz. Bunun için tanımladığımız ödül toplayan ayrıt rotalama probleminde ulaşım ağının belli bir depo (ya da arz) düğümüne yeniden bağlanan her şebeke öğesi için bir ödül elde edilmektedir. İzole kalmış bölgedeki afetzede sayısı ile doğru orantılı olarak belirlenen ödül miktarları sayesinde sınırlı zaman içerisinde olabildiğince çok sayıda afetzedeye erişim sağlanması hedeflenmektedir. Bu NP-Zor problem için mal akışı değişkenli karışık-tam sayılı programlama (KTSP) formülasyonu önerilmektedir. Bu model yardımıyla orta büyüklükteki problem setleri hızlı çözülebilmekte, ancak bazı büyük problem setleri için çok uzun çözüm süreleri gerekmektedir. Bunu aşmak için çok daha kısa sürelerde çözüme ulaşan bir meta-sezgisel algoritma öneriyoruz. Bu algoritmada ilk önce hangi kapalı yolların (ayrıtların) açılacağına karar veren bir başlangıç çözümünü Enküçük Kapsar Ağaç algoritması ile elde ediyoruz. Daha sonra seçilmiş olan kapalı yolların dahil edildiği bir açık yürüyüşü ayrıt ekleme sezgiseli ile oluşturuyoruz. Başlangıç çözümünü Değişken Komşulu İniş (DKİ) yaklaşımı ile iteratif olarak iyileştiriyoruz. Bu esnada çeşitli komşuluk yapılarını en etkin iyileştirme stratejisini elde etmek için kullanıyoruz. İstanbul verisi ve literatürden adapte ettiğimiz en çok 400 düğüm ve 600 ayrıtlı ağlar üzerinde meta-sezgisel ile elde ettiğimiz çözümleri KTSP çözümleri ile karşılaştırınca, önerdiğimiz meta-sezgisel yaklaşımın kısa işlem sürelerinde eniyiye yakın çözümler ürettiğini ve bu nedenle afet sonrası karar verme süreçlerinde kullanılabileceğini görmekteyiz. Anahtar Kelimeler: Afet yönetimi, ayrıt rotalama, ödül toplayan, bağlantılık ve erişilebilirlik, afet müdahale, yol temizleme, değişken komşulu iniş 4. Afet Sonrası Enkaz Atıklarının Kaldırılmasına Yönelik Bir Model Önerisi Gülnur Kasap, Medipol Üniversitesi, Gülfem Tuzkaya, Özalp Vayvay Afetler, doğal, teknolojik veya insani nedenlerle oluşabilen ve sonuçları toplumu ya da büyük bir grubu etkileyen olaylardır. Afet öncesi, sırası ve sonrasında yapılması gerekenler farklı özelliklere sahiptirler. Aynı zamanda bu gruplar kendi içlerinde farklı fazlara da ayrılmaktadırlar. Afet öncesi faaliyetler, hazırlık ve zarar azaltma; afet sonrası faaliyetler müdahale ve iyileştirme süreçlerinden oluşurlar. Enkaz atıklarının kaldırılması problemi, afet sonrası yapılacak önemli faaliyetlerden biridir. Müdahale sürecinde ele alınan enkaz kaldırma problemleri, arama kurtarma çalışmaları, afetzedelerin barınaklara tahsisi, yardım ve acil ihtiyaçların dağıtımı, yaralıların taşınması vb. faaliyetlerin kısa sürede gerçekleştirilmesi açısından büyük öneme sahiptir. Bu aşamadaki enkaz kaldırma problemi, yapısı gereği yüksek derecede belirsizlik içerir. İyileşme aşamasında enkaz kaldırma problemi, müdahale aşamasındakine göre farklıdır. Hayati riskler ortadan kalkmış, enkaz konumları belirlenmiş ve problem, kaynakların enkaz kaldırma işine tahsisi probleminin yanı sıra, enkazın sınıflandırılması, ayrıştırılması, yeniden kullanılabilecek kısımlarının tekrar kazandırılması ve geriye kalan kısımların uygun bir şekilde bertaraf edilmesi işine dönüşmüştür. Bu çalışmada, enkaz kaldırma problemi incelenmiş, bu probleme yönelik matematiksel bir model önerisinde bulunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Enkaz kaldırma problemi, insani yardım/afet lojistiği, optimizasyon teknikleri ÇrB311 Davetli Oturum- Çevre Yönetimi Çarşamba 11:00-12:30, IE311 Küme: Doğal Kaynaklar Yönetiminde YAEM Oturum Başkanı: Emre Alp (Orta Doğu Teknik Üniversitesi) 1. Çok Amaçlı Enerji ve Çevre Politikaları Araştırması Ebru Voyvoda, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Şahan Yıldız, Murat Köksalan Enerji politikalarını araştırmak üzere yapılan çalışmalar birçok amacın aynı anda sağlanmaya çalışıldığı çalışmalardır. Bunun sebebi de bu sektörün ülkelerin ekonomisi ve çevre kalitesi gibi konular ile ilişkili olmasıdır. Enerji sektörü ile ülkelerin ekonomisi arasındaki yakın ilişkinin sebebi enerjinin hemen hemen tüm iktisadi faaliyetlerde girdi olarak kullanılmasıdır. Ayrıca küresel ısınmaya sebep olan sera gazı salınımlarını büyük ölçüde enerji üretim ya da tüketim faaliyetleri sırasında açığa çıkmaktadır. Ne miktarda ve hangi aktiviteler aracılığı ile enerji üretildiği, sera gazı salınım miktarlarını doğrudan etkilemektedir. Yukarıda belirtilenler, ülkelerin enerji politikalarının değerlendirilmesinde mühendislik ve iktisat bakış açılarının birlikte ele alındığı, çok amaçlı bir karar destek sisteminin yararlı olabileceğini işaret etmektedir. Bu çalışmada, böylesi bir karar destek sisteminin oluşturulması amaçlanmaktadır. Bu amaç doğrultusunda kullanılan model neoklasik bir büyüme şablonu ile enerji sektörü ve enerji sektörünün çevreye etkisini temsil eden detaylı bir aktivite analiz modelinin birleştirilmesi ile elde edilmiştir. Daha sonra değişik sera gazı salınımı ve enerjide dışa bağımlılık miktarlarına karşılık gelen ekonomik aktivite hesaplanmış ve bu kriterler arasındaki etkileşim gösterilmiştir. Ayrıca belirli kısıtlara karşı enerji sektörü ve ekonominin tepkisi incelenerek belirli amaçlara ne şekilde ulaşıldığı tespit edilmiştir. Literatürde enerji ve çevre politikaları konusunda yapılan çalışmalar belirli uluslararası antlaşmaların sonuçlarını incelerken, bu çalışma farklı seviyedeki birçok kısıt için ekonomik sonuçları araştırmaktadır. Ayrıca, dünya enerji fiyatlarındaki değişimlerden az etkilenecek politikaların neler olduğu incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Çok amaçlı karar destek sistemi, sera gazı salınımları, enerji politikaları 2. Baraj Hazneleri için İşletme Politikaları ve Yusufeli Hidroelektrik Santrali için Bir Karşılaştırma Mümtaz Ak, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Elçin Kentel, Seçil Savaşaneril Türkiye’de enerji talebi, doğal gaz, linyit/kömür ve su gibi kaynaklardan üretilen enerji ile karşılanır. Türkiye’de hidroelektrik enerjisi önde gelen enerji tiplerinden biridir, üretilen tüm enerjinin yaklaşık %35’ini oluşturur. Hidroelektrik enerjinin tüm enerji üretimi içinde yüksek bir yüzdeye sahip olması baraj haznelerinin verimli bir şekilde işletilmesinin önemini artırmaktadır. Bu çalışmada haznelerin işletilmesi için politikalar önerilmektedir. Bir hazne işletme politikası, her ay için salınacak su miktarını ve haznede ay sonunda olması gereken su seviyesini belirtir. Bu kararlar o ay için üretilen enerji miktarını belirler. Önerilen tüm politikalar, kural eğrisi politikaları olarak adlandırılmaktadır. Çalışmada farklı yapıda kural eğrileri önermekteyiz: sabit kural eğrisi, yıllık kural eğrisi, kılavuz kural eğrisi, ve dinamik kural eğrisi. Bu eğrilerin her biri bir doğrusal olmayan programlama ile çözülerek elde edilmektedir. Amaç üretilen toplam enerjiyi ençoklamaktır. Kural eğrilerinin performanslarını karşılaştırmak için Artvin’deki Yusufeli hidroelektrik santrali örnek çalışma alanı olarak belirlenmiştir. Yusufeli santrali Çoruh ırmağında kuruludur ve yıl içinde gelen yağışları düzenleyen önemli büyüklükte bir hazne hacmi mevcuttur. Kural eğrilerinin performansları karşılaştırıldığında, eğrilerce önerilen ay sonu su seviyelerinin birbirinden az miktarda farklı olduğu, ancak kural eğrilerinin performanslarının önemli ölçüde farklı olabildiği görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Baraj hazne işletimi 3. Sektörel Su Tahsisinin Esasları ve Uygulamalar Nuray Ayten, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Emre Alp, Cumali Kınacı Sektörel su tahsisi, çeşitli üretim faaliyetleri ve tüketim süreçlerinde kullanıcılar arasında suyun adil ve dengeli şekilde paylaşımına odaklanmaktadır. Bu paylaşımda stratejik hedef, kalkınma politikalarına paralel olarak çevresel ve toplumsal açıdan en yüksek faydanın sağlanmasıdır. Bu çalışmanın amacı, doğal kaynaklara olan talebin giderek arttığı günümüzde su kaynaklarının ihtiyaç duyulan miktar ve kalitede bulunabilmesi ve verimli kullanımına yönelik bir yaklaşım olarak sektörel su tahsisinde genel esasların, planlama yaklaşımının, ülke örneklerinin ve ülkemizdeki mevcut durumun araştırılmasıdır. Çalışma kapsamında, sektörel su tahsisi yaklaşımı, prensipleri ve gerekliliğinin yanı sıra planlama aşamaları, uygulama araçları, karar destek sistemleri ve ülke deneyimleri incelenmiştir. Sektörel su tahsisinde bazı temel kavramlar, planlama aşamaları, havzanın durumuna göre planlama ölçeğinin (ulusal, havza veya alt havza) tahmini, havzadaki diğer planlama faaliyetleriyle uyum, tahsis kararlarının belirlenmesinde kullanılan karar destek sistemleri, planların takibi, revizyonu ve yenilenmesine ilişkin konular çeşitli ülkelerdeki uygulamalar üzerinden irdelenmiştir. Ülke örnekleri incelenerek konuya ilişkin uygulamalar, yasal, yönetimsel ve teknik çerçeve incelenmiştir. Ayrıca ülkemizde su yönetimi bağlamında su tahsisinde mevcut durum, yasal çerçeve, kurumsal yapı ve sektörel su kullanımları değerlendirilmiştir. İngiltere, Fransa, İspanya, Avustralya gibi ülkelerde ulusal seviyede politikalar belirlenmiş, yönetimsel ve teknik araçlar kullanılarak (izin, lisanslama, kayıt, optimizasyon) planlama çalışmalarının etkinliği ve takibi sağlanmıştır. Su varlığının havza ölçeğinde büyük değişiklik gösterdiği ülkemizde ise mevcut duruma bakıldığında, su kaynaklarının herhangi bir ihtiyaca göre münferit ve talep odaklı tahsis edildiği görülmektedir. Havzalarımızda genel olarak sektörel yapılanmanın ve buna bağlı olarak su tüketimlerinin yıllık kullanılabilir su potansiyelini aştığı veya bu limiti zorladığı göze çarpmaktadır. Netice itibariyle, sektörel su tahsisi kaynakların korunması temeline binaen talep yönetimi yapılarak su kullanımının havza ölçeğinde şekillendirilmesi; dengeli, etkin ve verimlilik esaslı bir planlamaya göre optimum paylaşımın sağlanması gerekmektedir. Bu itibarla su tahsisinin, havza bazında sektörel planlama esaslı olması doğrultusunda bir yaklaşımı tesis edecek politika, mevzuat, kurumsal yapı, teknik kapasite ve bilimsel araştırmaların geliştirilmesi yönünde çalışmaların başlatılması önem arz etmektedir. Anahtar Kelimeler: Su yönetimi, su tahsisi, doğal kaynak yönetimi ÇrB103 Oturum- Veri Analizi I Çarşamba 11:00-12:30, IE103 Küme: Veri Analizi Oturum Başkanı: Özden Gür Ali (Koç Üniversitesi) 1. İstanbul Boğazı Deniz Kazaları Olasılıklarının Bayes Ağları ve Benzetim Esaslı Modellenerek İncelenmesi Şirin Özlem, MEF Üniversitesi , İlhan Or İstanbul Boğazı bilinen en dar ve yoğun gemi trafiği olan su yollarından biri olması sebebiyle yıllardan bu yana vahim gemi kazalarının adresi olmuştur. Dolayısı ile, özellikle uğraksız geçiş yapan gemiler için kazalara yol açan öğeleri anlayabilmek, kaza olasılıklarını ölçümleyebilmek ve kazaları azaltıcı önlemler almak karar vericiler açısından hayati önem taşımaktadır. Bu çalışma, İstanbul Boğazı’ndan uğraksız geçiş yapan gemilerin çatma, çatışma, karaya oturma gibi “deniz kazası yapma” olasılıklarının ölçümlenmesine odaklanmıştır. Geliştirilen modelde, bir geminin kaza yapma olasılığı, geometrik olasılık olarak adlandırılan, geminin kaza rotasında bulunma olasılığı ile, nedensellik faktörü olarak adlandırılan, geminin kazadan kaçma becerisini etkin kullanamaması olasılıklarının çarpımı olarak tanımlanmıştır. Nedensellik faktörlerinin belirlenmesinde “Bayes Ağları”nı esas alan bir yaklaşım kullanılmıştır. Bayes Ağları, koşullu olasılığa dayanan ve belirsiz durumların varlığında karar vermek için kullanılan grafik destekli bir modelleme ve çözüm yöntemidir. Bu ağları oluşturan düğümler değişkenleri, ayrıtlar ise değişkenler arasındaki doğrudan bağlantıları içerir. Bu çalışmada, İstanbul Boğazı' ndan uğraksız geçiş yapan gemilerde meydana gelen deniz kazalarına etki eden etmenler (düğümler), geçmiş kaza verilerine, uzman görüşlerine ve deniz kazaları ile ilgili daha önce yapılmış çalışmalara dayanılarak tespit edilmiştir. Söz konusu faktörler, yorgunluk, dikkat, değerlendirme gibi insani koşullar; geminin bakım kalitesi, görsel algılama yetisi, otomatik tanımlama sistemi gibi fiziksel koşullar ve gündüz, gece, akıntı, sis gibi çevresel koşullar olarak sınıflandırılabilir. İstanbul Boğazı gemi trafiğinin benzetimini yapan bir benzetim modeli yardımıyla mevsim, gece, gündüz, yerel ve uğraksız gemi trafiği, hava koşulları gibi bazı etmenler kanıt olarak Bayes ağında yer almıştır. Sonuçların doğrulaması kaza istatistikleri ve yazında yer alan nedensellik faktör değerleri ile gerçekleştirilecektir. Senaryo analizi yardımıyla her bir etmenin ve etmen bileşkelerinin nedensellik faktörü üzerine etkisi ortaya çıkarılacak ve karar alıcılar için, ileriye yönelik kaza olasılığını azaltma yönünde odaklanılacak unsurlar belirlenecektir. Anahtar Kelimeler: Bayes ağları, deniz kazaları, nedensellik olasılığı 2. Perakende Endüstrisinde Sınıflandırma Algoritmaları ile Yeni Ürünlerin Satış Tahmini Tuncay Özcan, İstanbul Üniversitesi, Ali Yusuf Mansuroğlu, Hüseyin Sabırlı Satış tahmininin doğruluğu, bir perakendecinin finansal performansının iyileştirilmesi ve müşteri hizmet düzeyinin iyileştirilmesi açısından kritik önem taşımaktadır. Bu noktada, geçmiş satış verisine sahip olmayan yeni ürünler, ürün kümesi içerisinde önemli bir yer tutmaktadır. Bu çalışmada, yeni film ürünlerinin perakende satışının tahmini için bir yaklaşımın geliştirilmesi amaçlanmıştır. Bu doğrultuda; ilk olarak film ürünleri için bir perakende zincirinden alınan satış verileri ile birlikte vizyon tarihi, türü, vizyonda kalma süresi, seyirci sayısı, gişe hasılatı, sosyal medya takipçi sayısı gibi kriterlere ait veriler toplanmıştır. Daha sonra, veri ön işleme teknikleri kullanılarak aykırı değerler elenmiş ve karar kriterlerine ait veriler kesikli hale getirilmiştir. Son olarak; destek vektör makinesi ve yapay sinir ağları gibi sınıflandırma algoritmaları kullanılarak satış tahmini için kural çıkarımı gerçekleştirilmiş ve bu yöntemlerin sınıflandırma başarısı değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Satış tahmini, perakendecilik, yeni ürün, sınıflandırma algoritmaları 3. Perakendecilikte Gri Model ve Destek Vektör Regresyonu ile Satış Tahmini Tuncay Özcan, İstanbul Üniversitesi, Sanem Çarpar Değişen rekabet koşulları ve sürekli artan ürün çeşitliliği nedeniyle, perakende işletmeleri ürünlerin satış tahmini için tahmin sistemlerine gereksinim duymaktadır. Binlerce ürüne sahip bir perakendeci için manuel olarak satış tahmini imkansız hale gelmektedir. Diğer taraftan, talep tahmininin doğruluğu, elde bulundurmama durumunu önleyerek müşteri memnuniyetinin arttırılması açısından önemli bir rol oynamaktadır. Bu çalışmada, müzik endüstrisinde faaliyet gösteren ve bir talep tahmin sistemi bulunmayan bir işletmeden alınan veriler ile ürünlerin satış tahmini için destek vektör makinesi, gri tahmin modeli ve ARIMA modeli kullanılmış ve bu modellerin tahmin başarısı değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Perakendecilik, satış tahmini, destek vektör makinesi, gri tahminleme 4. Parallel Zaman Serilerinde Orta Vadeli Tahmin için Bilgi Paylaşımına ve Hata Serilerinin Ekstrapolasyonuna Dayalı Yöntem ve Perakende Uygulaması Özden Gür Ali, Koç Üniversitesi Orta vadeli satış tahminleri, özellikle yüzlerce mağaza, mal kategorisi ve birçok mağaza formatı ve müşteri segmenti olan perakende zincirlerinde, operasyon yönetiminin önemli girdileridir. Mevsimsellik, bayramlar, tatiller ve pazarlama aksiyonları (fiyat, promosyon gibi) satışları etkilediği gibi, kontrol edilemeyen (ekonomik durum, rakiplerin davranışları, hava durumu gibi) başka etkenler de benzer mağaza/malların satışlarını benzer şekilde etkiler. Bu karmaşık yapıyı avantaja çevirerek daha iyi orta vadeli tahminler elde etmek için 2 Aşamalı Bilgi Paylaşımı yöntemini öneriyoruz. Bu yöntemde ilk aşamada kontrol edilebilir ve öngörülebilir etkenlerin katsayılarının daha iyi kestirilebilmesi için segment bazlı panel regresyonlar kullanılıyor. Odak mağaza/malın kendi hata zaman serisi ve benzer mağaza/malların hata serilerinin son on iki aylık bölümlerinden ikinci aşamada kullanılarak üretilen değişkenler İkinci aşamada vadeye özel panel regresyonlar ile sapmaları ekstrapole etmek için kullanılıyor. Nihai tahminler için ilk aşama modellerde öngörülen etken değerleri kullanılarak elde edilen ham tahminler ikinci aşama modellerden gelen öngörülemeyen etkenlerin istenen vadeye ekstrapolasyonu ile birleştiriliyor. Türkiye'nin en büyük perakendecilerinden birinin verileri ile yapılan çalışma, önerilen 2 Aşamalı Bilgi Paylaşımı yönteminin orta vadeli satış tahminlerinin AR(1) hata yapılı panel regresyonu, Autoregressive Distributed Lags (ADL) modeli ve (Winter's) üssel yumuşatma exponential smoothing yöntemlerinden anlamlı derecede daha yüksek doğruluk derecesine sahip olduğunu gösterdi. Özellikle üç ila on iki aylık dönemde kıstas modellerde çok daha iyi sonuçlar elde edildi. Anahtar Kelimeler: Veri analizi, perakendecilik ÇrB306 Oturum- Benzetim I Çarşamba 11:00-12:30, IE306 Küme: Benzetim Oturum Başkanı: Özgür Yalçınkaya (Dokuz Eylül Üniversitesi) 1. Karar verme sürecinde simulasyon tekniğinin kullanımı ve ERDEMİR’de örnek bir uygulama Mustafa Tomur, Erdemir Karadeniz Ereğli, Hüseyin Çelimli Simülasyon, iş süreçlerinin dinamik yapıları içerisinde, sistemi oluşturan tüm birimlerin genel sistem performansına olan etkilerini ortaya çıkaran, herhangi bir faktör üzerinde yapılan değişikliğin sisteme olan etkisini gösteren, bu nedenle karar alıcıya gerekli bilgileri hızlı ve doğru bir şekilde sunan modelleme tekniğidir. Sahip olduğu bu özellikleri nedeniyle simulasyon, üretim ve hizmet sektöründe pek çok alanda kullanılmaktadır. Bildirinin amacı; simulasyon tekniğinin sanayide kullanılması konusunda genel bilgiler vermek, doğrusal hesaplamalarla sonuca ulaşmanın zor olduğu çalışma şartlarında simulasyon programı kullanmanın sağladığı avantajları, ERDEMİR 4.Hadde Atelyesi Merdane Krom Kaplama Tesisi kapasite belirleme ve kapasite artışı için yapılacak yatırımların etkilerini değerlendirme için yapılan uygulama ile göstermektir. Söz konusu uygulamada; ERDEMİR Merdane Krom Kaplama Tesisi’ne, krom kaplama amacıyla Erdemir Soğuk Haddehanelerinden gelen farklı hatlara ait iş merdanelerinin krom kaplama sürelerini, tesis kapasitesini ve kapasite artışı için düşünülen yatırımların kapasiteye etkilerini analiz etmek amacıyla, sistemin bilgisayar ortamında modeli kurulmuştur. Yapılan çalışmada tesis içinde yapılan işlemlerin öncelikleri, işlem süreleri, merdane maniplasyon süreleri ve tesis içinde kullanılan ekipmanların arıza-bakım süreleri etüt edilerek, çalışma şartları birebir modele aktarılmıştır. Çalışmada, mevcut durum tesis kapasitesi, tesis içinde kullanılan ekipmanların doluluk oranları model sonuçları analiz edilerek belirlenmiş, yapılması planlanan ilave ekipman yatırımlarının kapasiteye etkileri, modele ilave edilerek belirlenmiştir. Çalışma sonucunda, planlanan yatırım alternatiflerinin ihtiyaç duyulan kapasiteyi karşılamada ne kadar etkin olduğu ortaya konularak Üst Yönetime karar verme sürecinde destek sağlanmıştır. Ülkemizde simülasyon çalışmalarının azlığı dikkate alındığında, yapılan çalışma, sanayide karar alma süreçlerinde simulasyon tekniğinin faydalarını göstermesi adına örnek teşkil edecektir. Anahtar Kelimeler: Analiz, krom kaplama, merdane, model, simülasyon, reaktör 2. Bir Üretim Fabrikasındaki Fabrika Yerleşimi ve Simülasyon Uygulamalarını Kullanarak Performans Analizi Ezgi Arın, İstanbul Arel Üniversitesi, Volkan Çakır İmalat endüstrisi dünyada hızla büyüyen bir yapıya sahiptir. İmalat şirketlerinin ana amacı üretim verimliliğini arttırmak ve üretimi geliştirmektir. Fabrika düzeni tasarımı imalat endüstrisi için çok önemlidir. Fabrika düzeni üretim yönetiminde verimliliği arttırmayı, verimli kullanılabilir alanları kullanmayı, çalışanların iş güvenliğini sağlamayı, üretimi kolaylaştırmayı amaçlar. Bu çalışmanın ana amacı fabrikanın problemlerini belirleyerek yeni yerleşim planı yaratmak, performans analizi yapmak, üretimin verimliliğini hesaplamak ve simülasyon kullanarak sistem verimliliğini iyileştirmektir Bu çalışma bir üretim işletmesinde gerçekleştirilmiştir. Var olan yerleşim planının gerekli verileri toplanmıştır ve simülasyon modeli oluşturulmuştur. Bu simülasyon modelinin sonuçlarına göre alternatif yeni yerleşim planları belirlenmiştir. Ayrıca çalışma alanı darlığı minimize edilmiştir. Hat dengesi yeni yaratılan hatlarla kurulmuştur. Alternatif yerleşim planı ve performans iyileştirmelerini değerlendirmek için ARENA programı kullanılmıştır. Anahtar Kelimeler: Fabrika düzeni, performans analizi, simülasyon 3. Yalın Düşünceyle Kamu Bankalarında Benzetim Uygulaması Selin Yalçın, Sakarya Üniversitesi, İbrahim Çil Bu çalışmanın amacı, yalın düşünceyle bankacılık hizmetlerinde verilen hizmetin çağdaş normlara uygun düzeyde olması amaçlanmaktadır. Yalın düşüncenin farklı hizmet sektörlerinde uygulama çalışmaları olmasına karşın bankacılık hizmetlerinde yalın düşünceye dayalı uygulama çalışmaları yeteri düzeyde bulunmamaktadır. Yalın düşünce ile hizmet sektöründe var olan ve değer katmayan faaliyetlerin benzetim modelinde gözlemlenerek israfın yok edilmesi sağlanmıştır. Klasik bankacılık hizmetlerinde itme sistemi uygulanırken yalın düşünce bulunduğu sistemlerde çekme sistemi olduğundan israf olarak nitelendirilen kayıpların önüne geçilmiştir. Bankacılık hizmetlerine yalın düşüncenin entegre etmesi yönüyle bu çalışma özgünlük sağlamaktadır. Anahtar Kelimeler: Benzetim, bankacılık, yalın düşünce, çekme sistemi, hizmet sektörü 4. Asansör Üretimi Yapan Bir İşletmenin Mevcut ve Yeni Üretim Sistemlerinin Simülasyonla Modellenmesi ve Analizi Özgür Yalçınkaya , Dokuz Eylül Üniversitesi, Fatih Demirkaya, Meral Dost, Selda Ünver Bu çalışmada, asansör üretimi yapan bir işletmenin mevcut üretim sistemi ve yeni bir makine satın alması sonucu oluşan yeni üretim sistemi bilgisayar ortamında simülasyonla modellenmiştir. Çalışmanın amacı, her iki üretim sürecine ait yıllık asansör üretim kapasitelerini karşılaştırmaktır. Bu amaca yönelik olarak başlangıçta mevcut üretim sistemi gözlemlenerek analiz edilmiştir. Analiz kapsamında, bir asansörü oluşturan ana parçalar ve bu ana parçaları oluşturan tüm alt parçalar belirlenmiştir. Daha sonra bu parçaların rotaları belirlenerek, mevcut durumda makinelerdeki işlem süreleri tespit edilmiştir. Sisteme gelen siparişler incelenerek sipariş tip ve oranları hesaplanmıştır. Mevcut sistem için simülasyon modeli geliştirilmiş, model doğrulanarak sonuçlar elde edilmiştir. Yeni sistem için rotalarda ve işlem sürelerinde meydana gelen değişiklikler belirlenerek simülasyon modeli değişikliklere uygun olarak revize edilmiş ve yeni sitemi için sonuçlar elde edilmiştir. Sonuçların karşılaştırılması ile çalışma sonlandırılmıştır. Anahtar Kelimeler: Asansör üretim sistemi, modelleme, simülasyon ÇrC104 Oturum - Bulanık Mantık II Çarşamba 13:45 – 15:15, IE 104 Küme: Bulanık Mantık Oturum Başkanı: Muharrem Kemal Özfırat (Dokuz Eylül Üniversitesi) 1. Ölüm Oranı Tahmini için Bir Uyarlanmış Lee-Carter Modeli Duygun Fatih Demirel, Yeditepe Üniversitesi, Melek Başak İnsan popülasyonları için ölüm oranı tahmini aktüerya, ekonomi ve nüfus biliminde önemli yeri olan bir araştırma alanıdır. Literatürde Lee-Carter modelinden yola çıkılarak geliştirilmiş birçok ölüm oranı tahmin çalışması bulunmaktadır. Koissi ve Shapiro’nun çalışmasıyla bulanıklaştırılan Lee-Carter modeli orijinal modelde yer alan homoskedastisite varsayımı ve hata terimlerinin varyansının ne kadar küçük olması gerektiği konusundaki belirsizliği ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır. Bu çalışmada ise Koissi ve Shapiro’nun çalışmasından yola çıkılarak; veri sayısının az olması, homoskedastisite varsayımının geçerli olmaması ya da verilerin toplanış biçiminde güvenilirlik problemlerinin var olması gibi durumlarda kullanılabilecek iki aşamalı bir ölüm oranı tahmin modeli önerilmektedir. İlk aşamada, gözlemlenen yaşa ve cinsiyete bağlı ölüm oranlarının bulanıklaştırılması için tekil değer ayrışımı (singular value decomposition) ve minimum bulanıklık kriterinin gözetildiği bir doğrusal programlama modeli kullanılmaktadır. İkinci aşama ise model parametrelerinin bulanık olduğu varsayımına dayanmaktadır. Bu aşamada, elde edilecek tahmini ölüm oranları ile birinci aşamayla bulanıklaştırılmış ölüm oranları arasındaki uzaklığı enazlayan bir çok boyutlu kısıtsız doğrusal olmayan programlama modeli oluşturulmuştur. Son olarak, farklı veri setleri kullanılarak uyarlanmış bulanık Lee-Carter modelinden elde edilen sonuçlar ile literatürdeki modeller kıyaslanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Bulanık modelleme, çok boyutlu kısıtsız doğrusal olmayan programlama, doğrusal programlama, ölüm oranı tahmini, tekil değer ayrışımı 2. Çok Üyelikli Bulanık Kümeler ile Karar Verme: Türkiye için Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Değerlendirilmesi Murat Çolak, Kocaeli Üniversitesi, İhsan Kaya, Orhan Engin, Alpaslan Fığlalı, Ataç Soysal Enerji, yaşamın devamı ve sürdürülebilir kalkınma için büyük önem taşımaktadır. Ülkeler ihtiyaçlarını karşılamak için yerel ve çevreye daha duyarlı enerji kaynaklarını daha çok tercih etmektedirler. Bununla beraber fosil enerji kaynaklarının giderek azaldığı günümüzde yenilenebilir enerji kaynakları iyi bir alternatif olarak görülmektedir. Ülkemizde de yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı çeşitli yollarla teşvik edilmektedir. Bu çalışmada Türkiye için en uygun yenilenebilir enerji alternatifinin belirlenmesinin çok kriterli bir şekilde değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda, bir bulanık çok kriterli karar verme (ÇKKV) yöntemi yardımıyla yenilenebilir enerji alternatifleri değerlendirilmiştir. Bulanık karar süreci için çok üyelikli bulanık kümeler (ÇÜBK) yapısı kullanılmıştır. En uygun yenilenebilir enerji alternatifinin belirlenmesi için TOPSIS (Technique for Order Preference by Similarity to Ideal Solution) yöntemi çok üyelikli bulanık kümeler ile birlikte yeniden yapılandırılmıştır. Yöntem sonucunda elde edilen yakınlık indeksi değerlerine göre alternatifler sıralanmıştır. Böylece ülkemizin enerji yol haritasının belirlenmesine katkıda bulunmak hedeflenmiştir. Anahtar Kelimeler: Çok kriterli karar verme, çok üyelikli bulanık kümeler, TOPSIS, yenilenebilir enerji alternatifleri 3. Ön Tehlike Analizinin Bulanık Mantık Kullanılarak Yapılması Muharrem Kemal Özfırat, Dokuz Eylül Üniversitesi, Pınar Mızrak Özfırat Tehlikeden kaynaklanacak kayıp, yaralanma ya da başka zararlı sonuç meydana gelme ihtimaline risk denir. Yeni gelişen işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatlarında risk faktörünün, çalışma ortamları için analiz edilip değerlendirilmesi oldukça önemli hale gelmiştir. Ön tehlike analizi uzmanlar tarafından iş güvenliği çalışmalarının başlangıç aşamasında tercih edilen bir yöntemdir. Ancak ön tehlike analizi (ÖTA) tek başına yeterli bir analiz yöntemi değildir. Dolayısıyla çalışmada 5×5’lik bir matris boyutunda ön tehlike analizinin bulanık mantıkla bir araya getirilip daha güvenilir sonuçlar alınması amaçlanmıştır. Yöntemde riskin bileşenleri olasılık ve şiddet 5 puan üzerinden değerlendirilirken ölçeğin bulanık mantık ilavesiyle daha güvenilir sonuçlar vermesi üzerine modellemeler yapılmıştır. Böylece ön tehlike analizi ile elde edilen değerlerin ikinci aşamaya yönelik detaylı risk analiz yöntemlerine daha güvenilir veriler sunması sağlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Bulanık mantık, ön tehlike analizi, risk analizi, risk değerlendirme ÇrC102 Davetli Oturum - Sosyal Ağlarda Optimizasyon Çarşamba 13:45 – 15:15, IE 102 Küme: Optimizasyon Oturum Başkanı: Dilek Günneç (Özyeğin Üniversitesi) 1. Sosyal Ağlarda En Etkin Üyeleri Tespit Etmek: İstanbul Arel Üniversitesi Uygulaması Berkay Özcan, İstanbul Arel Üniversitesi, Murat Körükoğlu, Ayşegül Tanrıver, Evren Güney Sosyal ağların gündelik hayatımızda giderek daha fazla yer kapladığı şu günlerde, bu ağların pazarlama amaçlı kullanımı da gitgide artmaktadır. Firmaların sınırlı pazarlama bütçeleri göz önüne alındığında, büyük sayıda üye bulunduran sosyal ağlardaki en etkin kişileri tespit ederek viral pazarlama faaliyetlerini bu kişiler üzerinden tetiklemeleri gerekmektedir. Sosyal ağlar üzerinde yer alan kişilerin birbirlerini etkilemeleri belirli olasılıklarla gerçekleşebildiği için, ağ üzerindeki yayılımı enbüyükleyecek en etkin üyeleri tespit etme problemi stokastik bir ağ üzerinde kombinatoryal bir eniyileme problemi olarak tanımlanmaktadır. Geçmiş çalışmalarda bu problemin NP-zor olduğunun gösterilmesinin yanı sıra, beklenen yayılımın hesaplanmasının bile çok zor olması sebebiyle araştırmacılar Açgözlü algoritmayı kullanan yaklaşımlar üzerine yoğunlaşmışlardır. Hesaplaması zor olan bu amaç fonksiyonunun altbirimsel bir fonksiyon olması sebebiyle açgözlü algoritma (1-1/e)’lik bir en kötü durum çözümü garantilemektedir. Bu çalışmada İstanbul Arel Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümü öğrencileri içinden en etkin k tane üyenin tespit edilmesini sağlayacak olan eniyileme problemi modellenip açgözlü algoritma ile farklı sosyal difüzyon modelleri üzerinde uygulanmıştır. Ayrıca problemin bütçeli versiyonu da modellenip, her üyeyi etkilemenin rastgele belirlenen bir maliyeti olduğunda verilen sabit bütçeyi aşmadan toplam etkiyi enbüyükleyecek hali de çözülmüştür. Anahtar Kelimeler: Sosyal ağlar, etkin üye tespiti, stokastik optimizasyon 2. Sosyal Ağlarda Etki Yayılımı ve Öncü Kümesi Seçimi Ahmet Anıl Görgülü, Boğaziçi Üniversitesi, Zülal Akarsu, Ece Soyak Etki yayılımı, sosyal ağlarda gözlemlenen popüler olgulardan biridir. Yeni fikirlerin veya yeniliklerin sosyal ağlardaki yayılımına etki eden önemli etmenlerden birisi, söz konusu fikir veya yenilikleri ilk olarak kabul edip yayılımı başlatan sosyal elemanların (öncülerin) kim olduğudur. Etkin bir öncü kümesinin varlığı, yayılım hızının ve etkilenen eleman sayısının ciddi ölçüde artmasını sağlamaktadır. Doğru öncü kümesi seçimi için kullanılan yöntemlerden biri, sosyal ağdan elde edilen bilgilerle hazırlanan matematiksel programların çözümüdür. Ancak bir sosyal ağ üzerine kapsamlı bir matematiksel programlama yapmak için gereken tüm bilgileri sağlamak her zaman mümkün olmayabilmektedir. Bu projede amacımız, sosyal ağ hakkında detaylı bilgiye sahip olmaksızın, ağ içerisinden ulaşabildiğimiz bir grup elemanın kendi bağlantıları hakkında sahip oldukları bilgileri kullanarak, etkili öncü kümelerine ulaşmaktır. Proje kapsamında, etmen tabanlı modelleme yaklaşımı ile küçük-dünya (small-world) ve ölçek-bağımsız (scale-free) ağ modellerine göre iki farklı ağ yapısı kurulmuş, bu ağlar üzerine de lineer eşik ve bağımsız yayılım modelleri eklenerek dört farklı deney ortamı oluşturulmuştur. Bu deney ortamlarında da farklı sezgisel yöntemler kullanılarak üç farklı eleman sayısına sahip öncü kümeleri oluşturularak etki yayılım performansları ölçülmektedir. Elde edilen sonuçlar, daha etkili sezgisel yöntemler geliştirmek amacıyla yeniden değerlendirilmektedir. Denenen sezgisel yöntemler, ilk olarak rastgele oluşturulan öncü kümelerinin performanslarıyla karşılaştırılmakta, ardından olası geliştirmeler uygulanmaktadır. Bu aşaması halen devam etmekte olup, istatistiksel olarak başarılı olduğuna kanaat getirilen sezgisel yöntemlerin elde edilmesiyle proje sonlandırılacaktır. Anahtar Kelimeler: Sosyal ağlar, etki yayılımı, öncü kümesi seçimi, sezgisel yöntemler 3. Sosyal Ağlarda Etkinin Enbüyüklenmesi Problemi için Bir Markov Zinciri Yaklaşımı Bora Çekyay, Doğuş Üniversitesi, İ. Kuban Altınel, Necati Aras, Evren Güney, Gönenç Yücel Bir sosyal ağda ortaya çıkması beklenen etkiyi enbüyükleyen belli boyuttaki başlangıç kümesinin bulunması, sosyal ağlar literatüründeki önemli problemlerden biridir. Bu problemin tanımlanmasında bağımsız dalgalanma ve doğrusal eşik gibi farklı difüzyon modelleri kullanılabilmektedir. Bu çalışmada, bağımsız dalgalanma modeline göre formüle edilmiş beklenen etki fonksiyonunu hesaplamak için bir Markov zinciri yaklaşımı önerilmektedir. Bu amaçla, sosyal ağ içindeki tüm bireylerin durumlarının (etkilenip etkilenmediklerinin) zaman içindeki değişimi, bir Markov zinciri ile temsil edilmekte ve belli bir başlangıç kümesine karşılık gelen beklenen etki değeri, formüle edilmiş Markov zincirinin yutulma olasılıkları kullanılarak hesaplanmaktadır. Bunun yanısıra, çalışmada, uygulama aşamasında ihtiyaç duyulacak olan işlem süresinin kısaltılması için kullanılabilecek olan çeşitli sezgisel yaklaşımlar da önerilmektedir. Anahtar Kelimeler: Sosyal ağlar, etki enbüyükleme, bağımsız dalgalanma modeli, markov zinciri 4. En az Maliyetli Teşvik ve Etki Problemi Dilek Günneç, Özyeğin Üniversitesi, S.Raghavan Bu araştırmada bir ürünün sosyal ağlar üzerinde yayılması (kullanıcı sayısının artması) ağ optimizasyonu metodları kullanılarak analiz edilmektedir. Aynı ürünü kullanmanın kullanıcılara ek fayda getirdiği ürünler için (telefon hattı aile paketi avantajı, bilgisayar programları arası uyumluluk, vb.) ürünün yayılmasında iki faktör değerlendirilmektedir; bunlardan ilki sosyal ağ üzerinde komşu kişilerin (düğümlerin) ürünü halihazırda kullanıyor olması, diğeri ise ürünün kullanılmaya başlanması için satıcının potansiyel kullanıcıya karşılıksız verdiği teşviklerdir (indirim kuponu, eşantiyon, vb.). Beklenebileceği üzere komşular arası etkileşimler kendiliğinden gelişirken, teşvikler satıcı için maliyetli olmaktadır. Araştırmanın amacı satıcı perspektifinden kullanıcı sayısını en fazla sayıya ulaştıracak en az maliyetli teşvik miktarlarını kişiye (ve ağ üzerinde bulunduğu konumuna) bağlı olarak belirlemek ve dolayısıyla teşvik verilecek kişileri seçmektir. Bu problem En az Maliyetli Teşvik ve Etki Problemi olarak tanımlanmaktadır. Bu çalışmada problem komşular arası etkileşimin eşit varsayıldığı durumlar için ağaç ağlar üzerinde dinamik programlama yöntemiyle polinom zamanda çözülebilmektedir ve bu çözüm aynı zamanda kolay uygulanabilen bir açgözlü algoritma olarak uyarlanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Sosyal ağlar, etki yayılımı, tamsayılı programlama, dinamik programlama ÇrC-MM25 Oturum - Optimizasyon II Çarşamba 13:45 – 15:15, MM 25 Küme: Optimizasyon Oturum Başkanı: Zeynep Şuvak (Boğaziçi Üniversitesi) 1. Denetçi Atama Problemine Bir Matematiksel Modelleme Yaklaşımı: E-Bebek Vakası Şimal Aysever, İstanbul Kültür Üniversitesi, Suzan Güreli, Fadime Üney Yüksektepe E-Bebek, annenin ve bebeğin, doğum öncesinden başlayıp 4 yaşa kadar uzanan süreçteki tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir internet sitesi ve mağazalar zinciridir. Bünyesinde 11 departman, 1 depo (Çamlıca) ve 64 mağaza bulunmaktadır. Merkez ofisi Çamlıca’da bulunan E-Bebek, e-ticaret ve mağazacılık olmak üzere iki satış kanalı üzerine yoğunlaşmıştır. Firmalar arası rekabetin çok yoğun olduğu hizmet sektöründe, müşteri memnuniyeti oldukça önemlidir. E-Bebek firması için müşteri memnuniyetini sağlamanın en önemli yollarından biri de mağaza ve departmanların iç denetimlerinin düzenli ve beklenmedik şekilde yapılmasıdır. Denetçilerin bu atama sistemi içim, şirkete mal olan ulaşım, yeme içme ve konaklama maliyetleri en aza indirilerek, departmanlar 1-4 gün ve senede 3 sefer, mağazalar 1 gün ve senede 4 sefer, depolar ise 4 gün ve senede 5 sefer denetlenecek şekilde matematiksel bir model geliştirilecektir. Model, farklı senaryolar için uygulanabilir olacaktır. Geliştirilecek olan matematiksel modellerin çözümü için GAMS optimizasyon programı ve CPLEX çözücüsü kullanılacaktır. Geliştirilen matematiksel modelin önerdiği atama sistemi ile uygulanan mevcut sistem karşılaştırılacak, optimal sonuç gözlemlenebilir olacaktır. Farklı senaryo analizleri ile farklı atamalar incelenecek ve firma için en iyi olan sisteme karar verilecektir. Matematiksel model yardımıyla önerilecek olan planın, bütün kriterlerin sağlaması ve firma maliyetini minimuma indirmesi öngörülmektedir. Geliştirilen matematiksel model için bir ara yüz geliştirilmesi hedeflenmektedir. Bu ara yüz sayesinde firma artan mağaza ve denetçi sayısına göre farklı senaryoları uygulayabilir olacaktır. Böyle bir yazılımın Türkiye’de henüz kullanılıyor olmamasından dolayı patent alma ve diğer firmalar için de uygulanabilir olma ihtimali oldukça yüksektir. Anahtar Kelimeler: Endüstride YAEM, matematiksel modelleme, çizelgeleme 2. Tamsayılı Bazı Doğrusal Karar Modellerinin Dağıtık Paralel Ortamlarda Çözümü Üzerine Deneysel Bir Araştırma Tusan Derya, Başkent Üniversitesi, Barış Keçeci, İmdat Kara Kombinatoryal eniyileme problemleri çoğunlukla NP-zor problemler sınıfında yer aldığından makul sürelerde eniyi çözümlerini bulmak oldukça güçtür. Bu problemlerin çözümü için kesin ve yaklaşık çözüm bulan çeşitli yöntemler önerilmektedir. NP-zor problemlerin çözümünde paralel hesaplama olanaklarından da (paralel sezgisel ve metasezgisel algoritmalar, paralel dal-sınır algoritmaları vb. gibi) faydalanılmaktadır. Paralel işlem ya da hesaplama (PH) bir işin/hesaplamanın bölünerek birden fazla işlemci kaynağı üzerinde aynı anda yürütülmesi olarak tanımlanabilir. Bu sayede birden fazla işlem/hesaplama eş zamanlı olarak yapılabilmektedir. PH ortamları hafıza mimarisine göre, paylaşımlı (shared memory) ve dağıtık (distributed memory) olmak üzere yapısal olarak iki ana gruba ayrılırlar. Paylaşımlı hafıza yapısına sahip PH yapılarında işlemci kaynakları ortak hafızayı kullanarak işlem yaparken, dağıtık hafıza yapısına sahip PH yapılarında ise her biri bağımsız hafızaya sahip işlem kaynakları bir ağ üzerinden iletişim kurarak işlem yaparlar. Bu çalışmada, tamsayılı matematiksel modelleri çözmek için kullanılan ILOG CPLEX çözücü motorunun, 12.5.1 sürümü ile birlikte gelen ve tamsayılı modellerin dağıtık paralel eniyilenmesine (DPE) imkan veren özelliği üzerinde, hesaplamalı deneysel araştırmalar yapılmıştır. CPLEX’in, DPE’sinde kullanılan dal-kesme algoritması yerel bir ağ üzerinde bulunan bağımsız bilgisayarlar üzerinde koşturulabilmektedir. Deneysel analizlerde farklı problemler (araç rotalama problemi, gezgin satıcı problemi, hat dengeleme problemi vb. gibi) ve matematiksel modelleri ele alınarak, bunlara ait test problemleri çözülmüştür. CPLEX etkileşimli çözücüsünün (interactive solver) raporladığı bazı özellikler dikkate alınarak karşılaştırmalı deneysel hesaplamalar yapılmıştır. Bildiride bulunan sayısal sonuçlar özetlenerek, tamsayılı karar modellerinin doğrudan çözümüne yönelik öneriler sunulmaktadır. Anahtar Kelimeler: CPLEX çözücüsü, dağıtık paralel işlem, tamsayılı programlama 3. Çok Periyotlu Gürbüz (Robust) Üretim Dağıtım Sistemleri için Stokastik Karışık Tamsayılı İçbükey Enküçükleme Algoritması Ümit Deniz Tursun, Illinois Üniversitesi Tedarik zincirlerinin bütünleşik stratejik ve taktiksel kararlarını etkin bir şekilde yöneten optimizasyon modellerine, bu sistemlerin karmaşık ve birbiriyle ilişkili yapıları nedeniyle giderek artan bir ilgi gösterilmektedir. Taktik/operasyonel kararlar, üretim planlama, envanter tahsis etme, hizmet düzeyi ve gecikmeyi hesaba katmayı içerirken stratejik/ağ konfigürasyonu kararları üretim ve depo tesislerinin yerleşimi ve kapasiteleri ile değişik yerlerde üretilecek veya depolanacak ürünlerle ilgilidir. Tedarik zincirlerinin pratik uygulamaları, talep belirsizliği, maliyet değişkenliği, üretim ve satın alma etkinliğinin değişkenliği ve ulaşım gecikmeleri gibi stokastik parametreleri yapısında taşır. Gürbüz (Robust) tedarik zinciri tasarımı ve belirsizlik altında operasyon problemleri, tamsayılı ve sürekli değişkenlerin birlikte ele alınmasına ve bu yüzden Karışık Tamsayılı Doğrusal Olmayan Programlama (MINLP) algoritmalarının kullanılmasına neden olur. Bu çalışmada, MINLP’lerin bir alt sınıfı için kapsamlı bir rassal projeksiyon algoritması geliştirilmiştir. Bu algoritmada amaç ve kısıtlar içbükey fonksiyonlar ile tanımlanmış ve karar değişkenlerinin bir alt kümesine bütünlük kısıtları konmuştur. Alt sınır çözümü için bir stokastik içbükey rassal projeksiyon optimallik algoritması ile üst sınır çözümü için bir stokastik rassal projeksiyon olurluğu algoritması sıralı olarak kullanılmıştır. Bu yaklaşım da çözüm kümesine neredeyse emin bir şekilde yakınsama sağlamıştır. Burada, talep belirsizliğinin rassal kısıtlar ve amaç katsayılarına yol açtığı çok basamaklı robust bütünleşik tedarik zinciri ağı tasarımı problemlerinin bir sınıfını çözmek amaç edinilmiştir. Önerilen algoritma, sınırlı perturbasyonlu belirsiz talep altında envanteri olan bir ürünün üç-basamaklı tedarik zincirinin optimal tasarımı ve operasyonu için uygulanmıştır. Anahtar Kelimeler: Stokastik, içbükey, rassal projeksiyon 4. Genel Ağlarda Çatışma Kısıtlı En Büyük Akış Problemi için Kesin Çözüm Yöntemleri Zeynep Şuvak, Boğaziçi Üniversitesi, Yavuz Boğaç Türkoğulları, İ. Kuban Altınel, Necati Aras, Z. Caner Taşkın Çatışma kısıtlı en büyük akış problemi temel ağ akış problemlerinden olan en büyük akış probleminin bir türevidir. Amaç, bir takım okların aynı anda kullanılmasının istenmediği durumlarda, verilen bir kaynak düğümden batak düğüme okların sığasını aşmayacak biçimde en büyük akışı göndermektir. Çatışma kısıtlı en büyük akış problemi, en büyük akış problemi olarak modellenen herhangi bir dizgede karşımıza çıkabilir. Örnek olarak, taşkın veya yağmur suyu kanallarının inşasında maliyeti yüksek kanalların bir arada kullanılmasının istenmediği durumlar gösterilebilir. Burada her bir ok olurlu bir çözümün içinde birlikte yer alamayacağı, çatışma listesi adı verilen bir ok listesiyle birlikte tanımlanır. Başka bir deyişle olurlu bir çözümde herhangi iki çatışan okun üzerinde akış olamaz. “Çatışma kısıtları” adı verilen bu kısıtların problemi NP-zor hale getirdiği yazında kanıtlanmıştır. Çalışmamızda bu problem için geliştirdiğimiz eniyileme gösterimi ve kesin çözüm yöntemleri üzerinde duracak, elde edilen deneysel sonuçları açıklayacağız. Anahtar Kelimeler: Ağlarda akış, çatışma kısıtları, en büyük akış, kesin çözüm ÇrC105 Davetli Oturum - Üretim Yönetimi II Çarşamba 13:45 – 15:15, IE 105 Küme: Üretim Yönetimi Oturum Başkanı: Ülkü Gürler (Bilkent Üniversitesi) 1. Yeni Ürünlerin Piyasaya Sürülme Zamanlarının Ürün Hayat Eğrisine Dayalı Talep Altında Eniyilenmesi Betül Ergin, Bilkent Üniversitesi, Alp Akçay, Emre Nadar Bu araştırmada piyasada satılan bir ürünün yeni bir sürümünün pazara ne zaman tanıtılması gerektiği sorusu ele alınmıştır. Yeni ürün piyasaya sürüldüğünde eski ürün ile olan etkileşimi ve ortaya çıkan toplam talep değerleri Bass difüzyon modeli kullanılarak modellenmiştir. Ürünlerin pazarda olduğu sürelerin bilgisi altında, sürekli zamanlı ve sonlu çevrenli bir Markov karar süreci geliştirilerek Markov politikaları analiz edilmekte ve eniyi yeni ürün zamanlaması ile ilgili stratejik ve taktiksel öneriler ortaya konulmaktadır. Anahtar Kelimeler: Yeni ürün zamanlaması, difüzyon modelleri, markov karar süreçleri 2. Tedarik Bekleme Süresine Bağlı Kayıp Talep Ortamlarında Çalışan Çok Seviyeli Envanter Sistemleri İçin Yaklaşık Çözüm Yöntemleri Ve Meta-Sezgisel Algoritmalar Özgür Toy, İstanbul Bilgi Üniversitesi, Emre Berk Bu çalışmada, elde ürün bulunmadığı durumlarda, ürünü alıp almama (bekleyip beklememe) kararını, bildirilen tedarik bekleme süresine bağlı olarak müşterilerin bulunduğu talep ortamlarında çalışan birden çok sayıda (N > 2) seviye ya da kademeden oluşan envanter sistemlerini ele alıyoruz. N seviyeli ağaç yapılı, birim poisson talepli, genel tedarik sürelerine sahip, birim zamanda beklenen toplam maliyetinin enazlandığı bir tedarik zinciri için her bir lokasyon için en uygun stok seviyesinin belirlenmesi amaçlanmaktadır. Envanter kontrol politikası (S-1,S) politikasıdır. Kurgulanacak modellerin çok boyutlu olması, arama algoritmalarının hızlı ve etkin olmalarını gerektirmektedir Analitik olarak çözülmesi zor olan bu kurgu için benzetim ile eniyileme yaklaşımı kullanılarak ve çeşitli meta-sezgisel algoritmalar uygulanarak en uygun çözümün belirlenmesi üzerinde çalışılmıştır. Çalışmamızda, belirtilen envanter sistemin kurgusu ve farklı çözüm yöntemleri ile elde edilen sonuçların karşılaştırması, işletim özelliklerinin ve optimal stok seviyelerinin sistem (özellikle bekleme tolerans) parametrelerine duyarlılıkları araştırılmıştır. Anahtar Kelimeler: Tedarik bekleme süresine bağlı envanter sistemi, meta-sezgisel, (S-1, S) envanter sistemi 3. Gazeteci Çocuk Modeli: Evdeki Hesap Çarşıya Uyuyor Mu? Ümmühan Akbay, Sabancı Üniversitesi, Murat Kaya Gazeteci çocuk modeli, envanter kontrolü ve tedarik zinciri yönetimi alanlarındaki en basit ve en güçlü modellerden biridir. Model gücünü ekonomik anlaşılırlığı ve geniş bir yelpazede pek çok alana uygulanabilirliğinden alır. Satılmadan kalan ürünlerin değerinin ve karşılanmayan talebin kaybedildiği, tüketici talebinin rassal olduğu bir ortamda beklenen kârı eniyileyen sipariş miktarının hesaplanmasını sağlar. Yakın tarihe kadar, akademik literatür tarafından karar verenlerin, ilgili envanter problemleriyle karşı karşıya geldiklerinde optimal hareket ederek gazeteci çocuk sipariş miktarını kullanacakları varsayılmıştır. Ancak çeşitli vaka analizleri bunun böyle olmadığını göstermiştir. İşte kuramsal beklentiler ile uygulama arasındaki bu boşluk, araştırmacıları gazeteci çocuk davranışlarını soyutlayarak incelemek üzere insan deneklerle kontrollü laboratuvar deneyleri yapmaya yönlendirmiştir. Schweitzer ve Cachon’un gazeteci çocuk modeli üzerine ilk deneysel çalışmaları, karar verenlerin optimal sipariş kararından sistematik olarak saptıklarını göstermiştir. Bu sapma deneklerin yüksek kâr marjı altında kuramsal beklentiden daha az, alçak kâr marjı altında ise kuramsal beklentiden daha çok sipariş vermeleri şeklinde gerçekleşmiştir. “Merkeze-çekim-etkisi” olarak adlandırılan idealin altındaki bu davranış, riskten ya da kayıptan kaçınma gibi literatürde bulunan standart kuramsal yaklaşımların hiçbiri ile açıklanamamaktadır. Takip eden çalışmalar bu ilk çalışmanın bulgularını güçlendirdiği gibi gazeteci çocuk karar verme mekanizmasının pek çok yönünü açığa çıkarmıştır. Bu sunumda, gazeteci çocuk modeli üzerine yapılmış deneysel araştırmaların bir özetini ve aşağıdaki soruların cevaplarını sunuyoruz: Denekler zamanla daha iyi kararlar veriyor mu?, Daha iyi dönüt ile deneklerin performansı iyileştirilebilir mi?, Sipariş seçeneklerinin kısıtlanması performansı iyileştirebilir mi?, Deneyim, kültürel farklılıklar ve cinsiyet gazeteci çocuk performansını nasıl etkiler?, Hangi faktörler ve davranışsal sezgiseller gazeteci çocuk kararlarını etkiler? Anahtar Kelimeler: Gazeteci çocuk modeli, davranışsal yöneylem araştırması, karar analizi 4. İki Ürünlü Bir Envanter Probleminde Kayıp Talep Altında Talep Dağılımı ve İkame Olasılıklarının Bayes Yöntemiyle Tahmin Edilmesi Ülkü Gürler, Bilkent Üniversitesi, Emre Berk, Nilgün Ferhatosmanoğlu, Burcu Tekin Birbirine ikame edilebilen iki ürünlü bir envanter modelinde karşılanamayan talebin kaybedildiği ve talep sürecinin Poisson olduğu varsayılmaktadır. Ardışık periyodlarda gözlenen satış miktarlarından Poisson sürecinin geliş hızının ve ürünlerin birbirine ikame olasılıklarının tahmini hedeflenmektedir. Bu amaçla öncül dağılımı gama karışımları olan Bayes tahmin yöntemleri kullanılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Envanter, kayıp talep, ürün ikamesi, bayes tahmini ÇrC106 Oturum - Proje Yönetimi II Çarşamba 13:45 – 15:15, IE 106 Küme: Çizelgeleme ve Proje Yönetimi Oturum Başkanı: Musa Çağlar (Tübitak) 1. Proje Yönetimi Kapsamında CPM Tabanlı Temel Bir Projenin Rakip Bir Oyuncu Tarafından Önlenmesi Fatih Kasımoğlu, Kara Harp Okulu, İbrahim Akgün Klasik bir şebeke önleme (interdiction) probleminde şebekenin sahibi konumunda olan bir şebeke yöneticisi ile şebekenin normal olarak işlemesini engellemeye çalışan bir rakip oyuncu bulunur. Her iki taraf da birbirlerinin hamleleri hakkında yeterli bilgiye sahiptir. Şebeke sahibi, şebekenin optimal bir şekilde işletilmesini sağlamaya çalışırken, önleyen taraf elindeki kısıtlı kaynaklarla şebekenin ayrıt veya düğümleri üzerinde olumsuz etki yaratarak şebekenin etkili bir şekilde işletilmesine engel olmaya çalışır. Bu çalışmada, rekabetçi bir ortamda, bir projeyi engellemek/geciktirmek isteyen rakip bir oyuncu tarafından Kritik Yol Metodu (Critical Path Method-CPM) tabanlı, düğüm üzerinde faaliyet (activity on node / AoN) gösterimi ile temsil edilen bir projenin önlenmesi konusu ele alınmaktadır. Rakip oyuncu projeyi geciktirmek için elinde bulundurduğu belli miktardaki önleme kaynağını kullanarak projenin faaliyet sürelerinin uzatabilmektedir. Çalışmada, faaliyetlerin süreleri ile önleme maliyeti arasındaki ilişkinin kesikli ve doğrusal olarak tanımlandığı durumlara yönelik olarak, önleyen taraf için projenin tamamlanma süresini maksimum miktarda geciktirecek iki katmanlı karışık tam sayılı modeller geliştirilmiştir. İki katmanlı modeller, dualite özelliğinden yararlanılarak, standart optimizasyon programları ile çözülebilecek tek katmanlı karışık tam sayılı modellere dönüştürülmüştür. Modeller, önleyenin etkin kaynak kullanımını da sağlayacak şekilde, çok amaçlı olarak ifade edilmiş ve projenin tamamlanma süresi ile kaynak miktarına ilişkin etkin çözümlerin bulunması için bir algoritma geliştirilmiştir. Ayrıca, proje yürütücüsü için, önleme durumunda faaliyetlerin en erken ve en geç zamanlarının bulunması ele alınmıştır. Son olarak, geliştirilen model ve çözüm yöntemleri bir örnek üzerinde uygulanmış ve karar vericiler için faydalı olabilecek bir takım sorular için cevaplar ortaya konmuştur. Çalışmada elde edilen sonuçların proje yöneticilerine daha iyi bir proje yönetimi konusunda katkı sağlayacağı değerlendirilmektedir. Bu çalışma TÜBİTAK tarafından 214M196 numaralı bilimsel araştırma projesi kapsamında desteklenmiştir. Anahtar Kelimeler: Proje yönetimi, proje çizelgeleme, önleme, CPM 2. Dinamik, Stokastik ve Kaynak Kısıtlı Proje Çizelgeleme Problemleri için Yaklaşık Dinamik Programlama Yasin Göçgün, İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi, Mahshid Salemi Parizi, Archis Ghate Bu projede dinamik, stokastik ve kaynak kısıtlı proje çizelgeleme problemlerini ele almaktayız. Bu problemlerin matematiksel modelini Markov Karar Süreçleri ile oluşturmaktayız. Markov karar süreci modelindeki büyük durum (state) ve aksiyon (action) uzaylarından dolayı modelin en iyi politikalarının kesin bir şekilde hesaplanması mümkün olmamaktadır. Bu nedenle bu problemlerin Markov karar süreci modelini yaklaşık dinamik programlama kullanarak çözmekteyiz. Model çözümü için spesifik olarak Lagrangian gevşetme yöntemini uygulamaktayız. Lagrangian gevşetme yönteminin performansını bazı sezgisel yöntemlerin performansıyla karşılaştırmaktayız. Anahtar Kelimeler: Proje çizelgeleme, markov karar süreçleri, yaklaşımsal dinamik programlama 3. Lastik Sektöründe Faaliyet Gösteren Kuruluşta Proje ve Portföy Yönetimi Uygulamaları Kıymet Tabak, Brisa A.Ş., İlker Şahin, Simge Özünlü, Berkan Baltacı Bütün dünyada şirketlerin yaşam süresi kısalmaktadır. Artan rekabet, pazara cevap verememe ve kurumsallaşamama gibi nedenler şirketlerin yaşam süresinin kısalmasına neden olmaktadır. Kısaca, bütün dünya üzerinde değişim sürekli olarak devam etmektedir ve değişime ayak uydurup ve hatta değişimi yöneten şirketler daha başarılı olmaktadır. Şirketlerin değişimi yönetmelerini sağlayan araçların bir bölümü de projeleridir. Şirketlerin vizyonlarına ulaşmalarında ve kurumsal sürdürülebilirliklerini sağlamalarında proje ve portföy yönetimi çok kritik bir başlıktır. Sınırlı kaynakları etkin bir şekilde kullanabilmek için şirket stratejilerine hizmet edecek doğru projelerin seçilmesi gerekmektedir. Portföy optimizasyonu] ile doğru bir yatırım portföyü oluşturulmalı ve ardından projelerin ve kaynakların yönetimine odaklanılmalıdır. Projeler tamamlandıktan sonra da projelerin çıktılarının hedefleri ile tutarlılıkları analiz edilmeli, buradan elde edilen çıktılar yeni proje taleplerinde öngörülerin oluşturulmasında girdi olarak kullanılmalıdır. Bu çalışma lastik sektöründe üretim, satış ve hizmet operasyonları yürüten bir firmada, kurumsal yönetim sistemlerinden biri olan Proje ve Portföy Yönetimi yaklaşımının nasıl tasarlandığı ve nasıl uygulamaya geçildiğini içermektedir. Anahtar Kelimeler: Kurumsal, portföy, proje, sürdürülebilir büyüme, yönetim 4. Projelerin İptal Olma Durumlarını Dikkate Alan Kamu Ar-Ge Proje Portföyü Seçimi (K-AGPPS) Problemi Musa Çağlar, Tübitak, Sinan Gürel Bu çalışmada, tek aşamalı Kamu Ar-Ge Proje Portföyü Seçimi Problemi (K-AGPPS), projelerin iptal olma durumları göz önünde bulundurularak ele alınmıştır. Bütçe kullanım oranını artırmak için, Kamu Ar-Ge Kurumları karar vericilerinin (KV), Ar-Ge proje fonlarını dağıtırken proje iptal durumlarını dikkate almaları gerekmektedir. Çalışmanın birinci kısmında, proje iptal olasılıklarının bilinemediği ve iptal olacak proje sayısının tahmin edildiği durum çalışılmıştır. Bu durum için dualite teorisi ve doğrusallaştırma tekniği kullanılarak karışık tam sayılı doğrusal programlama (KTSDP) modeli önerilmiştir. Ayrıca, aynı durum için etkin bir dinamik programlama (DP) yöntemi geliştirilmiştir. KTSDP ve DP pratik büyüklükteki problemlere uygulanmış ve en uygun (optimum) çözümler makul CPU zamanlarında elde edilmiştir. İkinci kısımda ise, proje iptal olasılıklarının bilindiği durum ele alınmıştır. Bu durumda, iptal olan proje sayısının Poisson binom dağılımına uyduğu gösterilmiş ve seçilen projelerin toplam bütçe harcamalarının standart normal dağılıma yaklaştığı ispat edilmiştir. Bu sebeple, ikinci model şans kısıtlı rassal (stokastik) programlama (ŞKRP) ile formüle edilmiş ve karışık tam sayılı ikinci seviye konik programlama (KTİSKP) modeline dönüştürülmüştür. KTİSKP modeli ile pratik büyüklükteki problemler belirlenen zaman limiti içinde çözülmüş ve problem örneklerinin çoğunda en uygun (optimum) sonuçlar elde edilmiştir. Son olarak, önerilen modeller karşılaştırılmış ve proje iptal olma olasılıklarının bilinmesinin değeri sayısal olarak ifade edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Ar-Ge proje portföyü seçimi, dinamik programlama, ikinci seviye konik programlama, iptal olma durumları, sırt çantası problemi, şans kısıtlı stokastik programlama ÇrC04 Oturum - Enerji Yönetiminde YAEM II Çarşamba 13:45 – 15:15, IE 04 Küme: Enerji Yönetiminde YAEM Oturum Başkanı: Selim Balcısoy (Sabancı Üniversitesi) 1. Ticari Binaların Enerji Verimliliğini Arttırmaya Yönelik bir Yaklaşım Cihan Tuğrul Çiçek, TOBB İkiz Kuleler Teknoloji Merkezi A.Ş., Sedef Meral Doğal gaz ve fosil yakıtlar gibi sınırlı kaynakların gün geçtikçe azalması nedeniyle enerji verimliliği uygulamaları daha yaygın hale gelmektedir. Bu çalışmada; ısıtma, soğutma ve havalandırma sağlayan sistemlerin bir otomasyon sistemi ile kontrol edilebildiği ticari binalarda enerji verimliliğini yükseltmek amacıyla, sistemin çizelgeleme problemini ele almaktayız. Çalışmada, kullanıcı ihtiyaçlarına göre en düşük elektrik tüketimini elde edecek şekilde havalandırma sistemindeki birimlerin günün değişik zamanlarında hangi seviyede çalışacağını belirlemek için çok-seviyeli atama problemine yeni bir yaklaşım getirmekteyiz. Formulasyonumuzda ayrıca hava koşullarının dinamikliğini, havalandırma sistemindeki birimlerin birden fazla seviyede çalışabilirliğini, bu birimlerin bakım programları ile öğrenme yeteneklerini ve tesisteki insan hareketlerini de hesaba katmaktayız. Ayrıca böyle karışık ve büyük ölçekli bir matematiksel modeli uygun sürelerde çözmek için “çıkartma zincirleri” (ejection chains) kullanan yeni bir tabu arama algoritması önermekte ve bu algoritmanın sonuçlarını sunmaktayız. Tabu arama algoritması ile gereken çözüm süresini çok fazla arttırmadan, önemli derecede enerji tasarrufu sağlayan tatmin edici sonuçlar elde etmekteyiz. Anahtar Kelimeler: Enerji verimliliği, tesis yönetimi, çok-seviyeli genellenmiş atama, tabu araması 2. Endüstriyel Uygulamalarda Sürdürülebilir Sektörel Enerji Yönetim Modeli Hakan Soner Aplak, Kara Harp Okulu, Mehmet Ziya Söğüt, Murat Paşa Uysal Fosil kaynaklı çevresel kirliliklerin yarattığı çevresel problemler, üretimde enerji maliyetlerinin olumsuz etkileri, sektörel enerji talebindeki artışlar ve arz güvenliğinin yarattığı sorunlar, sektörlerde enerjinin yönetim stratejilerini oluşturmak ve üretim politikalarını buna göre yönlendirmeyi zorunlu kılmıştır. Enerji yönetimi bireysel işletmelerde ürün bazlı lokal etkiler yaratırken, sektörel bazda sürdürülebilir enerji stratejilerine yol vermektedir. Enerji hedeflerinde ulusal stratejilerin başarısı başta sektörel enerji yönetim modelleri ve bunların aksiyon planlarıyla ilgilidir. Bu çalışmada, öncelikle sektörel bazlı genel enerji yönetim ihtiyaçlarının tanımlanması ve ISO 50001 hedeflenerek plan yönetim aksiyon planlarının şekillendirilmesini hedeflemiştir. Daha sonra çimento sektörü referans alınarak öncelikle sürdürülebilir enerji yönetimi konsept haritası ve buna bağlı geliştirilmiş sektörel enerji yönetim modeli tanımlanmıştır. Çalışmada ayrıca ulusal strateji planı da dikkate alınarak enerji yönetim modelinin getirileri ve bunların aksiyon planları ayrı ayrı verilmiştir. Çalışmanın sonunda sektörel modelin kazanımları ve etkilerine ilişkin değerlendirme yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Enerji yönetimi, konsept haritası, senaryo planlama, çok kriterli karar verme 3. Kalabalık Binaların Enerji Harcamalarında Büyük Veri Görsel Analiz Yaklaşımları Selim Balcısoy, Sabancı Üniversitesi Kampüs ortamlarında önemli bir fırsat operasyonel gereklilikleri yerine getirmekten vazgeçmeden enerji tüketimini izlemek ve azaltmaktır. Burada önemli bir soru kişilerin kendi ev ortamlarında enerji tüketimine hassas oldukları ölçüde kamusal alanlarda bu konuda yeterli duyarlı olmamalarıdır. Kalabalıkların yaşadığı fakülte, yurt, hastahane gibi binaların içinde kalabalıkların davranışları günümüze kadar farklı yöntemler ile incelenmiştir. Acil durum senaryoları, yönlendirme kurguları ve kalabalıkların hareketleri bu çalışmalara önemli örneklerdir. Bu projede insan davranışlarını etkileyen çevresel ve sosyal faktörleri anlamak ve bunları değiştirmek için olanaklarını araştırmaktadır. Bunu yapmak için, insan hareketleri var olan sensörler ile ölçülmüş ve modellenmeye çalışılmıştır. Modeli oluşturmak ve insan davranışlarını anlamlandırmak için toplanan zamansal ve konumsal veriler görselleştirilmiştir. Çalışmada farklı açık kaynak kodlu yazılım ortamları kullanılarak konum tabanlı veri görselleştirme gerçekleştirilmiş, bu verilerin farklı öz niteliklerine göre gösterimi sağlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Büyük veri, veri görselleştirme, veri analizi ÇrC300 Davetli Oturum - İstatistiksel Proses Kontrolü II Çarşamba 13:45 – 15:15, IE 300 Küme: Kalite Yönetimi Oturum Başkanı: Özgür Cem Işık (Eskişehir Osmangazi Üniversitesi) 1. Sürekli Üretim Hatlarında Kullanılan Makineler için Toplam Üretim Duruşu Süresinin Bileşik Poisson Dağılımı ile Modellenmesi ve İzlenmesi Volkan Sönmez, Hacettepe Üniversitesi, Murat Caner Testik Bu çalışmada, PVC ekstrüzyon hatlarında kullanılan makinelerin performansları incelenmiş ve bir makinede her üretim vardiyası sonunda oluşan toplam üretim duruşu süresinin istatistiksel olarak modellenmesi ve izlenmesi amaçlanmıştır. Üretimin, üretim vardiyası içinde birçok defa ve farklı sürelerde kesintiye uğradığı makineler için üretim duruşlarının toplam sayısı ve süreleri birer rassal değişken olarak ele alınmış ve toplam üretim duruşu süresi bileşik Poisson dağılımı ile modellenmiştir. Toplam üretim duruşu süresinin izlenmesi için, bileşik Poisson dağılımının olasılık yoğunluk fonksiyonu kullanılarak bir kontrol grafiği geliştirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Bileşik poisson dağılımı, kontrol grafiği, süreç izleme, toplam verimli bakım 2.Kontrol Grafiklerinin Faz I Analizinin Üstel Ağırlıklı Hareketli Ortalama Kontrol Grafiklerinin Yanlış Alarm Sıklığına Etkisi Yeşim Koca, Hacettepe Üniversitesi, Murat Caner Testik Kontrol grafiklerinin Faz I aşaması, kontrol limitlerinin belirlenmesi için kontrol altındaki süreci temsil eden parametre tahminlerinin yapılmasıdır. Faz II aşamasında ise bu parametre tahminleri ile tasarlanan kontrol grafiği gerçek zamanlı süreç izleme amacıyla kullanılır. Faz II aşamasında bir noktanın kontrol limitlerinin dışına çıkması kontrol dışı durum sinyali olarak değerlendirilir ve kontrol dışı durum eylem planları kullanılarak sürecin istikrarlı duruma geçmesi sağlanır. Kontrol grafiklerinin Faz II uygulamalarında karşılaşılan yanlış alarmların sıklığı, Faz I aşamasının başarısına bağlıdır. Literatürde parametre tahminlerinin kontrol grafiklerinin Faz II performansı üzerine etkisi iyi incelenmiş olsa da, bu araştırmalarda Faz I analizinin iteratif yapısı dikkate alınmamış, tahmin edicilerin örnekleme dağılımı kullanılarak Faz II performansına etkiler incelenmiştir. Bu çalışmada, Faz I aşamasının üstel ağırlıklı hareketli ortalama grafiklerinin yanlış sinyal sıklıklarına etkisi incelenmiş, sonuçlar tartışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Kontrol grafiği, üstel ağırlıklı hareketli ortalama, faz I, faz II, parametre tahmini 3.Süreç Tabanlı Temel Gösterimleri için Çok Değişkenli İPK Çizelgelerinde MEWMA Uygulamaları Kenan Orçanlı, Atatürk Üniversitesi, Burak Birgören, Erkan Oktay Çok değişkenli kalite kontrolünde problem kaynaklarının teşhisi önemli bir sorundur. Bu konu üzerine yakın zamanda yapılan araştırmaların bir kısmı bazı süreçlerde özel nedenlerin kalite vektörü üzerinde örüntüler oluşturduğunu ortaya koymuştur. Bu örüntülerin her biri bir sapma vektörü ile gösterildiğinde bu vektörlere süreç tabanlı temel elemanları adı verilmektedir. Bu konu üzerine yapılan araştırmalar, elektronik imalat süreçleri gibi bir kalite vektöründeki değişken sayısının yüzlerle ifade edildiği süreçlerde özel nedenlerin teşhisinin kolaylaşacağını göstermiştir. İlk olarak temel elemanları ile regresyon matrisi oluşturulur. Daha sonra kalite vektörüne lineer regresyon uygulaması ile regresyon katsayıları elde edilir. Bu regresyon katsayıları özel sebeplerin büyüklüğü ile bağlantılıdır. Bu yöntem Gonzalez ve Barton (1996) tarafından geliştirilmiş ve süreç tabanlı temel gösterimleri olarak adlandırılmıştır. Literatürde bunun için her regresyon katsayısı için tek değişkenli şemalar kullanılması önerilmektedir. Bu çalışmada ise bu katsayılar oluşturduğu vektöre Hotelling T2 ve MEMWA şemaları uygulanması amaçlanmaktadır. Bu uygulamalar ile Türkçe literatüre yeni bir konu kazandırılacak, çok değişkenli İPK çizelgelerinde yeni bir yaklaşım ortaya konulacak, ortalama icra süresi yaklaşımı ile klasik çok değişkenli kontrol çizelgeleri ile karşılaştırılarak performans değerlendirilmesi yapılacak, meydana gelen çeşitli büyüklükteki sapmalarda değerlendirme yapılacaktır. Anahtar Kelimeler: Süreç tabanlı temel gösterimler, çok değişkenli İPK çizelgeleri, ortalama çalışma süresi 4.Kimyasal Bir Süreçte Özel Sinyallerin Belirlenmesine Yönelik Bir Yaklaşım Özgür Cem Işık, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Ezgi Demirtaş Shewhart kontrol grafikleri, istatistiksel süreç kontrolünde yaygın olarak kullanılan araçlardan biridir. Bu kontrol grafikleri, süreçteki büyük sapmaları belirlemede oldukça duyarlı olmasına rağmen küçük sapmaları belirlemede duyarsızdır. Bu nedenle literatürde Shewhart kontrol grafiklerine alternatif olarak bazı kontrol grafikleri sunulmuştur. Shewhart kontrol grafiklerine alternatif olarak gösterilen kontrol grafiklerinden biri olan birikimli puan (Cuscore) kontrol grafikleri, bu sapmalardaki özel sinyallerin belirlenmesi amacıyla geliştirilmiştir. Çalışmada, kimyasal bir sürece ait özel sinyallerin belirlenmesinde birikimli puan (Cuscore) kontrol grafiğinden yararlanılmış ve bu kontrol grafiğindeki bazı parametrelerin en iyilenmesine yönelik bir yaklaşım önerilmiştir. Anahtar Kelimeler: İstatistiksel süreç kontrolü, birikimli puan kontrol grafiği, kimyasal süreç ÇrC139 Oturum - Ergonomi II Çarşamba 13:45 – 15:15, IE 139 Küme: Ergonomi Oturum Başkanı: Neslihan Yağcı (Karabük Üniversitesi) 1. Tekstil Atölyesinde Çalışma Duruşlarının REBA Yöntemi ile Analizi Merve Akyol, Çukurova Üniversitesi, Oya Çetik İnsan faktör mühendisliği olarak da adlandırılan ergonomi kısaca iş ile insan arasındaki olumsuzlukları kaldırarak işi ve iş yeri şartlarını çalışan için optimum hale getirme bilimidir. Çeşitli iş ve çevre koşullarında insanların makinalarla ilişkisini konu edinir. Bu ilişki incelenirken çalışanların fizyolojik özellikleri, toleransları, ruhsal özellikleri, eğilimleri ve yetenekleri göz önüne alınarak insan-makine-çevre uyumu oluşturulmaya çalışılır. Başlangıçta sadece iş verimini ve kaliteyi artırmak üzere yapılan çalışmalar zamanla iş yerini çalışan için en uygun hale getirmeye yoğunlaşmış ve bu sayede oluşabilecek kazaları ve meslek hastalıklarını, aşırı yorulmayı ve stresi önlemeyi amaçlamıştır. Ergonomi, çalışma saatlerinin düzenini, fizyolojik özelliklere uygun çalışma düzenini, kullanılan araç ve gerecin işe ve kullanan kişiye uyumunu insana en uygun biçimde belirlemeye çalışır. İş yerinde ergonomik düzenlemeye uygun olmayan durumlar çalışanlarda kas ve iskelet sistemi rahatsızlıkları meydana getirmektedir. Aktiviteler sırasında olumsuz koşullar sonucu kas ve iskelet hastalıkları endüstrileşmiş ülkelerde yaygın bir problemdir. Bu rahatsızlıkların oluşumu ile ilgili olan faktörler ergonomik risk faktörleri olarak adlandırılmaktadır. Ergonomik risk değerlendirme çalışmaları ile iş yerlerinde bu rahatsızlıklar önlenebilmektedir. Bu çalışmada amaç, tekstil atölyesinde çalışma duruşlarının REBA yöntemi ile analiz edilerek çalışanların iş sırasındaki duruşlarının ergonomik risklerinin belirlenmesidir. Çalışmada ilk olarak bir tekstil atölyesinde çeşitli bölümlerdeki çalışanların iş sırasındaki duruşları incelenmiş ve duruşların REBA yöntemine göre risk derecelendirmesi yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Ergonomi, çalışma duruşları, iskelet kas sistemi rahatsızlıkları, ergonomik riskler, REBA 2. Bir Meyve Suyu Fabrikasında Çalışma Duruşlarının Ergonomik Analizi Betül Cansu Özçakmak, Başkent Üniversitesi, Gülin Feryal Can Meslek hastalıkları, çalışanların işe devam edememelerine, üretimde aksamalara, işle ilgili olumsuz psikolojik değerlendirmelere yol açan ve günümüz endüstri tesislerinde çok sık rastlanan bir durumdur. Bu rahatsızlıklar, çalışma ortamlarında ergonomik prensipler göz ardı edilerek yapılan iş tasarımları nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Çalışanlar arasında meslek hastalıkları açısından çoğunlukla kas-iskelet sistemi rahatsızlıkları (KİSR) yaşanmaktadır. KİSR’ na yol açan nedenlerin başında sergilenen uygun olmayan çalışma duruşları gelmektedir. Çalışma ortamlarında, bu duruşlara ilişkin ergonomik risk değerlendirmeleri yapılıp gerekli önlemler alınarak rahatsızlıkların oluşması önlenebilmektedir. Bu çalışmada, bir meyve suyu fabrikasında KİSR üzerine çalışanlardan gelen şikâyetler nedeniyle, etiketleme bölümünde RULA yöntemi kullanılarak sergilenen duruşlar analiz edilmiştir. Analizde 781 adet duruş incelenmiştir. Sonuç olarak; incelenen duruşlar için ortalama final RULA skoru 6,1 olarak bulunmuştur. RULA Yöntemine göre bu skor, sergilenen çalışma duruşlarının risk içerdiğini ve bu riski önleyebilmek için çalışma koşullarında iyileştirmelerin en kısa zamanda yapılması gerektiğini belirtmektedir. Risk seviyesinin azaltılması için çalışanın oturarak işini yapması öngörülmüştür. Anahtar Kelimeler: Çalışma duruşu, kas-iskelet sistemi rahatsızlıkları, meyve suyu sektörü, RULA 3. Sırt Çantalarının Okul Çağındaki Çocuklar Üzerindeki Fizyolojik Etkilerinin İncelenmesi Tuğçenur Hurma, Karabük Üniversitesi, Ercüment Dizdar Sırt çantaları, okul çağı çocuklarında en sık karşılaşılan ağırlık taşıma nedenidir. Ağır sırt çantası taşımak, çocukların gelişmekte olan eklem, kas ve ligament yapılarında zorlanmalara neden olarak sırtta, belde, omurga da kas gerginliğine, sırt eğriliklerine neden olmakta ve bozuk yürüyüş, kötü postür, hatta ciddi omurga ve bel ağrılarına yol açmaktadır. Okul çağındaki çocuklarda bel ağrısı görülme sıklığının yüzde 70 olduğu ve bu oranın gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde daha da arttığı yapılan araştırmalarda görülmüştür. Ayrıca küçük yaşta omurga ağrısı çekenlerde, daha ileri yaşlarda da omurga deformite (sakatlanma) riskinin arttığı hatta ileri dönemlerde kalıcı problemlerle sonuçlandığı görülmüştür. Bu nedenle okul çağındaki çocukların ve gençlerin, erken dönemlerden itibaren omurga ağrısından korunmaları konusunda gerekli eğitimlerin verilmesi ve ergonomik olarak gerekli düzenlemelerin yapılması önem arz etmektedir. Bu araştırma, İstanbul'da bir ilköğretim okulundaki 320 öğrenci (156 kız, 164 erkek) ve velileriyle yüz yüze görüşmeler yapılarak gerçekleştirilmiştir. Sırt çantalarının ağırlığının çocukların ağırlığının en az fazla yüzde 10'u kadar olması gerektiği hususundan yola çıkarak, okul çantalarının çocuklar üzerindeki fizyolojik etkileri incelenmiş, öğrenci ve velilerin şikayetleri tespit edilmiş ve öneriler sunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Bel ağrısı, okul çağı çocukları, omurga ağrısı, sırt çantası 4. Dizüstü Bilgisayar Kullanmaya Bağlı Kas-İskelet Sistemi Ağrı Prevalansı Neslihan Yağcı, Karabük Üniversitesi, Ercüment Dizdar Bugünün üniversite öğrencileri 1982 ve 2000 yılları arasında doğmuş, bin yıllık neslin bir parçasıdır. Onları Y ya da internet nesli olarak adlandırabiliriz ve onlar ilk gerçek dijital nesildir. Bilgiyi kendi zihinlerinde depolamaktan çok, bilgiye ihtiyaç duyduğu anda ulaşmanın yollarını arayan teknolojiye dalmış, yetenekli ve meraklı bu öğrenciler için dizüstü bilgisayarlar, hayatın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Bu durum ise dizüstü bilgisayar kullanımının potansiyel risklerini bilmek zorunda bırakmıştır. Spesifik olarak; bilgisayar monitörleri, klavyeler, giriş aygıtları, belgeler ve önkol desteği de dahil olmak üzere bir bilgisayar iş istasyonundaki çoğu öğe için yer ve mesafe önerileri vardır. Fakat dizüstü bilgisayar klavyesi ve monitörünün birbirine bağlı olduğu ve birbirinden bağımsız ayarlanamadığı gerçeği, kullanıcıların el/bilek veya baş/boyun konforu postürleri arasında tercih yapmak zorunda bırakıyor. Raporlar bilgisayarların uzun süreli ve geniş kullanımı ile, genç bilgisayar kullanıcılarının kas-iskelet bozukluklarından (MSD) çeşitli şekillerde muzdarip olduğunu göstermektedir. Kas-iskelet sistemi hastalıkları, her yaş grubundan insanı ilgilendiren önemli bir sağlık sorunudur. Bu çalışma, lisans öğrencileri arasında dizüstü bilgisayar kullanmaya bağlı kas-iskelet sistemi ağrı sıklığını tespit etmek için yapılmıştır. Çalışma için kullanılan anket formu "International Physical Activity Questionnaire Reliability and Validity" ve" Nordic Questionnaire" e göre hazırlanmış, 430 tane rastgele seçilen öğrenci tarafından yanıtlanmıştır. Çalışma kapsamında öğrencilerde görülen kas-iskelet ağrı sıklıkların araştırma faktörlerinden etkilenme durumları incelenmiş ve ağrı sıklıklarının azaltılması için öneriler getirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Dizüstü bilgisayar kullanıcıları, kas iskelet sistemi hastalıkları, ergonomi ÇrC227 Oturum - İnsani Yardım Lojistiği II Çarşamba 13:45 – 15:15, IE 227 Küme: İnsani Yardım Lojistiği Oturum Başkanı: Kezban Bulut (Kırıkkale Üniversitesi) 1. Vikor Yöntemi ile Kamu Kuruluşlarından Yardım Alacak Kişilerin Seçimi ve Dağıtım Rotalarının Belirlenmesi Yeliz Kocaman, Yaşar Üniversitesi, İkbal Ece Dı zbay, Burcu Karaöz Çalışmada bir büyükşehir belediyesinin günlük olarak dağıtımını yapacağı gıda paketi yardımlarının planlaması yapılmıştır. Öncelikle dağıtımın yapılacağı aile seçiminin yapılması için çok kriterli karar verme teknikleri kullanılmış ve sonrasında minimum maliyetle dağıtımın yapılması için Gezgin Satıcı Problemi ile aracın izleyeceği rota belirlenmiştir. Yöneticilerden gıda paketi dağıtımında önem verilecek dört kriter hakkında bilgi alınmış ve ön elemeyi geçen 80 ailenin ilgili kriterlere ilişkin değerleri elde edilmiştir. Ailenin geliri, ailedeki birey sayısı, ailedeki okuyan çocuk sayısı ve ailedeki 0-5 yaş arası çocuk sayısından oluşan bu dört kriter Analitik Hiyerarşi Süreci (AHP) yöntemi ile ağırlıklandırılmıştır. Yardım ile ilgilenen birimde görevli üç yöneticiden kriterleri kıyaslamaları ve AHP yönetimine ilişkin değerlere göre atama yapmaları istenmiştir. Buna göre gelir için %47, ailedeki birey sayısı için %9, ailedeki okuyan çocuk sayısı için %15 ve ailedeki 0-5 yaş arası çocuk sayısı için % 29 olarak belirlenen ağırlıklar kullanılarak Vikor yöntemi ile yardımın yapılacağı ailelere karar verilmiştir. Ağırlıklandırılmış kriterlere göre en yüksek değerlere sahip ilk 50 aile belirlenmiştir. Çalışmanın ikinci aşamasında gıda paketi dağıtımı yapılacak haneler arasında günlük olarak dağıtım yapacak olan aracın rotasının belirlenmesi için gezgin satıcı problemi kullanılmıştır. Modelde kurumun sahip olduğu aracın kapasite kısıtı göz önünde bulundurulmuş ve minimum maliyetle paketlerin dağıtılması sağlanmıştır. Sonuç olarak bir kamu kurumunda yapılacak olan yardımın öznellikten olabildiğince arındırılmış olarak minimum maliyet ile yapılması sağlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Analitik hiyerarşi süreci, gezgin satıcı problemi, rotalama, vikor yöntemi 2. Afet Sonrası Yardım Dağıtım Merkezlerinin Yer Seçimi için Çok Amaçlı Bir Matematiksel Model Betül Kayışoğlu, Abdullah Gül Üniversitesi, İbrahim Akgün Afet yönetiminde, afet öncesi gerçekleştirilen hazırlık çalışmaları afet sonrası acil müdahalelerin daha etkili olması için önemlidir. Yardım malzemelerinin dağıtılacağı tesislerin yer seçimi, afet yönetiminde gerçekleştirilen hazırlık çalışmalarındandır. Genellikle okul, spor salonu gibi kamu tesisleri yardım dağıtım merkezleri olarak tercih edilir. Bu tesislerin, yardım dağıtımları için uygun niteliklere sahip olması ve afetzedelerin kısa sürede ulaşabilecekleri mesafede olması önemlidir. Bu çalışmada, afetzedelerin dağıtım merkezlerine ulaşması için kat ettikleri mesafeyi enküçükleyen ve tesisin kapasitesi, bahçe büyüklüğü, yapım yılı gibi belirlenen kriterler doğrultusunda hesaplanan fayda değerini enbüyükleyen çok amaçlı, karışık tamsayılı bir matematiksel model geliştirilmiştir. Geliştirilen model kullanılarak, Kayseri AFAD işbirliğinde, öngörülen deprem senaryoları çerçevesinde afet sonrası yardım dağıtım tesislerinin yerleri belirlenmiştir. Önerilen çözümün, AFAD tarafından belirlenen çözüme göre, afetzedeler tarafından kat edilecek ortalama mesafede 20% ve belirlenen tesislerin fayda değerlerinde 100% iyileşme sağladığı görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Afet yönetimi, yer seçimi, çok amaçlı optimizasyon 3. Karabük İlinde Afet Lojistiği Çalışması Ömer Kıvrak, Karabük Üniversitesi, Fuat Şimşir Afet Lojistiği, acil durum ve afetlerden etkilenmiş afetzedelere yardım etmek üzere bilgi, insan ve kaynak lojistiğinin etkin ve verimli bir şekilde yönetimidir. Afet Lojistiği kapsamında, afet öncesi, sırası ve sonrasında gerekli yapılacak işlemlerin etkili ve kısa sürede organize edilmesi amaçlanmaktadır. Karabük Afet Lojistiğinde olası bir acil durum veya afet meydana geldiğinde etkilenen kişilerin zararlarını azaltmak ve gerekli ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla depolanan malzeme, teçhizat ve insani ihtiyaçlarını karşılayacak gıda ve benzeri gibi ürünleri kısa sürede nasıl ve nereden ulaştırılacağı araştırılacaktır. Yapılan çalışma Karabük ili sınırları içerisinde yapılıp, Karabük İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü ile paylaşılacaktır. Anahtar Kelimeler: Acil durum, afet, afet lojistiği, Karabük, Karabük afet lojistiği, lojistik 4. İnsani Yardım Lojistiğinde Dağıtım Ağı Tasarımı Kezban Bulut, Kırıkkale Üniversitesi, Hakan Altunay İnsanlar için fiziksel, ekonomik, sosyal ve çevresel kayıplar doğuran, normal yaşamı ve insan faaliyetlerini durdurarak veya kesintiye uğratarak toplulukları etkileyen, etkilenen topluluğun yerel imkan ve kaynaklarını kullanarak baş edemeyeceği doğal, teknolojik veya insan kökenli olaylar afet olarak tanımlanmaktadır. İnsani yardım lojistiği de insanları etkileyen afet ve acil durumlarda, yardım malzemeleri ve ekipmanlarının ihtiyaç sahiplerine doğru miktarda, doğru zamanda ve doğru şartlarda ulaştırılmasını amaçlamaktadır. Son yıllarda ülkemizde meydana gelen afetler, afet yönetiminde lojistik süreçlerin ne kadar önemli olduğunu gösterir niteliktedir. Bu çalışmada İstanbul’da gerçekleşmesi olası bir afete ilişkin müdahale süresini en aza indirecek insani yardım lojistik ağının tasarımı için bir matematiksel model önerilmiştir. Elde edilen sonuçlar ile il sınırları içerisindeki afet müdahale ve acil yardım merkezlerinin yerlerinin belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: İnsani yardım lojistiği, afet lojistiği ÇrC103 Davetli Oturum - Veri Analizi II Çarşamba 13:45 – 15:15, IE 103 Küme: Veri Analizi Oturum Başkanı: İnci Batmaz (Orta Doğu Teknik Üniversitesi) 1. Çok Değişkenli Uygulanabilir Regresyon Eğrilerinde Kırılma Noktaların Seçimi- İki Yöntemin Karşılaştırılması Elçin Kartal Koç, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Cem İyigün Çok değişkenli uygulanabilir regresyon eğrileri (MARS), çok boyutlu veri modellemesinde çıktı değişkeni ile girdi değişkenleri arasındaki doğrusal olmayan ilişkiyi eğriler yardımıyla tahminlemede iyi bilinen bir doğrusal olmayan regresyon yöntemidir. Fonksiyon tahminlemesinde MARS, kırılma noktalarıyla (knots) birbirinden ayrılan parçalı doğrusal fonksiyonlar kullanır. Modelin etkinliği kırılma noktalarının sayılarına ve yerlerine göre değişmektedir. Kırılma noktalarının sayısı ve yeri hesaplama açısından yoğun olan ileriye doğru seçme/geriye doğru eleme yöntemine göre belirlenmektedir. MARS’ın model kurma işlemini hesaplama zamanı açısından daha etkili hale getirmek için eşleme (mapping) ve yansıtma (projeksiyon) yaklaşımlarına dayanan yeni bir kırılma noktası belirleme yöntemi geliştirilmiştir (Kartal ve Iyigun, 2014). SMARS adı verilen bu yöntemle sayıca daha az fakat temsil gücü daha yüksek olan gözlemler kırılma noktası olarak fonksiyon tahmininde değerlendirilmektedir. Bu çalışmada MARS yöntemi için iki farklı kırılma noktası seçme algoritması değerlendirilmektedir. Minspan adı verilen ilk yaklaşımla her girdi değişkeni ayrı ayrı incelenerek gözlemler arasından bölgesel seçme işlemi ile kırılma noktaları belirlenirken, S-MAP adı verilen ikinci yöntemle orijinal verinin daha az boyutlu uzaya dönüştürülmesiyle (eşleme yaparak) gözlemler üzerinden geniş çaplı seçme işlemi ile kırılma noktaları belirlenmektedir. Bu iki yöntemin MARS modellemesindeki etkileri hesaplama zamanı ve model doğruluğu açısından gerçek ve simule edilen veriler kullanılarak karşılaştırılmıştır. Bununla birlikte S-MAP yönteminin performansını etkileyen ızgara büyüklüğü ve eşik değeri adı verilen parametrelerin en iyi değerlerini belirleyebilmek için sezgisel bir yöntem önerilmiştir. Bu yöntemin etkinliği de hesaplama zamanı ve model doğruluğu açısından var olan veriler üzerinde çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Çok değişkenli uygulanabilir regresyon eğrileri (MARS), hesap etkinliği, eşleme algoritması, öz düzenleyici haritalar (SOM) 2. Sıcaklık Değişkeni İçin Türdeşlik Analizi Yöntemlerinin Karşılaştırılması Ceyda Yazıcı, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ceylan Yozgatlıgil, İnci Batmaz Meteorolojik veri setlerinde bulunan sıcaklık, yağış, nem, bulutluluk gibi değişkenler meteoroloji istasyonlarında özel aletler yardımıyla ölçülmektedir. Bu değerler istasyonun taşınması, aletlerdeki bozulma ya da değişim gibi iklim dışı kaynaklardan etkilenebilmektedir. Aksi takdirde, seride bir değişiklik yoksa ya da değişikliğin kaynağı iklimdeki değişikliklerse, seri türdeş seri (homogeneity) olarak düşünülür. Türdeş olmama (inhomogeneity) durumu seride ani, kademeli değişiklikler ya da kırılma noktası olarak görülebilir. Bu değişiklikler iklim kaynaklı analizlerde yanlı sonuçlara yol açacağı için analizlerden önce bu değişikliklerin tespit edilmesi ve mümkünse düzeltilmesi gerekmektedir. Türdeşlik analizi için literatürde başlıca Standard Normal Türdeşlik Testi (SNHT), parametrik olmayan testler (Kruskal-Wallis, Wilcoxon, Pettit) ya da GAHMDI, CauMe, RHTest gibi serideki otokorelasyonu dikkate alan testler kullanılmaktadır. Bu çalışmada Türkiye’de 1950-2010 yılları arasında 244 meteoroloji istasyonunda ölçülen aylık ortalama sıcaklık değişkenine GAHMDI, CauMe, RHTest, SNHT ve F-test uygulanarak serilerin türdeş olup olmama durumları analiz edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Türdeşlik analizi, meteorolojik veri, otokorelasyon, standard normal türdeşlik testi 3. Eşik-Değerli Doğrusal Olmayan Zaman Serisi Modeliyle Farklı Rejimlerin Belirlenmesi: Türkiye Yağış Verileri Üzerine Bir Uygulama Sipan Aslan, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ceylan Yozgatlıgil, Cem İyigün, İnci Batmaz Yağış ve benzeri meteorolojik değişkenlere ait gözlemler, zaman boyunca incelendiğinde, mevsimsel etkilerin dışında, doğrusal modellerle açıklanamayan salınımlar sergileyebilmektedir. Bu çalışmada Türkiye uzun dönem yağış verileri eşik değer öz-bağlanımlı zaman serisi süreçleriyle analiz edilmiş ve veride gözlemlenen yüksek genlikli değişkenlikler, yağış olayını etkileyen etmenler (küresel atmosferik göstergeler, basınç, nemlilik ve karasallık etkisi) bakımından irdelenmiştir. Yağış verilerinin sergilemiş olduğu değişkenlikler, zaman serisi analiziyle belirlenen farklı rejim yapılarıyla açıklanmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Zaman serisi analizi, doğrusaldışılık, rejim değişkenliği, yağış analizi 4. Saklı Markov Modeli ile Türkiye’nin Bazı Bölgelerine İlişkin Yağış Verisinin Var-Yok Modellenmesi Nevin Yaman, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ceylan Yozgatlıgil, İnci Batmaz Yağış modelleri iklim değişikliklerine dair geleceğe yönelik tahminler yapabilmek için oldukça yararlıdır. Bu modellerden elde edilen günlük yağış miktarı ve yağış var-yok tahminleri sel, kuraklık, taşkın gibi felaket senaryoları oluşturmak için yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmanın amacı günlük yağışın olup olmama durumunun tahmin edileceği var-yok modellerinin geliştirilmesidir. Bu amaçla Türkiye’nin en çok yağış alan bölgelerinden biri olan Doğu Karadeniz Bölgesi, Türkiye’nin en az yağış alan bölgelerinden biri olan İç Anadolu Bölgesi ve normal yağışlı bir iklime sahip olan Ege Bölgesinde kaydedilen dokuz istasyonun günlük yağış miktarları verisi Saklı Markov Modelleri (SMM) ile ayrı ayrı modellenmiştir. En uygun modellere Akaike bilgi kriteri, hata kareler ortalaması ve yanlış sınıflandırma oranı ile gözlenene karşı tahminlenen yağış miktarları grafikleri kullanılarak karar verilmiştir. Seçilen en uygun SMM’lerin normal iklime sahip bölgelerde günlük yağışın olup olmama durumunu tahmin etmede diğer bölgelere kıyasla daha iyi sonuçlar verdiği görülmüştür. Ayrıca, model parametreleri ve gözlem dizisi bilindiğinde Viterbi algoritması kullanılarak günlük yağışın varlığını temsil eden en olası durumlar başarılı şekilde tahmin edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Saklı Markov Modelleri, günlük yağış varlığı tahmini, Viterbi algoritması ÇrC306 Oturum - Benzetim II Çarşamba 13:45 – 15:15, IE 306 Küme: Benzetim Oturum Başkanı: Emrullah Demirci (Karadeniz Teknik Üniversitesi) 1. Tam Otomasyonlu Üretim Hattı Benzetimi: Bir Uygulama Şener Akpınar, Dokuz Eylül Üniversitesi, Anıl Akpunar, Özge Şatır Bu çalışma, krom kaplı baskı silindirleri üretiminde rotogravür baskı teknolojisi kullanan Enternasyonel Gravür A.Ş.’nin tam otomasyonlu üretim hattı üzerinde yapılan benzetim çalışmalarını kapsamaktadır. İlgili üretim hattı temel olarak 14 adet iş istasyonu, 2 eksenli 1 adet monorail vinçten oluşan malzeme taşıma sistemi ve 3 eksenli 1 adet robottan oluşmaktadır. Hatta ayrıca, ara stok alanları, giriş ve çıkışların manuel yapılabildiği alanlar, hatta giriş ve çıkışın yapıldığı ve ara stok alanı olarak da kullanılabilen raf sistemi bulunmaktadır. 3 operatör tarafından kontrol edilen hattın çalışma prensibi atölye tipi akış olup iş istasyonları için herhangi bir kuyruk tanımlı değildir ancak ara stok alanları ile ilişkili istasyonlar için üretim esnasında kuyruklar oluşmaktadır. Bu sistemde çizelgeme monorail vinç tarafından yapılmakta iken 3 eksenli robot, raf sistemi ve monorail vinç arasında yaptığı taşımalar ile hattı beslemektedir. Dolayısıyla, monorail vinç ve robot hat üzerinde belirli bir alanı ortak kullanmaktadır. Bu durum monorail vinç ve robotun birbirlerini karşılıklı kontrol ederek hat üzerinde hareket etmelerini mecburi kılmaktadır. Bu üretim hattı üzerinde yapılan benzetim çalışmaları, hattın işleyişinin ARENA 14.0 kullanılarak modellenmesi, monorail vinç, robot ve iş istasyonlarının faydalı kullanım oranlarının ölçülmesi, bir silindirin hatta geçirdiği ortalama sürenin bulunması, sistemi besleme kurallarının sistem üzerindeki etkilerinin araştırılması ve hat içi toplam kapasite sınırının bulunmasını kapsamaktadır. Anahtar Kelimeler: Benzetim, çizelgeleme, otomasyon 2. Tekstil Kesimhanesinin Kapasite Artırımı İçin Yeniden Planlanması Ve Modellenmesi Seda Soysal, İstanbul Arel Üniversitesi, Volkan Çakır, İrem Düzdar Tekstil endüstrisi hızla gelişen ve globalleşen rekabet sürecinde önemli bir yere sahiptir. Bu rekabet ortamında, işletmeler kaliteyi optimize etmek, maliyetleri düşürmek, üretimi arttırmak ve kayıp zamanı önlemek için yatırım projeleri geliştirmek zorundadırlar. Şirketlerin uygulayabileceği yatırımlardan biri kapasite planlamadır. İşletmeler açısından kapasite planlaması üzerinde durulması gereken önemli kavramdır. Çünkü işletmeler ancak kapasiteleri ölçüsünde üretim yapabilirler. Bu çalışma, kurumsal bir tekstil firmasının kesimhanesinde kapasite artırmak için yapılan çalışmaları içermektedir. Mevcut sistem, gerek makine sayılarının yetersizliği gerekse dar boğazların yarattığı problemler ile talebi karşılayamamaktadır. Çalışmanın amacı zaman kaybını önlemek için darboğazları belirlemek ve diğer dış kesim atölyelerine ihtiyaç kalmadan şirketin tüm talebi kendi bünyesinde karşılamasını sağlamaktır. Bu amaçla başlangıçta süreçler tanımlanmış, talep miktarları incelenmiş ve gözlemler yapılarak zaman etüdü çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Zaman etüdü çalışmaları ile öğelerine ayrılmış işlemlerin süreleri kaydedilmiş, birim zamanlar hesaplanmıştır. Bu veriler ile mevcut sistemin benzetim modeli kurulmuştur. Simülasyon modeline göre yapılması planlanan yeni sistem için alternatif senaryolar oluşturulmuş ve şirkete önerilmiştir. Bu öneriler doğrultusunda çözüm şirket tarafından değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Zaman etüdü, simülasyon, kapasite planlama 3. Trabzon Havalimanı Uçak Yer Hareketlerinin Benzetim ile İncelenmesi Fatma Betül Yeni, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Emrullah Demirci Havayolu ulaşımının her geçen gün daha fazla ilgi görmesi ve hızlı şekilde gelişmesine bağlı olarak yeni havaalanları kurulmakta ve uçuş sayıları artmaktadır. Hava sahalarında sürekli artan uçak trafiği zamanla havaalanlarının kapasitelerini aşmakta, hava taşıtlarının yerde ve havada beklemelerine sebep olmaktadır. Bu kapasite problemlerinin başında havaalanları pist, apron ve taksi yollarını içine alan hava sahası kısmının yetersiz kalması yer almaktadır. Yapılan bu çalışmada Trabzon havalimanının meydan sahası kullanımı açısından yeterli olup olmadığı incelenmiş ve bu amaçla havalimanı uçak yer hareketleri SIMIO benzetim programı ile modellenmiştir. Çalışmada ilk olarak sistem performans ölçütleri tanımlanmıştır. İkinci aşamada uçuşlara ait iniş-kalkış verileri ile uçakların yerde geçirdikleri süre verileri toplanmış ve istatistiksel olarak incelenmiştir. Son aşamada ise sistemin SIMIO programı ile benzetim modeli geliştirilmiş ve mevcut sistem analiz edilmiştir. Modelin doğrulaması yapıldıktan sonra geleceğe yönelik senaryolar oluşturulmuş, program çıktıları ve raporları analiz edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Benzetim, uçak trafiği, meydan kapasitesi 4. Trabzon Havalimanı İç Hatlar Terminalinin Benzetimle İyileştirilmesi Emrullah Demirci, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Sebideh Sabetghadam Gelişen dünyanın vazgeçilmez bir parçası olan ulaşım her geçen gün değer kazanmaktadır. Havayolu taşımacılığı ise, ulaşımı hız ve konfor olarak en iyi sunan ulaşım şekli olması sebebiyle daha fazla tercih edilmektedir. Havayolu ile seyahat eden yolcu sayısı giderek artmakta ve havalimanı terminal binalarında yolcu trafiğine bağlı kapasite problemleri yaşanmaktadır. Yapılan çalışmada Trabzon havalimanı iç hatlar terminal binasının giden yolcu trafiği incelenmiş ve ARENA benzetim programı ile modellenmiştir. İlk aşamada yolcu trafiğinin yoğun olduğu saatler belirlenmiş ve bu saatlerde işlem süreleri tutulmuştur. Elde edilen veriler istatistiksel olarak analiz edildikten sonra mevcut durumun modeli kurulmuş ve doğrulaması yapılmıştır. Sistemin darboğazları belirlenip mevcut durum parametreleri değiştirilerek yeni bir model oluşturulmuştur. Son olarak yeni ve eski model karşılaştırılmış, değerlendirmeler yapılmış ve elde edilen bulgulara göre sonuç ve öneriler verilmiştir. Anahtar Kelimeler: Havalimanı yolcu trafiği, benzetim, arena ÇrD104 Oturum - Bulanık Mantık III Çarşamba 15:30 – 17:00, IE 104 Küme: Bulanık Mantık Oturum Başkanı:Mehmet Aksaraylı (Dokuz Eylül Üniversitesi) 1. Sınav Çizelgeleme Problemi için Bulanık Mantık ve Hedef Programlama Yaklaşımı Merve Köse, Uludağ Üniversitesi, Fatih Çavdur Sınav çizelgeleme, sınav dönemlerinde her akademik birimin karşılaştığı ve çözmek zorunda olduğu karmaşık bir problemdir. Sınav çizelgesi hazırlamakla sorumlu olan kişiler, uzun ve zahmetli bir hazırlık döneminden geçmelerine rağmen, çoğu kez herkesi memnun edecek bir çizelge oluşturamamaktadırlar. Sınava girecek öğrenciler, sınavı hazırlayan öğretim üyeleri ve sınav gözetmenleri gibi çeşitli grupların, konumları itibariyle, sınav çizelgesiyle ilgili farklı istek ve ihtiyaçları olabilmektedir. Bu istek ve ihtiyaçların tamamının karşılanmasının çoğu kez mümkün olmaması nedeniyle, her grup için söz konusu istek ve ihtiyaçların maksimum düzeyde karşılanabileceği dengeli bir sınav çizelgesinin oluşturulması önem kazanmaktadır. Bu çalışmada dengeli bir sınav çizelgesi oluşturmak için, bulanık mantık ve hedef programlama temelli bir yaklaşım geliştirilmiştir. Genel olarak, sınav çizelgesinin dengeli olması, oluşturulmasında, öğrenci, öğretim üyesi gibi grupların her birinin istek ve ihtiyaçlarının dikkate alınmasını ifade etmektedir. Önerilen yaklaşıma göre, öncelikle sınavların kritiklik düzeylerinin (öğrenciler için sınavların çeşitli açılardan önem düzeylerinin) bulanık mantık yaklaşımı ile belirlenmesi gerçekleştirilmektedir. Buna ek olarak, söz konusu kritiklik düzeylerinin girdi olarak kullanılmasıyla, öğrenciler için sınavların dengeli bir şekilde çizelgelenmesinin yanında, öğretim üyeleri için de sınavların sınav döneminde homojen bir şekilde dağıtılmasını sağlayan bir matematiksel model oluşturulmuştur. Bu çalışmada önerilen yaklaşım, Uludağ Üniversitesi, Endüstri Mühendisliği Bölümü, lisans programı final sınav çizelgesinin oluşturulması için kullanılmıştır. Oluşturulan sınav çizelgesinin, gerçekte uygulanan sınav çizelgesiyle, çeşitli kriterler açısından karşılaştırılmasıyla, önerilen yaklaşımın daha başarılı sonuçlar ürettiği gözlenmiştir. Anahtar Kelimeler:Bulanık mantık, çok-kriterli optimizasyon, dengeli sınav çizelgesi, hedef programlama, sınav çizelgeleme, tamsayılı programlama 2. Tam Sayılı Bulanık Hedef Programlama Yaklaşımı ile Akademik Performans Modellemesi Mehmet Aksaraylı, Dokuz Eylül Üniversitesi, Mehmet Akif Aksoy, Levent Turaba, Ceren Baran Performans değerlendirmenin, etkili insan kaynakları yönetiminin önemli bir unsuru ve personelin kurumsal amaç doğrultusunda harekete geçirilmesine yönelik güçlü bir araç olduğu bilinmektedir. Akademisyenlerin performansları da atama ve yükseltme gibi sebeplerle değerlendirilmekle beraber “akademik teşvik ödeneği" adı altında bir teşvik yaklaşımı ile son günlerde önemli bir konu haline gelmiştir. Performans değerlendirme sistemi oluşturulurken performans kriterleri olarak öğretim elemanlarının patent, bilimsel yayın, ödül, proje, araştırma, konuşma, bildiri, atıf, sergi, tasarım gibi akademik faaliyetleri yer almaktadır. Yapılan çalışmada, idari ve sosyal bilimler, fen ve mühendislik bilimleri alanları temelinde performans modellemesi için Tam Sayılı Bulanık Hedef Programlama kullanılmıştır. Bulanık Hedef Programlama yöntemlerinden Twari, Dharmar ve Rao’nun toplamsal model yaklaşımı kullanılmış ve farklı hedefler için en olurlu çözümler elde edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Bulanık hedef programlama, tam sayılı programlama, akademik performans 3. Bulanık Dematel ile Öğrenci Başarısını Arttırma Stratejilerinin Belirlenmesi Mehmet Aksaraylı, Dokuz Eylül Üniversitesi, Levent Turaba, Mehmet Akif Aksoy, Ceren Baran Vakıf üniversitelerinin kurulması ve hem devlet üniversitelerinin hem de vakıf üniversite sayılarının hızla artması üniversite eğitiminde rekabet ortamını hızla geliştirmektedir. Artan bu rekabet ortamı üniversiteleri tercih edilebilirlik ile birlikte kaliteli eğitim verme yarışına odaklanmalarına sebep olmuştur. Yapılan çalışma, üniversitelerin lisans programlarına devam eden öğrencilerin akademik başarı/performans düzeylerini arttırmayı sağlayacak stratejiler önermeyi amaçlamaktadır. Bu amaçla, ilk öğrenci başarısına olumlu ve olumsuz etki eden kriterler elde edilmiştir. Daha sonra çalışma çok kriterli karar verme yöntemi olan Bulanık DEMATEL yöntemi ile modellenmiştir. Uzman görüşleri ve literatür taraması sonucunda başarıya arttırmaya etki eden on yedi kriter tespit edilmiştir. Akademisyen ve öğrencilerden elde edilen veriler ışığında öğrencilerin performanslarını arttırmada öncelikli stratejiler bulanık DEMATEL yöntemi ile elde edilmiştir Anahtar Kelimeler: Dematel, öğrenci başarısı, lisans eğitiminde başarı, çok kriterli karar verme ÇrD102 Davetli Oturum - Çok Kriterli Karar Verme I Çarşamba 15:30 – 17:00, IE 102 Küme: Çok Kriterli Karar Verme Oturum Başkanı: Esra Karasakal (Orta Doğu Teknik Üniversitesi) 1. İki Kriterli Çinli Postacı Problemi Ezgi Eroğlu, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Meral Azizoğlu Çinli Postacı Problemi, tanımlanan ağ üzerinden tüm bağlantıların ziyaret edilerek başlangıç noktasına dönme problemi olarak tanımlanabilir. Toplam mesafenin enazlanması problemi polinom zamanda çözülmektedir. Bizim çalışmamız her bağlantı için maliyet ve uzunluk olmak üzere iki kriter tanımlamaktadır. Amacımız toplam maliyet ve toplam mesafe kriterlerini bir arada düşünerek, bu iki kriter arasındaki ödünleşimleri dikkate almaktır. Toplam maliyet ve toplam mesafe kriterlerine göre tüm verimli çözümleri elde edebilmek adına bir dal-sınır algoritması tanımlanmıştır. Algoritmamız lineer programlama gevşetim yöntemleri kullanılarak üretilen etkin alt ve üst sınırlar kullanmaktadır. Deneysel sonuçlarımız büyük boyutlu problem için etkin çözüm setinin kısa zamanda üretilebileceğini göstermiştir. Anahtar Kelimeler: Çinli postacı problemi, etkin çözümler, dal-sınır algoritması 2. Satıhtan Havaya Güdümlü Mermi Yeniden Tahsis Problemi için Yapay Sinir Ağlarını Kullanan Çok Amaçlı bir Yaklaşım Ahmet Sılav, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Esra Karasakal, Orhan Karasakal Bu çalışmada, bir deniz görev grubunun hava savunma problemi için iki amaçlı satıhtan havaya güdümlü mermi tahsis modeli önerilmiştir. Başlangıçtaki hava tehdit setine göre optimize edilen tahsis planının herhangi bir tehdidin imha edilmesi ve o tehdit için planlı sonraki angajmanların başka hedeflere tahsis edilebilmesi, yeni bir hedefin ortaya çıkması veya satıhtan havaya güdümlü mermi sisteminin arızalanması gibi sebeplerle yeniden değerlendirilme ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Modeldeki, ilk amaç hava tehditlerinin tamamını imha etme olasılığının ençoklanması, ikinci amaç ise ilk tahsis planı ile yeni tahsis planı arasındaki değişim miktarının enazlanmasıdır. Hava angajmanları esnasında karar verici ile etkileşim mümkün olmadığı için, karar vericiyi temsil eden ileri beslemeli bir yapay sinir ağı oluşturulmuştur. Geliştirilen yaklaşım ile bir deniz görev grubunun satıhtan havaya güdümlü mermi tahsis planı değişen duruma göre dinamik olarak tekrar optimize edilmektedir. Anahtar Kelimeler: Hava savunma, yeniden tahsis problemi, yapay sinir ağları, çok amaçlı optimizasyon 3. Toplanır Olmayan Değer Fonksiyonlarının Sınıflandırma Durumu İçin Aktif Öğrenme İle Tahmin Edilmesi Levent Erişkin, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Gülser Köksal Tercih modellemesi birçok uygulama alanında vazgeçilmez bir adım haline gelmiştir. Gerçek yaşam problemlerinin çok kriterli/amaçlı olması ve çok kriterli/amaçlı karar vermenin öznel bir süreç olması nedeniyle, karar vericinin tercihlerini karşılayan alternatif/çözümün bulunması karar vericinin tercih yapısının bilinmesini gerektirmektedir. Tercih modellemesi özellikle daha önce görmediğimiz alternatiflerin tercihlerine ilişkin bir tahminde bulunmamız gerektiği durumlarda kullanışlıdır. Bir tür etkileşim içeren tercih yapısının modellenmesi oldukça zordur. Etkileşim fenomeni istatistiki veya tercihsel bağımlılık gibi farklı yapılarda açıklanabilir. Etkileşim içeren tercih yapıları, oldukça karmaşık ve monoton olmayan bir yapı sergileyebilir. Tercih yapısının toplanır ve monoton olmadığı durumlarda, bu kabulle yola çıkan klasik yöntemler başarısız olmaktadırlar. Bu çalışmada, istatistiki veya tercihsel bağımlılığa sahip bir değer fonksiyonu sınıflandırma problemi için tahmin edilmeye çalışılmaktadır. Tercih modellemesi süreci interaktif bir şekilde yürütülmektedir; bu çerçevede, karar vericiye mümkün olduğunca az soru sorabilmek için aktif öğrenme tekniklerinden faydalanılmaktadır. Modellemede karar vericinin tercih yapısına ilişkin bir kabul yapılmadığından, doğrusal olmayan karmaşık yapıları modellemede oldukça başarılı parametrik olmayan bir sınıflandırıcı olan SVM kullanılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Tercih modellemesi, tercihsel bağımlılık, makine öğrenmesi, aktif öğrenme, SVM 4. Çok Amaçlı Havadan Gözetleme Problemi Esra Karasakal, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Orhan Karasakal, Güliz Maraş Bu çalışmada, havadan keşif ve gözetleme yapan hava araçlarına görev planlaması yapmak için Havadan Gözetleme Problemi ele alınmıştır. Havadan Gözetleme Problemi’nde, gözetleme amaçlı kullanılan sensörlerle donatılmış bir hava aracı bir kalkış noktasından göreve başlar, belirli sayıdaki dikdörtgen şeklindeki alanı şeritler halinde kapsayacak şekilde tarama yapar ve kalkış noktasına geri döner. Bu çalışmada, hava aracı için rota belirlerken birbiri ile çelişen iki amaç gözönünde bulundurulmuştur. Birinci amaç görev boyunca dolaşılan mesafeyi enazlamak, ikinci amaç ise en küçük hedef tespit olasılığını ençoklamaktır. Çözüm için kesin ve sezgisel yöntemler önerilmiştir. Önerilen yöntemler rassal olarak tanımlanan problemler üzerinde test edilmiştir. Elde edilen sonuçlar önerilen yöntemlerin performanslarının iyi olduğunu göstermiştir. Ayrıca karar vericinin etkin çözümler içinden en çok tercih ettiği çözümü seçmesi için etkileşimli bir yaklaşım geliştirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Gezgin satıcı problemi, havadan gözetleme problemi, etkin çözümler, etkileşimli yaklaşım ÇrD-MM25 Davetli Oturum - Optimizasyon III Çarşamba 15:30 – 17:00, MM 25 Küme: Optimizasyon Oturum Başkanı: Özlem Çavuş (Bilkent Üniversitesi) 1. Zaman Pencereli ve Değişken Başlama Zamanlı Bir Araç Rotalama Problemi için Kesin ve Sezgisel Yöntemler Hande Küçükaydın, MEF Üniversitesi, Yasemin Arda, Yves Crama, Stefano Michelini Bu çalışmamızda, sürücülere çalıştıkları birim zaman başına ödeme yapıldığı ve vardiyaya başlama zamanının bir karar verici tarafından belirlendiği bir zaman pencereli araç rotalama problemini ele almaktayız. Problemi kesin çözmek için ilgili fiyatlandırma alt probleminin, kaynak kısıtlı temel en kısa yol problemi olarak tanımlandığı bir dal-fiyat algoritması uygulamaktayız. Tanımlanan kaynak kısıtlı temel en kısa yol problemi, sonsuz sayıda durumun üstesinden gelebilmekte ve etkili üstünlük kuralları uygulamaktadır. Burada, sınırlanmış çift yönlü aramaya, azalan durum uzayı gevşetmesine ve ng-rota gevşetmesine dayanan bir dalfiyat yönteminin uygulamaları sunulacaktır. Bunlara ek olarak, fiyatlandırma alt probleminin çözümünde, üst sınırın geliştirilmesinde ve sütun türetmede mat-sezgiselllerden yararlanan bir dal-fiyat algoritmasının tasarımı tartışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Araç rotalama, dal-fiyat algoritması, mat-sezgiseller 2. Otomatik Araç Çizelgeleme Sistemi: Metrobüs Sistemi İçin Bir Öneri İsmail Sevim, Yıldız Teknik Üniversitesi, Mehmet Güray Güler Çok Garajlı Araç Çizelgeleme Problemi, toplu taşıma kurumlarında araç çizelgelerinin oluşturulması amacıyla çözülen bir problemdir. Uygulamada birden fazla garajdan çıkan araçlar ve farklı şoförlerle karşılanması gereken birçok sefer olduğundan, elle üretilen çizelgeler çoğu zaman optimum araç sayı ve sefer atamalarını sağlayamamaktadır. Bu durumla İETT İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nde de karşılaşılmakta, metrobüs sistemine ait çizelgelerin elle yapılmasından dolayı optimumdan uzak çözümler elde edilmektedir. Bununla beraber sistemde gün içerisinde faal olan 480 araç verimli bir şekilde kullanılmamaktadır. Mevcut sistemde her metrobüs bir sürücüye atanmış durumdadır. Sürücüler her sefer sonunda belli bir süre istirahate çekilmektedir ve araç da bu süre içinde atıl beklemektedir. Bu süre ise günlük çalışma zamanlarının %10-15’ine eşittir. Oysa metrobüsler tüm gün dinlenmeden çalışabilirler, dolayısıyla daha az sayıda metrobüs ile aynı seferleri yapabilmek ya da aynı sayıda metrobüs ile daha fazla sayıda sefer yapabilmek mümkündür. Bu çalışma kapsamında metrobüs çizelgeleme işlemlerini otomatik hale getiren bir sistem geliştirilerek araç ve personel maliyetlerinin düşürülmesi amaçlanmaktadır. Otomatik hale getirilen sistemin hazırladığı çizelgelerde araçlara atanan şoförler gün içerisinde değişebilmekte, dolayısıyla metrobüsler için atıl durumda bekleyen zamanlardan istifade edilebilmektedir. Bununla beraber çizelgeleme işlemlerinin otomatik olarak yapılması, elle çizelge hazırlayan personelin farklı işlere atanmasına imkân sağlayacaktır. Çok Garajlı Araç Çizelgeleme Problemi her bir garajın bir ürün olduğu tam sayılı çok ürünlü akış modeli olarak modellenecek ve modeldeki düğümler metrobüs seferlerini simgeleyecektir. Standart modele ilaveten kurumun ihtiyaçlarına göre yeni kısıtlar eklenecek ve çözülmesi gereken optimizasyon modeli, ek kısıtlı tam sayılı çok ürünlü akış modeli haline gelecektir. Bu durum, problemin büyüklüğü (6254 sefer ve 70 milyondan fazla değişken) ile birlikte ele alındığında, problemin standart yazılımlarla çözülmesini oldukça zor hale getirmektedir. Bu nedenle benzer problemlerde kullanılan ve çözüme faydası olduğu görülen Lagrangian gevşetmesinden ve ayrıştırma (decomposition) metotlarından faydalanılacaktır. Anahtar Kelimeler: Toplu ulaşım, çok garajlı araç çizelgeleme, çok ürünlü akış modeli, tamsayılı programlama 3. Kablosuz Duygaç Ağ Ömrü Enbüyükleme Problemi İçin Bir Lagrange Çözümleme Tabanlı Sezgisel M. Emre Keskin, Atatürk Üniversitesi, İ. Kuban Altınel Kablosuz duygaç ağları’nın ömrünü enbüyüklemek için ortaya konulmuş entegre matematiksel model için yazında basit çıkarımlara dayanan sezgiseller önerilmesine ragmen modelin yapısından faydalanan çözümleme tabanlı sezgiseller geliştirilmemiştir. Bu çalışmada model için önce Lagrange çözümleme şablonu önerilmiş, bu şablondan faydalanılarak tesis edilen sezgiselin başarımı büyük bilgisayısal örnekler üzerinde sınanmış ve sezgiselin yazında mevcut çözüm yaklaşımlarına nazaran çok daha iyi neticeler üretme kabiliyetine sahip olduğu ispatlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Kablosuz duygaç ağları, lagrange çözümleme 4. Yoğunluk Ayarlı Radyoterapi Tedavi Planlamasında Kullanılan Farklı Işın Yönlendirici Teknolojilerinin Sütun Türetme Tekniği Kullanılarak Kıyaslanması Merve Gören, Boğaziçi Üniversitesi, Z.Caner Taşkın Yoğunluk Ayarlı Radyoterapi (IMRT) tedavi planlamasında kullanılan çok yapraklı ışın yönlendiricilerinin (MLC) yaratabildikleri farklı geometrik segment şekilleri, ışın yönlendiricisinin fiziksel özelliklerine bağlı olarak değişir. Bu çalışmada ardışıklık, çakışma ve dikdörtgensel kısıtların farklı kombinasyonları altında; normal, döner başlıklı ve çift katmanlı çok yapraklı ışın yönlendiricilerinin tedavi verimlilikleri kıyaslanmıştır. Karşılaştırma için bir temel oluşturmak adına, gerçek hayatta var olmayan, olası her segment şeklini oluşturabilecek bir sanal serbest ışın yönlendiricisi bilgisayar ortamında oluşturulmuş ve karşılaştırmaya eklenmiştir. Toplam ışın gönderim süresinin enküçüklendiği problem, büyük çaplı lineer programlama modeli olarak oluşturulmuştur. Problemin boyutlarıyla başa çıkmak için sütun türetme tekniği kullanılmıştır. Önerilen çözüm tekniğinin etkinliği klinik problem örnekleri üzerinde test edilmiştir. Sonuçlar toplam ışın gönderim süresi açısından farklı ışın yönlendiricilerinin sıralamasını ortaya çıkarmıştır. Çift katmanlı çok yapraklı ışın yönlendiricisinin sanal serbest ışın yönlendiricisi kadar iyi sonuçlar verdiği görülmüştür. Anahtar Kelimeler: IMRT, çok yapraklı ışın yönlendirici, sütun türetme tekniği, lineer programlama ÇrD105 Davetli Oturum - Üretim Yönetimi III Çarşamba 15:30 – 17:00, IE 105 Küme: Üretim Yönetimi Oturum Başkanı: Ecem Cephe (Bilkent Üniversitesi) 1. Ürün İkamesi ve Geri Kazanım Yapılabilen Bir Üretim Sistemi için Envanter Analizi Fethullah Göçer, Galatasaray Üniversitesi, Semra Şebnem Ahıska Bu çalışmada ürün ikame stratejisinin kullanıldığı bir stokastik melez üretim/yeniden üretim sistemine ilişkin stok kontrol problemi ele alınmıştır. Bu sistemde ürünlere ilişkin talepler ve geri dönen ürünler stokastik dağılıma sahiptir. Yeni ve yeniden üretilmiş (geri kazanılmış) ürünler, farklı maliyetlere ve farklı satış fiyatlarına sahip ve ayrı müşteri kitlelerine hitap eden iki farklı ürün olarak kabul edilmektedir. Yeniden üretim kapasitesi büyük oranda yeniden üretim için gerekli olan geri dönen ürün miktarına bağlı olduğundan yeniden üretilmiş ürünler yeni üretilmiş ürünlere oranla daha yüksek stok dışı kalma riskine sahiptir. Yeniden üretilmiş ürünlerin stok dışı kalma sorunu ile başa çıkmanın yollarından biri, bu ürün stoğunun tükenmesi durumunda, yeni üretilmiş ürünle (yani, yüksek değerli ürünle) yeniden üretilmiş ürünün (düşük değerli ürünün) ikame edilmesine izin verilmesi anlamına gelen, aşağı yönlü ikame stratejisini kullanmaktır. Bu ikame stratejisi varlığında optimum üretim ve yeniden üretim kararları Markov karar süreci (MKS) kullanılarak elde edilebilmektedir, fakat MKS tarafından belirlenen optimum politika birkaç stok kontrol parametresi kullanılarak temsil edilmesi zor olan karmaşık bir yapıya sahiptir. Bu yüzden, bu çalışmada pratikte uygulaması kolay olan basit yapılı birkaç sezgisel politika önerilmiş, ayrıca, bu politikaların parametrelerinin değerlerini belirleyen bir sezgisel yöntem geliştirilmiştir. Önerilen sezgisel politikaların performansı, Türkiye'deki bir yedek parça üreticisiyle ilgili gerçek bir vaka çalışmasının verileri kullanılarak değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Ürün ikamesi, geri kazanım, yeniden üretim, üretim, stok politikası, markov karar süreci 2. İkame Ürünlerin Tedarik Sürelerinin Dinamik Olarak Belirlenmesi Tuba Yılmaz Gözbaşı, Özyeğin Üniversitesi, Pınar Keskinocak, Esma Gel Bu çalışmada, müşterilere ikame ürün veya hizmet sunan işletmeler için dinamik tedarik süresi belirleme stratejileri ele alınmaktadır. Analiz edilen sistemde iki ikame ürün ve iki tip müşteri bulunmaktadır. Müşterilerin ilk tercihi ürünlerden biri olmakla birlikte, tedarik sürelerine göre tercihleri değişebilmektedir ve müşterilerin bu tercihleri işletme tarafından bilinmektedir. Her siparişten elde edilen kar, siparişten elde edilen kardan tedarik süresine uyamamaktan kaynaklı gecikme maliyetinin çıkarılması ile elde edilmektedir. Amaç fonksiyonu da, uzun vadede birim zamanda elde edilecek ortalama beklenen kar maksimizasyonu olarak tanımlanmıştır. Eniyi kar ve tedarik süresi politikalarının yapıları incelenmiş, ve kapsamlı sayısal analizlerle ile ikame ürünün sağladığı esneklik ve tedarik süresini dinamik olarak belirleme stratejileri değerlendirilmiştir. Tedarik süresini dinamik olarak belirlemenin ve ikame ürüne sahip olmanın kar açısından artı etkilerde bulundukları gözlemlenmiştir. Ürünlerden elde edilen gelirlerin, ve müşterilerin geliş hızlarının farklı olduğu; sistemdeki toplam trafiğin, müşterilerin tedarik süresine olan duyarlılığının ve çapraz tedarik süresi esnekliklerinin fazla olduğu sistemlerde, tedarik sürelerinin dinamik belirlenmesinden ve ikame üründen kaynaklanan karların daha da arttığı gözlemlenmiştir. Anahtar Kelimeler: İkame ürünler, tedarik süreleri 3. Müşteri-Güdümlü İkame Karşısında Üretici Stok ve Fiyatlandırma Politikaları Nurşen Töre, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Seçil Savaşaneril Bu çalışmada birden fazla çeşitte ürün satan bir üreticinin, müşterilerin ikame davranışları karşısında fiyatlandırma ve stok kararlarını nasıl verdiği analitik olarak incelenmektedir. Farklı özellikteki iki tip ürün için, rassal talep varsayılmıştır. Üretici, talep oluşmadan önce stok seviyesi kararlarını verir. Üretici başlangıç stok düzeylerinin yanısıra, başlangıç fiyatlarını ve talep gözlendikten sonradan yapılan fiyat indirimini belirler. Fiyatlar belirlendikten sonra, müşteriler hangi ürünü seçeceklerine karar verirler. Müşterilerin kararlarında ürünlerin fiyatlarının yanısıra ikame edilirlik faktörleri etkili olur. İndirim sezonunda ise, ikame edilirlik faktörleri ve ürünlerin stokta bulunup bulunmaması satınalma ve ikame kararlarını etkiler. Bu problem için analitik bir çözüm yaklaşımı önerilmiş, optimal kararların özellikleri ortaya konmuştur. Karlılık ve diğer performans ölçülerini etkileyen faktörler belirlenmiştir. Kısa-vade fiyatlandırma ve stok tutma politikalarının karlılığı ve performans ölçülerini nasıl etkilediği incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Müsteri-güdümlü ikame, yok-satma altında ikame, kısa-vade fiyatlandırma, stok ve fiyat kararları, fiyat indirimi 4. Kapasite Limitleri Altında Transfer-Satış Kullanan Bayilerin Ürün Çeşitliliği Planlaması Ecem Cephe, Bilkent Üniversitesi, Nagihan Çömez Transfer-satış ya da başka değişle aynı kademedeki firmalar arasındaki ürün satışı firmaların ürün talebini zamanında karşılamasını sağladığı gibi fazla stok maliyetlerini de önleyebilir. Bu araştırmada transfer satışın stok miktarlarındaki etkisinden ziyade ürün çeşitliliği planlaması kararlarına nasıl etki ettiği incelenmektedir. Amacımız tekli ve transfer satışın gerçekleşebildiği çoklu firma sistemlerinde kapasite sınırlaması altında optimal ürün çeşitliliğinin belirlenmesidir. Gelen tüketicinin ürün tercihi harici talep modeli ile tanımlanmıştır. Tüketicinin aradığı ürünü geldiği firmada bulamaması durumunda ürün yelpazesinde olan başka bir ürüne yönelmesi ya da bir diğer firmanın ürün yelpazesinden ürünün sağlanması ihtimalleri göz önünde bulundurulmuştur. Anahtar Kelimeler: Ürün çeşitliliği, transfer-satış, talep değişimi, kapasite limiti ÇrD106 Davetli Oturum - Proje Yönetimi III Çarşamba 15:30 – 17:00, IE 106 Küme: Çizelgeleme ve Proje Yönetimi Oturum Başkanı: Öncü Hazır (TED Üniversitesi) 1. Aralık Değerli Sezgisel Bulanık Kümeler Yardımıyla Proje Seçimi İrem Otay, İstanbul Teknik Üniversitesi, Ferhan Çebi, Bersam Bolat Günümüzün artan küresel rekabet ortamı, kaynakların etkin ve etkili kullanım gereksinimi ve gittikçe farklılaşan tüketici istekleri araştırma ve geliştirme (ArGe) faaliyetlerinin işletmelerin açısından kritik önemini artırmaktadır. İşletmelerin amaç ve stratejilerini en iyi şekilde karşılayacak, örgütsel performansını ve rekabet avantajı üzerinde etkisi olacak en uygun proje veya projelerin belirlenmesi süreci gerek örgütlerin gerekse araştırmacıların giderek artan bir şeklide ilgisini çekmekte ve bu konuda birçok çalışmalar yapılmaktadır. Yapılan çalışmalar ArGe proje seçme ve değerlendirme birbiriyle çelişkili, içsel ilişkileri olan birçok faktörün bir arada değerlendirmesini gerektiren karmaşık ve karmaşık bir süreç olduğunu göstermektedir. Bu değerlendirme kalitatif faktörlerden kantitatif faktörler, işlemsel faktörlerden stratejik faktörlere kadar çok sayıda kriterin değerlendirilmesini gerekli kılmaktadır. Bu çalışmada çok kriterli bir karar verme tekniğinden yararlanılarak işletmelerin ArGe projelerin değerlendirme ve seçim sürecinde karar vermelerine katkıda bulunacak sistematik bir yaklaşım ortaya konulmaktadır. Çalışmada tam olmayan veri, ölçütlerdeki belirsizlik, karar vericilerin değerlendirmelerindeki belirsizlik ve kararsızlık dikkate alınarak model bulanık ortamda ele alınması uygun görülmektedir. Bu amaçla öncelikle kapsamlı bir literatür taraması yapılarak ve uzman görüşlerinden yararlanarak değerlendirmede kullanılacak faktörler belirlenmektedir. Projenin işletme amaçlarına uygunluğu, ticari başarısı, işletmenin performansı ve rekabet avantajı üzerindeki potansiyel etkileri, proje maliyetleri, karlılık, örgütsel altyapı ve kaynaklar, uzmanlık, patent durumu, uygulanabilirlik, proje sonucun pazara çıkış süresi, sektörden beklenen ilgi düzeyi, endüstri spesifikasyonları, yasa ve yönetmelikler gibi çok sayıda faktör tartışılarak ana ve alt kriterler belirlenmekte ve hiyerarşik model oluşturulmaktadır. Oluşturulan modelin bulanık ortamda değerlendirilmesi ve en uygun projenin seçilmesi amacıyla Aralık Değerli Sezgisel Bulanık Kümelerden (interval-valued intuitionistic fuzzy sets) yararlanılmaktadır. Literatür üye olma ve olmama derecelerinin gerçek sayılar yerine aralıklı olarak ifade edildiği aralık değerli sezgisel bulanık kümelerin belirsizlik ve kararsızlık altında karar vermede daha başarılı sonuçlar verdiğini ortaya konmaktadır. Çalışmanın son aşamasında çözümün tutarlılığı ve uygulanabilirliği duyarlılık analiziyle test edilmektedir. Anahtar Kelimeler: Proje seçimi, çok ölçütlü karar verme, bulanık mantık, aralık değerli sezgisel bulanık küme 2. Finansal Risk Altında Stokastik Proje Çizelgeleme Problemi Hüseyin Tunç, Hacettepe Üniversitesi, Onur Alper Kılıç Proje çizelgeleme problemlerinin en yaygın varsayımlarından bir tanesi aktivite sürelerinin kesin olarak bilinmesidir. Ayrıca literatürdeki calışmaların büyük çoğunluğunda nakit akışlarına ilişkin bilgilerin de proje başında mevcut olduğu ve bu bilgilerin proje süresince değişmeyeceği varsayılmıştır. Buna karşılık gerçek yaşam uygulamalarında aktivite sürelerinin kesin olarak bilinememesi ile birlikte nakit akışlarına ilişkin belirsizlikler de bulunmaktadır. Bu çalışmanın amacı proje yönetim süreçlerini nakit akışlarındaki belirsizliklerden kaynaklanan finansal riskleri göz önünde bulundurarak incelemek, bu çerçevede de stokastik proje çizelgeleme problemini optimal olarak çözebilecek bir matematiksel model geliştirmektir. Bu bağlamda, projenin net bugünkü değerini finansal riskleri de göz önünde bulundurarak stokastik dinamik programlama yöntemi ile optimize etme amacı güdülecektir. Stokastik dinamik programlama yardımı ile çizelgeleme problemi projeyi oluşturan faaliyetlerin tamamlanma durumlarını ifade eden durum değişkenleri üzerinden aktivite sürelerinin üssel olarak dağıldığı varsayılan bir markov karar süreci olarak tanımlanacaktır. Özgün olarak, projenin nakit pozisyonu, nakit akışlarına bağlı olarak artan ve azalan bir kaynak olarak değerlendirilecek, böylece nakit akışlarındaki belirsizliğin nakit pozisyonu üzerinde yarattığı riskin ortaya konması ve çizelgeleme kararlarının bu risk düzeyine bağlı olarak verilmesi mümkün olacaktır. Anahtar Kelimeler: Proje çizelgeleme, stokastik, markov 3. Çok Modlu Çoklu Proje Çizelgelemeye Mod Sürelerinin Belirsiz Olduğu Durumlar için Çok Amaçlı Yaklaşım Gündüz Ulusoy, Sabancı Üniversitesi, Arda Şişbot, Can Akkan Bu çalışma çerçevesinde, mod sürelerinin belirsiz olduğu durumlarda çok modlu çoklu proje çizelgeleme problemi irdelenmektedir. Belirsizliklerin göz önüne alınması, planlanmamış kesintilerden kaçınılması özellikle çoklu proje çizelgeleme ortamlarında özellikle önem kazanmaktadır. Bir projede oluşan uygulama kesintisi diğer projelere de yansımakta ve böylece tesiri katlanmaktadır. Problem statik bir problemdir; diğer bir deyişle belirli bir zamanda elde mevcut projelerin çizelgelenmesi gerçekleştirilmekte ve bu projeler tamamlanana kadar başka proje sisteme girmemektedir. Projeleri oluşturan faaliyetlerin uygulaması başladıktan sonra bitene kadar kesintisiz devam etmektedir. Faaliyetler arasındaki öncüllük ilişkisi bitişbaşlangıç şeklinde olup sıfır öteleme içerir. İki amaçlı bir karar ortamı varsayılmıştır. Amaçlardan bir tanesi projelerin tümünün bitiş zamanının enazlanması, diğeri ise faaliyetlerin çizelgelenen başlangıç zamanlarının benzetim sonucu bulunan en erken başlama zamanlarından mutlak farklarının tüm faaliyetler üzerinden toplamının enazlanmasıdır. Buna göre, problemin çözümü olarak elde edilecek temel (base) çizelgenin gürbüz (robust) bir çizelge olması hedeflenmektedir. Problemin çözümü için burada H-Moga olarak nitelendirilen iki amaçlı genetik algoritma önerilmiştir. H-Moga’nın performansını ölçebilmek amacı ile problemin deterministik hali genetik algoritma kullanılarak çözülmüştür. Bu amaçla üç değişik performans ölçütü kullanılmıştır. Sayısal çalışmalarda değişik sınama problem kümeleri kullanılmış ve H-Moga’nın performansı deterministik çözümler ile karşılaştırılmıştır. H-Moga çözüm getirilen sınama problemlerinin %83’ünde deterministik çözümlerden daha iyi performans göstermiştir. Geri kalan sınama problemlerinin sonuçlarında ise deterministik çizelgeler H-Moga’nın türettiği çizelgelere baskın olamamışlardır. Problemlerin karmaşıklığı göz önüne alındığında gözlenen çözüm sürelerinin makul olduğu görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Çoklu proje çizelgeleme, iki amaçlı genetik algoritma, belirsizlik, gürbüz (robust) proje çizelgeleme 4. Proje Çizelgelerinin Gürbüzlük Kriteri Kullanılarak Sıralanması ve İstatistiksel Analizi Derya Turfan, Hacettepe Üniversitesi, Öncü Hazır, Klaus Werner Schmidt, Utkan Eryılmaz Proje, belirli bir zaman diliminde, belli bir hedefe ulaşmak üzere planlanmış ve açıkça tarif edilmiş aktiviteler bütünüdür. Proje faaliyetlerinin izlenmesi ve kontrolü açısından temel oluşturan çizelgeler, projenin ne zaman tamamlanacağını, hangi aktivitelerin hangi zaman aralığında gerçekleştirileceğini ve kaynakların aktivitelere nasıl atanacağını tanımlar. Bu çalışmada proje çizelgeleme modellerinde bütçe ve tamamlanma süresinin net olarak öngörülemediği belirsizlik durumları göz önüne alınmış ve belirsizliğin proje amaçlarına ulaşılmasına etkisinin en aza indirgenmesi için gürbüz çizelgeleme yöntemi geliştirilmiştir. Problem olarak, gerçek proje uygulamalarını iyi yansıtan ve literatürde iyi bilinen kesikli süre/maliyet ödünleşim problemi incelenmiştir. Ana amaç ise veri zarflama analizi (VZA) kullanılarak, üretilen kesikli süre/maliyet ödünleşim problemi çözümleri ile karşılık gelen çizelgelerin değerlendirilmesi ve sonuçların istatistiksel olarak analiz edilmesidir. Bu kapsamda etkin bir gürbüzlük ölçütü önerilmiş ve çizelge seçimindeki karar kriterleri arasına eklenmiştir. Öncelikle bir çizelge havuzu oluşturulmuş, bütçe, bitirme süresi ve gürbüzlük ölçütleri hesaplanmış, bu değerler VZA kullanılarak bir skora dönüştürülmüş ve çizelgeler sıralanmıştır. Farklı VZA varsayımları ve modelleriyle elde edilen çizelge etkinlik değerlerinin istatistiksel olarak değerlendirilmesi yapılmıştır. Kullanılan farklı yöntemler ile ilgili karşılaştırma yapabilmek için amaca uygun hipotezlerin test edilmesi ve yorumlanması oldukça önemlidir. Bu çalışma TÜBİTAK tarafından desteklenen SOBAG 113K245 no’ lu projenin bir bölümüdür. Anahtar Kelimeler: Proje yönetimi, çizelgeleme, veri zarflama analizi, istatistiksel analiz. ÇrD301 Oturum - Yer Seçimi ve Lojistik II Çarşamba 15:30 – 17:00, IE 301 Küme: Yer Seçimi ve Lojistik Oturum Başkanı: Kadriye Büşra Yılmazer (Yıldız Teknik Üniversitesi) 1. İstanbul Lastik Tekerlekli Toplu Taşıma Sistemi Hat Optimizasyonu Orhan Aktaş, Boğaziçi Üniversitesi, Metin Şenbil İstanbul büyüklüğünde bir metropoliten alanda sunulan toplu taşıma hizmetleri iki açıdan kritik öneme sahiptir. Birincisi, gelir seviyesi düşük vatandaşların işgücüne katılım sağlamaları için gerekli olan erişimi temin etmek, işgücü ile üretimi kolay, ucuz, rahat ve güvenli bir şekilde buluşturmak gerekmektedir. İkincisi ise, gelişmekte olan bir ülkede hızla artan gelir artışı karşısında toplu taşımadan her geçen gün özel ulaşıma kaybedilen taşıma oranlarının özel ulaşım aleyhine iyileştirilmesidir. Her iki açıdan da bakılınca İstanbul’da sunulan toplu taşıma hizmetlerinin kalitesinin arttırılması önemlidir. Kalitenin artışı toplu taşıma altyapı yatırımları yanında işletmenin de iyileştirilmesi ile mümkündür. Günümüz koşullarında özellikle lastik tekerlekli toplu taşıma araçları ile sunulan toplu taşıma hizmetlerinin iyileştirilmesinde temel alınabilecek kıstaslardan birisi de toplu taşıma hatlarında sunulan hizmetin yolcu talebine duyarlı olarak belirli bir konfor düzeyi sağlanarak verilmesidir. Bunun bir yolu zaman tablolarını düzenleyerek (zirve, zirve dışı gibi) günün değişik zaman aralıklarında yolcu talebine duyarlı aralıklarda, durak noktalarına gelen taşıma kapasitesi uygun araçlar ile toplu taşıma hizmetlerinin verilmesidir. Toplu taşıma hizmetlerinin yolcu talebine uygun (ya da duyarlı) olarak verilebilmesi için de toplu taşıma hatlarında, zaman ve istasyon/durak bazlı olarak yolcu ve yolculuk verileri yanında günlük trafik ve hat özelliklerinin bilinmesi gerekmektedir. Bu çalışmada İstanbul’da toplu taşıma hizmetlerinin daha iyi koşullarda verilebilmesi yapılacak çalışmaları yönlendirici mahiyette toplu taşıma yolcu taşıma özelliklerinin mevcut durumu analiz edilecek, sistemin iyileştirilmesi için yapılacak çalışmalara da ışık tutacak, veri kaynağı da olacaktır. Çalışmada kullanılan veri seti, çok ve tek kullanımlık akıllı kartların (bunun içerisinde çok az olsa da jeton kullanımları da vardır) bir günlük (09.12.2011; Cuma) kullanımlarından ve araç seferlerinden üretilmiştir. Veri setinin işlenebilir ve çıkış–varış matrisleri haline getirebilmesi için değişik veri setleri birleştirilmiş, akıllı kart kullanımlarından çeşitli algoritmalar marifeti ile çıkış–varış matrisleri üretilmiştir. Veritabanında mevcut kart kullanımları, aracın konum koordinatları ve sabit istasyon/durak koordinatları birbirleri ile ilişkilendirilince, her bir istasyon/duraktan yapılan binişler elde edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Toplu taşıma, İstanbul, optimizasyon, akıllı bilet 2. Coğrafi Bilgi Sistemi Yardımıyla Lojistik Köy Yer Seçimi: Ankara Örneği Mehmet Erbaş, Kara Harp Okulu, Eren Özceylan, Mert Tolon, Mehmet Kabak, Temel Durğut Lojistik köy, hem ulusal hem de uluslararası düzeydeki nakliye, lojistik ve eşya dağıtımı ile ilgili tüm faaliyetlerin muhtelif işleticiler tarafından yürütüldüğü belirli bir bölgeyi tanımlamaktadır. Birden fazla taşıma türünün kullanılmasına olanak sağlaması, karayoluyla ulaşım imkânı, demir yolu bağlantılarına sahip olması, çok modlu taşıma tesislerine, limanlara ve havaalanlarına yakınlığıyla doğrudan erişim imkânı sağlaması lojistik köylerden beklenen birtakım özellikler arasındadır. Bundan dolayı, lojistik köylerde yürütülen faaliyetlerin çoğu (taşıma, ulaştırma, yükleme, boşaltma, depolama vb.) lojistik köyün konumu ile doğrudan alakalıdır. Diğer bir ifade ile lojistik köylerin etkin bir şekilde kullanılabilmeleri için, büyük ve önemli üretim merkezlerine (sanayi bölgeleri, iş merkezleri vs.), demiryolu, karayolu hatlarına ve mümkünse limanlara ve havaalanlarına yakın, ancak şehir trafiğini ve doğayı doğrudan etkilemeyecek noktalarda kurulmalıdır. Yukarıda belirtilen kriterleri göz önüne alacak şekilde stratejik bir karar olan en doğru yerin seçimi ise kantitatif yöntemlere ihtiyaç duyan bir problemdir. Literatürde bu tarz yerleşim yeri seçimi problemleri için çoğunlukla çok kriterli karar verme yöntemleri kullanılmış olsa da, bu yöntemlerin alternatifler ortaya konduktan sonra başarılı olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Alternatif bölgeler ne kadar doğru belirlenirse, alternatifler arasındaki en iyi yerin seçimi de o kadar başarılı olacaktır. Konumsal ve konumsal olmayan verileri birlikte sunabilme yeteneğine sahip görsel bir bilgi sistemi olan coğrafi bilgi sistemleri (CBS), yer seçimi problemleri için alternatiflerin belirlenmesi ve alternatifler arasında olası en iyi seçeneklerin tespiti için kullanılabilecek önemli bir karar destek sistemidir. Bu çalışma da lojistik köyler için yer seçimi problemi ele alınmıştır. Söz konusu lojistik köy yer seçimi için çalışma alanı olarak Ankara ili seçilmiştir. Söz konusu kriterlere en uygun yer seçimi için CBS’deki konumsal analizler kullanılmıştır. Gerçek verilere dayalı olarak yapılan analizler sonucunda farklı sayıda alternatif bölgeler tespit edilmiştir. Çalışmanın sonunda ise ele alınan kriterlere göre tespit edilen alternatif bölgeler ile hali hazırda Ankara’da kullanılmakta olan “Ankara Lojistik Üssü” karşılaştırılmış, karar vericiler için farklı çıkarımlarda bulunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Coğrafi bilgi sistemi, lojistik köy, yer seçimi 3. Konser / Organizasyon Düzenlenecek Şehir Seçimi Eniyilemesi Problemi: Akampus Vakası Melike Veli, İstanbul Arel Üniversitesi, Evren Güney Türkiye’nin en büyük gençlik iletişim ajanslarından birisi olan Akampüs, her sene bahar festivalleri döneminde Türkiye’nin çeşitli şehirlerindeki üniversitelerde organizasyonlar düzenlemektedir. Konserler, eğlenceli oyunlar, marka aktiviteleri ve kariyer turları gibi farklı konseptlerde düzenlenen bu organizasyonlarda amaç belirli bir bütçe dahilinde en fazla sayıda öğrenciye erişmenin yanı sıra, organizasyon yapılmayan üniversitelerin de rahatça ulaşabileceği yerlerin tespit edilmesini gerektirmektedir. Bu çalışmada, bahsi geçen problem önce karmaşık tam-sayılı bir problem olarak modellenmiş, daha sonra çözücüler yardımı ile eniyilemesi yapılmıştır. Oluşturulan matematiksel model klasik p-medyan / kapasitesiz tesis problemine benzerlikler göstermesi sebebi ile NP-zor olmasına rağmen kesin çözüm elde etmesi çok zor olmayan bir problemdir. İlgili modeller Türkiye’de bulunan 183 üniversiteyi kapsayacak örnekler üzerinde başarıyla test edilmiş, daha sonra firmanın organizasyon planlamasında kullanabileceği bir yazılıma çevrilmiştir. Anahtar Kelimeler: İkili tamsayılı programlama, kapasitesiz tesis yeri seçimi problemi, p-medyan problemi 4. Lojistik Köy Yeri Seçiminde Çok Kriterli Karar Verme Yaklaşımı Kadriye Büşra Yılmazer, Yıldız Teknik Üniversitesi, Umut Rıfat Tuzkaya Lojistik köy kavramının tanımı ve fonksiyonları ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. Türkiye’de lojistik köy, işletmelerin dağıtım, elleçleme, konsolidasyon, gümrükleme, ithalat ve ihracat gibi yük taşımacılığında ihtiyaç duyulan tüm aktiviteleri ticari bir amaç doğrultusunda gerçekleştirebildiği ortak bir alandır. Birçok işletmenin yer aldığı bu alanda; depolar, istasyonlar, terminaller, ofisler ve sağlık merkezi gibi tesisler de yer almaktadır. Lojistik köylerin kuruluş amaçlarından biri, kentsel lojistikte karşılaşılan problemlere çözüm getirmektir. Kent içinde yük trafiğinin etkisini en aza indirerek lojistik operasyonların verimliliğini artırmak için lojistik köylerin varlığına ihtiyaç duyulmuştur. Lojistik köylere ihtiyaç duyulmasının diğer bir nedeni de yüklerin aktarma sürelerinde önemli ölçüde kısalma sağlamasıdır. İstanbul gibi birden fazla taşımacılık modunun birlikte bulunduğu bölgelerde lojistik köy kurulması etkinliği daha da arttırmaktadır. Bu sebeple, lojistik köy için lokasyon belirlenirken çok sayıda faktörün dikkate alınması ve köyün tüm fonksiyonlarını maksimum düzeyde gerçekleştirebildiği alanların seçilmesi ve değerlendirilmesi oldukça önemlidir. Bu çalışmada, İstanbul’da kurulması planlanan yeni bir lojistik köyün yerinin seçimi ile ilgili bir problem ele alınmış ve farklı çok kriterli karar verme yönetimleri kullanılarak mevcut kalitatif ve kantitatif kriterler açısından alternatif bölgeler önceliklendirilmeye çalışılmıştır. Elde edilen sonuçlar analiz edilerek yorumlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Lojistik köy, lojistik köy yeri seçimi, çok kriterli karar verme ÇrD04 Oturum - Enerji Yönetiminde YAEM III Çarşamba 15:30 – 17:00, IE 04 Küme: Enerji Yönetiminde YAEM Oturum Başkanı: Uğur Alper Aydın (Sabancı Üniversitesi) 1. Elektrik Piyasasında Tüm Bölge ve Serbest Tüketici Talep Tahmini Emel Engin, Enerjisa A.