RSL VE SIFIR DEŞARJ - Türkiye Tekstil Terbiye Sanayicileri Derneği

Transkript

RSL VE SIFIR DEŞARJ - Türkiye Tekstil Terbiye Sanayicileri Derneği
Sayı: 9 / Aralık 2015
Üç ayda bir yayımlanır
Türk kumaşının çevreciliği
Tescİllendİ
TTTSD ÖNDERLİĞİNDE; MARKALARDAN
RSL VE SIFIR DEŞARJ
KONUSUNDA BİLGİLENDİRME TOPLANTISI
SAHiBi
Türkiye Tekstil Terbiye Sanayicileri Derneği adına
Vehbi Canpolat
YAYIN KURULU
Fatma Şener, Kemal Oğuz
YAZI KURULU
Enis Öztürk
YÖNETİM YERİ
Organize Sanayi Bölgesi Karaağaç Yolu Üzeri 13. Sokak
No:6 59500 Çerkezköy / Tekirdağ
Tel: +90 282 758 35 64
e-mail: info@tttsd.org.tr
YAPIM
6
Tttsd önderliğinde; markalardan rsl ve sıfır
deşarj konusunda bilgilendirme toplantısı
YAYIN YÖNETMENİ
Erkan ERSÖZ
erkan@kucukmucizeler.com
EDİTÖRLER
Bahtiyar ORHAN
bahtiyar@kucukmucizeler.com
Meral GÜLER
meralguler@kucukmucizeler.com
ART DİREKTÖR
Uğur KARAGÜL
ugurkaragul@kucukmucizeler.com
GRAFİK TASARIM
Elif GÜLAYDIN
elifgulaydin@kucukmucizeler.com
FOTOĞRAFLAR
Fatih YALÇIN
fatihyalcin@kucukmucizeler.com
14
PAZARLAMA İLETİŞİMİ
REKLAM GRUP DİREKTÖRÜ
Özgür SEYHAN
ozgurseyhan@kucukmucizeler.com
Tekstilde önemli Ar-Ge işbirliği
REKLAM SATIŞ KOORDİNATÖRÜ
Özgür HASÇELİK
ozgurhascelik@kucukmucizeler.com
İLETİŞİM
Kaptanpaşa Mah. Darülaceze Cad. Bilaş İş Merkezi
A Blok No:31 K:6 D:63 Şişli/İstanbul
www.kucukmucizeler.com
(0212) 211 68 53
BASKI-CİLT
Belmat Baskı
İkitelli OSB Giyim Sanatkarları 2B Blok No: 14
Başakşehir/İstanbul
Tekstil Terbiye Dergisi üç ayda bir yayımlanır, TTTSD üyelerine ücretsiz olarak dağıtılır. Tekstil Terbiye Dergisi adı
kullanılarak alıntı yapılması yazılı izne tabidir. Gönderilen
yazı ve fotoğraflar iade edilmez. Yayınlanan makalelerdeki görüşler yazarına aittir.
Tekstil Terbiye Dergisi Türkiye Tekstil Terbiye Sanayicileri
Derneği adına Küçük Mucizeler Yayıncılık ve İletişim Hizmetleri Ltd. Şti. tarafından yayına hazırlanmaktadır.
26
Kumaşın geleceğini çizen yarışma
32
Pakistan, Türk tekstili için tehdit mi?
46
içindekiler
4 BAŞKAN’DAN
6 YÖNETİM FAALİYETLERİ
•Tttsd önderliğinde; markalardan rsl ve sıfır deşarj
konusunda bilgilendirme toplantısı
9 SEKTÖR GÜNDEMİ
•Dünyanın gözü ITMA'nın üzerindeydi
•Ali Osman Kilitçioğlu'na mükemmellik elçisi ödülü
•Turkish Green Textile tescillendi
•e-Defter ve e-Fatura’da kapsam genişledi
•e-Tebligat için geri sayım başladı
•e-Arşiv, Ocak 2016’da zorunlu hale geliyor
•Çin tekstil devleri ABD’ye kayıyor
•Tekstilde önemli Ar-Ge işbirliği
•YKTS’ye giriş yapmayan firma dış ticaret yapamayacak
•Markalar çevre dostu üretime odaklanıyor
•Hazır giyim ihracatçılarının gözü 2016’da
•‘Better Cotton’ ile pamuk pahada daha ağır
•PV İstanbul gücünü kanıtladı
•Kumaşın geleceğini çizen yarışma
•Bossa, En Sürdürülebilir Firma Ödülü’nü aldı
•Trans Pasifik Anlaşması’nın Asya ve ABD’ye etkileri
•Pakistan, Türk tekstili için tehdit mi?
34 BÖLGESEL YAKLAŞIMLAR
•Canlar Mekatronik, tekstil terbiye sektöründe zirveyi
hedefliyor
•ARGE Tekstil, gelecek için doğru adımlar atıyor
•İplikte iddialı bir isim: Zafer Tekstil
•İplikte yenilikçi bir isim: Ulusoy Tekstil
44 BÖLGESEL YAPTIRIMLAR
•Velimeşe OSB geleceğe yürüyor
46 RÖPORTAJ
• Leke Jeans perakende ile dünyaya açılıyor
Leke Jeans perakende ile dünyaya açılıyor
52 MAKALE
• Spunshades ile çevresel sorunlara çözüm
54 YÖNETSEL EĞİTİM
• İşletmelerde kurumsal itibar yönetimi
56 EKONOMİK GÖSTERGELER
Türk
2015
anır
/ Aralık
Sayı: 9 a bir yayıml
Üç ayd
50
50 ÇEVRESEL YAKLAŞIMLAR
• ADR yönetmeliği neler getiriyor?
şının
kuma
iliği
çevrec
NDİ
İLLE
TESC
DAN
LAR
J
ŞAR I
R DE PLANTIS
RKA
; MA
İNDE
LİĞ
DER
N
SD Ö
E TO
IFI
VEA BSİLGİLENDİRM
RSNL
ND
U
S
U
TTT
KO
ADR yönetmeliği neler getiriyor?
TÜRKİYE TEKSTİL TERBİYE SANAYİCİLERİ DERNEĞİ DERGİSİ
SAYI: 9 / ARALIK 2015
başkan'dan
TÜRK KUMAŞI
BİR DÜNYA MARKASIDIR
Değerli arkadaşlar,
yeni sayımızda yine birlikteyiz.
Dr. Vehbi Canpolat
TTTSD Yönetim Kurulu Başkanı
Ülkemiz ve coğrafyamız zor bir
süreçten geçiyor. Bu süreçten en çok
etkilenenler de sanayiciler ve başta
da modanın kumaşını üreten tekstil
terbiyeciler oluyor. Zira bizim stok
yapma lüksümüz yok. Günümüzde
gittikçe artan pronto moda dediğimiz
gruba gününde ve günün kumaşını
vermemiz gerekiyor. Deyim yerinde
ise bizim yaptığımız ramazan pidesi
gibi ne iftardan önce ne iftardan
sonra gerekiyor sadece iftarda ve
sıcak taze olmalı. Bizde hep bunu
yaptık, yine yapacağız.
Günümüze baktığımızda krizleri
aşmanın yolu daha çok modayı ve
dünyayı takip ve daha çok servis
vermekten geçiyor. Bu çerçevede
dünyaca bilinirliği olan tekstil ve
kumaş fuarı Premiere Vision, bir yıldır
Türkiye’de de yapılıyor. İnanıyorum
ki coğrafyamız da en büyük kumaş
üreticisi ve en büyük tekstil terbiye
sektörüne sahip ülkemiz dünyada
ki alıcılarla bu vesile ile daha çok
buluşacak ve tanınarak satışını
arttıracaktır. Değinmek istediğim
ikinci konu ise, gün geçtikçe
görüyoruz ki dünyada büyük alıcılar
ülkemizden daha fazla alım yapmak
istemekte. Bu gerek kumaş, gerek
hazır giyim olarak daha da artacak.
Çünkü bunun temelinde ülkemizin çok
güçlü, hızlı, yeniliğe açık servis veren,
başta tekstil terbiye sektörü olmak
üzere tekstil alt yapısı bulunmasıdır. Dünya markalarının alım yaparken
çevre ve insan sağlığına uygun ürünler
alma isteği gün geçtikçe artmakta
hatta yaklaşık 20 marka bir araya
4
gelerek ortak standartlar oluşturma
yolunda çalışmalar yapmakta.
Bu nedenle biz Türkiye Tekstil
Terbiye Sanayicileri Derneği
öncülüğünde 30 Kasım 2015
tarihinde Çerkezköy’ de birçok dünya
markasının Türkiye temsilcileri
ve sizlerin katılımınız ile dünya
markalarının Türk tekstilcilerinden
sıfır deşarj ve diğer çevresel
konularda neler istediklerine yönelik
başarılı bir sempozyum düzenledik.
Bunların devamını gerek İstanbul’da
gerek Bursa, Kahramanmaraş gibi
tekstilin yoğun olduğu illerimizde
de yapıp sektörümüzü daha iyiye ve
ileri götürmenin yollarına bakacağız.
Orada da belirttiğimiz bir şey
var. Bizden istenen şartlar başta
Uzakdoğu ülkeleri olmak üzere diğer
üretici ülkelerden de istenirse biz en
iyisini yaparız. Ama bizden gerek sıfır
deşarj ya da diğer kriterler istenirken
Çin veya Vietnam gibi ülkelerden
istenmezse, bu adil bir yarış ve
rekabet olmaz. Umarım onlar da
sözlerinde durur, eşit koşullarda alım
yaparlar.
TTTSD olarak bizim bir hayalimiz
var. Bu da; ‘Türk kumaşının bir
dünya markası’ olmasıdır. Buna
göre dikili ürünlerin üzerinde
“Türk kumaşından üretilmiştir.
Çevre ve insan sağlığına uygundur”
etiketinin bulunmasını hedefliyoruz.
İnanıyorum bu hayalimizi bir
gün başaracağız. Bunun için
oluşturduğumuz logomuz için
patentimizi alıp, yola çıktık.
Bir daha ki sayıda görüşmek üzere
hoş çakalın…
bölgesel yaklaşımlar
10
yönetim faaliyetleri
TTTSD ÖNDERLİĞİNDE;
RSL VE SIFIR DEŞARJ KONUSUNDA
BİLGİLENDİRME TOPLANTISI
TTTSD, tekstilin öncü
markalarının katılımı ile ‘Tehlikeli
Atıkların Sıfır Deşarjı’ konulu
bilgilendirme semineri düzenledi.
Çerkezköy Organize Sanayi
Bölgesi (ÇOSB) Konferans
Salonu’nda gerçekleşen
seminere, ÇOSB’de ve bölgede
faaliyet gösteren çok sayıda
tekstil firması temsilcisi katıldı.
6
S
anayinin gelişmesi ile birlikte
büyüyen çevresel sorunlara
yönelik çözümlerde giderek
hız kazanmaya başladı. Tekstil sektöründe kullanılan suların en uygun
bir şekilde arıtılmasına yönelik olarak
firmalar her zamankinden daha fazla
duyarlı durumda. Bu konuda ortaya
çıkan gelişmeleri daha yakından takip
eden tekstil firmaları bu konuda yapılan çalışmalara da destek veriyorlar.
Bu çalışmalardan birini de 30 Kasım
2015 tarihinde Çerkezköy Organize
Sanayi Bölgesi Konferans Salonu’nda
Türkiye Tekstil Terbiye Sanayicileri
Derneği’nin düzenlediği Teklikeli
Atıkların Sıfır Deşarjı konulu semineri
oluşturdu. H&M firmasından Çağdaş
Doğru ve Levi’s firmasından Yener
Esen’in sunumlar gerçekleştirdiği seminerin açılış konuşmasını ise Türkiye
Tekstil Terbiye Sanayicileri Derneği
Başkanı Dr. Vehbi Canpolat yaptı.
Seminere tekstil sektöründe yer alan
yetkili isimlerin yoğun ilgi gösterdiği
görüldü. Seminere H&M, M&S, C&A,
Bestseller, Puma, LCW, Inditex, Tesco,
Levi’s, Varner ve Adidas markalarının
yetkili isimleri de katıldı.
Şartlar bütün dünyada eşit
olmalı
Seminerin açılış konuşmasını TTTSD
Başkanı Dr. Vehbi Canpolat, üretim
yaparken çevre ve insan sağlığına yönelik tedbirlerin alınması konusunun
çok önemli olduğunu vurgulayarak
rekabet edebilmek için herkesin üze-
rine düşeni yapması gerektiğini söyledi. Türkiye’nin gelecekte tekstil üretiminde bugün bulunduğu yerden çok
daha iyi bir yerde olacağına inandığını
belirten Canpolat, “Dünyada tekstil
alım şekli değişti. Bütün dünyada fast
fashion olarak adlandırılan hızlı moda
öne çıkmaya başladı. Tekstil sektörüne yön veren büyük zincir mağazalar
oluşmaya başladı. Bu firmaların da
insan ve çevre sağlığı konusunda her
zamankinden daha duyarlı bir konuma geçtiklerini görüyoruz. Türkiye’de
sahip olduğu güçlü tekstil altyapısı ile
bu firmaların istediği tarzda üretim
yapacak şansa sahip bulunuyor. Bu
noktada en önemli şey bu markaların
üretim için Türkiye’den istedikleri
şartları Uzakdoğu veya başka bölgelerdeki üreticiler için de istemeleridir.
Bu anlamda dünyadaki diğer tekstil
üreticiler ile Türkiye tekstilcisinin eşit
şartlarda rekabet etmesi gerekiyor.
Bu durumda Türkiye tekstil sektörü
daha fazla şansa sahip bir konumdadır. Ancak Türkiye teksitl sektöründen beklenen belli şartlar ve unsurlar
Uzakdoğu’daki üreticilerden istenmezde bu durumda da ciddi bir haksız
rakabet ile karşı karşıya kalınacağını
belirtebilrim” dedi.
polat: “Dünyada yeni gelişen gerçek
büyük laboratuarlarda bunun içinde
kumaşın tahlilinden tutunda fabrikanın insan sağlığına duyarlı olup olmadığı, kullandığı boyanın ve kimyasalın
insan ve çevre sağlığına uygunluğuna
kadar denetleniyor. Türkiye’de de bu
işi yapabilecek uluslar arası geçerliliği
olacak yerli bir laboratuarın olması
gerekiyor. Çünkü bir laboratuar gün
geçtikçe daha çok önem kazanıyor.
Bir an önce bunun hayata geçmesi
gerekiyor. Tekstil firmalarımızın da
daha duyarlı olmaları gerekir. Çünkü
büyük dünya markaları Türkiye tekstil sektöründen 2020 yılına kadar
ortaya konulan kriterlere uygun üretim yapılmasını bekliyor. Bugünden
başlayarak bu firmaların bu duruma
uygun altyapıları hayata geçirmesi
gerekiyor. Eğer diğer ülkelerden de
aynı şartları isterlerse biz daha kolay
uyum sağlarız. Ama bu firmalar bütün
bunları bizden isterken gidip Bangladeş gibi ülkelerden herhangi bir şey
sormazsa bu da bir haksızlık yaratır.
Her şeye rağmen Türkiye’nin hem
tekstil üretiminde hem de konfeksiyon üretiminde şansının gelecekte
çok yüksek olduğuna inanıyorum”
dedi.
Yerli bir laboratuvar şart
Türk tekstili gücünü tekstil
terbiyeye borçlu
Türkiye tekstil terbiye sektörünün
bir hayali olduğuna değinene Vehbi
Canpolat, “Bizim gönlümüzden geçen
Türk kumaşının çevreye ve insana duyarlı bir kumaş olduğunu bir etiket ile
lisans altına alınması. Dünya bu ürün
bir Türk kumaşından yapılmıştır algısını oturtmak. Bunu başarırsak Türkiye çok önemli bir sınıf atlar. Tekstil
Terbiye Sanayicileri Derneği olarak
bu tarz bir hayali gerçekleşleştirmek
için sürekli çalışıyoruz. Bu çalışmalar
sonucunda Türk kumaşını bir dünya
markası haline getirmeyi arzuluyoruz.
Bu durum hem tekstilde güçlü bir
imaj sağlar hem de Türkiye’nin ülke
olarak imajını güçlü kıllar. Bu yol çok
uzun bir yol bunu yapmak için gerçek
anlamda altını doldurmamız gerekiyor.
Türkiye’de en büyük tekstil ile alakalı
problemlerden birinin de uluslararası
kabul edilebilir bir laboratuarın olmaması olduğunu söyleyen Vehbi Can-
Türkiye’nin dünya da tekstil alanında
adından söz ettirmesinin en önemli
unsurunun güçlü bir tekstil terbiye
altyapısına sahip olmasını olduğunu
Dr. Vehbi Canpolat
TTTSD Başkanı
TTTSD Başkanı Dr. Vehbi
Canpolat’ın açılış konuşmasını
yaptığı seminerde H&M, M&S,
C&A, Bestseller, Puma, LCW,
Inditex, Tesco, Levi’s, Varner ve
Adidas markalarının yetkili isimleri
de yer aldı.
konuşmasından vurgulayan Vehbi
Canpolat, hızlı modaya ayak uydurmanın tek yolunun ana hammaddenin
yani kumaşın erken hazırlamak olduğunu belirtti. Konfeksiyonu bir çok
ülkenin hızlı üretebileceğini ama asıl
Tekstil terbiye
7
yönetim faaliyetleri
Türkiye’de en büyük tekstil ile
alakalı problemlerden birinin de
uluslararası kabul edilebilir bir
laboratuarın olmaması olduğunu
söyleyen Vehbi Canpolat:
“Türkiye’de bu işi yapabilecek
uluslar arası geçerliliği olacak yerli
bir laboratuarın olması gerekiyor”
dedi.
Çağdaş Doğru
H&M Yetkilisi
önemli olan istenen kumaşın hızlı bir
şekilde hazırlanması gerektiği olduğunu belirten Canpolat, “Türkiye’nin
en büyük şansı kendini yenileyebilen
ve güçlü tekstil terbiye sektörüne
sahip olması. Gelecekte de Türkiye’de
bir tekstil sanayisi olacaksa bu güce
dayanacaktır. Tekstilin dinamosu
tekstil terbiyedir. Tekstil terbiyesi
güçlü olmayan hiçbir ülkenin gelecekte tekstil konusunda aşama kaydedeceğini düşünmüyorum. Bugün
başka ülkelerde konfeksiyon işçiliğin
ucuz olmasından dolayı gelişebilir
ama hammaddeyi bir yerlerden tedarik etmek zorunda. Bu kadar hızlı bir
şekilde kumaşı tedarik edemeyeceği
için Türkiye’nin karşısında yine şanslarının zayıf olduğunu düşünüyorum.
Tekstil terbiye sanayi de kısa zamanda hazırlanabilecek bir sektör değil.
Buna bilgi birikimi, sermaye birikimi
gerekiyor. Türkiye bu işleri ciddi
şekilde aştı. Aşama kaydetti. Çevre
ülkelerin bunu geçebileceğini düşünmüyorum. Türkiye’nin tekstil deki en
büyük şansı tekstil terbiye sanayinin
gücü ve kendini yenileyebilir olmasıdır” dedi.
Çevre konusunda organize
çalışmak şart
Canpolat’ın konuşmasının ardından
seminere geçildi. Seminerde sırasıyla;
H&M firmasından Çağdaş Doğru ve
Levi’s firmasından Yener Esen tehlikeli atıkların sıfır deşarj edilebilme-
8
Yener Esen
Levi's Yetkilisi
siyle ilgili bilgiler verdi. Seminerde
öne çıkan konu başlıkları ise şunlardan oluştu: “Firmalar kimyasal yönetim sistemlerini oluşturmalı. Sıfır
deşarj konusunda markaların beklentileri iyi belirlenmeli. Dünya markalarının ne istediği bilinir ve ona göre
yatırım yapılırsa sektör daha da büyür. Çevre ile ilgili konular bumerang
gibidir. Döner dolaşır hepimizi etkiler. Bu konuda organize bir çalışma
olmadığı için firmalar kendi çalışma
gruplarıyla sorunları çözmeye çalışıyorlar. Zincirleme kimyasal yönetimi
geliştirilmeli ve diğer sektörlerle entegre olmalıdır. Dünya çapında birçok
marka tehlikeli kimyasalların sıfır deşarjı konusunda taahhütte bulundu.
Markalar bunu tedarikçilerinden de
istiyor. Çalışmalar bu yönde yoğunlaşmalıdır. Tedarik zincirlerine de bir
standart getirildi. Kimyasal yönetim
sisteminin hedefi, çalışan güvenliği,
çevre ve sağlık güvenliğidir.”
Levi’s firmasından Yener Esen’de
KYYS ve Markaların Beklentileri
başlığıyla yaptığı sunumda tehlikeli
maddelerin neden sıfır deşarjının yapılması konusu üzerinde durdu. Üretimde kullanılan kimyasal etkisi olan
ürünlerin kullanımın artması, kullanılan kimyasallardan bazılarının insan
sağlığı, çevre ve sudaki organizmalar
üzerindeki olumsuz etkileri gibi başlıklar ele alındı. Kimyasal yönetim sisteminin hedeflerine de değinilen seminerde bu hedefler arasında çalışan
güvenliği, tüketicinin korunması ve
çevre koruma sağlığının bulunduğu
dille getirildi. Üreticilerin bu konularda sorumlulukları üzerinde durularak
bu konuların işleyiş mekanizmaları da
ele alındı.
sektör gündemi
DÜNYANIN GÖZÜ
ITMA’NIN ÜZERİNDEYDİ
Dünyanın en büyük İhtisas
fuarlarından biri olan ITMA
Fuarı 12-19 Kasım 2015
tarihlerinde İtalya’nın Milano
kentinde düzenlendi. Fuar'a
Türkiye’den tekstil firmaları
yoğun ilgi gösterdi.
B
u dönem 12-19 Kasım tarihleri
arasında İtalya’nın Milano kentinde düzenlenen ITMA 2015
Fuarı, rekor düzeyde katılım oranı ile
dikkat çekti. 108 bin metrekare alandan oluşan fuar alanı ITMA tarihindeki en yüksek katılım oranı ile 123
bin kişiye ulaştı. Katılımcı ülke sayısı
46, ziyaretçi ülke sayısı ise 147 oldu.
Fuarın ana konusu
Sürdürülebilirlik
ITMA 2015’in ana teması sürdürülebilirlikti. Her zaman gösterinin
temeli olan makine bölümlerinde, bu
konunun mühendislik laboratuarları
mantığı dışında sektörün gelişimi,
ve ürün geliştirme ekipleri tarafından
sinerji, güç birliği ve satış mantığı ile
ne kadar ciddiye alındığının kanıtı
hareket ediyor. Avrupa’nın en büyük
daha az enerji ve su kullanan, daha
dokuz ülkesinin makine dernekleri
az emisyon üreten ve daha az atık
ve meslek grupları tarafından desoluşturan yeni ekipmanda görüldü.
teklenen ve kendi için de disiplini
Şirketler tüketicinin ve düzenleme
güçlü olan bir fuar olarak biliniyor.
beklentilerinin önünde olmak istediği
Türkiye’den ITMA Fuarlarına 100’e
için daha yeni boya maddelerinde
yakın Tekstil / Konfeksiyon Makina
ve kimyasallar bölümlerinde de beüreticileri, Kimya ve İplik sektörü
lirtti. Biyo-hammaddelerden ve geri
temsilcileri katılıyor.
dönüştürülmüş atıklardan yapılan
polimerlerin uygulanmasındaki artış
elyaf ve iplik alanlarında da görüldü. ITMA
Tekstil Terbiye İçinde Dağılımı Oransal (%)
2015 hakkındaki ye %23
nilik ise dijital tekstil
Dyeing&Finishing
(303 katılımcı)
baskı yerini ITMA
%14
Barselona’dan bu
Spinning
(290 katılımcı)
yana büyük bir sektör
haline gelmiş olup
Milano’da kendi özel
alanını buldu.
