7,50 TL - EDAK RAFI
Transkript
7,50 TL - EDAK RAFI
edaktüel içindekiler Yıl 2 • Sayı 12 Eylül - Ekim 2014 İmtiyaz Sahibi EDAK Adına Ecz. Emre Bacanak emre.bacanak@edak.org.tr Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ecz. Ayşem Jale Kıhtır jale.kihtir@edak.org.tr Yayın Koordinatörü İ.Hakkı Kesirli hakki.kesirli@shift-izmir.com Genel Sağlık Editörü Ecz. Meltem Kortel meltem.kortel@edak.org.tr Genel Koordinatör Yeşim Erdemir yesim.erdemir@edak.org.tr 10 Yeni hedefler… Dosya: Yaz sonu, eylül başı, yeni hedefler zamanı… 18 "Komşudan ilaç almayın, doğa dostu ürünler kullanın" Çevreci Eczacılar Koop. Başkanı Eczacı Şule İlkkurşunlu ile söyleşi burcu.yaylacik@edak.org.tr 20 Toplum Düşmanı: Bonzai 26 Şehirden kaçanlar Türkiye'de permakültürün doğuşu 30 Dert ortağı, sağlık danışmanı Eczacılar 32 Doğum kontrol yöntemleri ve gelişmeler Op. Dr. Kenan Ertopçu yazdı 4 edaktüel eylül•ekim 2014 70 Lübnan Mutfağı Dört ülke etkisi, tek lezzet... 76 Parmak uçlarında Hürriyet Bulvarı 10, Hür Han Kat:7 35210 Çankaya İzmir • 232.445-3055 31 Ağustos 2014 tarihinde basılmıştır Seferihisar'ın saklı lezzeti Fikirlerini tavizsiz savunan şair Shift-İzmir Edaktüel Dergisi EDAK Ecza Kooperatifi ücretsiz yerel süreli yayınıdır. İki ayda bir yayınlanır. Dergi tüm yayın hakları EDAK Ecza Koop'a aittir. Yayınlanan yazı ve fotoğraflar tamamen veya kısmen dahi olsaizinsiz kullanılamaz, çoğaltılamaz. Yayınlanan yazıların ve ilanların sorumluluğu sahiplerine aittir. Edaktüel Dergisi basın ve meslek ilkelerine uymayı kabul ve taahhüt eder. 68 Armola Peyniri 72 Aşiyan Müzesi ve Tevfik Fikret İçerik ve tasarım Yahya Kemal Beyatlı Cad. 94, BEGOS 3. Bölge 35400 Buca İzmir • 232.290-3311 Ayvalık zeytinyağının hikayesi Doç. Dr. Zeki Yüncü aydınlatıyor Karacaoğlan Mahallesi 6173 Sokak 4, 35030 Işıkkent İzmir • 232.488-1919 edak@edak.org.tr Baskı Diş Hekimi Çağdaş Kışlaoğlu 64 Zeytinyağı'nın başkenti Ayvalık Ecz. Erol Özdayı ile mini söyleşi Metro Matbaacılık 54 Çocuklarda okul öncesi diş bakımı Eczanede güvenli alışveriş • Alpay Sönmez • Deniz Çaba • Elif Aydoğdu • Nazlı Beste Çelikasker EDAK S.S. İzmir Eczacılar Üretim Temin ve Dağıtım Kooperatifi Prof. Dr. Suat Turgut 60 Yeni ürünlerle yenilenin Yayına Hazırlayanlar Yönetim ve İletişim 52 İşitme testleri Beyoğlu Hazzopulo Pasajı'nda... Burcu Yaylacık • Prof. Dr. Suat Turgut • Doç. Dr. Zeki Yüncü • Op. Dr. Kenan Ertopçu • Uz. Dr. Gülten Karasu • Uz. Dr. Ali Kılınç • Diş Hek. Çağdaş Kışlaoğlu Uz. Dr. Ali Kılınç 56 Katya'nın şapkaları Ürün/Reklam Koordinatörü Bu sayıda katkıda bulunanlar 50 Bebeğim iştahsız Balerin Burcu Olguner ile söyleşi 40 Machu Picchu Dağın doruklarındaki İnka şehri 46 Nezle mi, yoksa paçavra hastalığı mı? Ecz. Meltem Kortel yazdı 48 Her bebek anne sütü ile beslenmeli Uz. Dr. Gülten Karasu 80 Monaco'nun Grace'si eylülde sinemalarda Monaco Prensesi Grace Kelly'nin Hayat Hikayesi sinemalarda 82 Yeni Teknolojiler Yeni geliştirilen ürünlerle tanışın 84 Kitaplar Bunları mutlaka okumalısınız edaktüel başkandan Ecz. Emre Bacanak EDAK Yönetim Kurulu Başkanı Madde bağımlılığı çocuklarımızı tehdit ediyor Sevgili EDAKTÜEL okurları, Yaz ayları artık bittiğine ve “Cumhurbaşkanlığı seçimi” gibi bir formaliteyi de ulus olarak yerine getirdiğimize göre artık o huzur ve keyif dolu yaz dünyasından çıkıp sorumluluklarımızla örülü ailemiz ve dostlarımızla birlikte omuzlayacağımız gerçek hayatımıza geri dönebiliriz. Çeşitli tatil versiyonları ile bir miktar şarj olduk ve artık daha motiveyiz. Sanırım bu motivasyon olmasa her sezonun yeni beklentilerini karşılayamazdık. En önemli yeniden başlangıçlardan bir tanesi çocuklarımızın okullarıdır. Yaz aylarında bir taraftan dinlenirken diğer taraftan çocuklarımızın geleceğini daha iyi kurgulayabilmek için eğitim sistemindeki yenilikleri, yeni sınav sistemlerini, devlet tarafından yönlendirildiğimiz özel okulların yeni sezon fiyatlarını kısaca yeni sorun ve soruların cevaplarını araştırdık. Bir şekilde bize uygun seçenekler içerisinden en iyisi olduğunu düşündüğümüz bir yola doğru çocuğumuzu yönlendirdik. Artık hazırlıklar tamamlandığına göre yeni öğrenim sezonu başlayabilir. Ya eğitim ve bilinçlendirme sezonu? Eğitim sistemimiz içerisinde çocuklarımızın sadece öğreniminden değil eğitiminden de öğretmenlerimizi sorumlu tutabildiğimiz yılları çok geride bıraktık. Türk toplumu, kısaca ve kabaca “eti senin kemiği benim hocam” diyerek, aslında öğretmenini kendi çocuğunun üzerinde bir otorite kumasına ve böylece toplumsal kuralları ve ahlaki değerleri ona öğretmesine onay verirdi. Bu cümle aynı zamanda ebeveynlerin çocuklarının okulda geçirdiği süre boyunca öğretmenlerinin dışarıdan gelen tehditlere karşı çocuk üzerinde belli bir disiplini uygulama hakkını da vermekteydi. Şimdilerde çocuğumuzun kendine olan güvenini ve psikolojisini daha düzgün tutacağımız inancıyla öğretmenlerimizin elinden bu yetkiyi aldık. Tabii ki geçen yıllar içerisinde öğretmenlerimizin bu konudaki yetkinliklerinin de sorgulanır olması etkili olmuştur. Ancak bu durumun çok önemli bir yan etkisi ortaya çıkmaya başladı. Okulda çocuklarımızın etrafını saran “Madde bağımlılığı” tehdidi. 6 edaktüel eylül•ekim 2014 Çocuklarımızı olması gerektiğinden fazla sahip oldukları özgürlük ve özgüven onları maalesef uyuşturucu madde simsarlarının tuzağına düşürmekte ve otoriter yetkilerini ellerinden aldığımız öğretmenlerimiz ve okul idareleri bu durumu engellemekte çok zorlanmaktalar. Konunun ciddi bir ekonomik rant kapısı olması da durumun giderek daha da ciddi bir boyut kazanmasına neden olmaktadır. Değerli EDAKTÜEL okurları, Çocuklarımızın madde bağımlısı olmasının nedeni sadece onların geçirdiği ergenlik problemleri ya da aile içi sorunların yarattığı psikolojik boşluk olmayabilir. Çocuğumuzun kendi iç dünyasında yaşadığı travmalar tetikleyici olabilir. Ancak unutmamalıyız ki o yaşlardaki en önemli motive edici unsur son derece basit bir duygudur “Merak”. Çocuğumuzun bir şeyleri merak etmesi ve denemek istemesinden daha doğal hiçbir şey olamaz. Özellikle de arkadaşları ile birlikte daha cesur oldukları düşünülürse böyle bir tuzağa düşmeleri an meselesidir. Bu nedenle uyuşturucu ile mücadeledeki en önemli unsur çocuğumuzun biz ebeveynler ve özelliklede sağlık profesyonelleri tarafından bu konuda bilinçlendirilmesidir. Çocuklarımızı bu tehdit ile temas etmesini engellemenin çok zor olduğunu ve bu konunun çocuğumuzla sert bir müzakere süreci ile asla çözülemeyeceğini baştan kabul etmeliyiz. Onunla konuşurken ve uyarırken kuracağımız cümlelerin bir ikna metodu içermesi çok iyi bir başlangıç olabilir. Ardından bu konuda en doğru bilgiye en kısa yoldan ulaşabileceğiniz eczacılarınız sizleri ve çocuklarınızı doğru yönlendirebilmek adına görevlerinin başlarında olacaklardır. Sanıyorum ki; biz eczacı kurumlarına da bu konuda çalışma yapmak ve toplu bilinçlendirme kampanyaları düzenlemek gibi bir toplumsal sorumluluk düşmektedir. Yeni eğitim döneminde çocuklarımıza “Madde bağımlılığı” gibi tehditlerden uzak başarılı bir eğitim öğretim sezonu diliyorum. Hepinize sevgiler… edaktüel sunuş Ecz. Ayşem Jale Kıhtır EDAK Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Yenile kendini Merhaba sevgili EDAKTÜEL okurları, Güneşin eskisi gibi yakmadığını fark ettiniz değil mi? akşam daha erken kararıyor hava, gece aniden serin bir esinti yokluyor, evde bir telaş başlıyor. “- Hanım, hani annemin ördüğü hırkam nerdeydi? O hem inceydi hem de üşütmüyordu... Pencereyi biraz daha mı kapatsak geceleri, bu incecik rüzgâr hasta edecek gibi…” Serinlik ve yağmur kokuyor toprak ya, etrafta sarı turuncu yapraklarla doldu. Ağaçlar kışa hazır kuru dallarıyla soyundular, göçmen kuşlar da topladı pılı pırtıyı gidiyor, tamam yine gelecekler biliyoruz da her gidiş biraz koyuyor insana... Ama “Hoş Geldin Sonbahar!” demek için de o kadar çok nedenimiz var ki… Hüzün mevsimi olarak bilinir Sonbahar oysa romantizm mevsimidir aynı zamanda yeni başlangıçların mevsimidir… Hepimiz için ayrı bir heyecan, ayrı anlam taşır, kimimiz için yeni bir okul, kimimiz için yeni bir iş, yeni başlangıçların mevsimidir. Neden mi? Evlerde telaş vardır, her sonbaharda okul hazırlığı bir taraftan sürerken, diğer taraftan kış hazırlığı başlar, turşular kurulur, tarhanalar yapılır, salçalar sıkılır, reçeller yapılır. Yenilenme mevsimidir, yazlık rehavetten kurtulup kışa bedenen ruhen hazırlanma ve yenilenme zamanıdır… Biz de yenilendik EDAKTÜEL ailesi olarak bizlerde yenileniyoruz, büyüyor ve değişiyoruz. Bu sayımızla birlikte yeni bir ajansla birlikte çalışmaya başlıyoruz. İlk sayımızdan itibaren beraber çalıştığımız ve çok güzel işler yaptığımız “Fortiks” ailesine bugüne kadar verdikleri her türlü katkı ve emeklerinden dolayı çok teşekkür ediyoruz. İleride başarılı işlerde tekrar birlikte olmak umuduyla 8 edaktüel eylül•ekim 2014 uğurluyoruz onları... Yeni dönemde EDAKTÜEL’ imizi Shift Ajans ile hazırlayacağız. Onlara da aramıza “hoş geldiniz!” diyoruz. Ve yine dopdolu bir sayı hazırladık. “Yenile kendini” başlığıyla ruhen ve bedenen yenilenmeye hazır mısınız? diye soruyoruz. Her mevsim değişikliğinde yaşanan depresif ruh haliyle nasıl baş etmeli? -Kendimizi yenilemeye hazır olarak! Bugünlerde hayatınızda bir şeyleri değiştirmek istiyorsanız, düşünelim örneğin evinizde bir değişiklik, mobilyaların yerini değiştirmek ya da saç /giyim tarzınızda bir ufak değişiklik hoş olabilir, belki düşüncelerde bir değişiklik yapar kendimizi yenilemeye okuduğumuz kitapları yenilemekle başlarız… Yeter ki yenilenmiş hissedelim… Koca bir yaz geçti ne de olsa… Mevsim değişikliğinde hazır bekleyen virüslere karşı kendimizi korumak için grip aşısı yaptırmalı mıyız? “-ben, çocuğuma, yaşlı anneme yaptırttım / -yok, ben yaptırtmadım abicim” sözleri havada uçuşmadan okuyun derim, “eczacı gözüyle” köşesinde sizi bilgilendiriyoruz. Ve çocuklarımızı da unutmadık. Eylül demek, okullar açılıyor demek ne de olsa Okula hazırlık dosyamızda “çocuklara okula gönderirken ne demeli / ne dememeli, ne almalı?” kafanızı karıştıran sorularına karşı öz ve kısa cevaplar ile güzel bir rehber hazırladık. Renkli alışveriş sayfalarımız ile yeni ürünlerimiz konusunda bilgi edinip, ayrıntılarını eczanenize danışabilirsiniz… Yani bizim için öyle bir sayı oldu ki Murathan Mungan’ın dediği gibi, Kış güneşinin mutlu ettiği bir kedi gibi mutlu, emin, tasasız Sere serpe ve keyifli olmak tek isteğim ve dileğim senin ve benim, yani bizim için... Hepimiz için mutlu olmak için... Mutlu Olun… edaktüel gündem Yeni hedefler peşinde… Yaz sonu, eylül başı, yeni hedefler zamanı… Yeni bir mevsim, karar almak için de en iyi başlangıç evresi demek. Takvimlerinizi ayarlayın… Bir sır daha var, çözdüklerinden başka Bir ışık daha var, bu ışıklardan başka Hiçbir yaptığınla yetinme, geç öteye Bir şey daha var, bütün yapıtlardan başka… Ömer Hayyam H ayatın karmaşası ve rutini içinde çoğu zaman koyduğumuz hedefleri unuturuz, hatta zihni yorgunluktan mütevellit hedef koymaktan bile imtina ederiz. Hayatımızı daha mutlu kılmak için elzem olan “hedefler”, günlük koşuşturma içinde heba olur, gider. Oysa hedefi olmayan insanların motivasyon ve güven kaybı yaşadıkları bilimsel gerekçelerle pek çok kez açıklandı. Hedeflerimizi belirlemiş olmak, bize yaşamımızı kontrol etme gücü veriyor. Zamanı daha iyi değerlendirebiliyor ve tutarlı davranarak başarıya ulaşabiliyoruz. Hedef konula10 edaktüel eylül•ekim 2014 madığı ya da konulan hedefler unutulduğunda ise önce zaman kaybı başlıyor. Sonra insanlar benlik saygılarını, özgüvenlerini yitiriyor; kısırdöngü kaçınılmaz hale geliyor. Madem bir mevsimi kapatıp yenisine başlıyoruz, yeni hedefler belirleme zamanı. Ruh ve beden sağlığımız, kariyerimiz, ailemiz için… Yine dene! Samuel Beckett diyor ki: “Hep denedin, hep yenildin, olsun. Gene dene, gene yenil, daha iyi yenil.” Hedef koymak da böyle bir şey. Olmadığında yılmamak, yeni hedefler üretebilmek gerekiyor. Çünkü ancak hedeflerimiz Peter F. Drucker’ın söylediği gibi: “Sorunlara değil imkânlara odaklanın. Sorun çözümü zararı engeller, ama imkânları kullanmak sonuç üretir. Değişimi bir fırsat olarak kullanın ve bir tehdit olarak görmeyin.” • Zaman yönetimi konusunda bir program oluşturun. Hedefe ulaşmanız konusunda koyduğunuz zaman ne çok esnek ne de çok bağlayıcı olsun. • Hedefiniz “başarıya” endeksli olmasın. Başarı bir sonuçtur; mutluluğu amaçlayın. • Hedefleriniz için yapmanız gerekenleri ertelemeyin. “Şu işimi halledeyim, sonra yaparım” demeyin. Erteleme, nedeni ne olursa olsun, kişide huzursuzluk yaratır, umutsuzluğa sürükler. • Önce kendinizi değiştirin. Ancak bunun için mutlaka kararlılık, sabır ve hareket gerekiyor. Bir kişi değişim ve gelişim sürecini yaşamaya başladığında, bu durumun devamı için de çalışmalarını aralıksız sürdürüyor. • Hedeflerinize ulaşma konusunda güvenilir bir arkadaşınızdan destek talep edin. • Zihninizin bahane bulma sürecine girmesine izin vermeyin ve ilk adımı atın. Peki, Cengizhan’ın 13 yaşından itibaren “Ben bir hakanlar hakanı olacağım” diye hedef belirlediğini duymuş muydunuz? Kariyerinizle ilgili gelecek planlarınız hazır mı? sahip olduğu kalifiye özelliklerin değerini yitirmesine neden olacak dışsal faktörler ise tehditleri oluşturuyor ve bunların da belirlenmesi gerekiyor. Örneğin kişinin bildiği bir yabancı dil önemini yitirebilir veya uzman olduğu alanda birçok uzman yetişebilir. Bu durum bariz bir tehdittir. • Tek hedefe kilitlenme; seçenekler iyidir. • Kariyer gelişimi dendiğinde genellikle hiyerarşik olarak yükselmek akla gelir. Siz mutlu olabileceğiniz bir kariyere odaklanın. Bu girizgâh, en çok da iş hayatıyla ilgili sıkıntıları ve mutsuzlukları olanları ilgilendiriyor olmalı. Peki sizin kariyer hedefleriniz nedir, hiç bunları planlayıp-yazdınız mı? Kâğıt ve kalemi elinize alın, aşağıdaki rotayı izleyin: • Kendinizi tanıyın: Bireyin kendi özelliklerini, zevklerini, tercihlerini, ilgi alanlarını tanıması kariyer planının etkinliğinde oldukça önemli. Kendinize yeni bir rota belirlemek istiyorsanız, geç oldu demeyin, bu kuralı dikkate alın. • Güçlü ve zayıf yönleriniz ile fırsat ve tehditleri yeniden gözden geçirin: Yine kendinizi tanımaya çalışıyorsunuz aslında. Sadece biraz daha derinlemesine. Fırsat ve tehditlerin analizi ise daha çok dış dünyaya yönelik öngörüleri içeriyor. Fırsatlar bireyin güçlü yönlerini kullanabileceği imkân alanlarıdır. Bu fırsat alanlarının mümkün olduğunca geniş tutulmasında da yarar var. Bireylerin olduğunda yaşam anlam kazanıyor; hedefler bizi geliştiriyor, dinamizm ve enerji veriyor. Peter Drucker, “Gideceğiniz yeri bilmiyorsanız, vardığınız yerin bir önemi yoktur” derken de bunu kastediyor aslında. Mutlu olmak sadece ve sadece bizim elimizde. Hedef oluşturmak için bazı püf noktaları Hedef belirlemek düşünüp-taşınmadan yapılacak bir iş değil. Enine-boyuna planprogram yapmak gerek. İşte size bu yolda birkaç öneri: • “Ne istiyorum?”, “Bu hedefe ulaşmak için gerekli donanıma sahip miyim?” gibi sorular sormalı ve bunlara gerçekçi yanıtlar üretmelisiniz. • Önce neyi değiştirmek istediğinize emin olun ve bununla ilgili bütün detayları içeren bir hayali vizyon oluşturun: Nereden başlayacağım, nerede olacağım, bunu yaparken çevremde kimler olacak gibi. Sonra değişim için nelere, kimlere ve içinizdeki hangi kaynaklara ihtiyacınız olduğunu listeleyin. • Hedef çok uzak ya da olanaksız görünüyorsa adımlar ve aşamalar belirleyin. Küçük hedeflerin toplamını amaç edinin. Yani öncelikle küçük, ulaşılabilir hedefler koyun. • Umutsuzluğa kapılmayın. Anthony Robbins, “Kişiler tembel değildir. Sadece, kendilerine esin kaynağı oluşturacak kadar güçlü hedefleri yoktur” der. Çok doğru. Örneğin siz Fatih Sultan Mehmet’in çocukluğundan itibaren her türlü oyun ve oyuncaklarını İstanbul’un fethi üzerine kurguladığını biliyor muydunuz? 2014 eylül•ekim edaktüel 11 edaktüel gündem Güvenli bölgeden dışarı çıkın ve bir hobi edinin Hayatınıza anlam katmanın en iyi yollarından biri de içinde güvenli hissettiğiniz kişisel bölgenizden çıkmanızdır. Rutine ara vereceğiniz kişisel bir alanınız olsun. Yeni bir şeyler öğrenin, hobi edinin. n Bisiklet yollarında yürümeyin. Bir bisiklet edinin ya da kiralayın. n Doğal taşlar ve şifalı bitkiler huzur verir. Araştırın ve kullanın. n Ayda bir kere daha önce hiç gitmediğiniz bir yere gidin. Kentinizin hiç geçmediğiniz bir sokağında dolaşın ya da tarihi bir mahallesine uğrayın. n Bahçeniz yoksa balkonunuzda organik ürünler yetiştirin, mümkünse küçük bir bahçe köşesi yapın. n Aynı anda birden fazla kitap okuyun. n Kötümser insanlardan uzak durun. n İyi bir müzik dinleyicisi olun. n Felsefeyle ilgilenin. n Kendinizi gerçekleştirmeye çalışın. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşini hatırlayın ve en üst hedef olan “kendini gerçekleştirme gereksinimi (erdem, yaratıcılık, doğallık, problem çözme, önyargısız olma, gerçeklerin kabulü)” üzerine düşünün. n Yerel demokrasi ve iyi bir yurttaş olmak için neler yapabileceğinizi düşünün. Sosyal sorumluluk projelerine katılın. 12 edaktüel eylül•ekim 2014 • Kariyer hedeflerini belirlerken soyut değil somut düşünün. Net başlıklar belirleyin. • Mevcut işinizi sürdürmek ama daha verimli bir sistem kurmak istiyorsanız iş yerinde geçirdiğiniz bir günü düşünün. Sorumluluklarınızı, gün içinde yaptıklarınızı, yapamadıklarınızı listeleyin. • Zaman hırsızlarını belirleyin: Verimsiz geçen uzun toplantılar, çok konuşanlar, uzun telefon görüşmeleri, gereksiz mail trafiği… Bunların üstesinden gelmek için kişisel stratejilerinizi geliştirin. • Belirlediğiniz adımları uygun sürelerde uygulayın. Ve aksaklıklar olduğunda çözüm üretip tekrar hedeflerinize devam edin. • Şu an bulunduğunuz pozisyon için değil, ulaşmak istediğiniz pozisyon için giyinin. Çalıştığınız kuruma, yaptığınız işe, müşteri hedef kitlenize, iş yemeklerine, toplantılara uygun bir stil bulun. • İyi beslenin, kendinize yasaklar koymayın, hedefiniz ölçülü beslenmek olsun. Miktar kontrolü ve beslenme çeşitliliğini sağlayın; her gün 100 kalori eksik beslenmek bile yılsonunda 5 kg kaybetmenizi sağlar. • Vücudunuzu toksinlerden arındırın. • Yaşam standartlarınızı değiştirin. Bu yıl yıpranma payınızı geçen senelere göre en aza düşürün. • Kahvaltı yapmayı alışkanlık edinin. Yulaf kepeği ve kahvaltılık tahıl kullanın. • Her gün 3 litre su için ve her gün üç porsiyon meyve yiyin. • Sürekli kepek ekmeği tüketmek yerine tam buğday ekmeğini tercih edin. • Tatlıdan vazgeçin. Vazgeçemiyorsanız haftada birle sınırlayın. • Her gün bir bardak süt için ve kefir tüketin. • Sürekli diyet ürünler tüketmeyin ve her hafta bir kere kurubaklagil yiyin. Hedefinizde spor var mı? Gençseniz hergün 2-3 km. ya da daha fazla koşabilirsiniz. Yaşınız biraz ilerlemişse en iyisi yürüyüştür her gün 1 km. yürümek kaliteli bir yaşam için gerekli. Yürüyün , sağlıklı beslenin ve mutlu yaşayın... Bu sonbahar sağlığınızla ilgili kararlar alın Hedeflerinize zamanında ulaşabilmek istiyorsanız, sağlığınıza özen göstermeniz gerek. Her şeyin başı sağlık olduğuna göre yeni hedeflerde öncelik bu alana giriyor: • Sağlık problemleriniz varsa bunun çözümünü bulmaya çalışın. Ertelediğiniz ama olmanız gereken bir ameliyat varsa hemen planlama yapın. • Sigarayı bırakın ama destek alın. • Stresinizi kontrol etmeyi öğrenin. En çok nelerin stres seviyenizi yükselttiğini araştırın. • Özel hayatınızda ihmal ettiğinizi düşündüğünüz alanları belirleyin. Kendiniz için yapmak istediklerinizin yanı sıra, eşiniz, çocuklarınız, yakınlarınız, arkadaşlarınız sizden ilgi bekliyor olabilir. Ama unutmayın herkesi her zaman memnun etmek imkânsız. Gerçekten ihtiyacınız ne, siz ne istiyorsunuz bunu belirleyin. edaktüel gündem Aile bağları iyi hissettirir İletişim ilkeleri" Aile içi ilişkilerde en önemli hedef ise doğru iletişimi kurmak olmalı. Bunun için de iletişim ilkelerine uymayı hedef edinebilirsiniz: n Dinlemeyi bilin, sabırlı olun ve insanları terslemeyin. n Birbirinizle net, direkt ve "ben dili" kullanarak konuşmaya özen gösterin. n Aile içindeki açmazları konuşmaktan kaçınmayın. n Gereksiz eleştirilerden kaçının. n Adil davranın. n Görüşlerinizi başkalarına zorla kabul ettirmeye çalışmayın. n Yüz ifadenizi kontrol edin ve gereksiz yere zıtlık yapmayın. n Biri sizinle konuşurken işinizle meşgul olmayın. n Ne zaman susmak gerektiğini bilin. Sözünüzü güçlü bir tonla bitirin. n Suçlayıcı olmayın, birbirinizde sevdiğiniz tarafları söylemekten kaçınmayın. n Gerçekçi beklentiler içinde olun. n Çözüme ulaşmak için kendinize ve karşınızdakine zaman tanıyın. n "Ben onun için daima en iyisini düşünürüm" demeyin. İyi niyet ve birbirimiz için kaygılanmak mutlu bir aile için elbette ki gereklidir. Ancak birilerinin yerine her şeyi düşünmeye çalışmak, o kişiyi pasif kılarken sizi tüketir." 