Adana Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü Dergisi
Transkript
Adana Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü Dergisi
ISNN 2146-3743 VETERøNER KONTROL ENSTøTÜSÜ MÜDÜRLÜöÜ ADANA $'$1$9(7(5僞1(5 .21752/9( $5$ࠕ7,50$ (167僞7À6À'(5*僞6僞 Journal of Adana Veterinary Control and Research Institute ADANA-TURKEY Cilt/Volume 2 Ƈ Say/Number 1 Ƈ 2012 Adana Veteriner Kontrol ve Araútrma Enstitüsü Dergisi / The Journal of Adana Veterinary Control and Research Institute AVKAE Dergisi/ Journal of AVKAE Cilt/Volume 2 Ƈ Say/Number 1 Ƈ 2012 Ylda iki kez yaymlanr / Published two times per year ISSN 2146-3743 Sahibi Adana Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlü÷ü Adna Süleyman ASLAN Enstitü Müdürü Editörler Kurulu / Editorial Board Editör / Editor Dr. Atilla YOLDAù Editör Yardmclar / Co-Editors Uzm. Vet. Hek Harun AKILLI Dr. Mansur Seymen SEöMENOöLU Uzm. Biy.Murat ÖZMEN Dizgi: Dr. Atilla YOLDAù Adres / Address Adana Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlü÷ü 01122 Çukurova – ADANA / TÜRKøYE Tel : 90 (322) 2390490 (10 hat) Faks: 90 (322) 2390495 E-posta: adanaveterinerdergi@mynet.com Danúma Kurulu / Advisory Board * Prof. Dr. Ahmet ÜNVER-Kafkas Üniv. Vet. Fak. Mikrobiyoloji A.B.D. Prof. Dr. Fatih HATøPOöLU-Selçuk Üniv. Vet. Fak. Patoloji A.B.D. Prof. Dr. Fatih KÖKSAL-Çukurova Üniv. Tp Fak. Tbbi Mikrobiyoloji A.B.D. Prof. Dr. Feyzullah GÜÇLÜ-Selçuk Üniv. Vet. Fak. Parazitoloji A.B.D. Doç. Dr. Hasan SOLMAZ - Mustafa Kemal Üniv. Vet. Fak. Mikrobiyoloji A.B.D. Prof. Dr. ø. Hakk NUR - Erciyes Üniv. Vet. Fak. Anatomi A.B.D Prof. Dr. Hatice KORKMAZ GÜVENMEZ- Çukurova Üniv. Fen Edb. Fak. Moleküler Biyoloji Bölümü Doç. Dr. Meryem ÇINAR-Erciyes Üniv. Vet. Fak. Biyokimya A.B.D. Prof. Dr. Mustafa ORTATLI- Selçuk Üniv. Vet. Fak. Patoloji A.B.D. Prof. Dr. Murat GÖRGÜLÜ- Çukurova Üni. Ziraat Fak. Zootekni Böl. Dr. Tugay AYAùAN- Do÷u Akdeniz Tarmsal Araútrma Enstitüsü Müdürlü÷ü Doç. Dr. Veysel Soydal ATASEVEN- Mustafa Kemal Üniv. Vet.Fak. Viroloji A.B.D. * øsimler alfabetik sraya göre dizilmiútir. Copyright © Adana Veteriner Kontrol Enstitüsü Dergisi 2011, Her hakk sakldr / All rights reserved Basm Tarihi / Publishing Date: Temmuz / July 2012, Bask adedi / Circulation: 70 Derginin Kapsam Dergide, tp biyoloji, veteriner hekimlik ve hayvanclkla ilgili (klinik ve paraklinik bilimler, hayvanclkla ilgili biyolojik ve temel bilimler, zoonozlar ve halk sa÷l÷,hayvan besleme ve beslenme hastalklar, hayvan yetiútiricili÷i ve genetik, hayvansal orijinli gda hijyeni ve teknolojisi, egzotik hayvan bilimi) orijinal araútrma, ksa bildiri, ön rapor,gözlem, editöre mektup, derleme ve çeviri türünde yazlar yaymlayan, hakemli bir dergidir. Baskı / Printing : Netkopya Print Center Gazipaşa Bul. Mengi Apt. No:46/13 Seyhan / ADANA Tel: +90 322 453 10 02 -iii- İçindekiler/ Contents Araştırma Makaleleri/ Research Articles Sayfa/ Page Çukurova Yöresinde Sığırlarda Görülen Pneumonilerin Etiyolojisinin Histopatolojik ve Moleküler Yöntemlerle Belirlenmesi Etiology of Pneumonia of Cattle Determine by Histopathological and Molecular Methods in Cukurova District of Turkey Harun Akıllı, Atila YOLDAS, Murat ÖZMEN, Hüseyin TOPÇUOĞLU Nevin TURUT, Nevin TUZCU…………………………………………...……………………........................1-6 Malatya İli Süt Sığırcılığı ve Sığır Besiciliğinin Yapısı The Structure of Dairy Cattle and Fattening Enterprises in Malatya Hamit AYGÜL, Kemal ÖZKÜTÜK…………………………………………………………………………7-11 Adana İli Mezbahalarında Kesilen Küçük Ruminantlarda Karaciğer Helmint Enfestasyonlarının Şiddeti ve Yayılışı Prevalence of of Helminth Infection of the Liver in Small Animals Slaughtered in the Adana Province Hayrunissa ÇAYA……………………………………………………………………………….……………12-17 Derlemler/ Review Koyun ve Keçilerde Süt Verim Kontrol Yöntemleri ve Laktasyon Süt Veriminin Hesaplanması Milk Recording Methods and Calculation of Lactation Milk Production in Sheep and Goats Akın YAKAN………………………………………………………………….…………………………..……18-23 Ballarda Rastlanabilen İlaç Kalıntıları ve Bulaşanlar Medicine Residues and Contaminants Found in Honey Mansur Seymen SEĞMENOĞLU, Emine BAYDAN………………………………………………………..24-28 Tavukların Önemli Üst Solunum Yolu Hastalıklarında Patolojik Değişiklikler Pathologıcal Changes in Important Dıseases of Upper Respıratory System of Chicken Özgür ÖZDEMİR, Hüdaverdi ERER…………………………………………………………………...……29-38 -iv- Yazarlara Bilgi / Instructions for Authors ADANA VETERøNER KONTROL VE ARAùTIRMA ENSTøTÜSÜ (AVKAE) DERGøSø YAYIM KOùULLARI 1. Dergi, T.C. Tarm Gda ve Hayvanclk Bakanl÷, Adana Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlü÷ü’nün hakemli, bilimsel yayn organ olup, ylda iki defa yaymlanr. Derginin ksaltlmú ad "AVKAE Dergisi" dir. 2. AVKAE Dergisi’nde veteriner hekimlik alannda yaplan, baúka bir yerde yaymlanmamú olan orijinal bilimsel araútrmalar, güncel derleme, gözlem, ksa bilimsel çalúmalar ve enstitüden haberler yaymlanr. Derleme úeklindeki yazlar; orijinal olmas, en son yenilikleri içermesi, klasik bilgilerin tekrar olmamas durumunda kabul edilir. Derlemeyi hazrlayan yazarn, o konuda ulusal ya da uluslararas düzeyde orijinal yayn ve araútrmalar yapmú olmas koúulu aranr. 3. Türkçe ve øngilizce olarak hazrlanacak metinler 12 punto Times New Roman yaz karakterinde, düz metin olarak, çift aralkl ve kenarlarda 30 mm boúluk braklarak, A4 formundaki beyaz ka÷da yazlmaldr. 4. Microsoft Word formatndaki metin ile en az 300 dpi çözünürlükteki JPEG formatndaki resim/lerin tamam bir CD’ye kopyalanarak; metin ise dört nüsha (sadece bir kopyasnda yazar/lar ve yazar/lara ait bilgilerin bulundu÷u) olarak yayn kurulunun resmi posta adresine gönderilmelidir. Metin ve resimler ayrca AVKAE dergisinin elektronik posta adresine gönderilmelidir. 5. Türkçe orijinal çalúmalar; konu baúl÷, yazar/yazarlarn adlar, adresleri, Türkçe özet ve anahtar sözcükler, øngilizce baúlk, øngilizce özet ve anahtar sözcükler, giriú, materyal ve metot, bulgular, tartúma ve sonuç, teúekkür ve kaynaklar sras ile hazrlanmaldr. øngilizce orijinal çalúmalar; konu baúl÷, yazar/yazarlarn adlar, adresleri, øngilizce özet ve anahtar sözcükler, Türkçe baúlk, Türkçe özet ve anahtar sözcükler, giriú, materyal ve metot, bulgular, tartúma ve sonuç, teúekkür ve kaynaklar úeklinde hazrlanmaldr. Ksa bilimsel çalúmalarn ve derlemelerin; baúlk ve özet bölümleri orijinal çalúma formatnda, bundan sonraki bölümleri ise, derlemelerde; giriú, metin ve kaynaklar úeklinde, ksa bilimsel çalúmalarda ise bölümlendirme yaplmadan hazrlanmaldr. 6. Orijinal çalúmalar ve gözlemler aúa÷daki sraya göre düzenlenerek yazlmaldr. Baúlk, ksa, konu hakknda bilgi verici olmal ve küçük harflerle yazlmaldr.Yazar(lar)n, ad (lar) küçük, soyad(lar) büyük harflerle yazlmal ve unvan belirtilmemelidir.Özet, Türkçe ve øngilizce olarak, tek paragraf halinde ve en fazla 500 sözcük olmaldr.Anahtar kelimeler, alfabetik sraya göre yazlmal ve 5 sözcü÷ü geçmemelidir.Giriú, konu ile ilgili ksa literatür bilgisi içermeli, son paragrafnda çalúmann amac vurgulanmal ve iki sayfay geçmemelidir.Materyal ve Metot, ayrntya girmeden, anlaúlr biçimde yazlmaldr. Baúlklar kaln, alt baúlklar italik yaz tipiyle belirtilmelidir. Bulgular bölümünde veriler, tekrarlama yapmadan açk bir úekilde belirtilmelidir. Tablo baúlklar tablonun üstünde, úekil baúlklar ise úeklin altnda belirtilmelidir. Tartúma ve Sonuç bölümünde, araútrmann sonucunda elde edilen bulgular, di÷er araútrclarn bulgular ile karúlaútrlmal ve literatüre olan katks ksaca belirtilmelidir. Teúekkür bölümü, gerekli görülüyorsa kaynaklardan hemen önce belirtilmelidir. Kaynaklar bölümünde, kaynaklar listesi alfabetik ve kronolojik olarak sralanmal ve numaralanmaldr. Metin içerisinde ve cümle sonundaki kaynak sra numaras ile parantez içerisinde yazlmaldr. Cümle sonunda birden çok kaynak belirtilecek ise kaynak numaralar küçükten büyü÷e do÷ru sralanmaldr. Dergi adlarnn ksaltlmasnda "Periodical Title Abbreviations: By Abbreviation" son basks esas alnmaldr. Kaynaklar listesinde yazar(lar)n ayn yla ait birden fazla yayn varsa, yayn tarihinin yanna “a” ve “b” úeklinde belirtilmelidir. Kaynak yazm ve sralamas aúa÷daki gibi yaplmaldr. Süreli Yayn: Tuzcu M, Oruç E, Tuzcu N, Yoldaú A, Y÷n A, (2010) Atk s÷r fetüslerinde Kamilobakteriozisin patolojik immunohistokimyasal mikrobiyolojik ve gerçek zamanl PZR ile teúhisi. Kafkas Üniv.Vet.Fak.Derg. 16 (03):509-514 Yazarl Kitap: Diker K.S, (2005). ømmunoloji. 2. Bask. Ankara. Editörlü Kitap: Kaya S, ùanl Y, Pirinçci ø, Yavuz H, Boydan E, Demet Ö, Bilgili A, eds., (1995) Veteriner Klinik Toksikoloji 2. bask. Ankara. Editörlü Kitapta Bölüm:Bahk J, Marth EH, (1990) Listeriosis and Listeria monocytogenes. Cliver DD. eds. Foodborne Disease. Academic press Inc, San Diego. p.248-256. Kongre Bildirileri: Çetinda÷ M, (1994). Pronoprymna ventricosa, a new digenic trematoda from the Alosa fallax in Turkey. Eighth International Congress of Parasitology (ICOPA VIII), October, 10-14, øzmir-Turkey. Tezler: Yoldaú A, (2007). Deve kuúlarnn kalp arterleri üzerinde makroanatomik bir çalúma. Doktora Tezi, SÜ Sa÷lk Bilimleri Enstitüsü, Konya. Anonim:Anonim, (2009). Contagious equine metritis. Eriúim adresi: http://www.cfsph.iastate.edu/Factsheets/pdf, Eriúim tarihi: 17.10.2009. Peter AT (2009) Abortions in dairy cows. Eriúim adresi: http://www.wcds.afns.ualberta.ca.htm, Eriúim tarihi:14.11.2009. Yazúma adresi, çok yazarl çalúmalarda yazúma adresi olarak yazarlardan sadece birinin ad/soyad, adresi ve e-posta adresi çalúmann sonunda belirtilmelidir. 7. Latince cins ve tür isimleri italik yaz tipi ile yazlmaldr. Tüm ölçüler SI (Systeme Internationale)’ye göre verilmelidir. 8. Dergide yaymlanmak üzere gönderilen makaleler tüm yazarlar tarafndan imzalanan “Yayn Hakk Devri Sözleúmesi” ve baúvuruya iliúkin bir dilekçe ile birlikte gönderilmelidir. Yaymlanmas uygun görülen çalúmalar, istendi÷inde Yaym Komitesi’nin basma iliúkin karar, yazar(lar) na bildirilir. 9. AVKAE Dergisi’nde yaymlanacak olan, hayvan deneylerine dayal bilimsel çalúmalarda "Etik Kurul Onay Alnmútr" ifadesi aranr. 10. Gönderilen yazlarn basm düzeltmeleri orijinal metne göre yapld÷ndan, yazlarn her türlü sorumlulu÷u yazarlara aittir. 11. Ürünlerin ticari adlar ile karúlaútrlmalarna yönelik araútrmalar derginin ilgi kapsam dúndadr. 12. Araútrmaya konu olan maddelerin ve ürünlerin ticari adlar kullanlmamaldr. 13. ùayet varsa araútrmann desteklendi÷i kurum ad ve proje numaras belirtilmelidir. 14. Dergiye gönderilen yazlar geliú tarihine göre yaymlanr. 15. Yaymlanmayan yazlar, yazarna iade edilmez. -v- Yazarlara Bilgi / Instructions for Authors Yayn Hakk Devri Sözleúmesi Adana Veteriner Kontrol ve Araútrma Enstitüsü Dergisi - ADANA Aúa÷da baúl÷ bulunan ve yazarlar belirtilen makalenin tüm sorumlulu÷u Adana Veteriner Kontrol ve Araútrma Enstitüsü Dergisi Yayn Komisyonu Baúkanl÷’na ulaúncaya kadar yazar/larna aittir. Yaynn ad: .................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................... Yazar/larn ad/lar: .......................................................................................................................................... .......................................................................................................................................... Aúa÷da isim ve imzalar bulunan yazarlar; yaynlamak üzere gönderdikleri makalenin orijinal oldu÷unu, daha önce baúka bir dergiye yaynlanmak üzere gönderilmedi÷ini ve ksmen ya da tamamen yaynlanma-d÷n, gerekli düzeltmelerle birlikte her türlü yayn hakknn, yaznn yaymlanmasndan sonra Adana Veteriner Kontrol ve Araútrma Enstitüsü Dergisi’ne devrettiklerini kabul ederler. Yaymlanmak üzere gönderilen bu makalenin tüm sorumlulu÷unu da yazar/lar üstlenmektedir. Yukardaki makalenin tüm haklar Adana Veteriner Kontrol ve Araútrma Enstitüsü Dergisi’ne devredilmiútir. Yazar ad/lar ømza Tarih .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. ....................................................................................................................................................................... ....................................................................................................................................................................... .............................................................................................................................................................. Copyright Release The Journal of Adana Veterinary Control and Research Institute .ADANA - TURKEY The undersigned authors release The Journal of Adana Veterinary Control and Research Institute from all responsibility concerning the manuscript entitled; Title of paper: .................................................................................................................................................................... .................................................................................................................................................................... Authors names: .............................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................... Upon its submission to the publishing commission of the The Journal of Adana Veterinary Control and Research Institute.The undersigned author/s warrant that the article is original, is not under consideration by another journal, has not been previously published or that if has been published in whole or in part, any permission neces -sary to publish it in the above mentioned journal has been obtained and provided to the The Journal of Adana Veterinary Control and Research Institute. We sign for and accept responsibility for releasing this material.Copyright to the above article is hereby transferred to the The Journal of Adana Veterinary Control and Research Institute, effec-tive upon acceptance for publication. To be signed by all author/s -vi- Authors names Signature Date .................................................................................................................................................................... .................................................................................................................................................................... .................................................................................................................................................................... .................................................................................................................................................................... Correspondence Address: ............................................................................................................................... ....................................................................................................................................................... AVKAE Derg. 2012,2,1-6 Araútrma Makalesi/Research Article Çukurova Yöresinde S÷rlarda Görülen Granülomatöz Pneumonilerin Etiyolojisinin Histopatolojik ve Moleküler Yöntemlerle Belirlenmesi* Harun AKILLI1, Atila YOLDAS2, Murat ÖZMEN2, Hüseyin TOPÇUOöLU1 Nevin TURUT3, Nevin TUZCU3 Geliú tarihi/Received:1.4.2012, Kabul Tarihi/Acepted:5.6.2012 1 Adana Veteriner Kontrol ve Araútrma Enstitüsü, Patoloji Laboratuvar,Adana, Türkiye Adana Veteriner Kontrol ve Araútrma Enstitüsü, Moleküler Biyoloji Laboratuvar, Adana, Türkiye 3 Adana Veteriner Kontrol ve Araútrma Enstitüsü, Bakteriyoloji Laboratuvar, Adana, Türkiye 2 Özet Bu projede, s÷rlarda görülen granülomatöz pnömoniler (GP) ile son zamanlarda artú e÷ilimine giren tüberkülozun (Tb), s÷rlardaki görülme oran ve patolojik özellikleri ortaya konularak, söz konusu pnömonileri oluúturan etkenlerin gerçek zamanl polimeraz zincir reaksiyonu (Real-time PCR) ile teúhisinin yaplabilirli÷i araútrld. Bu çalúmada Adana bölgesinde faaliyet gösteren mezbahanelere kesim için getirilen 5000 baú s÷rn kesim sonras akci÷erlerin ve ilgili lenf dü÷ümlerinin makroskobik muayeneleri yapld. Olgularn 38’inde (% 0,76) granülamatöz pnömoni tespit edildi. Bunlarn PCR incelenmesinde 23 (%60) tanesinin Tb ve 10 (%38) tanesinin pnömomikozla ilgili oldu÷u belirlendi. 5 (%2) tanesinde de etkenlere ait DNA amplifikasyonu görülmedi. Anahtar Kelimeler: Granülamatöz pnömoni, S÷r, PCR, Patoloji Etiology of Granulomatous Pneumonia of Cattle Determine by Histopathological and Molecular Methods in Cukurova District of Turkey Abstract The availability of the application of real time PCR for the determination of etiologic factors of the granulomatous pneumonia (GP) and tuberculosis (Tb), which had an increasing incidence recently, has been investigated about the pathologic features and prevalance in cattles. During this investigation, macroscopical post mortem clinical examination of 5000 cattles of lungs and lymph nodes in slaughterhouses in Adana has been carried out and granulomatous pneumonia were determined in 38 (0,76%) cases. Real time PCR investigation of these cases reveals that 23 (60%) cases are related to Tb and 10 (38%) cases are related to pneumomycosis. However, no DNA amphlication were determined for five cases using real time PCR. Key Words: Granulomatous Pneumonia, Cattle, PCR,Patology Giriú Bu proje ile Adana bölgesinde kesilen s÷rlarda görülen granülomatöz pnömonilerin oranlar belirlenerek, günümüzde yaygn olarak kullanlmaya baúlayan PCR tekni÷i ile etiyolojileri belirlenmeye çalúld. Son yllarda bir çok hastal÷n teúhisinde çeúitli araútrmaclar tarafndan kullanlan ve yüksek düzeyde duyarl ve spesifik oldu÷u saptanan PCR tekni÷i ile (4,14,29) öncelikle s÷r tüberkülozu etkenleri ve di÷er mikotik pnömoni etkenlerinin hzl ve kesin olarak belirlenmesi amaçlanmútr. S÷r tüberküloz etkeninin insan tüberkülozuna da sebep olmas, bu hastal÷n insan topluluklarnda eradikasyonu için öncelikle s÷r tüberkülozunun kontrol ve eradike edilmesini gerekli klmaktadr. Dünyada eradikasyon amacyla yaplan tüm uygulamalarn temeli bu hastal÷ taúyan hayvanlarn belirlenmesi ve itlaf edilmesidir. Tüberkülozun teúhisinde genelde konvensiyonel teknikler kullanlmaktadr. Bunlar bakteriyolojik olarak etkenin enfekte materyalden izole edilmesi, deri duyarllk testi serolojik testler ve ölü hayvanlardan alnan dokularn histopatolojik muayenesidir. Etken izolasyonu en etkili ve kesin yöntemdir. Ancak izolasyonun ço÷u zaman aylarca sürmesi, izolasyon için selektif besi yerlerine ihtiyaç duyulmas ve etkenin yüksek patojeniteye sahip olmas birer dezavantajdr. Daha güvenli olan serolojik testlerin (Aglutinasyon testleri, komplement fikzasyon, indirekt-hemaglutinasyon, presipitasyon, ELISA) di÷er mikobakteri türleriyle çapraz reaksiyon vermesi nedeniyle güvenilir olmad÷ belirtilmektedir (3,17,23). Bahsedilen testlerin bir di÷er dezavantaj da çok düúük seviyedeki serum antikorlarn tespit edememeleridir (26). Tüberküloz teúhisinde kullanlan bir di÷er yöntem PPD deri testidir. Tüberküloz etkeni izole edilmesine ra÷men PPD negatif ve patolojik bulgularn rastlanmad÷ durumlar da rapor edilmiútir (22) Granülomatöz pnömoniler (GP), akci÷erde genellikle lokal veya bazen yaygn yerleúimli, de÷iúik büyüklükte Yazúma adresi/Correspondance:Harun Akll, Adana Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlü÷ü, TR-01170 Adana – TÜRKøYE, E-posta: harunakilli01@hotmail.com, *Bu araútrma TAGEM tarafndan (TAGEM, HS-09-01-02-145) desteklenmiútir -1- Akll ve Ark. granülomlara neden olan kronik pnömonilerdir. Bunlar arasnda en önemlisi úüphesiz tüberküloza (Tb) ilgili olanlardr. Bunu aktinobasilloz ile mantarlara ba÷l di÷er pnömomikozlar takip eder (1,27). Varl÷ M.