Katılımcı Sayısı
1691
Dört yılda bir yapılan
Katılımcı Ülke Sayısı 46
dünyanın en büyük
108.100
m2
Tekstil / Konfeksiyon
Toplam Alan Ölçüsü
(ITMA 2011 den
Makinaları, Tekstil
%20 büyük)
Kimyasalları ve İplik
fuarı ITMA, kazanç
Tekstil terbiye
9
sektör gündemi
ALİ OSMAN KİLİTÇİOĞLU’NA
MÜKEMMELLİK ELÇİSİ ÖDÜLÜ
Ali Osman Kilitçioğlu
TTTSD Yönetim Kurulu Üyesi
Avrupa’nın en büyük yönetim
kongresi KalDer 24. Kalite
Kongresi, iş dünyasının önde
gelen temsilcilerinin katılımıyla
17-18 Kasım tarihleri
arasında düzenlendi. Türkiye
Mükemmellik Ödüllerinin
dağıtıldığı etkinlikte TTTSD
Yönetim Kurulu Üyesi Ali Osman
Kilitçioğlu’da KalDer’e verdiği
emekten dolayı Mükemmellik
Elçileri Onur Plaketi aldı.
10
1
7-18 Kasım’da İstanbul Kongre
Merkezi’nde gerçekleşen KalDer
24. Kalite Kongresi, 2015 Türkiye
Mükemmellik Ödülleri Töreni ile sona
erdi. İş dünyasından yaklaşık 3 bin
kişinin katıldığı dev kongreye, KalDer
ile TÜSİAD’ın 23 yıldan bu yana ortaklaşa düzenlediği Türkiye Mükemmellik Ödülleri damgasını vurdu.
Türkiye Mükemmellik Ödül Jürisi
tarafından yapılan değerlendirmede;
küçük ve orta ölçekli işletmeler kategorisinde finale kalan Damla Su Sapanca Fabrikası, küçük ve orta ölçek
kamu yönetimi ve toplum hizmetleri
kategorisinde finale kalan Antalya
Muratpaşa Sabiha Gökçen Anaokulu ve büyük ölçek kamu yönetimi
ve toplum hizmetleri kategorisinde
yarışa katılan İETT İşletmeleri Genel
Müdürlüğü Türkiye Mükemmellik Büyük Ödülü’nün yeni sahibi oldu. 2015
Türkiye Mükemmellikte Süreklilik
Ödülü için başvuran İGDAŞ İstanbul
Gaz Dağıtım A.Ş.’ye ise Türkiye Mükemmellikte Süreklilik Ödülü verildi.
Toplam kalite yönetim felsefesinin
yaygınlaşmasında önemli rol oynayan
organizasyonda Türkiye Mükemmellik
Büyük Ödülü kazanan kuruluş sayısı 32’ye, Mükemmellikte Süreklilik
Ödülü kazanan kuruluş sayısı ise 7’ye
yükselmiş oldu. Ayrıca törende EFQM
Modeli’ni Avrupa’da uygulayan tek
parlamento olan Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İdari Teşkilâtına
‘EFQM Mükemmellikte Kararlılık Belgesi’ takdim edildi.
KalDer bu yıl bir ilke imza atarak
uzun yıllar emek veren Mükemmellik Elçileri’ni de plâketle ödüllendirdi. Mükemmellik Eliçileri Onur
Töreni’nde plâket alan bazı kurum ve
kuruluşların isimleri ise şöyle; TÜSİAD, Sabancı Holding, Koç Holding,
Borusan Holding, Bosch Sanayi ve
Ticaret A.Ş. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), Eczacıbaşı Holding, İstanbul Deniz Otobüsleri A.Ş., Siemens
A.Ş., Coca Cola İçecek, Bilim İlaç A.Ş.,
İstanbul Gaz Dağıtım A.Ş. (İGDAŞ),
KalDer geçmiş dönem yönetim kurulu
başkanları ve kurucu üyeleri, KalDer
geçmiş dönem TMÖYK başkanları.
Mükemmellik Elçileri Onur Ödülü’nü
alan isimlerden biri de KalDer yönetiminde yer alan TTTSD Yönetim Kurulu Üyesi Ali Osman Kilitçioğlu oldu.
TÜSİAD ile birlikte çıkılan yolculukta
Türkiye’ye ve her biri ekonominin
önemli birer mihenk taşı olan kurum
ve kuruluşlara kattıkları değerin her
geçen yıl katlanarak büyüdüğünü
ifade eden KalDer Yönetim Kurulu
Başkanı A. Hamdi Doğan, ödül sahibi
kurum ve kuruluşları tebrik etti.
sektör gündemi
Türkiye Tekstil Terbiye
Sanayicileri Derneği tarafından
Türk kumaşının çevre ve insan
sağlığına uygun bir şekilde
üretildiğine dair algının
güçlendirilmesi için yarattığı
“Turkish Green Textile”, Türkiye
Patent Enstitüsü tarafından
tescillendi.
K
umaş üretiminin en can alıcı
noktasında bulunan tekstil
terbiye sektörü, insan ve çevre
sağlığına yönelik en uygun üretimin
yapılması ve bu konuda algı oluşturmak
için Turkish Green Textile logosu ile
“Türk kumaşlarından yapılmış ürün
yeşildir” algısını tüm dünyada oluşturmak için çalışıyor. Tekstil terbiye sektör
temsilcileri, üretim yaparken gerek
insan sağlığı gerekse çevre duyarlılığı
konularını en iyi şekilde çözdüklerinde
dünyada Türk kumaşını marka yapabileceklerine inanıyorlar. Bu çerçevede
Turkish Green Textile logosunu oluşturan Türkiye Tekstil Terbiye Sanayicileri
Derneği, Türk kumaşının dünyada hak
ettiği yere ulaşması için çalışıyor. Bu
çerçevede Türkiye Patent Enstitüsü’ne
Turkish Green Textile logosunun tescillenmesi için başvuru yapan TTTSD, bu
girişiminin sonucu olarak logo tescilini
almış durumda. Türk tekstil ürünlerinin
dünyada marka bilinirliğini arttırmak
için önemi bir girişimin ayaklarından
biri de böylece gerçekleşmiş durumda.
“TURKISH GREEN
TEXTILE” TESCİLLENDİ
“Türk kumaşlarından yapılmış
ürünler yeşildir”
“Türkiye Tekstil Terbiye Sanayicileri
Derneği’nin bu tarz bir çalışmayı yapmaya iten neden nedir?” diye sorduğumuzda ise son yüzyılda gerçekleşen
yoğun kalkınma çabaları, aşırı doğal
kaynak kullanımı, sağlık, çevre sorunları gibi birçok sorunu beraberinde
getirmesinin sektörün bu konulara
daha duyarlı olması sonucunu getirmiş.
Yaşanan bu gelişmeler pek çok kurum/
kuruluşun iş yapma tarzında bu sorunları yönetmeye yönelik farklılaşmalara
yol açmış durumda. Bu yeni paradigma,
şirketlerin tüm iş süreçlerinde ve kararlarında sürdürülebilirliği göz önünde
bulundurmalarının çok önemli olduğu
sonucunu da beraberinde getiriyor.
Yasal baskılar, kamuoyunun çevre
duyarlılığındaki artış, müşteri tercihleri, dış ticaret engelleri gibi nedenler
kar ve büyüme odaklı konvansiyonel
iş yapma tarzını son dönemde hızla
değiştiğini görüyoruz. Büyük ölçekli
ve uluslar ötesi firmalar başta olmak
üzere, sürdürülebilirlik bazlı çalışmalar
tüm sanayi sektörlerinde, istenilen
düzeyde olmasa da, yaygınlaşıyor. Bu
eğilime koşut olarak, son dönemde,
tekstil sektöründe de sürdürülebilirlik
ve kaynak verimliliği odaklı uygulamalarda da önemli bir artış olduğu dikkat
çekiyor. Tekstil sektöründe kullanılan
boya maddelerinden, atık yönetimine
kadar sürdürülebilirlik bazlı Ar&Ge
çalışmalarının da bu belirtilen çerçevede oluşturulduğu görülüyor. Tekstil
sektöründe gerçekleştirilen çevresel
sürdürülebilirlik çalışmaları gelişmiş
ülkelerde yüksek performansın bir
göstergesi olarak algılanıyor. Buradan
hareketle Türkiye Tekstil Terbiye Sanayicileri Derneği, Türk kumaşlarının
üretiminde çevre duyarlılığının en üst
seviyede gerçekleştirdiğini de Turkish
Green Textile logosu ile ispatlıyor.
Tekstil terbiye
11
sektör gündemi
E-DEFTER VE E-FATURA’DA
KAPSAM GENİŞLEDİ
olmaksızın kapsama dahil edildi. Ancak, bayilik lisansı olan mükellefler,
münhasıran bu lisansa sahip olmaları
nedeniyle zorunluluk kapsamında
değerlendirilmeyecek.
20 Haziran 2015 tarihinden önce,
lisans alan veya mükellefiyet tesis
ettirenler 1 Ocak 2016 tarihinden
itibaren, 20 Haziran 2015 tarihinden
sonra lisans alan veya mükellefiyet
tesis ettirenler ise lisans aldıkları
ya da mükellefiyet tesis ettirdikleri tarihi izleyen hesap döneminin
başından itibaren elektronik fatura
ve elektronik defter uygulamasına
geçmek zorundalar. Ancak, lisans ya
da mükellefiyet tesis tarihi ile izleyen
hesap dönemi arasındaki sürenin üç
aydan kısa olması halinde isteyen
mükellefler bir sonraki hesap döneminin başından itibaren elektronik
defter tutabilecekler ve e-fatura uygulamasına geçebilecekler.
2014 yılı başından itibaren
e-fatura, 2015 yılı başından
itibaren de e-defter
uygulanmaya başlamıştı. Zaten
çok geniş olan kapsam, şimdi
daha da genişletildi.
20 Haziran tarihinde Resmi
Gazete’de yayımlanan 454 sıra
numaralı Vergi Usul Kanunu
Genel Tebliğ ile e-defter ve
e-fatura kapsamına girecek
mükellefler açıklandı.
V
ergi Usul Kanunu 421 sıra
numaralı Genel Tebliği ile
zorunluluk getirilen mükelleflere ilave olarak, aşağıda sayılan
mükelleflere elektronik defter tutma
ve e-fatura uygulamasına geçme zorunluluğu getirildi.
12
Kapsama girenler?
1) 2014 veya müteakip hesap dönemleri brüt satış hasılatı 10 milyon
TL ve üzeri olan mükellefler kapsama
dahil edildi.
Bu ciro şartını 2014 hesap döneminde sağlayan mükellefler, 1 Ocak
2016 tarihinden itibaren, 2015 veya
müteakip hesap dönemlerinde sağlayan mükellefler ise ilgili hesap dönemine ilişkin gelir/kurumlar vergisi
beyannamesinin verileceği tarihi takip eden hesap döneminin başından
itibaren e-defter ve e-fatura uygulamasına geçmek zorundalar. Buna göre, 2015 brüt satış hasılatı 10 milyon
TL’yi aşan mükelleflerin 1 Ocak 2017
tarihinde e-fatura ve e-defter kullanması gerekiyor.
2) Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na
ekli I sayılı listedeki malların imali,
ithali, teslimi vb. faaliyetleri nedeniyle Enerji Piyasası Düzenleme
Kurulu’ndan (EPDK) lisans alan
mükellefler, herhangi bir ciro sınırı
3) Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na
ekli III sayılı listedeki malları imal,
inşa ve ithal eden mükellefler de
herhangi bir ciro sınırı olmaksızın
kapsama dahil edildi.
Bunların uygulamaya geçme tarihleri
ise bir üst başlıkta açıklandığı şekilde
tespit edilecek.
İşlemlerde zorunluluk
E-fatura uygulamasına kayıtlı olan
mükelleflerin, Katma Değer Vergisi
Kanunu’nun 11. maddesi kapsamındaki mal ihracı ve yolcu beraberi
eşya ihracı (Türkiye’de ikamet etmeyenlere KDV hesaplanarak yapılan
satışlar) kapsamında fatura düzenleyecekleri faturaların 1 Ocak 2016
tarihinden itibaren e-fatura olarak
düzenlenmesi zorunlu hale getirildi.
Kapsam gittikçe genişliyor. Uygulama zor ve maliyetli. Yakın bir
gelecekte tüm mükellefler e-fatura
ve e-defter uygulaması kapsamına
alınacak. Şimdiden hazırlıklı olmakta
fayda var.
sektör gündemi
e-TEBLİGAT İÇİN GERİ SAYIM BAŞLADI
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek,
e-Tebligat uygulamasının 1
Ocak 2016 tarihinde yürürlüğe
gireceğini, kademeli geçişin
olmayacağını bildirdi. Şimşek,
uygulama ile yaklaşık 115
milyon liranın devletin kasasında
kalacağını ifade etti.
e-Tebligat
akıllı telefonlarda da olacak
M
ükelleflere yönelik bildirim
ve tebligatların elektronik
yolla, hızlı ve etkin yapılmasını sağlayacak e-Tebligat uygulaması
1 Ocak'ta hayata geçecek. Bu sayede
hız, etkinlik ve verimlilik artarken,
tebligatların ulaşım sorununun da
ortadan kalkması hedefleniyor.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Gelir
İdaresi Başkanlığının (GİB), söz konusu uygulama ile tebligatlarını mü-
kelleflere
elektronik
ortamda
göndereceğini söyledi.
Şimşek, halen kullanılan
internet vergi dairesi içinde her mükellefin bir hesabının
olacağını ve tebligatların, bu sistem
üzerinden ulaştırılacağını kaydetti. Tebligat yapıldığında, mükellefin
sisteme kayıtlı cep telefonuna veya
e-mail adresine de bildirim gideceğini
anlatan Şimşek, "Mükellefler böylece,
sistem üzerinden kendilerine tebligat
geldiğinden haberdar olacak. Mükellefler tebligata baktığı zaman GİB'in
bundan otomatik haberi olacak ve
böylece tebligatın kişiye iletildiğinden emin olunacak. Ayrıca mükellef
buraya baksın veya bakmasın, belirli
bir gün sonra tebligat yapılmış sayılacak" dedi. IPhone, iPad ve Android özelliği
taşıyan tüm akıllı telefonlara GİB'in
mobil uygulamalarının yüklenebileceğini belirten Şimşek, bu sayede
mükelleflerin tebligatlara daha rahat
ulaşabileceğini bildirdi. Şimşek, böylece "tebligatı almadık, ulaşmadı"
gibi gerekçelerin ortadan kalkacağını ifade etti.
e-Tebligat uygulamasıyla, gönderimlerle ilgili her aşamanın
kayıt altına alınacağını da anlatan
Şimşek, bu sayede GİB ve mükellef
açısından ispat yükümlüğünün de kolaylaşacağını kaydetti. Şimşek, uygulamanın 1 Ocak 2016'da
yürürlüğe gireceğini, kademeli geçişin olmayacağını bildirdi. 115 milyon lira devletin
kasasında kalacak
Uygulamanın maddi boyutuna da dikkati çeken Şimşek, bu sayede yaklaşık
115 milyon liranın devletin kasasında
kalacağını bildirdi. GİB'in 1 Ocak'a kadar uygulama
hakkında mükellefleri bilgilendirici
çalışmalar yürüteceğini, bu kapsamda
kamu spotlarının hazırlanacağını dile
getiren Şimşek, akademisyenlerden
alınan destekle üniversite öğrencilerinin de bilgilendirileceğini ifade etti. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, kurumlar vergisi mükellefleri ile gelir
vergisi mükelleflerinden ticari, zirai
ve mesleki yönden kazanç elde edenlerin e-Tebligat sistemini kullanmalarının zorunlu olduğunu sözlerine
ekledi.
Tekstil terbiye
13
sektör gündemi
e-ARŞİV, OCAK 2016'DA
ZORUNLU HALE GELİYOR
e-Arşiv özellikle kayıt dışı
ekonomiyi azaltmada ve
naylon fatura gibi dolandırıcılık
suçlarının önlenmesinde etkili
bir rol oynayacak. Milyarlarca
sayfa kağıt tasarrufu, daha az
karbon salınımı, mali süreçlerin
hızlanması ve basitleşmesi
gibi birçok avantaj sağlayacak
e-Arşiv kullanımı, 1 Ocak 2016
tarihi itibariyle zorunlu hale
geliyor.
E
-Dönüşüm'ün Türkiye'deki lider
ismi FIT Solutions, binlerce
şirketi etkileyecek olan e-Arşiv
kullanımı zorunluluğu sürecinde hem
e-ticaret hem de birçok muhasebe
programı ile uyumlu çalışan altyapısı
ile e-Arşiv dönüşümlerinde şirketlerin
yanında oluyor.
Türkiye'de hızla benimsenen
e-Dönüşüm süreci, e-Fatura, e-İmza
ve e-Defter'den sonra şimdi de e-Arşiv
ile gelişmeye devam ediyor. Elektronik
Fatura Kayıt Sistemi (EFKS) kapsamında faturalarını elektronik ortamda
oluşturma ve koruma izni alan, internet üzerinden mal ve hizmet satışı yapan, 2014 yılı gelir tablosu brüt satış
hasılatı tutarı da 5 milyon TL ve üzerinde olan mükellefler, en geç 1 Ocak
2016 tarihine kadar e-Arşiv Fatura
Uygulaması'na geçmek zorunda.
433 seri numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile yürürlüğe giren
e-Arşiv Fatura uygulaması, Gelir
İdaresi Başkanlığı (GİB) tarafından belirlenen standartlara uygun olarak faturanın elektronik ortamda oluşturulması, elektronik ortamda korunması,
ibrazı ve raporlamasını kapsayan bir
uygulama bütünü. Bu uygulamadan
14
yararlanmak isteyen mükelleflerin ise
öncelikle e-Fatura uygulamasına kayıtlı olmaları gerekiyor.
1 Ocak 2016 itibariyle zorunlu hale
gelen e-Arşiv uygulaması, süreçlerin
şeffaf bir şekilde izlenebilmesinin yanı
sıra, işletmelerin iş yükünü azaltırken,
saklama alanı, arşivleme zorluğu gibi
problemleri ortadan kaldırıp, mali
tasarrufu da beraberinde getirecek.
Tüm faturaların ikinci kopyalarının
elektronik olması ile kırtasiye masrafları neredeyse sıfırlanırken, arşiv alanı
problemi de çözülmüş olacak.
e-Arşiv yoksa fatura
naylon sayılacak
Konu hakkında görüşlerini paylaşan
FIT Solutions CEO'su Koray Gültekin
Bahar, "e-Arşiv özellikle kayıt dışı
ekonomiyi azaltmada ve naylon fatura
gibi dolandırıcılık suçlarının önlenmesinde etkili bir rol oynayacak. Dahası,
eğer fatura elektronik değilse artık
naylon fatura sayılacak. Elektronik
olarak her fatura takip edilebilecek.
10 yıl boyunca faturaları saklayabilecek olan sistemimiz ile bu dönemde
milyarlarca faturanın saklanması
gerçekleştirilecek. İşletmelere büyük
maddi tasarruf getirisinin yanında
e-Arşiv sistemi aynı zamanda hataları
azaltmada, zaman kazanmada ve işlem hızlarında büyük gelişim sağlayacak. Geliri 5 milyon TL'nin üzerindeki
işletmelere zorunlu kılınması, e-Arşiv
için yalnızca daha başlangıçtır ve diğer
işletmeleri sınırlamamaktadır. Tüm
işletmeler, kırtasiye ve işgücü masraflarından kurtulmak, ayrıca çevreci bir
yol benimsemek için e-Arşiv'e geçebilirler" dedi.
Rudolf Duraner A.Ş.
Organize Sanayi Bölgesi
Sarı Cadde 4.Sk. No:2
Bursa/TÜRKİYE
www.rudolf-duraner.com.tr
Tel: (0) 224 242 85 40
RUCO-THERM CCB
COOL COMFORT BOOST
THERMOREGÜLASYON apresi
•
polimer sistemi
• Özellikle sentetik kumaşlar için önerilen, farklı bitim işlemleri ile kombine
edilebilen noniyonik ve yıkama dayanımına sahip yeni nesilTekstil
konfor
apresi
15
terbiye
sektör gündemi
Çin tekstil devleri ABD’ye kayıyor
Çin’de artan maliyetler ve
pamuğa uygulanan ithalat
kotalarından dolayı Çinli tekstil
devleri ABD’de pamuk üretimine
yöneliyor. ABD, ucuz enerji,
pamuk ve uygun sübvansiyonlar
ile Çinli firmalara oldukça karlı
görünüyor.
Ç
in’deki tekstil üretimi, artan
ücretler, enerji ve lojistik maliyetleri ile ithal pamuğa konulan
kotalar nedeniyle her geçen gün daha
az karlı hale geliyor. Bununla birlikte
ABD’deki üretim maliyetleri ise daha
rekabetçi olmakta. Ayrıca Trans Pasifik
Ticaret Anlaşması, Çinli iplik firmalarının karlı olan ABD pazarından dışlanmasına sebep olabilir. Bu nedenle Keer
Grup gibi Çinli firmalar ABD’de pamuk
işletmeleri açıyor. Keer Grup firmasının Çin’de yer alan 218 milyon dolar
değerindeki iplik üretim tesisi, Asya
pazarındaki tekstil firmalarına üretim
yapıyor. Keer firması ham pamuğu
ABD’den alıp, üretiminin büyük kısmını Çin’deki fabrikasında yapmakla beraber, bu durum yavaş yavaş değişiyor.
Keer Grup yetkililerine göre, Çin’deki
tüm iplik üreticileri para kaybediyor,
ancak ABD’de ise durum farklı.
16
Boston Danışmanlık şirketine göre,
Çin’de saatlik işçilik ücretleri son 10
yılda 4,35 dolardan 12,47 dolara çıkarak neredeyse üçe katlandı. ABD’de
ise 10 yıl içerisinde yüzde 30’ın altında
artarak 22,32 dolara çıktı. ABD’de
daha yüksek olan işçilik ücretleri ise
doğalgaz fiyatları, ucuz pamuk ve sübvansiyonlar ile dengelendi.
Bugün herhangi bir ürünü üretmek
için gerekli maliyet ABD’de 1 dolar
iken Çin’de 0,96 dolar Çin’deki iplik
üretim maliyeti ise ABD’ye nazaran
yüzde 30 yüksek. Herkes Çin’in daima
daha ucuz üreteceğini düşünüyordu,
ancak olaylar kimsenin tahmin edemeyeceği kadar hızlı değişiyor.
Artan maliyetler bazı üretimlerin
Bangladeş, Vietnam, Hindistan gibi
daha düşük maliyetli ülkelere kaymasına yol açıyor. Birçok durumda ise
yaşanan bu üretim göçü bizzat Çinliler
tarafından yönetiliyor.
ABD’de bu göçten nasibini alan ülkelerden. 2000-2014 yılları arasında
Çinli firmalar özellikle son 5 yılda
yoğunlaşmak üzere ABD’de 46 milyar
dolarlık projelere imza attılar. Örneğin
Carolinas 20’den fazla Çinli şirkete ev
sahipliği yapıyor. Bu şirketler arasında
pamuk ipliği üretim tesisi kuran Keer
Grup ve polyester elyaf tesisi kuran
Sun Fiber firması da yer alıyor.