14 edaktüel eylül•ekim 2014 Aile ilişkilerini her zaman dengede tutmak mümkün olmuyor. Fazlasıyla yoğunuz ve modern çağın bireyci insanlarıyız. Ama hem işe, hem kendimize, hem de sevdiklerinize zaman ayırmak çok da zor değil. Sadece hedef belirleyin, o kadar… -Birlikte kaliteli zaman geçirin Ailenizle olan ilişkilerinizin yolunda gitmediğini düşünüyorsanız, her şeyi yeniden gözden geçirmelisiniz. İlişkilerinizdeki anlaşmazlıklar hangi konularda? Beklentiler neler? Bunların belirginleşmesi birbirinizi daha iyi anlamanız için gerekli. Birlikte vakit geçirmek ve eğlenmek aranızdaki bağı kuvvetlendirmek için yeni bir hedef olabilir. Örneğin beraber olduğunuz zamanın kalitesini yükseltmek için bir film izleme gecesi hazırlayabilirsiniz. Birlikte video oyunları oynayabilir, yemek masasında geçirilen saat- gularınızı kontrol altına almaya çalışın, aksi halde hata yapmanız mümkün. Affetmeyi bilin, empati kurun “Bağışlayıcılık arada sırada uygulanacak bir davranış biçimi değil, sabit ve kararlı bir duruş sergilemektir” der Martin Luther King. Bunu düstur edinmek, yeni hedefiniz olsun. Empati kurun, yani onun cephesinden de olayları tahlil etmeye çalışın. O zaman affetmek kolaylaşacaktır. Hem bu sizi daha güçsüz yapmaz. Mahatma Gandhi’nin söylediği gibi: “Zayıflar asla affedemez, affetmek güçlü kişilere ait bir özelliktir.” Anı yaşa Her anın kıymetini bilmeyi öğrenin. Aile ile ilgili bilinen en temel yanlış, sonsuza kadar sevgi garantisini hissetmektir. Oysa o garanti leri uzatabilirsiniz. Çünkü aile-içi iletişiminin düşüklüğü giderek insan arası ilişkileri de zayıflatıyor. ancak sevgi ve saygı ile kendini var edebilir. Kırmadan, üzmeden… Ailenin farklı bireyleri duygu ve düşüncelerinin paylaşımını ev dışına taşıyor. Ev içinde zayıflayan iletişime karşın ev dışında canlanan ilişkiler, insanlar arasındaki yabancılaşmayı artırıyor. Mesafeye teknolojiyle direnmek önemli Özgürlük alanlarınızı daraltmayın Önemli noktalardan biri de, aile bireylerinin özgürlüğünü tanıma. Fazla kontrol, hüsran ve hayal kırıklığı getiriyor. Bu konuda duy- Aileniz ve sevdiklerinizle aranızda mesafeler varsa teknolojiden pek hala yararlanabilirsiniz. Video paylaşım siteleri, hayatı paylaşmak için iyi bir araç. Torunlarınızın ilk kelimelerini duyabilir ya da ilk yürüyüş denemelerini bu sayede izleyebilirsiniz. Skype gibi programlar sayesinde anında görüntülü konuşmak da mümkün. Biraz teknoloji bilgisi yeterli. edaktüel gündem koyun. Önünüzdeki yıl için hedeflerinizi okuyun ve bu listeyi de yine sağınıza koyun. • Birkaç dakika için sessizce oturun. Hayallerinize, ilgi alanlarınıza ve hedeflerinize bakın. Bunlardan herhangi birine bağlı olan enerjiniz (örneğin dilemek ya da istemek) şu anda da size dönebilir. Enerjinizin şu anda varolması durumunda bu hayaller hakkında kendinizi çok daha iyi hissetmenizin mümkün olduğunun farkına varın. • Tamamen bu anda olmanıza izin verin. Geçmiş yılın tüm başarıları ve faaliyetlerinin daha önceki bir anda gerçekleştirilmiş olduğunun, gelecekteki başarı ve deneyimlerinizin tamamının gelecekte bir anda gerçekleşeceğinin farkına varın. Eğitime yeni hedefler Eğitim Yöneticisi Jamie Smart’ın önerilerine bir göz atalım ve yaşamın sürekli bir eğitim olduğunu asla unutmayalım: • Son bir yıl içinde başardığınız her şeyle ve hatırlanmaya değer deneyimlerinizle ilgili bir beyin fırtınası yapın. Yapmayı başardığınız her şeyin listesini yapmak için birkaç dakikanızı ayırın. • Hayatınızda artık istemediğiniz şeyler hakkında beyin fırtınası yapın. Arkanızda bırakmak istediğiniz şeylerin bir listesini çıkarın. • Gelecek hayalleriniz hakkında düşünebilirsiniz. Hayatınıza ne katmak istiyorsunuz? Nasıl deneyimler yaşamak istiyorsunuz? Edinmek istediğiniz yeni beceriler neler? Ne yapmak istersiniz? Nasıl olmak istersiniz? Hayallerinizi hatırlamayı kolaylaştırmak için notlar alın, resimler çizin ya da ses kayıt cihazı kullanın. • Hayatınıza katmak istediğiniz şeyler hakkında beyin fırtınası yapın. Gelecekte daha fazla yaşamak istediğiniz şeyler, deneyimler, vasıflar ve varoluş biçimleri nelerdir? Bunların bir listesini yapın. • Önünüzdeki yıla dair hedeflerinizin bir listesini yapın. Neyi başarmak istersiniz? Ne öğrenmek istersiniz? Ne elde etmek istersiniz? Kiminle tanışmak istersiniz? Hedef belirleme hakkında çok çeşitli iddialar var; kesin olan ise şu: Ne olduğunu bildiğinizde bir hedefi tutturma olasılığınız daha yüksektir. İnsan nörolojisi hedef peşindedir; bu yüz16 edaktüel eylül•ekim 2014 den bilinçaltınızı yanınıza alın ve başarmak istediklerinizin bir listesini yapın. • Başardıklarınızın listesini okuyun ve bunlar için kendinizi tebrik edin. Bu listeyi solunuza koyun. Arkanızda bırakmak istediklerinizin listesini okuyun. Yaptığınızı hissettiğiniz hatalar için kendinizi affedin ve bu listeyi de solunuza koyun. Hayallerinizle ilgili materyalleri alın ve bunları önünüze koyun. Yaşamınıza katmak istediğiniz şeylerin listesini gözden geçirin ve bu listeyi sağınıza "Köye ya da bir sahil kasabasına yerleşeceğim" Herkesin yeni hedefler listesinde bu cümle başköşeye oturur. Ancak bu hayali enine-boyuna hiç irdelediniz mi? İşte size birkaç ipucu: n Bunu yapmayı gerçekten istiyor musunuz, yoksa sadece bunu düşünmek sizi rahatlatıyor mu, bunu belirleyin. n Eğer gerçekten istiyorsanız tatil zamanlarında, bu olası sahil kasa- balarını ziyaret edin. Bir müddet yaşayın ve tanıyın. n Gitmeden önce orada kuracağınız hayatı detaylı bir şekilde kafanızda kurgulayın, orada ne yapacaksınız, nasıl geçineceksiniz, sıkılacak mısınız? Hala size uygun olup olmadığına bakın, uygunsa kararınızı verin ve uygulayın. n Herşey tamam ise yerleşin. edaktüel haber Çevreci Eczacılar Kooperatifi Başkanı Eczacı Şule İlkkurşunlu: Çevreci Eczacılar Kooperatifi (ÇEKOOP) Yönetim Kurulu Başkanı Eczacı Şule İlkkurşunlu ile ÇEKOOP’un gelecek hedeflerini ve “Atık ilaç” konusunu konuştuk. Cesur ve girişimci özelliği ile tam bir İzmirliyim diyen İlkkurşunlu; “İnsan, sağlık ve doğa varsa ÇEKOOP da var” dedi ve özellikle hanımlara seslendi. İsterseniz söyleşiye atık ilacı nasıl tanımladığınız sorusu ile başlayalım? Atık ilaçlar, ya süresi dolmuş ya da iyileştiğimiz için kullanmadığımız ama evlerimizde duran ilaçlar olarak tarifleyebiliriz. Bu ilaçların evde kalması da oldukça sakıncalı. Çocukların ilaç zehirlenmelerinin büyük bir bölümü evdeki ilaçlar nedeniyle gerçekleşiyor. Atık ilaçları evlerde saklamamalıyız diyoruz ama bunları çöpe ya da kanalizasyona atmak da aynı derecede sakıncalı. Çöpe attığımız ilaçlar sokak hayvanlarına zarar verir, doğaya sularımıza karışabilir ve sularımızdan da asla ayrıştırılamadan hem yediğimiz gıdalar ile hem içtiğimiz su ile bize geri dönebilir. Ciddi sakıncaları var. Lütfen, ilaçlarımızı çöpe ve kanalizasyona atmayalım. İzmir’imiz aynı zamanda emekli cenneti olarak da anılır. Dolayısıyla raporlu ilaç kullanımının yanı sıra gereksiz reçetelendirilen ilaçlarda yoğun denebilir. Atık ilaç hareketi aynı zamanda akılcı ilaç kullanımını da benimsetmeye çalışıyor diyebilir miyiz? Akılcı ilaç, her hasta için uygun ilacın uygun dozda ve en az maliyetle kullanılması demektir. 18 edaktüel eylül•ekim 2014 "Komşudan ilaç almayın, doğa dostu ürünler kullanın" Çevreci Eczacılar Kooperatifi (ÇEKOOP) Yönetim Kurulu Başkanı Eczacı Şule İlkkurşunlu Söz konusu doğa olunca ister çalışan olun ister ev hanımı olun, çevrenizde naylon torba kullandırtmayın. Artık denizlerimizde naylon poşetler kalmasın. Bio torba kullanımını benimseyelim. Bu nedenle lütfen hastalarımız ilaçlarını komşularından aldıkları öğütler ile kullanmaya çalışmasınlar. Bitirmeleri gereken ilaçları yarım bırakmasınlar. Doğru dozda, doğru zamanda kullansınlar. Mutlaka doktor ve eczacılarına danışarak alsınlar. Atık ilaç denince ÇEKOOP‘tan da söz edelim. Kuruluşu nasıl gerçekleşti, etkinlikleri neler? 2010 yılında ÇEKOOP’u kurarken ilk amacımız atık ilaçların doğaya karışarak hem çevreye hem de insan sağlığına zarar vermesini önlemek ve bunun ülkemizde yaygınlaştırılarak uygulanmasını sağlamaktı. Bu nedenle bir kooperatif çatısı altında organize olduk. O zamandan beri sürekli atık ilaç topluyoruz. Hem eczanelerimizdeki hem de özellikle İzmir ve yakın çevresindeki illerdeki halkın elindeki atık ilaçları toplayıp imhaya gönderiyoruz. Yaklaşık 4 yıldır bu işi yapıyoruz. Şu anda Çevreci Eczacılar Kooperatifi (ÇEKOOP) üyesi olan eczanelerimizle bunu devam ettiriyoruz. Kaç üye eczaneniz var? Türkiye çapında 589 üye eczanemiz oldu. Hızla çoğalıyoruz. Türkiye’nin her tarafından bize üye olarak ellerindeki atık ilaçları gönderiyorlar. Halkımıza atık ilaçlarını nereye götürsünler, nasıl bir yol izlemelerini önerirsiniz? Sürekli gittikleri eczaneye gidip, Çevreci Eczacılar Kooperatifi üyesi olup olmadığını sorsunlar. Eğer üyeyse zaten Atık İlaç topluyordur. Üye değilse neden üye değilsiniz diye sorsunlar. Çünkü biz bu işi ancak üyelerimizle yapabiliyoruz. Üye sayımız ve bilinçlendirilmiş halkımızın sayısı ne kadar artarsa Türkiye’nin ilaçtan temizlenmesi de o oranda artacaktır. Her eczacının sorumluluğu var Eczacı ilacın her alanında ilacın sahibidir, sorumludur. İlacın üretiminden sorumludur. Kooperatifler kanalıyla dağıtımından, hastaya yani son kullanıcıya ulaşmasından ve en son satıldıktan sonrada doğayı kir- letmeden imhasından sorumludur. Bu bizim mesleki sorumluluklarımızdan biridir. Ama eli ilaca değen tüm kurum ve kuruluşların da sorumlulukları vardır. Peki, zaman zaman basına da yansıyor. Evlerden toplanan kullanılmayan ilaçlar başkalarına verilir mi? Yani ilacın 2. Eli olur mu? Sağlık Bakanlığı ilaçta 2. Elin olmayacağını saklama koşullarının bilinmemesi nedeniyle başka hastalarda hiçbir şekilde değerlendirilemeyeceğini söylemektedir. Peki, eczanelerimize gelen atık ilaçlar özel bir kutuda saklanıyor değil mi? Evet, sarı toplama konteynırlarımız var. Bunlar kilitli kutular üstünde kapanı var. İçine atılan ilaçlar bir daha geri alınamıyor. ÇEKOOP olarak başka neler yapıyorsunuz? İçinde insan, sağlık ve doğa olan her yerde ÇEKOOP var. Bu anlamda eczanelerimizde bio torba kullanımını yaygınlaştırma amacımız var. Burada halkımıza da çağrımız var. Lütfen gittikleri her yerde kullanılan torbaların bio torba olup olmadığını sorsunlar. Söz konusu doğa olunca ister çalışan olun ister ev hanımı olun, çevrenizde naylon torba kullandırtmayın. Artık okyanuslarımızda denizlerimizde naylon poşetler kalmasın. Bio torba kullanımını benimseyelim. Ayrıca doğa dostu deterjanları kullanmayı tavsiye ediyoruz. Burada hanımlara sesleniyoruz. Hem kendi sağlıkları için hem de doğanın sağlığı için bunlara dikkat etmek çok önemli… ÇEKOOP üyesi eczane, yeşil eczanedir; Atık ilaç, plastik, elektronik, kâğıt toplar. Eczanesinde doğa dostu deterjan kullanır. Işıklandırması tasarruflu lambalardır. Su tasarruflu ürünler kullanır. Yakın zamandaki hedeflerimiz arasında eczanelerimizin karbon ayak izini imha etmek için ormanlar oluşturmaya başlıyoruz. Türkiye’nin öncü ecza kooperatifi EDAK 35. Kuruluş yılını kutluyor T ürkiye’nin en büyük ilaç dağıtım kuruluşlarından EDAK otuzbeşinci yaşını kutluyor. Kooperatif ortağı eczacılarına, ilaç ve ilaç dışı sağlık ürünlerinin temini ve dağıtımı hizmetini yürüten EDAK; otuzbeşinci yılını hizmet verdiği bölgelerde ortaklarıyla biraraya geldiği bir dizi etkinlikle kutluyor. Kutlamaların ilk adresi İzmir ve Adana oldu. İzmir’de EDAK’ın Işıkkent’teki merkez binasının bahçesinde gerçekleşen etkinlikte, Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ulvi Zeybek, İzmir Eczacı Odası Başkanı Eczacı Tuncay Sayılkan ve Tüm Eczacı Kooperatifleri Birliği (TEKB) II. Başkanı Eczacı Mustafa Turunç, ÇEKOOP yönetim Kurulu başkanı, Çağdaş Eczacılar Derneği İzmir Şubesi Başkanı hazır bulundu. Değerli protokol üyelerinin yanısıra çok sayıda eczacı ortağı ve çalışanı ile 1000’ne yakın davetlinin yer aldığı etkinlik, birlik mesajları verilerek sona erdi. EDAK Yönetim Kurulu Başkanı Eczacı Emre Bacanak açış konuşmasında; Türkiye’de 35 yılı deviren kurum sayısının az olduğunu belirterek, tam 35 yıl önce bu yapıyı kurma yolunda önderlik eden, 35 yıldır EDAK’a ortak olan tüm meslektaşlarına da ayrıca teşekkür etti. Birlikte başarıyoruz İzmir ve Adana’da gerçekleşen etkinliklerde EDAK yönetimi ve yöneticileri, ilk olarak bölge meclis üyeleri ile biraraya geldi. İlaç eczacılık gündeminin ve mesleki olarak örgütlü ve organize olmanın öneminin paylaşıldığı toplantının ardından gece müzik ve yemek ile devam etti. Yönetim kurulu üyelerinin, kurumun en deneyimli ve en yeni çalışanıyla birlikte 35. Yıl pastasını kesmesi ile sona eren kutlamada “Birlikte başarıyoruz” mesajı verildi. EDAK 35. Kuruluş yıldönümü nedeniyle İzmir ve Adana’nın ardından; Afyon, Muğla, Manisa, Aydın, Antalya, Denizli’de de etkinlikler devam edecek. 2014 eylül•ekim edaktüel 19 edaktüel gündem Toplum düşmanı BONZAİ Uyuşturucu ile ilgili olarak yerelde politikalar oluşturulmaya çalışılıyor, ancak henüz ulusal bir politikamız yok. Sigara ve alkolle ilgili geliştirilen programların sonuçları olumlu gibi gözükse de, ne yazık ki illegal maddelerin kullanımında bir artış söz konusu. • Doç. Dr. Zeki Yüncü • Ü lkemizde, hasta sağlık çalışanı ilişkisinin ilk ayağını eczacılar oluşturmaktadır. Çoğu zaman ilk yönlendirmeler, danışmanlık hizmetleri eczanelerde yapılmaktadır. Herhangi bir salgın olduğunda halkımız doğru bilgiye ulaşmak için eczanelere koşturmaktadır. Gelişen teknolojiyle eski dönemde sağlık ansiklopedilerin yerini artık internetten bilgi bankasının almış olması eczacıların bu yükünü hafifletmemiştir. Öğrenilen kulaktan dolma bilgilerin doğrulanma işi yine eczacılara düşmektedir. Bu başlı başına büyük bir sorumluluktur ve ülkemizin bir gerçeğidir. Sağlık sisteminin eczanelerin varlığının tartışıldığı bir dönemde eczane çalışanlarının bu işlevinin göz ardı edilmemesini dilerim. Son dönemde hepimizin tanık olduğu gibi medyada bolca sentetik kannabinoidler (SK, bonsai, jamaiika vb) adını duymaktayız. Sentetik kannabinoidlerin daha fazla reklamını yapmamak için bu maddeyi, yazının devamında "SK" kısaltması ile belirteceğim. Ne yazık ki; SK'nın bu derece gündemde yer bulmasının en önemli sebebi kullanımına bağlı gelişen ölüm vakalarıdır. Gün geçmiyor ki bu madde kullanımına bağlı olarak ölüm vakaları gazetede yer almasın. SK'nın da ölümlere neden olan bir bağımlılık yapıcı madde olduğu gerçeği unutulmamalıdır. 20 edaktüel eylül•ekim 2014 Ülkemiz için uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanımı önemli bir sorunudur. Bunun başlıca sebeplerinden biri Türkiye'nin coğrafi konumu gereği uyuşturucu madde trafiği üzerinde yer almasıdır. Uyuşturucu ile ilgili farklı güzergahlar olsa da, kıtalar arasında geçişin bir bölümü ülkemiz üzerindedir. Tarih boyunca doğudan batıya ya da batıdan doğuya geçiş Anadolu üzerinden gerçekleşmiştir. Bu konum jeopolitik bir avantaj sağlasa da beraberinde bu gibi riskleri de barındırmaktadır. Narkotik polisimizin etkin mücadelesine ve dünyada rekor olarak tanımlanan yakalanma oranlarına rağmen madde trafiği üzerinde bulunan ülkelerde değişik sosyolojik gerekçelerle madde tüketimine neden olmaktadır. Olayın tarihsel sürekliliği dikkate alındığında biz ülke olarak madde trafiği ve kullanımı açısından sorunlar yaşamaya devam edeceğiz. Jeoplitik durumdan bahsederken, şu dönemde sınır komşumuz olan ülkelerdeki karmaşayı gözardı etmemek gerekir. Terör, savaş ve göç gibi olağan üstü durumlar madde ticareti için uygun bir zemin oluşturmaktadır. Bu olumsuz çevresel durumdan en azından bir başlık olarak bahsetmek istedim. Neden sonuç ilişkisinin tek yönlü olmadığı ve karşılıklı olduğuna vurgulamak yerinde olacaktır. Yani, tarih boyunca uyuş- turucu ticareti ile ilgili durumlarda bir kavga ortamının doğmasına neden olmuştur. Ülkemizi dünyadaki yerleşiminden bağımsız olarak ele aldığımızda dinamik, genç ve kalabalık nüfusa sahip olan bir ülke olduğumuz gerçeği ile karşı karşıya kalmaktayız. Bu bizim ülkemizin en önemli avantajlarından biri. Ancak bu sosyodemografik nitelikler tüm pazarlama sistemleri için caziptir. Nasıl uluslararası şirketler kendi ürünlerini ülkemizde pazarlamak istiyorlarsa, illegal ürünler içinde bu geçerlidir. Dolayısıyla anayasamızda belirtildiği şeklinde devlet gençlerimizi ve vatandaşlarımızı uyuşturucu, kumar ve cehalet gibi her tür kötülükten korumakla yükümlüdür. Ancak bu konuda gidilmesi gereken zorlu ve uzun bir yol vardır. Gençlerin kaliteli boş zaman etkinliklerinde bulunmaması madde ve diğer riskli davranışlarda bulunma riskini artırıyor. Bunun en basit örneğini spordan verebiliriz: Futbol seyircisi fanatiği çok ancak oynayanı az bir ülkeyiz. Sağlığı için ya da iyi vakit geçirmek için spor yapan insanımız daha çok olmalı. Fanatizimin davranışsal bir bağımlılık sorunu olduğunu hatırlatmak isterim. Bir diğer sorun ise madde kullanım bozukluğu ya da maddenin zararlarına yönelik, koruyucu programlarımız yeterli düzeyde olmamasıdır. Son dönemde alkol ve sigaraya yönelik olarak bir mücadele programı hazırlandı. Sigara ile ilgili olan yürürlükte, alkol ile ilgili olan yasalaşma aşamasında. Uyuşturucu ile ilgili olarak yerelde politikalar oluşturulmaya çalışılıyor, ancak henüz ulusal bir politikamız yok. Sigara ve alkolle ilgili geliştirilen programların sonuçları olumlu gibi gözükse de, ne yazık ki illegal maddelerin kullanımında bir artış söz konusu. Genel anlamda ülkemizin bağımlılık sorununda arzı azaltma konusunda gösterdiği başarıyı, talep azaltma konusunda göstermediğini söylemek haksız bir eleştiri olamayacaktır. Böyle olunca da bağımlılık bizim toplumumuz için bir potansiyel risk faktörüdür. Genel anlamda ülkemizin bağımlılık sorununda arzı azaltma konusunda gösterdiği başarıyı, talep azaltma konusunda göstermediğini söylemek haksız bir eleştiri olamayacaktır. Böyle olunca da bağımlılık bizim toplumumuz için bir potansiyel risk faktörüdür. Madde bağımlılığı oranlarımız düşük, ancak nüfusumuz kalabalık, gencimiz fazla, eğitim durumuz yeterli değil. Eğitimden kastım okula devam edilen süre ya da akademik düzey değil. Gençlerimizi edilgen bir tutumda yetiştiriyoruz. Analiz eden, yargılayan, hayır diyebilen nitelikli gençlerimizin sayısı sınırlı. Bir grup içinde olsa da birey olmayı başaran insana gereksinim var. Sorun çıktıktan sonra uygulanan kendini geliştirmeye yönelik odak grupları, daha henüz herhangi bir sorun yokken çocuk yetiştirmede hedef olarak alınarak uygulamaya konmalıdır. . Buraya kadar çok özet olarak uyuşturucu kullanımına yönelik çevresel risk faktörlerinden bahsetmeye çalıştım. Bunlar üzerinden mutlaka durulması gereken konular. Ve asıl mücadele buralarda olmalı. Bireysel olarak madde kullanan kişilerin taşıdıkları özelliklerden de söz etmem gerekir. Madde kullanımına neden olan daha ön plana çıkan bir kişilik yapısı yoktur. Eski dönemde bazı kişilik türlerinin madde bağımlılığının gelişiminde önemli olduğuna vurgu yapılmaktaydı. Bu görüş yavaş yavaş geçerliliğini yitirmektedir. Ödüle bağımlı, yenilik arayışında olan kişiler, sebat edemeyen, erteleyemeyen, uzak bir gelecekte elde edeceği daha büyük bir başarıyı yakın dönemdeki daha küçük bir kazanç için gözden çıkaran kişiler bağımlılık açısından risklidir. Ancak tüm bu kişilik niteliklerinin bir belirteç gibi algılanmaması gerekir. Bireysel risk faktörlerini belirleyen slogan cümlemiz: bir çocuğun yetişmesinde olumsuz olarak sıralanan her tür davranış, hastalık, kaos madde kullanımı için risktir. Risk özellikle ebeveynlerin ve sorunu olan kişile2014 eylül•ekim edaktüel 21 edaktüel gündem rin eğitim düzeyi ile çocuk ve ergenden uygun akademik beklenti olmaması ile doğrudan bağlantılıdır. Uygun akademik beklenti, çocuğun kişisel beceri, istek ve kapasitesine en uygun eğitim olarak tanımlanabilir. Çocuğun akademik ortamın dışına hedefsiz, sahipsiz olarak koyuverilmesi madde ve diğer olumsuzlukları artırmaktadır. Öte yandan özellikle etkin danışmanlık sisteminden bahsetmek yerinde olacaktır. Çocuk ya da ergenin bir sorunu olduğunda uygun bir danışmandan yardım alamaması, uygun yönlendirme yapılmaması madde ile ilişkili sorunları dramatik olarak artırıyor. Özellikle yazının ilk paragraflarında belirtiğim sağlık çalışanları olarak danışman fonksiyonunu yeniden hatırlatmak isterim. Toplum eğitimlerine gittiğimizde en sık şu soru ile karşı karşıya kalıyoruz. Çocuğumun madde kullandığını nasıl anlarım? Bu sorunun karşılığında biz klinisyenlerden beklenen yanıt ön plana çıkan fiziksel belirtileri sıralamak. Karın ağrısı, göz altı torbaları, yorgunluk, bakımsızlık, ilgi kaybı, çarpıntı, kramp, nörolojik belirtiler, bilinç kaybı, psi- kotik belirtiler vb. Bu semptomlar klinisyenlerce bilinmesi gereken durumlar. Buna bakarak hastalığın şiddeti konusunda bilgi sahibi olabilir, eğer toksikolojik analizler yapılamamış ve hastadan kullandığı madde konusunda bilgi alınamamışsa kullanılan madde tahmin edilerek tedavisi planlanabilir. Oysa aile eğer sadece bu bulgulara odaklanırsa çok vakit kaybetmiş olur. Aileler burada birkaçı sıralanan fiziksel belirtiler henüz daha görünür hale gelmeden davranışsal değişimleri saptamalıdır. Her zamankinin dışında ne değişimler var. Arkadaş 22 edaktüel eylül•ekim 2014 ortamı, okul başarısı, ilgi alanı, kişisel hijyeni, giyim kuşamı, konuşma jargonu, ev içi sorumlulukları yerine getirip getirmemesi vb. etkinliklere odaklanılmalıdır. Kendi yaşamlarında her zamankinden farklı neler var? Bu tür değişimler aileler için bir belirteç olarak kabul edilmelidir. Hiç şüphe yok ki bu davranışlar madde kullanımı dışında başka nedenlerden de kaynaklanabilir. Kesin bir tanı olmadan çocuğu madde kullanıldığı konusunda yargılamak, aile iletişimini olumsuz yönde etkileyecektir. Ülkemizde son dönemde tedavi merkezlerine SK kullanımı nedeni ile başvuru sayısında bir artış söz konusundur. EGEBAM (Ege Üniveristesi Çocuk ve Ergen Alkol Madde Bağımlılığı Araştırma ve Uygulama Merkezi) polikliniğine son 1 yılda başvuran olguların yüzde 50’ye yakını SK kullanmaktadır. Oysa SK’ler, son dönemde piyasaya giren yepyeni bir madde değil. Üretim tarihi 2004 yılı. ABD İlaç Eczacılık Daire Başkanlığı, 2007 yılında bu maddeye yasak getirmiş. Ülkemizde ilk olarak 2009 yıllarında tek tük vaka bildirimleri olmuş. Ancak bu yıllardan sonra giderek artan oranlarda kul- lanım olmuş. Bugün ise özellikle ergenler arasında en sık tercih edilen maddelerden. Burada kullanım sıklığı ile epidemiyolojik bir bilgi aktarımında bulunamıyorum. Yakın zamanda yapılan saha araştırmalarında bu madde sorgulanmamış. 2014 yılında yapılması planlanan araştırmamız bize önemli bilgiler sunacaktır. Madde kullanım paternleri incelendiğinde piyasaya yeni bir madde girdiğinde eski kullanıcıların bu maddeyi kullandıkları, sonrasında bu maddenin giderek daha fazla kullanılmaya başlandığını yeni kullanıcılar için bunun bir ilk deneme mad- Sosyal medya üzerinden bile satışı yapılıyor Bu kadar tehlikeli bir zehrin sosyal medya üzerinden satışının yapılıyor olması insana inanılmaz geliyor. İnanılmaz ama gerçek… Polis, özellikle Facebook hesapları üzerinden yapılan bu satışlarla ne kadar mücadele ederse etsin her gün bir yenisi açılan hesaplar üzerinden yürütülen satışların önlenmesi zor gibi görünüyor. İnternetten adrese teslimat Bu uyuşturucular internetten sipariş edildiği gibi tütsü gibi çeşitli adlarda adrese teslim edilebiliyor. Bu siteler ya da sayfalar bitkisel ürün pazarlama maskesi arkasına saklanarak kredi kartı ile bütün dünyaya zehir saçabiliyor. Yurt dışından yönetilen bu satışlar gümrükten geçerken bitkisel ürün gibi gösterildiği için hiçbir engelle karşılaşmıyor. Bazı sitelerde açıkça reklam bile yapılıyor. Sonuçta pazarladıkları ürünü bitkisel olarak gösterdikleri için bunda sakınca görmüyorlar. Ne yazık ki pek çok genç bu aldatmacaya inanıyor. Arkadaş ortamında ”tek seferlik” denemelerle başlayan kullanımlar devamlılık kazandığında büyük miktarlara ulaşıyor ve kaçınılmaz son, ölüm ya da en değerli varlığımız olan vücutta onarılmaz hasarlar meydana gelebiliyor. edaktüel gündem desi haline geldiğini sonrasında bu maddenin de klasikleşmeye başladığı ve yerini diğer bir madde ya da eski maddenin yeni bir kullanım yoluna terk ettiğini görmekteyiz. SK içinde bu süreç tarif edildiği şekliyle devam etmektedir. Bu maddenin özellikle tercih edilmesinin nedenleri çok yakın zamana kadar toksikolojik analizlerde saptanamıyor olması, ucuz olması, 2011 yılına kadar yasal olması, kannabinoid benzeri bir madde olduğu yönünde yanlış bilgidir. Kannabinoidlerinde masum bir madde olmadığını bildirmek isterim. SK kullanımına neden olan risk faktörleri diğer bağımlılık Özetle SK etkisi altında olan kişilerin yaşamsal işlevler açısından tıbbi kontrol altında tutulmasında yarar var. SK' nın yoksunluk bulguları da çok şiddetli, gastrointestinal sistem belirtilerine, baş ağrılarına, kas ağrılarına neden olabiliyor. Sonuç olarak; ülkemizde bağımlılık alanında bütüncül politikalar oluşturulmalıdır. Ülkemizde bu alanda iyi niyetli çalışmalar var. AMATEM'ler açılıyor, yatak sayısı artırılıyor. Personel eğitimleri yapılıyor. Ancak sağlık sistemi özellikle bağımlılık için iyi gitmiyor. Cerrahi branşlar, invasiv uygulamalar, Ölümcül ve korkunç sonuçları var yapıcı maddelerden temelde farklılık göstermemektedir SK kullanımı sonrasında psikotik bulguların görülme oranlarının çok yüksek olduğunu biliyoruz. Sosyal medyaya yansıyan ve ilgi uyandıran bazı görüntülerin psikotik bulgularla bağlantılı olduğunu hatırlatmak isterim. Bu psikotik bulguların yüksek oranda kalıcı olduğu bildirilmektedir. Öte yandan bilişsel işlevleri olumsuz yönde etkilediği biliyoruz. Nörolojik hasarlara neden oluyor. Bu nörolojik hasarların uzun süreli etkisi konusunda bilgi sahibi değiliz. Özellikle ölüm vakaları kalp üzerinde olan etkileri ile açıklanıyor. Kalpte ritim bozukluklarına neden oluyor. Kullanım sonrasında hipertansif ataklar, sıvı elektrolit dengesizliği gözleniyor. Özellikle bu açıdan sağlık çalışanlarının dikkatli olması gerekiyor. 