Ş. Elektrik piyasası, üretici ve tüketicileri bünyesinde barındıran; arz ve talebin saatlik olarak dengelenmesini sağlayan piyasadır. Elektrik depolanamayan bir ürün olduğundan saatlik olarak dengelenmesi esastır. Elektriğin ihtiyaç olandan az ya da fazla tahmininin yapılması durumunda, Elektrik Piyasası Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliği’nce belirtilen enerji dengesizlik formülüne göre dengesizliğe düşen taraf cezalandırılır. Mayıs 2015 itibariyle yürürlüğe giren yeni yönetmelikle (hesaplama katsayılarının artması, toplam dengesizlik maliyetini yaklaşık %30 arttıracaktır) elektrik tahmininin doğruluğu çok daha büyük önem arz etmektedir. Türkiye’de, 21 dağıtım bölgesi ve bu bölgelerde satış yapma yetkisine sahip perakende şirketleri bulunmaktadır. Enerjisa bünyesinde, 3 dağıtım ve perakende şirketi bulunmaktadır (tüketim olarak Türkiye’nin %25’ini oluşturuyor). Elektrik tedariki Enerjisa tarafından yapılan müşterilerin elektrik tüketim tahminleri 2 farklı şekilde yapılmaktadır: regüle tarifeye tabi olan müşteriler için, tüm bölge talep tahmini ve serbest tüketiciler için, bireysel talep tahmini. Yapılan araştırmalar ve edinilen deneyimlerle görülmüştür ki elektrik tüketiminde, önceki günlerin gerçekleşen elektrik tüketimleri, gün tipleri, sıcaklık, yağış miktarı vb. değişkenler tüketim miktarında birinci dereceden etkilidir. Enerjisa, enerji dengesizlik maliyetini azaltmayı planlamaktadır. Elektrik tüketim tahmininde farklı değişkenlerin göz önünde bulundurulduğu, farklı metotların kullanıldığı çalışmalar ve 3 bölge için çalışma sonuçları sunulmaktadır. Anahtar Kelimeler: İstatistiksel analiz, saatlik elektrik talep tahmini, zaman serisi, ARIMA 2. Enerji Kesintilerinin Türkiye Input/Output Modeli ile Ölçülmesi Ekonomisi Üzerindeki Etkisinin Inoperability Abdülkerim Benli, Abdullah Gül Üniversitesi, İbrahim Akgün Doğal afetler, savaşlar, salgınlar ve elektrik kesintileri gibi olayların etki düzeyi, her zaman kritik seviyeye ulaşmasa da, genellikle çok sayıda işletmeyi doğrudan etkilemekte, zincirleme reaksiyon etkisi ile de bölge ya da tüm ülke ekonomisini sekteye uğratmaktadır. Kendi içerisinde girdi/çıktı bazında ilişkili olan sektörler dolaylı olarak birbirlerini etkilemektedir. Enerji, banka, ulaştırma gibi kritik altyapı sektörlerinin diğer sektörlere olan etkisi ise göreceli olarak daha fazla olmaktadır. Literatürdeki Inoperability Input/Output Modeli, söz konusu olumsuz durumların ülke ya da bölgesel düzeydeki ekonomik etkisini, kritik altyapı sektörleri üzerinden ölçmek için geliştirilmiştir. Model, sektörler arasındaki girdi ve çıktıyı takip ederek, toplam ekonomik girdi ve çıktıya ulaşmaya çalışan Leontief’in girdi/çıktı analizi üzerine kurulmuştur. Bu çalışmada, 31 Mart 2015 tarihinde Türkiye genelinde yaşanan elektrik kesintisinin Türkiye ekonomisi üzerindeki mali etkisi, kritik altyapı sektörleri üzerinden Inoperability Input/Output modeli ile değerlendirilmiştir. Elde edilen sonuçlar sayesinde, karar vericilere yol gösterecek şekilde, sektörlerin birbirlerine bağımlılık durumları ve kritik sektörler tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Girdi/çıktı analizi, inoperability input/output model, elektrik kesintisi, kritik altyapı belirlenmesi 3. Türkiye Enerji Sektörüne Yönelik Piyasa Verileri Toplama ve Analiz Yazılımı: Elektrik Enerjisi Piyasası Uygulaması Uğur Alper Aydın, Sabancı Üniversitesi Ülkemizde de ve dünya da büyük öneme sahip olan ve günden güne gelişen enerji piyasalarında doğru analizler yapıp, bu analizlerden çıkartılabilecek sonuçlara göre doğru kararlar almak ve de bu kararlar doğrultusunda doğru hamleler gerçekleştirmek için doğru ve tutarlı veri bir temel teşkil etmektedir. Verilerin doğru, verimli, tutarlı ve etkin bir şekilde elde edilmesi ve işlenmesi için bilgi teknolojilerinin kullanımı günümüzde bir zorunluluk olmuştur. Ülkemiz koşulları ele alındığında bu çalışmayı daha belirgin ve belirleyici bir yapıya sokmak için Türkiye’deki elektrik enerjisi piyasasına yönelinmiştir. Türkiye’de son yıllarda gerçekleşen özelleştirmeler ve de serbestleşen ve daha saydamlaşan elektrik piyasasını daha iyi anlayabilmek, Türkiye’deki piyasa durumunu daha iyi irdeleyebilmek için ihtiyaç duyulabilecek; gerekse il bazındaki gerekse dağıtım bölgesi bazındaki serbest tüketici sayısı, kurulu güç miktarı ve de santral sayısı verisi gibi gerek Piyasa Mali Uzlaştırma Merkezi (PMUM) web sitesi başta olmak üzere, diğer ilgili sitelerde yer alan ve yayınlanan il bazlı ve genel elektrik enerjisi piyasasına yönelik direk ve dolaylı verileri anlaşılır bir formatta çeken ve de ilgili veriyi anlamlı hale getiren bir yazılım geliştirilmiştir. Söz konusu Java Programlama dilinde geliştirilen yazılım geliştirilmekte olan daha kapsamlı bir yazılım projesinin modüllerinden biridir. Bu yazılım ile kullanıcıların rahat ve dinamik bir şekilde Türkiye elektrik piyasası hakkında ve de elektrik piyasasını etkileyen değişkenler hakkında bilgi sahibi olmaları ve bazı analizler ve çıkarımlar yapmalarının kolaylaştırılması amaçlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Enerji piyasası, elektrik piyasası, yazılım, veri analizi, PMUM, elektrik fiyatları ÇrD300 Oturum - İstatistiksel Proses Kontrolü III Çarşamba 15:30 – 17:00, IE 300 Küme: Kalite Yönetimi Oturum Başkanı: Ceyda Karaüzüm (Celal Bayar Üniversitesi) 1. Alüminyum Endüstrisinde Paketleme Bölümü İyileştirme Çalışması Dilan Ünver, İstanbul Arel Üniversitesi, İrem Düzdar Dünya çapında binlerce küçük ve orta ölçekli firma, üretim ve kalite sorunları ile sonuçlanan bazı sıkıntılarla karşı karşıyalar. Dünyanın ikinci büyük metal pazarı olan alüminyum endüstrisinde üretim aşamasında bu kalite sorunları ile karşılaşılmaktadır. Günümüz endüstri koşullarında, üretim tek başına yeterli değildir, üretkenlik ve verimli kaynak kullanımı çalışmaları ile desteklenmelidir. Kaizen çalışmaları bu üretkenlik artışını sağlayabilir. Bu Kaizen vaka çalışmasının amacı alüminyum endüstrisinde dar boğazlar için çözüm bulmak ve üç makineden oluşan daha verimli bir paketleme bölümü sistemi yaratmaktır. Her makine sistemi streçleme ve kaplama olarak ikiye ayrılmakta ve bu makinalar birbirinden ayrı zamanda çalıştırılmaktadır. Paketleme bölümü bu koşullar altında müşterilerin taleplerini karşılamak için yeterli performansa sahip değildir. Zaman kaybı olan noktaların belirlenmesi ile başlayan Kaizen çalışması için zaman etüdü ve gözlemler sonucu verimlilik ve birim zaman ölçümleri yapıldı. Bu bilgilere göre, dar boğazlar için en uygun sonuçlar araştırıldı ve alternatif çözümler yaratıldı. Maliyetleri karşılaştırılan sonuçlardan en uygun olan çözüm alüminyum üretiminde uygulandı. Bu çalışma ile performans arttırma ve üretim maliyetlerini düşürmenin fabrika için önemini gösterilmiştir. Anahtar Kelimeler: Kalite iyileştirme, kaizen, zaman etüdü 2. Bir Üretim İşletmesinde Revizyon Saha Bölümünün Düzenlenmesi Betül Cansu Söylemez, Başkent Üniversitesi, Didem Atalay, Fatma Pakdil, Turgut Evin, Berk Berber, Işıl Çiğnitaş Dayanaklı tüketim malları üreten bir işletme, yasal zorunluluk olarak müşteri memnuniyetsizliği veya diğer koşullardan dolayı iade edilen ürünleri kabul etmektedir. İade edilen ürünler, işletmenin revizyon saha bölümünde ele alınmakta; hasar durumlarına göre bir tespit yapılarak revize edilip yeniden satışa sunulanlar ve hurdaya ayrılanlar olmak üzere iki farklı platformda incelenmektedir. Her iki gruba da dahil olan hasarlı ürünler revizyon saha bölümünde stoklanmaktadır. Stoktaki ürünler herhangi bir önceliğe sahip olmaksızın belirli partiler halinde ele alınıp incelenmektedir. Bu aşamada iade alınan diğer hasarlı ürünler de revizyon saha içerisinde yerini almaktadır. Ancak bu stoklama sisteminin herhangi bir düzen içerisinde yapılmadığı ve gün geçtikçe hasarlı ürünlerin belirlenen alana sığmadığı gözlenmiştir. Bu çalışmanın amacı; revizyon saha bölümünde stokta bulunan ürün sayısını en aza indirmek ve günlük tamir edilen ürün sayısını arttırmaktır. Bu sayede hem zamandan hem de maliyetten tasarruf edilecektir. Söz konusu problemin çözümünde DMAIC (Define-(Tanımlama), Measure-(Ölçme), Analyze-(Analiz), Improve-(İyileştirme), Control-(Kontrol)) yaklaşımı kullanılmıştır. Buna göre, problemin tanımlanmasının ardından problemi oluşturan nedenler araştırılmış, söz konusu nedenleri ortadan kaldıracak çözüm önerileri geliştirilmiştir. Bu aşamada bir yandan maliyetler ve kazançların göz önüne alındığı bir matematiksel model kurularak çözdürülmüş, diğer yandan, çalışan sayısının farklılaştırıldığı senaryolar benzetim ile analiz edilmiştir. Sonuç olarak, revizyon sahada stokta bekleyen ürün sayısını ve ek maliyetleri en küçükleyen ve tamir edilen ürün sayısını en büyükleyen çözüm alternatifleri seçilmiş ve sisteme yerleştirilmiştir. Anahtar Kelimeler: DMAIC, benzetim 3. İstatistiksel Süreç Kontrol Tekniklerinin Bir Süt ve Süt Ürünleri İşletmesinde Uygulanması Gültekin Özdemir, Süleyman Demirel Üniversitesi, Aslıhan Özkan, Sariye Şençoban Günümüz küresel rekabet ortamında, rekabet üstünlüğünü sağlamak işletmelerin temel hedeflerinden biri haline gelmiştir. Bu nedenle müşterilerine kaliteli ürün sunmak, işletmeler için ayırıcı bir özellik olmaktan çok zorunluluk haline gelmiştir. Bu zorunluluk doğrultusunda firmalar kalite düzeylerini üst seviyede tutmak ve üretim sürecindeki değişimi en aza indirmek durumundadırlar. Bu çalışmada, süt ve süt ürünleri üreten bir işletmede üretilen farklı ürünler için belirlenen kalite karakteristiklerinin istatistiksel süreç kontrol grafikleri oluşturulmuştur. Bu grafikler yardımıyla süreçler hakkında gerekli ise düzeltme önerilerinde bulunulmuştur. Bu tür ürünlerde kalite karakteristiklerinin belirlenmesi ve ölçülmesi zor olduğundan dolayı, bu çalışma kendine has bir özellik taşımaktadır. Anahtar Kelimeler: Süt ve süt ürünleri, istatistiksel süreç kontrolü, kontrol grafikleri 4. İstatistiksel Süreç Kontrol Teknikleri ile Bir Beyaz Eşya Firmasında Ürün Hatalarının Analizi Ceyda Karaüzüm, Celal Bayar Üniversitesi, Hakan Akçay İstatistiksel Süreç Kontrolü (İSK), üretimin gerçekleştirildiği sistemi yani süreci kontrol eden kalite kontrol yöntemidir. Geleneksel kalite kontrol çalışmalarından farklı olarak İSK yönteminin asıl amacı işletmenin üretim süreçlerinde meydana gelen değişkenliklerin incelemesini ve takibini yapmaktır. Bu çalışmada, beyaz eşya sektöründe faaliyet gösteren bir işletmede üretilen ürünlere ait komponentlerin ve bu komponentlerde meydana gelen hataların iyileştirilmesi üzerine bir uygulama yapılmıştır. İstatistiksel Süreç Kontrol tekniklerinden; kontrol çizelgeleri, pareto analizi, neden-sonuç diyagramı ve gruplandırma tekniği kullanılmıştır. Çalışmada, sürece ait 6 aylık veriler için pareto analizi yapılmış ve iyileştirme için öncelikli alanlar belirlenmiştir. Daha sonra kontrol çizelgelerinden p ve u kontrol çizelgeleriyle üretilen ürünlerin kalite açısından kontrol altında olup olmadığı incelenmiştir. Son aşamada ise, hataların birincil ve ikincil nedenlerini sorgulamak, incelemek ve doğru çözüme ulaşabilmek için neden-sonuç diyagramı çizilerek, gruplandırma tekniği ile birlikte süreçte değişkenliğe yol açan nedenlerin önceden belirlenmesi ile sürecin kontrol altına alınması sağlanmıştır. Anahtar Kelimeler: İstatistiksel süreç kontrol, kalite kontrol uygulamaları, kontrol çizelgeleri ÇrD139 Oturum - Ergonomi III Çarşamba 15:30 – 17:00, IE 139 Küme: Ergonomi Oturum Başkanı: Aylin Adem (Gazi Üniversitesi) 1. İşyerlerinde Psikolojik Taciz Davranış Etkilerinin Araştırılması Neslihan Yağcı, Karabük Üniversitesi, Ercüment Dizdar İşyerlerinde psikolojik taciz (mobbing), tüm kültürlerde ve ülkelerde, yaş, cinsiyet, kıdem, hiyerarşik konum ayrımı gözetmeksizin insan üretkenliği ve başarısının engellenmesi amacıyla ve haddizatında iş ahlakına aykırı yürütülen bir şiddet çeşididir. Mobbinge maruz kalan bireyler özellikle yoğun stres ve kaygıya bağlı olarak çeşitli fizyolojik, psikolojik ve sosyal sorunlar yaşarlar. Söz konusu şiddetin yol açtığı olumsuz sonuçlar, kişilerden örgütlere ve topluma doğru giderek yayılır. Ergonominin en önemli konularından olan iş psikolojisi, çalışan performansının yaşadıkları ortamdaki stresler ile doğrusal bir ilişkide olduğunu ortaya koymaktadır. Bu çalışma mobbinge maruz kalma sıklığı ile demografik özellikler arasındaki ilişkinin incelenmesi ve hangi mobbing yöntemlerinin bireyi daha çok etkilediğini belirlemek için yapılmıştır. Çalışmada anketler çeşitli sektörlerin farklı kademe çalışanları tarafınca yanıtlanmıştır. Sonuç olarak mobbinge maruz kalanların sosyo- demografik özellikleri ve en çok etkilendikleri mobbing yöntemleri belirlenmiş olup, bu şiddetin azaltılması için öneriler geliştirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Psikolojik ergonomi, işyerlerinde psikolojik taciz, mobbing, psikolojik yıldırma 2. Sporun Çocukların Fiziksel ve Zihinsel Gelişimindeki Etkisi Ezgi Alanlar, Karabük Üniversitesi, Ercüment Dizdar Gelişen teknoloji, insan hayatına sağladığı kolaylıkların yanı sıra fiziksel aktivitelerin azalması, stres, depresyon, obezite ve çeşitli sağlık sorunları gibi olumsuzlukları da beraberinde getirmiştir. Yapılan araştırmalar, çocukluk döneminde yapılan spor faaliyetlerinin sağlıklı bir nesil yetişmesinde ve yetişkinlik döneminde yaşam kalitesini arttırmada olumlu yönde etki ettiğini göstermektedir. Spor, çocukların zihinsel, fiziksel ve arkadaşlarıyla iyi geçinme, öz disiplin sahibi olma gibi sosyal gelişimlerine de önemli katkılarda bulunmaktadır. Ayrıca, hareket beceri ve tekniklerinin en hızlı kavrandığı dönemin, çocukluk dönemi olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla, spor yapmaya erken yaşta başlayan çocuklar bu gelişim sürecini daha verimli geçirmektedirler. Bu nedenle ilkokul çağındaki çocukların, spor faaliyetlerine yönlendirilmesi konusunda gerekli bilgilendirme ve düzenlemelerin yapılması büyük önem teşkil etmektedir. Bu araştırma ilkokul çağında (7-10 yaş aralığındaki) 590 öğrencinin (% 48 spor yapan, % 52 spor yapmayan) yanı sıra öğrenci veli ve öğretmenlerle de görüşerek yapılan gözlemler sonucu gerçekleştirilmiştir. İstatistiksel paket programlarda değerlendirilen bilgiler sonucu, spor yapan öğrencilerin yapmayanlara kıyasla daha (p<0,05) özgüvenli çocuklar haline geldiği görülmüştür. Diğer bir deyişle, spor ile başarma duygusunu tanıyıp, anlayan çocuklar yaptıklarının farkına vararak, kendilerine güvenmeye ve takım çalışmalarına daha yatkın hale gelmeye başlamışlardır. Çalışma sonunda yapılan ölçümlerde, spor yapan çocukların kemik yoğunluğu ve D vitamini düzeylerinin spor yapmayan çocuklara göre daha yüksek seviyede olduğu saptanmıştır. Bunun yanı sıra, spor yapan çocuklarda 3 yıl boyunca ölçümü yapılan boy- vücut ağırlığı değişkenlerinde denge sağlanırken, spor yapmayan çocukların bu dengeyi sağlayamadıkları görülmüştür. Araştırma sonuçları ayrıca, eğitim düzeyi yüksek ailelerin çocuklarının daha çok spor yaptığını ortaya koymuştur. Buradan hareketle veli ve öğrencilere, erken yaşta spor faaliyetlerine başlamanın önemini anlatan bilgilendirme toplantısı yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Çocuk, erken yaşta spor, gelişim 3. İş Kazalarına Yönelik Bir Tahmin Çalışması Aylı n Adem, Gazi Üniversitesi, İzzettin Temiz, Metin Dağdeviren Ülkemizde ve dünyada her yıl meydana gelen iş kazaları ve meslek hastalıklarından dolayı binlerce çalışan hayatını kaybetmekte ya da iş göremez hale gelmektedir. Bu durum iş gücüne olan olumsuz etkisinin yanı sıra ekonomik anlamda da ciddi sorunlara neden olmaktadır. 2013 yılında 79.122 işçi iş kazası geçirmiştir. (SGK 2013 Yılı İstatistikleri). Uluslararası Çalışma Örgütü’ne göre, iş kazalarının ve meslek hastalıklarının toplam maliyeti ülkelerin gayri safi milli hâsılalarının %1’i ile %3’ü arasında değişmektedir. Bu rakam da iş kazaları ve meslek hastalıklarının maliyetinin ülke ekonomisini ciddi oranda etkilediğinin bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Hem işgücü anlamında hem de ekonomik anlamda zararları olan iş kazaları ve meslek hastalıkları konusunu inceleyen ve düzeltici, önleyici faaliyetler üzerinde çalışan iş sağlığı ve güvenliği konusunun önemi yukarıda bahsi geçen rakamlardan da rahatça anlaşılmaktadır. Ancak iş sağlığı ve güveliği konusunun yüksek önemine karşılık, literatürde bu konu ile ilgili çalışmaların az sayıda olduğu görülmektedir. Bu çalışmada iş kazalarının tahmini konusu ele alınmış ve Sosyal Güvenlik kurumunun her yıl yayınladığı verilerden yararlanılarak iş kazalarına yönelik bir tahmin modeli geliştirilmeye çalışılmıştır. 2001-2013 yıllarına ilişkin iş kazaları sayıları kullanılarak Box-Jenkins stokastik süreç modeli ile gelecek yıllara ilişkin iş kazaları tahminleri yapılmıştır. Aynı zamanda geleneksel tahmin metotları da kullanılarak elde edilen sonuçlar karşılaştırılmış ve Box-Jenkins modelinin tahmin performansı değerlendirilmiştir. İş kazalarının sayısal oranda, olması muhtemel değerinin belirlenmesi ve gelecekte bu çalışmayı temel alarak yapılacak çalışmalara ışık tutması açıdan doğru tahmin tekniklerinin kullanımı daha da fazla önem ihtiva etmektir. Aynı şekilde tahmin edilen kaza değerlerinin gerçekleşen değerler ile uyuşması, yani doğruluk payının yüksek olması da alınacak önlemlerin ya da uygulanan tedbirlerin ne derecede katkı sağladığını anlamakta fayda sağlayacaktır. Anahtar Kelimeler: Box-Jenkins modelleri, iş kazaları, iş sağlığı ve güvenliği, tahmin, zaman serileri analizi ÇrD227 Davetli Oturum - İnsani Yardım Lojistiği III Çarşamba 15:30 – 17:00, IE 227 Küme: İnsani Yardım Lojistiği Oturum Başkanı:Melih Çelik (Orta Doğu Teknik Üniversitesi) 1. Deprem Sonrası Acil Yardımların Ulaştırılmasında Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) Temelli Uygun Güzergahların Belirlenmesi: İstanbul İli için Bir Uygulama Feyza Altuntaş, Kara Harp Okulu, Zafer Yılmaz, Alaattin Altuntaş Doğal afetler bir toplum için önemli bir rol oynamaktadır. Ekonomik ve sosyal kayıplara neden olan ve insanların hayatını olumsuz etkileyen olaylar doğal afetler kapsamına girmektedir. Bu kapsamda kaçınılmaz bir doğa olayı olan depremin doğal afetler arasında önemli bir yeri vardır. Depremi önlemek mümkün değildir. Ama deprem sonrası hasar ve kayıpları azaltmak mümkündür. Bu bağlamda deprem lojistiği adı altında literatürde çalışmalar yapılmıştır. Deprem olma olasılığının yüksekliği ve olası bir depremin etkilerinin büyük olacağı değerlendirildiğinden çalışmada İstanbul ili uygulama alanı olarak seçilmiştir. Çalışmada İstanbul’da meydana gelebilecek olası bir deprem sonrası belirli lojistik merkezlerden ihtiyaç noktalarına en kısa zamanda yardım götürülmesi için uygun güzergahların tespiti yapılmıştır. CBS temelli çalışmada İstanbul’a ait tüm karayolu şebekesi kullanılmıştır. Daha önce meydana gelen deprem verileri ışığında deprem üsleri belirlenmiş ve bu üslerde meydana gelebilecek deprem senaryoları dikkate alınarak ihtiyaç noktaları tespit edilmiştir. Yollarda oluşabilecek trafik yoğunluğu ve yol dilimlerinin uzunlukları dikkate alınarak şebekedeki her yol dilimine ait ulaşım süresi hesaplanmıştır. Bu değerler, şebeke analizi oluşturulacak şekilde CBS’ye aktarılmış ve zaman kriteri dikkate alınarak, lojistik merkezlerden ihtiyaç noktalarına yardımların ulaştırılması için uygun güzergahlar bulunmuştur. Bu kadar büyük bir şebeke için (tüm İstanbul karayolu ağı) doğrusal model kurularak çözüm bulunması NP zor bir problem olduğundan çok zaman almakta ve literatürde genellikle bu problemler sezgisel yöntemlerle çözülmektedir. Çalışmada CBS şebeke analizi kullanılarak esnek ve kısa zamanda uygun çözümler üretilmiştir. Anahtar Kelimeler: CBS, deprem lojistiği, en kısa yol problemleri, şebeke analizi 2. İnsani Yardım Lojistiği: İnsani Yardım Malzemelerini Önceden Konumlandırma Serhan Duran, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ayşe Sinem Konu, Ertan Yakıcı Bu çalışmanın amacı, İstanbul’da gerçekleşmesi beklenen olası bir deprem için depremin neden olacağı kırılganlık etkisini de inceleyerek insani yardım unsurlarının önceden konumlandırılmasını araştırmak ve bu doğrultuda afet müdahale ve yardım merkezi konumları önermektir. İstanbul için hazırlanmış JICA raporunda yer alan bilgi ve veriler ışığında çeşitli modeller geliştirilmiştir. Bu modellerde 29 talep noktası ve 29 potansiyel afet müdahale ve yardım merkezi bulunmaktadır. Ayrıca geliştirilen modeller kırılganlık, depolanacak insani yardım unsurlarının sayısı gibi çeşitli açılardan birbirleriyle karşılaştırılmış ve çalışmanın sonunda, nihai bir model seçilerek sonuçları derinlemesine analiz edilmiştir. Bu model, ulaşım ağı kırılganlığı, depo kırılganlığı, talep ve mesafe unsurlarının müşterek etkilerini de göz önünde bulundurmaktadır. Son kısımda, afet müdahale ve yardım merkezi sayısı, deprem modelleri, talep davranışı ve hedef fonksiyonu göz önünde bulundurularak duyarlık analizi yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Çok ürünlü depo konumu belirleme problemi; insani yardım unsurlarını önceden konumlandırma 3. Afet Sonrası İnsani Yardım Lojistiğinde Araç Rotalama Problemi Ayşenur Uslu, Gazi Üniversitesi, Selçuk Kürşat İşleyen, Ukbe Üsame Uçar, Kübra Güldoğan Doğal afetler insanoğlunun var olduğu günden beri insan hayatını etkilemekte ve milyonlarca insanın ölümüne neden olmaktadır. Bunun yanı sıra fiziksel, ekonomik, sosyal ve çevresel açıdan büyük kayıplar meydana getirmekte, normal yaşamı ve insan faaliyetlerini kesintiye uğratarak toplulukları olumsuz şekilde etkilemektedir. Kayıpların en aza indirilmesi için afet öncesi yapılan faaliyetler kadar afet sonrasında yapılacak olan kriz yönetimi faaliyetlerinin de etkin bir şekilde planlanması gerekmektedir. Bu faaliyetlerden birisi de yardım malzemelerinin afetzedelere gerekli miktarda ve en kısa sürede ulaştırılmasını amaçlayan insani yardım lojistiği faaliyetleridir. Bu çalışmada, insani yardım malzemelerinin yardım depolarından en kısa sürede ve gerekli miktarda afet bölgelerine ulaştırılmasını sağlamak amacıyla yardım malzemelerinin dağıtım kararı ele alınmaktadır. Her bir toplanma merkezindeki afetzedelerin sayısı ve gerekli yardım malzemesi miktarı önceden kesin olarak bilinememektedir. Bu yüzden çalışmada her bir toplanma bölgesindeki taleplerin normal dağılıma uyduğu varsayımı altında stokastik bir model geliştirilerek şans kısıtı ile taleplerin belirli bir güvenilirlikle karşılanması garanti edilmiştir. Bu çalışmada problem stokastik talepli çok depolu araç rotalama problemi olarak ele alınmış olup problemin matematiksel modeli geliştirilmiş ve model oluşturulan test problemleri üzerinde test edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Afet lojistiği, çok depolu stokastik talepli araç rotalama, şans kısıtı 4. Mülteci Kamplarının Lojistik Operasyonları Elif Akkaya, Bilkent Üniversitesi, Bahar Kara Mülteci kampları, genellikle kaos anlarında ve olağan dışı durumlarda kurulmaktadır. Bu kamplar tamamen yerleşmek maksadıyla olmayıp, savaş gibi zaruretler sebebiyle bir ülkeye sığınan kişilere, yani mültecilere, geçici olarak barınmaları amacıyla tedarik edilmektedir. Uluslararası anlaşmalara göre, ev sahibi ülkeler mültecilere kapılarını açmak zorundadır. Bu çalışmanın amacı, genel olarak mülteci kamplarının lojistik operasyonlarını incelemek ve iyileştirme önerileri geliştirmektir. Bu kapsamda Türk Kızılayı ile birlikte çalışmalar yürütülmektedir. Literatürde mülteci kampları özelinde çalışmalar çok kısıtlıdır. Bu çalışmada mülteci kamplarının işleyişi analiz edilerek, kampların lojistik operasyonlarının yönetimine bilimsel bir yaklaşım sağlamak hedeflenmiştir. Geliştirilen modelin detayları ve Türkiye ve Somali mülteci kampları verileri üzerindeki çözüm performansları sunum sırasında tartışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Mülteci kampları, çadırkent lojistik operasyonları, mülteci kampları lojistik operasyonları ÇrD311 Oturum - Ormancılıkta YAEM Uygulamaları Çarşamba 15:30 – 17:00, IE 311 Küme: Doğal Kaynaklar Yönetiminde YAEM Oturum Başkanı: Erhan Çalışkan (Karadeniz Teknik Üniversitesi) 1. Ormancılıkta Çok Amaçlı Planlamanın Doğrusal Programlama ile Gerçekleştirilmesi: Gökçealan Orman İşletme Şefliği Örneği Bayram Çil, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Uzay Karahalil Ormanların yerine getirdiği ekolojik, ekonomik ve sosyo-kültürel fonksiyonların sürdürülebilir şekilde sağlanması ve sunulan hizmetlerin, zaman ve mekan düzeninin kurulması orman amenajmanının temelini oluşturmaktadır. Ülkemizde ormanlar yaklaşık 1400 Orman İşletme Şefliği için ayrı ayrı düzenlenen orman amenajman planları yardımıyla işletilmektedir. Söz konusu planlar yaklaşık 10 yılda bir yenilenmekte ve karar verme aşamasında sezgisel yöntemler kullanılmaktadır. Bununla birlikte, ormanlarımızın giderek artan insan nüfusu ve sera gazı gibi olumsuz faktörlerden daha az etkilenmesi, karbon depolama kapasitesinin arttırılması ve birim alanda maksimum odun üretiminin gerçekleştirmesi için matematiksel karar verme tekniklerinin kullanıldığı ve alternatif planlama seçeneklerinin oluşturulduğu planlara göre işletilmeleri gerekir. Gerçekleştirilen çalışmada, Kayın ağaç türünün hakim olduğu Kastamonu Orman Bölge Müdürlüğü, Türkeli Orman İşletme Müdürlüğüne bağlı Gökçealan Orman İşletme Şefliği araştırma alanı olarak seçilmiş ve odun üretimi, toprak kaybı, su üretimi ve karbon depolama kapasitesi olmak üzere dört farklı orman fonksiyonunu içeren doğrusal programlama modeli kurulmuştur. Çalışmada periyot süresi olarak 20 yıl ve plan yörüngesi olarak da 100 yıl olarak kabul edilmiştir. Karbon depolama miktarının maksimize edildiği, toprak kaybı miktarının minimize edildiği ve su üretimi miktarının maksimize edildiği farklı stratejiler geliştirilerek LINDOTM yazılı yardımıyla çözülmüş ve elde edilen çıktılar tartışılmıştır. Sonuçta farklı amaçları içeren alternatif orman amenajman planlarının düzenlenebilmesi için yöneylem araştırması tekniklerinin kullanımının bir zorunluluk haline geldiği ve ülke geneline yaygınlaştırılması gerektiği anlaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: Doğrusal programlama, çok amaçlı planlama, Gökçealan orman işletme şefliği, orman amenajmanı 2. Using Linear Programming Model in Forest Management Planning for Sustainable Timber Production: A Case Study for Kelkit Forest Planning Unit Kennedy Kanja, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Uzay Karahalil In order to ensure that forest ecosystems are sustainably managed, forest management plans are being used in planning so as to meet the high demand for forest products and services. However, the way the forest management plans are prepared does not offer the opportunity to compare different planning alternatives and also do not offer optimal solutions. In order to help solve the above problem, this paper looks at how linear programming model can be integrated into forest management planning for sustainable timber production. Kelkit forest Planning Unit (PU) was used as a case study. LINDOTM software was used to solve the linear programme model. In this study, the planning period selected as 20 years with a rotation period of 100 years due to the fact that Scots pine is the dominant species for the study area. Different alternative strategies such as annual allowable cut flow, equal age class distribution or equal afforestation area were developed, and later outputs were compared so as to see which one gave the optimal solution. Model outputs were also compared with data from forest management plans of 2013 for Kelkit PU. Bearing in mind the long-term planning periods of forest management plans and also the need to compare the use of different planning alternatives, numeric data based on operations research should be used. With such strategic planning in order to achieve the national forestry objectives, future generations will not be jeopardized of the forest products and services. Anahtar Kelimeler: Sustainability, harvest scheduling, forest management, wood production, linear programming, Kelkit planning unit 3. Sürü Algoritması Tekniğinin Üretim Planlamasında Kullanılması: Hamsiköy Orman İşletme Şefliği Örneği Burak Kılıç, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Uzay Karahalil Ülkemizde ormanların planlanmasında matematiksel karar verme teknikleri yerine sezgisel yöntemler kullanılmaktadır. Her ne kadar bilimsel çalışmalar ile son dönemde bazı model planlarda yöneylem araştırması tekniklerinden yararlanılsa da istenilen etkinliğin henüz sağlanamadığı görülmektedir. Gerçekleştirilen çalışmada, "sürü algoritması" tekniğinin belirlenen çeşitli kısıtlar altında bölmeden çıkarma metodu ve idare süresinin belirlenmesinde kullanılması amaçlanmış olup ülkemizde uygulama ve bilimsel çalışmalar dahil olmak üzere ormancılık alanında "sürü algoritması tekniği" ilk kez kullanılmış olacaktır. Hazırlanan çalışmada öncelikle “Asli Orman Ürünlerinin Üretim İşlerine Ait 288 Sayılı Tebliğ” dikkate alınarak; ağaç türü, çap, eğim, servet, yol uzunluğu, yol tipi gibi farklı parametreleri içerecek şekilde uygunluk fonksiyonu belirlenmiş, daha sonrasında, sürü algoritması tekniğini farklı özellikteki meşcereler için koşturabilen, MATLAB yardımıyla bir arayüz yazılmıştır. Geliştirilen arayüz, araştırma alanı olarak belirlenen Hamsiköy Orman İşletme Şefliği’nde insan gücü, hayvan gücü, orman traktörü, kısa, orta ve uzun mesafeli olmak üzere farklı bölmeden çıkarma metotlarının ve buna bağlı olarak idare sürelerinin belirlenmesinde kullanılmıştır. Farklı alternatif planlama stratejilerinin denendiği model sonucunda elde edilen çıktılar tartışılmıştır. Sürü algoritması tekniğinin kullanımının ormancılıkta karşılaşılan farklı problemlere etkin çözümler sunduğunun görülmesiyle, tekniğin kendine has parametrelerinden yararlanılarak daha kısa sürede en uygun çözüme yakın çözümlerin elde edilebileceği ve ormanların planlanması, transport, yangın amenajmanı, havza amenajmanı gibi bir çok ormancılık alt disiplininde söz konusu tekniğin uygulanabileceği anlaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: Bölmeden çıkarma metodu, idare süresi, Hamsiköy orman işletme şefliği, sürü algoritması 4. Ormancılıkta Bölmeden Çıkarma Metodunun Tam Sayılı Doğrusal Programlama Yardımıyla Belirlenmesi: Karanlıkdere Orman İşletme Şefliği Örneği Erhan Çalışkan, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Uzay Karahalil Ülkemizde ormanlardan elde edilecek odun üretimi miktarı orman kaynaklarının sürdürülebilirliği göz önünde tutularak orman amenajman planlarına göre belirlenmektedir. Belirli periyotlar için 10 ya da 20 yıllık süre ile hazırlanan bu planlarda gençleştirme ve bakıma ayrılacak orman alanları ve üretimin miktarı önceden ortaya konmaktadır. Üretime konu orman alanlarında, elde edilecek emvalin üretimin yapıldığı alandan yani bölmeden çıkarılması oldukça zor, pahalı ve zaman alıcı bir iş olarak karşımıza çıkmaktadır. Aynı zamanda orman ürününün kendisine ve çevresine en az zararla, kalite ve miktar kaybına uğramadan bölmeden çıkarılması oldukça önemlidir. Gerçekleştirilen çalışmada, Artvin Orman Bölge Müdürlüğü, Artvin Orman İşletme Müdürlüğü Karanlıkmeşe Orman İşletme Şefliği’nde 2015 yılında üretime konu olan gençleştirme ve bakım alanlarında hangi bölmeden çıkarma metodunun kullanılacağı tam sayılı doğrusal programlama modeli yardımıyla ortaya konmuştur. Bunun için, insan gücü, hayvan gücü, orman traktörü, kısa, orta ve uzun mesafeli olmak üzere farklı hava hatlarını içeren toplam 6 farklı bölmeden çıkarma metodunun dikkate alındığı tam sayılı programlama modeli kurulmuştur. Çalışmada taşıma yönü, ortalama taşıma mesafesi, eğim, yola olan uzaklık, verim, maliyet ve ürün zaiyatı gibi farklı kısıtlar dikkate alınmıştır. Sonuçta, toplam maliyetin ve ürün zaiyatının minimizasyonunu amaçlayan farklı stratejiler geliştirilmiş, LINDOTM yazılımı ile çözülerek elde edilen çıktılar tartışılmıştır. Bölmeden çıkarma maliyetlerinin tam sayılı doğrusal programlama ile minimize edilmesi ile makine ve insan gücü kaynaklarının daha rasyonel kullanılacağı anlaşılmıştır. Benzer çalışmalar yaygınlaştırılarak bölmeden çıkarma planları oluşturulmalı ve silvikültür planlarında olduğu gibi orman amenajman planlarına entegre edilmelidir. Anahtar Kelimeler: Bölmeden çıkarma metodu, tam sayılı doğrusal programlama, Karanlıkdere orman işletme şefliği ÇrD103 Oturum - Veri Analizi III Çarşamba 15:30 – 17:00, IE 103 Küme:Veri Analizi Oturum Başkanı: Güzin Tirkeş (Atılım Üniversitesi) 1. Perakendecilik Sektöründe Makine Öğrenmesi Tekniklerinden Destek Vektör Makinesi ile Satış Tahmini Sanem Çarpar, İstanbul Üniversitesi, Tuncay Özcan Rekabet koşullarının arttığı, ürün yaşam sürelerinin kısaldığı günümüz endüstrilerinde müşterinin seçiciliğini ve davranışlarını yorumlayabilen, üretime konu olacak ürünlerin piyasadaki hareketlerini doğru tahmin edebilen işletmeler hayatta kalabileceklerdir. Doğru talep tahmini bu aşamada başarının anahtarı olarak gösterilebilir. Literatürde talep tahmini için klasik tahmin metotlarının yanı sıra gelişmiş makine öğrenmesi teknikleri kullanılan tahminleme metotları mevcuttur. Makine öğrenmesi teknikleri insan beyninin özelliklerinden olan öğrenme yolu ile yeni bilgiler türetebilme ve keşfedebilme gibi yetenekleri herhangi bir yardım almadan otomatik olarak gerçekleştirmek amacı ile geliştirilen bilgisayar sistemleri olarak tanımlanabilir. Bu çalışmada müzik endüstrisinde faaliyet gösteren ve taleplerle ilgili sistematik bir talep tahmin sisteminin bulunmayan gerçek bir şirketin talep (satış) tahmini için makine öğrenmesi tekniklerinden olan destek vektör makineleri ayrıca ARIMA, gri tahminleme metodu kullanılarak yapılan tahminlerin hatalarının karşılaştırılması ile başarımı en yüksek olan tahminleme yöntemi analiz edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Destek vektör regresyonu, makine öğrenmesi, talep tahmini 2. Türkiye'ye Gelen Yabancı Turist Sayısının Zaman Serileri Analizi Teknikleri ile Tahmin Edilmesi Ahmet Aktaş, Gazi Üniversitesi, İzzettin Temiz, Mehmet Kabak Turizm, ülkelere döviz girdisini arttıran ve istihdam yaratıcı özellikleriyle ulusal ekonomiye büyük katkılar sağlayan önemli sektörlerden biridir. Günümüz dünyasında ülkeler turizmin ülke ekonomisine katkısını artırmak için büyük bir çaba göstermekte, kalkınma planlarında turizme geniş yer ayırmaktadırlar. Ülkemizde de turizm sektörünün gelişmesine büyük önem verilmektedir. 9. Kalkınma Planı’nda turizmin ekonomiye yarattığı katma değer bakımından son 20 yılda büyük atılım gösterdiği belirtilmiş, 10. Kalkınma Planı’nda da ülkeye gelen yabancı turist sayısındaki artış ve turizm sektöründeki büyümenin devam edeceği öngörülerek turizm sektöründeki yatırımların teşvik edilmesi konusuna değinilmiştir. Ülke ekonomisine katkılarından dolayı, turizm sektörünün gelişmesi için sürdürülebilir bir plan dâhilinde hareket edilmesi gerekmektedir. Bu planın sağlıklı bir biçimde tasarlanması, yapılacak yatırımlar için gerekli kaynak miktarının belirlenmesine bağlıdır. Ayrılacak kaynak miktarını belirlemek için ihtiyaç duyulacak en önemli girdilerden biri, ülkeye gelen yabancı turist sayılarıdır. Bu sebeple bu çalışmada, Türkiye’ye gelen yabancı turist sayıları Box – Jenkins stokastik süreç modelleri ve klasik tahmin yöntemleri kullanılarak tahmin edilmeye çalışılmıştır. 2005-2013 yılları arasında aylık bazda gelen turist sayılarından faydalanarak, verileri en iyi yansıtan tahmin performansına sahip tahmin modeli belirlenmiş ve bu tahmin modeli ile 2014 ve 2015 yıllarına ait aylık bazda gelen turist sayıları tahmin edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Tahmin, turizm, zaman serileri analizi 3. Türkiye Demir - Çelik Sektöründe Zaman Serileri Analizi ile Üretim ve İhracat Tahmini Ahmet Ziyaeddin Bulum, Karabük Üniversitesi, Muharrem Düğenci, Mümtaz İpek Demir çelik ürünlerinin kullanım alanının yaygınlaşması, her geçen gün tüketiminin artması ve bu sebeple ihracat potansiyeli gibi niteliklerinden dolayı, özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, ülke ekonomisi açısından büyük önem taşımaktadır. Türkiye 34,7 milyon ton üretimiyle, dünyada çelik üreten ülkeler arasında 8. sırada, Avrupa’daki çelik üreticileri arasında ise Almanya’dan sonra 2. sırada yer almaktadır. Ayrıca 17,3 milyon ton ihracat, 14,5 milyon ton ithalat rakamlarıyla da dünyada 8. sıralardadır. Bu çalışmada zaman serileri analizi yöntemleriyle, Türkiye’nin üretim ve ihracat miktarları analiz edilmiştir. ARIMA ve Holt’un üstel düzeltme yöntemleri yardımıyla, Dünya Çelik Birliği (WorldSteel)'nden elde edilen geçmiş rakamlar incelenmiş, uygun bulunan modellerle yapılan analizler yardımıyla 2015-2018 yılları için tahminlerde bulunulmuş ve sonuçlar karşılaştırılmıştır. Anahtar Kelimeler: ARIMA, demir çelik, tahmin, üstel düzeltme, zaman serileri analizi 4.Reçel - Şerbet Üretim Tesisi için Bir Talep Tahmin Modeli Güzin Tirkeş, Atılım Üniversitesi, Cenk Güray, Neş'e Çelebi Gıda ve içecek endüstrisinde; üretim planlama kararı güvenilir bir talep tahminine bağlıdır. Bu üretim alanlarında -özellikle hammaddelerin bozulabilir olduğu düşünüldüğünde- taleplerin zamanlamasını tahmin etmek; üretimi planlamak ve müşteri gereksinimlerini karşılamak için çok önemlidir. Literatürde gıda ve içecek endüstrisinde talep tahmini yapmak için, ARMA (otoregresif hareketli ortalama), ARIMA (otoregresif entegre hareketli ortalama), doğrusal olmayan ARMA modelleri, Holt-Winters teknikleri, yapay sinir ağları (ANN), genetik algoritmalar gibi çeşitli istatistiksel modellerin denendiği görülmektedir. Bu çalışmada ‘gerçel zamanlı, çok aşamalı ve çok hatlı’ bir üretim sürdürürken, hem toptan hem de perakende satış yapan bir reçelşerbet üretim tesisi ele alınmaktadır. Tesisin; kapasite sınırlamaları ve taleplerin belirsizliği gibi sorunların varlığında oluşan üretim zamanlaması problemini çözebilmek için ‘zaman serileri analizi’ temelli bir talep tahmini yaklaşım modeli kurulmuştur ve bu bildiride de bu model tanıtılmaktadır. Kısa dönem talep tahmini için kullanılan ‘zaman serileri modeli’ işletmenin iki yıllık satış verilerinden elde edilen aylık satış bilgilerinden oluşturulmuştur. Modelde Holt ve Winters’ın üçlü üstel düzleştirme metodu kullanılarak 2015 yılı için talep tahmini yapılmış ve bu yılın ilk 3 ayı için de bir doğrulama gerçekleştirilmiştir. Uygulama, gıda ve içecek sektöründe mevsimsel belirsizlikleri ele alabilen ilk çalışmalardan biridir. Bu metodun seçilmesinin temel nedeni, ortaya çıkacak modelin analiz edilecek verinin sahip olduğu ‘üç aylık periyotlarla düzenli ve tekrarlayan mevsimsel dalgalanmalar’ özelliği ile uyumlu çalışabilecek olması ve aynı zamanda yakın zamanlı verilere öncelik vermesidir. Modelin tutarlılığında hata ölçütü olarak ortalama mutlak yüzdesel hata (MAPE) kriteri ele alınmış, hata değeri %10’un altında kalmıştır. Bu da modelin başarısını göstermektedir. Ayrıca, geliştirilen modelin ‘belirsizlik’ içeren durumlara da kolaylıkla uyum gösterebilir olması, modeli hem şu anki problemin çözümü hem de gelecekteki çalışmalar için en uygun seçenek kılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Gıda ve içecek endüstrisinde talep tahmini, zaman serileri, Holt-Winters metodu ÇrD306 Davetli Oturum - YAEM Eğitimi I Çarşamba 15:30 – 17:00, IE 306 Küme: YAEM Eğitimi Oturum Başkanı: Osman Parlaktuna (Eskişehir Osmangazi Üniversitesi) 1. Mühendislik Öğrencilerine Bir Bakış L. Berrin Erbay, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Üniversite eğitimi içinde, en güncel bilgileri evrensel kurallar eşliğinde geleceği şekillendirecek yetenekte kullanmayı başarıyla gerçekleştirebilecek gençlerin yetiştirilmesini sağlayan birimler mühendislik dallarıdır. Mühendislik tanımı gereği bu misyonu doğal olarak taşımaktadır. Özellikle mühendislik eğitim ve öğretiminin giderek geliştirilen iyileştirilen bir yapıda olması bu nedenle zorunludur. Uygulanan eş değerleme çalışmalarının hedefindeki giderek iyileşen sistemin temel unsurunu da elbette mühendislik öğrenci oluşturmaktadır. Bu çalışmada eğitim isteminin başarısının öğrencinin kazanacağı yetenekler olarak ölçümü yapılacağından bu temel unsur hakkında bakış açısının zenginleşmesine katkıda bulunulması amaçlanmaktadır. Çalışmada, öğrencilerin irdelemesi aşağıdaki hususlar gözetilerek yapılmaktadır. 1)Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavında başarılı olmak için gereken yetenekler 2) Sınav için kazanılmış yeteneklerin mühendislik eğitimine yansıması 3) Öğrenci kontenjanlarının ve başarı sıralamasının gözden geçirilmesi. Anahtar Kelimeler: Öğrenci kontenjanları, çoktan seçmeli sınav, öğrenim çıktıları 2. Eskişehir Osmangazi Akreditasyonu Süreci Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünün MÜDEK Ayşegül Aşkın, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Hakan Demiral, Hürriyet Erşahan Her alanda olduğu gibi eğitim alanında da kalite, sürecin ölçme-değerlendirilmesi ve bulgularının geri beslemesi ile tedbirler alınarak sürekli iyileştirme yapılmasına bağlıdır. Bir eğitim programı bu denetim döngüsünü kendi içinde kurup, işletebilir. Ancak iyi yönetimin şartları arasında yer alan denetime açık olmak ilkesine göre, sözkonusu denetim yetkin, saygın ve bağımsız bir denetleyici kurum tarafından yapılması denetimi daha değerli kıldığı gibi, denetlenen kuruma yaralı katkılar yapar. Ülkemizde Devlet üniversiteleri idari, mali, vb. hususlar bakımından çeşitli resmi kurumlarca denetlenmektedir. Üniversitelerin eğitim programlarının değerlendirilmesi ve akreditasyonu ise Dünya’da olduğu gibi ülkemizde de gönüllülük esasına dayanmaktadır. Yani programını bir dış denetçiye açarak değerlendirme ve akreditasyon talep etmek tamamen kurumun ve programın isteğine bağlıdır. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü 1968 den beri lisans, 1982 yılından itibaren de lisansüstü programlarıyla eğitim-öğretim faaliyetlerine devam etmektedir. Mühendislik eğitim-öğretim programlarının nitelikli, iş hayatına ve mesleğin itibarına katkı yapabilecek mühendisler yetiştirmesi “mesleki sorumluluk’’ ilkesinin önemli bir unsurudur. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü de bu ilkenin gereklerini yerine getirmek için hep gayret göstermiştir. Bu kapsamda Bölümümüz için önemli bir kavşak MÜDEK akreditasyonu sürecine katılmak olmuştur. 2007 yılının sonunda tüm Bölüm mensuplarının isteğiyle bu süreç başlatılmıştır. 2008 yılında akreditasyon için gerekli olduğu düşünülen iş/işlemlere başlanılmış, çeşitli mekanizmalar kurulmuştur. Bunlara bağlı olarak prova niteliğinde Özdeğerlendirme Raporu hazırlanarak, MÜDEK takviminin öngördüğü gibi Temmuz 2008 de Dekanlığa sunulmuştur. Dekanlığın da bu konuda teşviki ile çalışmalara ara vermeden devam edilip Ocak 2009 da MÜDEK e resmi başvuru yapılıp, Temmuz 2009 da ilk Genel Değerlendirme için ÖDR tamamlanıp Dekanlığa teslim edilmiştir. ESOGÜ Kimya Mühendisliği Bölümü olarak MÜDEK akreditasyonları kapsamında yapılan işlerin ve ölçme-değerlendirme için kurulan mekanizmaların, öğretim elemanlarına getirdiği ek yüke rağmen, "mesleki sorumluluk" gereği daha nitelikli bir eğitim verilmesine katkısı olmuştur. Anahtar Kelimeler: Akreditasyon, MÜDEK, kimya mühendisliği programı 3. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Akreditasyon Süreci Ahmet Yazıcı, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümünde 2000 yılında ilk eğitim-öğretim programı hazırlanırken ABET’in önerdiği kıstaslar esas alınmıştır. 2005 yılında, Üniversitenin Bologna sürecine dâhil olmasıyla, Avrupa Kredi Transfer Sistemi ile ilgili çalışmalar başlamıştır. Sürekli iyileştirme çalışmaları, ilk mezunların verildiği 2005 yılından sonra çalışmalar daha da yoğunluk kazanmıştır. Bu bağlamda 2006 yılında yapılan stratejik plan çalışması ile bölümün güçlü ve zayıf yönleri tespit edilmiş, iç ve dış çevre analizi yapılarak 2007-2010 yılları için ana amaç ve hedefler belirlenmiştir. Yapılan sürekli iyileştirme çalışmalarını daha sistematik bir yapıda sürdürme amacı ile, bölümümüzde 2009 yılında MÜDEK akreditasyonu için başvuru kararı alınmıştır. Bu kapsamda bölüm paydaşlarının da katkılarıyla Program Eğitim Amaçları ve Program Çıktıları belirlenmiş ve bunlara göre oluşturulan yeni müfredat Eylül 2010 dan itibaren uygulamaya alınmıştır. Yeni müfredatta sadece mesleki eğitime yönelik, Üniversite-Sanayi İşbirliğini geliştirmeye, Girişimciliğin arttırmaya, Yaşam Boyu Öğrenmeyi destekleme, Etik ve Çevre bilincinin artırılmasına yönelik de önemli düzenlemeler yapılmıştır. Yapılan çalışmaların sürdürülebilir olması için Elektronik Bilgi Sisteminde (EBS) de hayata geçirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Akreditasyon, MÜDEK 4. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümünde Ana Tasarım Uygulamaları Osman Parlaktuna, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Mühendislik Programlarının akreditasyonunda önemli kriterlerden biri öğrencilere tasarım süreçlerinin kazandırılıp kazandırılmadığıdır. MÜDEK’in “Mühendislik Lisans Programları Değerlendirme Ölçütleri” içinde Eğitim Planını değerlendirdiği Ölçüt 5’te “Öğrenciler, önceki derslerde edindikleri bilgi ve becerileri kullanacakları, mühendislik standartlarını ve gerçekçi koşulları/kısıtları (ekonomi, çevre sorunları, sürdürülebilirlik, üretilebilirlik, etik, sağlık, güvenlik, sosyal ve politik sorunlar gibi) içerecek bir ana tasarım deneyimiyle mühendislik uygulamasına hazır hale getirilmelidir” denmektedir. Bu çalışmada, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümünde öğrencilere ana tasarım deneyimini kazandırmak amacıyla yapılan uygulama ve örneklerle uygulamanın sonuçları anlatılmaktadır. Ana tasarım deneyimi “Electric-Electronics Engineering Design” dersi çerçevesinde yapılan projelerle kazandırılmaktadır. Projeler hem donanım hem de yazılım içerecek şekilde seçilmektedir. Projeler 5 kişilik gruplar tarafından gerçeklenmekte, grupların TÜBİTAK 2241-A “Sanayi Odaklı Lisans Bitirme Tezi” destek programına başvurmaları teşvik edilmektedir. Böylece öğrencilerin projeye destek bulmaları ve projeye daha etkin olarak ilgilenmeleri sağlanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Akreditasyon, eğitim planı, ana tasarım, MÜDEK ÇrE102 Davetli Oturum - Çok Kriterli Karar Verme II Çarşamba 17:15-18:45, IE 102 Küme: Çok Kriterli Karar Verme Oturum Başkanı: Füsun Ülengin (Sabancı Üniversitesi) 1. Çok Kriterli Ülke Karbon Salınımı Azaltımı Modeli Erdem Kocamustafaoğulları, George Washington Üniversitesi Hem uluslararası anlaşmalar hem de toplumda artan iklim değişikliği bilinci, ülkedeki karbon salınımı artış hızının azaltılmasını gerektirmektedir. Karbon salınımının sınırlanması için yenilenebilir enerjilerin kullanımı, sanayi ve binalarda enerjinin verimli kullanımı, ormanların artırılması, karbon vergisinin uygulanması, karbon emilimini sağlayan yeni teknolojilerin hayata geçirilmesi gibi çok çeşitli metodolojiler mevcuttur. Bu metodolojilerin farklı sektörler için farklı düzeylerde yararları, maliyetleri, yan çevresel etkileri, politik ve toplumsal sonuçları olduğundan, öncelik verilecek yöntemlerin ve sektörlerin belirlenmesi için konuya bir çok kriterli karar verme problemi olarak yaklaşmak gerekmektedir. Bu çalışma, bu kapsamlı problemin çözümü yolunda çok karar vericiyi biraraya getiren bir çok kriterli karar modeli önermektedir. Anahtar Kelimeler: Çok kriterli karar verme, küresel ısınma, iklim mühendisliği, enerji verimliliği, karbon vergisi 2. Ulaştırma Sektöründe Sera Gazı Emisyonu ve İklim Değişikliğine Etkisi Mine Işık, İstanbul Teknik Üniversitesi, Füsun Ülengin, İlker Topcu, Şule Önsel Ekici,Özay Özaydın, Özgür Kabak Bu konuda çalışma yapan bilim insanlarının araştırmalarını derleyen, Birleşmiş Milletler tarafından kurulmuş olan IPCC'ye (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli) ait raporların, iklim değişikliğinin nedenleri, yarattığı etkiler ve yapılması gerekenler konusunda söyledikleri belirleyici bir öneme sahiptir. Bu raporlar içerisinde tanımlanmış olan öngörüler, yüzyılın sonlarına doğru önlem alınmaksızın gerçekleşecek olan çoğu muhtemel senaryoda ısınmanın 2.0°C’yi aşmasının kaçınılmaz olduğunu gözler önüne sermektedir. IPCC raporuna göre iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek olan Akdeniz bölgesinde bulunan ülkemizde de, iklim değişikliği politikalarını belirlemek ve uygulamakla yükümlü kamu kurumlarının ve hükümetin IPCC raporunun bulgu ve uyarılarını en kısa zamanda gündemlerine almaları gerekmektedir. Buna ek olarak Türkiye, 24 Mayıs 2004 tarihinde Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMIDÇS)’ye, 26 Ağustos 2009 tarihinde ise Kyoto Protokolü’ne taraf olmuştur. Bunun neticesinde ülkeler arası politik konumunu da göz önünde bulundurarak karbon taahhüdünde bulunması beklenmektedir. Çalışmanın birinci aşamasında; mevcut durum analizi yapılarak ulaşım türlerinin yük ve yolcu taşımacılığına yönelik sera gazı emisyonlarına etki eden değişkenler belirlenecek İkinci aşamada; Ulaştırmanın iklim değişikliğine etkileri ile ilgili Türkiye’nin ihtiyaçlarını belirlemeye ve Dünya’daki sürdürülebilir ulaştırma çalışmaları ile karşılaştırmaya yönelik bir iki günlük bir çalıştay düzenlenecektir. Çalıştaya MBARQ, Tema gibi sivil toplum kuruluşları, ilgili bakanlık temsilcileri, bu konuda çalışan akademisyenler, özel sektör temsilcileri ve uluslararası çağrılı konuşmacıların katılması ile değişken listesi ve değişkenler arası ilişkiler belirlenecektir. Üçüncü aşamada Bulanık, Bilişsel Haritalar aracılığı ile, farklı senaryolar altında sera gazı emisyonlarını düşürmeye yönelik politika önerileri geliştirilmesi sağlanacaktır. Anahtar Kelimeler: Sera gazı, iklim değişikliği, ulaştırma, bulanık bilişsel harita 3. İş Analitiği Türkiye’de Sanayi için Yeni Bir Çözüm Olanağı mı? Özay Özaydın, Doğuş Üniversitesi, Füsun Ülengin Son dönemde iş analitiğine dünyadan artan bir ilgi gözlemlenmektedir. Her ne kadar önemi anlaşılmış olsa da, hayata geçirilişi açısından halen başlangıç aşamasındadır ve oldukça yüksek eğimli bir öğrenme eğrisi bulunmaktadır. Çoğu işletme halen hesap tablolarının başı çektiği geleneksel teknolojileri kullanmaktadır. Bir yandan da iş analitiğinin verimli kullanılmasındaki en büyük etken kurum kültürüdür. Ayrıca, işletmeler genel olarak analitik yeteneğe sahip işgücü eksikliği çekmektedirler. Bütün bu nedenlerden dolayı, iyi tasarlanmış bir iş analitiği eğitim programı ihtiyacı büyük önem taşımaktadır. Bu çalışma, Türk firmalarının iş analitiği kullanımının ne seviyeye ulaştığını anlamayı amaçlamaktadır. Bunun için Bloomberg BusinessWeek pazar tavsiye kurulunun üyelerinden oluşan karar verme ekibi ile birlikte hazırlanan anket, birinci ve ikinci İSO (İstanbul Sanayi Odası) 500 listelerindeki 1000 firmanın üst düzey yöneticileri ile çevrimiçi olarak hayata geçirilmiştir. Dünyadaki sayılı iş analitiği programları analiz edilerek kümelenmiş ve eğitim ile ilgilenen yöneticilere grup AHP ile seçim yapmaları istenmiştir. Firmalar verdikleri cevapların yakınlıklarına göre kümelenerek alt gruplar oluşturulmuştur. Anahtar Kelimeler: İş analitiği, anket, eğitim, grup AHP 4. Ülkelerin Lojistik Performansları ile İhracat Düzeylerinin Arasındaki İlişkinin Analizi Özgür Kabak, İstanbul Teknik Üniversitesi, Şule Önsel Ekici, Füsun Ülengin Ülkelerin lojistik sektöründe gösterdikleri performans ile ekonomik gelişmişlik düzeyleri arasındaki ilişki farklı araştırmacılar tarafından yıllardır analiz edilmektedir. Üretimi, tüketimi ve ticareti etkilediği için lojistik sektörünün performansının ekonomik büyüme üzerinde pozitif bir etkisi olduğu açıktır. (Nguyen ve Tongzon 2010). Bir diğer deyişle, bir ülke lojistik performansını yükseltebilirse bu gelişim, ihracatı arttıracak, yeni pazarlara girilmesini sağlayacak ve farklı sektörlerde iş yapabilme becerisini de yükseltecektir. (Arvis vd., 2012). Konuyla ilgili literatür incelendiğinde, lojistik ve ekonomik büyüme ile ilişkili çalışmalarının çoğunda lojistik sektörünün göstergesi olarak lojistik altyapısının kullanıldığı görülmektedir. Oysa lojistik performans endeksi (Logistics Performance Index -LPI), ülkelerin lojistik performanslarını ölçmek için 6 temel bileşeni kullanmaktadır. Bu altı temel bileşen: gümrük, altyapı, uluslararası sevkiyat, lojistik kalitesi ve yetkinliği, sevkiyatların izlenebilirliği ve tam zamanında sevkiyattır. (Rantasila and Ojala, 2012, Arvis et al., 2012). Bu çalışma, ülkeleri ihracatları ile lojistik performansları arasındaki ilişkiyi araştırmayı ve hangi lojistik bileşenlerinin ülkenin ticaret düzeyini ne ölçüde etkilediğini ortaya koymayı hedeflemektedir. Bu amaçla, yapay sinir ağları (YSA) kullanılacaktır. Kurulan YSA’da LPI bileşenleri ile GSMH ve döviz kuru girdi değişkenleri olarak kullanılırken söz konusu ülkenin ihracat seviyesi çıktı bileşeni olarak tanımlanacaktır. Uygun YSA mimarisi seçilip en iyi ağ ortaya konduktan sonra ise bir dizi senaryo analizi çalışması ile ülkelerin ihracat seviyesine en çok etki eden LPI bileşenleri belirlenecektir. Çalışmada Avrupa’nın önemli lojistik ortaklarından biri olarak nitelendirilen ve 2023 yılı için 500 milyar dolar ihracat hedefi bulunan Türkiye örnek ülke olarak incelenecek ve 2023 yılı ihracat hedefine ulaşmak için lojistik sektöründe atması gereken adımlar belirlenecektir. Anahtar Kelimeler: Lojistik performans, yapay sinir ağları ÇrE-MM25 Davetli Oturum - Eniyileme Modelleri ve Çözüm Yaklaşımları Çarşamba 17:15-18:45, MM 25 Küme: Optimizasyon Oturum Başkanı: Emre Alper Yıldırım (Koç Üniversitesi) 1. Karışık Tam Sayılı Modelleri Nasıl Kurmalı? Haldun Süral, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Karmaşık karar verme problemlerinin matematiksel modeller yardımıyla çözülmesi endüstri mühendisliği ve yöneylem araştırması dünyasında gittikçe yaygınlaşıyor. Bildiride bu modeller arasında önemli bir yer tutan karışık tam sayılı modeller işlenecektir. Karışık tam sayılı modelleri farklı kurma yollarına ilişkin gelişmeler ve modellemenin çözüm yaklaşımları ile ilişkisi örneklerle tartışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Tam sayılı programlama 2. Dışbükey Olmayan Optimizasyonda Çözüm Yöntemleri Hakkında Refail Kasımbeyli, Anadolu Üniversitesi Bu sunumda, optimizasyonda dışbükeylik koşulları gerektirmeyen çözüm yöntemleri anlatılacaktır. Bu yöntemler, optimizasyon teorisinde kullanılan ayırma felsefesinin etkinliğini göstermektedir. Bu bağlamda, öncelikle dışbükey olmayan optimizasyonda konik destek yüzeyleri hakkında bilgi verilecek ve konveks analizdeki alışılmış hiperdüzlemlere dayalı ayırma felsefesinin yerine bu yüzeylerin kullanılmasının, yeni ve etkin çözüm yöntemlerinin geliştirilebileceği gösterilecektir. Daha sonra, tek-amaçlı optimizasyonda kesin optimal çözümlerin hesaplanmasını garantileyen modifiye subgradiyent algoritmasının çeşitli versiyonları açıklanacaktır. Anahtar Kelimeler: Dışbükey olmayan optimizasyon 3. Katmanlı Tam Ağlarda Enküçük Maliyetli Kesişmeyen Akış Problemi: Türevler ve Genellemeler İ. Kuban Altınel, Boğaziçi Üniversitesi, Necati Aras, Zeynep Şuvak, Z. Caner Taşkın, Yavuz B. Türkoğulları Katmanlı ağları özel bir ağ sınıfı durumuna getiren yapısal kısıt, düğüm kümesinin ara kesitleri boş olan alt kümelere, eşdeyişiyle katmanlara bölüntülenmesi ve okların yalnızca ardışık iki katmanın düğümlerini, önceki katmandan başlayarak birleştirmeleridir. Bu nedenle bir katmanlı ağ herhangi bir çevrim veya döngü içermez, okları aynı katman içinde iki düğümü bağlamaz, katman atlamaz, sonraki katmandan önceki katmana (karşı ok) yönlenmez. Katmanlı ağlar gerçek uygulamalardan kaynaklı çok sayıda birleşimsel eniyileme gösteriminde karşımıza çıkar. Bunlar, aralarında yatırım kararlarının planlanmasından, bilgisayısal biyolojiye, yapay sinir ağlarına, çeşitli taşıma, yer seçimi, atama, rotalama ve çizelgeleme problemine uzanan çok sayıda uygulamayı içerir. Bunlardan tek bir yolu kullanan araçların, bu yol üzerindeki duraklardan geçiş çizelgelerinin belirlenmesi raylı taşımada sıkça karşılaşılan bir problemdir. En yaygın uygulamalar olarak, konteynır limanlarında rıhtım vinçlerinin, özellikleri doğrultusunda, hizmet bekleyen gemilere atanma programlarının belirlenmesi ve demiryolları hatlarında tren çizelgelerinin hazırlanması olarak sayılabilir. İlk bakışta, çizelgeleme probleminin bir katmanlı tam ağda enküçük maliyetli akış problemi olarak kolayca çözülebileceği düşünülse de, problem aslında ek bir kısıtlama daha içerir: araçlar birbirlerini geçemezler. Ağ gösterimi açısından bakıldığında araçların birbirlerini geçmeleri, katmanlar arasındaki akışların kesişmeleri anlamına gelir ve söz konusu problemler katmanlı tam ağlarda enküçük maliyetli kesişmeyen akış problemi adını verdiğimiz probleme dönüşür. Sunumumuzda ilkin bu probleme odaklanacak ve zorluk çözümlemesi, eniyileme gösterimleri, çözüm algoritmaları bağlamında elde edilmiş olan sonuçları açıklayacağız. Sonrasında ise değişik çizge ve ağ tabanlı birleşimsel eniyileme problemleri için geliştirdiğimiz genellemeleri özetleyecek, olası araştırma yönlerinden söz edeceğiz. Anahtar Kelimeler: Ağlarda akış, birleşimsel eniyileme, eşleme, kapsar ağaç, çatışma kısıtları ve çizgeleri 4. Kopozitif Eniyileme: Teori ve Çok Yüzlü Yaklaşımlar Emre Alper Yıldırım, Koç Üniversitesi, Gizem Sağol Kopozitif eniyileme, gerçel değerli doğrusal bir matris fonksiyonunun kopozitif matrisler konisiyle simetrik matrislerin afin bir alt uzayının (affine subspace) kesişiminden elde edilen olurlu küme üzerinde eniyilenmesi için kullanılan bir terimdir. Kopozitif eniyileme problemi, dışbükey eniyileme problemleri sınıfında olmasına karşın NP-zor eniyileme problemleri arasında yer almaktadır. Yakın zaman önce kesiksiz ve ikili değişkenlerin yer aldığı ikinci dereceden dışbükey olmayan (nonconvex) her amaç fonksiyonunun doğrusal kısıtlar altında eniyilenmesi probleminin bir kopozitif eniyileme problemi olarak ifade edilebildiği ortaya konmuştur. Dolayısıyla doğrusal veya ikinci dereceden amaç fonksiyonu olan ve ikili karışık tamsayılı eniyileme problemi olarak modellenebilen tüm NP-zor eniyileme problemleri, dışbükey fakat zorlu (intractable) bir koni olan kopozitif matrisler konisi üzerinde doğrusal bir eniyileme problemi şeklinde ifade edilebilmektedir. Bu sunumda zorlu kopozitif konisini çok yüzlü konilerle yaklaşıklama yollarına değineceğiz. İkinci dereceden amaç fonksiyonu olan belirli eniyileme problemleri için bu yaklaşımlardan elde edilen alt ve üst sınırların sıkılıkları üzerinde elde ettiğimiz hata paylarını ele alacağız. Anahtar Kelimeler: Kopozitif eniyileme ÇrE105 Oturum - ÜretimYönetimi IV Çarşamba 17:15-18:45, IE 105 Küme: Üretim Yönetimi Oturum Başkanı: Ayşe Tuğba Dosdoğru (Gaziantep Üniversitesi) 1. Otomotiv Sektöründe Tedarik Zinciri Yönetimi İçerisinde “MILK-RUN” Uygulaması Boğaçhan Karşıyakalılar, Karabük Üniversitesi, Ercüment Dizdar Artan rekabet koşulları firmaların sürekli olarak pazar paylarını arttırmaya yönelik çalışmalarını, bir yandan da maliyetlerini düşürmeyi hedeflemelerini zorunlu kılmıştır. Katı rekabet ortamının oluşturduğu şartlardan dolayı firmaların karlılığı giderek düşmekte ve küçük iyileştirmeler dahi karlılık açısından büyük önem kazanmaktadır. Böyle bir rekabet ortamında pazar payı ile karın arttırılabilmesinin kontrolünün en önemli unsuru, düşük maliyetle girdi teminini ve piyasaya sunulmasını sağlayan “Tedarik Zinciri Yönetimi”dir. Tedarik Zincirinin içinde lojistiğin, lojistiğin içindeyse nakliyenin ne kadar büyük bir öneme sahip olduğu düşünülürse malzeme taşımasında yapılacak iyileştirmelerin Tedarik Zincirinin karlılığına olan pozitif etkisi şüphe götürmeyecek bir gerçektir. Bu noktada her tedarikçinin kendi başına taşıma planlaması yapması yerine operasyonların planlı bir şekilde birleştirilmesi ve bunu zincirin ortak bir süreci haline getirilmesinin düşünülmesi gerekmektedir. Örneğin MILK-RUN. Sevkiyat ve stok maliyetlerinin en aza indirgenmesi amacıyla uygulanan bir yönetim sistemidir MILK-RUN. MILK-RUN, her bir tedarikçinin bağımsız olarak günlük sevkiyatlarını gerçekleştirmesi yerine, lojistik firmasının benzer güzergahta bulunan tedarikçilere, belirlenen gün, saat ve sıra ile uğrayarak gerekli malzemeleri ana firma adına toplaması olarak özetlenebilir. Bu çalışmada, 32 tedarikçisi olan otomotiv sektöründen bir firmanın tedarikçi ağının maliyet ve stok bazında optimize çalışmaları yapılmıştır. Çalışmada, fabrikanın hangi tedarikçiden, ne kadar parçaya ihtiyacı olduğu, bunu hangi aralıklarla yaptığı, kullanılan taşıtların aldıkları hacimler gibi kriterler kullanılarak öncelikle Kümelendirme Analizi yapılmıştır. Daha sonra, tedarikçilerin coğrafi açıdan konumları belirlenmiş olup bölgelere göre ayrılmış tedarikçiler için araç rotaları ve bu rotalarda geri dönen konteynırların yükleme ve boşaltılması dikkate alınmıştır ve belirlenmiştir. Çalışmada, bütün bu veriler toplanıp araç rotalama problemi, uzaklık ve tasarruf matrisleri çözümü ile minimum maliyet ve maliyete bağlı minimum araç sayısı, minimum stok sağlanmıştır. Anahtar Kelimeler: MILK-RUN, otomotiv sektörü, tedarik zinciri yönetimi 2. Bir Tedarik Zincirinde Acil Sevkiyatları Dikkate Alarak Uygun Sipariş ve Stok Yönetimi Parametrelerinin Belirlenmesi Mualla Gonca Yunusoğlu, Dokuz Eylül Üniversitesi, Hasan Selim Bu çalışmada tedarikçiler, fabrika ve müşteriden oluşan üç aşamalı bir tedarik zinciri ele alınmıştır. Bu tedarik zincirinde müşteri haftada bir kez değişken miktarlarda ürün talep etmektedir. Fabrika ise müşterinin talebini karşılayabilmek için üretim planı oluşturmakta ve tedarikçilerine haftalık siparişler vermektedir. Ancak, fabrika tedarikçilerin esneklik limitlerini aşmayacak miktarlarda sipariş vermek zorundadır. Bu esneklik limitleri tedarikçi ile yapılan miktar esnekliği sözleşmelerinde belirlenmiştir. Eğer fabrika yeni bir sözleşme ile esneklik limitini yükseltmek isterse, tedarikçi malzeme için daha yüksek bir birim fiyat talep etmektedir. Bunun yanında tedarikçinin teslimat miktar ve zamanları değişkenlik gösterebilmektedir. Bu şartlar altında fabrika herhangi bir stok açlığı tehlikesi ortaya çıktığında tedarikçiden acil sevkiyat talep etmektedir. Bu sevkiyatlar havayolu ile gerçekleştirildiği için oldukça maliyetli sevkiyatlardır. Bu nedenle, fabrika etkin bir sipariş ve stok yönetimi stratejisi uygulayarak acil sevkiyatların sistem üzerinde yarattığı değişkenliği ve neden olduğu maliyetleri en aza indirmeye çalışmaktadır. Bu kapsamda, söz konusu tedarik zinciri için en iyi performans değerlerini sağlayan uygun sipariş ve stok yönetimi parametre değerlerini bulmak için bir simülasyon modeli oluşturulmuştur. Bu modelde toplam maliyet ve acil sevkiyatların oranı olmak üzere iki sistem performans ölçütü dikkate alınmıştır. Sistem performansını iyileştirmek için uygun değerleri belirlenecek parametreler ise talep tahmini düzeltme katsayısı, güvenlik stoku düzeyleri ve tedarikçi esneklik limitleridir. Bu parametrelerin farklı düzeyleri için bir deney düzeni oluşturulmuş ve parametrelerin performans değerleri üzerindeki etkileri incelenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre talep tahmini düzeltme katsayısı ve tedarikçi esneklik limitlerinin toplam maliyet üzerinde istatistiksel olarak anlamlı bir etkisi vardır. Güvenlik stoku düzeylerinin ise acil sevkiyat oranı üzerinde anlamlı bir etkisi olduğu görülmüştür. Bu bilgilerin ışığında en iyi performans değerlerini sağlayan uygun parametre değerleri belirlenmiştir. Gelecek çalışmalar kapsamında söz konusu parametrelerin optimum değerlerini bulmak için çok amaçlı bir optimizasyon algoritmasının geliştirilmesi planlanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Tedarik zinciri yönetimi, tedarik zincirinde risk, simülasyon 3. Demir Çelik Sektöründe ELECTRE Yöntemi ile Tedarikçi Seçimi Uygulaması Oya Okyay, Karabük Üniversitesi, Ercüment Dizdar Firmaların üretimlerini etkin ve verimli bir şekilde sürdürebilmeleri ve mevcut pazardan en yüksek payı alabilmeleri için tedarikçi seçim fonksiyonları önemlidir. Doğru tedarikçilerle çalışmak bir işletmede satın alma maliyetlerini azaltır, müşteri memnuniyetini arttırır ve rekabet yeteneğini geliştirmektedir. Bu sebep ile alternatiflerin bir matematiksel programlama yapısı içerisinde dolaylı olarak tanımlandığı ve sonsuz sayıda olduğu sürekli durumlarda çok amaçlı karar verme teknikliklerinden yararlanılır. Çok amaçlı karar verme yöntemleri matematiksel optimizasyon teknikleridir ve genellikle tasarım problemlerinin çözümünde kullanılır. Bu çalışmada, Demir-Çelik firmalarında, sektörün özellikleri göz önüne alınarak, çelik üretimi kapsamındaki bir hammadde için öncelikle tedarikçilerden beklentileri tanımlanmış; kriterler belirlenmiştir. Bu kriterler baz alınarak tedarikçiler ELECTRE yöntemi kullanılarak karşılaştırılmış, performansları değerlendirilmiş ve performanslarına bağlı olarak birlikte çalışılacak olanın seçimi yapılmıştır. Öncelikli olarak cevap bulmayı bekleyen bu probleme çözüm sağlamak; devamında ise buna benzer problemlerin çözümüne referans olması amacı ile yapılan bu çalışmada, çok amaçlı karar verme tekniklerinden biri olan ELECTRE yönteminden faydalanılmış ve çıkan sonuç üzerine değerlendirmeler yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Çok amaçlı karar verme, ELECTRE 4. Stok Kontrol Parametrelerinin Belirlenmesi ve Tedarikçi Seçimi Problemleri için Simülasyon Optimizasyonu Yaklaşımı Ayşe Tuğba Dosdoğru, Gaziantep Üniversitesi, Mustafa Göçken, Aslı Boru, Faruk Geyik Stok kontrol politikalarının belirlenmesi, üretim işletmelerinin yüksek hizmet seviyesi sağlarken maliyetleri optimum seviyede tutabilmesinde önemli rol oynamaktadır. İşletmelerin talebi zamanında karşılamasında stok kontrol politikasının belirlenmesinin yanı sıra doğru tedarikçinin seçimi de büyük önem taşımaktadır. Tedarik zincirinin optimize edilmesi bu sorunların çözülmesine büyük katkı sağlar ancak bu kararları desteklemek ve kararların uygulamadan önce değerlendirilmesi için güçlü yöntemler kullanılmalıdır. Bu amaçla optimizasyon yöntemleri ile simülasyonun entegre edilmesi karar vericilere önemli katkılar sağlamaktadır ve bu yöntem literatürde simülasyon optimizasyonu olarak adlandırılır. Simülasyon optimizasyonu yöntemi sistemi optimize ederken problemin gerçek hayat problemlerine en yakın şekilde değerlendirilmesine olanak sağlamaktadır. Bu çalışmada tek ürünlü iki aşamalı tedarik zinciri probleminde tedarikçi seçimi problemi ve stok kontrol sistemi parametrelerinin belirlenmesi eşzamanlı olarak ele alınmıştır. En uygun tedarikçinin seçimi ve optimum stok kontrol parametrelerinin belirlenmesi için genetik algoritma kullanılmıştır. Genetik algoritmadan elde edilen sonuçlar simülasyon ile hesaplanmıştır. Amaç fonksiyonu olarak belirlenen toplam tedarik zinciri maliyeti simülasyondan alınarak genetik algoritmada değerlendirilmiştir. Ayrıca hizmet seviyesinin belirli bir seviyede tutulmasını sağlamak için her bir dağıtım merkezi ve tedarikçi için ortalama hizmet seviyesi %80'den fazla olan alternatif sonuçlar değerlendirmeye alınmıştır. Önerilen yöntemin test edilmesi amacıyla örnek problem çözülerek sonuçlar analiz edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Stok kontrol politikası, tedarikçi seçimi, simülasyon optimizasyonu ÇrE106 Davetli Oturum - Çizelgeleme I Çarşamba 17:15-18:45, IE 106 Küme: Çizelgeleme ve Proje Yönetimi Oturum Başkanı: Ümit Bilge (Boğaziçi Üniversitesi) 1. Rassal İşlem Süreleri ve Makine Arızalanmalarına Tabi Paralel Makinelerde Gürbüz Çizelgeleme Şeyma Bekli, Abdullah Gül Üniversitesi, Selçuk Gören Geleneksel çizelgelemede atölyelerin dinamik doğası ve belirsizlik genellikle göz ardı edilmektedir. Ancak, gerçek hayatta üretim ortamları, geliştirilen bir çizelgenin noktası virgülüne aynen uygulanmasını neredeyse imkânsız hale getiren çeşitli aksaklıklara (örneğin beklenmedik makine arızalanmaları, işlem sürelerindeki değişiklikler, sipariş iptalleri gibi) maruz kalmaktadır. Teori ile uygulama arasındaki bu açığı kapatmak üzere belirsizlik altında gürbüz ve kararlı çizelgeleme özellikle son yirmi yılda araştırmacılardan hayli rağbet görmüştür. Bu çalışmada, dağılımları bilinen rassal makine arızalanmalarına tabi özdeş paralel makinelerden oluşan ve işlem sürelerinin değişken olduğu bir üretim ortamı ele alınmıştır. Kullanılan performans ölçütü, beklenen toplam gecikme süresidir. Problemdeki belirsizlik, sonlu sayıda kesikli senaryo kullanılarak modellenmiştir. Çözüm için, ilk olarak küçük boyuttaki problemlerin üstesinden başarıyla gelebilen ancak makine bozulmalarının dahil edilmediği bir tamsayılı programlama formülasyonu geliştirilmiştir. Daha sonra, büyük boyutlu ve/veya makine arızalanmalarını da içeren problemleri çözebilmek amacıyla bir sezgisel algoritma önerilmiştir. Hesapsal deneylerimiz geliştirilen algoritmaların performanslarının iyi olduğunu göstermektedir. Bu çalışma, TÜBİTAK ARDEB tarafından desteklenmiştir. Anahtar Kelimeler: Paralel makineler, gürbüzlük, belirsizlik 2. Dinamik ve Stokastik Ortamlarda Gecikme ve Teslimat Süresi Etkileri Altında Aile Hazırlık Zamanlı Termin Atama Zehra Düzgit, Boğaziçi Üniversitesi, Ali Tamer Ünal Bu çalışmada tek makinalı dinamik ortamda rassal olarak gelen ve farklı ailelere ait işlere termin tarihi atama problemi ele alınmıştır. Her yeni gelen işe geldiği anda hemen bir termin tarihi atanmalıdır. Yeni gelen bir işe termin tarihi atanırken, bu işten önce gelmiş ve termin tarihleri çoktan atanmış olan işler de dikkate alınmalı ve yeniden çizelgelenmelidirler. Yeni gelen işlere olduğunca kısa termin süresi atarken aynı zamanda termin tarihleri atanmış işlerin atanan termin tarihlerine uyumlarını sağlamak gerekmektedir. Bu iki amaç birbiriyle çelişmektedir. Bu problemin çözümü için iki aşamalı bir çözüm yöntemi sunulmuştur. Birinci aşamada, henüz hiç iş gelmeden, beklenen iş yükü ve geliş zamanlarına dayanarak periyodik ve statik bir şekilde aileler için kapasite ataması yapılır. Bu aşamada aileler için parti ataması yapılabilir. İkinci aşamada, birinci aşamanın sonuçlarına dayanarak, yeni gelen işe hemen bir termin tarihi atanır. Her iki aşama için de bir karışık tamsayı programlama modeli ve bir sezgisel algoritma geliştirilmiştir. Tasarlanan parti üretim politikası, geliştirilen bir benzetim modeli vasıtasıyla test edilmiş ve farklı sistem parametreleri çerçevesinde performans raporlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Termin atama, aile hazırlık zamanı, dinamik, stokastik, karışık tamsayı programlama 3. Sipariş Kabul Etme ve Çizelgeleme Problemi için Matematiksel Model Ceyda Oğuz, Koç Üniversitesi, Saeed Saffari Bu çalışmada sipariş kabul etme ve çizelgeleme problemi için zaman indisli matematiksel model sunulmaktadır. Problemde, tek makine üzerinde sıralanacak siparişlerin işlem zamanı, teslim zamanı ve şirkete getirecekleri karın olduğu varsayılmaktadır. Her siparişten elde edilecek kar, teslim gecikme süresiyle doğrusal olarak azalmaktadır. Amaç, toplam karın enbüyüklenmesidir. Geliştirilen zaman indeksli matematiksel programlama modelinin performansı, literatürde var olan 10, 20, 75, ve 100 siparişli test örnekleri kullanılarak hesaplamalı deneylerle test edilmiştir. Sonuçlar, modelin tüm örnekleri çözebildiğini göstermiştir. Bir sonraki aşamada, modelin çalışma zamanı açısından iyileştirilmesi için modele baskınlık özelikleri eklenmiş ve önerilen modelin performansının nasıl iyileştiği test örnekleri üzerinden gösterilmiştir. Anahtar Kelimeler: Tam sayılı programlama modeli, çizelgeleme 4. Çok Seviyeli Üretim Planlama ve Çizelgelemede Dönem Uzunluğunun Yuvarlama Hatasına Etkisinin İncelenmesi Z. Caner Taşkın, Boğaziçi Üniversitesi, Engin Emir, Ali Tamer Ünal, Merve Gören Dönem temelli eniyileme modelleri üretim planlama ve çizelgeleme problemlerinin çözümü için yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu modellerde dönem vardiya, gün, hafta, ay gibi bir zaman dilimine karşılık gelir ve her dönem her bir üründen ne kadar üretileceği, her işin ne kadarının yapılacağı gibi değişkenler tanımlanır. Adı geçen modellerde planlanan her işin süresinin, dönem uzunluğunun bir tamsayı katı olduğunu varsayılmaktadır. Öte yandan gerçek uygulamalarda çoğunlukla işlem süreleri dönem uzunluğunun bir katı olarak değil, sürekli bir zaman ölçeğinde tanımlanır. Bu sürekli işlem süreleri eniyileme öncesinde dönem uzunluğunun bir tamsayı katına yuvarlanmakta, bu da bir yuvarlama hatasına sebep olmaktadır. Bu çalışmada işlem sürelerini dönem uzunluğunun bir tamsayı katına en az hataya yol açacak şekilde yuvarlama problemi ele alınmakta, ele alınan problem için kesin sonuçlu ve sezgisel yaklaşımlar önerilmektedir. Ayrıca dönem uzunluğunun yuvarlama hatası üzerine ve eniyileme modelinin çözümünün zorluğuna olan etkisi incelenmektedir. Anahtar Kelimeler: Tamsayılı programlama, üretim planlama, çizelgeleme, dönem uzunluğu, yuvarlama hatası ÇrE301 Davetli Oturum - Envanter Rotalama Problemi ve Varyantları Çarşamba 17:15-18:45, IE 301 Küme: Yer Seçimi ve Lojistik Oturum Başkanı: Oğuz Solyalı (Orta Doğu Teknik Üniversitesi KKTC) 1. Nakit Taşıma Operasyonlarında Güvenlik Riskini Azaltmaya Yönelik Adaptif Araç Rotalama Yaklaşımı Burçin Bozkaya, Sabancı Üniversitesi, Sibel Salman, Kaan Telciler Nakit taşıma operasyonları taşınan yükün değerinden dolayı güvenlik riski altındadır. Bankalar, zincir mağazalar ve finansal kurumlar gibi nakit dolaşımının önemli olduğu kurumlar nakit dağıtım ve toplama operasyonları sırasında bu riskleri göz önünde bulundurmalıdır. Güvenlik riskleri, rotalama problemlerine yeni bir yaklaşım getirilerek problemin bir parçası haline getirilebilir. Çözüm yaklaşımımız, dağıtım ve toplama operasyonları, zaman pencereleri ve kapasite içeren araç rotalama problemlerine risk faktörlerinin eklenmesini içermektedir. Çalıştığımız veri seti gerçek verilerden alınmış olup İzmit’teki bir nakit merkezinin nakit dağıtım ve toplama verilerini içermektedir. Bu veriler baz alınarak İzmit ulaşım ağı üzerinde çalışılmış ve geçmişi de göz önünde bulunduran bir rotalama yaklaşımı geliştirilmiştir. Ulaşım ağı üzerinde herhangi iki talep noktası arasında ulaşım maliyeti ve rota benzerlikleri göz önünde bulundurularak on farklı yol belirlenmiştir. Rotalama yaklaşımımız amaç fonksiyonu olarak sadece ulaşım maliyeti yerine ulaşım maliyeti ve risk faktörünü içeren bir fonksiyon içermektedir. Risk faktörü iki bileşenden oluşmaktadır. Birinci bileşen ulaşım ağındaki yolların geçtiği bölgelerin sosyo-ekonomik riskini ve o yollarda gidilen süreyi göz önünde bulunduran sosyo-ekonomik risk skoru, ikinci bileşen ise yolların önceki günlerdeki kullanımını göz önünde bulunduran kullanıma bağlı risk skorudur. Yani amaç fonksiyonumuz ulaşım maliyeti, sosyo-ekonomik skor ve kullanıma bağlı skor olmak üzere üç bileşen içermektedir. Sistemde tanımlı her yol için bu bileşenlerin ağırlık (önem) katsayılarıyla çarpılarak elde edilen skorlar hesaplanmakta ve talep noktaları arasında kullanılacak yollar bu skorlara bağlı bir olasılıksal yaklaşım ile seçilmektedir. Bu skorları girdi olarak alan rotalama algoritması her gün için rota bulmakta ve rotaların o günkü kullanımına göre bir sonraki gün için yol skorlarını güncellemektedir. Bu yaklaşım ile rotalama problemlerinde katsayılar farklı şekillerde belirlenerek üç değişkenin amaç fonksiyonuna etkisi ayarlanabilmektedir. Ayrıca güvenlik riski olan rotalama problemlerinde güvenlik riskleri de göz önünde bulundurulmakta ve olası hırsızlık riskini düşürmek için farklı günlerde alternatif rotalar önerilmektedir. Anahtar Kelimeler: Lojistik, nakit taşıma, zaman pencereli dağıtım ve toplama, güvenlik riski, adaptif çok değişkenli rotalama algoritması 2. Paralel Koridorlu Depolarda Stok Besleme Problemi Melih Çelik, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Haldun Süral, Claudia Archetti Geleneksel depolarda gerçekleştirilen faaliyetler mal kabul, stok besleme, sipariş toplama ve sevkiyat olarak sınıflandırılabilir. Stok besleme işlemleri, parçaların mal kabul alanından ya da geri stok alanından sipariş toplama alanında önceden belirlenmiş raflara ikmalini içerir. Bu alanda stoklanan parçalar, daha sonra gelen siparişlere dayalı olarak toplanır. Elleçleme sayısının fazlalığı nedeniyle sipariş toplama, bir depoda gerçekleşen en maliyetli işlemdir. Bununla birlikte, özellikle sipariş başına düşen toplanacak parça sayısının az olduğu depolarda stok besleme en az sipariş toplama kadar maliyetli olabilir. Paralel koridorlu depolarda stok besleme probleminin ele alındığı bu çalışmada, stok besleme ve sipariş toplama işlemlerinin ardışık çevrimler halinde ve sınırlı süreler içinde gerçekleştirildiği durumlar esas alınmaktadır. Stok besleme probleminde her çevrimde hangi rafların ikmal edileceği ve stok besleme rotasının bu raflara hangi sırayla uğrayacağı kararı verilir. Amaçlanan, her parçanın toplanacağı sipariş toplama çevriminden önce rafta hazır olacağı, toplam işçilik ve rota maliyetlerini enazlayacak bir çözüm bulmaktır. Bu maliyetler arasındaki ödünleşimden dolayı stok besleme problemi, envanter rotalama problemiyle önemli ölçüde paralellik gösterir. Çalışmada problemin farklı durumlardaki hesaplama karmaşıklığı analiz edilerek en genel durumda problemin NP-zor olduğu gösterilmiştir. Bu sonuçtan yola çıkarak problemi çözmeye yönelik alternatif sezgiseller öne sürülmüştür. Bu sezgisellerin göreli performansı rassal olarak türetilmiş örnekler üzerinde test edilmiş, aynı zamanda farklı stoklama politikalarının (örn. rassal, çevrim bazlı veya sınıf bazlı) ve talep yapılarının (örn. tekdüze veya çarpık (skewed)) etkisi de ortaya konmuştur. Anahtar Kelimeler: Depo lojistiği, stok besleme problemi, envanter rotalama problemi 3. Envanter Rotalama Problemi için Dönüşsel Dağıtım Çizelgeleri Okan Örsan Özener, Özyeğin Üniversitesi, Ali Ekici, Gültekin Kuyzu Bu çalışmada çok sayıdaki müşterinin envanterlerinin tek bir tedarikçi tarafından yenilendiği envanter rotalama problemi ele alınmaktadır. Tedarikçinin amacı tek bir ürün tipinin, tek bir depodan bilinen ve durağan talebe sahip müşterilerin yok satmayacağı bir şekilde dağıtımını en az maliyetle yapmaktır. Bu çalışmada ürün dağıtımı için dönüşsel dağıtım çizelgelerine odaklanılmıştır. Çözüm yöntemi olarak "Adımlı kümeleme ve inşa tabanlı sezgisel algoritma" geliştirilmiştir. Bu algoritma önce rastgele oluşturulmuş daha sonra endüstriyel gaz dağıtımı yapan bir firmanın veri kümelerinde sınanmış ve çözüm kalitesi ve hızı test edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Envanter rotalama problemi, adımlı kümeleme, dönüşsel dağıtım çizelgeleri 4. Bütünleşik Üretim-Envanter-Rotalama Problemi için Çok Aşamalı Bir Sezgisel Oğuz Solyalı, Orta Doğu Teknik Üniversitesi KKTC, Haldun Süral Bu çalışmada bir üreticinin tek bir ürünü çok dönemli bir planlama ufku boyunca perakendecilere dağıttığı bir üretim-dağıtım sistemi ele alınmıştır. Üretici her dönem ne kadar mal üreteceğine ve türdeş araçlardan oluşan bir araç filosunu kullanarak hangi perakendeciye ne kadar mal göndereceğine karar vermektedir. Perakendeciler envanter seviyeleri sıfırın altına düşmeden ziyaret edilmelidir. Hem üreticinin hem de perakendecilerin envanter seviyesi önceden belirlenmiş olan tavan envanter seviyelerini geçemez. Araç filosundaki her bir araç, çok duraklı bir rota ile birçok perakendeciye araç kapasitesini aşmadan sevkiyat yapabilir. Problem, taşıma maliyetleri, üretici ve perakendecilerdeki envanter tutma maliyetleri ve üreticideki sabit kurulum maliyeti toplamını enazlayarak, üreticinin hangi zamanda ne kadar mal üreteceğine, perakendecilere hangi zamanda ne kadar mal gönderileceğine, ve sevkiyatlar için araç rotalarına eş zamanlı olarak karar verilmesidir. Bu problem için beş aşamalı karışık tamsayılı programlama tabanlı bir sezgisel çözüm yöntemi geliştirilmiştir. Literatürdeki veri kümeleri üzerinde yapılan sayısal deneyler, önerilen çözüm yönteminin bilinen en iyi çözümlerin birçoğunu iyileştirdiğini ve varolan çözüm yöntemlerinden daha iyi sonuçlar verdiğini göstermiştir. Anahtar Kelimeler: Bütünleşik üretim-envanter-rotalama problemi, sezgisel, karışık tamsayılı programlama ÇrE04 Oturum - Enerji Yönetiminde YAEM IV Çarşamba 17:15-18:45, IE 04 Küme: Enerji Yönetiminde YAEM Oturum Başkanı: İsmail Kayahan (Yeditepe Üniversitesi) 1. Güneş Enerjisinde Enerji Dönüşümünü Etkileyen Faktörlerin Analizi Hakan Soner Aplak, Kara Harp Okulu, Ziya Söğüt Küresel ısınma ve iklim değişiklikleri gibi çevresel tehdit koşulları fosil kaynaklı enerji tüketiminin en önemli problemlerinden biridir. Bu nedenle son yıllarda yenilenebilir enerji kaynaklarının verimli ve etkin kullanımı gittikçe önem kazanmaktadır. Sürdürülebilir bir çevre yönüyle sıfır emisyon etkisine sahip bu kaynaklar arasında güneş enerjisi en yaygın ve ekonomik yöntem olarak öne çıkmaktadır. Talep edilen enerji ihtiyaçlarının karşılanmasında kaynakların etkin kullanımı için verimli teknolojiler ile birlikte dönüşüm faktörleri de dikkate alınması gereken unsurlardır.Bu çalışmada, öncelikle yenilenebilir enerji kaynaklarının optimal kullanımına imkan sağlayacak faktörlerin teknolojik gelişimi de dikkate alınarak analizi yapılmaktadır. Bu maksatla, güneş enerjisinin elektrik enerjisine dönüşümünde etkili olan faktörler tanımlanarak dönüşüm stratejileri değerlendirilmektedir. İlk olarak güneş enerjisinin elektrik enerjisine dönüşümünde etkili olan içsel ve dışsal değişkenler belirlenerek, söz konusu değişkenler senaryo planlama tekniği ile analiz edilmekte ve kritik (anahtar) değişkenler tespit edilmektedir. Müteakiben anahtar değişkenler üzerinde etkili olabilecek aktörler tespit edilerek aktörlerin birbirleri üzerindeki etkilerini gösteren ilişkiler incelenmektedir. Son aşamada ise aktörler arasındaki ilişkilerden ortaya çıkan bulgularla güneş enerjisinin dönüşümünü etkileyebilecek hipotezler tespit edilerek sayısal yöntemlerle analizi yapılmakta ve gelecekte uygulanabilecek muhtemel stratejileri içeren senaryolar değerlendirilmektedir. Anahtar Kelimeler: Enerji yönetimi, senaryo planlama, sayısal yöntemler, çok kriterli karar verme 2. Doğal Kaynakların Tüketiminde Enerji Santrallerinin Yeri ve Sürdürülebilirlik Açısından Enerji Santralleri için Çok Faktörlü Bir Karşılaştırma Adem Doğaner, Fırat Üniversitesi, Sinan Çalık Ülkemizde elektrik üretiminde, kömür (linyit), doğalgaz, su, rüzgar ve güneş gibi doğal kaynakları kullanan enerji santralleri görev almaktadır. Enerji üretiminin ve doğal kaynak kullanımının sürekliliği için kaynakların doğru ve verimli bir şekilde kullanılması önem taşımaktadır. Bu çalışmada enerji santrallerinin elektrik üretiminde tükettiği kaynak miktarları belirtilerek, doğal kaynakların sürdürülebilirliği ve enerji arzının sağlanabilmesi adına niceliksel karşılaştırmalar yapılarak çıkarımlarda bulunulması amaçlanmıştır. Ülkemizde mevcut elektrik üreten enerji santralleri; termik santraller, doğalgaz çevrim santralleri, hidroelektrik santralleri, rüzgar enerji santralleri ve güneş enerji santrallerinden oluşmaktadır. Bu santraller enerji üretebilmek için doğal kaynakları tüketmektedirler. Enerji santrallerinin verimliliğini incelemek için, ürettikleri enerji miktarları, tükettikleri doğal kaynak miktarları, kullandıkları doğal kaynakların yenilenebilirliği, kaynak tüketim maliyeti, santral kuruluş maliyeti, doğal kaynak varlığı, santrallerin çevreye etkisi gibi faktörler değerlendirilmiştir. Faktörlere ağırlık katsayıları atanmıştır. İstatistiksel yöntemler ile enerji santralleri verimlilikleri incelenmiştir. Toplam kurulu gücün yaklaşık %35’inin doğalgaz çevrim santrallerinden, %34’ünün hidroelektrik santrallerinden, %21’inin termik santrallerden, %10’unun diğer santrallerden oluşmasına karşın, son bir yılda üretilen elektriğin yaklaşık olarak % 46’sının doğalgaz çevrim santrallerinden, % 29’unun termik santrallerden, %17’sinin hidroelektrik santrallerinden, % 8’inin ise diğer santrallerden elde edildiği görülmüştür. Mevcut koşullarda kömür rezervlerinin daha çabuk tükeneceği, doğalgaz ithalatının ise yüksek maliyetli üretime neden olacağı gözlemlenmiştir. Doğal kaynakların tüketiminde termik ve doğalgaz çevrim santrallerinin hidroelektrik, rüzgar ve güneş santrallerine göre anlamlı derecede farklılık gösterdiği görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Doğal kaynakların tüketimi, enerji üretimi 3. Kelkit Nehri Üzerindeki Çoklu Baraj Sisteminde Günlük Enerji Çizelgelemesi ve Merkezi Havza Yönetiminin Merkezi Olmayan İle Karşılaştırılması İsmail Kayahan, Yeditepe Üniversitesi, Uğur Yıldıran, Sedat Şişbot Bu çalışmada Kelkit nehri üzerinde bulunan sıralı üç barajın çizelgeleme problemi incelenmiştir. Halihazırda bu barajların ikisi özel sektörün biri ise devletin kontrolü altında bulunmakta olup aralarında herhangi bir koordinasyon bulunmamaktadır. Bu koordinasyonsuzluk barajlardan enerji üretilmeden dökülen suyun artmasına neden olmaktadır. Bu problemin çözümünde barajların birbirleriyle koordinasyonlu şekilde çalışacağı tek bir havza yönetimi için kısa vadeli bir çizelgeleme metodu önerilmektedir. Çizelgeleme problemi, karma tamsayılı doğrusal programlama metoduyla çözülmüş olup uygulamalarda gerekli gün öncesi elektrik fiyatları ARMA zaman serisi modeliyle tahminlenmiştir. Koordinasyonlu havza yönetiminin faydası ve gerekliliğini gösterebilmek amacıyla aynı baraj sistemi gerçeğine yakın olarak koordinasyonsuz bir şekilde eniyilenmiş ve iki durum karşılaştırılmıştır. Koordinasyonlu havza yönetiminin üç barajın toplam gelirini arttırdığı görüldüğü gibi barajdan elektrik üretilmeden atılan suyunda önemli ölçüde azalmasını sağladığı ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca bu eniyileme metodu farklı su debileriyle tekrarlanarak çalışılan havza için bir akış debisi belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Havza yönetimi, karma tamsayılı doğrusal programlama,hidroelektrik enerji planlama, enerji üretimi çizelgelemesi ÇrE300 Oturum - Yalın Üretim Uygulamaları Çarşamba 17:15-18:45, IE 300 Küme: Kalite Yönetimi Oturum Başkanı: İbrahim Çil (Sakarya Üniversitesi) 1. Yalın Kokpit Volkan Öztürk,Tırsan Treyler A.Ş., İbrahim Çil Şirketlerimizi uçurmakta olduğumuz bir uçak olarak düşünebiliriz. Önce yükselmek ve hedefe varmak için pilot kabininde yükseklik göstergeleri, yakıt göstergeleri, motor performansları, rüzgar durumu, hava basıncı gibi bilgiler görselleştirilmiş olarak pilotun hizmetindedir. İşletmelerde de Kokpit toplantılarında kullanılan standartlaştırılmış veriler üzerinden görselleştirilmiş tablo ve sunumlarla şirketimizin gidişatı hakkında bilgi sahibi olabilme, ilerisi için ön görebilme kabiliyetine sahip olabiliyoruz. Yalın Kokpit, Üretim sahasında, Takım Liderlerinin sorumlu olduğu bölgede Yalın seviyelerini sayı ve grafik kullanmayarak, daha görsel bir yöntem olan renk kodlarıyla gösteren ve ilk bakışta ve tek seferde algılanmasını sağlayan bir uygulamadır. Aylık denetimler ve toplantılarla gelişim sorgulanır, takip edilir ve sonrası için aksiyonlar alınır. Bu çalışmada, sektöründe Türkiye’de lider Avrupa’da üçüncü olan ve yalın üretimin etkin olarak uygulandığı işletmelerin başında gelen Tırsan’da yalın kokpit uygulaması sunulmaktadır. Anahtar Kelimeler: Yalın kokpit, yalın üretim, otomotiv sektörü, takım çalışması, performans yönetimi, insan kaynakları yönetimi 2. Yalın Üretim, Kanban, Metodolojilerinin Bilgi Teknolojileri Sektörüne Uyarlaması ile Verimlilik Sağlanması Ali Alper Tonga, OBASE A.Ş. Verimlilikte istenilen seviyelere ulaşmada kullanılan araçlar arasında üretim metrikleri büyük yer kaplasa da çalışan motivasyonunu ve bilgi akışını zenginleştiren alışkanlıkların kazandırılmasına ilişkin çalışmalar da önemlidir. Bu çalışmada Kanban'ın bilişim teknolojilerine uyarlanmasında; ulaşılması gereken 6 noktanın detayları,hedeflenen verimliliğin Kanban metrikleri ve süreçleri ile nasıl izlenebileceği,proje planlaması ve sonrasında alınması gereken aksiyonlar ele alınmaktadır. Yöntem, Taiichi Ohno tarafından bulunan ve ilk olarak Toyota'da 1953’te uygulanmaya başlanan,Kanban yalın metodolojisinin David J. Anderson tarafından bilişim teknolojileri sektörüne uyarlanarak geliştirilen versiyonudur. Kanban metodolojisi sektörde kanıtlanmış yalın ve çevik geliştirme prensiplerden Taiichi Ohno'nun metodolojisinin yanında Eliyahu Goldratt (Theory of Constraints) ve Edward Deming'in çalışmalarından faydalanılmıştır.Bilişim teknolojilerinde verim düşürücü bulgulardan bazıları:Proje başlamadan önce yapılması gereken analiz süresinin uzunluğu, iş yükünün doğru bir şekilde planlanamaması, proje süreçlerinin ve ilerlemenin tam olarak görülememesi, geri bildirim mekanizmalarının eksikliği ve buna bağlı olarak şeffaflığın sağlanamaması, takım motivasyonun projenin gidişatı ile ilgili bilgi yetersizliğinden/eksik bilgi paylaşımından dolayı yaşanan motivasyon eksikliği, dar boğazların belirlenememesi veya yanlış belirlenmesidir. Kanban metodolojisinde ulaşılması gereken 6 nokta (Cadence): (Visualize) Görselleştirme adımı ile projenin durumunun en üst yönetim kademesinden en alt yönetim kademesine kadar herkes tarafından kolay anlaşılır hale gelmesini,dar boğazların tespitini kolaylaştırmıştır. Bazı durumlarda takımların kendi içerisinde hızlı müdahaleleri ile çözüme ulaşıldığı, ve yönetimdeki mikro yönetim yükünün azaldığı gözlemlenmiştir. (WIP)Yapılan iş sayısının limitlenmesi ile bölünmeler azaltılıp daha hızlı geri dönüşler elde edilerek ilerlemenin sağlıklı bir şekilde sağlandığı aynı zamanda takımın işlerini planlama yetisinin geliştiği gözlemlenmiştir. (Manage Flow) Akış yönetimi ile takımın proje içerisindeki yetkinliği arttırılarak mikro yönetim yükünün azaldığı, kendine olan güveninin arttığı gözlemlenen iyileştirmelerdendir. (Explicit Process Rules) Kuralların belirginleştirilmesi ile karşılaşılan hataların tekrarlanmasında azalmalar görülmüştür. Tüm kademelerde yapılan iş,karşılaşılan engeller hakkında fikir birliği sağlandığı gözlemlenmiştir. (Feedback Loops) Geri bildirim mekanizmalarının kurulması ile şeffaflık ve denetleme sağlanmasında iyileşmeler, karar verme mekanizmasına bütün birimlerin dahil edilmesi ile motivasyon artışı gerçekleşmiştir. (Improve Colaboratively) Birlikte çalışma ile sorunların daha hızlı bir şekilde çözüldüğü gözlemlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Bilişim teknolojileri, kanban, motivasyon, planlama, verimlilik, yalın üretim 3. Er-Bakır Firmasında Bir Yalın Üretim Uygulaması Leyla Demir, Pamukkale Üniversitesi, Deniz Görkem Özen Yalın düşüncenin temel amacı, değerin hammaddeden başlayarak, değer yaratma süreci boyunca kesintisiz bir şekilde hızla son müşteriye ulaştırılmasıdır. Bunu başarabilmek için tüm değer akışına bir bütünlük çerçevesinde bakmak, israfları yok etmek ve tüm faaliyetleri müşteri için mükemmel bir değer oluşturma amacına yönlendirmek gerekir. Yalın düşüncede ürün ya da hizmetin kullanıcısına herhangi bir fayda sunmayan, müşterinin fazladan bedel ödemeyi kabul etmeyeceği her olaya israf denmektedir. Yalın düşüncede bir ürün ya da hizmet yaratma sürecinde tasarımdan sevkiyata kadar olan tüm aşamalardaki aşırı üretim, stoklar, gereksiz işler, hatalar, gereksiz hareketler, beklemeler ve gereksiz taşımalar gibi her türlü israfın yok edilmesi istenmektedir. Böylelikle maliyetlerin düşürülmesi, müşteri memnuniyetinin artırılması, piyasa koşullarına uyum esnekliğinin kazanılması, nakit akışının hızlandırılması ve dolayısı ile de firma kârlılığının artırılması hedeflenmektedir. Bu çalışmada Denizli ilinde elektrolitik bakır iletken sektöründe faaliyet gösteren Er-Bakır firmasının üretim bölümünün çok telli biriminde yer alan tel çekme makinelerinde ürün dönüşü sırasında geçen hazırlık süresinin düşürülmesi için SMED çalışması yapılmıştır. Çalışma üç adımda gerçekleştirilmiştir. Birinci adımda iç ve dış ayarlar birbirinden ayrılmış, ikinci adımda iç ayarlar dış ayarlara dönüştürülmüş, üçüncü adımda ise iç ve dış ayar operasyonları geliştirilmiştir. Yapılan çalışma sonucunda hazırlık süresinde yaklaşık 16 dakikalık bir iyileşme sağlanmıştır. Ayrıca aynı bölümde çalışma alanındaki hareket verimliliğini artırmak amacıyla 5S çalışması yürütülerek gereksiz taşıma ve hareketler ortadan kaldırılmıştır. Anahtar Kelimeler: Yalın üretim, SMED, 5S, yalın düşünce 4. Yalın Firma Değerlendirmesi ve Teşhis İbrahim Çil, Sakarya Üniversitesi, Halil İbrahim Demir, Furkan Yener, Murat Mala Yalın Firma Değerlendirmesi ile işletmenin üretimden, tedarikçi yönetimine, ürün tasarımından proje yönetimine, maliyet kontrolünden ekip çalışmalarına, organizasyon yapısından ve raporlamaya kadar tüm faaliyetlerin gözden geçirilip Yalınlık Derecesi belirlenerek bir teşhis konulması amaçlanır. Bu çalışmada yalın değerlendirmenin önemi, firmalara olan faydası ele alınarak yalın değerlendirme için geliştirilen araçlar kritik edilecektir. Bu çerçevede ülkemizde değişik alanlarda faaliyet gösteren firmalarda gerçekleştirilmiş olan yalın değerlendirme ve teşhis çalışmalarından örnek uygulamalar sunulmaktadır. Teşhis konulan konularda iyileştirilmesi gereken noktalar, yalın dönüşüm yol haritası ve her adımın detaylarının puanlanmış sonuçları görsel olarak grafiklerle verilecektir. Sonuçta değerlendirme yapılan firma yöneticilerine o ana kadar yapılan çalışmaların etkinliği hakkında net bir görüş sunarak mevcut durumu ve gelecekte yapılacak iyileştirmeleri değerlendirme imkanı sağlanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Yalın üretim, yalın firma değerlendirmesi, yalınlık derecesi, yalın değerlendirme anketi, yalın değerlendirme araçları, öz değerlendirme yapma ÇrE139 Oturum - Ergonomi IV Çarşamba 17:15-18:45, IE 139 Küme: Ergonomi Oturum Başkanı: Ercüment Dizdar (Karabük Üniversitesi) 1. Bilgisayarlı Çalışma Ortamlarının Ergonomikleştirilmesi Tülin İstek, Karabük Üniversitesi, Ercüment Dı zdar Ergonomi, maksimum iş güvenliği ve verimlilik sağlamak amacıyla, insanların anatomik ve bilişsel özelliklerinin, çalıştıkları çevre ve sistemlerin incelenmesine ve bu öğeler arasında maksimum uyumun sağlanmasına yönelik çalışmaların bütünü olarak tanımlanabilir. Genel olarak insan ve yaptığı iş arasında uyum sağlamayı amaçlayan ergonominin sosyal anlamda “yaşamı daha yaşanılabilir kılma” çabası olduğu söylenebilir. Ergonomik bir bilgisayarlı çalışma birimi fiziksel çevreyi, masa ve koltuk tasarımını, ekran ve klavyenin konumunu, dokümanın yerini, ofis aydınlatmasının yeri ve şiddetini ayarlar ve kontrol eder. Bilgisayar başında uzun süre çalışanlarda gün sonunda boyun, omuz, el bileği, sırt bölgesinde ağrı, hareket kısıtlılığı ve uyuşma gibi yakınmalar artış göstermektedir. İş başarısını ve yaşam kalitesini de düşüren bu durum temel ergonomik önlemler ile engellenebilir. Bu çalışmada ofis ergonomisinin uygulanmasıyla bilgisayarla uzun süre çalışmadan ileri gelen boyun, omuz ve sırt ağrıları, baş ağrıları, bilek kanalı sendromu gibi rahatsızlıkların çözülmesi ya da en azından hafifletilmesi amacıyla, özellikle üniversite öğrencilerinin bilinçlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışma çerçevesinde farklı üniversitelerde okuyan öğrencilere internet üzerinden yapılan anket çalışmaları sonuçlarına göre, kendilerine uygun ergonomik bilgisayarda çalışma yöntemleri hakkında geri bildirimler yapılmıştır. Çalışmanın son bölümünde, tavsiyeler doğrultusunda ortamlarının ergonomik faktörlerini düzenleyen öğrencilerin verimlerinin yükseldiği, iş tatminini ve memnuniyetlerinin artığı ve hatta uzun vadede baş gösteren rahatsızlıklarının önemli derecede düştüğü, geri dönüm anket sonuçlarının istatistiksel analizinden elde edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Ergonomi, ofis ergonomisi, fiziksel ergonomi 2. Ofis Çalışanlarının Klavye ve Fare Kullanımlarının Değerlendirilmesi Üzerine Bir Araştırma Tuğçenur Hurma, Karabük Üniversitesi, Ercüment Dizdar Bilgisayar başında geçirdiğimiz saatler gün geçtikçe artmaktadır. Evde ya da ofiste çalışma saatlerimizin büyük bir kısmını bilgisayar karşısında ve masa başında geçirmekteyiz. Bu durum bazı sağlık sorunlarına yol açabilmektedir. Özellikle ergonomik olmayan yerleşimler, yanlış ya da hatalı materyal kullanımı, yanlış oturuş ve hareketler, günümüzde "ofis hastalıkları" gibi yeni tıbbi kavramların oluşmasına neden olmuştur. Ofis hastalıkları öncelikle kas ve eklem sistemlerinde problemler yaratmaktadır. Modern iş yaşamında sürekli kullandığımız klavye ve mouse´lar (fare) doğru kullanılmadığı taktirde el ve kol eklemlerinde ciddi hasarlara neden olmaktadır. Bu tür rahatsızlıkların başlıca sebebi yanlış kullanımlar ya da kendi el-kol ergonominize uygun olmayan mouse (fare) ve klavyelerin seçiminden kaynaklanmaktadır. Bu çalışmada, klavye ve mouse kullanımında dikkat edilmesi gereken ergonomik hususlara yer verilmiş olup 280 ofis çalışanının klavye ve mouse kullanımları incelenmiş, çalışanların görüşleri (fizyolojik açıdan şikayetleri ve istekleri) araştırılarak istatistiksel olarak değerlendirilmiştir. Sonuçlar önerilerle birlikte sunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Ergonomi, mouse (fare) ve klavye kullanımı, ofis hastalıkları 3. Sanayi Odaklı İşitme Engellilerin Sözlük Kullanımı Sinem Çekiç, Karabük Üniversitesi, Ercüment Dizdar Günümüz istihdam koşulları bakımından, takriben en az engele sahip olanlar işitme engellilerdir. Zira, “işitme engelliği”, diğer engellilik gibi vücudun fizyolojik çalışma ve hareket performansını kısıtlamamaktadır. Bilindiği üzere 4857 sayılı İş Kanunu’nun ilgili maddesi gereği, elli veya daha fazla çalışanı bulunan özel sektör işyerlerinin yüzde üç, kamu işyerlerinin ise yüzde dört “engelli” çalıştırması mecburiyeti bulunmaktadır. İşverenler, bu kontenjanın hemen hemen tamamına yakınını “işitme engelliler” için kullanılagelmektedir. Diğer taraftan işitme engellilerin istihdamında özellikle, engelliler ile engelsizler arasındaki iletişim problemleri ciddi bir sorun teşkil etmektedir. Bu çalışmada, iletişim sıkıntısının sıkça karşılaşıldığı işitme engelli iş görenlerin bu problemini ortadan kaldırmaya ya da en azından minimize etmeye odaklanmış bir program hazırlanmaya çalışılmıştır. İletişimde kullanılan asgari kelimelerin standartlaştırılmasına olanak veren Sanayi Odaklı İşitme Engelliler Sözlüğü (SOİES) kullanılmıştır. Tasarlanan ara yüzün, işletmelerde kullanımına yönelik saha araştırması testleri yapılmaktadır. Yapılan testlerde SOİES kullanan işletmelerdeki işitme engelliler ile iletişimin çok daha rahat yapıldığı görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Ergonomi, işitme engeli, soies 4. Bedensel Engellilerin Eğitim Sektöründeki Ergonomik Sorunları Ercüment Dizdar, Karabük Üniversitesi, Ezgi Ceylan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nca kabul edilen 3447 sayılı “Sakat Kişilerin Hakları Bildirgesi’nde “Engelli, normal bir kişinin kişisel ya da sosyal yaşantısında kendi kendisine yapması gereken işleri, bedensel veya ruhsal yeteneklerindeki kalıtımsal ya da sonradan olma herhangi bir noksanlık sonucu yapamayanlar" olarak tanımlanmıştır. Dünya Sağlık Örgütü, gelişmiş ülkelerde nüfusun %10’unu, gelişmekte olan ülkelerde ise %12’sini engellilerin oluşturduğunu öngörmektedir. Buna göre dünyada yaklaşık 500 milyon engelli bulunmaktadır ki, bunların 46 milyonu Avrupa’da yaşamaktadır. Bu rakama yaşlılık vb. fiziksel kısıtlılık eklendiğinde rakam 130 milyonu bulmaktadır. “Türkiye Engelliler Araştırması’nın verilerine göre ülkemizdeki engelli nüfusun toplam nüfusa oranı % 12,29 (erkeklerde % 11,10, kadınlarda ise % 13,45) olarak saptanmıştır.Yapılan çalışmalara göre elde edilen bulgulara göre, engelli nüfusun % 1,25'ini ortopedik engelliler, % 0,38'ini dil ve konuşma engelliler, % 0,60'ını görme engelliler, % 0,37'sini işitme engelliler, % 0,48'ini zihinsel engelliler oluşturmaktadır. Diğer taraftan, bireyin çalışma kapasitesi ve fonksiyonlarının engellenmesine neden olan, sürekli bakım ve tedavi gerektiren hastalıklara bağlı engellilik oranı ise, nüfusun ortalama yüzde % 9,7'sini oluşturmaktadır. Eğitim sisteminin, engellileri içselleştirmeyen bir anlayışı içermesi, engelli bireylerin rehabilitasyonuna ilişkin önlemlerin yeterince karşılanamaması, engellilerin toplumla bütünleştirilmesinin önündeki en büyük engellerden birisidir. Ancak, bedensel engelli bireylerin eğitim sektöründe karşılaştıkları problemler ve bunların çözümüne yönelik tasarım ve toplum desteği son derece önemlidir. Çalışmada, bedensel engelli bireylerin eğitimle ilgili gereksinimlerinin ve bu yönde kullandıkları ekipmanların ergonomik tasarımının hayatlarını nasıl etkilediği ve engelliler için ne tür önlemlerin alınması gerektiği son bir sene içerisinde elde edilen güncel veriler ile açıklanmaya çalışılmıştır. Bedensel engelli bireylerin yaşadıkları sorunları, aldıkları eğitim ve hizmetlerin ergonomi anlamında kalitesini belirlemeye yönelik “Nicel Araştırma Tarama Modeli” kullanılmıştır. Bu amaçlar doğrultusunda, Türkiye’nin farklı bölge ve illerinden derlenen 1296 bedensel engelli katılımcının yüz yüze gözlem ile derlenmiştir. “Likert Ölçeği ”ne uygun anket sonuçları Çok Yönlü İstatistiksel Metotlar ile, engellilerin eğitimde yaşadıkları ergonomik problemlerin analizi yapılmıştır. Sonuçlar ışığında, çözüm önerileri geliştirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Bedensel engelli ergonomisi, eğitim ergonomisi ÇrE227 Davetli Oturum - İnsani Yardım Lojistiği IV Çarşamba 17:15-18:45, IE 227 Küme: İnsani Yardım Lojistiği Oturum Başkanı: Alp Ertem (Çankaya Üniversitesi) 1. Afet Riski Karşısında Farklı Türden Tesislerin Yer Değişimi için Bir Karar Verme Çerçevesi Muhittin Hakan Demir, İzmir Ekonomi Üniversitesi, Tunca Tabaklar Medeniyet ve teknoloji ne kadar ilerlese de insanlar afetlere ve onların etkilerine engel olamıyor. Bu afetler, doğal olabildiği gibi, insan kaynaklı da olabiliyor. Afetlerin insan hayatlarına olduğu kadar tedarik zincirlerine ve dünyadaki ekonomik gelişmeye de önemli olumsuz etkileri olabiliyor. Araştırmalar afet kurtarma süreçlerinin %80’ini lojistik faaliyetlerin oluşturduğunu göstermiştir (Van Wassenhove, 2006). Bu çalışmada, sel veya deprem gibi, riskleri önceden belirlenebilen bir doğal afet senaryosu incelenmektedir. Çalışmanın amacı, doğal afet riski göz önüne alınarak, yerleşim, devlet, sanayi ve zirai tesislerin yeniden yerleştirilmesi için bir karar verme çerçevesi oluşturmaktır. Farklı senaryoları incelemek için matematiksel programlama yaklaşımı kullanılmaktadır. Tesislerin yeni yerleşimlerinde risk faktörünün yanısıra, yer değiştirmeyle ilgili sosyal tepki, yeni yerleşimlerin tercih edilebilirliği gibi sosyal faktörler de dikkate alınmaktadır. Ayrıca, aynı türden ve farklı türlerdeki tesislerin birbirleriyle olan ilişkileri, bu ilişkilerin önemi ve sıklığı da karar sürecinin önemli bileşenleri olarak incelenmektedir. Anahtar Kelimeler: İnsani yardım lojistiği, tesis yer seçimi, tesis yer değişimi 2. Acil Lojistik Yardım Operasyonu Deprem Lojistiği Karar Destek Sistemi: Alyo-Dlkds (Olası İstanbul Depremi Uygulaması) Gürbüz Ünal, Kara Harp Okulu, Cevriye Gencer, Doğan Karadoğan Doğal afetler toplum hayatında çok önemli dönüm noktalarıdır. Doğal afetlerden özellikle deprem, geniş kapsamlı hasar, yıkım, yaralanma ve ölümlerle sonuçlanmasından dolayı insanlar üzerinde hem fiziksel hem de ruhsal izler bırakmaktadır. Yakın tarihteki depremler doğal afete her zaman hazırlıklı olunmasının ve istenilen yerde etkin bir müdahalenin önemini ortaya çıkarmıştır. Deprem sonrasında etkin bir müdahalenin sağlanabilmesi için deprem öncesinde çalışmalar yaparak hazırlıklı olunması gerekmektedir. Deprem sonrasında, arama kurtarma ve acil ilk yardım faaliyetlerinde yoğunlaşma yaşanırken lojistik hususlarda yapılan çalışmaların yeterli olmadığı değerlendirilmektedir. Bu amaçla çalışmada, deprem sonrasında beslenme ve barınma ihtiyaçlarına yönelik lojistik faaliyetler, “Acil Lojistik Yardım Operasyonları (ALYO)” kapsamında düşünülmüş ve “Deprem Lojistiği (DL)’ne” yönelik Karar Destek Sistemi (KDS) önerilmiştir. Deprem sonrasında oluşan risklerin fazla olduğu bilinen bir gerçektir, bununla beraber yardım ve müdahale için karar verme süreleri çok kısadır. ALYO-DLKDS ile deprem öncesinde çalışma yapılarak, deprem sonrasında lojistik unsurların en uygun yere açılması ve acil ihtiyaç duyulan malzemenin istenilen zaman ve yerde hazır bulundurulması ve dağıtılması öngörülmektedir. ALYO-DLKDS diyalog yönetimi, veri yönetimi ve model yönetimi olmak üzere üç bileşenden oluşmaktadır. Diyalog yönetimi ve veri yönetimi Microsoft EXCEL tabanında düzenlenmiştir. Model yönetiminde, tesis yeri seçiminde p-medyan modeli; aday noktalar arasında uzaklıkların belirlenmesinde Floyd algoritması; kriter ağırlıklandırmalarında AHP yöntemi kullanılmıştır. Tesis yeri seçim modeli LINGO 8.0 optimizasyon paket programı ile çözülmekte ve sonuçlar geliştirilen makrolar vasıtasıyla EXCEL’e yazdırılmaktadır. Olası bir İstanbul depremine yönelik ALYO konsepti kapsamında senaryo hazırlanmış ve farklı durumlarda denenmiştir. Anahtar Kelimeler: Acil lojistik yardım operasyonları, AHP, deprem lojistiği, floyd algoritması, KDS, karar seviyesi, p-medyan 3. Afet Yönetiminde Bilgi Sistemlerinin Kullanımı - Afet Yönetim ve Karar Destek Sistemi Niyazi Çetinkaya, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Afet yönetimi; risk azaltma, planlama, müdahale ve iyileştirme süreçlerini içeren bütünleşik bir sistemdir. Bu süreçlerin etkin yönetilebilmesi de birbirine entegre sistemlerin oluşturulması, ihtiyaç duyulan veri model ve sistematiklerinin hazırlanması ve bütün aktörlerin bu veri sistematiği içerisinde kümelenmesinden geçmektedir. Afet öncesinde gerçekleştirilecek risk analizlerinin ve neticesinde ortaya konacak önleyici tedbirlerin, erken uyarı ve hızlı aksiyon kurgularının, afet öncesi hazırlanacak yaşayan müdahale plan ve uygulamalarının, afet esnasında belirli sorumluluk paylaşımı ve kurgulanmış süreçler ile etkin müdahale ve kaynak yönetiminin, birbirlerine süreç yönetimi, sistem girdi ve çıktıları açısından bağlanması ve nihai olarak da etkin veri yönetimi ve karar destek sistemlerinin oluşturulması ihtiyacı, ülkemizi web tabanlı ve coğrafi bilgi sistemleri destekli bir karar destek model ve yazılımına yöneltmiştir. Bu gereksinimler neticesinde ortaya çıkan Afet Yönetim ve Karar Destek Sistemi, yukarıda bahsedilen ihtiyacı karşılayabilecek şekilde, organik olarak Olay Komuta Sistemi, Mekansal Bilgi Sistemi, İyileştirme Sistemi ana modüllerden oluşacak şekilde tasarlanmış ve inorganik olarak da geliştirilen birçok yazılım ve model ile entegre çalışacak şekilde bütünleşik sistem olarak kurgulanmıştır. AYDES, Türkiye Afet Müdahale Planı kapsamında belirlenen hizmet gruplarının planlama ve müdahale süreçlerinin bütünleşik bir sistem üzerinde yönetilebilmesine imkan sağlayan afet yönetim yazılımıdır. Olay Komuta Sistemi ile afet öncesi ve afet esnasında gerçekleştirilecek önleme ve müdahale faaliyetlerinin bilişim altyapısı kullanılarak karar destek sistemi yardımı ile gerçekleştirilmesi hedeflenmiştir. Afet yönetiminde sorumlu kuruluşlar arası etkin talep ve kaynak yönetimi, veri yönetimi, nakliye süreç yönetimi, ekip yönetimi, bildirim yönetimi tasarlanmış ve gösterge paneli, raporlama ve harita tabanlı ortak harekat resmi vasıtası ile etkin olay yönetimine imkan sağlanmaktadır. Mekansal Bilgi Sistemi ile bütün kurum ve kuruluşlardan afet yönetiminde kullanılabilecek mekansal veriler fiziksel olarak ve/veya web servisleri vasıtasıyla toplamak suretiyle merkezi bir mekansal veritabanı oluşturulmuştur. İyileştirme Sistemi ile de afet sonrası yürütülen iyileştirme çalışmalarının elektronik ortamda devam ettirilmesi sağlanarak birbirine girdi sağlayan çalışmalar arasındaki tutarlılık sağlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Afet yönetimi, karar destek sistemi, bilgi yönetimi 4. İnsani Yardım Lojistiğinde Konteyner Atamasının Tek ve Çok Amaçlı Modelleme ile Karşılaştırılması Ayşenur Şahin-Arslan, Abdullah Gül Üniversitesi, Alp Ertem Afetler insan hayatı ve çevreye verdikleri zararlar açısından birçok yıkıcı etkileri bulunan olaylardır. Afetlerin oluşma zamanı ve yeri önceden tahmin edilememektedir. Bu belirsizlik de afete yardım operasyonlarının doğru şekilde yönlendirilmesini zorlaştırmaktadır. Türkiye’de 1999 Marmara-Düzce depremleri ve 2011 Van depremini göz önüne alacak olursak en çok rastlanan afet tipi depremlerdir. Depremler, Türkiye’deki her şehirde farklı yıkıcı güç göstermektedir. Bunun sebebi bina ve zemin kalitesi farklılıklarından oluşabilmektedir. İnsani yardım lojistiğinde yardım malzemeleri daha çok afet riski bulunan şehirlerin yakınlarında depolanmaktadır. Afet sonrası ihtiyaç durumunda ilk birkaç gün bu depoların kullanımı insan hayatı ve afet sonrası erken müdahalede kritik önem taşımaktadır. Bu çalışmanın amacı yük konteynerlerinin geçici depolama aracı olarak kullanıldığı bir sistemde afetzedelere en kısa sürede müdahaleyi sağlamaktır. Bu amaçla talep noktası (afet şehri) ile arz noktası (konteyner şehri) arasındaki mesafeyi en aza indirecek şekilde depolanacak konteynerlerin miktarı ve yeriyle birlikte içinde depolanacak çadır miktarlarını bulan iki matematiksel model geliştirilmiştir. İlk modelde sadece arz ve talep noktaları arasındaki mesafe enazlanırken ikinci modelde mesafe ve yıkıcı güç belli katsayılarla ağırlıklandırılmaktadır. Afet ve konteyner şehirleri olarak Türkiye’nin 81 ili temel alınmıştır. Modeller deprem haritası verileri, risk altındaki nüfus ve şehirlerarası mesafe cetveli kullanılarak test edilmiştir. Modeller pratikte test edilmemiş ancak gerçek hayat verileriyle oluşturulmuştur. Oluşturulan her iki modelden alınan en iyi sonuçlar kendi içerisinde arz-talep noktası eşleşmeleri, toplam mesafe, toplam yıkıcı güç parametreleri bazında karşılaştırılmıştır. Çalışmadan elde edilen sonuçla arz-talep noktası eşleştirmelerinin mesafe ve yıkıcı güç parametreleri ağırlıklandırıldığında hem toplam mesafe hem de toplam yıkıcı güç olarak iyileştirilebileceği gözlenmiştir. Bu çalışma TÜBİTAK 3501 Kariyer Programı kapsamındaki 113M493 nolu projeyle kısmen desteklenmiştir. Anahtar Kelimeler: İnsani yardım lojistiği, deprem riski, konteyner, çok amaçlı matematiksel modelleme ÇrE311 Oturum - Doğal Kaynaklar Yönetiminde YAEM - Türkiye Uygulamaları Çarşamba 17:15-18:45, IE 311 Küme: Doğal Kaynaklar Yönetiminde YAEM Oturum Başkanı: Uzay Karahalil (Karadeniz Teknik Üniversitesi) 1. Maden Üretimi Planlama ve Çizelgeleme Üzerine Bir Tam Sayılı Programlama Uygulaması Burcu Karaöz, Yaşar Üniversitesi, Onur Alper Kılıç, Armağan Tarım Bu çalışmada orta ölçekli bir maden işletmesinin sahip olduğu kömür cevherinin çıkarılmasında kullanılabilecek, uzun vadeli üretim planlaması ve çizelgelemesi problemi ele alınmıştır. Bir maden ocağı için biçilen ömür kapsamında üretime nereden başlanıp ne yöne devam edeceği ve bu doğrultuda elde edilecek yaklaşık karı bilmek firmaya önemli bir avantaj sağlamaktadır. Bu sayede açık ocak madenciliği yapan firma, pasa döküm alanını değiştirmek zorunda kalmadan, her yıl yaklaşık olarak ne kadar üretim yapacağı ve ne kadar kar elde edeceği hakkında bilgi sahibi olmaktadır. Bu amaçla literatürde yer alan tam sayılı programlama modellerinden biri kullanılmıştır. Firmanın üretim planlama konusundaki problemlerinin çözümü amacıyla kömür ocağına ait cevher bilgilerine erişilmiştir. Buna göre ocak örtü kazı ve cevher bloğu olmak üzere 10*10*10 boyutlarında 20503 bloğa ayrılmış ve her blok için var olan kalori değerine göre ekonomik değer belirlenmiştir. Ardından bu bilgiler ile maden ocağının 5 yıl işletilmesi şartıyla, her bloğun karının net bugünkü değerini maksimize etmek için, amaç fonksiyonu oluşturulmuştur. Üretim esnasında önem taşıyan rezerv, eğim, üretim kapasitesi ve işleme kapasitesi kısıtlarının da formülize edilmediyse matematiksel model tamamlanmıştır. Oluşturulan matematiksel modelin Python programı ve Gurobi optimizasyon çözücüsünden yaralanılarak çözdürülmüştür. Sonuç olarak firmanın, kömür ocağında bulunan toplam 20503 adet kömür ve dekupaj bloğunun; 3790’ının birinci yıl, 3946’sının yıl, 4351’inin üçüncü yıl, 3140’ının dördüncü yıl, 5276’sının beşinci yıl çıkarması planlanmıştır. Firma bu üretim planına uygun bir şekilde üretim faaliyetlerini gerçekleştirebilirse elde edeceği toplam kârın net bugünkü değeri 49.805.396,5 TL olacaktır. Buna göre firma senelik yaklaşık olarak 10.000.000 TL kâr elde edilebilecektir. Firma mühendisinin ilgili ocak hakkında öngörüsü, bu kömür ocağından 5 yıl boyunca toplamda yaklaşık olarak 30.000.000TL kazanmayı hedeflediklerini ve en az örtü kazı toprağı (dekupaj bloğu) bulunan, bölgeden kazıya başlamayı planladıklarını belirtmişlerdir. Buna göre yapılan en iyileştirme çalışmasının firmaya yaklaşık %65 daha fazla kâr sağlayacağı, firmanın çalışma sonucunda çıkan üretim plan ve çizelgesine uymasının yararına olacağı sonucuna varılmıştır. Anahtar Kelimeler: Üretim yönetimi, planlama, maden üretim planlama, maden üretim çizelgeleme, kantitatif yöntemler, tam sayılı programlama 2. Yeraltı Kömür Madenciliğinde Devamlı Aralıklı İş Örneklemesi Tekniğiyle Verimlilik Analizi ve TTK ' da Örnek Bir Uygulama Gürsel Yıldırım, Türkiye Taşkömürü Kurumu Performans; amaçlı ve planlanmış bir etkinliğin, bu etkinlik sonucunda, amaçlanan hedefe yönelik olarak, belirli bir zamanda nicelik ve/veya nitelik olarak gerçekleştirilme derecesidir. Ölçüm analizlerinde toplam (genel) performansı belirlemeye en yakın gösterge Verimliliktir. İnsanın zihinsel ve bedensel performansının bileşkesinden oluşan üretim gücünün göstergesi olan verimliliğin; bu temel nedenle, özellikle emek-yoğun işkollarında düzenli olarak ölçülmesi bilimsel bir zorunluluktur. Temel amaç; yeraltında yüksek maliyetlere neden olacak teknolojik yenilenme yatırımları olmaksızın, iş etüdü çalışmalarıyla verimliliğin yükseltilmesidir. Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK), ağırlıklı olarak emek-yoğun üretim sistemiyle yeraltı maden işletmeciliği yapmaktadır. Derin kod madenciliği olarak tanımlanan Kurum faaliyetlerinde, üretimin temel belirleyicisi işgücü olmaktadır. Devamlı aralıklı iş örneklemesi (DAİÖ), tempolu olarak uygulanan, birden fazla işçi ve/veya makinalar tarafından yapılan işlerde kullanılan ve bu özelliği dolayısıyla ayak, taban, lağım, kuyu, baca vb. yeraltı işyerlerinde iş standartlarının saptanmasında uygulanabilecek biricik tekniktir. Madencilikte "ayak" olarak isimlendirilen ana üretim yerinde yapılan etüt çalışmasında özetle; İşyeri çalışma koşulları (damar özellikleri), ergonomik şartlar, çalışma biçimi, kullanılan malzeme yapılan iş miktarı yer almıştır. Etütte diğer gözlem ve bulgular olarak iş etüdünden önce ön gözlem yapılmıştır. Gözlem aralığı, 2 işçiyi gözlemleyebilecek şekilde saptanmıştır. Efektif çalışma zamanları toplamı bulunmuştur. Usta ve yedek için normal (75) ve standart tempoda (100) iş süreleri saptanmıştır. Usta ve yedek için normal ve standart tempoda çoklu etkinlik diyagramları çizilmiştir. Vardiyada üretilebilecek kömür miktarı hesaplanmıştır. (normal ve standart tempoda) potansiyel üretim analizi yapılmıştır. Sonuçta; kazmacı takımı için, normal ve standart tempoda % 20 verimlilik artışının sağlanacağı ortaya konmuştur. Etken olmayan sürelerin elimine edilmesiyle; 14 kazmacı takımının (28 kişi) yaptığı işin, 12 takım tarafından yapılacağı ve vardiyadaki 150 ton üretimin 207 ton olarak gerçekleşeceği saptanmıştır. Çalışma; özellikle emek-yoğun işkollarında anlamlı verimlilik artışları sağlayan İş Etüdü tekniklerinin, Havzada yaygınlaşması ve kurumsallaşmanın önemini ortaya koymaktadır. Anahtar Kelimeler: İş etüdü, DAİÖ, kazı etüdü, verimlilik, yeraltı kömür madenciliği 3. Türkiye için Organik Tarım Planı Bulut Aslan, ICRON Teknoloji Bilişim A.Ş., Yonca Demir Bu çalışmada doğrusal programlama kullanarak Türkiye nüfusunun tamamını organik ürünlerle beslemenin mümkün olup olmadığı araştırıyoruz. 