Ö. 5000 yllarna kadar dayanan, yllar boyu insanl÷n korkulu rüyalarndan biri olarak mevcudiyetini sürdüren ve son yllarda ise yeniden yaygnlaúma e÷iliminde olan tüberküloz (11,18,25), s÷rlarda genellikle aerojen olarak bulaúr (13,22). Primer lezyon en çok akci÷erlerde, özellikle de dorso-kaudal bölgelerinde, tek veya multiple odaklar úeklinde görülür ve daima bölge lenf dü÷ümlerini de etkiler. Enfeksiyon, bronkopnömonide oldu÷u gibi bronúioler-alveoler bölgelerden baúlar ve lobüler yerleúimli, yonca yapra÷ görünümünde, multiple odaklar úekillenir (12). Tüberküloz lezyonlar bazen de birbirleriyle birleúerek geniú kazeifikasyon nekroz alanlar oluútururlar (1,27). Granülomatöz tipte pnömoni tüberkülozdan baúka aktinobasilloziste de görülür. Mikotik enfeksiyonlarda granülomatöz pnömonilere sebep olurlar. Granülomatöz mantar enfeksiyonlar arasnda aspergilloz, blastomikoz, kriptokokkoz ve koksidioidomikoz say labilir. Aktinobasillozisle aerojen enfeksiyonlarda, akci÷erde kraniyal loblarda büyümenin yan sra yumruk büyüklü÷üne varan ve küçük apselerle bezenmiú yumuúak bölgeler görülür. Bunlarn çevresinde fibröz kapsül bulunur. Hematojen enfeksiyonda ise, multiple miliyer (domuz) veya ceviz büyüklü÷ünde dü÷ümler meydana gelir. Mikroskobik olarak, ortada únsal yapda etkenlerin çevresinde nötrofil lökositler, epiteloid hücreler, dev hücreleri ve lenfositlerden oluúan hücre infiltrasyonlar ile bunlarn çevresinde fibröz kapsül görülür. Mikotik pnömoniler mantarlarn sebep oldu÷u pnömoniler olup, hematojen ve solunum yoluyla bulaúrlar. Mikotik pnömoniler ya frsatç (fakültatif patojen) mantar enfeksiyonlar, ya da sistemik enfeksiyonlar (obligat patojen mantarlar) srasnda meydana gelirler (1,27). Mantar enfeksiyonlar özellikle immunsupresyon ve uzun süreli antibiyotik tedavisinden sonra görülür. Akci÷er aspergillozunda miliyerden ceviz büyüklü÷üne varan ve büyük olanlar belirgin bir fibröz kapsülle çevrili granülomlara rastlanr. Blastomyces dermatitidis'in oluúturdu÷u granülomatöz pnömonide makroskobik olarak akci÷ere serpilmiú halde çok sayda ve de÷iúen büyüklükte nodüller görülür. Bu nodüller, genellikle sert kvaml granülomlar halindeyken, bazen ortalarnda irinleúmeye de (piyogranulom) rastlanr. Akci÷erdeki bu granülomlara ilaveten genellikle bölgesel lenf dü÷ümlerinde de granülomlara veya kazeifiye odaklara rastlanr. Bu durum, tüberkülozun primer kompleksine benzer. Mikroskobik olarak makrofaj, epiteloid histiyositler, dev hücreler ve az sayda nötrofil lökositler ile ba÷ dokudan oluúan granülomlar görülür. Etken, PAS ve methenamine-silver boyama yöntemleriyle ortaya konabilir (1,10,27). Cryptococcus neoformans, pnömonisinde makroskobik olarak akci÷erlerde çok sayda, küçük, beyaz renkli ve jelatinöz görünümde granülomlar vardr. Bu jelatinöz görünümün sebebi, etkenin kapsülündeki mukustur. Mikroskohttp://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php -2- AVKAE Derg. 2012,2,1-6 bik olarak ço÷unun sitoplazmas vakuollü makrofajlar ile lenfosit ve plazma hücrelerinin yan sra bol miktarda etkenlere rastlanr. Baz olgularda epiteloid histiyositler ve dev hücreleri de bulunabilir. Hematoksilen-eozin boyamada etken, boyay almad÷ için bu lezyonlarn ilk bakúta sabun köpü÷ü gibi bir görünümü vardr. Etkenin kapsülü, PAS, mucicarmine ve Alcian blue ile iyi boyanr (1,27). Coccidioides immitis’in oluúturdu÷u granülomatöz pnömoniye akci÷er ve bölgesel lenf dü÷ümlerinde rastlanr. Makroskobik olarak akci÷erde gribeyaz renkli, iyi snrl granülomlar vardr. Bunlarn ortasnda kazeifikasyon ve bazen irinli erimelere rastlanr. Mikroskobik olarak bu granülomlar, epiteloid histiyositler, dev hücreleri, lenfositler ve nötrofil lökositlerden oluúmuútur. Bu bölgelerde etkenin endosporlar (2-5 mikron) veya sporangium’larna (1070 mikron) rastlanr (1,27). Granülomatöz pnömoniye sebep olan etkenlerin ve özellikle de Tüberküloz etkeninin ksa ve direk teúhisi bir takm zorluklar içermektedir. Dünyann çeúitli yerlerinde tüberküloz eradikasyon kampanyalarnda intradermal tüberkülin testlerinden faydalanlmútr. Fakat testin spesifitesi yüksek bulunurken (%98,8), sensivititesi düúük (%65,6) çkmútr. Ayrca atipik mykobakteriler kros reaksiyonlara da neden olabilir. Deri testlerinin bir di÷er dezavantaj da 72 saat lik bir süre sonunda okunabilmesidir ( 19). Hastal÷n mikrobiyolojik teúhisi de kültürlerle yaplabilmektedir. Fakat M. bovis'in mikrobiyolojik teúhisi 2-3 ay alabilen oldukça yavaú bir prosedürdür. Bununla birlikte izolatn biyokimyasal identifikasyonu için 2-3 hafta gereklidir. Ayrca kültürlerin sensitivitesi % 100 de÷ildir. Hatal negatif kültür sonuçlar meydana gelebildi÷i de bildirilmektedir (19). Behren ve arkadaúlarnn (5) bildirdi÷ine göre M. bovis'in hücre yüzeyinde bir seri önemli zar lipoproteinleri bulunmaktadr. Bu de÷iúken yüzey proteinleri film inhibisyon ve immunofloresan antikor testleri gibi baz klasik laboratuvar yöntemlerinin duyarllklarnn azaltabilir. Daha geliúmiú yöntemlerden olan ELlSA rutin diyagnostik çalúmalarda önemli bir rolü olmasna ra÷men spesifitesi büyük ölçüde kullanlan monoklonal antikora ba÷ldr. Çeúitli evcil hayvanlarda (2) yaplan baz çalúmalarda M. bovis'in belirlenmesi amacyla PCR tekni÷inden faydalanlmútr. Türe özel PCR yönteminin uygulanmas tüberkülozun teúhisinde klasik yöntemlerde karúlaúan problemlerin aúlmasnda önemli bir alternatif olarak görülmektedir. (1,27) Materyal ve Metot Çalúma materyalini, Adana mezbahanelerinde kesilen de÷iúik yaú ve rklardan oluúan 5000 baú s÷rn, akci÷erleri ile mediastinal ve bronúial lenf dü÷ümlerinin muayenesinde bulunan granülomatöz lezyonlu dokular oluúturdu. Kesim için getirilen s÷rlarn antemortem muayeneleri yaplp, kesilen s÷rlarn akci÷erleri makroskobik olarak muayene edilerek, belirlenen granülomatöz lezyonlar önceden hazrlanan akci÷er úemalar üzerinde iúaretlendi. PCR ve mikrobiyolojik muayeneler için steril kaplara, histopatolojik muayeneler için % 10'luk tamponlu formaline lezyonlu bölgelerden doku parçalar Akll ve Ark. alnarak tespit edildi. Tespit edilen doku parçalar histopatolojik muayeneler için Luna (20)’ya göre iúlenerek 5-6 mikron kalnl÷nda kesitler alnd. Alnan tüm kesitler Hematoksilen ve Eozin(H.E), Ziehl-Neelsen (ZN), Periodic Acid Schiff (PAS), Brown ve Bren boyama metotlaryla boyanarak úk mikroskobunda incelendi. Makroskobik bulgular Canon-400D foto÷raf makinesi, mikroskobik çekimler ise Novel N-800M marka mikroskop kullanlarak yapld. Bakteriyolojik ekimler Collins and Lyne’s Microbiological Methods (21) göre yapld. Doku örneklerinden DNA ekstraksiyonu amacyla HighPure PCR template DNA ekstraksiyon kiti (Roche, Katolog no:11796828001) kullanld. DNA izolasyonu için doku örneklerinden 25-50 mg alnarak üzerine 200 ȝl doku Lysis Buffer ve 40 ȝl Proteinaz K ilave edildi. Daha sonra 55° C’de 1 saat inkübe edildi. 200 ȝl Binding Buffer katlarak 70°C’de 10 dakika tekrar inkübasyona brakld. ønkübasyondan sonra süspansiyona 100 ȝl isopropanol eklenerek iyice karútrld. Süspansiyon filtreli tüplere konularak 8000 rpm 1 dakika santrifüj edildi ve süpernatat uzaklaútrld. Temiz collection tüpün içerisine yerleútirilip 500 ȝl ønhibitör Removel Buffer ilave edildi ve 8000 rpm de 1 dakika santrifüj edildi. Daha sonra iki defa temiz collection tüplerin içerisine yerleútirilip 500 ȝl Wash Buffer ilave edilerek 800 rpm de 1 dakika santrifüj edildi. En son aúamada filtreli tüpler temiz bir eppendorf tüpünün içerisine yerleútirilerek 70 °C stlmú 100 ȝl Elution Buffer eklenerek 800 rpm de 1 dakika santrifüj edildi. øzole edilen DNA lar -20 °C de PCR yaplncaya kadar sakland. DNA miktar spektrofotometre (ASP-3700) ile 260 ve 280 nm de ölçülerek belirlendi. Real-time PCR analizlerinde ticari Mycobacterium spp. tespit kiti (Way2Gene; Kat No: WG40-0220-16) kullanld. PCR iúlemleri kit prosedürüne uygun olarak gerçekleútirildi. PCR'n tüm aúamalarnda Pozitif kontrol olarak kit içerisinde gelen standartlar kullanld. ve negatif kontrol olarak distile su kullanld. PCR Reaksiyon Hacmi; DNase free Water : 7,4 ȝl FastStart mix : 2 ȝl Mycobacterium genus Primer : 4 ȝl Mg+2 : 1.6 ȝl Templeyt : 5 ȝl Toplam Hacim : 20 ȝl Mycobacterium spp nükleik asitlerinin amplifikasyonlar Real Time PCR cihaz (Roche LightCycler 2.0) kullanlarak 95°C 10 dakika inkibasyon takiben 95°C 5 saniye, 64°C’de 5 saniye ve 72°C 40 saniye olacak úekilde 45 döngülük inkübasyon ile gerçekleútirildi. Mantarn Real-time PCR analizlerinde ticari Fungi tespit kiti (Way2Gene; Kat No: WG40-0270-16) kullanld. PCR iúlemleri kit prosedürüne uygun olarak gerçekleútirildi.Doku örneklerinden DNA ekstraksiyonu amacyla, ZR Fungal/Bacterial DNA MiniPrep kiti ( Kat no: D6005) kulla- AVKAE Derg. 2012,2,1-6 nld. Pozitif kontrol olarak kit içerisinde gelen standartlar kullanld. Fungi ssp nükleik asitlerinin amplifikasyonlar Real Time PCR cihaz (Roche LightCycler 2.0) kullanlarak 95°C 10 dakika inkibasyonu takiben 95°C 5 saniye, 55°C’de 10 saniye ve 72°C 20 saniye olacak úekilde 45 döngülük inkübasyon ile gerçekleútirildi. Bulgular Çalúmada 5000 s÷r akci÷eri üzerinde yaplan incelemede 38 s÷rda muhtelif pnömoni bulgular oldu÷u görüldü. Bu olgularn 29’unda granülomatöz pnömoni, 9 olguda da de÷iúik pnömoni lezyonlar birlikte granülomatöz pnömoni bulgular tespit edildi. Granülomatöz lezyonlarn ço÷u olguda akci÷er loplarnn dorsal yüzüne yerleúmiú oldu÷u görüldü. Akci÷er lezyonlarnn kaplad÷ saha vakadan vakaya de÷iú- Resim.1: Gö÷üs boúlu÷u ve akci÷erlerde saptanan yaygn granulomatöz lezyonlar mekle birlikte, polmu dexter’de yo÷un, polmu sinister’de ise ksmen az oldu÷u ve daha çok polmu dexter ve polmu sinister’in caudal loplarna yerleúmiú oldu÷u görüldü (Resim:1). Bu olgularda akci÷er loblarna serpilmiú halde çok sayda ve de÷iúen büyüklükte nodüller izlendi. Bu nodüller, Resim. 2:Akci÷er kaudal lobunda de÷iúik büyüklükteki protraktif ve konglomere granülomlar http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php -3- Akll ve Ark. AVKAE Derg. 2012,2,1-6 di÷i ve lenfoid odaklarn gözden kaybolmuú oldu÷u tespit edildi. Kimi numunelerde bronú ve bronúiol boúluklarnn irinli-nekrotik bir kitle ile doldu÷u ve bu yüzden tkanklk, volvüler geniúleme ve duvarlarnn úekil bozuklu÷una u÷rad÷ Tüberküloz 12 görüldü. Bazen bu yaplarn çevresinde de granülomlar oldu Mantar enfeksi- 5 10 3 ÷u gözlemlendi (Resim: 2). Akci÷er de granülom gözlenen yonu vakalarn ço÷unda parietal pleurada farkl büyüklükte Aktinobasillozis 2 granülomatöz odaklar görüldü. Di÷er 3 Mikroskobik muayenelerde GP belirlenen 38 akci÷eTablo:1 Patoloji, Real Time PCR, Mikrobiyoloji sonuçrin (Resim:4) Ziehl Neelsen boyamalarnda 12 tanesinde ARB lar (+) boyanan basillere rastland (Resim:5). Yine yaplan mantar boyamalarnda 5 akci÷erde mantar hifalar tespit edildi. Hazrlanan kesitlerinin Brown Bren boyamalarnda makroskobik olarak GP belirlenen akci÷erlerin 14 tanesinde Gr(+) boyanma alanlar belirlenirken, aktinobasillozis olarak de÷erlendirilen olgularn 2 tanesinde de gram pozitif boyanma alanlar belirlendi (Tablo 1). Aktinobasillozis olarak belirlenen akci÷erlerden hazrlanan H.E boyal preparatlarn mikroskobik incelemesinde, ortada yer alan únsal yapdaki etkenlerin çevresinde nötrofil lökositler, epiteloid hücreler, dev hücreleri ve lenfositlerden oluúan hücre infiltrasyonlar ile bunlarn çevresinde Resim.3: Real time PCR’da tüberküloza ait fibröz kapsülün bulundu÷u belirlendi. Yine pnömomikoz olaamplifikasyon rak teúhis edilen akci÷erlerde mikroskobik olarak, epiteloid histiyositler, dev hücreleri, lenfositler ve nötrofil lökositlerden genellikle sert kvaml kazeifiye granülomlar halindeyken, oluúan ve ortalarnda irin bulunan granülomlar belirlendi. Real time incelemeside, mezbahalarda kesilen 5000 bazen ortalarnda irinleúmeye de rastland. Görünüm itibariyle s÷rdan 38 adet GP tespit edilen vakalarn akci÷er ve lenf yumrularndan hazrlanan ekstratlardan 23’ünde (%60)' Tb, 10’nunda (%38)' pnömomikoza ait amplifikasyon görüldü. 5 (%2) numunede ise herhangi bir amplifikasyon tespit edilmedi (Resim: 3). Yaplan bakteriyolojik ekimlerde tüberküloz’a ve aktinobasilloz’a ait üreme olmamútr. Ancak yaplan mikrobiPatoloji Real Time PCR 23 Mikrobiyoloji yolojik ekimlerde 3 adet mantar, üretilmiútir. Resim. 4: Akci÷er. Tipik bir tüberkülde, ortada kireçlenme, kazeifikasyon nekrozu, çevrede epiteloid, mononükleer ve Langhans tipi dev hücreleri. H.E x20 mercimek büyüklü÷ünde bazende, birleúerek yaklaúk 1- 4 cm çapnda sa÷lam dokudan belirgin olarak ayrlmú odaklar mey dana getirdikleri tespit edildi. Akci÷erdeki bu granülomlara ek olarak baz olgularda mediastinal veya bronúial lenf dü÷üm lerinde de granülomlar, milier veya 4-10 mm çapnda de÷iúik sayda kazeifiye odaklar belirlendi. Baz olgularda ise lenf dü÷ümlerinin oldukça büyüdü÷ü, ortasnn tamamen kireçlen http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php -4- Resim. 5: Akci÷er dokusu kesiti, tüberküloz basilleri. Ziehl-Neelsen boyama (X100) Akll ve Ark. Tartúma ve Sonuç Adana mezbahenelerinde farkl yaú ve türde kesilen s÷rlarn akci÷erlerin %0,74’de granüloma ait bulgular görülmüútür. Bulunan oran, Ortatal ve ark (21)’nn Konya yöresinde yaptklar çalúmadan elde etikleri sonuçtan düúük olup, kesilen s÷rlarn %1,30’nda GP’ ye ait bulgular oldu÷unu bildirmiúlerdir. Bu oranlarn yüksek olmas GP’in solunum sistemi hastalklarnda önemli oldu÷u bildirimlerini (1,27) desteklemektedir. GP neden olan hastalklarn baúnda tüberkülozun oldu÷u bunun yannda aktinomikoz ile mantarlarnda GP oluúumunda önemli yer tuttuklar bildirilmektedir (1,27). Ortatatl ve ark (22) Konya yöresinde yaptklar çalúmada GP tespit ettikleri vakalarn, 45 (% 85)'inin Tb, 6 (% 11.3)' nn aktinobasilloz ve 2 (% 3.7)'sinin pnömomikoza ilgili oldu÷unu belirtmiúlerdir. Adana yöresinde yaplan çalúmada GP tespit edilen vakalarn % 60’ tüberküloz, % 05,4’ü Aktinobasiloz, % 38’i mantar olarak belirlendi. Yaplan çalúmada Adana yöresinde incelenen akci÷erlerin % 0.4’ ü tüberküloz yönünden pozitif bulunmuútur. Tüberküloz hayvan ve insan sa÷l÷n olumsuz yönde etkileyen, akci÷er, di÷er organ ve dokularda kazeöz kazeökalseröz karakterde tüberküllerin oluúmas ile beliren kronik, bulaúc ve zoonotik bakteriyel bir hastalktr. Etkeni mycobacterium genusuna ba÷l bakterilerdir. Mycobacterium tuberculosis insan, Mycobacterium bovis s÷r ve Mycobacterium avium kanatl kökenli tüberkulozun baúlca etkenleridir (30). Tüberküloz OIE (Office Internationaldes Epizooties) göre B listesinde yer almaktadr. Tüberküloz evcil hayvanlarda en sk s÷rlarda görülmekle birlikte domuz, köpek, kedi, kanatllar ve do÷al yasamda birçok yabani hayvanda görülebilir. M. bovis insanlara aerosol yolla veya kontamine süt ve/ve ya süt ürünlerinin tüketimi yoluyla bulaúabilmektedir. Ayrca pulmoner tüberkülozlu insanlar etkenleri sa÷lkl s÷rlara bulaútrabilmektedirler Geliúmekte olan ülkelerde insanlarda M. bovis kaynakl Tb vakalar, insan Tb vakalarnn %10’unu oluúturmaktadr (8). OIE verilerine göre Türkiye Tb hastal÷nn görüldü÷ü ülkeler arasnda yer almaktadr. Bulunan %0,4 lük tüberküloz oran bölge ve ülke hayvanclk yetiútirme sistemleri ve kesim úartlar açsndan de÷erlendirildi÷inde halk sa÷l÷n da ilgilendiren önemli bir konu oldu÷unu ortaya çkmaktadr. Türkiye’de s÷r Tb’u ile ilgili çalúmalar 1900’lü yllarn baúnda baúlamútr ve hastal÷n insidensi hakknda sa÷lkl bir veri bulunmamaktadr (24,31). Kayseri bölgesinde BACTEC radyometrik metodu kullanarak yaplan çalúmada, M. bovis’i saptamada bu testin hzl ve duyarl bir tan yöntemi oldu÷u belirtilmiú ve bu bölgede s÷r Tb’unun prevalans %1.49 olarak saptanmútr (15). Van bölgesindeki hayvanlardan alnan burun aknts ve süt örneklerinin PCR yöntemi ile incelenmesi sonucu, burun aknts örneklerinin 3 tanesinde, süt örneklerinin ise 1 tanesinde pozitiflik bulunmuútur (24). Ünver ve ark (28) klasik PCR ile yaptklar çalúmada Kars yöresinde M. bovis spesifik DNA’nn % 6.6 gibi büyük bir AVKAE Derg. 2012,2,1-6 oranda gözlemledi÷ini vurgulamúlardr. Yine Kars bölgesinde yaplan farkl bir çalúmada bu orann %0.9 oldu÷u bildirilmiútir. (29). Bu farkll÷n PCR tekni÷inin tüberküloz teúhisinde ki baúarsna ba÷l oldu÷u ifade edilmiútir (28). Yardmc ve ark (32) Real Time PCR optimize çalúmasnda ekstrasyon aúamasnn önemini vurgulayarak, lenf dü÷ümlerinden alnan örneklerde real time PCR tekni÷ini baúar ile uygulamúlardr. Bu çalúmada otuzsekiz GP olgusunda tüberküloz yönünden yaplan mikrobiyolojik kültürde etkene rastlanmamútr. Tüberkülozun teúhisinde altn standart kültürdür. Ancak bu yöntem oldukça uzun zaman almaktadr. ødentifikasyon için biyokimyasal testlere ihtiyaç duyulmakta ve laboratuvar úartlarnda biyolojik tehlike oluú turmaktadr. S÷r tüberkülozlu dokular çok az etken içerirler, bunun yannda etken kazeifiye olmuú lenf yumrular ya da daha ileri durumlarda akci÷er ve di÷er organlarda kazeifiye ya da kalsifiye bir tabaka ile kontrol altnda tutulmaktadr (29). Allerjik ve seroljik testler ise sensitivite ve spesifisite ile ilgili problemleri beraberlerinde getirmektedirler (9,30). PCR yönteminin uygulanmasnn klasik yöntemlerde karúlaúan problemlerin aúlmasnda alternatif bir yöntem olabilece÷i, hzl ve güvenilir sonuçlar alnd÷ için epidemiyolojik çalúmalarda ve hastal÷n kontrolünde önemli bir yer tutu÷u kansndayz. Yaplan çalúmada bulunan tüberküloz oran ile farkl bölgeler ve yllarda bulunan oranlar karúlaútrld÷nda düúük oldu÷u görülmektedir. Bu da tüberküloz e÷itimlerinin ve eradikasyon çalúmalarnn bir sonucu olabilir Aktinobasillozun etkeni Gram negatif özellikteki bakteri olup, nadiren akci÷erlerde de granülomatöz lezyonlara neden oldu÷u bildirilmiútir (16). Makroskobik olarak sülfür granüllerinin bulunmas, sarms renkte piyojenik yaps nedeniyle farkllk göstersede farkl tekniklerde baklmasnn gerekti÷i vurgulanmútr (21). Makroskobik olarak 38 GP vakasnn, histopatalojik boyamalarnda aktinbasillozdan úüphelenilen 2 vakada gram boyamada krmz renkte etkenin görülmesi ve bu vakalarn Real time PCR tekni÷inde tüberküloz ve mantara ait etkene özgü sipesifik DNA’larn ampliye olmamas, real time PCR ayrc teúhiste önemli oldu÷unu göstermiútir. Araútrmada çalúlan 38 GP olgunsuda histolojik boyama ve PCR tekni÷inde 10 (%) adet mantar olgusu tespit edilmiútir. Baz yazarlar (21,27) s÷rlarda mikotik pnömonilerin önemsenecek düzeyde olmad÷n bildirmiúlerdir. Yaplan çalúmada bu orann yüksek oldu÷u, tespit dilmiútir. Baz mantarlarn zoonoz, akut bazlarnn kronik organ hastalklar yaptklar, di÷er bazlarnn zehirlenmelere, bir ksmnn da neoplastik de÷iúmelere yol açt÷ bilinmektedir. Mantar enfeksiyonlarnn yüksek oranda görülmesi hayvan sa÷l÷ açsndan önemle üzerinde durulmas gereken bir nokta olarak görülmekle birlikte konunun, gün geçtikçe büyük bir önem kazanaca÷ kansndayz Bu çalúmada GP benzeri lezyon gösteripte Tüberküloz aktinobasilloz ve mantar yönünden PCR neagatif bulunan 3 vakada, yazarlarn bildirdi÷i gibi (28) GP dokularnn http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php -5- piyojen baúka mikroorganizmalar içermesi ihtimali düúünül- pp. lowaState University Press. Ames 17. Hanna, J. ve ark (1992) Molecular mektedir. Epidemiology of M. bovis in Texas and Mexico. Journal of Clinical Microbiology, 34, 2066-2071. Teúekkür 18.Köküöz A., (1996). 1995 Dünya Sa÷lk Raporu'nÇalúmann yürütülme aúamasnda gösterdikleri dan. TÜBiTAK Bilim ve Teknik Derg., 29, 36-37. katkdan dolay Adana Veteriner Kontrol Enstitü Müdürlü÷ü 19.Liebana E, Aranaz, A, Mateos, AVilafranca, Çalúanlar ile Tarmsal Araútrmalar ve Politikalar Genel Mü- M.Gomez,E et al (1995) Simple and Rapid Detrection of M. tuberculosis Complex Organism in Bovine Tissue Samples by dürlü÷ü’ne teúekkür deriz. PCR Journal of Clinical Microbiology, Jan, 33-36. 20.Luna, L.G. (1968). Manuel of Histologic Staining Kaynaklar Methods of the Armed Forces Institue of Pathology. 3rd ed, 1.Alibaúo÷lu, M. ve Yeúildere, T. (1988) Veteriner Mc Graw-Hill Bo ok Company, New York. Sistemik Patoloji. Cilt i, 207-262. 21.Ortatal, M.,Çiftçi M.K., Tuzcu M.,(1998) S2.Aranaz, A, Liebana, E., Pickering, X. Novoa, C., ÷rlarda Tüberküloz ve Di÷er Granülamatöz pnömoniler ÜzeMateos, A, Dominguez, L. (1996) Use of Polymeraze Chain rinde Patolojik øncelemeler Vet. Bil. Derg14,2:139-150. Reaction in the diagnosis of tuberculosis in ca ts and dogs. Pathology. pp.391-441, The lowa State University Press, Veterinary Record, 138, 276-280. Ames, lowa, USA. 3.Auer, L. A (1987) Assessment of an enzyme22.Pritchard, D.G. (1988) A century of bovine linked immunosorbent assay for the detection of cattle infected tuberculosis 1888-1988: Conquest and reaction. Vet with Mycobacterium bovis. Australian Veterinary Journal. 64, Microbiol, 43, 1995. 172-176. 23.Rothel, J. S., Jones, S. L., Corner, L. A, Cox, J. 4.Bascunana, C. R, Belak, K. (1996) Detection and C., and Wood, P. R (1992) The gamma interferon assay7 for identification of mycobacteria in formalinfixed, paraffindiagnosis of bovine tuberculosis in cattle: conditions affecting embedded tissues by nested PCR and restriction enzyme the production of gamma-interferon in whole blood culture. analysis. J. Clin. Microbiol, 34, 2351-2355. Australian Veterinary Journal. 69,1-4. 5.Behrens, A, Poumarat, F., Le Grand, D., Heller, 24.Solmaz H., ølhan Z., Aksakal A., ve ark. (2006) M. and Rosengarten, R (1996) Microbiology 142, 2463. Van Bölgesinde S÷r tüberkülozunun polimeraz zincir reaksi6.Beytut E(2001): Kars ili ve yöresinde s÷rlarda yonu yöntemi ile saptanmas. VI. Ulusal Veteriner Mikrobiyotüberküloz insidensi ve lezyonlarn lokalizasyonu üzerine paloji Kongresi (Uluslar Aras Katlml).. Side-Antalya.)(26-28 tolojik incelemeler. Kafkas Üniversitesi Vet. Fak. Derg. 7 Eylül 2006) (1):15- Controversy. J. Comp. Path. 99, 357-399. 25.Thoen, C.O. (1988) Tuberculosis. JAVMA, 193 7.Collins C.H, Lyne P.M, GrungeJ.M, (9), 1045-1048. FalkinhomJ.O, (2004) Collins and Lyne’s Microbiological 26.Tizard, i. (1982) Serologic assays. , B. J., Methods. 8 ed. Oxford Press London. Collins, D. M.,de Lisle, G. W. (1995) Detection of 8.Cosivi O, Grange JM, Da Born CJ, Raviglione Mycobacterium bovis in tissues by polymerase chainJA VMA. MC, Fujik ura T, Cousins D, Ro binson RA, Huc 181, 1162-1165 Wards Hzermeyer HF, de Kant or I , Melsin FX (1998) Zoonotic 27.Urman, H.K. (1983) Evcil Hayvanlarn Özel Patotuberculosis due to Mycobacterium bovis in developing lojik Anatomisi. Cilt i, A.