24 edaktüel eylül•ekim 2014 yoğun bakım hizmetleri daha fazla gelir sağladığı için ön plana çıkıyor. Oysa bağımlılık emek yoğun bir alan, terapist, hemşire, psikolog, sosyal hizmet uzmanı, doktor, eğitmen ekip içinde olması gerekiyor. Bunun yanısıra bağımlı hastaların yatış süreleri daha uzun. Bu durum döner sermaye idareleri açısından tatmin edici olamıyor. SUT ve BUT’ta yapılan değişiklikler de bu durumu düzeltici bir etki yaratmadı. Bağımlılık alanı özel girişimler içinde cazip bir alan değil. Bağımlılık sorununu tedavi aşamasından başlayarak yeniden yapılandırmak gerek. Tüm maddeler her sosyo ekonomik düzey için bir riskdir. Ben şöyle bir benzetme yapıyorum. Aynı gemide seyahat eden, kaçacak başka yeri olmayan insanlarız. Gemimizde bir salgın çıkarsa hepimiz bu salgından etkileniriz. Gemimiz batarsa hepimiz boğuluruz. Ya da hep beraber güneşli günler görürüz... Bonzainin yaygın olarak kullanılan diğer isimleri black magic, fake weed, genie, gonjah, sentetik thc, jamaican, jamaican gold, smiley, k2, spice, black mamba, supernova, spice diamond, spice tropic synergy, spice egypt, yucatan fire, smoke, sence, chillx… Bütün bu karmaşık isim çeşitlemeleri ile birlikte bu sentetik maddenin içeriği çok farklı olabiliyor. Tabii ki böylece tehlike de çeşitleniyor. Ne kadar az alınırsa alınsın insan üzerindeki etkileri şöyle; Aşırı endişe, algıda değişiklikler, varsanımlar, gevşeme, şüphecilik, kolay yönlendirilebilme, yükselmiş duygu durumu, gerçeği değerlendirebilme becerisinde azalma, olayları algılayabilmede sorunlar, aşırı reaksiyon gösterme, bağımlılık, kusma, ağızda kuruluk, çekilme belirtileri, kalp atım hızında artma, çarpıntı, kan basıncında artma, kalp krizi, huzursuzluk ve akıl karışıklığı... Bu ölümcül tehlikeli sentetik, esrara benzetilmeye çalışıldığı için, kullanımı da genellikle sigara sarma şeklinde gerçekleşiyor. Çok ender olarak buharı da koklanabiliyor. Özel bir düzenek gerektiren bu kullanım şekline kova, bong gibi isimler veriliyor. edaktüel çevre Şehirden kaçanlar Büyük şehirlerin tozudumanından, keşmekeşinden usanıp köylere göçenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Bu grupların hikâyesi Türkiye’de permakültürün doğuşunu da anlatıyor. Onlar önce doğada yaşamaya karar veriyor, sonra doğayı kurtarmaya soyunuyor. • Deniz Çaba • Köyden kente göç tersine döndü. İnsanlar artık küçük yerlere kaçma eğiliminde. Orada kendi ürünlerini yetiştirecek, temiz bir hava soluyacak ve basit bir yaşam sürecekler. Ruh ve beden sağlığını düşünenler böyle bir karar vermekten mutlu. Onlar hem kendini koruyor, hem de doğaya verdiğimiz zararın bilançosunu aşağıya çekmeye çalışıyor. Sürdürülebilir yaşam, yeşil binalar, yenilebilir enerji ya da organik tarım hep bunun için. Permakültür ise yaşadığımız gezegen için tüm çabaları içine alan çok daha geniş bir perspektif çiziyor. Örneğin toprağın verimini arttıracak çözümler sunuyor. Su sarfiyatını önlemek için damlama sistemini yeterli görmüyor, taban suyunu arttıracak yöntemler öneriyor. Temel çıkış noktası şu: “Sürdürülebilir doğal sistemleri taklit etmek. Bu yolla hem toprağı, hem suyu korumak.” Marmariç’te kendilerine yeni bir hayat kurdular Bayındır’ın Dernekli Köyü’nde terk edilmiş bir köy olan Marmariç, şehirden kaçanların ilk adreslerinden biri. 2004’te bir grup arka26 edaktüel eylül•ekim 2014 daş İstanbul’dan kaçıp, özellikle yerleşimin olmadığı bir köye taşınmak istemiş. Su kaynakları tükendiği için terk edilmiş olan Marmariç mevkiini keşfetmiş ve toplanıp yerleşmiş. Murat Akhuy, 2009’da Türkiye Permakültür Araştırma Enstitüsü’nün kurulmasına giden sürecin de böyle başladığını söylüyor: “2004’te oraya gittiğimizde tek bir kimse bile yoktu. Ancak o zaman daha permakültürü bilmiyorduk. Tek amacımız vardı, o da İstanbul’dan kaçmak.” Farklı meslek gruplarından Hepsi farklı meslek grubundan insanlar. Ortak noktaları, büyük şehrin keşmekeşinden bunalmış olmaları. Önce tam zamanlı olarak iki kişi köye yerleşiyor, ardından sayı artıyor. Ve zamanla Avusturalya’daki Permakültür Araştırma Enstitüsü’nün bir kolu olarak çalışmaya başlıyorlar. Köyde permakültür uygulamalarına başlayınca, köylü de tekrar meyve bahçelerine bakmaya başlıyor. Geri dönmeseler de bıraktıkları ağaçlara sahip çıkıyor. Enstitü kurulunca grup, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Küresel Çevre Fonu Küçük Destek Programı (SGP) desteğiyle Marmariç’teki tüm arazileri permakültür eğitim uygulamaları için kullanmaya başlıyor. Akhuy, şöyle açıklıyor: “Permakültür, sürdürülebilir doğal sistemleri taklit ediyor. Doğal ormanların eko-sistemdeki yapısını üretim alanlarımıza taşıyoruz. Örneğin doğal bir ormanda yedi katmanlı bir yapı vardır. Yer örtücüler, çalılar, küçük ağaçlar, bodur ağaçlar ve üst katman çalısı oluşturan ağaçlar... Bu yapıyı tarımsal üretime uyguluyoruz. Bunun nedeni şu: Doğal bir ormanda bakım diye bir şey yoktur, gübre kullanma ihtiyacı hissetmezseniz, budamaya ve ekstra sulamaya gerek yoktur. Permakültür buradan yola çıkıyor. Çünkü araziyi kendi haline bırakırsanız, doğa onu onarır. Önce yer örtücüler belirir, sonra çalılar, ufak ağaçlar derken orman kendini yeniler. O nedenle tarımsal alanda ufak bir tasarım ilkesi uygulanır. ‘Zaman ve mekân içinde istifleme’ diye bir prensip var. Birincisi; her şeyi bir anda ekmek (yerörtücü, çalı, bodur ağaç, yüksek ağaç) ve bir anda bunların yeşermesini sağlamak. İkincisi; bunu aynı mekân içinde çok yoğun olarak yapmak.” edaktüel çevre Yüzde 80 toprak kaybedilmek üzere Burada amaç, toprağın verimini arttırmak. “Çünkü” diyor Akhuy: “Bugün yoğun tarım yapılan ülkelerde arazilerin yüzde 80’i bozulmuş, verimini kaybetmiş durumda. Burada da öyleydi. Toprak çok asidikti; neredeyse hiç humus kalmamıştı. Bunu düzeltmenin en iyi yolu permakültürdür. En başta yoğun biçimde destek türü ekiyorsu- nuz. Destek türü nedir? Baklagil türleri. Bunlarla beraber yer örtücü de atıyoruz. Ağaçları da otları da hepsini buduyoruz. Ve onları kestiğimizde buradaki bakteriler toprağa saçılıyor ve toprağa azot veriyor. Bu bir yararı. İkincisi budama yapıldığında organik maddeyi toprağa bırakmış oluyoruz. Bunlar çürüyünce toprağın verimini arttırıyor.” 28 edaktüel eylül•ekim 2014 Taban suyu için yağmur hendekleri açılıyor Türkiye’deki tarımsal alanların yüzde 80’inin veriminin düştüğü biliniyor. Bu verimsiz topraklardan ürün alabilmek için yapılan ise, yoğun suni gübre ve ot ilacı kullanmak, bir de toprağı çokça sürmek. Oysa Akhuy, “Bu üçü kısa vadede çok iyi toprağı bile verimsiz hale getirir” diyor: “Bizde gübreye bile gerek olmuyor. Çünkü bizim sürekli kesip-biçtiğimiz otlar ve ağaçlar toprağa gübre sağlıyor. Böylece girdileriniz de azalıyor.” Şehirde ekolojik hayat Türkiye’de permakültür sadece Marmariç’te yapılmıyor. Akhuy’un söylediğine göre kuzeyde Çamtepe ve Bayramiç’te, Erdek’te Ocaklar Köyü’nde ve Datça’da da bu yönde oluşumlar var. Permakültür hep kırsal alanı hedefliyor gibi görünse de aslında mercekte şehirler var. Çünkü permakültür, fosil yakıt kullanımının karşısında. Yiyeceğin uzakta üretilmesi ve fosil yakıt kullanılarak kentlere taşınması yine çevre üzerinde tahribat demek. Bu yüzden permakültür, “kentin yiyeceği kentte üretilsin” diyor. Akhuy, “Küçük Menderes Ovası’nda değil, bizzat kentin içinde ve civarında” diyor: “Kent bostanları ve bahçeleri bunun bir ayağı. Belediyelerin yapabileceği çok şey var. Ama zorlayıcı biz olmalıyız. Permakültür buna inanıyor. Belediye kendi gelip ‘kent bahçesi oluşturalım’ demiyor. O mahallenin sakinleri bir araya gelip baskı unsuru oluşturmalı ve kendi kent bahçeleri ve kompost alanları için mücadele vermeli.” edaktüel gündem Dert ortağı eczacılar E czacılar bazen bir psikolog, bazen doktor, bazen de dost-arkadaş yerine konuluyor. Aklımıza takılan ne varne yok danışıyoruz. Doktora gitmek gibi para da gerektirmediği için eczaneler diyalog mekânlarına dönüşüyor. “Karnım ağrıyor, niye olabilir”den tutun, “Kalbim çok hızlı çarpıyor, ne yapmalıyım”a kadar sağlıkla ilgili sorulabilecek tüm cümleleri alın ya da bir gününüzü bir eczanede geçirip, kendiniz görün. Eczacınız en yakın sağlık danışmanınız! Hergün eczanelere gelen binlerce insana sağlık danışmanlığı yapıyor eczacılar. Reçete okuyorlar, ilacın işlevini, nasıl tüketileceğini anlatıyorlar. Bazen birden fazla oluyor bu anlatmalar, bıkmadan, usanmadan anlatıyorlar. İzmirli Eczacı Erol Özdayı ile Eczanede geçen bir günü konuşuyoruz karşılıklı... İşin zorluğunun üniversite yıllarında başladığından dem vuruyor. "Her eczacı zorlu bir yüksek öğrenim döneminden geçer, insan fizyolojisi, hastalıklar ve tabii ki ilaçlar... Ama ikinci öğrenim Eczanede başlıyor. Burada insan davranışlarına tanık oluyoruz. Soru sormaya utanandan, sorularının ardı kesilmeyenlere kadar herkese eczacı sorumluluğu ile 'güvenilir sağlık danışmanı' kimliğimizle yardımcı olmaya çalışıyoruz." diyor. "Biz de eğitim neredeyse yaşam boyu sürüyor" diyerek sözlerini şöyle sürdürüyor 30 edaktüel eylül•ekim 2014 Özdayı; "Yenilenen ilaçlar ve tedavi yöntemlerinden bilgi edinmek zorundasınız. Günümüzde ilaç tedavisi en çok başvurulan yöntem. Ve sizin göreviniz hastanın ilacı en etkin şekilde kullanmasını sağlamak üzere yol göstermek. Bizde bir söz vardır. Her ilaç doğru kullanılmadığı zaman size zarar verebilecek bir zehire dönüşebilir. Hangi ilaç yemekle birlikte, hangisi önce, hangisi sonra alınmalı, bunlar çok önemli. Hangi ilaç oda sıcaklığında, hangisi mutlaka buzdolabında saklanmalı, bazı ilaçlar da özel dikkat ister ve bazı besinlerle birlikte alınmaları tehlikelidir." “Kadın resmi buldum” Sadece hastalıkla ilgili sorular sorulduğunu da sanmayın. “Kocamın cebinde kadın resmi buldum, ne yapmalıyım” diyen bile var. Kedisini-köpeğini getirip “iğne vurun” diyen mi ararsınız, yoksa her gün tansiyonun ölçtürmeye uğrayan mı… Adres soranlar hiç bitmez zaten. Yaşama dair sorular da onlara psikolog görevi yükleyenlerden geliyor. Son kontrol mercii Özdayı, bir anısını anlatıyor: “Bir gün kanter içinde birisi geldi, soğuk soğuk terliyor. Hemen taksiye bindirip hastaneye yönlen- dirdik. İyi de yapmışız. Üç ay sonra bay-pass ameliyatı olmuş bir şekilde geldi. Bazen kişinin fark etmediği bir sağlık sorunu da olabiliyor. Örneğin yüzündeki ben’de renk değişimi olmuş ama farkında değil. Doktora gitmesini söylüyorum. Sonunda çok önemli bir deri hastalığı da ortaya çıkabiliyor. Bir diğer kişi midem ağrıyor diye geldi, şikâyetlerini dinledik, böbrekle ilgili olabileceğini anladık ve uzman doktora yönlendirdik. Nitekim böbrek taşı çıktı. Doktorların işini yapma gibi gayemiz yok. Ancak reçetelerin en iyi şekilde değerlendirilip tariflerinin de doğru yapılması çok önemli. Çünkü burası son kontrol mercii. Buradan çıktıktan sonra hata düzeltilemez bir noktada oluyor artık.” İnternet üzerinden ilaç araştırmak hatalı Özdayı, bilgi çöplüğü olan internetin ilaç bilgisi konusunda yanıltıcı olduğunu söylüyor. “İnsanlar internet üzerinden kafasına göre ürün getirtiyor. Bu gibi vakalar ölümle dahi sonuçlanabiliyor. Sonra gelip ‘Bunlar sahte mi’ diye soruyorlar. Ben EDAK üyesiyim. EDAK'tan gelen ürünlerin geniş bir kontrolden geçtiğini biliyorum. EDAK sayesinde ithal edilen tüm ürünlerin belgeleri inceleniyor, kontrolleri yapılıyor.” edaktüel sağlık dosyası • Op. Dr. Kenan Ertopcu • Günümüzde, hamilelikten korunma (kontrasepsiyon) yöntemlerinin çoğunluğunun ergenlikten menapoza kadar kullanılabilmesi doğum kontrol yöntemlerindeki gelişmelerin başında gelmektedir. Dünyada gelişen kontraseptif teknoloji Gelişen teknoloji etkin, güvenli, ek yararları olan yeni korunma yöntemlerinin yaygın kullanımını sağlamaktadır. Yan etkileri azalan, doğal hormonlara daha yakın olan sentetik hormonların üretilmesi, bunların ağızdan hap veya sıvı olarak alınması, rahim içine yerleştirilmesi ve enjeksiyon yolu dışında da (hormonlu haftalık patchler-cilde yama, cilde sprey, cilt altı üç aylık enjeksiyon, ön kola deri altına implant, vajinal halka) uygulanması yöntem uygulama seçeneklerini arttırarak kontrasepsiyonun gelişmesine katkıda bulunmaktadır. Ayrıca değişik formlarda bakırlı rahim içi araçlar, lateks içermeyen kondom, kadın prezervatifi, diyafram benzeri yeni bariyer yöntemler üretilmiş, kadın ve erkekte kanalların kapatılması ile ilgili kalıcı kontraseptif yöntem teknikleri ve fertilite bilincine dayalı yöntemler -Kadında yumurtlama zamanını hesaplayarak veya yumurtlama zamanı değişen vaginal akıntıyı gözlemleyerek cinsel 32 edaktüel eylül•ekim 2014 Doğum kontrol yöntemlerinde gelişmeler beraberlikten kaçınılacak günleri beliirlemegeliştirilmiştir. Erkekler için de gebelikten koruyucu hap, cilde spreyler geliştirilme aşamasındadır. Ülkemizde yeni doğum kontrol yöntemleri Ülkemizde de hormon içeren rahim içi sistem, ön kola yerleştirilen implant ve vajinaya yerleştirilen hormon içeren halka, yeni kuşak hormon içeren doğum kontrol hapları, emzirenler için östrojen içermeyen doğum kontrol hapı gibi yeni yöntemler kullanıma sunulmuştur. Korunma yöntemi seçiminde dikkat edilmesi gerekenler; yöntemin etkinliği, yan etkileri, kişiye uygunluğu, etki süresi ve doğurganlık hedefi (ne zaman ne kadar çocuk yapmak istediği), başvuranın seçimi, geri dönüşümlülüğü, kontraseptif olmayan yararları, maliyeti ve kişiye özel olmasıdır. Yöntemlerin tipik ve ideal kullanımlarında etkinliklerinin farklı olduğunu bilmek önemlidir. Örneğin; kondomun tipik kullanımında bir yıl içinde 100 kadın için gebe kalma oranı 12 iken , ideal kullanımda bu oran 3’e düşmektedir. İdeal kondom kullanımı için; serin yerde saklanması, açılırken diş ve tırnakla yırtılma- ması, ereksiyondan-sertleşmeden hemen sonra takılıp boşalmadan hemen sonra dikkatlice çıkarılması, ucunda boşluk bırakılarak takılması ve birlikte sadece su bazlı kayganlaştırıcı kullanılması gerekmektedir. Gebelikten korunma yöntemlerini kimlerin kullanabileceği, kimlerin kullanamayacağı, ne zaman kullanıma başlanacağı, ne kadar süreyle kullanılabileceği gibi bilgiler kanıta dayalı araştırmalar doğrultusunda sürekli güncellenmektedir. Hangi gebelikten korunma yönteminin kimlere, hangi tıbbi durumlarda uygulanabileceği ve hangi durumlarda yöntemin devam ettirilebileceği konusunda görüş birliğini sağlamak üzere Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 1994 yılında devreye girmiştir. Dünyanın her bölgesinden yaklaşık 3 yılda bir biraraya gelen konuyla ilgili uzmanlar kanıta dayalı tıba dayalı (meta analizler, randomize kontrollü çalışmalar vb) son 50 yılın çalışmalarını tekrar tekrar değerlendirmekte ve yöntem başlangıcı ve devamlılığıyla ilgili "Kontraseptif Uygunluk Kriterlerini" güncellemektedirler. En son güncelleme 2008’de yayınlanmıştır. Amerika Birleşik Devletlerinde de CDC (Central for Disease Control ) 2010’da, DSÖ kriterlerini kabul ederek kendi vatandaşlarına uygun güncellemeyi yayınlamıştır. enfeksiyonuna bağlı rahim ağzından iltihaplı akıntı), endometriyal (rahim içi) veya servikal (rahim ağzı ) kanser veya uygulama öncesi pelvik tüberkülozda RİA uygulanamaz (Kategori 4). • Cu T 380 A (12 yıl koruyucu) • Multiload375 Cu (5 yıl koruyucu) • Multiload 250 Cu (3 yıl koruyucu) Ülkemizde bakır içeren RİA modellerdir. İçerdikleri bakır bitince gebe kalma oranları yüzde 1’den yüzde 14’e çıkacağı için kullanım süreleri dolduğunda hemen hiç dinlendirme yapılmadan değiştirilmelidirler. Ayrıca, uygulandıktan sonra ilk 3 ay içinde aşağı kayma/atılma oranları daha yüksektir ve bu nedenle de gebelik riski artacağından sürekli olarak izlenmeli ve kontrolleri yaptırılmalıdır. Sentetik Ötrojen ve Progesteron (Progestin) içeren yöntemler DSÖ, kontraseptif uygunluk kriterlerini 4 kategoriye ayırmıştır: 1.Kategori: Güvenle kullanılabilir - yöntem kullanımı için hiçbir sınırlama yok. 2.Kategori: Kullanılabilir - yöntem kullanımının olumlu yönleri, genel olarak teorik ve kanıtlanmış risklerden fazla (kararda diğer yöntem seçeneklerinin varlığı ya da izlem sıklığına dikkat edilmeli). 3.Kategori: İlk seçenek olmamalı -teorik ve kanıtlanmış riskler genel olarak olumlu yönlerinden fazla (karar diğer seçeneklerin varlığı/ulaşılabilirliği, yakın izleme olanakları ve durumun şiddeti değerlendirilerek verilmeli). 4.Kategori: Kullanılmamalı - kabul edilemez sağlık riski. DSÖ, 2008 güncellemesine göre; antibiyotikler, antifungaller, antiparazitikler, tüm kontraseptif yöntemler için kategori 1 kabul edilmiştir (Doğum kontrol hapları, enjeksiyonlar, implantlar, rahim içi araçlar gibi tüm yöntemlerle birlikte güvenle başlanır ve devam ettirilebilirler.) Rahim İçi Araçlar Rahim içi araçlar (RİA), dış gebelik (ektopik) geçirenlerde ve rahim ağzında yara (ektopi) olanlar da daha 2003’te güvenle kullanılabilir olan Kategori 1 kabul edilmiş- tir. Ayrıca ilk adet görme (menarş) <20 yaş, hiç doğum yapmamış, postpartum <48 saatten önce (normal doğumda plasenta çıkınca 10 dakika içinde veya sezaryende rahim içi araçlar uygulanabilir), uzamış ve şiddetli kanama, şiddetli dismenore, uterin kaviteyi distorsiyona uğratmayan (rahim iç tabakasına baskı yapmayan)myomlar, endometriozis, anemi, eski PID, yüksek HIV riski kategori 2’dir (Rahim içi araçlar belirtilen durumlarda kullanılabilir). Sadece; gebelik, doğum sonrası/düşük kürtaj sonrası sepsis (kana karışan enfeksiyon); uygulama öncesi açıklanmayan vajinal kanama, kaviteyi distorsiyona uğratan myomlar, uygulama zamanı pelvik inflamatuar hastalık, pürülan servisit (gonore ve klamidya Ülkemizde öströjen ve progesteronu sentetik olarak birlikte içeren yöntemlerden Doğum kontrol hapı, aylık intramüsküler enjeksiyon ve yeni kullanıma sunulan vajinal halkalar bulunmaktadır. Sentetik östrojen içeren yöntemler kalıtımsal pıhtılaşma bozuklukları olanlar, derin ven trombozu geçirenlerde, bağ dokusu hastalıkları olanlarda, 35 yaş üstü günde 15’ten fazla sigara içenlerde, 160/110 mm/Hg üstü hipertansiyonda, nefropati ve retinopatisi olan uzun süreli diyabeti olanlarda kullanılamaz. (Kategori 4) . Ancak varisleri olanlar, aşırı kilolular, tiroid hastaları, hepatit taşıyıcıları, 40 yaş üzeri sağlık sorunu olmayanlar, emzirenler (emzirenler doğum kontrol haplarını eski görüşlere göre doğumdan 6 ay sonra ,yeni çalışma sonuçlarına göre doğumdan 1,5 ay sonra anne sütüne sakıncası olmadan) güvenle kullanabilirler (Kategori 1). Doğum kontrol hapları Oral kontraseptif danışmanlığında, yöntemin yumurtalık ve rahim iç zarı kanseri olasılığını yüzde 50 oranda azalttığı ve bu koruyuculuğun yöntemi bıraktıktan 25-30 yıl sonrasına kadar sürdüğü vurgulanmalıdır. Ayrıca yumurtalıkta basit kistler yüzde 75, kalın barsak kanserinin yüzde 20-30, myomların yüzde 30 daha az görüldüğü de bilinmektedir. 2014 eylül•ekim edaktüel 33 edaktüel sağlık dosyası Günümüz oral kontraseptiflerinde östrojen olarak kullanılan ethinyl estradiol dozu thromboemboli riski nedeniyle 1960’dan günümüze kadar 15 kat aşağı çekilmesine rağmen gebelikten koruyuculuğunda değişme olmamıştır. Gebe kalma olasılığı düzenli kullanımda binde birdir. Hapı bir gün unutunca bu olasılık yüzde 3 olmaktadır. Özellikle 7 gün aradan geç yeni kutuya başlandığında veya ilk haplar unutulduğunda gebelik riski artacaktır. Doğum kontrol haplarını üç ay ara vermeden sürekli kullanarak adetler önlenir. Özellikle deniz sezonunda veya şiddetli sancılı adeti olanlarda gelişmiş ülkelerde doğum kontrol haplarının 3 aya kadar ara vermeden kullanılması yaygındır. Doğum kontrol haplarındaki sentetik progesteronlarda doğal progesteronlara yakın olarak üretilen yeni kuşaklar da ülkemizde kullanılmaktadır. Bunların antiandrojen özellikleri kan lipid ve kolesterol düzeylerine olumlu etkileri bilinmekte ve 40 yaş üzerinde menapoza kadar kullanım avantajlarından bahsedilmektedir. Ülkemizde de yeni kullanıma sunulan doğal östrojene en yakın östrodiol valerat ve yeni kuşak progestin içeren 4 fazlı doğum kontrol hapı (QLAİRİSTA) kadın menstruel siklusuna uygun düşük doz hormon içerenlerdendir. Tromboemboli riskinin diğer doğum kontrol haplarından daha az olabileceği öngörülmektedir. 24 gün etkin madde 4 gün plasebo içeren bu doğum kontrol hapı ara vermeden kullanılır. Drospirenon içeren OC’lerin su ve tuz tutulumunu azalttığı, menstruasyon öncesi kadınlarda ortaya çıkan şişkinlik , sinirlilik gibi bulgular üzerinde de en az 3 ay süreyle etkili olduğu kanıta dayalı çalışmalarda gözlenmiştir. Bu arada ,günümüz düşük doz doğum kontrol haplarının kilo aldırmadığını ve tüm OC’lerin tüylenme, akne ve sivilce tedavisinde faydalı olduğunu belirtmek önemlidir. Ülkemizde daha sonra kullanıma sunulan ve düşük doz sentetik östrojeni, drospirenonla birlikte içeren doğum kontrol hapı (YAZZ) 24 gün etkin madde 4 gün plasebo içermekte ve ara vermeden kullanılmaktadır. Oral kontraseptif kullanımında adet kanamaları düzenli olacak, sancılı adet kanaması yakınmaları hafifleyecek, şiddetli, uzun adet kanamaları ve anemiler daha az görülecektir. Bazen kanamalar bir, iki damlaya kadar aza34 edaktüel eylül•ekim 2014 labilecek, ultrasonografi ile rahim iç zarı çok ince görülebilecektir. Bunun fizyolojik bir durum olduğunu bilmekte yarar vardır. Rahim ağzındaki akıntının yoğunlaşmasıyla yukarı çıkacak enfeksiyonlar PID (pelvik enflamatuar hastalık- yumurtalık iltihabı) ve dış gebelik gibi komplikasyonları daha az görülecektir. Vajinal Halka Ülkemizde östrojen ve progesteron içeren yeni bir yöntem olarak vajinal halkalar kullanıma sunulmuştur. Östrojen dozu doğum kontrol haplarından düşük olan bu halkalar 3 hafta vajinada kalır, 7 gün aradan sonra yenisi yerleştirilir. Kendiliğinden düşme oranı yüzde 2,5 olarak bildirilmiştir. Cinsel beraberlikte farkedilme ve rahatsızlık durumunda, geçici olarak bir günde 3 saati geçmeyecek şekilde çıkartılıp ılık suyla durulayarak kadının kendisi tarafından ayakta veya yatar pozisyonda tekrar yerleştirilebilir. Vajinal halkanın yerleşik olmadığı 7 gün içinde çekilme kanaması gelecektir. Artan akıntı nedeniyle vajinal kuruluk yakınması olanlarda iyi bir seçenektir. AYLIK ENJEKSİYON Çekilme kanaması iki enjeksiyonun ortasında gelecektir. Sadece progestin içeren yöntemler Sadece progesteron içeren yöntemlerden ülkemizde bulunanlar; üç aylık enjektabl (DMPA –depomedroxiprogesteronasetat-4 aya kadar koruduğu bildirilmiştir), 5 yıl süreyle gebelikten koruyan hormon içeren rahim içi sistem ve 3 yıllık koruyuculuğu olan cilt altı implantlardır. Emboli riskiyle östrojen kullanamayanlar ve doğumdan sonra 6 ay içinde emzirenler için uygun yöntem seçenekleridir. Bu yöntemleri kullananlarda, ilk aylarda düzensiz kanamalar, ara kanamaları, ilerle- yen süreçte de adet gecikmeleri ve amenorelerin (menstruasyonun aylarca gelmemesi) olacağını vurgulamakta yarar vardır. Hormon içeren rahim içi sistem Ülkemizde bulunan rahim içi sistem (MİRENA) sadece gebelikten korunma amacıyla değil aynı zamanda idiopatik menoraji (nedeni açıklanamayan iyi huylu kanama düzensizlikleri) tedavisinde ve östrojen hormonu etkisiyle rahim iç duvarı kalınlaşmasını engellemek amacıyla da kullanılır. Rahim iç zarı kanseri riskini azalttığı bilinmektedir. Endometriozisteki pelvik ağrı ve sancılı adet kanamalarının tedavisinde iyi bir seçenektir. Mirena, T şeklinde yaklaşık 4 cm uzunluğunda sapı ve uygulayıcıyla rahim içine gönderildikten sonra içeride açılan kolları olan küçük plastik bir araçtır. Rahim içine yerleştirildiğinde sapı içindeki silindirden sentetik bir progesteron hormonu olan levonorgestreli günde 20 mg rahim içine salgılar. Bu progesteron sadece rahim iç tabakasında yumurtalıklardan salgılanan östrojen hormonunun oluşturduğu kalınlaşmayı engeller ve döllenmiş yumurta rahim içine yuvalanamaz. Bu şekilde 5 yıl süreyle gebelikten oldukça etkin bir şekilde koruyacaktır. Mirena yumurtlamayı engellemez. Ancak sentetik progesteron içeren tüm yöntemlerdeki gibi, başlangıçta adet düzensizlikleri sonra da aylar süren adet gecikmelerinin olabileceği belirtilmelidir. edaktüel sağlık dosyası Ön kola implant Ülkemizde 3. kuşak progestin , etonogestrel içeren IMPLANON bulunmaktadır. 3 yıl süreyle etkin bir şekilde gebelikten korumaktadır. Deneyimli bir uygulayıcı tarafından ön kola deri altına uygun yerleştirilmediğinde, zamanı geldiğinde veya gerektiğinde IMPLANON'u çıkarmakta güçlükler yaşanabilir. IMPLANON kullanırken de başlangıçta adet düzensizlikleri sonra da aylar süren adet gecikmelerinin olabileceği mutlaka belirtilmelidir. Sadece Progestin İçeren Doğum Kontrol Hapı (Cerazette) Östrojen içermediği için, emzirenler için en uygun seçenek olarak piyasaya sunulmuştur. Ara vermeden yeni kutuya başlanır. Çekilme kanamaları diğer sadece progestin içeren yöntemlerdeki gibi düzenli olmayacaktır. 3 Aylık enjeksiyon (150 mg depoprovera –dmpa) Güncel çalışmalarda DMPA'nın gebelikten koruyuculuğunun 4 aya kadar uzadığı bildirilmiştir. Sadece progestin içeren tüm yöntemler gibi, emzirenlerde güvenle kullanabilir. Üç aylık enjeksiyonla gebelikten korunmak isteyenler, önce uzun süren kanama düzensizlikleri sonra aylar süren adet gecikmeleriyle karşılaşabileceklerini bilmeli ve bu durumun geçici olduğunu ve herhangi bir tedaviyle düzeltilemeyeceğini, yöntem bırakıldıktan aylar sonra kendiliğinden düzelebileceğini akıllarından çıkarmamalıdırlar. Dönem takibine (fertilite bilincine) dayalı yöntemler Fertilite bilincine dayalı yöntemlerden DSÖ’nün önerdiği iki yeni yöntemle ilgili de ülkemizde çalışmalar yapılmıştır. 