81 il ve 108 farklı ürün içeren matematiksel modelde yaklaşık 750 bin değişken ve 28 bin kısıt bulunuyor. Yarım dakikadan az bir zamanda çözülen problem için alınan sonuçlara göre her bireyi 2300 kalori, 94 gr protein, 58 gr yağ ve 371 gr karbonhidrat içeren bitkisel organik tarım ürünleriyle beslemek mümkün. Bunu yaparken Türkiye’deki ekilebilir alanların sadece %65’i yeterli oldu, meralar ise hayvansal üretim için bırakıldı. Hayvansal ürünleri çalışmamızın bir sonraki aşamasında planlamaya katacağız. O aşamada artmış olan ekilebilir arazinin bir kısmı yemlik üretiminde kullanılacak, bir kısmı da ihracata yönelik üretime ayrılacaktır. Modeldeki kısıtlar her ilin ekilebilir alanında il nüfusunun ihtiyacını karşılayacak şekilde organik gıda üretimi yapılmasını sağlıyor. Aynı zamanda fazla üretime de izin veriyor, bu fazlalık kendine yetmeyen başka bir ilin ihtiyacını karşılamak üzere gönderilebiliyor. Hala fazla varsa bu alan ihracata yönelik kullanmak üzere ayrılıyor. Eğer üretim yeterli değilse uygun değişkenler yoluyla eksik gıda miktarının hesabı tutuluyor. Modelin amacı gıdanın ilden ile kat ettiği toplam mesafeyi dolayısıyla yakıt tüketimini ve herhangi bir ilde eksik kalan gıda miktarını en aza indirmek. Mesafeler hesaba katılınca model kendine yetmeyen bölgelere üretim fazlası olan en yakın ilden ürün transfer ediyor, örneğin sonuçlara göre İstanbul'un gıda ihtiyacının büyük kısmı (86 farklı ürün için) mümkün olduğunca çevre illerden karşılanıyor. Bu çalışmada doğrusal programlama kullanarak halkımızın daha sağlıklı ve dengeli, iyi yağlar ve iyi karbonhidratlar içeren organik bir menü ile beslenmesinin mümkün olduğunu gösterdik. Sonuç olarak tamamen organik tarıma geçmiş bir Türkiye, hem toprağa, suya, havaya ve biyolojik yaşama saygılı bir tarım yöntemi kullanarak sürdürülebilirliğe katkıda bulunacak hem de kendi halkını sağlıklı bir şekilde besleyebilecek. İhracata ayrılan toplam 8.9 milyon hektar alanda ise birim fiyatı yüksek değerli organik ürünler üretebilecektir. Anahtar Kelimeler: Doğrusal programlama, tarımsal modelleme, organik tarım, sürdürülebilirlik, çevre dostu tarım 4. Yangın Riskinin Modellenmesi ve Amenajman Planlarına Yansıtılması: Köprülü Kanyon Milli Parkı Örneği Uzay Karahalil, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Selahattin Köse Meşcerelerin orman yangınlarına olan duyarlılıklarının belirlenmesi ve silvikültürel müdahalelerin yangın riskini azaltacak şekilde tasarlanması ormanların planlanmasında öncelikler arasına girmiştir. Türkiye’de yılda ortalama 1007 orman yangını meydana gelmekte ve 24 414 ha alan zarar görmektedir. Teknolojinin etkili kullanımı, haberleşme ve ulaşımdaki gelişmeler ve yangınla etkili mücadeleye karşın, son yıllarda bahsedilen ortalamanın üzerine çıkıldığı görülmektedir. Ülkemizde ormanların sürekliliğini hedefleyen orman amenajman planlarının orman yangınlarını da dikkate alarak düzenlenmesi kaçınılmazdır. Bununla birlikte, hazırlanacak amenajman planlarının sezgisel yöntemler yerine bilimsel karar verme tekniklerini dikkate alarak düzenlenmesi ve farklı alternatifler sunabilmesi gerekmektedir. Bu amaçla; Köprülü Kanyon Milli Parkı içerisinde, Kızılçamın baskın tür olduğu ve bu nedenle yangına son derece hassas olan 5000 ha büyüklüğünde bir çalışma alanı belirlenmiştir. Seçilen alan aynı zamanda 2008 Ağustos ayında meydana gelen ve yaklaşık 16000 hektarı orman olmak üzere toplam 24000 ha alanı tahrip eden şiddetli Serik-Taşağıl (Antalya) orman yangınına komşudur. Gerçekleştirilen çalışmada, çıkan orman yangınları meşcere yapıları ile ilişkilendirilerek modellenmiştir. Yangın sicil fişleri (kayıtları) kullanılarak, yangının çıktığı tarihteki göğüs yüzeyi, ağaç sayısı, hacim yaş, bakı, yol ve yerleşim yerine olan uzaklık, gibi birçok farklı parametre bağımsız değişken olarak belirlenerek çıkan orman yangınları ile ilişkiye getirilmiş ve bir lojistik regresyon modeli geliştirilmiştir. Sonuçta, yangın riskinin minimize edilmesi ya da odun üretiminin eniyilenmesi gibi farklı amaçları içerebilecek, doğrusal programlama (DP) modeli kurularak alternatif planlama seçenekleri oluşturulmuş ve LINDOTM ile çözülmüştür. Ormanın yapı ve kuruluşunda değişikliğe neden olan model çıktıları, 50 yıllık planlama yörüngesi boyunca değerlendirilmiştir. Sonuç olarak, orman amenajman planlarının, orman yangınlarını dikkate alacak şekilde düzenlenmesi gerektiği ve yangınların planlara yansıtılmasında yöneylem araştırması tekniklerinin kullanılmasının kaçınılmaz olduğu anlaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: Orman yangınları, orman amenajman planı, doğrusal programlama, köprülü kanyon milli parkı ÇrE103 Davetli Oturum - Veri Analizi IV Çarşamba 17:15-18:45, IE 103 Küme: Veri Analizi Oturum Başkanı: Tülin İnkaya (Uludağ Üniversitesi) 1. Matematik Tabanlı Kümeleme Algoritmaları Üzerine Burak Ordin, Ege Üniversitesi, Elvin Nasibov Veri kümeleme problemi veri madenciliği alanı içerisindeki temel çalışma alanlarından bir tanesidir. Tıp, mühendislik, ekonomi vb.. alanlarda önemli bir veri analizi yaklaşım yöntemidir. Temelde kesin (hard) ve bulanık (soft-fuzzy) olarak iki sınıfa ayırabileceğimiz kümeleme problemleri için bu çalışmada kesin kümeleme problemleri ele alınmıştır. Kesin kümeleme için düzgün olmayan ve konveks olmayan matematiksel modeller ele alınıp, bunların avantajları açıklanmış ve ifade edilen matematiksel modelleri kullanarak çalışan bir artımlı algoritma önerilmiştir. Önerilen algoritma literatürde yeralan algoritmalarla, bilinen veri setleri üzerinde hesaplama denemeleri yapılarak kıyaslanmıştır. Bu çalışma 113E763 nolu TÜBİTAK projesi desteği kapsamında gerçekleştirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Kümeleme, veri madenciliği, optimizasyon, artımlı algoritma 2. Saatlik Elektrik Taleplerinin Bölgesel Nicelik Regresyon Modeli ile Tahminlenmesi: Hollanda ve Türkiye Verisine Uygulama Elçin Kartal Koç, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Cem İyigün Elektrik talebinin ne olacağı ve bunun nasıl karşılanacağı tüm dünyada da tartışılan bir konudur. Yeni teknolojilerin girişi, modern enerji kaynaklarına geçiş ve fiyatların etkisi bu talebi etkileyen önemli faktörlerdendir. Elektrik sektöründe faaliyet gösteren şirketler ekonomik gelişimleri için bu faktörleri göz önüne alarak müşterilerinin taleplerini tahmin etmek istemektedirler. Tahminlerdeki her sapma şirketlere önemli maliyetler doğurabilmektedir. Bu nedenle elektrik sektöründe doğru tahminler yapabilmek için uzun vadeli tahminler yerine kısa süreli, yani saatlik tahminlerin yapılması daha etkilidir. Kısa dönem elektrik tahminleri için özbağlanımsal tümleşik hareketli ortalama (ARIMA), mevsimsel özbağlanımsal tümleşik hareketli ortalama (SARIMA) gibi yöntemlerin yanı sıra, bulanık mantık, yapay sinir ağları gibi esnek ve uyarlanabilen yöntemler en sık kullanılan yöntemlerdir. Bu yöntemlerle ortalama elektrik talep değerleri için noktasal tahminler yapılmaktadır. Bu çalışmada, saatlik elektrik tahminleri için ortalama talep tahminleri yerine taleplerin dağılımına yönelik daha geniş tahmin becerisi sağlayan bölgesel nicelik regresyon (local quantile regression) modelinin kullanılması önerilmektedir. Bu yöntemin var olan yöntemlere olan avantajı hiçbir dağılım varsayımına dayanmaması ve daha esnek tahmin bilgisi vermesidir. Buna ek olarak, farklı niceliklerdeki (quantiles) taleplerin tahminini sağlayarak en uygun ekonomik karaların verilmesi için gerekli olan bilgiyi sağlaması açısından da diğer yöntemlere göre daha etkilidir. Bu çalışmada, bölgesel nicelik regresyon modelleri Hollanda ve Türkiye gibi kararlılık açısından farklı özelliklere sahip iki tür elektrik talep verilerine uygulanmıştır. Elde edilen sonuçlarla önerilen yöntemin kararlı yapıdaki Hollanda elektrik verisi ile kararsız ve daha çok değişkenlik bulunduran Türkiye elektrik verisindeki tahmin performansı karşılaştırılmıştır. Anahtar Kelimeler: Elektrik talep tahmini, bölgesel nicelik regresyon modeli, ARIMA modeli 3. Müşteri Yorumlarının Metin Madenciliği Yöntemleri Kullanılarak Önceliklendirilmesi Kubilay Başıbüyük, Aselsan A.Ş., Çağrı Sarıgöz, Cem İyigün Bu çalışmada metin madenciliği yöntemleri kullanılarak müşteri yorumlarının önceliklendirilmesini gerçekleştirmek amacıyla tasarlanmış bir yöntem anlatılmaktadır. Çalışma için bir web sitesi tarafından sitenin geri bildirim mekanizması aracılığıyla toplanmış gerçek müşteri yorumları kullanılmıştır. Müşteri yorumlarının bir kısmı uzmanlar tarafından “faydalı”, “faydasız” ve “nötr” olarak sınıflandırılmıştır. Faydalı yorumlar web sitesi ve özelliklerinin iyileştirilebilmesini sağlayabilecek, kullanıcı deneyiminin iyileştirilmesinde geri bildirim olarak kullanılabilecek yorumlar olarak tanımlanmıştır. Faydasız yorumlar küfür, argo ve hakaret içeren, rahatsız edici içeriğe sahip yorumlar olarak değerlendirilmiştir. Nötr yorumlar ise herhangi bir iyileştirme önermeyen ve rahatsız edici içerik içermeyen metinler olarak tanımlanmıştır. Oluşturulan yöntemin performansı sınıflandırılan yorumlar kullanılarak ölçümlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Metin madenciliği, metin işleme, metin analizi, metin sınıflandırma, yorum önceliklendirme, iş analitiği 4. Spektral Kümeleme Algoritmalarında Benzerlik Çizgelerinin Karşılaştırılması Tülin İnkaya, Uludağ Üniversitesi Spektral kümeleme, çeşitli şekillerdeki kümeleri bulması ve kolay uygulanabilirliği nedeniyle örüntü tanıma ve metin madenciliğinde yoğun olarak kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntemde, veri setine ait benzerlik çizgesine spektral analiz uygulanarak kümeler bulunmaktadır. Literatürde benzerlik çizgesinin nasıl seçileceği konusunda sistematik bir çalışma yoktur. Bu çalışmada, benzerlik çizgelerinin spektral kümeleme algoritmalarına olan etkisi incelenmiştir ve yeni bir benzerlik çizgesi önerilmiştir. Önerilen benzerlik çizgesi uzaklık, yoğunluk ve bağlantı ilişkilerine göre oluşturulmaktadır ve herhangi bir parametre içermemektedir. Önerilen yaklaşım, K-En Yakın Komşuluk, ε-Komşuluk, Tam Bağlantılı Komşuluk ve Gabriel Çizgesi ile karşılaştırılmıştır. Sentetik ve gerçek hayat veri setleri ile yapılan deneysel çalışmalarda önerilen yöntemin kümeleme doğruluğunu arttırdığı görülmüştür. Ayrıca, yapılan duyarlılık analizinde önerilen yöntemin özellik sayısı arttığında ve veri seti dönüşümlerinde etkili sonuçlar verdiği belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Benzerlik çizgesi, gabriel çizgesi, k-en yakın komşuluk, örüntü tanıma, spektral kümeleme ÇrE306 Oturum - YAEM Eğitimi II Çarşamba 17:15-18:45, IE 306 Küme: YAEM Eğitimi Oturum Başkanı: Hüseyin Avni Es (Karadeniz Teknik Üniversitesi) 1. Endüstride Endüstri Mühendislerinden Beklenen Nitelikler Abbas Dündar, Maltepe Üniversitesi, Başak Başel, Elif Naz Avcı Bu çalışmada endüstrinin istihdam etmek istediği endüstri mühendislerinde ne gibi özellikler aradıkları araştırılmıştır. Bunun için öncelikle Türkiye’de yaygın kullanıma sahip bir insan kaynakları sitesinde yer alan endüstri mühendisliği ile ilgili iş ilanları incelenmiş, buna ek olarak sınırlı sayıda da olsa değişik sektörlerde çalışan endüstri mühendislerinden anket yolu ile bilgi alınmıştır. Bu bilgilerin analizi sonucunda endüstri mühendislerinin kullanacağı araç, teknik ve yazılımlar ve sahip olması beklenen sertifikalar ile birlikte endüstri mühendislerinin istihdam edildiği sektörler, çalıştığı görevler konularında istatistikler çıkarılmıştır. Böylelikle hem endüstri mühendisliği öğrenim programlarının sektör beklentileri ile ne kadar uyumlu olduğu, hem de bir endüstri mühendisliği mezun adayının iş bulma konusunda daha rekabetçi olmak adına kendisini hangi alanlarda geliştirmesi gerektiği sorularına cevap aranmıştır. Anahtar Kelimeler: Endüstri mühendisliği eğitimi, insan kaynakları, istatistiksel veri analizi, veri madenciliği 2. Kitlesel Bireyselleştirme için Endüstri Mühendisliği Odaklı Yeni Performans Ölçütlerinin Geliştirilmesi Fatih Topaloğlu, Fatih Üniversitesi, Merve Erol, Halil Balıkçı, İkbal Kaya, Ahmeda Ghaly, Tarık Küçükdeniz Firmaların rekabet edebilirliklerinin devamı için müşteri talep ve algısındaki değişimleri sürekli takip edebilmeleri hayati önem taşımaktadır. Günümüzde müşteri talebinin yüksek değişkenlik ve düşük maliyet odaklı olduğu görülmektedir. Firmaların aynı ürünün çok sayıda değişik modelini, kitlesel imalatın belirlediği maliyet avantajından uzaklaşmadan üretebilmelerinin yolu kitlesel bireyselleştirme uygulamalarıdır. Bu kapsamda faaliyet göstermek isteyen tüm firmalar bir ölçüde kitlesel bireyselleştirme yapmakta veya yapmak istemektedirler. Firmaların kitlesel bireyselleştirme uygulamalarında hangi aşamada oldukları ve ne kadar başarılı olduklarını ölçmek için çeşitli anahtar performans ölçütleri geliştirilmiştir. Literatürde Choice Navigation Metrics, Solution Space Development Metrics ve Robust Process Design Metrics gibi performans ölçütleri tanımlanmıştır. Bu çalışmada Endüstri Mühendisliği bakış açısı ve Endüstri Mühendisliği kavramları dahilinde, firmaların iç süreçlerinin kitlesel bireyselleştirmedeki konum ve başarımını ölçen yeni ölçütler geliştirilecek, geliştirilen ölçütlerin uygulanabilirliği araştırılacak, bu amaçla çok sayıda firmaya anket yolu ile ulaşılıp durum tespiti ve analizi yapılacaktır. Anahtar Kelimeler: Kitlesel bireyselleştirme, üretim sistemleri 3. İşletme Büyüklüklerine ve Sektörlerine Göre İşletmelerde Kullanılan Endüstri Mühendisliği Yöntem ve Tekniklerinin Araştırılması Hafize Yılmaz, Haliç Üniversitesi, Kenan Özden, Merve Yaylalı Günümüzde işletmelerin yoğun rekabet ortamında ayakta kalabilmeleri, var olan kaynaklarını etkin ve verimli bir biçimde kullanmaları ile mümkün olabilmektedir. İşletmelerde ortaya çıkan sorunlar, aslında arka plandaki daha büyük yapısal sorunlarla ilişkilidir. Bu problemlere eğilme ve sorunu temelinden çözme çalışmaları, sistem yaklaşımı ile işletme sorunlarına eğilen ve sorunların ortaya çıkmasını sağlayan Endüstri Mühendisliğinin çalışma kapsamındadır. Ülkemizde ve gelişmiş ülkelerde yapılan araştırmalar, sorunların çok büyük bölümünün işletme yönetimi, teknik ve örgütsel planlama, iş akışı, sermaye kullanımı, süreçler vb konuları içeren yöntem yanlışlığından kaynaklandığını göstermektedir. Doğru yöntemi kullanmak ise bilimsel bilgiyi gerektirdiğinden ancak Endüstri Mühendisliği ve İşletmecilik eğitimi ile sağlanabilir. Bu bağlamda bu çalışmanın amacı, Endüstri Mühendisliği yöntem ve tekniklerinin sektörlere göre, özellikle endüstri işletmelerinde ve fabrikalarda kullanılıp kullanılmadığı, kullanılıyorsa ne oranda kullanıldığı, işletme sahipleri ve çalışanlar tarafından bilinip bilinmediği konusunda araştırma yapılarak kullanılan yöntem ve teknikler hakkında bulgular elde etmektir. Bir başka deyişle, bu yöntemlerin ortaya koyulması ve işletmelerde hangilerinin, nerelerde, nasıl ve ne amaçlarla kullanıldığı saptanmak istenmektedir. Ayrıca Endüstri Mühendisliğinin işletmelerde ne kadar tanındığı, Endüstri Mühendislerine gereksinim duyulup duyulmadığı, Türkiye’nin çalışma koşullarına göre Endüstri Mühendislerinin bu koşulların neresinde yer aldığı ve Türkiye standartlarında mesleki önemlerinin ne olduğu konusundaki bulguları ortaya çıkarmak da bu çalışmanın diğer amaçlarını oluşturmaktadır. Anahtar Kelimeler: Endüstri mühendisliği, endüstri mühendisliği yöntem ve teknikleri 4. Eğitim Hizmetleri ile Eğitim Başarısı Arasındaki İlişki Üzerine Bir Araştırma Hüseyin Avni Es, Marmara Üniversitesi, Coşkun Hamzaçebi, Seniye Ümit Oktay Fırat Eğitim, bireyin davranışlarında istendik değişiklikler meydana getirme sürecidir. Eğitimin bireyde meydana getirdiği değişim dolayısıyla sosyal hayata ve ülke ekonomisine de yansımaktadır. Toplumun kültür düzeyini artırmak, bilinçli ve sosyal huzura kavuşmuş toplum oluşturmak, modern, sanayileşmiş ve sürdürülebilir kalkınmaya sahip bir ülke konumuna gelmek, eğitim seviyesinin yükseltilmesiyle gerçekleşebilmektedir. Bu nedenle eğitim devletin sosyal görevleri arasında önemli bir yer teşkil etmektedir. Eğitim hizmetlerinin topluma etkin ve eşit bir şekilde sunulması eğitimin politikalarının en önemli prensiplerindendir. Ancak siyasi, coğrafi, ekonomik vb. etkenlerden dolayı bu durum her zaman eşit bir şekilde sağlanamamaktadır. Bu çalışmada, Türkiye’de illerin aldıkları eğitim hizmetleri ile Yükseköğretime Geçiş Sınavında elde ettikleri eğitim başarı sıralaması arasındaki ilişki araştırılmıştır. Öncelikle illerin eğitim hizmetlerine etki eden kriterler belirlenmiştir. Her bir il için, okul öncesi, ilk ve ortaöğretim seviyelerinde; okul, derslik, öğretmen sayısı, illerin eğitim yatırımları gibi. kriterler kullanılarak TOPSIS yöntemi aracılığıyla il sıralamaları elde edilmiştir. Bu sıralama sonuçları ile Yükseköğretime Geçiş Sınavına göre illerin başarı sıralamaları karşılaştırılmış ve elde edilen sonuçlar analiz edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Eğitim, sıralama, TOPSIS 2 10 Eylül Perşembe Oturumları 2.1 Oturum Kümeleri Programı Salon 10:30 12:00 PrB 13:15-14:55 PrC 15:00-16:30 PrD 16:45-18:15 PrE IE104 IE102 Çok Kriterli Karar Verme Çok Kriterli Karar Verme Çok Kriterli Karar Verme Çok Kriterli Karar Verme Çok Kriterli Karar Verme Çok Kriterli Karar Verme Çok Kriterli Karar Verme Çok Kriterli Karar Verme MM25 Optimizasyon Optimizasyon Optimizasyon IE105 Modern İmalat Optimizasyon Modern İmalat Üretim Yönetimi Üretim Yönetimi IE106 IE301 Çizelgeleme Yer Seçimi ve Lojistik Çizelgeleme Yer Seçimi ve Lojistik Çizelgeleme Yer Seçimi ve Lojistik Çizelgeleme Yer Seçimi ve Lojistik IE04 Enerji Yönetimi Enerji Yönetimi Enerji Yönetimi Enerji Yönetimi IE300 Kalite Yönetimi Sağlık Sistemleri İnsani Yardım Lojistiği Kalite Yönetimi Sağlık Sistemleri İnsani Yardım Lojistiği Kalite Yönetimi Sağlık Sistemleri Kalite Yönetimi IE103 Doğal Kaynaklar Veri Analizi Doğal Kaynaklar Veri Analizi Doğal Kaynaklar Veri Analizi Doğal Kaynaklar Veri Analizi IE306 Hizmet Sistemleri Sistem Düşüncesi Bilgi Sistemleri Bilgi Sistemleri IE139 IE227 IE311 İnsani Yardım Lojistiği 2.2 Sunum Özetleri PrB104 Oturum - AHP Uygulamaları Perşembe 10:30-12:00, IE104 Küme: Çok Kriterli Karar Verme Oturum Başkanı: Yavuz Selim Özdemir (İstanbul Arel Üniversitesi) 1. AHP ile Kullanılacak Simülasyon Programının Seçilmesi Gözde Arslan, Atatürk Üniversitesi, Bahar Özyörük Depolar bir maliyet unsurudur, ancak kendisinden önceki ve sonraki operasyonlarda ekonomi ve verimlilik yaratarak toplam zincirin optimizasyonunu sağlamaları açısından vazgeçilmezdir. Bu çalışma askeri ürünler üreten bir firmanın depo bölümünde gerçekleştirilmiştir. Mevcut durumun simülasyonunu yapacak programa karar vermek için çok kriterli karar verme tekniklerinden Analitik Hiyerarşi Prosesi yöntemi kullanılmıştır. AHP bir karar hiyerarşisi üzerinde, önceden tanımlanmış bir karşılaştırma skalası kullanılarak, gerek kararı etkileyen faktörler ve gerekse bu faktörler açısından karar noktalarının önem değerleri açısından, birebir karşılaştırmalara dayanmaktadır. Alternatif üç simülasyon programı ARENA, ProModel ve FLEXSIM bu yöntemle değerlendirilmiş ve sonucunda ARENA simülasyon programı firmanın depo bölümünde uygulanmak üzere uygun bulunmuştur. Anahtar Kelimeler: AHP, depo, simülasyon 2. Analitik Hiyerarşi Süreci ve Analitik Ağ Süreci ile Topçu Mühimmat Seçimi Mehmet Aktan, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Gökhan Karabacak Silahlı kuvvetlerde topçu sınıfının birincil amacı, mühimmat kullanarak karşı kuvvetlerin en az hata ile, en kısa zamanda, en fazla etki alanıyla, en fazla zayiatla ve en düşük maliyetle etkisiz hale getirilmesidir. Bu noktada mühimmatların hangi önceliğe göre seçileceği büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmada, çok kriterli karar verme tekniklerinden yararlanarak bu karar verme problemi çözülmeye çalışılmıştır. Mühimmat seçiminde etkili olan kriterler belirlenmiş (maliyet, sapma miktarı, zayiat verme, etki alanı, hazırlama zamanı) ve bu çok kriterli karar verme probleminin Analitik Hiyerarşi Süreci (AHP) ve Analitik Ağ Süreci (ANP) teknikleri ile elde edilen çözümleri değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: AHP, ANP, mühimmat seçimi, topçu 3. Tedarikçi Medikal Firmasının Bütünleşik AHP ve Bulanık VIKOR Yöntemi ile Seçimi: Sağlık Sektöründe Bir Uygulama Şeyma Yayla, Atatürk Üniversitesi, Betül Turanoğlu, Sinan Öztaş, Gökay Akkaya Erzurum Sağlık sektöründeki bilimsel laboratuarlarda yapılan çalışmaların yüksek performans göstermesi, sadece çalışanların değil aynı zamanda kullandıkları cihazları tedarik ettikleri medikal firmaların da performanslarına bağlıdır. Bundan dolayı laboratuvarda çalışanların hangi medikal firmasını tercih edecekleri önemli bir karar problemi olarak karşılarına çıkmaktadır. Bu çalışmada, Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Bilimsel Laboratuvarında kullanılan ve DNA-RNA-Protein izolasyonu yapan bir cihazın satın alınacağı medikal firmasının seçimi, AHP ve bulanık VIKOR yöntemleri kullanılarak yapılmıştır. Kriterlerin belirlenmesi ve karar matrislerinin oluşturulması, cihaz alımından sorumlu olan uzman kişilerden alınan bilgiler doğrultusunda oluşturulmuştur. Problemde belirlenen 7 kriterin ağırlıkları AHP yöntemiyle, 4 alternatif medikalin değerlendirilmesi ise bulanık VIKOR yöntemi ile yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Tedarikçi seçimi, AHP, bulanık VIKOR 4. AHP-TOPSIS Yöntemi ile İlaç Firmalarının, İlaç Etken Maddesi için Alacağı Yatırım Kararları Üzerine Bir Uygulama Yavuz Selim Özdemir, İstanbul Arel Üniversitesi, Selma Akkök Türkiye’ de ölüme sebep olan hastalık gruplarının başında dolaşım sistemi hastalıkları gelmektedir. Dolaşım sistemi hastalıkları nedeniyle gerçekleşen ölümlerin büyük bir çoğunluğunu ise sırasıyla iskemik kalp hastalığı, serebro-vasküler hastalıklar, hipertansif hastalıklar ile diğer kalp hastalıklarından kaynaklanmaktadır. Bu alanda Türkiye ve dünyada en çok kullanılan ilaçlar arasında ön sıraları kanda lipit düzeyini düşüren ilaçlar (antihiperlipidemik ilaçlar) ile kan basıncını düşüren ilaçlar (antihipertansifler) almaktadır. Bu çalışmada, ilaç endüstrisinde stratejik portföy yönetim kararlarında olası antihiperlipidemik ve antihipertansif jenerik ilaç geliştirme projelerinin neler olabileceği konusunda AHP ve TOPSIS yöntemleri beraber kullanılmıştır. AHP yöntemi ile kararı etkileyen faktörlerin önem skalası belirlenip, TOPSIS yöntemi ile bu karar noktalarının ideal çözüme yakınlığı prensibine dayalı olarak karar noktaları sıralanmıştır. Bu amaçla antihiperlipidemik olarak üç ilaç seçilirken, antihipertansif olarak sartanlar grubundan beş ilaç seçilmiştir. Bu ilaçlar, primer fizibilite parametreleri, net güncel değer (NPV), ve İç Verim Oranı (IRR) gibi kriterler açısından karşılaştırılmış, elde edilen sonuçlar yardımı ile yerel veya küresel projelerden hangisine odaklanıp hangi ilaç etken maddesine yatırım yapılması gerektiği sorusuna cevap aranmıştır. Anahtar Kelimeler: Çok kriterli karar verme, AHP -TOPSIS, portföy yönetimi PrB102 Davetli Oturum - Çok Kriterli Karar Verme III Perşembe 10:30-12:00, IE102 Küme: Çok Kriterli Karar Verme Oturum Başkanı: Zerrin Aladağ ( Kocaeli Üniversitesi) 1. Çok Kriterli Karar Verme Teknikleri ile Mobilya Fabrikası Yer Seçimi Ahmet Alçı, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Coşkun Hamzaçebi Tesis yeri seçimi problemleri çok sayıda araştırmacı tarafından üzerinde çalışılan konulardandır. Bu problemin bu kadar revaçta olmasının nedenlerinden birisi birçok sektörde faaliyet gösteren işletme veya kuruluşları yakından ilgilendirmesidir. Tesis yatırımlarının çok maliyetli olması ve yanlış yer seçildiğinde geriye dönüşünün çok zor oluşu yatırımcıları doğru yerin nasıl seçilmesi gerektiği hususunda oldukça düşündürmektedir. Çok sayıda alternatifin ve kriterin olduğu bu problemlerde amaç alternatifler arasından en iyi yerin bulunması ve alternatif yerlerin sıralanmasıdır. Bu nedenle tesis yeri seçimi problemine çözüm üretilirken kullanılan yöntemlerden biri de çok kriterli karar verme teknikleridir. Bu çalışmada mobilya fabrikası yeri seçiminde etkili olan kriterler ve tesis kurulabilecek alternatif şehirler belirlendikten sonra çok kriterli karar verme tekniklerinden üç farklı yöntemle analizler yapılmış ve sonuçları kıyaslanmıştır. Anahtar Kelimeler: Çok kriterli karar verme, mobilya, yer seçim problemi 2. Şerit Testerelerin Ömürlerini Etkileyen Faktörlerin Bütünleşik Taguchi-Bulanık Yöntem ile Analiz Edilmesi Seda Hatice Gökler, Sakarya Üniversitesi, Serap Ercan Cömert, Özer Uygun Günümüzdeki rekabet ortamında işletmelerin amacı kaliteli ürünü düşük maliyetle imal etmektir. Ürün seçiminde kalite büyük oranda göz önünde bulundurulmaktadır. Bu çalışmada şerit testere imalatı yapan bir firma için şerit testerelerin ömürlerine ve kalitesine etki eden faktörler, kalite iyileştirme yöntemlerinden Taguchi ve Bulanık Taguchi metotları kullanılarak analiz edilmiştir. Taguchi metodunun en önemli avantajı, ortogonal dizileri kullanarak yapılacak deney sayısını büyük ölçüde azaltmasıdır. Böylece harcanan zaman, emek ve maliyet açısından tasarruf sağlamaktadır. Klasik Taguchi yöntemine ilave olarak bulanık mantığın bütünleşik olarak kullanılmasının ise en önemli faydası, her faktör için yapılan test değerlerinin dışında ara değerlerin sonuçlarının elde edilebilmesidir. Çalışmada ilk olarak L18 ortogonal dizisi kullanılarak yapılan her bir deney için ortalama ve S/N oranları hesaplanmış ve faktörler için hangi seviyelerin daha uygun olduğunu bulunmuştur. Daha sonra varyans analizi yapılarak hangi faktörlerin şerit testerelerin ömründe önemli etkiye sahip olduğu belirlenmiştir. En önemli faktörler belirlendikten sonra bulanık mantık yönteminin bütünleşik kullanılmasıyla sayısal veriler günlük hayatta kullandığımız dilsel değişkenlere dönüştürülmüştür. Bununla birlikte girdi faktörleri ile şerit testere ömrü arasındaki ilişkiyi veren kurallar üretilmiştir. Son olarak ise durulaştırma işlemi yapılarak faktörlerin çeşitli değerlerine karşın şerit testere ömrünün ne olacağı öngörülmüştür. Anahtar Kelimeler: Deney tasarımı, taguchi metodu, bulanık taguchi metodu 3. KOBİ’lere Sağlanan Desteklerin KOBİ Performansına Etkisinin PROMETHEE Yöntemi ile Değerlendirilmesi Mehmet Akif Yerlikaya, Gazi Üniversitesi, Feyzan Arıkan Küçük ve orta büyüklükteki işletmeler (KOBİ); emek yoğun işçilik, düşük sermaye kullanımı, hızlı karar verebilme yetenekleri, düşük yönetim giderleri ve düşük maliyetli üretim gerçekleştirme kabiliyetine sahip işletmelerdir. Ülkemizdeki işletmelerin büyük bir çoğunluğunu KOBİ’ler oluşturmaktadır. Bu nedenle, KOBİ’lerin artan rekabet şartlarına uyumu, ülke ekonomisinde açısından çok önemli bir role sahiptir. Artan rekabet şartlarına uyumu güçlendirmek için; işletmelerin girişimcilik, verimlilik, teknolojik gelişmelere açıklık, pazarlama kabiliyetlerinde yetkinlik, yüksek ürün kalitesi ile hem yerli hem yabancı pazarda rekabet gücüne sahip olma niteliklerini geliştirmeleri gereği kaçınılmaz birer gerçektir. Günümüzde KOBİ’lerin söz konusu niteliklerini geliştirmeye yönelik destek ve/veya teşvik programları, gerek devlete bağlı kurumlar, gerekse özel kurumlarca yürütülmektedir. Bu çalışmada, KOBİ’lere sağlanan hibe nitelikli toplam 9 devlet desteğinin KOBİ performansına etkileri araştırılmıştır. Belirtilen nitelikler KOBİ performansını temsil eden birden çok kriter olarak ele alınmıştır. Araştırma kapsamında, 18 farklı sektör ve 4 bölgede faaliyet gösteren, anket yoluyla erişilebilen 50 KOBİ dikkate alınmıştır. KOBİ performansını temsil eden kriterlerin önem dereceleri uzman bir ekip ve KOBİ yöneticilerine uygulanan anket sonucunda AHP yöntemi ile belirlenmiştir. Anketin güvenirliği Cronbach-Alfa yöntemi ile test edilmiştir. AHP yöntemi ile elde edilen önem dereceleri, PROMETHEE II yöntemine girdi teşkil etmiş ve kriter ağırlıkları olarak kullanılmıştır. PROMETHEE II Yönteminden elde edilen sonuçlar; KOBİ performansını etkileyen destekler için bir etkinlik sırası ve ayrıca destek programlarının hangi kriter için ne derecede etkili olduğuna dair bilgidir. Elde edilen sonuçların, aynı destek programından belirli sayıda yararlanabilen KOBİ’lere destek başvurularında yön gösterme ve destek veren kurum ve kuruluşlara da planlama konusunda faydalı ve etkin bir geri besleme sağlayacağı düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: KOBİ, performans değerlendirme, çok ölçütlü karar verme 4. Yenilikçi KOBİ’ler için İşbirliği Kriterlerinin Değerlendirilmesi İrem Düzdar, İstanbul Arel Üniversitesi, Gülgün Kayakutlu, Bahar Sennaroğlu Finansal, teknolojik ve yetkinlik boyutlarıyla duyarlı ilişkileri olduğu için, yenilikçilik ağı KOBİ'ler için (olmazsa olmaz) vazgeçilmez gereksinimdir. KOBİ'ler kısıtlı bilgi varlıklarını başarılı ortaklarla işbirliği yaparak zenginleştirebilirler. İşbirliği veya ortak ağ içinde yer alan KOBİler arasındaki yapısal, kültürel ve kurumsal farklılıklardan kaynaklanabilecek sorunların yaşanabilme riski vardır. Yenilikçilik için işbirliğinde hata ve başarı kriterleri bulunmaktadır. Bu çalışmanın amacı, aynı veya farklı sektörlerdeki müşteri ve/veya tedarikçiler için işbirliği seçimlerini tanımlamaktır. Bu sebeple KOBİ'lerin yenilikçi işbirliğindeki en çarpıcı kriterler literatür sınıflandırması ile çıkartılmıştır. Bu sınıflandırmanın amacı, daha önce yapılmış çalışmalardaki kriterlerden etkin olanları belirlemektir. Bu sonuçlar yenilikçi işbirliği kriterlerinin önceliğini değerlendirmek üzere Analitik Ağ Süreci (ANP) ile analiz edilir. Bu öncelikler KOBİ'ler tarafından rekabetçi üstünlük sağlamak adına gelecekteki başarılı yenilikçi işbirliği stratejilerini belirlemekte kullanılabilir. Anahtar Kelimeler: KOBİ, yenilikçilik, ANP PrB-MM25 Davetli Oturum - Ana Dağıtım Üssü Yerseçimi Problemleri Perşembe 10:30-12:00, MM-25 Küme: Optimizasyon Oturum Başkanı: Bahar Kara (Bilkent Üniversitesi) 1. Hiyerarşik Ana Dağıtım Üssü Yer Seçimi Probleminde En İyileme ve Sezgisel Yöntemler Pırıl Cantürk, Bilkent Üniversitesi, Bahar Kara, Okan Dükkancı Ana Dağıtım Üsleri (ADÜ), çoklu dağıtım sistemlerinde akışı toplayan ve dağıtan noktalardır. ADÜ’lerin yerlerinin belirlenmesi ve ADÜ olmayan diğer noktalar ile belirlenen ADÜ’ler arasındaki atamaların tespit edilmesi Ana Dağıtım Üssü Yerleşim Problemi (AYP) olarak adlandırılır. Bu çalışmada, hiyerarşik ve birden çok aracın kullanıldığı bir ağ yapısı üzerinde hizmet zaman kısıtlı bir ADÜ yer seçimi problemi tanımlanmıştır. Tanımlanan problemin temel amacı, gerekli olan bağlantıları, tüm başlangıç-bitiş noktalarına servis vererek ve belirtilen zaman kısıdı içerisinde kalarak en aza indirgemektir. Bu problem için, en üst katmanda uçakların, ikinci katmanda büyük kamyonların (tırlar) ve son katmanda küçük kamyonların kullanılacağı üç katmanlı hiyerarşik bir ağ tanımlanmıştır. Bu üç katmanlı ağ yapısında iki farklı tipte ADÜ vardır; Hava ADÜ ve Yer ADÜ. Tanımlanan ağ, Halka(lar)-Yıldız-Yıldız (H-Y-Y) olarak adlandırılmaktadır. Çalışmada, “önce topla sonra dağıt” kuralıyla işleyen servis sistemleri dikkate alınmıştır. Bu servis sistemlerinin işleyiş biçimi, göndericiden ürünlerin toplanması ve alıcıya ürünlerin dağıtılması şeklinde iki bağımsız tur içermektedir. Hiyerarşik ağ üzerinde, en üst katmanda halka biçimiyle oluşturulan bu problemde, yer ve hava ana dağıtım üslerinin yerlerine, talep noktalarının ana dağıtım üslerine, yer ana dağıtım üslerinin hava ana dağıtım üslerine atamalarına ve ana hava dağıtım üsleri arasında hizmet veren uçakların rotalamasına karar verilmektedir. Bu kararlar alınırken, ağ üzerindeki tüm talep noktaları arasında belirtilen zaman kısıdı içerisinde servis verilmesi ve uçuş sayısının en aza indirgenmesi beklenmektedir. Bu çalışmada, problem için matematiksel modellemeler sunulmuş ve bu modeller, bazı geçerli eşitsizlikler ile güçlendirilmiştir. Aynı zamanda büyük boyutlu problemleri çözebilmek için sezgisel bir çözüm yolu önerilmiştir. Sayısal analizler, Türkiye ve Amerika verileri kullanılarak yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Ana dağıtım üssü yer seçimi, hiyerarşik ağ tasarımı, birden çok araçlı ulaşım, matematiksel model, sezgisel yöntemler 2. Tekli ve Çoklu Atama q-ADÜ Ayrıt Seçimi Problemleri İrem Akçakuş, Bilkent Üniversitesi, Bahar Kara, Meltem Peker Ana dağıtım üsleri (ADÜ) çoklu dağıtım sistemlerinde akışların toplandığı ve dağıtıldığı merkezi noktalardır. ADÜ yer seçimi problemleri, ADÜ yer seçiminin yapılmasını ve talep noktalarının ADÜ’lere atanmasını inceler. Bu problemlerin çok çeşitli uygulamaları mevcuttur. Bu uygulamalar telekomünikasyon ve ulaşım gibi pek çok alanda kullanılmaktadır. Sistemdeki talep noktaları ADÜ’lere atanarak talep noktaları arasındaki akış ADÜ’ler aracılığıyla gerçekleşir ve akışların ADÜ’lerde toplanmasından dolayı, ADÜ’ler arasındaki akışlara indirim uygulanır. Literatürde iki tür atama tanımlanmıştır. Tekli atamada, her bir talep noktası sadece tek bir ADÜ’ye atanabilirken, çoklu atamada bu kısıt gevşetilmiş ve birden fazla ADÜ’ye atanmasına izin verilmiştir. ADÜ yer seçimi problemlerinin bir türü olan p-ADÜ medyan yer seçimi problemleri sistemdeki ADÜ sayısını p ile sınırlar. Literatürde, p-ADÜ medyan yer seçimi problemlerinde, ADÜ ve talep noktası arasındaki akışın, iki ADÜ arasındaki indirim uygulanan akıştan daha fazla olduğu atamaların olduğu gözlenmiştir (Campbell et al., 2005). Campbell et al. (2005) p-ADÜ medyan yer seçimi problemlerinin bu eksikliğini, ADÜ’lerin yer seçimini yapmak yerine indirim uygulanacak q ayrıtın yer seçimini yaparak engellemiştir. Fakat literatürdeki modeller çoklu atama q-ADÜ ayrıt seçimi problemleri ile sınırlı kalmıştır. Bu çalışma, tekli ve çoklu atama ADÜ ayrıt seçimi problemlerini yeniden modellemeyi amaçlar. Geliştirilen modeller, literatürde sıkça kullanılan 25 noktadan oluşan CAB veri seti kullanılarak test edilmiş ve sonuçlar karşılaştırılmıştır. Anahtar Kelimeler: ADÜ ayrıt seçimi problemi 3. Kapasiteli Intermodal Ana Dağıtım Üssü Ağları Tasarımı Elif Zeynep Serper, TOBB Üniversitesi, Sibel A. Alumur Ana Dağıtım Üssü (ADÜ) yer seçimi problemleri ADÜ’lerin yerlerinin belirlenmesi ve talep noktalarının ADÜ’lere ataması kararları ile ilgilenmektedir. ADÜ yer seçimi ve ADÜ ağı tasarımı problemlerinde ise yer seçimi ve atama kararlarının yanında hangi ADÜ’ler arasında direkt bağlantıların kurulacağına ve ADÜ’ler arasındaki akışların hangi rotalardan gideceğine de karar verilmektedir. Bir başka değişle ADÜ ağı tasarımı ve rotalama kararları ADÜ yer seçimi problemlerinde bir araya gelmektedir. Bu çalışmada ADÜ yer seçimi problemi servis ağı tasarımı perspektifinden ele alınmakta ve farklı ulaşım yolları ile farklı tiplerde araçlar kullanılmasına izin verilmektedir. ADÜ yer ve kapasitelerine, talep noktalarının ADÜ’lere atanmasına, ADÜ’ler arasında kurulacak bağlantılara ve bu bağlantılar üzerinde hizmet verecek araç tip ile sayılarına karar verilirken amaç maliyetin en küçüklenmesidir. Sahip olunan belirli miktarda araç filosu bulunmakta ancak bununla beraber araç kiralama opsiyonu da sunulmaktadır. ADÜ’lerin kapasiteleri her bir araç tipinden elleçleyebilecekleri araç sayıları üzerinden belirlenmektedir. Ele alınan problem için karma tam sayılı bir matematiksel model oluşturulmuş ve problemin çözümü için bir geniş komşuluk arama algoritması geliştirilmiştir. Geliştirilen sezgisel algoritma Türkiye ve CAB veri kümeleri üzerinde test edilmiştir. Problem parametreleri Türkiye’de hizmet veren üç büyük kargo şirketi ile gerçekleştirilen görüşmeler göz önüne alınarak belirlenmiştir. Problem parametrelerindeki değişikliklerin ADÜ ağları üzerine olan etkilerini incelemek için kapsamlı analizler gerçekleştirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Adü yer seçimi, ADÜ ağı tasarımı, servis ağı tasarımı, intermodal taşımacılık ağları 4. Dağıtım Üslerinin Akış Yoğunlukları Üzerindeki İçkaynaklı Etkileri Mehmet Rüştü Taner, TED Üniversitesi, Bahar Kara Bu çalışma, dağıtım üslerinin akış yoğunluğu üzerindeki içsel etkilerini incelemektedir. Yerleştirilen dağıtım üslerinin farklı noktalarda neden olduğu talep değişikliklerinin tahmini için Bass difüzyon modelinden esinlenen yeni bir tahmin metodu önerilmektedir. Bu yeni metod, kapasitesiz tek atamalı p-ana dağıtım üssü problemi çerçevesinde kullanılarak, akış yoğunlukları üzerindeki içkaynaklı etkierin yeni dağıtım üslerine ilişkin kararları nasıl etkileyeceği irdelenmiştir. Sayısal sonuçlar, varolan üslerin akış talepleri üzerindeki etkisi gözetildiğinde gelecekte açılacak yeni dağıtım üslerinin yer seçimi ve atama kararlarının kayda değer şekilde değişebileceğine işaret etmektedir. Anahtar Kelimeler: İçkaynaklı etkileşim, akış yoğunlukları, bass difüzyon modeli, p-ana dağıtım üssü medyan PrB105 Davetli Oturum - Üretim Hatları Perşembe 10:30-12:00, IE105 Küme: Modern İmalat Sistemleri Oturum Başkanı: Sedef Meral (Orta Doğu Teknik Üniversitesi) 1. Ekipman Ataması İçeren U-Tipi Montaj Hatlarında Dal-Sınır Algoritması ile Hat Dengeleme Dilek Ogan, Aselsan A.Ş., Meral Azizoğlu Bu çalışmada operatörlerin hattın her iki tarafında da çalışabildiği U-Tipi montaj hatlarını ele aldık. Çevrim zamanı ve istasyon sayısı ile işlerin gerektirdiği ekipman setinin ekipman maliyetleriyle beraber verilmiş olduğu varsayıldı. İşlerin ve ekipmanlarının istasyonlara toplam ekipman maliyetini en aza indirecek şekilde atanması hedeflendi. Etkin eleme mekanizmaları ve alt limitler kullanan bir dal-sınır algoritması geliştirildi. Algoritmanın 21 iş-10 istasyon ile 30 iş-8 istasyon içeren orta ölçekli problemleri makul sürelerde çözebildiği görüldü. Anahtar Kelimeler: U-tipi montaj hattı, ekipman ataması, dal-sınır algoritması 2. Belirsizlik Altında Montaj Hattı Dengeleme ve Gürbüz Optimizasyon Uygulaması Öncü Hazır, TED Üniversitesi Literatürde montaj hattı dengeleme çalışmalarında genellikle planların öngörüldüğü gibi gerçekleştirilebileceği varsayılmaktadır. Ancak uygulamada bazı görevler beklenenden daha uzun sürmekte; kalite problemleri nedeniyle iş tekrarlarıyla karşılaşılmakta; makine arızaları sebebiyle iş planlarında değişiklik yapılması zorunlu hale gelmektedir. Bu nedenlerle, üretim miktarı hedeflerine ulaşabilmek için üretim planları yapılırken belirsizlik kaynakları da dikkate alınmalıdır. Literatürde, genellikle görev sürelerindeki değişkenlikler stokastik modelleme kullanılarak incelenmektedir. Bu yaklaşımda, süreler rassal değişkenler kullanılarak ve belirli olasılık dağılımları varsayılarak modellenmektedir. Ancak özelikle yeni üretim yatırımlarında süre dağılımlarını net bir şekilde tahmin etmek, uygulama verileri bulunmadığından mümkün olamamaktadır. Bu gibi durumları da göz önüne alarak, bu çalışmada, montaj hattı dengelemede stokastik modellemeye alternatif olarak kullanılan ve belirsizlik altında optimizasyon yaklaşımlarının bir diğeri olan gürbüz optimizasyon kullanılmıştır. Stokastik yaklaşımdan farklı olarak görev süreleri aralık olarak modellenmiş ve gerçekleşebilecek en kötü durumlar ele alınmıştır. Tüm görevlerin beklenenden uzun süreceğini varsaymak çok kötümser bir tutum olacaktır. Bu sebepten geliştirdiğimiz modelde sapmalar istasyona atanan görev kümesinin alt kümeleri üzerinden incelenmekte ve alt kümenin eleman sayısı karar vericilerin belirlediği bir parametreyle kontrol edilmektedir (Bersimas ve Sim, 2003). Problemin çözümünde Benders Ayrıştırması (Benders, 1962) kullanılmış ve parametrelerin çözüme etkisi incelenmiştir. Ek olarak çalışmamızda uygun olabilecek farklı gürbüz optimizasyon modellerine ve alternatif çözüm yöntemlerine de değinilmektedir. Anahtar Kelimeler: Montaj hattı dengeleme, üretim planlama, gürbüz optimizasyon 3. Optimization Models for Generating Sample Paths of Fluid Flow Models with a Finite Buffer Behnaz Hosseini, Koç Üniversitesi, Barış Tan We present a mathematical programming representation for simulation of the dynamics of a two-state fluid flow system with an intermediate finite buffer. Each stage is represented with a discrete state space-continuous time semi-Markov process with the given transition time distributions between the states and a set of flow rates associated with each discrete state. Although a methodology exists to analyze Markovian continuous flow systems with a finite buffer, discrete event simulation is the only way to analyze these systems when the transition times are generally distributed. A mathematical programming representation is used to generate simulated sample realizations of the system. Our representation is based on determining only the critical time instances of the sample path due to state transitions, flow dynamics and changing flow rates. Using the critical time instances leads to significant computational improvement compared to using a discrete-event simulation that approximates a continuous flow with a discrete flow. We show that a simulated sample realization of this system can be obtained by developing a mixed-integer linear programming formulation. The optimal production flow rate control problem can be analyzed by considering a special case of this model where the downstream station represents a constant demand source. We show that the optimal value of the threshold policy for this problem can be obtained by solving a quadratic integer program. By analyzing a range of systems, we show that the mathematical programming representation is a viable method for performance evaluation and optimization of continuous-flow systems with a finite buffer. Anahtar Kelimeler: Mathematical programming representation, fluid flow system, optimization 4. Otomotiv Endüstrisinde Araç Gövde Atölyesi Tasarımı için Bir Yöntembilim Sedef Meral, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ömer Kırca, Aras Barutçuoğlu Bu çalışmada, bir otomotiv firmasında araç gövde atölyesi tasarımı için bir yöntem önerilir. Otomotiv endüstrisinde, araç montajı seri halindeki dört temel aşamadan oluşur: pres, gövde atölyesi, boya ve nihai montaj. Bir gövde atölyesinde; taban, tavan, yan paneller gibi birçok alt-montajın yapıldığı çeşitli montaj hatları gövdeyi tamamlamak üzere birleştirilirler. Araç gövdesinin üretiminde gerekli olan işlemlerin çoğu, değişik metal parçalarını birleştiren kaynak işlemleridir. Bu kaynak işlemleri robot ile veya elle olmak üzere iki türlü yapılır. Genel olarak, elle yapılan işlemlerin yatırım maliyeti düşük, ancak işletme maliyeti yüksektir; öte yandan, robotik işlemlerin yatırım maliyeti yüksek, işletme maliyeti ise düşüktür. Bu çalışmada gövde üretimini oluşturan tüm üretim ve montaj hatlarının tasarımında elle ve robotlarla yapılan işlemlerin dengeli bir karışımını yani otomasyon düzeyini elde ederken, istenen üretim hızını karşılayan ve araç yaşam çevrimi boyunca tüm maliyetleri minimize etmeyi amaçlayan bir karışık tam-sayılı programlama modeli geliştirilir. Yöntembilimin son aşamasında ise, matematiksel model ile elde edilen atölye tasarımının benzetim modeli geliştirilir; bu benzetim modeli aracılığı ile tasarlanan atölyenin; ara stoklar, robot kullanım oranları gibi değişik performans ölçüleri açısından değerlendirilmesi yapılır. Anahtar Kelimeler: Otomasyon, üretim hattı tasarımı, otomotiv endüstrisi, araç gövde üretimi, karışık tamsayılı programlama PrB106 Oturum - Çizelgeleme II Perşembe 10:30-12:00, IE106 Küme: Çizelgeleme ve Proje Yönetimi Oturum Başkanı: Şeyma Bekli (Abdullah Gül Üniversitesi) 1. Kuadratik Programlama Modeli ile Gözetmen Atama Kararlarının Verilmesi Sedat Belbağ, Gazi Üniversitesi, Mustafa Çı men, Mehmet Soysal Zaman çizelgelemesi, çeşitli kaynaklar (işgücü, makine, vs.) kullanılarak belirli bir zaman aralığında bir işin yerine getirilmesi için yapılan planlamadır. Eğitim kurumlarında zaman çizelgelemesi problemlerine ders ve sınav programları oluşturulması ve gözetmen dağılımının yapılması örnek gösterilebilir. Bu çalışmada, eğitim kurumlarında sınavlara gözetmen atama kararlarının verilmesinde kullanılmak üzere bir kuadratik programlama modeli sunulmuştur. Gözetmen atama problemlerinde temel kısıtlar gözetmenlere aynı anda birden fazla sınav atanmaması ve her sınava yeterli sayıda gözetmen dağıtılmasıdır. Bunun yanında, i)gözetmenlere dengeli bir işyükü dağılımı yapılması, ii)bir sınavın koordinasyonunu sağlayan gözetmenin o sınava atanmaması, iii)gözetmenlerin ardışık sınavlara mümkün olduğunca atanmaması, iv)mesai dışı ya da hafta sonu sınavlarının dengeli dağıtılması ve v)gözetmenlerin öncelikli olarak bağlı bulundukları ana bilim dallarının sınavlarına atanması gibi kısıtlar gözetmen atama problemini zorlaştırmaktadır. Bu çalışma, ulaşabildiğimiz yayınlar içerisinde, gözetmen atama problemi için yukarıdaki tüm kısıtları dikkate alan literatürdeki ilk modeldir. Önerilen model iki farklı üniversitenin gözetmen atama problemini çözmek amacıyla uygulanmıştır. İlk örnekte 98 sınav ve 27 gözetmen, ikinci örnekte ise 46 sınav ve 15 gözetmen bulunmaktadır. Elde edilen sonuçlara göre, modelin ilk problem için 3 dakika içinde bulduğu uygun çözümün amaç değeri, bilinen en iyi alt limitten (best lower bound) binde 1 uzaklıktadır. İkinci problem için ise 3 saniye içerisinde optimal çözüm bulunmaktadır. Sonuçlar, önerilen modelin eğitim kurumlarında gözetmen atama kararlarının verilmesinde uygulanabilir olduğunu göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Zaman çizelgelemesi, gözetmen atama, kuadratik programlama, optimizasyon 2. Öğretim Elemanı Tercihlerine Dayalı Üniversite Ders Çizelgeleme Probleminin Kısıt Programlama ile Hiyerarşik Çözümü: Gerçek Bir Uygulama Ukbe Üsame Uçar, Gazi üniversitesi, Selçuk Kürşat İşleyen, Ayşenur Uslu, Kübra Güldoğan Üniversite ders çizelgeleme problemi, üniversitelerde her eğitim dönemi başında karşılaşılan, elle çözümü zor olan ve zaman alan bir problemdir. Bu çalışmada ilgili eğitim kurumunun mevcut koşulları dikkate alınarak sıkı ve esnek kısıtlar belirlenmiş, problem öğretim elemanları tercih kısıtları maksimize edilecek şekilde kısıt programlama yaklaşımı kullanılarak hiyerarşik bir şekilde çözülmüştür. Bu sayede daha kısa sürede en uygun ders çizelgeleri elde edilmeye çalışılmıştır. Yaklaşım, Gazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Endüstri Mühendisliği Bölümü üzerinde uygulanmıştır. Anahtar Kelimeler: Kısıt programlama, üniversite ders programı çizelgeleme, zaman çizelgeleme 3. Ders Programı Çizelgelemesi ve Sınıf Atama Problemi: İstanbul Arel Üniversitesi Uygulaması Burcu Şeşen, İstanbul Arel Üniversitesi, Evren Güney Ders programı çizelgelemesi hemen her eğitim kurumunun akademik dönem başlarında karşılaştığı önemli problemlerden birisidir. Burada çok sayıda dersin, öğretim elemanının haftanın çeşitli günlerine ve mevcut sınıflara atanması amaçlanmaktadır. Ancak problemin çok fazla ve çeşitli tipte kısıt içermesi ve özellikle ders / öğretim elemanı sayısının çok olması sebebiyle elle çözülmesi çok zordur. Bu amaçla karışık tam sayılı programlama tabanlı bir matematiksel model geliştirilmiştir. İlgili modelde amaç öğretim elemanlarının toplam memnuniyetlerini en iyilemektir. Memnuniyet seviyesinin ölçmek için öğretim elemanlarının en çok hangi dersleri vermeyi istedikleri ve hangi günlerde ders vermek istediklerini 1-10 arası bir ölçekte tespit eden bir anket yapılmıştır. Bunun dışındaki tüm unsurlar probleme kısıt olarak tanımlanmıştır. Burada alt-üst dönem derslerinin çakışmalarından öğretim elemanlarının haftalık ders saat limitlerine, sınıf kapasitelerinden ardışık derslerin planlanmasına kadar her tür kısıt modele dahil edilmiştir. Daha sonra hazırlanan model İstanbul Arel Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümü ders programı verileri üzerinde denenmiş ve GAMS kullanılarak eniyilenmiştir. Çıkan sonuçlar bölümün idarecileri ile paylaşılarak ders programının iyileştirilmesine yardımcı olunmuştur. Anahtar Kelimeler: Ders programı çizelgelemesi, karmaşık tam sayılı programlama, sınıf ataması 4. Zaman Kısıtlı Personel Çizelgelemesi Şeyma Bekli, Abdullah Gül Üniversitesi, Selçuk Gören Günümüz hizmet sektöründe, başlıca gider kalemleri personel ve ulaşım olan danışmanlık firmaları için personel çizelgelemesi büyük önem arz etmektedir. Danışmanlık firmalarının bazılarında, danışmanların gün içerisinde farklı lokasyonlardaki müşteri ziyaretlerini belirli saatler için yapmaları beklenmektedir. Müşterilerin hangi gün ve hangi sıra ile ziyaret edileceği ulaşım masraflarını doğrudan etkilemektedir. Bu sebeple kat edilen mesafeyi en küçükleyen karışık tamsayılı matematiksel modeller oluşturulmuştur. İlk modelde, danışmanların ayrı turlar ile hareket edeceği baz alınarak kat edilen mesafenin en küçüklenmesi hedeflenmiştir. İkinci modelimizde ise, danışmanların ortak araç kullanabileceği göz önüne alınarak ulaşım maliyetlerinin azaltılması hedeflenmiştir. Bu durumum danışmanların çizelgelerinin birbirine bağımlılığını getirdiğinden problemi karmaşıklaştırmaktadır. Bu modellerin uygulaması orta büyüklükteki bir İş Sağlığı ve Güvenliği Danışmanlığı firmasında gerçekleştirilmiştir. Şirket uygulamalarına göre, iki modelin de mevcut durumdan daha iyi sonuç verdiği gözlemlenmiştir. Bu modeller ile aynı zamanda danışmanların çizelgelerinin sıkıştırılarak boş gün ortaya çıkması sağlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Çizelgeleme, tamsayılı programlama, araç rotalama problemi PrB301 Oturum - Rotalama Problemleri Perşembe 10:30-12:00, IE 301 Küme: Yer Seçimi ve Lojistik Oturum Başkanı: Fatih Kocatürk (İzmir Ekonomi Üniversitesi) 1. Dağıtıcı Rotalama Problemi için Melez Bir Metasezgisel Algoritma ve Örnek Bir Uygulama Çağla Cergibozan, Dokuz Eylül Üniversitesi, Ali Serdar Taşan Gezgin tamirci problemi olarak da bilinen dağıtıcı rotalama problemi, belirli bir noktadan yola çıkan bir dağıtıcının farklı konumlarda bulunan müşterilere siparişlerini dağıttığı ve müşterilerin bekleme sürelerinin toplamını en aza indirmenin amaçlandığı bir optimizasyon problemidir. Lojistik sistemlere müşterinin bakış açısıyla yaklaşıldığında, sipariş edilen ürün ya da hizmetin en kısa zamanda teslim alınması temel beklentidir. Bu problem üretici veya dağıtıcı yönünden maliyetleri azaltmak yerine, tüm müşterilerin bekleme sürelerinin toplamının azaltılması ve dolayısıyla müşteri memnuniyetinin en yüksek düzeye çıkarılmasına odaklanmaktadır. Müşteri sayısı ve olası kombinasyonlar göz önüne alındığında problem boyutu büyüdükçe problemin hesaplama zorluğu artmaktadır. Bu nedenle, kabul edilebilir bir süre içerisinde etkili bir çözüm bulabilmek için sezgisel ve metasezgisel yaklaşımlardan faydalanılmaktadır. Genetik algoritma doğa kaynaklı bir metasezgisel yaklaşım olup evrim sürecinin özelliklerini yansıtan bir algoritma olarak optimizasyon problemlerinde kullanılmaktadır. Bu çalışmada problemi çözmek için genetik algoritma tabanlı melez bir metasezgisel algoritma önerilmiştir. Önerilen algoritmada popülasyondaki iyi bireyler genetik algoritmanın iterasyonları boyunca saklanarak kazanılan bilginin korunmasına yönelik melez bir algoritma geliştirilmiştir. En uygun parametre seçimi yapıldıktan sonra literatürde kullanılan veri setleri ile algoritma test edilmiş ve hesaplama çalışmasının sonuçlarına göre algoritmanın performansı değerlendirilmiştir. Sonuçlara göre algoritmanın makul sürede rekabetçi sonuçlara ulaştığı ve gerçek hayat problemlerine kolaylıkla uygulanabileceği görülmüştür. Literatürde yapılan yemek dağıtımı ile ilgili bir uygulama çalışmasının verilerinden bir örnek çalışma oluşturularak algoritma uygulanmış ve müşteri memnuniyetinin yüksek derecede önemli olduğu durumlar için yöntemin uygulanabilirliği ortaya konulmuştur. Anahtar Kelimeler: Dağıtıcı rotalama problemi, genetik algoritma, kombinatoryal optimizasyon, metasezgisel 2. Centralized Resource Allocation with Undesirable Outputs in the Presence of Shared Inputs and Emission Resistance: Evidence from Taiwan’s Container Shipping Liners Ming Miin Yu, Taiwan Üniversitesi In the world, most international trade is carried out by shipping. Taiwan is surrounded by sea and is a key transportation hub in the Asia-Pacific region. Shipping industry in Taiwan plays an important role in international trade. In order to enhance the competitiveness of shipping companies, managers need to increase the overall efficiency. One way to achieve this is to allocate limited resource efficiently to different units of an organization. When shipping companies provide the transportation service, the undesirable pollutants may be jointly produced by the use of shared inputs. Moreover, relaxing the assumption of the inefficient DMU can be projected onto the efficient frontier in a free way by adjusting its energy consumption or carbon emissions. This paper proposes a centralized resource allocation based data envelopment analysis model to explore the resource allocation among individual routes of a shipping company in Taiwan. To overcome some deficiencies of the two-phase centralized resource allocation DEA model, we intend to propose a single-phase DEA model. Based on the single-phase DEA model, mixed, symmetric and asymmetric models are used to allocate resource. Asia liner shipping routes operated by a Taiwanese container shipping liner for the year 2014 are investigated as an empirical study. The results provide valuable suggestions for centralized resource allocation in the shipping industry in Taiwan. Anahtar Kelimeler: Container shipping liner; centralized resource allocation; data envelopment analysis: efficiency 3. Zaman Bağımlı Eş Zamanlı Topla-Dağıt Araç Rotalama Problemi: Bir Matematiksel Model Gözde Can Atasagun, Selçuk Üniversitesi, İsmail Karaoğlan Ulaştırma, taşıma ve dağıtım konularında üzerinde en çok durulan problemlerden birisi araç rotalama problemi (ARP)’dir. ARP, coğrafi olarak dağınık merkezlere bir veya birden fazla depodan servis etmek üzere görevlendirilen araçların optimum dağıtım ve toplama rotalarının planlanması problemidir. ARP için yapılmış çalışmaların çok büyük bir kısmında düğümler arası ulaşım süresinin sabit alındığı görülmektedir. Ancak, taşımacılıkta gün içerisinde taşımacılık yapan araçların hızı ve buna bağlı olarak da ulaşım süreleri kullanılan yol ve yolun kullanıma başlama zamanına, mevsimsel değişikliklere, hava koşullarına ve diğer etmenlere bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Dolayısıyla, araç rotaları belirlenirken zamana bağlı hız verilerinin göz ardı edilmesi dağıtım maliyetlerinin artmasına ve müşteri memnuniyetsizliklerine neden olmaktadır. Zaman bağımlı ARP (ZB_ARP) olarak adlandırılan problemde ise, planlama periyodu zaman aralıklarına bölünerek, bu zaman aralıklarında her bir yol için sabit bir hız tanımlanmaktadır. Bir düğümden çıkan araç çıkış zamanına ve kullanacağı yola bağlı olarak belli bir hız ile bir sonraki düğüme seyahat etmektedir. Eğer sıradaki düğüme seyahat esnasında bir sonraki zaman dilimine geçiş olursa, araç yeni zaman dilimi için tanımlanmış olan hız ile yoluna devam edecektir. Bu varsayım pratikte karşılaşılan durumlara oldukça benzerlik göstermektedir. Eş zamanlı topla-dağıt ARP (ETD_ARP) ise tesislerden müşterilere yapılacak taşıma işlemleri ile birlikte müşterilerden tesislere toplama işlemlerinin de aynı araçlarla gerçekleştirildiği problemler olarak tanımlanmaktadır. Bu çalışmada, araçların hızının ve buna bağlı olarak ulaşım sürelerinin farklılık gösterdiği, toplama ve dağıtım işleminin aynı araçla eş zamanlı olarak gerçekleştiği ARP için karma tamsayılı bir matematiksel model önerilmiş ve modelin etkinliği 112 adet test problemi üzerinde gösterilmiştir. Anahtar Kelimeler: Araç rotalama problemi, eş zamanlı topla dağıt araç rotalama problemi, zaman bağımlı araç rotalama problemi, zaman bağımlı eş zamanlı topla dağıt araç rotalama problemi 4. Heterojen Araç-Filolu Çok-Depolu Araç Rotalama Problemi için Sezgisel Yöntem Fatih Kocatürk, İzmir Ekonomi Üniversitesi, G. Yazgı Tütüncü Araç Rotalama Problemleri (ARP) her birine belli büyüklükteki ve nitelikteki ürün ya da yolcuların araç filosu ile ulaştırılması gereken birçok sayıda müşteri ya da durak içerir. Son 50 yılda ARP yöneylem araştırması ve yönetim bilimleri disiplinlerinin hem akademik araştırma hem de uygulama açısından en önemli alanlarından birisi olmuştur. Gerçek hayatta ARP problemleri temel ARP’ nin ötesinde ek kısıtlar ve zorluklar içermektedir. Bu çalışmada, gerçek hayatta çokça rastlanan fakat literatürde az çalışılmış olan Heterojen Araç-filolu Çokdepolu Araç Rotalama Problemi (HAÇARP) ele alınacaktır. HAÇARP hakkında literatürde sadece iki çalışma (Salhi vd. 2014, Salhi ve Sari 1997) bulunmaktadır. Bu çalışmada, Tütüncü (2010) tarafından tek-depolu Araç Rotalama Problemi (ARP) için geliştirilen Aç-gözlü Rastgele Adaptif Hafıza Programlama Arama akıllısezgiseli HAÇARP için yeniden düzenlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Araç rotalama problemi, arp, haçarp, heterojen araç-filolu çok-depolu arp, metasezgisel, sezgisel PrB04 Davetli Oturum - Enerji ve Çevre Politikalarının Belirlenmesi ve Analizinde YA Perşembe 10:30-12:00, IE04 Küme:Enerji Sistemlerinde YAEM Oturum Başkanı: Bora Kat (Tübitak) 1. Rüzgar Enerjisi Santrallerine Entegre Pompaj Depolamalı HES Tesislerinin Eniyilemesi ve Benzetimi Erman Terciyanlı, T4E Enerji ve Otomasyon Sistemleri, Zeynep Müge Avşar Son yıllarda enerji alanında öne çıkan en önemli konuların başında sürdürülebilirlik gelmektedir. Özellikle yenilenebilir enerji kaynakların sisteme geniş ölçekli entegrasyonu ile birlikte sürdürülebilir bir enerji elde edilebilirken bu kaynakların üretiminin kesikli ve dalgalı olması yeni bir takım problemleri ortaya çıkartmaktadır. Piyasa ya da iletim operatörleri tarafından bakıldığında, sistemin kabul edilebilir bir sıcak rezerv ile çalıştırılması her geçen gün güçleşirken, piyasa katılımcıları açısından ise bu tür enerji kaynakları ile elde edilebilecek gelir, üretimin gün öncesinde tahmin edilmesinin zorluklarından dolayı konvansiyonel enerji kaynaklarına oranla daha düşük miktarlarda kalmaktadır. Bu tür problemlerin önüme geçilmesi amacıyla, gün öncesi ya da gün içi tahmin modelleri, depolama sistemleri ve konvansiyel enerji kaynakları ile yenilenebilir enerji kaynaklarının birlikte kullanımı literatürde önerilmektedir. Özellikle rüzgar santrallerinden elde edilen dalgalı üretimin bir depolama ünitesi ile regüle edilmesi son zamanlarda literatürde ve pilot uygulamalarda sıkça görülmektedir. Literatürde farklı bakış açılarına sahip çalışmalar yer almakla birlikte, bu çalışmada, piyasa katılımcısı bakış açısı ile bir rüzgar enerjisi santralinin depolama ünitesi ile birlikte kullanımı ve bu sistemde elde edilen gelirin en iyilenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla, problem tekrar formüle edilerek yeni bir yaklaşım ortaya konmuş ve problemin gerçek hayata daha uygun bir şekilde çözülmesi sağlanmıştır. Literatürde mevcut çalışmalarda, özellikle pompaj depolamalı HES tesisleri kullanılırken enerji değişimi temelli modeller kullanılmış ve bu modellerde sistem verimliliği bir takım varsayımlar ile esnetilmiştir. Bu durum model sonuçlarının gerçek hayatta kullanımını zorlaştırmaktadır. Bu çalışmada akış temelli bir model geliştirilmiş ve böylece akış ile birlikte değişen sistem verimliliği modellenebilmiştir. Aynı zamanda, problemin stokastik yapısı modele yansıtılmış ve bunun farklı bir piyasa yapısına sahip olan Türkiye elektrik piyasasına uygulaması gerçekleştirilmiştir. Bu çalışma gerçekleştirirken son yıllarda piyasalarda görülen yapısal değişiklikler de dikkate alınarak gün öncesi piyasa yanında gün içi piyasasına uygun bir model geliştirmesi gerçekleştirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Rüzgar enerjisi, depolama, stokastik modelleme, tahmin 2. Simulating Indonesian Fuel Subsidy Reform: A Social Accounting Matrix Analysis Fahman Fathurrahman, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Bora Kat, Uğur Soytaş The debate over phasing out fuel subsidies in Indonesia is quite intense. Recent studies pointed out an unfair distribution of subsidies. Besides this, the burden of fuel subsidies to Indonesian government is expected to increasingly continue in parallel with rising fuel consumption. The fuel subsidy has not only created a pressure on government budget, but also it is enjoyed mostly by the richest group in the society. Based on National Social Economic Survey (SUSENAS 2008), the richest 40% household group gets 70% of fuel subsidies while the poorest 40% benefited only from 15%. So, it is clear that fuel subsidy policy needs to be revised. However, recent experiences indicated that phasing out the fuel subsidy could potentially result in adverse effects in the economy; thus, it needs to be carefully planned. Therefore, the need for economic models, those are capable of assessing the impacts of policy options in respect of energy subsidies, can provide invaluable insight. This study aims to simulate various scenarios on fuel subsidy removal to see their impacts on the Indonesian economy-social-environment nexus. For this purpose, a Social Accounting Matrix (SAM) model is proposed to simulate different fuel subsidy removal scenarios and present their impacts on economic, social and environmental variables and indicators. The results show that reallocation of fuel subsidy to other sectors will be able to positively increase the overall economic development, while compromising environmental aspects. The direct reallocation of subsidy to the poor, on the other hand, will slow down overall economic development but show a positive result for social welfare. Anahtar Kelimeler: Social accounting matrix, economic modelling, oil, energy policy, subsidy, sustainable development 3. Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Kullanıldığı Elektrik Dağıtım Şebekelerinde Enerji Depolama ve Dağıtım Operasyonu Kararları Optimizasyonu Cansu Ağralı, TOBB Üniversitesi, Hakan Gültekin, Salih Tekin, Fehmi Tanrısever, Kürşad Derinkuyu Bu çalışmada elinde hali hazırda yenilenebilir enerji kaynakları portföyü bulunan ve bu kaynakları belirli bir coğrafyadaki müşterilere enerji sağlamada kullanan bir firma ele alınmıştır. Firma kullandığı dağıtım ağı üzerinde enerji depolama sistemleri kullanmak istemektedir. Firma müşteri taleplerini karşılamak için hem elindeki yenilenebilir kaynakları hem de spot elektrik marketlerini kullanabilmektedir. Firma çok periyotlu kapasite yönetim problemi ile karşı karşıyadır. Bu problem, dağıtım ağlarındaki kapasite sınırı ile daha da karmaşık hale gelmektedir. Enerji depolamanın sağlanabilmesi ile önceki periyotlarda üretilen enerjinin sonraki periyotlara aktarılma şansı artacaktır. Boşa giden enerji (geceleri rüzgârdan çok fazla üretim olup, talebin çok az olması) ile yenilenebilir kaynaklardan karşılanamayan talebin düşürülmesi de sağlanmış olacaktır. Ayrıca firma enerji depolama sayesinde, elektrik piyasalarında fiyat düşük iken enerjiyi depolarken, fiyat yükseldiğinde piyasalara satma fırsatını da bulmuş olacaktır. Ek olarak, bir noktadan başka bir noktaya gönderilen enerji için de bir kapasite kısıtı olduğundan bu konu da firma için enerji depolamaya teşvik sebebi olmaktadır. Bu çerçevede, biz firma için optimal yatırım ve işletim planını araştırdık. Bu plan kapsamında optimal yatırım, depoların yerlerinin, kapasitelerinin belirlenmesini kapsamaktadır. Yatırımın ardından işletim kararlarına karar verilmektedir. Bu kapsamda, depoların nasıl daha iyi işletileceği yani dönemsel olarak enerji depolama ve/veya enerjinin piyasaya arzı kararları üzerinedir. Yatırım ve işletim planı için öncelikle deterministik olarak incelenmiştir. Gerekli karışık tam sayılı programlama modeli oluşturulmuş ve nümerik analizler yapılmıştır. Ardından sürecin doğasından gelen stokastik yapı incelenmiştir. Taleplerin ve yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen enerjinin rassal olarak davrandığı ele alınarak stokastik programlama modeli oluşturulmuştur. Nümerik analizler için çalışılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Enerji depolama, matematiksel programlama, yenilenebilir enerji 4. Türkiye Gün Öncesi Elektrik Piyasası Dengelemesi için Matematiksel Modelleme ve Çözüm Yaklaşımları Sinan Yörükoğlu, AF Mercados EMI, Zeynep Müge Avşar, Bora Kat Türkiye Elektrik Piyasası’nda, elektrik ticaretinin büyük bir kısmı uzun dönemli İkili Anlaşmalar vasıtası ile yapılmakta, bu anlaşmalar sonrasında oluşan kısa süreli dengesizlikler ise başta Gün Öncesi Piyasası olmak üzere, Dengeleme ve Uzlaştırma Piyasası’nda giderilmektedir. Gün Öncesi Piyasası’nda, katılımcıların bir sonraki günün her bir saati için ayrı ayrı fiyat-miktar ikilileri şeklinde verdiği teklifler, Piyasa İşletmecisi tarafından bir optimizasyon aracı kullanılarak değerlendirilir; bu değerlendirme sonucunda, ertesi günün her bir saati için bir Piyasa Takas Fiyatı ve bu fiyata bağlı olarak kabul edilen teklif miktarları açıklanır. Bu çalışmada Türkiye Gün Öncesi Piyasası’nın bir günlük dengelenmesi için matematiksel bir model önerilmiştir. Bu modelde piyasadaki tüm teklif tipleri (saatlik, blok ve esnek teklifler) dikkate alınmaktadır. Modelin amaç fonksiyonu olarak, tüketici fazlası ve üretici fazlasının toplamı olan “toplam ekonomik refah” kullanılmıştır. Önerilen matematiksel modelin karışık tamsayılı doğrusal olmayan bir model olmasından kaynaklanan çözüm aşamasındaki güçlükleri gidermek için amaç fonksiyonunun doğrusal yaklaştırması da önerilmiş ve bu modeller farklı veri setleri üzerinden test edilmiştir. Çalışmanın sonunda, önerilen yöntemlerin sonuçları ve performansı tartışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Enerjide yöneylem araştırması, elektrik piyasası, gün öncesi piyasası, karışık tamsayılı programlama, doğrusal olmayan programlama PrB300 Oturum - Tasarım Yoluyla Kalite Perşembe 10:30-12:00, IE300 Küme: Kalite Yönetimi Oturum Başkanı: Leman Esra Dolgun (Anadolu Üniversitesi) 1. Havayolu Seyahatleri için Robust Tasarım Yoluyla Bir Kullanıcı Arayüzü Geliştirilmesi Yeliz Buruk, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Aysan Shadmand, Sanam Azadiamin Havayolu seyahatlerinin planlanması, havayolu işlemlerinin gerçekleştirilmesi çoğu zaman zor, stresli ve korkutucu bir süreç olabilmekte, süreçten memnuniyetsiz ayrılan bir müşteri ise kayıp müşteriye dönüşebilmektedir. Bu çalışmada, havayolu seyahatlerini kolaylaştıracak, gelişen teknolojik imkanları da dikkate alan akıllı telefon ve tablet gibi cihazlara uyumlu bir kullanıcı arayüzü geliştirilmeye çalışılmıştır. Bu tasarımı oluşturabilmek üzere, QFD (kalite fonksiyonu göçerimi), aksiyomatik tasarım ve TRIZ (yaratıcı problem çözme teorisi) gibi yaklaşımlardan yararlanılarak müşteri ihtiyaç ve beklentileri parametrelere dönüştürülmüştür. İlk adımda, farklı iş, yaş ve meslek gruplarından katılımcıların görüşleri anket ve karşılıklı görüşmeler yoluyla alınmış, böylelikle müşterinin sesi değerlendirilmiş ve teknik gereklilikler belirlenmiştir. İkinci aşamada, müşteri gereksinimleri ile teknik gereklilikler ilişkilendirilmiştir. Sonrasında, teknik gereklilikler ile fonksiyonel gereklilikler ilişkilendirilmiş, aksiyomatik tasarım kullanılarak uygun tasarım alternatifleri geliştirilmiştir. Uygun arayüzün seçimi aşamasında, Taguchi optimizasyonu ve gri ilişkisel analiz teknikleri kullanılmıştır. Sonuç olarak, havayolu sektöründe, müşteri beklentilerini dikkate alarak yeni bir kullanıcı arayüzü geliştirilmiştir. Anahtar Kelimeler: QFD, TRIZ, Taguchi optimizasyonu, aksiyomatik tasarım, gri ilişkisel analiz 2. Yerleşkelerde Yaşam Kalitesi Analizinde Karma Bir Model Önerisi Şule Önsel Ekici, Doğuş Üniversitesi, Ahmet Ekici Bayes Ağları (BA), kavramlar arasındaki koşullu bağımlılıkları açıkça göstererek belirsizliği ve karmaşıklığı yönetmek amacıyla olasılık teorisini kullanan bir tür ağ modeli olarak tanımlanabilir. BA’ da düğümler kavramları, düğümler arası oklar da nedensel ilişkileri göstermekte ve Bayes zincir kuralı yardımıyla etkin çıkarımlar yapılabilmekte, farklı senaryo analizleri gerçekleştirilebilmektedir. Zincir kuralı ile A kavramının C kavramı üzerinde B kavramı üzerinden bir etkisinin olması durumu P (A,B,C) = P (A).P(B\A).P (C\B) şeklinde ifade edilebilmekte ve böylece her bir kavram için bir olasılık dağılım fonksiyonu çıkarmak mümkün olmaktadır. Söz konusu bu olasılık tablolarının grafiksel gösterimi ise nedensel çıkarımların belirginleşmesi ve kolay anlaşılmasında son derece önemlidir. BA’ ların ortaya konması: (i) incelenilen konu ile ilgili kavramların (ii) kavramlar arası ilişkilerin (iii) kavramlar arası koşullu olasılıkların belirlenmesi aşamalarından oluşur. Kavramlar arası ilişkilerin belirlenmesi için literatürde iki farklı yöntem kullanılmaktadır. Bunlardan ilki uzman yargısından yararlanılmasıdır ki bu yöntemde ağ yapısının uzmanların öznel değerlendirmeleri ile oluşturuluyor olması bir dezavantaj olarak nitelendirilmektedir. Kullanılan bir diğer yöntem ise değişkenler arasındaki ilişkilerin veriden öğrenilmesidir. Ancak bu yöntemde de değişkenler arası koşullu olasılık bilgisi ön plana çıkmakta ve sonuçta ortaya konan ağ yapısında değişkenler arası nedensellik sorgulanmaktadır. Bu çalışmada BA’lardaki ilişkilerin ortaya konması aşamasında ortaya çıkan bu zayıflığın giderilmesi amacıyla yapısal denklem modeli (structural equation modelling-SEM) ile BA’nın birlikte kullanılacağı bir karma yöntem önerilmektedir. Bu bağlamda, incelenilen konu ile ilgili teorik modelin kurulması konusunda güçlü olan SEM yöntemi ile koşullu olasılıkların kullanılarak detaylı senaryo analizlerinin sistem bakış açısı ile kolaylıkla yapılabildiği BA’nın birlikte kullanılması sağlanacaktır. Bu amaçla, öncelikle değişkenler arasındaki dolaylı veya doğrudan ilişkileri bütünleşik olarak inceleyen SEM’in incelenilen problem ile ilgili teorik modelin ortaya konması için kullanılması daha sonra ise BNA ile koşullu olasılık temelli senaryo analizleri gerçekleştirilmesi önerilmektedir. Çalışmada önerilen bu karma yöntem, üniversite öğrencilerinin yerleşkelerdeki yaşam kalitesi ile ilgili algılarının analizinde kullanılacaktır. Anahtar Kelimeler: Bayes ağları, yerleşkelerde yaşam kalitesi algısı 3. Farklı Kalite Bileşenlerinin A.B.D. Otomobil Satışları Üzerine Etkisi: Mekanik Kalite ve Dizayn Kalitesi Mustafa Fırat, İpek Üniversitesi, Bilal Gökpınar Bu çalışmanın temel amacı, farklı kalite bileşenlerinin Amerika Birleşik Devletleri’ndeki otomobil satışları üzerindeki etkisini araştırmaktır. Araştırmada ABD’deki 2006-2013 yılları arasındaki yıllık otomobil satışları verisi ve otomobil modelleri hakkındaki müşteri memnuniyet anketleri verisi kullanılarak “Dizayn Kalitesi” ve “Mekanik Kalite” reytinglerinin satış rakamları üzerindeki etkisinin anlamlılığı araştırılmıştır. Bu reytingler, ABD’deki en yaygın müşteri memnuniyeti kuruluşlarından olan JDPA (J.D. Power and Associations) veri tabanından elde edilmiştir. Otomobil modellerinin yıllık satışları bağımlı değişken iken; bağımsız değişkenler "Genel Kalite, Dizayn Performansı, Mekanik Kalite, Dizayn Kalitesi ve Güvenilebilirlik" reytinglerinin yanı sıra "Amerikan, Japon, Ödül, Yeni Kasa ve Lüks" kukla değişkenleri ile panel veri analizleri yapılmıştır. Sabit Etkiler (fixed effects) ve Rassal Etkiler (random effects) testlerinin de yapıldığı analizde Amerikan, Japon ve Lüks kategorisindeki araçların Mekanik Kalite değişkeni ile olası Etkileşim Etkileri (interaction effects) de araştırılmıştır. Panel veri analiz sonuçları bir önceki yılın satışlarının yanında Mekanik Kalite ve Yeni Kasa değişkenlerinin yıllık otomobil satışları üzerinde anlamlı etkileri olduğunu göstermiştir. Amerikan - Mekanik Kalite etkileşim etkisi ile araç satışları arasında pozitif ve anlamlı etkinin saptanmış olması ise çalışmayı özgün kılan en önemli sonuç olmuştur. Anahtar Kelimeler: ABD otomobil satışları, mekanik kalite, dizayn kalitesi, sabit etkiler, rassal etkiler 4. Ürünlerin ve Süreçlerin Tasarım Parametre Optimizasyonu için Yanıt Yüzeyi Modelleme Yaklaşımları Gülten Göğayaz, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Gülser Köksal Tasarım parametre optimizasyonu, bir ürün ya da sürecin kalitesini iyileştirmek için kullanılan bir mühendislik yaklaşımıdır. Bu problemde amaç, kontrol edilebilir ürün ve süreç parametrelerinin, kontrol edilemeyen faktörlerin değişkenliği artırıcı etkisine rağmen, hedeflenen kalite performansını sağlayacak en iyi seviyelerini belirlemektir. Bu amaçla, istatistiksel olarak tasarlanmış deneylerden toplanan veriler kullanılarak, tanımlanan kalite karakteristiği için ortalama değer ve varyans gibi performans ölçüleri ile tasarım parametreleri arasındaki ilişki modellenir. Bu modeller genellikle sıradan en küçük kareler metodu kullanılarak geliştirilmektedir. En küçük kareler metodunun varsayımlarından birisi, hata terimlerinin sabit bir varyansa sahip olmasıdır; ancak tasarım parametre optimizasyonunda önemli bir amaç kontrol edilemeyen faktörlerden kaynaklanan değişkenliğin en aza indirilmesidir, dolayısıyla sabit varyanstan söz edilemez. Ayrıca, ürün ve süreç tasarımı problemlerinde genellikle birden fazla kalite karakteristiği bulunmaktadır. Bu karakteristiklerin varyanslarını ve kovaryanslarını modellemek ve bu modelleri ortalama değerin daha iyi tahmin edilebilmesi için kullanmak probleme yeni bir boyut getirmektedir. Bu çalışmada En Küçük Kareler, Ağırlıklı En Küçük Kareler, Genelleştirilmiş En Küçük Kareler ve Görünüşte İlişkisiz Regresyon gibi yanıt yüzeyi modelleme yaklaşımlarının tasarım parametre optimizasyonunda kullanımları ve eksiklikler ile ileri araştırma konuları tartışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Tasarım parametre optimizasyonu, yanıt yüzeyi modelleme, çoklu yanıt optimizasyonu PrB139 Davetli Oturum - Sağlık Sistemlerinde YAEM I Perşembe 10:30-12:00, IE139 Küme: Sağlık Sistemlerinde YAEM Oturum Başkanı: Tuğba Çayırlı (Özyeğin Üniversitesi) 1. Böbrek Taşı Tedavisinde Karar Destek Modellerinin Kullanımı Serap Ulusam Seçkiner, Gaziantep Üniversitesi, İlker Seçkiner Üriner sistem taş hastalığının tedavisi son 20-30 yıllık süreçte baş döndürücü bir hızla değişmiştir. Öyle ki, 1980’li yıllara kadar standart olarak kabul edilen açık taş cerrahisi günümüzde çok sınırlı durumlarda uygulanırken, bugün çok yoğun olarak kullanılan endoürolojik yaklaşımlar, o yıllarda çok nadir uygulanan veya gelişme aşamasında olan tedavi yöntemleriydi. Şok dalga litptripsi (ESWL) yöntemi de böbrek taşlarının tedavisinde önemli bir tedavi şeklidir. 1980’lerin başlarından beri şok dalgalarıyla taş kırmadaki gelişmeler üriner sistem taşlarının tedavi stratejilerinde bir çok değişiklikle sonuçlanmıştır. Ancak bu tedavi yönteminde de birçok değişken tedavi başarısına etki etmektedir. Bunlar arasında hastanın yaşı, cinsiyeti, anatomik farklılıklar, anomaliler, taşın cinsi, boyutu, yerleşimi gibi faktörler sayılabilir. Bu çalışmada, böbrek taşına yönelik olarak yapılan ESWL tedavisine karar vermeye yardımcı olmak üzere gerçek hastalardan elde edilen veri seti ile prototip bir yapay sinir ağı (YSA) model önerisi tasarlanmıştır. Geliştirilen karar destek modelinin özellikle asistan ve uzman eğitiminde önemli faydalar sağlayacağı düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Böbrek taşı, eswl, yapay sinir ağları, karar destek 2. İki Sınıflı Kayıp Sistemiyle Özel Bir Türk Hastane için Özelleştirilmiş Yatak Atama Modeli Nermin Elif Kurt, Koç Üniversitesi, Lerzan Örmeci Hastane yöneticileri günlük planları belirlerken hastaları kabul etmek için belirli politikalar uygular. Hastanın durumunun ciddiyeti ve beklenen yatış süresi, gün içinde beklenen hasta sayısı ya da yatışın maliyeti hastane yöneticilerinin karar alırken düşündükleri bazı kıstaslardır. Bu araştırmada, kabul, ret, erken taburcu ve ek koğuşa kabul politikalarının maliyet üzerindeki etkilerini anlamak için basitleştirilmiş bir model sunuyoruz. Modelde iki hastane koğuşu (ana ve ek koğuş) iki durumdaki hastaya (ağır ve normal) hizmet etmektedir. Ağır durumdaki hastanın iyileşme süreci iki aşamalı hipoeksponansiyel dağılımlı iken normal durumdaki hastanınki eksponansiyel dağılımlıdır. Ana koğuş her iki durumdaki hastaya hizmet verirken, ek koğuş sadece normal durumdaki hastalara hizmet verir. Normal durumdaki hasta ağır durumdaki hastayı kabul etmek için iyileşme süreci tam olarak bitmeden taburcu edilebilir (erken taburcu politikası). Bu yüzden erken taburcu politikasının uygulanabilmesi için en az bir tane normal durumda hasta olması gerekir. Bu çalışmada, erken taburcu politikasının ancak ana koğuştaki tüm yataklar dolduğunda yapılırsa en-iyi olacağını gösterdik. Ayrıca, hastaların “tercih edilen" veya “özellikle tercih edilen" olması için gereken koşulları bulduk. Belirli bir durumdaki hasta, son boş yatağa kadar kabul ediliyorsa o durumu “tercih edilen" olarak tanımladık. Koğuş doluyken bile erken taburcu politikası ile kabul edilen ağır hastaların durumunu “özellikle tercih edilen" olarak belirledik. Son olarak bütün bulgularımızı özel bir hastaneden aldığımız verilerle sayısal çözümleme ile destekledik. Anahtar Kelimeler: Kabul politikaları, markov karar süreçleri 3. Mevsimsel Dağılıma Dayalı Randevusuz Hasta Talebinde Entegre Kapasite ve Çizelgeleme Modeli Tuğba Çayırlı, Özyeğin Üniversitesi, Evrim D. Güneş, Pınar Dursun Bu çalışmanın amacı, hasta taleplerinde mevsimsellik gözlemlenen kliniklerde, randevu sistemlerinin en etkin ve etkili bir şekilde tasarlanması için hastane yöneticilerine çözümler sunmaktır. Randevu sistemi tasarımındaki iki karar aşaması incelenmektedir: i) makro-düzeyde günlük hasta sayısını ve dolayısıyla kapasiteyi belirleyen erişim kuralları ve ii) mikro düzeyde hastaların mesai saatleri içinde hangi zaman dilimine çizelgelendiklerini belirleyen randevu kuralları. Literatürde, kısaca kapasite ve çizelgeleme olarak tanımlayabileceğimiz bu iki problem ayrı ayrı ele alınmaktadır. Bu çalışmamızın en önemli katkısı, entegre benzetim modeli kullanarak erişim ve randevu kurallarını eniyileştirmektir. Makro-düzeyde belirlenen günlük hasta sayısı mikro modele girdi oluşturmakta, ve bu entegrasyon sayesinde hem hastaların randevuya erişimi olan "endirek" bekleme süreleri (gün bazında) hem de hastaların klinik içerisindeki "direkt" bekleme süreleri (dakika bazında) birlikte değerlendirilmektedir. Çeşitli erişim ve randevu kuralları, farklı klinik ortamları oluşturan senaryolarda test edilerek, çevresel etmenlerin randevu sistemine olan etkileri incelenmiştir. Bu çevresel etmenler, önem sırasına göre talebin belirlediği kapasite doluluk oranını, hasta taleplerindeki mevsimselliği ve randevusuz hasta oranını içermektedir. Anahtar Kelimeler: Ayakta tedavi veren sağlık birimlerinde randevu sistemleri, benzetim modellemesi, çizelgeleme PrB227 Davetli Oturum - Toplumsal Sorunlar Perşembe 10:30-12:00, IE227 Küme: İnsani Yardım Lojistiği Oturum Başkanı: Burcu Balçık (Özyeğin Üniversitesi) 1. Talep Seçici Yer Seçimi ve Güzergâh Belirleme Problemi: Taşımalı Eğitim Uygulaması Nazlı Esen, Bilkent Üniversitesi, Başak Yazar, Bahar Kara, İmdat Kara Ülkemizde 8 yıllık ilköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve devlet okullarında parasızdır. Fakat, nüfus yoğunluklarındaki dengesizliklerden ötürü bazı bölgelerde ilkokul bulunmamaktadır. Bu bölgelerde oturan öğrencilere eğitim servisi sağlayabilmek için milli eğitim bakanlığı taşımalı eğitim programını uygulamaktadır. Bu programda, öğrenciler ücretsiz bir şekilde bulundukları bölgelerden “yakın” ve uygun merkez okullara taşınırlar. Probleme yöneylem araştırmaları bakış açısıyla yaklaşacak olursak, taşımalı eğitim problemi merkez okul yeri seçimi ve öğrencileri taşıyacak araçların güzergâhlarının belirlenmesi kararlarını içermektedir. Bu problem, yöneylem araştırmalarında iyi bilinen yer seçimi ve güzergâh belirleme problemine benzemektedir. Problemin yer seçimi ve güzergâh belirleme problemiyle en önemli farkı; yer seçimi ve güzergâh belirleme probleminde tüm talep noktalarının taleplerinin karşılanması gerekirken, taşımalı eğitim probleminde bazı bölgeler merkez okullara ya da diğer bölgelere olan uzaklıkları göz önünde bulundurularak okul servisi rotasından çıkarılabilmektedir. Bu makalede, taşımalı eğitim probleminin toplam maliyetini düşürebilmek için geliştirilen matematiksel model ve sezgisel yaklaşım yöntemleri anlatılmaktadır. Geliştirilen matematiksel modeller ve sezgisel yaklaşımlar da talep seçici yer seçimi ve güzergâh belirleme problemi kullanılmıştır. Anahtar Kelimeler: Taşımalı eğitim, güzergah belirleme problemi, sezgisel yaklaşım 2. Kamusal Ürünler için Teşvik Mekanizması Tasarımı Ece Zeliha Demirci, Bilkent Üniversitesi, Nesim Erkip Kamusal ürünlerin (tıbbi ürünler, enerji idareli sistemler veya çevreci teknolojiler gibi) kullanımı hem tüketiciye hem de toplumun geneline fayda sağlamaktadır. Bu yüzden genellikle merkezi bir otorite sosyal refah için bu tip ürünlerin tedarik zincirine müdahale edebilir. Merkezi otoritenin ana görevi üreticinin veya satış kanalının topluma en çok yarar sağlayacak kararı vermesini sağlamaktır. Teşvik mekanizması tasarlarken önemli bir nokta teşvik araçlarının sisteme entegre edilme şeklidir. Merkezi otorite elindeki bütçeyi çeşitli teşvik araçlarına paylaştırarak sistemin farklı faktörlerine etki edebilir. Bu çalışmada merkezi otoritenin sistemi iki farklı araçla etkilediği kabul edilmiştir. Bu araçlar şöyledir: i) reklam yatırımı ve ii) araştırma ve geliştirme yatırımı. İncelediğimiz sistem rassal tedarik miktarı kısıtı olan üretici ve sabit bütçe kısıtı altında müdahale eden merkezi otoriteden oluşmaktadır. Bu sistemi modellemek için iki seviyeli programlama kullanılmıştır ve optimal çözümün özellikleri karakterize edilmiştir. Modeli daha iyi açıklayabilmek için sayısal örnekler sunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Kamusal ürünler, gazeteci-çocuk problemi, teşvik mekanizması 3. Periyodik Yer Seçimi ve Araç Rotalama Problemi: Kırsal Kesimlerde Mobil Sağlık Hizmetleri Uygulaması Sinem Savaşer, Bilkent Üniversitesi, Bahar Kara, Hünkar Toyoğlu Günümüz dünyasında kırsal kesimlerde yaşayan insanlara sağlık hizmeti ulaştırmak önemli bir konudur. Bu alanlarda birinci basamak ve koruyucu sağlık hizmetleri yeterince yaygın olmadığı için, “mobil (gezici) sağlık hizmeti” adı verilen bir sistem geliştirilmiştir. Dünyadaki ülkelerin çoğunluğunda bu hizmet sağlanmaktadır ve uygulamalar ülkelerin sağlık politikalarına göre değişiklik göstermektedir. Türkiye’de ise 2010 yılından itibaren aile hekimleri belirlenmiş zaman ve aralıklarla köylere uğrayarak birinci derece sağlık hizmeti sağlamakla yükümlü tutulmuştur. Sağlık Bakanlığı’ndan elde edilen verilere göre, her aile hekimliğinin yaklaşık 10 köyden sorumlu olduğu tahmin edilmektedir. Diğer bir deyişle, Türkiye’deki köylerin %9’unda aile hekimlikleri varken, kalan %91’i mobil sağlık hizmetlerine ihtiyaç duymaktadır. Bu çalışmanın amacı, aile hekimlerinin çıkış noktaları olacak hastanelere karar vermek ve her bir hekim için maliyet verimliliği yüksek servis çizelgeleri hazırlamaktır. Sağlık Bakanlığı’nın düzenlemelerine göre, nüfusa bağlı olarak köylerin ne sıklıkta ziyaret edileceği belirlenmiştir. Ayrıca ziyaret aralıklarının sabit olması ve doktorların her zaman kendilerine atanan köyden sorumlu olmaları gerekmektedir. Sıralanan bu gerekliliklere göre, çalışmada incelenen problem Periyodik Yer Seçimi ve Araç Rotalama Problemi (PYRP) olarak tanımlanmıştır. Literatürde PYRP üzerinde yapılan araştırmaların sınırlı kaldığı gözlenmiştir. Periyodik Araç Rotalama Problemi (PARP) ve PYRP üzerinde yapılan bütün çalışmaların ortak özelliği, çizelgelerin önceden belirlenen alternatifler arasından seçilmesidir. Diğer bir deyişle, çizelgeler modele önceden tanımlanmakta ve çözümler bu çizelgeler arasından oluşturulmaktadır. Bu çalışmada ise, her aile hekimi için optimal periyodik çizelgelerin matematiksel model tarafından belirlenmesi hedeflenmiştir. Yazarların bilgisine göre, PARP veya PYRP literatüründe benzer bir çalışma yer almamaktadır. Bu nedenle, hastanelerin yerlerine karar veren, her köyü adanmış bir hekime atayan, ziyaretler arasındaki zamanları sabit tutan ve her hekim için periyodik bir çizelge yaratan yeni bir matematiksel model geliştirilmiştir. Modelin detayları ve gerçek veriler üzerindeki çözüm performansları sunum sırasında tartışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Mobil sağlık hizmetleri, periyodik, yer seçimi ve rotalama 4. Gıda Bankası Operasyonları için Dağıtım Sistemi Tasarımı Burcu Balçık, Özyeğin Üniversitesi, Seyed Iravani, Karen Smilowitz Gıda bankası gibi kar amacı gütmeyen kuruluşların yönettiği ve ihtiyaç sahiplerine yardım dağıtımını ele alan operasyonlarda adil olmak (eşitlik) ve ürünlerin israf olmasını önlemek gibi amaçlar önemlidir. Bu çalışmayı motive eden gıda dağıtım sisteminde, restoran ve süpermarket gibi bağışçılardan toplanan talep fazlası dayanıksız gıda ürünleri (ör., sebze, meyve, tavuk, vb.), ihtiyaç sahiplerine hizmet veren çeşitli yardım organizasyonlarına (ör., evsiz barınakları, yaşlı bakım evleri, aşevleri, vb.) dağıtılmaktadır. Bağışçılardan toplanan ürün miktarı ve yardım organizasyonlarının talepleri önceden bilinmediği için etkin bir şekilde rota planı yapmak ve dağıtım miktarlarını belirlemek güç olabilmektedir. Bu çalışmada, etkin araç rotaları tasarlamayı ve yardım organizasyonları arasında eşitlik sağlayacak şekilde dağıtım yapmayı destekleyen bir matematiksel model geliştirilmiştir. Taleplerdeki belirsizliklerin ve bağış seviyelerinin rota yapıları ve performans ölçütleri üzerindeki etkileri incelenmiştir. Problemi kümeleme, rotalama ve kaynak paylaşımı parçalarına ayrıştırarak ele alan ve hem adillik hem de israf ölçütleri bakımından iyi sonuçlar veren bir sezgisel yöntem geliştirilmiştir. Önerilen sezgisel yöntemin performansını gösteren bilgisayısal çalışmalar sunulmaktadır. Anahtar Kelimeler: Araç rotalama, adil kaynak tahsisi, sezgisel yöntemler, gıda bankaları PrB311 Oturum - Doğal Kaynaklar Yönetiminde YAEM I Perşembe 10:30-12:00, IE311 Küme: Doğal Kaynaklar Yönetiminde YAEM Oturum Başkanı: Büşra Atamer Balkan (Roketsan A.Ş.) 1. Süt Sığırı Çiftlikleri için Süt Verimliliği ve Maliyet Açısından Yem Karışımı Eniyilemesi Ahmed Burak Paç, Hemosoft A.Ş., Serkan Barış Mülazımoğlu Süt sığırlarının günlük besin ihtiyaçları hayvanın yaşı, hamilelikte bulunduğu evre, alınan süt verimi, süt yağı yüzdesi gibi faktörlere bağlı olarak değişmektedir. Detaylı araştırmalarla bu faktörler açısından farklı durumlarda bulunan süt sığırlarının çeşitli besin ihtiyaç kalemlerini hesaplamak için formüller belirlenmiştir. Besicilikte kullanılan çeşitli yem maddeleri de karbonhidrat, protein, yağ, vitamin, mineral içerikleri ve bunların alt türleri bakımından incelenmiştir. Süt sığırının besin ihtiyacı ve yemlerin besin içeriği bilgisini kullanarak belli yaşta ve evredeki bir süt sığırı için istenen süt verimini ve yağ oranını en ekonomik biçimde karşılayan yem karışımı, mevcut matematik program formülasyonlarıyla hesaplanabilmektedir. Ne var ki, yem karışımının bahsi geçen faktörler bakımından tek tip bir süt sığırı için hazırlanması, yem maddelerinin saklanması, karımı ve dağıtımını sağlayan sistemler için her zaman mümkün veya ekonomik olmamaktadır. Farklı besin ihtiyaçları olan çok sayıda süt sığırı grubuna aynı yem karışımının sunulması durumunda, besin ihtiyaçlarının ortalamasına göre ekonomik yem karışımı hesaplanmaktadır. Bu şekilde elde edilen çözümler süt verimi ve kalitesi, ve besi maliyetleri yönünden verimsizliklere neden olmaktadır. Öte yandan, süt sığırlarını benzerlikler fazla olacak şekilde çok sayıda küçük gruba bölmek ve ayrı yem karışımları sunmak, yem karma ve dağıtma maliyetlerini artırmaktadır. Bu çalışmada ele aldığımız ana problem, en ekonomik yem karışımını optimal hayvan grubu kombinasyonlarıyla birlikte belirlemektir. Hayvan grubu kombinasyonları için ortalama ihtiyaç değerlerine göre çözüm üretmek yerine yem karışımındaki yem maddesi oranı değişkenleri farklı grupların ihtiyaç kısıtlarını aynı anda sağlayacak şekilde seçilmiştir. Günlük yem karışımı çözümleri, yem maddesi fiyatlarındaki dalgalanmaları ve envanterdeki yemlerin besin değer kayıpları göz önünde bulundurularak yıllık yem maddesi tedarik planının belirlenmesinde kullanılmıştır. Anahtar Kelimeler: Eniyileme, rasyon, süt sığırı, tmr, yem karışımı 2. Orman Kaynaklarının Planlanmasında Yöneylem Araştırması Uygulamaları Hayati Zengin, Düzce Üniversitesi, Murat Engin Ünal, Ahmet Salih Değirmenci, Ahmet Yeşil Orman kaynaklarına yönelik talep sürekli artmakta ve çeşitlenmektedir. Bu talepleri karşılamak amacıyla ormanların sürdürülebilir şekilde ve ekosistem tabanlı olarak planlanması gerekmektedir. Bu durum çok sayıda birbiri ile çelişen veya örtüşen işletme amaçlarıyla, birbirinden çok farklı kısıtların planlama sürecinde göz önünde bulundurulması anlamına gelmektedir. Ormanların bu ihtiyaçları karşılayacak şekilde yönetilmesinde klasik planlama yaklaşımı yeterli olmamakta ve yöneylem araştırması tekniklerine yönelik çalışmalar gittikçe artmaktadır. Bu bildiride orman kaynaklarının planlanmasında Yöneylem Araştırması konusunda Türkiye'de yapılan çalışmalar özetlenerek bir orman plan ünitesi için gerçekleştirilen modelleme yaklaşımı tanıtılmıştır. Karışık Tamsayılı Programlama kullanılarak gerçekleştirilen çalışmada su ve odun üretiminden sağlanacak toplam faydayı maksimum yapmak amacıyla, ormanları oluşturan meşcerelerin ne zaman gençleştirilmesi gerektiği kararlaştırılmaya çalışılmıştır. Varsayımlarla hareket etmenin ve modele sokulacak verileri hazırlamada karşılaşılan güçlüklerin YA tekniklerinin ormancılık uygulamalarında yeterince yer bulmasına engel olduğuna dikkat çekilmiştir. Disiplinlerarası çalışmanın ve kolay kullanılabilir hazır yazılımlar geliştirmenin önemi vurgulanmıştır. Anahtar Kelimeler: Gençleştirme, ormancılık, orman amenajmanı, karışık tamsayılı programlama 3. Planlama ve Geliştirme Birimi Olarak Su Toplama Havzaları Ayten Erol, Süleyman Demirel Üniversitesi Son yıllarda, su ve toprak gibi doğal kaynakların önemine daha fazla vurgu yapılmakta ve bu kaynakların hayati bir önem taşıdığına çeşitli biçimlerde yer verilmektedir. Toprak ve su kaynakları başta olmak üzere, doğal kaynakların verimlilik bakımından en iyi biçimde değerlendirilebilmesi, devamlılıklarının sağlanması; en doğru biçimde düzenlenmesi, planlanması, idaresi ve işletilmesi ile mümkün olabilmektedir. Su toplama havzaları ise çeşitli fiziksel, hidrolojik ve ekolojik özellikleri bakımından birer topoğrafik ve hidrolojik arazi birimi niteliğinde olduklarından aynı zamanda birer planlama ve geliştirme birimi olarak düşünülmekte ve kullanılmaktadır. Böylece kaynak yönetimine ilişkin çalışmaların havza yaklaşımı ile değerlendirilmesi ve havzanın özelliklerine uygun biçimde planlanması gerektiği anlaşılmaktadır. Ancak, havzalardaki çalışma konuları oldukça geniş ve disiplinler arası bir entegrasyonu gerektirdiğinden, doğal kaynakların planlanması ve geliştirilmesi hem karmaşık hem de geniş kapsamlı bir kavram olan havza yönetimi kavramını ön plana çıkarmaktadır. Bu bildirinin temel amacı; havza ve havza yönetimi kavramlarını detaylı olarak incelemek, havza yönetiminin temel amaçlarından biri olan yenilenebilir doğal kaynaklarda verimliliği artırmak için ele alınan çalışmaların neden havza yaklaşımı ile değerlendirilmesi gerektiğini detaylarıyla incelemektir. Bu kapsamda, su toplama havzalarının eko-hidrolojik işlevlerine vurgu yapılmakta ve doğal kaynakların sürdürülebilir biçimde planlanması ve geliştirilmesi konularında ele alınan mevcut çalışmaların temel zorluklarına kapsamlı bir biçimde yer verilmektedir. Anahtar Kelimeler: Su toplama havzası, havza yönetimi, eko-hidroloji, doğal kaynaklar 4. Tarımda Değer Zinciri Analizi ve İşaret Ettiği Problem Alanları: Zeytin ve Zeytinyağı Örneği Büşra Atamer Balkan, Roketsan A.Ş., Sedef Meral Doğal kaynak kullanımının en yoğun olduğu alanlardan biri tarım sektörüdür. Disiplinlerarası bakış açılarına ihtiyaç duyulan tarım sektörü problemlerinin çözümünde, sistem yaklaşımı araçlarının ve yöneylem araştırması tekniklerinin kullanımı giderek artmaktadır. Türkiye, coğrafi yapısı ve biyolojik çeşitliliği ile, stratejik önemi olan endüstriyel tarım ürünlerine ev sahipliği yapmaktadır; bunların en önemlilerinden biri zeytinyağı ve onun hammaddesi olan zeytindir. Dünyanın dördüncü en büyük zeytinyağı üretici ülkesi olmamıza karşın, zeytinyağı üretimindeki verimin rakip üretici ülkelerin üçte biri oranında olması, üretilen zeytinyağı kalitesinin beklenen düzeyde olmaması ve iç ve dış pazardaki zeytinyağı satışından elde edilen gelirin hedeflenen düzeyin altında gerçekleşmesi gibi sorunlar, zeytin ve zeytinyağı konusundaki politikaların gözden geçirilmesi ve iyileştirilmesi ihtiyacını doğurmaktadır. Bu çalışmada, zeytin ve zeytinyağı örneğinden yola çıkarak, endüstriyel tarım ürünleri değer zincirinin birbiriyle çatışan amaçlar ve rassallıklar içeren yapısına odaklanılacaktır. Çalışmamızın amaçları, a) çiftçiden başlayıp iç ve dış pazardaki tüketicilere kadar uzanan değer zincirindeki paydaşları ve bu paydaşların birbiriyle çatışan bakış açılarını bütünsel yöntemlerle ortaya koymak, b) ekonomik değer zinciri analizi yaparak zincirin gelişmeye açık noktalarını saptamak, c) gelişmeye açık noktalardaki optimizasyon problemlerine işaret etmektir. Anahtar Kelimeler: Değer zinciri analizi, tarım ekonomisi, tarımda yöneylem araştırması, sistem yaklaşımı PrB103 Oturum - Veri Analizi V Perşembe 10:30-12:00, IE103 Küme: Veri Analizi Oturum Başkanı: Fatma Çınar (Sermaye Piyasası Kurulu) 1. Temel Sağlık Göstergeleri ve Sürdürülebilirlik: Veri Madenciliği Tekniklerinden Faydalanarak Çocuk Ölümlerinin Analizi Deniz Efendioğlu, Marmara Üniversitesi, İsmet Karacan, Seniye Ümit Oktay Fırat İlerleyen teknoloji ile birlikte kağıt kayıtlardan, elektronik kayıtlara geçiş ve otomasyon, eldeki verinin hacminin olağanüstü büyümesine neden olmuştur. Veri madenciliği teknikleri sayesinde büyük veri setleri analiz edilerek, önemli anlamlar çıkarılmakta ve kritik bilgiler elde edilebilmektedir. Sürdürülebilirliğin üç boyutundan biri olan toplumsal sürdürülebilirlik öncelikle, insan sağlığını mutlak kılmaktadır. Sağlıklı toplum; sağlıklı insan ve sağlıklı bebek/çocuk toplulukları ile devamlılığını sağlayacaktır. Yetkili örgütlerin yayınladığı verilere göre, dünyada çocuk ölümleri korkutucu seviyelere ulaşmaktadır. Bu ölüm oranları ülkeden ülkeye büyük farklılıklar göstermektedir. Bu çalışmada, veri madenciliği teknikleri kullanılarak bu ölümlerin bağlı olabileceği etkenler incelenmiştir. Analizlerde, ölüm oranları, yaş bazında ölüm hızı, dolaylı nedenler ve risk faktörleri alanlarındaki veriler kullanılmıştır. Ayrıca temel sağlık göstergeleri esas alınarak bazı karşılaştırmalar gerçekleştirilmiştir. Özellikle ölüm oranlarının düşük olduğu ülkelere ait göstergeler değerlendirilerek çocuk ölümleri için önleyici faaliyetlerin neler olabileceği araştırılmış ve sürdürülebilir toplum için öneriler geliştirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Veri madenciliği, sürdürülebilirlik, sağlık göstergeleri, çocuk ölümleri 2. Resmi İstatistiklerde Veri Madenciliği Yaklaşımı Tuğba Değirmenci, Türkiye İstatistik Kurumu, Lale Özbakır Ekonomi politikalarının ve devletin yönetsel kararlarının belirlenmesinde resmi verilerin ve verilerden elde edilmiş bilgilerin önemi büyüktür. Günümüzde ulusal ve uluslararası sosyal ve ekonomik gelişme hedeflerinin belirlenmesi ve bu hedeflerin başarısı için güncel ve güvenilir resmi istatistiklerin rehberliği çok önem taşımaktadır. Bu resmi bilgileri işlemekle yükümlü olan ulusal istatistik ofislerinde büyük hacimli, yüksek sayıda ve yapıda değişken içeren karmaşık veriler üzerinde çalışılmaktadır. İstatistik ofislerinde, veri analiz süreçlerinde geleneksel veri çözümleme yöntemleri sıklıkla kullanılırken, yapay zeka, makine öğrenmesi ve örüntü keşfi gibi modern tekniklerden yeterince yararlanılmamaktadır. Veri Madenciliği, büyük ve karmaşık veriler üzerinde yeni, yararlı ve nihai olarak anlaşılabilir örüntüleri keşfetmek için gelişmiş algoritmalardan faydalanan yapay zeka, makine öğrenmesi, istatistik ve optimizasyon gibi birçok disiplinin kesişiminde yer alan bir yöntemdir. Resmi istatistik üretimi kapsamında veri madenciliği, veri analiz süreçlerinde verimlilik ve kaliteyi geliştirmek için kullanılacak iyi bir araç olarak görülebilir. İki disiplinin uygulayıcılarının birbirinden farklı alanlarda bulunması ve yararlarının tam olarak keşfedilmemesi sebepleri ile veri madenciliği resmi istatistik alanına henüz tam olarak girmemiştir. Bu çalışmada, veri madenciliği yönteminin resmi istatistik üretiminde yeri incelenmiş ve üretim süreçlerinde kalite, zamanlılık ve verimlilik konularında ilerlemeye imkan verecek olan potansiyeli üstüne durulmuştur. Çalışmada ele alınan problemde, Türkiye İstatistik Kurumu'nun Resmi İstatistik Programı çerçevesinde üretmekte olduğu Hane halkı Bütçe Araştırması üzerinde üç aşamalı bir uygulama gerçekleştirilmiştir. Veri ön işleme aşamasına aykırılık analizi monte edilmiş, ardından düzeltilen veride kümeleme yöntemi ile belirli sayıda kümeye ayrılan hane grupları için Apriori algoritması kullanılarak tüketim kalıpları çıkarılmıştır. Bu yöntemle anketin hem makro düzeyde hem de geleneksel veritabanı sorguları ile elde edilemeyecek örüntü keşifleri ile derinlemesine analiz edilme süreçleri sergilenmiştir. Bulgular kısmında bu uygulamanın veya benzerlerinin kuruma yapacağı katkı üzerinde durulmuş ve veri madenciliği çalışmalarının resmi istatistik verileri üzerinde uygulama potansiyelinin yüksek olduğu sonucuna varılmıştır. Anahtar Kelimeler: Apriori algoritması, aykırılık analizi, hanehalkı bütçe anketi, kümeleme analizi, resmi istatistik, veri madenciliği 3. Veri Madenciliği Yöntemlerini Kullanarak Anemi Sınıflandırmasına Yönelik Bir Uygulama Betül Merve Fakı, Bursa Teknik Üniversitesi, Başar Öztayşi Veri madenciliği, depolanmış yüksek miktardaki veriden istatistiksel ve matematiksel teknikler gibi teknolojiler kullanarak anlamlı ve yeni ilişkiler ve örüntüler keşfetme işlemidir. Pazarlama, telekomünikasyon gibi birçok alanda kullanılan veri madenciliği yöntemlerinin tıp alanında kullanımı da artmaktadır. Tıp alanında teşhis, tedavi kayıtlarının bilgisayar programları tarafından analiz edilmesi etkili tedaviyi destekleyici bir unsur oluşturmaktadır. Veri madenciliği yöntemleri kullanılarak tıbbı veri setlerinden elde edilen sonuçlar sayesinde hekimlere destekleyici yararlı bilgiler geliştirilmesi tezin amaçları arasındadır. Veri madenciliği yöntemleri ile elde edilen bu bilgilerin kazandırdığı birçok yarar bulunmaktadır: i) Teşhis açısından önemli ve kullanışlı bir referans oluşturması, ii) Gereksiz tahlillerin önlenmesi, iii) Sağlık ve hasta bakım hizmetleri kalitesinin artırılması, iv) Karar verme sürecindeki sübjektif düşünceler kaynaklı insan hatalarının indirgenmesi, v) Yeterli uzman bulunma sorunu olan yerlerde mevcut hekimlere yardımcı referans olması, vi) Kapsamlı tahlil olanaklarının kısıtlı olduğu yerlerde yardımcı referans bilgi sağlaması. Literatürde başarılı sonuçlar elde edilmiş benzer çalışmalar bulunmaktadır. “Karar Ağacı Yöntemini Kullanarak Biyokimya Verileri ile Anemi Teşhisi” (Doğan ve Türkoğlu, 2008) isimli çalışmada, kan biyokimya parametreleri ile demir eksikliği anemisi teşhisinde, hekime yardımcı olacak ve kolaylık sağlayabilecek bir karar destek sistemi oluşturulmuştur. Karar ağaçları yöntemi kullanılan sistemde, biyokimya parametrelerinden demir eksikliği anemisi hastalığı için temel belirleyiciler olan Serum demiri, Serum demir bağlama kapasitesi (SDBK) ve Ferritin enzimleri kullanılarak, Anemi(+) ve Anemi(-) değerlendirmelerinde bulunulmuştur. 96 hasta verisinin değerlendirildiği çalışmada sonuçlar, doktorun verdiği kararlarla tamamen örtüşmüştür. Bizim çalışmamızda, önceki çalışmalardan farklı olarak; sınıflandırılacak beş anemi çeşidi (Aplastik, Demir eksiliği, Talasemi, Romatolojik hastalıklara bağlı ve Böbrek hastalıklarına bağlı) ele alınmış ve farklı veri madenciliği yöntemlerinin performansları karşılaştırılmıştır. Çalışmamızda Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi arşiv verileri üzerinden hastaların kan tahlilleri sonuçlarına ait sayısal değerler (HGB, RBC, HCT, MCV, MCH, MCHC, RDW, PLT ) ve hastalara ait yaş, cinsiyet bilgileri girdi değişkenler olarak kullanılmıştır. Bu amaçla bir kısmı anemi teşhisi konulmuş, bir kısım sağlıklı bireylerden alınmış kan sayımı sonuçları toplanmıştır. Anahtar Kelimeler: Anemi, karar ağacı, sınıflandırma, veri madenciliği, yapay sinir ağları 4. NUTS ve Krediler Risk Haritası: Grafik-Data Mining Analizi Fatma Çınar, Sermaye Piyasası Kurulu, Kutlu Merih Kalkınma planları ve yıllık programlarda öngörülen hedefler doğrultusunda Bakanlar Kurulu kararı ile 2002/4720 sayılı 2002 yılında kabul edilen bölgesel istatistiklerin toplanması, geliştirilmesi, bölgelerin sosyoekonomik analizlerinin yapılması, bölgesel politikaların çerçevesinin belirlenmesi ve Avrupa Birliği Bölgesel İstatistik Sistemine (Nomenclature of Territorial Units for Statistics, NUTS) uygun karşılaştırılabilir istatistiki veri tabanı oluşturulması amacıyla ülke genelinde İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması (İBBS) yürürlüğe girmiştir. Kodlanan bu hiyerarşik NUTS sınıflandırmalarını BDDK’nın Fintürk datasından elde etttiğimiz Sektörel Kredilerin 2009-2014 yıllları arasındaki dağılımlarını NUTS kod sistemiyle entegre edilerek, mevcut yapıları içinde bu kurumların ilişkileri ve korelasyonları ile ilgili verileri daha kapsamlı analiz etmek için object tabanlı bir iş modelleme yaklaşımı öneriyoruz. Modelimiz grafiksel temsiller yoluyla yeni bir veri madenciliği sistemi öngörmektedir. “Cortex” olarak adlandırdığımız bu sistemde Java teknolojisi ile, SQL tabanlı veritabanı üzerinden veri kaynağı nesnelerini istatistiksel soruşturmanın yapılabileceği bir alt yapı haline dönüştürüyoruz. Böylece kaynaklar tek bir havuzda toplanarak tüm veriler yönetilebilir ve entegre edilerek, resim ve grafik sağlayan raporları anında gösterilmek üzere konsolide analizler yapılabilir. Artan veri hacmi ile beraber Bankacılık sektöründe riski algılama ve öngörme gibi problemlerin erken teşhisi önem taşımaktadır. Bu nedenle çalışmamızda, NUTS bölgeleri bazında yer alan şehirlerin finansal haritası/riski ile muhtelif kredilerle ilişkileri ve korelasyonları “R tabanlı Grafik Data Mining” programıyla lattice ve ggplot2 grafik paketleri kullanılarak gerçek zamanlı interaktif bir data analizi yapılmıştır. Çalışmada veri setinde yer alan değerler faktör tabanlı bir analize dönüştürülmüş olup tüm veriler zamana ve mekâna göre metriklenmiştir. Görselleştirilen verilerin analizi, NUTS sistemi uygulayıcıları, bankalar ve Kalkınma Ajansları için kıymetli bulgular içermektedir. Anahtar Kelimeler: Grafik veri madenciliği, R software, veri görselleştirme, nuts, cortex PrB306 Oturum - Personel Planlama Perşembe 10:30-12:00, IE306 Küme: Hizmet Sistemlerinde YAEM Oturum Başkanı: Eda Yücel (TOBB Üniversitesi) 1. Bulanık Çok Amaçlı ve Kriterli Atama Modeli Uygulaması: Personel Atama Modeli Örneği Hakan Soner Aplak, Kara Harp Okulu Karar süreci belirsizlik içeren ve karmaşık bir süreçtir. Atama problemleri de kaynakların etkin kullanılması için en uygun şekilde eşleşmenin yapılmasının esas alındığı bir karar verme sürecidir. Atama problemlerinde genelde maliyet, zaman gibi faktörlerin tek başına minimizasyonu esas alınsa da birbiri ile çatışan birden fazla amacın dikkate alınması suretiyle optimal atama eşleştirmelerinin yapılması da söz konusu olabilmektedir. Bu çalışmada, personel atamasına örnek olacak şekilde bulanık mantık uygulamalarının desteklediği çok amaçlı bir atama modeli incelenmektedir. Fonksiyonel alana göre tercih ağırlıkları farklı olan ve birbiriyle çelişen birden fazla amacın dikkate alındığı ve personel özelliklerinin bu amaçlara uygunluğunun kullanılması suretiyle en uygun çözümü getiren bir atama modeli sunulmaktadır. Örnek çalışmada, hiyerarşik bir organizasyonda görev yapacak personelin yetiştirilmesi için görev branşları ile kişisel özelliklerin uyumunun maksimize edilmesi hedeflenmektedir. Bu nedenle, öncelikle ataması yapılacak fonksiyonel branş alanlarına seçime esas olacak hedefler belirlenmektedir. Sonraki aşamada, hedeflerin gerçekleştirilmesinde etkili olan kriterlerin dikkate alınması ile personelin hedeflere yönelik performans değerleri hesaplanmaktadır. Müteakiben söz konusu performans değerleri kullanılarak hedefler doğrultusunda personelin kişisel özellikleri ile atanacak branşların uyumunun maksimizasyonunu sağlayacak atama modeli sunulmaktadır. Anahtar Kelimeler: Çok amaçlı ve kriterli karar verme, bulanık mantık, atama problemleri 2. Tam Sayı Programlama Kullanılarak Türkiye Spor Toto Süper Ligi’nin Çizelgelenmesi Hasan Bayrak, Abdullah Gül Üniversitesi, Ömer Batuhan Kızılışık, Selçuk Gören Dünyada milyonlarca insan tarafından düzenli olarak takip edilen spor organizasyonları, yüz milyar doların üzerinde olan ve sürekli büyüyen bir pazara sahiptir. Dolayısıyla milyonlarca insanın takip ettiği bu dev organizasyonların başarılı olması bir gereklilikten de öte bir zorunluluktur. Futbol, basketbol, voleybol gibi spor organizasyonlarına ait çizelgelemelerin (fikstürlerin) gerek takımlar, gerek taraftarlar, gerekse medya tarafından ihtiyaçları karşılayacak şekilde, adil ve dengeli olarak hazırlanması beklenmektedir. Diğer taraftan bütün tarafları tatmin edebilecek çizelgeleme yapılması, gereklilikler ve kısıtlar nedeni ile oldukça zordur. Örnek olarak bir takımın birden fazla maçı ardışık olarak deplasmanda (veya iç sahada) oynaması istenmeyen fakat tam olarak da ortadan kaldırılması mümkün olmayan bir durumdur. Bu çalışmada Türkiye Futbol Federasyonu’na bağlı Süper Toto Süper Lig, tam sayı modelleme kullanılarak, talep edilen kısıtlara uygun olacak şekilde modellenmiş ve halihazırda kullanılan çizelgeden daha dengeli ve adil bir çizelgeleme prosedürü sunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Çizelgeleme, tam sayı modelleme 3. Spor Kulüplerinde Maç Öncesi Takım Kurma Problemi Gerçek Budak, Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi, İmdat Kara Spor kulüplerinde takım oluşturma problemi, antrenörlerin takımlarına dahil edilecek oyuncuları belirleme kararlarından oluşur. Bu problem oyuncu havuzunun genişliği ve spor dallarına göre, mevki sayıları göz önüne alındığında, karmaşık bir hale gelmektedir. Problemin karmaşıklığı takıma alınabilir oyuncu sayılarının artışı giderek artmakta, oyuncuların geçmiş dönemlerdeki kayıtları antrenörleri, çok sayıda veri ve bilgiyi değerlendirerek sistematik bir yöntemle karar vermeye zorlamaktadır. Buna bağlı olarak son yıllarda bu ve benzeri problemler için akademik çalışmalar yaygınlaşmıştır. Spor kulüplerinde takım kurma ile ilgili karar problemleri; sezon başı, maç öncesi ve maç esnasında verilecek kararlar olmak üzere üç ana başlık altında incelenebilir. Bu bildiride, maç öncesi takım kurma problemi ele alınarak bununla ilgili kaynaklarda yer alan yaklaşımlar incelenip, problem, karar verici ve amaçlar, karar değişkenleri ve parametreler, gerçekleşmesi gereken zorunlu ilişkiler, ele alınabilir ölçütler yönüyle betimlenerek yöneylem araştırması ve endüstri mühendisliği yöntem ve tekniklerinin uygulanabilirliği üzerinde durulmaktadır. Bu bağlamda, voleybol takımlarında oyuncuların taşıması gereken yeteneklerin maç sonucu açısından önem düzeylerinin analitik hiyerarşi süreci ile belirlenebileceği gösterilmiş, yaklaşım Türkiye Voleybol 1. Liginde oynayan bir takım için maç öncesi takım kurma kararında örneklenmiştir. Anahtar Kelimeler: Sporda yöneylem araştırması, analitik hiyerarşi süreci, takım oluşturma problemi 4. Çağrı Merkezlerinde Personel Ulaşımını Dikkate Alan Personel-Vardiya Atama Problemi Eda Yücel, TOBB Üniversitesi, Lerzan Örmeci, Sibel Salman Bu çalışmamızda, işletme maliyeti, personel memnuniyeti ve müşteri servis hedeflerini dengeleme amacı ile çağrı merkezlerinde personel-vardiya atama problemi ele alınmıştır. İstanbul ve Mumbai gibi büyük şehirlerde, çağrı merkezleri sunmuş oldukları servis hizmeti ile kendi personelinin işe ulaşımını sağlamaktadır. Ancak, ulaşım maliyetleri işletme maliyetlerinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Bu çalışma ile, çağrı merkezlerindeki personel-vardiya atama problemi için, ulaşım maliyetlerini, vardiya başlangıcı ve sonundaki servis gereksinimlerini, çalışanların yeteneklerini, yasal iş gücü düzenlemelerini ve personel tercihlerini dikkate alan bir karma tam sayılı programlama modeli sunulmuştur. Çelişen hedefler arasında etkileşimleri anlamak için, modelin sunmuş olduğu çözümler bir bankanın çağrı merkezindeki çeşitli yönetim öncelikleri altında analiz edilmiştir. Analiz sonuçları, personel-vardiya atamalarında ulaşım maliyetlerinin yanı sıra personel tercihlerinin dikkate alınmasının hem maliyet tasarrufu hem de çalışan memnuniyetinin açısından önemli yararlar sağladığını göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Çağrı merkezleri operasyonları, iş gücü planlama, çalışan memnuniyeti, karma tam sayılı programlama PrC104 Oturum - Çok Kriterli Karar Verme IV Perşembe 13:15-14:45, IE104 Küme:Çok Kriterli Karar Verme Oturum Başkanı: Esma Nur Çinicioğlu (İstanbul Üniversitesi) 1. Fuzzy ELECTRE Tekniğini Kullanarak Bir Firmanın Lojistik Tedarikçisinin Belirlenmesi Rahmi Baki, Aksaray Üniversitesi Günümüzün rekabet ortamında bir firmanın performansı sadece kendi yetenekleriyle bağlantılı değildir. Tedarik zinciri yönetimi geliştikçe “rekabet benim işletmem ile rakip işletme arasında değil, benim tedarik zincirim ile rakip işletmelerin tedarik zinciri arasındadır” görüşü hâkim olmuştur. Etkin bir tedarik zinciri yönetimi işletmenin iç kaynaklarını dış kaynaklar ile bütünleştirerek etkin bir biçimde çalışmasını sağlar. Bu sayede üretim kapasitesi, piyasa duyarlılığı ve müşteri tedarikçi ilişkileri gibi işletmelerin bütün performanslarını etkileyen değerlerin gelişmesi sağlanır. Doğru tedarikçi ile çalışmak, işletmenin satın alma maliyetlerini azaltır, müşteri memnuniyetini artırır ve firmanın rekabet yeteneğini geliştirir. Kısıtların belirlenmesi tedarikçi seçimindeki en önemli aşamadır. Kısıtların ihtiyaca uygun olmaması durumunda sürecin ilerleyen aşamalarında zaman ve maliyet kaybına uğranılması kaçınılmazdır. Belirlenecek kısıtlar tedarikçi seçecek firmanın yapısına, ihtiyaçlarına ve amacına göre belirlenmelidir. İşletme, yeni bir tedarikçiye ihtiyaç duysa da, mevcut tedarikçiyi değiştirmek iste de, tedarikçiyi seçerken kendisi için nelerin önemli olduğunu belirlemelidir. Yaptığımız çalışmada alternatif tedarikçi firmalar karşılaştırılmıştır. Lojistik firmalarının karşılaştırıldığı kriterler, geniş bir literatür taraması konunun uzmanı yöneticilerin analizi ile belirlenmiştir. Yaptığımız bu çalışmada Fuzzy ELECTRE metodunu kullandık. ELECTRE metodu bir dizi alternatifi sıralama için geliştirilmiş bir tekniğidir. Fuzzy ELECTRE, diğer metotlara kıyasla alternatif ve kriter sayısı fazla olan problemlerde daha az girdiye ihtiyaç duymaktadır. Ayrıca alternatiflerin performansların kolayca analiz edilebilir ve ikili karşılaştırma zorunluluğu yoktur. Klasik ELECTRE yöntemlerinden farklı olarak alternatifler ve kriterler değerlendirilirken net veriler kullanılmaz. Bunun yerine bulanık yapılar oluşturulur. Fuzzy ELECTRE pek çok gerçek hayat probleminin çözümünde kullanılmıştır. ELECTRE yöntemi ile bulanık mantık literatürde yapılan pek çok çalışmada sentezlenmiştir. Yapılan uygulamada uluslararası bir firmanın lojistik tedarikçisi seçimi incelenmiştir. Uygulamada kriterleri ve alternatifleri iki karar verici değerlendirmiştir. Pozisyona uygun tedarikçinin belirlenmesi için 4 aday değerlendirilmiştir. Adaylar 7 farklı kriter ile değerlendirilmiştir. Bu kriterler literatür taraması ile belirlenmiştir. Alternatiflerin karşılaştırılacağı kriterler; kalite, fiyat, teslimat, garanti, teknik yeterlilik, esneklik, ve işletme geçmişi olarak belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Fuzzy ELECTRE, tedarikçi seçimi, lojistik, çok kriterli karar verme 2. SWOT Analizinde Çok Kriterli Karar Verme Tekniklerinin Kullanımı: A’WOT ve R’WOT Melez Teknikleri ve Orman Kaynakları Planlamasında Uygulamaları Ersin Yılmaz, Batı Akdeniz Ormancılık Araştırma Enstitüsü SWOT (Üstünlükler, Zayıflıklar, Fırsatlar/Olanaklar ve Tehditler/Tehlikeler) çözümlemeleri, sektör veya organizasyonun üstünlükleri ve zayıflıkları (içsel faktörler) ile birlikte karar ortamının fırsatları ve tehditlerini (dışsal faktörler) ele almada yaygın şekilde kullanılan bir araçtır. SWOT çözümlemelerinde kurumun geleceği açısından en önemli içsel ve dışsal faktörler, stratejik faktörler olarak ele alınmaktadır. Böylece bu çözümlemeler vasıtasıyla içsel ve dışsal faktörler arasında olabildiğince iyi denge kuran strateji geliştirilmeye çalışılmaktadır. Bu haliyle SWOT çözümlemeleri, eğer doğru şekilde kullanılırsa, strateji belirlemede iyi bir araç olarak düşünülebilir. Bununla beraber SWOT çözümlemeleri, stratejik karar verme durumunu kapsamlı şekilde ele alamamaktadır. Bu çözümlemeler, kurum stratejilerinin belirlenmesinde etkili olan içsel ve dışsal faktörleri sadece yüzeysel olarak listeleyen ve yetersiz bir kalitatif inceleme durumunu yansıtan bir çalışmayı temsil etmektedir. Bu kapsamda SWOT grupları ve her bir SWOT grubu içindeki SWOT faktörlerinin önceliğini (önemini, ağırlığını) belirleyememektedir. Bu nedenle bu gruplara ve faktörlere ait öncelik değerlerinin ve önem sırasının belirlenmesi yönünde, SWOT çözümlemelerine ilave olarak diğer başka tekniklerin de devreye alınması gerekmektedir. Nitekim SWOT çözümlemelerinin yukarıda belirtilen eksikliklerini gidermek üzere, A’WOT tekniği ve R’WOT tekniği olarak adlandırılan melez teknikler geliştirilmiştir. Bu tekniklerde, Analitik Hiyerarşi Süreci (AHS) tekniği ve Sıralama (Ranking) tekniği kapsamındaki karşılaştırmalar, SWOT çözümlemeleri ile birlikte kullanılmaktadır. Böylece, SWOT grupları ve faktörlerinin öncelik değerleri sayısal olarak ortaya konmak suretiyle, SWOT çözümlemelerinin faydalanılabilirliğini, uygulanabilirliğini, etkinliğini ve yeteneğini iyileştirilmek amaçlanmaktadır. Bu çalışmada, ekoturizm planlaması ve orman köylerindeki arıcılık planlaması kapsamındaki stratejilerin belirlenmesi ve önceliklendirilmesi işlemlerinde, A’WOT ve R’WOT melez tekniklerinin kullanımları açıklanmıştır. Sonuçta bu melez tekniklerin orman kaynakları planlaması için olduğu kadar, diğer farklı stratejik planlama durumları için de faydalı olduğu vurgulanmıştır. Anahtar Kelimeler: A’WOT tekniği, çok kriterli karar verme, orman kaynakları planlaması, R’WOT tekniği, swot çözümlemeleri 3. Bir İşletmede AHS ve Hedef Programlama ile Optimum Eğitim Kataloğunun Oluşturulması Burcu Kaya, Kocaeli Üniversitesi, Cemı l Çelı k, Zerrin Aladağ Bilim ve teknolojideki gelişmeler; her meslek gurubundaki çalışanlar için; söz konusu gelişmelere uyum sağlamasını zorunlu kılmaktadır. Bilgi toplumunda kurumlar çalışanlarının; karmaşık kurum içi ve kurum dışı ilişkileri kavrayabilme becerilerini arttırmak, etkili ekip çalışmasına uyum yeteneklerini geliştirmek ve en önemlisi çalışanlarını sürekli dinamik tutabilmek için eğitimler vermektedirler. Bu çalışmada; çalışanları için etkin eğitim planlamasına ihtiyaç duyan bir şirket için; mevcut durum ve kullanılabilecek kaynaklar analiz edilerek planlamanın analitik yaklaşımlarla yapılması amaçlanmıştır. Çalışmanın ilk aşamasında; şirket çalışanlarına hangi yetkinlikler için hangi eğitimlerin verilmesi gerektiği belirlenmiştir. İkinci aşamada ise danışmanlık firmalarında verilen eğitimlerin içerikleri ile çalışanların yetkinliğine uygunluğu belirlenmiştir. Elde edilen içerik/yetkinlik verileri; eğitim maliyeti, eğitim süresi, eğitim verilecek yerin organizasyonu, ulaşım maliyetleri, iş gücü maliyetleri parametreleriyle incelenerek; eğitimlerin alınacağı en uygun danışmanlık firmaları belirlenmiştir. Planlama; şirket politikasına uygun olarak çok ölçütlü yapı da ele alınmıştır. Analitik Hiyerarşi Süreci (AHS) ve Hedef Programlama (HP) yöntemleri birbirini destekler nitelikte; öncelikle danışmanlık firmasının seçimi ve alınacak eğitimlerin sayısal dağılımını optimum şekilde tespit edilmesi amacıyla; kullanılmıştır. Çalışma ürünü olarak; şirket çalışanları için sürdürülebilir ve optimum eğitimi mümkün kılabilecek bir eğitim kataloğu elde edilmiştir. Anahtar Kelimeler: AHS, eğitim planlaması, hedef programlama ve karar verme yöntemleri 4. Bayes Ağ Yapısının Oluşturulmasında Farklı Yaklaşımlar: Nedensel Bayes Ağları ve Veriden Ağ Öğrenme Esma Nur Çinicioğlu, İstanbul Üniversitesi, Şule Önsel Ekici, Füsun Ülengin Bayes Ağları’nda değişkenler arasındaki bağımlılık ilişkilerinin görsel olarak sunumu, diğer istatistiksel modellerin aksine tek bir çıktı değişkenine bağlı kalınmadan çıkarımların yapılabilmesi ve ağda yapılan çıkarımların gözlemler sonrası yenilenebilmesi gibi özellikleri; son yıllarda Bayes Ağları’nın öğrenilmesine yönelik algoritmalar ile ilgili araştırmaların hızlı bir şekilde çoğalmasına neden olmakta ve bu artışa paralel olarak Bayes Ağları’nın hedef pazarlamadan, tıbbı teşhise, deprem tahmin sistemlerinden, veri madenciliğine ve sosyal bilimlerde yapılan araştırmalara kadar çok farklı konularda bir uygulama/araştırma aracı olarak kullanımının artmasına sebep olmuştur. Değişkenler arası ilişkilerin sistem bakış açısı çerçevesinde detaylı olarak incelenebildiği Bayes Ağları’nın yapısının oluşturulmasında, Nedensel Bayes Ağları veya ağ yapısının veri setinden öğrenilmesi olmak üzere iki farklı yaklaşım söz konusudur. Nedensel Bayes Ağları’nda, değişkenler arasındaki bağımlılık ilişkileri uzman görüşünden faydalanılarak belirlenir ve sadece olasılıksal değil aynı zamanda nedensel bir tabana dayanır. Ağ yapısının mevcut algoritmalar aracılığıyla veri setinden öğrenildiği Bayes Ağları’nda ise; değişkenler arasında nedensellik ilişkisi bulunmaz. Ancak ağ yapısının veri setinden öğrenildiği ağlarda, değişkenler arası ilişkiler sayısal ve istatistiki yöntemler aracılığıyla belirlendiği için bu ağların daha objektif bir yapı sergilediği ve bu nedenle de tahmin kapasitelerinin Nedensel Bayes Ağları’na oranla daha yüksek olabileceği söylenebilir. Her iki ağ türünün kullanabileceği çalışmalar ve oluşturulma süreçleri arasında önemli farklılıklar mevcut olmasına rağmen literatürde bu iki yöntemin karşılaştırılmasına yönelik bir çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışmada, oluşturulan bir Nedensel Bayes Ağı’nın veri setinden öğrenilen yapı ile karşılaştırılması yapılacak, oluşturulma süreci irdelenecek ve söz konusu uygulama alanına göre hangi yaklaşım veya melez yaklaşımların izlenmesi gerektiği sorgulanarak araştırmacılar için bir yol gösterici oluşturulmaya çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Bayes ağları, nedensel bayes ağları, duyarlılık analizi PrC102 Davetli Oturum - Çok Kriterli Karar Verme V Perşembe 13:15-14:45, IE102 Küme: Çok Kriterli Karar Verme Oturum Başkanı: Müjgan Sağır (Eskişehir Osmangazi Üniversitesi) 1. Optimal Proje Takımı Oluşturma Problemi için 2-Aşamalı Hedef Programlama Yaklaşımı Merve Köse, Uludağ Üniversitesi, Çağla Özkardeş, Fatih Çavdur Günümüzde, üniversitelerin lisans programlarında, (bütünleşik) sistem tasarımı olarak tanımlanan, öğrenci, akademik danışman ve firma danışmanı gibi farklı gruplardaki kişilerin bir araya gelmesiyle oluşturulan, bir takım tarafından gerçekleştirilen çalışmalara olan ilgi giderek artmaktadır. Genel olarak, bu çalışmaların amacı, öğrencilere takım çalışması kapsamında, geçmişte kazandıkları bilgi ve becerileri kullanarak, gerçek bir problem üzerinde çalışma olanağı sağlamaktır. Doğal olarak, bir proje takımının başarısı, takım üyelerinin birbirleriyle olan uyumuna ve dolayısıyla, ilgili takım üyelerinin doğru bir şekilde belirlenmesine bağlıdır. Bu çalışmada, optimal proje takımı oluşturma probleminin çözümü için 2-aşamalı bir hedef programlama yaklaşımı önerilmektedir. Önerilen yaklaşımın birinci aşamasında, çeşitli kriterler dikkate alınarak öğrenciler proje takımlarına atanmaktadırlar. Söz konusu kriterler arasında, öğrencilerin tercihleri, genel akademik not ortalamaları, çeşitli öğrenci yeterlilikleri (yabancı dil, programlama vb.) ve ideal takım büyüklüğü gibi parametreler bulunmaktadır. İkinci aşamada kullanılan hedef programlama modeli ise benzer atamaları akademik danışmanlar için gerçekleştirmektedir. Akademik danışman atamalarında, tercih kriterinin dikkate alınması dışında, öğrenci atamalarından farklı olarak, her takıma iki akademik danışman atanması sağlanmakta ve her akademik danışmanın atanabileceği takım sayısı için alt ve üst sınırlar belirlenmektedir. Önerilen yaklaşım, Uludağ Üniversitesi, Endüstri Mühendisliği Bölümü lisans programında, Bütünleşik Sistem Tasarımı kapsamındaki proje takımı oluşturma problemine uygulanarak, çözüm sonuçları, çeşitli kriterler açısından, gerçekte uygulanan atamalar sonucunda oluşturulan takımlarla karşılaştırılmıştır. Gerçekte uygulanan yaklaşıma göre daha başarılı bir performansa sahip olmasının yanı sıra, önerilen yaklaşımın, birkaç saniyelik çalışma süresinin gerçekte problemin çözümü için harcanan uzun süreler ve kullanılan insan kaynağı göz önüne alındığında, önemli tasarruflar sağlayacağı görülmektedir. Anahtar Kelimeler: Çok-kriterli optimizasyon, hedef programlama, öğrenci-proje atama problemi, takım oluşturma problemi, tamsayılı programlama 2. İki Amaçlı Eş Zamanlı Topla Dağıt Araç Rotalama Problemi için Hedef Programlama Yaklaşımı Pınar Göksal, Başkent Üniversitesi, Fulya Altıparmak Günümüzde rekabet koşullarının artmasıyla birlikte, firmalar için dağıtım ağlarının etkin tasarımı daha da önem kazanmıştır. Dağıtım ağlarının tasarımında karşılaşılan problemlerden birisi Araç Rotalama Problemi (ARP)’dir. NP-zor yapıdaki ARP’nin çözümü ile kapasite kısıtına sahip özdeş araçlara ait enküçük maliyetli rotaların belirlenmesi amaçlanmaktadır. Diğer taraftan bilinçli tüketim, geri dönüşüm faaliyetleri ve çevreye verilen önemin artması gibi değişen koşullar, dağıtımın yanında toplama işlemlerini de lojistik faaliyetlerinin önemli bir unsuru haline getirmiştir. Depodan müşteriye ürün dağıtılması ve müşterilerden depoya geri dönecek ürünlerin toplanması işlemlerinin eş-zamanlı olarak aynı araçla yapılması ekonomik açıdan büyük yarar sağlamaktadır. Eş Zamanlı Topla Dağıt Araç Rotalama Problemi (ETD-ARP) olarak bilinen bu ARP türünün, özellikle Tersine Lojistik sistemlerinde pek çok uygulaması vardır. Bu nedenle literatürde problemin çözümü için çok sayıda yöntem önerilmiştir. Bu yöntemlerin tümünde toplam rota uzunluğunun enküçüklenmesi amaçlanmaktadır. Ancak, gerçek hayatta karşılaşılan rotalama problemleri doğası gereği çok amaçlıdır ve maliyetin yanısıra başka amaçlar da göz önüne alınmalıdır. Bu çalışmada ETD-ARP’da toplam rota uzunluğunun enküçüklenmesinin yanısıra, rota uzunluklarının dengelenmesi de dikkate alınmıştır. Araç ve sürücü sayılarının genellikle sabit olması nedeniyle, rota uzunlukları arasındaki dengesizliğin toplam tur uzunluğundan fazla ödün verilmeden azaltılması firmalar tarafından önemsenmektedir. Bu nedenle söz konusu İki Amaçlı ETD-ARP, Ardışık Hedef Programlama ile modellenmiş ve çözümü için Genetik Algoritmaya dayalı sezgisel bir algoritma önerilmiştir. Sezgisel algoritmanın etkinliği literatürden elde edilen test problemleri üzerinde incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Eşzamanlı toplama ve dağıtım, genetik algoritma, hedef programlama 3. Çok Amaçlı Akış Tipi Üretim Çizelgeleme Problemi için Bir NSGA-II Algoritması Tuğba Saraç, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Nilay Doğan Bu çalışmada, çok amaçlı akış tipi üretim çizelgeleme problemi ele alınmıştır. Ele alınan problemin hazırlık süreleri sıralamaya bağımlıdır. Problemin amaçları, son işin tamamlanma zamanını, toplam gecikmeyi ve toplam erken tamamlanma süresini enküçüklemektir. Problemin çözümüne yönelik olarak bir NSGA-II algoritması önerilmiştir. Önerilen algoritmanın etkinliğini arttırmak için literatürde tek makine çizelgeleme problemleri için önerilmiş olan sıralama kurallarından bazıları uyarlanarak, ilk neslin türetilmesi aşamasında kullanılmıştır. Önerilen algoritmanın başarısı, rassal türetilen test problemleri kullanılarak gösterilmiştir. Anahtar Kelimeler: Çok amaçlı programlama, akış tipi çizelgeleme problemi, NSGA-II algoritması 4. Çok Amaçlı 1,5 Boyutlu Kesme ve Ana Malzeme Seçimi Problemi için Bir Çözüm Yaklaşımı Tuğba Saraç, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Müjgan Sağır Bir buçuk boyutlu kesme problemi, rulo biçimindeki ana malzemeden dikdörtgen şeklindeki sipariş parçalarının kesilmesi problemidir. Boyutlardan birisi sonsuz varsayılabileceği için problem klasik iki boyutlu kesme probleminden farklılaşmaktadır. Kesme problemlerini konu alan çalışmaların çoğunda kesilen ana malzemenin boyutları biliniyor iken en küçük fireyi verecek kesme planları ve bunların en uygun kombinasyonları aranmaktadır. En az bunun kadar önemli bir diğer konu da kesilen ham malzemenin boyutlarının ne olması gerektiğinin belirlenmesidir. Farklı boyutlarda ana malzeme bulundurmak, fireyi azaltacak kesme planı seçeneklerini arttırırken, çeşitliliğin artması stok maliyetlerini yükseltecektir. Bu çalışmada, toplam fireyi ve kullanılacak ana malzeme boyutlarını enküçüklemek amacıyla, bir buçuk boyutlu kesme ve ana malzeme seçimi problemi için matematiksel model temelli bir çözüm yaklaşımı önerilmiştir. Önerilen algoritmanın etkinliği rassal türetilen test problemleri kullanılarak gösterilmiştir. Anahtar Kelimeler: Bir buçuk boyutlu kesme ve ana malzeme seçimi problemi, genetik algoritmalar, matematiksel model PrC-MM25 Davetli Oturum - Optimizasyon IV Perşembe 13:15-14:45, MM25 Küme: Optimizasyon Oturum Başkanı: Mustafa Kemal Tural (Orta Doğu Teknik Üniversitesi) 1. Kuyruk Sistemlerinde Taşma Olasılıklarının Hesaplanması Ali Devin Sezer, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Birkaç birbirine bağlı kuyruktan oluşan bir kuyruk sisteminin kararlı olduğunu varsayalım. Sistem boş olarak başlamışsa, kuyruk uzunlukları toplamının, sistem tekrar boşalana kadar verilmiş bir n değerini geçme ihtimali nedir? Bu ihtimali p(n) ile gösterelim; p(n) bu sistemin performansını ölçmek için kullanılabilecek temel bir değerdir. Örneğin, tüm kuyrukların ortak kullandığı bir depolama sistemi (buffer) varsa, kuyruk sisteminin bir meşgul döngüsü (busy cycle) sırasında, bu deponun taşma ihtimali p(n) değerine eşittir. Sistem kararlı olduğu için $n$ büyüdükçe p(n)sıfıra yaklaşır. Genel olarak, p(n)'i tam olarak hesaplamak için henüz bir yöntem bilinmiyor. Yaklaşık olarak hesaplamak için iki popüler yöntem var: büyük sapma teorisi ve ender olay simülasyon yöntemleri ("önemlilerin örneklenmesi" bunlardan biri). Bu iki yöntem de optimal kontrol teorisiyle yakından ilgili. Bu çalışmada aynı olasılığı hesaplamak için yeni bir yöntem geliştiriyoruz. Anahtar Kelimeler: Büyük sapmalar teorisi, önemlilerin örneklenmesi, ender olaylar olasılıklarının hesaplanması, kısıtlanmış rassal yürüyüşler 2. İletişim Sistemlerinde Katlamalı LDPC Kodları için Eniyileme Tabanlı Kod Çözümü Algoritması Banu Kabakulak, Boğaziçi Üniversitesi, Z. Caner Taşkın, Ali Emre Pusane Sayısal iletişim sistemlerinde, sayısal bilgi vericiden alıcıya gürültülü bir iletişim kanalı üzerinden iletilir. LDPC (düşük-yoğunluklu eşlik-denetim) kodları, asıl bilgiye artık bilgiler ekleyerek bilgiyi kodlar. Böylece, LDPC kodlarının iletim sırasında meydana gelebilecek hataları belirleme ve düzeltme yeteneği artar. Sonlu boyuta sahip LDPC kodları, video kaydı gibi bilginin çok uzun olduğu ve zaman içinde paketler halinde elde edilebildiği durumlarda kod çözümü için elverişli değildir. Devamlı bilgi akışı halinde kod çözümüne olanak tanıyan LDPC kod ailesinden katlamalı LDPC kodları, uygulamada kendine geniş yer bulmaktadır. Bu çalışmamızda, alınan bilgiye en yakın anlamlı bilgiyi bulmayı amaçlayan kod çözümü problemi bir tamsayılı programlama problemi olarak ifade edilmiştir. Katlamalı LDPC kodları özelinde kod çözümü için bir gevşetsabitle sezgiseli önerilmiştir. Ön bilgisayısal sonuçlar önerilen sezgiselin yüksek kanal hata oranlarında CPLEX 12.6.0 yazılıma göre en iyi çözüme daha yakın çözümler bulabildiğini göstermektedir. Anahtar Kelimeler: İletişim sistemleri, tamsayılı programlama, tümleşik (combinatorial) eniyileme 3. Güvenli Kablosuz Algılayıcı Ağlar için Çok Merkezi Düğümlü Şartlı Çok Kopyalı Bir Yol Atama Stratejisi Merve Ekmen, TOBB Üniversitesi, Ayşegül Altın-Kayhan Bu çalışmada kablosuz algılayıcı ağ ömrünün ve güvenliğinin iyileştirilmesi amacıyla koşullu çok kopyalı ve çok yollu bir rotalama stratejisi geliştirilmiştir. Önerdiğimiz strateji, her sensörün kendi verisini iki kez baz istasyona (BS) gönderdiği basitçe kısıtlanmış çoklu kopyalı rotalama stratejileri için ağ ömrü ve güvenliği arasındaki ödünleşimin dikkate alındığı bir iyileştirme niteliğindedir. Buna göre kaynak algılayıcılar, kendi sezdikleri bütün veri yerine ağ bütünlüğünde ilettikleri veri miktarı nedeniyle nispeten daha kritik olan düğümler üzerinden gönderdikleri veriyi kopyalayarak düğüm ayrık yollar üzerinden BS’e göndermektedir. Bu da dışarıdan gelebilecek saldırılara veya düğümlerde meydana gelebilecek arızalara karşı korunaklılık sağlarken bütün verinin değil sadece kritik düğümlere uğrayanların korunması mantığına dayanmaktadır. Problem için öncelikle iki farklı karma tamsayılı programlama modeli önerilmiştir. Ayrıca çözüm sürelerini iyileştirmek adına bazı geçerli eşitsizlikler önerilmiştir. Son olarak özellikle büyük ölçekli örneklerin çözümü için de bir sezgisel önerilmiştir. Yapılan testlerde öncelikle geçerli eşitsizliklerin ortalama çözüm süresini önemli şekilde düşürdüğü gözlemlenmiştir. Ek olarak önerilen çoklu merkezi düğüm ve şartlı kopyalama stratejisinin kıyaslandığı farklı çoklu kopyalama stratejilerine oranla ağ ömründen fazla feragat etmeden ağ güvenliğini belirgin şekilde iyileştirdiği anlaşılmıştır. Son olarak, geliştirilen sezgisel yöntemin, bir çözücünün kabul edilebilir bir süre içinde çözemediği ve hatta olurlu bir çözüm bile bulamadığı durumlarda daha kısa sürelerde kaliteli çözümler bulduğu görülmüştür. Çalışmanın ilerideki aşamalarında söz konusu testlerin daha fazla sayıda ve farklı büyüklükteki örnekler üzerinde gerçekleştirilmesi ve bazı arıza/hata senaryoları altında önerilen stratejinin diğerleriyle kıyaslanması planlanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Kablosuz algılayıcı ağ, çok kopyalı rotalama, çok yollu rotalama, matematiksel modelleme 4. Bölgesel Talepli Yer Seçimi Problemi için Algoritmalar Derya Dinler, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Mustafa Kemal Tural Bu çalışmada, sürekli yer seçimi problemi üzerinde çalışılmıştır. Yer seçimi problemlerinin çoğunda talep birimleri uzayda birer nokta olarak varsayılmaktadır. Bu çalışmada ise talep birimleri bölgesel olarak tanımlanmıştır. Ele alınan problem şu şekilde özetlenebilir: verilen m tane kapalı poligonal ve/veya dairesel talep bölgesine servis sağlayacak q tane tesisin yerini ve talep bölgelerinin tesislere atanmasını tesisler ile onlara atanan talep bölgeleri arasındaki maksimum Öklit uzaklıkların ağırlıklı toplamını enazlayacak şekilde belirlemek. Bu problem çözülürken, her bir talep bölgesinin yalnızca bir tesise atanabileceği varsayımı yapılmıştır. Bahsedilen problemin hem bir tesis yeri hem de birden çok tesis yeri seçimi versiyonları için matematiksel programlama formülasyonları geliştirilmiştir. Tek tesis yeri seçimi problemi ikinci dereceden konik programlama (SOCP) problemi olarak modellenmiştir ve dolayısıyla polinom zamanda çözülebilmektedir. Ayrıca, bu problemi çözmek için çok boyutlu dolaysız arama yöntemini uyarlayan bir sezgisel yaklaşım geliştirilmiştir. Tüm talep bölgelerinin kenarları standart koordinat sistemine paralel olan dikdörtgensel alanlar olduğu durum için bu yaklaşımın yakınsadığı durumlarda optimal çözümü bulduğu gösterilmiştir. Geliştirilen çözüm yaklaşımları hem çözüm zamanı hem çözüm kalitesi açısından literatürdeki çalışmalar ile de kıyaslanmıştır. Birden çok tesis yeri seçimi problemi ise karışık tamsayılı SOCP problemi olarak modellenebilir. Büyük ölçekli problemler için bahsedilen formülasyon yetersiz kaldığından ötürü, problemi çözmek için yer seçimi-dağıtım yaklaşımı (location-allocation approach) kullanılmıştır. Anahtar Kelimeler: İkinci dereceden konik programlama, bölgesel talep, maksimum uzaklık, tesis yeri seçimi PrC105 Davetli Oturum - Demontaj Hatları Perşembe 13:15-14:45, IE105 Küme: Modern İmalat Sistemleri Oturum Başkanı: Tevhide Altekin (Sabancı Üniversitesi) 1. Karışık Modelli Demontaj Hattı Dengeleme Problemine Işın Arama Algoritması Yaklaşımı Süleyman Mete, Gaziantep Üniversitesi, Zeynel Abidin Çil, Eren Özceylan, Kürşad Ağpak Demontaj, kullanılmış ürünlerden kullanılabilir parça ve malzemelerin bir dizi operasyon yardımıyla sökülmesi olarak tanımlanırken; demontaj hattı, mamul veya yarı-mamullerin bir iş istasyonundan diğer iş istasyonuna hareket etmesini bir konveyör veya bant sistemi ile sağlayan ve böylece tüm parçaların (genellikle kullanışlı olanların) sökülmesine yardımcı olan sisteme verilen isimdir. Bir demontaj hattından istenilen verimliliği elde etmek ise, hattın iyi dengelenmiş olması ile mümkündür. Tek ürünlü demontaj hattı dengeleme problemi bile NP-zor sınıfında yer almakta iken; günümüz pazar şartları kullanılmış ürün çeşitliliği artırdığı için problemin yapısı daha da zorlaşmaktadır. Karışık modelli demontaj hattı dengeleme probleminin zorluğu, bir ürün içindeki parça sayısının artması ile artığından dolayı problemin çözümü için sezgisel yaklaşımların kullanılması da bir gerekliliktir. Bu nedenle, bu çalışmada karışık modelli demontaj hattı dengeleme problemini çözmek için ışın arama algoritma temelli bir yaklaşım geliştirilmiştir. Geliştirilen yaklaşım ile demontaj hattı dengelenirken minimum istasyon sayısının bulunması amaçlanmıştır. Algoritmanın geçerliliği, küçük boyutlu test problemlerde optimal sonuçlar, büyük boyutlu problemlerde ise alt sınırlar ile karşılaştırılarak sınanmıştır. Bilindiği kadarıyla, bu çalışma karışık modelli demontaj hattı dengeleme problemine uygulanan ilk sezgisel yaklaşımdır. Anahtar Kelimeler: Demontaj hattı dengeleme, karışık model, ışın arama algoritması 2. Bulanık Hedef Programlama ile Demontaj Hattı Dengeleme Mehmet Ali Ilgın, Celal Bayar Üniversitesi, Hakan Akçay, Ceyhun Araz Bir ürünün kendisini oluşturan bileşen, alt montaj ve malzemelere sistematik bir biçimde ayrılması olarak tanımlanabilecek demontaj, son yıllarda özellikle ürün geri kazanımındaki kritik rolü nedeniyle büyük önem kazanmıştır. Bütün ürün geri kazanım türlerinde (geri dönüşüm, yeniden imalat vb.) yapılması zorunlu olan demontaj operasyonunun maliyet etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi ürün geri kazanım faaliyetlerinin karlılığını doğrudan etkileyen bir faktördür. Demontaj operasyonlarını bir istasyonda veya bir demontaj hücresinde gerçekleştirmek mümkün olmakla birlikte en yüksek etkinlik demontaj hattında sağlanmaktadır. Demontaj hattından elde edilen çıktının maksimize edilmesi ancak hattın dengelenmesi ile mümkündür. Bu çalışmada bulanık hedef programlamaya dayalı bir demontaj hattı dengeleme yöntemi geliştirilmiştir. Bu yöntem karma modelli bir demontaj hattının dengelenmesi için kullanılmış ve elde edilen sonuçlar analiz edilerek yöntemin etkinliği gösterilmiştir. Anahtar Kelimeler: Demontaj hattı dengeleme, ürün geri kazanımı, bulanık hedef programlama 3. Stokastik İş Süreli Demontaj Hatlarının Dengelenmesi için Bir Optimal Parçalı Doğrusal Programlama Modeli Tevhide Altekin, Sabancı Üniversitesi Atık Elektrikli ve Elektronik Eşyaların (AEEE) Kontrolü Yönetmeliği kapsamında toplanan ve İşleme Tesisleri’nde geri kazanım veya geri dönüşüm amacıyla işlenecek yüksek hacimli ürünlerin sökümü için demontaj hatları kullanılmaktadır. Bu çalışmada, söküm operasyonlarının iş sürelerinin değişkenliğini de kapsayan ve istasyon sayısını enazlamayı amaçlayan stokastik demontaj hatları dengeleme problemi ele alınmaktadır. İş sürelerinin normal dağılımdan geldiği varsayılmaktadır. Her istasyona atanan stokastik iş yükünün verilen çevrim süresini aşmaması bir şans kısıtıyla modellendiği problemin optimal çözümü için parçalı doğrusal bir programlama modeli önerilmektedir. Kurulan matematiksel model ile örnek problemler üzerinde yapılan testlerin sonuçları sunulmaktadır. Anahtar Kelimeler: Demontaj hattı dengeleme problemi, stokastik iş süreleri PrC106 Davetli Oturum - Endüstride Çizelgeleme Uygulamaları Perşembe 13:15-14:45, IE106 Küme: Çizelgeleme ve Proje Yönetimi Oturum Başkanı: Ömer Kırca (Orta Doğu Teknik Üniversitesi) 1. Anadolu Jet Uçuş Ağı Eniyilemesi Melih Akif Gürbüz, Türk Hava Yolları, Muhammet Ayhan AnadoluJet 18 uçakla Ankara merkezli uçuş ağında 34 noktayı birbirine bağlanmaktadır. %25 bağlantılı yolcu oranı ile iç hatlardaki transit merkezi konumunu artan uçuş sayısı ve nokta sayısı ile güçlendirmektedir. Bu yapı içerisinde kurduğumuz modelde, bağlantılı yolcu trafiği, bağlantı süreleri, kapasite yönetimi, saatlerle yolcu talebini yakalama, uçak kullanım sürelerini arttırma gibi çok sayıda parametreyi aynı anda iyileştirmeyi amaçlıyoruz. Anahtar Kelimeler: Uçuş ağı, eniyileme 2. Kanatçık Üretimi Projesi için Montaj Hattı Çizelgeleme Erdem Çolak, TAI A.