Ü. Vet. Fak.Yay. Basmevi, Ankara. countries. Emerg Infect Dis, 4, 59-70. 28.Ünver A., Atabay ø.H., Güneú V., Çitil M., 9.De la Rua-Domenech R, Goodch ild A T, Erdo÷an H.M., (2007). Kars Yöresinde S÷r Tüberkülozunun Vordermeier HM, Hewinson RG, Christian sen KH, Yaygnl÷nn PCR ile belirlenmesi Kafkas Üniv Vet Fak Derg Clifton-Hadley RS (2006) Antemortem diagnos is of t 13 (1): 27-31. uberculosis in cattl e: A rev iew of the tuberculin tests, gamma 29.Wards BJ, Collins DM, de Lisle GW (1995) -interferon assay and ot her ancillary diagnostic techniques. Detection of Mycobacterium bovis in tissues by polymerase Res Vet Sci, 81, 190-210. chain reaction. Vet Microbiol, 43, 227-240. 10.Diker, F. (1989a). Bursa yöresinde çeúitli rk 30.Waters WR, Thacker TC , Greenwald R, s÷rlarda görülen tüberküloz lezyonlarnn organlara da÷lú Esfand iari J , Lyashchenko KP (2006) Effects of diffe rent ve histolojik yaplar. Pendik Hayv. Hast. Merk. Araút. Enst. tuberculin sk in-testing regimens o n gamma interfero n and Derg., XX 47 (2),78-94. antibody responses in cattle experimentally infected with 11.Diker, F. (1989b). Tüberkülozun dünü ve bugüMycobacterium bovis. Clin Vaccine Immunol, 13, 387-394. nü. Vet.Hek.Dern.Derg., 59 (3-4), 32-36. 31.Yardmc H. Tüberküloz. www.tvhb.org.tr/ 12.Dungworth, D.L. (1985). The Respiratory bilimsel/ System. In "Pathology of Domestic Animals" Ed by K.V.F. 32.Yardmc H., Ünal C.B., (Kökçü) Ataseven L., Jubb, P.C. Kennedyand N. Palmer, Vol. 2, 3rd ed, 413-556, Sareeyyüpo÷lu B., (2007) S÷r tüberkülozunun PCR ile tans Academic Press, London. ve Mycobacterium bovis’in spoligotiplendirme yöntemi ile 13.Francis, J. (1972). Route of infection in genotiplendirilmesi Ankara Üniv Vet Fak Derg, 54, 183-189. tuberculosis. Aust.Vet.J., 48, 578. 14.Glennon, M., Jager, B., Dowdal, D., Maher, M., Dawson, M., Quigley, F., Costello, E, Smith, T. (1997) PCR-based fingerprinting of Mycobacterium bovis isolates. Vet Microbiol, 1997, 54, 235-245. 15.Gümüúsoy K.S., Atasever A, Aydn F, (2007). Prevalence of tuberculosis in cattle in Turkey. Medycyna Wet. 63(3): 305-308. 16.Gyles. C.L and Thoen, C.Q. (1993). Pathogenesis ol Bactenal Inleclions in Animals. 2nd ed, 331 -6- http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php AVKAE Derg. 2012,2,7-11 Araútrma Makalesi/Research Article Malatya øli Süt S÷rcl÷ ve S÷r Besicili÷inin Yaps* Hamit AYGÜL1 Kemal ÖZKÜTÜK2 Geliú tarihi/Received:1.5.2012, Kabul Tarihi/Acepted:22.7.2012 1 2 Tarm øl Müdürlü÷ü,Malatya, Türkiye Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Zootekni Bölümü,Adana,Türkiye Özet Malatya ili Merkez, Battalgazi ve Do÷anúehir ilçelerinde bulunan süt s÷rcl÷ ve s÷r besicili÷i iúletmelerinin yapsn ve baz karakterlere ait performans ortaya koymak için süt s÷rcl÷ iúletmelerinden 90 ve besi iúletmelerinden 60 iúletmede anket çalúmas yaplmú, bu iúletmelerden 15 süt s÷rcl÷ ve 15 besi iúletmesinde süt verimiyle, beside canl a÷rlk artú incelenmiútir. øúletme sahiplerinin ortalama deneyim süreleri, srasyla süt s÷rcl÷nda 17.5 yl ve besicilikte 18.6 yl olarak belirlenmiútir. Mevcut s÷r popülasyonunun süt s÷rcl÷nda % 94’ü, besicilikte % 68’i kültür rk ve melezlerinden oluúmaktadr. Ortalama besi süresi tüm iúletmeler dikkate alnd÷nda 10,7 ay olarak bulunmuútur. Anket yaplan 90 iúletmedeki ineklerin ortalama laktasyon süresi 281 gün ve laktasyon süt verimi 2.282 kg olarak hesaplanmútr. Ölçüm yaplan iúletmelerdeki ineklerin tamam kültür rk ve kültür melezi olup, bunlarn yllk ortalama süt verimi 3.717 kg olarak tespit edilmiútir. Beside günlük ortalama canl a÷rlk artúnda Holstein x Simmental melezleri 1.367 kg/gün, Simmentaller 1.296 kg/gün ve Holstein x Esmer melezleri 1.234 kg/gün ile ilk üç sray almúlardr. øúletmelerin ortalama ahr kapasiteleri ve kapasite kullanm oranlar, srasyla süt s÷rcl÷nda 12.9 baú ve % 25.3, s÷r besicili÷inde 43.8 baú ve % 58.8 olarak tespit edilmiútir. Anahtar Kelimeler: Malatya, süt s÷rcl÷, besicilik, sörvey The Structure of Dairy Cattle and Fattening Enterprises in Malatya Abstract The structure and some characteristics of dairy and beef cattle farms (90 and 60 respectively) in Doganúehir and Battalgazi in Malatya were investigated. The anquettes were carried out at all dairy and beef cattle farms involved in the current studies. Out of these dairy and beef cattle farms, 15 from each group were selected and regularly visited in order to collect milk production and average daily gain data for 12 months. Average duration of the owners at the dairy cattle business and beef production were 17.5 and 18.6 years respectively. 94% and 68% of the cattle at the two enterprises consisted by exotic breeds. Average duration of the fattening were 10.7 months for all the fattening units. Average milk production and length of lactation were 2.282 liters and 281 days respectively. All the cattle at the beef production farms investigated for one year consisted from exotic breeds and their crosses with native cattle. The average 305 days milk production at those followed for one year was 3717 liters. Average daily gain at the fattening units were 1.367, 1.296, 1.234 g/day for Holstein x Simmental crosses, Simmenthalls and Holstein x Brown Swiss Crosses respectively. Capacities and present percent filled were found as 12.9 cattle and 25.3 % for dairy units 43.8 and 58.8 cattle for fattening units respectively Key Words: Malatya, dairy cattle, fattening, survey Giriú ayrlan toplam alan ise sadece %0.87’lik bir oran oluúturmaktadr. Son yllarda yem bitkisi ekimi ve silaj yapmna olan ilgi artmú olmakla beraber, yem bitkisi ekimine ayrlan alan halen yeterli de÷ildir (3). ølde, yllk toplam üretim kapasitesi 69.000 ton olan, 4 adet yem fabrikas mevcut olup, kapasite kullanm oranlar oldukça düúüktür. Malatya’nn 853.658 olan toplam nüfusu içerisinde köy nüfusunun oran % 41.5 düzeyinde bulunmaktadr. Di÷er bir ifadeyle øl nüfusunun %40’tan fazlas tarmla u÷raúmaktadr. Malatya’da 50.833 adet tarm iúletmesi mevcut olup, bunlarn % 7’si sadece bitkisel üretim yapmakta, % 93’ü ise bitkiMalatya’nn toplam s÷r varl÷ Çizelge 1’de verilmiú sel üretim ve hayvancl÷ birlikte yürütmektedir. Tarm arazisi içerisinde nadas dahil %77’lik oranla en büyük pay tahl ekim olup s÷r varl÷ içerisinde melezler en büyük paya sahip olup, alan oluúturmaktadr. Meyve ve ba÷ alanlar da %17.19’luk kültür rklar ile birlikte oranlar yaklaúk olarak %83’ü buloran ile önemli bir yer tutmaktadr. Yem bitkileri ekimine Yazúma adresi/Correspondance: Hamit AYDEMøR, Adana Gda Tarm ve Hayvanclk il Müdürlü÷ü, Kúla Mh. ADANA, E- posta: *Malatya øli Süt S÷rcl÷ ve S÷r Besicili÷inin Yaps isimli tezden özetlenmiútir. -7- Aygül H. ve Öztürk K. AVKAE Derg. 2012,2,7-11 Irklara Göre S÷r Varl÷ (Baú) Toplam S÷r Varl÷ øçindeki Oran (%) Kültür 21.198 19,18 Melez 61.724 55,85 Irklar tik Enstitüsü ve Devlet Planlama Teúkilat gibi kuruluúlarn yaynlarndan derlenmiútir.(1,2,3,4) Anket çalúmasnda, iúletmelerde bulunan kiúilerle yüz yüze görüúülerek, kendileri ve iúletmeleri hakknda bilgi alnmútr. øncelenen konular arasndaki iliúkileri görmek amacyla Yerli 27.601 24,97 baz karakterler arasnda Minitab paket program ile Khi-Kare Toplam 110.523 100,00 testi uygulanmútr. Bu çalúmada di÷er çalúmalardan farkl Çizelge 1. Malatya øli S÷r Varl÷ (2) olarak, süt s÷rcl÷ ve s÷r besicili÷i konularnn her ikisi muútur. Malatya’nn saf kültür rk ve melez s÷rlarnn oran birlikte ele alnarak gerekli veriler toplanmú fakat ayr ayr incelenmiútir. Ayrca anket çalúmas yannda, süt ve besi iúletTürkiye ortalamasnn üzerinde oldu÷u görülmektedir. (4) melerinde, performansa yönelik baz kriterler bir yl aúkn Bu çalúma amac, süt s÷rcl÷ iúletmelerinde; iúletsüre ile takip edilerek ölçüm ve tartmlar yaplmútr. me sahiplerinin deneyimi, iúletme büyüklü÷ü, mevcut hayvan says, hayvanlarn rk, yllk süt verimi, laktasyon süresi, Bulgular ve Tartúma günlük sa÷m says, kullanlan yemler, sütün nasl de÷erlendiBu çalúmada, Malatya øli süt s÷rcl÷ ve s÷r besicirildi÷i, iúletmelerin yem, sa÷lk ve ekonomiyle ilgili sorunlar li÷i konular birbirinden ba÷msz bir úekilde incelenmiú ve gibi konular, besi iúletmelerinde; ahr kapasitesi, hayvan mev- ayr baúlklar halinde verilmiútir. Ülkemizde tarm iúletmelericudu, hayvanlarn cinsiyeti, besi süresi, ylda kaç dönem besi- nin ço÷unda muhasebe kaytlar tutulmad÷ için iúletmelerin cilik yapld÷, besiye alnan hayvanlarn yaú, rk, temin edil- gerek ekonomik analizi, gerekse maliyetin hesaplanmasna di÷i yer, uygulanan besicilik sistemi, ahrn uygunlu÷u, kulla- yardmc olacak en önemli yöntemin anket metodu oldu÷u nlan yemler, günlük yemleme says, rklara göre günlük canl kabul edilen bir gerçektir (6). Bu nedenle verilerin toplanmas a÷rlk artú ve besi sonunda hayvanlarn ne úekilde pazarlan- büyük ölçüde anket yöntemi ile sa÷lanmútr. d÷ gibi konular hakknda detayl bilgi edinmektir. 1.Süt S÷rcl÷ Materyal ve Metot Deneyim süresi bakmndan 11-20 yl grubu, iúletmeleMalatya ili Merkez, Battalgazi ve Do÷anúehir ilçeleri rin %40’n oluúturmaktadr. øúletmelerin tamam dikkate alnile bu ilçelere ba÷l köylerden oransal örnekleme yöntemi ile d÷nda iúletme sahiplerinin ortalama deneyim süresi 17.5 yl toplam 90 adet süt s÷rcl÷ ve 60 adet s÷r besicili÷i iúletme- olarak hesaplanmútr. S÷r yetiútiricili÷i yapan iúletmelerden si seçilmiútir. Seçilen süt s÷rcl÷ iúletmelerinin 26’s Mer- hiç arazisi bulunmayanlarn oran %14.4’tür, bunlar genellikle kez, 12’si Battalgazi ve 52’si Do÷anúehir, s÷r besicili÷i iúlet- úehrin kenar mahallelerinde ikamet eden dar gelirli ailelerdir. melerinin 30’u Merkez, 13’ü Battalgazi ve 17’si Do÷anúehir øúletmeler içerisinde %42.2’lik oranla en büyük grubu 1–25 ilçeleri ve köylerinde yer almaktadr. Tespit edilen iúletmelere dekar aras araziye sahip olanlar oluútururken, 50 dekarn üzeait bilgiler anket çalúmasnn materyalini oluútururken, bun- rinde araziye sahip olanlarn oran %15.6 düzeyindedir. øúletlardan 15 adet süt s÷rcl÷ iúletmesindeki inekler süt verimi me baúna mevcut ortalama arazi miktar 28.4 dekar olarak için, 15 adet besi iúletmesindeki s÷rlar ise canl a÷rlk ölçü- tespit edilmiútir ki bu rakam, øldeki iúletmelerinin tamam ile mü için gerekli materyal olarak belirlenmiútir. Oransal örnek- karúlaútrld÷nda il ortalama arazi miktarndan (52.1 da) leme yöntemi ile süt s÷rcl÷ ve s÷r besicili÷inde popülas- daha düúük oldu÷u görülmektedir. (3) yonu temsil edecek en küçük örnek büyüklü÷ünün %5 güven Ahr kapasitesi bakmndan en büyük grubu %36’lk aral÷nda olmasna (5) dikkat edilerek Malatya ili Merkez, oranla 1-5 baú, en küçük grubu %11.2 ile 11-15 baú gruplar Battalgazi ve Do÷anúehir ilçelerinden toplam 90 süt s÷rcl÷ oluúturmaktadr. Bu çalúmada, iúletme baúna ortalama ahr iúletmesi ile 60 s÷r besicili÷i iúletmesi tespit edilmiútir. kapasitesi 12.9 baú, her yaúta mevcut s÷r says ortalama 3.3 Anket yaplan süt s÷rcl÷ iúletmelerinden 15’inde baú ve mevcut inek says 2.3 baú olarak tespit edilmiútir. Buna mevcut çeúitli yaú ve genotipte 56 ine÷in bir yl boyunca her göre iúletmelerin kapasite kullanm oran, her yaúta s÷r dikay süt verimleri ölçülmüútür. Ayrca besi iúletmelerinin 15’in- kate alnd÷nda %25.3, sadece inekler dikkate alnd÷nda ise %17.6 olarak hesaplanmútr. de, mevcut olan çeúitli yaú ve genotipte 226 baú s÷rn ise 2 Anket uygulanan iúletmelerde mevcut ineklerin %6’s ayda bir canl a÷rlk ölçümleri yaplmútr. Besi materyalinin yerli rklardan oluúurken, %36’s kültür melezi ve %58’i külcanl a÷rlk tespitleri, s÷r gö÷üs çevreleri ölçüm úeridi ile tür rk ineklerden meydana gelmektedir. øúletmelerin tamamölçülmek suretiyle yaplmútr. Çalúmann tamam halka ait na yakn (%96.6) inekleri günde iki defa sa÷maktadr. iúletmelerde yaplmútr. Araútrma ile sa÷lanan veriler 1 Ekim Laktasyon süresi, a÷rlkl olarak 261-300 günlük grupta toplanmútr. øúletmelerin tamam için ortalama laktasyon süresi 2002 – 1 Ekim 2003 dönemine aittir. Araútrmada kullanlan 281 + 15,4 gün olarak tespit edilmiútir. Ele alnan iúletmelerin ikincil veriler ise Malatya øl Tarm Müdürlü÷ü, Devlet østatishttp://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php -8- Aygül H. ve Öztürk K. AVKAE Derg. 2012,2,7-11 Irklaragöreyllksütverimi 5.000 ) g 4.000 k ( i 3.000 m i r e 2.000 v t ü 1.000 S 3.477 3.714 3.814 Melez Simmental Esmer 4.179 3.717 0 Holstein Genel Ort. ùekil 1. Ölçüm Yaplan øúletmelerde Bulunan øneklerin Irklara Göre Yllk Süt Verimi øúletmelerin sadece %4.5’i projeli ahrlara sahipken, % 38.2’i eski tip ve üzeri toprak kapl ahrlara, %31.5’i ise ev altnda bulunan ahrlara sahiptir. Ahrlarn %25.8’i projeli olmamakla birlikte teknik bakmdan yeterli durumdadr. Barnaklarda kullanlan yap malzemesine göre en büyük grubu % 37.1 ile kerpiç yaplar, en küçük grubu %12.4 ile briket yaplar oluúturmaktadr. øúletmelerden hiçbiri kesif yemin tamamn kendisi üretmemektedir. øúletmelerin çok büyük kesimi (%84.1) sadece satn ald÷ yemlerden hazrladklar karúm kullanmaktadr. Çizelge 2’de iúletmelerin yem karmasnda kullandkla% 84.6’snn günlük süt üretim miktar 30 litrenin altnda olup, iúletmelerin tamam dikkate alnd÷nda, iúletme baúna günlük r maddeler ile hayvan baúna günlük tüketim miktarlar görülortalama süt üretim miktar 19.6 litre olarak hesaplanmútr. mektedir. Anket çalúmas sonuçlarna göre sa÷mal inek baúna elde øl genelinde yem bitkileri ekimine ayrlan arazi miktar edilen günlük ortalama süt miktar 8.31 + 0.35 litre, laktasyon 3.721 ha olup, toplam tarm alannn %0.87’sine tekabül etsüt verimi ise 2.282 + 123 litre olarak tespit edilmiútir. mektedir. ølin 575.533 ha mera arazisi bulunmasna ra÷men, Anket çalúmasyla bulunan süt verim de÷erleri ile Temmuz, A÷ustos ve Eylül aylarnn uzun yllar ortalamasna ölçüm yaplarak tespit edilen laktasyon süt verim de÷erleri göre toplam ya÷ú miktar sadece 9.3 mm oldu÷undan, (1) farkllk göstermektedir. Ortalama yllk süt verimi ölçüm di÷er bir ifade ile yaz aylar tamamen kurak geçti÷inden merayaplan ineklerde 3.717 litre olarak tespit edilmiú olup, bu larda yeterli miktarda ot bulunmamaktadr. Bu nedenle ilde rakam anket çalúmasnda 2.282 litre olarak hesaplanmútr. kaba yem aç÷ söz konusu olup, Tarm ve Köyiúleri Bakanl÷ Bunun en önemli nedeni; ölçüm yaplan iúletmelerde hiç yerli ile øl Tarm Müdürlü÷ü bu aç÷ kapatmak amacyla yem bitkiinek bulunmamas, ineklerin tamamnn kültür rk ve kültür si projelerini desteklemektedir. melezlerinden oluúmas yannda, anket yaplan iúletmelerdeki Yemleme, iúletmelerin çok büyük bir ksmnda (% de÷erin 281 günlük laktasyon süresine göre hesaplanmú olma86.4) günde 3 defa ve genellikle hanmlar tarafndan yapmaks, ölçümle elde edilen de÷erin ise yllk süt verimini göstermetadr. Süt s÷rcl÷ yapan iúletmelerin en önemli sorunu, üretisidir. Ayrca anket yaplan iúletmelerin gerçek miktardan daha len sütün gerçek de÷eri üzerinden alc bulamamasdr. Bu az süt verimi bildirmiú olma ihtimali de bulunmaktadr. nedenle iúletmelerin %49.34’ü sütü sadece kendi evlerinde tüketmektedir. Günlük MikRasyondaki Kullanlan Yemler tar (Kg) Oran(%) Anket çalúmasnn yapld÷ dönemde Malatya úartlaArpa krmas-ezme 1.013 6.2 rnda 1 litre sütün üreticiden ortalama çkú fiyat 388.369.TL Bu÷day 0.026 0.2 (0.29 $) iken, tüketiciye ulaút÷ fiyat 700.000–800.000.TL’dir. PTK (Çi÷it) 0,693 4.2 øúletmelerin bildirdi÷i önemli sorunlar; sermaye yetersizli÷i, B.Kepe÷i 1.534 9.3 kredi alma güçlü÷ü, sütün çok düúük fiyata pazarlanmas, Msr 0.120 0.7 yemlerin pahal olmas, veteriner hizmetlerinin yetersizli÷i, Süt yemi 2.644 16.1 mastitis, meme körlü÷ü ve geç döl tutmadr. Döl verimi, süt Top. Kesif Yem Mik. 6.030 36.7 s÷rcl÷nda en çok önem verilmesi gereken konularn baúnKuru ot 1.383 8,4 da gelmektedir. Nitekim (7), “Süt S÷rcl÷nda Saman 6.012 36.6 ønfertibiliteden Do÷an Kayplar” konulu çalúmasnda; 1999 Msr hasl 0.019 0.1 yl fiyatlar ile inek baúna, ilk buza÷lama yaúnn 1 gün geMsr silaj 0.759 4.6 cikmesi halinde 2.428.000 TL (6.8 ABD $), buza÷lama aralù.Pancar posas 2.233 13.6 ÷nn 1 gün gecikmesi halinde 1.643.000 TL (4.5 ABD $) ve Toplam kaba yem 10.405 63.3 Çizelge 2. Yem Karmasnda Kullanlan Maddeler ve gebelik baúna tohumlama saysnn sadece 0.3 adet artmas halinde günlük 900.000.TL (2.5 ABD $) zararn oluútu÷unu Günlük Tüketim Miktarlar tespit etmiútir. Araútrmada, anket çalúmas dúnda, ayrca süt verim kontrolleri yaplan 15 iúletmedeki 56 ine÷e ait yllk süt verimi 2. S÷r Besicili÷i Tarm øl Müdürlü÷ü, yetiútiricilere sa÷lad÷ teknik bilgi ve çeúitli teúviklerle, Et ve Balk Kombinas kesim ve 4.179 litre ile Holstein rk ineklerden, en düúük verim ise pazarlama konusunda yapt÷ önderlikle, ùeker Fabrikas ise 3.477 litre ile melezlerden elde edilmiútir. de÷erleri ùekil 1’de gösterilmiútir. Buna göre en yüksek verim http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php -9- Aygül H. ve Öztürk K. AVKAE Derg. 2012,2,7-11 ùekil 2. Irklara Göre Günlük Canl A÷rlk Artú yetiútiricilerin hizmetine uygun fiyatla sundu÷u úeker pancar mera + ahr besisi uygulamaktadr. øúletmelerin %89.47’si posas (küspe) ve melas gibi úeker sanayi yan ürünleri ile Ma- ylda bir devre besi yaparken %10.53’ü iki devre besi yapmaklatya’da besicili÷in bu günkü durumuna gelmesinde çok önemtadr. li katk sa÷lamúlardr. øúletmelerin yaklaúk olarak %90’ 1.5 yaún altndaki Araútrmada besicilerin deneyim süresi, tüm iúletmeler besi materyali ile besiye baúlamaktadr. Bu durum büyütme ve dikkate alnd÷nda ortalama 18.6 yl olarak bulunmuútur. besi iúlemlerini birlikte yapmay gerektirdi÷inden besi süresini øúletmelerin ortalama ahr kapasitesi 43.8 baú, iúletme uzatmaktadr. Besi materyali genel olarak øl hayvan pazar, baúna mevcut ortalama hayvan says 28.1 baú ve kapasite ølçe hayvan pazarlar, Osmaniye, Adana illeri ile Kahta ve kullanm oran %58.8 olarak hesaplanmútr. Ortalama besi Elbistan ilçelerinden sa÷lanmaktadr. øúletmelerin yaklaúk olarak 2/3’ünde kültür rk ve kültür melezleri ço÷unlukta olup, yerli rklar a÷rlkl olarak besicilik yapan iúletmelerin oran %31.58 düzeyindedir. øúletmelerin yaklaúk olarak 2/3’ü projeli olmamakla beraber teknik açdan yeterli saylabilecek bir ahra(geri kalan ksm ise) 1/10’u ise projeli bir ahra sahiptir. Evin alt katn ahr olarak kullananlarla, eski tip ve üzeri toprak kapl ahra sahip olanlarn oran 1/5’tir. Barnaklarda kullanlan yap malzemesi tu÷la, taú, kiremit ve kerpiçten oluúurken, tu÷la %35.09 oran ile ilk sray almaktadr. øúletmelerin tamamna yakn kullandklar kesif yemi, satn aldklar çeúitli yem ham maddelerini karútrmak suretiyle kendileri hazrlamaktadr. Çizelge 3’de iúletmelerin yem karmasnda kullandklar maddeler ile hayvan baúna 8.122* günlük tüketim miktarlar görülmektedir. øúletmelerin önemli 36.518** bir ksm, kaba yemin bir ksmn veya tamamn kendisi üretirken, yaklaúk olarak 1/3’ü hiç kaba yem üretmemekte ve 52.473** tamamn satn almakta, yaklaúk olarak 2/3’ü hayvanlar günÇizelge 4. De÷iúik De÷iúken Çiftleri Arasnda Khi-Kare Analiz de 2 defa, 1/3’ü ise 3 defa yemlemektedir. Karúlaútrmalar Arazi Varl÷-Günlük Süt Üretimi Arazi Varl÷-Kaba Yem Temin ùekli Günlük Süt Üretimi-Kesif Yem Temin ùekli ønek Baúna Üret. Günlük Süt Mik -Kesif Yem Tüketimi ønek Baúna Üret. Günlük Süt Mik.-Kaba Yem Tüketimi øneklerin Genotipi – Günlük Süt Üretim Mik. øneklerin Genotipi – Laktasyon Süresi øúletme Sahibinin Tecrübesi -Kaba Yem Tüketimi Kaba Yem Tüketimi – Kesif Yem Tüketimi Laktasyon Süresi-Ahr Tipi øliúkisi Laktasyon Süresi-Günlük Süt Üretimi Mevcut ønek Says – Ahr Kapasitesi Mevcut ønek Says – Ahr Tipi Mevcut ønek Says – Erkek Yavrularn De÷erlendirilmesi Mevcut ønek Says – Günlük Toplam Süt Üretim De÷eri Mevcut ønek Says – Günlük Toplam Süt Üretim Miktar Sonuçlar ve Önem Düzeyleri * : %5 seviyesinde önemli Sonuçlar 20.096* 41.938** 99.977** 10.350* 10.999* 39.245** 62.960** 14.700** 14.628** 20.503** 24.853** 28.635** 16.802* ** : %1 seviyesinde önemli süresi ise 10.7 ay olarak tespit edilmiútir. Ksa süreli besi úekli nadir olarak uygulanmaktadr. Malatya’da sadece meraya dayal yani ekstansif besicilik yapan iúletme bulunmamaktadr. Genel yap, yar ekstansif ve entansif iúletmeler úeklindedir. øúletmelerin %72’si sadece ahr besisi uygularken, %28’si ise http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php -10- 15 iúletmede bir yl boyunca yaplan canl a÷rlk ölçümleri sonucu elde edilen günlük canl a÷rlk artúna ait de÷erler ùekil 2’de rklar baznda gösterilmiútir. En yüksek canl a÷lk artú Simmental x Holstein melezlerinde sa÷lanrken, bunu Simmental, Holstein ve Holstein x Esmer rk melezi s÷rlar izlemiútir. Esmer rk s÷rlar beklendi÷i kadar iyi bir canl a÷rlk artú gösterememiútir. Aygül H. ve Öztürk K. AVKAE Derg. 2012,2,7-11 Karúlaútrmalar Sonuçlar Ahr Kapasitesi – Ahr tipi 16.508* Ahr Kapasitesi – Mevcut hayvan says 33.125** Arazi Varl÷ - Yem bitkisi ekiliúi 15.381** Besi úekli – Ahr kapasitesi 7.300* Besiye baúlama yaú - Besi süresi 15.183* Yem bitkisi ekiliúi – Kaba yem tüketimi 9.543* Kesif yem temin úekli – Kaba yem temin úekli 14.944 ** 7.Yalçn, C., (2000). Süt S÷rcl÷nda ønfertibiliteden Do÷an Kayplar. Lalahan Hayvanclk Araútrma Enstitüsü Dergisi. Say: 40, Ankara. Çizelge 5. De÷iúik De÷iúken Çiftleri Arasndaki øliúkilerin Khi-Kare Analiz Sonuçlar ve Önem Düzeyleri * : %5 seviyesinde önemli, ** : %1 seviyesinde önemli Anket çalúmas sonucu, kredi faizlerinin yüksekli÷i, kredi úartlarnn a÷rl÷ ve kredi alamamak gibi kredi ile ilgili sorunlar, sermaye yetersizli÷i, besi materyalinin pahal olmas ve yemin çok pahal olmas en önemli ekonomik sorunlar olarak ortaya çkmútr. 