36 edaktüel eylül•ekim 2014 Bunlardan İKİ GÜN YÖNTEMİ’nde kadın kendine şu soruyu sorar? Bugün ve dün akıntım arttı mı? Her iki günden birinde akıntı arttıysa yumurtlama olasılığı vardır ve cinsel ilişki önerilmez. STANDART GÜNLER YÖNTEMİNDE farklı renkleri olan tesbih benzeri bir alet kullanılır, yumurtlama günleri civarında cinsel beraberlik önerilmez. Her iki yöntemde de uygun olgularda de gebe kalma riski kondom kullanımındaki kadardır (~%3). Lam (Laktasyon Amenore) Emzirmeyle Gebelikten Korunma Sadece doğum sonrası 6 ay içinde, menstruasyon gelmediyse ve gece gündüz emzirildiğinde yüzde 98 oranda istenmeyen gebelikten korunulabileceği bilinmelidir. Bariyer yöntemler Bariyer yöntemlerden Diyafram ve Femidom (Kadın prezervatifi) bir süre ülkemizde bulunmuştur. Günümüzde latex kondomlar bariyer yöntem olarak tek seçenektirler. Kadında ve erkekte kanalların bağlanması Kadında cerrahi sterilizasyon, ülkemizde interval dönemde tercihan adet döneminin hemen sonrası) laparoskopi ve suprapubik minilaparotomi (kasık bölgesi ortasından 2-3 cm lik kesiyle), postpartum subumbilikal minilaparotomi (vajinal doğum sonrası göbek altından 2-3 cm lik kesiyle) ve sezaryende uygulanmaktadır. Kadında kanallar bağlandığında, yumurtalıklara dokunulmayacağı için adet görme düzeninin eskisi gibi devam edecektir. Binde bir ile binde dört arasında sperm ve yumurtanın tekrar kanaldan atlama riski nedeniyle istenmeyen gebeliklerle nadir de olsa karşılaşılabilir. Dünyada, başta gelişmiş ülkeler olmak üzere 200 milyon kadının kanallarını bağlattığını bilinmektedir. Günümüzde metaanalizler, bir kadında yetmişte bir olan over (yumurtalık) kanseri riskinin kanalları bağlanan kadında yüzde 40 daha az görüldüğünü bildirmektedirler. Vazektomi de klasik veya non-skalpel (kansız-bıçaksız) yöntemlerle bazı merkezlerde gerçekleştirilir. Non – skalpel vazektomi lokal anesteziyle testis altından cilde orta hatta yapılan küçük bir kesiyle yapılır ve genellikle dikiş atmak gerekmez.Erkeğin sertleşme ve boşalmasında sorun olmaz. Semenin sadece onda birini spermler oluşturduğuna göre, toplam menide belirgin azalma olmaz. Kanallarda kalan spermlerle istenmeyen gebelik olabileceği için vazektomi sonrası yaklaşık 3 ay veya spermiogramda sperm görülmeyene kadar beklenmelidir. Dünyada 100 milyon civarında erkeğe vazektomi uygulandığı bilinmektedir. Acil Kontrasepsiyon Kuşkulu cinsel ilişkiden sonra tercihan ilk 72 saat içinde kullanılmalı, arkasından bulantı ve kanama düzensizlikleri olacağı bilinmelidir. edaktüel sağlık dosyası AVENT MAGIC, Pipetli Bardak > 45 TL 79,50 TL • Akıtmaz uçlu yumuşak silikon pipet • Çocuklar için kolay çevir aç kapak • Tüm parçalar bulaşık makinesinde yıkanabilir • BPA İçermez < MAMAJOO Dijital Mama Isıtıcı ve Buhar Sterilizörü BABY Islak Havlu < UNI 7,95 TL Yumuşaklık, emicilik, elastiklik, direnç, hava geçirgenliği testleriyle İsviçre Sertifikası bulunan Uni Wipes bebeğinizin cildini tahriş etmeden ferahlatıcı kokusuyla el, yüz, vücut bakımında sizin ve bebeğiniz için temizlik canlılık ve hijyen sağlar. NEXCARE Doğal Banyo Süngeri Bebeğinizin hassas cildini rahatlıkla temizleyin... Doğal elyaftan üretilen dokusu sayesinde çocukların ve bebeklerin narin cildini tahriş etmeden güvenle kullanılır. Bebek banyo süngeri, doğal elyaf yapısı sayesinde kullanım sonrası hızla ve %100 kuruyarak bakteri ve mikrop üremesini önler, hijyeniktir. Bebeğinizin sütünü veya mamalarını ısıtabileceğiniz gibi ayrıca biberonunu da hızlı bir şekilde steril edebilirsiniz. İçindeki buharın dışarı çıkmasını engelleyen kapağı sayesinde çok yoğun mama veya gıdaları bile kolayca ve eşit şekilde ısıtmanızı sağlar. Tam otomatiktir ve işlem işaretleri üründeki dijital göstergeden seçilir. > 17,50 TL < BEBEDOR Uyku Yastığı 27,50 TL 38 edaktüel eylül•ekim 2014 < Bebeklerin uyku pozisyonlarını korumaları için idealdir. Hafif, pratik ve kolayca taşınabilen yastık her türlü yatak, bebek arabası ve uyku sepetinde kullanılabilir. Kılıfı yıkanabilir. STERICID Bebek Bakım Havlusu Stericid Bebek Bakım Havlusu, 7,55 TL saf su ile üretilmiştir. Paraben ve alkol içermez. Ekstra kalın yapıdaki taşıyıcı kağıdı %100 doğal ağaç liflerinden üretilmiştir. edaktüel gezi Bulutların üstünde, Dünya’nın Güneş’e en yakın yerindesiniz. Yani ne yerdesiniz, ne gökte... Çevrenizde; bir eski dağın doruğuna şehir kurmuş, kayıp medeniyet İnkaların tapınakları, tarım alanları, evleri... Altı yüzyıllık merdivenleri kullanarak yaklaşık üç bin metre yükseğe, Machu Picchu’ya ulaştınız ama henüz hiçbir şey bilmiyorsunuz. Gizem, yeni başlıyor. 2 edaktüel eylül•ekim 2014 Tarihin bizden sakladığı bir şeyler var. Machu Picchu • Alpay Sönmez • B ir imparatorluk, yaklaşık iki bin 500 metre yükseklikte, deyimin tam anla mıyla, "başı dumanlı dağlarda", bulut ların arasında niye yaşar? Üstelik de altı yüz yıl öncesinin imkanlarıyla oraya, işlenmesi son derece zor granit taşından yapıları, teras ları nasıl kurar? Dünya, bu sorulara çok değil, yalnızca son 100 yıldır yanıt arıyor. Çünkü sözünü ettiği miz yer, Peru Andları’nın Machu Picchu dorukları, 1911’de bulundu. Yapıldıktan 500 yıl kadar sonra! Tarih sahnesinde en fazla 400 yıl kalmış, 12’nci ve 16’ncı Yüzyıllar arasında yaşasa da demiri keşfedememiş, yazıyı öğrenmemiş, tekerleği bilmemiş; buna karşın döneminin en aykırı medeniyetini kurmuş, "güneşin çocukları" İnkaların şehri... Machu Picchu bulunduğundan bu yana da fotoğraflarıyla, görüntüleriyle, efsaneleriyle baş döndürü yor. Kimine göre Machu Picchu, İnkaların tapkı merkeziydi, kimine göre tanrılara sundukları ekinler için tarım alanı, kimine göre üreme şehri... Ama Machu Picchu’ya ilişkin pek çok şey gibi bu da tam olarak bilinemiyor ve bu gizem, şehre ilgiyi artırıyor; UNESCO, dünya mirasına aldığı harabelerin zarar gör memesi için şehre gelen günlük turist sayısı nın düşürülmesini istese de… Güneş’e en yakın şehir Kimimiz İnkalar ile 1980’lerin sonunda, televizyondaki bir çizgi film ile tanışmıştı; "Güneşin oğlu Esteban" ile… Kimimiz ise bu medeniyeti, coğrafya ya da tarih dersle rinde duymuştu. Onlardan önce Güney Amerika’da doğan uygarlıkların tarihi, M. Ö. 10 bin yıllarına dek gidiyordu. Bu topraklarda birbirinden bağımsız kabileler yaşıyordu. İnkalar da, tarih sahnesine çıktıkları 12’nci Yüzyıl’a yılında İmparator Pachacuti devriyle birlikte yayılma politikasına başladılar. Topraklarını Bolivya, Peru, Ekvador ile Arjantin ve Şili’nin bir bölümünü kapsayacak şekilde genişlettiler. Ele geçirdikleri bölgelerin yerli kadar o bağımsız kabilelerden biriyken, Peru’nun ortasındaki Cuzco Vadisi’nden inerek kendilerinden önceki halkların yaşa dığı bölgeye yerleştiler. Güney Amerika’nın batı kıyısı boyunca uzanan, dünyanın en uzun sıradağlar zinciri And Dağları’nın Peru Andları eteklerine yayıldılar. Büyük bir imparatorluk kurdular; 16’ncı Yüzyıl’daki İspanyol istilasına kadar yaklaşık 10 milyon nüfusa ulaşan bir medeniyetti bu. 1438 halkını yok etmediler. Bu nedenle, İnkalar dan önce var olan Keçua ve Aymara dilleri, bugüne dek ulaşabildi. Halbuki tarih, aynı hassasiyeti, İspanyol istilasında İnkalara gös termeyecekti. Komün hayatı yaşadılar. Her 10 ailelik gru bun bir önderi vardı. Önderler, şeflere bağ lıydı. Her şefin sorumluluğunda beş önder bulunuyordu. Ve en büyük otorite, impara tordu. Çocuklar ve yaşlılar dışında herkes 2014 eylül•ekim edaktüel 41 edaktüel gezi çalışırdı. Kimsenin kendine ait malı mülkü yoktu; her şey, devletindi. Dünyanın ilk patates üreticisi oldukları bilinen İnkalar, mısır ve manyok da yetiştirirdi. Kıyıda yaşa yanlar bakırı döverek kaplar yapar, eritilmiş metali kalıplara dökerek şekillendirir, basit tezgahlarda ince pamuklu halı dokurlardı. Buna karşın tekerleği bilmiyorlar, yüklerini lamaların sırtında taşıyorlardı. Yazıdan, para dan, demirden haberleri yoktu. Hesaplama larını, iplere attıkları düğümlerle yapıyorlar dı. Taşlarla döşedikleri düzgün ve geniş yol lar yaptılar. Taş işçisiydiler. Büyük taş kaleler ve tapınaklar yaptılar. Gökten geldiklerine inanan İnkalar, Güneş’e tapıyorlardı. Başkentleri Cuzco’ya, "Güneş’in kutsal kenti" diyorlardı. Cuzco’daki büyük Güneş Tapınağı’nı, zengin topraklarından elde ettikleri altınlar ve değerli taşlarla süsle mişlerdi. Altını, Güneş’e adamışlardı. Belki de İnkaların bu tercihi, tesadüf değildi. Çünkü New Scientist Dergisi’nde yer alan habere göre biliminsanları, Cuzco’nun, yer yüzünün en çok Güneş ışını alan yeri oldu ğunu söylüyordu. Ultraviyole (UV) ışınları nın yüryüzünde en çok vurduğu nokta, Oğlak Dönencesi boyunca yer alıyordu. Dünya-Güneş mesafesinin en açık olduğu zamanda bile… Bu hatta Ozon tabakasının incelen kısımlarının altına denk gelen yük sek tepeler, UV ışınlarının en çok vurduğu yerler oluyordu. NASA’nın 1997-2003 yılla rı arasında elde ettiği veriler de, bu bölgenin Peru Andları olduğuna işaret ediyordu. de İnkalar, Güneş Tanrısı İnti’ye daha yakın olabilmek için bu şehri inşa etmiş. İnkalar, burada teraslı tarım tekniği uygulamış ve tanrılara sundukları en güzel ürünleri bura da yetiştirmiş. Ne var ki 50 yılda 300 kadar işçi tarafından yapılan şehirde yaşam, en fazla 100 yıl kadar sürdü. Çünkü, komutan Fransisco Pizarro yönetimindeki İspanyol istilacılar, altın ülke si Eldorado’yu ararken 1532 yılında Peru’ya geldi. Pizarro, İnka İmparatoru Huayna Capac’ın iki oğlu arasındaki iktidar mücade lesinden yararlanarak ülkeyi işgal etti. Az sayıda İnka 1536 yılında Machu Picchu’ya kaçtı, varlığını 30 yıl kadar orada sürdürdü. 300 yıl kadar devam eden İspanyol sömürü sü dönemi, 1820 yılında Güney Ameri ka’nın devrimci lideri Simon Bolivar önder liğinde sona erdiğinde ve Peru bağımsızlığı na kavuştuğunda İnkalar tarih sahnesinden çoktan silinmişti. Üç günlük yürüyüş... İnkalar, İspanyol istilacılardan korunamadı da; bulutların ötesindeki, "eski dağ"daki Machu Picchu saklı kaldı. Ta ki 1911 yılına dek... Güney Amerika’nın kayıp kültürleri nin peşindeki Amerikalı mimar Hiram Bingham, o yıl şehri "tesadüfen" buldu. Eski İnka şehrinin yakınlarındaki Urubamba Vadisi’ne gelen Bingham’a yerli halk, kalıntı lardan ve oraya gitmenin tehlikelerinden söz etti. Çünkü daha önce de birçok Batılı araş tırmacı kayıp kenti ararken kendisi kaybol muştu. Dokuz yaşındaki bir çocuğun reh berliğinde, balta girmemiş ormanları aşıp dağın doruğuna çıkan Bingham, yosunlar ve ağaçlarla kaplı ilk İnka yapısını gördü. Bing ham ertesi yıl bölgeye, işçilerden ve araçlar dan oluşan bir ekiple geldi. Böylece Machu Picchu, kurulduktan 500 yıl sonra yeniden "keşfedildi". Bingham, "İnkaların Kayıp Şeh ri" adlı kitabında, bu keşfini şöyle anlatıyor du: "Kazılar sonucu ortaya çıkan her yeni yapıyla birlikte şüphelerim biraz daha azal maya başladı. Ancak Machu Picchu’yu bul muş olmam yine de inanılması çok güç bir rüya gibiydi." Şehir, işlenmesi son derece zor olan granit taşından inşa edilen 200 farklı binadan olu İspanyollardan saklandı İşte böylesi bir imparatorluk kuran İnkalar; Peru Andları’nın yaklaşık iki bin 500 metre yüksekliğinde, Cuzco’nun tepesinde, gizemi bugün dahi çözülemeyen şehri kurdular. Adı Keçua dilinde "eski dağ" anlamına gelen Machu Picchu, kimi kaynaklara göre 1450’lere tarihleniyor. Kimi kaynaklar ise 1438’de inşasına başlanan şehrin, 1493’te bitirildiğini yazıyor. Machu Picchu’nun yapı lış amacı konusunda rivayetler muhtelif. Çünkü bununla ilgili olarak günümüze yeterli ipucu ulaşamamış. Şehirdeki 100 kadar insan iskeletinin erkek ve kadın dağılı mı yarı yarıya olduğundan ilkin burasının, İnkaların üreme şehri olduğu düşünülmüş. Sonra bu tez geçerliliğini yitirmiş. Tapınak merkezinden ve 700’ü aşkın din adamına ve asile ev sahipliği yaptığı bilindiğinden, Mac hu Picchu’nun bir tapkı merkezi olduğu görüşü hakim olmuş. Zaten bir rivayete göre 42 edaktüel eylül•ekim 2014 Titicaca Gölü’nün efsaneleri R akımı üç bin 800 metre olan, Cuzco’nun güneyindeki Titicaca Gölü, Peru’da görülme den dönülmeyecek yerlerden. Turistik değerinin ötesinde bu göl, Perulular için hâlâ kutsal. Çünkü burada, Güneş’ten geldik lerine inanan İnkaların yaratılış efsanesi yatıyor. Mitolojiye göre Güneştanrı, oğlu Manco Capac’ı, insanları aydınlatma sı için gökyüzüne gönderiyor. Ay-tanrı da kızı Mama Oclo’yu, Manco’ya eşlik etmesi için gön deriyor. İkisi, bugün göl üzerinde bulunan Güneş Adası ve Ay Adası üzerinde beliriyor ve Cuzco Kenti’nin bulunduğu yere gelip İnka uygarlığını başlatıyor. Titicaca Gölü çevresindeki yerlilerin ana geçim kaynağı balıkçılığın yanı sıra sazdan yapılma ürünler. Hatta gölün üzerinde, sazdan yapılma adalar bile var; Uros Yüzer Adaları. Sazdan yapılma kayıkların tarih öncesi devirler den beri Afrika ile Güney Amerika arasında kul lanıldığını savunan Norveçli arkeolog Thor Heyerdahl, bu tezini kanıtlamaya girişmiş. 1970 yılında ustalara sazdan tekneler yaptırmış. Pasi fik Okyanusu’nu Kon-Tiki teknesiyle, Atlantik’i ise Ra II teknesiyle geçmiş. Ra II, göl kıyısındaki bir açık hava müzesinde sergileniyor. Ünlü denizci Jacques Coustau da Güneş ve Ay Adaları arasında bir köprü olduğuna inanıyormuş. Denizci, köprüyü bulamamış ama o güne dek bilinmeyen bir kurbağa türünü keşfetmiş. edaktüel gezi şuyor. Taşların arasında çimento ya da başka bir malzeme kullanılmamış. O dönemin imkanlarıyla bu işçilik mucizesini nasıl orta ya çıkardıkları da hâlâ sır. Şehrin başka bir gizemi de çevresindeki taştan yapılma labi rentler. Öyle ki labirentte, şehre çıkan yalnız ca bir tek yol bulunuyor. Diğer yollar ise, Machu Picchu’yu çevreleyen 600 metre derinliğindeki uçurumlara… Bu nedenle yabancılar bu kutsal şehre ulaşamamış. Belki de bu nedenle üç bin basamağın oluşturdu ğu 200’den fazla merdiven sistemi hâlâ ayak ta ve kullanılır durumda. Ve bu nedenle Machu Picchu’ya gelen gez ginler, turistler ve yürüyüşçüler bu merdi venler yardımıyla şehri gezebiliyor. UNES CO, Güney Amerika’nın en çok turist çeken yerlerinden biri olan Machu Picchu’yu 1983 yılında dünya mirası ilan etti. Her gün iki bin kişi burayı ziyaret ediyor ancak UNES CO, harabeleri koruyabilmek için bu sayının 800’e düşürülmesini istiyor. Harabelere ulaşmanın en rahat yolu, Machu Picchu’nun eteklerindeki Aguas Calientes Köyü’nde bulunuyor. Cuzco’dan köye bir raylı sistem hattı inşa edilmiş. Tren, San Ped ro İstasyonu’ndan günde bir kez kalkıyor. Üç- dört saat sonra köydesiniz. İsteyenler köyde trenden indikten sonra otobüs yolcu Eğer dağcılık deneyiminiz yoksa dağın doruğuna çıktığınızda yaşayacağınız birta kım sorunları önceden bilmeniz gerekiyor. Dalgalı denizdeymişsiniz gibi yalpalarsanız ya da burnunuzdan kan gelirse korkmayın. Yükseklik, "dağ tutması" yapıyor. Bunu önle menin bir yolu oksijen maskesi kullanmak, diğer yolu ise yöreye ait bir otu koklamak. Bu ot koklanınca dağ tutması da baş dön mesi de geçiyor. luğu yapıyor, isteyenler ise küçük basamaklı patikadan yürüyerek yolun kalanını kat ede biliyor. Machu Picchu, dağların zirvelerinde başlayıp ülkeyi baştan başa dolaşan İnka Kraliyet Yolu’nun son durağı. Gezginler, yürüyüşçüler trenden 88’inci kilometrede iniyor ve üç-beş günlük yürüyüşün sonunda Machu Picchu’ya bu yoldan ulaşıyor. Buna, Inca Trail adı veriliyor. Inca Trail’e katılmak isterseniz, Cuzco’daki herhangi bir acenteye başvurabilir, gerekli kamp malzemelerini de oradan temin edebilirsiniz. Nazca’nın gizemi Peru’nun sırları, Machu Picc hu ile sınırlı değil. Ülkenin güneyinde, And Dağları ile Pasifik Okyanusu arasındaki çöl topraklarına bin yıl kadar önce çizilen, kilometrelerce uzunluktaki hayvan figürleri, daireler ve sarmallardan olu şan Nazca çizgileri, ancak 500-600 metre yüksekten bir bütün halinde görülebiliyor. Alman UFO araştırmacısı Erich von Daniken’in, bu çiz gileri uzaylıların çizdiğine ve bölgenin UFO havaalanı olduğuna yönelik varsayımı, Nazca’yı popülerleştirdi. Alman matematikçi Maria Reiche’ye göre ise çizgiler Güneş’in, Ay’ın ve bazı yıldız ların konumunu yansıtan tarımsal amaçlı bir astrono mik takvimdi. Fakat bazı 44 edaktüel eylül•ekim 2014 bilim adamlarına göre bu kuram, yalnızca hayvan figürlerini açıklamaya yeti yordu. Dünya, Nazca’nın gize mini henüz çözebilmiş değil. Machu Picchu odaklı bir Peru turuna Nazca’yı mutlaka eklemek gerekiyor. Nazca’ya, başkent Lima’dan kalkan küçük uçaklarla birkaç saat içinde ulaşılıyor. Zaten bu gizemli çöl topraklarındaki tur, çizgilerin görülebilmesi için uçakla yapılıyor. İki ya da dört kişilik Cessna tipi uçak larla çölün üzerinde tur atılı yor. Bu şekilde 300 metrelik kuş, 180 metrelik kertenkele, 90 metrelik maymun, 53 metrelik pelikan, 46 metrelik örümcek gibi devasa boyutlu figürleri görebilirsiniz. MACHU PİCCHU’YA NASIL GİDİLİR? Machu Picchu’ya ulaşmak için Cusco’dan – Aquas Calientes’e kadar trene binmek veya yürümek gerekiyor. Karayolu bulunmuyor. Cusco’dan, Aquas Calientes’e doğru yapılan Klasik İnka Yürüyüş Yolu, 3 gün yürüyüş ve 3 gece kamp şeklinde geçiyor. 4. günün sabahında Machu Picchu’ya varıyorsunuz. Dönüş Ollantaytambo veya Cusco’ya tren ile... Machu Picchu’ya ne zaman gidilir? Nisan – Ekim arası kuru sezon, Kasım- Mart arası yağışlı sezondur. ÖNERİLERİMİZ Otel: Hotel Marqueses Restoranlar: El Truco – Chi Cha – Andes Grill – Pachapapa Restaurant – Restaurant Café Bar Pucara – Al Grano – Granja Heidi – Don Antonio. Kafeler: La Bondiet – Trotamundos – l Buen Pastor – Cava de San Rafael – Cafe Ayllu edaktüel gündem Nezle mi, yoksa paçavra hastalığı mı? gelebilir. Ateş çoğu kez 38°C'nin üzerindedir. Belirtiler genellikle 2-3 günden sonra hafifler. İkisin farkını tabloda görebiliriz. Eczacı Meltem Kortel - Hapşuuuu - Çok yaşa… - Sende gör… - Torun okşa… - İyi ve mutlu yaşa… Kış aylarında en fazla duyduğumuz bu sözler kulağa çok tanıdık geliyor değil mi? Hepimiz her kış bir kez bizi paçavra gibi hissettiren bu hastalığa yakalanıyoruz. Çoğu zaman nezle, bazen grip, bazen soğuk algınlığı olarak nitelendirdiğimiz, çoğu zaman doktora gitmeden iyi olmaya çalıştığımız, her salgınında paniğe kapılıp, maskeler, el dezenfektanları aldığımız bu hastalığı şimdi biraz daha yakından tanıyalım… Ateş ve baş ağrısı bizim için belirleyici Türk Dil Kurumu tarafından geçtiğimiz günlerde açıklanan yeni Türkçe ismiyle Paçavra hastalığı yani Gripte, nezle de üst solunum yolunun; burun, boğaz ve soluk borusunun viral 46 edaktüel eylül•ekim 2014 bir enfeksiyonudur. Akut olarak meydana gelir. Kuluçka devri 1-4 gündür. Nezle iseniz hastalık genellikle burun tıkanıklığı, hapşırık, boğaz ağrısı ile başlar ve devam eder. Diğer belirtileri ses kısıklığı, öksürük, halsizlik, kas ve eklem ağrısıdır. Ateş genellikle 38°C'nin altındadır. Bu belirtiler 7-10 gün sürebilir. Paçavra hastalığı Grip de ise klasik belirtiler baş ağrısı, yorgunluk, boğaz ağrısı, burun akıntısı, hapşırık ve kuru öksürüktür. Mide bulantısı ve kusma özellikle çocuklarda meydana BELİRTİLER Ateş Baş ağrısı Genel vücut ağrısı Yorgunluk Tıkalı burun Hapşırma Boğaz ağrısı Öksürük NEZLE nadir nadir az hafif genellikle genellikle genellikle nadir Tedavi için uzmana danışın Antibiyotikler viral enfeksiyonlarda etkili değildir. Kullanılmasının bir yararı yoktur. Antibiyotiklere ancak bakterial komplikasyonlar (sinüsit, orta kulak iltihabı v.s) geliştiği zaman ihtiyaç vardır. Ağrı kesiciler, ateş düşürücüler ve antihistaminikler şikâyetlerin azalmasında yardımcı olur. (Rutin olarak aspirin kullanılması tavsiye edilmez) Soğuk algınlığınızın iyileşmesini beklerken alınması gereken önlemler ve korunma yöntemleri için mutlaka hekiminize ve eczacınıza danışın. GRİP 38-39° C sürekli genellikle 2-3 hafta bazen bazen bazen genellikle Grip aşısı Bu hastalığa eğer yaşlı ebeveyniniz ve çocuğunuz yakalanırlarsa onları tedavi etmek vücut dirençlerinin düşük olması nedeniyle zordur. O halde hastalığa yakalanmadan koruma tedbirlerini almak en iyisidir. Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) bildirdiği rakamlara göre dünya üzerinde her yıl yaklaşık 500 milyon insan influenza (grip) hastalığına yakalanmakta, bunların 3-5 milyon kadarı hastaneye yatış gerektirecek kadar etkilenmekte ve 250-500 bin dolayında grip hastası yaşama veda etmektedir. İnfluenza virüsü 20-30 senelik aralıklarla normal seyrinden daha ciddi salgınlara sebep olmaktadır. Grip aşısı uygulandığı insanlarda yüzde 70 ile yüzde 90 oranında gribe karşı bir bağışıklılık sağlar yüzde 10 ve yüzde 30 arasında da herhangi bir etkinlik göstermeyebilir. Grip aşısı ne tür bir korunma sağlar? Bu kişinin verilen aşıya karşı bağışıklık oluşturabilme yeteneğiyle ilişkilidir. Grip aşısı her ne kadar bağışıklık oluşturmasa da özellikle yaşlı bireylerde etkinliği gribe bağlı oluşacak kompli- kasyonlar üzerinde çok belirgindir. Özellikle yaşlılarda görülen zatüre, kalp krizi, felç ve ölüme kadar götüren hastalıklar için önemli ölçüde koruma sağlar. Grip aşısı neden her yıl tekrarlanıyor? Bize o yıl için uygulanan grip aşısı son bir yıl içinde gelişmiş grip virüslerine karşı oluşturularak hazırlanmış grip aşısıdır. Normalde grip virüsü çok hızlı biçimde mutasyona yani bölünmeye uğrayarak kendinin şeklini ve yapısını değiştirir Her yıl değişik bir varyasyonda karşımı- grupları şunlardır: Hamileler, 50 yaş veya daha yaşlı kimseler, Kronik hastalığı bulunan kişiler, Sağlık alanında çalışan doktor, hemşire ve sağlık personelin tümüne uygulanmalıdır. Aşı, kimlere uygulanmaz? Grip aşısına karşı daha önce alerjik reaksiyonu olduğu saptanmış olan kişiler, yumurtaya karşı alerjisi olan kişiler, grip aşısı uygulandıktan sonra 6 hafta içinde bir otoimmün sinir sistemi hastalığı o lan guillian BARRE sendromu adı verilen hastalığa yakalananlar kişilere 2. nedeni de çocuk yaşlarda gribal enfeksiyona karşı bağışıklık sisteminin uyarılmasının ve buna karşı oluşacak bağışıklamanın gecikmesinden kaynaklanmaktadır. Grip aşısının 65 yaşın üzerindekilerde yeterince etkin olmadığı doğru mudur? 65 yaş üstü bireylerde grip aşısının istenilen düzeyde etki göstermediği doğrudur. 65 yaşın üzerinde bağışıklık sisteminin yanıtı çok yavaş oluşmaktadır. Buna rağmen grip aşısının 65 bir hijyenik uygulama bizim bulaşıcı hastalıklara karşı en önemli defansif mekanizmamızdır. • Ellerinizi sabunla yoğun biçimde yıkamalıyız. • Gözlerinize, burnunuza ve ağzımıza çok fazla ellerimizle dokunmamalıyız. • Gribal enfeksiyonun salgın olduğu dönemlerde kalabalıkların içinde bulunmaktan kaçınmalıyız • Öksürürken veya hapşırırken mutlaka ağız ve burnumuzu bir mendil ile kapatmalıyız. Grip aşısı olmuş olmama rağmen hastalığa yakalanma olasılığım var mı? Grip aşısı yapılmış vücudumuzda gribe karşı bağışıklık oluşmuş olsa da vücudumuza giren grip virüsünün grip aşısında kullanılanlardan farklı tipte olması halinde gribe yoğun biçimde yakalanma olasılığımız vardır. Gribe yakalanırsam ne yapmalıyım? Gribe yakalanmış bir kişi işine ve okuluna gitmemelidir. za çıkabilir. Dolayısıyla bir yıl öncesinde saptanmış ve oluşabilecek grip virüslerine karşı hazırlanmış aşılar ancak o yıl için etkili olabilir bir sonraki yılda grip virüsü değişik bir yapıya bürüneceği için yeniden grip aşısına gereksinim vardır. Grip aşısı kimlere yapılmalıdır? Grip aşısı grip virüsüne karşı korunmak isteyen herkese karşı uygulanabilir ama özellikle uygulaması gereken hastalık kez grip aşısı uygulanması çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Ateşli dönemde iken grip aşısı uygulanmaması ve bu dönemin üzerinden tam iyileşme sağlandıktan ve 1 hafta geçmesinden sonra grip aşısı uygulanması uygundur. Çocuklarda grip aşısı neden 2 dozda uygulanır? 9 yaşın üzerindeki çocuklarda eğer ilk kez grip aşısı uygulanıyorsa grip aşısının 2 ayrı dozda uygulanması gerekir. Bunun yaşındaki kişilerde uygulamasında her ne kadar bağışıklık sistemi geç oluşsa da bu yaşta oluşacak gribal enfeksiyonların ağır komplikasyonlarından 65 yaşın üzerindeki kişilerde ciddi bir koruma sağladığı gösterilmiştir. Grip aşısı olmasam da gribe karşı kendimi koruyabilir miyim? Grip aşısı olsak da olmasak da gribe ve diğer virüslere karşı kendimizi korumak, hijyenik şartlara iyi uymamız geçiyor. İyi Bulaşıcı bir hastalık olması dolayısı ile gribal enfeksiyonun yayılmasında önemli bir rol oynarsınız. Belirtileri hafifletmek amacıyla; • Bol miktarda sıvı gıda alınız • Gripli iken alkol ve sigara kullanmayınız. • Gribal enfeksiyonda tedavinin çok büyük bir anlamı olmadığı için belirtilere yönelik tedavi uygulanmaktadır. Bununda en önemli belirtileri genelde ağrı ve ateş düşürücü olarak aseteminofen çok şiddetli eklem ağrıları ve kas ağrıları varsa bu durumda da içinde ibubrufen ihtiva eden ilaçları kullanabilirsiniz. • Antivirütik ilaçların kullanımı ancak doktor denetimi altında olacağı için bu ilaçların rasgele kullanılmaması gereklidir. 