Keer Grup firmasında günde 85 ton
iplik üretiliyor. Gelecek sene 2. fab-
rikasını açacak ve 500 kişiye yeni iş
imkanı sağlayacak. Keer Grup ABD’de
üretilen iplikleri Asya ülkelerindeki
tekstil ve konfeksiyon üreticilerine
ihraç ediyor. Firma Meksika, Orta
Amerika ve Karayipler’deki üreticilere
de satış yapmayı hedefliyor. Kesim ve
dikim işlemleri ise halen yoğun işçilik
gerektirdiğinden dolayı, ABD’nin bu
konuda rekabetçi olması zor görünüyor. ABD tekstiline yapılan yatırımlar
sadece Çin’den gelmiyor. Geçen sene
Hindistan’ın önde gelen tekstil firmalarından ShriVallabh Pittie Grup ABD’de
70 milyon dolarlık yatırıma imza attı.
Brezilyalı denim üreticisi Santana Textile ise 2012 yılında eğirme, dokuma
ve boyama tesisi kuracağını açıkladı.
Keer Grup’un yaptığı yatırım hiç risk
içermiyor denemez. Güçlenen dolar
ABD’deki üretim maliyetlerini arttırdı.
Arizona ve California’da yaşanan su
sıkıntısı pamuk üretimini etkileyebilir
ve pamuk sübvansiyonları tehlikeye
girdi. Ancak Trans Pasifik Anlaşması
Keer Grup’un ABD’deki yatırımlarının
sonuçlarını da etkileyecek gibi görünüyor. Buna göre konfeksiyon üreticileri
vergi indirimlerinden faydalanabilmek
için, anlaşmaya taraf olan ülkelerden
iplik almak zorundalar (Çin bu anlaşma
dahilinde değil) ve Keer Grup ABD’de
üretim yaparak Vietnam gibi ülkelere
Trans Pasifik Anlaşması kapsamında
satış yapmaya devam edebilecek. The new generation Steamer
Fabrika
Velimeşe Organize Sanayi Bölgesi 5. Yanyol Cad. No:7/1, 59930
Ergene, Tekirdağ-TURKEY
İletişim
+90 (282) 674 48 84, +90 (282) 674 48 96
info@has-group.com
www.has-group.com
Tekstil terbiye
17
15
sektör gündemi
TEKSTİLDE ÖNEMLİ
AR-GE İŞBİRLİĞİ
İstanbul, Akdeniz, Ege, Uludağ
ve Güneydoğu Anadolu Tekstil
İhracatçıları Birliklerinin
ortak olduğu İstanbul Tekstil
Araştırma Eğitim ve Danışmanlık
Protokolünde imzalar atıldı.
İmza töreninde ayrıca, tekstil
sektöründe Ar-Ge çalışmalarını
artırmak amacıyla Alman
Aechen Üniversitesi ve
Marmara Üniversitesi ile İTA
arasında işbirliği protokolü de
gerçekleştirildi.
D
ört yıl önce çalışmalarına başlanılan ve 22 Ekim Perşembe
günü imzalanan protokolle
nihayete eren İstanbul Tekstil Araştırma Eğitim ve Danışmanlık A.Ş’nin
18
kuruluş protokolü, İstanbul, Akdeniz,
Ege, Uludağ ve Güneydoğu Anadolu Tekstil ihracatçıları birliklerinin
katılımıyla start aldı. İTHİB Başkanı
İsmail Gülle önderliğinde ilerleyen
proje, diğer birliklerin de katılımıyla
yalnızca İstanbul’a değil, Türkiye’nin
tüm bölgelerine hizmet sağlayacak
bir mekanizmaya döndü. TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi ve birlik başkanlarının katıldığı imza töreninde
ayrıca, Tekstil sektöründe Ar-Ge çalışmalarını artırmak amacıyla Alman
Aechen Üniversitesi ve Marmara
Üniversitesi ile İTA arasında işbirliği
protokolü de gerçekleştirildi. İmza
protokolünde; TİM Başkanı Mehmet
Büyükekşi, İTHİB Başkanı İsmail
Gülle, Akdeniz Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Başkanı Zeki
Kıvanç, Ege İhracatçı Birlikleri (EİB)
Koordinatör Başkanı ve Ege Tekstil
ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Başkanı Sabri Ünlütürk, Aachen
Üniversitesi’nden Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Thomas Gries, Marmara
Üniversitesi Rektör Yardımcısı & Teknoloji Fakültesi Tekstil Mühendisliği
Bölüm Başkanı Mehmet Akalın, Kuzey Ren-Vestfalya Eyaleti Ekonomik
Kalkınma Ajansı Temsilcilik Müdürü
Dr. Adem Akkaya’nın yanı sıra bir çok
akademisyen de yer aldı.
Yenilikçi tekstil
uygulamalarına ihtiyaç var
Almanya Aachen Üniversitesi Tekstil
Teknolojileri Enstitüsü ile 2009 yılından bu yana müzakereleri devam
eden teknoloji transferine ilişkin
müzakerelerin olumlu şekilde sonuçlanmasıyla Türkiye tekstil sektörüne
büyük rekabet gücü katacak olan
proje imza aşamasına geldi. Aachen
Tekstil Teknolojileri Enstitüsü tarafından 2015 yılı itibarıyla yürütülen
Ar-Ge projesi satışlarının toplam
değeri 15 milyon Euro’yu buluyor.
Bu satışların yüzde 30’u doğrudan
sanayicilere yapılan projelerden oluşuyor. Enstitü'nün Türkiye’de devam
etmekte olan Ar-Ge projelerinin satış
cirosu 1,3 milyon Euro olup, proje
sahipleri arasında ISKO, Kordsa,
Spinteks, THY, Tırsan, Arçelik gibi firmalar bulunuyor. Teknoloji transferinin gerçekleşmesiyle yenilikçi tekstil
uygulamalarına ihtiyaç duyan Türk
firmaları, İstanbul Tekstil Araştırma
Merkezi’nde yaptırabilecek.
Proje tüm Türkiye’ye
hizmet edecek
Konuşmasında Türkiye’nin yüzyıllara
dayanan geleneksel tekstil bilgi ve
becerisinin varlığına değinen TİM
Başkanı Mehmet Büyükekşi, projenin hem üniversite sanayi iş birliğini
barındırması hem de ihracatçı birliklerinin bu proje içinde olmasının ArGe, inovasyon konusunda sektöre
fayda sağlayacağını ifade etti. İmza
töreninde konuşan İTHİB Başkanı
İsmail Gülle ise “Hepimiz katma
değerli ihracat yapma, tasarım ve
Ar-Ge’nin önemini her konuşmamızda vurguluyoruz. Bugün bunu
gerçekleştirecek merkezi alt yapıyı
kurmanın mutluluğunu yaşıyoruz”
ifadelerini kullandı. Projenin sadece
İstanbul’a değil, tüm birliklere hizmet edeceğini söyleyen İsmail Gülle,
çok mücadele ettiklerini belirterek,
“Bundan sonraki süreçte, Türkiye’deki tüm tekstil sektörünün bu projeye
inanması, sahip çıkması gerekiyor”
dedi. Projenin 2023 hedeflerine çok
büyük hizmet edeceğini söyleyen
İsmail Gülle, Türkiye’yi dünyadaki
değişim ve dönüşümü anlayarak
hizmet eden bir merkeze dönüştüreceklerini belirtti. Ortak hedefler
doğrultusunda bir araya geldiklerini
söyleyen Aachen Üniversitesi’nden
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Thomas
Gries, “Ortak değerlerimiz saygı,
güven ve mükemmeliyet ve tabii
ki birbirini tamamlayan güçlerimiz
ortak yürüdüğümüz bu yolun temelini oluşturuyor. Bizim iş birliğimiz
araştırmayı zenginleştirecek. Hem
tekstil endüstrisi hem tekstil makineleri yapımı için bu işbirliği önemli.
Bu işbirliğimizin sonucu bir deniz
feneri gibi yolumuzu aydınlatacak.
İsmail Gülle bu işin başındaki isim.
Kendisi olmasaydı tüm birlikleri bir
araya getirmemiz mümkün olmayacaktı” dedi.
Projenin getirileri
Konuşmaların ardından protokol
imza aşamasına geçildi. İmzaların
atılmasıyla ilk araştırma projelerinin
2016 yılı başından itibaren başlaması
hedefleniyor. Bu kapsamda Avrupa
Birliği Horizon 2020 Çerçeve Programı kapsamında sunulmak üzere
hazırlanmış olan 14 milyon Euro bütçeli, ön çalışması tamamlanmış 3 projede Türk ortakların payı 1,7 milyon
Euro’yu buluyor. İşbirliğinin hayata
geçmesi durumunda söz konusu projeler İstanbul’daki merkez tarafından
gerçekleştirilecek. Enstitü halen
faaliyetlerine 5’i Almanya’da yerleşik
üçüncü jenerasyon Türk olmak üzere
110 araştırma görevlisi bilim adamı
ve yine 15’i Türk olmak üzere 65 teknisyen ve 200 lisans öğrencisi araştırma asistanı ile devam ediyor. Proje ile
Almanya’da yetişmiş genç Türk bilim
insanlarının Türkiye’ye dönüşleri sağlanacak. Ayrıca bu bilim insanlarının
Türk araştırmacılarına ileri teknoloji
proje planlama ve uygulama konusunda önderlik edebilecekleri ortam da
sağlanmış olacak.
Teknoloji transferinin
gerçekleşmesiyle yenilikçi tekstil
uygulamalarına ihtiyaç duyan
Türk firmaları, projelerini İstanbul
Tekstil Araştırma merkezinde
yaptırabilecek.
Tekstilin olduğu illere
Ar-Ge merkezi
Protokol imza toplantısında konuşan
Akdeniz Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Zeki Kıvanç, projeyi
ilk duyduğu andan itibaren hissettiği
heyecanı paylaşarak, tekstil sektörünün ileriye gitmesi için ellerinden ne
geliyorsa yapacaklarını belirtti. Ar-Ge
merkezlerini yerinde incelediklerini
ifade eden Zeki Kıvanç, çok beğendiklerini belirterek, bu merkezlerden İstanbul’da, İzmir’de, Adana’da,
Bursa’da olmak üzere Türkiye’de tekstil sektörünün ağırlıkta olduğu illerde,
üniversite işbirlikleriyle beraber gerçekleş- tirme temennisinde bulundu.
Kıvanç, “Artık herkes biliyor ki Ar-Ge
Mehmet Akalın
Marmara Üniversitesi Rektör Yardımcısı
Teknoloji Fakültesi Tekstil Mühendisliği
Bölüm Başkanı
ve inovasyonun olmadığı hiçbir iş başarılı olmuyor, katma değer üretilemiyor. Umarım tekstil sektöründe Ar-Ge
merkezlerimiz çoğalır” dedi. Mehmet
Akalın da Türkiye’nin Ar-Ge potansiyeline rağmen bunu kullanamadığına
dikkat çekti. Mehmet Akalın, “Bunun
birçok sebebi var. En başında da ArGe nedir bilmememiz geliyor. Ar-Ge
merkezlerini kullanamıyoruz. Bu
birliktelikle sektörümüz daha fazla
Ar-Ge yapacak” diye konuştu. Akalın,
şöyle devam etti: “Sürekli üniversite
sanayi işbirliğinden bahsediyoruz,
burada sadece bir tane üniversite yok.
Birçok üniversite var. Sadece İstanbul
tekstil sektörü yok, bütün Türkiye’deki
tekstil sektörleri var. Dolayısıyla buradan bir şeyler çıkması gerekli. "
Prof. Dr.Thomas Gries
Aachen Üniversitesi Öğretim Üyesi
Tekstil terbiye
19
sektör gündemi
YKTS’YE GİRİŞ YAPMAYAN FİRMA
DIŞ TİCARET YAPAMAYACAK
2014 yılı sonunda hayata
geçirilen Yükümlü Kayıt
ve Takip Sistemi’ne (YKTS)
21 Aralık'a kadar kayıt
yaptırmayan firmalar,
dış ticaret yapamayacak.
YKTS ile yetkisiz kişilerin
dış ticaret işlemlerini
yapmasının önüne
geçilmesi hedefleniyor.
D
ış ticaret firmalarını uyaran
İstanbul Gümrük Müşavirleri
Derneği (İGMD) Başkanı Serdar
Keskin, YKTS’ye kayıt yaptırmayan
firmaların dış ticaret yapamayacakları
uyarısında bulunuyor.
Keskin, 20 Aralık 2014’te hayata geçirilen YKTS’ye kayıtların 21 Aralık’ta
son bulacağı uyarısında bulunurken,
YKTS’ye kayıtlı olmayanların gümrüklerde işlem takip etmelerinde sıkıntı
yaşayabileceklerinin altını çiziyor. Eski
sistemde istenen evrak sayısı altı iken
yeni sistemde Ticaret Sicil Gazetesi
ve vekaletnamenin yeterli olduğunu
belirten Keskin, firma tanımlaması yapmayan birçok yükümlünün bulunduğunu belirtiyor ve “Yetkisiz kişilerin dış
ticaret işlemleri yapmasının önüne geçmeyi hedefleyen YKTS’ye 21 Aralık’tan
20
sonra da kayıt yapmak mümkün; ancak
gümrük idareleri başvurudan sonra iki
iş gününde sistem onayını verebilirken
aşırı yoğunluk nedeniyle onay süresi
bir aya kadar uzayabiliyor. Bu da firma
ve temsilci tanımlamalarını yapmayan
yükümlülerin 21 Aralık’tan sonra YKTS
onay süresince dış ticaret işlemi yapamayacakları anlamına geliyor” diyor.
Sisteme girişte sıkıntı var
Dolaylı ve doğrudan temsilcilerin tanımlanması aşamasında, yeni sistemde
sıkıntıların yaşandığına dikkat çeken
İGMD Yönetim Kurulu Üyesi Kutluhan
Tanısalı ise firmaların doğrudan ya da
dolaylı temsil yoluyla yetkilendirdiği
kişilerin öncelikle gümrük idaresi sistemine tanımlanmaları, ardından da her
bir kişinin ilgili temsilnameye istinaden
tek tek firma ile eşleştirilerek sisteme
tanımlanması gerektiğini belirtiyor. Bu
çerçevede, gümrük müşavirliği firmalarının çalıştığı her bir firmanın kaydının
sisteme tek tek yeniden tanımlaması
gerektiğini dile getiren Tanısalı; “Firmaların adres veya unvan değişikliklerinde
eski tanımlamayı iptal ederek, gümrük
idarelerinde öncelikle iptal işlemini
onaylatması, daha sonrasında tekrar
tanımlama yaparak gümrük idarelerine
yeniden onaylatması bir iş yükü doğuracaktır” uyarısında bulunuyor. Tanısalı, diğer yandan, YKTS'nin yetkilendirilmeyen kişilerin işlem yapmasının önüne geçeceği gibi evrak tarama
ve sisteme yükleme işlemlerinin
olmamasının dış ticaret işlemlerinin kolaylaşması açısından önemli olduğunu
belirtiyor.
sektör gündemi
MARKALAR ÇEVRE DOSTU
ÜRETİME ODAKLANIYOR
Sanayileşmenin en olumsuz
etkileri arasında kimyasal
atıkların çoğalması ve küresel
ısınma gibi doğanın dengesini
bozan etkenlerin artması
gösteriliyor. Bu etkenleri en
aza indirebilmek ve özellikle
gelecekteki nesillere temiz
ve yaşanabilir bir dünya
bırakabilmek için basın ve sivil
toplum kuruluşları gibi birçok
girişim, çevrenin korunmasına
giderek daha fazla dikkat
çekiyor.
S
anayileşmenin çevre üzerinde yarattığı olumsuzluklar
toplumların genelinde çevre
bilincinin gelişmesini sağlıyor. Çevre
bilinci, bir birey olarak sadece evsel
atıkların rastgele doğaya bırakılmamasını değil, bunun yanında çevreci
ürünleri tüketilmesini kapsamakta.
Şirket yöneticilerinin kendi insiyatiflerinin yanında tüketicilerin
ve firmaların ilişkide olduğu diğer
kurumların (paydaşlar, sivil toplum
kuruluşları, vb.), çevrenin korunması
konusundaki artan istekleri, şirketlerin çevreci ürünler üretmeleri ve
çevreci faaliyetlerde bulunmaları
için itici bir güç. Şirketler, çevreyle
ilgili uygulamalarının iletişimini, ürün
içeriği ve ambalaj gibi ürünü oluşturan diğer bileşenler ve/veya doğanın
korunmasına yönelik genel faaliyetler yoluyla yapabilirler. Tüketicinin
çevre bilincinin artması, çevreyi koruyucu aktiviteleri desteklemesi göz
önüne alındığında şirketler tarafından yapılan çevreyi koruyucu uygulamaların inandırıcılığı ve dolayısıyla
tüketicinin algısı üzerindeki etkisi
araştırılması gereken bir konudur.
Yeşil pazarlama, bir markanın pazarlama aktivitelerini doğanın korunması ve temiz çevrenin sürdürülmesi ekseninde şekillendirmesidir.
Pazarlama karmasının çevre dostu
davranış biçimine uygun olarak
yapılandırılması ile yeşil pazarlama
stratejisinin uygulanması sağlanır.
Çevreye duyarlı (yeşil) ürün, çevresel söylemler içeren (yeşil) tanıtım
kampanyaları ile ticaretten bağımsız
toplum yararına sosyal sorumluluk
kampanyaları, çevreye zarar vermeyen (yeşil) dağıtım ve yeşil ürünlerin
fiyatlandırılması ile pazarlama karması yeşil pazarlama kapsamında
adapte edilir. Pazarlama karması
içinde bir markanın çevre dostu uygulamalar içerisinde bulunup bulunmadığının tüketici tarafından anlaşılmasını en kolay sağlayan bileşenler
ise hiç kuşkusuz ürün ve tanıtım karmasıdır. Çevreye duyarlı (yeşil) ürün,
ürünün doğası gereği sahip olduğu
özelliklerini ve ürünü oluşturan özelliklerden bağımsız olan fakat ürünün
bir parçası kabul edilen ambalajlama
ya da etiketleme gibi görselliklerini
kapsar. Ürünün özellikleri yoluyla
çevreye duyarlılık, üretimle bağlantılıdır. Karbondioksit salınımı yapmayan, atıkları doğaya bırakmayan,
atıkları üretimin hammaddesi olarak
kullanan, canlılara zarar vermeyen
ve az enerji harcayarak üretim yapılmasını gerektirir. Çevreye duyarlı
üretimin sağlanabilmesi için üretim
sürecinde çevre dostu yeni teknolojiler kullanılmalıdır. Üretim sürecini
değiştirmeden üretim sonucunda
ortaya çıkan kirliliği, atıkları önleyen,
üretim sürecini değiştirerek doğal
kaynak girdileri ile atıkları en aza
indirgeyen ve atıkların hammaddeye
dönüştürülerek yeniden kullanımını
sağlayan teknoloji olmak üzere üç tip
çevre dostu teknoloji bulunmakta.
Yeşil ambalajlama, ürünün çevreye
duyarlı özellikleriyle ilgili bilgiler sunar. Bilgiler, işaretle (örn; geri dönüşüm işareti) ya da yazıyla (örn; ozon
dostu ibaresi) tüketiciye aktarılır. Bu
sayede tüketici, hem ambalajın hem
de ürünün çevreye duyarlı olup olmadığı konusunda bilgi edinir.
Tekstil terbiye
21
sektör gündemi
HAZIR GİYİM İHRACATÇIsı
2016 YILINA ODAKLANDI
2016’da 20 milyar dolar
hedefleniyor
İ
HİKMET TANRIVERDİ
İHKİB Yönetim Kurulu Başkanı
Dolar ve euro arasındaki parite
etkisinin hazır giyim ihracatına
olumsuz yansıması ile sektör
hedeflediği ihracat rakamlarına
ulaşmadı. 2016'da 20 milyar
dolarlık ihracat hedefleyen
İHKİB Başkanı Hikmet
Tanrıverdi, hazır giyimdeki
ihracat kaybını 2016 yılında
kapatacaklarını söyledi.
22
stanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon
İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı
Hikmet Tanrıverdi, 1 Kasım'da
sandıktan tek parti iktidarı çıkmasıyla
siyasi belirsizliğin sona erdiğini ve
ekonomide yeniden istikrarlı bir yönetim beklentisi oluştuğunu belirterek,
"Yaklaşık bir yıl aradan sonra ilk kez
bu kadar umutluyum. Soğuyan çarkları yeniden ısıtıp, ihracattaki kaybı
2016'da kapatacağız" değerlendirmesinde bulundu.
Tanrıverdi, yaptığı yazılı açıklamada,
hazır giyimde 1,8 milyar dolara mal
olan parite krizinin etkisini kaybettiğini ve Türkiye'de imalat sanayisinin lokomotif sektörü hazır giyim ihracatında 11 ay aradan sonra ibrenin yeniden
yukarıya döndüğünü aktardı.
Kasım 2014'ten bu yana aylık rakamlarda bir önceki yılın gerisinde kalan
hazır giyim ihracatının ekimde yüzde
6,5 yükselerek yaklaşık 100 milyon
dolar artıya geçtiğini belirten Tanrıverdi, son çeyrekle birlikte başlayan
sıçramanın sektöre büyük bir moral
verdiğini ve 2016 için artık çok daha
umutlu olduklarını ifade etti.
Bu yılın ocak-eylül döneminde geçen
yıla göre tonaj olarak daha çok ürün
ihraç etmelerine karşın 1,8 milyar dolar
daha az kazandıklarını hatırlatan Tanrıverdi, şunları kaydetti:
"Kötü gidişatı beklentilerimiz doğrultusunda son çeyreğe girerken durdurduk.
Parite patinajının zayıflamasıyla ekimde önceki yılın aynı ayına göre yüzde
6,5 artışla 1 milyar 596 milyon dolarlık
hazır giyim ihracatı yaptık. 2014'te bu
rakam 1 milyar 499 milyon dolardı.
Yani geçen yılın aynı ayına göre 100
milyon dolar artıya geçmiş olduk. Yılın
son iki ayını da artıda kapatacağımıza
inanıyorum. Son çeyrek, hazır giyim
ihracatımız için toparlanma dönemi
olacak ve 2016 ile birlikte yeniden
atağa kalkacağız." Tanrıverdi, en büyük
pazarları Avrupa'da büyüme hızının
artışına paralel olarak parasal genişleme beklediklerini aktararak, "Haliyle
AB ülkelerine ihracatımızda büyük bir
canlanma olacak. Diğer taraftan İran
ve bölge ülkeleri ile başta Rusya olmak
üzere Bağımsız Devletler Topluluğu
(BDT) ülkelerine ihracatımızda büyük
bir sıçrama öngörüyorum. Bütün bu
beklentiler ışığında sektör olarak
2016'da 20 milyar dolarlık bir ihracat
hedefine odaklandık. Böylece bu yılın
kaybını da seneye kapatmış olacağız"
ifadelerini kullandı.
"İhracattaki kaybı 2016'da
kapatacağız"
Hikmet Tanrıverdi, 1 Kasım'da sandıktan çıkan sonuçla siyasi belirsizliğin
sona erdiğini, ekonomide yeniden
istikrarlı bir yönetim beklentisinin oluştuğunu vurguladı.