3. Ele Alnan Kriterler Aras øliúkiler Anket sorularna verilen cevaplarda, de÷iúik de÷iúken çiftleri arasnda bir iliúki olup olmad÷ ve bunun istatistiksel olarak önemi tespit edilmeye çalúlmútr. Burada birbiri ile iliúkili olabilece÷i düúünülen cevaplar arasnda “Khi-Kare Testi” uygulanarak analizi yaplmútr. Analiz sonuçlar %1 ve %5 önem seviyelerinde “Tablo de÷erleri” ile karúlaútrlarak, aralarndaki iliúki düzeyi önemli bulunan karúlaútrmalar detayl bir úekilde incelenmiútir. Çizelge 4’te, süt s÷rcl÷nda, Çizelge 5’te s÷r besicili÷inde her iki önem seviyesinde yüksek bulunan iliúkilerin yanna iki yldz, sadece %5 düzeyinde önemli bulunanlarn yanna bir yldz konulmuútur. Kaynaklar 1.ANONøM (2000). Meteoroloji Bölge Müdürlü÷ü Kaytlar. Malatya 2.ANONøM (2003b). Brifing Raporu. øl Tarm Müdürlü÷ü. Malatya. 3.ANONøM (2003c). Malatya øli Tarm Master Plan, 2003. Tarm øl Müdürlü÷ü Yayn, Malatya 4.Devlet østatistik Enstitüsü (2002). Tarmsal Yap (Üretim, Fiyat, De÷er), T.C.Baúbakanlk D.ø.E., Ankara 5.Düzgüneú, O.,(1963). Bilimsel Araútrma østatistik Prensipleri ve Metotlar. Ege Üniversitesi Matbaas øzmir. 6.Fidan, H., Bülbül, M., (1993). Çorum ølinde Süt S÷rcl÷ ve S÷r Besicili÷i Yaplan Tarm øúletmelerinin Ekonomik Yaps, Yllk Ekonomik Faaliyet Sonuçlar, Maliyet Unsurlar, ønek Sütü Maliyeti ve S÷r Besicili÷inde Canl A÷rlk ve Canl A÷rlk Artú Maliyetleri. Tr. J. Of Agricutural and Forestry, 18. TÜBøTAK, Ankara. http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php -11- AVKAE Derg. 2012,2,1-17 Araútrma Makalesi/ Research Article Adana øli Mezbahalarnda Kesilen Küçük Ruminantlarda Karaci÷er Helmint Enfeksiyonlarnn ùiddeti ve Yaylú* Hayrunnisa ÇAYA1 Geliú tarihi/Received:15.12.2011, Kabul Tarihi/Acepted: 23.7.2012 1 Adana Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlü÷ü. Parazitoloji Laboratuar,Adana,Türkiye Özet Bu çalúma Adana yöresindeki mezbahalarda kesilen küçükbaú hayvanlarda karaci÷er helmintlerinin yaygnl÷nn ve úiddetinin belirlenmesi amacyla yaplmútr. Araútrma, Ocak – Aralk 2001 tarihleri arasnda, Adana merkez ve 7 ilçe mezbahalarndan toplanan 600 koyun, 341 keçi ve 1700 kuzu karaci÷eri üzerinde yaplmútr. Bu çalúmada, koyun karaci÷erlerinde enfeksiyon oran %67.5 olmak üzere 40’nda ( %6.6 ) Fasciola hepatica, 19’da ( %3.1 ) Fasciola gigantica, 72’sinde ( % 12 ) Dicrocelium dendriticum, 218’inde ( %36.3 ) Kist hidatik, 29’unda ise ( %4.8 ) Cysticercus tenuicollis olarak saptanmútr. Kist hidatidlerin fertile yönünden muayenelerinde 218 kistin 113’ü ( %51.8 ) fertil 105’i ( %48.2 ) infertil bulunmuútur. Koyunlarda karaci÷er kelebeklerine Kasm ve Aralk, Cyst hydatid’e her mevsim, Cysticercus tenuicollis’e Haziran, ùubat ve Nisan aylarnda rastland. Koyun karaci÷erlerinde bir türle enfeksiyon %33.6, iki türle %37.3, üç türle %11.1, dört türle %18 orannda bulunmuútur. Keçi karaci÷er helmintleri yönünden enfeksiyon oran %12.9 olup, 3’ünde ( %0.8) Fasciola hepatica’ya, 2 ( %0.5 ) Fasciola gigantica’ya, 11’inde ( %3.2 ), Dicrocelium dendriticum’a 28’inde ( %8.2 ) Kist hidatik’e rastlanmútr. Cysticercus tenuicollis enfeksiyonuna ise rastlanmamútr. Kist hidatik’in fertilite yönünden muayenelerinde 15 ( %53.6 ) fertil, 13 ( % 46.4 ) infertil bulunmuútur. Keçilerde Ocak, ùubat ve Mart aylarnda Fasciola hepatica, Fasciola gigantica tespit edilmiútir. Dicrocelium dendriticum ‘aen fazla Ocak aynda rastlanmútr. Ocak, ùubat, Mart, Temmuz, Kasm aylarnda Cyst hydatid enfeksiyonu görülmüútür. Keçilerin %50’sinin bir tür, %31.8’inin iki tür, %18.1’inin üç türle enfekte oldu÷u belirlenmiútir. Anahtar kelime: Koyun, Keçi, Karaci÷er, Helmint, distamatosis ve kist hidatik Prevalence of of Helminth Infection of the Liver in Small Animals Slaughtered in the Adana Province Abstract In this study, It was aimed to determine the presence and distribution of liver helminths in small ruminants slaughtered at different slaughterhouses in Adana region. For this purpose, 600 sheep, 341 goats and 1700 ewes livers were examined between January - December 2001. Infection rate of sheep livers was 67.5%. The prevalance of Cyst hydatid, Dicrocelium dendriticum, Fasciola hepatica, Cysticercus tenuicollis was 36.3 %,12 %, 6.6%, 4.8 %, 3.1% respectively. When fertility rate of cyst hydatids examined, 113 ( 51.8% ) were found fertile and 105 ( 48.2% ) were found infertile. Distribution of sheep liver helminths according to the months showed difference between helminths species. Fasciola hepatica in November and December, Dicrocelium dendriticum in November and December, Fasciola gigantica in November, Cysticercus tenuicollis in June, February and April, Cyst hydatid in every month was seen. When compared with number of helminth species, infection with one species, two species, three species and four species were found to be 33.6%, 37.3%, 11.1 % , 18% respectively. Infection rate of goat livers was 12.9%. The prevalance of parasites that Cyst hydatid was 28 ( 8.2% ), Fasciola hepatica was 3 ( 0.8 % ), Dicrocelium dendriticum was 11 ( 3.2% ) and Fasciola gigantica was 2 ( 0.5% ), Cysticercus tenuicollis was not detected. When fertility rate of cyst hyatids examined , 15 ( 53.6% ) were found to be fertile and 13 ( 46. % ) were found to be infertile. Also, distribution of goat helminths according to months showed difference between helminths species. Fasciola hepatica, Fasciola gigantica and Dicrocelium dendriticum were frequently detected in January, February and March, Cyst hydatid were frequently detected in January, February, March, July and November. When the infection was compared according to number of helminth species, infection with one species, two species and three species were 50% , 31.8% and 18.1% respectively. Key Words: Sheep, Goat, Liver, Helminth, distamatosis end Cyst hydatid lardan biri de paraziter hastalklardr. Geliúmekte olan ülkelerTürkiye’de krsal bölgelerin geçim kayna÷ tarm ve de distamatosis, ekinokokkosiz gibi paraziter hastalklar, halk hayvanclktr. Hayvancl÷ olumsuz etkileyen büyük sorun- sa÷l÷ açsndan da önemli bir problem oluúturmaktadr. KaGiriú -12- Yazúma adresi/Correspondance:Hayrunissa ÇAYA, Adana Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlü÷ü, TR-01170 Adana – TÜRKøYE, Eposta: hayrunissa@hotmail.com, * Ayn isimli uzmanlk tezinden özetlenmiútir Çaya H. saplk hayvanlarn kesim sonu muayenelerinde, karaci÷erlerin büyük bir bölümünde paraziter etkenlerden ileri gelen bir takm lezyonlar görülmekte, lezyonlu karaci÷erlerin tam veya ksmi olarak imha edilmeleri nedeniyle de önemli ekonomik kayplarn meydana geldi÷i bilinmektedir. Bütün dünyada insan ve hayvan sa÷l÷n tehdit eden distomatosis, Türkiye’deki zoonozlarn en önemlilerinden biri olmakla birlikte son konak hayvanlarda ciddi bir klinik belirti göstermeyebilir. Ekinokokkosis insan ve hayvan sa÷l÷n dolays ile ekonomiyi etkileyen, parazitozlardan biridir. Bulaúma sadece sindirim yoluyla de÷il, solunum yoluyla da olabilmektedir. Mezbaha çevresine atlan veya akarsu ile daha uzaklara taúnan enfekte organlarn son konak köpekler tarafndan yenilmesi ile hastal÷n yaylmasna yol açmaktadrlar. ønsanlara bulaúma enfekte köpek dúks ile kontamine su ve gdalarn a÷z yolundan alnmas ile olmaktadr (15,18). Türkiye genelinde oldu÷u gibi Çukurova bölgesinde de özel ve belediyeye ait mezbahalarda yakma frnlarnn olmamas ve akarsu kenarlarnda bulunmalar nedeni ile hidatidosis vakalarna çok sk rastlanmaktadr. ønsanlara bulaúma, köpek tüyleri ile olabilece÷i gibi, köpek dúks ile bulaúk sularn, sulama suyu veya ykama suyu amacyla kullanlmas halinde de olabilmektedir. Hastalk etkeni baúta karaci÷er ve akci÷er olmak üzere di÷er doku ve organlarda kistlere neden olmaktadr (18). Hayvanlarn geliúigüzel bakm ve beslenmesi, gizli açlk oluúturmakta ve birçok hastalk etkenine duyarl hale getirmektedir. Sonuç olarak çeúitli parazitlerle devaml enfeksiyona maruz kalmakta, parazitlerin konaklar üzerindeki olumsuz etkilerinin devaml olmasna sebep olmaktadr. Bu çalúma ile güncelli÷ini her zaman koruyan distomatosis, ekinokokkosis ve sistiserkosis’in Adana ili mezbahalarnda kesilen küçük ruminantlarda yaygnl÷ ve durumu ile alnan bilgiler ú÷nda kontrol ve mücadele tedbirlerinin saptanmas amaçlanmútr. MATERYAL VE METOT 1. Materyal Bu çalúmada, Ocak 2001- Aralk 2001 tarihleri arasnda Adana - Merkez ve ilçe mezbahalarna gidilerek random usülü ile alnan 600 koyun, 1700 kuzu ve 341 keçi karaci÷eri muayene edilmiútir. Adana - Merkezde bulunan Birbiçer ve Toros Mezbahalarna haftada bir, Ceyhan, Karataú, Karaisal ve ømamo÷lu Belediye Mezbahalarna ayda bir, Pozant ve Akçatekir mezbahalarna açk bulundu÷u Haziran, Temmuz ve A÷ustos aylarnda kesimin yo÷un oldu÷u günlerde gidilerek alnan karaci÷erlerde helmint türleri araútrlmútr. Birbiçer özel mezbahasnda Do÷u Anadolu ve Güneydo÷u Anadolu menúe’li, Toros özel mezbahasnda, Ceyhan, Pozant ve Akçatekir belediye mezbahalarnda øç Anadolu menúe’li küçükbaú hayvan kesimi yaplmaktadr. Karaisal, Karataú ve ømamo÷lu Belediye Mezbahalarnda ise yörede yetiútirilen hayvanlarn kesimi yaplmaktadr. AVKAE Derg. 2012,2,12-17 2. Metot Laboratuvara getirilen karaci÷erlerin D.dendriticum yönünden ilk önce safra keselerine baklmútr. Enfekte karaci÷erlerdeki kistlerden pastör pipeti yardmyla sv alndktan sonra fertil kist hidatik yönünden incelenmek üzere lam üzerine alnp lamel kapatlarak mikroskop altnda X10 büyütmede incelenmiútir. Protoskoleks görülen kistler fertil, protoskoleks görülmeyenler infertil (steril) olarak de÷erlendirilmiútir. Enfeksiyonun úiddeti, parazitlerin saylarna göre de÷erlendirilmiútir. Makroskobik ve mikroskobik muayenesi yaplan karaci÷erler, 1 cm2 lik enine kesitler alnarak lk su dolu kaplara konulmuú, kesilen karaci÷er parçalar elle sklarak parazitlerin çkmas sa÷lanmútr. Daha sonra enfeksiyon derecesini tespit etmek için 150 mikronluk süzgeçten geçirilip, süzgeç üzerinTürler F. hepatica Enfeksiyon Derecesi Hafif Orta A÷r Ölüm Nede- (Adet ) (Adet) (Adet) ni 1-50 50-150 200 (Adet ) 200’den fazla F. gigantica 1-30 40-70 80-100 100’den D. dendriticum 1- 5.000- 10.000 fazla 15.000’den 5.000 10.000 - fazla 15.000 Tablo 1. Karaci÷er Trematodlarnda Enfeksiyon Derecesinin Tespiti deki parazitler 250 cc lik su dolu kaba alnmútr. 25 cc lik bir kepçe ile su içerisinde iyice homojenize olana kadar karútrlp, sadece bir kepçelik karúm bir cam kavanoza alnmú ve bu cam kavanozdaki parazitler petri kaplarna konulmuútur. Daha sonra parazitler teker teker saylarak, 10 ile çarplmú ve parazit says tespit edilmiútir. Parazitlerin saymnda, kesilmiú olan parazitlerin sadece baú ksmlar saylmútr. Karaci÷er trematodlarnn oluúturdu÷u enfeksiyonun úiddeti literatürlerdeki verilere ve Tablo 1´e göre de÷erlendirilmiútir ( 1, 8, 15, 21 ). Bulgular Muayenesi yaplan 600 adet koyun karaci÷eri, 1700 adet kuzu karaci÷eri ve 341 adet keçi karaci÷eri helmint yönünden incelenerek; koyunlarn 40’nda ( %6.6 ) F. hepatica, 19’unda ( %3.1 ) F. gigantica, 72’sinde ( %12 ) D. dendriticum, 218’inde ( %36.3 ) kist hidatik, 29’unda (% 4.8 ) C. tenuicollis, keçilerde ise 3’ünde ( %0.8 ) F. hepatica, 2’sinde ( %0.5 ) F. gigantica, 11’inde (%3.2 ) D. dendriticum, 28’inde ( %8.2 ) kist hidatik bulunmuútur. Keçilerde C. tenuicollis’e rastlanmamútr (Tablo-2, Tablo-3 ). Çalúmamzn yapld÷ süre içinde o÷lak kesimi yaplmad÷ndan ve kesimi yaplan 1700 kuzu karaci÷erlerinde ise karaci÷er trematodlarna rastlanmad÷ndan tablolarda yer veril- http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php -13- Çaya H. AVKAE Derg. 2012,2,12-17 memiútir. Bu çalúmada, koyunlarda en fazla Aralk aynda % 25 orannda, Kasm aynda %15.7 orannda, Ekim ve Ocak aylarnda %8 orannda F. hepatica tesbit edilmiútir. Kasm’da % 11.4 orannda F. gigantica, D. dendriticum ise yine srayla Aralk, Kasm, Ekim ve Ocak aylarnda %31.6, %34.2, %14.2 ve %22 orannda tespit edilmiútir. Kist hidatik’e hemen hemen her ayda rastlanmú olup, aylara göre oran %8.3-%25.7 ara snda de÷iúmektedir. C. teniucollis en fazla Nisan aynda görülmüú ve % 23.3 orannda tespit edilmiútir ( Tablo 2). Keçilerde ise en fazla Ocak aynda %4.6 orannda F. hepatica, Mart aynda %3.3 orannda F. gigantica ve Ocak aynda %6.9 orannda D.dendriticum tespit edilmiútir. Kist hidatik yln 6 ay görülmüú olup %2.8-16.6 oranlar arasnda tespit edilmiútir. (Tablo 3 ). Koyunlarda ve keçilerde bir ya da daha fazla helmint türünden ileri gelen enfeksiyon da÷lm (Tablo-4 ); koyunlarn %33.6’snda tek tür, %37.3’ünün iki tür, %11.1’inin üç tür, %18’inin ise dört tür ile enfekte oldu÷u tespit edilmiútir. Yalnz D. dendriticum miks enfeksiyon úeklinde görülmüútür (D. dendriticum + F. hepatica, D. dendriticum + F. hepatica + F. gigantica, D. dendriticum + F. hepatica + F. gigantica +Kist hidatik ). C. teniucollis ise koyunlarda tek tür enfeksiyon olarak görülmüútür. Enfekte Koyun Enfekte keçilerde ise %50’sinin tek tür, %31.8’inin iki tür, %18.1’inin üç tür ile enfekte oldu÷u tespit edilmiútir. D. dendriticum, koyunlarda miks úekilde görülürken sadece bir keçi karaci÷erinde tek olarak görülmüútür ( Tablo 4 ). Tablo 5 ve Tablo 6 karúlaútrld÷nda koyunlarda enfeksiyon oran ve úiddeti keçilere göre daha fazla görülmüútür. Bir koyun karaci÷erinde en az parazit says F. hepatica 7, F. gigantica 3, D. dendriticum 300, en fazla ise F. hepatica 600, F. gigantica 300, D. dendriticum 45.000 adet olarak saylmútr. Bir keçi karaci÷erinde en az F. hepatica 6, F. gigantica 3, D. dendriticum 60, en fazla ise F. hepatica 300, F. gigantica 15, D. dendriticum 7.000 adet olarak saylmútr. Enfeksiyon ùekli Enfekte Keçi n % n % Bir türle 127/378 33.6 22/44 50 øki türle 141/378 37.3 14/44 31.8 Üç türle 42/378 11.1 8/44 18.1 Dört türle 68/378 18 - - Tablo 4.Koyun ve Keçilerde Birden Fazla Helmint Türünden øleri Gelen Enfeksiyonlarn Da÷lm http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php -14- Çaya H. AVKAE Derg. 2012,2,12-17 keçilerin genellikle genç ve besi hayvan olmasna ba÷lamaktayz. Türler Kurtpnar ( 14 ) ruminantlarda fasciolosisin Enfekte yaygnl÷n Erzurum ve Kars illerinde %10, Koyun Ölüm Says Hafif Orta A÷r Nedeni Toplam A÷r ilinde %3 olarak bildirmiútir. Vuraúener ve ark. ( 32 ) østanbul’da muayene edilen koyun karaci÷erlerinin %21’inde D. dendriticum, % 7 6’snda F. hepatica ve %0.1’inde F. gigantica 15 13 5 40 tespit etmiúlerdir. Handemir ( 13 ) koyun kara141 ( 4.9 F.hepatica ( 10.6 ) ( 9.2 ) ( 3.5 ) ( 28.3 ) ci÷erlerinde %29.6 orannda D. dendriticum ) tespit etmiútir. Beyazt ( 3 ) koyun karaci÷erlerinde %5.9 F. hepatica, %0.1 F. gigantica, % 16 3 19 18.7 D. dendriticum tespit etmiútir. Adana’da 141 F.gigantica ( 11.3 ) ( 2.1 ) ( 13.4 ) Et Balk Kurumunda 1989’da yaplan bir çalúmada Özyer ( 18 ) küçükbaú hayvanlarn imha 9 edilen karaci÷erlerinde %49.4 F. hepatica, % 17 42 4 72 D.dendriticu 19 F. gigantica, %18.5 D. dendriticum tespit 141 ( 6.3 ( 12.05 ) ( 29.7 ) ( 2.8 ) ( 51.06) m etmiútir. Bu çalúmada, koyunlarda F. hepatica ) %6.6, F. gigantica %3.1, D. dendriticum oran Tablo 5. Koyunlarda Karaci÷er Trematodlar Yönünden Enfeksiyon ise %12 olarak bulunmuútur. Araútrma sonucu Derecesi di÷er bölgelerde ve dünyada fasciolosis görülme oranlar ile yaknlk göstermekle birlikte Enfeksiyon Seyrine Göre Da÷lm ( % ) Enfekte Adana’da daha önceden yaplan çalúmadan Türler Keçi Says daha düúük bulunmuútur. Kesi mi yaplan hayHafif Orta A÷r Ölüm TopNedeni lam vanlarn besi hayvan olmas, meralarn islah çalúmalarnn baúlatlmas, serbest veteriner 2 1 3 hekimli÷in artmasyla beraber ilaç bulundurma 16 F.hepatica ve satma yetkisinin verilmesi, yetiútiricilere ( 12.5 ) ( 6.25 ) (18.75) hayvan bakm ve beslenmesi konusunda e÷itimlerin verilmesine a÷rlk verilmesi yannda 2 2 krsal kesimde hayvancl÷a verilen desteklerin 16 F.gigantica ( 12.5 ) (12.5) artmas fasciolosis enfeksiyonlarnn görülme skl÷ üzerinde etkilerinin oldu÷u düúünülmek1 1 9 11 tedir. 16 D.dendriticum Vural ve ark.( 31 ) Erzurum’da kuzular( 6.25 ) ( 6.25 ) ( 56.25 ) (68.75) da yaptklar çalúmada, F. hepatica’nn Kasm Tablo 6. Keçilerde Karaci÷er Trematodlar Yönünden Enfeksiyon Dere- ayndan itibaren görülmeye baúlad÷n, ancak parazit saysnn çok düúük bulundu÷unu belirtcesi miúlerdir. Yine ayn araútrmaclar (30), kuzularda D. dendriticum yaylún %36, F. hepatica yaylún ise Tartúma ve Sonuç Ülkemizin de÷iúik yörelerinde küçükbaú hayvan kara- %45 olarak bildirmiúlerdir. Bu çalúmada araútrma süresi ci÷erlerinde helmint türlerinin varl÷n belirlemek ve bunlar- içinde inceledi÷imiz kuzu karaci÷erlerinin hiçbirinde kelebek dan dolay imha edilen karaci÷erlerin ekonomiye verdi÷i zarar enfeksiyonlarna rastlanmamútr. Keçilerde D. dendriticum’un yaylúnn Elaz÷ yöretespit etmek amacyla birçok araútrma yaplmútr ( 11, 18, 23 ). Türkiye’de yaplan çeúitli araútrmalarda keçilerin %17.5 sinde %47, Bat, øç ve Güney Anadolu bölgelerinde %12-19, - 49.7’sinde D. dendriticum’a, %12 - 18.1’nde F. hepatica’ya Erzurum yöresinde %3 oranlarnda oldu÷u saptanmútr (27 ). rastland÷ buna karúlk F. gigantica’ya ise rastlanmad÷ Gül ve ark. ( 12 ) 59 keçide 51 trematod etkeni tespit etmiúlerbildirilmiútir ( 5, 26 ). Bu çalúmada muayenesi yaplan 341 dir. Bu çalúmada distamatosisli karaci÷erlerin, koyunlarda % keçinin karaci÷erinde %4.6 - 5 oranlar arasnda F. hepatica, 12, keçilerde ise %3.2 orannda oldu÷u tespit edilmiútir. Bu %2.3 - 3.3 oranlar arasnda F. gigantica, %2.5 - 6.9 oranlar farkllklarn nedeni farkl dönemlerde Tarm Bakanl÷ taraarasnda D. dendriticum tespit edilmiútir. Bu oranlar keçiler fndan yaplan mera slah çalúmalar sürecinde yetiútircilere üzerinde yaplan di÷er çalúmalardan elde edilen oranlardan verilen paraziter ilaç destekleri olabilir. düúüktür. Bunun nedenini araútrmamzda materyal alnan Erkut ve Kahyao÷lu ( 9 ) 1965 ylnda Ege bölgesinde Enfeksiyon Seyrine Göre Da÷lm ( % ) http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php -15- Çaya H. yaptklar çalúmada distomatosis durumunun ya÷úl aylarda daha yo÷un görüldü÷ünü bildirmiúlerdir. De÷er ve Akgül ( 7 ) Van ilinde yaptklar koprolojik çalúmalarda F. hepatica’ya kún %43.6, ilkbaharda %36.9, yazn %32.7, sonbaharda % 54.3, D. dendriticum’a ise srayla %17.4, %27.3, %26.7, % 26.2 oranlarnda rastladklarn ifade etmiúlerdir. Celep ve Ultav ( 6 ) Samsun’da fasciolosis yönünden karaci÷erlerde imha edilme orannn en az A÷ustos aynda ( %14.2 ), en çok Nisan aynda ( %39.8 ) oldu÷unu bildirmiúlerdir. Gargl ve ark. ( 10 ), Mart ve Ekim aylarnda koyunlarda F. hepatica’nn yaygnl÷n %3.99, D. dendriticum’un ise %23.52 orannda bulundu÷unu tespit etmiúlerdir. Bu çalúmada (Tablo 2 ve 3) di÷er çalúmalarda oldu÷u gibi karaci÷er kelebeklerinin yaygnlk oranlarnn türlere, mevsimlere, ya÷ú ve beslenme durumlarna göre farkllk gösterdi÷i belirlenmiútir. Peru’da yaplan bir çalúmada kist hidatik enfeksiyonlarnn s÷r, koyun ve domuzlarda %42-50 arasnda oldu÷u tespit edilmiútir ( 2 ). Tashina ve ark. ( 22 ), Libya’da E. granulosus yaygnl÷n koyunda %20, keçide ise %3.4 olarak bildirmiúlerdir. Türkiye’de yaplan çalúmalarda koyunlarda % 3.0-%5.9, keçilerde %1.6 orannda kist hidatik’e rastlanmútr ( 3, 16 ). Bu çalúmada muayenesi yaplan 600 koyun karaci÷erinin 218’inde ( %36.3 ), 341 keçi karaci÷erinin ise 28’inde ( %8.2 ) kist hidatik tespit edilmiútir. Muayene sonuçlarnda kist hidatik’in daha yaygn oldu÷u tespit edilmiútir. Bu çalúmadaki oranlar Türkiye ve dünyada yaplan di÷er çalúmalarla uygunluk göstermektedir. Ancak kist hidatik’in yaygn oluúunun nedeni mezbaha atklarnn imhasnda gereken titizli÷in gösterilmedi÷i ortaya çkmaktadr. Sarmehmeto÷lu ve ark. (20), C. tenuicollis’in yaygnl÷n koyunlarda %31.8, keçilerde %28.5; Öge ve ark. ( 16 ) ise koyunlarda %26.7, keçilerde %27.9 olmak üzere oldukça yaygn oldu÷unu bildirmiúlerdir. Bu çalúmada C. tenuicollis yaygnl÷ Elaz÷ (%2.7 ) ve Bursa’da (%4.0) yaplan çalúmalara (3, 17) yakn oranlarda (% 4.83) olarak belirlenmiú, keçilerde ise hiç bulunmamútr. Özyer ( 18 ) imha edilen karaci÷erlerin muayenesinde %4.1 ‘inde F. hepatica + F. gigantica’y miks enfeksiyon úeklinde tespit etmiútir. Bu çalúmada koyunlarn %33.6’snn bir türle, %37.3’ünün iki türle, %11.1’inin üç türle, %18’inin dört tür ile enfekte oldu÷u görülmüútür. Keçilerin ise %50’sinin bir türle, % 31.8’inin iki türle, % 18.1’inin üç tür ile enfekte oldu÷u bulunmuútur ( Tablo-4 ). Handemir (13), bir koyun karaci÷erinde D. dendriticum miktarn en düúük 1.540, en yüksek 43.500, F. hepatica miktarn en düúük 16, en yüksek 9.180, F. gigantica miktarn ise en düúük 2 ve en yüksek 7 adet olarak bulmuútur. Özyer ( 18 ) ise bir koyun karaci÷erinde ortalama F. hepatica saysn 36, F. gigantica saysn 41 olarak bulmuútur. Bu çalúmada ise koyun karaci÷erinde F. hepatica miktar en az 7, en fazla 600, F. gigantica miktar en az 3, en fazla 300, D. dendriticum miktar ise en az 300, en fazla 45.000 adet olarak bulunmuútur. Adana mezbahalarnda kesimi yaplan küçükbaú http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php -16- AVKAE Derg. 2012,2,12-17 hayvanlarn menúe’ileri daha çok Do÷u Anadolu ve Güney Anadolu Bölgeleri oldu÷undan yetiútiricilerin özellikle paraziter mücadele konusunda yeterli bilgi birikimine sahip olmamalar, bölgenin rakm olarak yüksek olmas ve mevsimsel özellikten dolay bahar aylarnda arakonakçlarn bol oldu÷u su havzalarnda otlamaya baúlamalar hem mix enfeksiyon orann hem de enfeksiyona neden olan tremetod saysnn yüksek olmasnda önemli bir etken olarak görülebilir. Dünyada yaplan çalúmalarda fasciolosise koyunlarda %5.3-81.7, keçilerde ise %17.2-38.7 oranlar arasnda rastlanmútr. ( 4, 19 ) Türkiye’de ise yaplan çalúmalarda bu oranlar koyunlarda %0.23-78.7, keçilerde ise %3-62.8 olarak bulunmuútur ( 6, 24, 28, 29 ). Dünyada ve Türkiye’de yaplan çalúmalarda fasciolosisten sorumlu türün koyun ve keçilerde en fazla F. hepatica oldu÷u görülmüútür ( 4, 6, 12, 19, 25 ). Bu çalúmada da koyun ve keçilerde F. hepatica´ nn bulunma orannn F. gigantica´ ya göre daha yüksek oldu÷u görülmüútür. Bu kelebeklerin koyunlardaki oran (%6.6, %3.1), keçilerdeki oranlarndan (% 0.8, % 0.5) oldukça düúük bulunmuútur. Bunun nedeni ise kesimi yaplan hayvanlarn besi hayvan olmasndan dolay besiye almadan önce her türlü iç ve dú paraziter ilaçlamann yaplmú olmasdr. Sonuç olarak; hayvanlarn geliúmesini ve kesim sonunda karaci÷erlerin gda olarak tüketilmesini olumsuz etkileyen distamatosis ve kist hidatik gibi parazitlerle mücadele etmek amacyla kesimlerin ruhsatl mezbahalarda yaplmas sa÷lanmal, mezbahalarda mutlaka imha iúleminin yakma frnlarnda yaplmasna özen gösterilmelidir. Ekinokokkosis için sokak köpekleriyle mücadele edilmeli, köpeklere belli aralklarla paraziter ilaçlar verilmeli, bu hayvanlarn dúklarnn topra÷a derin bir úekilde gömülmesi sa÷lanmal, hayvanlarn dúksyla bulaúabilece÷i düúünülerek yeúil sebzeler bol suda ykanmaldr. Distamatosize karú koyun ve keçilere bölgenin mevsimsel özelliklerine göre paraziter ilaçlar verilmeli, meralar slah edilmeli, koyun ve keçiler arakonak sümüklülerin üreyebilece÷i sulu ortamlarda otlatlmamal, özellikle sabahn erken saatlerinde, otlaklarn çi÷li oldu÷u zamanlarda hayvanlar otlak ve meralara sokulmamaldr. Bunlarn yansra zoonoz hastalklarn ciddiyeti ve sosyo-ekonomik boyutlar hakknda halkmz bilgilendirilmelidir. Kaynaklar 1- Anonim (1984). Laboratuvar için materyal gönderme ve hastalklar kitab. Tarm Orman ve Köyiúleri Bakanl÷ Koruma ve Kontrol Genel Müdürlü÷ü. Güven Matbaas, Ankara. 