2014 eylül•ekim edaktüel 47 edaktüel anne ve çocuk Her bebek anne sütü ile beslenmeli. • Uz. Dr. Gülten Karasu • Her annenin sütü kendi bebeğine özel ve bebeğin durumuna göre hazırlanmış en mükemmel besindir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından bebeklerin ilk 6 ay boyunca yalnızca anne sütü ile beslenmesi önerilmektedir. Annenin yenidoğan bebeği için yapabileceği en önemli şey, onu emzirmektir. Anne sütü, bebeğin hem besini, hem de ilk aşısıdır. Annesiyle arasında kurulan ilk köprüdür. Bu önemli konuyla ilgili, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uz. Dr. Gülten Karasu görüşlerini aktarıyor. Anne sütü, doğumdan sonra ilk 6 ay süresince bebeğin fizyolojik ve psikososyal ihtiyaçlarını tek başına mükemmel bir şekilde karşılamaktadır. Anne sütü bebeğin gereksinimi olan tüm besinleri içerir, sindirimi kolaydır, temizdir, hazırlama derdi yoktur, ekonomiktir, bebeğin bağışıklık sistemini güçlendirip onu hastalıklara karışı korur. Ayrıca anne ile bebek arasında duygusal bağı güçlendirir. Emzirmenin anne sağlığı açısından önemi 1. Emzirme, rahim kasılmalarını da uyararak, rahmin eski haline dönmesine yardımcı olur, anneyi anemiden korur. 2. Emziren annenin sindirim sistemi daha iyi çalışır, besin emilimi artar. 3. Emzirme, yumurtlamayı geciktirerek yeni bir gebeliğin oluşmasını engeller. 4. Emzirme kilo vermeyi kolaylaştırır. Kadının günlük enerji gereksinimi yaklaşık 500-600 kalori arttırır. Sağlıklı ve doğru beslenen anne, emzirme sırasında enerji harcadığından ve süt üretimi için yağ dokusu kullanıldığından daha kolay kilo kaybeder. 5. Emzirme, over (yumurtalık) kanseri, endometrium (rahim için tabakası) kanseri ve meme kanserine yakalanma riskini azaltır. 6. Emzirme, anneyi ileride ortaya çıkacak kemik erimesinden (osteoporoz) korur. 48 edaktüel eylül•ekim 2014 7. Annelik duygusunu geliştirir. 8. Anne-bebek arasındaki bağın kurulmasını ve güçlenmesini sağlar. 9. Anne-bebek arasında sevgi dolu bir ilişki oluşturur. 10. Emziren annelerin kendilerine güvenleri fazladır ve bu durum süt verimini olumlu yönde etkiler. 11. Emzirmek anne için doğal bir sakinleştiricidir ve annede strese karşı tolerans gelişmesini sağlar. Emzirmenin bebek sağlığı açısından önemi Anne sütünün besin değeri yüksektir ve bebeğin tüm beslenme gereksinimini sağlayacak içeriğe sahiptir. Bebek için hem içerdiği besin maddeleri hem de kolay, temiz ve pratik olması nedeniyle idealdir. 1. Anne sütü alan bebekte sindirim sorunları görülmez. 2. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Yeni doğan bebekte bağışıklık henüz tam gelişmemiştir. Anne sütünde vücut direncini artıran maddelerin bebeğe geçmesi, bebeğin gelişmekte olan bağışıklık sistemine destek olur ve onu enfeksiyonlardan korur. 3. Sadece anne sütüyle beslenen bebeklerde ishal ve solunum yolu enfeksiyonu görülme sıklığı diğer bebeklere göre azalmıştır. 4. Anne sütüyle beslenme şeker hastalığı görülme riskini azaltır. 5. Anne sütü alan bebeklerin ileriki yaşamlarında obez olma olasılığı daha düşüktür. 6. Emzirme anne ve bebek arasında yakın sevgi dolu ilişki sağlar. 7. Emmenin yarattığı anne-bebek bağı, bebeğin zeka gelişimini destekler. 8. Bebeğin ruhsal, bedensel ve zeka gelişimine yardımcı olur. Bebeklerin 2 yaşına kadar anne sütüyle beslenmesi, bağışıklık sistemleri ve sağlıklı gelişimleri açısından büyük önem taşıyor. Ancak zamanı geldiğinde, bebeklerin emzirmesinin sonlandırılması gerekiyor. Bu dönemde anneler, emzirmeyi nasıl bırakabileceklerini bilemiyor ve bazı bebekler anneyi emmede ısrarcı olabiliyor. Emzirme ne zaman bırakılmalı? Her ne kadar anneler nasıl emzirmeyi bırakacakları konusunda kaygılansalar da, uygun zaman geldiğinde sorunsuzca bırakma gerçekleşir. Bu uygun zaman, hem anne hem de bebeğin hazır olması anlamına gelir. Bebeğin günlük beslenme süreci emzirme odaklıysa, bir sorun yaşanmıyorsa, bebeğin sağlığı açısından 2 yaşına kadar emzirmeye devam edilmesi uygundur. 6. aydan itibaren başlanmış olan ek gıdaların, anne sütüne ilaveten alınabiliyor olması da önemlidir. Eğer bebek ek gıdaları reddediyor, sadece anne sütüyle besleniyor ve kilo almada sorunlar yaşanıyorsa, doktor kontrolünde olması şartıyla, uygun zamanda kesme kararı alınabilir. Emzirmenin sonlandırılması için öneriler Emzirme, anne ile bebek arasındaki en özel duygusal bağdır. Bu anlamda, öncelikle emzirmenin sonlandırılmasına duygusal açıdan annenin hazır olması gerekir. Anne yoğun stres altında ve bu konuda endişeli ise, bu bebeğe de yansıyacak ve sütten kesme süreci aksayacaktır. Bebeğin ilk doğduğu anlardan itibaren başladığı anne sütünden vazgeçmesi çok kolay olmayacaktır. Bebeğin bu konuda huysuzlanması normal karşılanmalıdır. O nedenle, annenin sabırlı davranması gerekir. Bebeğin rahat olması da en az annenin rahatlığı kadar önemlidir. O yüzden, bebek hasta ise, diş çıkarıyorsa ya da bakıcı değişikliği gibi strese neden olan durumlar söz Yatarak: Sezaryen doğum, problemli vajinal doğum sonrası yorgun anneye dinlenme ve emzirme kolaylığı sağlar. Bebeğin yüzü ve bedeni size dönük olmalıdır. Bebek memeyi daha iyi nasıl kavrar? Bebek ağzını iyice açarak ve dilini hareket ettirerek emer. Bebeğinizi yavaşça memeye yaklaştırın, ağzını meme başınıza dokundurun. Bekleyin, bebek iyice ağzını açsın. Sonra bebeği çabuk ve yumuşak bir şekilde memeye yerleştirin. Emzirmenin başlangıcında anne meme ucunda ağrı hissedebilir. Ancak emzirme süresi boyunca meme ucunun devamlı acıması, bebeğin memeyi doğru kavramadığını gösterir. Meme ucunda acı duyulmasının nedeni, bebeğin dilini meme yerine meme ucuna karşı hareket ettirmesidir. Meme ucu ile birlikte çevresindeki koyu kısmı da (areola) kavramış olması gerekmektedir. Bebek nasıl emer? Eğer bebek memede uygun biçimde tutulmuyorsa iyi ememez ve annenin meme başları zedelenip acıyabilir. Bebeğin iyi emmesi için ağzıyla yalnız meme ucunu değil, etrafındaki kahverengi alanı da kavraması gerekir. Bebek memeye yaklaştırılırken, ağız mümkün olduğunca açık olmalı ve çene memeye dayanmalıdır. Bebeğin ağzını iyice açması için anne meme ucunu bebeğin alt ve üst dudaklarına değdirmelidir. Eğer bebek memeyi doğru olarak kavramışsa her emme işlemi sırasında çenesinin, bazen de kulaklarının hareket ettiği görülür. Bebek sürekli emmez. konusuysa, emzirme sonlandırma biraz ertelenebilir. Emzirmenin sonlandırılmasında birden bebeği sütten kesmek yerine, yavaş yavaş bıraktırma tercih edilmelidir. Böylelikle bebeğin vereceği tepki daha az olabilecektir. Bu durumda da bebek stres yaşayacak ancak etkileri gözle görülür oranda azalacaktır. Emzirme Teknikleri Kucaklama: En yaygın emzirme pozisyonudur. Pek çok anne için rahat bir tekniktir. Bebeğiniz, onu kucakladığınız kol tarafındaki memeyi emer. Bu pozisyonda sırtınızı destekleyen rahat bir koltuğa oturun. Memenizi elinize C şeklinde tutarak destekleyin. Bebeğinizin yüzü, karnı ve dizleri size dönük biçimde olacak şekilde karnınıza dayayın Bebeğinizin başı dirseğinizin çukur kısmında bulunmalıdır. Kolunuzun yorulmaması için gerekirse yastıkla destekleyin. Ters Kucaklama: Prematüre ya da kavramada güçlük çeken bebekler için uygundur. Emzirdiğiniz memenin tersi yönündeki kolunuzla bebeği kavrayın, diğer elinizle başa ya da memeye destek olun. Koltuk Altı: İkizlerde, büyük göğüslü annelerde, düz-çökük meme başı ya da kavrama güçlüğünde uygundur. Bebeği emzireceğiniz göğsün olduğu koltuk altına uzatın. Kuvvetli emme hareketlerinden sonra kısa dinlenme aralıkları olur. Emerken şapırtı sesi duyulması ya da yanakların içeri çekilmesi, genellikle bebeğin yalnızca meme ucunu emdiğini ve ağzıyla yeterince meme dokusunu kavramamış olduğunu gösterir. Bakım gerekli mi? Memeleri her emzirmeden önce temizlemeye gerek yoktur. Anne sütü bebeği hastalıklardan koruyucu o kadar çok madde içerir ki, bu yolla mikrop bulaşmasından korkulmaz. Bebeğe mikroplar ellerden bulaşır. Önemli olan “ellerin yıkanması”dır. Eller vücutta, evde hastanede veya çevrede bulunan her türlü mikrobu taşır. Anneler ve bebeğe bakan kişiler bunu unutmamalı... 2014 eylül•ekim edaktüel 49 edaktüel anne ve çocuk bebeğim neden iştahsız • Uzm. Dr. Ali Kılınç • Annelerin sıklıkla şikayetçi oldukları konuların başında bebeklerindeki iştahsızlık ve kusma problemleri geliyor. Doğal bir süreçte geliştiği düşünülen bu durum, bazı hastalıkların habercisi de olabiliyor. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Ali Kılınç bebeklerde iştahsızlık nedenleri ve tedavisiyle ilgili anne babaları bilgilendiriyor. Bebeklerde iştahsızlık nedenleri Bebeklerde iştahsızlığın çeşitli nedenleri olabilir. Bebeğin diş çıkarma döneminde olması bunlardan biridir. 1 yaştan sonra hızlı büyümenin duraklaması, yeni tatların denenmesi fizyolojik iştahsızlığa neden olur. İştahsızlık aynı zamanda; idrar yolu enfeksiyonları, bağırsak enfeksiyonları, gribal enfeksiyonlar, hepatitler, gastroözofageal reflü, kronik böbrek hastalığı ve doğumsal metabolik hastalıkların varlığına da işaret ediyor olabilir. İştahsız bebekler nasıl beslenmeli? Süt ve süt ürünleri, et, yumurta, balık ve tahıl bebeğin gelişimi için çok önemlidir. Bebek 9 aylık olduktan sonra, anne baba onunla birlikte yemek masasına oturmalı, 50 edaktüel eylül•ekim 2014 bebeğin önüne köfte verilmeli, bebeğin ebeveynleriyle beraber yemesi sağlanmalıdır. Bebeklere abur cubur gıdalar yedirilmemeli, bebeğin yemeye direnmesi halinde oyun oynatarak yemek yemesi sağlanmalıdır. Bebeklerde kusma nedenleri Yanlış beslenme şekli, bebeklerde kusmaya neden olabilir. Bebeğin emerken hava yutması, aşırı yavaş veya hızlı emmesi, beslenme sonrası gazının çıkarılmaması kusmaya sebebiyet verir. Bebeğin kilo alımı yeterli değilse, kusma akciğer hastalıklarına neden oluyorsa, mutlaka doktora danışılmalıdır. Yutma bozukluğu Bebekte yutma bozukluğu söz konusuysa, çok sık kusma olur. Bebeğin çiğneme ve yutma süresi uzar, lokmalar ağzının kenarından düşebilir. Beslenirken öksürük ve morarma olabilir, kilo alımı ise azdır. Düşük doğum kilosu, kalp hastalığı, gastrointestinal bozukluklar, menenjit, ensefalit, serebral palsi yutma bozukluğu nedenleri arasında sayılabilir. Hastalığın tanısına göre tedavi planlanır. Bebek için yutmayı ve beslenmeyi düzenleyecek egzersizler ve pozisyonlar önerilir. Anatomik bozukluklar için de operasyon gerekebilir. Tedaviye destek olarak, yutmayı geliştirmek için bebeğe kaygan, tane içermeyen, soğuk ve ekşi yiyecekler verilmelidir. Çünkü su ve benzeri sıvılar çok hızlı hareket eder ve bebek açısından kontrolü zordur. 29,90 TL Bübchen Calendula Şampuan 21,90 TL Bübchen Bakım Kremi > Calendula Şampuan, doğal (Organik) kalendula özü içerir. Saçı yumuşak şekilde temizler, cilt ile uyumludur. Hassas saç derisi için idealdir, kuruma yapmaz. Cildin pH’ını dengeler. Pantenol içerir. Sentetik parfüm içermez. Doğal içeriklidir, koruyucu ve boyar madde içermez. Dermatolojik olarak test edilmiştir. > Günlük kullanım için uygun el ve yüz bakım kremidir. Bitkisel içeriklidir, badem yağı, balmumu ve SheaButter (karite yağı) ve E Vitamini içerir. İçeriğindeki Allantoin tahrişleri giderir, cildin tazelenmesini sağlar. Doğal içeriklidir, mineral yağ, boyar madde ve paraben içermez. Sentetik parfüm içermez. Bübchen bakım kremi yetişkinler için de idealdir. Dermatolojik olarak test edilmiştir. 45 TL < Excipial Bebek Losyonu 57,50 TL Yaygın, gündelik uygulama için idealdir. Hoşa giden kremsi kıvamı sayesinde kolaylıkla uygulanabilir ve kolay emilir. Lipid içeriği %27,7'dir. İçeriğinde renklendirici, parfüm, pge emülsiyon ajanı ve mineral yağ ilavesi yoktur. 185 TL > Kraft Bebek Telsizi Bebeğin uyuma, ağlama ve gülme durumunu LCD ekran üzerinde simgesel olarak takip edebilme • 16 frekans düzeyi • Duyarlılık kontrolü • 2 kanal • 800metre kapsama alanı • Kapsama alanı dışına çıkıldığında uyarı sinyali • Pil bittiğinde uyarı sinyali 18,50 TL Nasatol Pediatrik Kit Bebekler ve çocuklarda burun yollarını onarır, korur, nemli tutar. Doğuştan var olan bağışıklık sistemini güçlendirir. Burnun daha uzun süre nemli kalmasını sağlar Burunla ilgili semptomları gidermede sadece tuzlu suya göre çok daha etkili olduğu kanıtlanmıştır. > Termos Biberon > Kraft 200 ml Kraft Termos Bebek Biberonu yenidoğan bebeklerden 5 Yaş'a kadar kullanılabilir. 10 Saate kadar sıcak veya soğuk tutma özelliğine sahiptir. Seyahatte veya dışarıda kullanmak için ideal bir üründür. Ürün paslanmaz çelikten imal edilmiştir. Kraft Termos Bebek Biberonunun iç bölümünde yer alan ölçek kullanım kolaylığı sunar. BPA, PVC ve Fitalat maddeleri içermez. 2014 eylül•ekim edaktüel 5 edaktüel anne ve çocuk Okul öncesinde yapılan işitme testleri, çocukların okul başarısını artırıyor • Prof. Dr. Suat Turgut • Çocuğunuza uzaktan seslendiğinizde cevap vermiyorsa, söylenen sözleri tekrarlatıyorsa, konuşulan kelimeleri ayırt etmede güçlük çekiyor ise, televizyonu yakından izliyor veya yüksek sesle dinliyorsa mutlaka işitme kontrolü yapmak gerekir. İşitme seviyesini objektif olarak ölçen işitme testi; Odyogram denilen aletlerle sessiz kabin içinde girilerek, değişik şiddette ses verilmesi ve verilen cevaba göre işitme düzeyinin belirlenmesi esasına dayanıyor. İşitme kaybı, doğumsal olabildiği gibi sonradan da ortaya çıkabiliyor. Yeni doğan döneminde BERA ve Otoakustikemisyon adı verilen testlerle, çocukların işitip işitmedikleri kolaylıkla anlaşılabiliyor. Okullar açılmadan önce çocuklara uygulanacak olan işitme testlerinin, çocukların kulak sağlığı açısından önemli olduğunu belirten KBB, Baş ve Boyun Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Suat Turgut, konuyla ilgili anne babaları bilgilendiriyor. 52 edaktüel eylül•ekim 2014 Çocukları okul öncesi dönemde bekleyen kulak hastalıkları Okul öncesi dönemde görülen hafif ve orta düzeyde işitme kayıpları; çocukların şikayetlerini algılayacak ve ifade edecek olgunlukta olmamalarından kaynaklı olarak çoğunlukla gözden kaçıyor. Bu dönemde en sık görülen kulak hastalığının, orta kulakta sıvı birikimiyle öne çıkan Seröz Otit hastalığı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Suat Turgut, sözlerini şöyle sürdürdü: “Okul öncesi dönemde Seröz Otit’in yanı sıra; doğumsal işitme kayıpları, enfeksiyonlara bağlı özellikle kabakulak hastalığına bağlı tek taraflı işitme kayıpları, uzun süre kulağa zarar veren antibiyotik ve ilaçların oluşturduğu işitme kayıpları ortaya çıkabilir. Günlük yaşamda bu durumlar ebeveynlerin dikkatinden kaçabilir. Bu durumun dikkatten kaçmaması, ailenin çocuğu dikkatle gözlemlemesi çocuğun kulak hastalıklarından korunması açısından oldukça önemlidir.” Çocuklar işitme kaybını fark edebilirler mi? Çocukların kendi işitme kayıplarını tanımlayıp ifade edemeyebileceklerini, ancak çocukların bazı davranışlarıyla işitme kaybıyla ilgili işaret verebileceklerini söyleyen Prof. Dr. Suat Turgut, “Çocuğunuza uzaktan seslendiğinizde cevap vermiyorsa, söylenen sözleri tekrarlatıyorsa, konuşulan kelimeleri ayırt etmede güçlük çekiyor ise, televizyonu yakından izliyor veya yüksek sesle dinliyorsa mutlaka işitme kontrolü yapmak gerekir. Bazen kabakulak ve diğer sebeplere bağlı olarak, tek taraflı işitme kayıpları fark edilmez. Çocuğun tek kulağıyla işitmediği anlaşılamaz. Bu durumda, sesin geldiği yönü tayin etmede sıkıntılar yaşanır. Çocukların sağlıklı işitmesi, okul başarıları açısından önemlidir. Bu yüzden çocuklar okula başlamadan önce, işitmelerinin normal olup olmadığının bilinmesi gerekir. İşitme testleriyle kolayca teşhis edilebilen işitme kayıpları, erken yaşta müdahale ile tedavi kolayca edilebilmektedir." edaktüel anne ve çocuk • Dr. Çağdaş Kışlaoğlu • Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Erken yaşlarda diş hekimi ile tanışan çocuklar, koruyucu ve önleyici uygulamalarla ömür boyu sağlıklı dişlere sahip olabilirler. Bu bakım için yılın en uygun zamanından biri de sonbahar. Sonbaharın gelişiyle birlikte miniklerin diş bakımı ve diş kontrollerine de önem verilmesi gerekiyor. Yazın fazla tüketilen soğuk, şekerli, asitli içecekler ve dondurma, çocukların dişlerinde kalıcı hasarlara neden olabiliyor. Dışarıda uzun geçirilen zamana da bağlı olarak diş fırçalamanın azaldığı yaz aylarında, ağızda oluşan bakterilerin tam temizliği yapılamıyor. Diş bakımının ihmali ise çocuklar da diş çürüklerine, diş minesinde çatlak ve diş hassasiyeti gibi ciddi sağlık problemlerinin oluşmasına zemin hazırlıyor. Oysa ki ağız sağlığı küçük yaşlarda eğitimle başlar ve düzenli kontrollerle sürdürülebilir. Tatil dönüşü nasıl bir yol izlenmeli? Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Çağdaş Kışlaoğlu'na sorduk... Neler diş minesine zarar veriyor? Soğuk asitli içecekler ve dondurma; diş çürükleri, diş minesinde çatlak ve diş hassasiyeti gibi sorunlara neden olabilir. Diş minesi, bazı yiyecek ve içeceklerin fiziksel ve kimyasal etkilerine karşı dişi koruyan, çevresini saran ve iç tabakaların zarar görmesini engelleyen bir yapıya sahiptir. Diş minesinin sert olan yapısı, fiziksel ve kimyasal bazı etkenlere maruz kalarak zarar görebilir. Çocukların, aile kontrolü dışında okulda ve arkadaş ortamlarında bilinçsiz ve ölçüsüzce tükettikleri soğuk yiyecek ve içecekler, diş54 edaktüel eylül•ekim 2014 Okul başlamadan önce çocuklarda diş bakımı lerde önemli sağlık sorunlarını beraberinde getirebilmektedir. Dişlerde ağrı ve sızılara neden olabilen bu durum, özellikle de yaz aylarında kendini göstermektedir. Tatil dönüşü diş kontrolü neden gerekli? Yaz aylarında daha çok özen gösterilmesi gerekirken aksatılan diş fırçalama, diş sağlığını korumada yetersiz kalınmasına neden olmaktadır. Soğuk, şekerli, asitli içeceklerin ve dondurmanın yoğun olarak tüketilmesi de söz konusuysa, diş çürükleri ve diş hassasiyetleri kaçınılmaz hale gelecektir. Bu nedenle, tatil dönüşünde mutlaka bir diş hekimine başvurulmalı ve çocukların diş kontrolleri yapılmalıdır. Bebeklere gelirsek, bebeklerde süt dişleri ilk ne zaman görülür? Süt dişleri değişken olabilmekle beraber ortalama 6 aydan sonra genel olarak alt ön bölgeden başlayarak çıkar ve yine değişebilmekle beraber yaklaşık olarak 3 yaşında tamamlanır. Bu dönemde çocuğunuzun ağzında toplam 20 adet süt dişi alt ve üst çenede simetrik olarak yerleşir. Süt dişlerinin ağız sağlığı açısından önemi nedir? Toplumumuzda yer edinen 'süt dişleri zaten değişecek o yüzden çürümesi ve çekilmesi önemli değildir' inancının aslında tamamen yanlış. Süt dişleri doğumu takiben süren ve buluğ çağına kadar uzanan süreçte görev gören dişlerdir. Eğer süt dişleri zamanından erken çürür ve çekilirse yan dişler kayacak ve alttan gelen kalıcı dişlere yer olmayacağı için kalıcı dişler çapraşıklık oluşturarak ortodontik tedaviye ihtiyaç olacaktır. Eğer çekilmeyip kronik bir iltihap oluştururlarsa da hem alttan gelen kalıcı dişin kalsifikasyonu hem de çocuğun genel sağlığı etkilenecektir. Ayrıca süt dişlerinin alttan gelen kalıcı dişlere rehberliği söz konusudur. Çocukların dişleri büyüklere nazaran neden daha hızlı çürüyor? Süt dişleri daimi dişlere oranla daha çok organik madde içerirler, bu nedenle çürüğe daha yatkınlardır, daha kolay ve hızlı çürürler. Çocuklar, çürüğün erken döneminde görülebilen soğuk sıcak hassasiyeti ve hafif ağrı gibi sinyalleri zamanında yorumlayamazlar. Olayı ancak dayanılamayacak kadar ağrı olduğunda fark ederler ki bu durumda çok geç kalınmış olabilir. Çocuklar ağız bakımına yetişkinler kadar dikkat edemezler. Çocuğun el becerisi, merakı ve ebeveynlerinin tutumu diş fırçalama alışkanlığını belirler. Beslenme düzensizliğinden dolayı da dişler çürümeye yatkın hale gelir. Çürük oluşumu tamamen engellemek mümkün mü? Çürüğü tamamen engelleyebilecek bir aşı ya da ilaç henüz geliştirilemedi, ancak çürük sayısını azaltmaya yönelik malzemeler günümüzde kullanılmaktadır. Fissur örtücüler olarak adlandırılan tedavi yöntemi hastalara uygulanmaktadır. Fissür Örtücü nedir? Azı dişlerinin çiğneme yüzeyinde “Fissür” denilen küçük çukurcuklar vardır. Fissür örtücüler, arka dişler üzerindeki bu oluklara uygulanır. Beyaz ve şeffaf renkte olup sıvı şeklinde plastik esaslı maddelerdir. Diş minesine yapışarak çürük oluşumunu engeller ve akışkan bir kıvamı olduğu için diş oluklarına tamamen tutunur. Bu şekilde işlem diş yüzeyinde herhangi bir aşınma yapılmadan uygulanır. Kaç yaş grubundaki çocuklarda bu işlem uygulanabilir? Fissür Örtücü tedavi yöntemi 6 yaşından itibaren kalıcı azı ve küçük azı dişlerinde kullanılabilir. Özellikle daimi dişleri yeni çıkmış çocuklarda uygulanabilir. Fissür Örtücülerin çocukların ağız sağlığı açısından önemi nedir? Çocuklar erişkinlere göre diş sağlığı konusunda daha korumasızdırlar. Dişlerinde yemek yeme sonrasında oluşan artıklar çürük oluşumunda büyük etkendir. Dolayısıyla çocuklarda ve gençlerde çürük oluşumu daha sık görülür. Diş üzerinde herhangi bir aşındırma işlemi yapılmadığından ağrısız bir işlemdir ve çocuklarda bu tedavi yöntemi ile çürük oluşumu daha rahat yavaşlatılabilir. Daha sonraki kalıcı dişlerin sağlıklı oluşması içinde önemli bir tedavidir. Fissür Örtücüler (Sealantlar) çürüğü nasıl önler? Çocuklar dişlerin üzerindeki girinti ve çıkıntıları rahatlıkla temizleyemez. Yiyecek artıkları ve bakteriler de bu girintilere yerleşip dişlerin çürümesine sebep verir. Fissür örtücüler sıvı ve akışkan bir kıvamda oldukları için azı dişlerinin çiğneme yüzeyinde bulunan Fissür denilen küçük çukurların en derin noktasına kadar ulaşabilirler ve bu bölgeleri tıkayarak yiyecek artıkları ve bakterilerin yapışmasını engellemiş olurlar. DERMOLİFE ARI SÜTÜ POLEN JUNIOR – 240 GR. 17,00 TL Arı sütü; binlerce çiçekten alınan polen özlerini ve arılardan özel olarak elde edilen birçok vitamin, mineral gibi insanlara ciddi oranda faydası bulunan içeriği bünyesinde barındırır. HELLO KİTTY FIRÇA MACUN SETİ 12,90 TL Hello Kitty'nin sevimli diş fırçası, küçük diş macunu ile çocukların seyahatte ve okulda hep yanında olacak, yumuşak başlığa sahiptir. Hello Kitty diş fırçası çocuğunuzun diş fırçalama alışkanlığı kazanmasına yardımcı olur. Çocuk diş ve dişetlerine uygun yumuşak DuPont Tynex kılları kullanılmıştır. Kapağı sayesinde diş fırçasını kirden ve tozdan korur, hijyeniktir. BATMAN ÇOCUK Ağız Çalkalama Suyu 12,00 TL Batman Çocuk Ağız Çalkalama Suyu diş çürüklerini önlemeye ve diş minesini korumaya yardımcı olan ağız çalkalama suyudur. Çocukların ağız hijyenini daha fazla iyileştirip, çürüklere karşı daha yüksek koruma sağlar. 2014 eylül•ekim edaktüel 55 edaktüel portre Katya Hanım'ın şapkaları • Elif Aydoğdu • Tatil bitti, her tatil sonunda hayat yenilenir gibi gelir bana. Belki yeni bir iş, belki yeni bir atak, belki de yeni bir tarz... Şapka da her insan için yeni bir tarz olarak algılanır. Şimdi sizleri; İstanbul’da Beyoğlu’nda 56 yıldır bir modelinin ikincisi olmayan, her modelini kendisi çizen, çok özel şapkalar üreten Butik Katya’nın sahibesi Katya Kiracı ile tanıştırmak istiyorum. Bir zamanların İstanbul’unda Beyoğlu’ndan Tünel’e kadar çok sayıda şapkacı varken bugün Galatasaray Lisesi’ni geçip Tünel’e doğru yürüdüğünüzde hemen sağ tarafta bulunan Hazzopulo Pasajı’ndan içeri girerseniz, geriye kalan tek şapka butiği olarak pasajın 37 numarasında Butik Katya ile karşılaşacaksınız. Şapka dünyasında gezinmeden önce size çok sevdiğim Hazzopulo Pasajı’ndan söz etmeliyim. Ondokuzuncu yüzyıl sonlarında İstanbul’un ünlü Rum bankerlerinden ve Adalar’ın eski Belediye Başkanları’ndan Kiryako John Hacopulos tarafından 1871 yılında inşa ettirilen Hazzopulo Pasajı bugün oldukça harap halde. 