Ş., Volkan Gümüşkaya, Tugay Torun Bu çalışma TAI’de kanatçık üretimi projesinde kısıtlı kaynak olarak belirlenen montaj hattı kullanımını çizelgeleme amaçlı yürütülmektedir. Sayısının arttırılması söz konusu olmayan paralel iki hattın en büyük kısıtlı kaynak olduğu üretim sisteminde artan talebin karşılanması sırasında kısıtlı kaynakların verimli kullanımını hesaplayabilecek bir model oluşturulmuştur. Modelin amacı terminlere uyacak şekilde, işçilik maliyeti ve vardiya dalgalanmalarını azaltacak bir montaj hattı kullanım çizelgesi oluşturmaktır. Anahtar Kelimeler: Çizelgeleme, montaj, paralel akış 3. Planlama ve Çizelgeleme İçin Yetkinlik Bazlı Kaynak Ataması Problemi Büşra Atamer Balkan, Roketsan A.Ş., Cemal Berk Oğuzsoy, Aykut Özen Tipik bir üretim sisteminde, üretim operasyonlarının en temel girdileri çalışan ve ekipman kaynaklarıdır. Çalışanlar ve ekipmanlar yetkinliklerine göre farklı kaynak grupları altında değerlendirilebilir. Herhangi bir çalışan veya ekipman, yetkinliğine bağlı olarak birden fazla kaynak grubunda tanımlanmış olabilir. Planlama ve çizelgeleme yapılabilmesi için, birden fazla kaynak grubu altında yer alan çalışan ve ekipman kaynaklarının hangi dönemde hangi kaynak grubunda çalışacağının belirlenmesi gerekmektedir. Planlama ve çizelgeleme sürecinde, öncelikle toplaştırılmış planlama yapılmakta, kurumsal kaynak planlama (ERP) yazılımı aracılığıyla periyot başına düşen toplam iş yükü tespit edilmektedir. Çalışmamızın amacı, kurumsal kaynak planlama yazılımı aracılığıyla hesaplanan periyot başına düşen toplam iş yükü ihtiyacını en iyi şekilde karşılayacak bir çalışan ve kaynak ataması problemini çözebilmektir. Bulunan çalışan ve kaynak ataması sonuçları, aynı kurumsal planlama yazılımı aracılığıyla hem gecikme cezalarını ve ürün stok maliyetlerini eniyileyen üretim planlarının oluşturulması, hem de vardiya belirleme / detaylı çizelgeleme yapılması süreçlerinde kısıt olarak kullanılmaktadır. Gerçek üretim ortamında yapılan bu çalışmada, darboğaz yaratan kaynakların tespit edilerek önlem alınması ve üretim planındaki toplam gecikmenin iyileştirilmesiyle ilgili sonuçlar sunulacaktır. Anahtar Kelimeler: Kaynak atama, kurumsal kaynak planlama (ERP), sanayide planlama ve çizelgeleme uygulamaları 4. Savunma Sistemlerinde Çizelgeleme: İki Uygulama Ömer Kırca, Orta Doğu Teknik Ünivesitesi Bu bildiride savunma silah sistemleri yönetimi kapsamında karşılaşılan iki çizelgeleme sorunu tanıtılmaktadır. Her iki sorun da çizelgeleme alanında yaygın olarak karşılaşılan Paralel Makine Çizelgeleme sorununun özel halleri olarak tanımlanabilir. Sorunlardan bir tanesi hava savunma sistemlerinde füzelerin atışlarının hedeflere atanması ve çizelgelenmesidir. Bu sorun bazı özel kısıtları bulunan Paralel Makine Çizelgeleme sorunu olarak tanımlanabilmektedir. Diğer tartışılan sorun ise kara hedeflerine atış yapacak olan topçu silah sistemlerinin atanması ve çizelgelenmesidir. Bu bildiride söz konusu olan iki çizelgeleme sorununun klasik paralel makine çizelgeleme sorunu ile benzerlikleri ve farklılıkları belirtilmekte ve olası çözüm yöntemleri tartışılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Çizelgeleme, paralel işlemci, savunma sistemleri PrC301 Davetli Oturum - Araç Rotalama Problemi I Perşembe 13:15-14:45, IE301 Küme: Yer Seçimi ve Lojistik Oturum Başkanı: Fulya Altıparmak (Gazi Üniversitesi) 1. Zaman Pencereli Araç Rotalama Problemi için İki Aşamalı Bir Çözüm Yöntemi Önerisi Serap Ercan Cömert, Sakarya Üniversitesi, Sedat Gül, Harun Reşit Yazgan, Sena Kır Çalışmada, bir süpermarket zincirinin ana deposundan çeşitli şubelerine yapacağı dağıtım probleminden yola çıkılarak, sıkı zaman pencereli ve homojen kapasiteli araç rotalama problemi için iki aşamalı bir çözüm yöntemi önerisi sunulmaktadır. Önerilen çözüm yöntemi, toplam beklemeleri ve seyahat süresini en aza indirmeyi hedeflemektedir. İlk aşamada şubeler, haftalık talep yoğunlukları göz önünde bulundurularak uygun kümeleme algoritması yardımıyla mesafeye göre kümelenmektedir. İkinci aşamada da şubelerin istediği en erken ve en geç teslim zamanları dikkate alınarak en uygun rotalar belirlenmektedir. Önerilen çözüm yöntemi gerçek bir problem üzerinde uygulanmıştır. Anahtar Kelimeler: Sıkı zaman pencereli araç rotalama problemi, homojen kapasiteli araç rotalama problemi, kümeleme 2. Periyodik Araç Rotalama Probleminde Ziyaret Sıklığının Belirlenmesi Cansu Kürkütlü, İzmir Ekonomi Üniversitesi, Ahmet Camcı, Özgür Özpeynirci, Selin Özpeynirci Araç Rotalama Problemi (ARP) bir veya daha fazla depodan çıkan araçların tüm müşterileri ziyaret ederek tekrar depoya dönmesi üzerine kurulu bir problemdir. ARP kat edilen mesafeyi ve araç sayısını en küçükleyerek dağıtım giderlerini ve harcanan zamanı azaltır. ARP'nin literatürde sıklıkla çalışılan türevlerinden birisi Periyodik Araç Rotalama Problemi (PARP)'dir. Bu problem belirlenen bir periyot içerisinde müşterilerin bir veya daha fazla kere ziyaret edilmesi üzerine kuruludur. Her periyotta ziyaret edilecek müşterilere ve her periyot için araç rotalarına karar verilmektedir. Amaç genellikle toplam rota uzunluklarını en aza indirmektir. Bu çalışmada, Periyodik Araç Rotalama Problemi kararlarına ek olarak müşterilerin ziyaret sıklığının müşteri talebini değiştirmesi durumunu incelemekteyiz (PARP-ZS). PARP-ZS matematiksel modelinde müşteri ziyaret sıklığı bir karar değişkeni olup, ziyaret sıklığını artırmanın müşteri talebini azalan bir hızda (konkav) artırdığı varsayımı altında çalışmaktayız. Ziyaret sıklığını artırmanın müşteri talebini artırdığı varsayımı, problemin hem özgün olmasını sağlamakta hem de daha gerçekçi bir yapıya sokmaktadır. Bu problemin gerçek hayatta uygulanabilir olduğu alanlar köylere yapılan ziyaretlerde gerçekleştirilen sıcak satışlar ve ATM makinalarına yapılan para dolum işlemidir. PARP-ZS’nin gerçek hayatta benzerlerinden biri de hızlı tüketim ürünleri sektöründe görülmektedir. Örneğin, Coca Cola içecek firması küçük market ve bakkallardan oluşan müşteri grubu için dağıtımını planlarken bu müşterilerin her biri için talep seviyelerini temel alarak bir ziyaret sıklığı belirlemektedir. Müşteriler önce siparişleri alan küçük araçlar tarafından ziyaret edilmekte, ertesi gün sipariş edilen ürünlerin dağıtımı kamyonlar kullanılarak gerçekleştirilmektedir. Bu ziyaretler her bir müşteri için belirlenen sıklıkta ve günlerde gerçekleşmektedir. Geliştirilen matematiksel modelde temel amaç, müşteri ziyaret sıklığının müşteri talebini değiştirmesi durumu üzerine yoğunlaşmak olduğu için, yalnızca fiziksel kapasite kısıtı olan tek tip araç bulunmakta ve siparişlerin telefonla alındığı, dağıtımı gerçekleştiren çalışanların müşterilerin raflarında ürünün görünürlüğünü artıracak çalışmalar yaptıkları varsayılmaktadır. Bu çalışmada PARP-ZS matematiksel modelinin NP-Zor olduğu kanıtlanmış, alt sınır algoritmaları önerilmiştir. 50 müşteriye kadar olan örnek problemler üzerinde deneyler yapılmıştır. Bu çalışma TÜBİTAK (213M425) tarafından desteklenmektedir. Anahtar Kelimeler: Periyodik araç rotalama problemi, ziyaret sıklığı, matematiksel modelleme 3. Periyodik Araç Rotalama Probleminin Bir Türevi Üzerine Okan Altınkök, İzmir Ekonomi Üniversitesi, Ahmet Camcı, Özgür Özpeynirci Araç rotalama problemi bir veya daha fazla depodan çıkan araçların tüm müşterileri ziyaret ederek tekrar depoya dönmesi üzerine kurulu bir problemdir. Araç rotalama problemi kat edilen mesafeyi en küçükleyerek ulaşım giderlerini ve harcanan zamanı azalttığı gibi aynı zamanda araç sayısını en aza indirerek maliyetlerin düşmesine yardımcı olur. Araç rotalama probleminin literatürde sıklıkla çalışılan türevlerinden birisi periyodik araç rotalama problemidir. Bu problem belirlenen bir periyod içerisinde müşterilerin bir veya daha fazla kere ziyaret edilmesi üzerine kuruludur. Problemde periyodun içerisindeki her gün için ziyaret edilecek müşterilere ve bu günlere ait araç rotalarına karar verilmektedir. Amaç genellikle toplam rota uzunluklarını en aza indirmektir. Bizim problemimizde ise, bir müşteriye yapılan her ziyareti takip eden günde müşterinin farklı bir amaç için farklı tipteki bir araç tarafından ziyaret edilmesi gerekmektedir. İlk ziyaret talep toplama, ikinci ziyaret ise ürünlerin teslimi olarak düşünülebilir. İlk tip ziyaret küçük, hızlı ve zaman kapasiteli araçlarla, ikinci tip ziyaret ise görece büyük, yavaş ve fiziksel kapasiteye sahip araçlarla yapılmaktadır. Bu sebeple ikinci tip ziyareti gerçekleştiren araçların rotaları ilk tip ziyareti gerçekleştiren araçların rotalarından farklı olmak zorunda kalabilmektedir. Bu problem ile ilgili matematiksel model oluşturulmuş, problemin yapısı analiz edilmiş ve NP-zor olduğu ispatlanmıştır. Ayrıca, model için basit ve matematiksel model tabanlı alt sınır belirleme çalışmaları yapılmıştır. Son olarak, problemin boyutu göz önünde bulundurularak, çözümü için değişken komşuluk arama (DKA) sezgisel yöntemi geliştirilmiştir. Geliştirilen yaklaşımlar literatürde sıkça kullanılan örnekler üzerinde test edilmiştir. Bu çalışma TÜBİTAK (213M425) tarafından desteklemektedir. Anahtar Kelimeler: Periyodik araç rotalama problemi, alt sınır, sezgisel yöntem, değişken komşuluk arama 4. Heterojen Eşzamanlı Topla-Dağıt Araç Rotalama Problemi için Model Tabanlı Melez Sezgisel Algoritma Barış Keçeci, Başkent Üniversitesi, Fulya Altıparmak, İmdat Kara Gerçek hayatta karşılaşılan lojistik uygulamalarında, firmaların sahip olduğu araçlar çoğunlukla birbirinden farklı özelliktedir. Ayrıca, müşterilerden ve/veya taşınanlardan kaynaklı bazı gereklilikler de farklı tipte araç kullanımını zorunlu hale getirmektedir. Buna ek olarak firmalar bitmiş mamul, yarı mamul ve/veya hammaddelerin tersine akışının yönetimini de hem ekonomik getirisi hem de yasal ve çevresel birtakım yükümlülüklerden dolayı artık daha fazla önemsemektedirler. Bu nedenlerden dolayı bu çalışmada, bir Araç Rotalama Problemi (ARP) türü olan Heterojen Eşzamanlı Topla-Dağıt ARP (HETD-ARP) ele alınmıştır. HETD-ARP ’de araç filosu birbirinden farklı özelliklerde (sabit maliyet, birim değişken maliyet, kapasite vb. gibi) araçlardan oluşmakta ve müşterilerin dağıtım ve toplama talepleri bir aracın turu üzerinde eşzamanlı olarak gerçekleşmektedir. Dolayısıyla HETD-ARP, toplam maliyeti enazlayan araç rotalarının ve her bir rotada kullanılacak araç tipinin belirlenmesi olarak tanımlanabilir. HETD-ARP, NP-Zor problemler sınıfında olduğundan dolayı bu çalışmada problemin çözümü için matematiksel modele dayalı bir melez sezgisel algoritma geliştirilmiştir. Melez algoritmada matematiksel model tabanlı sezgisel yaklaşım çözüm kurmak amacıyla, basit bir YA algoritması ise elde edilen çözümü iyileştirmek amacıyla kullanılmıştır. Geliştirilen melez algoritmanın etkinliği HETD-ARP ’ye uyarlanmış test problemleri üzerinde çeşitli sezgisel algoritmalarla (En Yakın Komşu, Clarke-Wright Tasarruf, Tavlama Benzetimine Dayalı Hibrit Sezgisel) karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Heterojen araç rotalama problemi, eşzamanlı topla-dağıt, model tabanlı sezgisel, hibrit algoritma PrC04 Davetli Oturum - Güç Sistemi Planlaması Perşembe 13:15-14:45, IE04 Küme: Enerji Yönetiminde YAEM Oturum Başkanı: Selin Kocaman (Bilkent Üniversitesi) 1. Kırsal Bölge Elektrik Dağıtımı Ağı Tasarımında Sezgisel Yaklaşımlar Kağan Gökbayrak, Bilkent Üniversitesi, Selin Kocaman, Oğuzhan Efe Şakrak Bu çalışmada talep noktaları verilen bir bölge için elektrik dağıtım ağı tasarımı ele alınmaktadır. Bu ağ düşük gerilim ve orta gerilim bileşenlerinden oluşan iki seviyeli bir ağ olarak tasarlanmaktadır. Gerilim dönüştürücüler için olası yerlerin verildiği durumda bile NP-zor olduğu bilinen bu problem için sezgisel çözüm yöntemleri önerilmektedir. Gerilim dönüştürücü yerleri belirlenmesinde k-ortalama ve k-ortanca yöntemleri, orta gerilim hattının oluşturulmasında ise en küçük kapsar ağaç yöntemleri önerilmektedir. Farklı sayıda dönüştürücüler için ağ tasarımı yapılıp aralarından en düşük maliyetli olanı seçilmektedir. Bu yöntemler sonucunda ortaya çıkan dağıtım ağı gradyan yöntemiyle iyileştirilmektedir. Önerilen çözüm yöntemleri, Afrika'nın Sahara Çölü'nün güneyinde bulunan dokuz yerleşim bölgesinin elektrik dağıtım ağı tasarlanmasında denenmiştir. Anahtar Kelimeler: Dağıtım ağı tasarımı, k-ortalama yöntemi, k-ortanca yöntemi, en küçük kapsar ağaç, gradyan yöntemi 2. Şebekeye Bağlı Merkezi Olmayan Enerji Sistemlerinin Çok Amaçlı Optimizasyonu Özlem Karsu, Bilkent Üniversitesi, Büşra Ökten, Selin Kocaman Bu çalışmada şebekeye bağlı merkezi olmayan enerji sistemlerinin modellenmesi ve optimizasyonu ele alınmaktadır. Bu tip sistemler şebekeye bağlı olup, aynı zamanda merkezi olmayan güneş, rüzgar gibi temiz enerji kaynaklarını da kullanan sistemlerdir. Şebekeden alınan enerji, genellikle fosil yakıt kullanılarak elde edildiği için düşük maliyetlidir ancak üretimi, yüksek CO2 salınımına neden olur. Temiz enerji kaynaklarının ise CO2 salınımı düşüktür ancak bu kaynaklar yüksek maliyetli ve aralıklı enerji üretir. Bu tip sistemler için iki aşamalı bir stokastik model oluşturulmuştur. Bu modelde, aralarında ödünleşim olan CO2 salınımı ve toplam maliyet kriterleri iki farklı amaç fonksiyonunda kullanılmıştır. Bu çok amaçlı model için örnek bir veri kümesi kullanılarak bir Pareto çözüm kümesi bulunmuştur. Çalışmamızda kullanılan yaklaşım, karar süreçlerine şeffaflık getirecek ve paydaşlar (ya da karar vericiler) arasında sistematik görüşmelere olanak sağlayacaktır. Anahtar Kelimeler: Merkezi olmayan enerji sistemleri, hibrit enerji sistemleri, iki aşamalı stokastık programlama, çok amaçlı optimizasyon 3. Temiz Enerji Kaynaklarının Elektrik Şebekesine Entegrasyonu için Altyapı Planlaması Selin Kocaman, Bilkent Universitesi, Tim Huh, Vijay Modi Fosil yakıtlar ile ilgili bilinen endişeleri hafifletmek ve bu yakıtların enerji üretimindeki payını azaltmak için yenilenebilir enerji kaynakları içeren enerji modellerine ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak, yenilenebilir enerji kaynakları genellikle düzenli olmayan enerji kaynaklarıdır ve kesin olarak tahmin edilemezler. Gelecek elektrik talebinin de kesin olarak tahmin edilememesi, yenilenebilir enerji kaynakları içeren güç sistemlerinin modellenmesini güçleştirmektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının aralıklılık ve düzensizlik etkilerini azaltmak ve maliyet ve güvenilirlik açısından etkin sistemler tasarlamak için önerilen çeşitli yollar mevcuttur. Alternatif kaynakların ortak kullanımını mümkün kılan hibrid sistemler geliştirme, enerji depolama, uzun mesafe iletim hatları kullanma gibi yollar elektrik şebekesinin hem arz hem de talep kısımlarının varyasyona daha uyumlu hale gelmesine yardımcı olur. Elektrik iletim hatlarındaki teknolojik gelişmeler uzun mesafeler arasında farklı değişkenlik ve düzensizlikleri olan kaynakların birlikte kullanılmasına olanak sağlayarak, yenilenebilir enerji kaynaklarının düzensizlik etkisini azaltacak bir coğrafi toplanma etkisinin oluşmasına yardımcı olurlar. Bu etki, kontrol edilebilir üretim yapan hibrid sistemler tasarlanmasına ve depolama maliyetlerini azaltılmasına yardımcı olur. Bu çalışmanın amacı elektrik talebini karşılamak için yenilenebilir enerji kaynaklarının birlikte kullanılmasına ve üretilen enerjinin, talebin az olduğu zamanlarda pompa depolamalı hidro elektrik santrallerde depolanmasına olanak sağlayacak bir hibrid sistemin iki aşamalı rassal programlama modelini oluşturmak ve sonuçları Hindistan için vaka analizi şeklinde sunmaktır. Modelin amacı yenilenebilir enerji kaynakları ile üretilecek elektrik miktarını, talep ile eşleştirebilmek için gerekli olan altyapı ölçülerini eniyi şekilde belirlemektir. Bu çalışmada ilk defa yenilenebilir enerji kaynaklarının düzensizlik etkisini azaltan hibrid sistemler, pompa depolamalı hidroelektrik santraller ve uzun mesafeli iletim hatları kullanma yöntemleri bir arada kullanılmıştır. Vaka analizi sonucunda mevcut teknoloji ve maliyetler ile, ilgilenilen alanda fosil yakıtların elektrik üretimine katkısının %10’un altına düşürülebileceği gösterilmiştir. Anahtar Kelimeler: Hibrid enerji sistemleri, pompa depolamalı hidroelektrik santral, yenilenebilir enerji PrC300 Davetli Oturum – Güvenilirlik Perşembe 13:15-14:45, IE300 Küme: Kalite Yönetimi Oturum Başkanı: Murat Yıldırım (Georgia Teknoloji Enstitüsü) 1. Maden Makinalarına Yönelik Bir Durum Çalışması: Çekme Kepçeli Yerkaza Güvenilirliği Nuray Demirel, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Onur Gölbaşı Madencilik, büyük ölçekli, yüksek yatırım maliyeti gerektiren ve birbiri ile koordinasyon halinde çalıştırılması gereken makinaların yoğun kullanıldığı bir sektördür. Bu makinalardan bir veya birkaçının aynı anda fonksiyonel bir arızaya maruz kalması, diğer makinaların kullanılabilirliğini ve verimliliğini etkileyebilmektedir. Ayrıca bu makinanın kapasitesine ve üretkenliğine göre, üretim planları farklı süreler boyunca sekteye uğrayabilmektedir. Açık ocak kömür madenlerinde sıklıkla kullanılan çekme kepçeli yerkazarlar, bulundukları madenin üretimini en fazla etkileyen makinalardan biridir. Bu yerkazarlar, genellikle 90-120 m3 arası değişen kepçe kapasiteleriyle kömür rezervi üzerindeki atık malzemeyi tek başına kazabilmektedirler. Bir çekme kepçeli yerkazarın, genel revizyon çalışmaları ve düzenli denetimler dışında yılın her günü ve günde 24 saat boyunca çalışmaları planlanır. Bu makinadan oluşan arızaların büyüklükleri, etki alanları ve bu arızalara karşı işletmenin hazırlıklı olması durumları düşünülürse, özellikle beklenmedik arızalar çok büyük zararlara neden olabilmektedir. Bu koşullar, çekme kepçeli yerkazara yönelik arıza tahminlerinin ve önleyici bakım-onarım politikalarının oluşturulmasının önemini arttırmaktadır. Bu bildiride, Tunçbilek Garp Linyitleri İşletmesi’nde halen faaliyet gösteren iki çekme kepçeli yerkazar için güvenilirlik tahminlerine yönelik geliştirilen bir model sunulmaktadır. Çalışma veri analizi, sistemin alt bileşenlere ayrıştırılması, veri dağılımı, eğilim testleri ve sistem güvenilirliğinin tahminini içermektedir. Elde edilen sonuçlar ve bulgular güvenilirlik analizinin makinaların bakım-onarım politikalarının belirlenmesinde, makinaların mekanik kullanım sürelerinin tahmininde ve projenin ekonomik başarısını artırmada yararlanılabilecek çok önemli bir araç olduğunu göstermiştir. Anahtar Kelimeler: Maden makinaları, bakım-onarım, güvenilirlik 2. Eksik Veri ile Tehlike Fonksiyonlarında Değişim Noktası için Bayes Tahmini Deniz Yenigün, İstanbul Bilgi Üniversitesi, Ülkü Gürler Tehlike fonksiyonlarının güvenilirlik ve yaşam analizi çalışmalarında önemli bir rolü vardır. Bazı uygulamalarda bakım çalışmalarına, önemli işlemlere, ya da yeniden gözden geçirmelere bağlı olarak tehlike fonksiyonlarında ani değişiklikler gözlenebilir. Bu tür durumlarda değişikliğin meydana geldiği anı ve büyüklüğünü tahmin etmek önemlidir. Bu çalışmada gözlemlerin rastgele kesilmiş ve sansürlenmiş olması durumunda tehlike fonksiyonundaki değişim noktası tahmini düşünülmüş, ve tek bir değişim noktası olan iki parçalı sabit tehlike fonksiyonları için bir Bayesci tahmin yöntemi önerilmiştir. Bir simülasyon çalışmasıyla, öncül bilginin sağlıklı olması durumunda önerilen yöntemin varolan yöntemlerden daha iyi performans gösterdiği ortaya konulmuştur. Ayrıca, yöntemin parçalı doğrusal tehlike fonksiyonlarına genellenmesi tartışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Tehlike fonksiyonu, değişim noktası modeli, eksik veri, kesilmiş veri, sansürlenmiş veri, bayes tahmini 3. Yapı Güvenirliği: Temel Prensipler M. Semih Yücemen, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Yapı elemanlarının dayanımı ve bunları etkileyen yüklerin değeri kesin olmayıp rassal bir özellik göstermektedir (aleotorik belirsizlikler). Bundan başka eksik bilgi ve verilerden doğan belirsizliklerin (epistemik belirsizlikler) de tasarıma etkisi dikkate alınmalıdır. Yük ve dayanımı etkileyen parametrelerdeki ve çözümleme modellerindeki bu belirsizlikler göz önünde tutulduğunda, inşaat mühendisliği sistemlerinin güvenliğinin olasılık yöntemleri çerçevesinde değerlendirilmesi kaçınılmazdır. Bu tespite paralel olarak, bildiride basit güvenirlik yöntemlerin inşaat mühendisliğine ve özellikle güvenirlik tahminine nasıl uygulanacağı anlatılmıştır. İstatistiksel tasarım yaklaşımlarının klasik (deterministik) tasarım yaklaşımlarına olan başlıca üstünlükleri aşağıda özetlenmiştir: i)Belirsizlikleri doğrudan değerlendirme ve sayısal olarak belirleme olanağı vardır. ii)Yük ve dayanım parametreleri rassal değişken ya da süreç olarak alınmıştır. iii) Tasarımdaki risk bellidir. iv)Değişik bilgileri (gözlemsel, tecrübe, vb.) birleştirerek belirsizlik düzeyini ayarlamak ve hangi parametre için toplanacak ek bilginin daha yararlı olacağını belirlemek mümkündür. v) Değişik göçme biçimlerinin tümü göz önünde tutularak, eleman güvenirliği ve elemanların güvenirliğine dayanarak da yapı sisteminin güvenirliği belirlenebilir. vi) Karar kuramı yöntemlerinden yararlanarak, seçenek tasarımları beklenen yarar/maliyet açısından karşılaştırmak ve optimal tasarımı seçmek mümkündür. Bir yapı sisteminin ya da sistemin bir elemanının güvenirliği, sistemin (ya da elemanın) dayanımının sistemde (ya da elemanda) oluşan yük etkisi ile karşılaştırılması ile elde edilir. Belirli bir göçme biçiminde, elemanının dayanımı, R, ve yük etkisi, S, istatistiksel modelleme düzeyine bağlı olarak birer rassal değişken ya da rassal süreç (fonksiyon) olarak alınabilir. Parametrelerin olasılık dağılımlarının bilindiği durumda yapının göçmeme olasılığı, olasılık dağılımlarının bilinmediği durumlar için ise dağılıma bağlı olamayan güvenirlik indeksi, β, güvenlik ölçüsü olarak kullanılmıştır. İnşaat mühendisliğinde karşılaşılan çeşitli belirsizliklerin modellenmesi ve analizi için bir olasılık yöntemi ile yapı elemanlarının güvenirliğinin değerlendirilmesi için, olasılık ve güvenirlik kuramlarına dayanılarak geliştirilen üç değişik güvenirlik modeli bildiride sunulmuştur. Önerilen modellerin uygulaması örneklerle gösterilmiştir. Anahtar Kelimeler: Yapı güvenirliği, güvenirlik indeksi, belirsizlik analizi 4. Enerji Üretim Sektöründe Sensöre Dayalı Güvenilirlik, Prognoz ve Kestirimci Bakım Murat Yıldırım, Georgia Teknoloji Enstitüsü, Nagi Gebraeel, Andy Sun Elektrik santrallerinin bakımı, operasyonel karlılığı ve ağ güvenilirliğini etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Günümüzde santral bakımı problemi üretici tavsiyeleri ve benzer özelliklerdeki santrallerin arıza zamanları göz önüne alınarak periyodik bakım modelleri ile çözülmektedir. Bu yaklaşım bakım sıklığını arttırmakta, birçok elektrik santralinin belirgin bir arıza riski olmadan dahi bakıma sokulmasına neden olmaktadır. Enerji üretimini olumsuz yönde etkileyen bu yaklaşım sistemin elektrik arz güvenilirliğini düşürmektedir. Daha önemlisi, santrallerden gelen verileri kullanmadığı için, periyodik bakım programları gelişebilecek arıza risklerini öngörememekte, ve zamanında önlem alınmamasıyla oluşabilecek arızalar büyük ölçekli elektrik kesintilerinin tetikleyicisi olabilmektedir. Bu çalışmada, santrallerde varolan sensörler kullanılarak, elektrik sistemlerinde bakım programlarının nasıl geliştirilebileceği gösterilmiştir. Sensörlerden alınan gerçek zamanlı parametrelerin (titreşim, yağ, ve kısmi deşarj vs.) zaman ile değişimi saptanarak Bayesci güncellemeler ile bakımı yapılacak santrallerin ne zaman arızalanacağının dağılımı tahmin edilmiştir (prognoz aşaması). Üretici tavsiyeleri ve benzer özelliklerdeki santrallerin arıza zamanları gibi popülasyona ait bilgiler ile bakım yapılacak santralden gelen sensör verileri beraber kullanılarak daha güvenilir tahminler oluşturulmuştur. Sensöre dayalı prognoz ile santrallerin bakım zamanlarını saptamak için kullanılan dinamik bakım fonksiyonları elde edilmiştir. Her santrale ait bakım fonksiyonu birlikte kullanılarak elektrik sistemi için optimal bakım politikası saptanmıştır. Önerilen bakım politikası anlık sensör bilgileri ile güncellenen arızalanma risklerinin yanı sıra, beraber bakıma sokulabilecek maksimum santral sayısı, elektrik arz talep dengesi, ve bakımda olmayan santrallerde üretim maliyetlerinin nasıl değişeceği gibi faktörleri de göz önüne almaktadır. Bunun için literatürdeki sensöre dayalı ilk sistem prognozu ve bakımı modeli oluşturulmuştur. Bu karma tamsayılı doğrusal modelin daha geniş ağlarda çözümü için yeni bir algoritma geliştirilmiştir. Laboratuar ortamında hızlandırılmış ömür testine tabi tutulan makina parçalarından alınan veriler kullanılarak, IEEE118 baralı sistemde 54 jeneratörün bakımı üzerine yaptığımız çalışmalarda; önerilen politikanın i) operasyonel ve bakım maliyetlerini belirgin bir şekilde indirdiği, ii) toplam bakım sayısını azalttığı, iii) jeneratör ömrünü uzattığı, ve iv) arıza sayısını düşürdüğü görülmektedir. Anahtar Kelimeler: Enerji sistemleri, güvenilirlik, prognoz, kestirimci bakım PrC139 Davetli Oturum - Sağlık Sistemlerinde YAEM II Perşembe 13:15-14:45, IE139 Küme: Sağlık Sistemlerinde YAEM Oturum Başkanı: Serhat Gül (TED Üniversitesi) 1. Alzheimer Hastalığı için En İyi Ulusal Tarama Programları Zehra Önen, Koç Üniversitesi, Serpil Sayın, İbrahim Hakan Gürvit Alzheimer hastalığı (AH) yaşlanan nüfus oranı artıkça ciddi bir toplumsal sağlık sorunu oluşturmaktadır. Günümüzde AH için ulusal tarama programı gereksinimi tartışılmaktadır. Literatürdeki çalışmalar daha çok maliyet etkinliği üzerine yoğunlaşmaktadırlar. Bu çalışmada, tarama süreci Markov Karar Süreçleri kullanılarak modellenmekte ve en iyi tarama programları incelenmektedir. Modelin amaç fonksiyonu maliyet ve kalitesi ayarlanmış hayat yılı birleşiminden oluşmaktadır. Tarama testi olarak yaygın genel klinik uygulaması olan Mini Mental Durum Muayenesi (MMDM) testi kullanılmıştır. Oluşturduğumuz modelin sayısal uygulamasında Alzheimer Hastalığı Nörogörüntüleme Girişimi veritabanı ve var olan bilimsel araştırmalardaki veriler kullanılmıştır. Mevcut verilerle en iyi sonuç, ulusal bir tarama programı oluşturulmaması olarak ortaya çıkmaktadır. Bu sonucun tarama sonucu yapılan teşhislerde uygulanan tedavinin etkinliğine çok hassas olduğu gözlenmektedir. Oluşturulan senaryolarda tedavi etkinliği arttıkça, belli bir yaş sonrası her sene tekrarlanacak bir tarama testi programı en iyi sonuç olmaktadır. Bilişsel becerileri daha çok arttıran tedaviler geliştirildikçe, ulusal bir tarama programı uygulanması toplum için en iyi sonuç olacaktır. Anahtar Kelimeler: Alzheimer hastalığı taraması, markov karar süreçleri, bilişsel test, en iyi tarama programı 2. Hacimsel Yoğunluk Ayarlı Ark Sağaltımı (VMAT) Planlamasında Matematiksel Eniyileme Gösterimleri ve Çözüm Yöntemleri Pınar Dursun, İstanbul Teknik Üniversitesi, Z. Caner Taşkın, İ. Kuban Altınel Radyoterapinin başarısı kanserli dokulara gereken doğru radyasyon tutarını gönderirken sağlıklı olanların ne oranda korunabildiklerine de sıkı sıkıya bağlıdır. Dışsal radyoterapide kullanılan ve yakın zamanda geliştirilen yöntemlerden biri hacimsel yoğunluk ayarlı ark sağaltımıdır (VMAT). Sağaltım süresi, radyasyonun sürekli dönerek işleyen doğrusal hızlandırıcı kızağının yardımıyla gönderilebilmesi nedeniyle diğer bir yöntem olan ve sıklıkla kullanılan yoğunluk ayarlı radyasyon sağaltımına (IMRT) göre çok daha kısadır ve iyi planlandığında daha yüksek uygunlukta doz dağılımları elde edilebilir. Fakat ışının sürekli gönderilmesi VMAT planlamasını zorlaştırmaktadır. Bunun sebepleri arasında ardışık açılarda her iki yöntemde de kullanılan ve ışını şekillendirerek yüksek sağaltım kalitesi sağlayan çok yapraklı yönlendiricilerin oluşturduğu açıklıkların ve gönderilen doz miktarının birbirine bağımlılığı gösterilebilir. Bu çalışmada ilk olarak VMAT sağaltım planlaması probleminin çözümüne odaklanan çalışmalar irdelenerek bir karışık-tamsayılı doğrusal eniyileme gösterimi geliştirilmekte, sonra kesin ve yaklaşık çözüm yöntemleri önerilmektedir. Anahtar Kelimeler: Radyoterapi, doz dağılımı, VMAT, IMRT, matematiksel programlama 3. Hasta ve Sağlık Çalışanı Güvenliği için İnsan Faktörleri Mühendisliği Ayse Gürses, Johns Hopkins Üniversitesi Bu konuşmada sağlık sektöründeki kaliteyi artırmak için insan faktörleri mühendisliğine dayalı yapılan araştırma ve uygulamalardan iki örnek proje sunulacaktır. Proje 1. Açık kalp ameliyatlarındaki hasta güvenliği. Bu iki aşamalı, çok merkezli çalışmanın ilk aşamasında insan faktörleri mühendisliği prensip ve yöntemlerini kullanarak açık kalp ameliyatlarındaki hasta güvenliğini tehdit edebilecek bir çok faktör saptanmıştır. Amerika’daki önde gelen beş kalp cerrahisi merkezinde yapılan bu çalışmada, hasta güvenliğini tehdit edici faktörleri önlemek üzere multidisipliner bir ekip tarafından çeşitli çözümler üretilmiştir. Çalışmanın halen 17 kalp cerrahi merkezinde devam eden ikinci aşamasında açık kalp cerrahisindeki önlenebilir sağlık bakımı ile ilişkili enfeksiyonları, ekip çalışmasından kaynaklanan hataları, ve hasta teslimi/taburcusu ile ilişkili hataları azaltmak için çalışılmaktadır. Dört yıldır devam etmekte olan bu çalışmalar sonucu santral kateterler ve cerrahi alan enfeksiyon oranlarında kayda değer azalmalar olmuştur. Proje 2. Ebola virüsü hastalığından korunmak için sağlık personeli eğitim programı geliştirilmesi. 2014 yılında tüm dünyayı tehdit eden Ebola virüsü hastalığı, kanıta dayalı protokollerin doğru şekilde takip edilmesiyle büyük ölçüde önlenebilir. Bu projenin amacı sağlık çalışanlarının bu protokollere en az hata ile uymalarını sağlamak amacıyla Amerika Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri ile ortaklaşa insan faktörleri mühendisliğine dayalı web tabanlı bir eğitim programı hazırlamaktı. Multidisipliner bir ekip tarafından insan faktörleri mühendisliğine dayalı olarak yapılan proaktif risk analizi bir çok risk faktörü ortaya çıkardı. Bu riskleri minimize etmek amacıyla geliştirilen web bazlı eğitim programı Amerika’da binlerce sağlık çalışanının eğitiminde kullanıldı. Konuşmanın bu ikinci kısmında insan faktörleri metodlarının bu Ebola eğitim programını geliştirmekte nasıl kullanıldığından bahsedilecek ve tespit edilen risk faktörlerinden örnekler sunulacaktır. Anahtar Kelimeler: İnsan faktörleri mühendisliği, hasta güvenliği, sağlık personeli güvenliği, açık kalp ameliyatı, ebola virüsü hastalığı 4. Belirsizlik Altında Ameliyathane Kapasitesinin Paylaştırılması Nurşen Aydın, Brunel University, Serhat Gül, Ş. İlker Birbil Özel hastanelerin, bilhassa makine ve alet teknolojisi bakımından üstün olanlarının ya da belirli bir alanda uzmanlaşmış olanlarının, tek gelir kaynağı hastalardan veya sigorta şirketlerinden kendilerine yapılan ödemeler değildir. Bu hastanelerde kadrolu olarak çalışmayan dış doktorların hastane kaynaklarını kullanmak için ödedikleri miktar da hastanenin genel gelirine önemli bir katkı sağlar. Dolayısıyla, hastanenin kadrolu doktorları (iç doktor) ile dış doktorlar arasında kaynakların paylaşımı konusunda bir rekabet söz konusudur. Bu iki pay sahibi grup arasında ameliyathanelerin paylaşımını da ameliyathanelerin değeri ve kısıtlı kapasitesi sebebiyle öncelikle önemsemek gerekir. Ameliyathanelerin dış doktorlar ve iç doktorlar arasında paylaştırılması zor bir görevdir çünkü ameliyat talep miktarı olasılığa bağlı bir parametredir. Bu çalışmada biz talepteki belirsizliği dikkate alarak ameliyathane kapasitesinin bu iki grup arasında paylaştırılmasını stokastik dinamik programlama yöntemiyle incelemekteyiz. Programın amaç fonksiyonunda net gelir maksimize edilmektedir. Net geliri belirleyen unsurlar operasyondan elde edilen gelir, ameliyatı reddetme, hastaları bekletme ve fazla mesai maliyetidir. Anahtar Kelimeler: Ameliyathane planlama, dinamik programlama, kapasite paylaştırma PrC227 Oturum - İnsani Yardım Lojistiği V Perşembe 13:15-14:45, IE227 Küme: İnsani Yardım Lojistiği Oturum Başkanı: Sine Taymaz (Orta Doğu Teknik Üniversitesi) 1. Sosyo-Kültürel Farklılıkların Yönetimi: Kahramanmaraş Suriyeli Mülteciler Örneği Zafer Başa, Selçuk Üniversitesi, Adnan Çelik, Ali Şükrü Çetinkaya Türkiye'nin coğrafi konumu ve hükümet politikaları nedeniyle Suriye'de yaşanan iç savaştan kaçan mülteciler Türkiye'ye sığınmaktadırlar. Sosyo-kültürel farklılıklar nedeniyle yerel halkın Suriyeli mültecilerle birçok sorun yaşadıkları görülmektedir. Yaşanan sorunları en aza indirmek için makro düzeyde ortak olsa da illere göre kısmen farklılaşan politikalar uygulanmaktadır. Yazın incelemesinde Kahramanmaraş özelinde yerel halkın Suriyeli mültecilerle yaşadıkları sorunları inceleyen çalışmalara rastlanılmamıştır. Dolayısıyla bu çalışmada “Kahramanmaraş'taki Suriyeli mülteciler özelinde sosyo-kültürel farklılıklar ne tür sorunlara neden olmaktadır?” temel sorusuna cevap aranmaktadır. Çalışmada Suriyeli mültecilerin geliştirilen politikalar karşısındaki gösterdikleri davranış şekillerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın temel hipotezi: H1: Sosyo-kültürel farklılıkların yönetimi mültecilerin yerel halka bakış açısını etkiler. Çalışma ampirik bir araştırma niteliğindedir. Araştırmada veri toplama aracı olarak anket yöntemi kullanılmıştır. Arapça ve Türkçe dillerinde hazırlanan ankette yer alan ölçekler yazına dayalı olarak geliştirilmiştir. Veri analizi Kahramanmaraş'taki Suriyeli mültecilerden elde edilmiş 1456 geçerli ankete göre yapılmıştır. Veriler tanımlayıcı istatistikler ve doğrusal regresyon yöntemleri ile analiz edilmiştir. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre mültecilerin ev kiralayarak yöre halkının içerisine rahatlıkla girebildikleri ve yerli halktan memnun kaldıkları, Kahramanmaraş'ta işyeri açtıkları ve genelde düşük ücretlerle bir işte çalıştıkları saptanmıştır. Çalışmanın sonuçlarına göre, mültecilerin ülkemize misafir tanımıyla gelip ülkemizde misafirlikten de öte yerleşik hayata geçmelerinin ve bir işte çalışmalarının Suriyeli mültecileri memnun ettiği; il genelinde yaşanan olaylara bakıldığında ise Kahramanmaraş ili özelinde bölge halkını tedirgin ettiği görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Suriyeli mülteciler, sosyo-kültürel farklılıklar, Kahramanmaraş 2. Afet Yönetimi Ulaştırma Planlaması İki Seviyeli Stokastik Programlama Modelinde Hizmet Seviyesi Uygulaması Çağlar Utku Güler, Hava Harp Okulu, Murat Ermiş Afet tedarik zincirleri yardım malzemesi dağıtım ağlarının iki seviyeli stokastik doğrusal programlama modellerinde hizmet seviyesi uygulamaları, genellikle, ikinci seviye amaç fonksiyonunda yer alan karşılanamayan talep miktarından üretilen maliyet parametresinin değerlendirilmesi yöntemiyle araştırılmaktadır. Ancak belirsizlik altında oluşan söz konusu karşılanamayan talep verisi oransal bir değer olmadığından, bu değere bağlı maliyetler modelin amaç fonksiyonu kolaylığı ile en aza indirgense dahi, problemin talep noktaları arasındaki önem dereceleri ve öncelikler ihmal edilmektedir. Bu bildiri, hizmet seviyesi parametresinin, iki seviyeli stokastik programlama modeli üzerine geliştirilen deterministik eşleniği kullanılarak, doğrusallığı bozmadan, eşitlikçi ve pragmatik yaklaşımlarla bir kısıt olarak uygulanmasını ve her iki yaklaşımın avantaj ve dezavantajlarının karşılaştırılmasını kapsamaktadır. Çalışma sonunda, model formülasyonunda yapılması gerekli değişiklikler, farklı afet senaryoları altında üretilen karşılanamayan talep miktarı, ilk seviye ulaştırma maliyeti, ikinci seviye ulaştırma maliyeti ve toplam ulaştırma maliyeti değişimleri ile gerçekleşen hizmet seviyesi oranları tartışılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Stokastik doğrusal programlama, afet yönetimi, hizmet seviyesi, ulaştırma 3. Afet Yönetiminde CBS Temelli En Kısa Güzergâh Seçimi: Erzincan İlinde Bir Uygulama Ayyüce Aydemir, Özel Sektör, Zafer Yılmaz, Serpil Erol Herhangi bir doğal afet sonrasında, tüm felaketzedelere en kısa zamanda ulaşarak, arama kurtarma çalışmalarını başlatmak ve afet bölgelerine her türlü yardımı ulaştırmak hayati önem taşımaktadır. Bu bağlamda, afet sonrası yolların hasar görmesi yardım faaliyetlerinin gecikmesindeki en önemli nedenlerden biridir. Bu çalışmada, Türkiye’de 7.9 şiddetinde en büyük depremin yaşandığı Erzincan ilinde bir uygulama yapılmıştır. Bölgede daha önce meydana gelen büyük şiddetli depremler dikkate alınarak farklı senaryolar üretilmiş ve bu senaryolar için yolun yapısı, deprem şiddeti ve deprem üssüne olan uzaklığa bağlı olarak her yol birimi için hasar görme olasılıkları belirlenmiştir. Erzincan il sınırları içerisindeki yolların yapısını ve hasar durumunu dikkate alarak maksimum hız değerleri hesaplanmış, bir afet yardım merkezinden afet bölgesine ulaşılabilecek en kısa güzergâh Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) kullanılarak belirlenmiştir. Ayrıca, afet bölgesine mevcut yardım merkezlerinin hangisinden en kısa sürede ulaşılabileceği de belirlenmektedir. Yapılan çalışma ile, matematiksel modeller kullanılarak çözülmeyecek büyüklükteki (çalışma için 18299 yol dilimi mevcuttur) problemlerin CBS ile, yollara ait gerçek mesafe değerleri kullanılarak, farklı senaryolar altında çok kısa sürede çözüme ulaştırılabilmektedir. Anahtar Kelimeler: Afet sonrası destek ve kurtarma, CBS, deprem lojistiği, en kısa güzergâh belirleme, yol hasar olasılığı 4. Afrika’daki Ulaşım Hatları Üzerinde Klinik Ağı Planlaması Sine Taymaz, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Cem İyigün, Zeynep Pelin Bayındır Bu çalışmanın amacı, gezici popülasyonlar ve gezici popülasyonların hareket alanları yakınında yer alan sabit popülasyonlar için maksimum kapsama alanı oluşturacak, yol kenarları üzerine kurulmuş kliniklerden oluşan bir sağlık hizmeti ağı planlamaktır. Gezici popülasyonların yollar üzerinde sürekli olarak hareket etmesi ve hareketle birlikte hastalıkları taşıması, çalışmada incelenen problemi literatürdeki diğer tesis yerleştirme problemlerinden farklı kılmaktadır. Gezici popülasyondaki her bir birey, taşıdığı her hastalık için özelleşmiş bir servis talep etmektedir ve bu servislere yol boyunca, gerekirse tekrarlanan kinik ziyaretleri yaparak, kesintisiz bir şekilde ulaşabilmelidir. Dolayısıyla, kliniklerin yerleştirildiği noktalar, bu özelleşmiş hastalık ve servis ihtiyaçlarını ele alarak planlanmalıdır ve hastalara bütüncül bir bakım uygulamalıdır. Ek olarak, gezici popülasyonun değişken talep miktarı ve sağlık hizmetlerinin karşılanamaması sonucu ortaya çıkacak riskler, problem içerisinde önemli rol oynamaktadır. Bu çalışmada ele alınan problem, akış kesişimi ve kapsama problemlerinde kullanılan yöntemleri temel alarak çözülmüştür. Oluşturulan modelin amaç fonksiyonu kesilen akış miktarını ve kapsanan insan sayısını enbüyüklemektir. Model Karma Tamsayılı Programlama olarak geliştirilmiştir ve oluşturulan model, popülasyonların farklı ihtiyaçlarına karşılık verebilmektedir. Model, talebin sabit ve kesin olduğu varsayımını esneterek, rassal durum için adapte edilmiştir. Bu formülasyon için çekinceden kaçınan yöntemler kullanılmıştır ve bağdaşık çekince ölçülerinden Koşullu Çekince Değeri kavramı uygulanmıştır. Rassal model sayesinde, planlama ağında belirsizlikler mevcut olsa bile, çekince kontrol altında tutulmuştur ve çekince altında olan talep sayısı azaltılmıştır. Oluşturulan model, Afrika için verilen gerçek veriler kullanılarak test edilmiştir. Test sonuçlarında modelin rassal talebi başarıyla ele aldığı, popülasyon için sağlık seviyesinin en üst düzeye çekildiği ve hizmetlerin verilmemesinden kaynaklı zararların azaltıldığı sonucu gözlemlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Bağdaşık çekince ölçüsü, insani yardım lojistiği, kapsama, karma tamsayılı programlama, koşullu çekince değeri, tesis yerleştirme PrC311 Davetli Oturum - İklim Modelleme Perşembe 13:15-14:45, IE311 Küme: Doğal Kaynaklar Yönetiminde YAEM Oturum Başkanı: İnci Batmaz (Orta Doğu Teknik Üniversitesi) 1. Türkiye İklim Bölgelerinin On İki Klimatolojik Değişken Kullanarak AGNES Konsensüs Kümeleme Tekniği ile Belirlenmesi Murat Türkeş, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Cem İyigün, İnci Batmaz, Ceylan Yozgatlıgil, Elçin Kartal Koç, Ayça Yetere, Sipan Aslan Kümeleme, grupları kesin olarak bilinmeyen ya da gruplanmamış bir veri topluluğunu birbiriyle benzer alt kümelere ya da gruplara ayırmaya yardımcı olan çok değişkenli istatistiksel çözümleme tekniklerinden biridir. Bu çalışmanın amacı, Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün 221 klimatoloji ve meteoroloji istasyonunda 19502010 döneminde kaydedilmiş olan 12 iklim değişkeni kullanılarak Agnes (Aglomeratif İçiçe - AGglomerative NESting) Konsensüs Kümeleme tekniği yardımıyla Türkiye’nin ana ve alt iklim tiplerini belirlemek ve alansal desenlerini bölgeselleştirmektir. Elde ettiğimiz ilk sonuçlara göre, Agnes konsensüs kümeleme tekniği, kortalamalar ve hiyerarşik kümeleme tekniklerine göre, Türkiye iklimini, karasallık/denizellik (kara ve deniz etkisi), topografya ve yükselti, sinoptik ölçekli hava sistemleri açısından orografi ve bakı, yağış/nemlilik ve sıcaklık/buharlaşma vb. gibi fiziki coğrafya etmen ve düzenekleri yönünden daha iyi temsil etmektedir. İlk sonuçlarımıza göre, 2’li kümelemede en kaba şekliyle, Conrad termik karasallık indisinin sonuçlarıyla da çok iyi bir tutarlılık sergileyerek, Türkiye’nin kıyısal kuşaklarında denizel, iç, doğu ve güneydoğu bölgelerinde karasal iklimler egemendir. 4’lü kümelemede, sırasıyla, 1) Denizel Batı Anadolu ve Trakya ve 2) Denizel Karadeniz ve Akdeniz Kıyısal iklimleri ile 3) Karasal İç-Batı ve 4) Karasal İç ve Güneydoğu Anadolu iklimleri olmak üzere 2 denizel ve 2 karasal toplam 4 iklim tipi bölgesi ayrılmıştır. Alt iklim tiplerinin ve yörelerinin (mikroklima alanları) de büyük ölçüde belirdiği 12’li kümelemedeyse, Türkiye’de 1) Denizel Batı Anadolu ve Trakya, 2) Denizel Orta-Batı Karadeniz Kıyısal, 3) Denizel Doğu Karadeniz Kıyısal, 4) Denizel Akdeniz Kıyısal ve 5) Denizel Doğu Marmara ve Batı Karadeniz Kıyısal iklimleri ile 5 denizel iklim ve 1) Karasal Akdeniz, 2) Karasal İç-Kuzey Anadolu, 3) Karasal İç-Güney Anadolu,(4) Karasal Doğu Anadolu, 5) Karasal İç-Doğu Anadolu, 6) Karasal İç-Batı Anadolu ve 7) Kuzeydoğu Anadolu iklimleri ile 7 karasal iklim tipi bölgesinin varlığı belirlenmiştir. Sonuç olarak, 12’li Agnes konsensüs kümeleme tekniğine göre, Türkiye’de 5’i denizel ve 7’si karasal olmak üzere toplam 12 ana ve alt iklim tipi bölgesi ayrılabilmektedir. Anahtar Kelimeler: Türkiye, klimatoloji, iklim tipi, iklim bölgesi, çok değişkenli istatistik, kümeleme 2.Etkinlik Analizi Yöntemi ile Ülkelerin İklim Risk Endeksinin Ölçülmesi Volkan Soner Özsoy, Gazi Üniversitesi, Hasan Bal Günümüzdeki teknolojik yenilikler ve imkânların artması şüphesiz daha iyi bir yaşam standartları sunarken, öte yandan çevremizde ise düzeltilmesi imkânsız büyük kayıplara sebep olmaktadır. Sınırsız olmayan doğa kaynaklarını hızla tüketerek bozulmasına sebep olduğumuz ekolojik dengenin kendini yenilemesi mümkün değildir. Bu bağlamda çevresel bir sorun olmasının yanı sıra sürdürülebilir kalkınmayı da etkileyen iklim değişikliği insanlık için büyük problemlerden bir tanesidir. İklim değişikliği sorunu ile mücadele etmek için yöneticiler, bu değişikliğinin etkilerini anlayarak uygun çözüm yollarına yönelik stratejileri belirlemek istemektedirler. Bu stratejilerin temelinde ise doğa kaynaklarının etkin kullanımı ve en uygun şekilde dağıtılmasını amaçlayan performans analizi yöntemleri vardır. Bu yöntemlerden bir tanesi olan Veri Zarflama Analizi, birbirine benzeyen girdiler yardımıyla birbirine benzeyen çıktılar üreten kendi içinde homojen karar verme birimlerine ait çeşitli girdi ve çıktı değişkenlerinin gözlem değerleri kullanılarak, göreli etkinliğin ölçüldüğü parametrik olmayan bir doğrusal programlama yöntemidir. Veri Zarflama Analizi kullanılarak yapılan bir etkinlik analizi sonrasında hangi karar verme birimlerinin ne derece etkin olduğu ve etkin olmayan karar verme birimlerinin hangi girdi ya da çıktıyı ne derece ve ne yönde değiştirmesi gerektiği konusunda yorum yapılabilmektedir. Alman kalkınma ve çevre örgütü Germanwatch ülkelerde yaşanmakta olan seller, sıcak hava dalgaları, depremler, kasırgalar gibi meteorolojik olaylardan ne derecede etkilendiğini araştırarak iklim risk endeksi hesaplamaktadır. Hesaplanan endekse daha akılcı bir çözüm getirerek etkin olmayan ülkelerin etkin hale getirilmesinde reel gerçekliği göz önünde bulundurmak suretiyle bilimsel gerçekliğe dayanarak girdi veya çıktılarına yönelik yapılması beklenen değişiklik konusunda yorum yapılması amaçlanmıştır. Böylelikle iklim risk endeksi hem daha hassas ölçümlenmiş hem de etkin olmayan bir ülkenin performansını, kümesindeki etkinlik sınırında yer alan ülkelerin seviyesine çıkarmak için, alternatif yollar belirlenebilmiştir. Anahtar Kelimeler: Etkinlik analizi, veri zarflama analizi, iklim risk endeksi 3. Türkiye’nin Bazı Bölgelerine ilişkin Yağış Miktarının Saklı Markov Modeli ile Modellenmesi Ceylan Yozgatlıgil, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, İnci Batmaz, Nevin Yaman Son yıllarda dünyadaki iklim değişiklikleri üzerine yapılan geleceğe yönelik tahmin yöntemleri oldukça yaygınlaşmıştır. Bu tahmin yöntemleri geçmiş sıcaklık ve yağış verilerini kullanarak geleceğe yönelik yorum yapmak için oldukça kullanışlıdır. Özellikle yağış modelleri iklim değişiklikleri konusunda geleceğe dönük tahminler yapabilmek için önemli bir yere sahiptir. Bu modellerin sağlamış olduğu günlük yağış miktarı ve yağış olup olmama (var-yok) gibi tahminler taşkın, kuraklık, sel ve benzeri felaketlerin benzetimi için yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmada Türkiye’nin en az yağış alan bölgelerinden biri olan İç Anadolu, en çok yağış alan bölgesi Doğu Karadeniz ve normal yağış alan bölgesi Ege için günlük yağış miktarını tahminlemek amacıyla Saklı Markov Modelleri (SMM) oluşturulmuştur. Seçenek modeller içinden en uygun olana karar vermek amacı ile Akaike bilgi kriteri, hata kareler ortalaması ve yanlış sınıflandırma oranı ölçümleri ile gözlenene karşı tahminlenen yağış miktarları grafikleri kullanılmıştır. Sonuçlar yağış miktarı tahminlemek amacı ile oluşturulan SMM modellerinin yağışlı bölgede kurak ve yağışlı bölgelere göre daha başarılı olduğunu göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Saklı markov modelleri, günlük yağış miktarı tahmini, akaiki bilgi kriteri PrC103 Davetli Oturum - Veri Analizi VI Perşembe 13:15-14:45, IE103 Küme: Veri Analizi Oturum Başkanı: Mustafa Baydoğan (Boğaziçi Üniversitesi) 1. Zaman Serisi Gösterimi için Otoregresif Modelleme Yaklaşımları ve Sınıflama Üzerine Uygulamalar Gizem Topaloğlu, Boğaziçi Üniversitesi, Mustafa Gökçe Baydoğan Zaman serilerinde veri madenciliği tıp, finans, multimedya gibi farklı alanlardaki zamansal veri setlerinin son yıllardaki artışı ile birlikte ilgi görmeye başladı. Bununla birlikte zaman serilerini anlamlı bir şekilde ifade etmek önemli hale geldi. Bu zamana kadar Fourier dönüşümleri, parçalı polinom modelleri gibi birçok üst düzey gösterim farklı alanlarda uygulandı. Son zamanlarda, otoregresif kerneller zaman serileri arası benzerlikleri yansıtmak için kullanıldı. Bu çalışmada zaman serilerini ifade etme yöntemlerinden biri olan otoregresif modellerin, sınıflandırma (classification) problemini çözmekteki kullanımı araştırıldı. Bu anlamda zaman serilerini ifade etmek için iki yöntem izlendi. İlk yöntemde her bir zaman serisi için çeşitli laglerde otoregresif modeller kurularak aynı sınıf içindeki zaman serilerinin modelleri arası benzerlikler araştırıldı. İkinci yöntemde ise aynı sınıfa ait tüm zaman serilerinin tek bir modele uyması gerektiği varsayımından yola çıkarak her sınıf için çeşitli laglerde tek bir otoregresif model oluşturuldu. Bu yaklaşımda her bir zaman serisini ifade etmek için kendi sınıfına ve diğer sınıflara ait modellerde verdikleri hatalar kullanıldı. Yapılan çalışmada bahsi geçen modelleme stratejileri araştırılıp bu stratejilerin 75 farklı zaman serisi sınıflandırma veri seti üzerinde başarısı hem doğruluk hem de hesaplama karmaşıklığı (computational complexity) açısından değerlendirilmiştir. Çalışmanın sonucunda, ikinci yöntem hesaplama karmaşıklığı olarak ilk yönteme göre avantaj sağlamaktadır. Bunun yanında, her sınıf için oluşturulan modellerdeki hataları değerlendirmenin, zaman serilerini sınıflandırmada birinci modele göre daha başarılı olması beklenmektedir. Anahtar Kelimeler: Zaman serileri, otoregresif modeller, sınıflandırma 2. Salınım Tipi Davranış içeren Sistem Dinamiği Model Çıktılarının Otomatikleştirilmiş Öbeklemesi Mert Edalı, Yıldız Teknik Üniversitesi, Gönenç Yücel Sistem Dinamiği (SD) modelleme döngüsünde, model sahibi duyarlılık analizi, senaryo analizi, model geçerleme, politika analizi amaçlarıyla birçok simülasyon deneyi gerçekleştirmektedir. Model parametrelerinin sayısındaki artış, deney ve deney çıktılarının (dinamik örüntüler) sayısını büyük ölçüde artırmaktadır. SD metodolojisinin noktasal çıktı değerlerinden ziyade dinamik örüntülere önem vermesi sebebiyle, tek bir model çıktısının değerlendirilmesi ya da birden fazla model çıktısının karşılaştırılması, toplam karesel hata, ortalama mutlak hata gibi basit sayısal hata ölçütleriyle gerçekleştirilememektedir. Bu sebeple, çıktı analizi görsel uzman görüşüne ihtiyaç duymaktadır (örn, model çıktılarının nümerik değerlerden bağımsız olarak s-şekilli örüntüye sahip olup olmadığı). Bu durum, çok sayıdaki belirsiz model parametresinin varlığından kaynaklanan çok sayıdaki model çıktısının analizini zaman alıcı ve verimsiz hale getirmektedir. Biz bu çalışmada, otomatikleştirilmiş dinamik örüntü öbeklemesi için farklı uzaklık ölçülerini analiz etmekteyiz. Bununla birlikte, bu uzaklık ölçülerinin öbekleme doğruluğu açısından zayıflıklarını göstermekteyiz. Bu uzaklık ölçüleri arasından örüntü-odaklı benzerlik (Yücel, 2012) umut vaat eden sonuçlar üretmektedir. Ancak, diğer uzaklık ölçüleri gibi, salınım tipi davranış içeren veri setlerini öbeklemede başarısız olmaktadır. Bunun üzerine, örüntü-odaklı benzerlik, dinamik zaman bükmesi ve eğilime (trend) dayalı bir uzaklık hesaplaması kullanarak sonuçları iyileştiriyoruz. Anahtar Kelimeler: Sistem dinamiği, simülasyon, dinamik örüntü öbekleme, çıktı analizi, zaman serileri analizi 3. Talep Tahmini Modellemede Büyük Veri ve Sosyal Medyanın Gücü Mustafa Baydoğan, Aslanalp, Özge Batu Boğaziçi Üniversitesi, Sercan Aldatmaz, Berat Aydemir, Oğuz Kaan Yönetimin en temel fonksiyonlarından biri olan planlama geleceğe yönelik alınan kararlardan oluşur ve bu kararların başarısı yöneticilerin yaptıkları tahminlerin gücüne bağlıdır. İşletmelerde en sık tahmin edilmek istenen unsur talep olduğu için etkili bir talep tahmini çok önemlidir. Bu çalışmada Türkiye’deki önemli bir yayın platformu olan Digiturk’ün sunduğu Lig TV maçları için talep tahmin modelleri kuruldu. Talep tahmini için regresyon ve zaman serisi analizi gibi farklı yaklaşımlar kullanıldı. Bu yaklaşımlardan iyi sonuç veren regresyon modellerini kurarken önemli bir yenilik olarak internetten elde edilebilen “büyük veri”den faydalanıldı. En önemli veri kaynağı olarak internet aramalarının özet bilgileri kullanıldı ve bu veri “Google Trends” hizmetinden elde edildi. Bunun yanında hava durumu, takımların puan durumu, bahis oranları gibi yine herkese açık olan bilgilerden faydalanıldı. Maç talebi tahmini literatürde bu anlamda yapılan “film gişe satışı”, “grip salgını” ve “seçim sonuçları” tahmini problemlerinden “film gişe satışı” tahminine benzemektedir. Yapılan çalışma ile maçlara olan talep tahminin varyansını %90’a kadar açıklayabilen regresyon modelleri kurulmuştur ve bu modellerin test verisi üzerindeki performansı ölçülmüştür. Gelecekte “Google Trends” verisine ek olarak, “Google Analytics” ve Twitter gibi kaynaklardan da faydanılmasının tahmin etkinliğini artırması düşünülmektedir. Tahmin için geçmiş kullanım verisini kullanmak yerine “büyük veri” ve “sosyal medya” gibi görece yeni olan bilgilerin kullanımı yenilikçi ve ümit verici bir yaklaşımdır. Anahtar Kelimeler: Talep tahmini, büyük veri, google analytics PrC306 Oturum - Sistem Düşüncesi Perşembe 13:15-14:45, IE306 Küme: Sistem Düşüncesi Oturum Başkanı: Gülgün Kayakutlu (İstanbul Teknik Üniversitesi) 1. Girişimcilikte YAEM Uygulamaları Neden Başarılı Sonuçlar Verir? Ersoy Kaya, Nazkaya Ambalaj Günümüzde, tüm ülkeler en büyük sorunlarından olan yeni iş alanlarının yaratılmasına yönelik çözüm olarak girişimciliği desteklemektedirler. Her yıl yaklaşık 750.000 kişiye yeni iş yaratmak zorunda olduğumuz ülkemizde, bunu sağlamanın koşulu, devlet, özel sektör ve üniversiteler olarak girişimciliğin teşviki, gelişmesi için gerekli ortamların yaratılması, teknik ve maddi imkanların sağlanmasıdır. Girişimci, mal ve hizmet üretimi yapabilmek için, üretim öğelerini en iyi koşullar altında bir araya getiren kişidir. Ayrıca girişime konu olan üretim ya da hizmetin, bulunduğu alanda yenilikçi olma iddiası ve zorunluluğu vardır. Doğası gereği bir girişim, herşeyin sıfırdan evrilerek yaratıldığı bir organizasyon olacaktır ve satış, üretim, finans, insan kaynakları gibi pek çok bölümün aynı anda hazır edilmesi gerekmektedir. Tüm bu bölümlerin birbirleri ile olan girdi-çıktılarının düzenlenmesi, kısıtlarının, hedeflerinin, etkileşimlerinin belirlenerek, sistemin optimizasyonu, yöneylem araştırmasının temel prensiplerinin en güzel uygulanacağı alanlar olarak gözükmektedir. Yöneylem Araştırması, bazı kaynaklarda, belirli kısıtların olduğu bir durumda, belirli bir amaca yönelik en uygun çözümün bulunması için geliştirilmiş bir yöntem olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımdan yola çıkarsak, gerçekten de bir girişimde en fazla olan şey kısıtların fazlalığıdır. Sermaye, ekip, ortam, veri, altyapı herşey bir girişimci için fazlasıyla kısıtlıdır. Üstelik de bu kısıtlar, bulunduğu girişime bağlı olarak rekabete gireceği şirketlerin tümünden daha da çoktur, zira herşeye sıfırdan başlanmaktadır. Girişimin başarıya ulaşması; daha az kaynakla daha çok çıktıya ulaşılması, sistemin en kısa sürede bir bütün olarak optimal verimlilikle çalışmaya başlamasına bire bir bağlıdır. Yöneylem araştırmasının tanımındaki belirli bir amaca yönelik tanımı da yine girişimcilik için ana temellerden biridir. Her girişimin en başta amaç ve hedeflerini, en alttan en üste kadar açık şekilde tanımlaması ve tüm planlarını bu hedeflere yönelik olarak yapması kaçınılmazdır. Bu nedenle, girişimcilik üzerine yapılacak her türlü çalışmada, girişimcilere, yöneylem araştırması ve endüstri mühendisliği uygulamalarının temel felsefesini, sistematiğini, yöntemlerini ve uygulamalarını göstermek, girişim sistemlerini ve uygulamalarını bu altyapı ile oluşturmalarını sağlamak, ülkemizde global düzeyde başarılı girişimlerin sayısının artmasını sağlayacaktır. Anahtar Kelimeler: Girişimcilik 2. Meslek Örgütü Tartışmalarının Önünün Açılması için Öneriler Nezih Yaşar, Emekli Endüstri mühendisleri, bir meslek örgütleri olmadan ilerlemenin sıkıntılarını yaşıyor. Bu durumun sürmesinin temel nedeni de meslek örgütünün olması için uğraşırken yaşayacağımız sıkıntıların daha büyük olması. Bu açmazın sürdürülemeyeceği bir noktaya gelmenin yolu var mıdır? Bu açmaz aşılamayabilir mi? Konuyu birkaç yönüyle irdelemeye çalışacağım: Charles West Churchman'ın 1970 yılındaki "Operations Research as a Profession" makalesi Türkiye'deki YA ya da EM etkinlikleri üzerinde ne ölçüde etki yapmıştır? ABD'den sonraki, büyük olasılıkla, en büyük EM topluluğunun Türkiye'de olmasından çıkarılabilecek sonuçlar var mıdır? Bugün Türkiye'de endüstri mühendisliğinin örgütsel durumu nedir? Konunun gündeme geldiği ortamlardan biri olan ListEM'deki tartışmalar zamanla nasıl evrilmiştir? Bu irdelemelerin konunun tartışılabilir olmasına hizmet etmesini umuyorum. Anahtar Kelimeler: Meslek, örgüt, meslek örgütü, endüstri mühendisliği 3. Bir Üniversite Kampüsü için Yenilenebilir Enerji Profili Hazırlanması Gülgün Kayakutlu, İstanbul Teknik Üniversitesi, Erdi Güngör, Ceren Öner Tüm dünyada enerji talebinin artması ve fosil yakıtların, kömür ve gaz rezervlerinin hızla azalması yenilenebilir enerjiye olan ihtiyacı kritik hale getirmiştir. Türkiye son 20 yıldaki ekonomik gelişimi, genç nüfusu ve hızlı kentleşme oranları ile önemli enerji pazarlarından biri haline gelmiştir. Türkiye enerjide dışa bağımlı bir ülkedir. Bu dışa bağımlılığı azaltmak ve güvenilir enerji tedariğini sağlamak için Türkiye yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek zorundadır. Bu çalışmada Türkiye'nin oldukça yüksek potansiyele sahip olduğu yenilenebilir enerji kaynaklarından jeotermal enerji, rüzgar enerjisi ve güneş enerjisi üzerinde durulmuştur. Çalışmanın ilk kısmında Türkiye'nin enerji talebi ve gelecek yıllardaki durumunun ne olacağına yönelik incelemeler yapılmıştır. Daha sonra seçilen üç yenilenebilir enerji kaynağının dünyadaki ve Türkiye’deki durumları, elektrik üretimindeki yerleri ve elektrik üretim formülleri ortaya konmuştur. Çalışmanın bir sonraki kısmında ise uygulamada kullanılacak olan sistem dinamiği yöntemi ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Uygulama için Türkiye’de bir üniversite kampüsü seçilecektir. Bu seçilen üniversite kampüsünün elektrik ihtiyacının jeotermal enerji, rüzgar enerjisi ve güneş enerjisi ile karşılanmasını yıllara göre gözlemlemek için sistem dinamiği yaklaşımı kullanılmıştır. Üniversite kampüsünün kurulan model çerçevesinde gelecek yıllardaki durumu ile ilgili sonuçlar ortaya konulacak ve bu sonuçlara göre yenilenebilir enerji kaynaklarının etkin bir şekilde yönetimi sağlanacaktır. Anahtar Kelimeler: Yenilenebilir enerji, sistem dinamiği, enerji yönetimi PrD104 Oturum - Çok Kriterli Karar Verme VI Perşembe 15:00-16:30, IE104 Küme: Çok Kriterli Karar Verme Oturum Başkanı: Nazlı Göker (Galatasaray Üniversitesi) 1. E-Atık Geri Dönüşüm Tesis Yatırım Kararları için Çok Ölçütlü Karar Verme Cansu Dağsuyu, Çukurova Üniversitesi, Yusuf Kuvvetlı , Murat Oturakçı Kullanım ömrünü tamamlamış elektrikli ve elektronik aygıtlara elektronik atık (e-atık) adı verilmektedir. Eatıklar büyük hacimleri ve içlerinde yer alan zehirli madde ve malzemeler sebebiyle toplum sağlığı açısından bir risk oluşturmaktadır. Bununla birlikte, yasal zorunluluklar, firmaların çevreye verdiği önemin artması ve azalan doğal kaynaklar da üretici firmaları e-atıkların geri dönüşümüne zorlamaktadır. Örneğin bir CRT monitörün geri dönüşümü tamamlandığında ağırlıkça yaklaşık olarak %45-55 arasında cam, %15-20 arasında plastik, %5-8 aralığında demir ve diğer malzemeler elde edilebilmektedir. Her yıl milyonlarca monitörün yanı sıra cep telefonu, bilgisayar parçaları, beyaz eşya vs. elektronik aygıtların kullanım ömrünü tamamladığı düşünüldüğünde e-atıkların geri dönüşümü daha önemli bir hal almaktadır. Bu çalışma kapsamında, öncelikle e-atık geri dönüşümü sonucunda elde edilecek hammaddelerin (cam, plastik vs.) ağırlık puanının değerlendirilmesi için kriterler (maliyet, üründeki geri dönüşüm yüzdesi vs.) ortaya konulmuş ve hammaddelerin ağırlık puanı hesaplanmıştır. Hammadde ağırlık puanları baz alınarak e-atık ürünleri kıyaslanmış ve buna göre yatırımcılara geri dönüşüm tesisi yatırım kararları için girdi sağlanmıştır. Çok ölçütlü karar verme analizinde Bulanık Analitik Hiyerarşi Prosesi (AHP) yöntemi kullanılmıştır. Anahtar Kelimeler: E-atık, geri kazanım, çok ölçütlü karar verme, bulanık AHP yöntemi 2. Lojistik Merkez Yer Seçiminde Dematel-Moora Yöntemiyle Kayseri İli için Bir Uygulama Mihrimah Özmen, Erciyes Üniversitesi, Emel Kızılkaya Aydoğan, Fulya Zaralı Lojistik merkez, ulusal ve uluslararası tüm lojistik ve ona bağlı faaliyetlerin, çeşitli işletmeler tarafından uygulanabildiği tanımlanmış alanlardır. Önemli ticaret ve üretim merkezi olan Kayseri’ de lojistik merkezinin oluşturulması, ilin iç ve dış ticaretine sağlayacağı avantajla hayati önem taşımaktadır. Bu makalede DEMATEL-MOORA yöntemi Kayseri ili için lojistik merkez yer seçimi için uygulanmıştır. DEMATEL yöntemi ile kriterler arası ilişkiler belirlenmiş, MOORA ile de alternatifler sıralanmıştır. Alternatif yerler ve kriterler tanımlanmış, DEMATEL-MOORA ile elde edilen sonuçlar gösterilmiştir. Anahtar Kelimeler: ÇKKV, MOORA, dematel, lojistik, merkez 3.Yeşil Tedarikçi Seçimi için Melez Bir Yaklaşım Hacer Güner Gören, Pamukkale Üniversitesi, Leyla Urhan Son yıllarda, yeşil tedarik zinciri yönetimi şirketlerin performanslarında çevreye verdikleri zararı en aza indirebilmek adına önem kazanmaya başlamıştır. Bu sebeple, zincirin ilk aşamasında yer alan tedarikçiler büyük önem kazanmaktadır. Bu çalışmada, yeşil tedarikçi seçimi problemi için özgün melez bir yaklaşım önerilmiş ve gerçek hayat problemi üzerinde uygulaması gösterilmiştir. Yeşil tedarikçi seçiminde dikkate alınan kriterlerin ağırlık değerleri Decision Making Trial and Evaluation Laboratory (DEMATEL) yöntemiyle belirlenmiş, en uygun tedarikçi risk faktörlerini dikkate alan Aksiyomlarla Tasarım yaklaşımı ile belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Yeşil tedarikçi seçimi, DEMATEL, aksiyomatik tasarım, çok kriterli karar verme, risk faktörleri 4. Mağaza Yeri Seçimi Kriterlerinin Belirlenmesi ve Değerlendirilmesi: Çok Kriterli Karar Verme Yaklaşımı Uygulaması Nazlı Göker, Galatasaray Üniversitesi, Esra Albayrak Yer seçimi, şirketler için uzun vadeli, geri dönülemez, büyük yatırımlar içeren çok önemli bir stratejik karardır. Bu çalışmanın amacı, mağaza yeri seçimini etkileyen kriterlerin belirlenmesi ve çok kriterli karar verme yaklaşımı uygulamasıyla değerlendirilmesidir. Mağaza, beğenmeli ürünler satan bir tekstil mağazası olup oldukça yüksek bir marka değerine sahiptir. Yurt dışında popüler olan bu marka Türkiye’deki ilk şubesini İstanbul’a açmayı düşünmektedir. Problem bu şekilde tanımlanarak, derin bir yazın taraması sonucu belirlenen kriterler, içsel ve dışsal kriterler olarak iki ana başlıkta incelenmiştir. İçsel kriterler; performans ölçütleri ve mağazanın özellikleri, dışsal kriterler; popülasyonun özellikleri ve ekonomik faktörler olarak belirlenmiştir. Bu 4 kriter de alt kriterlere ayrılmış ve sonuç olarak 15 adet alt kriter kullanılmıştır. Kriterlerin mağaza yeri seçimindeki etkisini değerlendirmek amacıyla AAS (Analitik Ağ Süreci) yöntemi uygulanmıştır. Kriterler ve alt kriterler arasında karşılıklı ilişkinin varlığı söz konusu olduğundan AAS yöntemi uygun görülmüştür. Kriterler arası ilişkilerin belirlenmesinde uzman kişilerden yararlanılmış ve oluşturulan karşılaştırma matrisleri ile söz konusu bilgiler toplanarak çalışmanın veri tabanı belirlenmiştir. Söz konusu yöntemin uygulanmasında “Super Decisions” adı verilen yazılımdan yararlanılmıştır. Uygulama sonucunda popülasyonun özellikleri kümesi en ağırlıklı küme çıkmıştır; buna karşın performans ölçütleri ve ekonomik faktörler kümelerinin ağırlıkları düşüktür. Mağazanın yüksek marka değeri dolayısıyla bu sonuçların mantıklı olduğu kanısına varılmış olup bu fikri doğrulamak amacıyla marka değerini oldukça düşürerek bir duyarlılık analizi yapılmış, bu analiz sonucundaki değişimler incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Analitik ağ süreci, beğenmeli ürünler, çok kriterli karar verme, duyarlılık analizi, marka değeri, yer seçimi PrD102 Davetli Oturum - Çok Kriterli Karar Verme VII Perşembe 15:00-16:30, IE102 Küme: Çok Kriterli Karar Verme Oturum Başkanı: Zehra Kamışlı Öztürk (Anadolu Üniversitesi) 1. Konteyner Yükleme Problemleri için İki Amaçlı Karma Tam Sayılı Matematiksel Model Zeynep Özsüt, Pamukkale Üniversitesi, Refail Kasımbeyli Günümüzde artan rekabet ortamında lojistik faaliyetlerde yapılacak olan iyileştirmelerin işletmelere katkısı büyük önem kazanmıştır. Uygulamada bazı temel amaçların dışında, dolaylı olarak işletmelerin planlama, çizelgeleme ve satın alma stratejilerini belirleyen bir çok farklı amaç dikkate alınabilmektedir. Bu çalışmada konteyner yükleme problemleri (KYP) için iki amaçlı bir karma tam sayılı matematiksel model önerilmiştir. Yüklenmesi gereken üç boyutlu küçük dikdörtgensel nesneler kümesi (kutu) ve küçük nesnelerin yüklenebileceği konteyner çeşitleri ve bu çeşitlere ait belirli sayıda konteynerler mevcuttur. Kutuların belirli varsayımlar ve kısıtlar altında konteynerlere yüklenmesi için geliştirilen modelde, birinci amaç konteynerlerde boş kalan hacmin yani firenin en küçüklenmesi iken; kullanılan konteyner çeşit sayısının en küçüklenmesi ikinci amaç olarak ele alınmıştır. Farklı skalerleştirme yöntemleri kullanılarak çözümler elde edilmiş ve sonuçlar birbirleri ile karşılaştırılmıştır. Anahtar Kelimeler: Konteyner yükleme, skalerleştirme, matematiksel model 2. Araç Rotalama Problemleri için Çok Amaçlı Karma Tamsayılı Matematiksel Modeller Melis Alpaslan, Anadolu Üniversitesi, Refail Kasımbeyli Bu çalışmada, heterojen filoya sahip araç rotalama problemleri ele alınmıştır. Literatürde yer alan klasik araç rotalama, açık uçlu araç rotalama ve bölünmüş talepli araç rotalama problemlerine bakılmıştır. Problemlere yönelik çok amaçlı modeller geliştirilmiştir. Birinci amaçta rota maliyeti minimizasyonu ve araçların depodan çıkma maliyetlerinin toplamının minimizasyonu yapılırken, ikinci amaçta araç türü minimizasyonu yapılmıştır. Çok amaçlı modeller, küçük problemler için GAMS paket programı ile ağırlıklandırılmış toplam yöntemi kullanılarak çözdürülmüştür. Büyük veriler için ise tabu arama algoritması çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Rotalama, ağırlıklandırılmış toplam yöntemi, modelleme 3. İki Amaçlı İki Boyutlu Giyotin Kesme ve Ana Malzeme Seçim Problemi Banu İçmen, Anadolu Üniversitesi, Refail Kasımbeyli Bu çalışmada farklı ana malzeme çeşitlerinin bulunduğu ve talep listesi olarak adlandırılan dikdörtgen parçalar kümesinin, giyotin ve iki aşamalı kesim kısıtları altında elde edildiği, iki boyutlu giyotin kesme ve ana malzeme seçim problemi çalışılmıştır. Bu problem için iki amaçlı karma tamsayılı bir programlama modeli önerilmiştir. Amaç fonksiyonları, kullanılan toplam ana malzeme alanını yani toplam kesim kaybını ve kullanılan ana malzeme çeşit sayısını en küçükleyecek şekilde seçilmiştir. Literatürde sıklıkla kullanılan farklı skalerleştirme (Ağırlıklandırılmış toplam ve Epsilon kısıt yöntemi) yöntemleri geliştirilen iki amaçlı karma tamsayılı programlama modelini çözmek için kullanılmış ve elde edilen sonuçlar karşılaştırılmıştır. Anahtar Kelimeler: Kesme problemleri, matematiksel model, skalerleştirme 4. Optimizasyon Yazılımlarda Çözücü Ayarlarının Önemi Erdener Özçetin, Anadolu Üniversitesi, Zehra Kamışlı Öztürk Optimizasyon yazılımları, bir ya da daha fazla amacın eniyilenmesi için kurulan matematiksel modelin çalıştırılması için kullanılan önemli araçlardır. Çözücüler, optimizasyon yazılımları içerisinde ya da tek başlarına yer alan, belirli türde matematiksel problemleri çözebilmek üzere tasarlanmış yazılım kütüphaneleridir. Bu çalışmada, özellikle polinom zamanda çözülemeyen problemlerde, çözücülerden doğru sonuçların elde edilebilmesi için gerekli ayarlar üzerinde durulmuştur. Varsayılan çözücü ayarlarıyla araştırmacıların düşebileceği hatalar vurgulanarak örnek uygulamalar incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Optimizasyon yazılımı, çözücü ayarları PrD-MM25 Davetli Oturum - Yer Seçimi ve Rotalama Problemleri Perşembe 15:00 - 16:30, MM25 Küme: Optimizasyon Oturum Başkanı: Esra Koca (Bilkent Üniversitesi) 1. Çevresel Emisyonu Göz Önünde Bulundurarak Şans Kısıtları ile Dayanaklı Havayolu Çizelgeleme ve Filo Tipi Atama Modeli Özge Şafak, Bilkent Üniversitesi, Sinan Gürel, Selim Aktürk Çoğu çizelgeleme modelleri, karmaşıklığı sınırlamak için beklenmedik uçuş gecikmelerini göz ardı eder. Gecikmeler ile başa çıkmada ortak bir yaklaşım, gecikmelerin daha fazla yayılmasını azaltmak için atıl zaman kullanmak ve bazen de uçakları hızlandırmaktır. Biz uçakların hızını ayarlamakla ilişkili yakıt ve karbon emisyon maliyetlerini dikkate alarak uçuş planlaması ile birlikte filo atamasını entegre ettik. Ana fikrimiz yakıt ve emisyon tasarrufu yaparak, atıl zaman maliyeti yanı sıra taşan yolcu maliyetini de telafi etmektir. Buna ek olarak, uçuş süresindeki belirsizliği, yolcu bağlantılarını istenen hizmet seviyesinde garanti etmek üzere şans kısıtlarında ortaya çıkan bir rassal değişken ile yakalıyoruz. Doğrusal olmayan yakıt ve karbon emisyonu maliyet fonksiyonları, şans kısıtlamaları ve ikili uçak atama kararları, problemi önemli ölçüde zorlaştırmaktadır. Bunların üstesinden gelmek için konik karışık tamsayı programlamadaki son gelişmeleri kullandık. Önerilen model tarafından oluşturulan planlamanın performansını ABD’li büyük bir havayolu şirketi tarafından yayımlanan planla karşılaştırdık. Yayımlanan plana kıyasla toplamda ortalama 20%’lik bir maliyet tasarrufu sağlandı. Büyük ölçekli problemleri makul bir zamanda çözmek için de, problemi, filo tipi ataması ve gürbüz çizelgeleme gibi planlama aşamalarına ayıran ve sonra sırasıyla çözen iki aşamalı bir algoritma geliştirdik. Anahtar Kelimeler: Filo tipi atama, uçuş çizelgeleme, kontrol edilebilir seyir zamanları, konik eşitsizlikler, şans kısıtları 2. Doğa Dostu Alternatif Yakıt İstasyonu Yerleştirme Problemi Okan Arslan, Bilkent Üniversitesi, Oya Karasan Alternatif yakıtlı araçların şehirlerarası yolculuklarını mümkün kılabilmek için yakıt istasyonlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu istasyonların yerleştirilmesinde bugüne kadar sadece alternatif yakıtı tek başına kullanan araçlar dikkate alınmıştır ve şehirlerarası yolculuklar mümkün kılınmaya çalışılmıştır. Mevcut çalışma kapsamında, sadece alternatif yakıtları kullanan araçların yanı sıra, hibrit araçlar da dikkate alınarak, maksimum seviyede alternatif enerji ile ulaşım mesafesinin kat edilmesi amaçlanmıştır. Matematiksel model ortaya konularak Benders'in Ayrışımı çözüm tekniği uygulanmıştır. Anahtar Kelimeler: Alternatif yakıtlı araçlar, yer seçimi, Benders ayrışımı 3. Bölünmüş Teslimli Araç Rotalama Problemi ve Varyasyonları için Kesin Çözüm Algoritmaları Gizem Özbaygın, Bilkent Üniversitesi, Oya Karasan, Hande Yaman Bölünmüş teslimli araç rotalama problemi (BTARP) aynı müşterinin talebinin birden fazla araç tarafından karşılanmasına izin veren araç rotalama problemidir. Teslimatların araçlar arasında bölünebilmesi, aynı miktardaki talebin daha az araç tarafından ve daha kısa mesafe kat edilerek kapasiteli araç rotalama problemine (KARP) kıyasla daha düşük maliyetle karşılanmasına olanak sağlar. BTARP de KARP gibi NP-zor bir problemdir. BTARP için araç endeksi içermeyen akış değişkenleri kullanılarak bir gevşetilmiş matematiksel model önerilmiş ve bu modelin yinelemeli bir biçimde araç endeksli değişkenlerin eklenmesiyle yerel olarak genişletilmesine dayalı kesin çözüm algoritmaları geliştirilmiştir. Bu çalışmada BTARP’nin (1) açık rotalı (2) en fazla r teslimli varyasyonları literatüre tanıtılmış ve BTARP için geliştirilen kesin çözüm algoritmaları bu problemleri çözecek şekilde adapte edilmiştir. Açık rotalı BTARP’de teslimatlarını tamamlayan araçların depoya geri dönme zorunluluğu yoktur; eğer dönecekler ise de teslimatta kat ettikleri rotalarını ters yönde takip etmek suretiyle geri dönebilirler. En fazla r teslimli BTARP’de ise müşterilerin alabileceği farklı teslimatların sayısı r’yi aşmamalıdır. Bu varyasyonlar için adapte edilen kesin çözüm algoritmaları ile çeşitli BTARP test problemleri üzerinde hesaplama çözümlemesi gerçekleştirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Bölünmüş teslim, araç rotalama problemi, genişletilmiş modeller, yinelemeli kesin çözüm algoritmaları 4. Esnek Optik Ağlarda Rotalama, Spektrum Taksimi, Modülasyon Seçimi ve Yenileyici Yerleştirme Problemi Barış Yıldız, Bilkent Üniversitesi, Oya Karasan Bu çalışmada, esnek optik ağlarda yenileyici yerleştirme problemini (EOA-YYP) literatüre tanıştırıyoruz. EOA-YYP, önceden belirlenmiş/tahmin edilmiş bir veri transfer talebi için yenileyici yerleştirme, rotalama, spektrum taksimi ve modülasyon seçimi problemlerini birleşik olarak çözmektedir. Teorik olarak oldukça zorlu olan bu problem için yeni bir dal fiyat algoritması öneriyoruz. Gerçek optik ağ mimarilerini kullanarak yaptığımız geniş kapsamlı hesaplama deneylerinde, önerdiğimiz çözüm metodunun performansını ve elastik ağ mimarisinin pratikteki katkılarını inceledik. Deney sonuçlarımız göstermektedir ki, yenileyici yerleştirme, rotalama, spektrum taksimi ve modülasyon seçimi problemlerinin birleşik olarak çözülmesi sayesinde, düğümlerin çok küçük bir kısmına yerleştirilecek yenileyiciler sayesinde optik ağların veri taşıma kapasiteleri oldukça yüksek seviyelere çıkarılabilmektedir. Anahtar Kelimeler: Esnek optik ağlar, rotalama, spektrum taksimi, modülasyon seçimi, yenileyici, eniyileme, enerji verimliliği PrD105 Davetli Oturum - Üretim Yönetimi V Perşembe 15:00 - 16:30, IE105 Küme: Üretim Yönetimi Oturum Başkanı: Onur Kaya (Anadolu Üniversitesi) 1. Kısa Ömürlü Ürünler için Zaman ve Fiyata Bağlı Talep Altında Koordineli Envanter ve Dinamik Fiyatlandırma Kararları Halit Bayer, Koç Üniversitesi, Onur Kaya Bu çalışmada sürekli olarak gözden geçirilen bir envanter sisteminde çabuk bozulabilen kısa ömürlü ürünler için koordineli envanter ve dinamik fiyatlandırma kararlarını beraber ele almaktayız. Çabuk bozulabilen ürünler için talep sadece fiyata değil aynı zamanda ürün tazeliğine de bağlı olduğu için zaman ve fiyata bağlı rassal bir talep fonksiyonu ele alınarak yeni ürünlerin ne zaman sipariş edilmesi ve ürünler eskidikçe nasıl bir fiyatlandırma stratejisi oluşturulması gerektiği üzerinde durulmuştur. Bu problem için rassal bir dinamik programlama modeli oluşturulmuş ve en iyi çözümün yapısal özellikleri ortaya çıkarılmıştır. Bu özellikler yardımıyla çeşitli yaklaşım algoritmaları geliştirilmiştir. Yapılan sayısal çalışmalar ile de bu algoritmaların performans değerlendirmeleri yapılmış ve sistem parametrelerinin en iyi çözüm üzerindeki etkileri analiz edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Dinamik fiyatlandırma, envanter, dinamik programlama, kısa ömürlü ürün, zamana bağlı rassal talep 2. TZÜ Sistemiyle Çalışan Firmalarda Tedarikçi Seçimi için Nicel ve Nitel Faktörleri Ele Alan Bir Model Mehmet Alegöz, Anadolu Üniversitesi Tedarikçi seçimi konusu içerisinde birbiriyle çelişen pek çok faktörü barındıran ve bütün firmalar için önem arz eden bir konudur. Bununla birlikte, Tam Zamanında Üretim (TZÜ) sistemi ile çalışan firmalar sıfır stok ile süreçlerini devam ettirdikleri için tedarikçiler ile karşılıklı güvene dayalı kuvvetli bir bağ oluşturulması zorunluluğu ortaya çıkmakta dolayısıyla tedarikçi seçiminin önemi daha da artmaktadır. Literatürde tedarikçi seçimini ele alan çalışmalara bakıldığında önerilen yaklaşımların tamamına yakınının seçim sürecini sadece maliyet, temin süresi, referans sayısı gibi nicel faktörler üzerinden gerçekleştirdiği görülmektedir, sorumluluk bilinci, çevreye duyarlılık, teknoloji kullanımı gibi nitel faktörlerin de seçim sürecinde ele alındığı çalışmalara literatürde çok nadir rastlanmaktadır. Bu bağlamda, bu çalışmada Tam Zamanında Üretim sistemine göre çalışan bir firma için nicel ve nitel faktörleri bulanık mantık ve çok kriterli karar verme yaklaşımlarıyla ele alan bir model öne sürülmüştür. Bu sayede süreci etkileyebilecek nitel faktörler de analize dahil edildiği için analiz sonuçlarının daha güvenilir olması beklenmektedir. Anahtar Kelimeler: Tam zamanında üretim, çok kriterli karar verme, bulanık mantık, tedarikçi seçimi 3. Kapalı Devre Tedarik Zincirinde Bütünleşik Yerleşim-Fiyatlandırma-Envanter Kararlarını Ele Alan Karışık Tamsayılı Doğrusal Olmayan Bir Ağ Dizaynı Modeli Onur Kaya, Anadolu Üniversitesi, Büşra Ürek Bu çalışmada yeni ürünlerin dağıtımı ile kullanılmış ürünlerin geri toplanmasını birleştiren bir kapalı devre tedarik zinciri için ağ dizaynı problemi ele alınmaktadır. Bu problemde ürün dağıtım ve toplama noktalarının en iyi yerlerinin belirlenmesi yanında ürün satış fiyatı, ürünleri geri toplayabilmek için ödenecek geri ödeme miktarı ve her noktada bulundurulacak envanter miktarları beraber ele alınmaktadır. Bu yerleşimfiyatlandırma-envanter problemi için bütünleşik sistem karını ençoklayacak şekilde karışık tamsayılı doğrusal olmayan bir matematiksel model oluşturulmuş ve bu modelin çözümü için çeşitli yaklaşım algoritmaları geliştirilmiştir. Yapılan sayısal çalışmalar ile de geliştirilen algoritmaların performans değerlendirmeleri yapılmış ve sistem parametrelerinin en iyi çözüm üzerindeki etkileri analiz edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Kapalı devre tedarik zinciri, tesis yerleşimi, fiyatlandırma, envanter, karışık tamsayılı doğrusal olmayan matematiksel model PrD106 Oturum - Çizelgeleme III Perşembe 15:00-16:30, IE106 Küme: Çizelgeleme Oturum Başkanı: Vahit Kaplanoğlu (Gaziantep Üniversitesi) 1. Tek Ekipli Paralel Makinaların Çizelgelenmesi Problemi için Bir Genetik Algoritma Gülçin Bektur, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Tuğba Saraç Bu çalışmada, n işin iki paralel makinada çizelgelenmesi problemi ele alınmıştır. İşler hazırlık süreleri boyunca bir ekibe gereksinim duymaktadır ve bu ekip işler tarafından ortak kullanıldığından işlerin hazırlık süreleri birbiriyle çakışmamalıdır. Her iş her makinada üretilememektedir ve işlerin hazırlık süreleri önceki işe bağlı olarak farklılaşmaktadır. Literatürde problem P2, S1| STsd, Mj| Cenb sınıfında yer almaktadır. Problemin NP zor doğası nedeniyle büyük boyutlu problemlerin çözümü için bir genetik algoritma geliştirilmiştir. Önerilen genetik algoritmanın başarısı rassal türetilen test problemleri kullanılarak gösterilmiştir. Anahtar Kelimeler: Tek ekipli paralel makina çizelgeleme, genetik algoritmalar, sıra bağımlı hazırlık süreleri, makina uygunluk kısıtları 2. Sıra-Bağımlı Hazırlık Zamanı ve Ağırlıklandırılmış Bakım Aktiviteleri ile Tek Makine Çizelgeleme Problemi Üzerine Sezgisel Bir Yaklaşım Mehmet Direkli, Gaziantep Üniversitesi, Vahit Kaplanoğlu Gerek tek makine çizelgeleme problemleri gerekse atölye tipi çizelgeleme problemlerinde çalışan araştırmacıların büyük bir kısmı, planlama aşamasında makinelerin sürekli olarak uygun ve çalışmaya hazır olduğunu kabul ederler. Bunun sonucunda da hazırlık zamanı, bakım aktiviteleri ve makine arızaları gibi etkenler göz ardı edilir. Ancak gerçek üretim ortamlarında bu varsayım kesinlikle doğru edilir. Aksine gerçek üretim ortamlarında bu varsayıma taban tabana zıt olarak, makineler sürekli olarak periyodik ve ya beklenmedik şekilde uygun olamayabilirler. Bu çalışmada, sıra-bağımlı hazırlık zamanı ile tek makine üretim ortamında bakım aktiviteleri ele alınmıştır. Bakım aktiviteleri önceden belirlenmiş zaman aralıklarında ve ya periyodik olarak planlanmamıştır. Her bir bakım aktivitesinin zamanı mevcut makine üzerinde işlenen her bir işin ağırlığı gözetilerek çizelgelenmiştir. İşlerin ağırlıkları ile işlem zamanları arasında herhangi bir ilişki bulunmamaktadır. Sıra-bağımlı hazırlık zamanı ve ağırlıklandırılmış bakım aktiviteleri ile tek makine çizelgeleme problemini çözmek için parçacık sürü optimizasyonu önerilmiştir. Önerilen çözüm yöntemi örnek problemler üzerinde test edilmiş olup sonuçlar yöntemin geçerli ve etkili olduğunu kanıtlamaktadır. Anahtar Kelimeler: Tek makine çizelgeleme problemi, uygunluk kısıtı, parçacık sürü optimizasyonu, ağırlıklandırılmış bakım, sıra-bağımlı hazırlık zamanı 3. Esnek Atölye Tipi Çizelgeleme Problemlerine Bakım Kısıtları Altında Çözüm Yaklaşımları Olcay Kalan, Çukurova Üniversitesi, Cenk Şahin Esnek atölye tipi çizelgeleme problemleri, n adet işin, m adet birbirinden farklı makinede işlendiği ve işlerin sadece bir makine yerine, birden fazla makinede işlenebilme durumunun olduğu ortamlarda işlerin makinelere en uygun şekilde nasıl atanacağının ve makinelerdeki en uygun iş sıralamasının nasıl olacağının belirlemeye çalışıldığı problemlerdir. Genellikle çoğu esnek atölye tipi çizelgeleme problemlerinde üretim yapıldığı sürece bütün makinelerin uygun durumda olduğu varsayılmıştır. Ancak gerçek hayatta bakım, iş gelişleri, makine bozulmaları vs. gibi beklenmedik olaylar nedeniyle makineler uygun durumda bulunmayabilir. Bu çalışmada gerçek hayatta karşılaşılan esnek atölye tipi üretimde farklı bakım durumlarında işlerin çizelgelenmesi için hangi çözüm yöntemlerinin kullanılabileceği araştırılmış ve makinelerin bakım zamanları dikkate alınarak tüm operasyonların çizelgelendiği ve bütün operasyonların bitiş zamanı olan Cmax’ın minimize edilmesinin amaçlandığı problemler irdelenmiştir. Makine bakımlarında, bakım zamanlarının önceden belirli olduğu ve stokastik olduğu durumlar ele alınmıştır. Ele alınan farklı problemler için önerilen matematiksel, sezgisel, benzetim ve hibrit çözüm metotları kısaca özetlenmiştir. Bunun yanı sıra Parçacık Sürüsü Optimizasyonu ve Tavlama Benzetimi yöntemlerinin kullanıldığı hibrit bir yöntem literatürde yer alan örnek bir problemin veri seti üzerinde test edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Bakım kısıtları, esnek atölye çizelgeleme, sezgisel yaklaşımlar 4. Esnek atölye tipi üretim çizelgeleme probleminin nesne tabanlı programlama yöntemi ile tasarımı ve çözümü Vahit Kaplanoğlu, Gaziantep Üniversitesi Esnek üretim sistemleri, yapıları gereği kontrolü karmaşık olan sistemlerdir. Esnek atölye tipi üretim çizelgeleme (EATÇ) problemi bu alanda çalışılan karmaşık problemlerden birisidir. Literatürde EATÇ problemi için geliştirilmiş mevcut algoritmaların çoğu yalnızca bu problemi etkili bir şekilde çözmeye odaklanmaktadır. Ancak, gerçek üretim sistemlerinde çizelgeleme problemlerinin incelenmesi ve bu problemler için algoritmalar geliştirilmesi sistem geliştirme sürecinin sadece bir parçasıdır. Karar vericilerin geliştirilen algoritmaları etkili bir şekilde kullanabilmeleri, geliştirilen algoritma ve yöntemlerin üretim yönetim yazılımları ile bütünleşik hale getirilmeleri durumunda mümkün olabilmektedir. Yazılım tasarımcıları, çizelgeleme algoritmalarının ve yöntemlerinin gerçek üretim bilgi sistemleri ile bütünleştirilmesi için oldukça fazla zaman ve emek harcarlar çünkü çizelgeleme sisteminin organizasyonlardaki diğer unsurlarla birçok ilişkisi vardır. Bazen çizelgeleme algoritmalarını üretim bilgi sistemleri ile bütünleştirmek için sarf edilen zaman bu algoritmaların geliştirilmesi için sarf edilen zamandan daha fazla olabilmektedir. Diğer taraftan bilgi teknolojilerindeki bazı gelişmeler, sistem bilimcilerin performans ve maliyet etkili kontrol sistemleri geliştirmelerine olanak sağlar. Nesne tabanlı analiz ve tasarım yöntemi sistem bilimcilerin karmaşık endüstriyel problemleri çözerken değiştirilebilir özellikte ve performans etkili sistemler oluşturmasına yardım eder. Bu çalışmada EATÇ problemi için daha önce birçok araştırmacı tarafından geliştirilmiş olan bazı algoritmaların nesne tabanlı yöntem ile birlikte kullanıldığında nasıl sonuçlar elde edileceği araştırılmıştır. EATÇ probleminin bu yaklaşım kullanılarak ele alınmasının problemin çözüm gösterimini kolaylaştıracağı düşünülmektedir. Örneğin literatürdeki çözüm yaklaşımlarında bu problemi ifade etmek için genellikle iki sıralı veri yapısı kullanılmaktadır ancak problem nesne tabanlı olarak tasarlandığında problem tek sıralı veri yapısıyla ifade edilebilmektedir. Bu durumun aynı zamanda geliştirilen algoritmalarla elde edilen sonuçların operasyon bilgilerinin kayıtlı olduğu veri tabanı tablolarına aktarımını kolaylaştıracağı düşünülmektedir. Bu çalışmada elde edilen sonuçlar, çok amaçlı EATÇ problemi için nesne tabanlı bir yaklaşımın kullanılmasının sadece algoritma-üretim kontrol sistemi bütünleştirilmesine değil aynı zamanda çözüm kalitesine de katkı sağlayacak potansiyelde olduğunu göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Esnek atölye tipi üretim çizelgeleme problemi, meta-sezgiseller, nesne tabanlı tasarım, nesne tabanlı teknoloji PrD301 Davetli Oturum - Araç Rotalama Problemleri II Perşembe 15:00-16:30, IE301 Küme: Yer Seçimi ve Lojistik Oturum Başkanı: Aykut Arapoğlu (Eskişehir Osmangazi Üniversitesi) 1. Araç Rotalama Karşılaştırılması Problemlerinin Çözümünde Julia ve Matlab Kullanımının Kenan Karagül, Pamukkale Üniversitesi, Michael G. Kay Bu çalışmada, iki projeye odaklanılmıştır: JuLog: Lojistik Mühendisliği Julia Araç Kutusu ve MatLog: Lojistik Mühendisliği Matlab Araç Kutusu. Herbir araç kutusu Araç Rotalama Problemlerini çözmek için kullanılabilir. Çalışmada karşılaştırmalar her bir araç kutusunun çözüm süreleri dikkate alınarak yapılmaktadır. Matlab mühendislik uygulamalarında yaygın kullanılan bir yazılımdır. Güçlü ve kapsamlı bir yazılım altyapısına ve aynı zamanda kullanıcı dostu bir arayüze sahiptir. Julia Dinamik Bilimsel Hesaplama Dili olarak 2013 yılında Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) geliştirilmiştir. Julia tarafından Matlab, Python ve R gibi çok yaygın dillerde de var olan bir dil kabuğu (REPL: Read–Eval–Print Loop) sağlanır. MatLog açık kaynak kodlu bir araç kutusu olarak 1996’da Kuzey Karolina Devlet Üniversitesi’nde (NCSU) geliştirilmiş ve lojistik mühendisliği problemlerine odaklanmıştır. JuLog 2014 yılında yeni bir proje olarak başlamış, rotalama problemleri ve sezgisel çözüm yaklaşımlarına yoğunlaşmıştır. Sonuç olarak, bu araştırmanın amacı yazında oldukça iyi bilinen Kapasiteli Araç Rotalama Problemi test örneklerinin çözüm sürelerinin karşılaştırılmasıdır. JuLog ve MatLog fonksiyonları ile her bir test problemi için uzaklık matrisi hesaplaması, tasarruf çiftlerinin elde edilmesi, Paralel Tasarruf Algoritması ve İki-Opt Algoritması ardışık olarak uygulanmış ve çözümler elde edilmiştir. Çözüm süreleri açısından yapılan karşılaştırmada, tüm bu test problemleri için JuLog fonksiyonları MatLog fonksiyonlarından daha başarılı sonuçlar ortaya koymuştur. Teşekkür: Bu proje kısmi olarak YÖK ve TÜBİTAK tarafından desteklenmiştir. Anahtar Kelimeler: Julog: lojistik mühendisliği julia araç kutusu, matlog: lojistik mühendisliği matlab araç kutusu, araç rotalama problemi, kapasiteli araç rotalama problemi test problemleri, bilimsel hesaplama dili 2. Bütünleşik Ana Dağıtım Üssü ve Eş-Zamanlı Dağıtım Toplamalı Araç Rotalama Problemi için Bir Tavlama Benzetimi Algoritması Servet Hasgül, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Zühal Kartal Ana Dağıtım Üsleri (ADÜ)’ler lojistik dağıtım sistemlerinde ürünleri toplama, aktarma ve düzenleme görevi yapan özel tesislerdir. Her talep noktası arasında doğrudan bir bağlantı oluşturmak yerine, ADÜ merkezlerinde akışlar birleştirilip, gidecekleri talep noktalarına göre ayrıştırılırlar. Ana dağıtım üssü yeri belirleme problemleri literatüründe, her talep merkezi ve ana dağıtım üssü çifti arasında bir aracın hizmet verdiği varsayılmaktadır. Ancak, her talep merkezi ve ana dağıtım üssü çifti arasına araç atamak, araçlara olan yatırım maliyetini arttıracaktır. Böyle bir yaklaşım yerine, araçların rotalar izleyerek, talep merkezlerini ziyaret etmeleri sırasında ürünleri dağıtıp-toplamaları sayesinde toplam taşıma maliyeti düşecektir. Bu motivasyondan yola çıkarak, bu çalışmada Ana Dağıtım Üssü Belirleme ve Eş Zamanlı Dağıtım-Toplamalı Rotalama probleminin ilk olarak matematiksel modeli, ardından da orta ve büyük boyutlu problemleri çözmek için geliştirilen tavlama benzetimi algoritması sunulmuştur. Matematiksel modelin ve algoritmaların sonuçları ise Amerikan Sivil Havacılık Otoritesi (CAB-Civil Aeronautics Board) ve Türkiye veri setleri üzerinde denenmiş ve performansları gösterilmiştir. Anahtar Kelimeler: Ana dağıtım üssü belirleme, ADÜ yer seçimi, eş zamanlı dağıtım ve toplama, rotalama, tavlama benzetimi 3. Farklı Zamanlarda Depo Çıkışlı Heterojen Araç Rotalama Problemi için Çok Amaçlı Metasezgisel Bir Yöntem: Perakende Sektöründe Bir Uygulama İsmail Karaoğlan, Selçuk Üniversitesi, Mümine Saygılı, Nagehan Gül Fidan Klasik Araç Rotalama Probleminin (ARP) önemli iki varsayımı, i) tüm araçların homojen olduğu ve ii) planlama periyodunun başlangıcında yüklenip servis için yola çıktıkları kabulüdür. Ancak pratikte karşılaşılan birçok durumda araçlar kapasite, yakıt tüketimi gibi faktörler bakımından farklı özelliklere sahiptir. Ayrıca bazı durumlarda fiziksel imkânsızlıklardan dolayı tüm araçlar planlama periyodunun başlangıcında yüklenip servise çıkarılamamaktadır. Bu çalışmada, bu iki varsayımın da gevşetilerek ele alındığı, Farklı Zamanlarda Depo Çıkışlı Heterojen Araç Rotalama Problemi (FH_ARP) olarak adlandırılan problem ele alınmıştır. Bu problemin iki farklı amaç fonksiyonu için matematiksel model geliştirilmiş, tavlama benzetimi algoritmasına dayalı çok amaçlı metasezgisel bir yöntem önerilmiş, bir karar destek sistemi yardımıyla perakende sektöründe faaliyet gösteren bir firmada uygulanmıştır. Anahtar Kelimeler: Çok amaçlı optimizasyon, farklı zamanlarda depo çıkışlı heterojen araç rotalama problemi, matematiksel model, tavlama benzetimi 4. Açık Araç Rotalama Problemi ve Tavlama Benzetimi ile Çözümünde Farklı Komşuluk Yapılarının İncelenmesi Abdurrahman Yıldız, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Aykut Arapoğlu Günümüzde kiralık araçlar ile mal/ürün sevkiyatı, işletme gideri, bakım-onarım giderleri, amortisman vb. giderler sebebiyle tercih edilen bir yöntem haline gelmiştir. Araçların depodan ayrıldıktan sonra depoya geri dönmeleri gerekmediği için, işletmeler klasik kapalı rotalar yerine "açık" rotalar kullanarak dağıtım planı oluşturulabilmektedir. Bu yapıdaki rotalama problemi literatürde Açık Araç Rotalama problemi (AARP) olarak adlandırılmıştır. Bu çalışmada, önce AARP tanıtılmış ve güncel bir literatür taraması verilmiştir. AARP’nin çözümü için Tavlama Benzetimi algoritması kullanılmıştır. Tavlama Benzetiminde komşu çözüm üretiminde farklı komşuluk yapıları (2-opt, 2-opt*, 1-0 yer değiştirme [1-0 move], 1-1 değişim [1-1 exchange]) kullanılmış ve bu yapıların performansları test problemleri üzerinde sınanarak, sonuçlar kendi aralarında ve bilinen en iyi sonuçlarla karşılaştırılmıştır. Anahtar Kelimeler: Açık araç rotalama problemi, komşuluk yapıları, tavlama benzetimi PrD04 Oturum - Enerji Yönetiminde YAEM V Perşembe 15:00 - 16:30, IE04 Küme: Enerji Yönetiminde YAEM Oturum Başkanı: Ruhan Pak (Yeditepe Üniversitesi) 1. Elektrikli Araçların Benzinli Araçlar ile Ekonomik ve Çevresel Koşullar Açısından Karşılaştırılması Selem Kaymakcı, Karabük Üniversitesi, Özgül Erdebil Günümüzde gittikçe artan çevre kirliliği ve fosil yakıtların hızla tükenmesi, tüm dünyanın alternatif enerji kaynakları üzerinde çalışmalar yapmasına neden olmuştur. Aynı zamanda çevre kirliliğinin artışının nedeninin de taşıtlar tarafından salgılanan zararlı gaz salınımı olduğu bilinmektedir. Bu bağlamda yapılan çalışmalarda dünya CO2 salınımının %25,5’i ulaşım sektöründeki petrol kullanımından kaynaklandığı rapor edilmiştir. Bu sebeple hibrit araçlar gibi daha çevre dostu olan araçların üretimine yönelim artmıştır. Benzinli araçlar ve elektrikli araçlar üzerine yapılan çalışmalarda benzinli araçların 100 km lik yolu 40-50 TL benzin ile alırken aynı mesafeyi elektrikli araçların 4 TL lik şarj ile alabileceği belirlenmiştir. Bu sebeple çalışmamızın temel amacı benzinli ve elektrikli araçlar çevre dostluğu ve bunun yanında ekonomik olarak avantaj ve dezavantajlarının kıyaslamasını kapsamaktadır. Çalışmanın diğer bir amacı ise elektrikli araçlar için şarj dolum istasyonlarının konumlarına hem bölgesel hem de il bazında karar vermektir. Bunun için çok amaçlı karar verme yöntemlerinden faydalanılacaktır. Anahtar Kelimeler: Elektrikli araçlar, konumlandırma, maliyet, yenilenebilir enerji 2. Araçlarda Mevcut Rota Üzerinde Yolun Eğim Bilgisine Göre Ekonomik Yakıt Tüketimi için Hız Belirleme Mehmet Şevkli, Fatih Üniversitesi, Ahmet Gürcan Çapraz, Pınar Özel, Aişe Zülal Şevkli, Helton Malambane, Tolga Bektaş, Necla Kara Toğun Araçlarda ulaşım masraflarının büyük bir bölümünü yakıt oluşturmaktadır. Yakıtın ekonomik kullanımı son zamanlarda enerji verimliliği açısından önemli bir konuma gelmiştir. Yakıt tüketiminde en önemli parametrelerin başında aracın hızı ve yolun eğim durumu gelir. Bu çalışmada en ekonomik yakıt tüketimi için, belirli bir rotada bir aracın tipi, ağırlığı, coğrafi konumu vb. gibi durumlar göz önüne alınıp aracın gitmesi gereken hızın belirlenmesi yapılacaktır. Mevcut navigasyon programları çoğunlukla rotayı en kısa mesafeye göre hesaplar. En ekonomik yakıt tüketimini sağlayacak bir hız hesabı yapmaz. Uygulanacak yöntemde, öncelikle rotanın deniz seviyesinden yüksekliği Google haritaları üzerinden alınıp rotanın eğim bilgisi hesaplanacak daha sonra rotanın bölümlendirilmesi yapılacaktır. Her bir bölüm için hangi hızda gidilmesi gerektiği Dinamik Programlama yardımıyla elde edilecektir. Dinamik programlamanın kullanacağı matematiksel model ise literatürdeki yakıt tüketim modelleri incelenerek elde edilmiştir. Anahtar Kelimeler: CO2 emisyonu, dinamik programlama, ekonomik yakıt tüketimi, enerji verimliliği, mobil yazılım 3. Elektrik Dağıtım Sistemlerinde Farklı Topolojilerin Teknik Olmayan Kayıplar Üzerindeki Etkisi Fuad Nasibov, AF Mercados EMI, Sinan Yörükoğlu, Mustafa Bağrıyanık Üretilen elektrik enerjisinin bir kısmı tüketiciye ulaştırılırken iletim ve dağıtım sistemlerinde kayba uğramaktadır. Elektrik dağıtım sistemlerinde bu kayıplar teknik ve teknik olmayan (kaçak kullanım) kayıplar olarak ikiye ayrılmaktadır. Devlet kontrolünde olan dağıtım sistemlerinde söz konusu kayıplar büyük oranda devlet tarafından sübvanse edilmekte olduğundan tüketiciler tarafından büyük bir sorun olarak görülmemektedir. Fakat özelleştirmeler ile birlikte kayıp-kaçak bedellerinin tüketici faturalarına yansıtılması, büyük tartışmalara yol açmıştır. Bu çalışmada, elektrik dağıtım sistemindeki kayıpların neler olduğu, dünya genelinde elektrik dağıtım sistemlerindeki kayıp kaçak oranları, Türkiye elektrik dağıtım sisteminin özelleştirme süreci ve Türkiye elektrik dağıtım sistemindeki mevcut kayıp kaçak oranları hakkında bilgi verilmiştir. Teknik olmayan kayıpların azaltılması için dağıtım şebekesi topolojisi üzerinde yapılabilecek değişiklikler istatistiksel metotlar kullanılarak incelenmiş; farklı şebeke topolojisi ve müşteri karakteristikleri için uygulanabilecek uygun mücadele yöntemleri belirlenmiştir. Bununla birlikte, önerilen mücadele yöntemleri ışığında Türkiye elektrik dağıtım şebekesinde yer alan, kayıp oranının yüksek olduğu bir bölge seçilerek bu bölge özelinde vaka çalışması yapılmıştır. Vaka çalışması kapsamında farklı yöntemlerin faydamaliyet analizi yapılmış, bu bölge için en uygun mücadele yöntemi önerilmiştir. Anahtar Kelimeler: Elektrik dağıtım şebekeleri, fayda-maliyet analizi, kaçakla mücadele, teknik kayıp, teknik olmayan kayıp, vaka çalışması 4. Enerji ve Hava Akımı Performansları Üzerine Yarı Çift Cidar Cephesi, Çift Cidar Çatısı, Yeraltı Alanı ve Yeraltı Borusu olan Yeni Tasarım Bir Pasif Ev Geliştirmek Ruhan Pak, Yeditepe Üniversitesi, Zeynep Ocak, Esra Sorgüven, Murat Tunç Bu araştırma sürdürülebilirliği teşvik etmek için bütünsel ve disiplinler arası mühendislik yaklaşımıyla ürün geliştirme ilgisinden kaynaklanmaktadır. Bu çalışma ile ev içinde konfor seviyesinde sıcaklıkları sağlarken geleneksel bir Referans Ev ile karşılaştırıldığında ısıtma ve soğutma için daha iyi enerji tüketim performansı gösteren yeni tasarım bir pasif ev geliştirilmesi amaçlandı. Bu performansları gerçekleştirmek için çift cidar çatı, yeraltı alanı ve yeraltı borusuna birleşik ilk yarı çift cidar cephe tasarımlı Yeni Ev tanıtıldı. Geçerli bir kıyaslama yapabilmek için, Yeni Ev’in yaşam alanının geometri, malzeme ve şartları ile aynı olan tek cidarlı bir Referans Ev tasarlandı. Yeni Ev ve Referans Ev simüle vaka olduklarından dolayı gerçek modellerle kalibre edilemedi. Tasarımcıların tasarım aşamasının en başından daha iyi karar vermesini sağlayan Yumuşak Sistemler Metodolojisi kavramsal model geliştirme ve performans karşılaştırması için uygulandı. Bununla beraber hava akımının enerji performansına katkısını ortaya koyabilmek için çift cidar cephe, çift cidar çatı ve yeraltı alanındaki havanın akışkanlar mekaniği davranışı incelendi. Enerji simülasyonları Yeni Ev’in ısıtma ve soğutma yükünün Referans Ev’den sırasıyla % 19.1 ve % 18.8 daha düşük olduğunu gösterdi. Buna ek olarak, Hesaplamalı Akışkanlar Mekaniği simülasyonları yaz günü yeraltı alanındaki ısı transferini artıran türbülanslı hava akımını ve kış günü çift cidar çatıdaki ısı transferini azaltan laminer hava akımını açığa çıkardı. Enerji ve hava akımı çıkarımlarına dayanarak Yeni Ev’in üstün enerji performansı gösterdiği sonucuna varıldı. Anahtar Kelimeler: Çift cidar çatı, enerji simülasyonu, hesaplamalı akışkanlar mekaniği simülasyonu, pasif ev, yarı çift cidar cephe PrD300 Oturum - Kalite Yönetimi I Perşembe 15:00-16:30, IE300 Küme: Kalite Yönetimi Oturum Başkanı: Meltem Mutlu (İstanbul Kültür Üniversitesi) 1. Güvenilirlik Analizinde Küçük Örneklem Hacimleri için Weibull Alt Yüzdelik Güven Aralıklarının Bayesyen ve Klasik Yaklaşımlarla Tahmini Üzerine Bir Simülasyon Çalışması Meryem Yalçınkaya, Kırıkkale Üniversitesi, Burak Birgören Güvenilirlik çalışmalarında seramik ve kompozit malzemelerin mekanik özelliklerinin modellenmesinde Weibull dağılımı yaygın olarak kullanılır. Malzeme bilimi dışında da bu dağılım farklı arıza hızlarını modelleyebildiği için tasarımcılara esnek bir model sunar ve kullanımı yaygındır. Bu çalışma malzemelerin kopma mukavemetinin Weibull dağılımı ile modellenmesi üzerinedir. Malzeme biliminde Weibull parametrelerin tahmininin yanı sıra Weibull alt yüzdelikleri için güven alt sınırları üretilmesi de önemlidir; % 95 güven düzeyinde 1. ve 10. yüzdebirlikler için oluşturulan alt güven sınırlarına A-temel ve B-temel malzeme özelliği adı verilir. Literatürde çeşitli benzetim çalışmalarıyla bu alt sınırlar için en iyi yöntemin Maksimum Benzerlik (MB) yöntemi olduğu gösterilmiştir ama ele alınan yöntemler klasik (frekansçı) yaklaşımı takip eder. Küçük örneklem hacimlerinde Bayesyen yaklaşımın klasik yaklaşıma göre daha iyi sonuçlar verdiği bilinen bir gerçektir. Literatürde ise Weibull alt yüzdelikleri için güven alt sınırları tahmininde Bayesyen yaklaşımın performansını inceleyen bir çalışmaya rastlanmamıştır. Malzemeler için arıza hızının artan bir fonksiyon olduğu varsayılır; dolayısıyla Weibull şekil parametresinin 1’den büyük olması gerekir. Bayesyen yöntemde şekil parametresinin önsel dağılımı [1, 100] aralığı ve buna benzer aralıklarda düzgün dağılım olarak alınmış ve performansı MB yöntemiyle kıyaslanmıştır. Bayesyen yöntemde ölçek parametresi içinse bilgilendirici olmayan bir önsel dağılım seçilmiştir. Her iki yöntemdeki karmaşık integral ve benzetim hesaplamalarının sayısal çözümleri için C++ ortamında algoritmalar geliştirilmiştir. Yöntemlerin karşılaştırması için 3 ile 10 arasında değişen örneklem hacimleri ve 1 ile 100 arasında değişen şekil parametre değerleri kullanılmıştır. Sonuç olarak [1, 100] gibi geniş bir aralıkta önsel düzgün dağılım kullanıldığında dahi Bayesyen yöntemin alt güven sınırlarının maksimum benzerlik yönteminin ürettiklerine göre kayda değer ölçüde yüksek çıktığı gözlenmiştir; öyle ki bu değerler MB yöntemiyle ancak bir ya da daha fazla örnek hacmi ile yakalanabilmektedir. Bu sonuçlar malzeme bilimi dışında da geniş bir kullanım alanına işaret etmektedir. Çünkü küvet eğrisinin yıpranma dönemindeki ürünler için Weibull modelinde şekil parametresi 1’den büyük olmalıdır. Anahtar Kelimeler: Güvenilirlik, bayesyen, weibull, A-temel, B-temel, kompozit malzemeler 2. Bir İşletmede Güvenilirlik Analizine Dayalı Sistem Tasarımı Merve Uzuner, Başkent Üniversitesi, Berna Dengiz Bir sistemin ve sistem bileşenlerinin nitelikli çalışma zamanları ve olasılıklarını analiz etmek için kullanılabilecek yöntemlerden biri güvenilirliktir. Güvenilirlik kavramı, ürünlerin ve sistemlerin güvenilirliği olmak üzere iki ana başlık altında incelenebilir. Ürün güvenilirliği, nihai ürünün amacına uygun olarak çalışmasını ifade etmek için kullanılırken, sistem güvenilirliği ise bir sistemin amacına uygun olarak çalışmasını ifade etmektedir. Bilindiği gibi akü, araçların ana güç elemanıdır. Aküde oluşabilecek herhangi bir arızanın (uygun çalışmamanın) kişi ya da kişilerin hayatında herhangi bir aksaklığa yol açmadan kısa bir sürede ortadan kaldırılabilmesi mümkün olamamaktadır. Bu nedenle güvenilirliklerinin ve kullanılabilirliklerinin yüksek olması istenir. Ürünlerin güvenilirliklerinin yüksek olabilmesi için üretim sistemlerinin güvenilirlikleri önem kazanmaktadır. Ayrıca, güvenilirlik değerlendirmesine dayalı olarak yapılan üretim sistemleri tasarımları da son yıllarda kullanılmaya başlayan bir yaklaşım olarak karşımıza çıkmaktadır.Bu çalışmada bir akü üretim firmasında üretim sisteminin iyileştirilmesi amacıyla sistem güvenilirliğine dayalı yeni bir tasarım önerilmektedir. Üretim sisteminin güvenilirliği güvenilirlik blok diyagramları kullanılarak elde edilmiştir. Bu yaklaşımla elde edilen yeni üretim sistemi tasarımı ile sistemin kullanılabilirlik oranı %89’dan %90’a çıkarılmıştır. Böylece üretilen akü sayısında %3,35’lik artış ile 240 akülük bir üretim artışı sağlanmıştır. Ele alınan sistemde hammadde kısıtı olmaması nedeniyle kullanılabilirlik değerine bağlı olarak haftalık üretim miktarı tahmin edilemeyeceği için bu aşamada benzetim yönteminden yararlanılmıştır. Anahtar Kelimeler: Akü, güvenilirlik, kullanılabilirlik, sistem benzetimi, sistem güvenilirliği 3. Ofis Süreçleri için Değer Akış Haritalama Üzerine Bir Uygulama, İETT Özge Şahı n, İstanbul Arel Üniversitesi, Gizem Filiz Yalın yaklaşımda hedef kaybı en aza indirerek yüksek kaliteye sahip ve değer katan hizmetler ve ürünler oluşturmaktır. Bu çalışmanın amacı bir yalın yaklaşım aracı olan değer akış haritalama yöntemini ofis süreçlerine uygulamaktır. Değer akış haritalama ‘yalın ofis’ dönüşümü için gereken değişimin planlanması ve uygulanmasını sağlayan bir yöntemdir. Bu yöntem ile malzeme ve bilgi akışı tek bir haritada görüntülenerek ofis süreçlerini ve hizmet performansını iyileştirmedeki önemli noktalar belirlenmiştir. Çalışmada İETT ofis süreçlerine değer akış haritalama yöntemi uygulanmıştır. Mevcut durum değer akış haritası ile israflar belirlenmiş ve gelecek durum değer akış haritası ile ideal durum haritalanmıştır. Gelecek durum değer akış haritasında israflar ortadan kaldırılmış, akış düzgünleştirilmiş ve süreçler iyileştirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Yalın ofis, değer akış haritalama, yalın yaklaşım 4. Bir Örme Tedarikçisinde Değer Akış Haritalama ile Yeşil İsrafların Azaltılması Meltem Mutlu, İstanbul Kültür Üniversitesi, Zeynep Gergin, Tülin Aktin Günümüzde birçok kuruluş, sosyal sorumluluk bilincinin yanısıra, yasal zorunluluklar, çevre örgütlerinin baskıları ve müşteri beklentilerinin etkisiyle kaynak kullanımında daha duyarlı davranmaya dikkat etmektedir. Bu bağlamda, uluslararası pazarlarda faaliyet gösteren bir tekstil ürünleri perakende mağazalar zinciri de, ürünlerinde kullanılan doğal kaynak ve kimyasal sarfının azaltılacağına dair bir deklarasyon yayınlayarak, 2013 yılında başlattığı sürdürülebilirlik programı kapsamında tedarikçilerinin yeşil israf kalemlerini değerlendirmek üzere çeşitli projeler yürütmektedir. Bu çalışmada uygulama yeri olarak, ilgili perakendecinin örme tedarikçilerinden biri seçilmiştir. Amaç, söz konusu program kapsamında tedarikçinin mevcut “yeşil israf” olarak adlandırılan sarflarını belirlemek ve azaltılması fırsatlarını analiz etmektir. Örme tedarikçisi tarafından perakendeci için üretilen farklı tasarımlardaki ürünlerin farklı miktarlarda oluşan yeşil israf kalemlerinin analizinde ve karşılaştırılmasında Değer Akış Haritalama (DAH) yöntemi kullanılmıştır. Uygulanan metodoloji şöyle özetlenebilir: Öncelikle tedarikçide üretilen tüm ürün türleri incelenmiş ve çalışma kapsamına alınacak ürünler seçilmiştir. Daha sonra, seçilen tasarımların üretim süreçleri haritalanarak her adım için yeşil israf kalemleri belirlenmiştir. Çalışma kapsamında ele alınan israf kalemleri sırasıyla; su, kimyasal (katı/sıvı), boyar madde, enerjidir (doğal gaz, kömür, elektrik). İsraf miktarları; gözlem, operatör ve mühendislerle görüşmeler, iş emri ve süreç akış dokümanlarının incelenmesi gibi çeşitli veri toplama yöntemleri ile elde edilmiştir. Mevcut durum DAH’daki toplam israf miktarları belirlenerek, perakendeci firmanın kurumsal sosyal sorumluluk yöneticisi, tedarikçinin üretim yöneticileri ve Ar-Ge mühendisleri ile yapılan toplantılar sonucunda iyileştirme seçenekleri araştırılmıştır. Belirlenen iyileştirme seçenekleri, gelecek ve ideal durum DAH’larında görselleştirilmiştir. Gelecek durum haritaları, tedarikçinin uygulamaya başladığı veya başlamak üzere olduğu iyileştirmeleri gösterirken, ideal durum haritalarındaki gösterim, tedarikçi tarafından henüz uygulanmamış ancak gelecekte sisteme adapte edilebilecek iyileştirmeleri yansıtmaktadır. Çalışma, haritaların birbirleriyle karşılaştırılarak, en az yeşil israf ile gerçekleştirilen değer akış zincirlerinin belirlenmesiyle sonuçlandırılmıştır. Haritalardan elde edilen karşılaştırma tabloları, alternatif kimyasal kullanımı, alternatif süreç uygulanması veya değer yaratmayan sürecin iptal edilmesi gibi iyileştirmeleri ve daha ileri fırsatları özetleyecek şekilde hazırlanmıştır. Tabloların, perakendecinin stratejik planlaması ile tedarikçisinin üretim kararlarında yol gösterici olması beklenmektedir. Anahtar Kelimeler: Değer akış haritalama, yeşil yönetim, sürdürülebilirlik, yeşil israf PrD139 Oturum - Sağlık Sistemlerinde YAEM III Perşembe 15:00-16:30, IE139 Küme: Sağlık Sistemlerinde YAEM Oturum Başkanı: Burak Çavdaroğlu (Işık Üniversitesi) 1. Sağlık Sektöründe RFM Esaslı Müşteri Yaşam Boyu Değeri Modeli ile Hastane Segmentasyonu Tuncay Özcan, İstanbul Üniversitesi, Selin Uçkun, Kaan Aksaç Kitlesel pazarlamanın gittikçe daha pahalı bir müşteri kazanma yolu olmasıyla birlikte pazarlama anlayışı kitlesel olandan bireysel olana doğru özelleşmeye başlamıştır. Bu durum modern pazarlama anlayışında pazar payının yanında, müşteri payının daha önemli bir konuma gelmesine neden olmuştur. Bu değişimler göz önüne alındığında müşteri yaşam boyu değeri, müşteri karlılığının değerlendirilmesinde kullanılan önemli bir ölçüt olarak ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada; ilk olarak hastanelere medikal test hizmeti veren bir laboratuar zincirinden alınan veriler ile bu firmanın hizmet verdiği hastane şubelerinin güncellik, frekans, parasal değer değişkenleri hesaplanmış ve müşteri yaşam boyu değeri temel yapısal model ile belirlenmiştir. İkinci olarak, hastane şubelerine ait yapısal özellikler de dikkate alınarak; k-ortalamalar, bulanık c-ortalamalar ve beklenti maksimizasyonu yöntemleri ile hastanelerin segmentasyonu gerçekleştirilmiştir. Son olarak, kullanılan yöntemlerin etkinliği; içsel ve dışsal kümeleme kriterleri ile değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Müşteri yaşam boyu değeri, RFM, segmentasyon, sağlık yönetimi 2. Radyoloji Biriminde Hata Türü ve Etkileri Analizi Yöntemi ile Risk Değerlendirme Cansu Dağsuyu, Çukurova Üniversitesi, Müfide Narlı, Ali Kokangül Risk analizi iş yerlerinde olası tehlikelerin ve öncelik sıralarının belirlenmesinde kullanılan bir araçtır. Literatürde ve uygulamada kullanılan pek çok risk analiz yöntemi bulunmaktadır. Uluslararası Standardizasyon Teşkilatı Teknik Komitesi (ISO) sağlık uygulamalarında kullanılabilecek en uygun risk analiz yönteminin Hata Türü ve Etkileri Analizi (HTEA) olduğunu belirtmişlerdir. HTEA yönteminde olasılık, şiddet ve tespit edilebilirlik olmak üzere 3 parametre bulunmaktadır. Bu üç parametreden elde edilen puanlar çarpılarak elde edilen risk puanına göre tehlikelerin önem seviyeleri ortaya konulmakta ve risk puanını azaltacak önlemler alınmaktadır. Bu çalışmada özel bir hastanenin radyoloji biriminde bulunan tehlikeler hem radyoloji birimi personeli hem de hastalar açısından ayrı ayrı belirlenmiş ve HTEA yöntemi kullanılarak hem personel hem de hastalar için tehlikelerin önceliği ortaya konulmuştur. Öncelik sıralamasına göre önlemler geliştirilerek indirgenmiş risk puanları tekrar hesaplanmıştır. Anahtar Kelimeler: Radyoloji birimi, HTEA, risk analizi 3. Melanomların Dermoskopik Tanısında Oransal Kırılma Boyutu Metodlarının Optimum Oranlarda Kullanımı Burak Çavdaroğlu, Işık Üniversitesi, Zühal Özcan, Sinan Koçkara, Tansel Haliç Ölümle sonuçlanan deri kanseri vakaların en büyük kısmını oluşturan melanomun tedavisinde en önemli adım etkin ve erken teşhistir. Dermoskopi, deri kanserinin erken teşhisi amacıyla dermoskop adı verilen cihazlarla deride bulunan koyu renkli lezyonların incelenmesi tekniğidir. Dermoskopi, şüpheli lezyonlarda hekimin cerrahi girişim kararına yardımcı olmayı ve lezyon sınırlarındaki düzensizlikleri gözlemleyerek iyi huylu lezyonları kötü huylu lezyonlardan ayırmayı hedefler. Günümüzde dermatologlar, dermoskop görüntülerini çıplak gözle inceler ve lezyon sınırlarını elle çizer. Ancak çıplak gözle doku yapılarındaki renk, yoğunluk, büyüklük farklılıklarını ve sınırlardaki düzensizlikleri ayırt etmek kolay bir prosedür değildir. Buna ek olarak bu işlem kişiden kişiye değişkenlik gösteren, hata oranı yüksek, tekrarlanamayan sonuçlar doğurur. Dermoskopi ile yapılan melanom teşhislerinde %70’e kadar yanlış-negatif hatası gözlemlenmiştir. Melanom teşhislerinin göreceliliğini azaltmak, sonuçları standardize etmek ve yanlış teşhis oranlarını minimize etmek için dermatologlara yardımcı, bilgisayar destekli tanı teknikleri geliştirilmiştir. Oransal Kırılma Boyutu (Fractal Dimension) Metodları kullanılarak geliştirilen bu teknikler, lezyonların sınırlarındaki simetri bozukluklarını ve düzensizlikleri tespit eder. Bizim amacımız, lezyon sınırlarının bilgisayar destekli çizimlerine uygulanan 11 Oransal Kırılma Boyutu Metodundan hangilerinin, kötü huylu lezyonların saptanmasında daha etkili olduğunu belirlemek ve bu sayede hatalı teşhis oranlarını miminuma indirmektir. Bu amaçla karışık tam sayı doğrusal programlama kullanarak 4 faklı kümeleme metodu geliştirilmiştir. İlk önce, kümeleme metodlarının her biri için test grubu hastaları kullanılarak Oransal Kırılma Boyutu Metodlarının optimum kullanım oranları tespit edilmiştir. Daha sonra, ölçüm grubu hastaları kullanılarak kümeleme metodlarının her birinin doğru teşhis performansları ölçülmüştür. En başarılı kümeleme metodunun dermoskopi görüntülemeleri mevcut hastaların melanom teşhisini %80’e varan başarı oranıyla tespit ettiği gözlemlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Erken teşhis, kümeleme problemi, karışık tam sayı doğrusal programlama, melanom, oransal kırılma boyutu PrD311 Oturum - Doğal Kaynaklar Yönetiminde YAEM II Perşembe 15:00-16:30, IE311 Küme: Doğal Kaynaklar Yönetiminde YAEM Oturum Başkanı: Ahmet Yücekaya (Kadir Has Üniversitesi) 1. Kısa Gıda Tedarik Zinciri Modellerine Genel Bir Bakış: Bireysel Tüketicilerden Gıda Toplulukları’na Nur Ayvaz Çavdaroğlu, Kadir Has Üniversitesi, Bulut Aslan Ekolojik tarım (sertifikalı organik veya doğal dostu tarım,) son yıllarda sağlıklı beslenme bilinci ve ekolojik kaygılar taşıyan tüketicilerin sayısının hızla artması ile birlikte büyük önem kazanan sektörlerdendir. Çalışmamız, dünyada ve Türkiye’de bu kapsama giren tarımsal modelleri araştırıp sınıflandırmakta, her birinin ekonomik anlamda fizibilitelerini incelemektedir. Ayrıca, üretici ve tüketicilerin kooperatifleşmesinin organik tarım ürünlerinin maliyet, fiyat ve teslimat hızı üzerindeki etkilerini incelemek üzere geliştirilen bir matematik model ile, bu alanda faaliyet gösteren küçük çiftçiler ve tercihini ekolojik ürünlerden yana kullanan son tüketicinin faydasına olacak en iyi işletme modeli saptanmaya çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Ekolojik tarım, tedarik zinciri, fiyatlandırma, tarım kooperatifleri, katılımcı onay sistemi, matematik modelleme 2. Binalarda Yağmur Suyu Kullanımı Tuğçe Yeşilova, Gediz Üniversitesi, Aybüke Güzel, Ayşegül Sakallı, Fatih Başkaya Dünya nüfusundaki hızlı artış ve küresel ısınmanın olumsuz etkileri nedeniyle suyun varlığına olan ihtiyaç giderek artmaktadır. Suyun etkili kullanımına yönelik alternatif yollar bulunmaya çalışılmaktadır. Bu çalışmanın amacı yağmur suyundan yararlanarak binalarda kullanılan şebeke suyunun azaltılması ve su tasarrufunun sağlanmasıdır. Yağmur suyu arıtılmadan içme, yemek pişirme, bulaşık yıkama, duş ve benzeri alanlarda kullanılamamasına karşın tuvaletlerde kullanılabilir. Bu çalışmada bina özelinde yağmur suyunun toplanması ve tuvaletlere pompalanması düşünülmüştür. Binaların su tüketim miktarına uygun yağmur tankı seçimi ve tuvaletlere pompalanacak optimum yağmur suyu miktarlarının matematiksel olarak modellenmesi yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Bina, modelleme, su tasarrufu, tuvalet, yağmur suyu 3. Çok Amaçlı Karar Verme Yöntemiyle Asfalt Geri Dönüşüm Örneği Ali Özarslan, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Mustafa Sinan Gönül, Sayed Hesamoddin Nabavi Teknolojisinin ilerlemesi ve ilgili makinelerin gelişmesi ile birlikte, asfalt geri dönüşümüne olan ilgi son yıllarda artış göstermektedir. Asfalt geri dönüşümü, değerli doğal kaynaklardan biri olan bitümünün daha tasarruflu bir şekilde kullanılmasıyla yolların sürdürülebilir bir şekilde yenilenmesini sağlar. Bütçe ve zaman sınırlamaları gibi problemlere maruz kalsa da, diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de bu teknolojinin uygulanmasına olan talep son yıllarda yükselmektedir. Bu çalışmada, sınırlı bir süre ve bütçe çerçevesinde Ankara Çankaya Belediyesi'ne ait belirli bir bölgenin “hedef programlama” yöntemi kullanılarak asfalt geri dönüşümünün planlanması hedeflenmiştir. Bulunan sonuçlara göre önerilen geri dönüşüm modeli, verilen hedeflerin % 90'ını karşılayabilmekte ve önemli miktarda bitümün tasarrufu sağlayabilmektedir. Anahtar Kelimeler: Asfalt yenileme, amaç programlama, çok amaçlı karar verme, doğal kaynak yönetimi 4. Al ya da Öde Kısıtı ve Talep Belirsizliği Altında Kısa Dönem Doğalgaz Alım Taahhüdü Problemi Ahmet Yücekaya, Kadir Has Üniversitesi Al ya da öde koşulu sözleşmeli, kısa dönem ve uzun dönem doğalgaz tedarik anlaşmalarında alıcı ve satıcı arasında kullanılmaktadır. Türkiye’de doğalgazın tedarik edilmesi, dağıtımı, tarifelerin belirlenmesi ve toptan satılması ana tedarikçi olan BOTAŞ tarafından yapılmaktadır. Her bağımsız doğalgaz müşterisi, dağıtıcısı ve toptan satıcısı BOTAŞ ile yıllık bir anlaşma imzalamak zorundadır. Bu anlaşmada alıcı BOTAŞ’a enbüyük (maksimum) ve enküçük(minimum) saatlik, günlük, aylık ve toplam yıllık alım taahhütlerini bildirmekle yükümlüdür. Eğer belirtilen enküçük yıllık miktar alınmazsa, alıcı almadığı bölüm için bir ceza ödemektedir. Bunun yanısıra eğer enbüyük taahhüt miktarı aşılırsa alıcı doğalgaz bulamama veya daha pahalı alma seçeneğiyle karşı karşıyadır. Doğalgaz talebi sıcaklığa, ekonomik büyümeye, fiyata ve nüfusa bağlı olarak değişkendir. Bu çalışmada al ya da öde koşulu, talep ve fiyat belirsizliği altında yıllık talep miktarını belirlemek isteyen bir doğalgaz alıcısı için çoklu regresyon ve monte carlo bazlı bir model geliştirilmiştir. Geçmiş doğalgaz talebi aylık doğalgaz talebi tahmini için kullanılmıştır. Sonrasında gerçek bir vaka üzerinden analizler yapılmış ve sonuçlar paylaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: Doğalgaz, çoklu regresyon, monte carlo, al ya da öde koşulu PrD103 Oturum - Veri Analizi VII Perşembe 15:00-16:30, IE103 Küme: Veri Analizi Oturum Başkanı: Mihraç Küpeli (Gazi Üniversitesi) 1. Eskişehir Havacılık Kümelenmesinin Uluslararası Rekabetçilik Düzeyinin Analizi Filiz Hasgül, 1. HİBM Komutanlığı, Nevin Yörük, İzzet Gümüş Kümelenme, birbirleriyle rekabet eden, birbirini tamamlayan ve birbirine bağlı olan işletme ve kuruluşların bölgesel yoğunlaşmalarıdır. Kümelenme olgusu hem dünyada, hem de Türkiye’de hızlı bir biçimde gelişmektedir. Bunun nedeni, kümelenmenin bölgesel ve ulusal rekabet gücüne oldukça büyük katkı sağlamasıdır. Eskişehir havacılık kümesinde rekabet gücünün araştırılmasındaki amaç; Türkiye'deki bölgesel farklılığı azaltmaya ya da bölgesel farklılığa dayalı rekabet gücü yaratmaya yönelik politikaların, farklı bir bakış açısıyla değerlendirilmesini sağlamaktır. Havacılık kümelenmesinin rekabet gücü analizi çerçevesinde “faktör koşulları” nitelikli işgücü, özellikli ham maddelerin varlığı, doğal kaynaklar, fiziksel altyapı, finansman imkanları gibi girdilerin varlığı kümelerin oluşumu ve rekabet edebilirliğinin gelişimi için önemli koşullardır. Burada analizin ana hedefi faktör şartlarının mevcut veya namevcut olmasının analizi yapılan iş kümesinin rekabet gücü üzerinde etkisinin belirlenmesidir. Kümelenmenin rekabet avantajı yaratıp yaratmayacağı Michael Porter’ın “elmas modeli” ile incelenmiş ve sonuçlar tartışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Kümelenme, bölgesel gelişme politikası, rekabet avantajı, rekabet analizi 2. Vector Autoregressive Model ile Sektör Analizi: Türk Ekonomisinde İtici Güç Tarım Sektörü müdür? Gürhan Uysal, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Bu makale VAR modeli ile ekonomide vektör analizi uygulamayı hedeflemektedir. 