Güçlü bir ekonomi yönetimiyle yeniden
güven ortamının tesis edileceğine ve
üretimin canlanacağına inancının tam
olduğunu belirten Tanrıverdi, "Bir yıl
aradan sonra ilk kez bu kadar umutluyum. Daha fazla zaman kaybetmeden
reformlara ve üretime odaklanalım"
diye ifade etti
10-12 Mart / March 2016
Istanbul Expo Center
3. Tekstil Boyarmadde, Baskı Mürekkepleri, Pigmentler, Kimyasallar, Baskı ve Boyama Teknolojileri Fuarı
3rd Dyestuff, Printing Inks, Pigments, Chemicals, Printing and Dyeing Technologies Exhibition
HALL
9-10
TEKSTİL BOYALARI, KİMYASALLARI, BASKI MÜREKKEPLERİ VE TEKNOLOJİLERİ
TEXTILE DYES, CHEMICALS, PRINTING INKS AND TECHNOLOGIES
Ziyaret Saatleri
Visiting Hours
Medya Partneri
Media Partner
Destekleyen
Supporter
10:00 - 18:00
İş birliği ile
In corporation with
Organizatör
Organiser
Türkiye Tekstil
Terbiye Sanayicileri
Derneği
BU FUAR 5174 SAYILI KANUN GEREĞİNCE TOBB (TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ) DENETİMİNDE DÜZENLENMEKTEDİR.
THIS FAIR IS ORGANIZED UNDER SUPERVISION OF TOBB (THE UNION OF CHAMBERS AND COMMODITY EXCHANGES OF TURKEY) IN ACCORDANCE WITH THE LAW NO.5174
10-12 Mart / March 2016
Istanbul Expo Center
Ayrıntılı Bilgi İçin / Detailed Information
www.interdyeprinting.com
Lütfen Hangi Sektörde Faaliyet Gösterdiğinizi İşaretleyiniz / Please select the sector that your company operates in
BU FUAR 5174 SAYILI KANUN GEREĞİNCE TOBB (TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ) DENETİMİNDE DÜZENLENMEKTEDİR.
THIS FAIR IS ORGANIZED UNDER SUPERVISION OF TOBB (THE UNION OF CHAMBERS AND COMMODITY EXCHANGES OF TURKEY) IN ACCORDANCE WITH THE LAW NO.5174
sektör gündemi
‘BETTER COTTON’ İLE PAMUK
PAHADA DAHA AĞIR
İ
yi Pamuk Uygulamaları Derneği
(IPUD), Türkiye de pamuk üretimini, pamuğu üreten kesimler
için, pamuğun yetiştirildiği çevre için
ve sektörün geleceği için daha iyi bir
hale getirmek amacıyla eylül 2013’te
kuruldu. 10 Mart 2014 yılında ilk genel kurulunu gerçekleştiren derneğin
yönetim kurulunda İstanbul Hazır
Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları
Birliği, İstanbul Tekstil Hammaddeleri
İhracatçıları Birliği, İzmir Ticaret Borsası, Çukobirlik, Sanko Tekstil, Spot
Tekstil, Tariş, Tariş Pamuk ve Yağlı
Tohumlar, Türkiye Tekstil Sanayi İşverenleri Sendikası, Türkiye Ziraat Odaları Birliği, Tanmanlar Ziraat, Ulusal
Pamuk Konseyi gibi pamuk ve tekstil
sektörünün farklı paydaşları ve lider
kuruluşları yer alıyor. Türkiye’deki
pamuk üretimini çevresel, ekonomik
ve sosyal anlamda sürdürülebilir
kılmak ve sürdürülebilir pamuğu ana
ticari ürün haline getirerek Türkiye
genelindeki pamuk üretimini daha iyi
yönde dönüştürmek amacıyla IPUD,
‘Better Cotton’ yani İyi Pamuk lisanslı
pamuğu Türkiye’de üretmek üzere
2014 yılında BetterCottonInititative
(BCI) ile Stratejik Ortaklık Anlaşması
imzaladı.
Türkiye’deki pamuk üretimini
çevresel ve ekonomik
alanda sürdürülebilir kılmak
için çabalayan İyi Pamuk
Uygulamaları Derneği, Türkiye
genelindeki pamuk üretimini
daha iyi yönde dönüştürüyor.
Dernek bu amaçla, ‘Better
Cotton’ lisanslı pamuğu
Türkiye’de üretmek üzere BCI
ile stratejik ortaklık anlaşması
imzaladı.
24
Better Cotton Initiative…
BCI, üreticiden perakendeciye kadar
birçok farklı paydaşın bir araya gelip,
ortak hareket ederek pamuk üretiminin olumsuz çevresel ve sosyal
etkilerini azaltmayı ve sektörün geleceğini daha güvenli hale getirmeyi
hedefleyen çok paydaşlı, uluslararası
bir inisiyatiftir. Küresel pamuk üretimini, pamuk üreticileri için, içinde yetiştiği çevre için ve sektörün geleceği
için daha iyi hale getirme misyonu ile
2009 yılında Cenevre’de kurulmuş.
Better Cotton üretim standardını
geliştirmiş. Better Cotton beş kıta
ve 20 ülkede üretiliyor. BCI’ın amacı
BetterCotton’un sürdürülebilir, genel
geçer bir emtia olarak geliştirilmesi
yoluyla dünya çapındaki pamuk üretimini dönüştürmek. BCI’ın 2020 yılına
ilişkin hedefi, dünya pamuğunun
yüzde 30’unun Better Cotton lisanslı
pamuk olarak üretilmesi. BCI; H&M,
IKEA, Marks&Spencer, Levi’s, Adidas,
Nike gibi tekstil sektörünün önde gelen markalarınca destekleniyor ve bu
markalarca tedarik ediliyor. BCI’a üye
olan yaklaşık 50 uluslararası marka
sürdürülebilir pamuk olan Better Cotton tedariğinde Türk üreticilerle çalışma hacmini her geçen gün artırıyor.
Mustafa Kemal Üniversitesi Biyosistem Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Berkant Ödemiş’in
desteği ile Hatay, Melekli’de pamuk sulaması ve kullanılan suyun efektif kullanımı ile ilgili arazi tespiti
yapılıyor.
sektör gündemi
PV İSTANBUL
GÜCÜNÜ KANITLADI
Premiere Vision İstanbul Fuarı,
15 ülkeden 161 katılımcı ile
düzenlendiği üçüncü döneminde
8 bin 407 ziyaretçi ile çok
önemli bir başarıyı yakalamış
oldu. Tekstil firmaları için çok
önemli bir ticari platforma
dönüşen fuar da tekstil trendleri
de belirleniyor.
P
remiere Vision İstanbul, düzenlendiği üçüncü sezonda,
Ortadoğu ve Doğu Avrupa’nın
tekstil ve moda sektörü profesyonellerinin ajandalarında “kaçırılmaması
gereken” uluslararası etkinlik olarak
yerini sağlamlaştırdı. Yüzde 18’i
yabancı 8 bin 407 ziyaretçi ve 14
ülkeden 161 katılımcı firmayla üçüncü dönemini tamamlayan Premiere
Vision İstanbul, 23-25 Mart 2016
tarihleri arasındaki dördüncü edisyonunda kapılarını yeniliklere açacak.
İstanbul’da 23-25 Mart 2016 tarihleri
arasında gerçekleştireceği dördüncü
edisyonunda kapılarını yeniliklere açmaya hazırlanan dünyanın en önemli
tekstil ve moda fuarı Premiere Vision,
21-23 Ekim 2015 tarihindeki üçüncü
İstanbul edisyonunda kez daha yoğun
ziyaretlere ve iş görüşmelerine sahne
oldu.Premiere Vision İstanbul’da,
toplam 161 katılımcı, Sonbahar/Kış
2016-17 sezonu için geliştirdikleri
ürünleri sergiledi. Premiere Vision
İstanbul’un Türkiye’de düzenlendiği ilk tarih olan Ekim 2014 fuarına
kıyasla sayıca yüzde 5’lik bir artış
gösteren katılımcıların yüzde 69’u
Türk ve yüzde 31’i 14 farklı ülkeden
gelen uluslararası katılımcılardan
oluşuyor. Fuarda temsil edilen ülkeler
Almanya, Avusturya, Bulgaristan, Çin,
Fas, Fransa, Hindistan, Hollanda (ilk
katılım), İngiltere, İtalya, Litvanya, Pakistan, Portekiz ve Romanya oldu.
rarası olmak üzere toplam 8 bin 407
ziyaretçi ağırlandı. Ekim 2014’teki ilk
edisyonu ile karşılaştırıldığında Premiere Vision İstanbul’u ziyaret eden
sayısında yaşanan toplam artış ise
yüzde 1,3 oldu. Ziyaretçilerin yüzde
18’lik bölümünü yabancıların oluşturduğu Premiere Vision İstanbul’da
özellikle BDT ülkeleri, Ukrayna ve
İran’dan gelen ziyaretçilerin yoğunluğu dikkat çekti. Yabancı ziyaretçilerin ilgisine dikkat çeken Premiere
Vision Uluslararası Fuarlar Direktörü
Guglielmo Olearo, bunu, Premiere
Vision’un çekim gücünün bir kez daha
kanıtlanması olarak yorumlayarak
şunları söyledi : “Premiere Vision İstanbul, yüzde 18’lik yabancı ziyaretçi
oranı ile pazardaki çekim gücünü bir
kez daha kanıtladı. Hedef pazarlardaki lokal temsilcilerimiz, sektör temsilcileri ile her daim temas halindeler.
Bu, fuarımızın başarısının en önemli
yapı taşlarından biri ve bu çalışmaların meyvelerini her fuarda biraz
daha fazla topluyoruz. Uluslararası
ziyaretçilerimizin yüzde 24’ü BTD
ülkeleri ve Ukrayna’dan, yüzde 11,5’i
Yunanistan’dan, yüzde 10’u İran’dan
geldi. Fuar katılımcılarımız, ziyaretçi
profilinin kalite anlamında da oldukça
yükseldiğinin sinyallerini verdi. Geçtiğimiz üç fuarda, Premiere Vision
İstanbul, Ortadoğu ve Doğu Avrupa
tekstil pazarlarının merkez üssü olduğunu bir kez daha kanıtladı.”
Yabancı ziyaretçi sayısında
artış
CNR Expo’da gerçekleştirilen fuarda
özellike yabancı ziyaretçi sayısında
önemli bir artış yaşandı. Ekim 2014
tarihinde gerçekleştirilen ilk fuara
göre uluslararası ziyaretçi sayısında
yüzde 10’luk artış yaşanan Premiere
Vision İstanbul’da bin 530’u ulusla-
Tekstil terbiye
25
sektör gündemi
KUMAŞIN GELECEĞİNİ
ÇİZEN YARIŞMA
Bu yıl 10’uncu yaşına giren
İTHİB Kumaş Tasarım Yarışması,
ilk günün heyecanı ile final
gecesine katılan konuklara
unutulmaz bir gece yaşattı.
Bugüne kadar onlarca genç ismi
tekstil sektörüne kazandırmayı
başaran etkinlik, üretimden
modaya giden yolun köprüsü
konumunda.
26
T
ekstil sektörünün yaratıcı
gücünün yükselmesine, özgün
tasarımlar yaratma ve satma
isteklerinin güçlendirilmesine katkı sağlayan İTHİB Kumaş Tasarım
Yarışması, 10’uncu yılını görkemli
bir final ile 22 Ekim’de Çırağan’da
düzenlendi. İTHİB Kumaş Tasarım
Yarışması Jürisi tarafından belirlenen
10 tasarımcı adayı “Yine Yeni Yeniden
Tasarla” yarışma mottosu ile dizayn
ettikleri kumaşları sergiledi. Finalde,
10 finalistin üretilen altı tasarımı özel
bir sunum ile yerli ve yabancı basın
mensupları, akademisyenler ve çalışmaları ile tekstil sektörüne yön veren
İTHİB üyelerinden oluşan jüriye ve
seçkin davetlilere sunuldu. Finale
kalan 10 tasarımcının ürettiği ku-
maşlar, ünlü modacı Hakan Akkaya’ın
düzenlediği bir defilede sergilendi. İş,
moda ve sanat dünyasından oluşan
jürinin değerlendirmesi sonucunda
genç tasarımcı Kenan Saatçioğlu’nun
tasarımları ilk sırayı aldı. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, İstanbul Sanayi Odası
(İSO) Meclis Başkanı Zeynep Bodur
Okyay, tekstil sektörünün duayenlerinden Halit Narin ve TTTSD Başkanı
veİTHİB Yönetim Kurulu Üyesi Dr.
Vehbi Canpolat’ın da katıldığı ödül
töreninde Ufuk Akkaya ikinci, Didem
Taşdemir ise üçüncü oldu. Katılımcılar
yarışmaya dokuma, örme, baskı ve
dokusuz yüzeyler olmak üzere dört
üretim tekniğinden en fazla ikisiyle
katılabilecek.10 finalist; Ayşe Şahin,
Bahriye Ölmez, Büşra Balota, Didem
Taşdemir, Evrim Terkeşli, Kenan Saatçioğlu, Nilufer Ünay Çubukcu, Reyhan
Polat, Serap Aydemir, Ufuk Akkaya
oldu. Jüride tekstil sektörünün önde
gelen isimlerinden Süleyman Orakçıoğlu, Ekrem Akyiğit ve Tamer Pala
gibi isimlerin de yer aldığı yarışmada
birinci olan tasarımcı 20 bin lira para
ödülünün yanı sıra, Ekonomi Bakanlığı desteği ile yurt dışında eğitim
imkânı ve altı ay yabancı dil eğitim
hakkı kazandı. Yarışmada ikinci ye 10
bin, üçüncüye de 5 bin lira para ödülü
verildi. Dereceye giren yarışmacılar
ayrıca İTHİB tarafından dünyanın en
prestijli fuarı olan Première Vision
Paris’e gitme şansına da sahip oldu.
10 numara işler 10 numara
adamlarla yapılır
Yarışmanın finalinde konuşan İTHİB
Başkanı İsmail Gülle, ayrı bir heyecan
duyduğunu ifade ederek gençlerin
tekstil sektörüne katılması adına
yarışmaya destek olan tüm isimlere
teşekkür etti. Yarışmanın 10’uncu
yılına ithafen 10 rakamına vurgu
yapan İsmail Gülle, “10 çok önemli
bir rakam. Takımlarda 10 numarayı
özellikle belirlemeye çalışırız, çünkü
değerlidir. Bir insan için deriz ki ‘10
numara adam’. Yapılan iş çok iyiyse
‘10 numara iş’ deriz. Değer verdiğimizi belirtmek, yapılan işin kalitesini
belirtmek için 10 rakamını kullanırız. Bu yarışmanın 10’uncusunu yapmak
bizim için çok önemli. Ama asıl önemli
olan bu 10 yıllar içerisinde 10’larca
öğrencimizi bu sektöre kazandırmış
olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Çok
mutluyuz, gururluyuz. Onlar bizim
yüzümüzü güldürdü. Çünkü 10 numara işler 10 numara adamlarla yapılır”
ifadelerini kullandı.
milyar dolara yaklaştı. Euro/
dolar paritesindeki gerileme
tüm sektörlerimizi olduğu
gibi tekstil sektörümüzü de
etkiliyor. Çünkü tekstil ihracatımızda AB’nin payı yüzde
46. Paritenin gerilemesinin
dokuz ayda tüm ihracatımıza
maliyeti 10 milyar dolara
yaklaştı. Sadece tekstil sektörüne maliyeti ise 600 milyon
dolar oldu. Ama geçen sene
ile karşılaştırdığımızda kilogram bazında tekstil ihracatı yüzde 5
arttı. Euro bazından bakıldığında ise
sektörün AB’ye ihracatı yüzde 6 artış
gösterdi. Dolayısıyla tekstilcilerimiz,
tüm dünyaya ve Avrupa’ya daha fazla mal satıyorlar. Dünya ticaretinin
daraldığı bu atmosferde pazar pazı
kazanarak yollarına devam ediyorlar”
diye konuştu.
Daralan dünya ticaretine
rağmen ihracat
Önümüzdeki dönemde akıllı kumaşların, akıllı giyilebilir çözümlerin ve
fonksiyonel kullanıma elverişli teknik
tekstilin öne çıkacağını yarışmada
yaptığı konuşmada ortaya koyan
Mehmet Büyükekşi, “Rekabetçi olduğumuz konvansiyonel tekstil ürünlerinin yanı sıra teknoloji tabanlı teknik
tekstil ürünlerinin geliştirilmesi ile
ihracat potansiyelimizin artacağına
inanıyoruz” dedi. Büyükekşi, “Sü-
TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi
de yaptığı konuşmada katma değeri
yüksek ürünler için, Ar-Ge, inovasyon, marka ve modanın önemine bir
kez daha dikkat çekti. Geçtiğimiz yıl,
tekstil ve hammaddeleri ihracatımızın
8,9 milyar dolar olarak gerçekleştiğini
söyleyen Mehmet Büyükekşi, “2015
yılının dokuz ayında ise, ihracatımız 6
Teknoloji tabanlı teknik tekstil
ürünleri ihracatı artıracak
Gecede, finalistlere sponsor olan
Koçaklar Tekstil, Kipaş Holding,
Espe Ömürteks, Mega Tekstil,
Köseoğlu Tekstil, Aydın Tekstil,
Alfateks Tekstil, Migiboy Tekstil,
Ankara Tekstil, Öztek Tekstil
firmalarına destekleinden dolayı
plaket verildi.
reçlerde ise; ‘Hızlı moda’nın önem
kazanmasıyla ‘tasarım inovasyonları’
öne çıkacak. ‘Dijital inovasyonlar’ ile
son kullanıcıya, katma değeri daha
yüksek ürünlerin satışı artacak. Tüm
bu trendleri ve öngörüleri yakından
takip ederek genç tasarımcılarımızın
dinamizmi ve ihracatçılarımızın girişimci azimleriyle uzun vadeli hedeflerimize ulaşacağımıza tüm kalbimizle
inanıyoruz” dedi.
Tekstil terbiye
27
sektör gündemi
Bossa, En Sürdürülebilir
Firma Ödülü’nü aldı
Yüzde 100 geri dönüşümlü
kumaşlarını Re-set
Koleksiyonu ile satışa sunan
Bossa, başarısını dünya
çapında da taçlandırdı.
Amsterdam’da düzenlenen
Global Denim Awards’tan
Bossa, kumaş kategorisinde
‘En Sürdürülebilir Firma’
unvanı ile geri döndü.
Sedef Uncu Akı
Bossa Satış ve Üretim
Genel Müdür Yardımcısı
E
ntegre yapısı ile dünya tekstil
sektörünün önemli kuruluşları
arasında yer alan Bossa, ‘Eden’
adını verdiği bir iplikhane ile yüzde
100 telef ürünleri yeniden üretime
kazandırıyor. Bossa, geri dönüşümle
ürettikleri kumaşları Re-set Koleksiyonu ile satışa sunuyor. Firma bu
üretimiyle Amsterdam’da düzenlenen
Global Denim Awards yarışmasının
kumaş kategorisinde ‘En Sürdürülebilir
Firma’ ödülünü aldı. Adana’daki 650
bin metrekare alana yayılmış üç üretim
tesisi ile yarım asrı aşan bir süredir üretim yapan Bossa, sürdürülebilir ürün
çalışmalarına hız kazandırdı. Bossa’nın
Türkiye’nin en büyük entegre tekstil
kuruluşlarından biri olduğunu ifade
eden Bossa Satış ve Üretim Genel Müdür Yardımcısı Sedef Uncu Akı, 3 ayrı
ürün grubunda işletmelerinin olduğunu
aktardı. Akı, yüzde 60’ı denim olmak
üzere dış giyim grubu ve gömleklik
üretimi yaptıklarını dile getirerek, bu
üç ayrı grupta önemli global oyuncular
arasında olduklarını ve dünya çapında
isim yapmış büyük markalarla çalıştıklarının altını çizdi. Akı, suyu daha az kullanan teknoloji, doğal boyalar, enerjiyi
daha az ve verimli kullanan sistemler
üzerine çalışmalar yaptıklarını anlata-
30
rak, geri dönüştürülmüş pamuğun yanı
sıra geri dönüştürülmüş polyester de
kullandıklarını ifade etti. Dünya modasındaki trendleri de dikkate alarak, katma değeri daha yüksek, daha çevreci,
daha şık ve yenilikçi çizgide kumaşlar
üretmek için yeni yatırımlar yaptıklarını dile getiren Akı, inovatif ürünler
üzerine çalışmalarının devam ettiğini
kaydetti.
"Enerjiyi daha az ve verimli
kullanıyoruz"
Akı, Bossa’nın suyu daha az kullanan
teknolojiler, doğal boyalar, enerjiyi
daha az ve verimli kullanan sistemler
üzerine yaptığı araştırma ve uygulamalarını geliştirerek sürdürdüğünü ifade
ederek, geri dönüştürülmüş hammadde
içeren denimlerle birlikte geri dönüştürülmüş polyesteri de kullanmakta
olduğunu dile getirdi. Akı, elyafları geri
dönüşümden geçirip pamukla karıştırıp
yeniden kullanarak yün elde ettiklerine
vurgu yaparak, şunları söyledi: “Sıfırdan pamuk satın almak yerine ürünün
içerisine telef olmuş bir maddeyi alıp
geri dönüştürüp tekrar kazandırmış
oluyoruz. Ve bu bağlamda geri dönüştürülmüş bir ürün elde etmiş oluyoruz.
Bununla ilgili olarak Eden diye bir ip-
likhane kurduk. Normal pamuk lifinin
boyu geri dönüşümde kısalıyor ve iplik
olarak işlenmesini zorlaştırıyor. Bunun
için özel bir teknik gerekiyor. Özel bir
Ar-Ge çalışmasıyla bu işin karışımından
başlayarak erimesine kadar özel bir hat
var. Bununla alakalı ciddi projeler yaptık. Amacımız yüzde 100 geri dönüştürülmüş ürün üretebilmek. Sonrasında
bunu bir proje olarak geliştirdik ve bu
proje doğrultusunda geliştirdiğimiz
ürünü geçen sene Amsterdam’da bir
fuarda sergiledik. Tamamı yüzde 100
geri dönüştürülmüş. Re-set ürün koleksiyonumuzdan kumaşlar ile Global
Denim Awards yarışmasına katıldık ve
dünyanın çeşitli yerlerinden 6 tane şirket içerisinde ‘En Sürdürülebilir Firma’
ödülünü aldık.”
Organik pamuğa alternatif
“iyi pamuk”
Organik pamuklu ürünlere başlamalarının ardından Re-set Koleksiyonu’nu
da çıkardıklarına değinen Akı, pamuğun
yanına ekolojik kimyasalları da eklediklerini ifade etti. Akı, pamuktan başlayarak bütün girdileri analiz ettikleri Bossa
Carries ile süreci ve bütün süreç adımlarında neler yapılabileceğini düşündükleri bir program oluşturduklarını anlattı.
sektör gündemi
TRANS PASİFİK ANLAŞMASI’NIN
ASYA VE ABD’YE ETKİLERİ
Dünya iç giyim firmalarının en
büyüklerinden birinin yöneticisi
olan Willie Fung, Trans Pasifik
Anlaşması sonuca yaklaştıkça,
Vietnam gibi muhtemel
lokasyonlarda yeni fabrika
kurma arayışına girdiklerini
belirtiyor. Çünkü firmanın Çin,
Tayland, Kamboçya, Myanmar
gibi anlaşmaya dahil olmayan
ülkelerde bulunan fabrikaları,
Vietnam gibi ABD’de daha düşük
tarifelere sahip olacak ülkelere
nazaran rekabet dezavantajı
yaşayacak.