56 edaktüel eylül•ekim 2014 başarılı oldu. O zamanlar Beyoğlu’nda hiçbir kadın dışarı şapkasız çıkmazdı. Beyoğlu şapka dükkânlarıyla doluydu. Annem Fransa’ya, İtalya’ya gidiyordu malzeme almaya ve modelleri izlemeye. Bir süre sonra işleri büyüdüğünde Hazzopulo Pasajı’ndaki bu dükkânı da satın aldı. Burada da şapka butiği açtı. Bu dükkânda başka kızlar çalışırdı. Yarım gün burada yarım gün Aznavur Pasajındaki butik de olurdu. İstiklal Caddesini Tepebaşı’na bağlayan pasajda bir zamanlar iplikçi, ibrişimci, düğmeci, şapkacı, terzi türünden ticaret ve zanaat erbabı barınırmış. Yine o dönemde 14 numaralı dükkânda Ahmet Mithat Efendi Matbaası olduğundan ve Namık Kemal’in İbret Gazetesi bu matbaada basıldığından Jön Türkler’in de buluşma yeriymiş. Ahmet Haşim pasajdaki İran lokantasının müdavimiymiş. Bu pasajın demir kapıları vardır her akşam kapatılan. Bir kapısı da Panayia (Meryem Ana) Rum kilisesine açılır. Bugün girerseniz pasaja kocaman avlusunda onlarca insanı taburelere oturmuş çay ya da kahve içerken görürsünüz. Bu han 136 yıllık tarihinde pek çok olaya, insan hayatına tanıklık etti. Kısacası yolunuz Beyoğlu’na düştüğünde pasaja uğrayıp Mehmet Usta’nın kahvesini için ve hayatınızın özel bir anı için size özel şapkalar yapan Katya Butiğin kapısından içeri girin. Hatta önce vitrinin tadını çıkarın. Renoir'ın tablolarındaki gibi uçuk eflatun, açık sarı, açık mavi, renk renk şapkalara bakın. Vitrinin diğer tarafında ise payet, inci, boncukla süslü gelinnişan başları ve ilkbaharı düşündürten yaka çiçekleri var. Kendinizi onları takarken hayal edin. Vitrine bakarken şapkaların arasında bulunan küçük tabelanın üzerindeki yazı dikkatimizi çekiyor: "Vitrinde olan bütün şapkalar modeldir, satılmaz." İçeri de de herkesin fotoğraf çekmesine izin vermiyor, modellerinin çalınmasından yorulmuş. ‘Bari iyi yapsalar ben de desem ki ya almışlar ama benden daha güzel yapmışlar. Alıp rezil ediyorlar. Üzülüyorum’ diyecek kadar da işine tutkun ve titiz. Katya Kiracı ile bir yandan bir gün sonra katılacağı defilenin telaşı, bir yandan dükkâna gelen müşterilerin ziyaretleri arasında görüştük. Şapkacılığa nasıl başladınız? Bu işte 56. yılımız. Annem Eva tarafından 1955 yılında açıldı ilk butiğimiz. Annem çok genç yaşta babasını kaybetmiş. Kardeşlerinin sorumluluğunu da üstlenince kendini erkek gibi hissetmiş. O yıllar İstanbul’un zor yılları. Evi geçindirme mesuliyeti ile çalışmaya başlamış. Annem şapka yapmayı, Beyoğlu’nun ünlü şapkacılarından Paris La Fayette'te, dönemin ünlü modacısı Pierette Cartier'in yanında öğrenmiş. Ustası evlenip dükkânı kapatınca annem de Aznavur Pasajı'nda açmış ilk butiğini. Aznavur pasajını üst katlarında tüm bir daireyi atölyeye çevirmişti. Yanında 30 kişi çalışırdı. Annem çok gençti bu işe başladığında, nasıl yapacaksın demişler, ama o kadar seviyordu ki işini çok Ustanız anneniz yani… Annem bazen ‘hadi eve git derslerini yap’ derdi. Yaparım, yaparım deyip atölyede kızların yanına geçerdim hemen. 12 yaşında öğrenmeye başladım bu işi. Atölyelerin içinde büyüdüm ben. Okuldan dönüşümde hemen annemin yanına geliyordum ve derslerimi de atölyede yapıyordum. Onların çalışmalarını göre göre gözüm alıştı. Bana da iş verirlerdi. Bir şeyler yapardım. Elimin yatkın olduğunu söylerlerdi. İğneler, iplikler ve makaslar, kalıplar, tüller, satenler, çeşit çeşit kumaşların içinde geçen bir çocukluk döneminin ardından işi öğrenip annemle çalışmaya başladım. O dönemde levantenlerin çoğunlukta olduğu Beyoğlu’nda, bizim gibi birçok şapka yapan butik vardı. Seksenli yıllardaki moda değişimi sizi nasıl etkiledi? 1980’e kadar işler güzel gitti. Seksenli yıllarda resmen işler durdu. Çok zorlandım o yıllarda. Kapatmak istemiyordum dükkânı. Bu iş, bu meslek kaybolsun istemiyordum... Hem moda değişmişti hem de kimse artık şapka giymiyordu. Tek tük konsolos hanımları gelirdi. Levanten ailelerden az sayıda iş çıkıyordu. Ne yapacağımı şaşırdığım zamanlar oldu. Allahtan bugün daha iyi durumdayız. Moda tekrar değişince işlerimiz biraz hareketlenmeye başladı. 2014 eylül•ekim edaktüel 57 edaktüel portre Televizyondaki dönem dizileri işinizi etkiledi mi? Tabi tabi onlara çok iş yaptım, ama hepsinin adını hatırlayamam. Hatırla Sevgili, Deli Saraylı gibi dizilerde, at yarışlarında, hep benim şapkalarım kullanıldı. Devlet Tiyatrolarına, defilelere, klip çekimlerine de şapka yapıyorum ya da kiralıyorum. Son zamanlarda da İngiliz kraliyet ailesinin düğününden sonra heveslendi insanlar. Düğünler için çok sayıda şapka yapıyorum şu aralar. çıkar. Tabi kullanılacak tüm malzeme elimin altında ise. Sizden şapka da kiralanabiliyor sanırım? Evet, özellikle defilelere kiralık veriyorum. Bazen nikah, nişan merasimleri için de kiralarlar. Şapkalarım bir gün müşteride kalır ertesi gün getirip teslim etmeleri lazım. Vitali Hakko, ‘Şapka demek Katya demektir’ demiş. Ne zaman söyledi bunu? Aslında onların da şapka üretimi vardır biliyorsunuz. Bir gün bana onun için çok özel olan bir şapka getirdi. Çok yıpranmıştı. Bunu yapabilir misin, dedi. Yaptığım şapkayı aslından daha çok beğendi. Çocuklarının düğünlerinde, özel davetlerde hatta ne yazık ki cenazesinde de şapkaları ben yaptım. Çok kıymetli, çok değerli bir insandı. Şapka yaparken müşterinizin hangi özelliklerine bakıyorsunuz? Şapkayı kullanacak kişinin vücut yapısı çok önemli. Hangi kıyafetle kullanacak bilmek gerekiyor. Şişman ve kısa boylu bir hanıma çok geniş kenarlı bir şapka vermem. Kilosu, boyu, yaşı her şey önemli. Nasıl bir ayakkabı ve çanta ile kullanılacaksa, şapkaya bunlara bakıp öyle karar veriyoruz. 40-50’li yıllarda hostes şapka modası varmış? Hala kullanılıyor mu? Bakınız burada çok örneği var. Kullanılmaz mı, hala sevilir. Biliyor musunuz bu ilk önce Fransa’da moda oldu sonra tabi İstanbul’da. Eskiden Paris dolayısıyla İstanbul'da vualetsiz ve tüysüz şapka giyilmezdi. Siz bir dönem de feslerden şapkalar üretmişsiniz? İstanbul'da fes kalktıktan sonra, bayanlar kocalarının feslerini boyatıp, şeklini değiştirerek, tüy ve çiçekle süsleyip başlarına giymişlerdi. Eşlerinin fötr şapkalarını getirir bazen müşterilerim, ben onları öyle işlerim ki bambaşka bir görünüm çıkar. Minik puantiyeleri olan zarif bir vualet, bir çiçek veya renkli bir tüy ile hemencecik yepyeni bir fason kazanan şapka müşterilerimi her zaman şaşırtır. 58 edaktüel eylül•ekim 2014 Şapka dışında birkaç aksesuar daha yapıyorsunuz değil mi? Evet; nikah ve nişan için taçlar, yaka çiçekleri, eldivenler, beyler için fötr şapkalar da yapıyoruz. Bu sanatı başkalarına da öğretmeye çalıştınız mı? Ya da öğrenmek için size gelen oldu mu? Kızım bu işi sevdi. Birlikte çalışıyoruz. Benden sonra o devam edecek bu işe. Buna çok seviniyorum. Bir ara biriyle birlikte biraz çalıştık. Bana geliyorlar ‘ben bu işi öğrenmek istiyorum’ diye ama ben zaten tek başıma bütün işe zor yetişiyorum. Bir de sıfırdan öğretemem. Ama biraz biliyordur, benim yanımda geliştirmek ister o başka… Siz müşterilerinizin eski şapkalarını da onarıyormuşsunuz? Tabii şapka kolay kolay elden çıkmaz, her zaman ufak tefek düzenlemeyle yenilenebilir. İyi korunan bir şapka yıllarca kullanılabilir. Bir şapkanın yapımı ne kadar sürüyor? Bu şapkanın modeline ve kullanılan malzemeye göre değişiyor ama en çabuk çıkan yarım gün en uzun çıkan da üç dört günde Size şapka yaptırmak isteyenler mutlaka İstanbul’a gelmeli mi? İsteyen İstanbul’a geldiğinde uğrar. İsteyene internetten model gönderiyorum. Onlar modeli beğeniyorlar. Bana kargo ile kumaş örneği gönderiyorlar. Ya da giyecekleri kıyafetin hem modelini hem rengini gönderiyorlar. Modele karar veriyoruz ve ben yapıp kargo ile gönderiyorum. Katya Kiracı; yaptığı işe saygı duyan, işini aşkla yapan insanlardan. Yaptığı işin hem ustası hem çırağı. Hayatınızın özel bir anını onun ipek organzeden satene, kadifeden krepe kadar esneyebilen hemen her tür kumaş ile yaptığı bir şapka ile renklendirmek isterseniz yolunuzu Beyoğlu’na düşürün. Butik Katya Hazzopulo Pasajı No:37 Galatasaray Beyoğlu İstanbul Telefon 212.249 4605 2,45 TL 7,50 TL 4,95 TL GALEN Daily Care Böğürtlen Yağlı ciltlerin temizliğinde kullanılır. Antioksidan özelliği içerdiği gibi A ve E vitaminleri ile çok sağlıklı bir cilt temizleme ürünüdür. Medical Care Aloe Vera Özellikle yetişkin kuru ciltlerdeki siyah noktaların temizliğinde kullanılır. Cildinizi kurutmaz ayrıca nemlendirir. 8,25 TL Duru Perfume Duş Jeli Pasifik okyanusu minerallerinin antioksidan etkisini doyasıya yaşatan ve yenilenme sağlayan Duru Perfume Duş Jeli Pasifik Okyanusu Mineralli, hücrelerin yenilenmesine yardımcı olur, canlandırır. DOVE 2,45 TL Coconut Beauty Bar Dove yasemin çiçeği ve Hindistan cevizi özüyle cildinizi nemlendirir. Go Fresh Revive Beauty Bar Dove ultra hafif nemlendirici formülü ile taze nar ve limon çiçeğinin birleşimiyle cildinizi uyandırır, canlılık verir. 15,00 TL Tabia Çörek Otu Sabunu 16,90 TL Hylonem Burun Spreyi Kuru burun için %100 dogal Super nemlendirici HA içerir. Kuru & tıkali burnu rahatlatır ve Nemlendirir. Hızlı mukoza rejenerasyonu sağlar. Mukozada %100 doğal koruyucu bariyer oluşturur. Reenfeksiyon riskini azaltır. 60 edaktüel eylül•ekim 2014 Sabunun kalitesinin; yapımında kullanılan yağın niteliğine bağlı olduğu bilinen bir gerçektir. Tabia çörekotu sabunu; % 90 "süperkritik CO2 ekstraksiyonu yöntemi’’ ile tam saflıkta, çörekotu yağı kullanılarak üretilmiştir. İçeriğinde, kesinlikle renklendirici, koku verici, koku tutucu, sertleştirici, parlatıcı, köpük arttırıcı kimyasal maddeler bulunmaz. Saflığı nedeniyle, kimyasallara karşı tepki veren ciltlerde, hasarlı ciltlerde ve saçlı deride de kullanılabilir. Saç dökülmelerine karşı, tabia çörekotu sabunu ile köpürtülen saçlara avuç içine alınan tabia çörekotu yağı ile masaj yapılması ve saçların bu işlemden sonra durulanması yararlı olmaktadır. 12,25 TL SteriCid Hasta Bakım Koku Giderici Stericid Hasta Bakım Koku Giderici, kökü kokuların oluşmasını önler, nötralizatör bir etkiye sahiptir. Özellikle hasta yataklarında ve odalarında oluşan kötü kokuların önlenmesinde etkilidir. 4,99 TL Dalan d'Olive Duş Jeli Ege’nin zeytinyağı ile hazırlanan duş jeli cildinizi kremsi köpüğüyle temizlerken,ipeksi yumuşaklığa kavuşturur. Eşsiz şeftali çiçeği kokusu ile yazın tazeliğini yeniden hissedersiniz. 16,00 TL Environne temizleyici 500 ml Environne % 100 Doğal içerikli meyve ve sebze temizleyicisidir. • Güçlü yağ çözme özelliği ile sebze ve meyvelerin üzerlerindeki yağ bazlı zirai ilaç kalıntılarını ve kimyasalları temizler • Meyvelerin üzerindeki yağlı ve mumlu tabakayı ve bu tabakanın altına hapsolmuş zararlı mikroorganizmaları temizler… 59 TL 39,90 TL URGO Zarar görmüş tırnaklar Tırnak mantarı ve fiziksel travmalar sonucu zarar görmüş tırnakların iyileşmesine yardımcı olan URGO, tırnağı temizler, yeniler ve korur. Günde sadece 1 uygulama ile kolay ve pratik bir kullanım sağlar. DK HAIR Beyaz Kapatıcı Tamamen beyazlamış veya kısmen beyazlamış saçlarda beyazları siyah renkte kapatmak amaçlı kullanılır. Beyaz saçlar kademeli olarak siyaha dönüşürken saç bakımı gerçekleşir. 24,90TL WARTNER Nasır Kalemi 4 ml Wartner Nasır Kalemi ile 1. haftada sonuç alacaksınız. Nasırlı bölgeye sağlıklı dokuya değdirmeden, aplikatör fırça ile 4 gün boyunca birer kez jel uygulaması yapmanız yeter. 17,00 TL Elile Yüz Yıkama Jeli Selmaks Günlük Bakım Kremleri Elile Akngel/Yağlı ciltler için Yüz yıkama jeli Aşırı sebum üretimini baskılayarak akne ve siyah noktaların engellenmesine yardımcı olur. Praben ve etil alkol içermeyen formülleri ve harika kokuları ile yeni nesil günlük bakım kremleri . Normal ve karma ciltlerin ihtiyaçlarına cevap vermek ve cildin doğal dengesini uzun süreli koruyabilmek için özel olarak formüle edilmiştir. Cildi yoğun bir şekilde nemlendirir ve korur, mükemmel bir yumuşaklık hissi ve canlılık kazandırır. 39,00 TL Elile Cleaning Cream/ Kuru ve karma ciltler için formülüze edilmiş yüz temizleme kremi, cildin doğal yapısında bulunan amino asitleri içerir. 39,00 TL Elile Yumuşatıcı Losyon / Hyalüronik asit, Shea ve macademia yağı ile güçlü bir nemlendirme ile cildin yumuşak, esnek ve parlak olmasını sağlar. 44,00 TL 2014 eylül•ekim edaktüel 61 edaktüel dosya DİADERMİN LIFT BB KREM 14,50 TL İçerdiği kolajen yapılandırıcılar ve mikro-pigmentlerle sıkılaştırıcı etki sağlar, pürüzsüzleştirir, düzeltir, cilt rengini eşitler, aydınlık bir görünüm kazandırır, canlandırır. DOVE VÜCUT KREMİ 150 ml. 6,95 TL GLENA Deriyi canlandırmak ve kendisini yenilemesini sağlamak için ihtiyaç duyulan A, D, E, F vitaminlerini içerir. YÜZ TEMİZLEME JELİ 250 ml. 19,95 TL OCTACARE Makyaj ve kirleri temizler, gözenekleri açar, ferahlık sağlar, Glena tonik makyaj ve kir kalıntılarını temizler, gözenekleri sıkılaştırır, cilde anında pürüzsüzlük ve ışıltı kazandırır. Daha sonra uygulanacak olan ürünlerin daha etkili olması için uygun ortam sağlar. JEL TOPUK BANDI 12 TL Ayak ve Topuk bölgesinde oluşan vuruntularda, su içeren jel formu serinlik hissi verir ve etkin koruma sağlar. Yumuşak yapısı sürtünme ve baskıyı önler. Şeffaflığı sayesinde topukta görünmez ve estetiktir. ECOLOGICA 69,90 TL Bacaklarda dolaşım problemleri nedeni ile meydana gelen sorunlar ile başa çıkabilmeniz için özel olarak geliştirilen formül. LaNaturel DOĞAL DEODORANT 9,75 TL Doğal içeriğinden dolayı birçok üstünlüklere sahiptir. Tende beyaz kalıntı bırakmaz. Elbisede leke yapmaz. Yapış yapış olmaz. Ter bezlerini tıkamaz. 24 Saat güvenli ve sağlıklı koruma sağlar Anti-alerjiktir. Dermatolojik olarak test edilmiştir. 62 edaktüel eylül•ekim 2014 12,50 TL GOOD & HEALTH OZONLU SABUN Ozonlu Sabun toz ve kirle kaplanan cildin, gözeneklerini açarak cilde bol miktarda oksijen almasını sağlar. Cildin canlı ve pürüzsüz görünmesinde etkilidir. Ozonlu sabunun içerisindeki nemlendiriciler sayesinde cildinizi kurutmadan temizler ve besler. Alerjen ve boya içermez. yenilenmek güzeldir CLEAN CLEAR 17,50 TL Zamanla cilt üzerinde biriken yağ, kir ve ölü cilt hücreleri gözenekleri tıkar ve siyah noktaların oluşumuna sebep olur. Siyah nokta temizleme serisi, siyah noktaların görünümünü kullanıldığı ilk andan itibaren iyileştirmeye başlar. Siyah noktalarla savaşan özel madde, gözeneklerin içine nüfuz ederek hapsolmuş kiri ve yağı temizleyerek siyah noktaların oluşumunu önlemeye yardımcı olur. 28 TL DALAN d'OLİVE HEDİYELİ TEMİZLEME JELİ HACİM VEREN ŞAMPUAN VE SAÇ KREMİ 7,00 TL 6,50 TL Ege’nin zeytinyağı ve pirinç proteini ile hazırlanan şampuan ve saç kremi saçınızı ağırlaştırmadan derinlemesine temizlerken saçlarınızın hacimli bir görünüme kavuşmasını sağlar. Saçlarınızdaki değişimi her yıkamadan sonra fark edersiniz. TABİA JOHN FRIEDA FRİZZ - EASE VİŞNE DAMLASI EKSTRA GÜÇLÜ FORMÜL Vişne, yararlarından ötürü süper meyve olarak da anılır. Tabia vişne çekirdeklerinden Dünyanın en ileri ekstraksiyonu yöntemi ile tam saflıkta elde ettiği vişne çekirdeği yağını; kullanım kolaylığı sağlamak amacıyla damla formunda da üretti. Tabia vişne damlası içerdiği doğal A ve E vitamini, doymamış yağ asitleri ile güçlü antioksidan aktivitesiyle doğal bir kozmetiktir. Bu içerik zenginliğinden ötürü tabia vişne damlası; Kendine özgü kokusu ile düzenli kullanıldığında cildi ölü derilerden temizleyerek canlılık kazandırabilmektedir. Elektriklenme ve kabarma problemine karşı kalın telli saçları korumayı destekler. KAPEDERM KREM 39 TL DERMOSİLVER GÜMÜŞ İYONLU ŞAMPUAN İçeriğinde bulunan saf gümüş iyonu saçın sağlıklı uzamasına yardımcı olur. Saça esneklik kazandırır. Boyadan ve kimyasal işlemlerden kaynaklanan yıpranmalara karşı onarıcı bir etki sağlar. İçeriğinde bulunan organik bitki özleri sayesinde saç diplerini nemlendirir. Saça yumuşaklık ve parlaklık verir. Günlük kullanıma uygundur. Dermatolojik testleri 25 TL yapılmıştır. Ph : 5,5, 200 Ml ELİDOR KERATİNOLOGY 22,50 TL Kapederm krem’in en önemli özelliği içerisinde kullanılan her bir aktif ürünün tamamen doğal olmasıdır. Kremin üretimininde kullanılan suyun termal özellikli ve hücresel yenilenmeyi hızlandırıcı, cilt elastikiyetini artırıcı ve antioksidan özellikleri bulunan selenyum, magnezyum ve bor elementlerinden zengin olması da kremin etkinliğini artıran faktörlerin başında gelmektedir. Kapederm kremde selenyum ile birlikte E vitamini kullanılmaktadır. 27,50 TL Aşırı yıpranmış saçları sadece iki adımda profesyonel bakımın kusursuz güzelliğiyle tanıştırır. Normal bakım kremine oranla on kat daha fazla protein içerir ve saça yoğun ve hızlı bir bakım sağlar. İlk Aşama: İçeriğindeki Pico besleyici molekülleri saçın kalbine nüfuz eder ve çok hızlı bir onarım başlatır. Durulanır. İkinci Aşama: Saç telini bir film gibi sararak Pico keratin kompleksi saçın içine hapsedilir ve mükemmel yapılandırma ve bakım için durulanmadan bırakılır. 2014 eylül•ekim edaktüel 63 edaktüel gündem Zeytinyağının başkenti Ayvalık • A. Nedim Atilla • Ayvalık’ta bağbozumu oluyor muydu? Ayvalık Limanı’nın önemli bir ihracat üssü olduğu 1906 yılında tutulan Hüdavendigar (Bursa-Balıkesir) Vilayeti’ne ticari emtiaya ait kayıtlar, çok sayıda içkinin ‘’ihraç’’ edildiğini gösteriyor. 14 bin 900 okka konyak, 8 bin 600 okka şarap… Genç kızların eteklerini toplayıp pembe topuklarıyla üzüm salkımlarını ezdikleri, tüm üzümler ezilip sıkıldıktan sonra da bağlarda kurulan şölen sofralarında yiyip içip eğlendikleri günler büyük olasılıkla bu topraklarda da yaşanmış. İstemeden de olsa bu bağ bozumlarında da kıymeti bilinmeyen üzümler olmuş. Ne şarap olarak kullanılmış o üzümler , ne de sofraya taze olarak sunulmuş. Birkaç tarla kuşuna yem olmuş bazen, bazen de o bağa sonradan gelenlere yiyecek. Bağ bozumundan arta kalan bu üzümlere ‘’Neferiye’’ deniliyor. Eskiden Ayvalık’ta yaşayan Rumlar ise ‘’Neferge’’ derlermiş… Türkiye’de herşey hızla bozulurken, tüm zenginliklerimiz bir bir elimizden giderken Ayvalık, ‘’nispeten’’ korunabilmiş bir coğrafyada herşeye rağmen. Bunda 11 Haziran1977 günü tarihsel ve kentsel site alanı ilan edilmesi önemli rol oynamış. Son yıllarda Ayvalık ile ilgili önemli işler yapılıyor. Sevgili Ahmet Yorulmaz, ismiyle müsemma, yorulmak bilmeksizin Ayvalık özelliklerini anlatıyor. Bizde sevgili Ahmet Yorulmaz’ın bilgilerinden yararlanarak hazırladık bu bilgileri. Ayvalık çevresindeki onlarca ada, bütün gizlenmişlikleri, korunaklı limanları, koyları, körfezleri Antik Çağ insanı için hayli rahat yaşama koşulları sağlamış olmasına karşın, günümüze ‘’kırık dökük’’ birkaç bilgi kırıntısından başka bir şey ulaşmamış. 1950-1960’lardan o güzel yıllardan elimizde diğer tarihsel kentlere oranla daha çok şey kalmış durumda… Şimdilerde ‘’turizm’’ değerlerin önüne geçmiş. Beton yazlıklar, toplu yazlık konutlar, denizin içine girmek için adeta birbirleriyle yarışan ‘’denize sıfır’’ oteller bir yanda, ‘’Osmanlı’nın atladığı rönesansı yakalayan Ayvalık benim’’ diyen tarihsel kent bir yanda. Tabi ki ‘’turizm’’ bölgemiz insanı için kalkınmanın temel taşlarından biri… Ama turizmde kazancın sürdürebilirliği için ‘’doğayla, sanatla barışık bir turizm’’ gerektiğinde hemfikir olmak gerek. Balkanlardan kalkıp Anadolu’nun batısında bir kavşağa yerleşmeyi seçen Mysialılar (Mysia-Mysi) bölgeye adlarını vermiş ama bağımsız bir devlet kurmamışlardı. Hititler, Eski Krallık zamanında (M.Ö 1660-1490), denizlere doğru uzandıklarında Mysia ilk kez bir devletin egemenliğini kabul etmiş. Ardından Mysialılar, sırayla Frigler, Lidyalılar, Persler, Bergama Krallığı ve Romalıları ağırlamış. İstanbul’u iki defa kuşatmaya giden Müslümanlar her seferinde Mysia’dan geçtikleri için iki kültür arasında bir tanışıklık gelişmiş. 64 edaktüel eylül•ekim 2014 Ayvalık tarihi nerdeyse 18. Yüzyıl’ın ikinci yarısından başlatılıyor… Tarihte Cisthane (Cisthena), Taliani, Kydonia gibi adlar almış Ayvalık… Ayvalık’a ilk yerleşenler Mysialılar olmuş. İonia kıyılarından kuzeye yolculuklar yapan, Miletosluların Cunda’da ‘’Nesos’’ adıyla bir yerleşim gerçekleştirdikleri, ticaret kolonileri kurdukları biliniyor. Yani önceleri Mysialılar ardından da Aiol lehçesi kullanan Helenler tarafından yurt kabul edilmiş Ayvalık ve çevresi. Bu bölümde Ayvalık ve çevresinin Antik Çağ’daki yurttaşları olan Mysialılar ve Aiollerden söz edelim öncelikle… Zeytinyağı denilince akla neresi gelir? Zeytinyağını, yerel yönetimler, önemli bir tanıtım aracı olarak kullanıyorlar ama bundan 30-40 yıl öncesinde zeytinyağı denildiğinde akla sadece ve sadece Ayvalık gelirdi. 19. Yüzyıl’da, Ayvalık’ı da içine alan İzmir’in kuzey bölgesi ‘’zeytin bölgesi’’ olarak tanımlandırılmıştı. Bu yöre İngilizlerin de yatırım yapmaları için çekici idi. Nitekim 1884 yılında, İzmir’de çeşitli fabrikaların sahibi bulunan, zeytinyağı üreticisi R. Hadkinson 1.500 sterlin değerinde makine ve araç ithali yaparak Ayvalık’ta bir bir yağ üretme tesisi kurup birkaç yıl içinde işini genişletti. Kıyı şeridinde büyüklü küçüklü birçok fabrika yaptırdı veya satın aldı. Karesi Salnamesi’ne göre, 19. Yüzyıl sonlarında Ayvalık’taki toplam zeytin arazisi 90 bin dönümdü. Yılda 12.400.000 okka-zeytin ve 20 bin kıyye üzüm yetiştirilmekteydi. Ayrıca 13 bin şinik buğday ve 2200 şinik arpa elde ediliyordu. Bugünün marka olma aday yağı Bugün de Madra Dağı’nın uzantıları olan Yaylacık ve Kaplan yükseltilerinin kıyılara doğru alçalan eteklerindeki bazıları bin yaşından büyük zeytin ağaçlarının arasında tiryakilik yaratan altın sarısı zeytinyağı üretilmektedir... Ayvalık’ın coğrafyadaki yeri ve klimasının farkı lezzetlerine de yansımıştır. Ayvalık’ta kış aylarında yaşanan karayel ve poyraz fırtınalarının yarattığı büyük ısı farklılıkları zeytin kalitesini olumlu yönde etkiler. 1923’te Ayvalık’ı terk etmek zorunda kalan Rum nüfusun, gittikleri yerde en çok aradıkları ürün burada lezzetine alıştıkları zeytinyağı olmuştu. Yunanistan’daki Küçük Asya Araştırmaları Enstitüsü’nün kaynaklarında da Ayvalık zeytinyağının Akdeniz’in en iyi zeytinyağı olduğu ifade edilmektedir. DYNABEILLE İsveç Şurubu 15 TL DOĞADAN PLUS IHLAMUR-BAL-ZENCEFİL ŞEKERSİZ BİTKİ ŞEKERİ Boğaz ağrılarında ve soğuk algınlıklarında boğazın yumuşatılmasına ve öksürüğün kesilmesine yardımcı olur. İçerik: Zencefil, Ihlamur, Limon Kabuğu, Fırıncılık Balı. İhtiyaç dahilinde 2-3 saatte bir adet alınabilir. 9,50 TL %97 Elma Sirkesi, %3 Bitki Karışımı (Anason (pimpirella anisum), Sinameki Yaprağı (cassia acutifolia), Kakule (elettaria cardamomum), Mirha (commipharamolmol), Tarçın (cinnamomum sp.), Besbase (myristica fragrans), Safran (crocus sativus)) içerir. Alkol içermez . VOONKA Omega 3-5-7 Omega 3-5-7 ile balık, nar ve kır iğdesinin üçlü etkisi tek dozda. HÜNNAP Keçi Boynuzu Özü 15 TL 68 TL Akdeniz Bölgesi'nde organik olarak, kendiliğinden yetişen, doğal şeker oranı yüksek keçi boynuzu meyvelerinden geleneksel tadı, yoğunluğu, doğallığı ve zengin içeriği korunarak steril üretim koşullarında elde edilmektedir. Hiç bir katkı maddesi içermeyen Hünnap keçi boynuzu özü, içeriğindeki vitamin ve mineraller ve kalsiyum açısından zengindir. NoAL Anti Alerji Pudrası 20 TL NoAL hava kaynaklı alerjenlere karşı doğal bir bariyer oluşturarak semptomların oluşmasını engeller. Aynı zamanda naneli veya çilekli, hoş bir aromaya sahiptir. NoAL doğal bitki kaynaklı bir ekstre olarak hem saflık hem güvenlik standartlarını karşılar. NoAL etkin madde içermeyen doğal içerikli bir üründür. NoAL’ı havada alerjen olan ortamlara (bahçeler, tozlu yerler) çıkmadan önce veya belirtilerin başladığı anda kullanabilirsiniz. Splenda Tatlandırıcı QSPA Termal Su 14,50 TL 16.75 TL MAFLOR PLUS Sindirim sistemini düzenlemeye bağışıklık sistemini desteklemeye yardımcı olur. 66 edaktüel eylül•ekim 2014 Splenda ® sukraloz bazlı, şekerden (sukroz) yapılma, şeker tadına yakın, tatlandırıcıdır. Splenda ® düşük kalorili tatlandırıcı olarak şeker yerine kullanılabilir, Aspartam ve Sakarin içermez. 19,50 TL QSPA Termal Suyun zengin doğal kompozisyonunda bulunan başlıca mineraller; demir, magnezyum, potasyum, selenyum ve kalsiyum olup yer kürenin 2500 metre derinliğinde mineral yoğunluğu yüksek katmanından buhar olarak elde edilmektedir. edaktüel lezzet keşfi Seferihisar'ın saklı lezzeti ARMOLA Rumcada “peynir suyu” demek. Beyaz peynir, az tuzlu lor ve süzme yoğurtla yapılanı var, yoğurtsuzu var. Domatese, karpuza en leziz katık lakin mahalle mandıranızda bulamazsınız. Yüzyıllardır Seferihisar’da yapılıyor. Bilmecemizin doğru yanıtı: Armola peyniri. • Duygu Yayman • Yolunuz hiç Seferihisar’a düştü mü? Düşmüş olabilir. Peki, orada hiç Armola yediniz mi? Gezdiğiniz yerin özel tatlarını sorup soruşturan, bulup buluşturanlardansanız armolayı tatmış olma ihtimaliniz yüksek. Ama çoğumuzun adından bile bihaber olduğunu –en azından kenti tavaf edip duran kendi çevremizden- biliyoruz. Öyleyse soruyoruz; insan, yoğurt-peynir-lor karışımı, domatese, yeşil bibere ve karpuza en ideal katık, böylesi hafif bir lezzet şansından nasıl habersiz yaşar? Üstelik de Seferihisar gibi, kent merkezine son derece yakın bir turistik ilçede yüzyıllardır yapılageldiği halde... İzmir’in çokkültürlü coğrafyasından miras, armola. Seferihisar’a Rumlardan kalmış. Ulamış köylülerinin söylediğine göre, Rumcada “peynir suyu” demekmiş. Seferihisar’ın tüm köylerinde yapılıyor. Hatta sadece Seferihisar’da yapılıyor. Kendi başına yaşayan, kuş uçmaz kervan geçmez bir ilçe olsa burası, normal; ama her yazı cıvıl cıvıl geçiren, turistik bir ilçe olduğu halde bu ürünü ihraç etmemesi, şaşırtıyor insanı. Nedeni, armolanın Seferihisar’daki birkaç mandıra dışında sanayi üretimine dönüşmemiş, halen evlerde geleneksel yöntemlerle yapılıyor olması. Zeybekoğlu Mandırası, ilçe merkezinde “armola” denilince ilk adres gösterilen işletme. 