24 Ocak 1980 kararları ile ihracata yönelik büyüme modeli benimsenmiş ve bu model son 10 senedir işlerlik kazanmıştır. Fakat son dönemde ihracatta yaşanan gerileme ekonomide büyümeyi dış kaynaklı olarak olumsuz etkilemektedir. Bu makale iç kaynaklı olarak ekonomide yapılabilecek bir iyileştirmeyi ve vergi gelirlerini artırmayı hedeflemektedir. Bu amaçla ekonomide vektör değişkeni yani vergi gelirlerini artıran unsur olarak "tarım üretimi" görülmektedir. Tarım üretiminde yaşanacak bir artış ile ekonomide hanehalkı geliri ve tüketim harcamaları artırılabilir. Ülke nüfusunun %50'sini köy nüfusu oluşturmaktadır? ve köy tüketicisi kentlerde toplam talebi etkilemektedir. O nedenle köy ekonomisi ve tarımsal çiftliklerde (yumurta, tavuk çiftlikleri, entegre et üretim tesisleri, Et Balık vb.) meydana gelebilecek bir üretim artışı hanehalkı gelirini artırarak, sanayi üretimini destekleyebilir. Sanayi üretimindeki bir artış ise ülkenin vergi gelirlerini artırabilir. Türkiye ihraç pazarlarını çeşitlendirmiştir. Bu pazarlardan bir tanesi Körfez Ülkeleri ve Ortadoğu pazardır. ve Türk Ekonomisi Ortadoğu pazarına ağırlıklı olarak tarım ürünleri ihraç etmektedir. O nedenle bu pazara yapılabilecek bir ihracat artışı iç pazarda tarım üretimini ve oradan vergi gelirlerini destekleyebilir. Böylece ekonomide dışarıdan bağımsız iç kaynaklı büyüme sağlanabilir. Araştırmada VAR modeli ile birlikte ARIMA modeli de kullanılabilir. Bu modeller tarım üretimi ve sanayi üretimindeki artışların vergi gelirlerine etkisini ölçmeyi hedeflemektedir. Bu sayede tarım üretiminin vergi politikasına etkileri analiz edilebilir. Anahtar Kelimeler: Vergi gelirleri, tarım üretimi, sanayi üretimi, Ortadoğu 3. G-20 Ülkelerinin AR-GE ve İnovasyon Açısından Analizi Hüseyin Avni Es, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Coşkun Hamzaçebi, Seniye Ümit Oktay Fırat Problemlere çözümler üretmeyi, yeni ürün, süreç ve bilgi oluşturmayı amaçlayan AR-GE; temel ve uygulamalı araştırmaları birleştiren sistematik ve yenilikçi faaliyetleri ifade etmektedir. AR-GE ve İnovasyon faaliyetleri herhangi bir ülkede, ekonomik alanın bütün aşamalarına ve yaşam standartlarının yükseltilmesine doğrudan ya da dolaylı olarak katkı sağlamaktadır. Bu nedenle AR-GE ve İnovasyon faaliyetleri ülke refahının gelişiminde ve sürdürülebilir kalkınmada stratejik öneme sahiptir. Bu çalışmada, ilk aşamada, G-20 ülkelerinde AR-GE ve İnovasyon faaliyetlerini etkileyen değişkenler araştırılmıştır. Kavramsal anlamlılığı arttırmak için AR-GE Gayri Safi Yurtiçi Harcama (AGSYH), Gayri Safi Yurtiçi Hâsılanın yüzdesi olarak AGSYH, işletmeler tarafından gerçekleştirilen AGSYH, AR-GE araştırmacı sayısı, ileri teknoloji çıktıları, bilimsel ve teknik yayınlar, patent sayısı, bilgi ve iletişim teknoloji erişimi gibi belirlenen değişkenlere temel bileşenler analizi (TBA) uygulanarak, değişken sayısı açısından boyut indirgemesi yapılmıştır. Daha sonra TBA ile elde edilen AR-GE ve İnovasyon faktörleri ile ülkeler sıralanmıştır. Bu sıralama ülkelerin milli gelir seviyeleri ile karşılaştırılmıştır. Ayrıca bu ülkeler için AR-GE ve İnovasyon faktörleri göz önüne alınarak kümeleme analizi yapılmış ve ülkeler güçlüden zayıfa doğru gruplanmıştır. Çalışmadan elde edilen sonuçlar karşılaştırmalı olarak yorumlanmış ve öneriler geliştirilmiştir. Anahtar Kelimeler: AR-GE, G-20 ülkeleri, inovasyon, kümeleme, temel bileşenler analizi 4. Avrupa Birliği ve Aday Ülkelerinin Ar-Ge Etkinliklerinin Veri Zarflama Analizi ile Belirlenmesi Mı hraç Küpelı , Gazi Üniversitesi, İhsan Alp Ar-Ge (Araştırma ve Geliştirme) faaliyetleri bilim ve teknoloji faaliyetlerinin temelini oluşturur ve hızlı ve sürdürülebilir bir ekonomiye ulaşmak için ülkelerin yeteneğinin geliştirilmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Ülke ekonomilerinin diğer ülke ekonomileri ile rekabet edebilmesi için Ar-Ge faaliyetlerinin ağırlığının hissedilir oranda olması gerekmektedir. Bu nedenle, Ar-Ge faaliyetlerinin düzenli olarak performans ölçümü ve değerlendirmesi yapılmalıdır. Bu çalışmada Ar-Ge harcamaları, Ar-Ge personeli sayısı, patent başvuru sayısı, bilimsel yayın sayısı ve yüksek teknoloji ihracatı açısından, Türkiye’nin diğer Avrupa Birliği üyesi ülkeler arasındaki yeri veri zarflama analizi ve pencere analizi yöntemi kullanılarak belirlenmiştir. Analizler için EMS (Efficiency Measurement System) 1.3 paket programı kullanılmıştır. Ar-Ge faaliyetlerinde amaç, girdilerin azaltılmasından çok çıktıların arttırılmasıdır. Bu nedenle çalışmada çıktı odaklı modeller kullanılmıştır. Öncelikle veri zarflama analizi yapılarak Ar-Ge etkinliği performansı ülkelere ve yıllara göre incelenmiştir. CCR (Charnes, Cooper ve Rhodes) ve BCC (Banker, Charnes ve Cooper) modeline göre etkin ülkelerin değiştiği ve BCC etkini ülkelerin sayısının CCR etkini olan ülkelerin sayısından daha fazla olduğu görülmüştür. Daha sonra aynı veri setine pencere analizi uygulanarak ülkelerin Ar-Ge etkinlik performansındaki kararlılığı belirlenmeye çalışılmıştır. Ayrıca analiz sonunda elde edilen etkinlik skorları için bazı istatistiksel ölçüler kullanılarak sonuçlar özetlenmeye çalışılmıştır. Analiz sonucunda İngiltere’nin en iyi performansa sahip ülke olduğu görülmüştür. Ayrıca İngiltere’nin Ar-Ge etkinlik performansındaki kararlılığı dikkat çekicidir. İngiltere’yi sırasıyla Almanya ve İtalya takip etmektedir. En kötü etkinlik performansına ise Litvanya sahiptir. Türkiye’nin performansında ise kararlılık olmadığı ve performansında dalgalanmaların olduğu tespit edilmiştir. Çalışmanın sonunda veri zarflama analizi ve pencere analizi sonuçları değerlendirilmiştir. Bu sonuçlar ışığında ülkelerin Ar-Ge performansını arttırabilmeleri için yapılması gerekenler hakkında önerilerde bulunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Ar-Ge, etkinlik, pencere analizi, veri zarflama analizi PrD306 Oturum - Bilgi Sistemleri Yönetimi Perşembe 15:00-16:30, IE306 Küme: Bilgi Sistemleri Yönetimi Oturum Başkanı: Nurcan Alkış (Orta Doğu Teknik Üniversitesi) 1. Üniversiteler için Süreç Yönetimi Bilgi Sistemi Mehmet Ulaş Koyuncuoğlu, Pamukkale Üniversitesi, Mehmet Ali Küçük, Günay Kılıç, Simge Zerey, Tevfik Uğur Oral Süreç yönetimi bir kurumun performansının sürekli olarak iyileştirilmesini sağlayan ve süreçleri temel “kavram” kabul eden bir yönetim disiplinidir. Süreç yönetimi kapsamında kurum çalışanlarının organizasyon şemasındaki yerlerinin tanımlanması ve pozisyonlarına ait iş analizlerinin hazırlanması, yine kurumsal verimliliği ve şeffaflığı artıracak unsurlardandır. Süreç analizleri ve iş analizlerinin eski metotlarla kağıt israfına yol açacak şekilde yönetilmesi çağımızın en önemli kavramlarından biri olan enerji geri dönüşümüne aykırıdır. Bunun yerine web ortamında geliştirilen bilgi yönetim sistemleriyle organizasyon/pozisyon şemalarının tanımlanması/revize edilmesi, süreç/iş analizlerinin tanımlanması/revize edilmesi hem kağıt israfını ortadan kaldırmaktadır hem de daha etkin yönetim açısından önemlidir. Diğer taraftan herhangi süreç analizindeki bir değişiklik sürecin paydaşı olan ilgili birimler tarafından takip edilebilmektedir. Bu çalışmada, yaklaşık nüfusu 50.000 (öğrenci ve personel sayısı toplamı) olan bir devlet üniversitesi için ASP.NET teknolojisi ve SQL veri tabanı kullanılarak süreç yönetimi bilgi sistemini geliştirilmiştir. Öğrenci ve personel işlemlerinin yürütüldüğü bütün idari süreçler için geliştirilen sistem yaklaşık olarak 500 personel tarafından aktif olarak kullanılmaktadır. Ayrıca bu süreç yönetim sistemi üniversiteler için parametrik olarak tasarlanabilir ve esnek bir şekilde uygulama alanı yaratılabilir. Bu bakımdan süreç yönetimi bilgi sistemi Türkiye’de üniversiteler için geliştirilen ilk süreç yönetim sistemi olması özelliğiyle tektir. Süreç paydaşları ve iş analizi sahipleri arasında etkileşimli bir yapı kurulan bu sistemde organizasyonun iş süreçlerinde geliştirilmesi gereken noktalar rahatlıkla belirlenebilmekte ve çözümler üretilebilmektedir. Önceden sürekli kağıt israfına yol açacak şekilde yapılan bütün işlemler şimdi web ortamında yürütülmektedir ve üniversitemize hem zaman hem de maliyet azaltımı açısından fayda sağlamaktadır. Arta kalan zamanlarda üniversite personeli işgücünün başka faaliyetlere kanalize etmeye ortam oluşturacaktır. Anahtar Kelimeler: Süreç analizi, iş analizi, üniversite bilgi yönetim sistemi, organizasyon şeması 2. Öğrenme Yönetim Sistemlerinin Kullanımını Etkileyen Faktörlerin Belirlenmesi: Teknoloji Kabul Modeli Yaklaşımı Duygu Fındık Coşkunçay, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Nurcan Alkış, Sevgi Özkan Yıldırım Bilgi ve İletişim Teknolojileri (BİT) ve internet’in gelişmesi ile BİT eğitim ve öğretimin uygulama yöntemlerinde kullanılmaya başlanmış ve önemli değişiklikleri de beraberinde getirmiş ve e-öğrenme kavramı literature geçmiştir. Öğrenme Yönetim Sistemleri (ÖYS) e-öğrenmede alanında yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu sistemlerin etkin bir şekilde kullanılabilmesi son kullanıcıların sistemi benimsemelerine bağlıdır. 1989 yılında Davis tarafından geliştirilen Teknoloji Kabul Modeli (TKM) kullanıcıların sistemlere karşı tutumunu tahmin etmek için kullanılan en yaygın modellerden biridir. Bu çalışma kapsamında TKM, literatürden faydalanılarak geliştirilmiş ve test edilmiştir. Çalışma Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde eğitim gören 470 öğrenciden veri toplanarak gerçekleştirilmiştir. Yapısal Eşitlk Modeli yaklaşımı ile (Kısmi En Küçük Kareler-PLS) yapısal bir genişletilmiş TKM oluşturulmuştur. Oluşturulan modelde kullanıcıların sistem kullanımına karşı olan tutumları davranışsal niyet faktörü ile ölçülmüştür. Sunulan modelde, algılanan fayda, algılanan kullanım kolaylığı, eğlence, doyum, sosyal etki, etkileşim ve kontrol faktörlerinin davranışsal niyet faktörüne doğrudan veya dolaylı anlamlı ilişkileri incelenmiştir. Bu çalışma ile literatüre e-öğrenme alanında kullanılabilecek genişletilmiş TKM sunuldu. Sunulan model ile ÖYS’nin etkin bir şekilde geliştirilmesi ve kullanılması için göz önünde bulundurulması gereken noktalar belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Teknoloji kabul modeli, öğrenme yönetim sistemi, yapısal eşitlik modeli 3. E-Öğrenme Bağlamında Teknoloji Kabul Modelinin Sistematik İncelenmesi Nurcan Alkış, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Duygu Fındık Coşkunçay, Sevgi Özkan Yıldırım E-öğrenme; eğitim ve öğretimde bilginin, Bilgi ve İletişim Teknolojileri (BİT) yardımıyla dağıtılmasıdır. BİT’in eğitim ve öğretimde etkili bir şekilde kullanılabilmesi için, son kullanıcıların teknoloji ve kullanımına karşı tutumlarının bilinmesi gerekmektedir. Son yıllarda, eğitim alanında bireylerin BİT’leri ve ilgili uygulamaları benimsemeleri ve kabul etmeleri birçok araştırmacı tarafından incelenmektedir. Teknoloji Kabul Modeli (TKM) son kullanıcıların teknoloji ve uygulamalarına karşı tutunmalarını araştırmada yaygın olarak kullanılan bir modeldir. Bu çalışmada e-öğrenme bağlamında son kullanıcıların teknoloji benimsemelerini TKM ile araştıran çalışmalar sistematik olarak incelenmiştir. Bu çalışma temel olarak gelecekteki araştırmacılara, e-öğrenme sistem geliştiricilerine ve eğitim kurumlarına öğrencilerin, öğretmenlerin ve eğitimcilerin e-öğrenme sistemlerini benimsemeleri veya kullanmayı reddetmelerinin arkasında yatan nedenleri ortaya çıkarması açısından bir kılavuz sağlamak amacı ile yapılmıştır. Literatürde var olan ve kullanıcıların e-öğrenmeye karşı tutumlarını TKM’yi temel alarak araştıran 26 çalışma sistematik olarak incelenmiştir. Kullanıcıların e-öğrenmeye karşı olan tutumları ve kabullerini inceleyen çalışmalara uygulanan sistematik inceleme sonucunda kullanıcıların tutumlarını etkileyen faktörler Sosyal, İnanış, Kişisel, Sistem, Kurumsal ve e-Öğrenme Yayılımı boyutları altında gruplanmıştır. Sistematik inceleme sonucunda çalışmaların güçlü yanlarına vurgu yapılıp, eksik görülen noktalar ön plana çıkarılmış ve bu eksiklikleri gidermek için önerilerde bulunulmuştur. Bu çalışma gelecekte e-öğrenme bağlamında kullanıcı benimsemesi ile ilgilenen araştırmacılara, sistem geliştiricilere ve eğitim kurumlarına e-öğrenme uygulama ve süreçlerini iyileştirmede rehber olacaktır. Anahtar Kelimeler: E-öğrenme, tam, teknoloji kabul modeli, sistematik inceleme PrE104 Oturum - Çok Kriterli Karar Verme VIII Perşembe 16:45-18:15, IE104 Küme: Çok Kriterli Karar Verme Oturum Başkanı: Şahika Koyun (Yıldız Teknik Üniversitesi) 1. MAPPAC ve AHP Yöntemleri ile Bireysel Emeklilik Fonlarının Sıralanması Tansu Şengül, Kara Harp Okulu, Hüseyin Abacı Bireysel Emeklilik Sistemi (BES); mevcut sosyal güvenlik sistemimizi tamamlayıcı nitelikte, hem bireylere emeklilik dönemlerinde ilave gelir sağlayarak refah düzeylerini yükseltmek, hem de uzun vadede ülke ekonomisine kaynak sağlamak maksadıyla 2002 yılında işletilmeye başlatılan bir sistemidir. 2013 yılından itibaren üyelerin birikimine %25 devlet katkısının da ilave edilmesiyle sistem daha cazip hale getirilmiştir. Her geçen sene katılım talebinin artmasıyla, üyeler tarafından yönetilen Emeklilik Fonların seçimi ve yönetimi bir karar verme problemi olarak ortaya çıkmıştır. Bu kapsamda yapılan çalışmada; literatürde sıkça kullanılan AHP (Analytic Hierarchy Process) ve literatürde az rastlanan MAPPAC (Multi-Criterion Analysis of Preferences by Means of Pairwise Actions and Criterion Comparisons) yöntemleri ile emeklilik fonlarının, sektörde kabul edilmiş kriterler ışığında değerlendirmesi yapılarak, BES fonları için bir sıralama yapılmış, BES’e üye olan veya olacaklarda bir kanaat oluşturmak maksadıyla MAPPAC ve AHP yöntemlerinin uygulanmasıyla elde edilen sonuçlar kıyaslanmıştır. Anahtar Kelimeler: Bireysel emeklilik sistemi, MAPPAC, AHP 2. Kamu Kurumu Olarak Toplu Ulaşım İşletmelerinde Kurumsal Performans Yönetimi: İETT’de Kurumsal Karne (Balanced Scorecard) Uygulama Örneği Fatih Canıtez, İETT İşletmeleri Bir işletmenin performansının bütün olarak iyileştirilmesini amaçlayan kurumsal performans yönetimi kavramı, gerek özel sektörde gerekse kamu sektöründe faaliyet gösteren işletmeler için her ne kadar uygulamada farklılıklar gösterebilse de büyük bir öneme sahiptir. Sürdürülebilir ve yaşanabilir şehirlerin vazgeçilmez unsuru olan toplu ulaşım sektöründe kurumsal performans yönetimi uygulamaları, toplu ulaşım işletmelerinin yönetim kalitesini artırarak, toplu ulaşım hizmetlerinden faydalananlara daha kaliteli hizmet sunulmasını sağlamaktadır. Bu çalışmada, kamu kurumlarının kendine özgü yapısı temel alınarak kamu sektöründe faaliyet gösteren toplu ulaşım işletmelerinde uygulanabilir bir yöntem olarak Kurumsal Karne (Balanced Scorecard) yaklaşımı ele alınmış ve İETT uygulaması açıklanmıştır. Kurumsal Karne yönteminin bir kamu kurumu olarak toplu ulaşım işletmelerine uyarlanması sürecinde bir çok kriterli karar verme yaklaşımı olan Analitik Hiyerarşi Proses tekniği kullanılmış ve sonuç olarak tüm toplu ulaşım işletmelerinin kurumsal performans yönetimlerinde kullanabileceği bir model ortaya konmuştur. Anahtar Kelimeler: Kurumsal performans yönetimi, toplu ulaşım, kurumsal karne, kamuda performans yönetimi, analitik hiyerarşi proses 3. Yeni Ürün Fiyatlandırma Stratejilerinin Belirlenmesi ve Değerlendirilmesi Adil Baykasoğlu, Dokuz Eylül Üniversitesi, İlker Gölcük, Derya Eren Akyol Bu çalışmada, yeni ürün fiyatlandırma stratejilerinin belirlenmesinde yeni bir bulanık Çok Kriterli Karar Verme (ÇKKV) modeli önerilmektedir. Problem hiyerarşik olarak yapılandırılmış olup kriterler arasındaki etkileşimler bulanık bilişsel haritalar kullanılarak modellenmiştir. Yeni ürünlere dair kararlar yüksek seviyede belirsizlikler ile birbirini etkileyen çok sayıda kriteri içerdiğinden, verilecek kararlarda karar vericilerin bilişsel algıları önemli rol oynamaktadır. Bu nedenle, karar vericilerin bilişsel düzeydeki algılarını neden-sonuç ilişkilerine dayalı olarak ifade edebilmelerini sağlayan bulanık bilişsel haritalar, kriterler arasındaki olası etkileşimlerin yönü ve derecesini modellemek amacıyla kullanılmıştır. Nihai olarak, alternatif fiyatlandırma stratejileri, bulanık hiyerarşik TOPSIS yöntemiyle modellenmiştir. Önerilen ÇKKV yaklaşımının gerçek hayat uygulaması Türkiye’ de faaliyet gösteren bir yazılım firmasında gerçekleştirilmiştir. Önerilen model pratik ve kolay uygulanabilir olmakla birlikte pek çok yeni ürün için genelleştirilebilir niteliktedir. Anahtar Kelimeler: Bulanık bilişsel haritalar, TOPSIS, yeni ürün fiyatlandırma 4. Kişilik Tiplerinin Karar Destek Sistemleri Üzerine Etkileri Şahika Koyun, Yıldız Teknik Üniversitesi, Vildan Çetinsaya Özkır Karar destek sistemlerinin temel kuvveti, karar vericilerin subjektif değerlendirmelerini analitik karar verme süreçlerinde kullanılabilir hale getirmesidir. Psikolojide tanımlanmış olan 5 büyük karakter özelliği, bireylerin karar verme şekillerini önemli şekilde etkilemektedir. Bu çalışmada belirtilen karakter özelliklerinin karar destek araçları üzerine etkisi karşılaştırmalı olarak incelenmektedir. Anahtar Kelimeler: Karakter tipleri, karar destek sistemleri, uzman sistemler PrE102 Davetli Oturum - Çok Kriterli Karar Verme IX Perşembe 16:45-18:15, IE102 Küme: Çok Kriterli Karar Verme Oturum Başkanı: Diclehan Tezcaner Öztürk (TED Üniversitesi) 1. Çok Kriterli Karar Verme Teknikleri ve Yapay Sinir Ağları ile Portföy Oluşturma Ezgi Yavuz, Celal Bayar Üniversitesi, Özlem Uzun Araz İşletmelerin performanslarının değerlendirilmesinde finansal analiz çalışmaları ön plana çıkmaktadır. İşletmelerin finansal performansları ile borsadaki performansları arasında sıkı bir ilişki olduğu çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir. Firmaların finansal performans ölçütlerine göre değerlendirilmesinde kullanılan yaklaşımlardan biri çok kriterli karar verme yöntemleridir. Bu yöntemler belli bir amaç doğrultusunda birbirinden farklı alternatifleri karar vericilerin belirlediği kriterlere ve ağırlıklara göre değerlendirerek karar verici için en uygun alternatifin seçilmesini sağlamaktadır. Diğer yandan yapay sinir ağları yöntemi son zamanlarda diğer bilimsel alanlarda olduğu gibi finans alanında da sıkça kullanılan bir yöntem haline gelmiştir. Literatürde yapılan çalışmalar doğrultusunda, yapay sinir ağları özellikle tahminleme konusunda etkin bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmanın amacı; karar vericiye çok kriterli karar verme yöntemleri ile yatırım yapacağı hisse portföyünü belirleyen ve seçilen hisse senetlerinin getirilerini yapay sinir ağları ile tahminleyen bir karar destek sistemi geliştirmektir. Bu çalışma kapsamında BİST100 endeksinde işlem gören farklı sektörlerden 18 karar noktası (şirket) belirlenmiştir. Belirlenen 9 finansal oran (Cari Oran, Alacak Devir Hızı Oranı, Stok Devir Hızı Oranı, Likidite Oranı, Borçlanma Oranı, Özsermaye Karlılığı, Esas Faaliyet Kar marjı, Fiyat/Kazanç Oranı, Piyasa Değeri/Defter Değeri Oranı) kriter olarak alınarak karar vericinin portföy oluşturabilmesi için çok kriterli karar verme yöntemlerinden biri olan PROMETHEE yöntemi kullanılmıştır. Daha sonra oluşturulan portföyün performans tahminlemesi yapay sinir ağları yöntemi ile gerçekleştirilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre seçilen hisse senetlerinin gerçekleşen performansları analiz edilerek önerilen yaklaşımın etkinliği gösterilmiştir. Anahtar Kelimeler: Yapay sinir ağları, performans analizi, çok kriterli karar verme, hisse senedi, portföy 2. İki Amaçlı Karma 0-1 Doğrusal Programlama Problemleri için Tam Sonuç Veren Bir Algoritma Gazi Bilal Yıldız, Erciyes Üniversitesi, Banu Soylu Bu çalışmada, karma 0-1 doğrusal programlama problemlerinin Pareto sınırlarını bulmak için tam sonuç veren bir algoritma geliştirilmiştir. Karma 0-1 doğrusal programlama problemlerinin Pareto çözümler kümesi doğru parçalarından ve noktalardan oluşabilmektedir. Dolayısıyla konveks olmayan bir yapıya sahip olabilir. Algoritma,yerel-dal metodunu, alt-üst sınır ve kapatma kuralları ile birlikte ağaç yapısında birleştirmektedir. Ağaç yapısı itibari ile dal-sınır algoritmasına yakınlık göstermektedir ancak uygun çözümler kümesinin bölünmesi karar değişkenleri üzerinden değil komşuluk kısıtları ile yapılmaktadır. Sonuç olarak algoritma, problemin Pareto dilimlerini ve Pareto doğru parçalarını vermektedir. Literatürden veya rassal olarak oluşturulmuş çeşitli test problemleri kullanılarak algoritmanın performansı değerlendirilmiş ve sonuçlar analiz edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Çok amaçlı optimizasyon, iki amaçlı karma 0-1 doğrusal programlama problemleri, yereldal stratejisi, dal-sınır algoritması 3. Ek Kısıtları Olan Özel Çok Amaçlı Kombinatoryal Optimizasyon Problemlerine Yönelik Yaklaşımlar Banu Akın, TAI A.Ş., Murat Köksalan Çok amaçlı kombinatoryal problemlerin tüm etkin çözümlerini bulan genel bir dal-sınır algoritması geliştirdik. Bu genel algoritmayı baz alarak, çok amaçlı 0-1 sırt çantası problemleri için özel bir algoritma sunduk. Bu algoritmanın IBM ILOG CPLEX’le kıyasladığımız performansını ölçmek için rastgele oluşturduğumuz test problemlerini çözdük ve probleme özgü algoritma kullanarak küçük problemler için daha iyi sonuçlar aldığımızı gözlemledik. Büyük problemlerde gözlemlediğimiz hafıza sıkıntısının üstesinden gelmek için, hafıza imkanlarına bağlı olarak sonuç kalitesinden ödün verecek şekilde bir sezgisel yöntem geliştirdik. Anahtar Kelimeler: Çok amaçlı, kombinatoryal optimizasyon, sırt çantası problemleri 4. Sürekli Hareket Alanında İnsansız Hava Aracı Rotalama Problemi Diclehan Tezcaner Öztürk, TED Üniversitesi, Murat Köksalan İnsansız Hava Araçları (İHA), hem askeri hem sivil alanda kullanılan, uzaktan kumanda edilen uçaklardır. İHA rotalama problemi, bu aracın bir arazi üzerinde belirlenen hedefleri ziyaret ederek gideceği yolun bulunması olarak formüle edilebilir. Bu problemde birçok amaç fonksiyonu düşünülebilir; toplam yolun minimize edilmesi, toplam radara yakalanma tehdidinin minimize edilmesi, toplam yakıt kullanımının minimize edilmesi bu amaçlardan birkaçıdır. Birden çok amacın bulunduğu rota belirleme problemi, iki kombinatoryal problemin birleşimidir: hedefler arası çok amaçlı en kısa yolu bulma problemi (hedefler arası etkin yolların bulunması) ve çok amaçlı gezgin satıcı problemi (etkin yollardan oluşan etkin turların bulunması). Rotalama problemi hareket alanına göre iki ayrı şekilde incelenebilir: karesel parçalara bölünmüş ayrık hareket alanı ve sürekli hareket alanı. Ayrık hareket alanında, hareket bölgesi eş büyüklükteki karelerle tanımlanır ve aracın komşu noktalar arasında hareket ettiği varsayılır. Sürekli hareket alanında ise aracın iki boyutlu uzayda her türlü hareketi yapabileceği kabul edilir. Biz bu çalışmada, diğer birçok durumu da temsil edebilecek iki amaç fonksiyonu (toplam yolun minimize edilmesi ve toplam radara yakalanma tehdidinin minimize edilmesi) için sürekli alanda İHA rotalama problemini inceledik. Öncelikle, hedefler arası etkin yolların bulunması için hem kesin hem sezgisel yöntemler geliştirdik. Ayrıca, tüm hedefleri ziyaret eden turların etkin çözümlerini karakterize edecek yöntemler geliştirdik. Etkin çözümlerin genelde sınırsız sayıda olması ve herhangi bir etkin çözümün bulunmasının aldığı çözüm süresi göz önüne alındığında, tüm etkin çözümleri bulmak pratik değildir. Karar vericinin tercih ettiği çözümleri bulmaya yönelik bir yaklaşım anlamlıdır. Bu çalışmada karar vericinin en tercih ettiği etkin çözümü bulmak için etkileşimli bir yaklaşım geliştirdik. Bu yaklaşımda, karar vericinin tercih ettiği çözümlere bakarak arama yaptığımız amaç fonksiyon uzayını daraltıyoruz ve en tercih edilen çözüme hızlı ve az soru sorarak ulaşmaya çalışıyoruz. Anahtar Kelimeler: Kombinatoryal optimizasyon, etkileşimli yaklaşım, insansız hava aracı PrE-MM25 Davetli Oturum - Optimizasyon V Perşembe 16:45-18:15, MM25 Küme: Optimizasyon Oturum Başkanı: Nilay Noyan (Sabancı Üniversitesi) 1. Küme-Değerli Dışbükey Risk Ölçülerinin Dışbükey Vektör Eniyileme Problemleri ile Çözümü Firdevs Ulus, Princeton University, Birgit Rudloff, Andreas Löhne Küme-değerli risk ölçüleri genellikle işlem maliyeti olan mali piyasalarda kullanılmakta olup, yapıları son yıllarda bir çok araştırmacı tarafından çalışılmıştır. Hesaplanmaları skaler risk ölçülerinden daha zor olmakla birlikte, yakın zamanda küme-değerli bağdaşık risk ölçülerinin doğrusal vektör eniyileme problemleri çözülerek hesaplanabileceği gösterilmiştir. Bu çalışmada, küme-değerli dışbükey risk ölçülerinin (sıralama konisi daha genel olan) dışbükey vektör eniyileme problemlerinin yaklaşık olarak çözülmesiyle yaklaşıklanabileceği gösterilmiştir. Farklı tipte küme değerli dışbükey risk ölçüleri temel ve çifteş dışbükey vektör eniyileme problemleri yakınsama algoritmaları kullanılarak hesaplanmış ve nümerik sonuçlar sunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Küme-değerli risk ölçüleri, dışbükey vektör eniyileme, yaklaşıklama algoritmaları 2. Optimization with Multivariate Risk Constraints Based on a General Class of Scalarization Functions Gabor Rudolf, Koç Üniversitesi, Nilay Noyan We consider decision making problems where the decision results in multiple uncertain outcomes represented by a vector-valued random variable, and decision makers' preferences are incorporated via coherent risk measures. In a multivariate context scalarization functions are often used to combine the multiple outcomes. While the current literature on stochastic multi-criteria optimization relies almost exclusively on linear scalarization functions, a variety of other functions (such as Chebysev scalarizations) are commonly used in the deterministic literature. In this work we aim to incorporate a general class of scalarization functions into risk-constrained stochastic multi-criteria decision making problems. Anahtar Kelimeler: Multicriteria, stochastic programming, risk measures 3. Çok-Değişkenli Risk Kısıtları İçeren Optimizasyon Modelleri Nilay Noyan, Sabancı Üniversitesi, Simge Küçükyavuz Birçok belirsizlik altında karar verme problemi için birden fazla rassal performans ölçütünü değerlendirerek eniyi kararların elde edilmesi daha anlamlıdır. Bu tür problemler insani yardım lojistiği, terörle mücadele için bütçe paylaşımı ve finans yönetimi gibi çok çeşitli alanlarda ortaya çıkmaktadır. Belirsizlik altında çok kriterli karar verme ile ilgili yazındaki çalışmalar çoğunlukla belirlenimci (deterministik) veya beklenen değere dayalı modeller geliştirmekte ve de karar vericilerin riske duyarlılıklarını göz ardı etmektedirler. Oysaki gerçek hayat uygulamalarında istenmeyen sonuçlar doğurabilecek “riskli” kararların alınmaması adına riske duyarlı eniyileme modellerinin geliştirilmesinin önemi aşikârdır. Bu bağlamda, riskten kaçınan rassal programlama son dönemde oldukça ilgi gören konulardan biri haline gelmiştir. Ancak, çok kriterli karar verme problemleri için rassal programlama modellerinin ve çözüm yöntemlerinin geliştirilmesi çok yeni bir konudur. Bu bağlamda, çalışmamızda “ikinci derece rassal baskınlığa - IDRB (second-order stochastic dominance)” ve “koşullu riske maruz değer – KRMD (conditional value-at-risk)” risk ölçütüne dayalı çok-değişkenli yeğlik ilişkilerini içeren iki tip riskten kaçınan optimizasyon modeli üzerinde durulmakta ve bu modeller için etkin çözüm yöntemleri geliştirilmektedir. Üzerinde durulan modeller için dürül kesi yaratma algoritmalarının geliştirilmesi anlamlıdır. Bu çözüm metotlarında hem yöntemsel hem de çözüm süreleri açısından asıl zorluk kesi yaratma basamağındadır ve bu nedenle çalışmamız kapsamında ilgili kesi yaratma problemlerine ilişkin çözüm yöntemlerine odaklanılmaktadır. Özellikle, IDRB’ye ve KRMD’ye dayalı kısıtların çeşitli gösterimlerinden faydalanılarak çeşitli karışık tamsayılı doğrusal programlama formülasyonları geliştirilmiştir. Kesi yaratma problemlerinde karşılaşılan dışbükey olmayan altyapıların tam doğrusal tanımlamaları da ortaya konulmuştur. Geliştirilen yöntemler terörle mücadele için bütçe paylaşımı gibi toplumsal açıdan önemli bir problem için uygulanmış ve detaylı bir sayısal analiz yapılmıştır. Farklı veri kümeleri üzerinde elde edilen sayısal sonuçlar önerilen çözüm yöntemlerinin hesaplama karmaşıklığı açısından etkinliğini ortaya koymaktadır. Anahtar Kelimeler: Rassal programlama, optimizasyon, çok kriterli eniyileme, risk ölçütü, kesi yaratma PrE105 Davetli Oturum - Üretim Yönetimi VI Perşembe 16:45-18:15, IE105 Küme: Üretim Yönetimi Oturum Başkanı: Refik Güllü (Boğaziçi Üniversitesi) 1. Satın Almada İşbirliği için Bir Stokastik Model ve Alıcılar ve Tedarikçiler Üzerindeki Etkilerinin Analizi Oktay Karabağ, Koç Üniversitesi, Barış Tan Bu çalışmada bir grup alıcının, tedarikçinin ve alıcıların ortak satın alma yapmasına olanak sağlayan bir satın alma organizasyonunun yer aldığı bir tedarik zincirinin analizi için geliştirilen olasılıksal bir model sunulmaktadır. Satın alma organizasyonu ön sipariş döneminde toplu sipariş miktarı ile tedarikçilerden düşük maliyet elde edebilmek için alıcılardan siparişleri toplar. Pazardaki toplam talep ve ön sipariş dönemini takip eden ikinci dönemdeki fiyat rastgeledir.Fiyat belirsizliği risklerini en iyi şekilde yönetmek isteyen alıcılar, satacakları ürünün ne kadarını anlaşılan fiyat üzerinden satın alma organizasyonunu kullanarak ilk dönemde alacağına ve ne kadarını da ikinci dönemde pazardan daha yüksek veya daha düşük fiyattan temin edeceğine karar verirler. Benzer fiyat belirsizliğinin yanı sıra pazardaki talep belirsizliği riskini en iyi şekilde yönetmek isteyen tedarikçiler, ilk dönemde kapasitelerinin ne kadarını satın alma organizasyonuna satacaklarına ve ne kadarını da ikinci dönemdeki talebi karşılamak için kullanacaklarına karar verirler. Satın alma organizasyonu tedarikçileri seçebilmek için tek fiyatlı ters ihale düzenler. Tüm tedarikçilere ödenecek fiyat ihaleye verilen en düşük tekliflerle belirlenir. Satın alma organizasyonu beklenen ihale fiyatı ile alıcılara sunacağı fiyat arasındaki farktan elde edeceği karı en fazla yapmak için alıcılara sunulacak miktara bağlı indirim planına karar verir. Bu model kullanılarak tüm tarafların beklenen karlarını en fazla yapacak en iyi kararlar belirlenmiştir ve daha sonra satın almada işbirliğinin tedarik zinciri üzerindeki etkilerinin incelenmiştir. Bu analizde cevap verilen sorular şunlardır: Alıcılar ve satıcılar satın alma organizasyonuyla çalışmalarından fayda sağlar mı? Satın alma organizasyonun topladığı sipariş miktarının pazara göre büyüklüğü, fiyattaki ve talepteki belirsizlikler, tarafların kararlarını ve karlarını nasıl etkiler? Tedarikçiler ve alıcılar satın alma organizasyonuyla çalışmayı hangi şartlar altında seçerler? Model değişkenlerinin tedarik zincirindeki etkilerini çözümsel ve sayısal olarak inceleyerek satın alma organizasyonlarının alıcıların ve tedarikçilerin, talep ve fiyat risklerini etkin olarak yönetmelerine yardımcı olduğunu gösterdik. Ayrıca, satın alma organizasyonları alıcılar ve tedarikçiler arasında aracı bir kurum olarak hizmet ederken kar elde edebileceklerini de gördük. Bu çalışma halen devam etmektedir ve burada ön bulgular paylaşılacaktır. Anahtar Kelimeler: Gazeteci çocuk problemi, ters ihale, ortak satın alma organizasyonları 2. Müşteri Talebinin Rassal Satış Fiyatı Sürecine Bağlı Olduğu Bir Envanter Modeli Caner Canyakmaz, Koç Üniversitesi, Süleyman Özekici, Fikri Karaesmen Fiyat belirsizlikleri, üretici ve perakendecilerin baş etmeleri gereken en önemli konulardan biridir. Özellikle, ham madde için emtia piyasalarına ihtiyaç duyan ya da tedarik veya satışlarını dövizle yapan işletmeler alış ve satış fiyatlarında belirsizliklere maruz kalmaktadırlar. Uygulamadaki önemine rağmen envanter literatüründe fiyat dalgalanmalarına genellikle doğrudan değinilmemektedir. Bu çalışmada, girdi fiyatı piyasada belirlenen emtia-tabanlı bir ürünün ticaretini yapan bir perakendecinin çoklu-dönemli envanter problemi ele alınmaktadır. Modelde, ürünü oluşturan hammaddenin piyasa fiyatının sürekli-zamanlı ve zamana göre homojen bir Markov süreci ile tanımlandığı kabul edilmektedir. Her satış dönemi başında karar verici, envanter seviyesi ile piyasa fiyatını gözlemleyerek sipariş miktarına karar vermektedir. Müşterilerin geliş zamanları ise müşteri varış hızının da rassal olduğu ve satış fiyatıyla modüle edildiği ikili-stokastik Poisson süreci ile ifade edilmektedir. Dönem içinde her gelen müşteri için birim satış fiyatı ise o zamanki rassal piyasa fiyatının oransal bir kar payı ile çarpılmasıyla bulunmaktadır. Bu çalışmada, satış dönemi içinde yeterli stok bulunmadığı zamanlarda gelen müşterilere daha sonra temin edilmek üzere satışın yapıldığı ve ya satışın tamamen kaybedildiği iki ayrı model ele alınmaktadır. İlk durumda negatif olmayan tüm piyasa fiyatı süreçleri için fiyata bağımlı hedef-stok envanter politikası en iyi iken, kayıp satış modelinde hedef-stok politikasının en iyi olması için gerekli ve yeterli şartlar gösterilmiştir. Son olarak ise sayısal bir çalışmada, çeşitli rassal fiyat süreçleri için, fiyatlardaki oynaklıkların en iyi beklenen kar ve sipariş miktarlarına etkisi incelenmektedir. Buna göre, beklenen değeri değişmeyen piyasa fiyatı süreçleri (martingale) için beklenen karın volatilite arttıkça azaldığı gözlemlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Envanter yönetimi, rassal fiyat süreci, rassal satış fiyatı 3. Rassal Satınalma Maliyeti ve Talep Altında Eniyi Sipariş Miktarı Yücel Gürel, Boğaziçi Üniversitesi, Refik Güllü Bu çalışmada, talep ve satınalma fiyat süreçlerinin rastlantısal olduğu bir firmanın karını en yüksek seviyede tutmak için ısmarlaması gereken optimum ürün miktarını inceledik. Müşteri talebini Poisson süreci olarak ele aldık. Fiyat sürecini ise sürekli stokastik süreç olarak tanımladık ve sıkça kullanılan Brownian hareket sürecine odaklandık. Ürünün müşteriye satış fiyatı, taşıma maliyeti ve hurda değeri ürün maliyetinin belli oranları olarak kabul edildi. Fiyat ve talep süreçleri birbirlerinden bağımsız iken, optimum ürün miktarını kolayca bulabileceğimiz bir yönteme ulaştık. Sayısal analiz ile yöntemimizi örneklendirdik. Satınalma maliyeti ile talebin bağımlı rastlantısal değişkenler olduğu durumla ilgili bir model kurduk. Anahtar Kelimeler: Stokastik programlama, tedarik yönetimi, eniyileme 4. Fiyat ve Talep Belirsizliği Altında Risk Toparlaması Refik Güllü, Boğaziçi Üniversitesi, Nesim Erkip Bu çalışmada fiyatı rassal ve taleple ilişkili olan bir ürün için satın alma ve tahsis problemini ele alıyoruz. Çoklu talep noktası olan bir yapı için talep noktalarının satın alma kararlarını toparlayan (pooling) bir model öneriyor ve çözüyoruz. Bu model yardımı ile en iyi satın alma miktarı, toplam siparişi en iyi tahsis zamanı ve miktarlarını buluyor ve talep noktalarının fiyat riskini toparlamanın yararlarını gösteriyoruz. Anahtar Kelimeler: Risk toparlaması, rassal fiyat PrE106 Davetli Oturum - Çizelgeleme IV Perşembe 16:45-18:15, IE106 Küme: Çizelgeleme Oturum Başkanı: Selin Bilgin Özpeynirci (İzmir Ekonomi Üniversitesi) 1. Özel Karakteristiklere Sahip Fırınlara İş Yükleme ve Çizelgeleme Problemine Tamsayılı Programlama Yaklaşımı Emrah Edis, Celal Bayar Üniversitesi, Buse Kuru Bu çalışmada kaynak elektrodu üreten bir işletmenin kullandığı bir dizi fırına ait iş yükleme ve çizelgeleme problemi ele alınmıştır. İşletmede üretimi yapılan her elektrod tipi her tip fırında pişememektedir. Ayrıca her elektrod tipinin, pişebileceği fırınlar açısından bir öncelik sıralaması mevcuttur. Problemin diğer girdileri olarak, elektrod iş emri miktarları, önceki hattan çıktıktan sonraki bekleme süreleri (pişmeye hazır olma zamanları), pişme süreleri, soğuma süreleri, fırınların elektrod tipi bazında kapasiteleri dikkate alınmıştır. Pişme süreleri aynı olan elektrodlar fırın kapasitesini aşmayacak şekilde aynı anda fırına girip pişebilmektedir. Tanımlanan problem için bir tamsayılı programlama modeli geliştirilmiştir. Amaç, iş emirlerini elektrod tiplerine göre öncelikli fırınlarda pişirmek ve fırınların faydalı kullanım oranlarını enbüyüklemektir. Model sonucu olarak, elektrodlara ait iş emirlerinin hangi periyottan itibaren hangi fırında pişeceğine karar verilmektedir. İşletmeye ait veriler kullanılarak bir iş emri kümesi için model sonucu alınmış ve görsel olarak sunulup tartışılarak uygulanabilirliği ortaya konmuştur. Anahtar Kelimeler: Karakteristik fırınlar, çizelgeleme, tamsayılı programlama 2. Lojistik Köylerde Yük Trenlerinin Peronlara Atanması ve Çizelgelenmesi Problemi için bir Tamsayılı Programlama Modeli Ahmet Karagöz, Celal Bayar Üniversitesi, Emrah Edis, Nurettin Özer, Ceyhun Güven Artan ticaret faaliyetleriyle birlikte lojistik sektörü günden güne daha önemli hale gelmektedir. Bu doğrultuda birçok ülke; kara yolu, deniz yolu ve tren yolu ile gelen yüklerin ulaşım modunu değiştirdiği lojistik köylere büyük önem vermektedir. Bu çalışmada, bir lojistik köye demiryolu ile gelen yük trenlerinin trafiğini kontrol edebilmek üzere trenlerin peronlara atanması ve çizelgelenmesi problemi ele alınmıştır. Öncelikle bir lojistik köy ve peron tasarımı üzerinden problem tanımı yapılmıştır. Problemin girdileri olarak trenlerin planlanan geliş zamanları, vagon sayıları, peronlardaki işlem süreleri ve her bir peronun her bir bölümünün vagon kapasiteleri dikkate alınmıştır. Bu problem için, trenlerin başlangıçtaki bekleme sürelerinin toplamını en küçükleme amaçlı bir tamsayı programlama modeli geliştirilmiştir. Model sonucu olarak ise hangi trenin hangi zaman periyodundan itibaren hangi peronun hangi bölümüne atanacağı bulunmuştur. Gerçek veriler kullanılarak az yoğun, orta yoğun ve çok yoğun olmak üzere üç ayrı veri seti yaratılmıştır. Modelden elde edilen sonuçlar görsel şemalar üzerinden tartışılmış ve modelin gerçek hayatta uygulanabilirliği ortaya konmuştur. Anahtar Kelimeler: Lojistik köy, peron atama, çizelgeleme, tamsayılı programlama 3. Esnek Tipli Atölye Çizelgeleme Problemleri İçin Çözüm Yaklaşımları Aytuğ Balcı, Roketsan A.Ş., Cemal Berk Oğuzsoy, Meral Azizoğlu Bu çalışmada, kesikli üretim sistemlerinde karşılaşılan Esnek Tipli Atölye Çizelgeleme Problemi ele alınmıştır. Amacımız, toplam ağırlandırılmış iş bitiş sürelerini enazlamaktır. Motivasyonumuz, bu problemin, Türk savunma sanayinde faaliyet gösteren Roketsan Roket Sanayi ve Ticaret A.Ş. firmasında karşılaşılması olmuştur. Problemi karışık tamsayılı doğrusal problem olarak formüle ettik ve modelin sadece küçük boyutlu problemleri için optimal sonuç verebildiğini gördük. Orta ve büyük ölçekli gerçek hayat problemleri için ise sezgisel yöntemler önerdik. Önerdiğimiz sezgisel yöntemler hiyerarşik yapıya sahip olup optimizasyon modelleri ve öncelik kurallarından yararlanmaktadır. Sezgisel yöntemler en iyi hareket yolu ve blokları kaldırma stratejileri yardımıyla geliştirilmiş ve performanslarını test etmek için kapsamlı bir deney tasarlanmıştır. Deney sonuçlarımız sezgisel yöntemlerin kısa sürede yüksek kaliteli sonuçlar verdiğini göstermiştir. Anahtar Kelimeler: Çizelgeleme, esnek tipli atölyeler, matematiksel model, sezgisel yaklaşımlar 4. Esnek İmalat Sistemlerinde Çizelgeleme ve Makine Ucu Atama Problemine Kısıt Programlama Yaklaşımı Burak Gökgür, Koç Üniversitesi, Selin Bilgin Özpeynirci Esnek imalat sistemleri, bilgisayar nümerik kontrollü (CNC) makineler ile özdevimsel malzeme taşımanın bağlandığı sistemlerdir. Bu sistemler, transfer hatlarının verimliliği ile atölye imalatının esnekliğini birleştirip orta-hacim ve orta-çeşitlilikteki ürünlerin toplu üretimine en iyi şekilde ulaşmaktadır ve endüstride son yıllarda üretimin çok daha verimli bir şekilde gerçekleştirilmesinde etkili olmuştur. Bilgisayar nümerik kontrollü makinelerde uygun makine uçlarının yerleştirilmesiyle çok çeşitli işlemler yapılabilmektedir. Esnek imalat sistemlerinde, makine ucu yönetimi, sınırlamaların getirdiği karmaşıklık nedeniyle önemli bir konudur. Sistemimizde paralel çalışan makinelerde işlenmeyi bekleyen işler bulunmaktadır. İşlerin işlem görebilmesi için farklı makine uçları kümesine ihtiyaçları vardır. Mevcut makine uçları ekonomik kısıtlamalardan dolayı sınırlı sayıdadır. Makine ucu sayısının ve makine ucu haznesi kapasitelerinin kısıtlı olmasından dolayı işler arasında makine uçlarının değiştirilmesi gerekmektedir. Problemimiz, işleri ve işlerin yapılması için gereken makine uçlarının, makine ucu değişimini de göz önünde bulundurarak, makinelere atanması ve çizelgelenmesidir. Amacımız tüm işleri bitirme süresini (makespan) en aza indirgemektir. Bu çalışmada, makine ucu atama, uç değişimi ve çizelgeleme problemi için karma tamsayılı programlama modeli ve kısıt programlama modelleri geliştirilmiştir. Önerilen çözüm yöntemlerinin performanslarının ölçülmesi amacıyla bir grup deney tasarlanmıştır. Problemin, polinom zamanlı olmayan-zor problem olmasından dolayı, boyutu arttıkça en iyi çözümü bulmak için gereken hesaplama zamanı da uzamaktadır. Yapılan deneyler sonucunda kısıt programlama modellerinin çözüm süresi ve kalitesi konusunda matematiksel modelden daha iyi performans gösterdiği görülmüştür. Bu çalışma Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) tarafından desteklenmiştir. Anahtar Kelimeler: Çizelgeleme, karma tamsayılı programlama, kısıt programlama PrE301 Oturum - Yer Seçimi ve Lojistik III Perşembe 16:45-18:15, IE301 Küme: Yer Seçimi ve Lojistik Oturum Başkanı: Betül Kayışoğlu (Abdullah Gül Üniversitesi) 1. Ana Dağıtım Üssü (Hub) Yer Seçiminde Engelleme/Kesme (Interdiction) Problemi Abdulkerim Benli, Abdullah Gül Üniversitesi, İbrahim Akgün Serim önleme/kesme problemlerinde, bir serim üzerinde tanımlı bir sistemi optimal şekilde işletmeye çalışan bir serim kullanıcısı ile sistemin optimal çalışmasını engellemeye çalışan bir rakip/saldırgan olmak üzere iki oyuncu vardır. Problem, Stackelberg Oyunu mantığı içerisinde, iki seviyeli min-maks veya maks-min problemi olarak modellenebilir. Bu çalışmada, serim kesme problemi, p-hub ortanca problemi kapsamında ele alınmıştır. Serim kullanıcısının, maliyeti minimize edecek şekilde ana dağıtım üssü yer seçimi problemi çözdüğü; rakibin ise, sınırlı kaynaklar ile ana dağıtım üslerini kullanılamaz hale getirerek minimum maliyeti maksimize etmeye çalıştığı kabul edilmiştir. Serim kullanıcısın p-hub ortanca problemi, gerçek serim yapıları üzerinde ve akış tabanlı olarak modellenmiştir. Geliştirilen model, literatürdekilerden farklı olarak, tam serim yapısı gerektirmemekte ve üçgen eşitsizliğini sağlamayan durumlarda da doğru çözüm vermektedir. Önerilen modelin, hem çözüm zamanları hem de modelleme yetenekleri açısından literatürdeki tesis yeri seçimi önleme modellerine göre önemli avantajlar sunduğu görülmüştür. Bu çalışma, TUBİTAK tarafından 114M363 numaralı bilimsel araştırma projesi kapsamında desteklenmiştir. Anahtar Kelimeler: P-hub ortanca, serim engelleme (network interdiction), stackelberg oyunu, iki seviyeli programlama (bi- level program) 2. Uçuş Kayıt Gişelerinin Uçuşlara Atanmasında En İyileme ve Sezgisel Yaklaşımlar İpek Süğüt, İzmir Ekonomi Üniversitesi, Mustafa Arslan Örnek, Cemalettin Öztürk Terminallerdeki uçuş kayıt gişelerinin uçuşlara atanması, havaalanlarının operasyonel verimliliğini etkileyen en önemli faktörlerden birisidir. Bu nedenle, sınırlı sayıdaki uçuş kayıt terminallerinin hem işletme maliyetini hem de yolcu bekleme zamanlarını en küçükleyecek şekilde planlanması, havaalanlarının performansının değerlendirilmesinde önemli bir ölçüttür. Planlanan uçuşlardaki yolcu sayısına göre ihtiyaç duyulan kayıt gişesi sayısı uçuşların ait oldukları havayolu şirketlerince belirlenmektedir. Havaalanı yönetimleri, havayolu şirketlerince iletilen kayıt gişesi taleplerini işletme maliyetini en küçükleyecek şekilde planlamak ile yükümlüdürler. Bu çalışmada, havayolu şirketlerince iletilen kayıt gişesi ihtiyaçlarını, kullanılan kayıt gişesi sayısını ve gün içinde bir kayıt gişesinde işlem gören farklı havayolu şirketi sayısını en küçükleyecek şekilde planlayan bir çok amaçlı karışık tamsayılı programlama modeli geliştirilmiştir. Ayrıca, karesel sayıda değişken ve kısıt ile ifade edilen matematiksel modelin çözülebilmesi için bir ayrıştırma yöntemi de önerilmiştir. Geliştirilen model ve ayrıştırma yöntemi, ülkemizin önde gelen iki uluslararası havalimanına ait gerçek veri kümeleri ile test edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Havaalanı, atama problemi, matematiksel modelleme 3. İki Havayolunun Filo Atama Probleminde Taktiksel Düzeydeki Rekabeti Ceyda Yaba, Boğaziçi Üniversitesi, Taner Bilgiç Aynı piyasadaki iki havayolunun taktiksel düzeydeki rekabeti güzergah tabanlı filo atama modeliyle incelenmektedir. Piyasadaki talepler havayolları tarafından belirlenen fiyatlara bağlıdır. Her havayolu kendi filo atama problemini çözdükten sonra müşterileri diğer güzergahlarda uçurmaya karar verebilir. Bu müşterilerin diğer güzergahları hangi oranda tercih edeceği de havayolları tarafından belirlenen fiyatlara bağlıdır. Dolayısıyla havayolları arasındaki rekabet aynı piyasadaki talepte ve diğer güzergahları tercih etme oranında görülebilir. Havayolları arasındaki piyasa talebi paylaştırılırken ve diğer güzergahları tercih etme oranı hesaplanırken logit fonksiyonu kullanılmıştır ve rekabet ortamında verilen fiyatlarla havayollarının denge davranışı aranmaktadır. Ayrıca taktiksel seviyedeki rekabette filo tipi, uçak kapasitesi gibi değişkenlerin de fiyatlar kadar önemli olduğu tartışılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Havayolu uygulamaları, oyun teorisi, ulaşım 4. Kapasitesiz/Kapasiteli Ağaç-Yapılı p-Hub Ortanca Problemi için Yeni Bir Model Betül Kayışoğlu, Abdullah Gül Üniversitesi, İbrahim Akgün, Selçuk Gören Ana dağıtım üssü (hub) yer seçimi problemleri, ana dağıtım üslerinin yerlerinin belirlenmesi ile talep noktalarının ana dağıtım üslerine atanması ve başlangıç-varış noktaları arasındaki rotalama ile ilgilenir. Geleneksel hub yer seçimi modelleri, bütün ana dağıtım üslerinin birbiri ile bağlantılı olduğunu kabul eder. Ancak, özellikle ana dağıtım üsleri arasında bağlantı maliyetinin yüksek olduğu gerçek hayat problemlerinde, bütün ana dağıtım üslerinin birbiri ile bağlantısı mümkün değildir. Bu durumlarda, ana dağıtım üsleri birbirine ağaç yapısı ile bağlanır. Bu çalışmada, kapasiteli/kapasitesiz ağaç yapılı p-hub ortanca problemi için karışık tamsayılı bir matematiksel model önerilmiştir. Geliştirilen model, literatürdeki modellerden farklı olarak, tam olmayan serim yapısı üzerinde tanımlanmıştır. Ayrıca, üçgen eşitsizliğini sağlamayan serimlerde de doğru sonuç vermektedir. Örnek problemler ile yapılan test çalışmalarında, modelin hem modelleme, hem de hesaplama avantajlarının olduğu görülmüştür. Bu çalışma TÜBİTAK 1001 Programı kapsamındaki 114M363 nolu projeyle desteklenmiştir. Anahtar Kelimeler: Ana dağıtım üssü (hub) yer seçimi, ağaç yapılı serim PrE04 Davetli Oturum - Enerji Politikasının Modellenmesi: Türkiye’den Uygulamalar Perşembe 16:45-18:15, IE04 Küme: Enerji Yönetiminde YAEM Oturum Başkanı: Kemal Sarıca (Işık Üniversitesi) 1. Elektrik Piyasalarında Üretim/İletim Yatırım Modelleri ile Piyasa Denge Modellerinin Bütünleştirilmesi Emre Çelebi, Kadir Has Üniversitesi Yeniden düzenlenen ve serbestleşen elektrik piyasalarında, özel üretim şirketlerinin planlama ve yatırım kararları piyasa çıktılarını dikkate alan ekonomik etkenlere göre şekillenmektedir. Diğer bir yandan, iletim sistemi yatırım kararları ise güvenilir ve kaliteli piyasa faaliyetleri sunmayı amaçlayan bağımsız sistem işletmecisi tarafından öngörülmektedir. Bu durumda, rekabetçi piyasada oluşan fiyat sinyalleri orta/uzun vadeli üretim/iletim yatırım kararları için oldukça önemli bir girdidir. Benzer şekilde iletim/üretim yatırımları da sistemin yapısını değiştirdiği için fiyatları ve üretim/tüketim seviyelerini etkilemektedir. Dolayısıyla, orta ve uzun dönemli yatırım kararları ile kısa vadeli piyasa çıktılarının birbirleri ile etkileşim içinde olduğu açıktır. Bu sebeplerden, yeniden düzenlenen elektrik piyasalarında iletim/üretim yatırım modelleri ile piyasa denge modellerinin bütünleştirilmesi bir gereksinim haline gelmiştir. Bu çalışmada piyasa-takas dengesini öngörebilen üretim/iletim yatırım modelleri tanıtılacaktır. Bu bağlamda, yatırımcılar için büyük önem arz eden noktalardan birisi de çeşitli etkenlerin (örneğin piyasa gücü, iletim kısıtlılıkları, üretimdeki belirsizlikler, talep tepkisi ve belirsizlikleri gibi) piyasa fiyatı sinyali üzerindeki etkilerinin piyasa denge modelleri ile simüle edilmesidir. Karar verme süreçlerinde önemli roller oynayan bu modeller karmaşık piyasa dinamiğinin anlaşılması açısından da önemli bir yer tutmaktadır. Bu çalışmada önerilen modeller, hem geleceğe dönük yatırım planları açısından hem de bunların piyasaya etkileri ve piyasa oyuncularının karar verme süreçlerindeki sonuçları bakımından oldukça faydalı olabilecek ve piyasa oyuncularının kısa/orta/uzun vadeli kararlarına yardımcı olabilecek çözümlemeleri yapabilecektir. Bu tarz bütünleşik bir modelde ise iki- veya üç-seviyeli programlama problemleri oluşturulacak ve tamsayı kısıtlı karışık tamamlayıcılık ve denge kısıtlı matematiksel veya denge programları için kullanılan yöntemlerle yeniden formüle edilecektir. Bu yeni formülasyon ise tamsayı kısıtlı doğrusal programlama problemi olarak ifade edilebilmektedir. Bahsedilen modeller 9-baralı Türkiye elektrik iletim sistemi için uygulanacaktır. Bu modeller, şirketlerin ve tüketicilerin piyasadaki davranışlarını, denetleyici ve düzenleyici kurumun piyasa izleme/denetleme faaliyetlerini ve sistem işletmecisinin piyasayı ve sistemi gözlemleme ile işletme görevlerini analiz edebilmek üzere kullanılabilecektir. Anahtar Kelimeler: Elektrik piyasaları, iki- ve üç-seviyeli programlama problemleri, piyasa denge modeli, tamsayı kısıtlı karışık tamamlayıcılık problemi, üretim/iletim yatırım modelleri 2. Türkiye Elektrik Tedarik Sistemi için Olası Kapasite Gelişim Yörüngelerinin Analizi Gönenç Yücel, Boğaziçi Üniversitesi, Şirag Erkol Elektrik tedarik sistemleri (ETS) fevkalade önemli milli sosyo-teknik sistemler olup, bu sistemlerin gelişim ve performansları endüstriye güvenilir elektrik tedariği, enerjide dışa bağımlılık, çevresel kirlilik ve özellikle milli karbon salımları ile doğrudan ilişkilidir. Son 10 yıl içerisinde, ülkemiz ETS'i dikey olarak entegre bir sistemden liberal bir sisteme dönüşmekte ve bu dönüşümün çok ciddi etkileri olmaktadır. Öncelikle, sistem artık tek ve sistemin tümüne hakim, maliyet eniyilemesi yapan merkezi bir kamu kurumu tarafından yönetilmek yerine birçok bağımsız ve kar eniyilemesi hedefleyen ticari şirket tarafından yönetilir hale dönüşmüştür. Bu dönüşümün sis-temde oluşacak fiyatlar ve de uzun vadeli kapasite yatırımlarının nasıl şekilleneceği üzerinde ciddi etkileri olacağı öngörülmektedir. Bununla beraber, yakıt fiyatları ve tedarik güvenliği konusundaki kaygılar, özellikler ETS'nin yakıt karışımı ve kurulu kapasite olarak ne şekilde evrileceği hususunu önemli bir uzun vadeli politika problemi olarak ortaya çıkarmaktadır. Bu bağlamda, bu çalışmada Türkiye ETS'nin olası gelişim yörüngelerinin incelenmesine yönelik detaylı bir senaryo ve politika analizi yapılması hedeflenmiştir. Bu analizde birincil olarak arz-talep dengesi ve kapasite gelişimi, yakıt karışımındaki olası değişimler, ve de yenilenebilir üre-tim kapasitesinin gelişimine odaklanılmıştır. Söz konusu politika ve senaryo analizi için bir et-men-tabanlı benzetim modeli geliştirilmiş olup, söz konusu modelde elektrik piyasalarında yatırım ve üretim kararlarını veren tedarikçiler ayrık birer oyuncu olarak temsil edilmektedir. Talep tarafı ise, sezonluk yük-zaman eğrileri şeklinde temsil edilmiş olup, talepteki olası değişiklikler bu eğrilerin ortalama seviye ve de eğim parametrelerindeki değişiklikler şeklinde temsil edilmiştir. Yapısal ve davranışsal doğrulaması yapılan modelle yürütülen politika ve senaryo analizleri esas olarak yakıt fiyatlarındaki olası oynamalar, devlet tarafından verilecek yatırım destekleri, devlet destekli nükleer kapasite yatırımları, talep karakterindeki olası değişiklere odaklanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Etmen tabanlı benzetim, elektrik piyasaları, elektrik üretim kapasitesi, politika ve senaryo analizi 3. Türkiye’nin Elektrik Sektörü’ne Temel Yaklaşım Esin Tetik, Işık Üniversitesi 10 yılı aşkın süredir Türkiye, OECD ülkeleri arasında enerji talebindeki artışın en yüksek olduğu ülkelerden biridir. Ekonomik gelişmeler ve şehirleşme ile ortalama elektrik tüketiminde gözlenen büyüme hızı 2003-2012 yılları için değerlendirildiğinde gayrı-safi milli hasılanın büyüme hızını aşmıştır. Artan elektrik talebini karşılayabilmek için, elektrik üretim teknolojilerine gerekli yatırımın sağlanması gerekmektedir. Bu çalışmanın temel amacı, belirli zaman aralıklarında hangi teknoloji türlerine yatırım yapılması gerektiğinin belirlenmesidir. Türkiye elektrik sektöründe başı çeken teknolojiler hidrolik, linyit ve doğal gaz santralleri olmasına karşın jeotermal, güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının bu alanda oldukça geri kalmıştır. Bu sebepten,yüksek doğal gaz tüketimine bağlı olarak, Türkiye doğal gaz ithalatına bağımlı hale gelmiştir. Ancak, hidrolik ya da yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek bu duruma katkı sağlayacağı gibi elektrik üretiminden kaynaklanan sera gazı emisyonunu da azaltacaktır. Gündemdeki en önemli enerji yatırımı ise, Mersin ve Sinop illerinde kurulacak nükleer santrallerdir. Bu santraller ile doğal gaz ithalatının önüne geçilip, elektrik üretimindeki nükleer santral payının 5 yılda %5’ e çıkarılması hedeflenmektedir. Türkiye’nin gelecek enerji teknolojileri haritasını ortaya çıkarmak adına, var olan sistem referans enerji sistemi adı altına elektrik, taşıma, endüstri ve yerleşim sektörleri incelenerek modellenecektir. Oluşturulan baz senaryo üzerine çeşitli politikalara bağlı senaryolar oluşturularak, enerji güvenliğinin sağlanması, ithalata bağlılığın azaltılması ve CO2 salınımının azaltılması amaçlanacak ve bu politikaların elektrik sektörü yatırımlarına, fiyat dengelerine nasıl yansıyacağı incelenecektir. Çalışma, dinamik lineer programlama modeli olan TIMES ile sürdürülecektir. Türkiye’nin yakıt kullanımı ve altyapı sisteminden, son kullanıcı teknolojilerine ve enerji servisi tüketimine kadar tüm basamakları kapsayan bir TIMES veritabanı oluşturulacaktır. Elektrik talebi, 24 saatlik zaman dilimleri için 4 mevsim ve hafta içi–hafta sonu şeklinde gruplanarak detaylı incelenecektir. Veritabanı 20122062 yılları arasında 5 yıllık periyotlarda elektrik sektörünü tek bölge olarak ortaya koyacaktır. Çalışma sonucunda birincil kaynakların dağılımı, maliyet analizi, hangi teknolojilere ne zaman yatırım yapılacağına yönelik kararlar,olası elektrik fiyatları ve ilişkili sektörlere olan yansımaları incelenecektir. Anahtar Kelimeler: Enerji, elektrik, TIMES, yatırım 4. Türkiye Enerji Sektörünün TIMES Modelleme Sistemi ile İncelenmesi Mine Işık, Boğaziçi Üniversitesi, Gürkan Kumbaroğlu, İlhan Or, Kemal Sarıca, Gönenç Yücel Birleşmiş milletler tarafından kurulmuş olan IPPC (Hükümetlerarası İklim değişikliği Paneli) tarafından yapılmış olan öngörüler önlem alınmaksızın gerçekleşecek çoğu senaryoda tehlikeli iklim değişikliği eşiği olan 2 santigrat derecenin aşılacağı belirtilmiştir. Bu durumda mevcut durumu ve gerçekleşecek projeksiyonu ortaya koyabilmek oldukça önem kazanmaktadır. Bu çalışma kapsamında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından desteklenen Tübitak araştırma projesi kapsamında kurulmuş olan enerji ve çevre politikalarının oluşturulmasında stratejik destek verebilecek, uluslararası standardlarda en gelişkin modelleme yaklaşımlarının kullanıldığı, bir karar destek aracı oluşturulmuştur. Türkiye’yi temsil edecek şekilde ulusal enerji sektörünün kendine has karakteristikleri çerçevesinde enerji-çevre etkileşiminin gerçekçi ve detaylı incelenmesine katkı sağlamak üzere, gelişmiş ülkelerde yaygın olarak kullanımda olan Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) Enerji Teknolojileri Sistem Analizi Programı (ETSAP) kapsamında yeni geliştirilen TIMES (The Integrated MARKAL EFOM System) enerji-çevre modelleme sistemleri içerisinde çalışacak Amerika Birleşik Devletleri Çevre Koruma Ajansı (EPA) tarafından hazırlanmış veritabanı yerel yapıya ait bilgileri içerecek şekilde düzenlenmiştir. Oluşturulan model ile 2012-2062 yıllarını içeren 50 yıllık modelleme dönemi beşer senelik periyotlar halinde incelenerek en iyi çözüm bulunması amaçlanmaktadır. Sistemin ana hedefi toplam indirgenmiş maliyeti en küçüklemektir. En iyileme işi, her bir periyot için, incelenen beş farklı enerji talebini (tarım, konut, hizmet ile ulaştırma, endüstri sektörleri) karşılayabilecek, toplam en düşük maliyeti oluşturacak teknoloji (Sistemde enerji kaynaklarını işleyen, dönüştüren ve ileten her türlü mekanizmaya teknoloji denir. Model içerisinde maliyet, girdi ihtiyacı, verimlilik, yatırım ve işletme maliyeti, vs. gibi parametreler ile tanımlanmaktadırlar) ve kaynak kombinasyonuna ulaşılarak yapılmaktadır. Çalışma, Türkiye enerji sektörüne ait üretim yapısını ortaya koymakla birlikte, her bir talep sektörünü de detaylı olarak inceler. Model çıktıları enerji arzları, teknoloji seçeneklerine ait yatırım kararları ve ilgili maliyetlerdir. Buna ek olarak yapılmış olan enerji-çevre modellemesi ile enerji çevrimlerinden doğan emisyonlar emisyon faktörleri sayesinde hesaplanmış, modellerin içerdiği geri besleme ilişkileri sayesinde daha hassas ve kapsamlı senaryo ve politika analizleri gerçekleştirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Enerji, optimizasyon, sera gazı emisyonları PrE300 Davetli Oturum - Altı Sigma Perşembe 16:45-18:15, IE300 Küme: Kalite Yönetimi Oturum Başkanı: Akın Polat (SPAC Danışmanlık) 1. Tekstil Sektöründe Yalın 6 Sigma Uygulama Örneği: İpliği Boyalı Kumaşlarda KenarOrta Renk Farkının Azaltılması Metin Ayyıldız, Söktaş Dokuma İşletmeleri, Murat Keçeci Gömleklik kumaş üretiminde oldukça önemli paya sahip ipliği boyalı kumaşlarda kenar-orta-kenar (KOK) renk farkları oluşabilmektedir. Bu durum terbiye işlemlerinden sonra ortaya çıkmaktadır. Söz konusu problem kumaşın KOK arasındaki çözgü sıklık farkları ve atkı-çözgü ipliklerinde sebebi bilinmeyen renk değişimi şeklinde kendini göstermektedir. Üretim hattımızda KOK arasındaki renk farkı (DE) verileri Gamma dağılımı ile modellenerek süreç yeterliliği incelendiğinde %38’lik spekt-dışı oranıyla karşılaşılmıştır. İyileştirme potansiyellerinin 6 sigma metodolojisiyle incelenmesine karar verilmiştir. Projede ilk olarak hem sıklık farkını hem de renk farkını birlikte ifade edebilecek KOK farkı derecesi kavramı geliştirilmiş ve kullanılabilirliği ölçüm sistemi analiziyle ispatlanmıştır. Projenin tanımlanmasını takiben sürecin detay akış şemaları ve süreç haritası yapılarak tüm ürün karakteristikleri ve süreç parametreleri açıkça ortaya konmuştur. Problemin, gürültü değişkeni olan kumaş konstrüksiyonundan ve haşıl sökme uniformitesinden fazlasıyla etkilendiği grafik teknikler, hipotez testleri, binary-ordinal lojistik regresyon gibi analiz araçları kullanılarak tespit edilmiştir. Proses, merserize ve haşıl sökme alt süreçlerindeki girdi değişkenler ile yapılan 2 farklı deney tasarımıyla optimize edilmiştir. Süreç optimizasyonu sonrasında spekt dışı oranı, %4,5 seviyelerine düşürülerek kayda değer finansal kazanç elde edilmiştir. Ancak bu projede yapılan iyileştirmelerin finansal olarak ortaya konamayan müşteri memnuniyetine etkisi de oldukça yüksektir. İkinci kalite ve yeniden işlemelerin önemli ölçüde azalması sayesinde termin gecikmeleri ve potansiyel satış kayıpları önlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Lean six sigma, DMAIC, grafik analiz araçları, gage r&r, hipotez testleri, DOE, lojistik regresyon, IPK, süreç yeterlilik analizi, kalite ve süreç geliştirme, sürekli iyileştirme 2. Hizmet Sektöründe Altı Sigma; İzmir Alsancak Limanı Uygulaması Filiz Karadağ, Ege Üniversitesi Altı Sigma teknik olarak istatistik araçlarını temel almış, esas olarak üretim sektöründe ortaya atılıp ciddi başarılar elde etmiş olan ve artık günümüzde hizmet sektörü kalite geliştirmesinde de oldukça fazla başarı yakalamış bir yönetim şeklidir. Bu çalışmada amaç, her bakımdan Ege bölgesinin oldukça önemli bir limanı olan İzmir Alsancak Limanı’nda örnek bir Altı Sigma uygulaması sunmaktadır. Araştırmada Altı Sigma metodunun DMAIC (Define, Measure, Analyse, Improve, Control) aşamalarından sadece ilk üçü olan, tanımlama, ölçme ve analiz aşaması kullanılmıştır. Burada, hizmet kalitesini etkileyen problem tespiti ve bu probleme en çok etki eden diğer sorunları istatistiksel analizlerle belirleyip, belli önerilerde bulunmak amaçlanmıştır. Tanımlama aşamasında, alanında uzman kişilerle yapılan beyin fırtınası ile limana gelen gemilerin bekleme sürelerine ilişkin bir problem tespiti yapılmıştır. Ölçme aşamasında bu sürece ilişkin, hem liman operasyon personeline hem de acentelere yöneltilmek üzere iki farklı ölçek geliştirilmiştir. Hazırlanan bu anketlerle veriler, bire bir görüşmeler yapılarak toplanmıştır. Bu veriler analiz aşamasında ki-kare analizi, pareto analizi, kılçık diyagramı, faktör analizi gibi belli istatistiksel analizlere tabi tutulmuş ve gemilerin bekleme sürelerine en çok etki eden sorunlar belirlenmeye çalışılmıştır. Çalışma İzmir Alsancak Limanı hizmet kalitesinin genel bir çerçevesini çıkarmış ve gelecekte yapılabilecek Altı Sigma projeleri için olası öneriler sunmuştur. Ayrıca bu çalışma, İzmir Alsancak Limanı hizmet kalitesi için uygulanmış olan ilk Altı Sigma çalışması olması bakımından önemlidir. Anahtar Kelimeler: Altı sigma, liman, hizmet kalitesi 3. TÖAİK-Düğme Kopma Şikayetinin Giderilmesi Serpil Yakut, Yataş Grup Yataş’ta tüketicinin sesini dinlemek ve sorunlarına hızlı çözüm üretmek bir kültürdür. Bu felsefe ile tüketicilerimizin birinci sıradaki şikâyeti olan “Düğme Kopma” problemini ele almak kaçınılmazdı. Yalın dönüşümünü yıllar önce başlatmış bir firma olarak problemi çözme yönünde yaklaşımımız ebetteki TÖAİK yolundan geçiyordu. Çözüme ilk ulaştığımızı düşündüğümüzde TÖAİK döngüsünün “Kontrol” aşamasındaydık ve müşterinin sesi, balık kılçığı, kök neden analizi ve O/S kaizen gibi yöntemler uygulamıştık ve iyi sonuçların oluşacağından emindik. Ama sonuçlar istediğimiz seviyede olmayınca TÖAİK döngüsünün ilk aşaması olan “Tanımlama” safhasında sorunlarımızla tekrar baş başa kaldık. Müşterinin sesini bir daha dinledik ve farklı analizler yapmamız gerektiğini anladık, ekiplerimiz yeni O/S kaizenler önerdiler, deneylerimizi geliştirdik, DOE analizleri yaptık ve yeni iyileştirmelerle sorunları bir daha yenmeye çalıştık… Ve başardık. Çözüme ulaşırken müşteri kanadındaki hedefimiz prestij kaybının önüne geçmek ve satış sonrası hizmetlerin en büyük gider kalemini yok etmek iken, işletme içi hedefimiz sorunlara kayıtsız kalmayan düşünen ve fikir üreten insan potansiyelini ortaya çıkarmaktı. Bugün ise yıllık 85.000 TL /yıl kazanç ile kontrol safhasındayız ve sabırsızlıkla TÖAİK döngüsünün başına döneceğimiz günü bekliyoruz. Anahtar Kelimeler: TÖAİK-problem çözme teknikleri 4. Yalın Altı Sigma Sürekli İyileştirme ve Geliştirme Sistemlerinin Endüstri Uygulama Deneyimleri Akın Polat, SPAC Danışmanlık Özellikle Endüstriyel üretim tesislerinde hataların azaltılması, müşteri memnuniyeti, verimlilik artışı ve kalite artışı sağlayarak rekabetçi yeteneklerini geliştirmek isteyen kurum ve kuruluşlar Yalın Altı Sigma adı ile bilinen metodolojiden faydalanmaktadır. Kısaca DMAIC olarak bilinen metodolojinin her bir aşamasında özellikle Endüstri Mühendislerinin alanına giren bir çok bilimsel araç ve teknik kullanılmaktadır. Metodoloji kapsamında yer alan araçların (VOC, VOB, VSM, Ölçüm Sistem Yeterlilik Analizleri, Yeterlilik Analizleri, Grafiksel Teknikler, Anova, Regresyon, Deney Tasarımı, İPK...) katma değerli bir şekilde kullanımı için gerekli şartlar nasıl sağlanmalıdır. Başarılı ve sürdürülebilir bir uygulama için nelere dikkat edilmelidir. Uygulamada kullanılacak temel yol haritası ve bunun her bir kurum için nasıl özelleştirileceğine dair denetimler, başarı ve başarısızlık tecrübeleri sunulacaktır. Anahtar Kelimeler: Yalın, altı sigma, deney tasarımı, TPM PrE227 Davetli Oturum - İnsani Yardım Lojistiği VI Perşembe 16:45-18:15, IE227 Küme: İnsani Yardım Lojistiği Oturum Başkanı: Ömer Burak Kınay (Bilkent Üniversitesi) 1. İnsani Yardım Lojistiğinde Modeller, Çözüm Yöntemleri ve Bilgi Sistemlerinin Kullanımı Mustafa Alp Ertem, Çankaya Üniversitesi, Linet Özdamar Bu çalışmada afet planlama döngüsünün müdahale ve toparlanma evreleriyle ilgili yayınlar ve uygulamalar taranmıştır. İlgili matematiksel modeller araç ve ağ gösterim yapıları ile işlevsellikleri açısından sınıflandırılmıştır. Bu sınıflandırmada ortaya çıkan özellikler ile model büyüklüğü arasındaki ilişkiler tartışılmıştır. Bu yayın taramasında matematiksel modellerin amaç fonksiyonları, kısıtları ve yapıları ile birlikte çözüm yöntemlerine ilişkin de detaylar sunulmuştur. Ayrıca, insani yardım lojistiğinde geliştirilen modellerin ve çözüm yöntemlerinin gerçek hayatta kullanılmaları için vazgeçilmez olan bilgi sistemleri ve teknolojilerinin mevcut uygulamalarından bahsedilmiştir. Bu çalışma TÜBİTAK tarafından 110M578 ve 113M493 nolu projelerle kısmen desteklenmiştir Anahtar Kelimeler: İnsani yardım lojistiği, modelleme yaklaşımları, bilgi sistemleri 2. Çoklu Talep Sınıfları Altında Bozulabilir İnsani Yardım Ürünü Dağıtımı Melih Çelik, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Özlem Ergün, Julia Swann Kan ve aşı gibi bozulabilir insani yardım ürünlerine olan talep, duyulan ihtiyaç miktarı bakımından farklı sınıflara ayrılabilir. Örneğin, bazı aşı kampanyalarında çocuklar ve yaşlılar öncelikli gruplar olarak belirlenir. Gelişmekte olan ülkelerde bu tür ürünler genellikle merkezi bir depodan farklı coğrafi noktalardaki talep birimlerine dağıtılmaktadır. Tedarik edilen miktarın talebin çok altında olduğu, talebin belirsizliği ve ulaşım alt yapısının yetersizliği düşünüldüğünde, ürünlerin etkin ve verimli olarak talep birimlerine paylaştırılması ve dağıtılması büyük önem kazanmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde bir merkezden bozulabilir insani yardım ürünü dağıtımını ele alan bu çalışmada, belirsizlik altında her biri birçok talep sınıfına hizmet eden talep birimlerine ürünlerin paylaştırılması problemi üzerinde durulmaktadır. Karşılanan her talep, sınıfına göre birim fayda getirmekte, kullanılmayan her ürün için de birim fayda kaybı gerçekleşmektedir. Bu koşullar altında amaç, beklenen net faydanın ençoklanmasıdır. Talep birimlerinin farklı sınıfların taleplerini karşılama politikası (örneğin yüksek talep sınıflarının önceliklendirilmesi, talebin geliş sırasına göre karşılanması gibi) gözetilerek her talep birimine gönderilecek miktarlar gazete satıcısı problemiyle ilintili yöntemler kullanılarak belirlenir. Çalışmada ayrıca, analitik yöntemler ve ABD'deki 2009 H1N1 aşısı dağıtımını inceleyen sayısal deneyler kullanılarak sistemin yapısal analizi yapılmaktadır. Bu analiz kapsamında farklı talep karşılama politikalarının göreli performansları, talep noktalarının özerkleştirilmesinin ve paylaştırmanın yapılmasında talep karşılama politikalarının merkez tarafından doğru bilinmesinin etkileri incelenmektedir. Anahtar Kelimeler: Bozulabilir ürünler, çoklu talep sınıfları, gazete satıcısı problemi, çok katmanlı tedarik zincirleri 3. Barınak Yer Seçimi ve Tahliye Planlamasında Rassal Rogramlama Yaklaşımı Vedat Bayram, Bilkent Üniversitesi, Hande Yaman İster doğal ister insan kaynaklı olsun, felaketler insanlık için ciddi bir risk teşkil etmektedir. Felaket bölgesinin tahliye edilmesi çok sık kullanılan bir felaket yönetim stratejisidir. Felaketlerin ne zaman, nerede ve ne kadar güçlü bir etkiyle meydana geleceğini tahmin etmek kolay olmadığından, tahliye talebinin ne olacağına yönelik önemli bir belirsizlik söz konusudur. Yol ağındaki yolların kapasite kaybetmesi ya da tamamen kapanması çok yüksek bir olasılıkla gerçekleşebilecek bir durumdur. Benzer şekilde önceden belirlenen ve/veya inşa edilen barınaklar da felaketten etkilenebilir. Biz barınakların yerlerini ve sayısını belirleyen ve felaketzedeleri belli bir tolerans sınırı içinde en yakın barınaklara ve bu barınaklara giden en kısa yollara atayan ve böylece toplam tahliye zamanını enazlayan bir model öneriyoruz. Modelimizin çözümü etkin ve aynı zamanda adil bir tahliye planı ortaya koymaktadır. Bu çalışmayı, senaryo tabanlı iki-aşamalı bir rassal tahliye modeli ile geliştiriyoruz. Modelimizde, tahliye talebi, yol ağındaki kapasite kayıpları ve bazı yolların tamamen kapanması ve barınakların zarar görmesi konularındaki belirsizliği dikkate alıyoruz. Rassal bir tahliye problemini daha gerçekçi olarak modelleyebilmek için mümkün olan her senaryonun dikkate alınması gerekmektedir. Senaryo ağacı büyüdükçe, geliştirdiğimiz genişletilmiş formülasyon mantıklı sürelerde çözülemeyebilir, hatta bazı durumlarda hiç çözülemeyebilir. Çok büyük sayıda senaryoyu dikkate alan bir tahliye planlama problemini çözebilen, Benders çözümlemesi tabanlı bir yaklaşım geliştiriyor ve algoritmamızı hızlandıracak yöntemleri araştırıyoruz. Bu araştırma, TÜBİTAK tarafından desteklenmektedir (proje nu. 213M434). Anahtar Kelimeler: Felaket yönetimi, tahliye, barınak yer seçimi, trafik yönetimi, rassal optimization, benders çözümlemesi, ikinci seviye konik programlama 4. Afet Yönetiminde Hazırlık Süreçlerinde Rassallığın Etkisi: Barınak Yer Seçimi Problemine Uyarlanması Ömer Burak Kınay, Bilkent Üniversitesi, Isabel Correia, Bahar Kara, Francisco Saldanha-DaGama Afet yardımı hazırlık sürecinde karşılaşılan, afet sonrasında evlerini kaybeden insanlar için barınak alanları seçme problemi en önemli tesis yerleşim problemlerinden birisidir. Bu problem literatürde barınak alanı yerleşim problemi olarak bilinmektedir. (Altay ve Green, 2006) Barınak alanları için uygun olan bölgelerin belirlenmesi afet gerçekleşmeden önce yapılmaktadır. Yine de, afet çeşidi ve şiddetine göre afetzede sayısı önemli değişiklikler gösterebileceğinden barınaklar için ortaya çıkan talepler ciddi değişiklikler gösterebilir. Bu nedenle, geliştirilecek modeller ve planlar ortaya çıkabilecek belirsizlikleri de içerecek şekilde olmalıdır. Bu çalışmanın amacı, barınak alanı yerleşim problemine talep değişkenliğini de eklemektir. Bu muhtemel değişkenlik, bir barınak alanının kapasitesinin ve o alana barınak yerleştirilebilmesi için gereken minimum kullanım oranının olasılıksal kısıtlarla ifade edildiği bir rastlantısal kısıtlı model ile tanımlanmıştır. Bazı varsayımlar altında problem, deterministik karışık tamsayı doğrusal olmayan programlama modeli biçiminde yazılabilmektedir. Bu yeni problem için iki adet yaklaşım yöntemi geliştirilmiştir. Çalışma kapsamında süresince, muhtemel doğal afetlerin şiddetine göre probleme dair farklı örnekler ve farklı merkezler ele alınacaktır. Bu veriler, Kılcı ve diğerlerinin (2015) kullandığı, İstanbul Kartal bölgesine dair veri kümeleri arasından oluşturulacaktır. Modelin detayları ve gerçek veriler üzerindeki çözüm performansları sunum sırasında tartışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Barınak alanı(çadırkent) yerleşim, insani yardım lojistiği, afet planlama, rastlantısal optimizasyon PrE311 Davetli Oturum - Doğal Kaynaklar, Ekosistem ve Ekonomi Perşembe 16:45-18:15, IE311 Küme: Doğal Kaynaklar Yönetiminde YAEM Oturum Başkanı: Hayri Önal (Illinois Üniversitesi) 1. Türkiye Yerli Koyun Irklarının Koruma Önceliklendirilmesinde Genetik Çeşitlilik ve Verim Özelliklerinin Kullanımı Sinan Can Acan, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, İnci Togan Çalışmanın ilk kısmında 13 Türk Koyun ırkının (n=628) örnekleri, 19 mikrosatelit lokusu baz alınarak incelenmiş ve çeşitli istatistiksel yöntemler kullanılarak karakterize edilmiştir. Düşük Fst değerleri ve Structure analizleri yerli Türk koyun ırkları arasındaki karışım derecesini göstermiştir. İvesi ve Sakız ırkları görece farklı olarak öne çıkmışlardır. Çalışmanın ikinci kısmında genetik karakterler temel alınarak, dört farklı yaklaşımla koruma çalışmalarında önceliklendirme yapılmıştır. İvesi, Sakız, Karayaka, Kıvırcık, Hemşin ve Orta Anadolu'dan bir ırkın korunması ile ideal genetik çeşitliliğin korunabileceği kararına varılmıştır. Çalışmanın son kısmında ise ırkların göreceli nesil tükenme riskleri ve verim özellikleri saha uzmanları tarafından cevaplanan anketlerle toplanmış ve genetik etmenlerle birlikte farklı senaryolarda ırkların faydalarını ölçmekte kullanılmıştır. Bu yaklaşımda da Norduz, Akkaraman, Sakız, İvesi ve Hemşin ırklarının korunan ırklar kümesinde kalmasına karar verilmiştir. Sunulan çalışmada Türk yerli koyun ırklarının bazı genetik özellikleri belirlenerek, uzun dönemli sürdürülebilir koruma çalışmalarında ırkların önceliklendirilebilmeleri için genetik verilerin yanı sıra risklerin ve ırkların meziyetlerinin gerekliliği vurgulanmıştır. Anahtar Kelimeler: Fayda, genetik çeşitlilik, koruma önceliklendirme, yerli Türk koyun ırkları 2. Öncelikli Koruma Alanlarının Belirlenmesinde Optimizasyon Hayri Önal, Illinois Üniversitesi, Yicheng Wang Tarımsal üretimin artması ve șehirleșme nedeniyle insanların kullanımına ayrılan alanlar arttıkça diğer canlı türlerinin doğal yașama ortamları o ölçüde azaldı. Bu nedenle hızla kaybolan biyoçeșitlilik dünyanın pek çok yerinde özel koruma alanlarının yaratılması ve geliștirilmesi ile önlenmeye calıșılıyor. Biyoçeșitliliğin ve ekosistemlerin korunması için ayrılan finansal kaynaklar son derece kısıtlı olduğundan bu kaynakların en iyi ve ekonomik kullanımı önemli bir problem olarak karșımıza çıkıyor. Son otuz yıl içinde öncelikli koruma alanlarının belirlenmesinde tatmin edici çözümler üreten sezgisel yöntemler ve en iyi çözümler üreten matematiksel programlama yöntemleri, özellikle doğrusal tamsayılı programlama, yaygın olarak kullanıldı. Öncelikli alanlar belirlenirken her alanın ekosistem koruma amacına katkısı ve finansal maliyeti kadar bu alanların birbirleriyle olan yakınlık ve bitișiklik ilișkileri, alan yoğunlugu, ve seçilen alanların yapısal ve fonksiyonel bağlantısı da etkin bir koruma planı için ekolojik nedenlerle aranan hatta vazgeçilmez özellikler olarak kabul edilmektedir. Bu özelliklerin matematiksel programlama ile modellenmesi oldukça karmașık teknikler ve büyük ölçekli modeller gerektirir. Bu tur tamsayılı programlama modellerinin sayısal çözümü genellikle zor olmasına rağmen son yıllarda hem modelleme tekniklerinde hem de optimizasyon yazılımındaki gelișmeler oldukça büyük ölçekli problemleri çözmemizi mümkün hale getirdi. Bu bildiride bu amaca yönelik olarak geliştirilmiş olan modellerden bazı örnekler kısaca özetlendikten sonra alan yoğunluğu, alan sürekliliği ve fonksiyonel bağlantının ele alındığı bir doğrusal tamsayılı programlama modeli, ve bu modeli gerçek bir veri tabanına uygulayarak yaratılan optimum alan seçimi örnekleri sunulacaktır. Anahtar Kelimeler: Doğa koruma, alan seçimi, tamsayılı optimizasyon 3. Önemli Doğa Alanları ve Toplum Temelli Doğa Koruma Ayşe Sargın, Doğa Derneği Önemli Doğa Alanı" (ÖDA) kavramı doğadaki canlı türlerinin nesillerini sürdürebilmeleri için özel önem taşıyan coğrafyaları tanımlar. ÖDA kriterleri bu güne kadar geliştirilmiş en bütüncül ve kolayca uygulanabilen korunan alan tanımlama yöntemi olarak kabul edilmektedir. Doğa Derneği uluslararası bir bilim ekibi ile birlikte Önemli Doğa Alanları yöntemini geliştirdi ve bu yöntemin ülke ölçeğinde ilk uygulaması Türkiye’de gerçekleşti. Ufku, doğanın korunmasını gerektirmeyecek bir yaşam kültürünün benimsendiği bir dünyaya ulaşmak ve hedefi doğanın haklarını korumak olan Doğa Derneği, aynı zamanda, 120 ülkedeki ortakları ile dünyanın en geniş doğa koruma ağı olan Dünya Kuşları Koruma Kurumu’nun (BirdLife International) Türkiye ortağı. Doğa Derneği, Türkiye’nin 305 Önemli Doğa Alanı’nda tür ve habitat koruma çalışmalarını yerel halkla birlikte sürdürüyor. Doğa Derneği, doğa koruma çalışmalarında doğa ile uyumlu geleneksel ya da yeni yaşam biçimlerinin desteklenmesine dayalı toplum temelli koruma yaklaşımını benimsiyor. Bu çalışmada, ÖDA kavramı, Türkiye’nin doğasının güncel durumu, Doğa Derneği’nin koruma çalışmaları ve toplum temelli koruma yaklaşımı sunulacaktır. Anahtar Kelimeler: Önemli doğa alanı, biyoçeşitlilik, toplum temelli doğa koruma 4. Video Gösterimi, Ayşe Sargın, Doğa Derneği PrE103 Oturum - Veri Analizi VIII Perşembe 16:45-18:15, IE103 Küme: Veri Analizi Oturum Başkanı: Sinem Kulluk (Erciyes Üniversitesi) 1. KOBİ’lerde Maliyet Muhasebesi için Üretimden Veri Toplama Uygulaması Ümit Yalçın, Balıkesir Üniversitesi, Mustafa Çetin, Aslan Deniz Karaoğlan Faaliyet tabanlı maliyetleme sistemi, ABD’de ve Avrupa da büyük ilgi gören maliyet muhasebesi tekniklerindendir. Türkiye açısından oldukça yeni olan bu sistemin amacı birim maliyetlerinin daha sağlıklı hesaplanmasıdır. Ekonomik ve teknolojik alanlardaki hızlı gelişmeler nedeniyle geleneksel maliyetleme tekniklerinin yeni üretim sistemlerine uyum sağlamadığı ve yetersiz kaldığı tartışılmaktadır. Globalleşen dünyada işletmelerimizin pazarlarda rekabet güçlerini arttırabilmek için daha sağlıklı maliyet bilgilerine sahip olması bir ihtiyaç olarak karşımızdadır. Büyük ölçekli işletmeler yeterli kaynak ayırarak bu tür sistemleri bünyelerine kazandırabilmekte ancak KOBİ’ler üretim hatlarından sağlıklı bilgiyi toplamakta halen zorluk çekmektedirler. Bu çalışma ile, KOBİ’ler için üretim hattından veri toplamaya yönelik bir sistem kurulmuş ve elde edilen verilerin faaliyet tabanlı maliyet muhasebesine kaynak sağlaması amaçlanmıştır. Php yazılım dili ve MySQL Veri Tabanı Yönetim Sistemi kullanılarak web tabanlı bir yazılım geliştirilmiş ve iş emirleri oluşturulmuştur. Üretim hattına yerleştirilen Dokunmatik Endüstriyel PC’ler yardımıyla personelin üretim verilerini tam zamanında (online) olarak sisteme girmeleri sağlanmış ve elde edilen verilerle Online Üretim takibi, İş Emri (Sipariş) bazında İşçilik, Enerji, Duruş süreleri ve maliyet raporları, İş Merkezlerinin Kapasite Kullanım oranları gibi verilerin sağlıklı şekilde alınması sağlanmıştır. Aslında bu çalışmada anlatılanlar, bütün olarak kurulmakta olan bir ERP’nin (Enterprise Resource Planning- Kurumsal Kaynak Planlaması) parçasıdır ve işletmenin tüm faaliyetleri ile entegre çalışabilmektedir. Anahtar Kelimeler: Kobi, erp, veri toplama 2. Adaptif Elastik Net (AEN) ve Bilgi Karmaşıklığı Kriteri (ICOMP) ile Hisse Senedi Getirilerinin Öngörü Modellemesi: Tokyo Hisse Senedi Fiyat Endeksi (TOPIX) Örneği Esra Pamukçu, Fırat Üniversitesi, Hamparsum Bozdoğan Bu çalışmada, Tokyo Hisse Senedi Fiyat Endeksi (TOPIX)’den elde edilen hisse senedi getirilerine ait yüksek boyutlu ve sınırlı örnekleme sahip veri setinde, en iyi hisse getirilerine sahip firmaları belirlemek ve tahmin edebilmek için, yeni bir Adaptif Elastik Net (AEN) modellemesi geliştirilmiş ve tanıtılmıştır. Çalışmada kullanılan veri seti, Ocak 1991-Aralık 1992 arasında n=24 ay süre ile, Tokyo menkul kıymetler borsasının ilk seansında işlem gören p=1440 firmanın hisse senedi fiyatlarından oluşmaktadır. Bu nedenle söz konusu veri seti 24x1440 boyutlarında olup aşırı derecede küçük örneklem problemine sahiptir (n<<p). Bu yapıdaki veri setlerinde X'X matrisi tam ranklı olmadığı için singüler bir yapıya sahip olur ve tersi hesaplanamaz. Elastik Net, literatürde inanılan ve iddia edilen düşüncenin tersine, yüksek boyutlu bu yapıdaki veri setlerinde meydana gelen kovaryans probleminin üstesinden gelememektedir. Bu çalışmada, yüksek boyutlu veri setlerinde Elastik Net yapısı içerisinde, kovaryans yapısındaki dejenerasyonun önüne geçmek için literatürde ilk defa Hibritleştirilmiş Kovaryans Tahmini (Hybridized Covariance Estimation-HCE) kullanımı önerilmiştir. Model Seçim kriterleri olarak, klasik Akaike Bilgi Kriteri (AIC), Bozdoğan tarafından önerilen Tutarlı Akaike Bilgi Kriteri (CAIC) ve yine Bozdoğan tarafından önerilen Bilgi Karmaşıklığı Kriteri ICOMP’ın hatalı model belirlenmesine karşı dayanıklı olan formu ICOMP_MISS kullanılmıştır. Önerilen yöntemin performansı öncelikle simülasyon çalışması ile ortaya koyulmuştur. Bu amaçla yüksek derecede korelasyonlu yapıya sahip benzetim verileri üzerinde farklı hibritleştirilmiş tahmin ediciler altında kurulan regresyon modeline karşı adaptif elastik net kullanılarak, tahminlerin hata kareler ortalamaları karşılaştırılmıştır. Elde edilen sayısal sonuçlar yöntemin faydasını, esnekliğini ve çok yönlülüğünü ortaya koymaktadır. Anahtar Kelimeler: Hisse senedi getirisi, adaptif elastik net, değişken seçimi, bilgi karmaşıklığı kriteri 3. Entropi ve Genetik Algoritmaları Kullanarak Veri Kümelerinden Bilgi Keşfi Ömer Akgöbek, Zirve Üniversitesi, Ercan Öztemel Sınırlandırma, bilgi kazancı ve karar verme alanlarında yaygın olarak uygulanan veri madenciliği tekniklerinden biridir. Sınıflandırma, sınıfı önceden belli olan ve tanımlanmış mevcut verilerden yararlanarak sınıfı belli olmayan verilerin sınıfını tahmin etmek için kullanılan bir modeldir. Sınıflandırma yardımıyla büyük veri kümelerinden anlamlı bilgiler elde etmek ve bu bilgileri genellemek mümkündür. Bu çalışmada büyük veri kümelerinden anlamlı kurallar elde etmek için entropi ölçüsü ve genetik algoritmaları beraber kullanılarak veri kümeleri sınıflandırılmaktadır. Metodun başarısını test etmek amacıyla UCI veritabanından alınan farklı özelliklerde ve büyüklükte çoklu‐sınıf değerlerinden oluşan beş adet veri seti seçilmiş ve diğer algoritmalarla test edilmiştir. Test veri setleri üzerinde yapılan deneysel çalışmalar ve diğer bazı kural üretme algoritmaları ile yapılan karşılaştırmalar genetik algoritmalar ile birlikte entropi ölçüsünün kullanılması durumunda önerilen metodun daha yüksek doğrulukla sınıflandırma yaptığını ve daha az sayıda kural ürettiğini göstermiştir. Anahtar Kelimeler: Entropi, genetik algoritmalar, kural üretme, sınıflandırma 4. DIFACONN-Miner II: Eşzamanlı Nitelik Seçimi ve Kural Çıkarımı Sinem Kulluk, Erciyes Üniversitesi, Lale Özbakır, Adil Baykasoğlu Nitelik seçimi, veri analizi ve bilgi çıkarım süreci için önemli bir adımdır. Nitelik seçiminde temel amaç, nitelik sayısını azaltarak sınıflandırma doğruluğunu en büyüklemektir. Bu çalışmada, yazarlar tarafından geçmiş yıllarda ortaya atılan ve sınıflandırma problemlerinde etkin sonuçlar veren DIFACONN-miner algoritmasının performansını daha da artırmak amacıyla nitelik seçimi fonksiyonu algoritmaya eklenerek DIFACONN-miner II algoritması geliştirilmiştir. DIFACONN-miner algoritmasındaki temel düşünce, diferansiyel gelişim algoritmasını yapay sinir ağlarının eğitiminde, tur atan karınca koloni optimizasyonu algoritmasını ise eğitimle eşzamanlı olarak sınıflandırma kuralları çıkarmak için kullanmaktır. Dolayısıyla algoritma, bir kural çıkarım algoritması olmaktan ziyade, bir kural üretim algoritması olarak görülebilir. DIFACONN-miner II algoritmasında genetik algoritmalar ile nitelik seçimi fonksiyonu orijinal DIFACONNminer algoritmasına dış katman olarak eklenmiştir. Algoritma bu haliyle iç içe geçmiş üç yapıdan oluşmaktadır. En dış yapıda nitelik seçimi için genetik algoritma, onun içinde ilgili nitelik kombinasyonu için yapay sinir ağlarının eğitiminde diferansiyel gelişim algoritması ve en içyapıda elde edilen her bir yapay sinir ağı ağırlıklarından kural çıkarmakta tur atan karınca koloni optimizasyonu algoritması kullanılmaktadır. Genetik algoritmalarla nitelik bileşkelerinin uygunluğu, nitelik sayısı ve doğruluk amaçlarını kapsayan çoklu amaç yapısı ile değerlendirilmektedir. Diferansiyel gelişim algoritması ile eğitilen yapay sinir ağının performansı doğruluk, kural sayısı ve yapay sinir ağı hatasını kapsayan yine çoklu amaç değerlendirme yapısı ile ele alınmaktadır. En iç katmanda yer alan kural çıkarımında ise duyarlılık ve belirlilik ölçütlerine dayanan bir uygunluk fonksiyonu kullanılmıştır. Böylece etkin bir sınıflandırma yöntemi olan DIFACONN-miner algoritmasına, nitelik seçiminin entegrasyonu ile sınıflandırma problemlerine bütünsel bir çözüm yaklaşımı önerilmiştir. Sınıflandırma referans veri kümeleri üzerinde yapılan deneysel çalışmalar geliştirilen algoritmanın etkin sonuçlar üretebildiğini göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Kural çıkarımı, nitelik seçimi, sınıflandırma, veri madenciliği PrE306 Oturum - İnternet ve Sosyal Ağlar Perşembe 16:45-18:15, IE306 Küme: Bilgi Sistemleri Yönetimi Oturum Başkanı: Barış Özkan (Ondokuz Mayıs Üniversitesi) 1. Kablosuz Çoklu Ortam Algılayıcı Ağlarda Genel Amaçlı Grafik İşlemci Birimi (GPGPU) Temelli Monte Carlo Simülasyonu ile Güvenilirlik Tahmini Ömer Özkan, Hava Harp Okulu, Murat Ermiş, İlker Bekmezci Kablosuz Çoklu Ortam Algılayıcı Ağlar (KÇOAA; Wireless Multimedia Sensor Networks) birbiriyle kablosuz olarak bağlantılı olan ve bulunduğu ortamdan video, ses, resim gibi verileri toplayabilen küçük cihazların oluşturduğu ağ yapılarıdır. KÇOAA'lar; kanun güçleri, halk olayları, özel girişimler ve ülke sınırları için ortam gözetleme, trafik kazaları ve ihlalleri ile hırsızlık gibi olayları kaydetme, hastaların sağlık durumlarını gözetleme, birey ve araçların takibi, akıllı evler ile endüstriyel proses kontrolü gibi pek çok farklı uygulama ile askeri, trafik, sağlık, emniyet ve sanayi gibi pek çok farklı alanda kullanılabilmektedir. Bu ağ yapılarının tasarımında; bağlanabilirlik, kapsama, maliyet, enerji tüketimi, güvenilirlik gibi hususlar öne çıkmaktadır. Bu çalışmada, düşman bölgesinin keşfi amacıyla kullanılan KÇOAA'nın güvenilirlik değerinin, Genel Amaçlı Grafik İşlemci Birimi (GPGPU; General Purpose Graphical Processing Unit) temelli Monte Carlo simülasyonu ile tahmini gerçekleştirilmiştir. Bir ağın güvenilirlik hesabı NP-zor bir problem olup literatürde bu hesabı yapmak için kesin hesap yapan, sınır hesabı yapan ve tahmin eden yöntemler olmak üzere 3 farklı yöntem grubu bulunmaktadır. Yine NP-zor bir problem olan KÇOAA gibi karmaşık ağların tasarımı yapılırken ise, ağ güvenilirliği hususu da amaç fonksiyonunda veya kısıtlar içerisinde hesaplanmak istendiğinde, kesin yöntemler kullanmak veya sınır hesapları yapmak yerine ağ güvenilirliği tahmininin hızlı bir şekilde yapılması önem kazanmaktadır. Özellikle bu problemlerin çözümünde ileri sezgisel yöntemler gibi iteratif yöntemler kullanıldığında her iterasyonda aday ağ yapılarının güvenilirliğini hesaplamak ciddi zaman gerektirmektedir. Bu çalışmanın temel amacı, ağ güvenilirliği hesabını GPGPU temelli Monte Carlo (MC) simülasyonu ile yaparak bu süreci hızlandırmaktır. Çalışmada farklı ağ yapıları için oluşturulan örneklerin ağ güvenilirliği tahminleri; tekli Merkezi İşlemci Birimi (CPU; Central Processing Unit), çoklu CPU ve tekli GPGPU ortamlarında yapılarak süreler açısından karşılaştırmalar yapılmıştır. MC simülasyonu MATLAB yazılımında tasarlanmış olup sonuçlara göre GPGPU ortamı önemli oranda süre avantajı sağlamaktadır. Anahtar Kelimeler: Ağ güvenilirliği, genel amaçlı grafik işlemci birimi, kablosuz çoklu ortam algılayıcı ağlar, monte carlo 2. Arama Motoru Optimizasyonu ile Türkiye’deki Endüstri Mühendisliği Bölümü Web Sitelerinin İncelenmesi Barış Özkan, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Eren Özceylan Arama motorları, internette yer alan sitelerin içeriklerine göre kayıt altına alınarak arşivlendiği, listelendiği ve kullanıcıların yapmış olduğu arama sorgularına en hızlı ve en doğru şekilde sonuç vermeyi amaçlayan yazılımlar ve web siteleridir. Arama motoru optimizasyonu (AMO) ise site veya sayfaların arama motorları tarafından daha kolay bulunup indekslenmesi ve sonuç sayfalarında üst sıralarda çıkmasını sağlamak amacıyla site veya sayfalarda bazı teknik düzenlemeler yapılmasıdır. Üniversite bölümlerinin web siteleri de çok çeşitte içerik (yazılar, dosyalar, videolar, resimler vb.) ihtiva ettiğinden dolayı kullanıcıların yaptıkları araştırmalarda aranan anahtar kelime ile ilgili üst sıralarda çıkması ilgili bölümün erişilebilirliği ve tanınırlığı açısından istenen bir durumdur. Bu çalışmada Türkiye’deki 70 adet Endüstri Mühendisliği Bölümüne ait web sitesi arama motoru optimizasyonu açısından incelenmiş ve endüstri mühendisliği ile ilgili çeşitli anahtar kelimeler altında bölüm web sitelerinin sıralamaları araştırılmıştır. Sonuç olarak da, bölüm web siteleri tasarımcılarına arama motoru optimizasyonu ile ilgili önerilerde bulunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Arama motoru optimizasyonu, endüstri mühendisliği, web sitesi 3 12 Eylül Cuma Sunum Özetleri 3.1 Oturum Kümeleri Çizelgesi Salon 8:45 10:15 CmA 10:30 12:00 CmB 13:15 14:45 CmC 15:00-16:30 CmD 16:45-18:15 CmE IE104 Çok Kriterli Karar Verme Çok Kriterli Karar Verme Çok Kriterli Karar Verme Çok Kriterli Karar Verme Modern İmalat Sistemleri IE102 Optimizasyon Optimizasyon Optimizasyon Optimizasyon Optimizasyon MM25 Optimizasyon Üretim Yönetimi Optimizasyon Üretim Yönetimi Optimizasyon Üretim Yönetimi Optimizasyon Üretim Yönetimi Optimizasyon Üretim Yönetimi Modern İmalat Yer Seçimi ve Lojistik Enerji Yönetimi Modern İmalat Yer Seçimi ve Lojistik Çizelgeleme Yer Seçimi ve Lojistik Enerji Yönetimi Kalite Yönetimi Sağlık Sistemleri Finansal Modelleme YAEM Eğitimi Stokastik Süreçler Endüstride YAEM Çizelgeleme Yer Seçimi ve Lojistik Enerji Yönetimi Kalite Yönetimi Sağlık Sistemleri Finansal Modelleme YAEM Eğitimi Stokastik Süreçler Çizelgeleme IE105 IE106 IE301 IE04 IE103 Sağlık Sistemleri Finansal Modelleme YAEM Eğitimi Stokastik Süreçler Kalite Yönetimi Sağlık Sistemleri Finansal Modelleme YAEM Eğitimi Stokastik Süreçler IE306 Sürdürülebilirlik Sürdürülebilirlik IE300 IE139 IE227 IE311 Enerji Yönetimi Kalite Yönetimi Sağlık Sistemleri Finansal Modelleme YAEM Eğitimi Stokastik Süreçler 3.2 Sunum Özetleri CmA104 Davetli Oturum-Çok Kriterli Karar Verme X Cuma 08:45 -10:15, IE104 Küme: Çok Kriterli Karar Verme Oturum Başkanı: Özlem Karsu (Bilkent Üniversitesi) 1. Çok Kriterli Entegre Karar Verme Sistemi: Karayolu Taşımacılığı Sektöründe İlknur Karacan, Deniz Harp Okulu, Mümtaz Karataş, Hakan Tozan Çok Kriterli Karar Verme (ÇKKV) metodolojileri, birbiri ile çatışan birden fazla kriterin bulunduğu seçim problemlerini söz konusu kriterlere göre modelleme ve analiz etme sürecine dayanır. Bu çalışma kapsamında ÇKKV metotlarından TOPSIS/Bulanık TOPSIS, VIKOR/Bulanık VIKOR ve Hedef Programlama metotlarının AHP/Bulanık AHP metodu ile entegre şekilde kullanımını sağlayan MS Visual C# programlama dili ile geliştirilen “DEMATSEL (DEcision MAking Tool designed to SELect)” karar destek sistemi geliştirilmiştir. Uygulama alanı olarak, karayolu taşımacılığında kullanılabilecek enerji teknolojilerinin karşılaştırılması problemi seçilmiştir. Yapılan çalışmada, karayolu taşımacılığında tercih edilebilecek toplam dokuz alternatif teknoloji belirlenmiştir. Bu alternatifler; maliyet ve zararlı gaz salınımı kategorileri altında belirlenen 6 kritere göre değerlendirilmiştir. Yapılan duyarlılık analizi ile farklı karar verici profillerine göre sonuçların nasıl değiştiği gözlenmiştir. Anahtar Kelimeler: AHP, çok kriterli karar verme, enerji, hedef programlama, TOPSIS, VIKOR 2. Çok Kriterli Karar Verme Yöntemi ile Verimli Yol Aydınlatması Seçimi Semih Barbaros Üstün, Deniz Harp Okulu, İlker Akgün Karayollarında yol aydınlatma seviyesi gece koşullarında karayolu ve sürüş güvenliği için önemli bir faktör olmakla beraber, ekonomik ölçütler nedeniyle karayolu aydınlatma maliyeti de önemlidir. Bu maliyet, hükümet ve yerel belediyelerin sorumluluğundadır. Bu nedenle bu kurumların bütçelerine tasarruf sağlamak amacıyla bu maliyeti yönetmeleri ihtiyacı doğar ve bu tasarrufu gerçekleştirebilmeleri için verimli enerji projelerine odaklanmaları gerekmektedir. Bunun en yaygın yolu, mevcut aydınlatmaları ekonomik ömürlerinin bitiminde ya da öncesinde verimlileriyle değiştirmektir. Eski sistemler enerji maliyetlerini arttırır bunun yanında günümüz teknolojisi, karayolu aydınlatma tesisatlarının değiştirilmesi durumunda büyük bir maliyet tasarrufu potansiyeli sunar. Karayolu dış aydınlatması Avrupa Birliği bölgesinde hizmet sektöründeki toplam elektrik tüketiminde %4,73’lük bir pay almaktadır. Yol aydınlatmasının ağırlıklı olduğu genel aydınlatmanın Türkiye’deki payı ise %2’dir. Sonuç olarak, eski tesisatın değiştirilmesi ya da yenilenmesi büyük bir pazar payına sahiptir ve kaynak sıkıntısından dolayı bu tasarruf potansiyeli çok önemlidir. Eski yol lambaları yerine en verimli aydınlatma sistemi alternatifinin seçilmesi son derece karmaşık bir stratejik faaliyet haline gelmiştir ve bu problem hem nicel hem de nitel olabilecek iç ve dış faktörlerin değerlendirilmesini gerektirir. Bu çalışmanın amacı, verimli aydınlatma seçim problemini çok kriterli karar verme yöntemlerinden özgün bir biçimde yapılandırılmış Kalite Fonksiyon Yayılımı (KFY) ve Veri Zarflama Analizi (VZA) birlikte kullanarak analiz etmektir. Yapılan analizde birbirinden farklı iki aydınlatma teknoloji enerji verimliliği, maliyet ve teknolojik gereksinimler açısından karşılaştırılmıştır. Anahtar Kelimeler: Çok kriterli karar verme, enerji verimliliği, karayolu aydınlatması, kalite fonksiyon yayılımı, veri zarflama analizi 3. Nedensel Bayes Ağları ile Cerrahi Karar Destek Barbaros Yet, Hacettepe Üniversitesi, Zane Perkins, Nigel Tai, William Marsh Cerrahi karar destek sağlamak için geliştirilmiş çok miktarda skorlama modeli vardır. Bu skorlama modellerinin bazıları hastanın klinik durumunu özetleyerek son kararı hekime bırakır. Bazı modeller ise skor üzerinde bir eşik değer belirleyerek hekime hangi kararı vermesi gerektiğini tavsiye eder. Fakat tavsiye edilen kararlar sadece geçmiş verilere dayandığından bu tavsiyelerin faydası tecrübeli bir hekim için kısıtlıdır. Ayrıca hesaplanan skor modelin eşik değerine çok yakın ise, skorlama modelinin tavsiyesi kullanışlı bir karar destek sağlamaz. Etkili bir karar destek modeli, hekime ne karar vermesi gerektiğini söylemekten ziyade, değişik tedavi alternatifleri için risk ve sonuçların olasılıklarını hesaplayarak hekimin bilgisine destek olmalıdır. Böyle bir karar destek klinik faktörler, tedaviler ve sonuçlar arasındaki neden-sonuç ilişkileri modellenirse sağlanabilir. Neden-sonuç ilişkileri belirlenirken hekimin klinik bilgisini kullanmak, ve bu ilişkilerin kuvvetlerini belirlemek için de geçmiş veriden yararlanmak gerekir. Dahası neden-sonuç ilişkileri belirlenirken genellikle hastane verisinde olmayan ‘gizli’ değişkenler kullanıldığından, bu değişkenler uzman bilgisini ve veriyi sistematik olarak birleştirerek modellenebilir. Nedensel Bayes ağları uzman bilgisi ve verinin birleştirilerek modellemesi için etkili bir araçtır. Fakat nedensel Bayes ağı geliştirmek için klinik uzman bilgisini sistematik olarak kullanan yöntemler yeterli değildir. Bu çalışmada nedensel Bayes ağı geliştirmek için bilgi ve veriyi birleştiren bir yöntem sunacağız. Sunduğumuz yöntemi travma cerrahisinde ampütasyon kararlarına destek için yapılan bir vaka çalışması ile göstereceğiz. Travma cerrahisindeki kritik kararlardan biri ciddi bacak sakatlığı olan hastanın bacağını ampüte etmek veya kurtarmaya çalışmaktır. Bu kararın birbiriyle ilişkili birden çok sonucu vardır. Örneğin bacağı kurtarma kararı her zaman daha iyi olmayabilir çünkü ciddi sakatlanmış ve kurtarılmış bacağın işlevi, ampüte edilmiş ve protez takılmış bir bacağın işlevinden daha az olabilir. Dahası hastanın fizyolojisi stabil değilse, bacağı kurtarma kararı hastanın hayatını riske atabilir. Geliştirdiğimiz yöntem ile travmatik bacak cerrahisinin sonuçları için karar destek sağlayacak Bayes ağı modelleri yaptık. Anahtar Kelimeler: Bayes ağları, tıbbi karar destek, bilgi tümleştirme 4. Eşitlikçi Kümeleme için İki Yaklaşım Özlem Karsu, Bilkent Universitesi Bu çalışmada, karar vericinin eşitlik kaygılarının olduğu çok kriterli sınıflandırma problemlerini ele alıyoruz. Bu tip problemlerde her alternatif bir sonucun ya da faydanın (gelir, servis seviyesi, sağlık hizmetleri gibi) birden fazla alıcıya dağılımını gösterir. Çalışmamızda, bu tip dağılımları kümelendirmek için iki algoritma öneriyoruz. Bu algoritmalar literatürdeki çalışmalardan farklı olarak, karar vericinin tercih modelinin simetri ve dişbükeylik özellikleri taşıdığı durumlar için tasarlanmıştır. Birinci algoritma toplamsal fayda varsayımını, ikinci algoritma ise simetrik Choquet integrali konseptini kullanmaktadır. Algoritmaların kullanımını, ülkeleri gelir dağılımlarına göre kümeleyerek göstereceğiz. Anahtar Kelimeler: Çok kriterli sınıflandırma, eşitlikçi birleştirme, eşitlikçi verimlilik CmA102 Davetli Oturum - Sezgisel Optimizasyon I Cuma 08:45-10:15, IE102 Küme: Optimizasyon Oturum Başkanı: Fatih Taşgetiren (Yaşar Üniversitesi) 1. Karınca Koloni Algoritması Kullanılarak Su Dağıtım Sisteminin Optimizasyonu Burak Gülmez, Erciyes Üniversitesi, Sinem Kulluk, Lale Özbakır Su dağıtım sisteminin kurulumu ve bakımı oldukça maliyetli işlemlerdir. Yeni yerleşim yerleri kuruldukça ve mevcut yerleşim yerleri genişledikçe, su dağıtım sisteminde de değişiklikler ve geliştirmeler yapmak gerekmektedir. Bu değişiklikleri en iyi ve en az maliyetli şekilde gerçekleştirebilmek için farklı yöntemler kullanılabilir. Su dağıtım şebekeleri, çok fazla düğüme sahip karmaşık sistemlerdir. Bu nedenle matematiksel modeller hesapsal zamanda çözüm üretebilmek için yetersiz kalmaktadır. Probleme kısa sürede, kabul edilebilir çözümler üretebilmek için, günümüzde metasezgisel algoritmalar yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmada da birçok problem üzerinde etkinliği kanıtlanmış olan karınca koloni optimizasyonu algoritması ile su dağıtım şebekelerinin optimizasyonu gerçekleştirilmiştir. Yapılan deneysel çalışmalar, karınca koloni optimizasyonu algoritmasının su dağıtım sisteminin optimizasyonunda etkin sonuçlar verdiğini göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Karınca koloni algoritması, optimizasyon, su dağıtım sistemi 2. Medyan Çevrim Problemi için Kesikli Yapay Arı Koloni Algoritması Mert Paldrak, Yaşar Üniversitesi, Damla Kızılay, Fatih Taşgetiren Bu çalışmada, medyan çevrim problemini çözmek için kesikli yapay arı koloni algoritması kullanılmıştır. Medyan çevrim problem, karma bir çizge’nin düğümlerinin bir alt kümesinden oluşan basit bir çevrim oluşturmayla ilgilidir. Amaç, çevrimin maliyetini ve aynı zamanda, çevrimde olmayan düğümleri çevrimdeki en yakın düğüme atamanın maliyetini enazlamaktır. Problemin çözümü için, orijinal bir çözüm gösterimi sunulmaktadır. Bu çözüm gösterimi ile, çevrim içinde kalan düğümlerin sayısı önce belirlenmekte ve yapay arılar komşu çözümler üretmektedir. Komşu çözümler, boz ve yap yöntemiyle üretilmektedir. Boz ve yap yönteminde, rastgele bazı düğümler çevrimden çıkarılmakta ve çıkarıldığı sırada tekrar kısmi çevrimdeki her bir pozisyona tekrar araya eklenmektedir. Araya ekleme işleminde gezgin satıcı probleminde kullanılan hızlandırma yöntemi kullanılmaktadır. Sunulan algoritmanın performansı, literatürdeki test problemleriyle ölçülmüş ve geleneksel genetik algoritma ve farksal gelişim algoritmalarıyla karşılaştırılmıştır. Sonuçların çok rekabetçi olduğu gözlenmektedir. Anahtar Kelimeler: Kesikli yapay arı koloni algoritması, boz ve yap yöntemi, medyan çevrim problem, gezgin satıcı problemi 3. Çanta Problemleri için Sezgisel Stratejiler ve Knapsack Test Problemleri Kütüphanesi Urfat G. Nuriyev, Ege Üniversitesi, Necla Kırcalı Gürsoy Bu çalışmada, binar değişkenli tek boyutlu maksimizasyon sırt çantası problemi ve onun tümleyeni olan binar değişkenli tek boyutlu minimizasyon çanta probleminin çözümü için sezgisel stratejiler araştırılmıştır. Bu stratejilere göre birinci Problem için 3, ikinci problem için ise 2 yeni algoritmalar oluşturulmuş ve bu algoritmaların kombinasyonları incelenmiştir. Yeni önerilen algoritmalar Kesirler Cebrine dayanmaktadır. Hesaplama denemeleri yapılarak algoritmalar kıyaslanmıştır. Ayrıca, 0/1 değişkenli çanta problemlerine yönelik algoritmaların verimliliğini araştırmak için KNAPSACK test problemleri kütüphanesi (http://fen.ege.edu.tr/~urfat/knapsack/) oluşturulmuştur. Bu kütüphanede, 120 test probleminin parametreleri, optimal çözümleri ve önerilmiş algoritmaların hesaplama denemelerinin sonuçları detaylı şekilde verilmiştir. Test Problemlerinin parametreleri rastgele olarak üretilmiş sayılardan oluşturulmuştur ve optimal çözümleri WinQSP programı ile bulunmuştur. Maksimizasyon Problemlerinin parametreleri, optimal çözümleri ve önerilmiş algoritmaların bu problemler için bulduğu çözümleri detaylı şekilde alt kütüphanede (http://fen.ege.edu.tr/~urfat/knapsack/max/) verilmiştir. Aynı bilgiler Minimizasyon Problemleri için (http://fen.ege.edu.tr/~urfat/knapsack/min/) alt kütüphanesinde verilmiştir. Anahtar Kelimeler: 0/1 çanta problemi, maksimizasyon, minimizasyon, sezgisel stratejiler, açgözlü algoritma, knpsack test problemleri kütüphanesi 4. Çok boyutlu Sırt Çantası Problem için Farksal Evrim Algoritması Fatih Taşgetiren, Yaşar Üniversitesi, Quan-Ke Pan, P. N. Suganthan, Damla Kızılay Bu çalışmada, çok boyutlu sırt çantası problemini çözmek için değişken komşuluk arama algoritmasına dayalı bir farksal gelişim algoritması sunulmaktadır. Onarma operatörlerine dayalı çalışmalardan farklı olarak, bu çalışma, sofistike kısıt yönetim teknikleri sunarak olurlu olmayan çözümleri popülasyonda tutmakta ve popülasyonu zenginleştirmektedir. Sunulan algoritma, farklı mutasyon operatörlerini değişken komşuluk yapısı içerisinde kullanarak yeni çözümler üretmektedir. Sunulan algoritma, sürekli tabanda çalışmakta, ancak bu gerçel-değerler sigmoid fonksiyonu ile 0-1 değerlere dönüştürülmektedir. Ayrıca, performansı iyileştirmek için algoritma, değiştirme komşuluk yapısına dayalı bir yerel arama algoritmasıyla birleştirilmiştir. Sunulan algoritmanın performansı, literatürdeki test problemleri üzerinde denenmiştir. Hesapsal sonuçlar, sunulan algoritmanın sonuçlarının literatürdeki mevcut algoritmalardan iyi veya rekabetçi olduğunu göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Farksal evrim algoritması, değişken komşuluk arama algoritması, çok boyutlu sırt çantası problem, yerel arama algoritması CmA-MM25 Davetli Oturum - Optimizasyon VI Cuma 08:45-10:15, MM25 Küme: Optimizasyon Oturum Başkanı: Kerem Bülbül (Sabancı Üniversitesi) 1. Kıtalararası Havayolu Kargo Taşıyıcısı için Nakliye Konsolidasyonu Birol Yüceoğlu, Migros Ticaret A.Ş., Görkem Yençak, Güvenç Şahin Havayolu kargo taşıyıcıları, elleçleme emeği ve aktarma maliyetlerinden tasarruf etmek amacıyla nakliyelerini gruplayarak birleştirirler (konsolide ederler). Bu sayede, birleştirilen nakliyelerin daha kolay işlenmesi ve emek yoğun süreçlerden kaçınılması amaçlanır. Nakliyenin konsolide edilmesi, ancak konsolidasyon kabiliyetine sahip olan terminallerde ve terminallerin sığası dahilinde gerçekleştirilebilir. Bu çalışmada, uluslararası bir havayolu kargo taşıyıcısının 290 uluslararası aktarma merkezi ve 33000’den fazla çıkış-varış yeri çiftinden oluşan verisi kullanılarak bir ağ tasarım problemi ele alınmıştır. Çalışmanın ilk aşamasında, sığalara bağlı olarak nakliye birleştirmesinden sağlanan kazancın enbüyüklemesi göz önünde bulundurulmuştur. Ortaya çıkan problem için doğrusal programlama formülasyonu oluşturulmuştur. Ağ yapısının karmaşıklığı nedeniyle, problemi daha etkin çözebilmek amacıyla kolon türetme yöntemi kullanılmıştır. Geliştirilen yöntemin etkinliği, çeşitli senaryolar üzerinden incelenmiştir. Bunun sonucunda, problemi kolon türetme yöntemiyle çözmenin doğrudan ticari çözücüyle çözmeye göre çok daha hızlı olduğu gözlemlenmiştir. İkinci aşamada, sınırlı ek konsolidasyon sığanın yerleştirileceği terminallerin belirlenmesi kararlarını içeren bir karışık tamsayılı doğrusal programlama formülasyonu oluşturulmuştur. Bu problemin çözümüyle, yatırım yapılması karlı olan terminallerin bulunması hedeflenmektedir. Böylece, konsolidasyon işlemlerini daha verimli hale getirmek için, hangi terminallerin imkanlarının ne ölçüde arttırılacağına karar verilecektir. Problemin çözümü için ilk aşamada elde edilen eniyi nakliye birleştirme çözümünü esas alan ve ilk aşamada kullanılan kolon türetme yöntemini altyordam olarak kullanan sezgisel bir yöntem geliştirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Havayolu taşımacılığı, kargo konsolidasyonu, ağ tasarımı, kolon türetimi 2. Kablosuz Ağ Tasarım Probleminde Konik Formülasyon ve Ayrıştıma Tekniği ile Karşılaştırma Emine Gündoğdu, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Sinan Gürel Bu çalışmada Kablosuz Algılayıcı Ağların tasarımını ele alan bir problem üzerinde çalıştık. Amaç kullanıcıları erişim noktalarına atamak ve erişim noktalarında bu talebi karşılamak için gerekli olan güç seviyelerini toplam maliyeti minimize edecek şekilde belirlemektir. İlk defa literatürde Gendron ve ark. (2014) tarafından ele alınan problemde tesislerin kapasite kısıtı doğrusal olmayan terimler içermektedir. Kısıtta doğrusal olmayan bu terim NP-zor olan problemi daha da güçleştirmektedir. Gendron ve ark. (2014) problem için Combinatorial Benders adı verilen bir ayrıştırma tekniği önermiştir. Bu çalışmada problemin ikinci derece konik kısıtlar kullanarak modellenebileceğini gösterdik. Hesaplamalı deneylerle ayrıştırma algoritmasını, konik formülasyonu ve doğrusal formülasyonu karşılaştırdık. Farklı parametre değerleri için farklı yöntemlerin çözüm performanslarını ortaya koyduk. Konik formülasyonun kolay uygulanabilmesinin yanında problemi kapasite kısıtı sıkı olduğunda ayrıştırma yönteminden daha hızlı çözdüğünü gözlemledik. Anahtar Kelimeler: Ayrıştırma algoritması, konik formülasyon, kablosuz ağ tasarım problemi 3. Sütun-Bağlı-Satır Problemler için Benders Ayrıştırma ve Sütun Türetme İbrahim Muter, Bahçeşehir Üniversitesi, İlker Birbil, Kerem Bülbül Bu çalışmada, sütun-bağlı-satır problemler için ortaya konan genel matematiksel modele Benders ayrıştırması uygulanacaktır. Problemlerin büyük ölçekli olması durumunda kullanılabilecek olan sütun türetme yönteminin Benders ayrıştırması çerçevesinde uygulamasında çıkan zorluklar ele alınacaktır. Ortaya çıkan bu durum, Benders altproblem çokyüzlüsünün boyutunun sütun türetme sırasında değişmesine sebep olmaktadır. Bunun ile başa çıkabilecek genel bir yöntem ortaya konacaktır ve uygulaması zaman-kısıtlı rotalama probleminde yapılacaktır. Anahtar Kelimeler: Benders ayrıştırma, sütun türetme, doğrusal programlama 4. Alakasız Paralel Makineler Üzerinde Enküçük-Toplam Çizelgeleme Problemleri için Güçlü Bir Gösterim Kerem Bülbül, Sabancı Üniversitesi, Halil Şen Bilhassa termin zamanına yönelik enküçük-toplam amaç fonksiyonları olan çizelgeleme problemleri üzerindeki araştırmalar, üretim süresi en küçüklenmesi amacıyla yapılan çalışmalarla kıyaslandıklarında, en iyi ihtimalle sınırlı durumdadırlar. Dahası, neredeyse varolan tüm çalışmalar özdeş paralel makineler üzerine odaklanmıştır ve pekin çözüm yöntemlerinin çok büyük bir kısmı, sıkı alt sınır bulmakta yaşanan zorluk sebebiyle kötü hesaplama başarımlarına sahiptirler. Bu araştırmanın ilk kısmında, tek makineli toplam ağırlıklandırılmış gecikme (TG) ve toplam ağırlıklandırılmış erkenlik/gecikme (TEG) problemleri üzerine yaptığımız önceki çalışmalarımızdan güç alarak, alakasız paralel makineler üzerinde TG ve TEG problemleri için yeni bir geçişli gevşetme geliştirdik. Buradaki temel katkımız, bir karışık tamsayılı doğrusal program olarak formüle edilmiş olan geçişli gevşetmeyi çözmek üzere etkin hesaplama başarımına sahip bir Benders ayrıştırma algoritması tasarlamamızdır. Geçişli gevşetmenin eniyi çözümü çok sıkı bir alt sınır sağlamakta ve dahası, işlerin makinelere yaklaşık-eniyi atamalarını sunmaktadır. Daha sonrasında, asıl problemimiz için yüksek kaliteye sahip geçişsiz çözümler yaratmak için tek makineli TG ve TEG problemlerinin çözümlerinde son zamanlarda yaşanan gelişmelerden faydalandık. Yaklaşımımızın etkinliğini 5 makine ve 200 iş büyüklüğüne kadar örnekler üzerinde gösterdik. İkinci kısımda, aynı geçişli gevşetmenin yine alakasız paralel makineler üzerinde ama bu sefer toplam ağırlıklandırılmış tamamlanma zamanı (TT) problemi için pekin bir gösterim olduğunun farkına varıp, ispat ettik. Buna ek olarak, TT amaç fonksiyonunun yapısal özelliklerinden faydalanıp Benders ayrıştırma algoritmamızda önemli hız artışları elde ettik. Sayısal olarak, bu yaklaşım 8 makine ve 1000 iş büyüklüğüne kadar örneklerin eniyi çözümlerine saniyeler içerisinde ulaşabilmektedir. Bu başarımı ile algoritmamız, daha karışık işlik çizelgeleme problemleri için geliştirilen iteratif algoritmaların içerisine gereğinde bir altproblem olarak gömülebilecek potansiyeli barındırmaktadır. Anahtar Kelimeler: Karışık tamsayılı doğrusal programlama, Benders ayrıştırma, geçişli gevşetme, paralel makine çizelgeleme CmA105 Oturum - Üretim Yönetimi VII Cuma 08:45-10:15, IE105 Küme: Üretim Yönetimi Oturum Başkanı: Çağrı Sel (Dokuz Eylül Üniversitesi) 1. Gıda Sektöründe Etkin Stok Alanı Yönetimi Kübra Kezban Uzun, Fatih Üniversitesi, Büşra Zengin, Hazal Tanyer, Yeşim Alan, Meryem Kaplan Globalleşen dünya piyasasında artan rekabet koşullarında firmalar sadece üretmekle kalmayıp ürünlerinin tedariğini istenilen zamanda, miktarda ve düşük maliyetle sağlamalıdır. Bunun sağlanması için firmaların tedarikçi ile sağlam işbirliği içerisinde çalışmaları gerekmektedir. Tedarik zinciri yönetiminde, zinciri oluşturan tüm halkalar bütünleşmiş olmalıdır. Bunlar, talep ve sipariş yönetimi, planlama, stok yönetimi, depo yönetimi ve sevkiyat olarak özetlenebilir. Bu çalışmada stok yönetiminin gıda sektöründeki performansı incelenmiştir. Stok yönetimi; hammadde, yardımcı madde, yarı mamul ya da mamullerin zamanında, en uygun maliyetle tedarik edilmesine yönelik faaliyetlerdir. Bu faaliyetler firmanın üretim planlamasına uygun stok seviyelerinin belirlenmesi ve bu stokların verimliliğinin analiz edilmesidir. Çalışmanın amacı gıda sektöründe tedarik satış masraflarını minimize etmek, dağıtım merkezi belirleyerek sevkiyatın tek bir lokasyondan dağıtımını sağlamak ve sistem geliştirerek stok alanını verimli kullanmaktır. Bu çalışmada dağıtım merkezinde kullanılan yöntemlerden biri RFID teknolojisi ile tesisin iç düzenlemesi yapılarak mevcut raf sistemi geliştirilmiştir. Ürünün son kullanma tarihinin geçmemesi ve ürün kaybının önlenmesi için FIFO metodu tercih edilmiştir. ABC Analizi metodu ile gereksiz stoklamanın önlenmesi sağlanarak sistemin standardizasyonu yapılmıştır. Proje firmaya uygulandığı takdirde bazı iyileştirmeler hedeflenmiştir. Burada stok yığılmasının önlenmesi, sipariş toplama süresinin azaltılması, elde bulundurma maliyetinin azaltılması, stok devir hızını artırılması, etkin tedarikçi ilişkilerinin kurulması, malzeme ve ürün kayıplarının minimize edilmesi, sonuç olarak yeni bir dağıtım merkezi belirleyerek, yerleşim planına eklemeler ve düzeltmeler yapılıp daha kullanışlı alanlar oluşturulması ve sevkiyat tek bir noktadan yapıldığı için zaman, maliyet ve müşteri ilişkilerinde gelişim sağlanması hedeflenmiştir. Anahtar Kelimeler: Dağıtım merkezi, gıda sektörü, stok yönetimi, tedarik zinciri 2. Kapasite Kısıtlı Bir Gıda Tesisine Yönelik Bütünleşik Ekim, Hasat ve Üretim Çizelgelemesi Mehmet Akansel, Uludağ Üniversitesi, Erdal Emel Bu çalışmada, içinde tarımsal ürünleri yığınlar halinde işleyen kapasite kısıtlı donanımların bulunduğu ürün hatlarına sahip bir tesisin kapasite kullanımını en büyüklemek amacıyla bütünleşik bir girdi kabul ve üretim çizelgeleme süreci geliştirilmektedir. Tarımsal ürünlerin ekim, hasat ve işleme süreçlerinin yönetiminde yöneylem araştırması araçlarının kullanımının büyük yararlar sağlayabileceği gözlemlenmektedir. Tarımsal ürünlerin tüm üretim aşamalarında doğal olarak var olan rassallık, deterministik modellerin kullanımını kısıtlamaktadır. Bu nedenle, değişken doğal koşulların etkisi altında ürünlerin hasat dönem ve miktarlarının tahmin edilmesi, zaman baskısı altında yapılan hasat etkinliklerinin ve sonrasında ürün işleme ve paketleme tesisindeki yığın tipi işleme donanımlarının çizelgelenmesi amacıyla adaptif tahmin yöntemleri, benzetim destekli senaryo analizi, deterministik ve stokastik çizelgeleme tekniklerinin bütünleşik olarak kullanılacağı bir yapı önerilmektedir. Anahtar Kelimeler: Tarımsal ürünler, stokastik çizelgeleme, benzetim, adaptif tahmin yöntemleri 3. Firma Kaynaklı İkame Ürünler için Sipariş Yenileme Politikaları Meltem Aslantaş, Balıkesir Üniversitesi, Beyazıt Ocaktan Ürün ikamesi çoğu zaman talep belirsizliğinin yüksek olduğu çok ürünlü stok sistemlerinde açığa çıkar, ve ürün ikamesi yapılabilmesi, stok maliyetlerini azaltan ve müşteri hizmet düzeyini arttıran bir etkiye sahiptir. Bu makalede firma kaynaklı olarak aşağı tek yönlü ürün ikamesinin mümkün olduğu çok ürünlü bir stok sisteminde, stokastik stok yenileme ve ürün ikame politikalarının belirlenmesi problemi ele alınmıştır. Ele alınan sistem, Markov Karar Süreci olarak modellenmiş ve yaklaşık dinamik programlama ile uzun vadede birim zaman başına beklenen maliyeti yaklaşık olarak minimize eden sipariş yenileme ve ürün ikame politikası belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Markov karar süreci, ürün ikamesi, yaklaşık dinamik programlama 4. Gıda Endüstrisinde Belirsiz Bozulma ve Yap –Paketle Üretim Sürecinin Çizelgelemesi Çağrı Sel, Dokuz Eylül Üniversitesi, Bilge Bilgen Gıda endüstrisinde üretilen ve paketlenen ürün çeşitliliğinin fazla olması üretkenliği kısıtlayan kontaminasyon riskini ortaya koymaktadır. Yarı mamullerin hızlı bozulması organizasyonların daha dikkatli çizelgeleme yapmasını zorunlu kılmaktadır. Bu çalışmada, gıda endüstrisinde yap-paketle üretim süreci ele alınmaktadır ve problemin çözümü için stokastik tamsayılı doğrusal programlama modeli önerilmektedir. Problemin amacı belirsiz bozulmayı dikkate alarak üretim süresini en küçükleyen çizelgeyi bulmaktır. Ayrıca, önerilen çizelge üretim israfı açısından bir benzetim modeli tarafından değerlendirilmektedir. İki aşamalı ve kısmi sürekli yappaketle üretim sürecini açıklamak için bir yoğurt üretim süreci ele alınmaktadır. Sonuç olarak, yapılan senaryo analizleri üretim süresi yalnızca % 4.3 artarken israfın % 62.3 düştüğünü göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Yap-paketle üretim çizelgeleme, stokastik tamsayılı doğrusal programlama, bozulabilirlik, üretim kaybı CmA106 Davetli Oturum - Montaj Hatları I Cuma 08:45-10:15, IE106 Küme: Modern İmalat Sistemleri Oturum Başkanı: Hakan Akçay (Celal Bayar Üniversitesi) 1. Stokastik Sıra-Bağımlı Hazırlık Zamanlı Montaj Hattı Dengeleme Problemine Sezgisel Bir Yaklaşım Zülal Diri, Gaziantep Üniversitesi, Zeynel Abidin Çil, Süleyman Mete, Kürşad Ağpak Montaj hattı dengeleme problemi literatüründe hazırlık zamanlarını dikkate alan sınırlı sayıda çalışma vardır ve bu çalışmalarda hazırlık zamanları deterministik olarak kabul edilmiştir. Hazırlık zamanlarının deterministik olarak kabul edilmesi problemi gerçek uygulamalardan uzaklaştırmaktadır. Çünkü görev ve hazırlık zamanları insan faktörü, makine arızaları, donanım eksiği, teknolojik gelişmeler ve çevreye bağlı olarak değişkenlik gösterebilmektedir. Bu sebeple, bu çalışmada stokastik sıra-bağımlı hazırlık zamanını dikkate alan montaj hattı dengeleme problemi ele alınmıştır. Problemin çözümüne yönelik matematiksel model ve sezgisel bir yaklaşım sunulmuştur. Ancak önerilen matematiksel model, deterministik hazırlık zamanlı problemlerde bile kabul edilebilir sürede sonuç bulmakta yetersiz kalmıştır. Bu sebeple, büyük boyutlu test problemleri için COMSOAL tabanlı sezgisel yöntem geliştirilmiştir. Önerilen sezgisel stokastik sıra-bağımlı hazırlık zamanlı montaj hattı dengelenirken en az sayıda istasyon bulunması amaçlanmış ve sonuçları test problemleri üzerinde sınanmıştır. Anahtar Kelimeler: Montaj hattı, hazırlık zamanı, stokastik, sıra-bağımlı 2. Çift Taraflı Montaj Hattı Dengeleme Problemi ve İleriki Araştırma Alanları Zeynel Abidin Çil, Batman Üniversitesi, Süleyman Mete, Zülal Diri, Kürşad Ağpak Son yıllarda bilimsel literatürde montaj hattı dengeleme problemine olan ilginin arttığı ve birçok yeni problem tipi ve hat tasarımının ele alındığı görülmektedir. Bu çalışmalar için de dikkat çeken hat tasarımlarında biri de çift taraflı montajlarıdır. Bu hatlar genellikle kamyon, otomobil gibi büyük boyutlu ürünlerin üretimi için önerilmektedir. Çift taraflı montaj hatları işlerin eş zamanlı olarak hattın her iki tarafında karşılıklı istasyonlarda yapılmasına olanak sağlamakta, bu nedenle de daha az yerleşim alanı ve yürüme mesafesi gibi çeşitli avantajlar sunabilmektedir. Fakat bu yerleşim montaj hattı dengeleme probleminin çözümünde istasyon içi görev sıralarının da dikkate alınmasını gerektirmektedir. Literatürde ilk olarak 1993 te tanımlanan problemin çözümüne yönelik yaklaşımların 2006 yıllından itibaren arttığı görülmektedir. Montaj hattı dengeleme literatürü ile karşılaştırıldığında çift taraflı montaj hattı dengeleme problemi yeni bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışma da çift taraflı montaj hattı dengeleme problemi klasik montaj hattı dengeleme literatürü bağlamında incelenerek mevcut durum analiz edilmiş ve gelecekteki bu alan ile ilgili yapılacak çalışmalar için öneriler sunulmuştur. Özellikle gerçek hayatta sıkça karşılaşılan karışık/karma modelli durum, yeniden dengeleme ve son yıllarda üzerinde durulan ergonomik faktörlerin dikkate alındığı problem tipleri üzerine yeni çalışma ihtiyacı tartışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Çift taraflı montaj hattı, literatür taraması 3. Montaj Hattı Besleme İşlemlerinin Çizelgelenmesi için Bir Çözüm Yaklaşımı Melis Soydan, TOBB Üniversitesi, Kadir Ertoğral Bu çalışmada ele alınan problem, bir bulaşık makinesi üretim fabrikasındaki montaj hatları malzeme beslemeyle ilgili gerçek hayat probleminden yola çıkılarak oluşturulmuştur. Problem tanımımız ve çözüm yaklaşımımız montaj hattı literatürüne özgün katkılardır. Sistemde paralel birden fazla montaj hattı bulunmaktadır ve montaj hatlarının her iki yanında iş istasyonları bulunabilmektedir. Montaj hatlarında bir vardiya boyunca farklı modeller üretilir. Montaj istasyonlarına malzemeler ve parçalar merkezi bir depodan taşıyıcı personel tarafından transpalet denilen taşıma ekipmanı kullanılarak iki farklı ebattaki kutular içerisinde taşınır. Her bir taşıyıcı sorumlu olduğu istasyonların malzeme ve parça ihtiyacını karşılar. Montaj besleme çizelgesinin oluşturulması iki ana problem şeklinde ele alınmıştır. İlk problem üretim planına bağlı olarak her iş istasyonu için vardiya boyunca gerekecek malzeme ve parça ihtiyacı taşınma işinin taşıyıcılara dengeli bir şekilde dağıtılmasıdır. İkinci ana problem ise vardiya boyunca malzeme dağıtımının her taşıyıcı için ayrı ayrı planlamasıdır. İlk problem için farklı taşıyıcılara atanan, vardiya boyunca taşınacak kutu sayılarının mutlak farklarını enazlayan ve bunu yaparken taşıyıcılara atanan iş istasyonlarının belirli bir komşulukta olması kısıtını göz önüne alan matematiksel bir model geliştirilmiştir. Bu problem için birde etkin sezgisel bir yaklaşım geliştirilerek, optimal çözümlerle karşılaştırılmıştır. İkinci problemde ise iki amaç söz konudur. Bunlar; 1 Taşıyıcının vardiya boyunca yaptığı malzeme besleme tur sayısının azaltılması. 