J
aponya ve Vietnam pazarlarını
Çin'e göre ABD’ye daha da çok
açıyor, bu şekilde ABD’nin güvenli şemsiyesine daha kolay girebiliyorlar. Anlaşma imzalandığı takdirde
Vietnam, Çin ve Doğu Asya’daki diğer
ülkelere nazaran açıkça avantaj sağlayacak. Çünkü anlaşmadaki kurala göre Bölgesel Ticaret Anlaşmasında sıfır
veya düşük tarifeden faydalanmak
için, giysiler üye bir ülkede üretilmiş
bir kumaştan yapılmalıdır ve kumaş
yine üye bir ülkeden alınan iplikten
örülmelidir veya dokunmalıdır. Vietnam düşük işçilik maliyetlerine sahip
olmakla birlikte, yeterli iplik ve kumaş
üretimine sahip bir ülke değil. Anlaşmaya imza atacak ülkeler arasında
yeterli pamuk ipliği üretimine ve
pamuklu kumaş üretimine sahip tek
ülke ABD. Yeterli sentetik kumaş üretim kapasitesine ise ABD dahil sadece
birkaç ülke sahip.
ABD’den Asya’ya olan navlun ücretleri çok düşük. Asya’dan ABD’ye mal
gönderen nakliye firmaları, konteynerler Asya’ya boş dönmesin diye çok
düşük fiyatlar veriyorlar. Yabancı yatırımcılar Vietnam’da iplik ve kumaş
üretim tesisleri kurabilirler, ancak bu
durum en az birkaç yıl alacaktır. Asya
kumaş endüstrisi Çinli ve Tayvanlı firmalar tarafından domine edilse bile,
politik riskler nedeniyle bu firmalar
Vietnam’da yapacakları operasyonlar
konusunda temkinli olacaklardır (geçtiğimiz yıl hem Çin hem de Vietnam’ın
hak iddia ettiği Vietnam açıklarında
bir yerde, Çin hükümeti petrol sondaj
tesisi kurmaya çalıştığı için, Vietnam
endüstri bölgesinde yer alan Çinli ve
Tayvanlı firmaların yakılmasına kadar
varan olaylar çıkmıştı. Bu nedenle
Çinli ve Tayvanlı firmalar Vietnam’a
yapacakları yeni yatırımlar konusunda temkinli davranıyorlar).
Bu nedenle yeni tesisler kuruluncaya
kadar ABD kumaşı Vietnam’da daha
rekabetçi olabilir. Bu nedenle giysi
üreticileri Vietnam’dan ABD’ye yapacakları ihracat için, ABD’den kumaş
tedarik edebilirler. Kumaş maliyeti
toplam maliyet içinde önemli bir yer
tutuyor. Örneğin yazının başında
geçen Bay Fung ABD’ye bir sütyeni
10 dolara sattığı taktirde, kumaş
maliyetinin 5,5 olduğunu belirtiyor. Çinli yetkililere göre ise bu anlaşmaya
dahil olan ülkeler arasında sadece
ABD geniş bir ihracat pazarına sahip.
Diğer üretici ülkelerin ise ithal mallara olan talebi kısıtlı. Bu nedenle işleri
geliştirmek için yeterli pazar mevcut
değil. Çin gibi bir üretici ve devasa
bir pazara ihtiyaç var. Bundan dolayı
daha geniş bir katılıma ve örneğin 20
üye ülkeye ihtiyaç var.
Trans Pasifik
Ticaret Anlaşması
ana başlıkları
• Tarifeler ve kotalarda kolaylık
• Çevre ve işgücü standartları
•Bilgi akışı
• Servis (finans, mühendislik, software, eğitim, bilgi teknolojisi) desteği
Trans Pasifik
Anlaşması’na imza
atacak ülkeler
• ABD
• Avustralya
• Brunei
• Japonya
• Kanada
• Malezya
• Meksika
• Peru
• Singapur
• Şili
• Vietnam
• Yeni Zelanda
Tekstil terbiye
31
sektör gündemi
PAKİSTAN, TÜRK TEKSTİLİ
İÇİN TEHDİT Mİ?
Pakistan’ın AB ülkelerinde vergi
avantajı sağlayarak Avrupa’nın
önemli tekstil tedarikçisi ülkesi
konumuna geçtiğini söyleyen
Sasa Polyester Sanayi Genel
Müdürü Toker Özcan, bunun
Türk testili için bir tehdit
oluşturduğunu kaydetti.
32
P
akistan’ın Avrupa tarafından
“Yeni Genelleştirilmiş Tercihler
Sistemi”( GTS+) kapsamına
alınması ile bölgeye yönelik tekstil
ihracatında yükselişe geçen ülkeler
arasında yer aldığı belirtildi. Anlaşmanın yürürlüğe girmesi ile 2014 yılında
Pakistan’ın ihracatının yüzde 63 ile
yüzde 68’lik kısmını tekstil sektörü
oluştururken, elde edilen cironun
yüzde 54’ünün de yine bu sektör
tarafından sağlandığı bildirildi. Sasa
Polyester Sanayi Genel Müdürü Toker
Özcan, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, Türkiye’nin en önemli pazarı olarak
görülen tekstilin 2014 yılından itibaren Pakistan’ın etkisi altında kaldığını
söyledi. Özcan, 1 Ocak 2014 tarihinde
yürürlüğe giren Pakistan- AB (GTS+)
anlaşmasıyla Pakistan’ın önemli bölgelere özellikle tekstil sektöründe
hızlı giriş yapmasını sağladığını ifade
etti. Özcan, söz konusu anlaşma ile
Pakistan’ın AB ülkelerinde vergi
avantajı sağlayarak Avrupa’nın önemli
tekstil tedarikçisi ülkesi konumuna
geçtiğinin altını çizerek, 2014 yılında
Pakistan’ın AB’ye tekstil ihracatında
yüzde 18,1, giyim sektörü ihracatında
ise yüzde 30.5 artış sağladığını kaydetti.
Özcan, gelişmelere bağlı olarak
Pakistan’ın tekstil sektöründe AB’nin
en önemli tedarikçi ülkesi konumuna geldiğine dikkat çekerek, AB’nin
Pakistan’dan gerçekleştirdiği tekstil
ihracatının alt kırılımlarına bakıldığında giyimin yanı sıra; Türkiye’nin dünya
markası yaratmayı hedeflediği ev
tekstili sektöründe de önemli tedarikçi konumunda yer almaya başladığını
ifade etti. Pakistan’ın ev tekstilinde
İspanya’da yüzde 37,1, Fransa’da
yüzde 28,7, İtalya’da yüzde 24.7,
Belçika’da yüzde 14.8, İngiltere’de
yüzde 14.0 büyüdüğüne vurgu yapan
Özcan, 2014 yılının “Avrupa tekstil
ve giyim konfederasyonu” tarafından
verimsiz bir yıl olarak değerlendirildiğini, buna rağmen Pakistan’ın ihracatında İtalya’da yüzde 30.9, Fransa’da
yüzde 18.8, İspanya’da yüzde 25.5,
İngiltere’de yüzde 18.9 artış yaşandığını söyledi.
Tekstil ve hammaddeleri
ihracatında yüzde 12 düşüş
Tekstil İşveren Sendikası Genel Sekreter yardımcısı Levent Oğuz ise,
TİM’in verilerinden yola çıkarak,
tekstil ve hammaddeleri sektörünün
ilk 6 aylık ihracatının geçen yıla oranla
yüzde 12, hazır giyim ve konfeksiyon
sektöründe ise yüzde 13 azaldığını
belirtti. Oğuz, 2014-2015 yıllarının
ilk 6 ay özeline bakıldığında ülke kırılımlarında, hazırgiyim ve konfeksiyon
sektörünün Fransa’da yüzde 28.18,
Belçika’da yüzde 25.73, Almanya’da
yüzde 23.57, İtalya’da ise yüzde 18.60
kayıp yaşadığını ifade etti.
GTS Programı nedir?
GTS programının genel amacı, gerçekten ihtiyacı olan ülkeleri belirleyerek
bu ülkelere yardım etmeye odaklanmak olarak açıklanırken, (GTS+) programı, iyi yönetim ve sürdürülebilir
kalkınmayı teşvik etmeyi hedefliyor.
Toker Özcan
Sasa Polyester Sanayi
Genel Müdürü
Ayrıca, yeni GTS programı ile daha
şeff af, tahmin edilebilir ve sabit bir
program oluşturulması amaçlanıyor.
Yeni GTS programı, genel tercihli ticaret programının yanı sıra (GTS+) ve
en az gelişmiş ülkelere yönelik “silah
hariç her şey” programlarından oluşmaktadır. (GTS+) programı, belirlenen
kurallar sayesinde tercihli ticaret sağlanan ülkede çalışma koşullarının iyileştirilmesini, çevreye duyarlı üretim
yapılmasını ve iyi yönetim uygulamalarını teşvik etmeyi hedeflerken, “silah
hariç her şey” programı ise, yeni GTS
programı kapsamında daha etkili hale
getirilmiş ve güçlendirilmiştir.
Pakistan dünyanın en kalabalık ülkeleri arasında dokuzuncu sırada yer
alıyor. Resmi hesaplamalara göre
Pakistan’ın nüfusu 2011 yılında 176,8
milyon düzeyindeydi. Ülkenin nüfus
artış hızı aile planlama programlarının
da katkısıyla 1980’lerin başında yüzde
3’ten 2006 yılında yüzde 2’ye düşürülmüş. Bununla beraber ülkede son
nüfus sayımı 1988 yılında yapıldığı
için nüfus ile ilgili rakamların kesinliği şüphelidir. Nüfusun yüzde 0,6’sı
başkent İslamabad’da yaşamakta. Pakistan’da çalışabilir işgücü nüfusun
yüzde 28’ini oluşturuyor. Nüfusun
yüzde 50’si tarımda, yüzde 18’i imalat
sektöründe çalışıyor ve yüzde 17’si
de ticaretle uğraşıyor. İşsizlik oranı
kentlerde yüzde 9, kırsal alanlarda
yüzde 6 civarında kaydediliyor. Sindh
bölgesinde hidrokarbon rezervleri ge-
1 Ocak 2014 tarihinde
yürürlüğe giren Pakistan- AB
(GTS+) anlaşmasıyla Pakistan’ın
önemli bölgelere özellikle tekstil
sektöründe hızlı giriş yaptı. Söz
konusu anlaşma ile Pakistan’ın
AB ülkelerinde vergi avantajı
sağlayarak Avrupa’nın önemli
tekstil tedarikçisi ülkesi konumuna
geçti. 2014 yılında Pakistan’ın
AB’ye tekstil ihracatında yüzde
18,1, giyim sektörü ihracatında
ise yüzde 30,5 artış kaydettiği
görülüyor.
niş bir alana yayılmış olan Pakistan’da
Belucistan’da doğal gaz rezervleri
bulunuyor. Bununla beraber bölgede
merkezi hükümetin kontrolü zayıftır
ve yerel aşiret liderleri çıkarılan doğal
gazdan daha fazla hak talep ediyorlar. Bölgede ruhsat sahibi olan bazı
yabancı sermayeli şirketler Marri ve
Bugti gibi aşiretlerin engellemeleri
yüzünden olağanüstü hal ilan etmek
zorunda kalmış durumda. Belucistan’daki gaz taşıyan boru hatlarında,
ülkenin diğer kesimlerinde de yapılan
enerji kesintileri yüzünden sıklıkla
arızalar meydana gelmektedir. Ülkede
doğalgaz dışında az miktarda petrol,
düşük kalitede kömür, demir, bakır,
tuz ve kireçtaşı rezervleri mevcut.
Tekstil terbiye
33
bölgesel yaklaşımlar - tekirdağ
Canlar Mekatronik,
tekstil terbiye sektöründe
zirveyi hedefliyor
Tekstil terbiye ve finisaj
makineleri üretiminde en
önemli firmalardan biri olan
Canlar Mekatronik, yaptığı yeni
yatırımlar ile üretim kapasitesini
iki katına çıkarmış durumda.
Ar-Ge konusunda çalışmalarını
aksatmadan sürdüren firma,
tekstil terbiye ve finisaj
makineleri konusunda yurt içi ve
yurt dışında bilinirliğini artırıyor.
34
K
umaş boyama, bobin boyama,
pipo tipi boyama, elyaf boyama, levent boyama, ramöz,
egalize ve serbest kurutma, fularlı
kesme, tumbler kurutma ve benzeri tekstil makineleri üretiminde
küresel bir oyuncu olma hedefiyle
çalışmalarına devam eden Canlar
Mekatronik, müşteri memnuniyeti
odaklı üretim ve satış sonrası servis anlayışıyla tekstil sektöründeki
firmalar ile çözüm ortaklıkları
sürdürüyor; mevcut ürünlerin optimizasyonunun yanı sıra yenilikçi
teknolojilerin tespitine odaklanan
yoğun bir araştırma ve geliştirme
programını uyguluyor. Çevre dostu
ürünlerin geliştirilmesinin yanı sıra
ürettiği makineleri hem müşteri
gereksinimleri hem de teknik standartlar ve düzenlemelere uygun
olarak üreten Canlar Mekatronik, teknolojiyi en iyi şekilde kullanarak,
tekstil makineleri sektöründe rekabet etmek için çalışıyor. Bu çalışmalar içinde Ar-Ge’ ye de büyük önem
veren Canlar Mekatronik, tekstil
makineleri sektöründe 25 yıllık bilgi
birikimi ve tecrübesiyle, 2015 yılının
başında yeni bir yapılanma sürecine
başladı. Bu anlamda, Canlar Mekatronik AŞ adı altında hizmetlerine
Canlar Mekatronik’te yeni
yapılanma ile birlikte personel
sayısında yaklaşık yüzde 130’luk
bir artışa gidilmiş durumda.
Pazar ihtiyaçlarına da hızlı
cevap verebilmek için de ArGe departmanınında nitelikli
mühendis sayısı da arttırılmış
durumda.
devam edeceklerini belirten Canlar
Mekatronik Yönetim Kurulu Başkanı
Ali Çakıcı, tekstil terbiye ve finisaj
makine sektöründe zirveyi hedeflediklerini ve dünya standartlarında
hizmet vereceklerini söylüyor.
Canlar Mekatronik, halen, Ali Çakıcı
liderliğindeki tecrübeli yöneticileriyle, ekibindeki nitelikli eleman ve
mühendis sayısını 150'ye ulaştırmış
durumda. Üretim aşaması için de yeni üst donanımlı tezgah ve otomasyon sistem yatırımlarını çok hızlı bir
şekilde gerçekleştiren Canlar Mekatronik, üretim kapasitesini de yaklaşık iki katına ulaştırdı. Kalitesini
ispatlamış olduğu makineleriyle yurt
içi ve yurt dışı pazarlarını daha da
güçlendirerek yoluna devam eden
Canlar Mekatronik, müşterilerine
her zaman kaliteli, verimli ve müşteri ihtiyaçlarını karşılayan makineleri
üretmeye devam etmek üzere yapılanma süreçlerine devam ediyor.
Bu çerçevede, Canlar Mekatronik
Genel Müdürü Fethi Özkök, yeni
yapılanma çalışmaları hakkında sorularımızı cevaplandırdı.
Yeni yapılanma ile
firmanızdaki yeni
gelişmelerden ve üretim
bandınızdan bahseder misiniz?
Ali Çakıcı
Canlar Mekatronik A.Ş.
Yönetim Kurulu Başkanı
kinelerimizde var olan güçlü pazar
payımızı, finisaj makinelerinde de
ürettiğimiz kaliteli ve üst donanımlı
makinelerle arttırmış bulunuyoruz.
Firmanızın önümüzdeki
süreçte hedefleri nelerdir?
Nihai hedefini koşulsuz müşteri
memnuniyeti olarak belirleyen Canlar Mekatronik, tüm yatırımlarını bu
doğrultuda şekillendirmiştir. Canlar
Mekatronik olarak, kumaş boyama
makinesi, ram, kurutma gibi tekstil
terbiye ve finisaj makineleri imalatı
gerçekleştiren şirketimizde, üretim
anlayışımızda baz aldığımız öncelikli
detaylar su, buhar, elekrtik, kimyasal
malzeme ve zaman tasarrufu sağ-
layan ve pazar ihtiyaçlarına cevap
verebilecek makineleri üretmektir.
Sektöre sunmuş olduğunuz
ürünlerle, tekstil üreticilerine
nasıl bir katkı sağlıyorsunuz?
Üzerine yeni teknolojiler katarak
geliştirmeye devam ettiğimiz tüm
makinelerimizde gerek proses süresi, gerek enerji harcaması, gerekse
proses kalitesi açısından müşterilerimize en iyi makineleri sunmaya devam etmekteyiz. Su kullanım oranlarındaki sağladığımız düşük değerler
ile buhar ve kimyasal madde kullanımı da doğrudan aşağılara inmekte,
elektrik tüketimleri de rakiplerimize
göre yüzde 20 daha aşağılarda kalFethi Özkök
Canlar Mekatronik A.Ş.
Genel Müdürü
Yeni yapılanma ile birlikte personel
sayımızda yaklaşık yüzde 130’luk bir
artışa gittik. Pazar ihtiyaçlarına hızlı
cevap verebilmek için Ar-Ge departmanımızdaki nitelikli mühendis sayısını; yeni alınan CNC tezgahlar ile
üretim kalitesini ve hızını arttırdık.
Kaynak hattını robot otomasyon ile
destekleyip iş gücü miktarını yaklaşık iki katına çıkardık. Boyama ma-
Tekstil terbiye
35
bölgesel yaklaşımlar - tekirdağ
maktadır. Sağlanan bu avantajlarla,
kısa proses sürelerine ve düşük tüketim maliyetlerine ulaşılarak makine yatırım maliyetlerinin kısa sürede
karşılanması sağlanmaktadır.
Çevre ve insan sağlığı
konusunda yapılması
gerekenler nelerdir?
Sürdürülebilirlik sizin için ne
ifade ediyor?
Yola çıkarken ana esaslarımızdan
biriside çevre ve insan sağlığı bilinciydi. Yarınımız olan çocuklarımıza,
gelecek nesillere daha yeşil bir
dünya bırakmak için doğaya duyarlı,
enerji kaynaklarını verimli kullanan
makineler üretmekteyiz. Kendi çalışanlarımız için de iş güvenliğinin
gerektirdiği önlem ve koşulların gerekliliklerini yerine getirmekteyiz.
Önümüzdeki süreçte sektörü
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sektörümüz artan talepler doğrultusunda her geçen gün büyümektedir.
Bu büyüme de beraberinde rekabeti
arttırmaktadır. Rekabetin artması
kaliteyi de ön plana çıkarmaktadır.
Bildiğiniz üzere ülkemiz tekstilde tüm
dünyada kalitesini ispatlamıştır. Aynı
şekilde tekstil makinelerinde de bu
kalite bilinirliği tüm dünya pazarında
kabul görmeye hızla devam edecektir.
Son olarak eklemek istediğimiz. Tekstil makinelerinin olimpiyatı olarak
kabul edilen ve 4 yılda bir yapılan ITMA fuarı bu yılda ITMA 2015 olarak
İtalya’nın Milano şehrinde gerçekleşti. Bizde bu büyük organizasyonda
yer alarak yeni geliştirdiğimiz ve müşterilerimize her bakımdan önemli tasarruflar sağlayan HT kumaş boyama
makinemizi sergiledik. Dünya tekstil
terbiye sanayicileri makinamıza çok
yoğun bir ilgi göstererek detaylı inceleme ve gözlemler yaptılar. Bizim için
çok iyi sayılabilecek derecede iş bağlantıları yaptık. ITMA’da Türk makine
sektörünü başarı ile temsil ettiğimize
eminiz.
Serbest ve Egalize
Kurutma Makinesi
Tüp ve açık en örgü kumaşların çekmezlik ve tansiyonsuz kurutma işlemleri için tasarlanmış çok yönlü bir
terbiye makinesidir. Fan, hava kanalı, düze ve benzeri
makine ekipmanlarının hava akışını en kusursuz şekilde yönlendirmesi; makine tasarım, izolasyon ve ısıtma
sistemlerinin enerji kayıplarını minimuma indirecek
şekilde dizayn edilmesi sayesinde yüksek kalite ürün
elde edilirken, üretim maliyetlerinin minimize edilmesine olanak sağlamaktadır. 36
Fikse ve Kurutma Ramözü
Sektörün gereksinimleri ve günümüz enerji maliyetleri göz önüne alınarak dizayn edilen yüksek
performanslı kurutma ve fiske ramözü, yatırım ve
bakım maliyetlerini minimum seviyede tutarken,
maksimum üretim kapasitesi ve yüksek kalitede
üretim sağlar. Yoğun ar-ge çalışmaları neticesinde ortaya çıkan hava sirkülasyon sistemi sayesinde hassas örgü ve dokuma kumaşların rahatlıkla
işlem görmesini sağlar.
Tumbler Kurutma
Makinesi
Örgü kumaşların düşük sıcaklıkta
kurutularak çekmezlik değerlerinin
iyileştirilmesini, kadife kumaşların
elyaflarını şişirilerek kumaşa canlılık kazandırılmasını ve ayrıca iyi
bir tıraşlama kalitesi alabilmek için
gerekli ön işlemin tamamlanmasını
sağlayan bir kurutma makinesidir.
Açık En Fularlı
Tüp Kesme Makinesi
Boyama veya yıkama süreçlerinden çıkan ıslak tüp formundaki kumaşın açık
en formuna getirilip fularda sıkılarak
pastallanmasını sağlar. Ayrıca açık en
formundaki ıslak kumaşın fularda sıkılarak pastallanmasını sağlar. Aynı hat
üzerinde kesme, sıkma ve pastallanma
işlemlerini yapması açısından üretim
kapasitesini optimum oranda arttırmasıyla birlikte aynı zamanda üretim
süreçlerinde ciddi tasarruflar sağlar.
HT Bobin ve Elyaf
Boyama Makinesi
Bobin ya da elyaf formundaki pamuk,
polyester, pamuklu polyester, akrilik,
naylon, yün gibi materyallerin kasar,
boyama ve yıkama işlemleri için dizayn edilmiştir. Kısa proses süresi ve
sağladığı enerji tasarrufu sayesinde
işletme maliyetlerinin düşürülmesi
açısından önemli avantajlar sunan bir
teknolojiye sahiptir.
HT Kumaş Boyama Makinesi
Günümüz boyama ve finisaj sektörünün gereksinimleri göz önüne
alınarak geliştirilmiş olan kumaş boyama makinesi, tüp ve açık en
formdaki pamuk, sentetik ve karışık elyaftan yapılmış kumaşların,
kasar, boyama ve yıkama işlemlerini ürün kalitesinden ödün vermeden minimum enerji ve su sarfiyatıyla gerçekleştirmektedir. Tekstil terbiye
37
bölgesel yaklaşımlar - muratlı
ARGE TEKSTİL, GELECEK İÇİN
DOĞRU ADIMLAR ATIYOR
elyaftan oluşacağı, flament ipliğe talebin artacağı gelişmiş ülkelerin yeni
nesil yüksek performanslı (yüksek
olasılıkla selülozik bazlı) özel kimyasal
elyaf geliştirmeye yönelecekleri ön
görülmekte. Önümüzdeki 20 yıl içerisinde yeni kompozit malzemeler ve
çok farklı yönlü akıllı tekstil ürünleri
ile pazar payının arttırılması sağlamalı” diyor.