2- Anonim (2002). Geographical distribution of cestode infection. Eriúim : http://fao. org / DOCREP/ 004/ T0554E/ T0554E04.htm. Eriúim Tarihi : 11/21/2002. 3- Beyazt A. (1993 ). Bursa E.B.K. kombinasnda kesilen koyunlarn karaci÷erlerindeki helmint invazyonlar. Etlik Hay. Hast. Araút. Ens., Ankara, Uzmanlk tezi. 4-Bundy D.A.P., Arambulo P.V., Grey C.L (1983). Fascioliasis in Jamaica; Epidemiologic and economic aspect of a snail-borne parasitic zoonosis. PAHO Bulletein., 17(3): 243258. Çaya H. 5-Cantoray R., Aytekin H., Güçlü F. (1992). Konya yöresindeki keçilerde helmintolojik araútrmalar. Veterinarium., 3(2) : 27-30). 6-Celep A., Ultav R. (1988). Çarúamba ilçesi belediye mezbahasnda Fascioliasis’ten bir ylda imha edilen karaci÷er miktarnn tespitine dair araútrma. Türk. Vet. Hek. Dern. Derg., 55(1) : 26-30. 7-De÷er S., Akgül Y. (1991). Van ili Bardakç Köyünde koyunlarda bulunan endoparazitlerin epidemiyolojisi. Y.Y.Ü. Vet. Fak. Derg., 2(1-2) : 11-12. 8-Demirözü K., Nadas Ü.G., Türkaslan J., Alp, R., Özdemir Ü. (2000). Veteriner hekim el kitab .3.Bask. Pendik Vet. Kont. ve Araút. Enst. Yay. No 13; østanbul. 9-Erkut H.M., Kahyao÷lu T.(1965): Ege Bölgesinde geviú getiren hayvanlarn baz iç parazitlerden meydana gelen hastalklar üzerinde araútrma. Bornova Vet. Arút. Enst. Derg., 6 (11):14-23. 10-Gargl A., Tüzer E., Gülanber A., Toparlak M., Efil ø., Keleú V., Ulutaú M. (1999 ). Trakya’da kesilen koyun ve s÷rlarda karaci÷er trematod enfeksiyonlarnn yaygnl÷. Tr. J. Vet. and Anim. Sci., 23 ( 1999 ) 115-116. 11-Güçlü F., Dik B., Sevinç F., Aydenizöz M. (1996): Konya yöresi koyunlarnda karaci÷er trematodlarnn mevsimsel da÷lmlar. Hayvanclk Araút. Derg., 6 (1-2): 4548. 12-Gül Y., Sonceley Ö.S., Akgül Y., Sancak Y.C. (1990): Van ili belediye mezbahasnda kesilen keçi karaci÷erlerinde trematodlara ba÷l patolojik bulgular. Ank.Ünv. Vet. Fak. Derg., 6 (2): 419-423. 13-Handemir E. (1997). Konya Et ve Balk Kurumu Mezbahasnda kesilen koyunlarda trematod enfeksiyonlar. T. Parazitol. Derg., 21(3) : 311-316. 14-Kurtpnar H. (1957). Erzurum, Kars ve A÷r vilayetleri s÷r, koyun ve keçilerin yaz aylarna mahsus parazitler ve bunlarn do÷urduklar hastalklar. Türk Vet. Hek. Dern. Derg., 27(124-125) : 3320-3325. 15-Oytun H.ù ( 1968 ). Tbbi Parazitoloji. Ankara Üniv. Tp Fak. Yay. Say: 193. 16-Öge H., Kalnbacak F., Gck Y., Yldz K. ( 1998 ). Ankara yöresinde kesilen koyun, keçi ve s÷rlarda baz metasestodlarn ( Hidatid kist, Cysticercus tenuicollis, Cysticercus bovis ) yaylú. Ankara Üniv. Vet. Fak. Derg., 45: 123-130. 17-Özer E., Özcan C., Arslan N., Kalender H., Angn M. (1996). Elaz÷ Et ve Balk Kurumunda atlan koyun karaci÷erlerinde bakteriyel ve paraziter etkenlerle bunlarn oluúturdu÷u ekonomik kayplar. TÜBøTAK, Tr. J. Vet. and Anim. Sci., 20: 191-201. 18-Özyer ø. ( 1990 ). Adana Et ve Balk Kurumu’nda imha edilen ruminant karaci÷erlerinde görülen helmint türleri ve ekonomik önemleri. Etlik Vet. Mikrob. Derg., 6 ( 6 ): 67-78. 19-Sahba G.H., Arfaa F., Farahmandian I., Jalali H. (1972). Animal Fascioliasis in Khuzestan, Shouthwestern Iran Cysticercus tenuicollis’in. J.Parasit., 58 ( 4 ):712-716. 20-Sarmehmeto÷lu H.O., Piúkin F.Ç., Gönenç B., Ayaz E. ( 1993 ). Koyun, keçi, s÷r ve mandalarda yaylú. Ankara Üniv. Vet. Fak. Derg., 40 ( 4 ) : 488-496. 21-Skerman K.D., Hillard J.J. (1966). A Hanbook for Studies of Helminth Parasites of Ruminants. Near East Animal Health Innstitute, Iron Unit United Nations Development Programe/ Special Fund. Executing Agency Food and Agriculture Organization of The United Nations. 22-Tashani O. A., Zhang L. H., Boufana B., Jegi AVKAE Derg. 2012,2,12-17 A., McManus D. P. ( 2002 ). Epidemiology and strain characteristics of Echinococus granulusus in the Benghazi area of eastern Libya. Ann. Trop. Med. Parasitol., 96 (4 ):369-81. 23-Taú Z. (1997). Van Mezbahasnda kesilen hayvanlarda paraziter fauna tespit çalúmalar. Y.Y.Ü. Sa÷lk Bil. Enst., Yüksek lisans tezi. 24-Toparlak M., Gül Y. (1988). Van øli Belediye Mezbahasnda kesilen koyunlarda karaci÷er trematod enfeksiyonlar üzerinde araútrmalar. Ank. Üniv. Vet. Fak. Derg., 35 (2-3): 269 274. 25-Toparlak M., Gül Y. (1988). Van øli Belediye Mezbahasnda kesilen keçilerde karaci÷er trematod enfeksiyonlar. Ankara Üniv. Vet. Fak. Derg., 35(2-3) : 412-417. 26-Toparlak M., Tüzer E. ( 2000). Veteriner Helmintoloji. ø.Ü. Vet. Fak. Przt. A.B.D. 27-Uysal M. (1962). Koyunlarda Helmint ønvazyonlar. Bornova Veteriner Kontrol ve Araútrma Enstitüsü Dergisi, Say : 56, Koyun Hastalklar. 28-Vural A., Onar E., Everett G., Whitten L.K. (1969). Türkiye’de koyunlarn parazitleri: Türkiye’nin batsnda de÷iúik iki iklim bölgesindeki helmint durumunun mukayesesi. PendikVet. Kont. ve Araút. Enst. Derg., 2(2) : 118-139. 29-Vural A. (1970):Trakya Bölgesi koyunlarndaki helmint invazyonlarnn durumunun tespiti ve bunlara karú etkili kombine bir tedavi sisteminin geliútirilmesi.Pendik Vet. Mikr. Enst.Derg.,3(2):3330- Vural A., Do÷ru C., Onar E., Özkoç Ü. (1979). østanbul Bölgesi kuzularnda paraziter fona tespiti ve parazitlerin et verimine olan etkileri. Pendik Vet. Mikrob. Enst. Derg. , 11(1) : 61-79. 31-Vural A., Do÷ru C., Onar E., Özkoç Ü. (1980). Erzurum Bölgesi kuzularnda paraziter fona tespiti ve parazitlerin et verimine olan etkileri. Pendik Vet. Mikrobiyal Derg., 12(1) : 27-44. 32-Vuraúener C., Çetin B., Akkaya H., Gökçe R. (1998). østanbul’da kesilen koyunlarda karaci÷er kelebekleri üzerine bir araútrma. T. Parazitol. Derg., 22(4) : 432-437. http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php -17- Derleme/Review AVKAE Derg. 2012,2,18-23 Koyun ve Keçilerde Süt Verim Kontrol Yöntemleri ve Laktasyon Süt Veriminin Hesaplanmas Akn YAKAN1 Geliú tarihi/Received:4.3.2012, Kabul Tarihi/Acepted:5.5.2012 Özet Koyun ve keçilerde süt verimi bakmndan rklar arasnda önemli düzeyde varyasyon vardr. Sütçü rklarda etkili bir seleksiyon, etçi rklarda ise kuzularn/o÷laklarn büyütebilme yetene÷inin tespit edilebilmesi bakmndan laktasyon süt veriminin tespit edilebilmesi önemlidir. Belli aralklarla uygulanan çeúitli süt kontrol yöntemleriyle (elle, makine ile, oksitosin enjeksiyonundan sonra ve tart-emzir-tart yöntemi ile) günlük süt verimi tespit edilebilmekte ve bu de÷erler kullanlarak çeúitli metotlarla (øsveç, Vogel, Hollanda ve ICAR’a göre) laktasyon süt verimi tahmin edilebilmektedir. Ayrca, laktasyon süt veriminin gerçek de÷erini ortaya koyabilmek için düzeltme katsaylar (laktasyon süresine göre, kuzu büyütme yöntemine göre ve yaúa göre) kullanlmaktadr. Bu derlemede, koyun ve keçilerde süt verimi için kontrol yöntemleri, laktasyon süt verimi tahmin metotlar ve laktasyon süt verimi düzeltme faktörleri hakknda bilgi verilmiútir. Anahtar kelimeler: Hesaplama, Koyun- keçi, Laktasyon, Süt verimi Milk Recording Methods and Calculation of Lactation Milk Production in Sheep and Goats Abstract There are a important variation for milk yield between sheep and goat breeds. Determination of lactation milk yield is important in dairy sheep breeds for effective selection and in mutton sheep breeds for sufficient growth of their lambs. Test days milk yield has been determinate with different milk control procedures (hand milking, machine milking, milking with oxytocin plus and weigh-suckle-weigh) which applied at current period. Lactation milk yield can be estimated with different methods (Sweden, Vogel, Holand and ICAR) at the test days milk yield. On the other hand, adjustment coefficient has been use for really calculation lactation milk yield. In this review, control procedures from milk yield, milk recording methods and calculation of lactation milk yield in sheep and goat has been explained. Key Words: Calculation, Lactation, Milk yield, Sheep- goat Giriú Türkiye koyun ve keçi says bakmndan dünyann önde gelen ülkeleri arasnda yer almaktadr. Bununla birlikte, son yllarda koyun ve keçi says ile bu türlerden elde edilen toplam ürünlerde (et, süt, yapa÷, tiftik vb) önemli düzeylerde azalma meydana gelmiútir (1, 3). Yerli koyun ve keçilerde laktasyon süresi genelde 35 aydr. Bu süre etçi rklarda 3- 4 ay, sütçü rklarda ise 7- 8 ay kadar devam etmektedir. Bu dönemden sonra kuruya çkarlar. Laktasyonun baúnda günlük süt verimi düúüktür. Süt verimi zamanla artar ve rklara göre de÷iúmekle birlikte genellikle laktasyonun 60- 70. günlerde en yüksek düzeye çkar. Bir süre (bu süre rkn verim yönüne göre de÷iúebilmektedir) bu seviyede devam eder ve sonra azalmaya baúlar. Laktasyonun sonlarna do÷ru ise iyice azalr (1, 14). Koyunlardan elde edilen süt geliri, rklarn süt verimine ba÷l olarak gelirin %20- 40 arasnda de÷iúmektedir. øúletmede koyunlarda/ keçilerde süt veriminin ne düzeyde oldu÷unun bilinmesi kârll÷n bilinmesi bakmndan önemlidir. Sütçü rklarda damzlklarn seçimi bireylerin süt verim düzeylerinin tespit edilmesine ba÷ldr. Damzlk de÷eri yüksek bireyler yetiútirebilmek için süt verim kontrolü yapmak ve seleksiyonu bu kontrollere dayandrmak önem taúmaktadr. -18- Yazúma adresi/Correspondance: Akn YAKAN,Mustafa Kemal Üniversitesi Veteriner Fakültesi Zootekni AD. Antakya Hatay,e-posta: yakanakin@hotmail.com, Ayrca etçi rklarda koyunlarn süt veriminin yavrular besleyecek düzeyde olmas istenir. Bu nedenle etçi rklarda da süt veriminin bilinmesi önemlidir (18). Bu derlemede, koyun ve keçilerde süt verimi için kontrol yöntemleri, laktasyon süt verimi tahmin metotlar ve laktasyon süt verimi düzeltme faktörleri üzerinde durulmuútur. Süt Verim Kontrolü øçin Kullanlan Yöntemler Süt kontrolleri, kullanlan sa÷m yöntemi ve tekni÷ine göre farkl úekillerde yaplabilmektedir. Elle Sa÷m øle Yaplan Süt Kontrolleri Süt kontrolü için yaplan çalúmalarda elle sa÷m yöntemi, araútrclar tarafndan sa÷m dönemi, sa÷m aral÷ ve günlük sa÷m says bakmndan farkl úekillerde uygulanmaktadr. 1.1.1. Süt Emme Döneminde Süt Kontrolü Do÷umdan belli bir süre sonra baúlanr. Bu süre çeúitli araútrmalarda 10 ile 40 gün arasnda de÷iúmekle birlikte, genellikle 15 gün olarak uygulanmútr. Kontroller genellikle 7- 20 gün aralklarla yaplr. Süt emme döneminde elle sa÷mda süt kontrolü farkl úekillerde uygulanabilmektedir. Kontrol gününde sa÷mlar günde bir defa (genellikle sabahlar) veya sabah ve akúam olmak üzere günde iki defa yaplr. Günde tek sa÷m yaplyorsa elde edilen süt verimi 2 ile çarplarak Yakan.A. günlük süt verimi bulunur. Günde iki sa÷m yaplyorsa, sabah ve akúam sa÷mndan elde edilen süt miktarnn toplam günlük süt verimidir. Kuzularn/ o÷laklarn, süt kontrolündeki güvenilirli÷i olumsuz yönde etkilememesi için kontrol zamanndan en az 12 saat önce (genel olarak kontrol gününden önceki akúam) analarndan ayrlmaldr (2, 5, 18, 23, 26). Elle sa÷mla süt kontrolü farkl úekillerde de uygulanabilmektedir. Baz uygulamalarda koyunlar/ keçiler kontrol günü sabah, ertesi gün ise akúam sa÷lmakta ve elde edilen süt miktar toplanarak günlük süt verimi bulunmaktadr (Almaúk sa÷m yöntemi). Her iki sa÷mdan 12 saat önce yine kuzularn analarndan ayrlmas gerekmektedir. Burada amaç kuzularn analarndan ayr kaldklar 24 saati iki döneme bölerek kuzularla ilgili olabilecek olumsuzluklar engellemektir (2, 18, 19, 25, 27, 28). 1.1.2. Sütten Kesimden Sonra Süt Kontrolü Bu dönemde uygulanan süt kontrol yönteminin, süt emme dönemindeki yöntem ile ayn olmas bir örneklili÷in sa÷lanmas bakmndan önemlidir. Kuzularn/o÷laklarn süt kesiminden sonra süt kontrolünün yaplabilmesi için sürüde sa÷mn devam etmesi gerekmektedir. Günlük süt verimi belli bir seviyenin (30- 100 ml) altna düúünce koyunlarn/ keçilerin kuruya çkt÷ kabul edilmektedir (2, 18, 19). Makineli Sa÷m øle Süt Kontrolleri 1.2.1. Makineli Sa÷mn Uygulanabilirli÷i Memenin morfolojik yaps uzun zamanlardan beri bilinmektedir. Meme baúnn yaps ile ilgili olarak slah çalúmalar yürütülmektedir. Koyunlarda/ keçilerde makineli sa÷mn uygulanabilirli÷i meme ve meme baúnn yapsyla ilgilidir. Meme baú makineli sa÷ma uygun ise koyunlar/ keçiler makineli sa÷ma alúabilmektedirler. Makineli sa÷ma uygunlukta rk önemli bir faktördür (8). Sütçü rklar makineli sa÷ma daha kolay alúrken, di÷er rklarda sorunlar ortaya çkmaktadr. Ayrca makineli sa÷m srasnda salnan oksitosin düzeyi rklara göre farkllk göstermektedir. Lacaune rk koyunlarn % 88’inde makineli sa÷m srasnda oksitosin düzeyi yeterli olurken, bu oran do÷u Frizyan koyunlarnda % 58 seviyesinde kalmútr (15, 20). Makineli sa÷mda elle sa÷ma nazaran süt tamamen dúar alnamamaktadr. Makineli sa÷mda sütün dúar alnmasna, rk, meme baú yaps, laktasyon dönemi ve makinenin vakum oran etki etmektedir. Makineli sa÷m sonucunda meme sinuslarnda kalan süt miktar toplam sa÷lan süt miktarnn % 10- 30’u arasnda de÷iúmektedir. Sa÷m sonlandktan sonra memeye yaklaúk olarak 45 saniye masaj uygulayp daha sonra ksa süreli bir sa÷m daha uygulanabilir (ilave sa÷m, stripping). Sa÷m kurallarnn optimum düzeyde uygulanmas ile meme sinuslarnda kalan süt ihmal edilebilir (16). 1.2.2. Makineli Sa÷m ve Sütün Dúar Alnmas Makine ile yaplan sa÷mlarda genellikle sabah ve akúam olmak üzere günde iki defa sa÷m yaplr. Laktasyonun sonlarna do÷ru ise sa÷m says bire düúürülür. Sa÷m sistemine ba÷l olarak, sa÷m srasnda koyunlar/ keçiler önce sa÷m bölmesine alnr ve oradan teker teker sa÷m yerine getirilir. Sa÷mda mümkün oldu÷u kadar memede süt braklmamaldr. Sa÷mdan önce meme, su veya slak bezle temizlenir. Daha sonra sa÷m baúlklar, meme baúlarna taklarak sa÷m yaplr. Sütün scakl÷ sa÷mdan hemen sonra + 5 oC’nin altna düúürülmelidir. Koyunlar/ keçiler sa÷ma getirilirken ya da sa÷lr- AVKAE Derg. 2012,2,18-23 ken dikkatli (korkutulmamal, canlar yaklmamal) olunmal ve sa÷ma getirilirken her zaman ayn yol izlenmelidir (1, 22). Makineli sa÷mda en uygun pulzasyon oran, pulzasyon says ve vakum basncnn rklara göre az da olsa de÷iúti÷i bildirilmektedir. Sinapis ve ark (2000), Yunan yerli keçi rk üzerinde yaptklar bir çalúmada, bu rk için en uygun pulzasyon oran, pulzasyon says ve vakum basncn srasyla 65: 35, 70- 90/ dakika, 36- 44 kPa olarak bulmuúlardr (22). Pulzasyon oran ve hz Alpin keçilerinde srasyla 60:40, 90/ dakika (13), Bafra koyunlarnda ise srasyla 60:40 ve 120/ dakika olarak bildirilmiútir (27). Makineli sa÷mn etkin bir úekilde olmas için genel olarak sa÷m makinelerinde pulzasyon oran 1:1- 2:1, pulzasyon says 70- 120/ dakika, vakum basncnn ise 36- 44 kPa düzeyinde olmas gerekti÷i bildirilirken (13) yaplan farkl çalúmalarda pulzasyon saysnn 150- 180/ dakikaya kadar çkabildi÷i bildirilmektedir (11, 22, 27). Süt sa÷mnn makine ile yapld÷ ve sütçü koyunlarn yetiútirildi÷i iúletmelerde süt kontrolü yapmak kolaydr. Ancak hiç sa÷m yaplmayan iúletmelerde makineli sa÷mla süt kontrolünde baz sorunlarla karúlaúlabilece÷i göz önüne alnmaldr. Makineli sa÷m ile yaplan süt kontrollerinde genellikle kuzular/ o÷laklar sütten kesilmeden önce kontrol sa÷m günde bir defa, kuzular/ o÷laklar sütten kesildikten sonra ise günde iki defa yaplmaktadr. Kontrol aralklar 1530 gün arasnda de÷iúmektedir. Süt emme dönemine sa÷mdan önce 12 veya 24 saat süreyle kuzular analarndan ayrlrlar (9, 10, 11, 17, 20, 27 Di÷er Süt Kontrol Yöntemleri 1.3.1. Oksitosin Enjeksiyonu ile yaplan süt kontrolleri Koyunlarda ve keçilerde günlük süt verimine, yavrularn emme skl÷ ve yavru saysnn etkisi vardr (14). Emme srasnda oluúan sinirsel uyarmlar hipofizden oksitosin salnmasna, oksitosin de sütün alveollerden sinuslara geçmesine sebep olmaktadr. Elle veya makine ile yaplan sa÷mlarda oluúan oksitosinin düzeyi, yavru uyarm olmad÷ için yeterince etkili olmayabilmektedir. Ayrca rklara ba÷l olarak koyunlarn/ keçilerin genellikle sa÷ma alúkn olmamalar, sa÷m srasnda böbrek üstü bezinden Adrenalin ve nöradrenalin salnmna sebep olmaktadr. Bu hormonlarda oksitosinin etkisini azaltmakta, hatta ortadan kaldrabilmektedir (12). Bu nedenlerden dolay laktasyon süt veriminin tahmini için yaplan süt kontrol çalúmalarnda, sa÷mdan hemen önce belirli miktarda oksitosin enjeksiyonu yaplabilmektedir (26, 27). Oksitosin enjeksiyonu ile yaplan süt kontrollerinde; enjeksiyonun yaplma zaman (sa÷ma baúlanmadan kaç dakika önce), uygulanma úekli ve dozu de÷iúiklik gösterebilmektedir (12, 26, 27). Sütün meme loblarndan dúar alnmas için oksitosinin 0.1- 1 IU dozunda uygulanmas yeterli olmaktadr. Ancak bu dozda, sütün akú hz fazla olmamakta buna ba÷l olarak da sa÷m süresi uzamaktadr. Bu sebeple, oksitosinin dozu fizyolojik snrn çok üzerinde olan 40 IU’ye kadar uygulayabilmektedir. Oksitosin enjeksiyonu iv olarak yaplyorsa sa÷ma enjeksiyondan hemen sonra, e÷er im olarak yaplyorsa enjeksiyondan 5 dakika sonra baúlanmaldr. Ancak im oksitosin enjeksiyonunun sütün indirilmesi için gerekli olan uyary tam meydana getirememektedir (4, 12). http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php -19- Yakan.A. AVKAE Derg. 2012,2,18-23 Do÷um- ølk Kontrol Arasndaki Süre (gün) Kontrol aral÷ (gün) Kontrol gününde yaplan tekrar says 5-7 3 2 3 6 35- 40 3- 4 1 5 21 4 6 4 25,26 7 14 7 2 14 2 Tablo 1. Çeúitli çalúmalarda uygulanan TET metotlar 1.3.2. Tart- Emzir- Tart (TET) Metodu øle Yaplan Süt Kontrolü Elle veya makineli sa÷m ile yaplan süt kontrol çalúmalarnda, süt emme döneminde denemenin uygulanabilirli÷i zorlaúmaktadr. Kontrol gününde kuzularn/ o÷laklarn analarndan ayrlmalar yavrularda ve analarda stres oluúturmakta, analarn gerçek süt veriminin belirlenmesinde hatalara sebep olabilmektedir. TET metodunda, kuzular/ o÷laklar analarndan belirli bir süre (bu süre kontrol gününde yaplacak kontrol saysna ba÷l olarak de÷iúiklik göstermektedir) ayr braklr. Ancak bu ayrma süresince sütün indirilme mekanizmasndaki yavru etkisini ortadan kaldrmamak ve refah kurallarna uymak için kuzular/ o÷laklar ve analar birbirini sürekli görmelidir. Bu ayrma süresinin sonunda kuzular/ o÷laklar tartlr ve daha sonra analar ile ayn bölmeye braklr ve analarn emmelerine müsaade edilir. Kuzular/ o÷laklar analarn ortalama yarm saat emdikten sonra tekrar tartlrlar. Birinci ve ikinci tartm arasndaki fark, kuzunun/ o÷la÷n emdi÷i süt olarak kabul edilir. Baúka bir ifade ile koyunun/ keçinin, kuzusundan/ o÷la÷ndan ayr brakld÷ sürede üretti÷i süt miktar olarak kabul edilir (4, 6, 21). TET metodunda do÷um ile ilk kontrol arasndaki süre, kontrol aral÷, kuzularn/ o÷laklarn analarndan ayr kalma süreleri ve kontrol gününde yaplacak tekrar says ile ilgili olarak çalúmalarda farkl de÷erler bildirilmiútir (Tablo 1). TET metodunda do÷um ile ilk kontrol arasndaki süre, kontrol aral÷, kuzularn/ o÷laklarn analarndan ayr kalma süreleri ve kontrol gününde yaplacak tekrar says ile ilgili olarak çalúmalarda farkl de÷erler bildirilmiútir (Tablo 1). TET metodunun baz olumsuz yönleri vardr. Bunlar; genç kuzular tarafndan tüketilen az miktardaki sütün tam olarak ölçülmesindeki yetersizlik, emme zamannda kuzunun/ o÷la÷n iútahndaki de÷iúmeler, hem süt ölçümünün hem de süt komposizyonunun belirlenmesi için örnek alma iúleminin ayn anda yaplamamas ve iki tartm arasndaki idrar ve dúk kayb ile ilgili hatalardr (6). Laktasyon Süt Veriminin Tahmini Bir laktasyondaki gerçek süt verimi tahmini ancak tüm laktasyon boyunca her gün sa÷m yapmakla mümkün olmaktadr. Süt veriminin bu úekilde belirlenmesi hem ciddi bir iú gücü, hem de ekonomik kayba sebep olmaktadr. Bu nedenle, laktasyon süt verimlerinin yaplacak kontrol sa÷mlar ile tespit edilmesi ve bu sonuçlarn hesaplanmasna çalúlmútr. Bu çalúmalarn sonucunda farkl hesaplama yöntemleri geliútirilmiútir (18, 23). 