2 Montaj istasyonlarındaki stok yığılmalarının enazlanmasıdır. Malzeme besleme tur sayısının minimizasyonu harcanan eforu, harcanan enerjiyi, fabrika içinde oluşan trafik riskini en azlama anlamında önemli bir amaçtır. Vardiya boyunca istasyonlarda biriken stokların azaltılması da istasyondaki işlemlerin verimli bir şekilde devamı, malzeme akış trafiğinin rahatlaması ve istasyonlardaki stok alanının limitli olması açılarından önemli bir amaçtır. Bu iki tezat amacı göz önüne alan, vardiyanın eşit zaman dilimlerine bölünmesine ve bu zaman dilimlerinde yapılacak malzeme besleme turlarının planlanmasına dayalı bir matematiksel model geliştirilmiş, pareto etkin çözümlerin bulunması için sezgisel bir çözüm yaklaşımı da tasarlanmış ve örnek bir set problem üzerinde sezgiselin etkinliği gösterilmiştir. Anahtar Kelimeler: Montaj hattı besleme, çizelgeleme, sezgisel 4. Çok Amaçlı Montaj Hattı Dengeleme Problemi için Bir Uygulama Örneği Hakan Akçay, Celal Bayar Üniversitesi, Gizem Çınar, Emin Şahinoğlu Tüketimin artması ve küreselleşmenin firmalara tüm dünyayı bir pazar haline getirmesi sebebiyle firmalar yüksek adetlerde üretim yapmak durumundadır. Bununla beraber üretilen ürünlerin global pazarda yer bulabilmesi için rekabette de üstünlük sağlamak bir zorunluluk halini almıştır. Bu sebeple maliyetlerin düşürülüp birim zamandaki üretim miktarlarının artırılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bahsedilen hızda bir üretim ise montaj hatları ile sağlanmaktadır. Literatürde montaj hattı dengeleme konusunda bir hayli çalışma olmasına rağmen uygulama ve yöntemin geliştirilmesine dair çalışmalara hala ihtiyaç vardır. Bu çalışmada beyaz eşya sektöründe faaliyet gösteren bir firmanın montaj hattını dengelemek için çok amaçlı bir matematiksel model geliştirilmiş ve çözümler elde edilmiştir. Montaj hattında birden fazla model olmasına rağmen model bazlı farklılık gösteren parçaların işlem süreleri çok yakın olduğundan ve öncelik ilişkilerinde herhangi bir farklılık bulunmadığından dolayı tek modelli montaj hattı dengeleme problemi olarak modelleme yapılmıştır. Çözüm sonuçları firma ile paylaşılarak gerekli iyileştirmeler yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Montaj hattı dengeleme, çok amaçlı karar verme, tam sayılı programlama CmA301 Oturum - Yer Seçimi ve Lojistik IV Cuma 08:45-10:15, IE301 Küme: Yer Seçimi ve Lojistik Oturum Başkanı: Ayfer Başar (İstanbul Teknik Üniversitesi) 1. Ulaşım Politikalarının Kent Ekonomisine Etkilerinin Hesaplanabilir Genel Denge Modeli Kullanılarak Değerlendirilmesi Özhan Yılmaz, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ebru Voyvoda Günümüzde, ulaşım ve kentleşme arasında karşılıklı bir etkileşim olduğu ve bu etkileşimin erişilebilirlik aracılığıyla gerçekleştiği kabul edilmektedir. Bölgelerin erişilebilirliklerini değiştiren ulaşım politikaları (özellikle kent içi ulaşım) bu bölgelere olan arazi talebini ve arazi kullanımına yönelik politikalar da insanların yolculuk kalıplarını değiştirmektedir. Bu durum, son yıllarda, bireylerin ayrık seçimlerine dayalı arazi kullanımı/ulaşım etkileşimi modellerinin öne çıkmasına neden olmuştur. Ancak, kısmi dengeye dayalı bu modellerin kent ölçeğinde işleyen piyasaların değerlendirilmesinde yetersiz olduğu kabul edilmektedir. Bundan dolayı, kentlerdeki erişilebilirliği değiştirmeye yönelik müdahalelerin kent (ya da bölge) ekonomisine etkilerinin genel denge çerçevesinde irdelenmesi konusu genel kabul gören bir yaklaşım olarak ön plana çıkmaktadır. Bu durum, ulaşım politikalarının etkilerinin değerlendirilmesinde insan davranışlarındaki değişikliklerle bu davranış değişikliklerinin makroekonomik etkilerinin ikisine birden yoğunlaşmayı gerektirmektedir. Bu amaçla, literatürde, mikro-simülasyon araçları ve genel denge modellerinin dönüşümlü olarak birlikte kullanıldığı uygulamaların sayısı hızla artmaktadır. Ancak, farklı düzeydeki iki farklı modelin yakınsaması prensibine dayalı bu yaklaşım, zayıf teorik temeli nedeniyle eleştiri konusu olmaktadır. Buna karşılık, bireysel seçimlerin genel denge modelleri içerisinde ele alındığı "tam entegrasyon" modelleri ise kompleks yapıları nedeniyle literatürde yeterli düzeyde karşılık bulamamaktadır. Literatüre katkı sağlamak amacıyla, bu çalışmada, ulaşım politikaları sonucu bireylerin davranışlarındaki değişiklikleri modellemek amacıyla ayrık seçim teorisine dayalı bir hane halkı konut yeri seçimi modeli geliştirilecek ve bu model bir hesaplanabilir genel denge modeliyle entegre edilecektir. Ayrıca, bu çalışma, gelişmekte olan bir ülkede hane halkı düzeyinde gerçek veri kullanması nedeniyle de literatürde önemli bir örnek teşkil edecektir. Hane halklarının konut ve iş yeri konum verilerinin yanı sıra konut yeri seçiminde etkili olabilecek sosyoekonomik değişkenlerin de (hane halkı büyüklüğü, hanedeki çocuk sayısı, hanedeki çocuk sayısı, hanedeki çalışanların iş kolu vb.) dikkate alınacağı bu çalışmada, modelleme aracı olarak GAMS kullanılacaktır. Anahtar Kelimeler: Ayrık seçim teorisi, hesaplanabilir genel denge modeli, konut yeri seçimi, ulaşım politikaları 2. Ege Bölgesi’nde Kurulması Planlanan Biyokütle Enerji Tesisi için Tesis Yeri Seçimi Esra İlbahar, Yıldız Teknik Üniversitesi, Aylin Atasoy, Selçuk Çebı Yenilenebilir enerji kaynakları için yapılacak olan yatırımların süreklilik, verimlilik ve etkinliklerinin sağlanabilmesi için; kısa ve uzun vadede tesisin tüm ihtiyaçlarına cevap verebilecek, en fazla faydayı sağlayan bir noktada tesisin kurulması gerekmektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarından olan biyokütle enerjisi genellikle istenmeyen ve gübre veya yem olarak kullanılmadığı takdirde çevre kirliliğine sebep olacak olan bitkisel, hayvansal ve kentsel atıkları hammadde olarak kullanan ve çevresel olumsuz bir etkiye sebep olmadan tamamen ekonomik, çevreci ve atık bertarafında etkili bir enerji çeşididir. Bu çalışmada; yeşil ve sürdürülebilir enerji sağlayabilmek amacıyla biyokütle enerjisi tesis yeri seçimini etkileyen çevresel, ekonomik, güvenlik ve sosyal faktörler analiz edilerek, Ege Bölgesinde kurulması planlanan bir biokütle enerjisi tesisi için en uygun konum belirlenecektir. Anahtar Kelimeler: Biyokütle enerjisi, tesis yeri seçimi, çok kriterli karar verme 3. Ayrıt Kapasiteli Akış Tabanlı P-Ortanca Problemi Recep Şahin, Abdullah Gül Üniversitesi, İbrahim Akgün P-ortanca problemi, talep noktaları ile talep noktalarına en yakın tesisler arasındaki mesafelerin ağırlıklı toplamını en küçükleyecek şekilde, bir serim üzerinde p adet tesisin yerleştirilmesini içerir. Kapasiteli portanca probleminde, tesisler için kapasiteler tanımlanır ve tesislerin yerleri, bir tesisten karşılanan talepler, tesis kapasitesini aşmayacak şekilde belirlenir. Bu bağlamda, düğüm (tesis) kapasiteli p-ortanca problemi tanımlanmış ve çözülmüştür. Literatürdeki bazı çalışmalarda, p-ortanca problemi kapsamında ayrıt kapasitelerinin de dikkate alınması gerektiği ifade edilmiş olmasına rağmen, ayrıt kapasiteli p-ortanca problemi ele alınmamış ve çözülmemiştir. Literatürdeki p-ortanca modelleri, tam serim yapısını zorunlu kıldıkları için, ayrıt kapasitelerine ilişkin kısıtların doğrudan modellere dâhil edilmesi de mümkün değildir. Bu çalışmada, tam olmayan serim yapıları üzerinde ilgili literatürün geneline hâkim olan tesis kapasiteli modeller yerine ayrıt kapasitelerinin de tanımlanabildiği, akış tabanlı, karışık tam sayılı bir model geliştirilmiştir. Geliştirilen model, literatürdeki çeşitli test problemleri kullanılarak çözülmüş ve ayrıt kapasiteli modelin avantajları ortaya konmuştur. Bu çalışma, TUBİTAK tarafından 114M363 numaralı bilimsel araştırma projesi kapsamında desteklenmiştir Anahtar Kelimeler: Tesis yeri seçimi, ayrıt kapasiteli p-ortanca problemi 4. Banka Şubeleri için Çok Dönemli Uygun Yer Seçiminin Belirlenmesi: Tabu Arama Yaklaşımı ve Bir Türk Bankası için Uygulama Ayfer Başar, İstanbul Teknik Üniversitesi, Özgür Kabak, İlker Topçu Bankalar, müşterilerinden topladıkları mevduatı, kredi şeklinde tahsis ederek ve sermaye, para, kredi ile ilgili çeşitli işlemler yaparak karlılığını enbüyüklemeyi hedefleyen kurumlardır. Öte yandan bankalar, sundukları hizmet sayesinde elde ettikleri kârı, yerel ve küresel ortamdaki ekonomik faaliyetler için harcayarak milli ve global gelirin artmasına, ekonomik faaliyetlerin iyileşmesine katkı sağlar. Şubeler ise, bankaların mevcut ve potansiyel müşterilerine ulaşma amacına hizmet eden dağıtım kanallarından biri olup, doğrudan iletişim sayesinde müşterilerin sunulan hizmetten yararlanabildikleri alanlardır. Teknoloji ve iletişim alanındaki gelişmelere bağlı olarak şube dışı alternatif hizmet kanallarının bankacılık işlemlerindeki payı artmasına rağmen şubelerde verilen her türlü hizmetin alternatif dağıtım kanallarında sunulabilmesi imkânsızdır. Ayrıca, bankaların yeni müşteri kazandığı, müşterileri ile iletişimi güçlendirerek onları kalıcı kıldığı kanal olması ve çoğu müşterinin ilk erişim noktası olarak hâlâ şube bankacılığını tercih etmesi nedeniyle şubelerin varlığı sektör açısından göz ardı edilemez niteliktedir. Bu nedenle şubeler için uygun yer seçimi, bankaların stratejik hedeflerine erişebilmesi açısından gittikçe daha önemli hale gelmektedir. Şubelerin en uygun yerleşim yerinin belirlenmesinin bankalar için stratejik bir karar olması nedeniyle uzun dönemli planlamanın yapılması, bankaların rekabet gücünü arttırmaktadır. Bu çalışmada, yazın taraması ve uzman görüşünden yararlanarak, bankaların şube yeri seçimi kararında etkin değerlendirme kriterleri tespit edilmiş ve sektörde deneyimli uzmanların yardımıyla ikili karşılaştırma yoluyla kriterlerin dört farklı şube tipi için önemi belirlenmiştir. Kriter ve ağırlıklar kullanılarak, yeni bir çok dönemli matematiksel model önerilmiştir. Matematiksel modelin NP-Zor olması, böylece aday nokta sayısının büyük olduğu problemlerde en iyi çözümün bulunamaması nedeniyle Tabu Arama (TA) ile çözüm aranmış ve TA sonuçları, CPLEX 12.2 ile kıyaslanmıştır. Rassal veriler üzerinde doğrulanan yöntembilim, Türkiye’de hizmet veren bir bankanın İstanbul’daki şubelerinin çok dönemli planlaması üzerinde uygulanmış, ayrıca modelin tutarlılığı ve sonuçların gürbüzlüğünün test edilmesi için duyarlılık analizi yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Banka şubesi, çok dönemli matematiksel model, tabu arama, uygulama, yer seçimi CmA04 Davetli Oturum - Enerji ve Karbon Emisyonları Yönetimi Cuma 08:45-10:15, IE04 Küme: Enerji Yönetiminde YAEM Uygulamaları Oturum Başkanı: Gönenç Yücel (Boğaziçi Üniversitesi) 1. VMT Vergisi: Hacim Temelli Vergilendirmeden Yol Temelli Vergilendirmeye Geçişin Etkileri Kemal Sarıca, Işık Üniversitesi, Eric O’Rear, Wallace Tyner Yüzyıla yakın bir zamandır yakıt vergileri ABD ulaştırma sistemi için yapım, operasyon ve bakım işlerini finanse etmek için kullanılmaktadır. Bu toplanan vergilerin satına alma gücü, reel olarak, 1993 teki değişiklikten sonra enflasyona göre güncellenmediği için sürekli düşmektedir. Bu gerçekle beraber yeni hafif hizmet taşıtlarının ortalama yakıt ekonomisi seviyelerinin federal hükümetin yeni kanunu ile beraber iyileşmeye devam etmekte ve buna istinaden tahsil edilen vergi miktarları düşmektedir. Eriyen vergi gelirleri problemine çözüm olarak Amerikan Ulusal Yüzey Ulaştırma Altyapı Finansman Komisyonu var olan vergi sistemini kat edilen araç mil (VMT) temelli bir vergilendirme sistemi ile yenilenmesini, daha az araç kullanımını ve daha tahmin edilebilir bir nakit akışı beklentisiyle desteklemektedir. Yakıt vergisinden farklı olarak VMT vergisi tüketicileri doğrudan sürdüğü yol millerini hedef almaktadır. Ancak, VMT vergisinin en önemli sorunlarından birisi verimli araç kullanımını teşvik etmemesidir. Dolayısıyla, daha sık kullanılan daha verimsiz araçlardan kaynaklı gaz emisyonlarının daha az araç kullanımı ile azaltılan gaz emisyonları kazanımlarını yok etme ihtimali gözükmektedir. Bu çalışma olası ABD ulusal VMT vergilerinin şu an yürürlükte olan hacim temelli yakıt vergisi ile karşılaştırarak, yürürlükte olan Yenilenebilir Yakıt Standardı (RFS) ve Birleşik Ortalama Yakıt Ekonomisi (CAFE) kanunları ile arasındaki etkileşimi gözlemleyecektir. Hafif hizmet taşıtlarının bir dizi kat edilen yol temelli vergi seviyelerine duyarlılığı US EPA MARKAL model veri tabanının elastik versiyonu kullanılarak test edilecektir. MARKAL toplam sistem maliyetinin minimizasyonunu ve net toplam arz ve talep bolluğunu maksimize etmeyi eş zamanlı amaçlayan tabandan yukarı modelleme yaklaşımına sahip, talebe dayalı, lineer programlama yönteminin üzerine inşa edilmiş bir kısmi denge modelidir. Harici son kullanıcı enerji hizmet talepleri en maliyet etkin birincil kaynak kullanımı ve teknoloji seçim kombinasyonu, model tarafından belirlenerek karşılanır. Model ABD Enviromental Protection Agency (EPA) MARKAL veritabanını kullanmaktadır. Güncel vergi uygulaması üç farklı VMT vergi alternatifi ile kıyaslanacaktır. Gösterilecek sonuçlar VMT vergilerinin kat edilen yol, toplam enerji tüketimi ve sera gazı emisyonlarını azaltma potansiyelini göstermektedir. Bunun yanında bazı istenmeyen yan etkileri de ortaya konacaktır. Anahtar Kelimeler: Markal, ulaştırma, vergi rejimi 2. Karbon Piyasalarında Risk Yönetimi Ethem Çanakoğlu, Bahçeşehir Üniversitesi, Esra Adıyeke, Semra Ağralı Kyoto Protokolü sonrası çevreye zararlı gazların emisyonunun önlenmesi amacıyla Avrupa Birliği tarafından emisyon ticareti sistemi kurulmuş (EU-ETS) ve bu sistem altında gaz emisyonu sertifikalarının ticareti başlamıştır. Bu çalışmada EU-ETS kapsamında ticareti yürütülen çeşitli karbon sertifikası fiyatlarının dinamikleri analiz edilecek ekonometrik zaman serisi modelleri, rejim anahtarlama modelleri, çok değişkenli vektör otoregresyon ve stokastik modellerin performansları karşılaştırılacak ve spot piyasa ile türev sözleşmeleri arasındaki ilişki incelenmektedir. Çalışmanın ikinci kısmında örnek bir santral için değişik karbon sınır senaryoları altında karbon fiyatları ve elektrik fiyatlarındaki değişkenliğe bağlı market riski modellenmiş ve riske maruz değer yaklaşımı ile riski belirlenen seviyede tutacak portföy stratejileri incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Karbon piyasaları, riske maruz değer 3. Karbon Kısıtlı Çevrede Enerji Yatırım Planlaması Semra Ağralı, Bahçeşehir Üniversitesi, Ethem Çanakoğlu, Yıldız Arıkan Bu çalışmada Türkiye’de enerji sektöründe üretim yapan bir enerji şirketi için karını ençoklarken kapasite, talep ve karbon kısıtlarına uyum sağlayan bir kapasite genişletme problemi ele alınmaktadır. Bu problemde bir yandan yatırım kararları verilirken, diğer yandan belirli yatırımlar için karbon salınımlarını azaltacak hangi teknolojilere ne oranda yatırım yapılmasının veya karbon sınırına uyulması için nasıl bir strateji izlenmesi gerektiğinin en iyi olacağı kararları da verilmektedir. Bu problem için karışık tamsayılı doğrusal modeller geliştirilmiş ve sistem performansını etkileyen parametrelerin olası etkileri incelenmiştir. Geliştirilen model ile karbon kısıtlı ortamda şirketlerin nasıl stratejiler geliştirmesinin en iyi olacağı belirlenmiştir Bu stratejiler arasında hiçbir karbon tutma mekanizması kurmadan tutulması gerekli karbon miktarının karbon ticareti ile başka şirketlerden satın alınması, eski termik santrallere karbon tutma ve saklama (CCS) birimlerinin eklenmesi, yeni yatırımların farklı teknolojilerde farklı kapasitede CCS’lerle kurulma imkanının olması bulunmaktadır. Bu stratejilerin modele bütünleştirilmesi ile karbon kısıtlı ortamda üretimlerine devam edecek şirketlerin ihtiyacı olan yatırım planlama modeli geliştirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Enerji yatırım planlaması, eniyileme modelleri, karbon kısıtları CmA139 Davetli Oturum - Sağlık Sistemlerinde YAEM IV Cuma 08:45-10:15, IE139 Küme: Sağlık Sistemlerinde YAEM Oturum Başkanı: Işıl Öndeş Büyükataman (GE Healthcare) 1. Kan Bankası Donör Çağrılma Politikaları: Modeller ve Analizler Banu Yüksel Özkaya, Hacettepe Üniversitesi, Murat Caner Testik Kan ve kan ürünlerinin sadece bağışlar yoluyla sağlanması ve kısa zaman içinde bozulan yapıları kan bankalarındaki stokların dikkatli bir şekilde yönetilmesini gerektirmektedir. Özellikle bağışlardaki belirsizliğe çözüm bulabilmek için envanter yönetimindeki etkili yaklaşımların kullanılması gerekmektedir. Hastanelerde nakledilen her ünite kan veya kan ürününe karşılık kan bankaları tarafından istenen donörlerin belirsiz geliş zamanları zaman zaman arz ve talep arasında bir dengesizliğe neden olabilmekte ve kan veya kan ürünlerinin hastalara nakledilmeden kullanım ömürlerinin sonunda bozulmasına neden olabilmektedir. Ürünlerin bozulma oranlarını azaltacak kullanım politikaları, hastaların değişik yaşlardaki kan ürünlerinin nakledilmesiyle elde ettikleri fayda fonksiyonlarının farklı olması nedeniyle uygulamada kullanılması tercih edilmemektedir. Bu çalışmada, kan ürünlerine olan taleplerin zamanında karşılanmasını, ürünlerin bozulma oranlarını ve hastaların nakil ile elde ettiği fayda fonksiyonlarını dikkate alan donör çağrılma (donör çizelgeleme) stratejileri oluşturulmaktadır. Problem Markov Karar Süreci olarak modellenerek envanter sistemindeki toplam indirimli fayda fonksiyonunu maksimize edecek şekilde bir gün içinde gelen taleplere karşılık olarak istenen donörlerin geliş zamanları belirlenmektedir. Envanter sistemindeki fayda fonksiyonu hesaplanırken hastaların elde ettiği fayda fonksiyonu ile kan ürünlerinin bozulma maliyeti ve talep karşılayamama maliyeti dikkate alınmaktadır. Markov Karar Süreci’ndeki durum değişkeni ise envanterde bulunan farklı yaşlardaki kan ürünü miktarı ile çağrılan fakat henüz gelmeyen donör sayısı olarak tanımlanmaktadır. Farklı kullanım politikaları ile sistem karakteristikleri altında donörlerin geliş zamanları sayısal olarak incelenmektedir. Anahtar Kelimeler: Markov karar süreci, kan bankası, bozulabilir ürün, fayda fonksiyonu 2. Sözleşmesiz İlaçlarda Stok Yönetimi Erhun Kundakcıoğlu, Özyeğin Üniversitesi, Samira Saedi İlaç pazarının dünyadaki önemine rağmen ilaç harcamalarını da kapsayan satın alımların büyük bir kısmı tedarik zincirindeki yetersiz idari kararlardan dolayı zayi olmaktadır. Bu kararlara kaçınılmaz tedarik kesintisi de eklendiğinde hastanelerin ecza birimleri sıkıntılar yaşayabilmekte ve hatta bu durum bazen ciddi klinik sonuçlar dahi doğurabilmektedir. Bu çalışmada yıllık sözleşmesiz alınan ilaçların temininde karşılaşılan stok yetersizliği probleminin hastaneler için etkin envanter yöntemleri ile çözümü incelenecektir. Böylece, hem tedavi kalitesine etki, hem de maliyet açısından stok yetersizliğinin önemi göz önüne alınarak ülkedeki olası dönemsel ilaç kıtlığının etkilerini en aza indirmek hedeflenmektedir. Anahtar Kelimeler: Sezgisel metodlar, envanter yönetimi, markov zincirleri, ilaç kıtlığı 3. Yedek Parçalar için Bölgesel Dağıtım Merkezlerinde Envanter Planlama Optimizasyonu Aracı Işıl Öndeş Büyükataman, GE Healthcare Küresel alanda sadece belirli ülkelerde üretim yapan ancak çok sayıda ülkede yedek parça hizmeti veren şirketlerde, müşteriye en hızlı şekilde hizmet sağlayabilmek, birden fazla konumda envanter tutulmasını gerektirmektedir. Bu amaçla, dünyanın çeşitli yerlerinde Merkezi (MDM) ve Bölgesel (BDM) Dağıtım Merkezleri bulunmaktadır. MDMler parçaların üretim merkezlerinden ve tedarikçilerden alımını ve ona bağlı olan yerel depoları istenilen seviyede besleyen havuzlar iken, BDMler son müşterilerin parça ihtiyaçlarını istenilen seviyede karşılamayı hedefleyen noktalardır. Müşteri memnuniyeti ile yerel parça bulunabilirliğinin doğrudan ilişkili olması sebebiyle, yerel depolarda hangi parçadan ne miktarda tutulacağı oldukça önemli bir karardır. Servis sektöründeki parça tüketimi üretim ortamındakine kıyasla daha fazla belirsizlik içerdiği için envanter kararları alınırken mevcut ekipman çeşidi ve sayısına bağlı rassal tüketim öngörüleri yapılmaktadır. Ne yazık ki, öngörülen parçaların tamamını BDMlerde tutmak yerel envanter seviyesi kısıtları nedeniyle mümkün olmadığı için yerel bölgelerde tüketimi öngörülen parçalar kümesinden seçim yapılması gerekmektedir. Ayrıca her bir bölgenin kendine has gereksinimleri ve kısıtları da dikkate alınmak istendiğinde karar vermek imkansız hale gelmektedir. Bu çalışmada BDMlerde tutulacak parça setine karar vermede yardımcı olması amacıyla çok sayıda yerel kısıtı ve gereksinimi de dikkate alabilecek bir "sırt çantası" problemi modellenmiştir ve bu modeli temel alan bir araç tasarlanmıştır. Yapılan ilk analizler sonucunda tasarlanan bu aracın envanter seviyesi aynı tutularak "talep karşılama seviyelerinde" %30'a varan iyileşmeler sağlama potensiyeli olduğu gözlemlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Yedek parça, servis, sağlık, envanter, optimizasyon, sırt çantası, depo, talep karşılama CmA227 Davetli Oturum - Finansal Modelleme ve Gelir Yönetimi I Cuma 08:45-10:15, IE227 Küme: Finansal Modelleme ve Gelir Yönetimi Oturum Başkanı: Ayşe Kocabıyıkoğlu (Bilkent Üniversitesi) 1. Tedarik Zinciri Finansmanı Fehmi Tanrısever, Bilkent Üniversitesi, Anne Lange, Matthew Reindorp Tedarik zinciri finansmanı kavramı, yakın dönemde yaşanan finansal krizin doğurduğu kredi darboğazından çıkmak adına, pek çok şirket için yeni bir çözüm önermektedir. Avrupa’da özellikle son dönemlerde hızla büyümesi ve geniş uygulama alanları bulmasına rağmen, bu konuda yapılan teorik ve ampirik akademik çalışmaların sayısı oldukça sınırlıdır. Tedarik zinciri finansmanı düzenlemelerinin kapsamlı bir biçimde kavranması, faydaların tedarik zinciri ortakları arasında denk bir şekilde dağılımının sağlanmasına ve ortakların efektif sözleşmeler tasarlayabilmelerine esas teşkil etmektedir. Bu kapsamda söz konusu araştırma, tedarik zinciri finansmanının faydalarını ve potansiyel risklerini analiz edebilmek için ekonomik modeller ortaya koymayı hedeflemektedir. Bu araştırma sonunda elde edilecek akademik bulgular, tedarik zinciri finansmanı konusunda firma yöneticilerine önemli ölçüde yol gösterecektir. Ayrıca, düzenleyici ve denetleyici kurumların da araştırma bulgularımızdan istifade etmesi umulmaktadır. Anahtar Kelimeler: Tedarik zinciri, tedarik zinciri finansmanı, ters faktöring 2. Birliktelik Analizi ve Tesis Yerleşimi Algoritmaları ile Bir Hizmet Sisteminde Kazanç Yönetimi Uygulaması Melek Gülbitti, Kırıkkale Üniversitesi, Betül Ayhan, Yasemin Ünlü, Adnan Aktepe, Süleyman Ersöz Hizmet sistemlerinde gelir yönetimi, müşterilerin talep ettiği hizmetler ve hizmet işletmesinin arz ettiği hizmet seviyesinin dengelenmesi ile sağlanmaktadır. Hizmet sistemlerinde arz ve talep dengeleme için çeşitli stratejiler uygulanmakta olup bunlardan biri de tesislerin genişletilmesi veya yenilenmesidir. Bu çalışmada da, veri madenciliği ve tesis yerleşimi algoritmaları kullanılarak bir alış veriş merkezi için yeni bir tesis yerleşimi önerisi geliştirilmiştir. Çalışmanın amacı gelir yönetimine katkı sağlayacak bir uygulama üretmektir. Çalışmada öncelikle veri madenciliği yöntemlerinden biri olan birliktelik analizi kullanılmıştır. Bu analizde birliktelik kuralları SPSS Clementine’de Apriori algoritması ile oluşturulmuştur. Birliktelik kuralları ile elde edilen sonuçlara göre bir arada satılması gereken ürünler belirlenmiştir. İkinci aşamada, birlikte satılan ürünlerin fiziksel olarak bir arada olması için tesis yerleşiminde iyileştirme yapılmıştır. Tesis yerleşim probleminde birliktelik analizi sonuçları, bu sonuçlardan yola çıkarak hesaplanan maliyet katsayıları ve bölümlerin uzaklık matrisi kullanılmıştır. Tesis yerleşimi uygulaması VIP-Plant Optimization yazılımı ile gerçekleştirilmiştir. Çalışma sonucunda, hizmet sisteminin uygulama öncesi ve sonrası karlılık oranı karşılaştırılmış ve karlılık oranında artış sağlandığı görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Birliktelik analizi, SPSS Clementine, tesis yerleşimi, veri madenciliği, VIP-Plant Optimization 3. Opsiyon Fiyatlama için Bir Model Seçim Yöntemi Berk Orbay, Boğaziçi Üniversitesi, Refik Güllü, Wolfgang Hörmann Opsiyon fiyatlama modellerinin karşılaştırılmasıyla elde edilen ampirik bulgular, herhangi bir modelin diğerlerinden bütün kontrat parametrelerinde veya farklı zaman periyotlarında daha iyi olduğuna dair bir kanıt göstermemektedirler. Önerilen yöntemde önce bir kümeleme yöntemi ile model seçimi için kontrat parametre bölgeleri belirlenmiştir. Daha sonra karar kriterleri vasıtasıyla her bölge için en uygun fiyatlama modelleri seçilmiştir. Son olarak, önerilen model seçim yöntemi farklı opsiyon fiyatlama modelleriyle, farklı kontratlar ve zaman periyotlarının üzerinde örneklem dışı testlerin sonuçları incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Opsiyon fiyatlama, model seçimi, monte carlo simülasyonu 4. Gelir Yönetiminde Karar Verme Üzerine Deneysel Bir Çalışma Ayşe Kocabıyıkoğlu, Bilkent Üniversitesi, C. Itır Göğüş, M. Hakan Hekimoğlu Bu çalışmada iki sınıflı geleneksek gelir yönetimi modelindeki karar verme süreçleri deneysel bir çalışma ile incelenmektedir. Yapılan çalışmada, deneklerin kapasite dağılımı kararlarının Littlewood kuralı tarafından belirlenen normatif seviyelerden sistematik bir sapma gösterdiği gözlemlenmiştir. Bunun yanı sıra, denekler tarafından belirlenen daha yüksek fiyatlı sınıfa ayrılan kapasite seviyesinin, denekler koruma seviyesine karar verdiğinde, rezervasyon sınıfına karar verdikleri durumlardan daha yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Elde edilen sonuçlarda kararların normatif seviyelerden sapmasından dolayı gelirde meydana gelen kayıpların %6.31 civarında olduğu gözlemlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Gelir yönetimi, davranışsal operasyon yönetimi CmA311 Davetli Oturum - YAEM Eğitimi III Cuma 08:45-10:15, IE311 Küme: YAEM Eğitimi Oturum Başkanı: Zerrin Aladağ (Kocaeli Üniversitesi) 1. Endüstri Mühendislerinin Değerlendirmesi Çalıştıkları Sektörlere Göre Lisans Eğitimlerini Narin Gülşah Torun, Karabük Üniversitesi, Ayşe İkra Akalın, Fuat Şimşir, Tuğba Tunacan Endüstri mühendisliği; insan, malzeme ve makineden oluşan bütünleşik sistemlerin kuruluş ve devamlılığının yönetimi ile ilgilenen bir mühendislik dalı olması sebebiyle farklı bir yapıya ve düşünce sistemine sahiptir. Endüstri Mühendisliği bakış açısında sistemin parçaları değil, bütünü göz önüne alınmaktadır. Her ne kadar isminde endüstri kelimesi geçse de, Endüstri Mühendisleri sahip oldukları; yaklaşım, ilke, model ve teknikler ile gerek endüstri ve gerekse hizmet işletmelerinde çalışabilecek niteliklere sahiptirler. Çeşitli sektörlerde ve alanlarda çalışabilme imkanı bulabilmesinde lisans eğitiminde verilen derslerin önemli ölçüde etkisi olduğu düşünülmektedir. Bu çalışmanın amacı; farklı sektörlerde çalışan Endüstri Mühendislerinin, iş hayatına girdikten sonra karşılaştıkları gerçek hayat problemleri için, lisans eğitimine bakış açılarını analiz etmektir. Çalışma kapsamında; 30 farklı sektörde çeşitli düzeylerde çalışan Endüstri Mühendislerine, hazırlanan anket uygulanmıştır. Elde edilen sonuçlar farklı istatistiksel yöntemlerle değerlendirilmiş; çalışanların bulundukları sektörlere (Üretim ve Hizmet) göre anket sorularına verdikleri cevaplarda istatistiksel açıdan anlam farklılıkları olup olmadığı araştırılmıştır. Anahtar Kelimeler: Endüstri mühendisliği eğitimi 2. Endüstride Endüstri Mühendislerinden Beklenen Nitelikler Abbas Dündar, Maltepe Üniversitesi, Başak Başel, Elif Naz Avcı Bu çalışmada endüstrinin istihdam etmek istediği endüstri mühendislerinde ne gibi özellikler aradıkları araştırılmıştır. Bunun için öncelikle Türkiye’de yaygın kullanıma sahip bir insan kaynakları sitesinde yer alan endüstri mühendisliği ile ilgili iş ilanları incelenmiş, buna ek olarak sınırlı sayıda da olsa değişik sektörlerde çalışan endüstri mühendislerinden anket yolu ile bilgi alınmıştır. Bu bilgilerin analizi sonucunda endüstri mühendislerinin kullanacağı araç, teknik ve yazılımlar ve sahip olması beklenen sertifikalar ile birlikte endüstri mühendislerinin istihdam edildiği sektörler, çalıştığı görevler konularında istatistikler çıkarılmıştır. Böylelikle hem endüstri mühendisliği öğrenim programlarının sektör beklentileri ile ne kadar uyumlu olduğu, hem de bir endüstri mühendisliği mezun adayının iş bulma konusunda daha rekabetçi olmak adına kendisini hangi alanlarda geliştirmesi gerektiği sorularına cevap aranmıştır. Anahtar Kelimeler: Endüstri mühendisliği eğitimi, insan kaynakları, istatistiksel veri analizi, veri madenciliği 3. Mühendislik Eğitiminde Ölçme-Değerlendirme ve Sürekli İyileştirme Mehmet Bayrak, Sakarya Üniversitesi Yükseköğretim kurumlarından mezun olan öğrencilerin iş hayatına girerken mesleki ve genel yeterlilikleri hangi oranda kazanmış oldukları çok önemlidir. Öğrencilerin bu yeterlilikleri kazanmaları için ise, yükseköğretim kurumlarının belirli program çıktıları çerçevesinde eğitim-öğretim faaliyetlerini planlamaları öğretme-öğrenme ilişkisini doğru belirlemeli ve her bir program için düzenli olarak ölçme ve iyileştirme çalışmalarının yapılması gerekir. Bu nedenle programların akreditasyon değerlendirmelerinde bilgi, beceri ve davranışlar olarak ifade edilen [1] çıktıların incelenmesi 2000 yılında ABET ile başlamış ve ardından ülkemizde MÜDEK ile devam etmiş ve daha sonra bütün dünyada yaygınlaşmaya başlamıştır [2]. Avrupa Birliği üye ülkelerinde yükseköğretimde iç kalite güvence uygulamalarının Program Çıktıları olarak tanımlanan yeterlilikler çerçevesinde yapılması gerektiği 2009 yılındaki Bologna Süreci uygulamalarının değerlendirildiği ilerleme raporlarında açık biçimde belirtilmiştir [3]. Öğrenci başarılarının ölçülmesi ve değerlendirilmesinde Program Çıktılarının esas alınması üye ülkelerde daha önceden uygulanan sistemden en büyük farkı olarak görülmektedir. Bologna süreci çalışmaları sonucunda yükseköğretim kurumlarında her bir program için eğitim planlaması yapılırken ders ve diğer faaliyetlerin iş yüküne dayalı olması ve bunların Program Çıktıları karşılığı olarak da ECTS kredileri ile derecelendirilmesi kararlaştırılmıştır [4]. Dolayısıyla öğrencilerin mezun oldukları anda Program Çıktılarını belirli bir düzeyde kazanmış olması gerektiği ve hangi oranda kazandıklarını belirlemek ve belgelemek için bir ölçüm sisteminin zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Anahtar Kelimeler: Mühendislik eğitiminde akreditasyon, MÜDEK CmA103 Oturum - Stokastik Süreçler I Cuma 08:45-10:15, IE103 Küme: Stokastik Süreçler Oturum Başkanı: Tahir Khaniyev (TOBB Üniversitesi) 1. Kan Bankası Probleminin Markov Karar Süreçleri (MKS) ile Çözümü Bahar Yalçın, Dokuz Eylül Üniversitesi, Umay Koçer Envanter yönetimi; müşteri talebini zamanında karşılayacak kadar fazla, ancak maliyetleri gereksiz arttırmayacak kadar az envanter miktarını elde bulundurmaya yönelik zor bir dengenin yönetimidir. Günümüzde sağlık ve gıda gibi alanlarda kullanılan envanterlerin bir çoğu belirli bir ürün ömrüne sahip olup, bu bozulabilir ürün problemlerinin çözümü de envanter kontrolünde önemli yer tutmaktadır. Kan bankası problemi de bozulabilir envanter yönetimi literatüründe geniş yer tutan önemli bir problemdir. Bu çalışmada bozulabilir envanter probleminin Markov Karar Süreçleri (MKS) ile modeli verilmektedir. Her bir dönemdeki durumlar net stok düzeyine göre tanımlanmış, bozulabilir ürünün maksimum raf ömrü “m” dönem gibi sabit bir değere eşit olduğu ve toplam envanter seviyesinin önceden belirlenen maksimum stok düzeyini aşmadığı varsayılmıştır. Ürünlerin tedarik süresi bir dönem olarak kabul edilmiştir. Her dönem başında, eldeki envanter seviyesi kontrol edilerek bir sipariş kararı alınır. Bir önceki dönemde verilen siparişler eldeki envantere eklenir ve dönem içinde oluşan talepler karşılanır. Dönem sonunda ise eldeki ürünlerin her birinin yaşı bir dönem arttırılarak bozulan ürünler atılır ve eldeki net envanter seviyesi hesaplanır. Her bir dönem içindeki geçiş olasılıkları matrisi eldeki envanter seviyesi, oluşan talep ve bozulma miktarına bağlı olarak hesaplanmıştır. Sistem kesikli zaman MKS olarak modellenmiş ve maliyeti minimize edecek optimal karar, dinamik programlama yöntemi ile bulunmuştur. Ayrıca uygulamada bozulabilir ürün olarak kan ürünü ele alınmış, kan bankasındaki envanter probleminin çözümü üzerinde durulmuştur. Sentetik bir veri seti kullanılarak MATLAB yardımı ile sayısal çözümü verilmiştir. Anahtar Kelimeler: Bozulabilir envanter, dinamik programlama, markov karar süreçleri, olasılıksal talep 2. Genel Müdahaleli Ödüllü Yenileme Süreci için Zayıf Yakınsama Teoremi Özlem Ardıç, TOBB Üniversitesi, Tahir Khaniyev, Rovshan Aliyev Bu çalışmada, genel müdahaleli ödüllü yenileme süreci ele alınmıştır. Modeli ifade eden X(t) stokastik süreci matematiksel olarak inşa edilmiştir. Ardından sürecin ergodikliği ispatlanmış ve ergodik dağılımın aşikar şekli elde edilmiştir. Bulunan aşikar ifadeler için bazı dağılımlarla örnekler verilmiştir. Ergodik dağılım için zayıf yakınsama teoremi ispatlanmış ve limit dağılımı için iki terimli asimtotik açılım elde edilmiştir. Bulunan asimtotik açılımlar için (S,s) tipli yarı-Markov envanter modeli ele alınmış ve özel dağılımlar için (üstel dağılım, Erlang dağılımı) örnekler verilmiştir. Genel müdahale koşulu altında ergodik momentler için iki terimli asimtotik açılımlar elde edilmiştir. Ergodik momentler için bulunan asimtotik açılımlar yardımıyla merkezi momentler, basıklık, çarpıklık ve değişim katsayıları için asimtotik açılımlar bulunmuştur. Elde edilen bu asimtotik açılımlarla farklı dağılımlara sahip müdahaleler (düzgün dağılım, üçgensel dağılım, genelleştirilmiş Beta dağılımı) söz konusu olduğu durumlar için örnekler verilmiştir. Anahtar Kelimeler: Asimtotik açılım, ergodik dağılım, ergodik moment, genel müdahale, ödüllü yenileme süreci, zayıf yakınsama 3. Normal Müdahaleli Ödüllü Yenileme Sürecinin Asimtotik Analizi Tahir Khaniyev, TOBB Üniversitesi, Zülfı ye Hanalioğlu, İhsan Ünver Envanter, stok kontrol, kuyruk teorisi, güvenirlik gibi uygulamalı alanlarda ortaya çıkan birçok problem yenileme, ödüllü yenileme ve rasgele yürüyüş süreçlerinin sınır fonksiyonelleri yardımıyla ifade edilebilir. Literatürde bu konuda önemli teorik sonuçlar mevcuttur. Ancak, elde edilen sonuçlar genellikle karmaşık matematiksel yapıya sahip oldukları için kullanışlı değillerdir. Bu karmaşık yapıyı daha kullanışlı bir hale getirmek için son yıllarda iki yönde araştırmalar yoğunlaştırılmıştır. Bir taraftan benzetim yöntemleri kullanılarak bilgisayar yardımı ile sayısal sonuçlar alınmakta; diğer taraftan ise asimptotik yöntemler kullanılarak yaklaşık, fakat yeterince sade ifadeler elde edilmektedir. Bu nedenle, literatürde asimptotik yöntemlerin uygulanmasına ait birçok değerli çalışmalar ortaya konulmuştur. Rasgele faktörlerin etkisi altında değişen birçok dinamik sisteme gerektiğinde “dışarıdan müdahale edilmesi” aslında birçok faktörün toplam etkisi altında oluşmaktadır. Dolayısıyla, böyle kararlar verilirken birçok faktörün toplam etkisi göz önünde bulundurularak müdahale kararları verilmektedir. Merkezi Limit Teoremine göre etki gösteren faktörlerin sayısı arttıkça müdahaleyi ifade eden rasgele değişkenin (ζ_1 ) dağılımı yaklaşık da olsa Normal dağılıma yakınsayacaktır. Bu nedenle, çok sayıda rasgele faktörlerin etkisi altında faaliyet gösteren sistemler için müdahalenin Normal dağılıma sahip olduğunu kabul etmek daha mantıklı ve pratik açıdan elverişlidir. Ancak, Normal müdahaleli süreçlerin incelenmesi, diğer müdahale çeşitlerine göre göre çok daha karmaşıktır. Bu nedenle, Normal müdahaleli süreçlerin incelenmesi hem bilimsel, hem de pratik öneme sahiptir. Bu çalışmanın temel amacı, asimptotik yöntemleri kullanarak Normal müdahaleli ödüllü yenileme sürecinin (X(t) ) iki sınır fonksiyonelinin (N_1 ve τ_1) momentlerinin asimtotik davranışını incelemektir. N_1 ve τ_1sınır fonksiyoneller X(t) sürecinin iki önemli sınır fonksiyonelleridir. Burada τ_1, X(t) sürecinin ilk kez sıfırın altına indiği anı, N_1 ise bu ana kadar olan sıçramaların sayısını belirtmektedir. Bu çalışmada, Tauber - Abel Teoremi, Milln Teoremi ve yenileme teorisinin temel sonuçları kullanılarak, N_1 ve τ_1 sınır fonksiyonellerinin ilk dört momenti için üç terimli asimtotik açılımlar elde edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Ödüllü yenileme süreci, normal müdahale, sınır fonksiyoneli, asimtotik açılım 4. Bir Ara Stokun İki Bariyerli Rasgele Yürüyüş Süreci ile Modellenmesi Tahir Khaniyev, TOBB Üniversitesi, Başak Gever Endüstride ara stok yönetimi üretim performansını etkilemesi açısından önem arz etmektedir. Bu sebeple, bu çalışmada aynı hızla çalışan iki makine arasında bulunan ve hacmi 2a olan bir ara stok ele alınmıştır. Makinelerin ara stoku yükleme ve boşaltma hızlarının birbirine eşit olduğu ve ara stok tamamen dolduğunda veya boşaldığında makinelerin çalışmayı durdurduğu varsayımı altında, ara stok seviyesi iki bariyerli bir rasgele yürüyüş süreci olarak incelenmiştir. Bu rasgele yürüyüş sürecinin sıçramaları iki taraflı üstel dağılıma sahip rasgele değişkenler ile ifade etmektedir. Stokun tamamen dolması veya boşalması için gerekli olan yükleme ve boşaltma sayısı N rasgele değişkeni ile ifade edilsin. Bu durumda, bu çalışmanın amacı N rasgele değişkeninin sayısal karakteristiklerinin incelenmesidir. Bunun sebeple, rasgele yürüyüş süreci için temel özdeşlik teoremi kullanılmış (Feller, 1971) ve N rasgele değişkenin beklenen değeri, varyansı, standart sapması, basıklık ve çarpıklık katsayıları ile değişim katsayısı için kesin ve yaklaşık ifadeler elde edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Rasgele yürüyüş süreci, temel özdeşlik, ara stok CmA306 Oturum - Sürdürülebilirlik I Cuma 08:45-10:15, IE306 Küme: Sürdürülebilirlik Oturum Başkanı: Sibel Sezer (Okan Üniversitesi) 1. Doğal Kaynakların Sürdürülebilir Kullanımı Nükhet Barlas, Serbest Danışman İnsan uygarlığının gelişme sürecinde yeryüzündeki doğal kaynaklar ve eko-sistemler büyük zarar gördü. Bugün yaratılan kirlilik akışının ve kaynak tüketiminin gezegenimizin biyolojik kapasitesini aştığı hesaplanıyor. Üstelik, artmakta olan küresel nüfusun gereksinimlerini karşılayabilmek için daha fazla gıda, enerji, tatlı su... üretmemiz gerekecek. Bugüne kadar doğaya verilen zararlar dikkate alınırsa, endüstriyel büyümeye odaklı, çevresel maliyetleri içselleştirmeyen bu ekonomik model artık sürdürülemez. Gezegenimizi insan yaşamına uygun kılan yeryüzü sistemlerinden en önemli dokuz tanesini belirleyip, bunların dengede çalışmayı sürdürebileceği "insanlık için güvenli sınırları" tahmin etmeye çalışan bilim insanları bunlardan dördünde sınırların aşıldığı (iklim, biyo-çeşitlilik, azot dengesi, orman varlığı) uyarısını yapıyor. Bu güne kadar yarattığımız sera gazı emisyonları yüzyılın ortasında küresel iklimde 1,5 derecelik sıcaklık artışını garantilemiş durumda. Artan sıcaklık, kuraklık ve sellerin en başta tarıma vereceği zarar, artık gelişme için de büyük risk olarak görülüyor. Sulara ve atmosfere saldığımız azot, tatlı su ve denizleri oksijensizleştirirken, atmosferde sera gazlarını besliyor. Yaşamakta olduğumuz ekolojik krizin sırf parasal değeri ekonomik krizden kat-kat yüksek hesaplanıyor. Küresel tüketim bu hızlarda büyümeye devam ederse yeni sorunların ortaya çıkacağı, bunlarla mücadele için gitgide daha fazla kaynak ayrılacağı, yaşam kalitesinin de düşeceği tahmin ediliyor. İnsan etkinliklerini, riskleri azaltacak güvenli sınırlar içine çekerken fiziksel ve sosyal altyapıların da iklim değişikliği, deniz yükselmesi gibi tehditlere karşı güçlendirilmesi öneriliyor. Uygarlık, uzun dönemde var olabilmek için bir dönüşüm seferberliğine kalkışmak zorunda. Ama seçime odaklı kısa-dönemli politikalar gelecekteki tehditleri göz ardı ettiğinden, acil alınması gereken kararlar erteleniyor. Hem yerel hem küresel toplumun uzun-dönemli çıkarlarını gözetebilmek için yöneticilere yol gösterecek, onları denetleyecek bağımsız kurumlara da gereksinim olduğu çok açık. Bugünün kalabalık ve kaynakları kıtlaşan dünyasında doğal kaynakların ve ekosistemlerin sürdürülebilir kullanımını gözetecek yeni modellere gereksinim var. Endüstri mühendisliği araçları şüphesiz buna katkı sağlayabilir. Anahtar Kelimeler: Doğal kaynak, ekolojik sistem, sürdürülebilirlik, güvenli sınırlar 2. Türkiye'de Otomotiv Sektöründe Çevresel Sürdürülebilirlik Ayşe Ecenaz Demirci, Okan Üniversitesi, Nevin Balıkçı Doğal kaynaklar, canlıların yaşamlarını devam ettirebilmeleri için en hayati kısıtlardan biridir. Yaşamı fonksiyonel hâle getiren araç ve gereçlerin büyük çoğunluğu doğal kaynaklardan sağlanmaktadır. Üretim sektöründeki firmalar, doğal kaynakları tehlikeye atmakta ve kaynaklar tükenme riskiyle karşı karşıya kalmaktadır. Bunun yanı sıra, birçok firmada üretilen sanayi atıkları, doğru değerlendirilip gerekli önlemler alınmadığında çevre ve kişi sağlığı açısından risk oluşturur. Son yıllarda, özellikle oksijen, su, bitki örtüsü, gibi kaynakların büyük bir hızla azalması ve tahribata uğraması, şirketlerin çevresel duyarlılık faaliyetlerine ağırlık vermelerine neden olmuştur. Özellikle otomotiv sektöründe karbondioksit emisyonu, su tüketimi, uçucu organik bileşikler, diğer hava kirleticiler (sülfür oksit, nitrojen oksit), gürültü kirliliği, metal atıkları, asit, alkali atıklar, atık yağlar doğal kaynakların varlığını ciddi anlamda tehdit etmektedir. Çevre tahribatına yol açan iklim değişikliklerine sebebiyet veren küresel ısınma, bu tehditlerin başında gelmektedir. Bu çalışma, otomotiv firmalarının çevresel sürdürülebilirlik ve doğal kaynaklara duyarlılık adına hangi yöntemleri kullandıklarını ve ne gibi temel performans göstergelerine önem verdiklerini özetleyen bir sektör inceleme çalışmasıdır. Anahtar Kelimeler: Sürdürülebilirlik, otomotiv, temel performans göstergeleri 3. 2015 yılında Birleşmiş Milletler Liderliğinde Kabul Edilecek olan Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin Türkiye'deki Olası Yansımaları Sibel Sezer, Okan Üniversitesi 2015, uluslararası müzakerelerde sürdürülebilir bir geleceğin inşa edilmesi için önümüzdeki 15 yılı kapsayacak şekilde bağlayıcı kararların alınacağı çok kritik bir yıldır. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri bu sene Eylül ayında tüm BM ülkeleri tarafından kabul edilecektir. Bir yandan resmi platformlarda güçlenen bu akım benzer şekilde gayri resmi süreçlerde kendisini güçlü bir şekilde göstermektedir. Sürdürebilir bir gelecek insanların adaletsizlikten ve yoksulluktan uzak, yaşam kaliteleri yüksek ve refah içerisinde yaşadıkları ancak doğal kaynakları sürdürülebilir bir şekilde ve yok etmeden yaşamlarını idame ettikleri bir gelecek olmalıdır. Bu kapsamda uluslararası platformlarda gerçekleşmekte olan tarihi karar süreçlerine Türkiye’nin verdiği katkı da incelenmelidir. Eylül 2015’de sürdürülebilir kalkınma hedefleri kesinleştiğinde ülkemize nasıl bir yansıması olabileceğini anlamak önemlidir. Örneğin 1992 yılında imzaya açılan İklim Değişikliği Sözleşmesine Türkiye ancak 2004 yılında taraf olabilmiştir. Bunun temel nedeni sözleşmede Türkiye’nin kabul edemeyeceği yükümlülüklerin bulunmasıydı. Ancak, sözleşme imzaya açılmadan önceki yıllarda yapılan müzakerelere ülke olarak daha etkin katkı verebilseydik Türkiye için çok daha olumlu yansımaların olma ihtimali yüksekti. Türkiye pek çok ülkenin yapmış olduğu gibi uluslararası fonlardan faydalanarak düşük karbon ekonomisine geçiş için gerekli yatırımları yapamamıştır. Küresel Çevre Fonu (GEF) iklim değişikliği konusunda gerekli yatırımlar için son 20 yılda gelişmekte olan ülkelere 15 Milyar USD hibe vermiştir. Benzer bağlamda, uluslararası müzakerelerde alınan kararların ülkeye yansımaları olumlu ya da olumsuz olabilmektedir. Bu konuşmamda olası yansımalar değerlendirilecektir. 2030 yılında kadar doğal kaynak kullanımı da dahil olmak üzere bütünsel olarak sürdürülebilir bir gelecek için belirlenen hedeflerin, atılacak adımların ve detaylandırılmakta olan süreçlerin ülke olarak neresinde olduğumuz değerlendirilecektir. Değişim sürecinde elzem olan UNDP sürdürülebilir kalkınma fonu gibi gerekli finansmanı kaynaklarından Türkiye’nin nasıl faydalanabileceği de kısacak değerlendirilecektir. Özde, dünyada sürdürülebilir bir gelecek için gerçekleşmekte olan bu akımın Türkiye neresindedir ve nasıl bir harita çizmelidir? Bu konuşmamda, ülkemizdeki güncel durum, zorluklar ve fırsatlarla değerlendirilecek, özellikle süreç yönetimi, kapasite geliştirme, teknoloji ihtiyaçları gibi konular sürdürülebilir kalkınma kapsamında ele alınacaktır. Anahtar Kelimeler: Sürdürülebilir kalkınma hedefleri, çevre politikaları CmB104 Davetli Oturum - Çok Kriterli Karar Verme XI Cuma 10:30-12:00, IE104 Küme:Çok Kriterli Karar Verme Oturum Başkanı: Özgür Özpeynirci (İzmir Ekonomi Üniversitesi) 1. Çok Modlu Taşıma Problemi Üzerine Bir Uygulama: Petrokimya Şirketi Dağıtım Planlaması Sinem Tokçaer, İzmir Ekonomi Üniversitesi, Özgür Özpeynirci Günümüzde taşımacılığın olumsuz çevresel etkileri ve çevreci taşıma türlerinin kullanımının önemi giderek daha çok tartışılmaktadır ve hem ulusal ve hem de uluslararası düzenlemeler ile daha çevre dostu taşıma türlerinin kullanımı teşvik edilmektedir. Bu düzenlemeler ile denizyolu ve demiryolu gibi ölçek ekonomisinden fayda sağlayan, karbon salınımı ve çevresel atıkların nispeten daha düşük seviyelerde olduğu ulaştırma türlerinin kullanımı giderek artmaktadır. Ancak her iki taşıma türü, altyapı özellikleri sebebiyle, son alıcıya ulaşımda karayoluna ihtiyaç duymaktadır. Bu bağlamda, çok modlu taşıma sistemleri ve ağlarının kullanımı kaçınılmazdır. Çok modlu taşıma sistemleri, taşınan mal veya eşyanın, iki veya daha fazla taşıma modu kullanılarak son alıcıya ulaştırılmasıdır. Türler-arası (intermodal) taşımacılıktan farklı olarak çok modlu taşıma sistemlerinde mal veya eşyanın içinde taşındığı kap veya araç değişmekte, dolayısıyla, evrak değişimi, aktarma ve benzeri bazı işlemler sebebiyle yönetsel güçlükler ile karşılaşılmaktadır. Bu bakımdan, akademik yazında da görülmektedir ki, çok modlu taşıma sistemleri söz konusu olduğunda, maliyetin yanı sıra, hız, servis kalitesi, güvenilirlik gibi farklı amaçları dikkate alan çalışmalar da bulunmaktadır. Bir petrokimya şirketinin gerçek hayat probleminden esinlenilen bu çalışmada, denizyolu, demiryolu ve karayolu taşıma modlarının bir arada kullanıldığı dağıtım planlama problemi, yazında yer alan farklı amaçlar da gözetilerek ele alınmıştır. Gemi kiralama ve tren yolu ile taşıma sözleşmelerinin yıllık olarak yapılması sebebiyle, söz konusu problem stratejik planlama problemi olarak ele alınmıştır. Bunun yanı sıra, probleme, maliyet ve risk olmak üzere, birbiri ile çelişen iki amaç tanımlanmış ve bu doğrultuda matematiksel model oluşturulmuştur. Matematiksel model, epsilon kısıt esaslı döngüsel çözüm yöntemi ile ele alınmış ve gerçek hayat verisi üzerinde test edilmiştir. Bu çerçevede, bir takım yönetsel öngörüler ve kararlar ortaya konulmuş ve yaklaşık maliyet-risk eğrisi oluşturulmuştur. Anahtar Kelimeler: Çok modlu taşımacılık, dağıtım planlama, çok amaçlı karar verme 2. Zaman Kısıtlı Kapasiteli Araç Rotalama Problemi: İçecek Sektöründe Bir Vaka Çalışması Kamil Erkan Kabak, İzmir Ekonomi Üniversitesi, M. Arslan Örnek Tedarik ağlarının ve dağıtım faaliyetlerinin çeşitli sektörlerde birçok uygulamaları vardır. Bu uygulamaların analizi, araç rotalama problemlerinin çok karmaşık ve çözümlerinin zor olabileceğini göstermektedir. Bundan dolayı, dağıtım faaliyetleri önemli oranda zaman kayıplarına ve dağıtım maliyetlerinin artmasına yol açabilmektedir. Özellikle nakliye şirketlerinin öncelikle dağıtım alanlarını oluşturması ve daha sonra her dağıtım alanında en uygun rotayı belirlemesi günümüzde yaygındır. Bu çalışmada, kapasiteli araç rotalama probleminin özel bir çeşidi ele alınmaktadır. Problem, iki amaç içermektedir. Birinci amaç, dağıtım alanları sayısının enküçüklenmesidir. İkinci amaç ise dağıtım alanları arasındaki iş yükünün dengelenmesidir. Problemin çözümü için bir ikili tamsayılı matematiksel model geliştirilmiştir. Model genel bir sezgisel yöntem kullanılarak çözülmüştür. Daha sonra, sonuçlar benzetim modeliyle test edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Araç rotalama problemi, zaman kısıtları 3. Ters Çok Amaçlı Sınıflandırma Problemleri Özgür Özpeynirci, İzmir Ekonomi Üniversitesi, Vincent Mousseau, Selin Bilgin Özpeynirci Çok amaçlı sınıflandırma problemi (ÇASP) çok kriter ile değerlendirilmiş nesneleri önceden tanımlı ve sıralı sınıflardan birisine atamak ile ilgilidir. Otellerin yıldız sayısını belirleme, ülkelerin veya kişilerin kredi risk değerlendirmesi, akademik dönem sonunda öğrencilere harf notu atamak ÇASP örneklerindendir. Çok amaçlı sınıflandırma metodları ve bunların gerçek hayat uygulamaları akademik yazında sıkça çalışılmıştır. Bu çalışmada ters çok amaçlı sınıflandırma problemi (TÇASP) ele alınmıştır. TÇASP’de nesnelerin sınıflara atamaları bilinmektedir. Bazı eylemler yoluyla nesnelerin değerleri ve dolayısıyla atandıkları sınıflar değiştirilebilir. TÇASP önceden tanımlı ve maliyetleri bilinen eylemler kümesinin bir alt kümesini seçer. TÇASP’da farklı sınıflandırma metodları, farklı bilgi seviyeleri ve farklı problem tipleri ele alınmıştır. Kullanılan sınıflandırma metodunun bilindiğini varsayılmış ve doğrusal, UTADIS ve MR-Sort metodları üzerinde çalışılmıştır. Bilgi seviyesi için (i) sınıflandırma metodunun tüm parametrelerinin bilindiği, basit sürüm ve (ii) sınıflandırma örneklerinin olurlu parametre uzayını kısıtladıkları, gürbüz sürüm tanımlanmıştır. İki farklı problem tipi önerilmiştir; tüm nesneleri önceden tanımlanmış olan hedef sınıflarına atanmasını sağlayacak en az maliyetli eylem alt kümesini belirleme ve belirli bir bütçe kısıtı altında tüm nesnelerin atanmasını en iyi şekilde iyileştirme. Her bir sınıflandırma problemi, bilgi seviyesi ve problem tipi üçlüsü için gerekli matematiksel programlama modellerini geliştirilmiştir. Gürbüz sürümler için, olurlu tüm parametre kümeleri için istenilen sonuçları kesin olarak veren algoritmalar tasarlanmıştır. Rassal örnekler üzerinde çok geniş kapsamlı bir deney gerçekleştirilmiş ve sonuçlarını raporlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Çok amaçlı sınıflandırma, ters sınıflandırma, UTADIS, MR-Sort CmB102 Davetli Oturum - Sezgisel Optimizasyon II Cuma 10:30 - 12:00, IE102 Küme: Optimizasyon Oturum Başkanı: Berk Ekici (Yaşar Üniversitesi) 1. Bilişimsel Karar Verme Desteği Kullanarak Kendi Kendine Yetebilen Yüzen Mahalleler Tasarımı Ayça Kırımtat, Yaşar Üniversitesi, Ioannis Chatzikonstantinou, Sevil Sarıyıldız, Ayça Tartar Geleneksel gelişimlerin aksine ileri tasarım karmaşası sunan yüzen yerleşimler iklim değişikliği ve kıtaların kıtlığı sebebiyle alternatif bir kentsel oluşum haline geldi. Yaşar Üniversitesi Mimarlık Fakültesi yüksek lisans dersi olan Bilişimsel Tasarım stüdyosu kapsamında akıllı karar verme desteği araçları ve en iyiyi bulma metodlarının kombinasyonu ile birlikte parametrik modelleme teknikleri kullanılarak yüzen mahalleler tasarımına bir yaklaşım sunan yüzen yerleşim konsepti geliştirildi. Bu çalışmada sunulan yöntem rezidans alanları, yeşil alanlar, kamusal alanlar ve tarım alanlarının belirlenen amaçlar doğrultusunda dağılımına uygulanmaktadır. İki algoritmanın- NSGA-II ve DE- optimizasyon sonuçları amaçlar doğrultusunda karşılaştırıldı. Belirlenen objektifler mahallelerin kendi içinde yürünebilirliği, manzaralı görüş ve maliyet etkinliğidir. Sonuçlar DE algoritmasının NSGA-II ye göre daha iyi performans gösterdiğini kanıtlamaktadır. Uygulanan metod, proje alanı olan İzmir’in kıyı bölgesi Urla’daki adaların çevresinde kendi kendine yetebilen yüzen mahallelerin tasarımına odaklanmaktadır Anahtar Kelimeler: Yüzen şehirler, çok-amaçlı optimizasyon, parametrik modelleme, evrimsel algoritmalar, mimari tasarım 2. Farksal Evrim Algoritması ile Kavram Tasarım Aşamasında Konut Maliyet ve Süre Optimizasyonu Onur Dursun, Yaşar Üniversitesi, Berk Ekici, Sevil Sarıyıldız Yapım projelerinde metrekare maliyeti ve yapım süresi arasında birbiri ile çelişen bir ilişki bulunur. Bu nedenle, proje başarı hedeflerinin belirlendiği kavram tasarımın başlangıcında, mal sahibinin kalite standartları göz önünde bulundurarak, metrekare maliyeti ve yapım süresinin eş zamanlı olarak en aza indirgenmesi tahmin edicilere karmaşık bir problem sunmaktadır. Bu çalışma, iki farklı diferansiyel evrim algoritması (DE) sürümü kullanarak kavram tasarım aşamasında metrekare maliyeti ve yapım süresi hedeflerini en aza indirgeyen en uyguna yakın tasarım çözümleri saptamayı amaçlamaktadır. Tüm yapım projeleri kendine özgüdür. Seçilen örneklemin farklı coğrafyalardan farklı bina tipolojileri içermesi bina özellikleri arasındaki değişkenliğin artmasına, bu da oluşturulan amaç fonksiyonlarındaki anlatılamayan değişimin yükselmesine sebep olacaktır. Buna bağlı olarak çalışmanın kapsamı Alman müstakil konut projeleri özeline indirgenmiştir. Çalışmada kullanılan veri kümesi 36 proje bilgisi içermektedir. Amaç fonksiyonları oluşturulurken regresyon analizi yöntemi kullanılmıştır. Çalışmanın sonuçları DE’nin en uyguna yakın tasarım çözümlerine yeterli sayıda nesil üretiminden sonra yakınsama yeteneğini bulunduğunu önermektedir. Ek olarak, en uyguna yakın tasarım çözümleri ile örneklemin tanımlayıcı istatistikleri arasındaki benzerlik, amaç fonksiyonları oluşturulurken regresyon analizi yönteminin uygun ve güçlü bir araç olduğuna işaret eder. Bunun yanında, DE’nin iki farklı sürümü arasındaki yakınsama performansı hiper hacim göstergesi kullanılarak karşılaştırılmıştır. Eşleştirilmiş t testi uygulanarak yürütülen hipotez testi sonucu DE/rand1/bin sürümünün DE/rand2/bin sürümüne görece olarak üstün olduğunu önermektedir. Son olarak, DE tarafından önerilen tasarım sonuçları, kavram aşamasında kullanılan yapım ekonomisi prensipleri perspektifinden incelenmiştir. Çalışmanın kısıtlamaları sonuçların farklı coğrafya ve bina tipolojilerine uygulanması durumunda dikkatle göz önüne alınmalıdır. Anahtar Kelimeler: Farksal evrim algoritması, konut maliyet ve süre optimizasyonu, çok-amaçlı optimizasyon, mimari tasarım 3. Restoran Yerleşiminin Mimari Tasarımı için Bir Farksal Evrim Algoritması Cemre Uğurlu, Yaşar Üniversitesi, Taşgetiren Ioannis Chatzikonstantinou, Sevil Sarıyıldız, Fatih Mimarlık, hem tasarım hem mühendislik hem de sosyal bilimleri içerisinde barındırdığı için hem teknik hem de teknik olmayan birden fazla amaca yanıt vermeyi gerektirir. Evrimsel algoritmalar çok amaçlı optimizasyon problemlerinin çözümünde olası sonuçlar verdiği gibi bilişimsel tasarımda da faydalı bir çözüm tekniği haline gelmiştir. Bir restoranın mimari tasarımı, müşteri memnuniyetinin çok önemsendiği maliyetli ve kar amacı güdülen bir sektör olduğu için karmaşık bir problemdir. Örneğin; çoğu insan pencereye yakın bir yere oturmayı tercih eder. Ama maliyet açısından tüm duvarları cam ile kaplamak karlı olmayabilir. Bu nedenle bildiride, restoran tasarımında yerleşim düzeni problemine odaklanılmıştır. Evrimsel algoritmaları kullanarak, yatırım maliyetini azaltmaya ve toplam karı artırmaya yönelik en uygun tasarım parametreleri bulunmaya çalışılmıştır. Amaç fonksiyonları yalnızca yatırım maliyeti ve toplam kar olarak görülse de; problemin formülasyonu, müşteri isteklerine yönelik bir düzenlemenin nasıl olabileceği, servis hızı ve enerji tasarrufu gibi konuları da içerisinde barındırmaktadır. Bunun için öncelikle Grasshopper Parametrik Tasarım ortamında tasarım parametreleri ile amaç fonksiyonları arasındaki ilişki kurulmuştur. Daha sonra, problemin tasarım parametreleri, amaç fonksiyonları ve kısıtları, Grasshopper programına uyumlu bir bileşen olarak yerleştirilen NSGA-II ve DE algoritmasına bağlanmıştır. Elde edilen tasarım sonuçları Pareto ön yaklaşımı incelendiğinde olasıdır ve DE algoritması hiper-hacim hesaplama açısından biraz daha iyi performans sağlamıştır. Bizim bilgimize göre, bu restoran tasarımı için çok amaçlı yaklaşımın ilk uygulamasıdır Anahtar Kelimeler: Yerleşim tasarımı, çok-amaçlı optimizasyon, parametrik modelleme, evrimsel algoritmalar, mimari tasarım 4. Evrimsel Hesaplamalar ile Yüksek Bina Form Bulma Probleminin İrdelenmesi Berk Ekici, Yaşar Üniversitesi, Seçkin Kutucu, Sevil Sarıyıldız, Fatih Taşgetiren Bu çalışma yüksek binaların form bulma probleminde evrimsel algoritmaların uygulamasını incelemeyi hedeflemektedir. İlk aşamalardaki tasarım kararlarının önemi nedeniyle, bahsedilen amaç doğrultusunda tasarım sürecinin kavramsal evresine odaklanılmıştır. Bu hususta, çok hedefli gerçek parametreli kısıtlı optimizasyon, tanımlanan yüksek bina tasarım probleminin çözümü için bir yöntem olarak ele alınmıştır. Yüksek bina formunun hedef fonksiyonları olarak, birbirleri ile çelişkili olduğu kesin olan taşıyıcı sistemin deplasman minimizasyonu ve metrekare başına inşaat maliyeti minimizasyonları formüle edilmiştir. Evrimsel hesaplama adına, baskılanmamış sıralamaya dayalı genetik algoritma II (NSGA-II) ve diferansiyel evrim algoritmaları (DE), elde edilen sonuçların hesaplama performansı ve mimari özellikleri doğrultusunda karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak, yüksek bina tasarım problemi bağlamında NSGA-II ve DE algoritmalarının keşfetmiş olduğu sonuçlar üzerinden bir tartışma yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Yüksek binalar, form bulma, çok hedefli optimizasyon, evrimsel algoritmalar CmB-MM25 Davetli Oturum - Optimizasyon VII Cuma 10:30-12:00, MM25 Küme: Optimizasyon Oturum Başkanı: Ramez Kian (Bilkent Üniversitesi) 1. Sistem Gerginliğini Göz Önünde Bulunduran Çok Aşamalı Rassal Kafile Büyüklüğü Problemi Esra Koca, Bilkent Üniversitesi, Hande Yaman, Selim Aktürk Bu çalışmada, dönemsel taleplerin bir senaryo ağacı ile temsil edilebildiği çok aşamalı rassal kafile büyüklüğü problemi üzerine çalışılmıştır. Çok aşamalı rassal programlama tekniğinde, farklı senaryolar için farklı üretim kararları alınabilir. Bu nedenle, hangi senaryonun gerçekleşeceği daha önceden bilinmediğinden, bir periyot için üretim kararı o periyodun başına kadar bilinemeyebilir. Bu durum sistem gerginliğine yol açar. Sistem gerginliği üretimle ilgili karaların daha önceden bilinememesinden kaynaklanan ve bütün tedarik zincirini etkileyebilen önemli bir sorundur. Bu çalışmada çok aşamalı kafile büyüklüğü problemi sistem gerginliğini azaltacak şekilde formüle edilmiştir. Ayrıca bu çalışmada, işlem sürelerinin belirli bir maliyet (azaltma maliyeti) karşılığında azaltılabildiği, başka bir deyişle kapasitelerin artırılabildiği varsayılmıştır. Literatürdeki çoğu kafile büyüklüğü probleminde işlem süreleri ve kapasiteler sabit olarak düşünülse de, bu varsayım gerçek hayat problemleri için çoğu zaman geçerli değildir. İşlem süreleri makine hızını artırarak, taşeron veya bir dış kaynak kullanarak, aşırı yükleme yaparak, daha fazla enerji veya para harcayarak azaltılabilir. Azaltma maliyetlerinin dışbükey fonksiyonlar olduğu varsayılmış ve problem ikinci dereceden konik program olarak modellenmiştir. Literatürde "karışık set" olarak bilinen bazı özel yapıların formülasyonumuzun gevşetmesi olduğu fark edilmiş ve bu yapılar baz alınarak formülasyon için geçerli eşitsizlikler üretilmiştir. Anahtar Kelimeler: Kafile büyüklüğü problemi, sistem gerginliği, çok aşamalı rassal programlama, ikinci dereceden konik programlama 2. Mutlak P-Merkez Probleminin Büyük Ölçekli Serimlerde Kesin Çözümüne Yönelik Yeni Bir Algoritma Hatice Çalık, Libre de Bruxelles Üniversitesi, Bahar Kara, Barbaros Tansel Mutlak p-merkez problemi, verilen bir serim üzerine p adet merkez yerleştirilmesini, serimdeki talep noktalarının bu merkezlere atanmasını ve bu atama mesafelerinin en büyüğünün en küçüklenmesini amaçlar. Problem düzlemsel serimlerde dahi NP-Zor sınıfında bir problemdir. Bu çalışmada mutlak p-merkez probleminin büyük ölçekli serimlerde optimal çözülmesine yönelik yeni bir algoritma geliştirilmiştir. Problemleri daha hızlı çözmek amacıyla bu algoritmada kullanmak üzere yeni alt ve üst sınırlar önerilmiş ve daha önce denenmemiş büyüklükteki problemlerde yapılan testlerde başarılı sonuçlar elde edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Mutlak p-merkez problemi, ağ tasarımı, yer seçimi 3. Heterojen Kablosuz Algılayıcı Ağlar için Kümelenme ve Kısmi Fazlalığa Dayalı Bir Güvenilir Tasarım Stratejisi Muhammed Osman Koç, TOBB Üniversitesi, Ayşegül Altın-Kayhan Kablosuz algılayıcı ağlar(KAA) bulundukları alandan veri toplayan, bunları işleyen ve kablosuz şekilde birbirleri ile iletişime geçerek bu veriyi baz istasyonu(BS) denilen merkeze ileten sınırlı enerjiye sahip küçük sensörlerden oluşur. Bu sensörler genellikle habitat kontrolü, orman yangını, sınır kontrolü vb. görevlerde kullanılırlar. Dolayısıyla bu sensörler çoğunlukla, ulaşılması ve kontrol edilmesi zor ve maliyetli bölgelere yerleştirilirler. Durum böyle olunca KAA’ın işletiminde en önemli faktörlerden birisi ağın yaşam süresi olmuştur. Sistemin olabildiğince uzun yaşaması herhangi bir batarya değişiminin pek çok uygulamada mümkün olmaması nedeniyle stratejik öneme sahiptir. Çalışmamızda sensörler homojen yani özdeş seçilmeyip, bazıları daha üstün özelliklere sahip heterojen sensör olarak da adlandırılan özel sensörler kullanılacaktır. Bu sensörlerin başlangıç enerjileri ve işlem yapma kapasiteleri homojen sensörlere göre daha yüksektir. Klasik KAA tasarımı problemlerinden farklı olarak bu çalışmada KAA hiyerarşik bir yapılanmaya giderek kümelenen homojen sensörler atandıkları heterojen sensörler arasından seçilen küme liderleri aracılığıyla BS’e verilerini ileteceklerdir. Ayrıca ağ güvenilirliğinin makul miktarda fazladan veri kopyalama yapılarak iyileştirilmesi ve olası saldırılara ya da bozulmalara karşı sistemin devamlılığı sağlanacaktır. Kopyalanacak veriler karmaşık ağlardaki merkezilik tanımından esinlenilerek belirlenecektir. Çalışmamızda KAA’ın yaşam sürelerini ençoklamak için bir karma tamsayılı matematiksel model ve sezgisel algoritma geliştirilmiştir. Ayrıca çok sayıda örnek durum için test sonuçları da sunulacaktır. Anahtar Kelimeler: Kablosuz algılayıcı ağlar, heterojenlik, kümeleme, güvenilirlik, merkezilik 4. Doğrusal Olmayan Konveks Yığın Maliyet Fonksiyonlu ADÜ Yer Seçimi Problemi Ramez Kian, Bilkent Üniversitesi, Kamyar Kargar Bu çalışmada, yığın maliyet fonksiyonunun doğrusal olmayan ve konveks olduğu bir ana dağıtım üssü (ADÜ) yer seçimi problemi incelenmektedir. Problemin literatürde mevcut olan iki farklı modeli ikinci dereceden ve konik olarak tekrar modellenmiştir. Bu iki modelin çözümü için iki farklı “dal ve kesme yöntemi” denenip, yapılan sayısal analizlerle bu yöntemlerin performansları ölçülmüştür. CAB veri kümesi üzerinde yapılan sayısal çalışmalar sayesinde de bu modellerin güçlü ve zayıf yanları gözlemlenmiştir Anahtar Kelimeler: ADÜ yer seçimi, ikinci dereceden konik optimizasyon CmB105 Davetli Oturum - Üretim Yönetimi VIII Cuma 10:30-12:00, IE105 Küme: Üretim Yönetimi Oturum Başkanı: Selçuk Karabatı (Koç Üniversitesi) 1. Paralel Üretim Kanallı ve Hazırlık Maliyetli Stoğa-Üretim Sistemlerinin Kontrolü Sinem Özkan, Yaşar Üniversitesi, Önder Bulut Bu çalışmada paralel üretim kanalları olan, birden çok müşteri sınıfına sahip, hazırlık ve kayıp satış maliyetli stoğa-üretim sistemleri için üretim ve stok tayınlama kontrol problemleri ele alınmaktadır. Sistem, Üssel dağılıma sahip üretim zamanları ve Poisson talep süreçleri varsayımları altında M/M/s stoğa-üretim kuyruk modeli olarak incelenmektedir. Herhangi bir sistem-durumunda, üretim kararı hâlihazırda aktif olan üretim kanal sayısının arttırılıp arttırılmayacağını belirtirken, tayınlama kararı ise herhangi bir müşteri sınıfından gelen talebin karşılanıp karşılanmayacağını ifade eder. Daha önce verilen üretim siparişlerinin iptal edilmesine izin verilmemektedir. Birden çok müşteri sınıfına sahip sistemlerde stok tayınlama yapılması sonrasında daha önemli bir müşteri sınıfından gelmesi beklenen bir talebin reddedilmesini olabildiğince engellemektedir. Bu çalışmayla, hazırlık maliyetli stoğa-üretim sistemlerini şimdiye kadar tek bir üretim kanalıyla modelleyen çalışmaları içeren teknik yazına önemli katkıda bulunulmaktadır. Öncelikle, en iyi üretim ve tayınlama politikalarının yapıları belirlenmiş, daha sonra ise performansları en iyi politikaların performanslarına yakın ve uygulaması (daha) kolay olan politikalar önerilmiştir. Anahtar Kelimeler: Sabit maliyet, envanter kontrol, stoğa üretim 2. The Facility Location Problem from the Perspective of Triple Bottom Line Accounting of Sustainability Saeedeh Anvari, Koç Üniversitesi, Metin Türkay Sustainability, which incorporates economic, environmental and social pillars simultaneously in design and operation of location problems, is a very important factor in supply chain management. A review of literature shows that generally pure-economical objectives have been put forward, but less work on sustainable development is available. Also, a decision-making methodology in facility location problem which addresses a sustainable solution based on mathematical programing is not proposed in literature. In this study, a methodological approach which conforms to triple bottom line accounting (economic, environmental and social pillars) for facility location problem is proposed. We study the uncapacitated facility problem and design a multi objective mixed integer linear programming (MO-MILP) model with the objectives of minimizing economic cost, minimizing environment effect and maximizing social utility under all related constraints. The model shows how sustainability considerations can be embedded into the cost accounting model by considering all economic, environmental, and social factors. The model is coded in GAMS and used multi objective solving methods to have the final efficient set. We then use pruning and ranking methods to select final solution. The solution shows that depending on strategy the investor may have or not have more investigation cost. The extra cost also can be interpreted as it may be returned by less cost of removing effects of discarding environmental and social factors and more profit of good reputation. Anahtar Kelimeler: Sustainable supply chains, sustainable decision making, facility location, mathematical modeling, multi-objective optimization 3. Stratejik Müşterili ve Envanter Seviyesinin Görülemediği Bir Üretim/Envanter Sisteminin Analizi Can Öz, Koç Üniversitesi, Fikri Karaesmen Günlük hayatımızdaki birçok sistemde bir servis sağlayıcısı ve onun müşterileri arasındaki ilişkiyi gözlemleriz. Bu sistemlerin modelleri oluşturulurken çoğu zaman sadeleştirmeler yapılarak müşterilerin dışkaynaklı olduğu kabul edilir ve sadece servis tarafı modellenir. Bu sadeleştirme çözülebilir modellerin elde edilmesi için gerekli olsa da modelin gerçekliği hakkında soru işaretleri ortaya çıkartır. Üretim/envanter sistemleri de bu durumun bir istisnası değildir ve literatürdeki çoğu modelde talep geliş hızının veya müşteri geliş sıklığının dışkaynaklı olduğu ve üretim tarafının kararlarından etkilenmeyeceği kabul edilmiştir. Bu çalışmada üretim/envanter sistemlerinin iki tarafını da kapsayarak gerçek sistemin daha iyi bir tasvirin oluşturulması amaçlanmıştır. Bunu başarabilmek için de, müşterilerin kendilerinin de birer karar verici olduğu stratejik müşteriler iskeletinin kullanılmasına karar verilmiştir. Stratejik müşteriler, sistemden elde edecekleri fayda ile bekleme sürelerinin maliyetini karşılaştırarak sisteme katılmayı veya sistemi terk etmeyi seçecek ve böylece sistemin müşteri geliş sıklığını belirleyecek karar vericilerdir. Müşterilerin sisteme geldiklerinde envanter seviyesini veya olası bir kuyruktaki sıralarını bilmeden karar verdikleri kabul edilmiştir. Bu durumda, müşteriler kararlarını sistemin kalıcı durum analizini yaparak verirler. Üretici, üretim miktarını kontrol etmek için temel stok seviyesi politikası kullanır ve üretime envanterdeki miktar belirlenen hedef seviyeden düşük olduğu sürece devam eder. Bu hedef seviye sistemin kalıcı durum analizinde çok önemli bir değişkendir ve üretici bu seviyeyi belirleyerek müşterilerin sisteme katılım sıklığını etkiler. Müşterilerin sisteme katılım sıklığı ve üreticinin hedef seviyesi arasındaki ilişki incelenerek, üreticinin kararlarını kendi karını enbüyültecek şekilde nasıl verebileceği araştırılmıştır. Daha sonra sistemin tek bir karar verici tarafından yönetildiği merkezi sistem incelenmiş ve iki sistemin karlılık performansları değişen parametre değerleri için karşılaştırılmıştır. Bu karşılaştırmalarda elde edilen ilginç bir sonuç, üreticinin; müşterilerin katılmaya daha az yatkın olduğu durumlarda merkezi sistemin belirlediğinden daha yüksek bir hedef seviyesi belirlediğidir. Anahtar Kelimeler: Stratejik müşteriler, üretim/envanter sistemleri, denge analizi 4. Bağlı-Paket Yaklaşımı ile Ürün Promosyonu Burak Gökgür, Koç Üniversitesi, Selçuk Karabatı Hızlı tüketim ürünleri sektöründe, üretici firmaların pazarlama harcamalarının çoğunluğunu ticari promosyonlar oluşturmakta ve firmalar bu harcamalarını giderek arttırmaktadırlar. Promosyon bütçelerinin büyüklüğü dikkate alındığı zaman, promosyon yöntemleri firmalar için büyük bir önem taşımaktadır. Promosyon yöntemleri arasında en çok tercih edileni tekli-fiyat indirimidir. Bu çalışmada, tekli-fiyat indirim modeline alternatif olarak bağlı-paket indirim modeli sunulmuştur. Bağlı-paket indirimi, iki veya daha çok farklı ürünün tek paket halinde ve indirimli fiyattan müşteriye sunulmasıdır. Ekonomi kuramına göre, bağlıpaket indiriminin birincil kullanım amacı dolaylı olarak fiyat farklılaştırmasını sağlamaktır. Bununla birlikte satışların artışına olan etkisi ve elde kalan stokları eritmedeki etkisiyle de bağlı-paket indirimi firmalar tarafından kullanılan bir yöntemdir. Bağlı-paket modelindeki önemli problemlerden bir tanesi, pakette yer alacak ürünlerin adetlerinin belirlenmesidir. Ele aldığımız problemde, stok fazlası bulunan ve elden çıkarmak istediğimiz bir ürün ile birlikte diğer bir ürün yer almaktadır. Problemimizin amacı, bu iki ürün ile oluşturulacak bağlı-paket için en iyi ürün adetlerini bularak firmanın gelir kaybını en aza indirmek ve stoğu eritilmek istenen ürün için hedeflenen satış miktarına ulaşmaktır. Bağlı-paket indirim modeli için en iyi çözüm yapısının karakteristiği, problem parametreleri cinsinden ifade edilmiştir. Tekli-fiyat ve bağlı-paket indirim modellerinin gelir kaybı düzeylerinin karşılaştırılması amacıyla da bir grup deney tasarlanmıştır. Yapılan deneyler sonucunda, kısa dönemli promosyonlar için bağlı-paket indirim modelinin daha az gelir kaybı ile istenilen sonuçlara ulaştığı görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Tedarik zinciri, envanter kontrolü, bağlı-paket indirimi CmB106 Davetli Oturum - Montaj Hatları II Cuma 10:30-12:00, IE106 Küme: Modern İmalat Sistemleri Oturum Başkanı: Gonca Tunçel (Dokuz Eylül Üniversitesi) 1. Geçiş Süreli Paralel Çift Taraflı Montaj Hattı Dengeleme Problemi Pınar Tapkan, Erciyes Üniversitesi, Lale Özbakır, Adil Baykasoğlu Sürekli üretim sistemlerinde, üretimin birimler halinde gerçekleştirildiği ve kitle talebin olduğu durumlarda, yüksek üretim hızıyla talebi karşılamanın en makul yolu montaj hatlarının yapılandırılmasıdır. Montaj hattı dengeleme ile işler gruplandırılarak istasyonlar kurulur, istasyonların işlem süreleri birbirine yakın hale getirilir ve bu şartlar altında montaj hattının aksamadan çalışması sağlanarak kaynaklardan maksimum fayda elde edilir. Diğer taraftan çift taraflı montaj hatları, otobüs ve kamyon gibi büyük boyutlu ürünlerin üretimi için tasarlanmış olup operatörlerin aynı anda ürünün her iki yönünde de faaliyet gösterebildikleri hatlardır. Paralel montaj hatları ise paralel şekilde tasarlanmış iki ya da daha fazla montaj hattını içermektedir. Bu çalışmada üretim süresini ve montaj hattı uzunluğunu kısaltmayı, aynı zamanda operatör ihtiyacını ve kaynak kullanımını azaltmayı hedefleyen çift taraflı montaj hatları ile paralel montaj hatlarının avantajlarını birleştirerek verimlilikte artışa neden olan paralel çift taraflı montaj hatları üzerinde çalışılmıştır. Diğer taraftan paralel çift taraflı montaj hatlarında paralel hatlar arasında operatörlerin hareketi söz konusu olduğundan operatörlerin hatlar arası geçiş sürelerinin de dikkate alınması gerekmektedir. Bu bağlamda öncelikle geçiş süreli paralel çift taraflı montaj hattı dengeleme probleminin karma tamsayılı doğrusal olmayan matematiksel modeli kurulmuş, ardından problemin NP-zor yapısı nedeniyle meta-sezgisel yöntemlerle çözüm arayışına geçilmiştir. Arıların yiyecek arama davranışına dayalı olarak son yıllarda geliştirilmiş Arı Algoritması ve Yapay Arı Kolonisi algoritmalarından faydalanılarak geniş bir deneysel çalışma gerçekleştirilmiştir. Her iki çözüm yaklaşımında da istasyon sayısının ve paralel hatlar arasındaki geçiş süresinin minimizasyonu ile birlikte hattın en iyi şekilde dengelenmesi amaçlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Çift taraflı montaj hattı dengeleme problemi, paralel montaj hattı dengeleme problemi 2. Bulaşık Makinesi Üretimi Yapan Bir İşletmenin Son Montaj Hattının Simülasyonla Modellenmesi ve Analizi Meltem Durmuş, Dokuz Eylül Üniversitesi, Özgür Yalçınkaya, Ezgi Erdağ, Bahar Demir Günümüz rekabet koşullarında değişken talebin zamanında karşılanması işletmeler arasında farklılık oluşturan önemli bir etkendir. Bu nedenle üretimin hızlı gerçekleştirilmesi oldukça önemlidir. Montaj hattı akışının etkin olması üretim hızını etkileyen önemli faktörlerdendir. Bu çalışmada bulaşık makinesi üretimi yapan bir işletmenin son montaj hattı üzerinde tespit edilen darboğaz istasyonunun iyileştirmesi amaçlanmıştır. Son montaj hattı U-tipi olup konveyör bant sistemine sahiptir ve 34 iş istasyonu içermektedir. İlk olarak, mevcut montaj hattının iş akışı çıkarılmış, zaman etütleri yapılmış ve darboğaz olan istasyon (kısa test istasyonu) belirlenmiştir. Balık kılçığı ve kök neden analizleri ile darboğaz nedenleri araştırılmıştır. Sonraki adımda, mevcut sistemin simülasyon modeli geliştirilmiş ve model doğrulanmıştır. Kısa test istasyonunda makinaların işleme girmek için beklediği görülmüştür. Son olarak, önerilen yeni sistem için simülasyon modeli revize edilmiş, bir vardiyada gerçekleşen üretim miktarı performans ölçüsü gözlenmiştir. Mevcut durumla önerilen durum karşılaştırılarak, önerilen sistemin performans ölçüsünü iyileştirdiği görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Beyaz eşya, simülasyon, u-tipi montaj hattı 3. İki Taraflı Rastsal Montaj Hattı Dengeleme ve Bir İşletmeye Uygulanması Selen Karaaslan, Dokuz Eylül Üniversitesi, Lale Özbakır, Adil Baykasoğlu, Şener Akpınar Montaj hatları, yüksek miktarda standart ürün imalatında büyük önem taşıyan akış tipi üretim sistemleridir. İki taraflı bir montaj hattında, farklı montaj işlemleri hattın sol ve sağ tarafında paralel olarak aynı ürün üzerinde gerçekleştirilmektedir. Literatürde de belirtildiği gibi, iki taraflı hatlar tek taraflı hatlara göre çeşitli avantaj sunmaktadır. Bunlar; kısaltılmış hat uzunluğu, düşük çıktı zamanı, azaltılmış takım/ekipman maliyeti, düşük malzeme taşıma maliyeti, azaltılmış işçi hareketi maliyeti, azaltılmış hazırlık zamanı vb. gibidir. Bu tür sistemlerin performansında yapılacak küçük iyileştirmelerle anlamlı ekonomik faydalar sağlamak olasıdır. Bu bağlamda hesaplama performansı yüksek tasarım ve çözümleme yöntemlerinin geliştirilmesi gereklidir. Mevcut bildiride gerçek bir işletmenin iki taraflı montaj hattı dengeleme problemini çözmek için uygulama odaklı bir çalışma gerçekleştirilmiştir. Çözüm yaklaşımı olarak; öncelik, alan, eş-zamanlama, pozisyon ve diğer gerekli kısıtları dikkate alan rastsal matematiksel programlama modeli geliştirilmiştir. Matematiksel modelin amacı çevrim süresini en küçüklemektir. Matematiksel modelden elde edilen çözümler ile mevcut sistem benzetim ortamında karşılaştırılmıştır. Sonuçlar önerilen modelin etkin olduğunu ve sistemin performansını arttırma potansiyelinin olduğunu ortaya koymuştur. Anahtar Kelimeler: Hat dengeleme, iki taraflı montaj hattı dengeleme 4. Çift Taraflı Bir Montaj Hattı Dengeleme Probleminin Öğretme-Öğrenme Tabanlı Optimizasyon Algoritması ile Çözümü Gonca Tunçel, Dokuz Eylül Üniversitesi, Dilek Aydın Montaj hattı dengeleme modern üretim sistemlerinde verimlilik artışı ve maliyetlerin azaltılması açısından son derece önemli bir rol oynamaktadır. Gerekli işler, operasyon zamanları ve belirli atama kısıtları dikkate alınarak, bir ya da daha fazla amacı optimize edecek şekilde işlerin ardışık istasyonlara atanması problemi montaj hattı dengeleme problemi olarak adlandırılır. Gerçek hayattaki çalışma koşulları ve uygulanan üretim yöntemlerine bağlı olarak montaj hattı sistemleri geniş ölçüde çeşitlilik göstermektedir. Son elli yılı aşkın bir süredir artan sayıda araştırmacı montaj hattı dengeleme problemleri üzerinde çalışmasına rağmen, uygulamaya yönelik ek kısıtlar içeren gerçek hayat montaj sistemleri literatürde yeteri kadar ele alınmamıştır. Bu çalışmada, endüstriyel sistemlerde sıklıkla karşılaşılan ek atama kısıtları içeren çift-taraflı bir montaj hattı dengeleme problemi üzerinde çalışılmıştır. İlk olarak, sezgisel bir yaklaşım olan grup atama prosedürü kullanılarak problem çözülmüştür. Daha sonra, mekanik tasarım problemleri için geliştirilen ve çeşitli mühendislik problemlerine uygulanmış olan Öğretme-Öğrenme Tabanlı Optimizasyon Algoritması kullanılmıştır. Uygulama sonuçları hat etkinliği açısından karşılaştırılmış ve elde edilen çözüm yapısı istasyonlara atanan iş yükleri ile birlikte sunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Montaj hattı dengeleme, çift taraflı montaj hatları, öğretme-öğrenme tabanlı optimizasyon algoritması, grup atama prosedürü CmB301 Oturum - Savunma Sanayi Uygulamaları Cuma 10:30-12:00, IE301 Küme: Yer Seçimi ve Lojistik Oturum Başkanı: Onur Bakır (İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi) 1. Türkiye’de Mahkemelerin Yerleşiminde Optimizasyon Ömer Bıyıklı, Kara Harp Okulu, Cihan Çörekçi, Elif Rabia Karadeniz Toplumları ayakta tutan adalettir. Adalet duygusu toplumun düzenini sağlayan yegane kavramdır. Hukuk düzenleri, mahkemeler adaleti sağlamakla görevlidirler. Hukuk düzenleri adaleti sağlayamadığı takdirde toplumda huzursuzluklar meydana gelmekte ve kamu düzeni bozulmaktadır. Alınan kararların adaleti ne kadar gerçekleştirdiği önemli olduğu kadar kararların zamanında çıkması da o derece önemlidir. Bazen uzayan yargılama süreleri adeta bir cezalandırmaya dönüşebilmektedir. Toplumumuzda bununla ilgili olarak çokça söylenen bir söz “Geç gelen adalet, adalet değildir” sözü konuyu özetlemektedir. Mahkemelerin kuruluşlarında çeşitli ilkeler gözetilmektedir. İl merkezi olma, nüfus, ticaret vb. hususlar bunlardan bazılarıdır. Ancak toplum sosyolojik olarak her yerde farklılıklar göstermektedir. Örneğin resmi kurumların açıklamalarına göre boşanma hızı Ege Bölgesinde daha yüksek seyretmektedir. O halde Ege Bölgesinde aile mahkemesi sayısının boşanma hızının düşük olduğu yerlere göre daha fazla olması mahkeme sürelerini kısaltma açısından yararlı olacaktır. Bu örnek üzerinden konuyu açacak olursak, çalışmada mahkemelere intikal eden hukuki uyuşmazlık çeşitleri, bu hukuki uyuşmazlıkların illere göre sayıları ve dağılımları, bu anlaşmazlıklara bakmakla görevli mahkemeler, söz konusu anlaşmazlıkların ortalama yargılama süreleri gibi hususlar dikkate alınarak mahkemelerin yerleşim yerlerine göre kuruluşları ne olmalı, hangi ilde hangi mahkeme çeşidinden ne kadar olmalı gibi soruların cevabını araştıran bir matematiksel model önerisi sunulacaktır. Bir üretim modeli olarak mahkemelerin adalet üretimi yargılama süreleri üzerinden optimize edilmeye çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Adalet, mahkeme yerleşimi, optimizasyon, yargılama süreleri 2. Katmanlı Ağlarda İmha ve Koruma Sentezine Yönelik Matematiksel Modelleme Yaklaşımı Mehmet İvgin, Kara Harp Okulu, Aykut Arapoğlu Günümüzde terör saldırısı tehdidi, insanlar ve yönetimler üzerinde en önemli suni imha kaynağı olarak değerlendirilebilir. Saldırıların daha etkili ve iyi hazırlıklı gerçekleştirilmesi; terör faaliyetlerinin planlanmasında karmaşıklığın arttığını göstermektedir. Günümüzdeki bilgi ağları ile teröristler; taktik planlarında ön hazırlıklarına yetecek bilgiye kolaylıkla erişebilmekte, kaynaklarını en iyi şekilde kullanarak mümkün olan en iyi yaklaşımla hedef sisteme en büyük zararı verebilmektedirler. Zarar görmesi ile insanların psikososyal yapısını ve sistemin işlevselliğini asimetrik olarak bozma etkisine sahip kritik varlıklar arasında, köprü, tünel ve tren yolları gibi ulaşım bağlantıları, sosyal hizmet tesisleri, yönetim binaları, lojistik depolama alanları, kritik personel ve milli semboller sayılabilir. Bu çalışma ile sistem tasarımcısının güvenlik yaklaşımını bilimsel olarak optimize etmek ve hizmetin sürdürülebilirliğini sağlamak hedeflenmiştir. Sunulan genel matematiksel modellerde, saldırgan unsurların hedefi olabilecek tesisler tanımlanmakta ve geliştirilecek koruma planlarıyla bu saldırının olumsuz sonuçları ağ güvenliği açısından en küçüklenmeye çalışılmaktadır. Ancak alanda yoğun çalışılmasına rağmen ağ tasarımının, tesis kurulmasının, tesis kapasite artırımının, korumanın ve imhanın bir arada ele alındığı bir model ile karşılaşılmamıştır. Bu kapsamda ağ tasarımında yeni tesislerin açılabildiği, var olan tesislerin müşteri bağlantılarının değiştirilebildiği, tesisin güvenliği ile ilgili koruma kararlarının verilebildiği bir model geliştirilmektedir. Problem ele alınırken yeni tesis kurulumu, tesislerin korunma derecesi, açılan tesisin başlangıç kapasite gereksinimi, saldırı sonrası kapasite artırımı ile beraber saldırı sonrası kötü etkilerin azaltılması hedeflenecektir. Anahtar Kelimeler: Ağ tasarımı, çok katmanlı imha, çok seviyeli optimizasyon, sürdürülebilir ağ güvenliği 3. Tehlikeli Madde Taşımacılığında Terör Riskini En Küçükleyen Güzergâh Seçimi: Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Bir Uygulama Zafer Yılmaz, Kara Harp Okulu, Serpil Erol Tehlikeli madde taşımacılığı problemi son yıllarda üzerinde çalışılan bir konudur. Problem genellikle toplum ve çevre üzerindeki riskleri önleme ve kontrol etmeye yönelik olarak ele alınmış ve araştırmacılar çeşitli risk modelleri önermişlerdir. Tehlikeli madde taşımacılığında çeşitli riskler söz konusudur. Olaylı kaza olma olasılığı, kaza sonrası meydana gelebilecek maliyetler ve terör bu risklerden bazılarıdır. Literatürde terör riskini dikkate alan çok az çalışma mevcuttur. Ülkemizde ise terör riskini dikkate alarak tehlikeli madde taşımacılığı için uygun güzergâh belirlemeye yönelik bir çalışma mevcut değildir. Bu çalışmada öncelikle uygulama alanı olarak seçilen Doğu-Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki karayollarının terör riskleri belirlenmiştir. Müteakiben Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) kullanılarak bu yollara ait gerçek mesafeler bulunmuştur. Bulunan terör riskleri, o yol parçasına ait gerçek mesafeler ile çarpılarak yol dilimlerinin mesafelendirilmiş terör riski değerleri bulunmuştur. Bu değerler CBS’ye aktarılarak bir yol şebekesi oluşturulmuş, bu sayede şebeke üzerinde belirlenen başlangıç ve bitiş noktalar için terör riski ve mesafeyi en küçükleyen güzergahlar bulunabilmesi mümkün olmuştur. Anahtar Kelimeler: CBS, şebeke analizi, tehlikeli madde taşımacılığı, terör riski, uygun güzergâh seçimi 4. Çok Hedefli Savunma Problemlerinde İstihbaratın Değeri Onur Bakır, İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi, Buğra Ersü Bu çalışma, çok hedefli bir savunma probleminde, farklı senaryolar altında istihbaratın değerinin tespitine yönelik analitik bir yaklaşım sunmaktadır. Amaç, karar verici için tüm alternatif stratejileri analiz etmektir. Doğrusal olmayan programlama yöntemi kullanılarak farklı senaryolar modellenmiş ve çözümler yorumlanmıştır. Savunmacının koruması gereken iki farklı bölgesi ve bu bölgelere saldırma olasılıkları olan iki bağımsız terör örgütü bulunmaktadır. Savunmacı olası terör saldırılarına karşılık tesis etmesi gereken güvenlik seviyesine karar verecektir. Savunmacının katlanması gereken maliyetler, güvenlik seviyesi oluşturma, ek istihbarat alma ve başarılı saldırı sonucunda yaşanacak kayıpların maliyeti olarak tanımlanmıştır. Savunmacı ek istihbarat almadan ya da alarak karar vermeyi seçebilir. Bu çalışmada ek istihbaratın mükemmel ya da kısmi istihbarat olarak gelebileceği varsayımı altında modeller oluşturulmuş ve çözülmüştür. Anahtar Kelimeler: Yurt güvenliği, istihbaratın değeri, bilgi ekonomisi, ikili duyarlılık analizi, karar analizi CmB300 Oturum - Kalite Yönetimi II Cuma 10:30-12:00, IE300 Küme: Kalite Yönetimi Oturum Başkanı: Oğuzhan Yeşılyurt (Maltepe Üniversitesi) 1. Sağlık Sektöründe Toplam Kalite Yönetiminin Uygulanabilirliğine Yönelik Bir Araştırma Sema Bilici, Karabük Üniversitesi, Ercüment Dizdar Günümüzde, dünyada ve ülkemizde sağlık sektörünün genel amacı yüksek kalitedeki sağlık hizmetini daha yüksek verimle ve daha düşük maliyetle insanlara sunmaktır. Bu amacın gerçekleştirilebilmesi için sağlık yönetiminde farklı yöntemlere ihtiyaç vardır. Yönetim anlayışını insan odaklı olmasıyla ortaya koyan Toplam Kalite Yönetimi bu amacı gerçekleştirmeyi sağlayacak bir yönetim anlayışıdır. 19. ve 20.yüzyıldan itibaren gelişen teknoloji ve buna bağlı olarak globalleşen dünyada, her alanda artan rekabet müşteri seçimlerinde etkili olmuştur. İnsanların her seferinde daha iyiye ulaşma isteği, üretilen ürünlerde yada verilen hizmette hataları en aza indirmeye, müşteri memnuniyetini en yüksekte tutmaya yönelik çabalara yönlendirmiştir. Bu süreçte kalite ve kalite yönetimi farklı birer boyut kazanmıştır. Kalite yönetiminin amacını, müşterinin bugünkü gerçek ihtiyaçlarını saptama ve geleceğe yönelik isteklerini tahmin etme, planlama ve dengeli bir yönetim sistemi oluşturmaktadır. Çağdaş kalite yönetim felsefesinin temelini oluşturan “Toplam Kalite” anlayışı, kısaca kullanıcı ihtiyaçlarının en uygun şekilde karşılanması olarak tanımlanabilir. Bu anlamda, etkili ve verimli ürün elde etmek ve hizmet vermek için ilgili tarafların ihtiyacını ele alırken “Yönetim Organizasyon” yapısını ve performansının sürekli olarak iyileştirilmesi ve hizmet verenlerin daha verimli çalışmalarının temini Toplam Kalite Yönetimi anlayışı ile geliştirilmesi mümkündür. Bu araştırmanın amacı ise, ülkemiz hastanelerinin yönetim ve örgüt uygulamalarının dikkatli bir şekilde ele alınmamasından dolayı kamu hastanelerinin yönetim yapısı ve anlayışı ile Toplam Kalite Yönetimi’nin uygulanabilir olup olmadığının bilinmesidir. Çalışmada veriler, 10’u demografik bilgi ve 25’si anket sorusu olmak üzere toplam 35 sorudan sağlanmıştır. Anket yanıtları ise “kesinlikle katılıyorum” (1), “katılıyorum” (2), “kararsızım/bir bilgim yok” (3), “katılıyorum” (4) ve “kesinlikle katılıyorum” (5) şeklinde 5’li Likert tipi değerlendirmeye dayanmaktadır. Farklı bölgelerden elde edilen 150 denekten toplanan veriler ışığında gerçekleştirilen bu çalışmada, hastane çalışanlarının kalite kültürü algıları araştırılmış ve Çok Boyutlu İstatistik Analizleri ile incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Toplam kalite yönetimi, kalite, örgüt kültürü 2. Toplam Ekipman Etkinliği (OEE) Analizi ve Toyota İş Uygulamaları (TBP) ile Verimlilik Arttırma Çalışması Cem Biçer, Karabük Üniversitesi, Ercüment Dizdar Günümüz sanayisinde kullanılan makine ve ekipmanlar kısa zaman diliminde, yüksek hızlarda olmaları nedeni ile üretim değerlerinde büyük farklılıklar oluşturmaktadır. Bu nedenle makine ve ekipmanlar, ürün artışında büyük öneme sahiptir ve işletmelerin maliyetlerini düşürebilmeleri için, makine ve ekipmanların etkin kullanımı hayati önem taşımaktadır. Toplam Ekipman Etkinliği (OEE) ile amaç; şirketlerin gereksiz satın alımları yerine mevcut eldeki makine ve ekipmanların performanslarının arttırılmasına odaklanmaktır. OEE, girdilerin ne derece iyi kullanıldığının ölçüsünü verir. OEE’nin hesaplanması büyük maliyetlerle satın alınan makine ve ekipmanlardan ideale göre hangi oranda yararlanıldığına ilişkin fikir verir. Zayıf noktalar belirlenerek, nerelerde iyileştirme yapılabileceğine ve öncelikli olarak neyin yapılması gerektiğine karar verilebilir. OEE ekipmanlardan işletmenin ne oranda yararlanabildiğini gösteren ve iyileştirme çalışmalarında temel veri kaynağı olarak kullanılabilecek bir ölçüm tekniğidir. Dünya genelinde yapılan araştırmalara göre ortalama OEE değeri %60’dır. Mükemmellik seviyesi ise %85 olarak nitelendirilir. Yapılan uygulamada, OEE hedefini yakalamaya odaklanan bir işletmede Toyota İş Uygulamaları (TBP) çözüm tekniği ile problemin tanımı (hedef OEE değerinden sapma), bu problemin oluşmasına neden olan temel nedenler belirlenmiş ve buna dair önlemler oluşturulmuştur. Elde edilen OEE verileri incelendiğinde problemin temelde ekipman kullanılabilirliğinden kaynaklandığı anlaşılmıştır. Bu veriler doğrultusunda problemin Kök Neden Analizi de yapılmış olup alınması gereken önlemler belirlenmiştir. Burada yapılan iyileştirmeler sonucu, %70’lik kullanılabilirlikten, hedefimiz olan %84 Toplam Ekipman Etkinliği oranına ulaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: Toplam ekipman etkinliği (OEE), toyota iş uygulaması (TBP), kalite mühendisliği 3. Kimya Sektöründe EFQM Mükemmellik Modeli ile Kurumsal Kültür Seviyesinin Ölçülmesi Şükrü Ödekbaş, Karabük Üniversitesi, Ercüment Dizdar Kurumların başarısı büyük ölçüde, sahip olduğu “kültüre” bağlıdır. Paylaşılan vizyon ve misyonu, değerler ve ilkeleri ifade eden “kurumsal felsefe”, organizasyonun başarısını belirleyen en önemli unsurlardan birisidir. Kurumsal dizayn, kurumsal davranış, kurumsal iletişim, kurumsal adalet gibi kavramların tamamı “kurum kültürü ”nün bir yönünü oluştururlar. İyi bir kurumsal kültürün mevcut olduğu organizasyonlarda kurumsal bağlılık ve sadakat, kurumsal yurttaşlık gibi organizasyon başarısında pozitif etkiye sahip olacak unsurlar ortaya çıkar. EFQM Mükemmellik Modelinin kalbinde RADAR değerlendirme sistemi vardır. Uygun biçimde kullanıldığı takdirde RADAR ve Temel Kavramlarla birlikte EFQM Mükemmellik Modeli, bir kuruluşun kullandığı tüm yönetim araçlarının; Sürekli iyileştirilen, amaçlanan stratejiyi gerçekleştiren ve uyum içinde çalışan bir sistem oluşturmasını güvence altına alır. EFQM Mükemmellik Modeli yöneticilerin/liderlerin, kuruluşlarının ne yaptığına ve hangi sonuçları elde ettiğine ilişkin neden-sonuç ilişkilerini anlamasını sağlar. RADAR kullanılarak, herhangi bir kuruluşun sahip olduğu kurumsal mükemmellik derecesini sağlıklı bir biçimde değerlendirmek mümkündür. Bu araştırma, İstanbul'da Kimya sektöründe, beyaz yakaya çalışanla yüz yüze görüşmeler yapılarak gerçekleştirilmiştir. Anket sonuçları firmanın mükemmellik modeli kapsamında girdi faktörleri incelenerek, EFQM kültür seviyesi ölçülmüştür. Gerekli önerilerle birlikte firma yetkililerine sunum yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: EFQM, radar, kültür seviyesi, kurumsal mükemmellik, kimya sektörü 4. Elektrik Kablosu Üretim Sürecinin ISO 9001 Kalite Sistemiyle İyileştirilmesi Oğuzhan Yeşı lyurt, Maltepe Üniversitesi, Betül Akkuş, Sinan Apak Günümüz rekabet koşullarında işletmeler pazarda iyi bir yer alabilmek için kalite standartlarına uygun üretim süreçlerine ihtiyaç duymaktadır. İşletmeler, ürün ve hizmet kalitelerini istedikleri seviyeye çekebilmek için, ihtiyaç duydukları hammaddelerin tedarikinden mal ve hizmetlerinden istifade edecek olan müşterilerine kadar birçok parametreyi sürekli kontrol etmek zorundadır. Bu amaca ulaşmada ISO 9000 Kalite Yönetim Sistemi standartlarının uygulanması dünyada en çok kullanılan yöntemdir. Bu standartlar, işletmelere dünya pazarında diğer rakiplerine göre bir avantaj sağlamaktadır. Ayrıca bu standartlar, müşteriye firmanın ürün ve hizmetlerin kalitesini garanti eder. Bu sebeple işletmeler, bu standartları anlayabilmek ve işletmeye uygulayabilmek için çaba harcamaktadır. Bu süreçlerin uzun ve zor olması firmaların tam olarak bu standartları yakalamasına engel olmaktadır. Bu çalışmamızda, kablo imalatı yapan firmanın kalite standartlarını uygulama sürecinde güçlükler yaşadığı tespit edilmiştir ve firmanın ISO 9001 Kalite Sisteminde üretimden satışa kadar olan süreçlerin iyileştirilmesi ve kalite sisteminin geliştirilmesi hedeflenmiştir. Bu amacı gerçekleştirmek için öncelikle kalite kavramı ve günümüze kadar süre gelmiş kalite felsefeleri irdelenmiş, ISO standartlarının bir incelemesi yapılmış ve neden bu standartlara ihtiyaç duyulduğu ve bu standartların geliştirilmesinin altında yatan temel fikrin ne olduğu açıklanmıştır. Firmada yapılan kalite faaliyetlerinde yönetimin sorumluluğu üzerinde durulmuştur. Hammaddenin tedarik edilmesinden nihai ürüne kadar olan üretimin kalite kontrol faaliyetinde istatistiksel kalite kontrolünün uygulamasında eksikliklerin tespit edilmesi ile istatistiksel kalite kontrol kavramının firmada uygulanmasına çalışılmıştır. Bu amacı gerçekleştirmek için, ISO 9001 standartları temel alınarak, İstatistiksel Kalite Kontrol, Toplam Kalite Yönetimi ve Altı Sigma yöntemlerindeki ölçüm ve değerlendirme yöntemleri kullanılmıştır. Anahtar Kelimeler: Elektrik kablosu üretimi, ISO 9001, kalite yönetimi CmB139 Davetli Oturum - Sağlık Sistemlerinde YAEM V Cuma 10:30-12:00, IE139 Küme: Sağlık Sistemlerinde YAEM Oturum Başkanı: Sakine Batun (Orta Doğu Teknik Üniversitesi) 1. Klinik Laboratuarlarda Performans Analizi: Kavramsal Model Eylül Damla Gönül Sezer, Yeditepe Üniversitesi, Zeynep Ocak Bu çalışmada temel amaç klinik laboratuarlarda performansın tanımlanması ve bu tanıma dayanarak bir simülasyon modelinin tasarlanmasıdır. Tasarımda var olması gereken değişkenler için literatürde yer alan servis sistemlerinde performans analiz yöntemlerindeki değişkenler baz alınmaktadır. Başta, sağlık sistemlerinde benzetim modelleme ile literatürdeki diğer endüstri mühendisliği yaklaşımları arasındaki fark ortaya konulmuştur. Ardından, iki popüler benzetim yaklaşımı olan; kesikli olay ve sistem dinamiği benzetim yöntemleri arasından niçin sistem dinamiğinin seçildiği tartışılmıştır. Uygulamanın temel bir adımı olarak performans analizindeki ana değişkenlerin dinamik hipotezleri yer almaktadır. Buna göre maliyet, zaman, kalite ve kaynak yönetimi üzerine yoğunlaşan bu çalışmada, bahsedilen alanların kendi iç dinamikleri ve birbirlerine olan etkileri tartışılmıştır. Böylece ana modelde yer alacak değişkenlerin etkileşimleri üzerinde analizler yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Sağlık sistemleri, sistem dinamiği, modelleme, kesikli olay benzetimi 2. Ameliyat Öncesi ve Ameliyat Süreçlerinin Benzetimi Esra Ağca Aktunç, Kadir Has Üniversitesi Sağlık sektöründeki maliyetlerin azaltılması son yıllarda artan rekabetten dolayı daha fazla önem kazanmıştır. Hastanelerin en önemli birimlerinden olan ameliyathanelerin verimli kullanılması hem maliyetlerin azaltılması hem de hasta memnuniyeti açısından gereklidir. Bu bildiride ameliyat öncesinde gerçekleşen hasta kontrolleri ve ameliyathanenin yeni bir ameliyat için hazırlanmasını ameliyat süreciyle birleştiren bir benzetim modeli sunulacaktır. Farklı ameliyat türleri için rassal ameliyat talepleri ve ameliyat süreleri göz önünde bulundurularak cerrah, doktor, hemşire ve anestezist gibi kaynakların kullanımı ile hastaların ortalama bekleme süreleri incelenecektir. Özel bir hastanenin verilerine dayalı olarak alternatif senaryoların sonucunda elde edilen performans ölçütlerinin analizi sunulacaktır. Anahtar Kelimeler: Ameliyathane benzetimi, ameliyat öncesi süreçler, kaynak kullanımı analizi 3. Yoğun Bakım Hemşirelerinin Dikkat Dağılımı ve Etkilerinin Azaltılması Birsen Dönmez, Toronto Üniversitesi Her ne kadar yoğun bakım hemşirelerinin işlerinin bölünmesi yaptıkları görevi negatif etkileyebiliyor olsa da, bölünmenin içeriği hasta veya iş ile ilgili olduğunda pozitif bir etki de gözlenebilir. Yoğun bakım ünite hemşirelerinin dikkat dağılımını daha iyi anlamak ve gerekli olduğunda azaltmak amacıyla bir Kanada hastanesinin kardiyovasküler yoğun bakım ünitesinde iki gözlemsel araştırma yapıldı. Birinci çalışmada, 40 hemşire, her biri yaklaşık bir saat olmak üzere, toplam 48 saat gözlemlendi. Sonuç olarak, diğer personelin hemşireleri kritik görevleri sırasında daha az böldüğü bulundu. İkinci gözlemsel çalışma bu bulgu üzerine dizayn edilen bir müdahale-girişimi test etti. Müdahale-girişim grubuna atanan hemşireler, kritik bir iş yaptıklarında, sorumlu oldukları yoğun bakım ünitesi odasının içine monte edilmiş düğmeleri kullanarak odanın dışına monte edilmiş bir ekranı çalıştırdılar. Çalıştırıldığında, bu ekranda ‘rahatsız etmeyin’ yazısı gösterildi. Deney grubunda 15, kontrol grubunda 13 hemşire, her biri yaklaşık iki saat, toplam olarak 40 saat gözlemlendi. Müdahale-girişimin yapıldığı odada, kritik işleri sırasında hemşirelerin daha az rahatsız edildiği görüldü. Ayrıca, kişisel içerikli iş bölünmelerinin tamamen elimine olduğu bulundu. Anahtar Kelimeler: Yoğun bakım, dikkat dağılımı, kanada 4. Yoğun Bakım Ünitesi Hemşirelerinin İş Yükü Belirsizliği Altında Çizelgelenmesi Sakine Batun, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ece Karpuz Bu çalışmada, bir yoğun bakım ünitesinde çalışan hemşireler için iş yükündeki belirsizliği gözeten aylık vardiya çizelgesi oluşturma problemi ele alınmıştır. Problem, beklenen fazla ve eksik çalışılan saatleri en aza indirmeyi amaçlayan iki aşamalı bir stokastik program olarak modellenmiştir. Bir sağlık kuruluşunun sağladığı veriler kullanılarak oluşturulan gerçeğe uygun örnekleri çözmek için L-shaped metodu kullanılmış, yapılan sayısal deneylerle metodun performansı ve belirsizliği gözetmenin çizelge performansına etkisi incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Yoğun bakım, vardiya çizelgeleme, iş yükü belirsizliği, stokastik programlama CmB227 Davetli Oturum - Finansal Modelleme ve Gelir Yönetimi II Cuma 10:30-12:00, IE227 Küme: Finansal Modelleme ve Gelir Yönetimi Oturum Başkanı: İlker Birbil (Sabancı Üniversitesi) 1. Şehir Otelleri için Rekabete Dayalı Gelir Yönetimi Kamer Ali Yüksel, Sabancı Üniversitesi Turizm başkentlerinde talep her geçen gün eklenen nitelikli arzla paralel gelişmediği için şehir otelciliği oldukça rekabetçi hale gelmiştir. Müşterilerine benzer kalite ve lokasyonda çok sayıda otel sunan çevirimiçi ajendaların yaygınlaşmasıyla münferit misafirler ve son dakika rezervasyonları ağırlıklarını arttırmaktadır. Bu misafirler otellerin doluluklarından bağımsız olarak ihtiyaçlarına göre süzdükleri oteller içerisinde fiyat-fayda oranını en uygun buldukları seçimi yapmaktadır. Bu sebeple, bilinçli seçim yapan çevirimiçi acenta müşterilerini elde etmek için rakiplere göre doğru fiyat konumunda bulunmak önem kazanmıştır. Geleneksel olarak, oteller fiyatlarını doluluklarına ve geçmiş dönemlerden elde ettikleri uzman beklentilerine göre ayarlamaktadır. Bu yöntem sadece otelin doluluğu rakiplerinin doluluğu ile ilintili olduğunda etkili olmaktadır. Otelin doluluğu rakiplerine göre yüksek olduğunda uygulayacağı göreceli yüksek fiyat otele gelir kaybı yaratabileceği gibi, tam tersi durumda ise gereğinden düşük fiyat uygulamasına sebep olacaktır. Rakiplere göre fiyatlama ise otelin doluluğundan ve talebi tahmin etmek için sahip olduğu sınırlı bilgiden bağımsız olarak rakiplerinin kolektif zekasına dayanmaktadır ve oteller tarafından sınırlı bir rakip kümesi üzerinde uzman görüşüyle manüel olarak veya basit istatistiksel hesaplarla uygulanmaktadır. Bu çalışmada makine öğrenmesi kullanılarak rakiplere göre talebin fiyat esnekliğini tahmin edilerek karlılığı eniyileyecek fiyat konumunun bulunması amaçlanmıştır. Çalışmada oldukça rekabetçi bir ortamda bulunan ve piyasadaki en geçerli çözüm olan IDEAS yazılımı ile gelir yönetimi uygulayarak azami gelir payı elde eden Hilton İstanbul Bosphorus oteli tercih edilmiştir. Otelin geçmiş senedeki her gün için diğer otellere göre fiyat konumu ikili öznitelik vektörleri ile ifade edilmiş ve gerçekleşen pazar payı Rastgele Karar Ormanı (RDF) kullanılarak %87 doğrulukla eğitilmiştir. RDF tarafından gerçekleştirilen öznitelik seçimi aynı zamanda otelin başlıca rakiplerinin tespitini sağlamıştır. Eğitilen model ile birlikte geçmiş senedeki her gün için otelin maliyetini dikkate alarak günlük karlılığını eniyileyecek fiyat konumu bulunmuştur. Eniyilenen fiyat konumlarında tahmin edilen ile gerçekleşen karlılık karşılaştırıldığında %25 artış görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Şehir otelleri, gelir yönetimi, rastgele karar ormanı 2. Talebin Dış Rassal Faktörlere Bağlı Olduğu Dinamik Gelir Yönetimi Problemleri Fikri Karaesmen, Koç Üniversitesi, Can Özkan, Süleyman Özekici Tek kaynak ve çok müşteri sınıflı dinamik gelir yönetimi problemlerinde çoğunlukla talebin olasılık dağılımının önceden bilindiği varsayılır. Bu çalışmada ise talebin rassal olarak değişen ekonomik, finansal ya da diğer dış faktörlerden etkilendiği durumlar incelenmektedir. Dış faktörlerin değişiminin bir Markov zinciri olarak modellendiği durumlarda optimal kapasite kontrolü politikaları belirlenmiştir. Optimal politikalar ile ilgili sonuçlar tüketici seçimini (consumer choice) içeren talep modelleri ve tam olarak gözlenemeyen dış faktörler durumlarına da genişletilmiştir. Anahtar Kelimeler: Gelir yönetimi, dinamik modeller, markov karar süreçleri 3. Otel Gelir Yönetimi Problemlerinin Çözümünde Ayrıştırma Yöntemleri İlker Birbil, Sabancı Üniversitesi, Nurşen Aydın Otellerde uzun süreli konaklama sıklıkla görülen bir durumdur. Bu nedenle, kısıtlı sayıdaki odanın zaman içinde gelen müşterilere en etkin biçimde ayrılması önemli bir problem olarak ortaya çıkmaktadır. Söz konusu problem, dinamik ve büyük boyutlu ağ modellerinin çözülmesini gerektirmektedir. Son derece karmaşık olan bu problemlerin kesin çözümlerini bulmak oldukça güçtür. Bu nedenle bir dizi, görece kolay, problemin çözümüne dayalı ayrıştırma yöntemleri kullanılabilir. Bu çalışmada iki ayrıştırma yöntemi ve hızlı çözüm yaklaşımları tartışılmaktadır. Çalışmanın sonunda, önerilen yöntemler örnek problemler üzerinde sınanmakta ve yazında bilinen diğer yöntemler ile karşılaştırılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Gelir yönetimi, otel endüstrisi, ayrıştırma yöntemleri CmB311 Davetli Oturum - YAEM Eğitimi IV Cuma 10:30-12:00, IE311 Küme: YAEM Eğitimi Oturum Başkanı: Ülkü Yetiş (MÜDEK) 1. Sürdürülebilir Bir Özdeğerlendirme Süreci Bülent Platin, MÜDEK Yükseköğretim programlarının akreditasyon kuruluşları tarafından akredite edilmesi süreci üç temel aşamadan oluşmaktadır: 1) hazırlık ve başvuru, 2) başvuru belgelerinin incelenmesi ve saha ziyareti, 3) bilgi, belge ve izlenimlerin değerlendirilmesi ve akreditasyon kararının verilmesi. İlk aşamadaki tüm etkinlikler, başvuran kurum tarafından yürütülmektedir. İkincisindeki etkinlikler, temelde akreditasyon kuruluşu tarafından yürütülmekte, ancak özellikle saha ziyareti hemen öncesi, sırası ve hemen sonrasında başvuran kurum da bu etkinliklerde aktif rol oynamaktadır. Üçüncü aşama ise, tümüyle akreditasyon kuruluşu tarafından yürütülecek bir dizi alt aşamadan oluşmaktadır. Akreditasyon değerlendirmesinden programın iyileştirilmesine yönelik bir fayda sağlanması ve olumlu akreditasyon kararı elde edilmesi, yukarıdaki aşamalardan ilkinin özellikle hazırlık bölümünün ne kadar planlı, katılımcı ve etkin bir şekilde yürütülmüş olmasına doğrudan bağlıdır. Dolayısıyla, bu ilk aşama, MÜDEK'in mühendislik lisans programlarının akreditasyonunda beklediği öğrenim çıktılarına ve sürekli iyileştirmeye dayalı değerlendirmelerinde kilit bir konuma sahiptir. Bu aşamanın en önemli ürünü, ilgili mühendislik programlarının her biri için kurumca hazırlanacak özdeğerlendirme raporlarıdır. Bu aşaması yetersiz olan bir akreditasyon sürecinde, özdeğerlendirme raporunun hazırlanmasında gerekli olan bilgi ve belgelerin temin edilmesinde ve bunların sınıflandırılmasında, değerlendirilmesinde ve formatı önceden belli bir rapor şeklinde sunulmasında sorunlar yaşanabilecek ve oluşturulan özdeğerlendirme raporu ciddi yetersizlikler içerecektir. Bu da, ya özdeğerlendirme raporunun ön incelemesi sonucu başvurunun daha başta reddinden, sürecin sonlarında oluşacak olumsuz bir akreditasyon kararına kadar uzanan istenmeyen sonuçlara yol açabilecektir. Bu sunumda, MÜDEK ölçütleri gözönüne alınarak yapılan ilk kez ya da yeniden genel değerlendirme veya bir önceki değerlendirmede işaret edilmiş olan yetersizlikler odaklı yapılan ara değerlendirme içeren bir akreditasyon başvurusunun hazırlığını yapılacak ve yönetecek kurum yetkililerine yol gösterecek, bu hazırlığı etkin ve sürdürülebilir kılacak bir dizi uyarılar, öneriler ve somut uygulama örnekleri üzerinde durulacaktır. Anahtar Kelimeler: Sürdürülebilir sürekli iyileştirme, mühendislik lisans programları, akreditasyon 2. Çağın Sorunlarına Çözüm Üretebilecek Mühendisler için Eğitim Planı Tasarımı ve Akreditasyon Timur Doğu, MÜDEK Fosil kaynakların çok hızlı tüketimi yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesini zorunlu hale getirdiği gibi çok önemli çevre sorunlarına da neden olmaktadır. Küresel iklim değişikliğine neden olan karbon salınımları, üretim süreçlerinin verim düşüklüğü, süreçlerdeki atık yönetiminin etkin olmaması, temiz su gereksinimindeki artış gibi küresel sorunlar çağımızda mühendislerin yaratıcı çözümler üretmeleri gereken önemli sorunlardan birkaçıdır. Küresel sorunlara çözüm üretebilecek ve sürdürülebilir bir geleceği şekillendirebilecek olan mühendislerin inovasyona açık ve yaratıcı özelliklere sahip olmaları beklenmektedir. Çağımız mühendislerinde beklenen bazı özellikler arasında, insiyatif kullanabilme, sürekli öğrenmeye istekli olma, yaratıcı düşünce becerisi gelişmiş, liderlik vasıfları olan, farklı disiplinlerden ve farklı kültürlerden insanlarla etkin şekilde takım çalışması yapabilen, iletişim becerileri yüksek, mesleğinin öncü konularında bilgi sahibi, araştırma ve inovasyona yatkın olma sayılabilir. Çağımız mühendislerinin değişimi takip eden değil değişimde öncü olan özelliklerinin olması beklenmektedir. Mühendislik eğitim programlarının da mezunlarına bu tür bilgi beceri ve davranışları kazandıracak şekilde çıktı esaslı olarak tasarımları çağımızda önem kazanmış durumda. Bu sunumda, çağın sorunlarına çözüm üretebilecek mühendislerin yetiştirilebilmesi için mühendislik programları tasarımına yönelik bazı öneriler Avrupa Mühendislik Eğitimi Akreditasyon Ağı (ENAEE/EUR-ACE) ve “Washington Accord” akreditasyon ölçütlerine de atıf yapılarak tartışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Küresel mühendis, mezun kazanımları, inovasyon 3. MÜDEK Değerlendirme Ölçütlerinin Doğumu ve Gelişimi A. Bülent Özgüler, MÜDEK Mühendislik eğitim programlarının değerlendirilmesi ve akreditasyonu faaliyetlerine yurt dışı bir akreditasyon ajansıyla başlayan Türkiye mühendislik camiası, kısa zamanda program akreditasyonun önemli bir ihtiyaç olduğunu ve eğitim kalitesini yükselttiğini anladı. Mühendislik Dekanları Konseyi, yerli imkanlarla ama dünya deneyimi ve birikimini yoğun olarak kullanarak, akreditasyon faaliyetlerini bir sivil insiyatif şeklinde başlattı. MÜDEK kısaltmasıyla tanınan bu sivil platform zaman içinde dernekleşti ve çok kısa sürede dünyadaki en önde gelen mühendislik akreditasyon örgütlerinin içinde kendine yer edindi. Şu anda, bilgi ve beceri birikimi dolayısıyla, bir çok ülkenin benzer faaliyetlerinde kendine örnek aldığı ve bazılarına fiilen destek olan saygın bir akreditasyon kuruluşudur. Akreditasyon için değerlendirmenin temel enstrümanı değerlendirmede kullanılan ölçütlerdir. MÜDEK, mühendislik lisans programlarını, önceden ilan edilen, yaygın olarak duyurulan ve çalıştaylarda ayrıntıyla açıklanan MÜDEK Mühendislik Lisans Programları Değerlendirme Ölçütleri ile değerlendirmektedir. Bu ölçütler aynen MÜDEK gibi, doğduktan sonra gelişen, tekamül eden ölçüm cihazları gibi düşünülebilir. Ölçütlerin iki ana işlevi vardır: i. Programların belli bir minimumu sağlayıp sağlamadığının tespitinde seviye belirleyicisi olmak ve ii.Dört yıllık mühendislik lisans programlarının, mühendislik eğitiminde ihtiyaç duyulan diğer değişik seviyedeki aktivitelerden farkını vurgulamak, değerlendirilen programları bu zaviyeden incelemek. Bu sunumda, iki ana işlevini göz önüne alarak, MÜDEK ölçütlerinin zaman içindeki gelişimini ve kurumların bu gelişmeye akademik tepkilerini, dünyadaki diğer örneklerle kıyaslamalı bir biçimde inceleyeceğiz. Anahtar Kelimeler: Mühendislik lisans programları, akreditasyon, değerlendirme ölçütleri 4. MÜDEK Akreditasyonu Sürecinde Sıkça Karşılaşılan Yetersizlikler Ülkü Yetiş, MÜDEK, Timur Doğu, Bülent Özgüler, Erbil Payzın, Bülent Platin Türkiye ve KKTC’de bulunan ve YÖK tarafından tanınan mühendislik eğitim programları için kurumların başvurusu üzerine değerlendirme ve akreditasyon çalışmaları yapan MÜDEK, eğitim programlarının kalitesinin, sistematik bir süreç ile güvence altına alınarak yükseltilmesine ve eğitim programlarının tüm iç ve dış paydaşların gereksinimlerini karşılayacak şekilde sürekli iyileştirilmesine katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda; paydaş katılımlı süreçlerle belirlenmiş MÜDEK Mühendislik Lisans Programları Değerlendirme Ölçütleri’ni kullanarak programları değerlendirmekte ve akredite etmektedir. Mühendislik programlarının değerlendirmesine 2003 yılında başlamış olan MÜDEK, 30 Eylül 2014 tarihi itibarıyla, 36 farklı üniversitede toplam 482 değerlendirme yapmış ve 199 mühendislik eğitim programını akredite etmiştir. Bu kapsamlı çalışmaların bir sonucu olmak üzere, MÜDEK bünyesinde önemli boyutta bir bilgi birikimi oluşmuştur. Bu sunumda, bu bilgi değerlendirilerek; bugüne kadar MÜDEK değerlendirme takımları tarafından gerçekleştirilen program değerlendirme çalışmalarında sıkça karşılaşılan yetersizlikler, değerlendirme ölçütleri bazında aktarılacak ve bu yetersizliklerin temel nedenleri tartışılacaktır. Ayrıca, mühendislik programlarının genel olarak karşılamakta zorlandıkları ölçütlere ilişkin bazı olası karşılama yaklaşımları değerlendirilecektir. Anahtar Kelimeler: MÜDEK, mühendislik eğitimi, akreditasyon, yetersizlikler CmB103 Davetli Oturum - Stokastik Süreçler II Cuma 10:30-12:00, IE103 Küme: Stokastik Süreçler Oturum Başkanı: Alp Akçay (Bilkent Üniversitesi) 1. Servis Merkezleri İş Gücü Planlama Problemine Eşik Bazlı Prensip Yaklaşımları Elvin Çoban, Özyeğin Üniversitesi, Gözde Avser Servis sektörünün önemi günümüzde gitgide artmaktadır. Bu da servis merkezlerinde gerekli sayıda ve doğru yetkinliklerde çalışan olması (iş gücü planlama) kararlarını kritik kılar. Ayrıca farklı müşteri istekleri ile ilgilenen bir servis merkezinde birden fazla istek türüne yardımcı olabilecek çalışanların olması da iş gücü planlama probleminin çözümünü zorlaştırır. Hangi çalışanın hangi istek üzerinde çalışacağı doğru belirlenir ise servis merkezinin verimi büyük değişiklikler (işe alım ya da işten çıkarma gibi) yapmadan da artabilir. Bu projede servis merkezlerindeki iş gücü planlama problemini farklı eşik bazlı prensiplerle (threshold-basedpolicies) ele alıp servis merkezinin performansını benzetim ile değerlendireceğiz. Anahtar Kelimeler: Benzetim, servis merkezleri, eşik bazlı prensipler, iş gücü planlama problemi 2. Siparişe Dayalı İmalat Sistemlerinde Kümeleme Yöntemiyle Maliyet Yaklaşıklaması Emre Nadar, Bilkent Üniversitesi, Alp Akçay, Mustafa Akan, Alan Scheller-Wolf Bu araştırmada birden fazla bileşenin bulunduğu ve bu bileşenlerin sipariş üzerine montajlanarak bir çok farklı ürünü meydana getirebildiği envanter sistemleri ele alınmaktadır. Bileşen tedarik sürelerinin rassal, montaj sürelerinin önemsiz olduğu ve anında karşılanamayan siparişlerin kaybedildiği varsayılmaktadır. Bu sistemler için sürekli zamanlı, sonsuz çevrenli ve iskontolu bir Markov karar süreci geliştirilerek Markov politikaları analiz edilmektedir. Bir Markov politikası sistemin herhangi bir durumunda bir bileşenin tedarik edilip edilmeyeceğini ve gerçekleşen bir talebin karşılanıp karşılanmayacağını belirler. Bu sistemlerde bileşen sayısının çok fazla olması halinde eniyi maliyet fonksiyonunu makul bir sürede hesaplamak mümkün olmadığından, durum uzayını küçülterek eniyi maliyet fonksiyonunu yaklaşıklayan bir kümeleme metodu geliştirilmiştir. Bu metoda göre belirli sayıda komşu durumlar birlikte bir küme oluşturur ve bu şekilde oluşturulan ayrık kümeler yeni bir durum uzayı tanımlar. Problemin yeni durum uzayında ele alınmasıyla, değer yineleme yöntemi kullanılarak eniyi maliyet fonksiyonuna yakın çözümlere hızlı ulaşılabilmektedir. Ayrıca problemin yeni durum uzayında çözümüyle elde edilen politikanın yapısal özellikleri açığa çıkarılmıştır. Değer yineleme yönteminde politika uzayı bu yapısal özellikleri sağlayan politikalara kısıtlanırsa çözüm sürelerinde daha fazla düşüş gözlenmektedir. Son olarak, eniyi politika altında, ürünlerden biri için gerçekleşen talepler her zaman karşılanmakta ise (yeterli sayıda bileşenin envanterde bulunması şartıyla), kümeleme metoduyla hesaplanan maliyet fonksiyonun eniyi maliyet fonksiyonuna uzaklığı için bir üst sınırın olduğu gösterilmektedir. Anahtar Kelimeler: Envanter, siparişe dayalı imalat, Markov karar süreçleri, kümeleme yöntemi 3. Çok Yanıtlı Benzetimde Etkin Katmanlı Örnekleme Uygulamaları İsmail Başoğlu, Kemerburgaz Üniversitesi, Wolfgang Hörmann Genellikle, tek bir benzetim koşumu içerisinde birden fazla değerin hesaplanması pratik bir önem taşımaktadır. Literatürde bilinen varyans azaltma teknikleri arasında özellikle katmanlı örnekleme bu tip benzetimler için kullanış teşkil etmektedir. Zira, örneklemin katmanlara paylaştırılma oranları karar değişkeni olarak kullanıldığında, hesaplanan değerlerin tümünün hatası enküçüklenebilir. Çalışmada, hesaplanan değerlerin tüm hatasını temsil etmek üzere iki tip amaç fonksiyonu önerilmiştir. Bunlardan birincisi, hesaplanan değerlerin mutlak ve göreceli hatalarının kare ortalamalarını kapsamaktadır. Bu tip amaç fonksiyonlarını minimize etmek için kapalı bir formül geliştirilmiştir. İkinci sınıfta ise, azami mutlak ve azami göreceli hata değerleri düşünülüp, bu amaç fonksiyonları için hızlı bir sezgisel yöntem önerilmiştir. Geliştirilen yöntem “çok yanıtlı katmanlı örnekleme”nin sonuçları sayısal örneklerle gösterilmiştir. Anahtar Kelimeler: Monte carlo benzetimi, varyans azaltma teknikleri, katmanlı örnekleme, opsiyon değerleme, portföy risk hesaplama, doğrusal olmayan eniyileme CmB306 Oturum - Sürdürülebilirlik II Cuma 10:30-12:00, IE306 Küme: Sürdürülebilirlik Oturum Başkanı: Gülçin Büyüközkan (Galatasaray Üniversitesi) 1. Sürdürülebilir İnovasyon ve Sürdürülebilir Firma Performansı İlişkisi için Bir Model Önerisi Eyüp Çalık, Yalova Üniversitesi Sürdürülebilir inovasyon, ekonomik faydanın yanı sıra, dünyanın doğal kaynaklarına saygılı ve gelecek nesillerin ihtiyaçlarını da göz önünde bulundurarak, çevresel ve toplumsal faydaları da kapsayan inovasyon için kullanılan bir tanımlamadır. Doğal kaynakların etkin kullanımı ve topluma duyarlı yeniliklerin revaç bulduğu günümüzde sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir inovasyon kavramlarının önemi de gittikçe artmaktadır. Ancak bu konuda adım atacak şirketler için ilk akla gelen konu, sürdürülebilir inovasyonun firma performansına yapacağı katkıdır. Literatürde bu konuda yapılan çalışmalar oldukça azdır ve henüz model geliştirme çalışmaları devam etmektedir. Bu çalışmada da sürdürülebilir inovasyon ve sürdürülebilir firma performansı arasındaki ilişki incelenmiş ve bir model önerilmiştir. Bu amaçla derinlemesine bir literatür taraması yapılmış, sürdürülebilir inovasyon ve sürdürülebilir firma performansı ile ilgili çalışmalar incelenmiştir. Daha sonra bu kavramlar arası ilişkiler alt kavramların etkileri de göz önünde bulundurulacak şekilde tasarlanmış ve kavramsal model kurulmuştur. Geleneksel inovasyonda olduğu gibi, sürdürülebilir inovasyonu da tanımlamak ve ölçmek oldukça zordur. Önerilen model, bu konuya ilgi duyan araştırmacılar için bir fikir altyapısı sağlayacak ve modelin test edilmesi için bir temel oluşturacaktır. Anahtar Kelimeler: Firma performansı, model, sürdürülebilir inovasyon 2. Sürdürülebilir Üretim Stratejilerinin Yalın Tekniklerle Değerlendirilmesi Feyza Gürbüz, Erciyes üniversitesi, Akın Aslan Polat Bu çalışmada Sürdürülebilirlik Kavramı çok yönlü olarak incelenerek, Sürdürülebilir ürün avantajları araştırılacak, sürdürülebilir üretim stratejilerinden yeşil üretim yaklaşımıyla, yalın ve yeşil üretim yaklaşımı birlikte ele alınacaktır. Son yıllarda yapılan çalışmalarda sürdürülebilirlik kavramı ile ilgili birçok çalışma yapılmış ancak çevresel ve toplumsal etki miktarları net bir şekilde belirlenmemiştir. Bu bağlamda yalın imalatta kullanılan teknikler den değer akış haritalama ile sürdürülebilirliği etkileyen faktörler ve çevreye verdikleri zararlar nümerik olarak ortaya konulacaktır. Bu araştırmaların yanı sıra ülkenin önde gelen firmalarının sürdürülebilir üretim politikaları da incelenecektir. Vaka çalışması Türkiye’nin en büyük 500 firmasından biri olan ve ev araçları üreten günlük kapasitesi 30.000 in üzerinde olan bir firmada yapılacaktır. Üretim sistemi incelenerek ve israf noktaları belirlenmiştir. Çevreye ciddi zararları olan ve taşımada günlük neredeyse 15000 adet kullanılan naylon kullanımının uygulanan yalın tekniklerle ortadan kaldırılması hedeflenmiştir. İşletmenin yıl bazında kazançlarının yanı sıra çevresel ve toplumsal kazançları da sunulacaktır. Anahtar Kelimeler: Sürdürülebilir imalat, yeşil ve yalın üretim, değer akış haritalama, sürdürülebilirlikte çevresel ve toplumsal etkiler 3. Firmalar için Sürdürülebilirlik Performans Değerlendirme Model Önerimi Gülçin Büyüközkan, Galatasaray Üniversitesi, Yağmur Karabulut Sürdürülebilir kalkınma; insan yaşamının gereksinimleri ve doğal kaynakların sürdürülebilirliği arasında bir denge kurularak, ekonomik, sosyal ve çevresel boyutlarıyla bugünden geleceğe uyumlu bir programlama yapılmasını amaçlayan bütünsel bir yaklaşımdır. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de giderek önem kazanan sürdürülebilirlik yaklaşımı, hızlı ve planlı bir kalkınmayı hedefleyen, ancak geçmişte ulusal kaynaklarını yeterince verimli kullanamayan Türkiye için önemli fırsatları beraberinde getirmektedir. Sürdürülebilirlik, günümüzde kamu ve özel sektör firmaları için çeşitli nedenlerle büyük önem arz etmektedir. Bu nedenler arasında küreselleşen dünyada sınırlı olan hammadde için rekabetin artması, üretim faaliyetlerinin toplumsal ve sosyal yan etkilerinin giderek daha fark edilir olması, şirket hissedarlarının uzun vadeli risklere dair artan endişeleri ve yatırım yaptıkları firmalardan beklentilerindeki kayma, tüketicilerin çevresel ve sosyal konularda artan bilinci ve beklentisi, vergi,raporlama, izin gibi kanuni düzenlemeler, sürdürülebilirliğin aynı zamanda maliyet ve satışlara olumlu etkileri sayılabilir. Sürdürülebilirlik; rekabette öne geçme, faaliyetlerini içinde bulunduğu topluma ve dünyaya uyumlu olarak sürdürme, gelecek nesillerin kalkınma imkanlarını elinden almadan ekonomik, sosyal ve çevresel şartları ve dinamikleri bir bütün olarak gözeterek strateji oluşturma imkanı tanır. Bu nedenlerle firmaların sürdürülebilirlik anlamında ne ölçüde başarılı olduklarını takip etmeleri, yani belirli göstergeler temelinde sürdürülebilirlik performanslarını değerlendirmeleri büyük önem taşımaktadır. Sürdürülebilirlik Performans Değerlendirmesi (SPD), gerçekleştirilen faaliyetlerden kaynaklanan farklı etkilerin ekonomik, sosyal ve çevresel açılardan belirli sürdürülebilirlik kriterleri temelinde değerlendirilmesidir. SPD için literatürde kavramsal ve analitik çeşitli yaklaşımlar, yapılar,metodolojiler ve modeller olsa da performansın hangi kıstaslara göre, ne ölçüde gerçekleştiği konusunda geniş kabul görmüş, çeşitli ihtiyaçları karşılayan jenerik bir model mevcut değildir. Oysa ki sürdürülebilirlik konusunun daha etkin yönetilebilmesi için sürdürülebilirlik performansının standart bir yapı içerisinde sağlıklı ve mümkün olduğunca nesnel olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Literatürde sürdürülebilirlik boyutları (ekonomik verimlilik, toplumsal eşitlik ve çevresel performans) ve bazı modellerce önerilen diğer boyutlar (kurumsal yapı/yönetişim, etik vb.) sayısal verilerle sınırlı kalmayıp çoğunlukla sübjektif değerlendirmelere açık, objektiflik ve saydamlıktan uzak olmaktadır. Bu da farklı SPD modellerinin sonuçlarının birbirinden oldukça farklı ve tartışılabilir olmasına yol açmaktadır. Literatür incelendiğinde SPD konusunda özellikle son on yıl içerisinde birçok bilimsel çalışma mevcuttur. Fakat kavramsal model önerileri nadiren analitik aşamaya geçmekte, mevcut çalışmaların bir çoğunda sürdürülebilirliğin muğlak ve belirsiz özellikleri sıklıkla göz ardı edilmekte, sürdürülebilirliğin tek bir boyutuna odaklanılmakta, SPD’nin temelini oluşturan kriterlerin ve önemlerinin belirlenme sürecinde objektiflikten uzaklaşılmakta, bu kriterlerin arasındaki etkileşimler çoğu kez dikkate alınmamaktadır. Bu doğrultuda önerilen çalışmanın temel amacı, tespit edilen bu ihtiyaca yönelik olarak firmaların sürdürülebilirlik faaliyetlerinin etkinliğini ve başarısını artırmak için işletmelere yol gösterecek ve destek olacak sistematik ve bütünleşik bir SPD modeli oluşturabilmektir. Anahtar Kelimeler: Sürdürülebilirlik CmC104 Davetli Oturum - Çok Kriterli Karar Verme XII Cuma 13:15-14:45, IE104 Küme: Çok Kriterli Karar Verme Oturum Başkanı: Ceren Tuncer Şakar (Hacettepe Üniversitesi) 1. İki Amaçlı Çok Ürünlü Açık Arttırmalar için Etkileşimli Bir Yaklaşım Gülşah Karakaya, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Murat Köksalan Bu çalışmada kombinatoryel açık arttırmalar olarak da bilinen çok ürünlü açık arttırma problemleri için etkileşimli bir yaklaşım geliştirdik. Tekliflerin ürün kombinasyonları için verildiği bu tür açık arttırmalarda kazanan(lar)ı belirlemek zordur. İki amaçlı, çok ürünlü, çok turlu açık arttırma problemlerinde alıcının doğrusal olmayan tercih fonksiyonuna sahip olduğu durum için geliştirdiğimiz etkileşimli yaklaşımda, her turda satıcıların tekliflerine göre tüm talebi karşılayacak etkin kombinasyonları bulup alıcıya sunuyoruz. Alıcının o ana kadarki tercihlerini kullanarak tercih fonksiyonunu tahmin ediyoruz ve satıcılara tahminlerimiz hakkında bilgi veriyoruz. Satıcılar tekliflerini, kazananlar arasında olmak/kalmak için, güncelliyorlar. Bu yaklaşımın değişik versiyonlarını test problemleri üzerinde denedik ve iyi sonuçlar aldık. Ayrıca yaklaşımımızı, alıcının tercih fonksiyonunun ağırlıklı uzaklık fonksiyonu olduğu durum için özelleştirdik. Bu durumda da yaklaşımımızın denenen test problemleri için iyi sonuçlar verdiğini gördük. Anahtar Kelimeler: İki amaçlı açık arttırmalar, çok ürünlü açık arttırmalar, etkileşimli yaklaşım 2. Çok Cihazlı Bir Güvenilirlik Modelinde Arıza Maliyetleri ve Örneklem Boyutunun İncelenmesi Güldal Güleryüz, Hacettepe Üniversitesi Kesikli bileşenleri olan rassal süreçler Değişen süreçler şeklinde ifade edilebilir. Bu süreçler, hızlı değişimleri olan, yoğun trafik altında çalışan ve belirli zamanlarda davranış değiştiren stokastik sistemlerin asimtotik analizlerinde kullanılabilir. Bağımsız artışlı stokastik süreçler, kuyruk sistemleri, dallanma süreçleri gibi süreçler bunlara örnek olabilir. Çok kriterli karar verme, sistemin geliştirilmesi ile ilgili çeşitli bakış açılarını içine alır. Bu çalışmada, birbirinden bağımsız arızalanan, ve her birinin bozulma oranı λ olan N cihazdan oluşan bir sistem incelenmektedir. [0, T] zaman aralığında, k = 1, 2, 3, ... için kh zamanlarında sistemden örneklem alınmakta, örneklemdeki cihazlar incelenmektedir. Ancak, bu incelemedeki hata payları nedeniyle, hatalı cihazlar ancak β olasılığı ile bulunarak değiştirilebilmekte, incelemede bulunamayan arızalı cihazlar aynı şekilde devam etmektedir. Sistemdeki toplam arızalı cihaz sayısının belirlenmiş olan bir eşik sayısına ulaşmaması gerekir. Sistem süreci, değişen stokastik süreçler ile ifade edilmiş ve sürecin bir diferansiyel denklemin çözümüne yakınsaması gösterilmiştir. Bu çalışmada, karar vericinin tercihleri doğrultusunda, arızalı cihazlar nedeniyle oluşan maliyetleri, örneklem büyüklüğünü ve toplam inceleme sayısını en aza indirgeyebilmek ve bu kriterleri sağlayan parametrelerin bulunması hedeflenmektedir. Anahtar Kelimeler: Değişen süreçler, güvenilirlik, çok kriterli karar verme 3. A Cause and Effect Fuzzy AHP Project Selection: A Hospital Application Amir Shaygan, Hacettepe Üniversitesi, Özlem Müge Testik In any healthcare organization, having an appointment system which is impeccable or with fewer errors that works with the desired speed and quality is of great importance. In order to achieve such system, prioritization and correction of the under-performance causes are necessary. In this study, an integrated decision framework based on Cause and Effect Diagram and Fuzzy Analytic Hierarchical Process (FAHP) methodology for the application of organizations in project selection is proposed. The developed solution which expert opinions and domain knowledge are taken into account, may help to compare the alternative projects and evaluate tradeoffs among the different alternatives. The proposed approach is then implemented in a famous Turkish university hospital. Since the appointment system of the hospital performs poorly and causes various problems both for hospital and patients, an investigation was required. After observing existing system and making several meetings with the staff in person, administration and patients, problems which were causing the poor performance were identified. The identified causes and their sub causes were listed with the help of “Cause and Effect” diagram and then ranked by the application of FAHP method to decide the order of importance of the causes. Each bone on the cause and effect diagram serves as a project to be selected based on Six Sigma principles. The fuzzy approach is used in order to take human cognition and linguistic variables into account which the AHP method lacks. Fuzzy membership functions, triangular fuzzy numbers and fuzzy arithmetic operations are used in order to replace the AHP method and “1-9” scale. By using the obtained fuzzy weights, the causes for the hospital’s subpar performance are prioritized and solving the cause with the highest weight is recommended as the quickest solution. The same thing is done for other causes and their sub causes in terms of finding fuzzy weights and prioritization. Anahtar Kelimeler: Health systems, multi criteria decision making, fuzzy AHP 4. Farklı Kriter ve Planlama Dönemleriyle Eniyilenmiş Stokastik Programlama Çözümlerinin Özellikleri Ceren Tuncer Şakar, Hacettepe Üniversitesi, Murat Köksalan Portfolyo optimizasyonu finans piyasasında mevcut olan seçeneklerle bir yatırım portföyü oluşturma problemidir. Modern Portfolyo Teorisi Harry Markowitz’in öncü çalışmalarından sonra ortaya çıkmış ve klasik olarak ortalama portfolyo getirisi ve varyans kriterleriyle çalışmıştır. Portfolyo problemleri için çok kriterli ve çok dönemli modeller geliştirmek son zamanlardaki önemli konular olarak izlenmektedir. Özellikle farklı risk kriterlerinin değerlendirilmesi araştırmacıların ilgisini çekmektedir. Koşullu Riske Maruz Değer günümüz çalışmalarında öne çıkan bir risk ölçütüdür. Çok dönemli problemler için de stokastik programlama yaygın olarak kullanılan bir yaklaşımdır. Bu çalışma portfolyo problemlerinde eniyilenmiş stokastik programlama çözümlerinin özellikleri üzerine detaylı bir analizdir. Farklı kriterler ve modelleme periyotları ile çalışılmıştır. Tek ve çok dönemli modellerin çözümlerinin bazı kapsamlarda karşılaştırmaları yapılmıştır. Kriter olarak beklenen getiri ve Koşullu Riske Maruz Değer kullanılmıştır. Sonuçlar Borsa İstanbul verileri kullanılarak gerçek değerler üzerinden tartışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Portfolyo optimizasyonu, çok kriterli karar verme, stokastik programlama, koşullu riske maruz değer CmC102 Oturum - Sezgisel Yöntemler I Cuma 13:15-14:45, IE 102 Küme: Optimizasyon Oturum Başkanı: Ekrem Duman (Özyeğin Üniversitesi) 1. Gezgin Satıcı Problemi için “Merkezden Kenarlara” Hipersezgisel Algoritması Fidan Nuriyeva, Dokuz Eylül Üniversitesi, Gözde Kızılateş Bu çalışmada simetrik Gezgin Satıcı Problemi için hipersezgisel bir algoritma önerilmiştir. Bu yöntemde önce merkez (O) ve 4 üç şehir (A1, A2, A3, A4), sonra ise merkez ile (O) ikişer - ikişer uç şehirlerin (O, A1, A2), (O, A2, A3), (O, A3, A4), (O, A4, A1) orta noktaları (B1, B2, B3, B4) belirlenerek merkez şehirden başlamakla bu 9 şehirden geçen bir devre (O - B1 - B2 - B3 – A3 – A2 - A1 - A4 – B4 - O) oluşturuluyor. Daha sonra “En kısa yol”, “En yakın komşu” ve “Ekleme sezgiseli” algoritmaları kullanılarak bulunan devre tüm şehirlerden geçecek şekilde genişletiliyor (MKHA1 Algoritması). Bu çalışmada yukarıda önerilen Algoritmanın daha basit bir versiyonu da denenmiştir. Bu versiyonda başlangıç tur yine de merkezden başlamakla yalnız uç şehirlerden geçiyor (O – A1 - A2 – A3 – A4 - O) (MKHA2 Algoritması). Önerilen algoritmalar ile kütüphane problemleri ( http://www.iwr.uniheidelberg.de/groups/comopt/software/TSPLIB95/ ) üzerinde hesaplama denemeleri yapılmış, elde edilen sonuçlar “En yakın komşu” algoritması ile kıyaslanmıştır. Hesaplama denemelerinin sonuçları aşağıdaki Tabloda verilmiştir ve önerilen algoritmaların verimli olduğunu göstermektedir. Tabloda birinci satırda Problemlerin adları ve boyutları (örneğin Eil76 problemin adını, 76 ise şehirlerin sayısını gösteriyor), 2. satırda optimal sonuçlar, 3. satırda “En yakın komşu” algoritmasının bulduğu sonuçlar, 4. satırda MKHA1 algoritmasının bulduğu sonuçlar, 5. satırda ise MKHA2 algoritmasının bulduğu sonuçlar verilmiştir. Tablodan göründüğü gibi MKHA1 ve MKHA2 algoritmaları her zaman “En yakın komşu” algoritmasından daha iyi sonuçlar bulmuşlar. Şehirlerin sayısı arttıkça MKHA1 algoritması MKHA2 algoritmasına göre daha iyi sonuçlar veriyor, bu ise problemin boyutu büyüdükçe başlangıç turdaki şehirlerin sayısının artırılmasının yararlı olduğunu göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Simetrik gezgin satıcı problemi, hipersezgisel algoritma, “en kısa yol” algoritması, “en yakın komşu” algoritması, “ekleme sezgiseli” algoritması 2. Çoklu Gezgin Satıcı Problemi için Genel Komşuluk Arama Sezgiseli Banu Soylu, Erciyes Üniversitesi Bu çalışmada, turlarına aynı depoda başlayıp-bitiren birden fazla gezgin satıcının olduğu çoklu gezgin satıcı problemi ele alınmıştır. Çoklu gezgin satıcı problemi (mGSP), tek gezgin satıcı probleminin genel halidir. Şu iki amaç fonksiyonu ayrı ayrı incelenmiştir: en uzun tur süresini en küçüklemek ve toplam tur sürelerini en küçüklemek. mGSP problemi için kombinatoryel problemlerin çözümünde iyi sonuç verdiği bilinen genel komşuluk arama sezgiseli sunulmuştur. Sezgiselin performansı literatürde mevcut olan test problemleri kullanılarak değerlendirilmiş ve literatürde mevcut algoritmalar ile karşılaştırılmıştır. Sezgisel ayrıca Kayseri trafik sinyalizasyon şebekesinde mevcut olan bir gerçek hayat problemine de uygulanmış ve önemli iyileşmeler elde edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Çoklu gezgin satıcı problemi, minmax mGSP, minsum mGSP, genel komşuluk arama sezgiseli 3. Dijital Görüntüleme Analizi ve Yapay Sinir Ağları Teknikleri Yardımıyla Dokunmamış Spunbond Kumaşının Özelliklerini Tahmin Etme Tacettı n Arıcı, Zirve Üniversitesi, Ömer Akgöbek, Mevlüt Taşcan, Serkan Nohut Polipropilen (PP) spunbond dokunmamış kumaşları ağırlıklı olarak sağlık, mobilya ve ev eşyaları endüstrisi gibi alanlarda kullanılmaktadır. Dokunmamış spunbond kumaşının özellikleri ürünün kalitesini belirleme açısından büyük öneme sahiptir. Spunbond kumaşının kopma mukavemeti ve kopma anındaki uzamasını belirlemek için yapılan deneyler maddi kayıplara ve zaman kaybına neden olmaktadır. Bu çalışmada farklı ağırlıklardaki (12g/m2, 20g/m2, 25g/m2, 30g/m2, 50g/m2) polipropilen dokunmamış spunbond kumaşı incelendi. Deneysel testler aracılığıyla elde edilen sonuçlarla dijital görüntü analizinden elde edilen sayısal olarak tanımlanmış istatistiksel parametreler yapay sinir ağları metodu ile incelendi. Elde edilen neticeler sonucunda yapay sinir ağları metodu aracılığıyla kumaşların özellikleri herhangi bir deney yapılmadan sadece dijital görüntü işleme analizinden elde edilen verilerle tahmin edilebildiği görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Dijital görüntü işleme, mukavemet, polipropilen, spunbond, yapay sinir ağları 4. Göçmen Kuşlar Optimizasyonu ile Sahtekarlık Tespiti Ekrem Duman, Özyeğin Üniversitesi, Nader Mahmoudi Göçmen Kuşlar Optimizasyonu (GKO) algoritması birkaç yıl önce önerilmiş olan bir meta sezgisel yöntemdir. Yöntemi diğerlerinden ayıran ana fikir göçmen kuşların uzun mesafeler uçarken V harfine benzer şekilde dizilmeleri ve suretle birbirlerinden destek alarak enerji tasarrufu sağlamalarıdır. Orijinal GKO algoritması kuşlar arasındaki bu faydalanma mekanizmasını komşu çözümlerin takipteki çözümlerle (kuşlarla) paylaşılması şeklinde ifade etmiştir ve bir çözüm kendini iyileştirmeye çalışırken hem kendisinin hem de önündeki çözümün komşularını değerlendirmekte ve bunlardan biri kendisinden daha iyi ise onunla değiştirilmektedir. Yöntemin yakınsamasını geciktirmek adına GKO için küçük bir modifikasyon önerilmiş ve bir çözümün ancak kendi komşularıyla iyileştirilemediği takdirde önündeki çözümden fayda istemesi sağlanmıştır. Kredi kartı sahtekarlık tespiti problemine uygulandığında GKO nun bu versiyonu orijinal versiyona göre daha iyi performans göstermiştir. Anahtar Kelimeler: Metasezgisel, GKO, sahtekarlık tespiti CmC-MM25 Davetli Oturum - Optimizasyon VIII Cuma 13:15-14:45, MM25 Küme: Optimizasyon Oturum Başkanı: Oya Karasan (Bilkent Üniversitesi) 1. İki-Aşamalı Stok Kesme Problemleri için Genel Yaklaşımlar Zeynep Sezer, Bahçeşehir Üniversitesi, İbrahim Muter Stok kesme problemi farklı uzunluklarda talep edilen parçaların aynı uzunluktaki stok rulolarından en az sayıda kullanılarak kesilebilmesi için gereken kesme paternlerinin bulunması problemidir. Bazı gerçek kesme problemlerindeki işlevsel kısıtlar stok rulolarının ilk aşamada orta boy parçalara, ikinci aşamada ise talep edilen küçük parçalara kesilmesini gerektirmektedir. Literatürde iki-aşamalı stok kesme problemi olarak bilinen bu tamsayılı programlama problemi için Muter v.d. (2013), genel bir perspektife dayanan “eş zamanlı satır-ve-sütun türetme” tabanlı bir en-iyileme yöntemi önermiştir. Bu çalışmada, problemin iki-düzeyli parçalama sonrasında ortaya çıkan matematiksel modelinin yapısal özellikleri incelenmekte ve alternatif çözüm yöntemleri önerilmektedir. Önerilen ilk yöntem, hem ana problemin hem de iki-düzeyli parçalama sonrasında oluşan ücretlendirme alt probleminin doğrusal programlama gevşetmesinin sütun türetme yöntemi ile çözümüne dayanmaktadır. İç içe sütun türetme yöntemi olarak bilinen bu yöntem, iki-düzeyli parçalanabilir tamsayılı problemlerin çözümü için literatürde bilinen tek yöntemdir. Ancak alt problemin en iyi tamsayılı çözümünü bulmak, sütun türetmenin dal-ve-sınır yöntemiyle birleştirilmesini gerektirdiğinden oldukça karmaşık hale gelmekte ve verimsiz sonuçlar vermektedir. Bu nedenle, alt problemin çözümünde sütun türetme ve dal-ve-sınır yöntemlerinin kullanımını gerektirmeyen üç farklı yöntem ortaya konmaktadır. Bunlardan ilki, sırt çantası problemlerinde sıklıkla kullanılan bir algoritmanın ücretlendirme alt problemine adapte edilerek sütun türetme yöntemiyle birlikte çözülmesini önermektedir. İkinci yöntem iki-düzeyli parçalama sonrasında oluşan alt problemin çözümü için iki-aşamalı yöntem fikrini ortaya koymakta, üçüncü yöntem ise sadece tek- düzeyli sütun türetme uygulanarak çözüme ulaşmaktadır. Doktora tezi kapsamında yapılan bu çalışmalar TÜBİTAK tarafından desteklenmektedir (Proje no: 113M480). Anahtar Kelimeler: Tamsayılı programlama, iki-aşamalı stok kesme problemi, sütun türetme 2. Tam Sayılı Programlama ile Ders Zaman Çizelgeleme Problemi ve Bir Uygulama Tuğrulhan Dinçaslan, Abdullah Gül Üniversitesi, Recep Şahin, Selçuk Gören Ders zaman çizelgelemesi yapma akademik bir kurumda tüm operasyonel kuralları ve ihtiyaçları karşılamak, çalışanların ve öğrencilerin taleplerini aynı anda yerine getirmesi gerektiğinden dolayı büyük bir önem taşımaktadır. Birçok akademik kurum önceki yıllarda yapılan ders çizelgelemelerinde ufak değişiklikler yaparak yeni ders çizelgeleri hazırlamaktadır. Ancak bu uygulama, şimdiki yıllarda uygulaması zor ve iyi bir yöntem değildir. Yöntemsel sıkıntıların aşılması için bu çalışmada 0-1 tam sayılı programlama metodu ile ders zaman çizelgeleme problemi için bir uygulama modeli geliştirilmiştir. Model, birçok akademik kurumda bulunan operasyonel kurallar ve ihtiyaçları içeren birçok kısıt içermekte ve bir üniversitenin 4 yıllık eğitim veren 5 lisans bölümünü içeren iktisadi idari bilimler fakültesinde karmaşık olan ders zaman çizelgelemesini optimizasyon problemi şeklinde ele alarak, lineer ceza puanlarını minimize etmeyi amaçlamaktadır. Anahtar Kelimeler: Tam sayılı programlama, ders zaman çizelgeleme, Üniversite zaman çizelgeleme 3. Genişletilmiş Merkezi Tanımı ve Komşuda Kopyalama ile Kablosuz Algılayıcı Ağ Güvenilirliğini İyileştirme Stratejisi Tuğçe Yücel, TOBB Üniversitesi, Ayşegül Altın Kayhan Bu çalışmada, belirli bir alana rastgele saçılmış, sınırlı enerjiye sahip çok sayıda sensör ile verilerin toplandığı 1 adet baz istasyonunun(BS) bulunduğu kablosuz algılayıcı ağının ömrünün eniyilenmesi amaçlanmaktadır. Ağ ömrü pil enerjisi en önce tükenen algılayıcının fonksiyonel olduğu süre cinsinden ölçülmektedir. Diğer yandan dış kaynaklı olası saldırılar ya da bozulmalara karşı, ağın güvenilirliği dengeli kullanım ve çoklu-kopya yolu ile iyileştirilmeye çalışılmaktadır. Öncelikle her düğümün diğerlerinden alabileceği veri miktarı üstten sınırlandırılmış ve eğer ağ ömrünü iyileştirecekse sadece bir algılayıcı için bu sınırın esnetilmesine izin verilmiştir. Bir düğümün merkezi olabilmesi için ya diğerlerine göre başka sensörlerin toplamda daha fazla verisinin iletmesinde ya da çok sayıda başka algılayıcının veri iletiminde kullanılmasının avantajlı olması gerekmektedir. Fakat merkezi düğüm diğerlerine göre ağ üzerindeki veri akışında daha kritik bir rol oynayacağı için dışarıdan gelecek saldırılara veya olası bozulmalara maruz kalma ihtimali daha yüksektir. Dolayısıyla geliştirilen stratejide merkezi olarak seçilen düğüme veri gönderen sensörler bu veriyi kopyalayarak düğüm-ayrık yolları üzerinden BS'e yollamaktadırlar. Böylece sadece iletilememe ihtimali daha yüksek olan veriler için fazladan kopya oluşturularak gereksiz kopyalama önlenmekte ve sensörlerin enerjileri daha verimli kullanılmaktadır. Algılayıcılar fazladan gönderecekleri veri için de ekstra enerji harcayacakları ve dolayısıyla ağın ömrünün kısalmasına neden olabilecekleri için burada ağ ömrü ve ağ güvenliği arasında bir ödünleşim vardır. Bahsedilen problem için öncelikle bir karma tamsayılı matematiksel model oluşturulmuş ve özellikle daha büyük ölçekli örnekler için bir sezgisel algoritma geliştirilmiştir. Çözüm yöntemlerinin performansları farklı büyüklükteki örnekler için test edilmiştir Anahtar Kelimeler: Kablosuz algılayıcı ağ, matematiksel modelleme, sensör 4. Yeraltı ve Yerüstü Su Kaynaklarının Birlikte Kullanımı Emre Berk, Bilkent Üniversitesi, Yahya Saleh, Ülkü Gürler Bu çalışmada, yer altı ve üstü su kaynaklarının birlikte kullanımı incelenmektedir. Yer üstü su kaynakları kullanıcılara tahsislidir, yeraltı su kaynağı ise ortak kullanılmaktadır. Kullanım sonrası yeraltı su kaynağında lokasyonlar arası akış olmaktadır. Problem iki dönemli bir yapı altında incelenmektedir. Merkezi ve bağımsız kara vericiler açısından eniyi kullanım politikaları belirlenmektedir. Sistem parametrelerinin politikalar ve kararlar üzerindeki etkilerine yönelik sayısal örnekler sunulmaktadır. Anahtar Kelimeler: Su kaynakları yönetimi, merkezi -bağımsız karar vericiler CmC105 Davetli Oturum - Kapalı Döngü Tedarik Zincirleri Cuma 13:15-14:45, IE105 Küme: Üretim Yönetimi Oturum Başkanı: İhsan Yanıkoğlu (Özyeğin Üniversitesi) 1. Kapalı Döngü ve Hibrit Üretim Yapan Bir Tedarik Zincirinde Koordinasyon Nil Nurlu Deniz, Özyeğin Üniversitesi, Enis Kayış, Meltem Denizel Çevresel yasal düzenlemeler, tüketici tercihlerinin değişmesi ve global belirsizliklerin artması (çevresel etkiler, ham madde azlığı, vs.) gibi faktörler bir çok firmanın ürün geri kazanım aktivitelerine yönelmesine yol açmıştır. Firmalar, hem negatif çevresel etkileri azaltmak hem de ekonomik değer yaratmak amacıyla, kullanım süresi dolmuş ürünlerin geri kazanımı için tedarik zincirlerinde, birincil döngüleri –ileri tedarik zinciri– ikincil döngülerle –tersine tedarik zinciri– tamamlayarak yeniden tasarlamaya başlamışlardır. Bu makalede, hibrit üretim yapan –imalat ve yeniden imalat– bir firmanın kapalı döngü tedarik zinciri incelenmektedir. Üretici bitmiş ürünleri son kullanıcıya bağımsız bir perakendeci aracılığıyla satmaktadır; aynı zamanda yeniden üretim ile yedek parça imal etmekte ve elde kalan kullanılmış ürünleri de hurda olarak değerlendirmektedir. Önerdiğimiz matematiksel model ile, firmanın imalat üretim ve yeniden imalat seçeneklerinin analizi ve aralarındaki ödünlemenin anlaşılması mümkün olmaktadır. Bu çok dönemli ve merkezi olmayan tedarik zinciri modeli üzerinden, kapalı döngü tedarik zinciri koordinasyonu problemleri sadece üretici ve perakendeci bakış açısıyla değil, çevre ve tüketici gözünden de değerlendirilmektedir. Analitik sonuçlar ve sayısal analizler sonucunda, kullanılmış ürünlerin toplam üretimdeki oranı arttıkça çevre üzerindeki negatif etkiler azalırken, perakendeci karında da artış gözlemlenmiştir. Aynı zamanda, toptan fiyat sözleşmelerinin kapalı¬ döngü tedarik zincirlerini koordine edemediği; bunun yerine, perakendecinin aktif olarak toplama aktivitelerine katılmasını sağlayan teşvik bazlı sözleşmelerin, tersine tedarik zincirini daha iyi koordine edebildiği sonucuna varılmıştır. Anahtar Kelimeler: Tedarik zincir koordinasyonu, kapalı döngü tedarik zincirleri, tedarik zincir sözleşmeleri, yeniden üretim 2. Kapalı Çevrim Tedarik Zincirleri için Sürdürülebilir Stratejiler Aybek Korugan, Boğaziçi Üniversitesi, Hande Gizem Yaman, Öznur Özdemir Akyıldırım Üretimin giderek kolaylaşıp ürünleri daha ucuz ve ulaşılabilir kılması, tüketimin giderek artmasına ve ürün kullanım sürelerinin ve dolayısı ile ömürlerinin kısalmasına sebebiyet vermektedir. Bu etki, hurda ve çöp miktarlarının hızla artmasına ve doğal kaynakların tükenmesine neden olmaktadır. Endüstriyel toplumun tüketim sürecinde doğa üzerinde oluşturduğu tahribatı azaltmak amacı ile birçok ülke kullanım ömrünün sonuna gelen ürünlerin sorumluluğunu üreticilerin üzerine yükleyen yasalar çıkartmaktadır. Bu tür yasalar ve yönergeler, Avrupa Birliği’ne uyum sürecine girmiş olan ülkemizde de yürürlüğe konmaktadır. Üreticilerin ve yerel yönetimlerin, kullanım ömrü sona eren ürünlerinin toplanmasına ve uygun değerlendirilmesine yönelik çabaları ile tersine tedarik zincirleri kurulmaktadır. Öte yandan, geri dönen ürünlerde sektöre, ürün yaşına ve yıpranmasına bağlı olarak, kayda değer miktarda ekonomik değer elde etme potansiyeli vardır. Tersine tedarik zincirlerinde, bu ekonomik değeri değerlendirmeyi hedefleyen üreticiler, topladıkları ürünleri ya da ürünlerden elde ettikleri parçaları elden geçirdikten sonra ikinci el piyasasında yeniden kullanıma sunmaktadırlar. Söz konusu üreticiler, ikinci el ürünlerin işlenmesine odaklanmış şirketler olabileceği gibi, ilk ürün üreticileri de olabilmektedir. Hatta kimi durumlarda ilk ürün üreticileri, ürünü satmak yerine ürünün işlevini satmayı, yani ürünü kullanıcıya belirli bir süre kiralamayı yeğlemektedirler. Dolayısı ile bir üretici, ürününü satmak, kiralamak, geri dönen ürünleri değerlendirmek ya da değerlendirmemek kararlarını vererek üç ana tedarik zinciri yapısından birinde yer alabilir. Bu çalışmadaki amacımız, ürün tasarım, üretim, yeniden üretim ve bertaraf etme maliyetleri göz önüne alındığında üreticinin bu stratejik kararları nasıl alması gerektiğini incelemektir. Anahtar Kelimeler: Tersine tedarik zinciri, finansal kiralama, yeniden imalat 3. Kalite Derecelendirmesinin Yeniden-Üretimdeki Önemi: Gürbüz Eniyileme Yaklaşımı İhsan Yanıkoğlu, Özyeğin Üniversitesi, Meltem Denizel Yeniden-üretim sistemleri iade edilmiş veya başka kanallarla geri dönmüş ürünlerin yenilenip tekrar piyasaya sürülmesi ya da parçalarına ayrılıp, parçaların kullanıma sokulması süreçlerini içerir. Bu sistemlerde ortaya çıkan temel problemlerden biri, geri dönen ürünler kalite kategorilerine göre derecelendirilseler bile, gerçek yeniden-üretim maliyetlerinin, üretim süreci başlamadan tam olarak bilinememesidir. Bunun sebebi, birçok ürünün, kullanımdan ötürü ne kadar hasar görmüş olduğunun, ancak yeniden-üretim süreci başladıktan sonra, ürünün detaylı olarak incelenmesiyle anlaşılabilmesidir. Örneğin, ilk aşamada yüksek kalitede derecelendirilmiş bir ürün, kötü kullanım koşullarına bağlı olarak, daha fazla yeniden-üretim maliyeti çıkarabilmektedir. Var olan literatürden farklı olarak, bu çalışmada, farklı kalite derecelerinde sınıflandırılmış ürünlerin yeniden-üretim maliyetlerindeki belirsizliği göz önünde bulunduran bir üretim planlama modeli önerilmektedir. Amaç rassallığın dikkate alınmasının kalite derecelendirmesi ile sağlanacak kazanımlara etkisini göstermektir. Rassallığı modellemek için gürbüz eniyileme yaklaşımı kullanılmaktadır. Yaptığımız sayısal deneyler, literatüre uygun olarak, yeniden üretim maliyetlerinin belirsiz olduğu durumda kalite derecelendirmesi yapılmasının, kalite derecelendirmesi yapılmadığı duruma göre, büyük mali kazançlar sağladığını göstermektedir. Ayrıca, yeniden üretim maliyetlerinde rassallığın dikkate alınmadığı durumda elde edilen %4 oranındaki kazanımın, rassallığın dikkate alınması ile %8-26 oranlarına yükseldiği gözlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Kalite derecelendirmesi, yeniden-üretim, ürün geri kazanımı, gürbüz eniyileme CmC106 Davetli Oturum - Çizelgeleme V Cuma 13:15-14:45, IE106 Küme: Çizelgeleme ve Proje Yönetimi Oturum Başkanı: Hakan Gültekin (TOBB Üniversitesi) 1. Değişik Tip Parça Üreten Robotlu Akış Hücrelerinde Hat Dengeleme ve Çizelgeleme Betül Çoban, TOBB Üniversitesi, Hakan Gültekin, Vahid Eghbal Akhlaghi Bu çalışmada, çeşitli sayıda makine ve bir adet robotun bulunduğu bir üretim hattı ele alınmıştır. Ele alınan problem, tek tutuculu robotun kullanıldığı ve değişik tip parça üreten robotik hücrelerin tasarımı problemidir. Sistemde parçalar makinelerde işlenirken, makineler arası parça transferi ve makinelerin yüklenmesi ve boşaltılması ise sistemdeki tek bir robot tarafından yapılmaktadır. Üretilecek her tip parçanın sistemdeki makinelerde işlenmek üzere belirli sayıda işlemi ve parça ve makineye özgü işlem zamanları bulunmaktadır. Bu tür sistemlerde hem robot belirli bir bilgisayar kodunu takip ederek aktivitelerini yaptığı için hem de uygulaması ve denetlemesi kolay olduğu için döngüsel üretim tercih edilmektedir. Döngüsel üretim, robotun aynı aktiviteler dizisini sürekli tekrar ederek parçaları transfer ettiği üretim şeklidir. Yapılan çalışmada incelenen, n adet parça üretilmesi ile oluşan “n-birim döngüsü” adı verilen döngü çeşididir. Ele alınan problemde verilmek istenen kararlar; üretilecek olan parçaların üretim sırası, her bir parçanın işlemlerinin makinelere atanması ve robot hareket sırasının belirlenmesidir. Problemin çözümü için öncelikle bir matematiksel model geliştirilmiştir. Fakat, zaten NP-Zor olan bu problem için küçük problem boyutlarında bile çözüm elde etmek mümkün olmamış ve bir Genetik Algoritma tabanlı sezgisel geliştirilmiştir. Geliştirilen yöntemlerin performansları makine sayısı, parça sayısı, parçaların işlem sayıları, ve robotun iki makine arası transfer/yükleme/boşaltma süreleri gibi parametrelerin farklı değerleri için test edilmiştir. Anahtar Kelimeler:Robotik hücreler, hat dengeleme, değişik tip parça, matematiksel model 2. Bir Gerçek Hayat Dinamik Hibrit Esnek Akış Atölyesi Çizelgeleme Problemi Simay Sezgi Uzel, TOBB Üniversitesi, Gültekin Kuyzu Bu çalışmanın çıkış noktası bir gerçek hayat üretim tesisinde karşılaşılan bir çizelgeleme problemidir. Söz konusu çizelgeleme probleminin bir hibrit esnek akış atölyesi çizelgeleme problemi olduğu belirlenmiştir. Hibrit akış atölyesi problemi standart akış atölyesi probleminin karakteristiklerine ek olarak bir aşamada birden fazla paralel makine içerebilmektedir. Ayrıca bir işin tüm aşamaları takip etme zorunluluğu bulunmamaktadır. Literatürdeki çalışmalarda esnek olma özelliği genellikle göz ardı edilmiş, bu özelliği içeren problemler nadiren tartışılmıştır. Bu problemleri ele alan yayınlarda ise probleme çözüm olarak önerilen sezgisel metotların deneysel çalışma sonuçlarına yer verilmiştir. Literatürde ele alınan problem boyutlarının bu çalışmanın konusu olan problem boyutlarından oldukça küçük oldukları gözlemlenmiştir. Bu projede çalışılan hibrit esnek akış atölyesi problemi aşama sayısı ve iş çeşitliliği açısından oldukça büyük boyuttadır. Gerçek hayat verilerine uygun olarak varsayılan problem boyutları zaten karmaşık olan problemi yüksek derecede karmaşık hale getirmektedir. Ayrıca, problem incelenirken sistemde çizelgelenecek işlerin tamamının önceden bilindiği varsayımından uzaklaşılmış ve bir dinamik çizelgeleme problemi olarak çözülmesi amaçlanmıştır. Amaç fonksiyonu olarak yayılma zamanının en küçüklenmesi belirlenmiştir. Çözüm yöntemi olarak NEH algoritması tabanlı dinamik iş sıralama kurallarından faydalanılacak bir sezgisel metot geliştirilmiştir. Geliştirilen çözüm yönteminin etkinliği bilgisayar deneyleri aracılığıyla sınanmıştır. Deneysel çalışmalar ayrık olay simülasyonu yapan açık kaynaklı bir Java kütüphanesi aracılığıyla gerçekleştirilmiştir. Deneylerde gerçek hayat verileri ve bu verilerden doğrultusunda türetilen yapay veriler kullanılmıştır. Elde edilen sonuçlar mevcut sistemde kullanılan çizelgeleme yöntemleri ile paralel olan bir algoritma ile karşılaştırılarak geliştirilen yöntemin üstünlüğü ortaya konulmuştur. Anahtar Kelimeler: Hibrit esnek akış atölyesi, çizelgeleme, üretim planlama 3. Hibrit Esnek Akış Tipi Robotik Hücrelerde Robot Hareket Dizisi Belirleme ve Çoklu Parça Çizelgeleme Gül Didem Batur Sır, Gazi Üniversitesi, Serpil Erol, Oya Karasan Bu çalışmada, hibrit esnek akış tipi hücrede çoklu parça tiplerinden oluşan bir parça kümesinin tekrarlı olarak üretilmesi ve makineler arası taşımaların bir robot yardımıyla gerçekleştirilmesi ile ortaya çıkan çizelgeleme problemi göz önüne alınmıştır. Hücrenin çevrim zamanı, robot hareket dizisi, parça/makine atamaları ve parça sıralamalarından etkilenmektedir. Aşamaların birinde tek diğerinde iki makinenin bulunduğu hibrit esnek akış tipi bir hücrede en iyi çevrim zamanının belirlenmesi problemi öncelikle Gezgin Satıcı Probleminin özel bir şekli olarak modellenmiş ve Gams/Cplex çözücüsü kullanılarak çözüm yapılmıştır. Daha sonra, büyük boyutlu problemlerin çözümü için, Tavlama Benzetimi tabanlı bir sezgisel algoritma geliştirilerek, algoritma içerisinde tanımlanan iki farklı komşuluk yapısı ile çözüm aranmış ve sonuçlar önerilen alt sınır değeri ile karşılaştırılmıştır. Anahtar Kelimeler:Paralel makine çizelgeleme, hibrit akış tipi, robotik sistemler, matematiksel modelleme, tavlama benzetimi 4. Yetenek Tabanlı İşçi Gruplarının Çalıştığı Montaj Hatlarında Dengeleme Problemi için Bir Ayrıştırma Algoritması Emine Gündoğdu, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Hakan Gültekin, Ayşegül Altın Kayhan Bu çalışmada gerçek hayatta uygulaması olan doğrusal olarak yerleştirilmiş m istasyonlu ve aynı tip işlerin yapıldığı bir montaj hattı dengeleme problemi ele alınmıştır. Amaç, işlerin hem istasyonlara hem de işçilere atama kararlarını çevrim zamanını ve işçi grupları arasındaki iş yükü dengesizliğini en küçükleyecek şekilde belirlemektir. Ele alınan problemde klasik montaj hattı dengeleme problemlerinden farklı olarak bir istasyonda birden fazla işçi bulunabilmekte, bazı işlemlerin yapımı için birden fazla işçinin aynı anda çalışması gerekmekte ve işçiler birden fazla istasyonda çalışabilmektedir. Dolayısıyla işlerin sadece atamalarının değil aynı zamanda istasyonlardaki başlama ve bitiş zamanlarının yani işlerin istasyonlardaki çizelgelerinin de belirlenmesi gerekmektedir. Bu nedenle problem, sadece işlerin istasyonlara atamalarının belirli bir amaç fonksiyonu gözetilerek ele alındığı klasik montaj hattı dengeleme probleminden daha farklı bir yapıya sahiptir. Çalışmamızda öncelikle bahsedilen problem için iki aşamalı karma tamsayılı doğrusal bir model geliştirdik. Modelimizin çözüm süreleri modeldeki 0-1 değişken sayısının ve kısıt sayısının artmasına bağlı olarak artmaktadır. NP-zor olan bu problem için literatürde farklı büyük çaplı problemlere uygulanmış olan, Kombinatorik Benders adı verilen bir ayrıştırma tekniği uyguladık. Bu yöntemdeki temel fikir, modeli tek bir seferde uzun sürelerde çözmek yerine, ayrıştırma algoritması yardımıyla her seferde daha küçük çaplı problemler çözerek modeller arasında bilgi alışverişi sağlayıp gerektiğinde ilgili kısıtı ana modele eklemek şeklindedir. Ele alınan problem için asıl ve alt problemler tanımlanmış ve her iterasyonda ana probleme eklenecek kesiler belirlenmiştir. Önerilen bu ayrıştırma tekniğinin performansını belirlemek için içerisinde gerçek hayat problemlerin de olduğu örnekler çözdürülmüştür. Anahtar Kelimeler: Montaj hattı dengeleme, yetenek tabanlı işçi grupları, ayrıştırma algoritması CmC301 Oturum - Yer Seçimi ve Lojistik V Cuma 13:15-14:45, IE301 Küme: Yer Seçimi ve Lojistik Oturum Başkanı: Aslı Sebatlı (Uludağ Üniversitesi) 1. AGV Trafik ve Malzeme Akış Yönetim Sistemi Caner Cüceoğlu, Vestel A.Ş., Görkem Yılmaz Proje, Vestel Elektronik üretim tesislerinde AGV(Otomatik Rehberlenmiş Araç) trafik ve malzeme akış yönetim sisteminin uygulanması projesidir. Montaj parçalarının üretim bantlarına ve montajı tamamlanmış ürünlerin sevkiyat alanlarına taşınması insan yönetiminde çeşitli elektrikli çekici, forklift ve transpaletlerle yapılmaktadır. Tüm bu malzeme hareketlerinin neden olduğu araç kiralama, yakıt ve işçilik giderleri toplam üretim maliyetlerine yansımaktadır. Günlük üretim kapasitesi 45.000 TV olan bu devasal üretim tesisinde 18 montaj bandına gerçekleşen malzeme hareketleri çok yoğun bir araç ve yaya trafiğine neden olmaktadır. Bu yoğun trafik, iş güvenliğini sekteye uğratmakta ve iş kazalarının yaşanma olasılığını arttırmaktadır. İnsan yönetimindeki malzeme sevkiyatında ortaya çıkan hatalar, malzeme nedenli hat duruşlarına neden olmaktadır.Yanlış malzeme taşımaları ve teslimat gecikmeleri üretimi ve operasyonel verimliliği düşürmektedir. Proje kapsamında malzemelerin ve yayaların hareket parametrelerine ait veriler istatistik ve sistem benzetimi metodolojileri ile analiz edilecektir. Gereksinim duyulan AGV sayıları, hareket ve rota tasarımı, insansız alanlar, AGVlerin göreve atanma algoritmaları, araç serbest-dolu süre optimizasyonu, batarya değişim frekansları, malzeme yükleme-indirme noktaları analiz aşamasında incelenecek kilit konulardır. AGVlerin hareket güzergahları, malzeme taşıma frekansları ve trafiği benzetim modeli ile analiz edilecektir. İnsansız araçların endüstriyel uygulamalardaki en kritik handikapı olan kilitlenme (Deadlock) problemi yine benzetim ve tahmin algoritmaları ile ortadan kaldırılacaktır. En uygun AGV dağıtım ağı sistem benzetimi ve tahmin modelinin çıktılarına göre tasarlanacaktır. Tüm bu ölçüt ve kriterlere göre belirlenecek ve çözüm realize edilecektir. Anahtar Kelimeler: AGV, sinyal kanbanı, sevkiyat yönetim sistemi(sys), sistem benzetimi, gerçek zamanlı lokasyon belirleme sistemi(rtls), trafik yönetim sistemi, deadlock tahmini 2. Yük Konsolidasyonu ve Yükleme Planlaması Ahmet Camcı, Yaşar Üniversitesi, Sinem Tokçaer, Özgür Özpeynirci Uzak mesafe ve uluslararası yük taşımacılığı, rekabetin oldukça fazla ve hizmet sağlayıcıların en iyi hizmeti, en düşük maliyetle vermek durumunda olduğu bir pazardır. Bu bakımdan, hizmet sağlayıcıları, hızlı ve ölçek ekonomisinden faydalanan verimli ve düşük maliyetli yük birleştirme sistemleri geliştirmektedirler. Yük konsolidasyonu ve yükleme planlaması problemi, farklı müşterilere ait, farklı boyut ve miktardaki yüklerin bir araç içerisine yüklenerek, müşterinin talep ettiği zaman aralığı içerisinde dağıtımını sağlamaya yönelik bir problem olup, en temel amacı oluşan maliyetleri en azaltmaktır. Bunun yanı sıra, aracın seyahat süresini kısaltmak amacıyla, ürünlerin son adresine aracın varış ülkesinde bulunan bir aktarma terminali üzerinden teslim edilmesi ise hizmet sağlayıcıları tarafından sıklıkla kullanılan bir yöntemdir. Bu çalışmada yük konsolidasyonu ve yükleme planlaması problemi ve benzer problemler üzerine yapılan çalışmalar incelenmiştir. Bunun yanı sıra, yüklerin birleştirilerek araçların planlanmasına, araç çıkış tarihine, araç rotasına ve rota üzerindeki duraklara karar veren, genişletilmiş bir yük konsolidasyonu ve planlama problemi için matematiksel model geliştirilmiştir. Bu model, yüklerin teslimat adresine, direk veya aktarma terminali üzerinden teslimi kararına da izin vermektedir ve klasik yük konsolidasyonu ve yükleme planlaması probleminden farklı bir maliyet yapısına sahiptir. Oluşturulan matematiksel model ile bazı küçük gerçek hayat problemleri üzerinde denemeler yapılmış ve önerilen matematiksel model ile anlamlı iyileştirmelerin mümkün olabileceği görülmüştür. Bunun yanında problemin NP-Zor olduğu ispatlanmış ve değişken komşuluk arama tabanlı bir sezgisel yöntem tasarlanmıştır. Bu çalışma TÜBİTAK (214M195) tarafından desteklenmektedir. Ayrıca çalışmaya Ekol Lojistik firması tarafından veri sağlanacaktır. Anahtar Kelimeler: Aktarma terminali, ulaşım planlaması, yük konsolidasyonu ve yükleme planlaması, sezgisel yöntemler, değişken komşuluk arama 3. Bir Asansör Üretim İşletmesinde Benzetim ve Metot Etüdü Teknikleri ile Tesis Yerleşim Uygulaması Tuba Ulusoy, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Mehmet Aktan Bu çalışmanın yapıldığı işletme, ülkemizde KOBİ (Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler) olarak nitelendirilen işletmeler sınıfına girmektedir. Konya’da faaliyet gösteren, asansör kapısı ve kabin üretimi yapan bu işletmenin üretim süreçleri, Benzetim ve Metot Etüdü tekniklerinden yararlanılarak analiz edilmiş, verimliliğe etki eden faktörler belirlenmeye çalışılmıştır. Çalışma ortamı, tesis yerleşimi ve ergonomik olmayan çalışma düzeni, verimliliğe olumsuz etki ettiği düşünülen faktörlerden bazılarıdır. Bu faktörlerin olumsuz etkisini yok etmek, yok edilemeyen etkileri ise minimuma indirmek için bazı öneriler sunulmuştur. Tesiste en fazla üretim payına sahip olan asansör kapısının bileşenlerinden biri olan kapı gövdesinin alt kapı parçası, başlangıç işlemi olan makasta kesim işleminden, son işlem gördüğü boyahaneye ulaşıncaya kadar yaklaşık 54 metre taşınmaktadır. Kapının diğer 6 parçası da düşünüldüğünde ve aylık ortalama 1200 adet kapı üretildiği göz önünde bulundurulduğunda, taşımanın üretim faaliyeti içinde büyük bir yer kapladığı görülmektedir. Ürüne hiçbir katma değer eklemeyen taşıma minimuma indirildiğinde, işçilerde sebep olduğu fiziksel yorgunluk ve zaman israfının da önüne geçilebilecektir. Taşıma için harcanan zamanda daha çok parça ve dolayısıyla kapı üretimi gerçekleştirileceğinden, taşımanın mümkün olduğu kadar azaltılmaya çalışıldığı uygun bir tesis yerleşim düzeni ile verimlilik artışı sağlanacağı öngörülmektedir. Anahtar Kelimeler: Tesis yerleşimi, metot etüdü, benzetim, verimlilik, kobi 4.Bir Otomotiv Yan Sanayi Firmasında İç Lojistik Sisteminin Tasarımı Aslı Sebatlı, Uludağ Üniversitesi, Duygu Eker, Fatih Çavdur, Tülin İnkaya, Ayten Aguşoğlu Günümüzün rekabetçi üretim koşullarında; kuruluşlar, ürün, süreç ve bilgi akışını sağlayan gerek kuruluş içi, gerekse kuruluş dışı tedarik sistemlerinin geliştirilmesi için yoğun çalışmalar yapmaktadırlar. Bu çalışma, bir otomotiv yan sanayi firmasında yeni bir iç lojistik sistemi tasarımıyla ilgilidir. Firmadaki montaj hattına ürünleri tedarik etmek için iç milkrun sisteminin devreye alınması önerilmiştir. Milkrun sisteminin amacı doğru zamanda gereken adette ürünün doğru yere tedarik edilmesidir. Önerilen sistemin devreye alınması aşamasında, öncelikle, milkrun tren kapasitesinin belirlenmesi ve tren sayısına karar verilmesi için bir simülasyon modeli geliştirilmiştir. Sistemde yer alan çok sayıdaki süreç, simülasyonda “iş emri” olarak tek bir varlık ile modellenmiştir. Söz konusu iş emri, geliştirilen sezgisel bir algoritma ile sağlanmıştır. Bu simülasyon modelinin sonuçlarında gözlenen kapasite aşımları dikkate alınarak iki adet milkrun treninin kullanılması önerilmiştir. Sonrasında, hangi parçanın hangi araca yükleneceğine karar vermek ve tedarik edilen parça miktarını belirlemek amacıyla hat yanı stok bulundurma, taşıma ve parçaların trene yüklenme maliyetlerinin en küçüklenmesini sağlayan bir hedef programlama modeli geliştirilmiştir. Hat yanı stok bulundurma maliyeti her parça için hat yanı stok kapasitesine, taşıma maliyeti ise milkrun aracının en uzun tur zamanına bağlı olarak hesaplanmaktadır. Parçaların trene yükleme maliyeti hangi parçanın hangi araca yükleneceğine karar vermek amacıyla kullanılmaktadır. Önerilen sisteme geçiş ile montaj hat yanı stokları en küçüklenmiştir ve malzeme tedariği problemlerinden kaynaklı üretim planından sapmalar azaltılmıştır. Ayrıca, bu çalışmanın firmadaki iş kazalarının azaltılmasına ve tedarik sisteminin şeffaf hale getirilmesine katkı sağlaması hedeflenmektedir. Anahtar Kelimeler: Çok-kriterli optimizasyon, hedef programlama, iç lojistik, milkrun sistemi, simülasyon, tamsayılı programlama CmC04 Davetli Oturum - Enerji Sektöründe YA Uygulamaları I Cuma 13:15-14:45, IE04 Küme: Enerji Yönetiminde YAEM Oturum Başkanı: Kürşad Derinkuyu (THK Üniversitesi) 1. Türkiye Elektrik Piyasasının Modellenmesi: Geleceğe Yönelik Projeksiyonlar ve Geçmişe Yönelik Değerlendirmeler Mustafa Sezgin, EPDK, Orhun Selçuk 2001 yılında yürürlüğe giren 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Türkiye elektrik piyasasında serbest piyasanın teşekkülüne yönelik önemli bir reform çalışması başlatılmış, kanunun neticesinde de bağımsız bir düzenleyici Kurum olarak Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kurulmuştur. Geçen 14 yıllık sürede elektrik piyasalarında kademeli bir şekilde rekabetçi yapı tesis edilmeye çalışılmıştır. 2006 yılında kurulan spot elektrik piyasası süreç içerisinde kademeli olarak Gün Öncesi Piyasası, Dengeleme Güç Piyasası ve Yan Hizmetler Piyasalarını da içermiştir. Elektrik üretiminde yerli doğal kaynakların sisteme dahil edilmesi ile kaynak çeşitliliğini sağlamak ve karbon dioksit salınımını azaltmaya yönelik yenilenebilir enerji kaynaklarının entegrasyonu da sağlanmıştır. Elektrik piyasasının önümüzdeki dönemde önemli gelişmeler yaşayacağı ve çözülmesi gereken önemli zorlukların oluşacağı aşikardır. Bu zorluklar ve gelişmeler kapsamında hızlı talep büyümesi ve beraberinde artan kapasite gereksinimi, nükleerden elektrik üretiminin sisteme entegre edilmesi, artan sınırlararası elektrik ticareti, kesikli yenilenebilir enerji üretiminin artan oranda sisteme entegrasyonu, elektrik üretiminden kaynaklanan sera gazı salınımı, elektrik şebekesi genişleme ve modernizasyon yatırımı gereksinimleri, yakıt fiyatlarındaki dalgalanmalar sayılabilir. Bu öngörülen gelişmelerin piyasa yapısı, piyasada oluşması muhtemel fiyatlar ve talep üzerinde yaratacağı etkinin öngörülebilirliği düzenleyici kurumlar ve politika geliştiriciler açısından önemlidir. Gerçek piyasa yapısını yansıtacak simülasyon modeli, düzenleyici kurumların önereceği düzenlemelerin sonuçlarının ve etkilerinin değerlendirilmesinde, alternatif düzenleyici işlemlerin test edilmesinde ve düzenleyici işlemler üzerinde duyarlılık analizlerinin gerçekleştirilmesinde katkı sağlayacaktır. Geliştiren simülasyon modelinin gerçekleşen veriler kullanılarak çalıştırılması ile yapılabilecek geriye dönük test (backtesting) ile de, piyasada gerçekleşen iş ve işlemlerin neticesinde oluşan fiyatların serbest piyasa dinamikleri çerçevesinde mi yoksa piyasa manipülasyonu neticesinde mi ortaya çıktığı hususunda fikir sahibi olunacaktır. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından yürütülmekte olan Elektrik Piyasası Modellemesi çalışmasının mevcut düzenleyici çerçevenin daha etkin bir yapıya evrilmesine, sağlıklı bir piyasa izleme alt yapısının oluşturulmasına ve piyasa katılımcıları için öngörülebilirliği artırıcı çıktılar üretilmesine önemli katkılar sağlayacaktır. Anahtar Kelimeler: Elektrik piyasası, piyasa düzenleme, simülasyon, projeksiyon 2. Türkiye Elektrik Piyasalarında Gelişim Süreci Nezir Ay, TEİAŞ, Fatih Baytugan Günümüzdeki liberalleşme politikaları, elektrik sektörünün de rekabetçi piyasalara sahip olması gerektiği görüşünü beraberinde getirmiştir. Bu reform sürecine 2001 yılında Elektrik Piyasası Kanunu ile katılan ülkemiz günümüze kadar dört temel dönem geçirmiştir: Piyasa Öncesi Dönem (Mart, 2003-Ağustos, 2006), Üçlü Fiyat Dönemi (Ağustos, 2006-Aralık, 2009), Gün Öncesi Planlama (Aralık,2009- Aralık 2011) ve Gün Öncesi Piyasası (Aralık, 2011- günümüz). Her bir dönem sırasında meydana gelen aksaklıklar ve bu süreçte elde edilen deneyimler, bir sonrakinin inşasında rol oynadı ve sistem giderek daha sağlıklı hale getirildi. Elektrik diğer metalardan farklı olarak kendine has bazı özellikler barındırır. En temel iki özellik; elektriğin depolanamaması ve arz ve talebin gerçek zamanlı dengelenmesi mecburiyetidir. Arz-talep dengesinin kurulabilmesi için: Sistem kısıtlarını gözeten, fiziki dengeyi koruyan, ortak bir piyasa aracılığı ile ortak bir fiyatın oluştuğu, dengeleme ve uzlaştırmaya konu piyasa işletmecisi gerekmektedir. Türkiye’de bu görev TEİAŞ’a verilmiştir. Bu çalışmada enerji piyasalarının gelişimine ve bu süreçte edinilen deneyimlere değinilmektedir. Bu sürecin ilk yıllarında piyasa yönetimi için basit bir Excel uygulaması yeterli görülmekte ve pek çok hesaplama primitif olarak yapılmakta iken bugün ise piyasa yönetim sistemi yazılmış, ilgili portal tasarlanmış, gün içi piyasası kurgulanmış ve 1.134.000 serbest tüketicinin sayaçları okunmaya başlanmıştır. Uzlaştırma, finans ve raporlama günlük yapılan rutinler haline dönüşmüştür. Gün öncesi planlamada kullanılan Brezilyalı PSR optimizasyon modülünden, gün öncesi piyasasının optimizasyon modülü Fransız AREVA’ya geçişte yaşanan deneyimler ve bu yazılımların çalışma prensipleri elektrik piyasalarının geleceğine dair ışık tutmaktadır. Gelecekte elektrik piyasalarının pek çok yeniliğe konu olması beklenmektedir. Çekirdek Gün öncesi Piyasası olmakla beraber Vadeli İşlemlerin ve Gün İçi Piyasasının birbirleri ile entegrasyonu, çevre ülkelerle daha verimli çalışan ortak piyasa yapısının kurulması, katılımcıların isteklerine paralel daha kapsamlı ürünlerin sunulması, diğer enerji piyasalarının (doğalgaz, petrol, gibi) kurulması ve birbirlerine entegre edilmesi örnekler olarak sıralanabilir. Çalışma geçmişte, halen ve gelecekte oluşacak elektrik piyasası pratiğini gözler önüne sermektedir. Anahtar Kelimeler: Elektrik piyasası, gün öncesi planlama, gün öncesi piyasası, gün içi piyasası 3. Elektrik Piyasalarında Risk Yönetimi Fehmi Tanrısever, Bilkent Üniversitesi, Kürşad Derinkuyu, Muhammed Külfetoğlu Bu çalışmada, Türkiye’deki serbest üretici niteliğindeki doğal gaz kombine çevrim santrallerinin (DGKÇS) doğal gaz tedarik piyasası ve elektrik satış piyasası ile olan ilişkileri göz önünde bulundurularak ve santral işletmecilerinin riskten kaçınma motivasyonuna sahip olduğu varsayılarak bu santrallerin ideal iş modeli tanımlanmıştır. Bu model üzerinden, bir santral işletmecisinin doğal gaz tedariğinde ve elektrik satışında karşılaştığı miktar ve fiyat riskleri açıklanmıştır. Korelasyon hesapları ve simülasyon yardımıyla santral işletmecisinin yukarıda sözü edilen risklerin yönetimlerini nasıl gerçekleştirmesi gerektiğine dair sonuçlara ve önerilere ulaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: Risk yönetimi, elektrik piyasaları 4. Yenilenebilir Enerji Yatırımlarının Yönetimi: Düzenleyici Kuruluşlar Açısından Kürşad Derinkuyu, THK Üniversitesi Yenilenebilir enerji yatırımları günümüzde birçok ülkenin enerji arz güvenliğinin önemli bir parçası haline dönüşmüş bulunmaktadır. Hem fosil kaynaklarının artan ve oynaklık gösteren fiyatlarına karşı dengeleyici unsur olmakta, hem arz çeşitliliğini sağlayıp risk dağılımı yapmakta, hem de dışa olan kaynak bağımlılığında azaltıcı bir etmen olarak karşımıza çıkmaktadır. Pek çok ülke yenilebilir enerji kaynaklarının daha verimli kullanılabilmeleri adına değişik teşvik mekanizmaları geliştirmektedir. Yenilenebilir enerji yatırımlarının belli bir plan doğrultusunda yönlendirilmesi, destekleme politikalarının etkili sonuçlar vermesinde son derece önemlidir. Zira plansız büyüme, ülke genelinde dengesizliklere yol açıp şebekenin yönetimini zorlaştırabilir. Ayrıca, sistem kullanıcıları yüksek maliyetlere katlanmak durumunda kalabilirler. Hatta yenilenebilir enerji üretimi içinde barındırdığı belirsizliklerden ötürü bu enerji kaynaklarından beklenen ülke ekonomisine katkı sınırlı kalabilir. Ülkemizin 2023 hedeflerine baktığımızda ise 42000MW hidrolik, 20000MW rüzgâr ve 600MW güneş kurulu gücü hesabı yapılmaktadır. Bu ciddi hedeflere ulaşabilme yolunda dikkatli tasarımlanmış bir yatırım yönetimi planına ihtiyaç duymaktayız. Konvansiyonel üretimden farklı olarak yenilenebilir enerji hem teknolojik açıdan olgunlaşmasını tamamlamamış hem de üretimi yağış rejimi, rüzgâr varlığı, güneşlenme süresi gibi pek çok belirsizliğe konudur. Dolayısı ile planlanmasının daha dikkatli yapılması lazım gelmektedir. Aksi takdirde, Almanya’da olduğu gibi yüksek teşvik kaynaklı finansal yüke ya da İspanya’da olduğu gibi çok düşük piyasa fiyatlarının oluşup diğer yatırımların ötelenmesine sebebiyet verebilir. Bu çalışma elektrik üretiminin üç temel konusuna odaklanmıştır: Doğru zamanda yönetim, doğru yerde üretim ve doğru oynaklıkta (intermittency) üretim. Doğru zamanlama emre amade güç ile talep arasındaki güvenli sınırı koruma politikasıdır. Doğru yerde üretim ise yenilenebilir enerji kaynaklarından en uygun baz yükün oluşturulmasını hedefler. Son olarak doğru oynaklık ise sistem operatörünün ihtiyaç duyduğu sıcak yedeği azaltmaya yönelik politikalardan oluşur. Hali hazırdaki mevcut teşvik sisteminin statik yapısı ne yazık ki yenilenebilir enerjiden üretilen elektrik ile ülke ihtiyaçlarını örtüştürmemektedir. Çalışma Türkiye geneli dağılımı oluşturulmuş yenilenebilir potansiyel bilgilerini meteorolojik ve elektrik piyasası verileri altında optimize etmiş ve yeni bir teşvik sistemi planı sunmuştur. Anahtar Kelimeler: Yenilenebilir enerji, alım garantisi, teşvik politikaları, üretimde oynaklık CmC300 Davetli Oturum - Ürün Geliştirmede Kalite Fonksiyon Göçerimi Cuma 13:15-14:45, IE300 Küme: Kalite Yönetimi Oturum Başkanı: Aysun Kapucugil İkiz (Dokuz Eylül Üniversitesi) 1. Büyük Ölçekli Deney Tasarımı ve Kalite Fonksiyonu Yayılımında Yeni Paradigmalar Ali Rıza Kaylan, Boğaziçi Üniversitesi Ürün ve hizmet tasarımında müşterinin sesini etkin bir şekilde dinlemekte, büyük veri ortamının önemi giderek artmaktadır. Bir çok şirket müşteri davranışlarını ölçmek amacıyla, mevcut web siteleri üzerinde çevrimiçi ve gerçek zamanlı sürekli deneyler yapmakta ve elde edilen performans sonuçlarına göre kararlar almaktadır. Çoğunlukla yapılan deneyler, A/B deneyi olarak adlandırılan ve iki farklı seçeneği karşılaştıran tek faktör ve iki düzeyle kısıtlı kalmaktadır. En iyi performansa ulaşabilmek için ikili kıyaslama deneyleri hergün yeni seçeneklerle binlerce kez yapılmaktadır. Bu çalışmada öncelikle büyük veri ekosisteminin, deney tasarımının temel ilkelerini ne ölçüde değiştirdiği tartışılacaktır. Geçmişte “her aşamada tek faktör” (OFAT) yaklaşımı, faktörler arasındaki olası etkileşim nedeniyle kesinlikle önerilmezken, günümüzde A/B deneyleri yaygın olarak kullanılmaktadır. Böylece “Daha sık ve daha hızlı başarısız olmak başarının anahtarıdır” görüşü yeni paradigma olarak ön plana çıkmaktadır. Ancak yanlış veriyi doğru toplamak, kuşkusuz anlamlı değildir. Gerçek sorunları incelerken etkin ve doğru kararları alabilmek için, şirketlerin deney tasarımı yetkinliğini geliştirmek son derece önemlidir. Bu çalışmada yineleme, rassallaştırma, bloklama gibi deney tasarımının temel kavramları büyük veri çerçevesinde tekrar ele alınacak, büyük veri toplamadan önce, deney tasarımının titiz bir şekilde yapılmasının önemi vurgulanacaktır. Facebook çalışanlarınca geliştirilmiş çevrimiçi deney platformu olarak kullanılan Planout açık kaynak yazılımı, davranış araştırmaları için geliştirilmiş Amazon Mechanical Turk benzeri yazılımlar veri bilimcinin araç kutusunda giderek artacaktır. Ürün ve hizmet tasarım süreçlerinin müşteri odaklı geliştirilmesinde, sosyal medya ortamlarının yaygınlaşması ve buna paralel olarak, şirketlerde deney tasarımı kültürünün güçlenmesiyle, büyük verinin rolü daha da belirginleşmektedir. Çalışmanın ikinci bölümünde, müşteri sesinin daha etkin nasıl dinlenebileceği ve deney tasarımı uygulamalarıyla kalite evinin dinamik bir şekilde nasıl besleneceği, örneklerle paylaşılacaktır. Anahtar Kelimeler: Deney tasarımı, A/B deneyi, büyük veri, müşterinin sesi, kalite evi 2. Kalite Fonksiyon Göçerimi ve Kansei Mühendisliğinin Ürün Planlama için Etkili Kullanımı: Yoğurt Örneği Leman Esra Dolgun, Anadolu Üniversitesi, Gülser Köksal, Elçin Kartal Koç Bu çalışmada Kalite Fonksiyon Göçerimi (QFD) ve Kansei Mühendisliği yaklaşımlarının özellikle koku, tat gibi duyusal niteliklere sahip ürünlerin planlanmasında etkili kullanımı için bir yaklaşım geliştirilmiş ve bir yoğurt ürünü için uygulanmıştır. Müşterinin sesi QFD çalışmalarının en önemli girdisidir. Müşteri beklentilerini doğru ve tam anlayabilmek ve aktarabilmek ürünle ilgili duyusal nitelikler söz konusu olduğunda iyice zorlaşmaktadır. Bu aşamada müşteriler ile doğrudan görüşmeler yoluyla belirlenen ifadeler ve bunların anlamlarından yararlanarak kansei sözcüklerinin ve müşteri isteklerinin doğru ve eksiksiz olarak listelenmesi önemlidir. Müşteri isteklerinin hem müşterilere hem de pazardaki rekabet ve satış potansiyeline göre değerlendirilmesi ve önceliklendirilmesi ise ayrı bir önem taşır. Bu değerlendirme kapsamında, müşteri isteklerinin karşılanması ile ilgili hedeflerin belirlenmesi için etkili yaklaşımlara gereksinim vardır. Benzer şekilde müşteri isteklerine denk gelen ürün özelliklerinin hedef değerlerinin belirlenmesi de desteklenmesi gereken bir süreçtir. Önerilen yaklaşım, bir yoğurt ürününün planlaması örneği üzerinden açıklanmıştır. Söz konusu uygulamada müşteri istek ve beklentileri kansei sözcükleri geliştirilerek belirlenmiştir. Bu isteklerin öncelikleri Analitik Hiyerarşi Süreci yöntemiyle bulunmuştur. Tabakalı örneklem alma yoluyla seçilen (potansiyel) müşterilerden kör tadım testleri yoluyla betimleme ve beğeni verisi toplanmıştır. Bu testlerde mevcut ürünün yanı sıra rakip ürünler de kullanılmıştır. Teste giren her numunenin teknik özellikleri ayrıca ölçülmüştür. Bu verilere lojistik regresyon uygulanarak temelde iki deneysel model elde edilmiştir: 1) Ürünün nasıl betimlendiğine göre ne kadar beğenileceğini tahmin eden betimleme modeli, 2 ) Ürünün hangi teknik özelliklere sahip olduğuna göre ne kadar beğenileceğini tahmin eden teknik model. Betimleme modeli, mevcut ürünün müşteri isteklerini karşılama bakımından rakiplerden ne kadar daha üstün olması gerektiğini belirlemede etkili olmuştur. Teknik model ise müşteri isteklerine karşı gelen teknik özelliklerin hedef değerlerini belirlerken yararlı olmuştur. Veriler ayrıca ürün çeşitliliği konusunda karar vermek için kümeleme analizinde kullanılmıştır. Elde edilen sonuçlar, mevcut ürünün iyileştirme boyutlarını açık bir şekilde ortaya koymuş, sonrasında yapılacak yeni ürün fikri geliştirme ve tasarım optimizasyonu adımlarına önemli girdi sağlamıştır. Anahtar Kelimeler: Ürün planlama, kalite fonksiyon göçerimi, kansei mühendisliği, lojistik regresyon 3. Algılanan Kalite Parametrelerinin Derecelendirilmesi: Analitik Ağ Süreci ve Bulanık Mantık Kullanımıyla Kalite Fonksiyon Yayılımının Beyaz Eşya Sektöründe Uygulanması Gizem Köse, Yıldız Teknik Üniversitesi, İhsan Kaya Tasarım ve kalite geliştirmede algılanan kalite karakteristiklerinin tanımlanması ve geliştirilmesi gereklidir. Bu da kalite fonksiyon yayılımının uygulanmasıyla olur. KFY uygulamasındaki amaç daha yüksek müşteri memnuniyetini sağlamaktır. Özellikle kısıtlı kaynaklar, artan rekabet ve ürün karmaşıklığı nedeniyle, yüksek müşteri memnuniyetine ulaşmada, müşteriye dayalı kalite yönetimine gerek duyulur. Bu çalışmada, kalite evinde, müşteri ihtiyaçları ve ürün teknik gereksinimleri arasındaki ilişkileri belirlemede ve algısal kalite parametrelerinin önem derecelerinin hesaplanmasında analitik ağ süreci (AAS) kullanılmıştır. Uygulamada; bir beyaz eşya ev aletinin algısal kalite açısından değerlendirilmesine yer verilmiştir. Müşteri ihtiyaçlarını belirlemek için yapılan fokus çalışmalarında müşteri yorumlarının dilsel değerlendirmedeki belirsizlikler için Bulanık Mantık tekniğinden yararlanılmıştır. Anahtar Kelimeler: ANP, QFD, bulanık mantık 4. Ürün Geliştirme Sürecinde Müşterinin Dijital Sesinin Analizi: Metin Madenciliği Tabanlı Bir Yaklaşım Güzin Özdağoğlu, Dokuz Eylül Üniversitesi, Aysun Kapucugil İkiz, Ayhan Fuat Çelik Ürün geliştirme sürecinin başlıca konusu, müşterilerin üründen beklentilerini belirlenmesi ve bu beklentilerin ürün teknik özelliklerine dönüştürülmesidir. Ürün geliştirme için gelecek vaadeden bir metodoloji olarak, Kalite Fonksiyon Göçerimi de, gerçek müşteri ihtiyaçlarını ortaya çıkarmak için müşteri sesinin toplanmasına ve analizine oldukça önem vermekte, bu dönüşümü gerçekleştirmek için sistematik bir yol haritası sunmaktadır. Müşteri sesini toplamaya yönelik yeni bir veri kaynağı olarak, dijital platformlarda paylaşılan ürün yorumları ve incelemeleri, gerçek müşteri ihtiyaçlarının belirlenmesi ve ön plana çıkan ürün özelliklerinin keşfedilmesi için kullanılabilmektedir. Son yıllarda, metin madenciliği alanı, bu tür yoğun ve büyük hacimdeki verilerin analizi yoluyla, gizli bilgileri açığa çıkararak, yeni bilgi geliştirerek, yeni ufuklar keşfederek, araştırma sürecini ve kalitesini iyileştirmektedir. Bu noktadan hareketle, çalışmanın amacı, ilk aşamada ürün yorumları ve incelemeleri üzerinden belirli metin madenciliği teknikleri yardımıyla gerçek müşteri ihtiyaçlarını çıkarmak; daha sonra, bu yorum ve incelemeler içerisinde gizlenen ürün özelliklerini keşfederek, bu özelliklerin ürüne verilen puan ile ilişkisini ortaya koymaktır. Önerilen yaklaşımın uygulama açısından etkileri, belirli bir ürüne ait verilerin analizi yoluyla elde edilen bulgular üzerinden tartışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Müşteri sesi, ürün özellikleri, kalite fonksiyon göçerimi (KFG), metin madenciliği, ürün yorumları, ürün incelemeleri CmC139 Davetli Oturum - Sağlık Sistemlerinde YAEM VI Cuma 13:15-14:45, IE139 Küme: Sağlık Sistemlerinde YAEM Oturum Başkanı: Mert Yegül (Hemosoft) 1. Sitotostik Kemoterapi Sonrası Görülen Pegfilgrastimin Maliyet Etkililik Analizi Nötropenik Olayların Önlenmesinde Görkem Saka, Amgen Pharmaceuticals, Gavin Worth, Guillermo Villa Nötropeni, kanda normalden daha az sayıda nötrofil bulunması durumudur. Genellikle malign bir hastalık tedavisi sırasında kemoterapinin yan etkisine bağlı ortaya çıkar. Nötropeni, miyelotoksik kemoterapi alan hastalarda mortaliteyi önemli oranda artırmaktadır. Kemoterapi doz erteleme ve azaltmalarına; dolayısıyla tedavinin etkililiğini azaltarak sağkalımın düşmesine neden olabilir.Klinik sonuçlarının yanı sıra NO yüksek hastaneye yatış maliyeti ve diğer sağlık kaynaklarının kullanımı nedeniyle sağlık sistemleri için büyük bir ekonomik yük de oluşturmaktadır. G-CSF`ler kemoterapi sonrasında nötropeni süresini kısaltmak ve nötropeni riskini azaltmak için kullanılmaktadır. Etkili G-CSF profilaksisi kemoterapi sırasında erken mortalite ve enfeksiyona bağlı ölüm gibi tedavinin negatif sonuçlarını en aza indirebilir ve planlanan yoğunlukta kemoterapi verilmesini temin ederek hastalar için daha iyi uzun soluklu sonuçlar elde edilmesini destekleyebilir. Ülkemizde en yaygın kullanılan G-CSF filgrastimdir. Bu çalışmada, solid tümörlerde sitotoksik kemoterapi sonrasında nötropenik olay geçiren hastalarda, daha sonraki kürlerde profilaktik amaçla pegfilgrastim kullanılmasının filgrastim tedavilerine göre maliyet etkililiği değerlendirilmiştir. Maliyet etkililik modeli iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm ilk kemoterapi kürü ve ilgili nötropenik olayları izleyen bir karar ağacı olarak modellenmiştir. İkinci bölüm iki aşamadan oluşan bir Markov modelidir. Markov modelinin ilk aşaması kemoterapinin 2. küründen sonra görülen nötropenik olayları izlerken, Markov modelinin ikinci aşaması ise uzun süreli kanser ile ilgili sağkalımı izlemektedir. Model iki farklı senaryoda (primer ve sekonder profilaksi) pegfilgrastimin maliyet etkiliğini meme kanseri hastalarında günlük filgrastim kullanımıyla karşılaştırmaktadır. Tüm analizler Sosyal Güvenlik Kurumunun bakış açısından ve zaman dilimi olarak bir yaşam süresi seçilerek gerçekleştirilmiştir. Model sonuçlarına göre Pegfilgrastim, yüksek riskli kemoterapi rejimi kullanılan solid tümörlü hastalarda profilaktik filgrastim ile karşılaştırıldığında dominant; orta riskli kemoterapi kullanılan hastalarda ise maliyet etkili bir stratejidir. Anahtar Kelimeler: Nötropenik olay, pegfilgrastim, maliyet etkililik analizi 2. Sağlık Kuruluşlarında Kalite Yönetiminin Bilgisayar Destekli İşletimi için İş Zekası Sistemi Güçlü Ongun, Hemosoft A.Ş., Baha Sofuoğlu, Kerem Varış, Serkan Kaygın Sağlık kuruluşlarının genel amacı, faaliyet gösterdikleri alanda sundukları hizmetlerin kapsayıcılığını, ulaşılabilirliğini, etkililiğini, verimliliğini yükselterek, ihtiyacı olana kaliteli sağlık hizmeti sunulmasını sağlamaktadır. Bu hedeflerin gerçekleşmesinde, diğer işletmelerde olduğu gibi sağlık kuruluşlarında da en önemli etkenlerden bir tanesi uygulama sonuçlarıyla başarısı kanıtlanmış bir yönetim anlayışı olan toplam kalite yönetimi ve bunun vazgeçilmez bileşenlerinden biri olan istatistiksel kalite kontroldür. Bu çalışmada istatistiksel kalite kontrolün ve kalite yönetiminin bilgisayar destekli işleyişini sağlayacak ve böylelikle kalite yönetiminin sağlık sektöründe etkin ve yaygın kullanımına imkan verebilecek bir iş zekası aracı geliştirilmiştir. HemAdmin İş Zekası Aracı çok merkezli veri kayıt ve takip uygulamalarının oluşturduğu birden çok veri tabanı yahut veri kaynağı üzerinden belli bir tarih aralığında ya da dönemsel olarak kalite indikatörlerinin takip edilmesine, yazılım aracılığı ile istatistiksel işlem kontrol grafiklerinin oluşturulmasına, istenmeyen durum ve sapmalarda erken uyarı ve karar destek mekanizmalarının kullanılmasına imkan veren yazılım bileşenlerinden oluşmaktadır. Sistem, ayrıca çok merkezli yapıların yönetim ve takibine imkan sağlamak amacıyla kalite indikatörlerinin mekânsal veriler ile ilişkilendirilmesine ve harita görseli üzerinde görüntülenmesine imkan vermektedir. Bu araç kan bankaları temel alınarak hazırlanmış olmakla birlikte, diğer sağlık kuruluşlarına da ölçeklendirilebilir özelliktedir. Anahtar Kelimeler: Karar destek sistemi, iş zekası, kalite yönetimi, istatistiksel işlem kontrol 3. Kanser Tiplerine Özgül miRNA–mRNA Düzenleyici Modüllerinin Seyrek Bayesçi Bir Yaklaşımla Belirlenmesi Mehmet Gönen, Koç Üniversitesi MikroRNA’lar (miRNA) mesajcı RNA’lara (mRNA) bağlanıp yıkımlarını sağlayarak veya translasyonlarını önleyerek genleri direk ya da dolaylı olarak düzenleyen moleküllerdir. Hastalıklı hücrelerdeki miRNA mekanizmalarının büyük ölçüde değişmiş olması hücrelerin işleyişini değiştirmekte ve ilaç tedavisine verdikleri cevabın oluşmasına da etki etmektedir. Bu çalışmada farklı kanser tiplerine özgül miRNA–mRNA düzenleyici modüllerinin hastaların primer tümör örneklerinden elde edilen miRNA ve mRNA profilleri kullanılarak öğrenilmesi için seyrek Bayesçi bir yapay öğrenme yöntemi geliştirilmiştir. Geliştirilen yöntem 28 değişik kanser kohortu üzerinde test edilmiş ve bulunan sonuçlar literatür tabanlı kaynaklar kullanılarak geçerlenmiştir. Proje sonucunda bulunan ilginç miRNA–mRNA etkileşimlerinin yeni terapötik stratejilere dönüştürülmesi planlanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Yapay öğrenme, biyoenformatik, kanser biyolojisi 4. Kan Tedarik Zincirinde Bütünleşik Tesis Yer Seçimi, Envanter Yönetimi ve Araç Rotalama Problemi Mert Yegül, Hemosoft A.Ş., Sedef Meral Gelişmiş sağlık sistemlerine sahip ülkelerin bir çoğunda kan bankacılığı yönetimi merkezileştirilmiştir. Bu çalışmada transfüzyon hizmetlerinin de kan bankacılığına benzer şekilde merkezileştirilmesini hedefleyen, yeni bir tedarik zinciri yapısı ele alınmaktadır. Çalışma kapsamında çok aşamalı tesis yer seçimi, envanter yönetimi ve araç rotalama kararlarının eş zamanlı optimizasyonunu amaçlayan bir matematiksel model geliştirilmiştir. Tam Sayılı Doğrusal Olmayan Programlama modeli yeniden formüle edilerek, bir kesin çözüm yöntemi sunulmuştur. Geliştirilen yöntem farklı boyutlardaki örnek veri setleri ile test edilmiş, modelin geçerlenmesi yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Tesis yer seçimi, envanter yönetimi, araş rotalama, kan bankacılığı CmC227 Davetli Oturum - Finansal Modelleme ve Gelir Yönetimi III Cuma 13:15-14:45, IE227 Küme: Finansal Modelleme ve Gelir Yönetimi Oturum Başkanı: Süleyman Özekici (Koç Üniversitesi) 1. Borsa İstanbul'da İşlem Gören Bedelsiz Sermaye Artırım Kapasitesi Yüksek Şirketlerin Çok Kriterli Karar Verme Yöntemleri ile Analiz Edilerek Model Bir Portföy Oluşturulması Emre Akay, Kara Harp Okulu, İbrahim Keskin, Mehmet Kabak Borsa İstanbul'da geçmiş fiyat grafikleri incelendiğinde herhangi bir şirketin, yüksek oranda (%500 ve daha fazla) bedelsiz sermaye artırımı açıklamasından sonra, sermaye artışı tamamlanıncaya kadar geçen süre zarfında, hisse senedi fiyatında sert yükselişler olduğu gözlemlenmiştir. Bu gözlemden hareketle, bundan sonra olası benzer fiyat hareketlerinin görülebileceği şirketlerin, en fazla bedelsiz sermaye artırımı kapasitesine sahip şirketler olabileceği değerlendirilmektedir. Çalışmamızda söz konusu şirketlerden farklı sektörlerde 20 tanesi seçilerek, içlerinden bir model portföy oluşturulması hedeflenmektedir. Bunun için, Matriks Gold 7.1.1 Teknik Analiz programı fiyat grafiklerinin görüntülenmesinde ve geçmiş fiyat bilgilerinin tespit edilmesinde, Stockkeys Temel Analiz platformu ise bilanço karşılaştırmaları ve bir takım temel analiz rasyolarının hesaplanmasında kullanılmıştır. Bu programlardan elde edilen verilerin analizinde, fayda ve maliyet gibi zıt kriterlere uygun çözüm sunabilen Çok Kriterli Karar Verme yöntemlerinden olan TOPSIS ve VIKOR metodlarından istifade edilmiştir. Bu analizlerin sonucunda, mevcut kriterlere göre en iyi 5 hisse senedinin ve ideal portföy ağırlıklarının tespit edilmesi çalışmamızın amacını teşkil etmektedir. Anahtar Kelimeler: Borsa İstanbul, bedelsiz sermaye artırımı, temel analiz, çok kriterli karar verme, TOPSIS, VIKOR 2. Hisse Senetlerinin Ampirik Dağılımları: Bir Karşılaştırma Murat Tiniç, Bilkent Üniversitesi, Canan Güneş Çorlu, Melike Meterelliyoz Hisse senedi getiri dağılımlarının normal dağılım ile modellenmesi varsayımı uzun yıllardır sorgulanmaktadır. Öne sürülen alternatif dağılımların, gözlemlenen verileri açıklama gücü birçok çalışmada incelenmiştir. Literatürdeki çalışmaların sonuçlarının tutarsız ve bazen çelişkili olduğu gözlenmektedir. Yakın tarihli makalelerde, Merkezsel olmayan t-dağılımı, Genelleştirilmiş Lambda dağılımı, Johnson Sisteminin Su bükeyleri, Ters Gaus tipi dağılım ve Tukey tipi g-ve-h dağılımı hisse senedi getiri modellenmesinde potansiyel alternatifler olarak belirlenmiştir. Bu çalışmada, belirtilen beş alternatif dağılımın hisse senedi getiri davranışlarını ne ölçüde yakalayabildiği karşılaştırılmaktadır. Veri kümesi, beş gelişmiş ve beş gelişmekte olan ülkenin, 2003-2014 arası hisse senedi piyasa endekslerinin getirilerinden oluşmaktadır. Bu küme, birbirleri ile örtüşmeyen dört farklı parçaya ayrılarak, evrensel ekonomik olayların getiri dağılımlarına etkisi gözlemlenmiştir. Alternatif dağılımları karşılaştırmak için, Anderson-Darling ve Kolmogrov-Smirnov testleri kullanılmıştır. Bunların yanı sıra, modellerin açıklama kabiliyetleri, veri içi riske mağruz değer sekte oranları ile de test edilmiştir. Sonuçlar, global hisse senedi piyasaları getiri dağılımlarının, dönemsel olarak değişikliğe uğradığını göstermektedir. Merkezi olmayan t-dağılımının, 2009 Avrupa Birliği borç krizi öncesinde, global piyasa getiri modellenmesinde en iyi alternatif olduğu gözlemlenirken; bu dönemden sonra Ters Gaus tipi dağılımının ülke piyasa endeksi getirileri için en iyi alternatif olduğu gösterilmiştir. Anahtar Kelimeler: Hisse senedi getirisi; merkezsel olmayan t-dağılımı; genelleştirilmiş lambda dağılımı; johnson sisteminin su bükeyleri; ters gaus tipi dağılım; tukey tipi g-ve-h dağılımı; risk yönetimi 3. Çok Sınıflı Durağan Bir Gelir Yönetimi Probleminde Finansal Portföy Yardımıyla Risklerin Yönetimi Fikri Karaesmen, Koç Üniversitesi, Gülce Sarı, Süleyman Özekici Çok müşteri sınıflı gelir yönetimi problemlerinde çoğunlukla varsayılan amaç beklenen gelirin ençoklanmasıdır. Ancak beklenen gelir amacı oluşacak nakit akışındaki değişkenliği gözardı etmektedir. Bu çalışmada müşteri sınıflarının sırayla ancak rassal miktarlarda gelişinin varsayıldığı durağan bir gelir yönetimi problemi ele alınmaktadır. Finansal piyasalarda rassal olarak gelen taleple bağıntılı bir finansal ürün olduğu varsayılırsa, bu ürünün türevlerini içeren bir finansal portföy toplam nakit akışındaki değişkenliği azaltmak için kullanılabilir. Taleple finansal ürünün arasındaki bağlantının doğrusal olduğu durumda gelirdeki değişkenliği tamamen ortadan kaldırabilen portföyün yapısı ortaya çıkarılmıştır. Kuramsal sonuçlar tam doğrusal bağlantı (mükemmel korelasyon) varsayımı altında geçerli olsa da, ortaya çıkan portföy ve kullanılan yaklaşım korelasyonun daha düşük olduğu durumlar için de fikir vermektedir. Anahtar Kelimeler: Gelir yönetimi, rassal talep, risk yönetimi, operasyon - finans arayüzü 4. Umut Kuramı ve Portföy Seçimi Süleyman Özekici, Koç Üniversitesi, Abdullah Taşkıncan Bu makalede bir riskli bir de risksiz yatırım aracının olduğu bir pazarda umut (prospect) kuramı kullanılarak portföy seçim problemi incelenmiştir. Ele alınan modellerde değer fonksiyonları parçalı olarak doğrusal ve üstsel yapıdadır. Bunların her biri değişik getiri dağılımları için ayrıntılı ele alınmıştır. Optimizasyon problemi çözülerek optimal umut portföylerinin bazı enteresan özellikleri bulunmuştur. Sayısal örneklerle amaç fonksiyonlarının sıradışı yapıları belirlenmiş, üstsel ve parçalı üstsel değer fonksiyonları için optimal portföylerin karşılaştırılması yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Portföy seçimi, umut kuramı, parçalı üstsel değer fonksiyonu CmC311 Davetli Oturum - YAEM Eğitimi V Cuma 13:15-14:45, IE311 Küme: YAEM Eğitimi Oturum Başkanı: Müjgan Sağır (Eskişehir Osmangazi Üniversitesi) 1. Yükseköğretim Sistemimizdeki Kalite Güvencesi Süreçlerindeki Gelişmeler Hasan Mandal, Yükseköğretim Kurulu Küreselleşme ile beraberinde gelişen küresel sorunlar (demografik yapının değişimi, daha iyi yaşam koşullarının talebi, sürdürülebilirlik, gıda, su, sağlık, enerji, çevre, iklim değişiklikleri) bir taraftan güçlük/tehdit gibi değerlendiriliyor olsa da, diğer taraftan bu sorunların çözümünün de ancak küresel bir bakış ve buna yönelik her düzeyde gerekli işbirliklerinin geliştirilmesi ile çözülebileceği fırsatlarını oluşturmaktadır. Bu işbirliği geliştirme sürecinde en önemli gereksinim ise kurumsal, program özelinde veya mezun yeterlilikleri düzeyindeki tanınırlıktır. Bu tanınırlıkta ancak her düzeydeki kalite güvencesi süreçlerinin doğru anlaşılması ve uygulanması ile sağlanabilmektedir. Ülkemiz yüksek öğretim sistemimizde özellikle 2007 yılı ve sonrasında, yüksek öğretim kurumlarımızın ve programlarımızın sayısında çok fazla artış olmasına, yüksek öğretime erişimin daha memnuniyet verici olmasına karşın, bu nicel artışın, nitel boyuttaki gelişimine yönelik olarak kalite güvencesi süreçlerindeki gelişmeler sınırlı olmuştur. Bu sunumda, Türk yükseköğretim sistemimizdeki kurumsal ve program özeline yönelik kalite güvencesi süreçlerindeki mevcut durum değerlendirilecek, yakın zamandaki gelişmeler hakkında bilgi verilecek ama daha da önemlisi geleceğe bakış kapsamında görüşler etkileşimli olarak paylaşılacaktır. Anahtar Kelimeler: Kalite güvence sistemi, yükseköğretim kurulu, akreditasyon 2. Yükseköğretim Kalite Güvencesi: Küresel ve Avrupa Yükseköğretim Alanındaki Gelişmeler ve Beklentiler Mehmet Durman, Sakarya Üniversitesi 20. yüzyılın sonlarında yükseköğretim kurumlarında ve öğrenci sayılarındaki artış, artışta özel sunum biçimlerinin payının yüksekliği ve devlet üniversitelerinin özerkliklerinin genişletilmesi, tüm ülkelerde yükseköğretimde “Kalite Güvencesi” sorununu gündeme getirmiş; uluslararası öğrenci hareketliliği, küreselleşen ekonomide hizmetlerin serbest dolaşımı nedeniyle de, konu uluslararası boyut kazanmıştır. Diplomaların tanınması ve akreditasyon, karşılıklı ilişkilerde önemli olmuştur. 1980’li yıllardan başlayarak sanayileşmiş ülkelerin, yükseköğretimde kalite güvencesini sağlamak için kurduğu “Ulusal Kalite Güvence Ajansları” (National Quality Assessment Agency)nın kimi devlet tarafından finanse edilmekte ancak otoritelerden bağımsız özerk kurumlar olarak çalışmaktadırlar (örneğin; Danimarka, İsviçre ve Norveç’de doğrudan devlet, Hollanda ve Portekiz’ de üniversiteler tarafından ortaklaşa, Fransa ve İngiltere’de devlet ve üniversitelerden bağımsız kuruluşlar halinde, Almanya ve Meksika gibi federal devletlerde tek bir ulusal ajans değil, eyaletlerin kendi kalite güvence kuruluşları bulunmaktadır). Bu kuruluşların temel görevleri; yükseköğretimde kalite güvencesi bilincini oluşturmak, kurumların güçlü ve zayıf yanlarını belirlemek, kamuoyunu bilgilendirmektir. Avrupa ülkelerinin, Avrupa Yükseköğretim Alanı (AYA) oluşturma çerçevesinde çabaları, Avrupa Birliği Konseyi’nin aldığı kararla başlamıştır (1998). Bu karar, Yükseköğretimde Avrupa Kalite Güvencesi Birliği’nin (ENQA-European Association for Quality Assurance in Higher Education) kuruluşu ve Lizbon ve Bologna süreçleri ve kalite güvencesi kuruluşlarının Avrupa düzeyindeki tescili (EQAR-European Register for Quality Assurance Agencies) ile desteklenmiştir. Avrupa Yükseköğretim Alanı’nda önerilen ilke ve standartlar, ENQA tarafından “Avrupa Yükseköğrenim Alanında Kalite Güvence İlke ve Standartları” raporunda yayınlanmış, Bologna sürecine dahil ülkelerce kabul edilmiştir: Yükseköğretim kurumlarında iç ve dış kalite güvencesi, Kalite Güvence Kuruluşlarının dış kalite güvencesi kapsamındaki standartlar, benimsenmiş ve uygulanmakta olsa da, AYA’ya bağlı 47 ülkedeki siyasal sistemler ve sosyo-kültürel farklılıklar, standartların “tek model” halinde oluşmasına engeldir. Bu nedenle, üye ülkelerin kalite güvence sistemlerinde; kullanılan yöntemlerde (Değerlendirme, Akreditasyon, Denetleme (Audit), Kıyaslama (Benchmarking)) ve kalite güvencesinin uygulandığı alanlarda (Konu, Program, Kurum ve İşlev) olarak üzere iki başlıkta farklar görülmektedir. Bu sunum, ülkelerin bu kapsamda yükseköğretim sistemlerindeki yapılanma çalışmalarını, güncel eğilimleri ve geleceğe yönelik beklentileri değerlendirecektir. Anahtar Kelimeler: Yükseköğretim kalite güvencesi, Avrupa yüksek öğretim alanı, ulusal kalite güvence ajansları CmC103 Davetli Oturum - Stokastik Süreçler III Cuma 13:15-14:45, IE103 Küme: Stokastik Süreçler Oturum Başkanı: Barış Balcıoğlu (Sabancı Üniversitesi) 1. Ardışık Üretim Hatlarında Üretim ve Stok Tayınlama Özge Büyükdağlı, Yaşar Üniversitesi, Murat Fadıloğlu Bu çalışmada, birden çok müşteri sınıfından talep alan bir stoğa-üretim sistemi için üretim kontrol ve stok tayınlama kararları ele alınmıştır. Üzerinde çalıştığımız sistemde; ardışık dizilmiş, üretim zamanları üssel dağılan istasyonlar ve her istasyonun sonunda üretimin o aşamasına kadar işlenen ürünün yarı-mamül (ve ya son istasyon için; bitmiş ürün) olarak elde tutulması için stok alanı bulunmaktadır. Her bir karar noktasında, karar-verici, her istasyon için, üretime devam edilip edilmeyeceğine ve eğer müşteri talebi gelmişse (bitmiş ürün için), talebin karşılanıp karşılanmayacağına karar vermektedir. Bu sistem sürekli-zamanlı Markov kontrol metodu ile modellenip ve tek-düzeleştirme (uniformization) tekniği ile bir kesikli-zamanlı dinamik programlama problemine dönüştürülmüştür. Sayısal çalışmalar ile sistem için en iyi politikalarının yapısı incelenmiştir. Ek olarak, her bir istasyonda rassal bozulma gözlemlendiği varsayımı eklenerek, gerçek hayat problemlerinde sıklıkla yaşanan bu belirsiz olayların en iyi üretim ve stok tayınlama politikalarına etkileri yorumlanmıştır. Problemin boyutu istasyon sayısının artması ile hızlı bir şekilde arttığı için, yöntemimizin daha büyük boyutlu üretim sistemlerinde uygulanması zorluk çıkarabilmektedir. Ancak küçük boyutlu problemler için gözlemlenen davranışlar, daha büyük sistemlerin karakteri hakkında anlamlı yorumlar yapabilmemizi mümkün kılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Ardışık dizilmiş üretim hatları, üretim kontrol, stok tayınlama 2. Çoklu Talep Sınıfları Olan Bir Üretim Sisteminde Teslim Tarihi Belirleme Seçil Savaşaneril, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ece Sayın Bu çalışmada bir üreticinin farklı müşteri sınıflarından gelen talepler için teslim tarihi belirleme problemi ele alınmaktadır. Teslim tarihleri zamana ve iş yoğunluğuna göre dinamik olarak belirlenir. Müşteriler teslim tarihine bağlı olarak sipariş verip vermemeye karar verirler. Üretici, müşteri taleplerini daha hızlı karşılamak, teslim tarihlerini kısaltmak için stok tutabilir. Bu problem Markov karar süreci olarak modellenmiş, optimal teslim tarihi, stok tayınlama ve üretim politikalarının yapısı ortaya konmuştur. Müşteri ve üreticiye ait servis seviyesi performans ölçüleri tanımlanmış, stok kararlarının bu ölçülere etkisi incelenmiştir. Stok kararları Markov karar sürecinden elde edilen değer fonksiyonunun yapısını ve teslim tarihi kararlarını da etkilemektedir. Bu etkileşimler gözönünde bulundurulduğunda stok seviyesindeki değişikliklerin, servis seviyesini beklenen yönde etkilemeyebileceği gösterilmiştir. Çalışmada teslim tarihi kararlarının stok seviyelerine ve karlılığa etkisi sayısal analizler ile gösterilmiştir. Sayısal çalışma ile ayrıca müşteri portfolyosunun stok ve servis seviyelerine etkisi incelenmiştir. Son olarak teslim tarihi politikalarının stok ve kapasite havuzlamaya etkisi incelenmiş, optimal teslim tarihi politikaları altında havuzlamanın getirisinin sınırlı olduğu gösterilmiştir. Bu da, çoklu talep sınıfları altında optimal teslim tarihi politikalarının talep ve kapasiteyi eşleştirmede ve kaynakları müşteri sınıflarına tayın etmede oldukça etkili olduğunun göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Markov karar süreçleri, kuyruk sistemlerinin kontrolü, teslim tarihi belirleme, gelir yönetimi, stok tayınlama 3. Kuyruk Bekleme Süresi Anonslarının Çağrı Merkezlerindeki Etkisi: Ampirik Bir Çalışma Zeynep Akşin, Koç Üniversitesi, Barış Ata, Seyed Emadi, Che-Lin Su Kuyrukta bekleme sürelerinin anons edildiği bir çağrı merkezinde, yapılan anonsların müşteri bekleme ve kuyruktan terk davranışları üzerindeki etkileri ampirik olarak incelenmektedir. Müşteriler, bir fayda fonksiyonunu beklemeleri süresince dinamik olarak eniyileyen stratejik karar alıcılar olarak modellenmekte, bu şekilde müşterilerin kuyruktan terk kararı bir en iyi durma süresi problemi olarak formüle edilmektedir. Veri setinde gözlemlenen anonslar ve terk kararları en büyük olabilirlik kestirimi kullanılarak müşterilerin fayda fonksiyon parametreleri belirlenmektedir. İki farklı öncelikli müşteri tipinin olduğu, anonslarda müşterinin kuyruğa gelişte karşılaştığı kuyruk uzunluğu ve en uzun bekleyen müşterinin bekleme süresinin anons edildiği çağrı merkezi kuyruk sistemi için bekleme ve terk süreleri dağılımı belirlemeye yönelik bir Markov yaklaştırımı önerilmektedir. Daha sonra veri setindekinden farklı bir ortamda ya da farklı bekleme süresi anons politikaları altında, sistem performansı, müşteri parametreleri, müşteri davranış modeli, ve sistemin kuyruk modeli analizinden (Markov yaklaştırımı) elde edilen denklemler kullanılarak ortaya çıkan bir denge durumunun performansı olarak karakterize edilmektedir. Anahtar Kelimeler: Kuyruk modelleri, stratejik müşteri, çağrı merkezi, ampirik çalışma 4. Duruma Bağlı Debisi olan Çoksınıflı M/Gı/1 Kuyruk Dizgesi Barış Balcıoğlu, Sabancı Üniversitesi Bu çalışmada, birbirinden bağımsız Poisson süreçlerine bağlı olarak tek tek gelen farklı türden sınıflara ait müşterilere tek bir işgörenin hizmet sunduğu bir problemi incelemekteyiz. Her sınıfın geliş debisinin, o anda dizgede kendi türünden kaç tane müşteri olduğuna bağlı olarak değiştiği varsayılmıştır. Müşteri sınıfları ayrı önceliklendirilmiştir ve işgören mutlak öncelikli hizmet kuralına göre çalışır. Buna göre, bir müşterinin işlemi sırasında daha öncelikli bir başka müşteri gelirse, az öncelikli olanın işlemi dondurulur ve ta ki kendinden önemli müşteri kalmayıncaya dek beklemeye alınır ve tekrar işleme kaldığı noktadan devam eder. Eğer dizge bu sınıflardan yalnızca birine hizmet veriyor olsaydı, işlem süre dağılımlarının genel olacağını varsayıyoruz. Ama birden fazla sınıfa hizmet verilmesi durumunda, daha öncelikli müşterilerin dizgeye gelmesi, az öncelikli sınıflar için işgöreni ulaşılmaz hale getireceğinden, işlemlerinin başlaması ile bitişi arasındaki süreyi de uzatacaktır. Bu işgörenin kesintilerini de içeren süre yazından işlem tamamlama süresi analizi ile ifade edilir. Bu çalışmada bunu meşguliyet analizi ile yapıyor ve daha sonra tek sınıflı debisi duruma bağlı M/GI/1 kuyruk dizgesi sonuçlarını kullanarak kalıcı durumdaki müşteri sayısı dağılımını elde ediyoruz. Bu sonuçları dinamik politikaların müşteri geliş debisini etkilediği üret-depola tarzı kuyruk dizgelerinde kullanılacaktır. Anahtar Kelimeler: Çoksınıflı kuyruk dizgeleri, duruma bağlı debili Poisson süreçleri, mutlak öncelikli hizmet kuralı CmC306 Oturum - Endüstride YAEM Uygulamaları Cuma 13:15-14:45, IE306 Küme: Endüstride YAEM Uygulamaları Oturum Başkanı: Gökçen Altıparmak (Uludağ Üniversitesi) 1. Lastik Sektöründe Faaliyet Gösteren Kuruluşta İş Süreçleri Yönetimi Uygulamaları Berkan Baltacı, Brisa A.Ş, İlker Şahin, Kıymet Tabak, Simge Özünlü Günümüz iş dünyasında, kurumların operasyonları, organizasyonel iş bölümleri ve kesişimleri, iş çözümü ihtiyaçları, gün geçtikçe iç içe geçip karmaşık bir hal alabilmekte ve ekiplerin iç ve dış müşterilere hizmetlerini aksatabilmektedir. Bu noktada, karmaşıklığı yönetebilmek ve yapılacak analiz ve iyileştirmelere doğru ışık tutması amacıyla kurumun iş süreçlerini tanımlaması ve standartlaştırılması kritik bir gereksinimdir. Kurumsal yönetim sistemlerinden biri olan İş Süreçleri Yönetimi kavramı da süreçlerin ve süreç hiyerarşilerinin tanımlanması, süreçlerin birbirleriyle olan ilişkilerinin ve süreç rollerinin net bir şekilde ortaya konulması, süreçler üzerinde sürekli iyileştirme hedefine hizmet edecek analiz ve iyileştirme çalışmaları ile süreçlerin performanslarının ölçümü ve raporlamasını içermektedir. Bu çalışmada lastik sektöründe üretim, satış ve hizmet operasyonları yürüten bir firmada, yukarıda belirtilen tüm hatlarıyla İş Süreçleri Yönetimi’nin nasıl gerçekleştirildiği ve kurum stratejileri ile performans iyileştirme hedefine nasıl hizmet ettiği anlatılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Lastik, kurumsal, süreç, sürekli iyileştirme, yönetim 2. Lastik Sektöründe Kapasite Artırım Uygulamaları Nevra Akbilek, Sakarya Üniversitesi, Cansu Vatansever Üretimin uygulamalarının başarısının ve performansının ölçülebilmesi günümüz koşullarında çok önemli bir hale gelmiştir. Rekabet faktörü, üretim yapan işletmelerin performanslarının ve yapabilirliklerinin hesaplanması ihtiyacını önemli ölçüde artırmış ve ekipmanlarının maksimum üretim düzeyine ayak uydurabilmesi için planlı bakım faaliyetlerinin oluşturulması gerekliliğini ortaya koymuştur. Toplam Ekipman Etkinliği( Overall Equipment Effectiveness-OEE) bu bağlamda işletmelere yön veren önemli bir parametredir. Üretim kapasitesi ve yapılabilirliğin artırılabilmesi açısından yön gösterici bir parametre olan Toplam Ekipman Etkinliği bu çalışmanın da temelini oluşturmaktadır. Bu çalışmada, bir lastik fabrikasının üretim proseslerinin kapasiteleri OEE ve standart zaman bazlı hesaplanmış ve OEE değerinin hesaplanması, yorumlanması ve maksimize edilmesi çalışmalarına değinilmiştir. Ayrıca makine kapasitesini artırmak için işçinin rahat ve sağlıklı bir ortamda çalışmasının sağlaması da oldukça önemlidir. Çalışanın sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışıp çalışmadığını analiz etmek için ergonomi ve makine ekipman risk analizi yapılmıştır. Çalışmanın amacı yapılabilirlik ile kapasite arasındaki ilişkiyi tam olarak anlamlandırmak ve önceliklere göre karar alınmasını sağlamaktır. Bu bağlamda yapılan analizlerde fabrikanın üretim kapasitesinin artırılması açısından darboğaz proses tanımlanmış ve bu proses üzerinde iyileştirmelerde bulunulmuştur. Bu çalışma sonucunda darboğaz olarak belirlenen makinenin OEE değeri %75’den %80’e çıkarılmış ve bunun için 7 aksiyon yapılmıştır. Bununla beraber yatırım için analiz gerçekleştirilmiş ve tüm bu aşamalar 8D prensipleri takip edilerek oluşturulmuştur. Anahtar Kelimeler: Toplam ekipman etkinliği, 8D, ergonomi ve makine ekipman risk analizi 3. Müşteriye Özel Yedek Parça Satış Stratejilerinin Geliştirilmesi: Örneklerle Motor Revizyon Kitlerinin Uygulanması Kaan Harmandali, MAN A.Ş., Özen Ergezer, Mehmet Koca, Ahmet Yalçın, Can Cansu Türkiye de ağır ticari araç sektöründeki gittikçe artan rekabet ve muadil ürün kullanımının yaygınlaşması, yedek parça piyasası üzerinde üretici firmaların hâkimiyetini zorlaştırmaktadır. Bu sebeple, uygulanan yedek parça satış politikalarının önemi gittikçe artmaktadır. Hem orijinal parça pazar payını, hem de yaşlı araçların servislere girişlerini arttırmak amacıyla, MAN orijinal motor revizyon kitleri oluşturulmuş ve satışına başlanmıştır. MAN orijinal revizyon kiti, bir motorun bakımı ve tamiri için gerekli tüm parçaların bulunduğu pakete verilen addır. Bu sayede parçaları tek tek almak yerine revizyon için gerekli tüm parçaları tek bir kutuda müşteriye sunmaktadır. Bir motor revizyon kitinin servise sağladığı yararlara bakacak olursak, öncelikle motor malzemelerinin toplu olarak alımı müşteriye fiyat avantajı olarak dönmektedir. Hem sağladığı fiyat avantajı hem de yüksek kalite servislerin karlılığını arttırmakta ve son kullanıcıyı orijinal yedek parça kullanımına sevk etmektedir. Bunun yanı sıra, sipariş kolaylığı kitlerin tercih edilme sebepleri arasındadır. Geçmiş bilgiler incelendiğinde, MAN orijinal motor revizyon kiti kullanımı hem araçların ikinci el değerlerinin artmasını hem de araçların yaşam boyu maliyetlerinin en aza inmesini sağlamaktadır. Anahtar Kelimeler: Motor revizyon kiti, kit fiyatlandırma stratejisi, parça paketi 4. Otomotiv Sektörüne Spesifik Ambalaj Optimizasyonu Gökçen Altıparmak, Uludağ Üniversitesi, Barış Özkan, Aylin Şen, Ali Yurdun Orbak, Fatih Çavdur Otomotiv ana sanayi fabrikalarında araç üretiminde, çeşitli parça özelliklerine göre şekil verilen saclar kullanılmaktadır. Tedarikçilerden plaka formunda gelen saclara preste form verilmekte, sonra bu işlenmiş saclar pres bölümü ile kaporta bölümü arasında spesifik ambalajlar kullanılarak fabrika içi taşımalar gerçekleştirilmektedir. Spesifik ambalaj, taşınacak parçanın özelliğine göre eşsiz ambalaj olarak tanımlanır. Bu bildiride ele alınan üretim biriminde mevcut durumda spesifik ambalaj sayıları üretimin çevrim süresi ve bütçe hedeflerine uyumlu olarak sezgisel olarak belirlenmekte, ilgili ekonomik girdileri temel alan sistematik bir yöntem kullanılmamaktadır. Bu çalışmanın amacı, söz konusu problemin elektronik tablolar (spreadsheet) kullanılarak benzetim yaklaşımıyla çözülerek, yatırım ve işletme masraflarının minimize edilmesi ve ekonomik kazanç sağlanmasıdır. Benzetim yöntemi ile sisteme ait girdi parametreleri (örneğin, mevcut stok, sipariş miktarı, sipariş geliş zamanı, vb.) verildiğinde, bilgisayar ortamında söz konusu stok sisteminin basit bir modeli oluşturularak, belirli bir dönem için çalıştırılmakta ve sonuçta da birtakım performans değerleri (örneğin, ortalama stok seviyesi, stoksuz kalma sıklığı, vb.) elde edilmektedir. Bu sayede gerçek sistemin çeşitli senaryolarda nasıl davranabileceği önceden tespit edilebilmektedir. Yapılan çalışmada ayrıca maliyet fonksiyon eğrisini veren ve değişen şartlarda en uygun ambalaj sayısını hesaplayan esnek bir bilgisayar programı da oluşturulmuştur. Yapılan sistem analizi sonucunda problemin girdileri olarak ambalaj ilk yatırım maliyetleri, ambalaj kapasiteleri, kalıp montaj süreleri, hat maliyetleri, ambalaj ölçüleri ve üretim sayıları alınmıştır. Problemin çıktıları ise; minimum maliyetli parti büyüklükleri ve ambalaj sayılarıdır. Problemin çözümünde spesifik ambalajlar için alan kısıtının yeterli olduğu kabul edilmiş ve yalnızca fabrikanın pres bölümü ile kaporta bölümü arasındaki taşımalarda kullanılan spesifik ambalajlar göz önüne alınmıştır. Ayrıca problemin çözümünün başlangıç aşamasında lot büyüklüklerinin hat bazında eşit olduğu kabul edilmiş ve ilk çözüm elde edildikten sonra lot büyüklüklerinin birbirinden ve hattan bağımsız olarak hesaplanması sağlanmıştır. Çalışmada elde edilen sonuçlar, bu karmaşık problemin çözümünün üretim birimi tarafından kabul edilebilir ve uygulanabilir olduğunu göstermiştir. Anahtar Kelimeler: İç taşıma, spesifik ambalaj, benzetim, envanter planlama CmD104 Davetli Oturum - Çok Kriterli Karar Verme XIII Cuma 15:00-16:30, IE104 Küme: Çok Kriterli Karar Verme Oturum Başkanı: Banu Lokman (Orta Doğu Teknik Üniversitesi) 1. Tasarım Parametre Optimizasyonu için Etkileşimli Çok Ölçütlü Karar Verme Yaklaşımı Melis Özateş, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Gülser Köksal, Murat Köksalan Kaliteli ürünlerin geliştirilmesinde ürün ve süreçlerin tasarım parametrelerinin en uygun değerlerinin belirlenmesi önemli bir süreçtir. Bu değerlerin belirlenmesinde, kalite karakteristiklerinin, üretim ve kullanımda kontrol edilmesi zor faktörler nasıl davranırsa davransın, tutarlı bir şekilde hedeflenen performans değerini alması istenir. Bir ürünün kalitesi genellikle birden fazla kalite karakteristiği ile tanımlanır. Ancak bir kalite karakteristiği için en iyi olan bir tasarım, diğerleri için en iyi olmayabilir. Bu problemlerin çözümü için kalite karakteristikleri (veya onların performans ölçüleri) ile tasarım parametreleri arasındaki ampirik modeller (veya yanıt yüzey denklemleri) amaç veya kısıtların ifade edilmesinde kullanılır. Bu yaklaşımlarda, ilgilenilen tek bir kalite karakteristiği için optimizasyon modelinde en az iki amaç vardır: Ortalamanın hedefe yakın olması ve değişkenliğin azaltılması. Literatürdeki yaklaşımların çoğu bunları tek bir amaç fonksiyonunda birleştirerek optimize eder. Ancak, bu yaklaşımların karar vericinin tercihlerini iyi yansıtamadığı gözlemlenmiştir. Ürün ve süreç tasarım parametre optimizasyonu problemlerinde, kalite karakteristikleri arasında istatistiksel ve tercihsel bağımlılıklar görülmektedir. Aynı zamanda, modelleme yaklaşımlarının kısıtlayıcı varsayımları, veri yetersizliği ve sonuçların uygun ölçekte gösterilmesi gerekliliği gibi nedenlerden ötürü bu problemlerde modelleme ve tahmin zorlukları ile karşılaşılmaktadır. Bahsedilen gereksinimlerin bir kısmını gidermek amacıyla, bu çalışmada, iki yanıtlı ürün ve süreç tasarım optimizasyonu problemleri için etkileşimli bir yaklaşım geliştirilmiştir. Bu yaklaşım, karar vericinin tercih bilgisini çözüm süreci sırasında doğrudan almakta ve kalite karakteristikleri arasındaki istatistiksel ilişkiyi (korelasyonu) gözetmektedir. Karar vericiyle etkileşimin bir gereği olarak sunulan çözümler spesifikasyon ve tahmin bölgeleri gibi görsel bilgilerle desteklenmektedir. Böylelikle karar verici memnun olmadığı amaç değerlerini iyileştirmek için hangi amaç değerinden ne kadar fedakarlık edeceğine karar verebilmektedir. Çalışmada, geliştirilen yaklaşım örnek bir problem üzerinde gösterilmiş ve literatürdeki bazı yaklaşımlarla karşılaştırılmıştır. Anahtar Kelimeler: Tasarım parametre optimizasyonu, etkileşimli yaklaşımlar, çok kriterli karar verme 2. Çok Amaçlı Bileşi Optimizasyonu Problemleri: Baskın Çözüm Kümelerinin Özellikleri ve Temsili Gökhan Ceyhan, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Banu Lokman, Murat Köksalan Çok amaçlı bileşi optimizasyonu (ÇABO) problemlerinde baskın çözüm kümelerinin özelliklerini araştırdık. Baskın çözüm sayısı ve baskın çözümlerin amaç fonksiyonu uzayındaki dağılımı gibi özelliklerin problem parametrelerine göre nasıl değiştiğini inceledik. Bunun için, amaç fonksiyonu uzayını bölgelere ayırdık ve her bölge için bir yoğunluk parametresi tahmin ettik. Bu yoğunluk bilgisini baz alarak, verilen bir baskın çözüm alt kümesinin kalitesini değerlendirmek amacıyla yeni bir performans ölçütü önerdik. Bulgularımız doğrultusunda, ÇABO problemlerinde temsili baskın çözüm alt kümeleri üretmek için bir yöntem geliştirdik. Bu yöntemde, baskın çözüm kümesini yaklaşık olarak temsil eden bir yüzey tanımladık. Bu yüzeyden yararlanarak temsil gücü yüksek bir baskın çözüm alt kümesi ürettik. Yöntemimizi değişik ÇABO problemlerinin rassal örneklerinde denedik ve tüm baskın çözümleri küçük bir baskın çözüm kümesi ile başarılı bir şekilde temsil ettik. Anahtar Kelimeler: Çok amaçlı bileşi optimizasyonu, baskın çözüm, temsili alt küme 3. Yeşil Yer Seçimi ve Rotalama Probleminde Çok Kriterli Yaklaşımlar Okan Dükkancı, Bilkent Üniversitesi, Bahar Kara Yeşil lojistik, klasik lojistik aktivitelerinin maliyetlerini indirmenin yanı sıra, bu aktivitelerin çevresel ve sosyal etkilerini de azaltmaya çalışır. Bu etkiler; atık, ses, enerji kullanımı ve sera gazı emisyonu olarak sıralanabilir. Özellikle son zamanlarda, taşımacılık sektöründeki araçlardan çıkan sera gazı emisyonunu azaltmak adına, araç rotalama problemi gibi klasik lojistik problemleri, yeşil rotalama problemi olarak literatürde çalışılmaya başlanmıştır. Klasik araç rotalama probleminde, amaç, genellikle uzaklığa orantılı olan maliyeti azaltmaktır. Ancak, araçlardan çıkan emisyon, uzaklık dışında farklı etkenlere bağlı olduğu için, uzaklığa bağlı maliyeti azaltmak sera gazı emisyonunu azaltmakla eşdeğer değildir. Emisyon miktarına belirleyen bu etkenlerden bazıları; araç ağırlığı, yol eğimi, araç hızı, trafik ve aracın taşıdığı yük olarak sıralanabilir. Araçlardan çıkan emisyonu hesaplamak için farklı emisyon modelleri literatürde mevcuttur. Genellikle basit modeller daha az etken içerirken, karmaşık modeller daha fazla etken içerdiklerinden dolayı basit modellere göre daha doğru emisyon değerleri hesaplarlar. Literatürde, sera gazı emisyonunu azaltma amaçlı rotalama ve yer seçimi kararları veren çok az çalışma var. Bu çalışmaların çoğunda da genellikle doğru emisyon değerlerini hesaplayamayan basit emisyon modelleri kullanılmıştır. Literatürdeki bu eksiyi kapatmak adına, bu çalışmada, yeşil yer seçimi ve rotalama problemini daha karmaşık bir emisyon modeli, yani daha doğru hesaplanmış emisyon değerleri ile çözmek önerilmektedir. Emisyon modeli olarak da Kapsamlı Mod Emisyon Modeli kullanılmaktadır. Gerçek hayat şartlarına uygun olması adına, problemimiz, müşteriye yapılacak teslimatı belirten zaman pencerelerini de içermektedir. Buna ek olarak, daha doğru emisyon hesaplaması için, araç hızı ve aracın yükü modelimizde karar değişkeni olarak kullanılmaktadır. Bu problemde, depoların yer seçimine ve araçların rotalamasına karar verilmektedir. Bununla birlikte, amaç fonksiyonları ise depoların sabit maliyetini ve karbondioksit emisyonunu azaltmaktır. Problemde iki tane amaç fonksiyonu olduğu için, çok kriterli karar verme çözüm yöntemlerinden epsilon-kısıdı kullanılması önerilmektedir. Anahtar Kelimeler: Çok kriterli karar verme, yer seçimi ve rotalama problemi, karbondioksit emisyonu, yeşil lojistik 4. Çok Amaçlı Tamsayı Programlarında En Çok Tercih Edilen Çözümün Bulunması Banu Lokman, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Murat Köksalan, Pekka J. Korhonen, Jyrki Wallenius Bu çalışmamızda, çok amaçlı tamsayı programlarında en çok tercih edilen çözümü bulan etkileşimli bir algoritma geliştirdik. Karar vericinin tercihlerinin bir kuvazi konkav değer fonksiyonu ile uyumlu olduğunu varsaydık. Karar vericinin ikili karşılaştırmalarına dayalı ürettiğimiz konveks koniler ile daha az tercih edilen bölgeleri tanımlayan kısıtlar ürettik. Her iterasyonda eklediğimiz ve tercih edilmeyen bölgeleri eleyen bu yeni kısıtlar ile en çok tercih edilen çözümü bulmayı garantiledik. Algoritmamızın performansını Çok Amaçlı Atama Problemi, Çok Amaçlı Sırt Çantası Problemi ve Çok Amaçlı En Kısa Yol Problemi üzerinde değerlendirdik ve yöntemimizin makul sayıda ikili karşılaştırma gerektirdiğini, ve makul sürede sonuca ulaştığını gösterdik. Anahtar Kelimeler: Çok kriterli optimizasyon, tamsayı programlama, konveks koniler, tercih bazlı algoritmalar, baskın çözümler CmD102 Oturum - Sezgisel Yöntemler II Cuma 15:00-16:30, IE102 Küme: Optimizasyon Oturum Başkanı: Fehmi Burçin Özsoydan (Dokuz Eylül Üniversitesi) 1. Hava Sıcaklığının Yapay Sinir Ağı-Harmoni Araması Kullanarak Tahmini Aslı Boru, Gaziantep Üniversitesi, Mustafa Göçken, Ayşe Tuğba Dosdoğru Hava tahmini insanoğlunun varoluşundan bu yana yapılmaktadır. Özellikle tarım ile uğraşan insanlar kendileri için değişik yöntemler geliştirmişlerdir. Günümüzde ise küresel ısınma ve diğer çevresel faktörlerden dolayı hava tahmini giderek daha da karmaşık bir hal almış, tahmin edilmesi daha da zorlaşmıştır. Bu nedenle araştırmacılar hava tahmininde çeşitli matematiksel ve istatistiksel metotlar denemişler fakat bu metotlar ile tatmin edici sonuçlar elde edememişlerdir. Çünkü matematiksel modellerle tutarlı sonuçlar elde edebilmek için problemi karakterize eden parametrelerin eksiksiz olması gerekmektedir. Ayrıca geniş tabanlı hesapsal altyapı gerektirmesi de uygulamada zorluklar çıkarmaktadır. Benzer şekilde istatistiksel yaklaşımlar ile doğrusal olmayan problemleri modellemede bir takım zorluklar yaşanılmaktadır. Bu durum, hava durumu tahmininde tatmin edici sonuçlar için kullanılacak yöntemlerin bu metotlardan daha güçlü olması ve beklentilere cevap vermesi gerekliliğini doğurmaktadır. Bu özellikleri taşıyan en önemli yöntemlerden birisi şüphesiz Yapay Sinir Ağı (YSA)’dır. YSA’yı diğer yöntemlerden ayıran en önemli özellik, söz konusu parametrelerin eksik olması durumunda bile iyi sonuçlar verebilmesidir. Fakat YSA modelinin oluşturulması sırasında girdilerin seçimi, gizli katman sayısı vs. gibi konularda bazı kararlar verilmesi gerekmektedir. Bu kararların verilmesi için bazı öneriler bulunmasına rağmen bir problemin çözümünde kullanılacak standart bir yöntem bulunmamaktadır. Araştırmacılar bu kararları deneme yanılma yoluyla almaya çalışmışlar fakat elde edilen sonuçlar beklentiyi tam anlamıyla karşılayamamıştır. Bu nedenle melez yapıda kullanılan birçok yeni yöntem önerilmiştir. Ele alınan çalışmada Harmoni Araması (HA) YSA’nın yapısının iyileştirilmesinde kullanılmaktadır. Çalışmada YSA’nın yapısında kullanılacak girdiler ve gizli katmanda kullanılacak nöron sayısı HA tarafından belirlenip daha sistematik bir yapı oluşturulmuştur. Ayrıca Adana için kullanılacak olan 01/01/1970 ve 31/12/2012 tarihleri arasındaki girdiler sisteme yüklenmeden önce D_Min_Max normalizasyon yöntemi ile normalize edilerek boyutsuzlaştırılmaktadır. Çalışmanın sonucunda, YSA-HA metodu kullanılarak oluşturulan model çeşitli performans göstergeleri ile değerlendirilmiş ve deneme yanılma yoluyla oluşturulan YSA’dan daha iyi sonuçlar verdiği gözlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Hava tahmini, yapay sinir ağı, harmoni araması 2. Yeşil Lojistik ve Bir Örnek Uygulama Erkan Turhan, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Gültekin Özdemir 1980’li yıllardan itibaren işletmeler, sosyal sorumlulukları ve yasal zorunlulukları neticesinde çevreci ve yalın uygulamaları ortaya koymaya başlamıştır. İşletmeler, sürdürdükleri faaliyetlerinde “faaliyetlerimde nasıl çevreye daha az zarar veririm” sorusuna cevap aramaktadır. Bu nedenle işletmeler, 1990’lı yıllarla birlikte yeşil üretim, yeşil enerji, yeşil pazarlama gibi konulara daha fazla odaklanmaya başlamıştır. İşletmeler rekabetçi piyasa ortamında maliyetlerini azaltmanın yanında, toplumun ve devletin baskısı sonucu daha çevreci politikalar sergilemek zorunda kalmıştır. Lojistik, işletmenin ana operasyonlarından birisidir. Bu sebeple lojistik maliyetlidir ve çevreye zarar vermektedir. Yeşil lojistiğin amacı, işletmelerin lojistik faaliyetlerini sürdürürken çevreye verdiği zararı azaltmaktır. Türkiye’de bu konu ile ilgili yapılan çalışmalar yok denecek kadar azdır. Yapılan bu çalışmanın amacı, işletmelerin mevcut rotalarının iyileştirilmesi ve karbondioksit salınımı en az olan rotanın tespit edilmesidir. Bu çalışmada genetik algoritma sezgiseli ve 2-opt yerel arama tekniği beraber kullanılmıştır. Bu çalışmada, genetik algoritma sezgiseli ve 2-opt yerel arama tekniğinin beraber kullanması çalışmanın orijinal yönünü göstermektedir. Bu çalışma için Visual Basic 6.0.’da program geliştirilmiştir. Çalışma için seçilen işletmenin rotaları, yüke ve sabit emisyona göre hesaplanmıştır ve çıkan sonuçlar mevcut rotalar ile karşılaştırılmıştır. Bu sonuca göre, işletmenin rotasının ortalama %9’a varan daha az karbondioksit yayabileceği tespit edilmiştir. Diğer yandan 2-opt yerel arama tekniğinin kullanılması, genetik algoritmanın bulduğu sonucu ortalama %1.88 iyileştirmektedir. Anahtar Kelimeler: Genetik algoritma, karbondioksit emisyonu, yerel arama, yeşil lojistik 3. Otomobil Montaj Hatlarında Mix-Bank Tampon Stokta Tutulacak Araç Sayısının Belirlenmesi Elçin Günay, Sakarya Üniversitesi, Ufuk Kula Karma modelli otomobil montaj hatlarında bulunan istasyonlar sayesinde farklı özellikteki arabalar aynı hat üzerinde üretilmektedir. Araçların hatta sorunsuz bir şekilde ilerlemesi, istasyonların kapasiteleri ve müşteri talepleri göz önünde bulundurularak belirlenen sıranın korunmasına bağlıdır. Araba üretimine bu sıra ile başlanmış olsa da, sıra kasıtlı ve/veya kasıtsız bozulmaktadır. Kasıtlı bozulma, araçların boyahane öncesinde boya maliyetlerini azaltmak amacıyla aynı renkte boyanacak araçların peş peşe gelmesini sağlamak için araç sırasının değiştirilmesidir. Kasıtsız bozulma ise önceden öngörülemeyen bir şekilde, boyahanede oluşan hatalar, malzeme tedariğinde yaşanan sıkıntılar veya makine, ekipman bozulması gibi nedenlerden dolayı araçların sıralarında yaşanan değişiklikten kaynaklanmaktadır. Bozulan sıranın tekrardan montaj hattı kısıtlarına uygun bir hale getirilmesi için boyahane ile montaj arasında tampon stok tutulmaktadır. Stok alanı hem araçların montaj kısıtlarına uygun bir şekilde yeniden sıralanması hem de boyahanede oluşan hatalı araçlarının yerine sağlam araçların konulması için kullanılmaktadır. Otomobil firmaları yaygın olarak otomatik depolama ve çekme sistemleri (ASRS) ile birbirine paralel hatlardan oluşan mix-bank tampon stok tiplerini kullanmaktadır. Otomatik depolama ve çekme sistemleri depoladığı herhangi bir aracın montaj hattına beslenmesine olanak sağlarken, mix-bank tipi tampon stok önde bulunan araç hatta beslenmeden arkasındakinin beslenmesinin mümkün olmadığı sistemlerdir. Dolayısıyla otomatik depolama ve çekme sistemlerinden farklı olarak araçların stok alanında nasıl sıralandığı önemlidir. Çalışmamızda mix-bank tipi tampon stok için sunulan hibrit modelin ilk aşamasında, tutulması gereken stok miktarları her model ve renk kombinasyonu için genetik algoritma ile hesaplanmakta; ikinci aşamada ise ilk aşamada belirlenmiş olan stoklar ile boyahanede oluşan hatalar gözlendikten sonra araçların hangi sırada montaja besleneceğine stokastik karma tamsayılı doğrusal model sayesinde karar verilmektedir. Kurulan matematiksel model örneklem ortalaması yaklaşımı ile çözülmüştür. Yapılan nümerik çalışma ile mix-bank sistemlerin yeniden sıralama performansının hat sayısı ve kapasitesine bağlı nasıl değiştiği incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Araç yeniden sıralama problemi, örneklem ortalaması yaklaşımı (saa), genetik algoritma, stokastik programlama 4. Kaotik Ateş Böceği Algoritması ile Mekanik Eniyileme Problemlerinin Çözümü Fehmi Burçin Özsoydan, Dokuz Eylül Üniversitesi, Adil Baykasoğlu Ateş böceği algoritması (ABA), doğadaki ateş böceklerinin harekelerini ve davranışlarını taklit etmeye çalışan, sürü tabanlı meta-sezgisel bir algoritmadır. ABA ilk olarak sürekli eniyileme problemlerinin çözümü için önerilmiştir. Son yıllarda farklı özellikteki diğer problemler üzerinde de algoritmanın etkin olduğunu ortaya koyan çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Mevcut çalışmada, ABA'nın temel ve yazarlar tarafından önerilen güncel bir sürümünün farklı özelliklerde mekanik tasarım eniyileme problemlerine çözüm bulma performansı değerlendirilmiştir. Önerilen sürüm ile ABA'da daha az sayıda mukayese yapılarak daha kısa sürelerde daha etkin sonuçların üretilmesi hedeflenmiştir. Ayrıca, önerilen ABA sürümünde sürü ve arama stratejileri içerisinde çeşitliliğin arttırılması amacıyla tek boyutlu kaotik haritalardan faydalanılmıştır. Deneysel çalışmalardan elde edilen sonuçlara göre, bilimsel yazında rapor edilen en iyi sonuçlardan bazıları iyileştirilmiş, diğerlerinde ise, aynı ya da oldukça yakın sonuçlar elde edilmiştir. Sonuç olarak, önerilen yöntemin mekanik eniyileme problemleri için etkin bir çözüm yaklaşımı olduğu görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Ateş böceği algoritması, kaotik haritalar, mekanik eniyileme problemleri CmD-MM25 Davetli Oturum - Optimizasyon IX Cuma 15:00-16:30, MM25 Küme: Optimizasyon Oturum Başkanı: Hande Yaman (Bilkent Üniversitesi) 1. Tam Kamyon Yükü Gönderici İşbirliğinde Güzergah Planlama ve Maliyet Dağıtımının Eniyilenmesi Nihat Öner, TOBB Üniversitesi, Gültekin Kuyzu Gönderici işbirliğinde taşıyıcı firmalardan taşımacılık hizmeti alan bir grup gönderici firma bir araya gelir; ve taşıyıcı firmalarla grup olarak pazarlık yaparlar. Taşımacılık sektöründeki gönderici ve taşıyıcı firmalar, geleneksel olarak sadece kendi operasyonlarını nasıl daha etkin ve düşük maliyetli yapabileceklerine yoğunlaşmışlardır. Sert rekabet koşulları, kaynak yetersizliği, iklim değişimi, güvenlik sorunları ve yeni kanuni düzenlemeler firmalar üzerindeki baskıyı artırmış; ve geleneksel düşünce kalıplarını zorlayan yeni çözümler aramaya itmiştir. Tam kamyon yükü gönderici işbirliği ağlarında; katılımcıların seçimi, kimin kimle işbirliği yapacağının belirlenmesi, işbirliğinden toplam kazanımın hesaplanması ve edinilecek kazanımların paylaşılması önemli problemler olarak öne çıkmaktadır. Tam kamyon yükü gönderici işbirliğinde kazanımlar maliyetlerin azaltılması şeklinde olduğu için göndericiler en az maliyetli işbirlikli çözüm arayışı içerisindedir. Toplam maliyetin en aza indirilmesinin yanında bu maliyetin işbirliğinde katılan firmalara dağıtılması ile her firmanın tasarruf miktarı ortaya çıkar. Maliyet dağıtımının firmalar tarafından kabul edilebilir olmaması durumunda işbirliğinin dağılma tehlikesi vardır. Bu nedenle kabul edilebilir maliyet dağıtımı hesaplayan bir mekanizmaya ihtiyaç vardır. Literatürdeki çalışmalarda, toplam maliyeti en küçükleyen eniyileme problemi ve en küçük maliyetin dağıtımı birbirini izleyen ardışık aşamalar olarak ele alınmıştır. Bu çalışmada, bugüne kadar ayrışık çalışmalar olarak ele alınan; en düşük maliyetli işbirliği çözümünü hesaplayan eniyileme problemi ve maliyet dağıtımı birleştirilerek; kabul edilebilir maliyet dağıtımına sahip en düşük maliyetli işbirliğini hesaplayan karışık tam sayılı programlama formülasyonu geliştirilmiştir. Bu çalışmada özellikle büyük ölçekli problemlerin çözülmesini hedefleyen sütun türetmeye dayalı gelişmiş eniyileme algoritmaları tasarlanmıştır. Bu çalışmalara ek olarak, dengeli maliyet dağıtımının bulunması üzerine çalışılmıştır. Bu çalışma, TÜBİTAK tarafından 112M227 numaralı proje ile desteklenmiştir. Anahtar Kelimeler: Tam sayılı eniyileme, sütun türetme, maliyet dağıtımı, lojistik, yatay işbirliği 2. Ağaç Türü Çizgelerde Maksimal Eşleme Politopu Mustafa Kemal Tural, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Verilen ağırlıklı bir çizge için, minimum ağırlıklı maksimal eşleme (MAME) problemi, çizgede en az ağırlığa sahip bir maksimal eşleme bulma problemidir. MAME problemi genel olarak NP-hard bir problem olmasına rağmen özel bazı çizge sınıflarında polinom zamanda çözülebilmektedir. Örneğin, ağaç türü çizgelerde bütün kenar ağırlıkların bir olduğu durumda MAME probleminin lineer zamanda çözülebildiği gösterilmiştir. Bu çalışmada, ağaç türü çizgeler için maksimal eşlemelerin insidans vektörlerinin konveks örtüsünün (yani maksimal eşleme politopunun) yakın zamanda önerilen bir tam sayılı programlama formülasyonunun doğrusal programlama gevşetmesi tarafından tanımlanan politopa eşit olduğu minimum karşı örnek yaklaşımı kullanılarak gösterilmiştir. Bunun sonucu olarak MAME probleminin ağaç türü çizgelerde kenar ağırlıkların farklı olduğu durumlarda da polinom zamanda çözülebildiği ortaya konulmuştur. Anahtar Kelimeler: Çizge teorisi, tam sayılı programlama, eşleme, doğrusal programlama 3. Olasılık Dağılımı ve Ortalama Getiri Vektörü Belirsizliğinde Kâr Hedefinin Ortalama Tek Yönlü Altına Düşme Risk Ölçümü Kullanılarak Gürbüz Portföy Seçimi Burak Paç, Bilkent Üniversitesi, Mustafa Pınar Bu çalışmada alt kısmî moment risk ölçümü kullanılarak en iyi portföy seçimi sorunu ele alınmıştır. Pazarda n adet risk içeren yatırım aracı ve bir tane risk içermeyen yatırım aracı bulunduğu varsayılmıştır. Öncelikle ele alınan sorunda, risk içeren yatırım araçlarının getiri ortalaması yöneyinin ve ortak değişinti dizeyinin bilindiği ama getiri yöneyinin olasılık dağılımının bilinmediği durum ele alınmıştır. Bu durumda, olasılık dağılımı belirsizliği bakımından gürbüz portföy seçimi kuralları ortaya konulmuştur. Sonraki adımda ele alınan sorunda, olasılık dağılımındaki belirsizliğe ek olarak risk içeren yatırım araçlarının ortalama getiri yöneyinin de elipsoid biçimli bir küme içinde belirsizlik içerdiği durum ele alınmış, eniyi portföy seçimi kapalı formül şeklinde bulunmuştur. Bulunan sonuçlar, ortalama yöneyi belirsizliği yarıçapı seçimi için bir kriter sunmaktadır. Ayarlanabilir gürbüzlük paradigması kullanılarak tek dönem için çözümü bulunmuş olan sorunların birden çok dönemli yatırımları ele alan uzantıları araştırılmıştır. Bulunan dinamik portföy seçimi çözümleri kapalı formül biçimindedir ve tek dönemlik sorunlar için bulunan portföy seçimi kurallarıyla benzerlik göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Portföy seçimi, elipsoid biçimli belirsizlik kümeleri, alt kısmî momentler, olasılık dağılımı belirsizlikleri yönünden gürbüzlük, ayarlanabilir gürbüzlük, dinamik portföy seçimi 4. Çokyüzlü Talep Belirsizliği Altında P-Ana Dağıtım Üssü Medyan Problemi için Benders Ayrıştırması Hande Yaman, Bilkent Üniversitesi, Merve Meraklı P-Ana Dağıtım Üssü (ADÜ) medyan problemleri bir ağ üzerinde yer alan n talep noktasına en az maliyetle servis sağlayacak p ADÜ’nün yerleştirilmesi ve talep noktalarının ADÜ’lere atanması kararlarını kapsamaktadır. ADÜ yer seçimi kararları genellikle noktalar arasındaki talep hakkında yeterli verinin olmadığı erken aşamalarda verilmektedir. Bu çalışmada, taleplerdeki değişimlere dayanıklı (robust) çözümler üretmek amacıyla, talep değerlerinin çokyüzlü belirsizliğe sahip olduğu durumlarda p-ADÜ medyan problemi incelenmiştir. Dayanıklılık ölçütü olarak en fazla maliyeti enazlama seçilmiştir. Problemin çözümü için Benders ayrıştırması bazlı iki algoritma önerilmiş ve CAB ve AP veri setleri üzerinde test edilmiştir. Anahtar Kelimeler: P-medyan ana dağıtım üssü yer seçimi problemi, talep belirsizliği, Benders ayrıştırması CmD105 Oturum - Üretim Yönetimi IX Cuma 15:00-16:30, IE105 Küme: Üretim Yönetimi Oturum Başkanı: İlkay Saraçoğlu (İstanbul Gelişim Üniversitesi) 1. Satıcı Yönetiminde Stok Sistemlerinde Filo Büyüklüğü Belirleme ve İkmal Planlamanın Entegre Belirlenmesi için Stratejik Bir Model ve Analizi Niousha Karimi, TOBB Üniversitesi, Kadir Ertoğral Bu çalışmamızda Satıcı Yönetiminde Stok (SYS) sistemlerinde stratejik filo büyüklüğü belirleme ve ikmal planlama kararları entegre şekilde ele alınmaktadır. Sistemde tek bir ürün vardır ve bu ürün bir gurup müşteriye satıcı tarafından sağlanmaktadır. SYS olarak adlandırılan ticari uygulamada, müşterilerdeki stoklar tamamen satıcı tarafından yönetilmektedir. Satıcı, müşterilerce belirlenen bazı kısıtlara (örneğin minimum ve maksimum envanter seviyeleri) uymak koşuluyla müşterilere ne zaman ve ne kadar ikmal yapacaklarına kendisi karar verir. Müşteriye ikmallerin önceden belirlenmiş bir set frekanstan birisi veya bir kaçı kullanılarak yapılacağı varsayılmaktadır. Varsayılacak frekanslar, günlük, haftalık, iki haftalık, üç haftalık, dört haftalık olacaktır. Günlük hariç diğer frekanslar hafta içi her gün için ayrı olabilir. Filo farklı tipte araçlardan oluşabilecektir. Verilecek kararlar hangi tip araçtan kaç adet filomuzda bulunmasından ve her bir müşterinin hangi araçla, hangi frekansta veya frekanslarda hizmet alacağının belirlenmesinden oluşur. Göz önüne alınan maliyetler filo bulundurma maliyeti (satınalma, işletme), rotalama maliyeti, müşterileri her bir ziyaretle ilgili sabit sipariş maliyeti ve müşterilerdeki stok maliyetini içerir. Çalışmamızda bu problemin matematiksel programla modeli geliştirilmiş ve farklı karakterdeki problemler üzerinden çözümler analiz edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Satıcı yönetiminde stok, filo büyüklüğü belirleme, ikmal planlama 2. Kısa Ömürlü Ürünlerin Stok Politikalarının İncelenmesi ve Kamçı Etkisi Yönünden Karşılaştırması Ahmet Kara, Erciyes Üniversitesi, İbrahim Doğan Geleneksel ürünlerin stok kontrol yöntemlerinde ürünün yaşı göz önüne alınmaz ve buna göre stok politikaları ve bu politikalara uygun sipariş verme noktaları ve sipariş miktarları kararlaştırılır. Kısa ömürlü ürünlerin stok yönetimi gerçekleştirirken klasik stok kontrol yöntemlerinden farklı olarak ürünün yaşının da göz önüne alınması gerekmektedir. Ürünlerin raf ömrünün açık bir şekilde modellenmesi hem pratik hem de matematiksel olarak uygun stok modellerin oluşturulmasında kompleksliği artıracağından uygulamada pek tercih edilmez. Bu çalışmada hem literatürdeki hem de önereceğimiz farklı sezgisel stok modelleri incelenerek bu modeller karşılaştırılacaktır. Karşılaştırma literatürdeki çalışmalardan farklı olarak sadece stoksuz kalma, israf edilen ürün sayısı, maliyet gibi performans ölçütleri bakımından değil, uygulanabilirliği ve kısa ömürlü ürünlerin tedarik zincirinde oluşan kamçı etkisi (bullwhip effect) yönünden incelenecektir. Anahtar Kelimeler: Kısa ömürlü ürünler, kamçı etkisi, tedarik zinciri yönetimi 3. Otomotiv Sektöründeki Bir Firmanın Stok Yönetim Sistemi için Bir Karar Destek Modeli Zeki Özdemir, Gazi Üniversitesi, Adil Kürşad Sabuncu, Tahsin Çetinyokuş Günümüzde firmalar rekabet şartlarına dayanabilmek ve pazarda yer edinebilmek için müşteri taleplerine en uygun ürünü,en az maliyetle en hızlı biçimde sağlamak zorundadırlar. Bu amaçlarında başarılı olmak için kullandıkları etkili yöntemlerden birisi Stok yönetimidir. İyi bir stok yönetimi ise işletmenin amaçlarına uygun şekilde dengeli stok politikaları izlemektir. Bu çalışma, otomotiv sektöründe Türkiye'nin önde gelen firmalarından birisinin Kocaeli’nde konumlanmış ağır vasıta yedek parça deposunda gerçekleştirilmiştir. Amaç, depoda yaşanan stok envanter sorunlarını çözmek ve verimliliği artırmaktır. Bu sebeple politika belirlemek ve karar alma sürecinde rapor desteği sunmak adına bir Karar Destek Sistemi(KDS) önerisi yapılmıştır. Planlama süreci sonrasında yapılan analiz ile sistemdeki problemler belirlenmiş sonrasında literatür çalışması ile tasarım öncesi bazı alternatif çözüm yöntemleri üzerinde çalışılmıştır. Firma içinde uygun olan çözüm yöntemi ve sistem geliştirmede kullanılacak araçlar belirlendikten sonra tasarım yapılmıştır. Veri kaynağı olarak son 2 yıllık stok hareketleri ele alınmıştır. Yüksek hacme sahip olan bu veri setinde aylık bazda yaklaşık 800 kalem parça için, ortalama 17000 stok hareketi yer almaktadır. Çözüm modulunü; ABC analizi, veri işleme neticesinde elde edilen ölü/hareketsiz stoklar ve stok planlama modelleri kullanan analitik model yapısı oluşturmuştur. Anahtar Kelimeler: Karar destek sistemleri, envanter kontrol yöntemleri, stok politikaları, veri işleme 4. Envanter Yönetim Problemleri Üzerine Literatür Taraması İlkay Saraçoğlu, İstanbul Gelişim Üniversitesi Bu çalışma envanter yönetim problemleri konusunda bugüne kadar yapılmış çalışmaların literatür taramasını sistematik bir şekilde göstermektedir. Envanter yönetim problemleri tedarik zinciri yönetiminde önemli bir rol oynadığından akademik literatürde oldukça geniş bir alana sahiptir. Envanter problemleri talep yapısına, ürün sayısına, bozulabilir ürün olup olmamasına göre pek çok değişkenden etkilenen bir problem tipi olması nedeniyle oldukça kompleks yapıya sahiptirler. Envanter modelleme envanterin aşırı tutulmasıyla oluşacak sermaye maliyeti ile envanterin kısa kalmasıyla oluşacak penaltı maliyetinin dengesini sağlamak için gerekli envanter seviyesine karar veren modeldir. Çelişen hedeflerle birlikte efektif envanter kontrolü rekabette önemli bir avantaj sağlayabilir. Çözümü etkileyen ana faktör talebin yapısıdır: deterministik veya olasılıklı. Gerçek hayatta talep genellikle olasılıklı yapıya sahiptir. Fakat bazı durumlarda daha basit olan deterministik yaklaşım kabul edilerek çözüme gidilebilir. Bir diğer etkili faktör tedarik süresidir. Tedarik süresi siparişin tedarikçiye geçilmesi ile fiziki olarak stoklara girmesi arasında geçen süredir. Bu süre de değişken veya sabit olabilir. Bu faktörlerin yanında modellere bazı kısıt koşullarını da eklemek gerekebilir. En önemli kısıtlardan biri bütçedir. Depolama alanı ile ilgili kısıtlamalar olabilir. Bazı ürünler zamanla bozulabilir. Dolayısıyla, raf ömürleri de önemlidir. Ayrıca tedarikçiler belli adetlerde sipariş verilmesi halinde çeşitli promosyonlar sunabilirler. Tüm bu faktörler envanter modellerinin oluşturulmasında ve nasıl bir politikanın izlenmesi gerektiği konusunda önemli yer tutarlar. Bu çalışmada literatürde en çok kullanılan envanter yönetim politikalarına yer verilmiştir. Bu politikalar için geliştirilmiş modeller tablolar halinde varsayımlarıyla birlikte dikkate alınarak özetlenmiştir. Çalışmamızın amacı mevcut literatürün talep yapısı, tek ürün veya çok ürün, bozulabilir ürün, tedarik süresi, kullanılan yöntem, kullanılan envanter sistemi, ele alınan kısıtlar gibi özellikler açısından kategorize edilmesi, envanter konusunda çalışma yapacak araştırmacılara açık olan araştırma alanları hakkında yardımcı olunmasıdır. Anahtar Kelimeler: Envanter modelleri, literatür taraması, bozulabilir ürünler, (Q, r) envanter modelleri CmD106 Oturum - Çizelgeleme VI Cuma 15:00-16:30, IE106 Küme: Çizelgeleme ve Proje Yönetimi Oturum Başkanı: Menekşe Yılmaz (Uludağ Üniversitesi) 1. Çoklu Etmen Takımları Yaklaşımı ile Makinelerin ve Otomatik Güdümlü Taşıma Araçlarının Dinamik Çizelgelenmesi Melek Demirtaş, Çukurova Üniversitesi, Cenk Şahin Günümüzde işletmelerin rekabet koşulları altında ayakta kalabilmeleri ancak ürünlerini müşteri istekleri doğrultusunda ve zamanında teslim edebilmeleri ile mümkündür. Esnek Üretim Sistemleri, pazardaki esnek olan talebe esnek bir arzla yanıt verebilmek aynı zamanda müşterilere çok çeşitte ürün sunabilme yeteneğine sahip ve işletmenin rekabet gücünü arttırma faaliyetlerinin devamlılığını sağlayacak bir sistem haline gelmiştir. Esnek üretim sistemleri pazarda yarattığı rekabet üstünlüğü ile birlikte, dinamik işleyen süreçten dolayı çözümü zor çizelgeleme problemlerini de beraberinde getirmiştir. Esnek üretim sistemlerinin çizelgelenmesinde son yıllarda öne çıkan tekniklerden birisi de etmen tabanlı sistem tasarımlarıdır. Etmenler, bilgiyi alarak davranışları hakkında karar veren ve bu kararları uygulayabilen ayrıca sistem içerisindeki diğer varlıklar ile etkileşime girebilen özerk ve zeki varlıklardır. Son yıllarda, çoklu etmen sistemleri içerisinde yer alan çoklu etmen takımları yönetimi ise benzer hedefler doğrultusunda işbirliği yapan etmenlerin tanımlanması ile etmenlerin daha koordinasyonlu ve takım olarak çalışmasını sağlayan etmen gruplarını oluşturmayı amaçlamaktadır. Bu çalışmada esnek üretim sistemleri içerisinde yer alan ve dinamik olarak yönetilmesi gereken makine ve taşıma araçlarının çizelgelenmesi için çoklu etmen takımları yönetim tasarımı ele alınmıştır. Bu sistem içerisinde operasyon takımı, makine takımı ve taşıma araçlarının takımı olarak üç farklı grup tanımlanmıştır. Önerilen sistem, operasyon takımları için işlerin tamamlanma süreleri, makine takımları için makinelerin boşta kalma süreleri ve taşıma araçları takımı için boşta kalma ve seyahat sürelerinin en küçükleme hedefleri göz önüne alınarak tasarlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Çoklu etmen takımları, dinamik çizelgeleme, esnek üretim sistemleri 2. Yeniden Çizelgeleme Yöntemi ile Bir Kalıp Fabrikasındaki Pres Hattının Sürekliliğinin Sağlanması Burcu Çağlar Gençosman, Uludağ Üniversitesi, Mehmet Atilla Beğen, Hüseyin Cenk Özmutlu, İmren Öztürk Yılmaz Bu çalışmada, NP-zor sınıfı bir bağımsız paralel makine çizelgeleme problemi ele alınmıştır. Bu problemde, makine elverişlilik ve kaynak kısıtları altında birbirlerinden farklı operasyonları barındıran işler vardır. Bu işler bağımsız paralel makinelerde eş zamanlı olarak işlenebilir. Ayrıca işlerin operasyonları ardışık makinelerde işlenmelidir. Problem ilk olarak karışık tamsayılı matematiksel model ile temsil edilmiş; sonrasında ayrıştırma tekniklerinden yararlanarak mevcut matematiksel model, atama ve sıralama problemi çözümüne yönelik ardışık çalışan iki tamsayılı matematiksel modele dönüştürülmüştür. Bu şekilde elde edilen algoritma ile dakikalar içinde gerçek boyutlu problemlerin optimal çözümlerine ulaşılabilmiştir. Algoritmanın hızından yararlanarak yeniden çizelgeleme yöntemi geliştirilmiş ve makine arızaları durumunda kalan üretim için yeniden çizelgeleme yapılarak uygun olmayan makinelerdeki atamalar güncellenmiştir. Anahtar Kelimeler: Bağımsız paralel makine çizelgeleme, makine elverişlilik ve kaynak kısıtları, karışık tamsayılı programlama, tamsayılı programlama 3. Bir Otomotiv Ana Sanayi Firmasında Parti Büyüklüğü Belirleme ve İşgücü Çizelgeleme Çalışması Menekşe Yılmaz, Uludağ Üniversitesi, Aylin Özay, Özgür Karakaş, Betül Yağmahan, Erdal Emel Bu çalışma kapsamında, otomotiv ana sanayi firmasının gövde montaj biriminde bulunan ana montaj hatları ve alt grup hazırlama süreçlerindeki işgücü çizelgeleme problemi ele alınmıştır. Alt gruplar, parti tipi üretim yapısı ile seri üretime sahip olan ana hatları beslemektedir. Problem; ana ve alt montaj hatlarında her bir çalışanın günlük çalışma süresi dikkate alınarak, belirli bir planlama dönemine ait talebi karşılamak ve ana hattın beslemesini durdurmamak üzere, parti büyüklüğü miktarlarını bulmak, eş zamanlı olarak çalışanların operasyonlar üzerinde çalışmaya başlama zamanlarını ve işyükü miktarını belirlemektir. Bu amaçla işgücü çizelgeleme problemi, zaman pencereli araç rotalama problemi şeklinde ele alınarak, çözümü için bir karışık tamsayılı doğrusal programlama modeli önerilmiştir. Yapılan denemeler sonucunda, önerilen yaklaşımın gerçek hayat verileri için etkin bir planlama ve atama yapabildiği gösterilmiştir. Anahtar Kelimeler: İşgücü çizelgeleme, matematiksel model, parti büyüklüğü, rotalama CmD301 Oturum - Yer Seçimi ve Lojistik VI Cuma 15:00-16:30, IE301 Küme: Yer Seçimi ve Lojistik Oturum Başkanı: Mustafa Avcı (Dokuz Eylül Üniversitesi) 1. Robust Schedule Design for Heterogeneous Fleet in Liner Shipping Service Aysan Shadmand, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Sinan Gürel In liner shipping services, companies have fixed and cyclic schedules. They, announce departure times for each port on the route. However, due to uncertainties in port operations, ships usually wait outside the ports for unloading. In order to catch announced departure times, they usually insert buffer times into the schedules. Bunker cost is a major operation cost for shipping companies. Usually bunker consumption can be expressed as a nonlinear function of sailing speed. For different ship types, bunker consumption functions can be different. In this paper, we consider a liner shipping scheduling problem where port departure times, sailing speeds and buffer times are to be determined to minimize total bunker cost while satisfying a certain overall service level for the system. Different than the similar studies in the literature we consider a heterogeneous fleet. We also propose a new service level measure which assigns different service levels for different ports. We present the cost and service level performance of the model on numerical experiments. Anahtar Kelimeler: Maritime scheduling, liner shipping service, robustness 2. The Two-Echelon Location-Allocation Problem under Demand Uncertainty Arsham Atashi Khoei, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Mohammad Saleh Farham The two-echelon location-allocation problem (2E-LAP) appears in supply chain management and city logistics. In the first echelon, freight is delivered from the city distribution center to a set of open satellite locations. In the second echelon, goods are distributed from open satellites to final customers. The problem involves two sets of decisions: strategic level decisions which cope with the number and location of open satellites, and tactical level decisions about satellite-to-customer allocations. We consider the 2E-LAP under customer demand uncertainty with due date. Due to effect of fluctuation of demands on service times, a penalty cost is considered depending on the amount of time a customer's due date is exceeded. We formulated and solved the problem as a two-stage stochastic program, where in the first stage the strategic level decisions, i.e. the number and location of open satellites, are considered. The second stage deals with tactical level decisions as satellite-to-customer assignments. To reflect real-life situation, we generate a number of instances based on different city patterns. The computational results show the effect of demand uncertainty on total cost over a set of different scenarios. Anahtar Kelimeler: Demand uncertainty, stochastic programming, two-echelon location allocation problem 3. Stokastik Zamana Bağlı Ağlarda Gezici Satıcı Problemleri için Dinamik Rotalama Ali Rıza Güner, Zirve Üniversitesi, Alper Murat, Ratna Babu Chinnam Tam zamanında üretimde hammaddelerin zamanında ulaşmasını desteklemek amacıyla dinamik rotalama yapan bir algoritma geliştirdik. Bir dağıtım aracının gezici satıcı problemlerinde olduğu gibi depodan başlayarak çeşitli hedeflere gittikten sonra depoya geri döndüğünü varsaydık. Ancak, klasik deterministik yaklaşımlardan farklı olarak algoritmamız içinde bulunduğu ağın stokastik ve zamana bağlı olarak trafik yoğunluğundan kaynaklı sıkışıklıklar olduğu durumları da gözönüne almaktadır. Ağ linklerindeki trafik düzeyini 'durum' ve geçişleri de zamana bağlı Markov zinciri ile tanımladık. Aracın konumuna, gün içindeki zamana, mevcut ve tahmin edilen duruma göre dinamik rotalama politikasını oluşturmak için dinamik programlama kullandık. Daha sonra dinamik rotalama politikasının benzetimini yaparak her iki nokta arasındaki yolculuk süresinin dağılımını bulduk. Bulduğumuz bu dağılımları gezici satıcı probleminde uygulayarak araç için en iyi rotayı belirledik. Michigan ITS'den aldığımız trafik verilerini kullanarak Güney Michigan yol ağı üzerinde yaptığımız benzetim sonuçlarına göre uyguladığımız yöntem gayet umut verici sonuçlar vermektedir. Anahtar Kelimeler: Dinamik rotalama, gezici satıcı problemi, akıllı ulaşım sistemleri, stokastik zaman bağlı ağlar 4. Kesikli Dinamik Rıhtım Atama Problemi için Kısıt Programlama Tabanlı bir Çözüm Yaklaşımı Mustafa Avcı, Dokuz Eylül Üniversitesi, Şeyda Topaloğlu Rıhtım atama problemi (RAP), konteyner terminallerinde karşılaşılan önemli problemlerden biridir. RAP temel olarak terminalde yükleme ve boşaltma işlemi yapılacak gemilere ilgili amaç fonksiyonunu dikkate alarak hangi rıhtım alanının hangi zamanda tahsis edileceği kararını içerir. RAP, rıhtım yapısına ve gemilerin limana geliş durumlarına göre farklı türlere ayrılabilir. Bu çalışmada rıhtım alanının kesikli bölgelere ayrıldığı, gemilerin farklı varış zamanlarının olduğu bir RAP türü ele alınmıştır. Bu problem kesikli dinamik rıhtım atama problemi (KDRAP) olarak adlandırılır. KDRAP'nin çözümü için kısıt programlama (KP) tabanlı bir çözüm yaklaşımı geliştirilmiştir. KP, problemdeki karar değişkenleri arasındaki ilişkilerin kısıtlar yoluyla ifade edildiği bir programlama yaklaşımıdır. Geliştirilen çözüm yönteminin etkinliği ve KP modeli için alternatif arama stratejileri rastgele oluşturulmuş problem örnekleri üzerinde test edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Rıhtım atama problemi, kısıt programlama CmD04 Davetli Oturum - Enerji Sektöründe YA Uygulamaları II Cuma 15:00 - 16:30, IE04 Küme: Enerji Yönetiminde YAEM Oturum Başkanı: Alper Günaydın (Deloitte) 1. Türkiye Doğal Gaz Piyasası’nda Tedarik Kontratı Şartlarının Optimizasyonu Caner Fuad Yazıcı, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Sevtap Kestel, Erkan Kalaycı Doğal gaz, dünyadaki temel enerji kaynaklarından biridir. Bununla birlikte, doğal gaz enerji talebinin karşılanmasında önemli bir rol oynamaktadır. Doğal gaz piyasasındaki liberalleşme süreci, doğal gaz dağıtım şirketlerini daha önemli bir hale getirmektedir. Çünkü doğal gaz dağıtım şirketlerinin doğal gazın temininden, talep eden müşteriye ulaşımına kadar aktif rol oynamaya başlaması beklenmektedir. Liberalleşme süreci doğal gaz dağıtım şirketlerine faydalarının yanı sıra yeni riskler getirmiştir. Öyle ki doğal gaz dağıtım şirketlerinin arz, fiyat, talep ve diğer belirsizlikleri göz önünde bulundurarak karar vermeleri gerekmektedir. Bu çalışmada, doğal gaz dağıtım şirketinin esneklik kavramı ve kapasite kısıtlamaları altında ticari olarak en uygun al-ya daöde kontrat miktarları, LNG (sıvılaştırılmış doğal gaz) kontrat miktarları, spot doğal gaz alım miktarları, depo kullanım potansiyeli alternatifleri ve bu değişkenlerin birbirleri ile olan ilişkileri belirlenecektir. Çalışmada veri olarak, İGDAŞ’tan temin edilen İstanbul şehrinin 2010-2014 yılları arasındaki aylık doğal gaz tüketim miktarları kullanılmıştır. İstanbul şehri için MARS programı (Çok Değişkenli Uyarlanabilir Regresyon Eğrileri) yardımıyla geçmiş verilerden yola çıkarak, gelecek 10 yıl için doğal gaz tüketim tahminleri yapılmıştır. Talep tahminleri doğrultusunda hareket edecek bir şirketin doğal gaz boru hatları, depo kapasite miktarı kısıtları ve değişken doğal gaz fiyatları senaryoları altında kurulan model vasıtasıyla ticari olarak en uygun farklı kontrat alım miktarları belirlenmiştir. Bununla birlikte bu çalışmada, doğal gaz dağıtım şirketinin bir doğal gaz ana tedarikçisi gibi hareket ettiği varsayımından hareket edilerek, yasal kısıtlamalara tabi tutulmamıştır. Anahtar Kelimeler: Enerji, doğal gaz dağıtım şirketlerinin optimal kontrat seçimleri, Türkiye doğal gaz piyasası, esneklik 2. Türkiye Elektrik Piyasasında Doğal Gaz Yakıtlı Santraller ve Hidroelektrik Santraller için İşletme Rejimi Optimizasyonu Berker Adıgüzel, Deloitte Türkiye, genç ve şehirleşen nüfusuna paralel artan enerji talebi ve enerji piyasalarında gerçekleşen liberalizasyon ile uzun zamandır yatırımcıların, akademisyenlerin ve analistlerin dikkatlerini üzerinde toplamıştır. Ülke çapında genişleyen ve büyüyen elektrik şebekesiyle birlikte, elektrik talebinin ekonomik kriz dönemleri haricinde artış eğiliminde olduğu gözlenmektedir. Uzun vade elektrik fiyatlarının gelişimi, yatırımcılar için en temel yatırım sinyali olduğundan dolayı, ancak elektrik piyasalarının doğru bir şekilde modellenmesi sonucunda daha öngörülebilir ve doğru kararlar verilebilir. Piyasanın gelişimi, yatırım ortamını kavramaları açısından yatırımcılar için ciddi önem arz etmektedir. Ancak yatırımcılar için en önemli unsurlardan biri ise genel piyasa koşullarının kendi yatırımlarına olan etkilerini gözlemleyebilmeleri ve kâr beklentilerini gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceklerini öngörebilmeleridir. Bu nedenle yatırımcılar kendi projelerinin, teknik özellikleri de dikkate alarak, piyasa dinamiklerine göre performanslarını simüle etmek istemektedirler. Özellikle piyasa fiyatlarındaki volatiliteden faydalanarak gelirlerini maksimize etmek isteyen yüksek verimli doğal gaz kombine çevrim ve rezervuarlı hidroelektrik santrali yatırımcıları için bu simülasyonlar çok önemli hale gelmekte ve gerçekçi gelir akımlarını ortaya koyabilmektedir. Piyasa fiyatlarının karakteristiği göstermektedir ki doğal gaz santralleri yüksek yakıt maliyetleri sebebiyle baz yük santralleri gibi gün boyunca değil, aksine talebin yüksek olduğu pik zamanlarda çalışmaktadırlar. Bu işletme kararlarının verilmesinde optimizasyon yaklaşımı ile santrallerin çalıştırma/durdurma (startup/shutdown) maliyetleri, yük seviyeleri ve verim değerleri, bakım gereksinimleri vb. gibi birçok değişken dikkate alınmalıdır, aksi takdirde ciddi maliyetlerle karşılaşılabilmektedir. Hidroelektrik santrallerin düşük üretim maliyetlerine rağmen, biriktirilen suyun kullanılmasından dolayı ortaya çıkan fırsat maliyeti sebebiyle optimize edilmesi, kaynakların verimli kullanılması ve gelir maksimizasyonu açısından çok önemlidir. Kaskat yapılarında, santrallerin koordinasyonunun sağlanarak lokal optimizasyondan ziyade global optimizasyonun yapılması, ülkemizin kaynaklarının en verimli şekilde kullanılmasını sağlayacaktır. Bu nedenledir ki, işletme rejimi optimizasyonu, etkin kaynak dağılımı sağlaması açısından elektrik piyasalarında uygulanması gereken yöneylem araştırması uygulamalarından biridir. Anahtar Kelimeler: Doğal gaz, hidroelektrik, optimizasyon, işletme rejimi 3. Elektrik Fiyat Tahmin Modellemesinde SDDP Yaklaşımının Uygulaması Mine Yılmaz İlkdoğan, Deloitte Türkiye elektrik piyasası, şehirleşen nüfusa ve ekonomik gelişmelere bağlı olarak dinamik bir yapıya sahiptir. Bu dinamik yapı içerisinde, genel piyasa prensipleri ve piyasanın detayları ile gelecek için beklenen gelişmeler, piyasa oyuncuları için önemli bir rol oynamaktadır. Yatırımcılar kaynak planlamalarını yapabilmek, yatırım stratejilerini belirleyebilmek, değer zincirinde konumlanacakları alanlara karar vermek ve kar beklentilerini öngörebilmek için uzun vade elektrik fiyatlarından doğan yatırım sinyallerini değerlendirmek istemektedirler. Uzun vade fiyat tahminlerinin yapılabilmesi için geleceğin tutarlı senaryolar dâhilinde kurgulanması gerekmektedir. Gelecekte devreye girecek olan yeni arz kaynakları, yakıt fiyatları ve talep gelişimi; uzun vade fiyat tahminleri yapılabilmesi için oluşturulacak senaryoların temel değişkenlerinden yalnızca birkaçıdır. 