Kemal Eren
Arge Tekstil
Fabrika Müdürü
Bilinçsiz yatırımlar
sektörü etkiliyor
Aylık bin 200 ton kumaş
üretim kapasitesine sahip olan
Arge Tekstil, Türkiye’nin tekstil
hedeflerinin yakalanmasında
örnek alınacak firmalar arasında
gösteriliyor. Sektörün sorunlarına
çözüm ararken fırsatları da
değerlendiren Arge Tekstil, aynı
zamanda enerji verimliliği ve
çevresel konularda da duyarlılığı
ile dikkat çekiyor.
2
009 yılında, dünya standartlarına uygun olarak çevre ve insan
sağlığını ön planda tutarak daha
kaliteli ürünü daha ucuza üretmek
amacıyla kurulduklarını belirten
Arge Tekstil Fabrika Müdürü Kemal
Eren, firmalarının, yönetim sistemi ile
entegre edilmiş son teknolojiye sahip
29 adet HT Boya Makinesi, beş adet
ram makinesi, iki adet sanfor makinesi, bir adet kurutma makinesi, bir adet
38
tüp sanfor makinesi, üç adet şardon
makinesi, bir adet fırça, bir adet tıraş
makinesi, üç adet kalite kontrol makinesi, dört adet top açma makinesi, bir
adet dolap tampler makinesi, üç adet
kesme makinesi, bir adet balon sıkma
makinesi ve bir adet ters çevirme makinesi ile aylık bin 200 ton üretim kapasitesine sahip olduğunu belirtiyor.
Arge Tekstil'in üretim kapasitesini
arttırmak ve müşteri memnuniyetini
en üst seviyeye çıkarmak adına makine parkuruna bir adet şardon, bir
adet fırça, bir adet traş ve beş adet
boya makinesini ilave ettiklerini belirten Eren, iki adet ram makinesi siparişi verdiklerinin de altını çiziyor.
Katma değer için yeni
elyaf çeşitleri şart
Türkiye’nin tekstil sektöründeki rolünün bundan sonra katma değerli
ürünlere yönlenmesiyle çıkış bulacağına değinen Kemal Eren, “Bu da yeni
elyaf çeşitliliği ile olacaktır. Önümüzdeki 20 yılda hammadde üretiminin
yüzde 75’nin Asya’da gerçekleşeceği,
elyaf üretimini yüzde 80’inin sentetik
Tekstil sektörünün sorunlarının bir
kısmının genel sorunlardan oluştuğunu belirten Kemal Eren, bu sorunların
Türk ekonomisinin tümünü ilgilendirdiğini söylüyor. Kemal Eren sözlerine
şöyle devam ediyor: “Bu endüstri
kolunun sahip olduğu genel sorunlar
şu şekilde sıralanabilir; bilinçsiz yapılan yatırımlar özellikle 1995 yılından
sonra devlet yatırım teşviklerinin çarpıklığıyla birlikte tekstil sektöründe
kapasite fazlalığına yol açtı. Yatırımların büyük çoğunluğunun yüksek faizli
ve kısa vadeli borçlanma şeklinde
yönlendirilmesi, işletmelerin mali
yapılarını daha da bozdu. Kriz dönemlerinde plansız davranılarak yatırıma
devam edilmesi, sektörün genel yapısına zarar veriyor. Sektördeki firmaların büyük çoğunluğunun KOBİ’lerden
oluşuyor olması, işletmelerin bozuk
finansal yapılarının temel nedenini
oluşturuyor. Özkaynak yetersizliği ve
Uzak Doğu rekabeti sektörü olumsuz
etkiliyor. Tekstil ürünleri ithalatının,
yeterli yerli üretim ve aşırı kapasite
fazlalığı olmasına rağmen büyük boyutlarda yapılıyor olması ise özellikle
hazır giyim sektörünün ihracat şansını azaltıyor.”
Sektör için
yeni düzenlemeler şart
Tekstil mamullerinin maliyetlerinde
doğrudan etkili olan hammadde,
enerji ve işçilik unsurlarının fiyatlarının yüksek olmasının dış ticaret için
son derece önemli olduğuna değinen
törde nitelikli eleman yetersizliği de
söz konusu. Üniversite sanayi işbirliği
yeterli düzeyde gerçekleştirilemiyor.
Sektörün diğer bir sorunu ise tasarım
yapamamak, marka olamamak ve
moda yaratamamak. Tekstil firmaları
çalışanlarına gereken yatırımı yapmıyor” diyor.
Sektörün sorunları
doğru ele alınmalı
Kemal Eren, “Sektörde ciddi bir pazar
problemi yaşanıyor. Dünyada tekstil
ve konfeksiyon arzının artacağı ve
hatta talepten fazla olacağı dikkate
alınarak mal satabilmenin zorlaşacağı, pazarlamanın öneminin daha
da artacağı sektör için sorun olarak
mutlaka değerlendirilmeli. Türkiye’de
tekstil endüstrisinin temeldeki en büyük sorunu ar-ge eksikliğidir. Tekstil
makinelerinin büyük oranda gelişmiş
ülkeler tarafından üretiliyor olması;
tekstil üretiminde teknolojinin her
geçen gün daha da yenilenerek üretim maliyeti içinde işçilik maliyetlerini
düşürmesi ve miktar kısıtlamaları
avantajının etkisiyle gelişmiş ülkelerin ciddi boyutlarda tekstil üretimi ve
ihracatı devam ediyor. Gelişmiş ülkelerin tekstil üretimi ve ticaretindeki
etkinliği devam ederken hazır giyim
üretim ve ihracatı azalıyor, ithalat
ise hızla artıyor. Bu durumu, yapılabilecek yeni düzenlemelerle ülkemiz
lehine çevrilebiliriz” diyor.
konusunda bilgisiz ve kararsız. Bu
durum, tekstil sektörünü AB sürecinde sorunlarla karşı karşıya bırakacak.
Strateji konusunda ticaret ve sanayi
odalarının teşvikleri gerekli. Çin’in
aşırı, acımasız ve haksız rekabeti çok
önemli bir sorun olmaya devam ediyor; gerekli önlemler alınmadığı takdirde birçok işletme kapanacak. Yurt
dışındaki rakiplere göre enerji, doğal
gaz, vergi, sigorta gibi temel girdiler
ülkemizde oldukça yüksek. Diğer ihracatçılar gibi tekstilciler de kur riski
ile karşı karşıya; kurlardaki düşüş ihracatçıların rekabet şansını azaltıyor.
Tekstil sektörünün en önemli sorunlarından birisi de kayıt dışılık: Kayıt
dışı çalışan tekstil işletmeleri rekabet
ortamının bozulmasına, makine parkının bilinmemesine ve istihdam bilgilerinin yetersizliğine neden oluyor. Yetersiz bilgiler, sektörle ilgili geleceğe
ilişkin doğru tahminler yapılmasına
olanak vermiyor. diğer yandan, sek-
Tekstil sektörüne ilişkin sorunların
ancak akılcı ve sektörün yapısına uygun çözümler getirilerek aşılabilineceğine değinen Kemal Eren sözlerine
şöyle devam ediyor: “Genel olarak getirilebilecek çözümler; öncelikle sağlıklı bir sektör envanteri çıkarılmalı
ve sorunlar masaya yatırılmalıdır. Bu
endüstriye ilişkin kısa, orta ve uzun
vadeli hedefler belirlenmeli, vizyon
oluşturulmalı ve dünyadaki gelişmelere göre izlenecek stratejiler tespit
edilmeli. Belirlenen hedef ve stratejiler sektör bünyesindeki firmalara anlatılmalı. Bunu sadece boyahaneye indirgemenin ötesinde tekstile taşımalıyız. 2005 sonrasında tekstil ve hazır
giyim ürünlerine uygulanan kotaların
kaldırılmaya başlanması ve Çin’in artan ihracatı ile dünya tekstil ve hazır
giyim sektörü yeniden yapılanıyor. Bu
yapılanma içinde Türk tekstil ve hazır
giyim sektörünün geleceği konusu da
sürekli gündemde. Bu tartışmanın ana
ekseninde ise düşük fiyatla rekabet,
fasonculuk, marka yaratma, istihdam,
kur ve kamu teşvikleri yer alıyor. Şu
ana kadar yapılan tartışmada bir taraf
Çin’in rekabeti karşısında katma değeri düşük ürünlerle rekabet etmenin
İşgücü verimliliğine
odaklanılmalı
Kaliteli üretim için gerekli olan işgücü
verimliliğinin Türkiye’de son derece
düşük olduğuna değinen Kemal Eren,
“Toplam tekstil ürünleri ihracatımızın
üçte ikisi tekstil makineleri ithalatı
için döviz olarak yurt dışına geri dönüyor. Teknoloji üretmeyen bir ülke
olduğumuz, bu bağlamda asla unutulmamalı. Tekstil sektöründe vizyon ve
strateji eksikliği var. Bu nedenle, sektördeki birçok işletme, AB kapsamında çalışmalarını hangi yöne çevireceği
Tekstil terbiye
39
bölgesel yaklaşımlar - muratlı
“Enerji tasarrufumuzu atık kirli
sıcak suyun taşıdığı tasarruf
potansiyeli ile sağladık. Boya
makinelerimizdeki teknolojik
yatırımlarımızla da üretim
süreçlerimizdeki flote oranlarını
düşürdük ve katı yakıt yakma
sistemimize entegre ettiğimiz
mekatronik bir sistemle,
bir yandan çevreye olan
duyarlılığımızı arttırırken, diğer
yandan -enerji maliyetlerimizi
minimize etmiş olduk.”
mümkün olamayacağını ve bu yüzden
bu sektörün geleceğinin olmadığını
söylerken, biraz daha olumlu düşünenler marka yaratmanın sektörün
tek çıkış noktası olduğunu söylüyor.”
Fasonculuk doğru ele alınmalı
Marka yaratmak veya fasonculuk seçiminin her şirket için doğru strateji,
kendi kaynakları, öz yetenekleri ve kısıtları çerçevesinde belirlenen strateji
olduğuna değinen Kemal Eren, “Bir
stratejinin sektörde yer alan tüm şirketler için izlenmesi gereken bir başarı yolu olarak sunulması, kaynakları
ve gerçekleri farklı olan şirketler için
yarardan çok zarar getirebilir. Marka
yaratma fasonculuktan daha itibarlı
bir strateji değil, şirketlerin verdikleri
stratejik kararların bir sonucudur.
Doğru yapılan fasonculuk, rekabetçi
bir strateji olabilir. Kârlı bir fason üretim, zarar eden bir markayı üretmekten daha iyidir. Türk tekstil ve hazır
giyim sektöründe ‘marka yaratmak
mı, fasonculuk mu’ şeklinde ortaya
konulan bir sektör stratejisi seçimi
doğru değildir. Belli özelliklere sahip
40
sınırlı sayıda şirket için markalaşma
gerçekleştirilebilecek bir strateji olabilir. Öte yandan sektörün büyüklüğü
düşünüldüğünde markalaşma her şirket için önerilecek bir sektör stratejisi
olamaz. Bugün İtalya’da üretimin sadece yüzde 10’u markalı ürünler için
yapılmakta” diyor.
Çevre mevzuatına tam uyum
Arge Tekstil olarak doğayla uyumlu
bir şekilde üretim faaliyetlerini sürdürmek adına, Çevre Mevzuatı kapsamındaki kanun ve yönetmeliklere
uyduklarının da altını çizen Kemal
Eren, “Çevre mevzuatı kapsamında almamız gereken izin ve lisans süreçlerini yakından takip etmekte, kanun ve
yönetmeliklerdeki revizyon ve değişimleri en kısa sürede firmamız bünyesinde uygulamaktayız. Firmamızda
üretim sonucu gerçekleşen katı, sıvı
ve gaz atıklarımızı yönetmelik yükümleri çerçevesinde değerlendirmekteyiz. Örneğin; evsel ve endüstriyel atık
sularımızı su kirliliği kontrolü yönetmeliği sınır değerleri altında kalmak
koşulu ile doğaya vermekte, baca gazı
emisyonlarımızı yani gaz atıklarımızı
sanayi kaynaklı hava kirliliği kontrolü
yönetmeliği sınır değerleri altında
kalarak atmosfere vermekte ve firmamızdan oluşan diğer tehlikeli, tehlikesiz ve ambalaj atıklarımızı ilgili atık
lisanslarına sahip geri dönüşüm ve
bertaraf tesislerine göndermekteyiz.
Örneğin şu sıralar boyada kullanılan
bir proses üzerinde çalışmaktayız. Bu
proses ile en önemli atık olan boyama
banyosunun en az, on banyo da bir
tanesini arıtmaya gönderip diğerlerini
tekrar tekrar kullanarak çevre konusunda (arıtma) bir devrim yaratacağız.
Bu konuda KOSGEB’e müracaat edeceğiz. Çalışmalarımız sonuçlanmak
üzere. Çevre mevzuatlarına harfiyen
uyan ve uygulayan bir firmayız ve bu
bizim misyonumuzdur” diyor.
Türk kumaşının bayrağı
göndere çekilecek
Kemal Eren, tekstil sektörüne yönelik
olarak görüşlerine şöyle devam etti:
“Tekstil sektörünün Türk ekonomisindeki önemi nedeniyle sektörün
önündeki engellerin bertaraf edilmesiyle bu endüstri dalında sağlıklı ve
istikrarlı bir gelişim sürdürebilecek
ve ülkemizin AB kapsamında sanayileşmesini tamamlaması yolunda
iyi bir adım olacaktır. Bu kapsamda
dünya tarafından çok iyi bilinen ‘Türk
kumaşının’ bayrağı tekrardan göndere çekilmiş olacaktır. Türkiye tekstil
terbiye sanayicileri derneğinin, tekstil
terbiye konusunda ön görülü olmasını
tüm tekstil terbiyecilerini örgüt çatısı
altında toplayıp krizlere ve fırsatlara
karşı alınacak ortak tavırda bilgi diyaloğu yaratmasını isteriz. Ayrıca bu
konuda çok eksiğimiz olan eğitim ve
konferans faaliyetlerini arttırmasını
bekliyoruz. Yine de derginizle ve
çalışmalarınızla büyük bir boşluk doldurduğunuz için teşekkür ederiz. Sesimizi bir nebze olsun duyurmamıza
katkıda bulunduğunuz için de ayrıca
teşekkür ederiz.”
bölgesel yaklaşımlar - gaziantep
İPLİKTE İDDİALI BİR İSİM:
ZAFER TEKSTİL
Halı ve triko ipliği konusunda
uzmanlaşmış olan Zafer
Tekstil, yıllık 15 bin ton iplik
üretimi ile Gaziantep’in
önemli tekstil firmalarından
biri. Üretimi ile bölgede çok
önemli bir yerde olan firma,
önümüzdeki 5 yılda da önemli
yatırımlar yapacak.
Ferhat Şirin
Zafer Tekstil
Yönetim Kurulu Üyesi
Z
afer Tekstil firmasının
1970’lerde Gaziantep’te Şirin Kilim adıyla kurulduğunu
belirten firmanın Yönetim Kurulu
Üyesi Ferhat Şirin, “Ülkemizin ihtiyacı olan ve Gaziantep’te halıcıların
kullandığı akrilik halı ipliği üretimini
ise 1990 yılında yeni bir yapılanma
ile Zafer Tekstil adı altında ikinci bir
firma olarak halı ipliği imalatı gerçekleştirdik. 1995 yılında ise firmamız
Gaziantep’te 1. OSB’de 5 bin metrekare alanda yıllık 2 bin 500 ton bir
kapasiteyle yeni bir yatırımla akrilik
halı üretiminin yanı sıra triko ipliği
üretimine başladı. 2000 yılında entegre bir tesis olarak Gaziantep 2.OSB’de
15 bin metrekarelik kapalı alanda
yıllık 3 bin 500 ton tow elyaf boyama
tesisini açtı. Firmamız akıllı mantıklı
ve istikrarlı bir şekilde 2.OSB’de yıllık
5 bin ton akrilik triko ipliği ve karışımlı iplikler olarak yatırımlarını devam
ettirdi. Bu oranda boyama tesisini
de kapasite ve teknoloji anlamda
büyüttük. Yine ülkemizin ihtiyacına
istinaden 2011 yılında 4.OSB’de 1 hat
yıllık 3 bin ton kapasiteli karde kısa
elyaf tesisi ile yine 1 hat yıllık 3 bin
ton kapasiteli penye kısa elyaf karışımı 25 bin metrekare kapalı alan üzerine kurulmuş durumda. Bugün için
uluslararası akredite olmuş Oeko-Tex
belgemiz ile toplam ortalama yıllık 15
bin ton iplik üretmekteyiz” diyor.
Yeni yatırımlar yolda
Zafer Tekstil’in istikrarlı bir şekilde
yatırımlarını gerçekleştirdiğini belirten Ferhat Şirin, önümüzdeki 5 yıllık
bir süreçte yeni yatırımlar yapacaklarını belirtiyor. Şirin sözlerine şöyle
devam ediyor: “Zaten ülkemiz çevresindeki komşularımız ve Kuzey Afrika
ülkelerindeki ekonomik ve siyasi istikrarsızlık yeni yatırım yapma isteğimizi
ertelemiştir. Firmamız geçmiş yılların
vermiş olduğu tecrübeye istinaden
sürekli yeni ve değişik ürünler üreterek müşterilerine gerekli hizmeti sunmaktadır. Yapmış olduğumuz ürünler
ara mamül ürünü olduğu için marka
konusunda bilinebilirlik sıkıntısı çekmekteyiz. Buna rağmen Zafer Tekstil
olarak sektörümüzde özellikle Gaziantep piyasası ve İstanbul piyasasında
bilinirliğimiz olduğuna inanıyoruz.
Yalnız ülkemizde marka konusu hala
istenilen bir seviyeye gelmemiştir.
Çünkü halen merdiven altı kalitesiz ve
standart dışı ürünler üretilmektedir.
Bu tip üretim yapılan yerlerde sigorta,
vergi ve diğer sosyal haklar verilmeden üretim yapıldığı için piyasada da
haksız rekabet oluşmaktadır. Ülkemizde iplik yatırımları konusundaki
görüşlerimiz ise Türkiye’nin Avrupa’ya
yakın olması vesilesi ile temrin konusu
önem arz ettiği için avantajlı bir konumda olduğunu söyleyebiliriz. Aynı
zamanda kaliteli üretim yaparsak yatırımlar artarak devam edecektir. Son
yıllarda ülkemizde çevresel faktörler
önem arz etmektedir. Her firmanın
kendi arıtma tesisi kurması maliyetli
ve zahmetli olacağı için OSB’lerin bu
konuda daha duyarlı olması gerekmektedir. Gaziantep OSB bu konuda
üstüne düşeni layıkıyla yerine getirmiş olup sanayinin çıkışına bir arıtma
tesisi kurarak bu sorunu kökten çözmüştür. Tekstil sektörü emek yoğun
olarak halen istihdamdaki yerini muhafaza etmektedir. Ülkemizde genç
çalışan sayısının fazla olması ve çevre
ülkelerden göç eden mülteciler olduğu müddetçe tekstil sektörü ayakta
kalmaya devam edecektir. Ne zaman
ki çalışan genç sayısında sıkıntı olursa
o zaman tekstil sektörü ülkemizi terk
edecektir. Bu bizim için büyük bir
kayıp olacaktır. Çünkü sanayi sektörü
aynı zamanda tarım sektörünü de harekete geçiren bir yapıdır. Dolayısı ile
ülkenin milli gelirinde ciddi bir düşüş
olacaktır.”
Tekstil terbiye
41
bölgesel yaklaşımlar - adana
İPLİKTE YENİLİKÇİ BİR İSİM:
ULUSOY TEKSTİL
Adana Hacı Sabancı OSB’de
iplik üretimi yapan Ulusoy
Tekstil firması, entegre bir
yapı ile sektöre hizmet veriyor.
Türkiye’nin ilk şönil iplik üreticisi
olan firmanın sektördeki yerini
Ulusoy Tekstil Teknik Müdürü
Arif Şener ile konuştuk.
42
Ulusoy Tekstili bize tanıtır
mısınız?
Şirketimiz, 1986 yılında Türkiye’nin
pamuk diyarı Çukurova’da kuruldu.
Adana Hacı Sabancı Organize Sanayi
Bölgesi’nde üretim yapan Ulusoy
Tekstil, 120 bin metrekare açık alan
60 bin metrekare kapalı alana sahip. Ulusoy Tekstil, bünyesinde en
modern fantezi iplik ve şönil iplik
üretim tesisleri ile boyahane üniteleri
bulunduran tam entegre bir tekstil
kuruluşu konumunda bulunuyor. Şönil iplik ihtiyacını gidermek amacıyla
kurulmuş olup daha sonra Türkiye ve
dünya pazarının ihtiyaçlarına cevap
verebilmek için triko, el örgü ve halı
pazarlarına çok çeşitli ürünlerle faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.
Makine kapasiteniz ve yeni
yatırımlarınız hakkında bilgiler
verir misiniz?
Aylık 900 ton kapasiteye sahip firmamız, son yıllarda ''klasik iplik üretim''
yatırımları ile fantezi iplik üretiminin yanında klasik iplik alanında da
Türkiye’nin ilk üç üreticisi arasında
yerini almıştır. Firmamızın üretiminin
600 tonu şönül iplik 300 tonu ise fantezi ipliklerden oluşuyor. Türkiye’nin
ilk şönil ipliği üreticisi olmanın ayrıcalığını yaşamaktayız. Ulusoy Tekstil,
Nm 0.5 ile Nm 8 aralığında; akrilik,
viskon, pamuk, pamuk/viskon, ve polyester şönil ipliği üretiyor. Ayrıca,her
türlü fantezi iplik üretebilme özelliğine sahip, delikli iğ fantezi iplik
makineleri; kesimli ve tüp iplik üreten
fantezi iplik makineleri; ve kroşe iplik
makineleri ile uzun elyaf ring tesisine
sahibiz.Fantezi iplik işletmesinde üretilen iplikler, ağırlıklı olarak triko ve
el örgü pazarına satılıyor. Ayrıca döşemelik ve perdelik kumaşlar için de
birçok fantezi iplik çeşidi firmamızda
üretiliyor. Ulusoy Tekstil yüksek kaliteli ürünlerini çevre koruma bilinci ile
dünya standartlarında üretiyor. Kullanılan hammadde ve boyarmaddeler
sektöründe lider olan uluslararası firmalardan tedarik edilmekte ve insan
sağlığı göz önünde bulundurularak
boyama yapılmakta. Bu sayede müşterilere sorunsuz iplikler sevk ediliyor. Türkiye’nin ve Dünya’nın en ünlü
el örgü firmalarına iplikler üreterek, müşterilerimize paketlenmiş halde
yumaklar sevk ediyoruz.
Tekstilde markalaşma
konusunda, boyahanelerinin
eksikleri sizce nelerdir?
Tekstil sektöründe bir çok boyahanede kullanılan boyar maddeye dikkat
edilmemekte. Firmaların birçoğu
Oekotex ve ISO Kalite standartlarına
uygun olmayan üretimler yapmakta. Firmanız daha çok hangi alana
hizmet etmektedir?
El örgü iplikleri, triko iplikleri , ev
tekstili ve halı iplik üretimi alanında hizmet vermekteyiz. Red
Heart;Coats&Clark, Bernat;Spinrite ,
Pingouin Yarns;Ephigea , Crafty Knit
;Super Sew gibi Amerika, İngiltere
ve Avrupa'nın en büyük markaları ile
çalışıyoruz.
Firmanızın sosyal sorumluluk
çalışmaları var mıdır?
Firmamız ekolojik boya kazanları, zararlı kimyasal içermeyen boyarmadde
kullanımı, geri dönüşüm sağlayan atık
madde kuyuları ile çevreye duyarlı
projelere sahip bulunuyor.