2.1. øsveç Metodu Kontrol gününün, kontrol periyodunun tam ortasna isabet etti÷i varsaylr. Kontrol gününde tespit edilen verim, o periyot içindeki günlük ortalama süt verimi olarak kabul edilir. http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php -20- Kuzularn analarndan kalma süresi (saat) ayr Kaynaklar Her periyot için ayr ayr yaplan kontroller toplanarak laktasyon süt verimi hesaplanr. øsveç metodu için laktasyon süt verimi hesaplama formülü aúa÷daki gibidir (7); n X= a ki – (a/2 - A) k1 i Bu formülde; X Laktasyon süt verimi a Kontrol aral÷ n Kontrol says Herhangi bir kontrolde elde edilen süt miktar ki k1 ølk kontrolde elde edilen süt verimi A Do÷um tarihi ile ilk kontrol arasnda geçen süreyi ifade eder. 2.2. Vogel Metodu Kontrol günlerinde tespit edilen verimlerin toplam, kontrol aral÷nda geçen süre ile çarplarak laktasyon süt verimi hesaplanr. Vogel metodu için laktasyon süt verimi hesaplama formülü aúa÷daki gibidir (7); n X= a ki i 2.3. Hollanda Metodu Kontrol gününde tespit edilen verimlerin ortalamas, laktasyon süresince günlük ortalama süt verimi olarak kabul edilir. Bulunan günlük ortalama süt verimi laktasyon süresi (L) ile çarplarak laktasyon süt verimi hesaplanmú olur. Ancak burada laktasyon süresi sabit bir de÷er olarak alnr veya tahmin edilir. Laktasyon süresi tahmin edilecekse aúa÷daki formül kullanlr. L= n a – (a/2- A) Tahmin edilen laktasyon süresi ile aúa÷daki formül yardmyla laktasyon süt verimi tahmin edilir (7); n X= ( ki / n) L i 2.4. Uluslararas Hayvan Kayt Komisyonu’na (ICAR) Göre Laktasyon Süt Veriminin Tahmini Trapez II yöntemi veya Fleischmann metodu olarak da bilinir. Bir kontrol gününden di÷er kontrol gününe kadar geçen süre bir kontrol periyodu olarak alnr. Her kontrol periyodunun baúlangc ve bitimindeki süt miktarlar toplanp ikiye bölünür ve kontrol periyodu içinde kalan gün ile çarplarak o kontrol periyodundaki verim hesaplanmú olur. Ayn úekilde di÷er kontrol periyotlarndaki süt verimleri hesaplanarak toplanr. ølk kontrol günündeki süt verimi, do÷um ile ilk kontrol günü arasnda kalan gün says ile çarplarak genel toplama eklenir. Ayn úekilde, laktasyonun sonland÷ gün ile Yakan.A. AVKAE Derg. 2012,2,18-23 en son süt kontrolünün yapld÷ gün arasnda kalan gün says, son süt kontrolünde elde edilen miktar ile çarplarak genel toplama eklenir. Böylece laktasyon süt verimi hesaplanmú olur (7). ICAR’a göre laktasyon süt verimi hesaplama formülü aúa÷daki gibidir (Trapez II); X=[(k1 A)+ ((k1+ k2)/ 2) a1+ ……+ ((kn- 1+ kn)/ 2) an+ (kn C)] Bu formülde; C: Son kontrol günü ile kuruya çkma arasnda kalan süre’yi (gün) ifade eder. Yukardaki formülde yer alan (kn C), son kontrol günü ile kuruya çkma arasnda geçen süredeki süt veriminin tespitini yapmaktadr. Trapez I ad verilen yöntemde ise son kontrol günü ile kuruya çkma arasndaki süt verimi ihmal edilmektedir. Bu durumda ICAR’n verdi÷i formül aúa÷daki gibi düzenlenmiútir (7). X= [(k1 A)+ ((k1+ k2)/ 2) a1+ ……+ ((kn- 1+ kn)/ 2) an] (Trapez I) ÖRNEK: Bu metotlar, bir örnek üzerinde açklanrsa; 21 Ocak tarihinde do÷um yapan bir koyunun ilk süt kontrolü 1 ùubat tarihinde yaplmútr. Kontrol aralklar 1 ay olmuú ve kontroller her ayn 1. gününde yaplmútr. Son süt kontrolü 1 A÷ustosta yaplmú ve koyun 14 A÷ustosta kuruya çkmútr. Kontrol günlerinde elde edilen süt verimleri aúa÷daki gibidir. - Kontrol says (n): 7 - Kontrol verimlerinin toplam ( ki): 9.50 kg - Kontrol aral÷ (a): 30 gün - Do÷um- ilk kontrol arasnda geçen süre (A): 10 gün - Son kontrol- kuruya çkma arasnda geçen süre (C): 14 gün Bu de÷erlere göre farkl metotlarla hesaplanmú olan laktasyon süt verimleri Tablo 2’de verilmiútir. Kullanlan Metotlar øsveç Vogel Hollanda ICAR (Trapez II, Fleischmann ) Trapez I Hesaplanan Laktasyon Süt Verimi 276.00 kg 285.00 kg 278.20 kg 275.16 kg 269.56 kg Tablo 2. Farkl metotlarla hesaplanmú laktasyon süt verimleri 3. Laktasyon Süt Verimi Düzeltme Faktörleri Koyunlarda/keçilerde laktasyon süt verimini çeúitli faktörler etkilemektedir. Bu faktörler elimine edilerek o koyun rk için laktasyon süt veriminin daha do÷ru tahmin edilmesi mümkün olmaktadr. Ayn zamanda sürü içerisindeki koyunlarn/keçilerin süt verim düzeylerinin tarafsz olarak de÷erlendirilmesi de mümkün de÷ildir. Yaplan çalúmalarla ABD ve Kanada’da yetiútirilen sütçü koyun rklar için düzeltme katsaylar geliútirilmiútir (24). Avrupa koyun rklar için bu katsaylar farkllklar gösterebilir. Ancak genel olarak bu düzeltme katsaylarnn Avrupa koyun rklar için de kabul edilebilir oldu÷u bildirilmektedir (7). 3.1. Laktasyon Süresi Laktasyon süresi uzadkça süt üretimi de artaca÷ için sütçü rk koyunlarda/keçilerde laktasyonun uzun olmas genel olarak istenen bir özelliktir. Ancak laktasyonun çok uzamas, ylda iki veya iki ylda üç kuzulatma uygulanabilihttp://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php yorsa elde edilecek yavru saysn azaltmaktadr. Bu sebeple laktasyon süresi uygun snrlar içerisinde olmaldr. Sürü içerisindeki koyunlarn/keçilerin laktasyon sürelerinin farkllk göstermesi nedeniyle laktasyon süt verimleri de farkllk göstermektedir. Bu nedenle koyunlarn/keçilerin ferdi olarak laktasyon süt verimlerinin belirlenmesi için laktasyon süresinin standardize edilmesi gerekmektedir. ABD ve Kanada’da sütçü rk koyunlar için standart laktasyon süresinin 180 gün olarak bildirilmiútir (24). Laktasyon süresi 180 günden daha uzun olan koyunlarda, aúa÷daki formül yardm ile 180 güne göre standardize edilmiú laktasyon süt verimi hesaplanr (24). X= [(k1 A)+ ((k1+ k2)/2) a1+……+ ((YøB+ Y)/2) D] Bu formülde; YøB Laktasyonun 180. gününden önce yaplan kontrolde tespit edilen süt miktar, Y Laktasyonun 180. gününden sonraki ilk kontrolde tespit edilen süt miktar, D Laktasyonun 180. günü ile bir önceki kontrol günü arasnda kalan süre’yi (gün) ifade eder. Bu úekilde yaplacak bir hesaplamada, laktasyon süresi 180 günden daha uzun olan koyunlarn 180. günden sonraki verimleri dikkate alnmaz (7). Laktasyon süresi 180 günden daha ksa olan koyunlarla ilgili düzeltme katsaylarna ait literatür bilgiye rastlanamamútr. 3.2. Kuzu Büyütme Yöntemi Avrupa ve Amerika’da ki ülkelerde kuzularn büyütülmesinde genellikle 3 farkl yöntem kullanlmaktadr. Bu yöntemler ile ABD ve Kanada’da büyütülen kuzularn analarnda laktasyon süt verimini hesap edebilmek için düzeltme faktörleri geliútirilmiútir. - Gün 30 Yöntemi: Bu büyütme yönteminde kuzular do÷um sonras 30 gün analar ile birlikte tutulurlar. Bu dönemde koyunlar sa÷lmaz. Kuzular 30. günde analarndan ayrldktan sonra koyunlar günde 2 defa sa÷lrlar. - Karúk Yöntem: Kuzular 30 gün analar ile birlikte tutulurlar. Bu dönemde kuzular akúamlar analarndan ayrlr ve analar günde bir defa sa÷lrlar. Kuzular 30. günde sütten kesildikten sonra analar günde 2 defa sa÷lmaya baúlanr. - Gün 1 Yöntemi (Anasz kuzu büyütme): Kuzular do÷duktan hemen sonra analarndan ayrlr ve koyunlar günde iki defa sa÷lrlar. Kullanlan kuzu büyütme yöntemine göre, tahmin edilen süt verimleri farkl olmaktadr. Gün 1 yönteminde elde edilen süt miktar tüm laktasyon süt verimini ifade etmektedir. Oysa, Gün 30 yönteminde laktasyonun ilk ayndaki süt verimi Kuzu büyütme yöntemi Düzeltme katsays Gün 1 1.00 Karúk 1.10 Gün 30 1.51 Tablo 3. Kuzu büyütme yöntemlerine göre laktasyon süt verimi düzeltme katsaylar. tespit edilememektedir. Bu durumda Gün 30 yöntemine tabi olan koyunlar Gün 1 yöntemine tabi olan koyunlara göre dezavantajl olmaktadr. Bu sebeple, farkl büyütme yöntemlerine göre laktasyon süt verimi düzeltme katsaylar hesaplanmútr (7). -21- Yakan.A. AVKAE Derg. 2012,2,18-23 3.3. Yaú Koyunun yaú laktasyon süt verimi üzerinde etkili olmaktadr. Yaú 1’den 4’e do÷ru ilerledikçe laktasyon süt veriminde bir artú, 7’yi geçtikten sonra ise laktasyon süt veriminde bir azalma görülmektedir. Bu sebeple yaúa göre laktasyon süt verimi düzeltme katsaylar hesaplanmútr (Tablo 4) (7). Bir koyunun laktasyon süt verimi kontrol günlerinde elde edilen de÷erler do÷rultusunda hesaplandktan sonra, elde edilen de÷er düzeltme katsaylar ile çarplarak düzeltilmiú laktasyon süt verimi hesaplanr (7). Aúa÷daki örnekte bir koyunun ICAR’a göre laktasyon süt verimi hesaplanmú ve düzeltme katsaylar kullanarak standardize edilmiútir (Tablo 5). Koyunun yaú Kuzu idare sistemi Kuzulama tarihi Sütten kesim tarihi 3 Gün 1 ve Gün 30 25 Ocak 25 ùubat Sa÷ma baúlama tarihi Laktasyonun 180. günü 26 ùubat 24 Temmuz 1.44 2 1.24 3 1.13 4- 7 1.00 8 ve üzeri 1.04 Gün 1 kuzu büyütme Her periyot için yönteminde süt verimi 3x 2.5 7.5 15 Mart 1 Nisan 1 Mays 1 Haziran 1 Temmuz 2 1.6 1.3 1.05 0.85 15x (2.5+2)/2 16x (2+1.6)/2 30x (1.6+1.3)/2 43.5 31x (1.3+1.05)/2 36.4 30x (1.05+0.85)/2 24 Temmuz - 1 A÷ustos 1 Eylül 0.70 0.30 24x (0.85+0.70)/2 18.6 (180 güne göre düzeltme) - 33.8 28.8 Gün 30 kuzu büyütme yönteminde 3x 1.6 30x (1.6+1.3)/2 43.5 31x (1.3+1.05)/2 36.4 30x (1.05+0.85)/2 28.5 197.1 kg 197.1 x 1.13= 222.7 kg 131.8 kg Yaú için düzeltme Kuzu büyütme yöntemi için düzeltme 131.8 x 1.13= 148.9 kg 224.8 kg http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php - Her periyot için süt verimi 4.8 28.5 24x (0.85+0.70)/2 18.6 (180 güne göre düzeltme) - 180 günlük (düzeltilmiú) toplam süt verimi Yaú için düzeltme 180 günlük (düzeltilmiú) toplam süt verimi 4. SONUÇ Koyun ve keçilerde süt verim kontrolleri, süt verim seviyesinin belirlenmesini sa÷lar. Bunun sonucunda, birey, sürü, iúletme, bölge ve ülke düzeyinde üretimin miktar ve kalitesi hakknda do÷ru, güvenilir ve faydal bilgiler elde edilir. Süt verim kontrolleri iúletmelerde ekstra bir iú gücü ve masraf oluúturur. Bu nedenle ço÷u zaman iúletmeler süt kontrolü yapmaktan kaçnrlar. Süt kontrollerinin yaplmas ve bu kontrollerden laktasyon süt veriminin tahmin edilmesi aúa÷da belirtilen faydalar sa÷layacaktr; Erkek ve diúilerin süt verim kabiliyetinin güvenle tahmin edilmesini sa÷layaca÷ndan damzlk seçiminin güvenilir olmasna imkan verir. Böylece süt veriminin slah ile ilgili programlar uygulamaya konulabilir. Sürü ve iúletmedeki düúük verim kabiliyetine sahip bireyler saptanarak ayklama yaplabilir. Besleme gerçek verim düzeyine göre yaplr. Böylece koyunlarn ve keçilerin besin madde ihtiyaçlar karúlanarak -22- 1 saylar Süt (kg) 2.5 Gün 30 için Düzeltme katsays Tablo 4. Yaúa göre laktasyon süt verimi düzeltme kat- Kontrol günü 1 Mart Gün 1 için miktar Yaú genetik kapasitesinden mümkün oldu÷unca faydalanlabilir. Karl bir yetiútiricilik yapmaya imkân verir. øúletme ve sürüde hayvan sa÷l÷nn özelliklede mastitislerin kontrol altna alnmasn sa÷lar. Süt verim kontrolü için elle sa÷m, makine ile sa÷m, oksitosin + elle sa÷m, oksitosin + makineli sa÷m ve tartemzir- tart (TET) gibi yöntemler kullanlmaktadr. Süt veriminin tahmin edilmesinde ise øsveç, Vogel, Hollanda, Trapez I ve ICAR (Trapez II) gibi yöntemler vardr. Uygulamada en çok ICAR (Trapez II) yöntemi tercih edilmektedir. Kaynaklar 1. Akçapnar H (2000) Koyun Yetiútiricili÷i. øsmat Matbaaclk, ISBN: 975- 96978- 1- 5, Ankara. 2. Akçapnar H, Aydn ø, Kadak R (1984) Morkara- man koyunlarnn Erzurum’da özel bir iúletmede kuzu ve süt verimleri. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi, 31 (1): 114- 127. 3. Anonim (2010) TUøK Haber bülteni, Eriúim adresi: Yakan.A. AVKAE Derg. 2012,2,18-23 17. Mellado M, Rodriguez S, Lopez R, Rodriguez 4. Banda JW, Steinbach J, Zerfas HP (2005) A (2006) Relation among milk production and composition www.tuik.gov.tr, Eriúim tarihi: 11.07.2011 Comparison and yield of milk from non- dairy goats and sheep and blood prolifes and fecal P and nitrogen in goat on in Malawi. Eriúim Adresi: http://www.fao.org Eriúim Tarihi: rangeland. Small Ruminant Research, 65 (3): 230-236. 22.04.2005 18. Özcan L (1990) Koyunculuk. Tarm Orman ve 5. Basdagianni Z, Banos G, Abas Z, Arsenos G, Köyiúleri Bakanl÷ Yayn Dairesi Baúkanl÷, Mesleki YaynValergakis GE, Zygoyiannis D (2005) Estimation of daily lar, No: Genel: 343, Seri: 15, Ankara. and total lactation milk yield of Chios ewes from single 19. Pavic V, Antunac N, Mioc B, Ivankovic A, morning or evening record. Livestock Production Science, 92 Havranek L (2002) Influence of stage of lactation on the (1): 59- 68. chemical composition and physical properties of sheep milk . 6. Benson ME, Henry MJ, Cardellino RA (1999) Czech Journal of Animal Science, 47 (2): 80- 84. 20. Peris S, Caja G, Such X (1999) Relationships Comparison of weigh- suckle- weigh and machine milking between udder and milking traits in murciano- granadina measuring ewe milk production. Journal of Animal Science, dairy goats. Small Ruminant Research, 33 (2): 171- 179. 77: 2330- 2335. 21. Sallam SMA, Nasser MEA, Yousef MI (2005) 7. Berger YM, Thomas DL (2005) Milk testing, Effect of recombinant bovine somatotropin on sheep milk calculation of milk production and adjustment factors. Eriúim production, comparison and some hemato- biochemical Adresi: components. Small Ruminant Research, 56 (1-3): 165- 171. http://www.uwex.edu/ces/animalscience/sheep/ 22. Sinapis E, Hatziminaoglou,I, Marnet PG, Abas Publications_and_Proceedings/symposium_04 Eriúim Tarihi: Z, Bolou A (2000) Influence of vacuum level, pulsation rate 15.04.2005. and pulsator ratio on machine milking efficiency in local greek 8. Caja G, Such X, Rovai M (2005) Udder goats. Livestock Production Science, 64 (2): 175- 181. morphology and machine milking ability in dairy sheep. Eri23. ùahin EH, Akmaz A (2004) Koyunlarda süt veúim Adresi: rim özellikleri ve kontrolü. Vet. Bil. Derg., 20(1): 5-11. www.uwex.edu/ces/animalscience/sheep/ 24. Thomas DL (2003) Calculation of yield of milk, Publication_and_Proceedings Eriúim Tarihi: 12.05.2005 fat and protein in dairy sheep. Journal Dairy Sheep Assoc. of 9. Fernandez C, Sanches- Seiquer P, Sanches A, North America, 2(1), Fall. Contreras A, de la Fuente JM (2004) Influence of betaine on 25. Ünal N, Atasoy F, Aytaç M, Akçapnar H milk yield and composition in primiparous lactating dairy (2002) Akkaraman, Sakz x Akkaraman F1, Kvrck x Akkaragoats. Small Ruminant Research, 52: 37- 43. man F1 ve Sakz x Karayaka G1 Koyunlarnda ølk Laktasyon 10. Ilahi H, Chastina P, Bouvierb F, Arhainx J, Süt Verim Özellikleri. Turkish Journal of Veterinary and Ricard E, Manfredi E (1999) Milking characteristics of dairy Animal Science, TUBøTAK, 26 (3): 617- 622. goats. Small Ruminant Research, 34:97- 102. 26. Ünal N, Akçapnar H, Atasoy F, Koçak S, Ya11. Kremer R, Roses L, Rista L, Barbato G, kan A, Erol H, U÷urlu M (2007) Milk yield measured by Perdigon F, Herrera V (1996) Machine milk yield and oxytocin and hand milking and weigh- suckle- weigh methods composition of non- dairy corriedale sheep in uruguay. Small in ewes originating from local crossbred in Turkey. Revuede Ruminant Research, 19: 9- 14. Medecine Veterinaire, 158 (6): 320- 325. 12. Lollivier V, Guinard- Flament J, Ollivier27. Ünal N, Atasoy F, Akçapnar H, Yakan A, Bousquet M, Marnet PG (2002) Oxytocin and milk removal: U÷urlu M (2008) Milk yield and milking traits measured with two important sources of variation in milk production and milk different methods in Bafra sheep. Revuede Medecine quality during and between milkings. Reproduction Nutrition Veterinaire, 159 (10): 494-501. Development, 42: 173- 186. 28. Zamiri MJ, Qotbi A, Izadifard J (2001) Effect 13. Lu CD, Potchoiba MJ, Loetz ER (1991) of daily oxytocin injection on milk yield and lactation length in Influence of vacuum level, pulsation ratio an rate on milking sheep. Small Ruminant Research, 40 (2): 179- 185. performance and udder health in dairy goats. Small Ruminant Research, 5 (1): 1- 8. 14. Mackenzie D (1993) Goat husbandry (Fifth edition). Faber and faber, London. 15. Marnet PG, McKusick BC (2001) Regulation of milk ejection and milkability in small ruminants. Livestock Production Science, 70 (1): 125- 133. 16. McKusick BC, Thomas DL, Berger YM (2003) Effect of omission of machine stripping on milk production and parlor throughput in east friesian dairy ewes. Journal of Dairy Science, 86 (2): 680- 687. http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php -23- Derleme/Review AVKAE Derg. 2012,2,24-28 Ballarda Rastlanabilen İlaç Kalıntıları ve Bulaşanlar Mansur Seymen SEĞMENOĞLU1 Emine BAYDAN2 Geliş tarihi/Received:1.3.2012, Kabul Tarihi/Acepted:11.7.2012 1 2 Adana Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüğü, Adana – Türkiye Ankara Üniv. Vet. Fak. Farmakoloji ve Toksikoloji Anabilim Dalı, Ankara – Türkiye Özet Arıcılıkta ilaç kullanımı gerek tüketicilerin, gerekse gıda kontrol otoritelerinin giderek daha fazla üzerinde durmaya başladıkları kritik bir konudur. Balın imajı doğal, temiz ve sağlıklı olmasıdır. Ancak, son yıllarda üretilen ballarda yoğun bir şekilde kalıntı sorunu yaşanmaktadır. Arı ürünleri, bakım esnasında antibiyotik, akarisit gibi ilaç kalıntı kaynaklarından ve çevresel neden olarak da ağır metaller, radyoaktif maddeler, pestisidler, organik kirleticiler, patojenik bakteriler ile genetiği değiştirilmiş mikroorganizmalardan kaynaklanan bulaşanlar ile kontamine olmaktadır. Bal üretiminde standardizasyonu sağlama ve organik bal üretimine teşvik ile üretici kaliteli bal üretimine yönlendirilmelidir. Anahtar Kelimeler: bal; bulaşanlar; kalıntı Medicine Residues and Contaminants Found in Honey Abstract Beekeeping consumers need to use drugs, and food control authorities have started to stand on, more and more critical issue. Image of honey, a natural, clean and healthy is. However, in recent years, there residues produced honey in an intensive manner. Bee products, antibiotics during maintenance, acaricide and environmental causes such as sources of drug residues, heavy metals, radioactive substances, pesticides, organic pollutants, contaminants from contaminated with pathogenic micro-organisms are genetically modified bacteria. Provide and promote the standardization of the production of organic honey in honey production and the producer should be directed to the production of quality honey. Key Words: honey, contaminants, residue GİRİŞ Bal bitki nektarlarının, bitkilerin canlı kısımlarının salgılarının veya bitkilerin canlı kısımları üzerinde yaşayan bitki emici böceklerin salgılarının bal arısı (Apis mellifera) tarafından toplandıktan sonra kendine özgü maddelerle birleştirerek değişikliğe uğrattığı, su içeriğini düşürdüğü ve petekte depolayarak olgunlaştırdığı doğal üründür (1). Balı oluşturan ana maddeler şeker ve su’dur. Şeker kuru maddenin %95-99’unu oluşturmaktadır. Su balda ikinci önemli maddedir. Organik asidin oranı %0,57 ‘dir. Organik asitler balın asitesi ve karakterine etki ederler. Mineral maddeler balda çok düşük bir oranda yer alırlar, yaklaşık %0,17 civarındadır. Başta potasyum olmak üzere kalsiyum, bakır, demir, manganez ve fosfor bulunmaktadır. Balın temel enzimleri sakkaraz, amilaz ve glukoz oksidaz’dır. Balda vitamin olarak C-vitamini ve B-vitaminlerinden B1(tiamin), B2 (riboflavin), B3 (nikotinik asit), B6 (pridoksin) ve pantotenik asit bulunmaktadır (20). Bal arısı kolonilerinde ana üretim maddesi olarak üretilen bal, besin ve ilaç değerine sahiptir. Bal tatlı ve sağlıklı bir ürün olup içerisinde vitaminler, mineraller, karbonhidratlar, enzimler, proteinler ve aminoasitler bulunmaktadır. Balın insan enerjisini yükseltmede payı çok büyük olmakla birlikte asıl kullanımı tatlandırıcı ve enerji kaynağı olmasından ileri gel- -24- Yazışma adresi/Correspondance: Mansur Seymen SEĞMENOĞLU, Adana Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüğü, TR-01170 Adana – TÜRKİYE, E-posta:mansurseymen@mynet.com mektedir (12). Ülkemizde beslenme amaçlı kullanımı yanında, tedavi amaçlı kullanımının çok az olmasına karşılık, yurtdışında apiterapi alanında kullanılan ürünler içerisinde de bal önemini korumaktadır. Yurtdışındaki apiterapi merkezlerinde bal cilt güzelliği için hazırlanan kremlerin yapımında, sindirim ve solunum sistemi rahatsızlıklarında kullanılmaktadır (11). 