2014 yılı sonu itibariyle Türkiye’nin toplam kurulu gücünün %34’ünü hidroelektrik kaynaklar oluşturmaktadır ve bu nedenle hidroelektrik kaynakların modellenmesi piyasanın gerçeğe yakın simüle edilebilmesi için çok önemlidir. İşte bu noktada tutarlı senaryoların yanı sıra, Türkiye’nin dinamiklerini yansıtan bir yaklaşımında kullanması büyük önem arz etmektedir. Stochastic Dual Dynamic Programming (SDDP), iletim sisteminin hesaba katıldığı stokastik hidro-termik yük dağıtım modelidir. Model, temel olarak birçok farklı kısıtı dikkate alıp bir hidro-termik elektrik üretim sisteminin en düşük maliyetle işletimini hesaplamaktadır. Model hem üretim planlama hem de fiyat tahmini amaçlı kullanılmaktadır. Modelin ana çalışma prensibi, Türkiye Elektrik Piyasası’nda da olduğu gibi, marjinal santralin piyasa fiyatının belirlenmesidir. SDDP’nin seçkin ve kuvvetli yönlerinden birisi hidrolojik modelleme yeteneğidir. Bu durum, hidro kaynakların toplam kapasitenin önemli bir kısmını oluşturduğu Türkiye gibi ülkelerde büyük önem arz etmektedir. Oldukça karışık ve belirsiz olan uzun vadeli hidrolojinin düzgün bir şekilde modellenebilmesi, istatistiksel piyasa değerlendirme analizleri/çalışmalarının yapılmasına olanak sağlamaktadır. Deloitte, Türkiye elektrik piyasası simülasyonlarını ve uzun vade çalışmalarını SDDP kullanarak yürütmektedir. Üretim şirketlerinin yanı sıra, bankalar, yatırımcılar, sistem işletmecileri (yük tevzi merkezleri) de bu model ve sonuçlarını farklı amaçlarda kullanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Uzun vadeli elektrik fiyat tahmini, stochastic dual dynamic programming 4. Türkiye Elektrik Piyasasında Kısa Vade Talep Tahmini Gereksinimi ve Olası Yaklaşımlar Alper Günaydın, Deloitte, Aslı Kurşuncu Elektrik şebekelerinde arz ve talebinin sürekli dengelenmesi gerekliliği birçok teknik zorluğa neden olurken, Türkiye elektrik piyasasının liberalleşmesi yeni ticari gereksinimleri de beraberinde getirmiştir. Piyasa yapısından bağımsız olarak Sistem İşletmecisi Türkiye elektrik talebini bir gün öncesinden saatlik olarak tahmin etmeli ve sistemi bu doğrultuda işletmek için yükü dengelemelidir. Belirli bir bölgedeki görevli dağıtım şirketleri de bölgelerinde dağıtılacak elektrik enerjisini bir gün önceden tahmin ederek dağıtım şebekesi için gerekli önlemleri almalıdır. Öte yandan tedarik şirketleri ise portföylerinde bulunan tüketicilerin tüketimini tahmin ederek bu doğrultuda minimum maliyetle enerji tedariki gerçekleştirmek isteyecektir. Sistem İşletmecisi ve dağıtım şirketleri için talep tahmini teknik bir zorunluluktur ve amaç dengesizliği minimize etmektir. Tedarik şirketleri içinse talep tahmini ticari bir gereksinimdir ve amaç kar maksimizasyonudur. Piyasa kuralları gereği kar maksimizasyonunun gerçekleştirilmesi ise yine dengesizliğin minimize edilmesine bağlıdır. Dengesizliği minimize edecek şekilde talep tahmininin gerçekleştirilmesi için tahmin kapsamına göre farklı yaklaşımlar benimsenebilir. Türkiye’nin tümü veya belirli bir coğrafi bölge için yapılan tahminlerde tümden gelen yapay sinir ağına dayalı modeller veya SARIMA modelleri uygulama alanı bulmaktadır. Öte yandan belirli bir bölgede yoğunlaşmayan dağıtık portföyler için sayaç bazlı modeller kullanılmakta ve parçadan bütüne giden tahmin yaklaşımları uygulanmaktadır. Uygulanan yöntem ne olursa olsun kısa vadede elektrik talebi en çok hava durumundan etkilenmektedir. Hava durumunun yanı sıra gün ışığı süresi, gün tipleri ve tatil günleri de kısa vade elektrik talebini doğrudan etkilemektedir. Bu ve benzeri parametreleri dikkate alan modeller kullanılarak yüksek hassasiyetle talep tahmini gerçekleştirmek mümkündür. Ayrıca modellerin elektrik piyasasına özgü karakteristikleri de göz önünde bulundurması gerekmektedir. Örneğin, şehirleşmenin yoğun olduğu yerlerde asfalt ve beton ısıyı tuttuğu için yazın soğutma amaçlı elektrik tüketimi daha uzun süre yüksek kalmaktadır ya da sanayi tesislerinin tüketimi hava durumundan bağımsız olarak büyük değişiklikler gösterebilmektedir. Anahtar Kelimeler: Elektrik, talep tahmini, yapay sinir ağı, weather response function, SARIMA CmD300 Davetli Oturum - Hizmet Sektöründe Kalite Fonksiyon Göçerim Uygulamaları Cuma 15:00 - 16:30, IE300 Küme: Kalite Yönetimi Oturum Başkanı: Aysun Kapucugil İkiz (Dokuz Eylül Üniversitesi) 1. İşveren Beklentileri Açısından Öğretim Metodlarının Bulanık Kalite Fonksiyon Göçerimi ile Değerlendirilmesi Burcu Devrim İçtenbaş, Atılım Üniversitesi Son yıllarda Türkiye de üniversite eğitimi alma şansının artması yüksek öğrenimdeki rekabeti giderek arttırmaktadır. Üniversiteler bu yoğun rekabet ortamında ayakta durabilmek ve rekabet avantajını elde etmek için öğrencilerini işveren beklentilerine göre yetiştirmek durumundadır. Üniversite eğitiminin önemli araçlarından öğretim metodlarının etkinliğinin işveren beklentileri açısından değerlendirilmesi önemlidir. Kalite Fonksiyon Göçerimi (KFG), müşteri beklentilerini nihai ürün veya hizmet karakteristiklerine dönüştüren bir metodolojidir. Bulanık Mantık Kalite evinde gereksinim duyulan işveren beklentilerinin bulanık yapısını anlamlandırmak için kullanılmıştır. Bu çalışmanın amacı farklı öğretim metodlarını işveren beklentileri perspektifinden Bulanık KFG kullanarak değerlendirmektir.Bu çalışmada Endüstri mühendisliği derslerinden biri örnek olarak seçilmiş ve Bulanık KFG tekniği kullanılarak , öğretim metodları işveren beklentilerine göre değerlendirilmiştir. İlk önce Endüstri Mühendisliği için işveren beklentileri iş ilanlarından analiz edilmiş daha sonra öğretim metodlarına karar verilmiştir. Öğretim metodları işveren beklentisini karşılamasına göre kalite evinde sıralanmıştır. Çalışmanın sonuçlarına göre, işveren ihtiyaçlarına göre en etkili öğretim metodlarına karar verilmiştir. Bu bilgilerin ışığı altında öğretim elemanları derslerini işveren taleplerine göre en etkili öğretim metodlarını kullanarak tasarlayabilirler ve/veya iyileştirebilirler. Anahtar Kelimeler: Kalite fonksiyon göçerimi, bulanık mantık,öğretim metodları, işveren beklentileri 2. Kalite Fonksiyon Göçeriminin Müfredat Programı Tasarımına Uygulanması Zinnet Karakaş, Pamukkale Üniversitesi, Halil Savaş Günümüzde işletme lisans programları analitik ve stratejik düşünme becerileri gelişmiş ve bu becerileri kullanarak işletmelerle ilgili ilişkileri ve problemleri anlayabilen ve çözüm üretebilen bireyler yetiştirmeyi amaçlayan, genel bir eğitim süreci içeren dört yıllık bir programı kapsamaktadır. Bu, program içerisinde uluslararası olma, çok dilli olma, uygulama ve araştırmaya yönelik olma, niceliğe ve niteliğe yönelik olma, işbirliğine yönelik olma, bağımsız çalışmaya yönelik olma, yeteneğe yönelik olma gibi özellikleri taşıması beklenen müfredat programları ile sağlanmaktadır. Öğrencilerin aldıkları eğitimin kalitesini belirleyen müfredat programları, öğrencilerin iş hayatında kendilerine yer edinip, kendilerini ispatlamalarında büyük önem arz etmektedir. Kalite Fonksiyon Göçerimi (KFG), müşteri isteklerini anlayan ve bu istekleri eldeki kaynaklarla nasıl gerçekleştirebileceğini belirleyen bir yöntemdir. Diğer bir anlatımla KFG müşterinin özelliklerini, isteklerini, ihtiyaç ve beklentilerini anlayarak müşteri ile aynı dilin konuşulmasını sağlamaktadır. Bu çalışmayla, Kalite Fonksiyon Göçerimi kullanılarak bir işletme bölümüne ait müfredat programının değerlendirilerek yeniden tasarlanması amaçlanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Kalite fonksiyon göçerimi (KFG), işletme, müfredat programı 3. Taşımacılık Sektöründe Hizmet Özelliklerinin Kalite Fonksiyon Yayılımı-Kano Model Entegrasyonu ile Belirlenmesi ve Bir Uygulama Çalışması İlker Karadağ, Atatürk Üniversitesi, Elif Kılıç Delice, Gülin Feryal Can Son yıllarda, şehirlerarası yolcu taşımacılığı sağladığı hem ekonomik fayda hem de istihdam açısından ülkemizin en önemli sektörleri arasında yer almaktadır. Hizmet sektöründeki gelişmelerle birlikte, bu sektörde de hizmet anlayışına ilişkin önemli değişimler yaşanmıştır. Özellikle, şehirlerarası yolcu taşımacılığı yapan işletmeler bu değişimden önemli ölçüde etkilenerek, yoğun rekabet ortamında farklılık yaratabilmek için müşteri isteklerine önem vermeye başlamışlardır. Bununla birlikte, rekabetçi pazar koşullarında firmalar için yeni müşteriler elde etmek mevcut müşterileri elde tutmaktan daha maliyetlidir. Bu nedenle, bu sektörde faaliyet gösteren firmaların müşteri isteklerini belirlemeleri ve bu istekler doğrultusunda hizmet özelliklerini geliştirmeleri gerekmektedir. Yapılan bu çalışmada, şehirlerarası otobüs firmaları ile ilgili müşteri isteklerinin belirlenmesi ve bu istekler doğrultusunda firmaların gereken hizmetleri belirleyerek rekabet üstünlüğü sağlamaları için Kalite Fonksiyon Yayılımı (KFY) planlama matrisine Kano Modeli entegre edilmiştir. Bu entegrasyon ile, müşterilerin daha fazla tatmin edilmesi ve hatta müşteri memnuniyetinin ötesinde hizmetler sunarak uzun dönemde müşteri bağlılığının sağlanması hedeflenmektedir. Erzurum ilinde hizmet veren şehirlerarası otobüs firmaları için yapılan uygulamada KFY-Kano Model entegrasyonu ile firmaların hizmet özelliklerinin etkili ve pratik olarak belirlendiği görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Kano model, kalite fonksiyon yayılımı, müşteri istekleri, hizmet sistemleri, taşımacılık 4. Hizmet Sektöründe İyileştirme Önceliklerinin SERVQUAL Temelli Kalite Evi ile Belirlenmesi Ezgi Aktar Demirtaş, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Şeyda Kaya Hizmet kalitesi en genel anlamıyla, hizmetin müşteri beklentileri ile ne kadar örtüştüğünün ölçüsü ya da sunulan hizmetin müşteriyi memnun etme düzeyi olarak tanımlanabilir. Hizmet sektörünün kendine has özellikleri ve müşteri algılamalarının karmaşıklığı nedeniyle hizmet kalitesinin ölçümü zor olmakla birlikte hizmet kalitesinin geliştirilebilmesi için kalite boyutlarının belirlenmesi ve ölçülmesi şarttır. SERVQUAL gibi evrensel modeller, küçük değişiklikler ve uyarlamalar ile her sektöre uygulanabilir ve en temel hizmet kalitesi boyutlarını tanımlar. Yapılan çalışmada ise SERVQUAL temelli bir Kalite Evi yardımıyla öncelikli iyileştirme noktalarının belirlenmesi konusunda hizmet yöneticilerine önerilerde bulunulmuştur. Uygulama konusu olarak bir devlet hastanesinin iki ayrı servisi seçilmiştir. Yataklı sağlık hizmeti alan hastaların algıladığı ve beklediği hizmet kalite düzeyleri servisler temelinde karşılaştırmalı olarak, uyarlanmış SERVQUAL modeli ile analiz edilmiştir. SERVQUAL analizinde kullanılan klasik anket hastane yönetiminin ihtiyaç ve beklentilerine tam olarak cevap verecek nitelikte olmadığından kapsamlı bir anket yardımıyla hizmet kalitesi boyutları yeniden belirlenmiş, ilgili boyutlar için algılanan kalite düzeylerinin demografik özelliklere göre anlamlı farklılıklar gösterip göstermediği de incelenmiştir. İzleyen aşamada ise hasta isteklerine ilişkin önem dereceleri, hastanenin performansı, hastane hedefi, ilerleme oranı, öncelik katsayısı, önem puanı ve yüzde önem puanını içeren sütunlardan oluşan “planlama matrisi” oluşturulmuştur. Planlama matrisindeki bazı değerler SERVQUAL skorlarından türetilerek öncelikli iyileştirme noktaları belirlenmiştir. Çalışma bu yönüyle hizmet sunan işletmelerde özellikle de sağlık sektöründe “SERVQUAL” ve “Kalite Fonksiyon Yayılımı” yaklaşımlarının birlikte uygulanabilirliği konusunda fikir vermekle birlikte uygulamada karşılaşılan güçlükler ve çalışmanın kısıtları da tartışılmıştır. Anahtar Kelimeler: SERVQUAL, kalite evi, sağlık sektörü CmD139 Oturum - Sağlık Sistemlerinde YAEM VII Cuma 15:00-16:30, IE139 Küme: Sağlık Sistemlerinde YAEM Oturum Başkanı: Melike İşbilir (Orta Doğu Teknik Üniversitesi) 1. Üniversite Hastaneleri Sağlık Sistemlerinde Hemşire İstihdamı için Yeni Bir Öneri: HKM (Hemşire Kariyer Modeli) Adem Doğaner, Fırat Üniversitesi Sağlık hizmetleri alanında hemşirelik mesleği önemli ve kritik pozisyona sahiptir. Hastanelerdeki hemşire sayısının yeterli olmadığı durumlarda bir çok sağlık hizmeti aksamakta ve çalışan hemşireler için iş yoğunluğu artmaktadır. Bu çalışmada hemşire eksikliği en çok hissedilen birimlerden olan üniversite hastaneleri için hemşire istihdam modeli geliştirilmiş, geliştirilen model ile hemşirelikte profesyonelleşme ve kariyer imkanları sağlama adına yeni bir öneri getirilmiştir. Çalışmada hemşirelerin mesleklerinde profesyonelleşmesini sağlayarak hemşirelere kariyer geliştirme imkanı sağlayan, kariyeri süresince üniversite hastanelerinde görev yapmayı gerektiren akademik eğitim tabanlı bir model öne sürülmüştür. Modelin ortaya çıkmasında, hemşirelerin mesleklerini icra ettiği süre içerisinde karşılaştığı zorluklar, mesleklerindeki kariyer engelleri, üniversite hastanelerindeki hasta yoğunluğu ve hemşire yetersizliği dikkate alınmıştır. Model algoritma ile geliştirilmiştir. Hemşirelerin hastanelerde yoğun şartlarda çalıştığı ve mesleklerine ilişkin kariyer imkanlarının sınırlı olması nedeni ile farklı mesleklere yönelmek istedikleri gözlemlenmiştir. Hemşirelerin pedagojik formasyon eğitimi alarak öğretmenlik mesleğine yöneldiği veya lisans üstü eğitim alarak akademik personel olma yönünde çaba gösterdikleri görülmektedir. Üniversite hastanesinde hemşire devir hızının yüksek olduğu gözlemlenmektedir. Model, sağlayacağı avantajlar ve işleyiş süreci açısından farklı meslek gruplarına uygulanmakta olan benzer modeller ile kıyaslanarak tartışılmıştır. HKM(Hemşire Kariyer Modeli) hemşirelere akademik kariyer imkanı sağlayarak kariyer sorunlarına önemli bir çözüm sağlayacağı ve akademik kariyerlerini üniversite hastanelerinde çalışarak gerçekleştirmesi üzerine geliştirilmiştir. Modelin uygulanması üzerine üniversite hastanelerindeki hemşire eksikliğine çözüm olacağı, hemşirelere kariyer fırsatı sağlayacağı ve meslekte profesyonelleşme adına büyük katkı sağlayacağı öngörülmektedir. Anahtar Kelimeler: Hemşire kariyer modeli, üniversite hastaneleri 2. İstanbul'da İlçe Bazında Sağlık Hizmetlerinin Etkinliğinin Kümeleme ve Sıralama Analizi ile Değerlendirilmesi Melis Almula Karadayı, Galatasaray Üniversitesi, Ertuğrul Karsak Sağlık bilincinin gelişmesi, yeni sağlık teknolojileri ve sağlık hizmetlerine talebin artması gibi hususların etkisiyle tüm dünyada sağlık harcamalarının artması beklenmektedir. Tüm dünyadaki artış beklentisine paralel olarak, Türkiye’de de sağlık harcamalarının artacağı öngörülmektedir. Bu durum devlet hastanelerinin kaynaklarını daha etkin olarak kullanması ve kamu hizmetlerinin daha nitelikli sunulması konularını da beraberinde getirmektedir. Çalışma kapsamında hem kesin hem de bulanık verilerin bir arada değerlendirilmesine olanak sağlayan veri zarflama analizi tabanlı kümeleme yöntemi uygulanarak İstanbul’un ilçe bazında sağlık hizmetlerinin etkinliğinin değerlendirilmesi yapılmıştır. Çalışma için gerekli olan devlet hastaneleri ile ilgili nicel veriler İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nden alınmış, nitel veriler ise anket çalışması yapılarak elde edilmiştir. Elde edilen sonuçlar ışığında, benzer koşullar altında hizmet veren ilçeler belirlenmiş ve sağlık hizmeti sunma etkinliği bakımından en iyi performans gösteren ilçe tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Kümeleme analizi, performans değerlendirme, sağlık hizmetlerinin etkinliği, sıralama 3. Tıbbi Atık Toplama Araçlarının Atama Problemi: İstanbul İli için Bir Uygulama Ömer Onur Kaya, Yıldız Teknik Üniversitesi, Nihan Çetin Demirel Atık yönetimi, bir ürünün tasarım aşamasından üretimine, tüketiminden geri dönüştürülmesine ve/veya bertarafına kadar her aşamasını kapsayan, atığın kaynağında azaltılmasını ve özelliklerine göre ayrıştırılmasını amaçlayan bir yönetim biçimidir. Gelişmiş ülkelerdeki atık yönetimi uygulamalarının aksine ülkemizde atık yönetimi etkin bir biçimde yapılamamaktadır. Atıklar kendi içlerinde evsel atıklar, endüstriyel atıklar, tıbbi atıklar gibi çeşitli sınıflara ayrılmaktadır. Atık türlerinden biri olan tıbbi atıklar, sağlık kuruluşlarında ortaya çıkan, havada, suda ve toprakta ekolojik dengeyi etkileyebilecek tehlikeli ve zararlı atıklardır. Hem devlet hastanelerinin, hem de özel hastanelerin her geçen gün artan yatak kapasiteleri sebebiyle toplanması gereken tıbbi atık miktarı gittikçe artmaktadır. Tıbbi atıkların toplanmasında, taşınmasında, depolanmasında ve bertaraf edilmesinde özel önlemler alınması gerekmektedir. Bu durum ise mevcut tıbbi atık toplama araçlarının etkin kullanılmasını önemli kılmaktadır. İstaç’ın sahip olduğu 16 tıbbi atık aracı, İstanbul’daki 252 sağlık kuruluşuna hizmet vermekte ve günde 35-40 ton tıbbi atık toplamaktadır. Bu çalışmada, İstanbul ilindeki tıbbi atıkların toplanması için İstaç’a bağlı tıbbi atık toplama araçlarının atama problemi ele alınmıştır ve bir matematiksel model kurularak uygun çözüm aranmıştır. Sonrasında ise sonuçlar analiz edilerek önerilerde bulunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Araç atama problemi, atık yönetimi, tıbbi atık 4. Sağlık Kuruluşu Yer Seçimi Problemi için Genetik Algoritma Melike İşbilir, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Pelin Bayındır, Cem İyigün Bu çalışmada, acil sağlık hizmeti veren tesislerin konumlandırılması problemi ele alınmıştır. Acil müdahele gerektiren bir durumda, hastaların önceden konumlandırılmış sağlık kuruluşlarından herhangi birine gitme olasılığı, tesislere olan mesafelerine bağlıdır. Buna ek olarak, hastaların hayatta kalması, acil durumların ciddiyetini temsil eden olasılıksal bir durumdur ve hastaların tedavi görecekleri tesise olan mesafelerine bağlı bir fonksiyondur. Önceden belirlenmiş sayıdaki tesislerin konumlarını belirlemek amacıyla bir matematiksel model geliştirilmiştir. Çözümünde genetik algoritma kullanılan bu modelin amacı beklenen hayatta kalan hasta sayısını ençoklamaktır. Bu sunumda, geliştirilen çözüm yöntemiyle elde edilen sayısal sonuçlar da paylaşılacaktır. Anahtar Kelimeler: Tesis yeri seçimi modelleri, sağlık hizmetleri, genetik algoritma CmD227 Davetli Oturum - Finansal Modelleme ve Gelir Yönetimi IV Cuma 15:00 - 16:30, IE227 Küme: Finansal Modelleme ve Gelir Yönetimi Oturum Başkanı: Mehmet Gülşen (Başkent Üniversitesi) 1. Hazır Giyim ve Tekstil Sektöründe Gelir Yönetimi ve Dinamik Fiyatlandırma Şule Tosun, Fatih Üniversitesi, Betül Kutlu, Umut Uçar, Ayşegül Zelyurt Hazır giyim ve tekstil sektörü, özellikle Sanayi İnkılabından sonra 21. yüzyıla kadar önemli tüketim alanlarından biri olagelmiştir. Bunun sonucu olarak bu sektördeki üretici sayısının ve talebin çok fazla olmasının yanında tüketicilerin uygun fiyata kaliteli ürün arayışı sonucu üreticiler arası rekabet de oldukça şiddetlidir. Üretim fazlalığı ve talepteki kısıtlar hazır giyim ve tekstil firmalarında gelir yönetimi ve dinamik fiyatlandırmayı önemli hale getirmiştir. Fiyatlandırma ve gelir optimizasyonun amacı, müşteri baz alınarak, tüm ürünler için doğru fiyatı belirlemek ve değişkenlik gösteren pazar şartlarına göre gerektiği durumlarda belirlenen fiyatı güncellemektir. Genel itibariyle fiyatlandırma; amaç doğrultusunda talebin tahmin edilmesi, maliyetlerin hesaplanması, pazarın ve rakip firmaların fiyatlarının analiz edilmesi süreçlerinden oluşan birçok analitik tekniğin kullanıldığı bir sistemdir. Tez çalışmamız Türkiye'nin en büyük hazır giyim perakendelerinden olan bir firmada gerçekleştirilecektir. Belirlenen bir ürün grubu için rassal talep altında dinamik fiyatlandırma çalışması yapılacaktır. Amacımız bu ürün grubu için stok miktarlarını dikkate alarak doğru fiyatlandırma ile maksimum geliri elde etmektir. Stokastik dinamik programlama kullanılarak stoktaki ürün miktarına göre haftalık optimal fiyatlar bulunacaktır. Bulunan sonuçlar firmanın uyguladığı fiyatlar ile karşılaştırılıp, dinamik fiyatlandırmanın etkileri analiz edilecektir. Anahtar Kelimeler: Gelir yönetimi, dinamik fiyatlandırma, stokastik dinamik programlama, hazır giyim ve tekstil 2. Gelir Yönetimi ve Perakende Sektöründe Fiyatlandırma Uygulamaları Pırıl Tekin, Çukurova Üniversitesi, Rızvan Erol Günümüzde işletmeler tarafından optimizasyon çalışmalarının yapılması,ürün talep yapılarının incelenerek bulundukları pazarın sınıflandırılması ve tanımlanan farklı tüketim gruplarına uygun ürünlerin geliştirilerek pazara sunulması çalışmaları gibi birçok değişik politikalar,karlılığın artırılması için birçok kurum tarafından benimsenmektedir.Her şirket farklı tecrübeleri üzerine organizasyonlarını geliştirerek, ürünlerden elde ettikleri karı maksimize etmeye çalışır.Bu bağlamda devreye giren ve gelişen teknolojik koşullar altında en yaratıcı ve verimli sistemlerden biri olarak tanımlanan kavram Gelir Yönetimidir. Gelir Yönetimi; birçok kaynakta doğru ürünün,doğru fiyat ile doğru zamanda doğru müşteriye satılması olarak tanımlanmaktadır. Bir hizmet veya üründen en etkin faydalanmayı sağlamak, özellikle son yıllarda gelişen gelir yönetimi araç ve teknikleriyle daha verimli ve ödüllendirici olmaya başlamıştır.Yaşanan bu olumlu etkinin verdiği çıktı miktarının daha da artırılması için sistemi daha da ileriye götürme çalışmaları, ilgili akademisyenler ve şirket yöneticileri tarafından yürütülmektedir.Gelir Yönetimi kavramı,sektör şartlarına, amaca ve kısıtların durumuna göre farklılık göstermektedir. Perakende sektöründe gelir yönetimi uygulamaları, genellikle ürün/hizmet sayısı fazlalığı nedeniyle oldukça zordur. Bu karmaşıklıkları en aza indirmek, bazı ana yönetim yaklaşımlarıyla mümkün olmaktadır. Perakende sektörü gün geçtikçe büyümekte, bu sektörün artan dinamizmi ile birlikte kurumların müşterilerle olan iletişimi de artmaktadır. Perakendecilik bir diğer bakış açısıyla; son müşterinin sürekli değişen davranış ve taleplerini, değişik yöntemler ile en doğru biçimde anlayıp, ortaya çıkan ihtiyacı en hızlı biçimde karşılayacak teklifin yapılması olarak tanımlanabilir. Yani sektörün en verimli şekilde işleyişinin sürdürülebilmesi için hem rekabet anlayışı ile başa çıkacak bir yönetim anlayışının benimsenmesi, hem de insan psikolojisinin iyi şekilde ortaya konması gerekmektedir. Perakendecilikte fiyat teklifi sunulacak, birçok ürünü bu amaçlar doğrultusunda yakından inceleme imkânı tanıyacak ve sonsuz ihtiyaçlar arasından anlamlı bir bütünü yönetebilme becerisi de sağlayacak sistemlerin yönetimi oldukça karmaşıktır. Bütün bu değerlendirmeler çerçevesinde yapılan bu çalışmada; sektör dinamik yapısı düşünülerek, perakende sektöründe farklı firmaların uyguladığı fiyatlandırma çalışmaları ve gelir yönetimi politikaları ele alınacaktır. Anahtar Kelimeler: Gelir yönetimi, fiyatlandırma, perakende sektörü 3. Doğalgaz Kombine Çevrim Santralı Portföyü İşletme Optimizasyonu Asiye Özge Karahanlı, Başkent Üniversitesi, Mehmet Gülşen, Orhan Dengiz Türkiye’de enerji sektörü, 2001 yılından başlayan serbestleşme hareketleri ve enerji piyasası rekabet çalışmalarının yanı sıra sektörün ve ekonominin gelişmesi, hızlı kentleşme ile artan talep ve getirdiği yatırım gereksinimleri ile önemli ve ilgi çekici bir sektör haline gelmiştir. Bu aşamada özellikle doğal gaz ile elektrik üreten santraller, (Doğalgaz Kombine Çevrim Santrali- DKÇS) kontrollü çalıştırılabilme ve doğalgaz mevcut olan her yere kısa sürede kurulabilme gibi sağladığı avantajlar ile yatırımcıların dikkatini çekmektedir. Bununla birlikte, enerji üretimindeki ana girdi olan doğalgazın maliyetli bir ithal ürün olması, serbest piyasa koşullarında elektriğin satış fiyatının değişken olması ve üreticilerin aynı zamanda bir takım yükümlülükleri yerine getirmeleri gereği elektrik üretim tesisleri işletmesini karmaşık bir yöneylem problemi haline getirmektedir. Bu santrallerin genel işleyişindeki maliyetlerin takip edilerek işletmecinin sahip olduğu, portföyündeki santraller ile ilgili verilecek kararlarda optimizasyon yapılması hem karlılık hem de enerji piyasasındaki fiyat oluşumları için önemli bir etkendir. Bu amaçla, DKÇS için tüm maliyetler ve tahmin edilen piyasa fiyatları düşünerek, bir işletmecinin kontrolünde olan birden fazla DKÇS’nin portföy optimizasyonu modeli kurulmuştur. Oluşturulan bu model sayesinde işletme, mevcut kapasitesini en verimli şekilde kullanırken aynı zamanda elektrik piyasasındaki saatlik değişikliklere analitik metotlara dayanan, daha hızlı ve hazırlıklı bir şekilde tepki verebilecektir. Ayrıca girdi olarak kullandığı doğal gaz fiyatlarında oluşan farklılıklara veya uzun vadeli anlaşma imkânlarına göre en kârlı üretim planlamasını yapabilecek ve piyasadaki değişken koşullara göre en kârlı stratejisini güncel olarak muhafaza edebilecektir. Anahtar Kelimeler: Portföy optimizasyonu, optimizasyon, enerji piyasası, doğalgaz, elektrik santrali 4. EMSR Algoritmasının Başlangıç-Varış Ağlarına Uygulanması Mehmet Gülşen, Başkent Üniversitesi, Barış Keçeci EMSR (Expected Marginal Seat Revenue – Beklenen Marjinal Hasıla) algoritması sınırlı kapasiteli kaynakların kullanılmasını düzenleyen sezgisel bir yaklaşım olup özellikle havayolu ve otel işletmeleri tarafından uzun süredir gerçek hayat uygulamalarında kullanılmaktadır. Algoritmanın basit bir mantığa dayanması, farklı platformlar altında kolayca uygulanmasına izin vermekte; ayrıca firmalar EMSR algoritmasını çoğu zaman kendi ihtiyaçları doğrultusunda düzenlemektedirler. Algoritma, iki sınıflı, statik ve tek kaynaklı kapasite tahsis probleminin, ikişerli seri sınıflar için hesaplanarak çok-sınıflı problem haline dönüştürülmesine dayanmaktadır. Havayolu bağlamında ifade etmek gerekirse, A ve B noktası arasındaki uçuşta n farklı müşteri gurubunun (farklı bilet fiyatları) her birine uçakta ne kadar kaynak (koltuk) ayrılacağının hesaplanmasında kullanılmaktadır. Her bir uçuş diğerlerinden bağımsız ele alındığında EMSR algoritması doğrudan uygulanabilmektedir. Ancak gerçek hayatta yolcular seyahat planlarını başlangıç ve varış noktaları olarak ele almakta ve seyahatlerinde birden fazla kaynağı (iki nokta arasındaki farklı uçuş ayaklarını) kullanma ihtiyacı duymaktadırlar. Benzer şekilde, otel müşterisi açısından giriş ve çıkış süreleri arasındaki konaklama tek bir hizmete karşılık gelmesine rağmen, otel açısında birden fazla kaynağın (gecelik konaklama) tek bir kararla bir müşteriye ayrılması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, ağ optimizasyonu için kaynakların tek tek ve birbirinden bağımsız olarak değil, aynı anda optimizasyonu gerekmektedir. Çalışmamız tek kaynak tabanlı EMSR algoritmasını sezgisel metodlarla çoklu kaynak optimizasyonuna uyumlu hale getirmeyi amaçlamaktadır. Algoritmanın performansı bir ağ üzerinde benzetim metodları kullanılarak incelenmektedir. Anahtar Kelimeler: EMSR algoritması, başlangıç-varış noktaları, ağ problemleri CmD311 Davetli Oturum - YAEM Eğitimi VI Cuma 15:00 - 16:30, IE311 Küme: YAEM Eğitimi Oturum Başkanı: İffet İyigün Meydanlı (Arçelik A.Ş.) 1. Mühendislik Öğreniminden İş Yaşamına Geçiş: Sorunlar ve Çözüm Önerileri Tarık Öğüt, FİGES A.Ş. Türkiye'de Ar-Ge yatırımlarının milli gelire oranının yüzde 1 seviyesine çok yaklaştığı devlet otoriteleri tarafından her vesileyle dile getirilmektedir. Ancak bu oranın, alınacak çeşitli önlemlerle 2023 yılına kadar gelişmiş ülkelerdeki yüzde 3'lük düzeye yükseltilmesi hedeflenmektedir. Ar-Ge faaliyetlerinin özünü ne yazılım, ne bilgisayar, ne de test sistemleri oluşturmaktadır. Ar-Ge çalışmalarının merkezinde, bilimsel çalışma yeteneğine haiz uzman insanlar bulunmaktadır ve Türkiye'nin bu insanlara bugün ve önümüzdeki yıllarda artan oranda ihtiyacı olacaktır. Ülkemizde faaliyet gösteren yaklaşık 200 üniversitenin reyting sıralamasında ilk 10'a girenleri İstanbul ve Ankara illerimizde bulunmaktadır. Bu iki ilimiz dışında bulunan üniversitelerimizin mühendislik öğrencileri arasında en iyi yüzde 10'a giren bir dilimin, çok çalışkan, hırslı ve öğrenmeye çok açık öğrencilerden oluştuğu, gözlem ve deneyimlerle bilinmektedir. Bu öğrenci kitlesinin belirlenip ve özel bir eğitimden geçirilerek sanayi kuruluşlarının Ar-Ge bölümlerine kazandırılmaları için bir pilot proje başlatılmıştır. Bu projenin adımları, üniversite ve sanayi kuruluşlarımıza yansımaları hakkında deneyimler paylaşılacaktır. Anahtar Kelimeler: Mühendislik eğitimi, iş yaşamı 2. Global İş Ortamları ve Akreditasyon İhtiyacı Merih Pasin, Sabancı Üniversitesi Global ekonominin her boyuttaki şirketlerin iş modellerinde önemli bir etkisi olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. Günümüzde rekabetçilik tam anlamıyla küreselleşmiştir. Bu resmin çalışanlar tarafından bakıldığında anlamı iş olanaklarının artık küresel boyutta araştırılmasıdır. Günümüzde profesyonel kişilerin artık sınır içi değil sınırlar arası kariyer planları söz konusudur. Buna, şirketlerin çok ulusluluk, kültürel çeşitliliğe verdikleri önem de eklenince, şirketlerde çeşitli ülkelerden gelmiş çok farklı eğitim sistemlerinde yetişmiş çalışanlara ve dolayısıyla mühendislere rastlanması sıradan bir olay haline gelmiştir. Şirketler bu çok uluslu mühendis kadrosunu kendi organizasyonlarında önceden belirlenmiş yetki ve sorumluluk seviyelerine yerleştirme durumunda kalmaktadırlar. Bunu yaparken de çoğu zaman ellerindeki bilgilerin eksik olması nedeniyle çoğu zaman eğitim ve bilgi seviyeleri aynı mühendisleri farklı seviyelere yerleştirebilmektedirler. Çok uluslu ortamlarda kullanılabilecek bir derecelendirme sisteminin çok iyi işlememesi sonucu; örneğin Türkiye'deki iyi bir üniversiteden mezun olmuş bir mühendis "teknisyen" kadrosuna alınırken, İngiltere'de küçük bir üniversiteden mezun olan bir kişi "yönetici" seviyesinde işe başlayabilmektedir. Bu tür sonuçların oluşmasının sebebi, şirketler tarafından başvurulacak bir ortak değerlendirme sisteminin olmamasının yarattığı bilgi eksikliği, işe başvuran kişinin de bu konuda kendisini bilgilendirebilecek bir kaynak bulamaması ve dolayısıyla doğru olan bir pozisyonda başlayamamasıdır. Bu bildiride bu konuda bir uluslararası harmonizasyona gidilebilmesi için MÜDEK ve benzeri kuruluşların ne gibi bir rol oynayabilecekleri konusu irdelenecektir. Anahtar Kelimeler: Global şirketler akreditasyon 3. Üçüncü ve Dördüncü Kuşak Üniversiteleri ve Akreditasyon Orhan Alankuş, Okan Üniversitesi Değişimin hızı, teknolojik gelişmeler Üniversitelere yeni yükümlülükler getirdi. Artık üniversitelerin girişimci ve inovasyonu destekleyici olması beklenmekte. Topluma ve sanayiye yakın olması, açık inovasyonu desteklemesi üniversiteler için önemli. Üniversiteler odak konularda küresel mükemmeliyet merkezi olmalılar. Üniversitelerin bu yeni rolü, yetiştirdiği öğrencilere kazandırdığı nitelikler açısından da önemli. Diğer yandan üniversiteler eğitimi web teknolojileri ile dünyanın her yerine ulaştırmaya başladılar. Yüz binlerce öğrenciye aynı anda ders vermeye başladılar. Tüm bunlar eğitimin veriliş şeklini değiştirdi. Akreditasyon sistemi bu değişimi, sanayinin ve toplumun üniversitelerden beklentilerini doğru bir şekilde ölçebiliyor mu? Bu bildiride, Washington Accord, ENAEE ve MÜDEK akreditasyon sistemlerindeki ve program çıktılarındaki yenilikler irdelenecek ve bu yeniliklerin üçüncü ve dördüncü kuşak üniversitelerin ve sanayinin gereksinimini nasıl karşıladığı üzerinde görüşler belirtilecektir. Anahtar Kelimeler: Üçüncü kuşak üniversite 4. Sanayi’nin Mühendisten Beklentileri ve MÜDEK Kriterleri İffet İyigün Meydanlı, Arçelik A.Ş. Hızla gelişen teknoloji, özellikle bilgi teknolojilerindeki değişim, son yirmi yılda iş dünyasının gerek büyük ölçekli ve köklü firmaların gerekse KOBİ niteliği taşıyan şirketlerin ve yeni girişimlerin iş yapış biçiminde ve hızında doğrudan etkili olmuştur. Bu değişim, başarılı girişimcilerin ve çalışacak mühendis özelliklerinde de beklentilerin farklılaşmasına yol açmıştır. Bilgiye erişimin kolaylaşması, Dünya üzerindeki bilgi sahibi kişilere ulaşılabiliyor olması; çalışanların sadece mezuniyetlerindeki bilgiler ile işe alınmasının önüne geçmiştir. Bunun yanı sıra, bilgilerini nasıl kullandıkları, bilgiye erişme yollarını bilmeleri, kendilerini nasıl geliştirdikleri, nasıl bir takım oyuncusu oldukları, farklı disiplinlerle ile birlikte çalışabilme gibi diğer yetkinliklerinin daha çok aranmasını tetiklemiştir. Bu bildiride, MÜDEK (Mühendislik Değerlendirme Kurulu) akreditasyon kriterleri ile günümüzde sanayide aranan mühendis profilinin genel özelliklerini karşılaştırarak paralellikleri yakalamaya çalışacağız. Aynı zamanda, ölçüm ve izleme ile sürekli yenilenmeyi kendi içinde sağlaması beklenen mühendislik akreditasyon sürecinin sanayinin beklentilerini karşılayacak mühendis yetiştirme konusunda nasıl bir etkiye sahip olabileceğini de tartışacağız. Anahtar Kelimeler: Mühendislik, eğitim ve akreditasyon CmD103 Davetli Oturum - Stokastik Süreçler IV Cuma 15:00-16:30, IE103 Küme: Stokastik Süreçler Oturum Başkanı: Ebru Angün (Galatasaray Üniversitesi) 1. Kamu ve Özel Sağlık Kurumları Arasında Stratejik Hasta Seçimlerinin Modellenmesi Pelin G. Canbolat, Koç Üniversitesi, Lerzan Örmeci, Saloumeh Sadeghzadeh Bu çalışma bir kamu ve bir özel sağlık kurumundan oluşan stokastik bir sistemi incelemektedir. Kamu kurumunun hastalara ücretsiz, özel kurumun ise ücret karşılığı hizmet verdiği, ve kamu kurumunda ortalama hizmet süresinin özel kuruma göre daha yüksek olduğu varsayılmaktadır. Sisteme Poisson sürecine göre gelen hastalar, her iki kurumun beklenen giderlerini (hizmet ücreti ve ortalama bekleme gideri) karşılaştırarak hangi kuyruğa katılacaklarına karar verirler. Gelen hastaların karar vermeden önce o anda kurumlarda bulunan hasta sayılarını bilip bilmemesi kararlarını etkiler. Bu çalışmada amaç her iki durumda ortaya çıkan Nash dengelerini hesaplamak, karşılaştırmak ve model verilerindeki değişikliklerin bu dengeler üzerindeki etkisini incelemektir. Anahtar Kelimeler: Kuyruklar, oyun kuramı, nash dengesi 2. Stoğa-Üretim Sistemlerinin Kontrolü Önder Bulut, Yaşar Üniversitesi, Özge Büyükdağlı, Sinem Özkan, Özgün Öztürk Bu çalışmada, paralel üretim kanalları ve birden çok müşteri sınıfına sahip kayıp satışlı stoğa-üretim sistemlerinin kontrolü ele alınmaktadır. Müşteri taleplerinın bağımsız Poisson süreçleri uyarınca geldiği ve üretim zamanlarının 2-aşamalı Coxian dağılıma sahip olduğu varsayılmıştır. Bu yapı altında, herhangi bir sistem durumunda, aktif hale getirilecek üretim kanalı sayısı ve müşteri sınıfları için stok tayınlama politikalarının belirlenmesi amaçlanmaktadır. Sistem M/Coxian-2/s stoğa-üretim kuyruk modeli olarak formüle edilmiş olup, s mevcut üretim kanalı sayısını temsil etmektedir. 2-aşamalı Coxian üretim zamanları varsayımı şu şekilde gerekçelendirilebilir: i. ikinci üretim aşaması belirli bir olasılıkla ziyaret edilir ve bu aşama üretim sonrası yeniden işleme operasyonu olarak görülebilir, ii. M/Coxian-2/s modeli M/M/s modelinin direkt olarak genelleştirilmiş halidir, iii. Eğer ki 2 aşamanın da üretim hızları eşit olup birinci üretim aşamasından ikinciye geçiş olasılığının 1 olduğu düşünülecek olursa, sistem birden fazla üretim kanalı içeren ve Erlang üretim zamanlı M/Erlang-2/s modeline dönüşmüş olacaktır. Ele alınan sistem için en iyi üretim ve stok tayınlama politikalarının yapıları karakterize edilmiştir. Ayrıca, yeni üretim ve stok tayınlama politikaları önerilmiş olup performans değerlendirmesi yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Coxian dağılımı, çoklu müşteri sınıfları, paralel üretim kanalları, stoğa-üretim, stok tayınlama 3. Belirsiz Ortamlarda Rıhtım Atama ve Vinç Çizelgeleme Problemlerine Eniyileme Yaklaşımları Deniz Ozdemir, Yaşar Üniversitesi Deniz yolu taşımacılığı, güvenilirlik, taşıma kapasitesi ve maliyet avantajları sebebiyle, en çok tercih edilen taşıma şekli olarak, dünya ticaretinin ithal ve ihraç yüklerinin %80’den fazla bölümüne hizmet vermektedir. Dünya ekonomisi içerisindeki payı çok yüksek olan denizyolu taşımacılığında yer alabilmedeki en önemli kriterler, limanların hizmet, yer ve konteyner elleçleme kapasiteleridir. Bu bağlamda, mevcut kapasitenin etkin kullanımı, limana uygun ekipmanların kullanımı, konteyner yerleştirme alanının planlanması, coğrafi konuma uygun olarak konuşlanma gibi faktörler limanların yönetiminde ön plana çıkmaktadır. İş akışına göre, gelen geminin önce uygun rıhtıma atanması, rıhtımda sabit durumda bulunan vinç veya vinçlerin gemiye atanması ve transferi, hareketli vinçler varsa bunların tahsisi ve konteynerleri liman içerisinde en uygun yere yerleştirecek olan kamyonların atanması, konteynerlerin yerleştirileceği alanların atanması, rıhtım ve terminal kapısındaki sevkiyatların planlanması gerekmektedir. Birbiriyle ilişkili bu kararların en iyi şekilde alınmasının amacı, gemilerin rıhtımlama sürelerini, geminin elleçlenmesi için gereken ekipmanı, müşteri taşıma araçlarının bekleme sürelerini ve sahadaki trafik sıkışıklığını azaltmak ve istifleme sahasından maksimum fayda sağlamaktır. Bu çalışmada rıhtımlara gemi atama ve rıhtımlanan gemilere de vinç atama problemleri aynı anda ele alınarak, rassal gemi geliş zamanları ve vinç elleçleme süreleri altında çözümlenmesi amaçlanmaktadır. iki aşamalı stokastik programlama yöntemi ile modellenen problem rassal yaklaşım yöntemi ile çözülüp model ve çözüm yaklaşımı İzmir Limanı verileri ile test edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Liman operasyonları, rıhtım atama problemi, vinç çizelgeleme problemi 4. Risk Gözeten İki Aşamalı Stokastik Programlama Yöntemiyle Siparişe Göre Üretim Sisteminde Envanter Seviyesi ve Parça Dağıtımının Belirlenmesi Ebru Angün, Galatasaray Üniversitesi Problemde, siparişe göre montaj sistemine göre çalışan bir üretim sistemi göz önüne alınmıştır. Bu sistemde hem yeni ürün üretilmekte hem de finansal kiralamadan geri dönen ürünler yeniden üretimle geri kazanılmaktadır. Finansal kiralamadan dolayı geri dönen ürünlerin geri dönüş zamanı ve adedi belirgin olarak kabul edilmiştir. Ancak geri dönen ürünlerin kaliteleri rastlantısaldır. Bu durumda ürünler geri döndüğünde önce kalite sınıflaması yapılacak, sonra kalite sınıflarına göre şu işlemler yapılacaktır: Birinci kalite ürünler yeniden cilalama için envantere gönderilecektir. Ikinci kalite ürünler bazı parçaları değiştirilerek tekrar satışa sunulacaktır. Üçüncü kalite ürünler parçalarına ayrılacak ve bu parçalar üretimde kullanılacaktır. Dördüncü kalite ürünlerse hurdaya çıkarılmaktadır. Müşterilerin yeni ürün ve geri kazanılan ürün arasında fark göz etmediği varsayılmıştır ve her ürün için tek bir rastlantısal talep akımı varsayılmıştır. Bu problem iki aşamalı bir stokastik programlama problemi olarak modellenmiştir. Birinci aşama kararları her parça envanter seviyesidir ve bu seviye her parça için birbirinden bağımsız olarak belirlenmektedir. Ikinci aşama kararları talebin ne kadarının yeniden üretilmiş ve ne kadarının da yeni üründen karşılanacağını belirlemektir. Amaç iki aşamada toplam maliyeti en küçüklemektir. En küçükleme aşamasında risk faktörleri de göz önüne alınacaktır. Anahtar Kelimeler: Yeniden üretim, simülasyon, stokastik programlama, risk ölçütleri CmE104 Oturum - İmalat Sistemleri Cuma 16:45 - 18:15, IE104 Küme: Modern İmalat Sistemleri Oturum Başkanı: Sena Kır (Sakarya Üniversitesi) 1. Atölye Tipi Üretimden Hücresel Üretime Geçiş: Otomotiv Sektöründe Uygulama Hande Yerlikaya, Sakarya Üniversitesi, Furkan Yener, Melike Girgin, Nesibe Kaya, Harun Reşit Yazgan Bu çalışmada, otomotiv sektöründe hizmet veren bir işletmenin geleneksel üretimden hücresel üretime geçiş süreci incelenmiştir. Öncelikli olarak mevcut durum analizi yapılarak, balık kılçığı, pareto analizi ve ağaç diyagramı metotları ile problemler belirlenmiştir. İkinci aşamada ise, atölye tipi yerleşimden hücresel yerleşime uygun yeni bir yerleşim modeli geliştirilmiştir. Alternatif modellerin değerlendirilmesi maksadıyla, üretim miktarı, süreç içi stok, makine ve işçi verimliliklerini dikkate alınan performans kriterleri belirlenmiştir. Geliştirilen modellerin sonuçları benzetim yöntemi ile test edilerek sonuçlar istatistiksel olarak değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Benzetim, grup teknolojisi, hücresel imalat 2. Hücresel İmalat Sistemlerinde Hücre Tasarımı için Hedef Programlama Yaklaşımı Hakan Altunay, Fırat Üniversitesi, Kezban Bulut İşletmeler, günümüz rekabet koşullarında ayakta kalabilmek için belirli bir zaman kısıtı altında ve belirlenen bir kalite seviyesinde; talep edilen miktarda ürünü, mümkün olan en az maliyetle müşterilerine ulaştırma mecburiyeti içerisindedirler. Bu gereksinimler de mevcut üretim sistemlerinin gözden geçirilerek, aksayan noktalarda yeni üretim tekniklerinin uygulanması gerekliliğini kaçınılmaz hale getirmektedir. Hücresel imalat tasarımı ise bu hedefler doğrultusunda işletmeleri sonuca götürecek, istenilen miktardaki ürünün en kısa sürede ve en düşük maliyetle üretilmesini amaçlayan bir üretim teknolojisidir. Bu çalışmada da makine ve yedek parça üretimi yapan bir işletmenin mevcut üretim hattının hücresel bir yapıya dönüştürülmesi için hücreler arası taşıma ve ürün çeşitliliğine bağlı ölçütleri hedef alan bir çok amaçlı matematiksel programlama modeli geliştirilmiştir. Elde edilen sonuç ve bulgulardan yola çıkılarak, tasarlanan hücresel imalat sistemi ve mevcut üretim sisteminin karşılaştırılmalı analizi yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Hücresel imalat sistemleri, hücre oluşturma problemi, hedef programlama, yöneylem araştırması 3. Line Balancing in Single Gripper Robotic Cells Vahid Eghbal Akhlaghi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Hakan Gültekin, Betül Çoban In robotic cell scheduling literature the number of studies considering both the balancing of the line and the sequencing of the robot moves at the same time is very limited. In this paper, we fill this significant gap through considering a flowshop environment in which a single gripper robot is used and identical parts are produced. The transportation of the parts between the machines besides the loading/unloading of the machines are performed by the robot. Each part has a number of operations to be assigned to the machines and these operations have precedence relations. We try to determine the robot move sequence along with the job assignment in order to minimize the cycle time as well as the number of machines. We consider the cyclic scheduling of the robot moves in which the robot follows the same set of activities indefinitely. A cycle in which one part is produced is called a 1-unit cycle. For the objective of minimizing the number of machines we prove that, the optimal robot move cycle is always the same. We develop mathematical models and propose solution procedures and perform experimental analysis on these procedures. Anahtar Kelimeler: Assembly line balancing, mathematical programming, robotic cells, scheduling 4. Hat Dengeleme Probleminin Çözümü için Yeni Bir Yaklaşım Sena Kır, Sakarya Üniversitesi, Fulya Yıldız, Furkan Yener, Harun Reşit Yazgan, Serap Ercan Cömert Bu çalışmada, otomotiv sektöründe üretim yapan bir fabrikanın hat dengeleme problemi ele alınmıştır. Öncelikli olarak mevcut sistemin analizi yapılmış, parçaların birleştirilip nihai ürüne dönüştürüldüğü birbirine bağlı üç ayrı üretim hattı üzerindeki işlem adımlarının öncelikleri ve iş akışlarından yola çıkarak mevcut istasyonlar belirlenmiştir. Sonrasında ise hat dengeleme problemi, farklı öncelikler ve algoritmalar altında çözülerek alternatif hat dengeleme senaryoları geliştirilmiştir. Geliştirilen senaryolar benzetim tekniği ile modellenmiş ve sistem verileri elde edilmiştir. Alternatif hat dengeleme senaryoları, sistem performans kriterleri dikkate alınarak aksiyomatik tasarım tekniği ile değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Hat dengeleme problemi, benzetim tekniği, aksiyomatik tasarım tekniği CmE102 Oturum - Optimizasyon X Cuma 16:45-18:15, IE102 Küme: Optimizasyon Oturum Başkanı: İlker Küçükoğlu (Uludağ Üniversitesi) 1. Bir Boyutlu Kesme ve Stok Problemlerinde Firenin ve Örüntü Çeşidi Sayısının En Küçüklenmesi için İki Ayrı Tamsayılı Hedef Programlama Modeli Önerisi Şafak Kurt, THK Üniversitesi Günümüzde metal, kağıt, ahşap, plastik, cam, tekstil ve deri gibi birçok alanında faaliyet gösteren işletmeler, faaliyetlerini yürütürken, literatürde kesme ve yükleme problemleri (cutting and packing problems) olarak adlandırılan sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Bu çalışmada ele alınan bir boyutlu kesme ve stok problemi, literatürde kesme ve stok problemleri (cutting and stock problems) olarak adlandırılmakta olup kesme ve yükleme problemlerinin bir parçası olarak bilinmektedir. Bu problemlerde amaç, kesme kaybından doğacak fireyi minimum yapmak, optimal çözümde kullanılan örüntü çeşidi sayısını azaltmak (pattern minimization) ve ihtiyaç duyulan küçük boy parçalardan tam talep miktarı kadar kesmeyi sağlayacak en iyi kesim planını belirlemektir. Bu problemlerin çözümü için literatürde birçok sezgisel ve meta sezgisel teknik ile sütun oluşturma yöntemi, doğrusal ve tamsayılı programlama modellerinin kullanıldığı görülmektedir. Bu çalışmada ise çözüm için tamsayılı bir hedef programlama modeli önerilmiştir. Söz konusu problemlerin çözümü için hedef programlama modelinin ilk kez kullanılması bu çalışmanın önemli bir ayırt edici özelliğidir. Çalışmanın uygulaması, profil kesme faaliyetlerinde firenin ve ayar sürelerinin minimum yapılması amacıyla metal sanayinde otobüs şasisi üreten bir işletmede yürütülmüştür. En iyi kesim planlarının oluşturulmasında önerilen tamsayılı hedef programlama modelinin kullanımıyla fire oranlarının ortalama %7,5’den %0,0821 gibi çok daha küçük seviyelere çekilmesi sağlanmıştır. Bu çalışmada geliştirilen tamsayılı hedef programlama modelinin başka çözüm araçları ile karşılaştırılması amacıyla, M.Asce ve diğ. (2007) araştırmasındaki örnek problemler çözülmüş ve önerilen tamsayılı hedef programlama modelinin firenin en küçüklenmesinde daha iyi başarım gösterdiği görülmüştür. Ayrıca, hedef programlama modeline 0-1 değişkenlerinin ilave edilmesi ile örüntü çeşidi sayısını azaltma modeli elde edilmiştir. Bu model, optimal kesme planlarında örüntü çeşidi sayısının azaltılmasını mümkün kılarak, ayar sürelerinin kısaltılmasını ve dolayısıyla operasyonel maliyetlerin düşürülmesini sağlamıştır. Sonuç olarak kesme problemlerinin optimal şekilde çözümü çalışmaları ile sadece fire oranlarının ve ayar sürelerinin azaltılarak nihai ürün maliyetinin iyileştirilmesinin sağlanmadığı, aynı zamanda gerçekleştirilen tasarrufların ülke ekonomisine önemli katkıları olduğu bilinci ile müteakip araştırmaların yürütülmesi gerekliliğine inanılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Bir boyutlu kesme ve stok problemleri, fire, örüntü çeşidi sayısının azaltılması, tamsayılı hedef programlama 2. Devlet Kurumlarının Modernizasyonu Sürecinde Bakım Maliyetlerinin Optimizasyonu Ömer Bıyıklı, Kara Harp Okulu, Mehmet İvgin, Ergün Gül Günümüz dünyasında teknolojinin de gelişimiyle değişim başdöndürücü bir nitelik kazanmıştır. Bu değişimden nasibini almayan neredeyse hiçbir alan kalmamıştır. Devlet kurumları da imkanı ölçüsünde bu değişimi yakalamaya çalışmaktadır. Bu değişim (yenilenme, modernize olma) bazen çok maliyetli olmakta ve değişimler uzun zamana yayılmaktadır. Şüphesiz bu değişim içerisinde en büyük pay savunmaya harcanmaktadır. Savunmada kullanılan silahların/araçların modernizasyonu büyük bir titizlikle yürütülmektedir. Aksi takdirde toptan bir değişim savunma açıklarını da beraberinde getirebilecektir ki üretim kapasiteleri itibariyle de toptan bir değişimin olması çok mümkün değildir. Harp araç ve gereçlerinin alımı yüksek maliyetli olduğu kadar bunların işletme ve bakımlarının da maliyetleri yüksektir. Her ne kadar bugün ülke olarak yerli harp araç gereçlerini seri üretim aşamasına getirmişsek de envanterde hala dış kaynak harp araç ve gereçleri bulunmaktadır. Bu araçlar yenileri geldikten sonra envanterden çıkacaktır. Bu araçların birden envanterden çıkarılması yerine kademeli bir geçişin sağlayacağı faydalar Teknoloji yönetimi çerçevesinde irdelenecektir. Anahtar Kelimeler: Modernizasyon, verimlilik, bakım giderleri, optimizasyon 3. Lokal Enerji Üretim İstasyonları için Optimal Yer Seçimi Uygulaması Yeşim Ok, Gazi Üniversitesi, Mehmet Atak Bu çalışmada, birden fazla enerjinin tek kaynaktan üretildiği ko/trijenerasyon sistemlerinden oluşan lokal enerji üretim istasyonlarının, talep noktalarına ait mevcut elektrik, ısı ve soğutma taleplerini karşılayacak şekilde optimal yerlerinin belirlendiği bir ağ tasarımı, bir örnek üzerinde gösterilmiştir. Çalışmada ağ tasarım yöntemi olarak, iki ayrı yöntemin birleştirildiği, Maksimum Kapsama Mesafeli Kapasitelendirilmiş Sabit Maliyetli Tesis Yer Seçim modeli kullanılırken ayrıca termal ve elektrik iletim kayıpları da dikkate alınmıştır. Bu iletim kayıpları, her i talep noktası ile j aday tesis noktası arasındaki dij uzaklığına bağlı olarak her kilometre için belirlenen yüzde oranında mevcut kapasiteden azalış olarak değil de ilgili enerji miktarının talebinde artış olarak modelin kapasite kısıtına eklenmiş ve ilgili atamalar bu şekilde yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Ağ tasarımı, kojenerasyon, trijenerasyon, lokal enerji üretimi, optimizasyon 4. Çapraz Sevkiyat Merkezlerinde Araç-Kapı Atama Problemi için Geliştirilmiş Parçacık Sürü Optimizasyonu Algoritması İlker Küçükoğlu, Uludağ Üniversitesi, Nursel Öztürk Küreselleşme kavramının ortaya çıkmasıyla beraber önemi hızla artan ve günümüzde işletmelere rekabet avantajı sağlayabilecek en etkili faktörlerden biri, tedarik zinciri sisteminin yönetimi olmuştur. Bu nedenle işletmelerin toplam maliyetleri üzerinde önemli bir payı olan dağıtım planlamaları için çeşitli metotlar geliştirilmektedir. Bu metotlardan birisi olan ve yalın lojistik kavramı neticesinde ortaya çıkan çapraz sevkiyat sistemi, malzeme akışının etkinliğinin arttırılması için birçok işletme tarafından ilgi duyulan bir uygulama haline gelmiştir. Çapraz sevkiyat sisteminin altında yatan ana prensip, tedarikçilerden gelen ürünlerin çapraz sevkiyat alanlarında sıfır stok ile doğrudan veya 24 saatten az bekletilecek şekilde stoklanarak müşterilere taşınmasını sağlamaktır. Bu da işletmelere geleneksel dağıtım stratejisine kıyasla; toplam taşıma maliyetlerinde azalma, daha az ve daha sık aralıklarla ürün teslimat imkanı, ürün akış hızında artış, stok seviyelerinde azalma, dağıtım kapasitelerinde artış ve daha fazla müşteri memnuniyeti gibi avantajlar sağlamaktadır. Yapılan çalışmada, çapraz sevkiyat merkezi alanlarında operasyonel işlemlerin daha etkin bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için çapraz sevkiyatta araç-kapı atama problemi dikkate alınmıştır. Problemde, çapraz sevkiyat merkezlerine gelen ve giden araçların hangi kapılara atanacağı belirlenmektedir. Amaç, giriş kapılarından çıkış kapılarına olan toplam taşıma maliyetlerini en aza indirmektir. Operasyonel kararların daha gerçekçi belirlenebilmesi için problemde ayrıca, çapraz sevkiyat merkezi alanlarında ürünlerin iki boyutlu yerleşim planları da göz önüne alınmıştır. Çalışmada, problemin çözümü için kesikli bir yapıya sahip parçacık sürü optimizasyonu algoritması geliştirilmiştir. Geliştirilen algoritmada araç-kapı atamalarını temsil edecek öncelik sırasına sahip bir kodlama sistemi kullanılmıştır. Parçacık sürüsü optimizasyonuna ait hız vektörü ve yeni konum belirleme prosedürleri, permütasyon yapıya sahip kodlama sisteminin korunumunu sağlayacak şekilde algoritmaya adapte edilmiştir. Geliştirilen algoritmanın performansı, rassal olarak üretilmiş örnek setleri üzerinde test edilmiştir. Yapılan sayısal uygulamalar sonucunda geliştirilen algoritmanın kabul edilebilir işlem süreleri içinde etkili sonuçlar ürettiği tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Çapraz sevkiyat, araç-kapı atama, parçacık sürü optimizasyonu CmE-MM25 Oturum - Optimizasyon XI Cuma 16:45-18:15, MM25 Küme: Optimizasyon Oturum Başkanı: Burcu Kubur (Dokuz Eylül Üniversitesi) 1. Tek Üretici Çoklu Bayi Olan Bir Sistemde Taşıma Planlanması Mehmet Serkan Tokgöz, TOBB Üniversitesi, Kadir Ertoğral Bu çalışmada birden fazla bölgede coğrafi olarak dağılmış bulunan bayiler yada müşterilere ulaştırılacak ürünlerin taşıma planlaması ele alınmaktadır. Üretici ürünlerin dağıtımını lojistik firmalarına yaptırmaktadır. Dağıtımda ya firmalardan kamyon kiralanmakta veya parsiyel taşıma şeklinde ürünler müşterilere parsiyel kargo taşıyıcı firmalar kanalıyla ulaştırılmaktadır. Müşterilerin farklı ürünlere olan talepleri belirli bir planlama periyodu boyunca bilinmektedir. Müşterilere talepleri, talep edilen periyoda kadar taşınmak zorundadır. Müşteriler belirli bölgelere ayrılmışlardır. Ürünlerin taşındığı kamyonların tiplerine göre kapasiteleri vardır ve bu kapasiteler bilinmektedir. Taşıma planlaması yapılırken bir kamyon tarafından ziyaret edilen müşteri başına maliyet, aracın kullanılmasına ve gittiği bölgeye bağlı sabit maliyet ve parsiyel taşıma maliyeti olarak taşınan ürünlerin toplam maliyeti hesaplanmaktadır. Herhangi bir bölgeye ulaşım maliyeti o bölgenin merkeze uzaklığına göre değişmektedir. Çalışılan problem, bölge bazlı ve mesafe bazlı maliyet yapısı olmak üzere iki durumda incelenmektedir. Bir gerçek Hatay probleminden yola çıkarak oluşturulan bu problem için literatürdeki sabitle ve optimize et (fix and optimize) sezgisel metodu kullanılmıştır. Sezgisel metodun matematiksel modele göre performansı değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Taşıma planlama, matematiksel modelleme, sezgisel metot. 2. Çekme Miktarlarının Minimizasyonunu Sağlayacak Plastik Enjeksiyon Parametrelerinin Taguchi Metodu ve Yapay Sinir Ağları Yöntemiyle Belirlenmesi Şeyma Mercan, Balıkesir Üniversitesi, Kadriye Ergün, Ümit Yalçın, Hakan Akçay Taguchi metodu, ürün kalitesini ve performansını tasarım aşamasında mümkün olan en az deney ile geliştirmek için kullanılan bir deney tasarımı yöntemidir. Bu çalışmada, bir plastik enjeksiyon işletmesinin ürettiği belirli bir üründeki çekme miktarı uygunsuzluğu problemi ele alınmıştır. Öncelikle çekme miktarını etkileyen faktörlerin tespit edilmesi için balık kılçığı analizi yapılmıştır. Elde edilen faktörlerin etki derecelerini saptamak ve minimum çekme miktarını verecek faktör değerleri kombinasyonunu belirlemek amacıyla Taguchi Metodundan yararlanılmıştır. Bu amaçla Taguchi L18 ortogonal dizisinden yararlanılarak kontrol edilebilen değişkenler için 18 deneyden oluşan bir deney tasarlanmış ve deneyler gerçekleştirilmiştir. Taguchi metoduyla oluşturulan 18 deney ileri beslemeli geri yayılımlı yapay sinir ağı eğiminde kullanılmış, minimum çekme değerlerini veren kombinasyon 3645 deneyden oluşan tüm alternatifler sorgulanarak elde edilmeye çalışılmıştır. Bulunan sonuçlar karşılaştırılarak ulaşılan değerlerin doğruluğu test edilmiştir. Son olarak Taguchi metodu ve yapay sinir ağının performans kıyaslaması yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Deney tasarımı, taguchi metodu, yapay sinir ağları 3. Termik Santralda Kondenser Suyu Saflaştırma Tesisinde Reçine Rejenerasyonu Sırasında Kimyasal Tüketimin Optimizasyonu Hakan Anıl, İçdaş A.Ş. , Ünal Kartal, Emrah Uğurlu, Ferdi Bayin Termik santral, kondenser suyu saflaştırma tesisinde, kimyasal tüketimini optimize etmek amacıyla, hidroklorik asit ve sodyum hidroksit kullanımını azaltacak deneysel çalışmaların başlatılması ve sonuç olarak kullanılan miktarın düşürülmesi amaçlanmıştır. Kimyasal tüketim yaklaşık %50 azaltılmış olup çevresel etkiler minimuma indirilmiştir. Ayrıca yaptığımız optimizasyon çalışmasında, rejenerasyonda kullanılan asit ve kostikten kaynaklanan atık miktarının kontrol altında tutulmasını sağlanmaktadır. Rejenerasyon işleminde, kondenser sisteminin çalışması sırasında kullanılan asit ve kostik miktarlarının işletme veriminde değişiklik olmaksızın düşürülerek çevresel şartlar, çalışan sağlığı ve kullanılan kimyasal malzeme maliyetinin kriterleri baz alınarak proje geliştirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Çevresel etki, kimyasal tüketim,maliyet, optimizasyon, rejenarasyon, verimlilik 4. Mermer Endüstrisinde Karşılaşılan Programlama Yaklaşımı ile Çözümlenmesi Stok Kesme Probleminin Matematiksel Burcu Kubur, Dokuz Eylül Üniversitesi, Adil Baykasoğlu, Gökhan Seymen, Rabia Konak Dünya nüfusunun hızla artışına paralel olarak kısıtlı hammadde talebinin artmasıyla, tükenebilir doğal kaynakların daha verimli biçimde kullanılabilirliğinin önemi her geçen gün artmaktadır. Üretim sürecinin doğasına bağlı olarak mermer endüstrilerinde yüksek miktarlarda fire oluşmaktadır. Bu durumda, uygun kesim planlarının belirlenmesi yoluyla kontrol edilebilir fire miktarının en aza indirilmesi önemli bir problem olarak ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada, tek boyutlu, çoklu stok büyüklüklerinin katrak makinasında kesim problemi ele alınmıştır. İşletmede farklı kalite, tip ve boylarda tedarik edilen mermer blokları bulunmaktadır. Bu blokların hangi kesim planları ile kesilmesi gerektiği ve katrak makinesinin kullanılabilir alanını etkin bir şekilde kullanımı için blokların seçimi tamsayılı doğrusal programlama modeli ile belirlenmiştir. Model ile tüm ürünlerin taleplerinin minimum fire ile istenilen kalitede karşılanması için hangi blokların seçileceği ve hangi bloklardan hangi tip taleplerin karşılanacağı belirlenmiştir; ayrıca makinenin kapasitesinin daha verimli kullanılması ve blokların toplam kesim süresinin azaltılması sağlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Kesme problemleri, mermer endüstrisi, tamsayılı doğrusal programlama CmE105 Davetli Oturum - Perakende Satış Yönetimi Cuma 16:45 - 18:15, IE105 Küme: Üretim Yönetimi Oturum Başkanı: Alper Şen (Bilkent Üniversitesi) 1. Kısa Yaşam Döngülü Perakende Ürünleri için Talep Planlaması Beycan Kahraman, Solvoyo Kısa yaşam döngüleri olan (2 haftadan 6 aya kadar satışı başlayıp biten) perakende ürünleri için klasik talep planlama algoritmaları gerekli tahmin doğrulunu yakalayamadığı gibi, yanıltıcı sonuçlar çıkarabiliyor. Bu sunumda kısa yaşam döngülü perakende ürünlerinin talep planlaması için uygun yepyeni bir analitik yaklaşımı anlatacağız: (a) Yaşam döngü eğrisini geçmiş satış verileri ve 4 parametre ile tahmin etme (b) Mağazalara ilk alokasyon miktarının optimizasyonu (First Allocation), (2) Sonraki beslemelerin (Replenishment) zamanlaması ve miktarı, (3) Yaşam döngüsü boyunca planlanan ve gerçekleşen arasındaki olası satış farkını kapatmak için gerekli promosyon tipi, indirim miktarı ve zamanlamasının tahmini. Anahtar Kelimeler: Perakende sistemleri, talep planlama, ihtiyaç planlama 2. Perakende Sektöründe Kombine Taşımacılık Eda Yücel, Solvoyo Dünyada büyük ölçekli perakende şirketleri sipariş verdikleri malların tedarikçiden nakliyesini kendileri yapmaya başladılar. Bunun avantajı tedarikçinin yarattığı temin tarihi değişkenliğini (lead-time variability) en aza indirmek ve böylece dağıtım-satış ağlarında daha az stok ile hedefledikleri mağaza bulunabilirlik seviyesinde çalışabilmek. Bu tür bir uygulamada yalnız nakliye masrafını değil, toplam masrafı minimize eden bir yaklaşım gerekiyor. Bu sunumda bir vaka analizimizi anlatacağız: 3000'e yakın mağazayı 750 tedarikçiden 18 aktarma merkezi ile besleyen ve yılda 70 milyar dolardan fazla cirosu olan bir ABD perakende firmasına kurduğumuz, nakliye, stok masrafları, elleşleme masrafları ve mağaza bulunabilirlik arasında denge kurmaya çalışan büyük ölçekli Mixed Integer Linear Program ile bizim çözümümüz. Sonuçlar uygulandıktan sonra toplam ölçülmüş ve teyid edilmiş tasarruf 100 Milyon doları geçmiştir. Anahtar Kelimeler: Perakende sistemleri, taşımacılık 3. Taleplerdeki Belirsizlik Envanter Dönüş Hızını Nasıl Etkiler?: Amerika Birleşik Devletleri Perakende Sektörü Analizi Gülşah Hançerlioğulları, Bilgi Üniversitesi, Alper Şen, Esra Ağca Aktunç Bu çalışmada ampirik modeller geliştirerek, çeşitli finansal ölçütlerin envanter dönüş hızı performansına olan etkisi regresyon analizi kullanılarak incelenmiştir. Brüt kâr oranı, sermaye büyüklüğü, satışlardaki değişkenliğe ek olarak taleplerdeki belirsizliğin envanter dönüş hızını nasıl etkilediği gözlenmiştir. 1985-2009 yılları arasındaki 25 senelik periyotta, Amerika Birleşik Devletleri’nde, perakende sektöründe faaliyet gösteren toplam 304 şirketin hem yıllık hem de çeyrek bilançolardan elde edilen finansal bilgileri incelenmiştir. Elde edilen sonuçlar firmaların performans analizlerinde, kıyaslama çalışmalarında ve karar verme mekanizmalarında etkili olacaktır. Anahtar Kelimeler: Perakende sektörü, envanter yönetimi, operasyonel performans 4. Perakendede Çeşit Planlama Alper Şen, Bilkent Üniversitesi Perakende firmaları için mağazalarda müşterilere hangi ürünlerin sunulduğu karlılığı etkileyen en önemli kararlardandır. Bir mağazada yeterli çeşit ürün olmaması yok satma miktarlarını artırırken, daha fazla çeşit sunulması operasyondaki zorluklar, depo ve raflardaki kısıtlar dolayısıyla her zaman mümkün olmayabilir. Ayrıca, ürün çeşitliliğinin artması ölçek ekonomisinden daha az faydalanılmasına yol açtığı için maliyetlerde önemli artışlara sebep olabilir. Her ürünün karlılığı, beğenilirliği ve ikame edilebilirliği farklı olduğu için, kısıtlı bir asortiye hangi ürünlerin dahil edilmesi kolayca verilecek bir karar değildir. Bu çalışmada perakende firmalarının çeşit kararlarına destek olmak için bir model önerilmiştir. Müşterilerin tercihlerini Karışık Multinom Logit modeline göre yaptıkları kabul edilmiştir. Perakendeci firmanın amacı karlılığını maksimize eden kısıtlı asortiyi bulmaktır. Problem karışık tam sayılı matematiksel program olarak formüle edilmiş ve endüstriyel boyutlardaki örnek problemlerin literatürde yeni geliştirilen yöntemlerle etkin bir şekilde çözülebildiği gösterilmiştir. Anahtar Kelimeler: Perakende sistemleri, çeşit planlama, multinom logit CmE106 Oturum - Çizelgeleme VII Cuma 16:45-18:15, IE106 Küme: Çizelgeleme ve Proje Yönetimi Oturum Başkanı: Betül Benli (Erciyes Üniversitesi) 1. Sıra Bağımlı Hazırlık Süreli Akış Tipi Çizelgeleme Problemi için Bir Değişken Yinelemeli Açgözlü Algoritma Önerisi Yavuz İnce, Gediz Üniversitesi, Korhan Karabulut, Fatih Taşgetiren, Quan Ke Pan Bu çalışma kapsamında NP – zor sınıfında yer alan Sıra bağımlı hazırlık süreli Akış tipi çizelgeleme problemlerinin sezgi ötesi algoritmalarla toplam tamamlanma süresi eniyilemesine yönelik bir araştırma gerçekleştirilmiştir. Sıra bağımlı hazırlık süreli Akış tipi çizelgeleme problemlerinde normal akış tipi çizelgeleme problemlerinden farklı olarak, her bir makinada bir işten diğer bir işe geçiş için belirli bir hazırlık zamanı bulunmaktadır. Hazırlık zamanı art arda gelen iki işin benzerliğine bağımlıdır. Örneğin, boya üretiminde siyah boyadan beyaz boya geçişte temizlik nedeniyle kurulum uzun sürerken, beyaz boyadan siyah boyaya geçiş daha az zaman almaktadır. Sıra bağımlı hazırlık süreli Akış tipi çizelgeleme problemleri, sıra bağımlı olmayan akış tipi çizelgeleme problemlerine nispetten daha az çalışılmıştır. Boya, gıda ve metal gibi üretim alanlarında makinaların kurulum zamanı da çizelgelemede önemlidir. Bu problemin çözümünde kesin yöntemler yanında sezgisel algoritmalar da uygulanmıştır. Bu çalışma kapsamında önerilen değişken yinelemeli açgözlü (variable iterated greedy) algoritma komşu çözümler üretmek için değişen boyutta boz-yap işlemi uygulamaktadır. Taillard (1990) önerdiği hesaplama yöntemiyle akış tipi çizelgelemede kullanılan araya sokma (insertion) için toplam tamamlanma süresinin yeniden hesaplama yönteminin zaman karmaşıklığını O(n³m)’den O(n²m)’e indirmiştir. Yapılan bu çalışmada Taillard’ın önerdiği hızlandırma yöntemi Sıra bağımlı hazırlık süreli Akış tipi çizelgeleme probleminin çözümüne uyarlanarak kullanılmış, ayrıca karşılıklı değiştirme (swap) komşuluklarının hesaplanması için daha önce literatürde kullanılmamış olan bir hızlandırma algoritması geliştirilmiş ve uygulanmıştır. Literatürde farklı çalışmalarda ortak olarak kullanılan bir veri seti üzerinde yapılan deneyler sonucunda önerilen yöntemin bilinen en iyi sonuçları geliştirdiği saptanmıştır. Anahtar Kelimeler: Sıra bağımlı hazırlık süreli Akış tipi çizelgeleme, sezgisel algoritmalar, hızlandırma algoritması 2. Çizelgeleme için İyileştirilmiş Melez Genetik Algoritma ve Karşılaştırmalar Duygu Yılmaz Eroğlu, Uludağ Üniversitesi, Hüseyin Cenk Özmutlu Literatürde, iş sırası ve makine bağımlı hazırlık süreli (Sijk) işler içeren, ilişkisiz paralel makine (Rm) çizelgeleme problemi sıklıkla çalışılmıştır. Melez algoritmaların ise daha iyi amaç fonksiyonu elde edilmesini sağladığı bilinmektedir. Bu nedenden dolayı, makespan en küçüklenmesinin hedeflendiği çalışmamızda genetik algoritma melezleştirilmiştir. Önerilen algoritma, büyük veri kümeleri için literatürde iyi bilinen algoritmalar ile karşılaştırılmıştır. Algoritmalar arasındaki farklılıkların ortaya konabilmesi için ikili t testi uygulanmıştır. Birçok problem kümesinde, geliştirilen melez genetik algoritma, karşılaştırılan yöntemden daha iyi sonuçlar verebilmiştir. Anahtar Kelimeler: Melez genetik algoritma, ilişkisiz paralel makineler, çizelgeleme 3. Çizelgeleme ve Proses Planlama Problemlerini Entegre Çözen Bir Algoritma Tasarımı Ahmet Reha Botsalı, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Alper Şeker Ürünlerin hayat döngülerinin azalması ve aynı zamanda ürün çeşitliliğinin artması, üretim yapan firmalara üretim sistemlerini daha esnek ve verimli hale getirmeleri için bir baskı oluşturmaktadır. Üretim sistemlerinin esnekliği daha çok bir yatırım problemi olarak incelenebilse de verimlilik konusu üretim planlama ile yakından ilgilidir. Bu çalışmada üretim planlama içerisinde yer alan proses planlama (rotalama) ve çizelgeleme problemleri entegre bir şekilde incelenmektedir. Önceki çalışmalar göstermiştir ki bu iki problemin ayrı ayrı incelenmesi entegre sistem için iyi sonuçlar üretmede yetersiz kalabilmektedir. Çalışmamızda geliştirdiğimiz genetik algoritma tabanlı çözüm yöntemi en başta arama uzayında sadeleştirmeler yapmakta ve daha sonra da entegre problem için etkin çözümler üretmektedir. Algoritmamız test datası üzerinde literatürdeki diğer algoritmalara kıyasla daha iyi sonuçlar vermektedir. Anahtar Kelimeler: Çizelgeleme, proses planlama, genetik algoritma, esnek üretim sistemleri 4. Atölye Tipi Çizelgeleme Problemi için Hibrit ABC-PSO Yaklaşımı Betül Benli, Erciyes Üniversitesi, Erdal Canıyılmaz Atölye tipi çizelgeleme problemleri NP-zor sınıfına girmesi ve diğer zor kombinatoryal optimizasyon problemlerini temsil edebilmesi bakımından araştırmacılar tarafından ilgi gören bir problem türüdür. Optimizasyon problemlerinin çözümü için kullanılan metasezgisel yöntemler doğadaki olaylardan esinlenerek geliştirilmiştir. Bu yöntemler çoğunlukla lokal ve global aramayı dengeleyebilmesine rağmen bir kısmının lokal aramada bir kısmının global aramada avantajlı olduğu söylenebilir. Metasezgisellerin performansını etkileyen diğer faktörler de problemin yapısına uygun çözüm gösterimlerinin oluşturulması, komşuluk yapıları ve başlangıç çözümlerinin oluşturulmasıdır. Bu çalışmada literatürde çizelgeleme problemlerinde sıklıkla kullanılan PSO ve ABC algoritmalarının avantajlı yönlerini bir araya getirmek amacıyla oluşturulan hibrit Combinatorial Artificial Bee Colony-Improved Cooperative Particle Swarm Optimization (CABC-ICPSO) yaklaşımı önerilmiştir. Önerilen yaklaşımda ICPSO, CABC’nin ürettiği çözümleri başlangıç çözümleri olarak almaktadır. Literatürde sürekli çözüm uzayları için ABC ve PSO algoritmalarının farklı hibrit versiyonları bulunmaktadır. Bu çalışmada önerilen hibrit yaklaşımın performansı kombinatoryal bir problem olan atölye tipi problem üzerinde karşılaştırmalı olarak gösterilecektir. Anahtar Kelimeler: Çizelgeleme, kombinatoryal optimizasyon, metasezgisel yöntemler CmE04 Davetli Oturum - Enerji Sektöründe YA Uygulamaları III Cuma 16:45-18:15, IE04 Küme: Enerji Yönetiminde YAEM Oturum Başkanı: Ezgi Avcı Sürücü (Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı) 1. AB Mevzuatı Çerçevesinde Öngörülen Gaz Dengeleme Mekanizması: Kısa Dönemli Ürünler Murat Mısır, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı AB’de amaçlanan doğal gaz piyasası, sanal hub (virtual trading point) mekanizmasını içermektedir. Yaratılan bu hubın işlerlik kazanabilmesi için dengeleme mekanizması oldukça önem kazanmaktadır. Sistemin denge içinde olmadığı bir yapıda kimse ticaret yapmak istemeyecektir. Bu nedenle mekanizmanın iyi işlemesi için iletim sistemi operatörünün linepack seviyesini uygun limitlerde tutma zorunluluğu mevcuttur. Bu kapsamda iletim sistemi operatörünün kullanacağı araçlar önem kazanmaktadır. Bu araçlardan en önemlisi kısa dönemli ürünlerdir. Kısa dönemli ürünlerin doğru tasarlanabilmesi iletim sisteminin güvenli bir şekilde çalışması açısından oldukça önemlidir. Bu bildiri ile AB doğalgaz piyasalarında kullanılan kısa dönemli ürünlerin Türkiye olası uygulaması analiz edilerek, hedef doğalgaz dengeleme mekanizması tartışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Doğalgaz piyasası, kısa dönemli ürünler, risk yönetimi 2. Türkiye Enerji Piyasaları Görünümü Selahattin Çimen, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Bu bildiri ile Enerji Arz Güvenliği, Enerji Verimliliği ve Enerji Tasarrufu, İyi Yönetişim ve Paydaş Etkileşimi, Bölgesel ve Uluslararası Etkinlik, Teknoloji, Ar-Ge ve İnovasyon, Yatırım Ortamının İyileştirilmesi, Hammadde Tedarik Güvenliği, Verimli ve Etkin Hammadde Kullanımı çerçevesinde Türkiye enerji piyasaları analiz edilecek, stratejik plan kapsamında kullanılacak politika enstrümanları tartışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Enerji piyasaları, istatistikler, planlama, tahmin, politika geliştirme 3. Petrol Fiyatlarının Enflasyona Geçişkenliği Doğanbey Akgül, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Bu çalışmada, petrol fiyatlarında meydana gelen değişikliklerin Türkiye’de enflasyon üzerindeki etkileri genişletilmiş bir Philips eğrisi yöntemi kullanılarak analiz edilmiştir. Literatürde yer alan birçok çalışma petrol fiyatlarının enflasyona geçişkenliğinin 1980 sonrası dönemde önemli ölçüde azaldığını rapor etmektedir. Petrol fiyatlarının enflasyona geçişkenliğinin 1990-2013 döneminde nasıl değiştiğini tespit edebilmek için yapısal kırılma analizleri ve zamanla değişen parametre regresyon modelleri kullanılmıştır. Elde edilen sonuçlar, literatürde yer alan birçok çalışmanın aksine, Türkiye’de petrol fiyatı geçişkenliğinin zaman içinde önemli ölçüde arttığını göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Petrol fiyatları, enflasyon, geçişkenlik, Philips eğrisi 4. Elektrik Piyasası İzleme Endeksleri Üzerine Ezgi Avcı-Sürücü, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Türkiye’nin enerji reformları, elektrik, gaz, yenilenebilir enerji ve enerji verimliği mevzuatının da dahil olduğu çeşitli önlemler ile enerji güvenliği; enerji sektörü düzenleyici otoritesinin kurulması; enerji fiyat reformları; fonksiyonel elektrik piyasasının oluşturulması; enerji KİT’lerinin yeniden yapılandırılması; özelleştirme ve yeni yatırımlar ile özel sektörün katılmasına dayanmaktadır. Yine de, mevcut düzenlemeler, diğer bir deyişle “Elektrik Sektörü Reformu ve Özelleştirme Stratejisi” ve “Elektrik Piyasası ve Arz Güvenliği Stratejisi" çeşitli yönleriyle yeterli bulunmamaktadır. Bu makale ile müşteri odaklı düzenlemeler, sistematik pazar geliştirme, fiyat ve risk yönetimi çerçevesinde yukarıda belirtilen stratejilerin uygulama sonuçları analiz edilmekte ve piyasa katılımcılarına belirsizlik yaratan mevcut stratejilerin eksiklikleri tartışılmaktadır. Bu eksikliklerin giderilmesi için politika önerileri ve yeni piyasa izleme endeksleri ile önerilmektedir. Anahtar Kelimeler: Elektrik piyasaları, risk yönetimi, piyasa izleme endeksleri, dengeleme ve uzlaştırma, ikili anlaşmalar, üretim planlama, teklif verme yapısı CmE300 Davetli Oturum - Kalite Yönetimi III Cuma 16:45-18:15, IE300 Küme: Kalite Yönetimi Oturum Başkanı: Bahadır Akın (Act for Next Generation, A4NG) 1. Sağlıkta Kalite Yönetimi Mücella Tokatlıoğlu, IQ Uluslararası Kalite Danışmanlık “Sağlık” üreten sistemlerde her şey hasta haklarını ve beklentilerini doğru tespit etmek ve bu amaca yönelik bilgi-insan-yöntem-cihaz-malzeme-karar gereksinim ve akışlarının doğru tespit edildiği doğru sistem tasarımları ile başlar. Hasta hak ve beklentilerinde öncelik kuşkusuz doğru tanı ve tedavidir. Tanı ve tedavinin kontrol altında bulundurulması-yönetimi ve tasarımı, uluslararası akreditasyon standartlarını gündeme getirmekte, akreditasyon ise doğru tanı ve tedaviyi de ölçülebilir ve iyileştirilebilir bir dizi kriterle ele almamızı öngörmektedir. Hastaların bekleme sürelerinden, bilgilendirilmelerine, endikasyonsuz tetkikten endikasyonsuz girişim ve operasyonlara, mortaliteden morbiditeye, enfeksiyondan komplikasyona kadar birçok “kalite kriteri” ni kontrol altında tutmak, ölçmek ve iyileştirmek zorundayız. Doğru tasarlanamamış bir sistem içinde, örneğin polikliniğe başvuran bir hasta için “ kayıt-yönlendirme” sürecindeki hatalar, hastanın yanlış polikliniğe gitmesi, güven kaybı, zaman kaybı, “tanı- tedavi” sürecinde muayene sırasında yapılan sorgulamaların yetersizliği durumunda, yanlış tetkik kararı, endikasyonsuz tetkik istemleri, pahalı hizmet, “tetkik” sürecinde kalibrasyonu yapılmamış cihaz, niteliksiz/yetersiz personel ve eksik sorgulama sonucunda hatalı tetkik sonuçları, yanlış tanı ve tedavi sonucunda iyimser bir olasılıkla iyileşememe - uygun olmayan fiyat ve hasta kaybı gibi sapmalarla karşı karşıyayız. Bu örnekleri tüm tıbbi uygulamalar için çoğaltmak ve sapmaların neler olabileceğini düşünmek sağlıkta doğru tasarlanmış bir kalite yönetim sisteminin önemini anlamamız için yeterli. Dünyada en çok kabul gören JCI – Uluslararası Birleşik Akreditasyon Komitesi- Sağlık Kurumları Akreditasyon Standartları, olabildiğince doğru bir Kalite Yönetim Sistemi kurmamız ve yönetmemiz için en iyi araçlardan biri. Ancak, unutmamalıyız ki özellikle sağlık kurumlarında iyi bir hekim ya da hemşirenin yerini hiçbir sistem alamaz! Bu sunumda sağlıkta Kalite Yönetimi ve JCI Uluslararası Akreditasyon Sistemlerinin yarattığı faydalar ve hala çözülemeyen sorunlar tartışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Sağlık, kalite, akreditasyon 2. Kalite, Verimlilik ve Pazarlama Aklı Güven Borça, Markam Bizim gibi, sanayi devrimini ıskalamış ülkelerin gelişim evreleri benzerlik gösterir; Uyanış sürecindeki temel varsayım, gelişme için sanayi yatırımları yapılması gerektiğidir. Genelde kamu iradesi (bir başkan baba ya da DPT gibi kurumlar) kimin nereye ne fabrikası kuracağına karar verir. Kamu kuruluşları veya öncü iş adamları temel tüketim malları için üretim tesisleri kurar. Öncelik üretimdir, kaliteli üretimdir. Gözde disiplin ise temel mühendislik alanlarıdır. Giderek alt yapı oturur, fabrikalar yayılır ve iç talebin üzerinde bir kapasite oluşmaya başlar. Ülke sanayicisi dış pazarlara göz diker. Ya da piyasa rekabete açılır, global oyuncular iç pazara göz diker. Her iki durumda da verimlilik öncelikli mesele haline gelir. Endüstri mühendisliği, IT gözdedir. Gidişat ölçek ekonomisi ve daha büyük sanayi yatırımları yönündedir. Çoğu zaman ülkedeki talebin 4-5 katı kapasite oluşur. Bu kapasitedeki tesisleri verimli bir şekilde çalıştırmak için hacim gerekir. Artan hacme bağlı olarak fiyatlar ve karlar düşer. Döviz kurlarına, küresel siyasete hassas, bıçak sırtı bir dengede işler sürdürülmeye çalışılır. Bu karsızlık ortamında birileri marka, teknoloji, tasarım, inovasyon lafları etmeye başlar. Ama işler o kadar da kolay değildir. Sanayi devrimini ıskalamayan gelişmiş ülkeler de boş oturmamaktadır. Temel mühendisliği de, endüstri mühendisliğini de, markalaşmayı da yabancı kaynaklardan öğrenen yerel profesyonellerin işi kolay değildir ama gelecek de oradadır. Daha fazla ve daha büyük fabrikalar kurmanın bir fizibilitesi olmadığı gibi, bu yatırımlar gezegen üzerinde de ağır bir yük oluşturmaya başlamıştır. Artan verimlilik ve uzayan ömür nedeniyle işsiz kalan geniş kitlelere iş bulmak için de yeni şeyler düşünmek lazımdır. Yeni iş alanlarına, sürdürülebilir modellere, yeni akıllara ihtiyaç vardır. Bu akıl pazarlama aklıdır. Ya da pazarlama aklı bu misyonun önemli bir kısmını yüklenebilir. Bu sunumda pazarlama aklının yeni pazarlar yaratma, yeni ihtiyaçlar tarif etme, yeni iş alanları oluşturma, markalaşma konularına ne gibi çözümler sunabileceği ve kalite yönetimiyle nasıl entegre edileceği anlatılacaktır. Anahtar Kelimeler: Marka, pazarlama, pazarlama aklı, kalite, verimlilik, ne olacak bu memleketin hali 3. İnovasyon ve Kalite Bahadır Akın, Act for Next Generation, A4NG Son yılların “moda” konusu inovasyon, genel iş yönetimi ve kalite yönetimi ile nasıl bağdaştırılır? Bu bildiride yanıtı aranacak temel soru bu olacaktır. Kalite yönetimi, nasıl sektörden, iş kolundan bağımsız olarak her işte oluşturulması gereken ana bir süreç ise, inovasyon sürecinin de aynı şekilde en baştan ele alınması ve diğer iş süreçleri ile bütünleşik olarak oluşturulması gerekir. Bu iki sürecin hizmet ettiği ortak hedefler arasında, işin sürdürülebilirliği ve sürekliliği vardır. Dolayısıyla bütünleşikliğin nasıl sağlanacağı noktasındaki gerekli ipuçlarını bu iki hedef verecektir. Özellikle kar amaçlı kuruluşları (şirketleri) dikkate aldığımızda, maliyet azaltma ve karlılık için etkin bir kalite sistemi kaçınılmazdır. Söz konusu, rekabete açık bir sektörde yer alan bir şirket ise, rakiplerine göre üstünlük sağlamak ve uzun vadede başarılı olabilmek için, o şirketin sağlam temelli bir inovasyon yönetim sürecini de yerleştirmiş olması gerekir. Bildirimizde, etkin ve sağlam temelli kalite yönetiminin ve bununla bağdaşık inovasyon sürecinin eşlenik olarak yürütülmesinin temel unsurları belirlenecektir. Anahtar Kelimeler: İnovasyon, inovasyon süreci, kalite, kalite yönetimi, inovasyon yönetimi, sürdürülebilirlik CmE139 Oturum - Sağlık Sistemlerinde YAEM VIII Cuma 16:45-18:15, IE139 Küme: Sağlık Sistemlerinde YAEM Oturum Başkanı: Seda Baş (Yeditepe Üniversitesi) 1. Shrinkage Alanının Copas Testi Kullanılarak İncelenmesi: Cepten Sağlık Harcamaları Üzerine Bir Uygulama Songül Çınaroğlu, Hacettepe Üniversitesi AMAÇ: Sağlık harcamaları ile ilgili analizlerde karşılaşılan temel sorunlardan birisi sağlık harcaması dağılımının normal dağılım göstermeyerek, genellikle sağa çarpık olmasıdır. Doğrusal regresyon modelinin temel varsayımlarından birisi olan değişkenlerin normal dağılım göstermesi durumuna aykırı olan bu durumla başa çıkabilmek için farklı dönüşüm yaklaşımları uygulanarak dağılım normal dağılıma uygun hale getirilmektedir. Sağlık harcamalarının kullanıldığı regresyon modellerinde karşılaşılan temel güçlüklerden bir diğeri ise aşırı uyum sorunudur. Bu sorun bağımlı ve bağımsız değişkenler arasındaki ilişkide doğrusallıktan ayrılmayı beraberinde getirmekte, model performansının düşmesine neden olmaktadır. Regresyon modelinin performansını yükseltmek için değişkenler arasındaki ilişkide Shrinkage olarak isimlendirilen ve doğrusallığa işaret eden 45 derecelik alanı daraltmak amacıyla Copas (1983) k-parça çapraz geçerliliğin kullanımını önermiştir. Bu test çapraz geçerlilikte “k” değerinin yükseltilmesi durumunda regresyon sonuçlarının bundan nasıl etkilendiğini incelemektedir. Sağlık ekonomistleri tarafından Copas (1983) testi olarak adlandırılan bu test sağlık harcamaları ile ilgili regresyon modellerinde sıklıkla kullanılmaktadır. Bu çalışmada ise Türkiye’de hanehalkları tarafından 2012 yılında yapılan toplam cepten sağlık harcamalarının hanehalkı yıllık geliri kullanılarak belirlenmesi amacıyla oluşturulan bir basit doğrusal regresyon modelinde Shrinkage alanının Copas testi kullanarak incelenmesi amaçlanmıştır. VERİ - YÖNTEM: Çalışmada hanehalkları tarafından cepten yapılan sağlık harcamalarının tespitinde TUIK 2012 Hanehalkı Bütçe Anketi verileri kullanılmıştır. Cepten sağlık harcamalarının belirlenmesinde kullanılan tahmin edici değişken hanehalkı yıllık geliri olarak belirlenmiştir. Analizlerde SPSS 20.0 ve Orange programları kullanılmıştır. BULGULAR-SONUÇ: Çalışma sonuçları k-parça çapraz geçerlilik kullanıldığında “k” değeri yükseltildikçe doğrusal regresyon modelinin daha iyi bir performans sergilediğini göstermiştir. Buna göre Copas testi sağlık harcamaları ile ilgilenen araştırmacıların regresyon modellerinde karşılaştıkları temel bir sorun olan aşırı uyum sorunu ile başa çıkmak ve regresyon modelinin performansını artırmak için etkili bir test olarak kullanılabilir. Anahtar Kelimeler: Shrinkage alanı, copas testi, cepten sağlık harcaması 2. Riskten Kaçınan Markov Karar Süreçleri ile Yaşayan Donörden Karaciğer Nakli Zamanlamasının Eniyilenmesi Ümit Emre Köse, Bilkent Üniversitesi, Özlem Çavuş, Oğuzhan Alagöz, Andrew J. Schaefer Karaciğer nakli kadavradan veya yaşayan donörlerden hastaya organın nakledilmesiyle gerçekleşmektedir. Yaşayan donörlerden organ naklinde, hastalığın seyrine göre, bu operasyonun zamanlamasının belirlenmesi nakil öncesi ve sonrası yaşam kalitesini ve uzunluğunu etkilediği için önem arz etmektedir. Daha önce yapılmış çalışmalarda riske duyarsız Markov karar süreçleri kullanılarak eniyi politikalar elde edilmiştir; fakat bu modeller hastaların riske karşı tutumlarını yansıtmakta yetersiz kalmıştır. Bu çalışmada ise, farklı dinamik tutarlı risk ölçütleri Markov karar süreçleri bünyesinde kullanılarak hastaların değişken risk eşiklerine göre şekillenen riske duyarlı politikalar elde etmek, ayrıca söz konusu tutarlı risk ölçütlerini karşılaştırmak amaçlanmıştır. Oluşturulan modeller gerçek veriler doğrultusunda farklı hastaların değişken risk tutumlarını göz önünde tutarak nakil zamanlamasında riske duyarlı eniyi politikaları sağlayabilmektedir. Bu çalışma TÜBİTAK tarafından desteklenmektedir (Proje No: 213M442). Anahtar Kelimeler: Karaciğer nakli, markov karar süreci, dinamik risk ölçütleri, tutarlı risk ölçütleri 3. Kan Bağışı Sistemlerinde Bağışçı Randevu Çizelgeleme Modeli Seda Baş, Yeditepe Üniversitesi, Giuliana Carello, Ettore Lanzarone, Zeynep Ocak, Semih Yalçındağ Kan birçok tıbbi işlemde hayati önem taşıması sebebiyle, sağlık sisteminde önemli bir rol oynamaktadır. Kan insan vücudu dışında üretilemeyen ve raf ömrü kısa olan sınırlı bir kaynaktır. Kan bağışı sistemi, transfüzyon merkezlerine ve hastanelere yeterli sayıda kan torbası tedarik etmeyi hedeflemektedir. Kan bağış sisteminin ana fazları kan toplama, tarama, depolama, dağıtım ve kullanımdan oluşmakta olup, yapılan araştırmalar doğrultusunda kan toplama aşamasının tüm sistemin en zayıf halkası olduğu gözlemlenmiştir. Literatürde kan tedarik zinciri konusunda birçok eniyileme problemi bulunmaktadır. Mevcut çalışmalar dahilinde depolama ve dağıtım konularıyla ilgili bildiri sayısı yüksek olmasına rağmen, bağışçı randevu çizelgeleme konusunun yeterince ele alınmadığı fark edilmiştir. Bu sebeple kan bağış sistemine sabit akış sağlayacak, farklı kan türleri üretimini günler arası dengeleyecek bir bağışçı randevu çizelgeleme modeli geliştirilmiştir. Modelde kan bağış merkezine başvuran randevulu ve randevusuz bağışçılar göz önünde bulundurulmuştur. Önerilen yaklaşım ile randevulu bağışçılar için ön rezervasyonlar oluşturmakta ve bunlar daha sonra çağrı merkezi tarafından gerçek çizelgenin oluşturulması için kullanılmaktadır. Geliştirilmiş olan ön rezervasyon yaklaşımı yeni belirlenmiş olan randevuların dahil edilmesi için sabit zaman aralıkları ile güncellenmektedir. Bu yaklaşım bir tamsayılı doğrusal programlama modeli olarak geliştirilmiştir olup İtalya’nın ana kan bağış kurumlarından biri olan Associazione Volontari Italiani Sangue (AVIS)’in Milan şubesinde gerçek bir vakaya uygulanmıştır. Küçük veri kümeleri ile alınan sonuçlar bu yaklaşımı doğrulamakta olup, uygulanabilirliğini ve etkinliğini onaylar niteliktedir. Anahtar Kelimeler: Kan bağışı sistemi, bağışçı randevu çizelgeleme, kan üretimi dengelenmesi, tamsayılı doğrusal programlama modeli CmE227 Davetli Oturum - Finans ve Enerji Sektöründe Optimizasyon ve Kontrol Cuma 16:45 - 18:15, IE227 Küme: Finansal Modelleme ve Gelir Yönetimi Oturum Başkanı: Hacer Öz (Orta Doğu Teknik Üniversitesi) 1. Makine Parkı, Beslenme, Operasyon ve Süt Üretimi Açısından Süt Çiftlikleri için Parasal Değer Analizi Ruhi Usanmaz, Hemosoft, A.Ş., Sedef Meral Ekonominin can damarlarından biri olan küçük ve orta ölçekli işletmelerimizde birçok problem hala geleneksel yollarla çözülmeye çalışılmaktadır. Ülke gıda zincirinde ve ekonomisinde büyük önem taşıyan süt çiftliklerinde ise bu geleneksel yaklaşım süt üretimi için gerekli maliyetlerin ve sütten sağlanacak kazanç ile tamamen doğru orantılı olarak değiştiği inancı hakimdir. Bu inanç doğrultusunda belli bir karlılığa ulaşan küçük işletmeler, özellikle ilk girişim olanlar, mevcut altyapıları ile doğru orantılı bir altyapı genişlemesi benimsemektedirler. Bu varsayımsal yaklaşım ülkemizdeki süt çiftliklerinin kısa ömür döngüsünün ve birçok iflasın başlıca sebeplerinden birisidir. Bu çalışmada süt çiftliklerinin ilk kurulumunda ve büyütülmesinde 10 yıl içerisinde beslenmesi hedeflenen hayvan sayısına göre makine parkı seçimi, altyapı yatırımı, beslenme rejimleri ve maliyetleri, operasyonel maliyetler, süt verimliliği ve kazancı gibi çeşitli temel ekonomik değerlerin matematik modeller yardımı ile ele alındığı bir ekonomik değer analizi gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır. Çalışma kapsamında aşağıdaki konular ele alınmıştır; Süt sağım makine tipleri ve özellikleri, sağmal hayvan sayısına göre bu makinelerin kuyruk modeli ile yeterliliklerinin, verimliliklerinin ve süt kaybının hesaplanması. Yaş, durum, laktasyon periyodu gibi farklı parametrelere göre sığırlarda beslenme gereksiniminin lineer optimizasyon ile belirlenmesi. Sürü yapısının doğum, ölüm, yaşlanma, gebelik, alım, satım vb. kriterler çerçevesinde matematiksel olarak modellenmesi. Sürüdeki hayvan sayısına göre ilk yatırım veya büyüme yatırımı gereksinimlerinin analizi. 3 Aylık ve Yıllık maliyetler bazında nakit akışlarının bakım, onarım, beslenme, sağlık harcamaları vb. kriterler açısından oluşturulması. Sütteki verim kaybı ve içerik düzenlemesi dikkate alınarak 3 aylık dönemler bazında toplam süt gelirlerinin belirlenmesi. Sağım makinesi parkı, beslenme rejimi, altyapı, sür verimi vb. kriterler doğrultusunda 10 yıllık çiftlik yaşam döngüsünün Net Bugünkü Değer, Periyodik Net Karlılık, Yatırım Geridönüş Süresi vb. göstergeler ile değerlendirilmesi. Anahtar Kelimeler: Sağımhane, rasyon, süt verimi, ekonomik değer 2. Global Krizler için Doğrusal Profillere Dayalı Kontrol Şemaları ile Oluşturulan Erken Uyarı Sistemi Özlem Türker Bayrak, Çankaya Üniversitesi, Burcu Aytaçoğlu, Ebru Yüksel Uzun yıllardır araştırmacılar ve politika geliştiriciler krizler için erken uyarı sistemi geliştirmekle ilgilendikleri halde 2008-2009 global krizi bu ilginin tazelenmesine ve bu sistemlerin öneminin artmasına sebep oldu. Nisan 2009 Londra Zirvesinde Uluslararası Para Fonundan makro ekonomik ve finansal riskler için erken uyarı sağlaması ve sorunları giderebilmek için atılması gereken adımları belirlemesi istendi. Ayrıca bu kriz yarattığı global etki nedeni ile uyarı sistemlerinin ülke bazında olması yerine global analizleri içermesi gerekliliğini de gözler önüne serdi. Bilindiği üzere menkul kıymetler borsası ile ekonomi arasında öncüllük ardıllık ilişkisi mevcuttur. Her ne kadar hangisinin öncü olduğu çalışmalarda farklı bulunmuş ise de genel olarak borsanın ekonomiye öncülük ettiği söylenebilir. Pek çok krizin nedeninin finansal olduğu düşünülecek olursa borsa ekonomi ilişkisini gözlemleyerek yaklaşan krizi öngörmenin mümkün olacağı düşünülebilir. Bu sebeple çalışmamızda endüstri uygulamalarında yeni yeni yer almaya başlayan doğrusal profillerin izlenmesi için geliştirilen kontrol şemaları, global krizler için erken uyarı sistemi oluşturmak amacıyla adapte edilmiştir. Doğrusal profil kontrol şemalarında açıklayıcı değişkenin sabit olduğu yani profilden profile değerlerinin değişmediği ve gerek profil içi gerekse profiller arası korelasyonun olmadığı varsayımı hakimdir. Ancak elimizdeki çalışma ekonomik verileri içerdiğinden hem açıklayıcı değişkenler profilden profile çeşitlilik arz etmekte hem de profiller arası korelasyon gözlemlenmektedir. Dolayısı ile bu çalışmada, ilgili kontrol şemalarının bu koşullara göre adapte edilerek kriz uyarı sistemi oluşturulabilmesi için uygunlukları tartışılmış ve birbirleri ile kıyasları yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Borsa, doğrusal profil, izleme, kontrol şeması, kriz, regresyon 3. Evsel Doğalgaz Kullanıcılarının, Günlük Bazda Yıllık Tüketimlerinin Tahmin Modellerinin MARS ve CMARS Metotlarıyla Oluşturulması Yavuz Yılmaz, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ayşe Özmen, Gerhard Wilhelm Weber Doğal gaz dağıtım şirketlerinin gaz sağladığı evsel doğalgaz kullanıcılarının tüketim miktarlarının tahmin edilmesi her zaman önemli ve zorlu bir problem olmuştur. Serbestleşmiş ve gelişmiş olan doğalgaz piyasalarında, dağıtım şirketlerinin, bir sonraki yılın talep miktarlarını belirlemeleri gerekmektedir. Yıllık talep tahmini, yalnızca şebeke işleyiş düzenlemeleri kapsamında piyasa düzenleme üst kuruluna ya da doğalgaz ana iletim hattı işletmecisine karşı bir sorumluluk olmakla kalmayıp, aynı zamanda dağıtım şirketleri için bir sonraki yılın arz planlamasının yapılabilmesi için en büyük adım durumundadır. Özellikle evsel kullanıcıların tüketim miktarlarının hassas bir şekilde tahmin edilmesiyle, dağıtım şirketleri, yıl boyunca pik ve ortalama tüketim miktarlarını önceden belirleyebilirler ve bu sayede yıllık harcamaların çoğunluğunu oluşturan işletme maliyetlerinin ve özellikle zorlu kış şartlarında ulusal ana iletim hattında, planlanandan fazla gaz çekişinden dolayı oluşabilecek dengesizliklere ilişkin verilecek cezaların azaltılması mümkün olabilmektedir. Bu çalışmada, büyük çoğunluk evsel kullanıcılarına gaz tedariğini yapan Başkentgaz doğalgaz dağıtım şirketi kapsamındaki Ankara ili ve ilçeleri incelenmiştir. Ankara, yalnızca Türkiye’ nin en yoğun nüfuslu şehirlerinden biri değil, Avrupa’ nın da en kalabalık başkentlerinden biri durumundadır. Bu nedenle, Ankara ili için oluşturulabilecek bir tüketim modellemesi, diğer yoğun nüfuslu Avrupa şehirleri için de kullanılabilecektir. Bu çalışmada, MARS (Çok Değişkenli Uyarlanabilir Regresyon Eğrileri) ve CMARS (Konik Çok Değişkenli Uyarlanabilir Regresyon Eğrileri) veri madenciliği ve kestirimci çözümleme metodları ayrı ayrı, Ankara illindeki evsel kullanıcıların toplam yıllık tüketim tahmin modellerinin oluşturulmasında kullanılmıştır. 2013 yılına ait günlük bazlı talep tahmin modelleri, 2009-2010-2011 ve 2012 yıllarına ait günlük talep miktarları tüketim veriseti kullanılarak oluşturulmuştur. Bu tüketim veriseti, meteorolojik veriler ile desteklenerek talep tahmin modellemesi yapılmış, 2013 yılına ait gerçekleşmiş tüketim değerleri ile tahmin modeli sonuçları karşılaştırılarak değerlendirilme yapılmıştır. Sonuç olarak, MARS ve CMARS metotları ile oluşturulmuş modellerin performansları, farklı karşılaştırma yöntemleriyle değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Doğalgaz tüketim tahmini, çok değişkenli uyarlanır regresyon eğrileri, konik çok değişkenli uyarlanır regresyon eğrileri, konik ikinci dereceden programlama 4. Stokastik Diferansiyel Denklemlerin Optimal Kontrol Problemleri ve Çok Düzeyli Monte-Carlo Simülasyonu Hacer Öz, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Fikriye Yılmaz, Gerhard Wilhelm Weber Stokastik diferansiyel denklemlerin optimal kontrol problemleri çerçevesinde, "beklenen değer"i tahmin etmek için, çok-düzeyli Monte-Carlo yönteminin kapsamını genişletmeyi hedefliyoruz. İstatistiksel Romberg yöntemi olarak da bilinen iki düzeyli yöntemi tanıttıktan sonra bu teoriyi çok-düzeyli Monte Carlo yöntemine genişletmek için kullanacağız. Bu metot kontrol değişkeni yöntemine dayanır. Çeşitli örnekler üzerinde nümerik deneyler yaparak, teorik analizin doğru olduğunu ve ilk hesaplama maliyetinde önemli bir azalma olduğunu göstereceğiz. Bu çalışmada, stokastik diferansiyel denklemlerin optimal kontrol problemlerini inceleyeceğiz. Öncelikle, Lagrange yaklaşımı kullanarak birinci dereceden optimallik koşullarını elde edeceğiz. Daha sonra, optimizasyon problemini çözmek için Gradyen iniş yöntemini kullanacağız. Son olarak, bu yöntemi Black-Scholes tipi optimal kontrol problemleri gibi finansal örneklere uygulayacağız. Runge-Kutta yöntemi aracılığıyla elde edilen nümerik sonuçları vericeğiz. Ayrıca, çok-düzeyli Monte-Carlo yöntemini standart Monte-Carlo yöntemi ile karşılaştırarak çok-düzeyli Monte-Carlo yönteminin hesaplama verimliliğini göstereceğiz. Anahtar Kelimeler: Stokastik diferansiyel denklemler, optimal kontrol problemleri, lagrange yöntemi, rungekutta yöntemi, çok düzeyli monte-carlo yöntemi CmE311 Davetli Oturum - YAEM Eğitimi VII Cuma 16:45-18:15, IE311 Küme: YAEM Eğitimi Oturum Başkanı: Gürkan Öztürk (Anadolu Üniversitesi) 1. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Sistemi Dönüşüm Süreci Sinan Aydın, Anadolu Üniversitesi Türkiye Yükseköğretimine 1982-1983 Öğretim yılında İktisat ve İş İdaresi lisans bölümlerine dahil olan Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Sistemi, 29 bin 500 öğrenci kayıt ederek Türkiye’de uzaktan öğretim sürecini başlatmıştır. Bugün Ülkemizde 81 ilde, KKTC, Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımıza, Balkanlarda Türkçe konuşan soydaşlarımıza ve Azerbaycan’da Azeri vatandaşlarına yükseköğrenim olanağı sağlayan bölgenin önemli bir eğitim kurumu olmuştur. Dünyada sayısı 53 olan mega üniversiteler arasında 3. Sırada olan Anadolu Üniversitesi 1 milyon 400 bini aşan aktif öğrencisine öğretim hizmeti sunan büyük bir organizasyon halini almıştır. Açıköğretim Sistemi 2010’lu yıllarda Türk yükseköğretim yeterliliklerine ve Bologno sürecine göre yeniden yapılandırılma kararı almış ve kademeli olarak 2009-2010 öğreti yılında İlahiyat ön lisans programı ile başlayarak, 2011-2012 de 11 programını ve 2012-2013 de ise tüm programlarını dönemlik kredili sisteme dönüştürmüştür. Açıköğretim Sisteminde bu yapılanma sürecinde tüm programların çıktıları, ders programları ve öğrenme çıktılarına göre öğretim ortamları yenilenmiştir. Ders sayısı 1200 ün üzerinde çıkmış ve aktif öğrenci alımının devam ettiği tüm ders içerikleri yenilenmiştir. Ders içeriklerinin yenilenme sürecinde 86 farklı üniversite ve birçok kuruluştaki uzmanların da yer aldığı 2739 yazar ve editör ekibi ders kitaplarının hazırlanmasında görev almıştır. Bu açıdan bakıldığında Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Sistemi sadece kendi kaynaklarını değil ülkemizin kaynaklarını Açıköğretim için kullanan merkezi bir eğitim kurumuna dönüşmüştür. Bu çalışmada Açıköğretim Sisteminin dönüşüm süreci ile ilgili deneyimlere yer verilerek, dönüşüm sonrası öğrenme ortamlarının iyileştirilmesi, yenilenmesi ve akreditasyon süreçlerine yönelik gerçekleştirilen çalışmalar anlatılacaktır. Anahtar Kelimeler: Açıköğretim, akreditasyon 2. Akreditasyon için Bulut Temelli bir Bilgi Sistemi Gürkan Öztürk, Anadolu Üniversitesi, Gürhan Ceylan Bu çalışmada Anadolu Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümünde lisans programının akreditasyon çalışmaları sırasında geliştirilen hesap tablosu temelli bir bilgi sistemi tanıtılmaktadır. Bu sistemin kavramsal alt yapısı üniversitemizde ve bölümümüzde yapılan akreditasyon çalışmaları sırasında gerçekleştirilen toplantılar sonrasında oluşturulmuştur. Buna göre, derslerde kullanılan not temelli tüm değerlendirmelerin dersin öğrenim çıktıları ve alt becerilerine yansıtılması ve böylece ders öğrenim çıktıları ile ilişkilendirilmiş olan program çıktılarına erişim düzeylerinin hesaplanması sağlanmaktadır. Geliştirilen sistem, akreditasyon sürecinde en çok sorgulanan noktalardan biri olan program çıktılarına erişim düzeylerinin nasıl elde edildiği sorusuna bir cevap olmuştur. Bu sistemin sağlıklı şekilde çalışması için dersi veren öğretim elemanlarının değerlendirme sonuçlarını detaylı bir şekilde sisteme girmesi gerekmektedir. Bu notların öğrenim çıktıları/alt beceriler ile ilişkilendirilmesi, öğrenim çıktılarının program çıktıları ile ilişkilendirilmesi ve tüm bu gerekli veriler girildikten sonra erişim düzeylerinin hesaplanmasını sağlayan programın çalıştırılması işlemleri bir hesap tablosu dosyası üzerinde geliştirilen program sayesinde gerçekleştirilmektedir. Her ders için bu yol ile oluşturulan hesap tablosu dosyaları, bir kişi tarafından toplanarak konsolide edilmekte ve bütün olarak programın öğrenim çıktılarına erişim düzeyleri hesaplanmaktadır. Tek tek dosyalar üzerinden işleyen süreçte ortaya çıkan dosyaların toplanması ve konsolide edilmesi ile ilgili zorluklar ve aksaklıkları gidermek üzere, bulut üzerinde çalışan ve kod yazmaya olanak sağlayan bir hesap tablosu programının kullanılmasına karar verilmiştir. Bulut üzerindeki uygulamada gerekli olan verilerin bir kısmı otomatik olarak oluşturulmakta ve öğretim elemanları not girişlerini yaptıktan sonra herhangi bir ek işleme gerek kalmamaktadır. Sistemin yeni özellikleri sayesinde, akreditasyona yönelik büyük ölçüde entegre bir bilgi sisteminin ortaya çıkarılması sağlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Akreditasyon, bulut bilişim, karar destek sistemi 3. Anadolu Üniversitesi Mühendislik Fakültesinde Sürekli İyileşme Yolculuğu ve Akreditasyon Süreci Tuncay Döğeroğlu, Anadolu Üniversitesi, G. Arslan, O. Oğuzoğlu, E. Özel, M. Banar, N. Ayas, O. Tutal, S. Günal, H. Akın Anadolu Üniversitesi Mühendislik Fakültesinin temel amacı, farklılık ve farkındalık yaratacak yönde girişimci, yenilikçi, yaratıcı ve insan odaklı yaklaşımları ön plana çıkartarak her alanda sürekli iyileşme içinde olmaktır. Fakülte genelinde sürekli iyileşmenin bir yaşam biçimi haline gelmesini sağlayacak kültürel değişimin hedeflendiği, sürekli iyileşme felsefesiyle bütünleşik döngüsel bir yaklaşım esas alınmaktadır. Fakültenin sürekli iyileşme çalışmalarında gösterdiği başarının temelinde üst yönetimin kararlılığı, hedef odaklı, katılımcı yaklaşımı, öncü girişimleri; bölümlerde ise, iç dinamiklerine özgü ve birbirinden farklı iş yapış yöntemlerinin uygulanmış, paylaşılmış ve ortak hedefler doğrultusunda takım ruhuyla hareket edebilme yetkinliğinin kazanılmış olması yatmaktadır. Bütün bu süreçlerin merkezinde ise gelişmeye açık, motivasyonu yüksek, özverili, dinamik, ortak akıl üreten, çalışmalarını belirlenen öncelikler doğrultusunda sistematik bir anlayışla yürüten çekirdek bir ekip (Sürekli İyileşme Ekibi-SIE) bulunmaktadır. 2004 yılından buyana yürütülen sürekli iyileşme faaliyetleri kapsamında hazırlanan 2007-2010 dönemine ait Fakültenin ilk stratejik planı 2006 yılı sonunda yayımlanmıştır. 2008 yılında akreditasyon sürecine girmek üzere niyet beyanında bulunan Fakültemiz mühendislik programları Eylül 2009 itibariyle MÜDEK tarafından 5 yıl süreyle akredite edilmiştir. 2014 yılı içinde ikinci MÜDEK akreditasyon çevrimini de benzer bir başarıyla tamamlayan lisans programlarının tamamında akreditasyon süreleri yenilenmiş ve böylelikle sürecin sürdürülebilirliği sağlanmıştır. 2012 yılından itibaren Fakültede tüm süreçleri içine alan, birbiriyle uyumlu ve bütünleşik bir “Kurumsal Gelişim Yönetimi” yaklaşımı benimsenmiştir. Bu kapsamda yönetim sistemi bileşenlerinin tümü daha kolay yönetilebilirliği sağlamak üzere entegre hale getirilmiştir. Böylelikle, sistem bileşenlerimiz içindeki Stratejik Plan, MÜDEK Akreditasyon Süreci, Risk Yönetimi ve İç Kontrol Süreçleri, bütünsel bir bakış açısıyla yeniden ele alınmıştır. Kurum kültürümüzü oluşturan değerlerimizin yaşama geçirilmesinde yaptığımız organizasyonel ve sistemsel değişiklikler, değer zincirini oluşturan paydaşlarımıza odaklı süreçlerimiz, çevresel ve toplumsal duyarlılık anlayışımız, hızlı öğrenme/hızlı yanıt verme kabiliyetlerimiz doğrultusunda geliştirilen stratejilerimiz ile sürekli iyileşme kültürümüzün organizasyonumuzun bütününe kök salması hedeflenmiş ve 2014 yılında kamu sektörü eğitim hizmetleri kategorisinde kazanılan “2014 Türkiye Mükemmellik Ödülü”yle bu hedefe büyük ölçüde ulaşıldığı kanıtlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Akreditasyon, kurumsal gelişim yönetimi, mükemmellik CmE103 Davetli Oturum - Stokastik Süreçler V Cuma 16:45-18:15, IE103 Küme: Stokastik Süreçler Oturum Başkanı: Servet Hasgül (Eskişehir Osmangazi Üniversitesi) 1. M/Coxian-2/s Stoğa-Üretim Sistemlerinin Kontrolü Özgün Öztürk, Yaşar Üniversitesi, Önder Bulut, Özge Büyükdağlı Bu çalışmada, paralel üretim kanalları ve birden çok müşteri sınıfına sahip kayıp satışlı stoğa-üretim sistemlerinin kontrolü ele alınmaktadır. Müşteri taleplerinin bağımsız Poisson süreçleri uyarınca geldiği ve üretim zamanlarının 2-aşamalı Coxian dağılıma sahip olduğu varsayılmıştır. Bu yapı altında, herhangi bir sistem durumunda, aktif hale getirilecek üretim kanalı sayısı ve müşteri sınıfları için stok tayınlama politikalarının belirlenmesi amaçlanmaktadır. Sistem M/Coxian-2/s stoğa-üretim kuyruk modeli olarak formüle edilmiş olup, s mevcut üretim kanalı sayısını temsil etmektedir. 2-aşamalı Coxian üretim zamanları varsayımı şu şekilde gerekçelendirilebilir: i)ikinci üretim aşaması belirli bir olasılıkla ziyaret edilir ve bu aşama üretim sonrası yeniden işleme operasyonu olarak görülebilir, ii) M/Coxian-2/s modeli M/M/s modelinin direkt olarak genelleştirilmiş halidir, iii) Eğer ki 2 aşamanın da üretim hızları eşit olup birinci üretim aşamasından ikinciye geçiş olasılığının 1 olduğu düşünülecek olursa, sistem birden fazla üretim kanalı içeren ve Erlang üretim zamanlı M/Erlang-2/s modeline dönüşmüş olacaktır. Ele alınan sistem için en iyi üretim ve stok tayınlama politikalarının yapıları karakterize edilmiştir. Ayrıca, yeni üretim ve stok tayınlama politikaları önerilmiş olup performans değerlendirmesi yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Coxian dağılımı, çoklu müşteri sınıfları, paralel üretim kanalları, stoğa-üretim, stok tayınlama 2. M/E_k/s Stoğa-Üretim Sistemlerinin Kontrolü Özge Büyükdağlı, Yaşar Üniversitesi, Önder Bulut, Murat Fadıloğlu Bu çalışmada, paralel üretim kanallı stoğa-üretim sisteminin üretim kontrolü ve stok tayınlama problemi ele alınmıştır. Tek çeşit ürün üretilen sisteme talepler, kaybedilme maliyetlerine göre sınıflandırılmış müşteriler tarafından gelmektedir. Sistemde verilmesi gereken iki önemli karar bulunmaktadır: (1) mevcut duruma ek olarak kaç tane kanal daha aktive edilmelidir, (2) mevcut envanter, müşteri sınıflarına göre hangi oranda dağıtılmalıdır. Günümüzün bilgi teknolojileri, üretimin anlık durumunu ve anlık envanter seviyesinin takibini oldukça kolaylaştırmıştır. Bu nedenle sistem, taleplerin Poisson ve üretim sürelerinin Erlang dağılımlı olduğu M/E_k/s stoğa-üretim kuyruk sistemi olarak modellenmiştir. Erlang üretim süreleri varsayımı, k (bir kanaldaki üretim aşaması sayısı) parametresinin değiştirilerek sistemin istenilen sıklıkta gözlemlenen bir sisteme dönüşmesine ve aynı zamanda markov yapısının korunarak sistemin Markov Karar Süreci analiz teknikleri kullanılarak incelenmesine olanak sağlamaktadır. Bunun yanı sıra s (üretim kanalı sayısı) parametresinin değiştirilebilmesi, envanter sistemlerinin yapısal karakterleri üzerine çalışılarak, literatürde önerilen politikalara göre çok daha etkin ve kolay uygulanabilir politikalar önermemizi sağlayacaktır. Anahtar Kelimeler: Stoğa-üretim, üretim kontrol, stok tayınlama, çoklu üretim kanalı, erlang 3. İki Amaçlı Tek Devrelik Stokastik Stok Problemine Bulanık Çözüm Yaklaşımı Ahmet Sabri Öğütlü, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Servet Hasgül Tek devrelik stokastik stok probleminde bir tek sipariş fırsatı vardır. Problem devre başlangıcından önce ulaşacak şekilde tek devrelik bir ürün için sipariş büyüklüğünü belirlemektir. Devre süresince talep bilinen bir dağılımla stokastiktir. Karşılanamayan talep kaybedilir ve devre sonu elde kalan stok hurda fiyatından değerlendirilir. Tek devrelik ürünler belirli bir ömrü (satış devresi) olan veya mevsimsel ürünlerdir. Ekonomik değerlerini çabuk yitirdiklerinden veya çabuk moda dışı kaldıklarından bir devreden başka bir devreye taşınamazlar. Sipariş kararı için performans ölçüsü olarak beklenen karın yanında belirli bir hedef kar düzeyine ulaşma olasılığı (doyum olasılığı) göz önünde tutulmuştur. Normalizasyon ile performans ölçülerinden üyelik fonksiyonları türetilmiştir. Türetilen bu üyelik fonksiyonları “beklenen karın en iyi değerine olabildiğince ulaşmak” ve “Belirli bir kar düzeyi (T) için doyum olasılığının en iyi değerine olabildiğince ulaşmak” şeklindeki iki bulanık hedefin gerçekleşme derecelerini göstermektedir. Hedeflerin ifadesindeki “olabildiğince” kelimesi bulanıklık kaynağıdır. Bu çalışmada Bellman ve Zadeh (1970) tarafından sunulan bulanık ortamda karar verme kavramına dayalı olarak geliştirilen çok amaçlı programlama tekniklerinden Bulanık Hedef Programlama (BHP) ile bu iki amacı eşanlı sağlayacak en iyi uzlaşık çözüm elde etmeye yönelik bir model geliştirilmiştir. Bu amaçla geliştirilen BHP modelinin geçerliğini test etmek için bir benzetim çalışması yapılmış ve sonuçlar tartışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Tek devrelik stok (newsboy) problemi, bulanık hedef programlama, benzetim 4. Ameliyathane Sistemlerinde Sıra Bağımlı Stokastik Süreli Çizelgeleme Yaklaşımı Esra Yıldırım Söylemez, Dumlupınar Üniversitesi, Servet Hasgül Hastane yönetiminin, en düşük maliyetle yüksek kalitede cerrahi bakım sağlanması baskısı altında olan ameliyathaneler, rassal belirsizlik ve değişkenliğin en fazla yaşandığı ortamlardır. Bu ortamlarda, ameliyatların çizelgelenmesi ve önemli bir kaynak olan ameliyat odası kullanımına ilişkin yaygın uygulanan genel bir yapının olmaması çalışmanın çıkış noktasını oluşturmaktadır. Bu çalışmada, bir üniversite hastanesinin ameliyathanesinde, çocuk cerrahisi ameliyatlarının gerçekleştirildiği ameliyat odası çizelgelenme problemi ele alınmıştır. Problemde gerçek sistemdeki değişkenliği daha gerçekçi yansıtabilmek için ameliyat süreleri ve ameliyatlar arasındaki sıraya bağımlı hazırlık süreleri stokastik olarak ele alınmış ve gözlem değerlerinden hareketle elde edilen uygun olasılık dağılımları ile ifade edilmiştir. Ayrıca ameliyat odasının etkin kullanımı açısından ameliyatların sıralanmasına ilişkin bir model geliştirilmiştir. Modelin, karmaşık ve risk taşıyan ameliyathane ortamına uygunluğunun sınanması ve stokastik verilerin analizi için benzetim yöntemi ile Promodel yazılımı kullanılmıştır. Çalışma kapsamında önerilen modelin, rassallığın baskın olduğu ameliyathanelerde, ameliyat odalarının daha etkin kullanımı açısından katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Farklı cerrahi birimlerde ve tüm ameliyathane ortamında kullanılabilecek bu modelin hem hasta, hem ameliyathane personeli hem de hastane – ameliyathane yöneticileri açısından memnuniyeti artıracağı düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Stokastik süreç, sıra bağımlı hazırlık süreli çizelgeleme, benzetim, ameliyathane çizelgelemesi