Bölgenizde yatırımlar hangi
alanlara yönelmiş durumdadır?
Bölgemizde yüzde 60 iplik üretimi,
yüzde 40 dış giyim ve kumaş üretimi
alanında yatırım yapan firmalar mevcut.
Çevre - İnsan mevzuatı,
ülkemizde yasaların ve
markaların direktifleri ile
oluşuyor, bu konunun yeni
yatırımlarınızı yönlendirmede
etkisi oluyor mu?
Ulusoy Tekstil kuruluşundan itibaren çevre ve insan sağlığı konusunda
azami duyarlılığa sahip olup , gerek
pazarı bulundugu ülkeler gerekse de
satış yaptıgı markalar dolayısıyla yatırımlarını bu çerçevede sürdürüyor.
Türkiyede halıcılık ve el örgü
ipliği konusunda üretimi nasıl
buluyorsunuz?
Türkiye'de halıcılık, başta Gaziantep
ilimizin öncülügünde pazar olarak
başta Kuzey Afrika ve Orta Avrupa
ülkeleri olmak üzere
niş bir üretim alanına
sahiptir ve üretim kapasitesi her yıl önemli bir
artış göstermektedir.
Ancak, pazarı bulundugu
“Aylık 900 ton kapasiteye
sahip firmamız, Türkiye’nin ilk
üç üreticisi arasında yer alıyor.
Firmamızın üretiminin 600 tonu
şönül iplik 300 tonu ise fantezi
ipliklerden oluşuyor.”
kuzey afrika ülkerindeki problemler,
halı üretimde önümüzdeki birkaç yıl
içerisinde satış anlamında bir düşüşe
neden olacaktır. El örgü alanında
firmalar, içerisinde bulundugumuz
Ulusoy Tekstil başta olmak üzere Çin
ve İtalyan firmaları ile rekabet içerisindedir. Gerek kalite gerekse de fiyat
politikası son yıllarda bahsi geçen
ülkeleri Türkiye'nin bir adım gerisinde
kalmaya zorlamakta. Bu bağlamda
dünyadaki bütün büyük markalar
Türk üreticiler ile çalışmaktan son derece memnunlardır. Pazarı bulundugu
ülkelerdeki artan talep , bu sektörün
önümüzdeki yıllarda daha da büyümesine yol açacaktır.
Türkiye Tekstil Terbiye
Sanayicileri Derneği’nin
bölgenizde hangi faaliyetlerde
bulunmasını istersiniz?
Özellikle danışmanlık ve inovasyon
alanlarında daha aktif bir rol üstlenilmesini isteriz.
Tekstil terbiye
43
bölgesel yaptırımlar - tekirdağ
VELİMEŞE OSB
GELECEĞE YÜRÜYOR
Tekirdağ’ın en büyük organize
sanayi bölgesi olmaya aday
olan Velimeşe OSB, bünyesinde
186 işletmeyi barındırıyor. 8 bin
392 hektarlık bir alan üzerine
kurulu olan Velimeşe OSB,
2017 yılında tamamlanacak
Türkiye’nin en büyük, dünyanın
ise sayılı arıtma tesislerinden
birine kavuşacak.
E
konomik kalkınmada önemli
görevler yüklenmiş olan Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) 19.
asrın sonlarına doğru ortaya çıkmış
ve ilk olarak İngiltere ile ABD’de uygulanmaya başlanmış. Türkiye’de ise,
OSB uygulaması planlı ekonomi döneminde ilk olarak 1962’de Bursa’da
başlamıştır. OSB’ler, kapsamlı planlar
44
dahilinde elektrik, su, doğalgaz vs
altyapı hizmetlerinin sağlandığı arazi
parçalarının beraberce yararlanabilecekleri diğer hizmetlerle birlikte
girişimcilerin yararına sunulduğu organizasyonlar olarak ele alınıyor.
Tekirdağ sınırları dahilinde kurulan
sekiz adet Islah Organize Sanayi
Bölgesinden biri olan Velimeşe Organize Sanayi Bölgesi, Bilim Sanayi
ve Teknoloji Bakanlığı’na bağlı olarak
2012 yılında faaliyetlerine başlıyor.
Yapılan çalışmalar sonucu Velimeşe
OSB, Ekim 2013 tarihinde onaylanan
kuruluş protokülü ile Islah özelliğinden çıkarak OSB niteliğini kazanıyor.
Velimeşe Organize Sanayi
Bölgesi’nin ilk Müteşebbis heyetimiz , Tekirdağ eski valisi Ali
Yerlikaya başkanlığında,Tekirdağ İl
Özel İdaresi,Çorlu Ticaret Ve Sanayi Odası,Çorlu Belediyesi, Ergene
Belediyesi katılımcıları ile 15 asil
ve 15 yedek üyeden oluşmakta idi.
6360 Sayılı Yasa ile İl Özel İdaresinin
Yetkilerin Yatırım İzleme ve Koor-
dinasyon Merkezi’ne devir olması,
Belde Belediyesi olan Velimeşe
Belediyesi’nin kapanması ve Ergene İlçe Belediyesinin kurulması ile
Bölgenin kuruluş protokolü ve yeni
şeklini almış.
Tekirdağ’ın en büyük OSB’si
olmaya aday
Velimeşe Organize Sanayi Bölgesi
sınırı, yollar hariç toplamda 8392
hektarlık alanı ile Tekirdağ bölgesinin en büyük organize sanayi bölgesi
olmaya aday konumda bulunuyor.
Bölge içerisindeki 186 adet işletme genel olarak, tekstil, maden
endüstrisi,enerji üretimi,lojistik ve
depolama, ağır sanayi, tekstil ürünleri, kimyasal madde ve akaryakıt
gibi sanayi kollarında faaliyet gösteriyor. Velimeşe Organize Sanayi
Bölgesi’nde 17 adet hizmet destek
alanı, 5 adet teknik altyapı alanı ve 7
adet idari ve sosyal alan ve 456 adet
sanayi arsası ile toplam 485 adet
parselden oluşmakta.
Velimeşe Organize Sanayi Bölgesinin 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri
Kanununun 4 üncü maddesi / geçici 2 nci maddesi / geçici 3 üncü maddesine göre oluşturdukları kurucu ortaklar, katılma payı oranları ve müteşebbis
heyette temsil edilecekleri üye sayıları aşağıda gösterilmiştir.
Kurucu Ortaklar
Katılma Payı
Oranları(*)
Müteşebbis Heyette
Temsil Edilecek
Tekirdağ Yatırım İzleme ve Koordinasyon
Başkanlığı
% 34
5
Ergene Belediye Başkanlığı
% 33
5
Çorlu Ticaret ve Sanayi Odası
% 33
5
Toplam
% 100
15 kişi
Velimeşe Organize Sanayi
Bölgesi’nde 17 adet hizmet
destek alanı, 5 adet teknik altyapı
alanı ve 7 adet idari ve sosyal
alan ve 456 adet sanayi arsası
ile toplam 485 adet parselden
oluşmakta. . Bölge içerisindeki
186 adet işletme genel olarak,
tekstil, maden endüstrisi,enerji
üretimi,lojistik ve depolama, ağır
sanayi, tekstil ürünleri, kimyasal
madde ve akaryakıt gibi sanayi
kollarında faaliyet gösteriyor.
En büyük arıtma tesisi 2017’de
devreye giriyor
Ergene havzası Koruma Eylem planı
içinde yer alan ve tamamlandığında
Türkiye’nin en büyük, dünyanın sayılı
arıtma tesisleri arasında yer alacak Velimeşe OSB Evsel ve Endüstriyel Arıtma Tesisi 2017 yılında tamamlanarak
Velimeşe, Veliköy, Kapaklı ve Yalıboyu
OSB’lerin ortak arıtma tesisi olacak.
Velimeşe Organize Sanayi Bölgesi Atık
Su Arıtma Tesisi, toplam 174 dönüm
üzerinde inşa edilerek sayılı arıtma tesislerinden biri olmaya aday konumda.
KURUCU MÜTEŞEBBİS HEYET
ASIL ÜYELERİ
YEDEK ÜYELER
Başkan Vali Enver Salihoğlu
TEMSİL ETTİKLERİ KURUM VE KURULUŞ
Tekirdağ Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı
Başkan V. Metin Akgün
Ali Aksongur
Çorlu Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Üyesi
Mustafa Işık
Işık Yavuz
Tekirdağ Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı
Levent Kılıç
Recep Göncü
Tekirdağ Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı
Mustafa Gönültaş
Ayten Aydın
Tekirdağ Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı
Tolga Göçmen
Özkan Aydoğdu
Tekirdağ Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı
Rasim Yüksel
Merdin Cantaş
Ergene Belediyesi
Hülya İnci
Mülayim Bedir
Ergene Belediyesi
Hasan Demirkol
Yüksel Baydarlı
Ergene Belediyesi
Temel Yürük
Ali Aydoğdu
Ergene Belediyesi
Ali Bakır
Ekrem Tutan
Ergene Belediyesi
Serdar Sert
Ufuk Alemdağ
Çorlu Ticaret ve Sanayi Odası
Mehmet Elverdi
Ufuk Gürpınar
Çorlu Ticaret ve Sanayi Odası
İbrahim Kasap
Mahmut Subaşı
Çorlu Ticaret ve Sanayi Odası
Nüvit Kırçuval
Zeki Gücer
Çorlu Ticaret ve Sanayi Odası
Tekstil terbiye
45
röportaj
LEKE JEANS PERAKENDE
İLE DÜNYAYA AÇILIYOR
Cengiz Acar
Leke Jeans YK Başkanı
Denim dünyasında yenilikçi
ürünleri ve uygun fiyat
politikaları ile kendine
vazgeçilmez bir yer edinerek
önemli bir marka haline gelen
Leke Jeans, dünyanın birçok
noktasında da mağaza açmayı
hedefliyor. Moda dünyasındaki
başarılarının yanı sıra inşaat ve
otelcilik alanında da yatırımlara
yöneliyor.
46
T
ürkiye hazır giyim sektörünün önemli markalarından
biri olan Leke Jeans, sokağın
ruhunu ve modern şehrin tarzını
birleştiren özgün tasarımları ile yaş,
cinsiyet, beden sınırları olmadan,
gençlerin ve her zaman genç kalanların markası olma hedefiyle 1995
yılında Osmanbey’de kuruldu. Çok
tercih edilen bir marka olmasının
en önemli sebeplerinden biri söz
konusu kitleye fiyat bazında daima
istikrarlı, kaliteli ve günün trendine uygun koleksiyonlarıyla hizmet
vermesi olarak ele alınıyor. Türkiye
genelinde 400’e yakın satış noktasında müşterileriyle buluşan firma,
ürünlerini kendi üretim tesislerinde
üretiyor. Türkiye ve yurtdışında üretim yapan firmanın toplamda 3 bin
çalışanı bulunuyor.
Başarının arkasındaki isim:
Cengiz Acar
Her markanın, her firmanın ve her girişimcinin ayrı bir hikayesi, bir başarı
öyküsü var. Hepsinin ortak noktası
ise sıfırdan başlayıp kısa sürelerde
marka olmaları. Leke Jeans de
bunlara bir örnek. Leke Jeans
markasının arkasındaki isim ise
firmanın Yönetim Kurulu Başkanı
Cengiz Acar. Cengiz Acar, azim
ve sabırla
Leke Jeans’i
önemli bir
marka haline getirmeyi
başarmış
durumda. Acar,
tez-
gahtarlıktan yetişme bir işadamı.
Kardeşi Cevdet Acar'la birlikte isimlerinin baş harfinden yola çıkarak CC
ismiyle 1994 yılında Osmanbey'de
mağaza açmışlar. Her türlü giyim
ürününün satıldığı CC mağazalarının
sayısını kısa sürede 5'e çıkardıktan
sonra, denimin daha fazla sattığını
görüp bu ürüne odaklanmaya karar
vermişler. Tabii o yıllarda blue jean
pantolon Türkiye'de pek üretilmiyor.
Hollanda'da yaşanan ağabeyinden bir
miktar jean isteyen Cengiz Acar, "boru paça" denilen jean modelini, tanıdığı atölyelerde diktirmeye başlamış.
Ancak verdiği siparişleri bir türlü teslim alamamış. Çünkü sermaye kıtlığı
çeken Acar, atölyeye verdiği siparişleri peşin parayı bastıranlara kaptırmış.
Bir iki denemeden sonra da bu ürünleri kendisi üretmeye karar vermiş.
Osmanbey'de küçük bir atölye satın
alan Cengiz Acar, Hollanda'dan getirttiği boru paça jean'lerin üretimine
başlamış. Markasız üretilen ürünleri
toptan satmaya başlayan Acar, bir
yandan da yeni mağazalar açmaya
koyulmuş.
Leke ismi nasıl doğdu?
Ancak bir yandan üretim bir yandan
mağazacılık olunca işlerin yönetiminde sıkıntıya girince, mağazaları
elden çıkarmış. Büyümenin tek yolunun marka olmaktan geçtiğini gören
Cengiz Acar, başlamış marka ismi
aramaya. Acar o dönemi şöyle anlatıyor: "Dünyadaki tüm jean markalarını
gözden geçirdik. Baktık çoğunun ismi
L harfiyle başlıyor. Ayrıca hepsi 4 ya
da 5 harften oluşuyor. Bu kriterlere
uygun yüzlerce kelime belirledik.
Ancak hiçbiri içime sinmedi. 6
ay boyunca marka ismi aradık. Bir gün tüm şirket yöneticilerini ve arkadaşlarımı
evimde topladım. 'Bu gece
bir isim bulacağız' dedim.
O sırada televizyon açıktı.
Bir deterjan reklamına
gözüm takıldı. Birden
ekran karardı ve leke
kelimesi yazıldı.
'İşte markamızın
ismi bu' dedim..." Leke ismini
tescil ettirip hemen üretime başlayan
Cengiz Acar, başlarda tüketicinin
tepkisiyle karşılaşmış. Neden mi? Söz
yeniden Acar'da: "Satışlarımız birden
kesildi. Daha önce markasız olarak kapış kapış satılan jeanlar, üzerinde Leke
markası olunca talep görmemeye başladı. Hatta insanlar ilk başlarda Leke
etiketini söktürüp ürünü öyle alıyordu.
Bir gün fabrikaya gittiğimde bir mucizeyle karşılaştım. Kapıda Anadolu'dan
gelmiş toptancılar vardı. Bizim ürünlerimizden almak istiyorlardı. O yörelere
giden öğrencilerde Leke marka jeanların beğeni topladığını gören esnaflar
bizden mal talep etmeye başladılar.
Böylece Leke'nin kaderi değişti. Artık
leke denince kir değil, kot markası akla
geliyor." Leke Jeans bugün entegre bir
jean firması. Mont, triko, etek, penye,
tişört gibi dış giysileri ise kendi tasarım
ekibi tarafından tasarlıyor. Cengiz
Acar, birçok jean markasına göre
Leke'nin daha ucuz fiyatla satılmasını
buna bağlıyor. Çünkü Acar'a göre,
üretim maliyetleri birçok firmaya göre
çok daha düşük. Ayrıca firmanın mağazacılıkta uyguladığı farklı konsepte
başarıda büyük bir pay alıyor.
Leke’nin ilk hedefi İran
Türkiye’nin ihracatında 2015 yılında
yaşanan ciddi kayıptan dolayı tekstil
ve hazır giyim sektörünün de alterna-
Leke Jeans, Türkiye genelinde
Marmara, Trakya, İç Anadolu,
Doğu Anadolu, Güneydoğu
Anadolu, Karadeniz ve Akdeniz
Bölgelerinde, 100’ü yetkili mağaza
olmak üzere 300 mağaza, 80
corner ve 1 fabrika satış mağazası
ile toplam 381 satış noktasında
hizmet veriyor. LK & JNS DEW,
denim piyasasındaki mevcut
markalar arasında, en çok mağaza
adedine sahip olan firmalardan
biri olarak dikkat çekmekte.
tif pazarlara yöneldiğini görüyoruz.
Parite farkından doğan sorunlar, siyasi
gerilimler ve birçok etken bunda etkili
oluyor. Cengiz Acar hem yurtiçi hem
de yurtdışında hazır giyim ve tekstil
sektörünün yaşadığı sıkıntıları değerlendirerek sözlerine şöyle devam etti:
“Türkiye’de yaşanan siyasi çalkantılar
ekonomiyi de olumsuz etkiledi. Hem
yurtiçinde hem de yurtdışında ciddi
sıkıntılar yaşattı bu durum.1 Kasım
Türkiye Genel Seçim’inde çıkan sonuç
ile siyasi istikrarsızlığın son bulduğunu
görüyoruz. Bu anlamda 1 Kasım’ın
siyasi istikrarsızlığa bir cevap olduğu-
Tekstil terbiye
47
röportaj
Rusya’da mağazalaşmaya yönelik çalışmalarımız bulunuyor. Azerbaycan
ve Gürcistan’da da franchising verdik.
Yurtdışına odaklı bir büyümeyi hedefliyoruz.”
Yeni moda akımı ile yol alıyor
nu gördük. Biz de Leke Jeans olarak
yapacağımız yatırımlar için doğal
olarak seçim sonuçlarını bekliyorduk.
Bu sonuçlardan dolayı oluşan uygun
ekonomik konjönktörün etkisiyle
yurtdışında mağazalaşma faaliyetlerimize hız vereceğiz. Yurtdışında
Turquality destekleri ile markalaşmak
için çalışmalarımıza başlayacağız.
Şirketimiz açısından markalaşma
adına ciddi bir altyapımız bulunuyor.
6 fabrikada üretim yapıyor, 250 mağazamızda ürünlerimizi tüketicilere
sunuyoruz. Yurtdışında da Türkiye’de
yaptığımız şekilde mağazalaşmaya
çalışacağız. Özellikle İran’da görüştüğümüz güçlü iş insanları bulunuyor.
İran’a yönelik uluslararası ambargo
kısmı olarak kaldırılmaya başlandı.
İranlı bir gruptan bizden ülkelerinde
100 mağazalık bir Leke Jeans zincir
oluşturmasına yönelik talepleri bulunuyor. Ayrıca Ortadoğu Ülkeleri,
Doğu Bloğu ve Balkanlar Ülkelerinde
mağazalar açabiliriz. Bu alanlara
yönelik kuracağımız sisteme göre
fizibilite çalışmalara yapıyoruz bu
ülkelerde. İlk hedefimiz İran’a yönelik
gerçekleştireceğimiz mağaza zinciri
olabilir. İran’ın en şık caddesinde bir
mağaza açarak bu mağaza üzerinden
franchise ağı oluşturmayı planlıyoruz.
Ayrıca Mısır’da bizim bir fabrikamız
bulunuyor. Mısır’da da franchising
yöntemi ile mağazalaşacağız. Ayrıca
48
“İran’a yönelik uluslararası
ambargo kısmi olarak
kaldırılmaya başlandı. İranlı bir
gruptan bizden ülkelerinde 100
mağazalık bir Leke Jeans zincir
oluşturmasına yönelik talepleri
bulunuyor. Ayrıca Ortadoğu,
Doğu Bloğu ve Balkan Ülkelerinde
mağazalar açabiliriz.”
Leke Jeans’i öne çıkaran yeni bir
moda akımını ortaya çıkarmasıydı.
Bu durumun kendilerinin yurtdışında
kendilerinin elini güçlendirip güçlendirmediği konusunda ki sorumuza ise
Cengiz Acar şöyle cevap verdi: “Bizim
firmanın çatısı altında altı fabrikamız
bulunuyor. Bu fabrikalarımızda bin
500 kişiyi istihdam ediyoruz. Piyasaya ilk çıktığımızda blue jeans üretimi
ile ortaya çıktık. Ama şu anda mont,
triko, gömlek ve neredeyse bütün
konfeksiyon ürünlerini üreten bir yapıya dönüşmüş durumdayız. Konfeksiyon ürünlerinin her dalını üretiyor
olmamız bizim yurtdışında elimizi
çok güçlendireceğini düşünüyoruz.
Özellikle uyguladığımız fiyat politikasının da yurtdışı pazarlar da bizi güçlü
kılacağını inanıyorum. Biz gireceğimiz
pazarlara önceden belli çalışmalar yaparak giriyoruz. Bu konuda yaptığımız
çalışmalarda da uzmanlar da düşüncelerini bu yönde dile getiriyor. Yurtdışında gireceğimiz pazarlara yönelik
yaptığımız teknik analizler de bizi bu
pazarlara yönelik umutlu kılıyor.”
Merter'de yeni buluşma noktası: Ramada
Leke kendi tasarımcılarını
yetiştiriyor
Kendilerinin sahip olduğu 6 fabrikanın
ayakta kalması için Ar-Ge’ye önem
vermelerinin bir zorunluluk olduğuna
değinen Cengiz Acar, bunun için de
tasarımcı ekinin sürekli olarak güçlü
tutmak için çalışmalar yaptıklarını söylüyor. Tasarımcı konusunda eğit-yetiştir modelini benimsediklerini belirten
Acar, “Genç arkadaşları çekirdekten
alıp tasarım konusunda yetiştiriyoruz.
Şu anda birçok başarılı firmanın başında bizden eğitim alıp sektöre adım
atan isimler bulunuyor. Çünkü biz, aynı
zamanda fabrikalarımızı sektörün bir
üniversitesi olarak düşünüyoruz. Bu
anlamda Leke Jeans, moda dünyasına
kalifiye eleman kazandıran bir konuma
gelmiş durumda. Biz tasarımı oldukça
fazla önemsiyoruz. Çünkü biliyoruz ki
yenilik ve tasarım sektörün yürüyeceği
ana yollardan biridir. Firmamız bünyesinde bir tasarım üretim merkezimiz
de bulunuyor. Bir tasarım fabrikası
olarak gibi çalıştığımızı söylemek abartı olmaz. Leke Jeans’te her 3 dakika da
bir yeni ürün tasarlıyoruz. Bu anlamda
tasarımın kendi bünyemizde önemli
yer alması daha da öne çıkmış oluyor.
Bu tarz çalışmıyor olsak bunu başarmamız söz konusu olamaz” dedi.
“Tekstil sektörünün kalbi olan
Merter’e 143 standart oda, 28
deluxe oda, 2 engelli odası, 25
Junior suite, 1 Executive
Suite ve 1 Presidential Suite
olmak üzere toplam 200
oda kapasitesine sahip bir
otel kazandırmaktan dolayı
gururluyuz. Merter Ramada Oteli,
Merter’in en önemli konaklama
noktalarından biri konumuna
gelmiş durumda.”
Leke Jeans aynı zamanda tekstil ve
moda dünyasının dışında yeni yatırımları ile de adından söz ettiriyor. Leke Jeans’in Merter’de hayata
geçirdiği Ramada Otel yatırımına
ilişkin olarak Cengiz Acar şunları aktarıyor: “ Tekstilcilerin çok kullandığı
bir deyim vardır. ‘Yumurtaları aynı
sepete koyma’. Bizim ekstra tekstilin dışında başka bir iş alanı araştırırken inşaatı öğrendik, inşaattan
sonra otel projesi gerçekleştirdik.
Merter’deki otelimizde 143 standart oda, 28 deluxe oda, 2 engelli
odası, 25 Junior suite, 1 Executive
Suite ve 1 Presidential Suite olmak
üzere toplam 200 oda kapasitesine
sahip bulunuyor. Bölgenin en önemli
konaklama noktalarından biri konumuna gelmiş durumda otelimiz.