1965’te kurulan mandırada o yıldan bu yana armola üretiliyor. Mandırada üretim, süzme yoğurt, az tuzlu lor ve beyaz peynirin dört-beş saat boyunca bir tankta yoğrulmasıyla yapılıyor. Süzme yoğurt keçi sütünden, sadece armolada kullanmak üzere ürettiliyor ve en az iki gün bekletildikten sonra peynir yapımında kullanılıyor. Lor ve beyaz peynirin malzemesinde de keçi sütü oranının, inek sütünden çok olduğu söyleniyor. Kekikle beslenen keçilerin sütünden Keçi sütünün bu lezzetin püf noktası olduğu üzerinde duruyor üretici Zeybekoğlu: “Dağlarımızda kekik, adaçayı vardır. Keçiler bu otlarla beslenir, o tadlar sütün tadına da geçer.” Armolada yoğurt ve lor oranı daha fazla. Zeybekoğlu, loru da üç ay soğuk hava deposunda beklettikten sonra kullandıklarını belirtiyor. “Bekleyince kokusu gidiyor” diyor. Mandırada armola hamuru her gün değil, bittikçe yoğruluyor. Zeybekoğlu Mandırası Armolayı Seferihisar dışına, komşu ilçeye Urla’ya çıkarmış; oradaki şubesinde de satılıyor. Peynirin özellikle İzmir, Ankara ve İstanbul’da oturan yazlıkçılar tarafından bilinip rağbet gördüğünü söylüyor Zeybekoğlu. Kışın da İzmir’den özellikle bu peyniri almaya gelenler olduğunu ifade ediyor. 68 edaktüel eylül•ekim 2014 TABİA BAKIM SETİ 45,00 TL Tariflerden tarif beğen “-Armola, esas peynirle olur. - Esas lorla olur, armola. - Peynirin kokusu çıkar. - Kokuyu tulum verir. - Kara deriye yapılır. - Hayır, deri sarı olacak.” Seferihisar’ın Ulamış köyünün kahvesinde, bir ağacın altında görüyoruz onları. Belki orada, o ağaçla birlikte yıllanmışlar ama Armola üstüne bir türlü uzlaşamıyorlar. Atışmalardan anladığımız, mandıra ile köy tarifleri birbirinden farklı. Seferihisar’ın bütün köylerinde geleneksel yöntemle, keçi derisinden elde edilen tuluma yapılıyor Armola. Bir de köylüler, süzme yoğurt kullanmıyor. Bu iki noktada anlaşıyorlar. Ancak iş ayrıntılara gelince, şöyle atışıyorlar. - Tulum peyniri bitince tulumun kıllı tarafını ters çevirir, içine armolayı yaparız. En çok keçi sütünden tutarız. Çok güzel kokulu olur. İnek, koyun sütleri öyle değil. Armola, esas peynirle olur - Armola sütle lordan yapılır. Sarı keçi derisi olacak. Sarı deri zayıf olur. Suyu süzdürür, ekşitmez. - Esas kara deriden olur. Kara deri çok sağlamdır. Bir sene tulumu tutuyorsun içinde, peynirin kokusu tulumu sarmış oluyor. Sonra derinin kıllı tarafını ters çevirip içine armolayı yapıyorsun. Rumlardan Türklere 400-500 yıldır hayvancılık yapılan Ulamış köyünün evlerinde bu tulum eksik olmuyor. Köylüler loru da beyaz peyniri de kendileri yapıyor. Süzme yoğurtla, beyaz peynirle ya da lorla; kara deriye ya da sarı deriye... Hangi tarifle yapılanı olursa olsun, yeter ki armola olsun... İster domates salatasına sos yapılsın, ister üstüne zeytinyağı gezdirilsin, yanına domates ve yeşil biber konsun, karpuz eşliğinde ekmeğe sürülsün ve de afiyetle yensin. (KAYISI - SUSAM) 48,95 TL SOLGAR BETA GLUCANS COMPLEX Solgar'dan bitkisel özel takviye; Her bitkisel kapsülde; C vitamini, Beta 1,3 Glukan, Meyve karışımı, Çinko (pikolinat olarak), Selenyum (L-Selenometiyonin olarak), Bakır (sitrat olarak) ve D3 vitamini içerir. Tabia size, cildinizdeki ölü deriden kurtulmanızı sağlayacak, derinize soluk aldıracak ve canlandıracak tamamen doğal ürünlerden oluşan, bir ürün seti sunuyor: Cilt arındırma ve bakım seti. Yazın güneşi, kışın soğuğu tarafından yakılmış, kurutulmuş, nem dengesi bozulmuş bir cildiniz mi var? Cilt arındırma ve bakım setiniz; susam yağı (taşıyıcı yağ) kayısı çekirdeği yağı (bakım yağı) ve yağı alınmış kayısı çekirdeği granülünden oluşan set olacaktır. Arındırıcı haftada bir-iki kere, bakım yağı ise her sabah/akşam uygulanıyor. Granülde bulunan meyve asitleri, taşıyıcı yağı ile birlikte deriyi yumuşatarak ölü derilerden arınmasına yardım ediyor.Deriniz gölgelerden kurtuluyor, saflaşıyor, duru bir görünüm kazanıyor. Tabia size doğallığın yanı sıra saflık ve kaliteyi de sunuyor. TABİA NAR ÇEKİRDEĞİ KAPSÜLÜ Doğal Punicic Asit ve E Vitamini Kaynağı Nar bilinen fonksiyonel gıdalar arasında ilk sıraya yerleşme yolunda hızla ilerlemektedir. Nar çekirdeği yağı alanında yapılan çalışmalar çok yeni olmasına karşın, alınan başarılı sonuçlar bu yağın önemini ve yağa duyulan ilgiyi tüm dünyada artırmıştır. Yapısında Punicic Asit'in yanı sıra yüzde 0,6 oranında antioksidan özellikteki Polifenoller, yüksek oranda E Vitamini bulunmaktadır. 30,00 TL 2014 eylül•ekim edaktüel 69 edaktüel lezzet keşfi Dörtlü etki, tek lezzet: Lübnan Mutfağı • Nazlı Beste Çetinasker • A rap, Ege, Akdeniz ve Güneydoğu mutfaklarının karışımı bir lezzet harmanıdır, Lübnan Mutfağı… Orta Doğu’da, Doğu ve Batı arasında ticaret yolunun üzerinde bir ülke olmasına borçludur mutfaktaki zenginliğini. Lübnan Mutfağı bir nevi köprü görevi gördüğünden, ticaret yolları üzerinden geçenlerin kültürel etkisi yanı sıra, mutfak kültürünü de özümsemiştir. Deniz ürünleri, zeytinyağlılar ve yeşilliklerin hakimiyeti Ege Mutfağı’ndan, bulgurlar, acılar ve sosların eşşiz karışımları Güneydoğu Mutfağı’ndan, yemek sunumundaki özen ve ortaya çıkan renk cümbüşü Arap Mutfağı’ndan ve diğer tüm lezzetlerde Akdeniz Mutfaklarından izler bırakarak, ortaya bu eşsiz Lübnan Mutfağı çıkmıştır. Üç değişik mutfak fark edebiliyoruz: • Dağ/Vadi Mutfağı denen bu mutfak ta; kuzu eti, peynir, yoğurt • Sahil Mutfağında; deniz ürünleri • Beyrut Mutfağında ise; mezeler geçidi ve üçü birden, zeytinyağı ağırlıklıdır. Lübnan mutfağı "meze zengini" olarak tarif ediliyor. Evlerde, buzdolaplarında her daim hazırda bulunan mezeler, bir çeşit ana yemek öncesi aperatiftir. Lübnanlılar akşam yemeklerini mutlaka birkaç meze ile açarlar. Bir rivayete göre ise: Lübnan’da her gün 60’tan fazla meze çeşidi hazırlanır. Bu mezelerin en 70 edaktüel eylül•ekim 2014 Tabule Salatası sevilenleri ise; Hummus bi tahini, Baba ghannouj ve Bakdounis bi tahini’dir. Lübnan Mutfağı’nda keşfe çıkacaksanız hazırlıklı olun. Çünkü; mezelerin yanında verilmeye başlayan sacta ekmek her yemeğin yanında karşınıza çıkacak. Ve bu ekmeğin adı "Khoubiz sorj". Dünyada bir Türk bir de Lübnan Mutfağı’nda bu kadar çok yoğurt kullanılıyor Lübnanlılarda yoğurdun eşsiz lezzetinin tadına varmışlar. Hemen her yemekte, mezede, sosta, çorbada yoğurt kullanıyorlar. Yoğurt genel olarak her evde yoğurt yapılıyor ve yoğurt yapımı anneden kıza bir miras gibi gelenekselleşmiş bu coğrafyada. Yoğurdun yanı sıra bulgur, baharatlar ve soslar da bu mutfağın vazgeçilmezlerinden. Lübnan Mutfağı’nın en bilinen yemekleri Kıbbeh, Labneh makbus ve Tabouleh... Bu yemeklerin hepsinde bulgur hakimiyeti var. Gelelim Lübnan Mutfağı'nın sebzeli ve etli böreklerine... Bu börekler hem gözünüze hitap eder hem de eşsiz lezzetleri ile tadları damağınızda kalır. Malzemeler: 250 gram ince bulgur, yarım demet taze nane, yarım demet maydanoz, 1 çay kaşığı toz tarçın, yarım çay kaşığı toz yeni bahar, 1 domates, yarım demet taze soğan, 1 çay bardağı zeytinyağı, yarım limon suyu, marul yaprakları, tuz Yapılışı: İlk önce ince bulguru bir kaba koyalım, kaynar suyu kaba bulgurun üzerini kapatacak kadar ilave edelim. Bulguru suyu çekene kadar dinlendirelim. Taze nane, maydanoz ve taze soğanı çok ince ince doğrayalım. Domatesi de küp doğradıktan sonra suyu emmiş bulgur ile hepsini karıştıralım. Baharatlarımızı da ilave edince tabule hazır. Ekşi severler için bir alternatif olarak üzerine 2 yemek kaşığı kadar nar ekşisi eklenirse çok harika oluyor. Tabule salatasını servis ederken marul yapraklarının üzerine koymayı unutmayın. Böreklere genellikle ayran ve limonata eşlik ediyor. En ünlü Lübnan böreği ise Lahm biajeen. Bu mutfakta en çok kullanılan malzemeler; bulgur, pirinç, patlıcan, kuru fasulye, nohut, yoğurt, limon, tahin, samneh ve zeytinyağıdır. Baharatlar ve otlar ise; tarçın, karabiber, karanfil, kimyon, yenibahar, kuru nane ve maydanozdur. Tatlımızı yedikten sonra mutlaka kahvemizi de içelim.. Lübnan Mutfağının tatlıları genelde hamurişi ağırlıklı ve şerbetli olmakla beraber, kahve onların da vazgeçilmezi. Her çeşit aromalı kahveyi severek içebileceğiniz gibi bizim damak zevkimizi en çok yansıtan kahve ise ‘’Cafe Turk ‘’ yani kakuleli Türk kahvesini denemelisiniz. 7,15 TL Sky Off Asprin Genel Temizlik Havlusu Sky Off Genel Temizlik Havlusu ile tüm yüzeylerde mükemmel bir parlaklık, temizlik ve koruma sağlayabilirsiniz. Silin Gitsin! 59,90 TL 15 TL Lacalut Sensitive Bakteri plakları, diş eti problemleri, diş eti kanamaları, hassasiyet (kamaşma),asit erezyonları, diş çürükleri ve ağız kokularının gelişimini azaltmaya veya önlemeye yardımcı olur. Yalnızca eczanelerde satılır. Meyve suyu kültürünün de çok geniş olduğu bu topraklarda bizim rakımıza çok benzeyen ama üzümden yapılan, içimi ferah "Arak"tan söz etmeden geçmek olmaz. Arak, küçük bir bardakta servis ediliyor, alkol derecesi rakıdan biraz daha fazla fakat içimi yumuşak ve son derece baştan çıkarıcı bir içecek... Hani bazı ülkelere gidersiniz ve gitmeden önce kara kara düşünürsünüz ya "acaba aç kalır mıyım? Ne yiyebilirim ki ben orada ?" diye. Gitmeden önce internetten ve arkadaş tavsiyeleriyle damak tadınıza uygun yerler belirlersiniz ya... İşte Lübnan Mutfağı sizi bu dertten kurtarıyor. Çünkü; kendinizi evinizde hissedeceğiniz kadar bizden ve mükemmel bir mutfakla karşı karşıyasınız! 75 TL Medikoop (Çağdaş) İş Güvenliği İlk Yardım Seti Medikoop (Çağdaş) İş Güvenliği İlk Yardım Seti Özel Çantasının İçersinde: Suni Solunum Maskesi, Sargı Bezi, Steril Hidrofil Gaz Bezi, Üçgen Sargı Bezi, Hidrofil Pamuk, Flaster, Çengelli İğne, Makas, Elastik Bandaj, Yara Bandı, Tıbbi Eldiven 2'li, Plastik Örtü, Not Defteri, Kurşun Kalem, İlk Yardım El Kitabı, El Feneri, Düdük, Cımbız, Malzeme Listesi, Alüminyum Yanık Örtüsü, Tekstil Turnike Klipsli 50 Cm, Antiseptik Solüsyon 50 Ml, Boyunluk bulunur. Noble Uyuşturucu Testi Madde bağımlılığından kurtulmak ve çocuklarınızı korumak, madde bağımlılığı tespiti için geniş yelpazeli bir ürün. "NOBLE SPLİT SPECİMEN CUP" ile ülkemizde ve dünyada çok yaygın kullanımı olan yasaklı maddelerin kullanımı ile ilgili kesin sayılabilecek bir bilgiye ulaşabiliyoruz. Bu maddeler; NİKOTİN, ESRAR, KOKAİN, EROİN, METADON, METAMFETAMİN, AMFETAMİN, ECSTASY'dir. Kullanımı çok kolay ve test kapsamı ile Türkiye'de piyasada olan en kapsamlı ürün. Madde test toplama sürecinde en kritik aşama donör örneğinin herhangi bir şekilde değiştirilmediğinden emin olunmasıdır. 2014 eylül•ekim edaktüel 71 edaktüel kültürsanat Abdülhamid döneminin yoğun baskısı, üç kişi bir araya gelince örgüt kurmakla, padişahı devirmekle suçlandığı, herkesin jurnallendiği, yayın hayatının sansürlendiği, Fransız, İngiliz ve Rusların Osmanlı’dan taleplerinin bitmediği, Balkanların karıştığı kısacası Osmanlı’nın en zor zamanlarında yaşamış olmasına rağmen fikirlerini tavizsiz savunmuş bir şair. Aşiyan Müzesi ve Tevfik Fikret • Elif Aydoğdu • Fotoğraflar • Aşiyan Müzesi Arşivi • • 1962 ve 69 tarihli Hayat Mecmuası • S on yıllarda gezi rotalarına ilginç bir alan olarak edebiyat turları da eklendi. İstanbul’da bu konuda birkaç önemli durak var. Rumelihisarı sırtlarında Aşiyan Müzesi, Heybeliada da Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi, Burgazada da Sait Faik (Abasıyanık) Evi, Cihangir’de Orhan Kemal Müzesi, Dolapdere’de Polonyalı şair Adam Mickiewicz'in Evi ilk akla gelenler. Bana sorarsanız bu gezilere Rumelihisarı sırtlarında muhteşem bir boğaz manzarasına bakan Aşiyan Müzesi’ni; şair, düşünür, yayıncı, ressam, eğitimci, mimar Tevfik Fikret’in evini ziyaret ederek başlamak lazım. mizde nefes nefese boğaz manzarasına karşı sıralanmış banklarda soluklanmıştık. Şiirlerini yazıp, resim yapacağı, İstanbul’a biraz uzaktan bakacağı bu mekan Göksu Deresi’nin karşısında, büyüleyici bir boğaz manzarasına bakıyor. Tevfik Fikret 1906 yılında “Aşiyan” ismini verdiği bu eve taşınmış 19 Ağustos 1915’de hayata burada veda etmiş. İlk ziyaretimizde biraz hayal kırıklığına uğramış, müzeciliğin bunca değiştiği bir dönemde Aşiyan’ın zavallı, unutulmuş, kanıksanmış hali içimize dokunmuştu. Müzenin birçok bölümü kapalıydı. Yokuştan aşağı inerken suspus olmuştuk. Tevfik Fikret Osmanlı’da ‘Hürriyet’ fikrini en gür sesle söyleyen, devrimci ve idealist fikirleriyle Mustafa Kemal başta olmak üzere pek çok aydını etkileyen, Türk edebiyatının batılılaşmasında büyük pay sahibi bir isim. Müzeyi ilk 2009 yılında ziyaret etmiştim. Mekan hem çok etkilemiş hem de çok hüzünlendirmişti beni… Tevfik Fikret’in bir nevi inzivaya çekildiği Aşiyan’a zorlu bir yokuştan tırmanıp kapısından içeri girdiği- Abdülhamid döneminin yoğun baskısı, üç kişi bir araya gelince örgüt kurmakla, padişahı devirmekle suçlandığı, herkesin jurnallendiği, yayın hayatının sansürlendiği, Fransız, İngiliz ve Rusların Osmanlı’dan taleplerinin 72 edaktüel eylül•ekim 2014 bitmediği, Balkanların karıştığı kısacası Osmanlı’nın en zor zamanlarında yaşamış olmasına rağmen fikirlerini tavizsiz savunmuş bir şair. Şimdi müze olan bu evin planlarını da Tevfik Fikret çizmiş. Bu taslak çizimler de müzede görülebiliyor. “Aşiyan’ın planı, süsleri, Fikret’in kendi resim ve mimari zevkinin eseriydi; boyaları, duvarlarının kağıtları, her odasını ayrı bir üslupta döşemesi tamamiyle kendi zevkinin buluşlarıydı.” Aşiyan Müzesi 2011-2012 yılları arasında kapsamlı bir tadilata girdi. Geçtiğimiz günlerde açıldığını duyunca tekrar gitmek istedik. O kadar dik bir yokuşu var ki Tevfik Fikret’in bu yokuşu her gün çıktığını düşününce gerçektende farsça yuva anlamına gelen ‘Aşiyan’a sığındığını, inzivaya çekildiğini, ülkenin içinde bulunduğu durumla hiç olmazsa arasına maddi bir mesafe koymaya çalıştığını hissediyorsunuz. Bir de yanı başındaki Robert Kolej’de öğretmenlik yapmaya başlayınca çalışma odasından yamaca BANA KİMSİN DİYE SORMA MELEĞİM Bana kimsin diye sorma meleğim Pek güzel dinle de izah edeyim Nam-ı naçizime `Fikret' derler Şi're de nisbetimi söylerler Kaldığım varsa da gah ekmeksiz Kalmadım şimdiye dek mesleksiz Nur bekler gibi nısf-ı şebde Bekledim on iki yıl mektebde Sonra çıktım ne için bilmeyerek Bu da bir cilve-i baht olsa gerek Bab-ı Ali'ye müdavimlendim Ehl-i namus diye mimlendim Şimdi bir hayli eser sahibiyim 'Ahmed İhsan'da musahhih gibiyim Saye-i lutf-i cihan-banide Hocayım Mekteb-i Sultani'de... Tevfik Fikret bir merdiven yaptırmış. Buradan kolaylıkla okuluna gidip gelebiliyor. Üç katlı bu kagir yapının belki en büyük özelliği, evin hemen her köşesinde, okumak, dinlenmek, çalışmak için sığınılacak küçücük köşeler yaratılmış olması. Hele mutfakta şairin Sokrat’ın Penceresi adını verdiği müthiş bir boğaz manzarasına bakan pencere var ki görülmeğe değer. Müze esaslı bir tadilattan geçmişti. Burası sadece Tevfik Fikret’in değil yakın arkadaşları Edebiyat-ı Cedide (Servet-i Fünun) akımı içinde yer alan sanatçıların hatıraları, Abdülhak Hamid Tarhan ve Şair Nigâr Hanım için ayrılmış özel odaları da barındırıyor. Müze de ziyaretçiler için bir kısa, bir de uzun tur planlanmış, kulaklıklarınızı alıp her bir köşe hakkında ayrıntılı bilgi edinebiliyor, Tevfik Fikret’in şiirleri, tabloları, o dönem Osmanlı siyasi ve edebiyat ortamı hakkında birçok ayrıntı eşliğinde geziyorsunuz. Eskiden kapalı olan bodrum kattaki yemek salonu, mutfak, çamaşırhane ve kileri de görebiliyorsunuz. Tevfik Fikret Cuma geceleri dostlarını Aşiyan’da ağırlamaya bayılır, bu masalarda son derece neşelidir. Bu toplantılardan birinde; “Ferdin saadeti için aile huzuru, aile huzuru için toplum huzuru, toplum huzuru için millet ve yurt huzuru, yurt huzuru için dünya huzuru şarttı; bütün bunların hepsini sevmek insan olmak için birinci şarttı.”diyordu. Ressam Tevfik Fikret Anlamadım! Ne dediniz? Fikret büyük şair değil miydi? Fikret karanlıklar içinde bir nur görüp halkı o nura doğru götürmeye çalışırken siz nerelerde idiniz? Niçin içinizden kimse onun gibi feryat etmedi? Ben Fikret’e erişemedim. Onun sohbetlerinden yararlanamadım. Kendimi bedbaht sayarım. Fakat bütün eserlerini okudum. Birçoğu ezberimdedir. O hem büyük şair hem de büyük insandır. Efendiler! Zaten parmakla gösterilecek kadar az olan büyük adamlarımızı küçültmeye kalkışmayalım. Mustafa Kemal Atatürk Tevfik Fikret şiirleri ve dergiciliği ile bir kültürel ve siyasal kavganın içindedir. Resimleri şiirlerinin aksine kavgacı değil; sükuneti, huzuru çağırır gibidir. Şiirlerinde anlattıklarının resimlerini de yapar. Şeker Ahmet Paşa'dan resim dersleri almış; Mekteb-i Sultani'de resim dersleri veren Fransız ressam Habet'nin öğrencisi olmuştur. Dönemin ünlü ressamlarından Feyhaman Duran "Eğer Fikret Avrupa'da bir iki yıl resim öğrenimi görseydi Türkiye'nin en başarılı ressamı olurdu ve bizler onun çok gerisinde kalırdık." diyor. “Halid Ziya Uşaklıgil, Fikret'in bütün şiirlerinde ressam fırçalarının darbelerinin görüldüğünü, Fikret'in şair olarak etkisini iki kat yapan ressam kabiliyetinden söz ediyor. Bedri Rahmi Eyüboğlu, Tevfik Fikret'in aslında ne denli önemli bir ressam olduğunu fakat bu yönünün hep geri planda kaldığını söylüyor yazılarında… “ Belki buradan Tevfik Fikret'in resmi şiirle paralel gördüğünü en azından çevresi tarafından bir ressam olarak da önemsendiğini söyleyebiliriz. Aşiyan’daki en çarpıcı tablolardan biri Tevfik Fikret’in Sis şiirinden etkilenen Şehzade Abdülmecit Efendinin yaptığı Sis tablosu.. “Serveti-i Fünun'un kapanması, baskılı yöne2014 eylül•ekim edaktüel 73 edaktüel kültürsanat Sansür belası! “Servetifünun’da çalıştığı dönemde Fikret’i en çok uğraştıran konu, gazetenin büyük bir titizlikle sansür edilmesiydi. Sansür gazetenin baş belasıydı. Gazete provaları baskıya verilmeden önce sansür memurlarına gönderilir ve ancak onay alındıktan sonra baskıya verilirdi. Elde yazılı bir kural olmadığı halde bazı sözcüklerin kullanılması yasaktı. Neydi bu sözcükler? Grev, suikiast, ihtilal, sosyalizm, anarşi, dinamit, infilak, kanuni esasi (anayasa), hürriyet, vatan, musavvat (eşitlik), Bosna Hersek, Makedonya, Girit, Kıbrıs, Yıldız, büyük burun (Abdülhamit’in burnu) istibdat, veliaht, cumhuriyet, mebus, ayan, bomba, Mithat Paşa, Namık Kemal, inkılâp,” sürahilerin kullanıldığı yemekhanesiyle hem öğrencilerinin hem de dışarıdan görenlerin şaşırdığı bir okul yaratır. Öğrencilere saygılı davranılması ve her zaman onlara ‘siz’ diye hitap edilmesi konusunda çok hassastır Tevfik Fikret. Okulda çocukların mide ve bağırsak hastalıklarından kurtulamadıklarını görünce suyu analiz ettirir, mikroplu olduğu anlaşılınca Hamidiye Sularının kaynağında temizlenmesi için Mazhar Osman ile uğraş verir ve başarırlar. timden duyduğu karamsarlık, arkadaşları Hüseyin Siret ve İsmail Safa'nın sürgüne gönderilmesi, 1902'de kız kardeşi Sıdıka'yı kaybetmesi, babasının Irak'a sürülmesi, Tevfik Fikret'i çok yıpratmıştı. İstanbul’u ahlaksızlıkla suçlayıp lanetleyen ünlü "Sis" şiirini 1902 yılında İstanbul'un sisler altında olduğu bir günde yazdı.” Sarmış yine âfakını bir dûd-i muannit / bir zulmet-i beyzâki peyâpey mütezâyit. Gene bir sis kaplamış ufuklarını, inatçı bir sis, /gitgide büyüyen bir ak karanlık. Hükümdar Abdülhamid’in baskısını en ağır şekilde eleştiren Tevfik Fikret’in SİS şiiri o 74 edaktüel eylül•ekim 2014 dönem herkesi derinden etkiler. Bu tablonun karşısına geçip uzun uzun baktığınızda sisler içinde siluet halinde bir İstanbul görünür. Eğitimci Tevfik Fikret Tevfik Fikret edebiyatımızdaki öğretmen, yayıncı şairlerden. Hayatını öğretmen olarak kazanıyor. Galatasaray Sultanisi’nde hem öğretmenlik hem de üç dönem müdürlük yapıyor. Onun müdür olduğu dönemde bugünkü İstiklal Caddesinde bulunan bina yanmıştır. Bu binanın yerine bizzat başında durarak modern bir okul binası yaptırır. Jimnastik salonları, yatakhaneleri, konferans salonları, keten örtüler ve çatal kaşık ve cam Doktor Mazhar Osman ve Adnan Adıvar’ı okula alır; her bir öğrencinin sağlık durumuyla ilgili dosyalar hazırlanır. Okul hekimliğini başlatır. İyi görmeyen ve işitmeyen çocuklar bu sayede ön sıralara oturur, kalp ve ciğerlerinde sorun olanlar beden eğitimine katılmaz. Bugünkü Galatasaray Spor Kulubünün temelini atar. Öğrencileri de ona tutkuyla bağlıdır. Görevinden istifa ettiğinde büyük gösteriler yapılır. Kızların da eğitim almaları için Kandilli Kız Mektebinin kurulmasına ön ayak olmuş; “Kızlarını okutmayan millet, oğullarını manevi öksüzlüğe mahkum etmiş demektir” diyor bunu uygar olmanın ön şartı olarak kabul ediyordu. Daha sonra uzun yıllar Robert Kolejde öğretmenlik yapar. Orada da öğrencileri üzerinde derin izler bırakır. Aşiyan’ın müdavimleri arasında buradaki genç öğrencileri de vardır. Bu okulda da birçok ilki başlatır. Türk öğrenciler için bir cemiyet kurar, Osmanlıca şubesi onun sayesinde açılır. Münazaraların yapıldığı kulüpler kurulur. Bir ara şehir dışında modern bir okul kurmak üzere kolları sıvar. Okulun tüzüğü denebilecek eğitim esaslarını belirten bir metin hazırlar. “Kanuni Esasi nizamını emanet edeceğimiz nesilleri “sis” ortamında yetişen anababaların çevresinden uzaklaştırmak lazımdı. Yeni kuşakları ikiyüzlülük çevresinden uzakta, fakat modern ve meşru bütün eğlence ve ihtiyaçları içinde toplayan, şehir dışında bir yerde okul kurmak ve orada yetiştirmek üzere teşebbüslere girişti.” Ne yazık ki gerekli parayı bulamaz ve bu proje hayata geçmez. Ama eğitim bilimlerinde bugün bile değerlendirilebilecek geniş kapsamlı bir kuruluş tüzüğü bırakır. Tevfik Fikret’in Vedası Tevfik Fikret teşhisinde geç kalınan şeker hastalığının yan tesirleri ile ciddi sağlık problemleri yaşar. Topluma dair ümidini de zaman zaman kaybeder, iyice köşesine çekilir. Ziyaretine gelen dostları ve öğrencileri ile biraz kendine gelir gibi olursa da toparlanamaz. Çok sevdiği Aşiyan’da 19 Ağustos’da gözlerini yumar. Vasiyeti Aşiyan’ın bahçesine gömülmektedir. Ancak Aşiyan’ın ileride ne olacağı konusunda şüpheleri olan aile büyükleri Eyüp’de aile mezarlığına defneder. Ancak 1945’de ev müze olduktan yedi yıl sonra 1961’de naaşı Aşiyan’a getirilir istediği gibi bahçesine gömülür. Yolunuz İstanbul’a düştüğünde Aşiyan’a uğrayın. Hem muhteşem bir boğaz manzarası seyredin hem de bir Osmanlı münevverinin hayatına, zevklerine, inceliklerine tanıklık edin. Bahçede; sanki Tevfik Fikret’in vasiyetini yerine getirirmişçesine her daim Robert Kolej öğrencilerinden gençleri ellerinde kitapları ile göreceksiniz. Vatan için ölmenin övgüsünü yapan hamasi şiirler kitaplar dolusudur da yüz yıl önce yaşamı kutsayan şiirler yazan Tevfik Fikret’i belki bugünlerde bir daha anımsamalıyız. “Vatan senden hayat umar, Sen yaşarsan o canlanır. Vatan için ölmek de var, Fakat borcun yaşamaktır.” Yararlanılan ve alıntılanan kaynaklar • Bugünün Diliyle Tevfik Fikret / A. Kadir /1967 • Elbet Sabah Olacaktır / Hıfzı Topuz / Remzi Kitapevi / 2012 • Hayat Mecmuası 1969 / Nureddin Sevin / Ölümünün Ellinci Yıl Dönümünde Tevfik Fikret • Hayat Mecmuası 1962 / T. Etingü / Ressam Tevfik Fikret • Aşiyan Müzesi Kataloğu BİLGİ BANKASI n Omega 3 yağ asitlerinden epa ve dha ne işe yarar? Beyinin gri maddesi retina ve sinirler gibi kilit yapıların bir kısmını dha oluşturur.dha insane beyninde %15 %20 oranında bulunurken göz ve retinada %3060 oranında bulunur.bu yüzden hem beyin hemde göz sağlığı için çok önemlidir,diğer bir omega 3 olan epa ise kalp dammar sağlığı ve allerjik hastalıklarda zihinsel sağlıgın korunmasında önemlidir. Ş eker yerine kullanılabilen düşük kalorili veya kalori içermeyen yapay veya bitkisel maddelerdir tatlandırıcılar. Normalde şeker hastalığın tedavisinde kullanılan tatlandırıcılar, kilo kontrolu ve obezite ile mücadelede de kullanılmaktadır. Aspartame vb. gibi sentetik Tatlandırıcı kullanmak zararlı mıdır? madde içeren tatlandırıcıların uzun süre kullanımında vücutta birikme yapıp, sinir sistemi ve beyin üzerinde yan etkileri olduğu görülmüştür. O yüzden stevya bitkisi vb. doğal olan veya meyve şekerlerinden elde edilen tatlandırıcılar kullanılmalıdır. Vitaminler iştah açar mı? B azı vitaminlerin eksiklğinde iştahsızlık diğer klinik belirtilere eşlik edebilir. Klinik belirti verecek düzeyde vitamin eksikliği zor gelişir, sık görünmez. Ancak bu düzeyde bir eksiklik geliştiğinde bu vitaminlerin yerine konması doğal olarak diğer belirtilerle beraber iştahsızlık üzerinde olumlu etki yapar. Ancak bu durum vitaminlerin iştah açtığı anlamına gelmez. Normalde vitamin eksikliği olmayan bir çocuğa vitamin verilmesi iştahı etkilemez. Prebiyotik nedir? Faydaları nelerdir? P rebiyotik besinlerin emilmeyen ancak konakçı lehine bazı bakterilerin büyümesi ve aktivesini olumlu etkileyen yiyecekler bileşenidir. Besin liflerinin prebiyotik etkisi vardır. Prebiyotikler sindirilmez bağırsağa gelir ve fermente olurlar. • Bağırsağı korurlar, • İmmun sistemin sağlıklı olmasını sağlarlar, • Ergen ve menapoz sonrası kalsiyum emilimini artırır ve kemik sağlığını korur. 