1997 yılında arı hastalıklarına karşı kullanılan bir antibiyotik olan streptomisinin balda tespit edilmesinden sonra, kontaminasyon riski gündeme gelen bal, o tarihten itibaren komplike analizler gerektiren bir ticari ürün haline gelmiştir (7). Ballarda kontaminasyon bakım ve çevreden kaynaklı nedenler olmak üzere ikiye ayrılır. Bakımdan kaynaklı nedenler olarak varroa ve yavru çürüğü hastalıkları, başka hastalık yapıcı etkenlerin kontrolü, balmumu güvesi kontrolü ve kovan koruyucularının yaptığı etkileri sayabiliriz. Hava, su ve bitkilerden gelen ağır metaller, radyoaktif maddeler, pestisitler, bakteriler ve genetiği değiştirilmiş mikroorganizmalar da çevresel kaynaklı etmenler olarak karşımıza çıkmaktadır (3). Avrupa Birliği (AB), onaylanmış birtakım antivarroa ilaçlarının dışındaki hiç bir ilacın arıcılıkta kullanımına izin vermemektedir. Dolayısıyla AB’de lisanslı olan bu ilaçların dışındaki hiçbir ilaç için belirlenmiş Maksimum Kalıntı Limitleri (MRL) yoktur ve kalıntılarının balda ve diğer arıcılık Seymenoğlu MS. ve Baydan E. ürünlerinde bulunmasına müsaade edilmemektedir. Avrupa Birliği’ne bal ihracatı yapan ülkelerin, MRL belirtilmemiş ilaçların kalıntıları için, günümüz teknolojisinde genel kabul edilen tespit limiti olan 10 mg/kg (ppb) sınırına uymaları önerilmektedir (16). Ballarda ilaç kalıntıları başlıca iki yoldan kaynaklanır. Bunlardan ilki arı hastalıklarının sağaltımı amacıyla kovanda ilaç uygulanmasıdır. İlaç kalıntısının diğer nedeni zirai mücadelede kullanılan ilaçlardır. Bu ilaçlar işçi arıların balın hammaddesi olan bitki özlerini emmesi ile arılar tarafından alınıp kovana getirilir. İnsektisit amaçla kullanılan bu ilaçlar arılar için de zehirlidir ama kullanılan miktar düşük olduğu için genellikle arıların ölmesine sebep olmazlar; ancak, balda kalıntıya neden olurlar (1). Antibiyotik kalıntıları genelde ‘amerikan yavru çürüğü’ veya ‘avrupa yavru çürüğü’ (AYÇ) gibi hastalıkların tedavilerine bağlı olarak kullanılan antibiyotiklerden kaynaklanır. Avrupa Birliği antibiyotikle tedaviye izin vermese de bazı Avrupa ülkeleri kullanmaktadır. Kullanılan antibiyotikler Tablo.1’de verilmiştir. Çoğu Avrupa ülkesinde antibiyotikler için MRL düzeyi yoktur; çünkü, antibiyotik kalıntısına izin yoktur. Bununla birlikte İsviçre, İngiltere, Belçika gibi ülkelerde ‘aksiyon limiti’ olarak 0,01-0,05 mg/kg düzeylerindeki antibiyotik gruplarının kalıntısına izin verilmektedir (3). Türkiye’de 2006 yılında 6 farklı bölgenin 22 farklı yöresinden direkt olarak arıcılardan peteğinden süzülmüş bal numune olarak toplanmış ve analizler aynı yıl içerisinde gerçekleştirilmiştir. Sonuçta yasal olarak izin verilmediği halde balların %25’inde sülfadimidin, tetrasiklin, streptomisin gibi bazı ilaçların kalıntılarından en az birine rastlanmıştır. Balların %90’ında streptomisin grubu antibiyotiğe rastlanmamıştır. Ballarda sıklıkla sulfonamid ve tetrasiklin grubu antibiyotikler tespit edilmiş olup, bazı numunelerde her iki antibiyotik grubuna birlikte rastlanılmıştır. Balların %75’inde antibiyotik kalıntısına rastlanmamıştır. Sulfonamid grubu için test edilen 1714 numunenin %90’ında ortalama 10-11 ppb sulfadimidine rastlanmıştır. Tetrasiklin grubu için test edilen 1425 numunenin %90’ı 13,65 ppb’den daha düşük tetrasiklin içermektedir. Streptomisin grubu için yapılan test edilen 91 numunenin % 90’ı 10 ppb’den daha düşük streptomisin içermektedir (21). Fransa, Belçika ve İsviçre’ye ithal edilen balın %2050 kadarı başta streptomisin ve sülfanamidler ile tetrasiklin ve kloramfenikol gibi antibiyotikleri içermektedir. Öte yandan İsviçre, Almanya ve Belçika’da üretilen ballar %1-7 gibi daha düşük oranda antibiyotik kalıntına rastlanmıştır (3). Günümüzde baldaki antibiyotik problemi, bal ticareti için en büyük problemdir. AYÇ hastalığının kontrolü için antibiyotiğe ihtiyaç yoktur ve bu haşerenin kontrolüne de katkı sağlamaz. AYÇ antibiyotik kullanılmadan da kontrol edilebilir. Farklı AB ülkelerinde ve Yeni Zelanda’da yapılan deneylerde uzun süreli AYÇ kontrolüyle antibiyotiğe gerek kalmadığını göstermiştir (23). AVKAE Derg. 2012,2,24-28 ANTİBİYOTİKLER Aminoglikozidler Sülfathiazol, sülfamerazin, sülfamethazin, sülfamethaksazol, sülfadiazin, sülfanilamid sülfamethoksypiridazin, sülfadoksin, sülfadimidin, Streptomisin, dihydrostreptomisin Tetrasiklinler Tetrasiklin, Fenikoller Makrolitler klortetrasiklin, doksisiklin Kloramfenikol Tylosin, eritromisin Sülfanamidler oksitetrasiklin, Penisilinler AOZ, SC. (AOZ: 3-amino-2oksazolidinon; SC: semikarbazid) Tablo 1. Balda Kalıntı Olarak Bulunan Antibiyotikler (3). Beta-laktamlar Nitrofuranlar Uzun yıllardan beri ‘varroa’ kontrolünde kullanılan akarisitler önemli bir kontaminasyon kaynağıdır. Varroa kontrolü için dünyada 90’dan fazla ürün vardır. Akarisitler iki grupta toplanmıştır: Sentetik akarisitler (Tablo.2) yağda çözünebilir ve balmumuna yüksek ilgiyle bağlanan maddelerdir. Akarisit tedavisi sonrası balmumunda birikir ve balı daha az kontamine eder. Balda bulunan akarisit seviyeleri genel olarak varsayılan MRL sevilerinden daha düşüktür. Birçok ülkede yüksek ilgiyle bağlanan sentetik akarisitlerden piretroid ve kumafosa akarlar direnç sağlamışlardır (15). Bu durum thymol ve organik asitler gibi toksik olmayan maddelerle alternatif koruma önlemi almaya neden olmuştur. Thymol yağda iyi çözünür ve değişken bir yapıya sahiptir, organik asitler ise suda iyi çözünür ve değişken bir yapıya sahip değillerdir (3). Bu maddeler doğal bal ve bitki yapısında vardır. Balda normal yoğunluklarda toksik değil ve koruyucudur. Bundan dolayı AB’nde bu maddelerin MRL değeri yoktur. Thymol ve organik asitler gibi doğal maddeler varroa kontrolü Aktif Madde MRL mg/kg Sentetik İlaçlar Cymiazol (Apitol) 1.0 Fluvalinat, (Apistan) ö Amitraz (Apivar) 0.2 Flumethrin (Bayvarol) ö Kumafos (Perizin) 0.1 Tablo 2. Varroa kontrolünde kullanılan akarisitlerin AB yasal limitleri MRL = Maksimum Kalıntı Limiti. ö= AB’ne göre önemsiz (3). için sentetik akarisitlere alternatif olmuştur ve Avrupa Ülkeleri ile Dünya’da kullanılmaktadır (18). Bulaşanlar, gıda maddesine kasten ilave edilmeyen, gıdanın üretiminden pazarlanmasına kadar olan aşamalarda veya çevresel kaynaklı gıdaya istenmeden bulaşan her türlü madde ve bileşiklerdir (1). Çiçeklenme periyodunda bitkilere atılan sistemik ve kontakt etkili pestisitler de arılar tarafından toplanan nektar ve http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php -25- Seymenoğlu M.S. ve Baydan E. AVKAE Derg. 2012,2,24-28 MADDELER Naftalin Pestisitler (toplam) MRL(μg/kg) 10 10 Amitraz 200 Flumetrin Aristolochia spp.ve bundan 10 hazırlananlar Hiçbir seviyede bulunamaz. Kloramfenikol Hiçbir seviyede bulunamaz. Kodeks İlgili Tebliğ Bal Tebliği (2005/49) Bal Tebliği (2005/49) Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği (2011/20) Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği (2011/20) Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği (2011/20) Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği (2011/20) Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği (2011/20) Hiçbir seviyede bulunamaz. Kloroform Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği (2011/20) Hiçbir seviyede bulunamaz. Kolşişin Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği (2011/20) Hiçbir seviyede bulunamaz. Dapson Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği (2011/20) Hiçbir seviyede bulunamaz. Dimetridazol Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği (2011/20) Hiçbir seviyede bulunamaz. Ronidazol Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği (2011/20) Hiçbir seviyede bulunamaz. Metronidazol Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği (2011/20) Hiçbir seviyede bulunamaz. Nitrofuran ve Furazolidon Tablo 3. Pestisit ve veteriner ilaçlarıyla ilgili kalıntı limitleri (1; 22). polen aracılığıyla kovana taşınmaktadır (13). Kovana taşınan veya kullanılan bu pestisitler bal ve balmumunda birikmektedir. Balda biriken pestisit ve ilaç kalıntıları bal hasat edildiğinde bir kereye mahsus olarak insanlara zarar verirken, balmumunda biriken pestisitler petek birkaç sezon kullanıldığında daha tehlikeli olmaktadır. Zira, bu durumda yıl içerisinde kovana giren ilaçlarla birlikte peteklerde önceden birikmiş olan pestisitler de yavaş yavaş bala karıştığı için eski petekler kovan içerisinde potansiyel bir pestisit kaynağı olarak iş görmektedir (24). Bu konuda yapılmış olan bir çalışmada bal ve balmumunda 10 yıl sonra dahi yapılan kimyasal analiz sonucunda pestisit kalıntısına rastlanması kalıntı sorunun boyutunun ciddiyetini göstermektedir (17). İnsektisitler ve herbisitler, bakterisitler, fungisitler pestisitler grubundandır. Avrupa’daki ballarda yaygın olarak rastlanan insektisitler: Organik klorlu (OK) insektisitler: lindan ve izomerleri, hekzaklorasiklohekzan (HCH), aldrin, dieldrin, endrin, DDT izomerleri, heptaklor, heptaklor epoksit, metoksiklor, endosülfan. Tarımda artık kullanılmamasına rağmen, çevrede hala bulunmaktadırlar. Organik fosforlu (OF) pestisitler: dialiphos, triklorofon ve diklorvos. Karbamatlar: R1-NH-CO-OR2 amino grubunu içeren pestisitlerdir (3). İspanya ve Portekiz’de 50 örnek balda 42 farklı pestisite (OK, OF, karbamat) rastlanmıştır (2). Meyve ağaçlarında kullanılan fungisitlere karşı ballar hassastır. Kullanılan başlıca fungisitler şunlardır: vinklozolin, iprodion, metil-tiofonat, kaptan, difenokonazol, dithianon, pyrifenoks, penkonazol, siprokonazol, karbendazim (3). http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php -26- Herbisitler arı ve polenleri kontamine ederken çok az miktarda ballarda kontaminasyon meydana getirmektedir. İsveç’te yapılan çalışmalarda herbisit asulam kalıntısına rastlanmıştır. Bitkilerdeki bakteriler için de bakterisit etkili antibiyotikler kullanılmaktadır. Meyve ağaçlarında görülen Erwina amylovora adlı bakteri streptomsinle kontrol altına alınmaktadır. Almanya’da yapılan kalıntı çalışmalarında 183 örneğin % 21’inde streptomisin kalıntısına rastlanmıştır. Bu kontaminasyon riskinden dolayı AB’nin çoğu ülkesinde kullanılmamaktadır (3). Pestisit ve veteriner ilaçlarıyla ilgili kalıntı limitleri Tablo 3’de verilmiştir (1; 22). Arı kolonileri ve arı ürünleri, hava ve toprağın yanı sıra, trafik ve sanayideki ağır metallerle kontamine olmaktadır. Ballarda bulunması muhtemel başlıca elementler kurşun (Pb), kadmiyum (Cd), civa (Hg), nikel (Ni)’dir. Bununla birlikte balda ağır metallerle ilgili dünyada spesifik bir MRL düzeyi belirlenmemiştir. Balda insan sağlığı için tehlikeli olacak miktarda ağır metal bulunmamalıdır (1). 1986’daki Çernobil kazasından sonra balda radyoaktif elementlere rastlanmıştır. Ağırlıklı olarak 40K ve 137Cs radyoaktif izotoplar bulunur. Birincisi doğal bir izotoptur, ikincisi ise Çernobil kazasından sonra ortaya çıkmıştır. Radyoaktif madde ölçümü Bequrel (Bq)/kg hesabına göre yapılır (4). Balda bulunan diğer radyoaktif izotoplar 226Ra, 214Pb ve 214Bi’dir (9). AB’nin 1990’da aldığı karar gereğince radyoaktif maddeler en yüksek limit olarak sütte 370 Bq/kg, diğer ürünlerde 600 Bq/kg kadar bulunabilir (5). Bal ve arı ürünleri için radyoakti- Seymenoğlu MS. ve Baydan E. AVKAE Derg. 2012,2,24-28 vite geçerli bir sorun değilken nükleer kazalar sonrası arı ürünleri tüketim öncesi kontrolden geçirilmektedir (3). Organik kimyasallara örnek olarak verilebilecek poliklorobifeniller (PCB’ler), 1980 öncesi üretilen motor-yağı ve benzeri yağlarda bulunmaktaydı. Bu maddeler çevresel kirletici olarak bitkileri, arıları ve arı ürünlerini kontamine etmiştir. Bu etkenin niceliği balda düşük ve emniyetli iken, balmumunda yüksektir (8). Balda mikroorganizmaların hayatta kalması balın şeker, asidite ve antimikrobiyal karakteriyle ilgilidir. Mikrobiyal kontaminasyonun kaynağını polen, balarısı sindirim kanalı, kir, toz, hava ve çiçekler oluşturmaktadır (3). Baldaki mikroorganizmalar saptanmıştır. Bu mikroorganizmalar bakteri, mayalar ve küflerdir (Tablo 4). Bakteriler ve mikropların çoğu ne büyürler ne de ürerler, hareketsizdirler, bu da balın antimikrobiyel aktivitesi ile ilgilidir (20). Örneğin Clostridium botalinum bakterisinin sporları balda bulunmasına rağmen, toksin meydana getirememektedir (3). Ülkemizde bal konusunda oluşan karmaşalar çözülmeye çalışılırken yurtdışında ise gelişen teknolojiye paralel bir şekilde ortaya çıkan genetik olarak değiştirilmiş bitkilerden elde edilen bal ile polenlerin arı ve insan sağlığı üzerine zararlı Bakteriler Alcaligens Achramobahter Bacillus Brevibakter Mayalar Arcosphera Debaromyces Hansenula Lipomyces Küfler Aspergillus Alihia Bettsia alvei Cephalasporiu Sitrobakter Clostridium Enterobakter E. coli Erwinia Flavobakter Klebsiella Micrococcus Neisseria Pseudomonas Ksantomonas Bakteridium Nematospora Oosporidium Pichia Saccromyces Schizosaccromyces Trichosporium Torula Torulopsis Zygasaccharomyces Chaetomium Coniothecium Hormiscium Peronsporoceae Peyronelia Triposporium Uredianceae Ustilaginaceae Tablo 4. Balda bulunan mikroorganizmalar (20). olabileceği olasılığı üzerinde durulmakta ve arı yetiştiricilerinin bu tip bitki alanlarından en az arı uçuş mesafesi kadar uzak durmaları gerektiği vurgulanmaktadır (19). AB’de yiyeceklerde en fazla %1 kadar genetiği değiştirilmiş mikroorganizma (GDO) bulunur (6). Sonuç Gıda kirlenmeleri içerisinde önemli bir yeri olan balda ilaç kalıntısı ve çevresel kirletici sorunu ülkemiz için hala önemini korumaktadır. Balda kalıntı bulunmasına yönelik yapılan çeşitli çalışmalar bu sorunun artık ciddi boyutlarda ele alınması gerektiğini göstermektedir (11). Ayrıca, arı hastalıklarının sağaltımında ruhsatlı da olsa ilaç kullanmaktan kaçınılması, hastalıklara dirençli arı hatlarının geliştirilmesi önemli bir aşama olacaktır (14). Gıda kirliliğinin arttığı ülkemizde diğer ürünlerde olduğu gibi arıcılık sektöründe de gelişimin sağlanması ve sağlıklı ürünlerin pazarda yer alması amacıyla organik bal üretimi teşvik edilmelidir (10). Belirgin yatırımlarla uygulanacak bir standardizasyon sonucunda balın kalitesine göre yapılacak bir değerlendirme tüketiciye bir güvence vereceği gibi üreticinin de kaliteli bal üretimini zorlayacaktır. Böylece üretici ve tüketici arasında bir köprü oluşacak ve sağlıklı bal üretimine de temel teşkil edecektir (11). Kaynaklar 1.Bal Tebliği (2005) Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği Tebliğ No: 2005/49. Resmi Gazete 17.12.2005 Tarih, 26026 Sayı. 2.Blasco C., Fernandez M., Pena A., Lino C., Silveira M.I., Font G., Pico Y. (2003) Assessment of pesticide residues in honey samples from Portugal and Spain, J. Agric. Food Chem. 51, 8132–8138. 3.Bogdanov,St. (2006). Contaminants of Bee Products. Apidologie 37, 1–18. 4.Borawska M.H., Kapala J., Hukalowicz K., Markiewicz R. (2000). Radioactivity of honeybee honey, Bull. Environ. Contam. Toxicol. 64, 617– 621. 5.EC (1990) Council regulation (EEC) No. 737/90 on the conditions governing imports of agricultural products originating in their countries following the accident at the Chernobyl nuclear power-station, Off. J. Eur. Communities, L082, 1–6, http://europa.eu.int/comm/energy/nuclear/ radioprotection/doc/legislation/90737_en.pdf (accessed on 5 July 2005) 6.EC (2000) Commission regulation No. 49/2000 amending Council Regulation No. 1139/98 concerning the compulsory indication on the labelling of certain foodstuffs produced from genetically modified organisms of particulars other than those provided for in Directive 79/112/ EEC, Off. J. Eur. Communities L6, 13–14, http:// europa.eu.int/eur-lex/pri/ en/oj/dat/2000/l_006/ l_00620000111en00130014.pdf (accessed on 5 July 2005). 7.Filodda, F., Kirsch, R.,Smidt, J.,Tuchel,P., (2002). “Use of antibiotics in the production of honey–Risks and perspectives for the honey importers and honey industry”, Preventing Residues in Honey. APIMONDIA Symposium. 10 –11. Oct. Celle. Germany. 8.Jan J., Cerne K. (1993). Distribution of some organochlorine compounds (PCB, CBz, and DDE) in beeswax and honey, Bull. Environ. Contam. Toxicol. 51, 640–646. 9.Handa Y., Hirai Y., Matsubara T., Sakurai H. (1997). Radioactivity due to several radionuclides detected in honey of different geographical origins, Am. Bee J. 137, 307– 309. 10.Kaftanoğlu, O. (2000). III. Arıcılık Kongresi Değerlendirme Raporu. Teknik Arıcılık Dergisi. Sayı 70. 11.Korkmaz, A. (2001). Ülkemiz Ballarında Kalıntı Sorunu ve İnsan Sağlığı Açısından Önemi. Türkiye 2. Ekolojik Tarım Sempozyumu. Bildiri ve Poster Özetleri Kitabı. 1416 Kasım 2001. Antalya. http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php -27- Seymenoğlu MS. ve Baydan E. 12.Krell, R. (1996). Value-Added Products from Beekeeping. FAO. Rome. 13.Kubik, M., Pidek, A., Nowacki, D., Warakomska, Z., Goszczynski, W., Michalczuk, L. (1995). Contamination of Bee Products with Contact and Systemic Pesticides. The XXXIVth International Apicultural Congress.. 15-19 August 1995. Lausanne, Switzerland. 14.Kumova, U. (2000). Ülke Arıcılığını Çağdaşlaştırma Konusunda Öneriler. Teknik Arıcılık Dergisi. Sayı 70: 510. 15.Milani N. (1999). The resistance of Varroa jacobsoni Oud. to acaricides, Apidologie 30, 229–234. 16.Martin, P. Chem,C., Chem,M.A. (2002). “Imports into the EU from third countries, veterinary and other requirements”, European Federation of Honey Packers and Distributors. Third Caribbean Beekeeping Congress. 17.Moosbeckhofer, R., Wallner, K., Pechhacker, H., Luh, M., Womastek, R. (1995). Residue Level in Honey, Wax and Propolis After Ten Years of Varroa Treatment in Austria. The XXXIVth International Apicultural Congress. 1519 August 1995. Lausanne,Switzerland 18.Mutinelli F. (2003). European legislation governing the authorisation of veterinary medicinal products with particular reference to the use of drugs for the control of honey bee diseases, Apiacta 38, 156– 168, http:// www.apimondia.org/apiacta/articles/ 2003/multinelli_1.pdf (accessed on 5 July 2005). 20.Nowack, K. (2000). Are Genetically Modifed Plants Harmful to Bees and can (organic) Honey Become Contaminated with Transgenic Pollen? http://biogene.org/e/ themen/biotech/e-beesgeneral.htm. 21.Olaitan, Peter B., . Adeleke Olufemi E., Ola Iyabo O. (2007). Honey: a reservoir for microorganisms and an inhibitory agent for microbes. African Health Sciences 2007; 7(3): 159-165. 22.Sunay, A. E. (2006). Balda Antibiyotik Kalıntısı Sorunu. Uludağ Arıcılık Dergisi-Kasım 2006, 143-148. 23.Türk Gıda Kodeksi Hayvansal Gıdalarda Bulunabilecek Veteriner İlaçlarına Ait Farmakolojik Aktif Maddelerin Sınıflandırılması Ve Maksimum Kalıntı Limitlerinin Belirlenmesi Hakkında Tebliğ (2011). Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği Tebliğ No: 2011/20. Resmi Gazete 29.04.2011 Tarih, 27919 Sayı. 24.Von der Ohe W. (2003) Control Of American Foulbrood By Using Alternatively Eradication Method And Artificial Swarms, Apiacta 38, 137–139http:// www.apimondia.org/apiacta/articles/2003/ von_der_Ohe_1.pdf (accessed on 5 July 2005). 25.Wallner, K. (1995). The Use of Varoacides and their Influence on the Quality of Bee products. Am. Bee J., 12: 817-821. http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php -28- AVKAE Derg. 2012,2,24-28 Derleme/Review AVKAE Derg. 2012,2, 29-38 Tavukların Önemli Üst Solunum Yolu Hastalıklarında Patolojik Değişiklikler Özgür ÖZDEMİR1 Hüdaverdi ERER1 Geliş tarihi/Received:1.4.2012, Kabul Tarihi/Acepted:5.6.2012 1 Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı, 42079 Kampus/Konya . Özet Tavukçuluk endüstrisinin gelişiminde hastalıklar büyük problem teşkil etmektedir. Bunlar içerisinde solunum sistemi hastalıkları önemli rol oynamakta ve üst solunum yolları etkenlerle ilk olarak karşılaşması bakımından önem arzetmektedir. Bu makalede tavukların üst solunum yollarında görülen önemli hastalıkların makroskobik ve mikroskobik bulguları derlenmiş, hastalıklar etiyolojilerine göre bakteriyel, viral, mantar ve paraziter hastalıklar şeklinde sınıflandırılarak anlatılmıştır. Anahtar kelimeler: tavuk, patoloji, üst solunum sistemi hastalıkları Pathologıcal Changes in Important Dıseases of Upper Respıratory System of Chicken Abstract Diseases have big problem in chicken industry. Respiratory diseases have important role into this, and also upper respiratory system have important point of view first encounter with agent. In this article, It was reviwed pathological changes in upper respiratory systems diseases of chicken. Diseases were classified as bacterial, viral, fungal and parasiter and were explained. Key words: chicken, pathology, disease of upper respiratory system Koliseptisemisinin çok yaygın bir tipidir ve daha çok Giriş Üst solunum yolları, tavukların barındırma ve besleme tavuk ve hindileri etkiler. E.coli, enfeksiyöz ya da şekilleri göz önüne alındığında dış ortamdan havayla gelen her nonenfeksiyöz etkenlerin solunum mukozasını tahrip etmesini türlü yabancı cisim, toz vb materyaller ve enfeksiyöz ajanlarla takiben solunum sistemine gelir. IB, ND, mikoplazmozis, ilk temas etmesi açısından önemlidir. Savunma mekanizması- amonyak, yoğun barındırma, stres yaygın predispoze faktörlernın zayıfladığı veya mukozanın tahriş olduğu durumlarda, dir (11, 34). Etken gaita ile kirlenen ve yeterince temizlenmepatojen mikroorganizmaların yanı sıra normal florada bulunan yen her şeyle bulaşır. Özellikle kontamine tozların solunması, mikroorganizmalar bile patojen hale geçerek önemli kayıplara hava kesesi enfeksiyonunda önemlidir. Enfeksiyon her yaştaki neden olmaktadır. Korunma tedbirleri ve aşılamalarla tavukla- hayvanda görülürse de stres altında bulunanlar ve gençler daha rın bağışıklığı sağlanmakta, ancak yine de birçok enfeksiyon duyarlı olup bunlarda ölümlere daha fazla rastlanır (34). Yükoluşmakta ve önemli verim kayıplarına neden olmaktadır. sek ölümle seyreden koliseptisemisi vakalarında çoğu kez E. Etiyolojilerine göre tavukların üst solunum yolu enfek- coli’nin primer patojen olarak rol aldığı ve önemli kayıplara siyonları bakteriyel, viral, mantar ve paraziter olmak üzere 4 yol açtığı bildirilmektedir (57). Hastalarda enfeksiyonun durugrupta incelenmektedir (4). muna göre, öksürük, tıksırık ve burundan akıntının gelmesi 1. BAKTERİYEL HASTALIKLAR gibi bazı solunum sistemi semptomları gözlenebilir (24). 