Bu tarz bir yatırım yapmış olmaktan
çok gurur duyuyoruz. Çünkü Merter
bölgesinde tekstil firmalarımızın misafirlerini ağırlayacakları konaklama
merkezleri açığı bulunuyordu. Bu
anlamda sektöre bu yönlü bir katkı
yapıyor olmakta bize gurur veriyor.
Bu anlamda önemli bir ihtiyacı böylece karşıladığımızı düşünüyoruz.
Yakın zamanda ikinci otel projemizi hayata geçirmek için çalışmalara
başlayacağız. Yine bu yatırımımız
da Merter’de olacak. Bunun dışında
inşaat alanında yürüttüğümüz başka projelerimiz de bulunuyor. İki ay
önce 24 bin metrekarelik bir okul inşaatını bitirdik. Okul yapma projelerimiz devam ediyor. İnşaat alanında
tamamen otel, okul, alışveriş merkezi konusunda çalışıyoruz. Merter’deki otelimizde tekstilci dört arkadaş
ortağız. Otelimiz aynı zamanda bir iş
oteli olarak adlandırılabilinir. Bu tarz
bir oteli tekstil sektörünün kalbi olan
Merter’e kazandırmaktan ortaklarım ve ben çok mutluyuz. Yakın bir
zamanda Merter’deki firma ve derneklere yönelik organizasyonlar ve
kahvaltı etkinlikleri de başlatacağız.”
Tekstil terbiye
49
çevresel yaklaşımlar
ADR YÖNETMELİĞİ
NELER GETİRİYOR?
Yürürlükte olan Tehlikeli
Maddelerin Karayolu
ile Taşınması Hakkında
Yönetmelik (ADR) tehlikeli
maddelerin taşınması
konusunda; ambalajlama,
dolum, nakliye, boşaltma
ve tanker üretimi yapan
firmalara bir dizi yaptırım ve
belgelendirme zorunluluğu
getiriyor.
A
DR kuralları olarak adlandırdığımız Tehlikeli Maddelerin Karayolunda Taşınmasına İlişkin
Avrupa Anlaşması’nın mevzuatımıza
girişiyle ilgili kısa bir açıklama yapacak
olursak; ‘ADR Konvansiyonu’ uluslararası alanda 1968 yılından beri uygulanan ve 28 Avrupa Birliği üyesi olmak
50
üzere Türkiye’nin de içinde bulunduğu toplam 46 ülkenin taraf olduğu
uluslararası bir anlaşmadır. AB üyelik
sürecini yürüten ülkemiz 94/55 sayılı
AB direktifi aracılığıyla 6 Aralık 2005
tarihinde ‘ADR Konvansiyonu’na
taraf olmayı uygun görmüş, böylelikle gerek kamuoyu bilgilendirme ve
farkındalık eğitimleri gerekse mevzuatın hazır hale getirilmesi yönündeki
çalışmalar hız kazandı. 2004 yılında
önemli bir çalışmayla taşımacılık sektörümüze kazandırılan 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunumuz ile yeniden
yapılandırılan karayolu taşımacılık
sektörümüz, bu kapsamda ilgili konvansiyonel yapıya uyumu sağlamak
amacıyla yayımlanan 31 Mart 2007
tarihli ve 26479 sayılı Tehlikeli Maddelerin Karayoluyla Taşınması Hakkındaki Yönetmelik ile ADR kurallarıyla tanışmıştır. Yönetmenlik tehlikeli
maddelerin; insan sağlığı ve diğer canlı varlıklar ile çevreye zarar vermeden
güvenli ve düzenli bir şekilde kamuya
açık karayoluyla taşınmasını sağlamayı amaçlıyor. Yönetmelik, karayolu ile
yapılan tehlikeli madde taşımacılığını,
tehlikeli maddeleri gönderenleri ve bu
maddelerin alıcılarını, tehlikeli maddeleri dolduran, yükleyen, boşaltan ve
paketleyenleri, maksada uygun teknik
özelliklere sahip her türlü taşıt ile taşıma yapan taşımacıları, tehlikeli madde
yüklü her türlü taşıtı kullanan sürücü
ve operatörleri, işletmecileri ve bu
faaliyetlerde kullanılan her türlü taşıt,
araç, gereç ve benzerlerini kapsıyor. Yönetmelik kapsamındaki tehlikeli
maddelerden bir takvim yılı içerisinde
net elli ton ve üstü miktarlarda işlem
yapan; dolduran, paketleyen, yükleyen, gönderen, alıcı, boşaltan ve tank
konteyner/taşınabilir tank işletmecisi
olarak bu faaliyetlerden biri veya birden fazlasıyla iştigal eden işletmeler,
Tehlikeli Madde Faaliyet Belgesi almak zorundadır.
Yönetmelik Gereği Yükümlülükler;
Yükümlülük sahibi
Yapılması gereken
Termin
Faaliyet Belgesi
Yürürlükte
Tehlikeli Madde Güv. Dan ≥ 50 ton/yıl
Yürürlükte
Yılda bir kez yönetim kadrosuna, lojistik çalışanlarına, süreç içinde görevi olanlara ADR kapsamında eğitim verilmesi ve belgelendirilmesi
31.12.2015
Faaliyet Belgesi
Yürürlükte
Tehlikeli Madde Güv. Dan ≥ 50 ton/yıl
Yürürlükte
Yetki Belgesi
Yürürlükte
ADR Taşıt Uygunluk Belgesi
Yürürlükte
Tehlikeli Madde Mali Sorumluluk Sigortası
Yürürlükte
Tehlikeli yük taşımacılığı yapacak şoförlerin,
(SRC5) /ADR Şoför Eğitim Sertifikasına sahip
olmaları
Yürürlükte
Tehlikeli Madde Güv. Dan ≥ 50 ton/yıl
Yürürlükte
Paketleyen
Paketlemede sertifikalı ambalajların kullanılması (UN sertifikalı)
Yürürlükte
Gönderen
Taşıma sırasında, "taşıma evrakı-sevk evrakı"
bulundurulması
Yürürlükte
Taşıma esnasında sürücünün yanında, taşınan
yük ile ilgili yazılı acil durum talimatı bulundurulması.
Yürürlükte
Araçta ADR Uygunluk Belgesi/Taşıt Uygunluk
Belgesi bulunması
Yürürlükte
Tehlikeli yük taşımacılığı yapacak şoförlerin,
Tehlikeli Mal Taşımacılığı Sürücü Eğitim Sertifikası (SRC5) /ADR Şoför Eğitim Sertifikasına
sahip olmaları
Yürürlükte
Tehlikeli madde taşımacılığında ADR’de tanımlanan etiket, işaret ve turuncu plakaların
kullanılması
Yürürlükte
Araçta Acil durumlar için yazılı talimat bulundurmak
Yürürlükte
Yazılı talimatlarda belirtilmiş olan teçhizatların
araçta bulunmasını sağlamak
Yürürlükte
Yetki Belgesi
Yürürlükte
Tehlikeli Madde Mali Sorumluluk Sigortası
Yürürlükte
Gönderen, dolduran, paketleyen, yükleyen, boşaltan,
tank-konteyner/taşınabilir
tank işletmecilerini kapsar.
İdari sorumluluk
Taşıyıcı
LPG, CNG ve LNG
parekende satış
Operasyonel sorumluluk
Nakliyeci
Tekstil terbiye
51
makale
SPUNSHADES İLE
ÇEVRESEL SORUNLARA ÇÖZÜM
Tekstil sektöründe fazla
kimyasal madde kullanımı
ve su tüketiminin önüne
geçmek için son yıllarda
birçok çalışmalar yapılıyor.
Bunların en dikkat çekici
olanının ise Aditya Birla
Group bünyesinde geliştirilen
Spunshades boyalı viskon
elyaf üretimi olduğu
kaydediliyor.
52
T
ekstil sektörü küresel çapta
en fazla kimyasal madde ve
su tüketen sektörlerin başında gelmekte. Örneğin Çin Halk
Cumhuriyeti’nde tekstil sektörünün
diğer tüm sektörlerden daha fazla su
tükettiği biliniyor. Tekstil endüstrisinde 2 binden fazla değişik kimyasal
maddenin kullanıldığı ve bu rakamın
dünyada üretilen tüm kimyasalların
yaklaşık yüzde 25’ine denk geldiği
tahmin ediliyor.
En çok suyu boyahaneler
kullanıyor
Tekstil sektöründe en çok atık su
açığa çıkan bölüm ise boyahaneler.
Tekstil sektörünün değişik departmanlarının ortaya çıkardığı atık su
oranı aşağıdaki grafikte gösteriliyor.
Tekstil Boyama ve
Atık Su Miktarı: %80
Elyaf Atık
Su Miktarı: %12
Diğer Tekstil Üretim
Aşamalarında
Atık Su miktarı: %8
Bunun yanı sıra boyarmadde kullanımı da çevreye zarar verebiliyor. Araştırmalara göre boyamada yaklaşık 72
değişik toksik madde kullanılıyor ve
bu maddelerden 30 tanesi sudan tam
olarak uzaklaştırılmıyor.
Spunshades ile mükemmel renk
düzgünlüğü
“Aditya Birla Group” bünyesindeki
“Birla Cellulose” şirketi, dünyanın en
büyük viskon üreticilerinden bir tanesi olup, Spunshades markası ile bu
çevresel problemleri minimum düzeye indirgenmeyi hedefliyor. Spunshades , Birla Cellulose firmasının boyalı
viskon elyaflar için kullandığı tescilli
markadır. Spunshades elyafın üretim
metodunda, viskon staple elyafın
eğirme aşamasından önce viskon
çözeltisine pigment boya enjekte ediliyor. Bu şekilde boyalı elyaf elde ediliyor ve daha sonra yapılan boyama
adımlarına gerek kalmıyor. Yüksek
haslıklar ve mükemmel renk düzgünlüğü sağlanırken, çevreye verilen
zarar en az seviyeye indiriliyor. Boyalı
elyaf AZO-free olduğundan OekoTex 100 standartlarına da uyumakta.
Elyaf boyalı viskonun, boyama ve baskı yöntemi ile renklendirilen viskondan farkı aşağıda gösteriliyor:
Baskı
Birla Cellulose,
Spunshades markası
ile aşağıdaki
imkanları da
müşterilerine
sağlıyor:
•Her türlü renk yapılabiliyor
• Minimum 5 tona kadar üretim
imkanı bulunuyor
•Yüksek haslık elde ediliyor
• Üretilen elyafın pantolon, örgü
giysi, halı, döşemelik gibi çok değişik alanlarda kullanılma imkanı var
Parça Boyama
Spunshades
Tekstil terbiye
53
YÖN ETMEK
İŞLETMELERDE KURUMSAL
İTİBAR YÖNETİMİ
B
Dr. Ahmet Temiroğlu
TTTSD YK Üyesi
Özen Mensucat YK Başkanı
temiroglu@ozenmensucat.com
Kuruluşların başarıları
değerlendirilirken
genel olarak ve en çok
finansal sonuçlara bakılır.
Oysa modern yönetim
yaklaşımlarına göre finansal
olmayan sonuçlar da en
az finansal sonuçlar kadar
önemlidir. Finansal olmayan
sonuçlar içerisinde de
kurumsal itibar en önemli
kriterlerden biridir.
54
undan 35 yıl önce yeni ve küçük
bir işletmenin sahibi olarak kimyasal hammadde almak için bir
firmaya gitmiştim. Fiyat ve ödemelerle ilgili konuşurken, ben iki ay vadeli
çek ile ödeme yapacağımı söyledim.
Bunun üzerine işletmenin sahibi hala
kulaklarımda olan tok bir sesle “Sen
o çek defterini cebine koy. 10 bin lira
nakit paranı hazırla öyle gel. Hem de
10 tane binlik olsun. İçinde beş yüzlük
banknot olursa kabul etmem ’’demişti.
Ben de “tamam öyle olsun. Ancak
bizi tanıdığınızda bu sözlerinizden
ötürü üzüleceksiniz ’’ demiştim. O da
“ İnşallah öyle olur. Görelim. Bakalım’’
demişti.
Gerçekten de daha sonraları o şirketten, şirketin en çok güvendiği müşterilerinden biri olarak yıllarca değil nakit
para vermek, hiçbir güvence aracı
vermeksizin “açık hesap’’ olarak hammadde tedarik ettik. Tek güvencemiz
itibarımızdı. Aradaki zaman içerisinde
o tedarikçinin nezdinde itibarımızı artırmış, onların güvenini kazanmıştık.
Güvenle ilgili olarak, ünlü Alman
mucit ve işadamı Robert Bosch (18611942) “İnsanların güvenini kaybetmektense, para kaybetmeyi tercih
ederim” demiştir. Bugüne baktığımızda da, globalleşen dünyanın yok edici
rekabet ortamında, kuruluşlar için
itibar sahibi olmanın daha da önemli
olduğunu söyleyebiliriz. Kuruluşların
başarıları değerlendirilirken genel
olarak ve en çok finansal sonuçlara
bakılır. Oysa modern yönetim yaklaşımlarına göre finansal olmayan
sonuçlar da en az finansal sonuçlar
kadar önemlidir. Finansal olmayan sonuçlar içerisinde de kurumsal itibar en
önemli kriterlerden biridir. İşadamları
olarak kendi çevremize baktığımızda
da, sözü edildiğinde herkesin takdir
ettiği ya da sözü edildiğinde ‘‘suratların ekşidiği” kişi ve kuruluşlar hemen
aklımıza gelebilir.
Kurumsal itibarın tanımı
Kurumsal itibar, bir işletmelerin ilişki
içinde oldukları bütün sosyal paydaşları üzerinde oluşturdukları algıdır. Bu
sosyal paydaşları şu şekilde sıralayabiliriz;
• Müşteriler
• Tedarikçiler
• Çalışanlar
• Hissedarlar
• Rakipler
• Yakın çevre
• Ulusal çevre
• Uluslararası çevre
Kurumsal itibar yönetiminde
en önemli konulardan biri de
sosyal paydaşlar üzerinde
oluşturulan algıdır. Kuruluş
bu algıyı da tesadüflere
bırakmamalıdır. Halkla
ilişkiler yönetimi, kurumsal
iletişim yönetimi, reklam
çalışmaları ve diğer iletişim
araçlarını bilimsel yöntemlerle
kullanarak bu algıyı
yönlendirmeye çalışmalıdır.
• Devlet kuruluşları
• Sivil toplum örgütleri
• Mesleki kuruluşlar
Kurumsal itibar, tanımda da belirtildiği gibi kuruluşun ne olduğunun
yanında nasıl algılandığıyla da ilgili bir
kavramdır. Yukarıda sıraladığımız paydaşlar üzerinde kurumun oluşturduğu
algılar o paydaşların kurumla ilgili
görüş ve düşüncelerinin oluşmasına
neden olurlar. Bu görüş ve düşünceler
de o kuruma ait kurumsal itibarı şekillendirirler. Aslında kurumsal itibarın
özünde o kuruma duyulan güven
vardır. Bir kuruluşun sosyal paydaşları
üzerinde bu güveni oluşturması kolay
değildir. Ancak oluşturulmuş güvenin
kaybedilmesi ise çok kolay olabilmektedir. Bu nedenle kuruluşlarda nasıl ki
iş süreçleri, finansal süreçler varsa, bir
de "Kurumsal İtibar Yönetimi Süreci"
olmalıdır. Kurumsal itibarın oluşması
tesadüflere bırakılamaz.
Kurumsal itibar yönetimi
Kurumsal İtibar Yönetimi, kurumun
öz değerlerini oluşturmakla başlar.
Bir kurumun öz değerleri o kurumun
her türlü şart altında asla vazgeçmeyeceği ilkeleridir. Örneğin kurumun
çalışanlarına yönelik tutumu, doğanın
korunmasıyla ilgili tutumu, devlet
kurumlarıyla ilgili tutumu nasıldır?
Bir kuruluşun her türlü şartlar altında
çalışanlarına değer vereceğini ve çalışanların memnuniyetini sağlamaya
çalışacağını, müşteri ve tedarikçilerine
karşı her zaman dürüst olacağını, maliyeti ne olursa olsun doğal çevreye
zarar vermek bir yana onu koruyacağını ve iyileştireceğini, yine her türlü
şartlar altında devletle olan vergi, ruhsat gibi ilişkilerinde dürüst davranacağını belirtmesi öz değerlere ait güzel
örnekler olarak belirtilebilir.
Kuruluşun öz değerleri genel olarak
işveren ve üst düzey yönetim tarafından belirlenir. Kolay kolay değişmez
ancak zaman içerisinde gelişmelere
göre yenilenebilir. İtibar yönetimi,
kuruluşun her türlü işlerinde bu temel
değerlere sürekli olarak uymasını
sağlayan bir yönetim sürecidir. Bu
konuda kuruluştaki herkes sorumlu
ve görevli olmalıdır. Kurumsal itibar
yönetiminde en önemli konulardan
biri de yukarıda belirtildiği gibi sosyal
paydaşlar üzerinde oluşturulan algıdır.
Kuruluş bu algıyı da tesadüflere bırakmamalıdır. Halkla ilişkiler yönetimi,
kurumsal iletişim yönetimi, reklam
çalışmaları ve diğer iletişim araçlarını
bilimsel yöntemlerle kullanarak bu
algıyı yönlendirmeye çalışmalıdır.
Kurumsal itibarın yararları
• Kurumsal itibarı yüksek olan kuruluşlar iyi nitelikli işgücünü kendilerine
çekerler.
• İşyerlerine güvenen ve işyerlerini seven çalışanlarla verimlilik artabilir.
Birim üretim başına işçilik maliyetleri
rakiplere gore daha düşük olabilir.
• Bu kuruluşlar rakiplerinden daha
iyi şartlarda hammadde ve malzeme
tedarik edebilirler.
• Yine aynı özellikteki ürünü rakiplerinden daha yüksek fiyata satabilirler.
• Sadık müşteri kitlelerine sahip ola-
bilirler.
• Bankalar, fonlar ve diğer finans kaynakları nezdinde daha cazip müşteri
olabilirler.
• Devlet kuruluşları ile ilişkilerinde
olumlu tepkiler alırlar ve devletle olan
işlerini daha kolay yürütürler.
• İtibarı yüksek olan kuruluşların
maddi değerleri bilançolarında belirtilen değerlerden çok daha fazla
olabilmektedir.
Kurumsal itibari tehdit eden
riskler
Kurumsal itibar yönetimi uygulayan
şirketler, şirket itibarını kötü yönde
etkileyebilecek faktörleri önceden
belirler ve bu riskleri yönetirler. Bu risklerden bazıları aşağıdaki gibi sıralanabilir:
• Çalışma ortamında işçi sağlığı ve iş
güvenliği açısından uygun olmayan
unsurların varlığı nedeniyle oluşabilecek iş kazaları,
• Çeveyi kirletebilecek iş süreçlerinin
doğru yönetilmemesi ve çevrenin kirletilmesi,
• Üretilen ürünlerde müşteri tarafından tespit edilen hata ve arızalar,
• Sosyal paydaşlarla ilişkilerde etik
olmayan davranışlarda bulunulması,
• Kurumsal itibar yönetim uygulamalarının üst yönetim ve tüm çalışanlar
tarafından sahiplenilmesi yerine sadece reklam ajansı, danışmanlar gibi dış
kurumlara terk edilmesi,
• Kuruluş içi ve kuruluş dışı iletişimde
yanlışlar yapılması ve paydaşlar üzerinde yanlış algıların oluşması.
Tekstil terbiye
55
ekonomik göstergeler
TÜRKİYE’NİN TEMEL EKONOMİK GÖSTERGELERİ
Üretici Fiyatları Endeksi Aylık Değişim (%)
Yıl/AyOcak Şubat
MartNisan Mayıs
HaziranTemmuzAğustosEylülEkimKasımAralık
2005-0,410,11 1,261,21 0,20 -0,48 -0,74 1,04 0,780,68
-0,95 -0,04
2006
1,96
0,26
0,25
1,94
2,77
4,020,86-0,75-0,23
0,45
-0,29
-0,12
2007
-0,05
0,95
0,97
0,80
0,39
-0,11
0,06
0,85
1,02
-0,13 0,89
0,15
2008
0,42
2,56
3,17
4,50
2,12
0,321,25-2,34-0,90
0,57
-0,03
-3,54
20090,231,17 0,290,65 -0,050,94 -0,71 0,42 0,620,28
1,29 0,66
20100,581,66 1,942,35 -1,15-0,50 -0,16 1,15 0,511,21
-0,31 1,31
20112,361,72 1,220,61 0,15 0,01 -0,03 1,76 1,551,60
0,65 1,00
20120,38-0,09 0,360,08 0,53 -1,49 -0,31 0,26 1,030,17
1,66 -0,12
2013-0,18-0,13 0,81-0,511,00 1,46 0,99 0,04 0,880,69
0,62 1,11
2014
3,32
1,38
0,74
0,09
-0,52
0,06
0,73
0,42
0,85
0,92
-0,97
-0,76
20150,331,2 1,051,43 1,11 0,25 -0,32 0,98 1,53-0,2
-3,42
Tüketici Fiyatları Aylık Değişim (%)
Yıl/AyOcak Şubat
MartNisan Mayıs
HaziranTemmuzAğustosEylülEkimKasımAralık
20050,550,020,260,710,92 0,10 -0,57 0,851,021,791,40 0,42
20060,750,220,271,341,88 0,34 0,85 -0,441,291,271,29 0,23
20071,000,430,921,210,50 -0,24 -0,73 0,021,031,811,95 0,22
20080,801,290,961,681,49 -0,36 0,58 -0,240,452,600,83 -0,41
20090,29-0,34 1,10 0,02 0,64
0,11
0,25 -0,300,392,411,27
0,53
2010
1,85
1,45
0,58
0,60
-0,36-0,56-0,480,40
1,23
1,83
0,03-0,30
20110,410,730,420,872,42 -1,43 -0,41 0,730,753,271,73 0,58
20120,56 0,56 0,41 1,52-0,21 -0,90 -0,23 0,561,031,960,38
0,38
20131,650,300,660,420,15 0,76 0,31 -0,100,771,800,01 0,46
20141,980,431,131,340,40 0,31 0,45 0,090,141,900,18 -0,44
20151,10,711,191,630,56 0,51 0,09 0,400,891,550,67
2015 Aylık Döviz Kurları
$
�
1 Ocak 2015
2.3491
2.8309
1 Şubat 2015
2.4280
2.7504
1 Mart 2015
2.5165
2.8206
1 Nisan 2015
2.5985
2.8120
4 Mayıs 2015
2.7109
3.0218
1 Haziran 2015
2.6762
2.9222
1 Temmuz 2015
2.9745
2.9749
1 Ağustos 2015
2.7736
3.0421
1 Eylül 2015
2.9561
3.3198
1 Ekim 2015
3.0174
3.3639
2 Kasım 2015
2.8035
3.0898
1 Aralık 2015
2.8923
3.0650
56
Ürün Grupları Bazında Tekstil ve Hammaddeleri İhracatı
Birim 1000 $
2014
Ocak - Ekim
2015
Ocak - Ekim
Değişim
Elyaf İhracatı
530.204
498.177
-6,0%
İplik İhracatı
1.506.450
1.352.729
-10,2%
Dokuma Kumaş İhracatı
2.433.395
2.176.487
-10,6%
Örme Kumaş İhracatı
1.460.044
1.231.700
-15,6%
Dokusuz Yüzey (non-woven), Vatka ve
Keçe İhracatı
383.840
371.234
-3,3%
Diğer Tekstil Ürünleri İhracatı
1.166.079
1.039.587
-10,8%
Toplam Tekstil ve Hammaddeleri İhracatı
7.480.013
6.669.914
-10,8%
Kaynak: İhracatçı Birlikleri Kayıt Rakamları