2014 eylül•ekim edaktüel 75 edaktüel kültür sanat Parmak uçlar›nda dünya Burcu Olguner "Keşke imkân olsa da bütün İzmir'i görsem karşımda, eğilsem önlerinde selam versem..." Bu sözler İzmir Devlet Opera ve Balesi'nin (İZDOB) baş dansçılarından Burcu Olguner'e ait. Birçok ulusal ve uluslararası yarışmada ülkemize ödül getiren genç balerin, başarılı sanat kariyerini, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesi çerçevesinde düzenlenen 1. Uluslararası İstanbul Bale Yarışması “Büyükler” kategorisinde aldığı üçüncülük ile taçlandırmıştı. Olguner, başvuran 450 kişinin arasından sıyrılıp sınavı kazanmış. Konservatuvar eğitimiyle birlikte piyano çalmaya da başlayan sanatçı, yeteneğiyle piyano öğretmenini öylesine büyülemiş ki bu kez öğretmeni baleyi bırakıp piyanoya devam edebileceğini söylemiş. Ama Olguner, sanat yaşamı içinde onu en çok mutlu eden hayalinin peşinden koşarak dansı seçmiş. Balede ilk adımlarını anaokulu yıllarında atan Olguner, o dönemde lisanslı bir yüzücüymüş. Bir gün yüzme öğretmeninin, ailesini çağırıp “Kas ve kemik yapısı çok iyi. Ya yüzmeye devam etsin ya da baleyi seçsin” sözleri üzerine Olguner ve ailesinin tercihi baleden yana olmuş. İlkokulu bitir bitirmez konservatuvar sınavlarına giren İZDOB'da dokuz yıldır dans eden sanatçı, “İzmir Opera ve Balesi ailem gibi oldu. Bir diğer mutluluğum ise İzmir seyircisini kazanmış olmam. Sahnede selam verirken o kadar çok duygulanıyorum ki, çoğu zaman gözyaşlarımı tutamıyorum. Özellikle gözyaşlarım terle karıştığı için kimse o anda benim ağladığımı fark etmiyor. 76 edaktüel eylül•ekim 2014 Dans ederken seyircileri görmüyorum ama selam verirken hepsinin gözlerini yakalamaya çalışıyorum. En güzel duygu alkışlanmak” diyor. Oyunların programı ve rol dağılımı yapıldığında role nasıl hazırladığını merak ediyoruz Olguner'in? Sorumuza cevabı “Bir ay sonra Don Kişot'u oynayacaksam onun hikayesini okuyor, rolü canlandıracağım kişinin duygu ve düşüncelerini içimde hissetmeye çalışıyorum. Oyunun diğer ülkelerde sahnelenmiş örneklerini izliyorum” oluyor. Dansa olan tutkusu, titizliğiyle birleşince oynadığı karakterleri de içinde hissediyor genç balerin. Kimi zaman oynadığı rollerin etkisinden kolay kolay çıkamadığını da sözlerine ekliyor: “Üç Silahşörler'de kötü bir kadını oynuyordum. Sert, agresif ve oldukça zor bir roldü. Role hazırlanırken o siniri, hırçınlığı Biotrue çok amaçlı solüsyonun gözlerinizin biyolojisinden esinlenmiş ileri lens bakımını deneyin. Biotrue, gözün kendini doğal olarak nasıl temizlediği, nemlendirdiği ve sağlığını koruduğu üzerinde kapsamlı bir çalışmanın sonucunda geliştirilmiştir. Biotrue çok amaçlı solüsyon, üç biyo-esinlenmiş yeniliği bir araya getiren tek solüsyondur ve mükemmel dezenfeksiyon sağlar. • Sağlıklı gözyaşı pH'ı ile uyumludur. • Gözde doğal olarak bulunan bir kayganlaştırıcıyı kullanır. • Bazı yararlı gözyaşı proteinlerini aktif olarak tutar. SAKAL BIYIK BAKIMI 19 TL İLERİ LENS BAKIMI “Sahne büyülü bir dünya” Olguner, 1996'da girdiği Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Sahne Sanatları Bale Bölümü'nden 2005 yılında mezun olur. Okul arkadaşlarından daha erken mezun olan sanatçı bunun nedenini, “Rus uzmanların disipliniyle aldığım eğitim üniversite döneminde sınıf atlayarak mezun olmamı sağladı” diyerek açıklıyor. Baleye başlayan herkesin hayalinde mutlaka solo dans etmek ve hayalini kurduğu bir rol vardır. Olguner de bu hayalini gerçekleştirmiş: “Kuğu Gölü Balesi'nde iki farklı karakter var. İlk perdede çok aşık beyaz bir kuğuyu, ikinci perde de ise kötü karakterli siyah kuğuyu oynadım. Oldukça zorlu bir rol aslında. Ve ben en büyük hayalim olan Kuğu Gölü Balesi'nde 22 yaşında başrol oynadım. Bu benim için müthiş bir duygu.” 54 TL Sakal ve bıyık, yüzyıllardır her kültür için erkekliğin sembolü... Her gün tıraş olmak birçok erkeğe zor gelse de sakalın seyrek, az ya da güçsüz olması, erkekte psikolojik ve sosyal sıkıntılar yaratabilir. ÉEOSE Sakal Serumu sakal ve bıyıkları beslemek ve bakımını yapmak üzere formule edilmiştir. Sakal bırakılmak istenen bölge dışında uygulanmamalıdır. 16,50 TL ERKEK MESANE PEDİ TENA Men Erkek Mesane Pedleri erkeklerin tüm gün boyunca kendilerini kuru ve güvende hissetmesi için tasarlanmıştır. Özel anatomik tasarımı sayesinde kıyafetlerin altında farkedilmeden kullanılır ve yapışkan arka yüzeyi sayesinde çamaşıra güvenle yapışır. 2014 eylül•ekim edaktüel 77 edaktüel kültürsanat da içimde hissettim. Öyle ki yüzümdeki çocuksu ve yumuşak ifadeyi kaldırmak için saçlarımı kırmızıya boyattım.” Tüm hazırlıkların tamamlanıp gösterinin yapılacağı gün geldiğinde ise ayrı bir heyecan başlıyor sanatçı için: “Temsil akşam sekizdeyse saat beş gibi İZDOB'da oluyorum. Bir saat kadar ısınma hareketi yaptıktan sonra saç ve makyajlarımız tamamlanıyor, kostümlerimizi giyiyoruz. Gösteriye en fazla yarım saat kala sahne arkasında hazır bir şekilde yerimi alıyorum. Perde açıldığında ise sahnenin büyülü dünyasına bırakıyorum kendimi.” “Baleyi bırakmak çok zor” Kabarık tülden etekleri, saten bale ayakkabıları ve parmak uçlarında uçarcasına dans… Zarafet ve estetiğin simgesi olmak elbette kolay değil. Bale eğitiminin oldukça zahmetli olduğunu vurgulayan Olguner, sahnedeyken ayaklarındaki derin kesiklerin verdiği acının tek bir ifadesini bile yüzüne yansıtmadığını söylüyor: “Rol gereği kimi yerde gülümse78 edaktüel eylül•ekim 2014 mem, kimi zaman da sert bir ifade vermem lazım. Bu nedenle acı hissetsem bile göstermemem gerekiyor. Baleye ilk başladığımda ayaklarım çok kanar ve acırdı. Ama zamanla ayak derisi sertleştiği için eskisi kadar acı duymuyorum. Sadece tatil dönüşlerinde ayaklar yumuşadığı için deriyi tekrar sertleştirecek özel ilaçlar kullanıyorum. Hatta ev hastane gibi. Kendi kendimi tedavi etmeyi öğrendim.” Olguner'in unutamadığı bir temsili de Fındıkkıran balesi olmuş. 39 derece ateşle sahneye çıkan balerin, bu tür durumlar için dansçıların yedekli çalıştığını söylüyor. Profesyonel sanat yaşamının yanında tüm hayatını da dans üzerine kuran Olguner aynı zamanda profesyonel bir tango dansçısı. Bu alanda da birçok ödül alan sanatçı, 2008 yılında Ege Bölge Birinciliği'nin yanında Uluslararası Tango Yarışması'ndan dünya ikinciliğiyle dönmüş. Tango ile balenin nasıl buluştuğunu sorduğumuzda ise, “Aslında bale ve tango teknik olarak birbirinden çok farklı danslar. Balede ayaklar açıktır, tangoda ise birbirine paraleldir. Ama bale, tangoda az zamanda daha çok yol kat etmemi sağladı” diyor. Sözlerine son verirken zor şartlar altında çalıştıklarından dem vuran sanatçı, bale sanatına yeteri kadar önem verilmemesinden de yakınıyor: “Rusya'ya gittiğimde bale sanatında çok yol kat ettiklerini gördüm. Temsile gelen izleyicilerden sahnenin teknik özelliklerine kadar her şey o kadar farklı ki ister istemez karşılaştırma yapıyorsunuz. Örneğin orada sahnenin zemini yaylıdır, biz ise sert zeminlerde çalışmak zorundayız, kulisimiz bile çok dar. Dileğim en kısa zamanda çalışma şartlarımızın iyileştirilmesi. edaktüel sinema Efsane prensesin hayatı eylülde beyaz perdede... M ayıs ayında düzenlenen 67. Cannes Film Festivali'nde yarışma dışı gösterilen "Grace of Monaco" filmi eylül ayında gösterime giriyor. Film, bir zamanların Amerikalı efsane oyuncu Grace Kelly'nin hayatını konu alıyor. 1955 yılında tanıştığı Monaco Prensi Rainier ile görkemli bir törenle evlenen Oscar ödüllü oyuncu, prensin isteğiyle oyunculuğa veda ediyor. Yıllar geçtikten sonra Hollywood'a dönmeyi planlayan üç çocuk annesi Kelly bu isteğini yerine getiremeden hayatını kaybediyor. Geçen yıl gösterime girmesi beklenen fakat 2014 yılına ertelenen filmin izleyicilerden kaç puan alacağı merak konusu... Hollywood'un Altın Çağı'nın en büyük yıldızlarından biri olan Grace Kelly, kariyeriyle ilgili her şeyin yolunda gittiği bir dönemde aşık olur ve Monako prensi Rainier ile yaşadığı aşk, onu çok sevdiği mesleğine son ver- 80 edaktüel eylül•ekim 2014 mek zorunda bırakır. İkili, Yüzyılın Düğünü olarak adlandırılan görkemli bir düğünle evlendikten sonra ünlü aktris resmi olarak Monako prensesi olur. Saray hayatına ve bu çevrenin kurallarına uyum sağlamaya çalışan 'Monako Prensesi'nin karşılaştığı tek güçlük bu olmaz. Monako'da yaşanan politik krizler de onun yaşamını etkiler. Şimdiden birçok tartışmaya yol açan filmin yönetmenliğini Olivier Dahan yapmış, başrollerini ise Nicole Kidman ve Tim Roth paylaşıyor. Filmin tartışmalara yol açmasının nedeni ise kraliyet ailesinin, filmin gerçekleri yansıtmadığını belirtmesi ve bu nedenle bir bildiri yayınlaması. Yayınlanan bildiriye göre aile, filmin ilk olarak yayınlandığı Cannes Film Festivali'ne katılmayacaklarını ve festivali boykot edeceklerini söylemişti. Aile, filmin ticari çıkarlara dayanarak abartılı sahnelere sahip olduğunu söyleyerek tepki gösterdi. Filmde Grace Kelly'i canlandıran ve başrolü Tim Roth ile paylaşan 1967 doğumlu Nicole Kidman, Avusturalya ve ABD çifte vatandaşıdır. Çocukluğunu Avustralya'da geçiren Kidman'ın babası Anthony Kidman biyokimyacı, psikolog ve yazar, annesi ise hemşire ve eğitimcidir. Kendini ilk olarak Dead Calm filmi ile gösteren güzel oyuncu daha sonra Days of Thunder ile yükseldi. Ona ilk Oscar'ı kazandıran ise "The Hours" filmindeki Virginia Woolf karakteri oldu. Özel hayatıyla da sık sık gündeme gelen Kidman 2006'da şarkıcı Keith Urban ile evlendi. Oyuncunun Urban'dan Sunday adında bir kızı, daha sonra beraber olduğu Tom Cruise'dan ise Jane ve Connor adında iki evlatlık çocuğu var. Son olarak 2014 yılında Grace of Monaco'da yer alan oyuncu bu film için on aday arasından seçildi. BİLGİ BANKASI n Tip 2 kollagenler osteoartrit ve romatoid artrit tedavisinde nasıl fayda sağlar? Doğası değiştirilmemiş tip 2 kollagenler etki mekanizması itibarıyle bağışıklık sistemi ile birlikte çalışarak kıkırdağın yapısındaki kollagene uygulanan baskının ortadan kaldırılması ve kıkırdağın tekrar onarılamasında ve güçlenmesini sağlayan bir ajandır. • Eklem kıkırdağının onarılmasını des- tekler, • Eklem ağrısının azalmasına yardımcı olur, • Eklem hareketliliğini arttırır. n Doğum kontrol ilaçları kısırlık yapar mı? Doğum control ilaçları kısırlık yapmaz. Etkileri içerdikleri hormanlar sayesinde yumurtlamayı engellemektir. Etkileri sadece 24 saatlik olduğundan her gün düzenli kullanılmalıdır. • Aylık ve 3 aylık enjeksiyon özel bir teknikle yapılmalıdır. Yanlış yapıldığında ilaç dokuya geçmeden atılır ve gebelik oluşabilir. • Acil kontrasepsiyon hapları asla bir doğum kontrol yöntemi değildir. Tekrar tekrar başvurulması son derece sakıncalıdır. Grace tarzı... Grace Kelly deyince akla ilk gelenlerden biri de şüphesiz ki moda. Üst düzey şıklığı Hollywood'a taşıyan Kelly'nin moda dünyasında hala önemli bir yeri var. Kusursuz tarzıyla tanınan Kelly şapkaları, eldivenleri ve çantalarıyla birçok markaya ilham oldu. Filmde de kıyafetlerin ve takıların görkemi oldukça dikkat çekiyor. Çekimler için ünlü marka Cartier tarafından özel olarak zümrüt gerdanlık, saat ve aksesuar gibi birçok parça hazırlandı. n Emziren annelerin beslenmesi... Emziren annelerin sağlıklı beslenmesi hem anne hemde bebeğin sağlığı açısından çok önemlidir. Bu yüzden yeni anneler bol bol sıvı tüketmeleri, protein ağırlıklı beslenmeleri, süt, yoğurt, ayran gibi kalsiyum ve protein ağırlıklı beslenmeleri, ayrıca artan protein ihtiyaçlarının yanında demir ihtiyaçlarını karşılamak için her gün bir yumurta yemeleri gerekmektedir. Bu dönemde diyet yapmaları uygun değildir. Çay ve kafein fazla tüketilmemeli, hamur işi ve tatlı yerine bol sebze ve meyve tüketilmelidir. 2014 eylül•ekim edaktüel 81 edaktüel teknoloji Kolunuzdaki haberci Sadece zaman değil, facebook, twitter bildirimleri, hava durumu ve diğer bilgiler artık kolunuzda şık bir bileklikte toplandı. Akıllı telefonlarda hologram Bitkilerinizi telefon ile kontrol edin Bilimkurgu filmlerinden, uluslararası toplantılara kadar inen hologramlar, şimdi akıllı telefonlara uygulanıyor. Bir Kalifornia şirketi akıllı telefonlar veya diğer cihazlarla entegre edilebilir 3D hologram projeleri için küçük bir projektör tasarladı, 2016 yılında kullanıma açılması planlanıyor. MIT öğrencileri akıllı telefonlar ile kontrol edilebilecek bir proje üzerinde çalışıyor. Evdeki bitkilerinizin sulanması, gübrelenmesi gibi işlemleri akıllı telefonlar ile tam bir zamanlama ile gerçekleştirebileceksiniz. Dünyadaki en kompakt E-araç Katlanabilir URB-E kompakt ideal bir şehir aracı. Tek şarj ile uygun hızda 20 km. yol alabilir, işinize ve istediğiniz her yere çevre dostu bisikletinizle gidebilirsiniz. Fondue Terlik İşte size yenilikçi bir terlik. Hem de ayağınıza tıpa tıp uyan ve bir kalıp gibi ayaklarınızı saran bir terlik. Giysilere Doktor Balıklar İnsanlar bazı balıklara sağlık için ölü derilerini sunar. Bu balıklara temizlikçi denir. Bu yeni makinede bulunan küçük balıklar ise hiçbir deterjana ihtiyaç duymadan elbiseleri kirlerinden arındırıyor. 82 edaktüel eylül•ekim 2014 Fixie Pizza Kesici Hem dekoratif hem de çok kullanışlı. Fixie pizza kesici pizzanızı kolayca eşit parçalara böler, size nefis tatlar kalır. Mucize Şarap Makinası Bu mucize makinanın sensör, ısıtıcı ve pompaları sayesinde size sadece şarap türünü seçmek, üzüm konsantresi, maya, vb gibi diğer malzemeleri eklemek kalıyor. Yaklaşık üç gün içinde bağbozumu sizi bekliyor olacak. edaktüel hobi Balkonda bahçe keyfi Ş ehirde yaşayanlar topraktanyeşilden uzak kaldıkları için bunalmış vaziyetteler. O nedenle balkonlarda hobi bahçeleri gittikçe yaygınlaşmaya başladı. Siz de bunu yapabilirsiniz. Balkonda ister renkli çiçeklerle bezeli bir bahçecik oluşturun, ister taze fesleğen ya da süs bitkisi yetiştirin. Hatta sebze bile olabilir. Eviniz cadde üstünde değilse, yani trafik pek yoksa biber, domates, salatalık, hatta patlıcan bile ekebilirsiniz… 40 derece sıcaklara kadar dayanabilen bu bitkiler, su istemedikleri için de bakımı kolay bitkiler listesinde. Etli yaprakları su içerdiği için havadaki nemden bile faydalanabiliyor. Aynı nedenle yani bünyesinde su bulunduğu için hava sıcaklığı sıfırın altına düştüğü zaman donuyor. Sukulent bitkilerin hiçbiri doğrudan güneşi sevmiyor; aydınlık ve yarı aydınlık ortamlar onların favorisi. Sukulentler Sardunya Zahmetsiz ve dayanıklı olan Sukulent bitkiler, yani bir çeşit dikensiz kaktüsler son zamanlarda balkonlarda çok gözde. 84 edaktüel eylül•ekim 2014 Sardunya, bahçe ve balkonların vazgeçilmezi. Ancak balkonunuz kapalı ise sardunyanın her gün dökülen çiçek ve yaprakları sizi zor durumda bırakabilir. Sardunya bitkisinin yetiştirilmesi, bakımı ve sulanması son derece kolay. Ancak hava akımlarından kolay etkileniyor, buna dikkat etmek gerek. Kış aylarında sardunyanın bulunduğu ortam da 11-12 derecenin altına düşmemeli. Yani kış aylarında aydınlık ama ısıtılmayan kapalı bir yerde muhafaza edilmeli. Ayrıca sulamalar aynı günde ve aynı miktarlarda su ile yapılmalı. Sardunyayı çoğaltmak istiyorsanız, köklerinden ayırma yöntemini kullanabilirsiniz. Bitkinin kökünden çıkarak üst kısımlara uzanan ince kısımlar bitkiye benzeyen yeni bitkiler oluşturur. Bu yeni bitkileri alıp başka saksılara dikerek yeni bir sardunya elde edebilirsiniz. Açelya Açelya farklı renklerde ve bol çiçekleniyor. En çok toprağı nemli olduğundan emin olunmalı ve susuz bırakmamaya dikkat edilmeli. Doğrudan güneş ışığı istemeyen bu bitki dolaylı ışıklardan da yararlanabiliyor. Hava akımlarından kolay etkilendiğini de göz ardı etmeyin. Örneğin kış aylarında açelyanın bulunduğu ortam 14-15 derecenin altına düşmemeli. Begonya Begonyalar, aydınlık ve güneş gören yerlerde iyi yetişiyor. Yarı gölge yerlerde az çiçek açıyor. İlkbaharda hava sıcaklığının 16-22 derece olduğu günlerde ekilebilir. Camekânlarda yetişecekse şubat ve eylül aylarında ekilmesi daha uygun. Begonyaları hazır fide olarak alabilirsiniz. Yetiştirmede en önemli kural ise kış aylarında oda sıcaklığının 15 °C’nin altında olmaması gerektiği. Cezayir Menekşesi Cezayir Menekşesi toprağı örten, kirli havalara dayanan, bakımı ve üretimi kolay bir bitki olduğu için balkonlarda da rahatça kullanılabiliyor. Gölge ve yarı gölge alanları seviyor. Yüksek yerlere, balkon kenarlarına asılırsa, aşağı doğru sarkarak güzel bir görüntü oluşturuyor. Mart ayında ekiliyor. Kök çeliği ya da ayırma yöntemi ile daha kolay yetiştirilebilir. Saksı seçerken dikkat edin... • Balkonda bitki yetiştirmek için, öncelikle bitkinin türüne uygun bir saksı belirlemek gerekiyor. Hazır saksılar bitkiye dar ve küçük geliyor. Balkon bitkileri genelde yazın dikilmeye başladığından bu küçük saksılardaki toprağı güneş hemen kurutuveriyor. Yeni alınan bitkiler sera ortamından geliyorsa, üç gün sonra solabiliyor. Bunun için, saksıların normalden daha büyük, geniş ve derin olması gerek. Saksıların derinliği lavanta, ortanca, biberiye veya mevsimlik çiçekler (begonya, sardunya, kadife, petunya, camgüzeli ) ve bitkiler için en az 20 cm genişlik 25-35 cm derinlikte olmalı. • Sırsız seramik saksılar, yapıları gereği, suyu çok hızlı kaybediyor. İçine su koyduğunuzda renginin değiştiğini fark edebilirsiniz. Bu yüzden sık sık sulama zahmetinden kurtulmak için sırlı saksıları tercih edin. • Üst üste binebilen, şaşırtmalı şekilde dizilen plastik saksılar da yer kazandırmak anlamında çok faydalı. • Açık balkonlarda saksıları, aşağıya düşmeyecek şekilde yerleştirip sabitlediğinizden emin olun. Eczacılardan Gazze'ye ilaç yardımı Tüm Eczacı Kooperatifleri Birliği (TEKB) çatısı altında bulunan İstanbul, Bursa, Edak ve Güney Eczacı Kooperatifleri, İsrail saldırıları sonucu binlerce insanın hayatını kaybettiği ve aralarında çocukların da olduğu, binlercesinin yaralandığı Gazze’ye, "Acil İlaç" yardımında bulundu. K ooperatif üyesi eczacıların bağışta bulunduğu kampanya, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ve Türk Kızılayı işbirliğinde gerçekleştirildi. Kampanya kapsamında toplanan, yaklaşık 700.000 TL değerindeki, 540 koli ilaç, 26 Ağustos 2014 Salı günü düzenlenen törenle Türk Kızılayı Marmara Bölge Afet Yönetim Merkezi’ne teslim edildi. Törene, TEKB Pazarlama ve Proje Yöneticisi Evrim Başer, İstanbul Ecza Kooperatifi Genel Müdürü Levent Üzün , Bursa Ecza Kooperatifi Tuzla Şube Müdürü Emre Durmuş, Kızılay Marmara Bölge Afet Yönetim Birim Şefi Meryem Bilge, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Başkanlığı adına SGK Süreyya Paşa Sosyal Güvenlik Merkez Şube Müdürü Ecz. Şule Kınçak ve Ecz. Ahmet Hayri Akdağ katıldı. Gönderilen ilaç malzemelerinin antibiyotik, ağrı kesici, merhem ve pomat çeşitlerinden oluştuğu yardım kampanyası hakkında bir açıklama yapan TEKB Yönetim Kurulu Başkanı Ecz. Abdullah Özyiğit “Dünya'da çeşitli dramlar, katliamlar yaşanmaktadır ve ne yazık ki bitmemektedir. Gazze'de bir insanlık dramı yaşanırken, Irak'ta başka bir katliam yaşanmaktadır” dedi. Kooperatif ortağı eczacıların daha önce Somali, Pakistan ve Van için gösterdiği hassasiyeti ve yardım elini, bu kez Gazze için uzattığını söyleyen Özyiğit, açıklamasında dayanışma bilinci yüksek olan meslektaşlarının, bu dayanışma ve hassasiyeti her zaman göstereceğine olan inancını ifade etti ve kooperatif üyesi eczacılar ile kampanyaya verdikleri destek için SGK ve Kızılay yöneticilerine Tüm Eczacı Kooperatifleri adına teşekkür etti. 2014 eylül•ekim edaktüel 85 edaktüel kitap Bir Psikiyatristin Gizli Defteri Gary Small, Gigi Vorgan Gerçek hikâyeler kurgudan çok daha tuhaftır, Dr. Gary Small da bunu gayet iyi biliyor. Psikiyatriyle ve insan beyni üstüne çığır açıcı araştırmalarla geçen otuz yıl içinde Dr. Small pek çok şey görmüş. Şimdi kariyerinin en gizemli, ilginç ve tuhaf hastalarını anlatmaya hazır. Bu kitap bir psikiyatristin zihnine ve onun giderek gelişim gösteren mesleki yaşamına yapılan aydınlatıcı bir yolculuk. Aynı zamanda bu branşın ve daha önce görülmemiş, tanısı koyulmamış çeşitli akıl hastalıklarının perde arkasına da bir bakış… Kitabı okurken kendinizi, bizi insan yapan şaşırtıcı tuhaflıklar üstüne düşünürken bulacaksınız. Sıkça komik, kimi zaman trajik ve daima etkileyici Dr. Small, sizleri kariyeri içinde Boston'un kalabalık acil servis koridorlarından başlayıp ülke elitlerinin multimilyon dolarlık kayak localarına dek uzayan bir geziye çıkarıyor. Bu gezi sırasında birbirinden tuhaf gerçek karakterleri anlatırken, bir yandan da esrarengiz histerik körlükle, penisinin küçüldüğüne inanan bir adamla, gizli sürdürülen çifte hayatlarla ve ürkütücü derecede psikotik romantik arzularla baş ediyor. Akıl hocası kendi hastası olduğunda Dr. Small'un kariyeri ve kişisel hayatı tam bir döngüyü tamamlıyor ve Small'un kimsenin zihinsel araştırmanın ötesinde olmadığını anlamasını sağlıyor... Türkçe (Orijinal Dili: İngilizce) 336 s. -- 13 x 20 cm İstanbul, 2013 Çeviri : Duygu Akın 86 edaktüel eylül•ekim 2014 Kırmızı Pazartesi Cronica de Una Muerte Anunciada Gabriel Garcia Marquez Can Yayınları / Çağdaş Dünya Yazarları Dizisi Kolombiyalı büyük yazar Gabriel García Márquez'in 1981'de yayımlanan yedinci romanı Kırmızı Pazartesi, işleneceğini herkesin bildiği, engel olmak için kimsenin bir şey yapmadığı bir namus cinayetinin öyküsü. Hem Kolombiya'da, hem de yayımlandığı dünyanın dört bir yanındaki pek çok ülkede sarsıcı etkileri olmuş bir roman. Usta yazar, çocukluğunu geçirdiği kasabada yıllar önce yaşanmış bir cinayet olayını aktarıyor. Romanın kahramanı Santiago Nasar'ın öldürüleceği daha ilk satırlardan belli. Kırmızı Pazartesi, yalnızca bir cinayetin arka planını değil, bir halkın ortak davranış biçimlerinin potresini de çiziyor. Böylece, sonuna dek ilgiyle okuyacağınız bu kısa ve ölümsüz roman, bir toplumsal ruhçözümü niteliği de kazanmış oluyor. Türkçe (Orijinal Dili: İspanyolca) 111 sayfa - 13 x 20 cm, İstanbul, 2000 Çeviri : İnci Kut Sultanı Öldürmek Ahmet Ümit Everest Yayınları Yıllardır aynı kadını bekleyen bir tarihçinin hikâyesi bu. Şahane bir aşk için harcanmış bir ömrün hikâyesi... Serhazinlerin son temsilcisi Müştak Serhazin'in başından geçen dört günlük tuhaf bir serüven. Sapında Fatih Sultan Mehmed'in tuğrası bulunan mektup açacağıyla öldürülmüş bir tarih profesörü... Bir aşk cinayeti mi? Yoksa kökleri "Ulu Hakan"ın şüpheli ölümüne uzanan bir entrika mı? "...Uçsuz bucaksız ovalarda at koşturan ordular. Kılıç sesleri, savaş naraları, korku çığlıkları. Ardı ardına düşen şehirler, ardı ardına yıkılan devletler, ardı ardına el değiştiren kaleler. Kırk dokuz yaşında dünyaya nam salmış bir hükümdar. Ve değişmez kader. Akşama kavuşan gün. Ecel şerbetini içen insan. Ve Fatih Sultan Mehmed'in şüpheli ölümü..." Ahmet Ümit, kusursuz bir kurguyla ele aldığı bu cinayet-aşk-tarih örgüsünde edebiyat okurlarının gözündeki ayrıcalıklı yerini bir kez daha sağlamlaştırıyor. 640 sayfa - İstanbul 2014 Tuhaf Şeyler Dükkanı Nil Esra Başaran Carpediem Kitap Kırık dökük tahta oyuncaklardan, binlik tespihlere, usturlaptan, parfüm şişelerine kadar kimsenin arayıp da bulamadığı, düşleyip de soramadığı envai çeşit eşya ile dolu bu dükkân... Bu bir rüya mı? Hayır değil... Bu bir gerçek mi? Hayır değil... Ve bu dükkânda hiçbir şey satılık değil... Sayfa Sayısı: 180