1.1. E. Coli Enfeksiyonları Normal tavuklardaki nekropsi bulgularının aksine Kanatlılarda E.coli’nin primer ya da sekonder olarak (38,47), nekropside, hava keseleri kalınlaşmış ve matlaşmış neden olduğu enfeksiyonlara sık rastlanılmakta ve bunlara olup, solunum yüzeylerinde bazen fibrinli bazen de irinli bağlı büyük ekonomik kayıplar görülmektedir. Stres faktörleri eksudat bulunur. Hava kesesindeki fibrinli kalınlaşmalar bazen enfeksiyonu şiddetlendirmekte ve etkenin olaya sonradan ka- sarımsı renkte ve omlet tarzında kazeöz kitleler şeklinde görütıldığı durumlarda enfeksiyonun klinik tablosu, prognozu ve lür (11, 14, 34,). sağaltımı değişmekte ve güçleşmektedir (4). Mikroskobik olarak hava keselerinde erken dönemde 1.2. Solunum kaynaklı koliseptisemisi (hava kesesi konjesyon, ödem, heterofil ve mononüklear hücre infiltrasyonu enfeksiyonu) Yazışma adresi/Correspondance: Özgür Özdemir, Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı, 42079 Kampus/ Konya, E- posta: oozdemir@selcuk.edu.tr görülür. Bazen nekroz, dev hücreleri, epiteloid hücreler ile -29- Özdemir Ö .ve Erer H . AVKAE Derg. 2012,2, 29-38 fibrozisin bulunduğu granulomlar da görülebilir. Ayrıca relerinde hiperplazi vardır. Kronik formda hava keseleri, sinus pnömoni ve trake epitelinde hiperplaziye de rastlanabilir (11, ve konjuktivalarda heterofil infiltrasyonu, dev hücreleri, epiteloid hücreler ve bağ dokuda artış vardır (29, 52). 14). 1.3. Tavuk Kolerası (Fowl cholera, 1.4. Enfeksiyöz Koriza (Tavuk korizası) Avian pasteurellosis) Tavuklarda infraorbital sinusların şişmesi ve buna bağlı Tavuk kolerası kanatlı hayvanların perakut, akut ya da olarak yüzde şişkinlik, konjuktivitis, seröz veya purulent burun kronik seyreden, bulaşıcı, hava kesesi yangısı ve akıntısı ile karakterize akut seyirli bir üst solunum yolu enfek- plöropnömoni ile karakterize (52) septisemik ve öldürücü bir siyonudur. Hastalığın spesifik etkeni Haemophilus hastalığı olup etkeni Pasteurella multocida’dır. Tavuk kolerası paragallinarum’dur. Enfeksiyöz koriza’ya etçi ve yumurtacı sıcak, ılıman ve yağışlı ülkelerde çok görülür (9). Ölümler her yaştaki tavuk duyarlıdır. Ancak gençlerde ve yumurtlama genelde yumurtacı tavuklarda şekillenmektedir. Onaltı hafta- dönemindeki tavuklarda daha sık görülür (43, 62). lıktan küçük piliçler hastalığa daha dirençlidir. Bulaşma sindi- Hastalığın bulaşmasında en önemli rolü kronik hastalar rim, solunum, deri ve konjuktiva yoluyla olur (29). Hastalık ve sağlıklı görülen portör hayvanlar oynar. Hastalık çoğunlukperakut, akut, subakut, kronik veya lokalize seyir gösterir. la kış aylarında ortaya çıkar. Duyarlı sürüye bir tane enfekte Perakut formda klinik belirti görülmeksizin, septisemiyle ka- hayvanın girmesi yeterlidir. Vertikal bulaşma yoktur. rakterize ani ölümlere rastlanır. Akut ve subakut formda ilk Morbidite yüksek, mortalite ise düşüktür. Ancak sekonder göze çarpan bulgu ölümlerin artmasıdır. Yumurta veriminde etkenler işe karışırsa bu oran yükselebilir (13). Sürü içerisinde azalma, durgunluk, titreme, tüylerin kabarması, iştahsızlık, bir hayvanda enfeksiyon tespit edilmişse tüm sürü enfekte uyuklama hali, yeşil ishal, ibik ve sakalların morarması gibi olarak kabul edilir (32). belirtiler gözlenir. Ayrıca ağız lezyonları, ateş, sinirlilik, solu- Enfeksiyonda en belirgin semptomlar sinuslar ve yüzde num sayısında artış ölümden önce görülen bulgulardır. Bazı şişkinlik, burundan mukopurulent bir akıntının gelmesidir yazarlar da klinik ve otopsi bulgularını akut ve kronik olarak (13). Ayrıca solunum güçlüğü, gözlerde kapanma, zayıflama, değerlendirmişlerdir (12, 19, 29). Kronik formda hastalar uzun yumurta veriminde düşüklük, ishal, erkeklerde sakalda ödem zaman hayatta kalır. Ölüm oranı düşüktür. Yerleştiği doku ve görülür (62). organlara göre lezyonlar şekillenir (burun, kulak, deri, eklem Nekropsi bulguları klinik bulgulara paraleldir. ve peritonitis formu). Burun formunda lezyonlar burun ve Sinusların ve yüzün şişmiş olması, ibik ve sakallarda ödem, sinuslarda görülür. Tavuklarda yüzde şişkinlik, ağız ve burun- burun delikleri ve sinuslarda müköz veya purulent bir akıntının dan kirli bulanık bir akıntı gelmesi, solunum güçlüğü ve gelmesi gibi bulgular hastalığı düşündürür (42). Ayrıca trakeal hırıltı oluşur. Ayrıca deri formunda yüz, sakal ve ibik- konjuktiva ve infraorbital sinuslar sarımsı renkte kazeöz kitle lerdeki şişkinlikler hastalığı düşündürmektedir (29). ile dolu olabilir ve trakeitis görülebilir (35). Akciğer ve hava Nekropside, perakut formda sadece yaygın hemoraji keselerinde yangıya genelde komplike vakalarda rastlanılmışvardır. Akciğerlerin bir kısmı ya da tamamı konsolide, tır (13, 62). konjesyone ve fibrinöz bir eksudatla kaplanmış durumdadır. Mikroskobik incelemelerde burun boşluğu, infraorbital Kesit yüzünde, yangısal kuşakla çevrelenmiş ve iyi sınırlanmış sinuslar ve trake epitellerinde dejenerasyon, deskuamasyon ve nekroz alanları görülür. Hava keselerinin kalınlaşmış ve nekroz, bez epitellerinde akut şişkinlik, bazen hiperplazi, trafibrinopurulent bir eksudatla dolu olduğu görülür (50, 52). kedeki mukozal bez epitellerinde deskuamasyon, propriyada Ölümden hemen önce ibik ve sakallarda morarma görülür ödem, hiperemi, erken dönemde heterofil ve lenfoid hücre (24). Burun boşluğu, sinus ve konjuktivalarda kataral veya infiltrasyonu görülür. Akciğerlerde akut kataral bir kazeöz eksudat görülebilir (14). Kronik formda sinus boşlukla- bronkopnömoni tablosu vardır. Hava keselerinde epitel hücrerında sarımsı renkte kazeöz kitleler bulunur (19). lerinde şişkinlik, propriyada ödem ve heterofil infiltrasyonu Mikroskobik olarak, akut formda akciğerlerde bronş, görülür. Bazen de epitellerde hiperplazi gözlenebilir (13, 42, parabronş, atria ve hava kapillarları lümenlerinde az sayıda 52). makrofaj, dökülmüş epitel hücreleri, fibrin ve heterofil ile 1.5. Kronik Solunum Hastalığı (Chronic Respiratory intersitisyumda heterofil infiltrasyonu görülür. Hava keselerin- Disease, CRD) de makrofaj, heterofil, fibrin içeren eksudasyon ile epitel hüchttp://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php -30- Özdemir Ö .ve Erer H . AVKAE Derg. 2012,2,29-38 Histopatolojik olarak başlıca ayırıcı özellik solunum Genellikle piliç, tavuk ve hindilerde solunum sistemin- de görülen ve büyük ekonomik kayıplara neden olan yolu mukozalarındaki müköz bezlerdedir. Bezlerde uzama ve enfeksiyöz bir hastalıktır. Et ve yumurta veriminin azalması, papyon tarzı kıvrılmalar görülür. Epitellerde hidropik dejenesinüzitis, trakeitis, hava kesesi yangısı gibi solunum sistemi rasyon, silia kaybı, hiperplazi ve müköz bezlerin uzaması gölezyonları, salpingitis, genç hayvanlarda hareket ve canlılığın rülür (41, 42). Bronşiyal sistemde çok sayıda heterofil de bulukaybolması, artritis, tenosinovitis, hindilerde ensefalopati gibi nabilir (14). Uzun süren olaylarda mukozada lenfoid odaklar semptomlarla seyreder. Hastalığın etkeni Mycoplasma görülebilir. Bu bulgu mikoplazma enfeksiyonunun azaldığını gallisepticum (MG)’dur ve CRD’nin primer etkeni olarak ya da iyileşme safhasına girdiğini gösterir. Mikoplazmozis IB’den sonra gelişirse inatçı hipertrofik bir yangı oluşur ve değerlendirilir (27, 39). Hastalığın bulaşması lateral ve vertikal olabilmektedir. lenfoid birikimler görülür. Bu durum CRD’nin “lenfoid Özellikle damızlık işletmelerde klinik semptom göstermeyen folliküler reaksiyonu” olarak isimlendirilir. Bu foliküller, miks hasta hayvanların yumurtalarından çıkan civcivler lateral bu- enfeksiyonun erken döneminde ortaya çıkan kalıntılar oldulaşmada büyük öneme sahiptir. Etkenin hücre duvarının olma- ğundan patognomoniktir. Foliküller bazen küçük sınırlı, bazen masına rağmen insan giysilerinde 3 gün kadar yaşayabildiği, de büyük ve geniş hatta mukozadan farkedilebilecek durumdabu nedenle de bulaşmada büyük öneme sahip olduğu belirtil- dır. Bu aynı zamanda dayanıklılığın bir ifadesidir. Bu foliküller değişik sayı ve büyüklüktedir (42). miştir (20, 39). Mikoplazmozisin (CRD) tek bir enfeksiyon olmadığı, Her yaştaki kanatlılar duyarlı olmasına rağmen, özellik- le büyüme çağındaki hayvanlar enfeksiyona daha çok yakalan- genellikle IB olan kümeslerde üst üste enfeksiyon şeklinde maktadır. Hastalık, özellikle ND, IB, ILT, koliseptisemisi ve olduğu ifade edilmiştir. Mikoplazmanın baskın olduğu durumkolera gibi hastalıklarla birlikte seyrettiği durumlarda daha larda, epitel katta orta şiddette hiperplazi ve hidropik dejeneciddi klinik tablo oluşturmakta ve enfeksiyonun seyri ağırlaş- rasyon, silia kaybı ve müköz bezlerde uzama görülürken, makta, tedavisi zorlaşmakta ve önemli verim kayıpları şekil- IB’nin baskın olduğu durumlarda ise mukozanın mononüklear lenmektedir. Bunların dışında beslenme, havalandırma ve hücre infiltrasyonu yüzünden 7-8 kat kalınlaştığı bildirilmiştir ısıtma yetersizliği, hayvan sayısının fazla olması, kötü idare, (41). Enfeksiyonda abdominal ve torasik hava keseleri ile kümesin dezenfeksiyonu, amonyaklı ve tozlu kümes ortamı ve diğer stres faktörleri hayvanları hastalığa karşı duyarlı hale akciğerler de etkilenir. Hava keselerinde kalınlaşma ve damarlaşma artar. Mukozadaki eksudatta mononüklear hücreler, getirmektedir (20, 24, 39). Klinik belirtiler 3 haftalıktan küçük hayvanlarda pek makrofajlar, fibrin ve heterofiller vardır. Mukozada, trakedeki görülmez. Diğer solunum sistemi hastalıklarındaki bulgulara lenfoid foliküllere benzer lezyonlar görülür. Bu özellik inatçı benzer klinik bulgular gözlenir (20). Özellikle istirahat halin- miks enfeksiyonların kanıtı olarak değerlendirilmektedir (42, deyken geceleri kümesteki hayvanlarda hırıltılı solunum dik- 52). İnfraorbital sinuslar, histopatolojik çalışmalarda kati çeker (24). Bu bulgular erişkin hayvanlarda her zaman mikoplazma enfeksiyonu yönünden temiz görülebilir. Burada görülmeyebilir. Yumurtacılarda ölüm oranının pek önemsen- mononüklear hücre infiltrasyonu ile müköz bezlerin uzaması memesine rağmen, yumurta veriminde düşüklük, dölsüz yu- ve hiperplazisi ile sinusların müköz membranının kalınlaşması murta çokluğu (% 10’dan fazla), döllü yumurtalarda kabuk altı farkedilemezse diğer enfeksiyonlardan ayırt edilemez (42). 1.6. Ornithobacterium rhinotracheale Enfeksiyonu ölümler şekillenmesi daha önemli görülmektedir (20, 39). Hasta veya ölen hayvanların nekropsilerinde hava kese- (ORT) lerinde matlaşma, kalınlaşma, kazeöz eksudat ve Hastalık, tüm dünyada kanatlı endüstrisinde ağır ekono- lenfofolliküler reaksiyon, infraorbital sinus, kohana ve trakede mik kayıplara neden olan, daha çok tavuk ve hindilerde görümukoid veya mukopurulent eksudat sıkça görülür. Solunum len, akut seyirli, yüksek düzeyde bulaşıcı olan bir üst solunum sisteminde, burun deliklerinde ve bronşlarda sarımsı renkte yolu hastalığıdır (31). Hastalığın etkeni Ornithobacterium kazeöz kitleler, akciğerlerde fokal grimsi alanlar ve koyu renk- rhinotracheale’dir (23). ORT enfeksiyonları çoğu vakada E. te pnömonik odaklar görülebilir. Sinüzitise daha çok hindiler- coli, Bordetella avium, NDV, IBV, TRTV ve M. synovia gibi de, bazen de tavuklarda rastlanır (14, 20, 39). solunum sistemi patojenleriyle birlikte bulunmuştur. Çoğu deneysel çalışmada ORT’nin tek başına minimum düzeyde http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php -31- Özdemir Ö. ve Erer H. AVKAE Derg. 2012,2,29-38 lezyona sebep olduğu, enfeksiyona bakteri ve virusların karış- Hastalık Türkiye’de ilk defa 1946 yılında görülmüş, masıyla lezyonların şiddetinin arttığı bildirilmektedir. Ancak, 1948, 1967, 1971, 1979 yıllarında yüksek mortalite ve sahada ORT’nin tek başına bulunduğu bazı vakalarda, miks morbidite ile seyretmiştir. Konya, Karaman, Aksaray ve Niğde enfeksiyonlardaki lezyonlara benzer patolojik lezyonlar göster- illerinde 1996 yılı yazında öncelikle köy tavuklarında yüksek oranda ölümlerle seyrettiği tespit edilmiştir (25). diği de bildirilmiştir. (16). Hastalıkta, rinitis, aksırma, öksürme, sinüzitis, solunum Nekropside en önemli bulgular solunum yollarındadır. yetmezliği ve güçlüğü, büyümede gerileme, yüz üstü yatma Burun boşluğu, larinks ve trakede seröz ya da kataral eksudat gibi semptomlar ve ölüm görülebilir. Semptomlar yiyecek ve vardır. Bazen trakede kanamalar ile bifurkasyon bölgesinde su alımının azlığı ile ilgilidir. Özellikle genç hayvanlarda orta sarımtırak müköz bir eksudat ve akciğerlerde pnömoni görüleşiddette solunum sistemi bulguları, yüzde ödem ve infraorbital bilir. Hava keselerinde özellikle gençlerde kalınlaşma, bazen sinuslarda şişkinlik ile beyin enfeksiyonuna bağlı ani ölümler kataral ya da kazeöz eksudat bulunur. Bulgular suşlara göre değişebilmektedir. Lentojenik ve velojenik suşlarla enfeksi- görülebilir (23, 31, 58, 59, 60). Nekropside rinitis, trakeitis, akciğerlerde bilateral kon- yonda solunum sistemi bulgularına ilaveten bezli mide ile solidasyon, ödem, fibrinopurulent eksudat, perikarditis, bağırsaklarda kanama ve ülserler, diğer iç organlarda da kana- peritonitis, enteritis ve hava keselerinde matlık görülür (31). malar görülmektedir (2, 5, 10). Özellikle abdominal hava keselerinde sarımsı-beyaz renkte Mikroskobik incelemede Lentojenik suşla enfekte hay- köpüklü, yoğurt benzeri eksudasyon vardır (55, 58, 59). Ayrıca vanlarda trake ve burunda orta şiddette ödem, lenfosit pnömoni ve trakede köpüklü, bazen peynirimsi eksudat görüle- makrofaj ve heterofil infiltrasyonuyla birlikte epitel hücrelerinbilir. Hastalığın subklinik olarak seyrettiği durumlarda de şişme ve nekroz oluşur. Hava keselerindeki değişiklikler nekropside dikkati çeken yegane bulgu hava kesesi yangısıdır epitel hücrelerinde hiperplazi, ödem, heterofil ve lenfosit infiltrasyonu ile fibrozisi içerir. Velojenik suşla enfekte hay- (23). En yaygın histopatolojik lezyonlar akciğer, plöra ve vanlarda trake ve sinus epitellerinde nekroz görülebilir. Akcihava keselerinde bulunur. Akciğerlerde konjesyon, parabronş ğerlerde intersitisyel pnömoni, fibrinli pnömoni olabilir. Aşıve hava kapillarlarının lümeninde makrofaj ve heterofillerle lanmış ve virüse dirençli hayvanlarda en göze çarpan reaksikarışmış geniş fibrin kitleleri görülür. Parankimde geniş nek- yon solunum epitellerinde hiperplazidir. Bununla beraber baroz odakları ve yer yer bakteri kümeleri göze çarpar. Kapillar zen ödem ve konjesyon da görülür. Hiperplazik epitel hücreledamarlarda fibrin trombüslerine rastlanır. Plöra ve hava kese- rinin çekirdeklerini çevreleyen, sitoplazmik vakuolizasyonun lerinde geniş ödem ve kalınlaşma, interstisyumda yoğun fibrin bir sonucu olarak boya almamış alanlar vardır. Hastalığın oluşumu, yaygın heterofil infiltrasyonu ile fokal nekrotik alan- perakut formunda, benzer viruslarda olduğu gibi (sığır vebası, lar ve fibrozis görülür (16, 23). distemper) sitoplazmik asidofilik inklüzyon cisimcikleri oluşa- 2. VİRAL HASTALIKLAR bilir. Hindilerde Lentojenik Lasota suşlarıyla yapılan aşılama- Newcastle Hastalığı (Newcastle Disease-ND, Yalancı larda trakede inklüzyonlara rastlanmıştır (14, 42, 52). Veba) Avian İnfluenza (AI-Kuş gribi, Tavuk vebası) Kanatlılarda tip 1 Paramyxovirus’un neden olduğu, Avian influenza kanatlıların solunum, üregenital, deri solunum, sindirim ve sinir sistemi bozuklukları oluşturan çok ve sindirim sistemine ait belirtilerle birlikte yüksek düzeyde bulaşıcı viral bir hastalıktır. Dünyanın birçok ülkesinde halen morbidite ve mortalite ile seyreden akut enfeksiyöz bir hastalıönemli kayıplara neden olmaktadır. Virusun biyolojik açıdan 3 ğıdır. Avian İnfluenza virusunun neden olduğu hastalıklar arapatojenik tipi bulunur. Bunlardan lentojenik suş hafif üst solu- sında en önemlisi tavuk vebası olup, etken hindi, ördek, kaz, num enfeksiyonu, mezojenik suş orta derece virulense sahip bıldırcın ve birçok yabani kanatlıda da enfeksiyon oluşturmakolup solunum ve sindirim problemlerine yol açmaktadır ve bu tadır (21). iki suş aşı suşu olarak kullanılmaktadır. Velojenik suşların Türkiye’de hastalık ilk olarak 5 Ekim 2005’te virulensi oldukça yüksek ve çok bulaşıcı olup, ölüm oranı Balıkesirde 1800 başlık hindi sürüsünde görülmüş. Hayvanlayüksek solunum, sindirim ve sinir sistemi enfeksiyonlarına rın 1700 tanesi hastalıktan ölmüş, kalanları da kontrol prograneden olmaktadır (10, 46, 52). http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php -32- mı çerçevesinde imha edilmiştir. (33). Özdemir Ö. ve Erer H. AVKAE Derg. 2012,2,29-38 Bulaşmada direk temas önemli rol oynar. Hasta ve has- infiltrasyonuyla karakterize orta şiddette lezyonlara sebep talıktan kurtulmuş hayvanlar enfeksiyon kaynağını oluşturur- olurlar. Hava keselerindeki lezyonlar ND’deki lezyonlara benlar. Virus hasta hayvanların ağız, burun ve gözyaşı akıntılarıy- zerdir (52). la ayrıca ile de saçılır. Hastalık virusla bulaşık olan her türlü Enfeksiyöz Bronşitis (Infectious Bronchitis-IB) araç-gereç, ekipman ve bakıcılarla mekanik olarak yayılabildi- Tavuklarda görülen çok bulaşıcı, akut seyirli bir hasta- ği gibi, böcekler, kan emici sinekler ve rodentlerle de yayılır. lıktır. Özellikle gençlerde solunum güçlüğü, trakeal sesler, Sürüler arası bulaşma genelde aerosol yolla olur. Yumurtayla öksürme, aksırma ve burun akıtısı gibi patognomonik olmayan da bulaşma olabileceği bildirilmiştir. Hastalığın seyri genelde fakat karakteristik semptomlar görülür (22, 48). Ayrıca yumurkısadır ve sürü içinde hızla yayılır. Hasta hayvanlarda tüylerde ta veriminde ve kalitesinde de azalmalara sebep olur (37, 54). kabarma, iştahsızlık ve yumurta veriminde düşme görülür. Etken Corona virus grubundan Avian infectious bronchitis Göz kapakları kapanabilir, kojuktivalar şişmiş ve kırmızı renk- virusu’dur. Zayıf havalandırma, yoğun barındırma ve stres te olup, sakal, ibik ve gözlerin çevresinde karakteristik olarak önemli predispoze faktörlerdir. Etkenler özellikle solunum siyanoz ve ödem meydana gelir. Ödem boyun ve göğüse de sisteminde çoğalır. Hastalığa kış aylarında daha fazla rastlanır. yayılabilir. Glottisteki ödem boğulma ile sonuçlanan solunum Hastalığın uzak kümeslere nasıl bulaştığı hala açıklanamamışgüçlüğüne neden olabilir. Burun deliklerinden grimsi kanlı bir tır. Bulaşmada vektörlerin rolü yokken insanlar bulaşmada eksudat gelir. Hasta hayvanların çoğu klinik belirtilerin başla- aracıdır. Yumurta ile buluşma görülmez. İyileşen hayvanlar 1 masından sonra 2 gün içinde ölür. Yumurtacı tavuklarda yu- ay süre ile virüsü saçarlar (15, 22). Enfeksiyöz bronşitis, 1960’lı yıllardan beri batılı ülke- murta veriminde düşme ve yumurta kabuğunda yumuşama lerde korkulan bir hastalıktır. Avrupada ve ülkemizde hatalı ve görülür (21, 53). Nekropside; orta şiddetli patojen virus enfeksiyonların- bilinçsizce kullanılan canlı aşılarla yayıldığı bildirilmektedir da en önemli bulgu sinuslarda seröz-fibrinli veya purulent (3). IBV aşı suşlarının, virulent saha suşlarına oranla eksudat görülmesidir. Trakede ödem, konjesyon ve kanamalar kolibasillozise olan duyarlılığın artmasında daha fazla etkili vardır. Ayrıca lümende seröz-kazeöz eksudat bulunabilir. Ha- olduğu bildirilmiştir (40). Yumurta dönemindeki hayvanlarda va keselerinde fibrinopurulent eksudat, burunda mukopurulent solunum sistemi belirtileri gençlere oranla daha az şiddetli eksudat ile akciğerlerde pnömoni görülebilir. Yüksek seyretmesine rağmen, yumurta veriminde ve yumurta kalite- patojenik virus enfeksiyonlarında lezyonlar septisemi için sinde ciddi azalmalar görülür. Hastalık bir kümeste çıktığı tipiktir. Karın yağları, kaslar, deri ve iç organlarda yaygın zaman hemen hemen kümesin tamamı enfekte olur. Ölüm peteşiyel ve ekimotik kanamalara rastlanır. Karakteristik lez- oranı gençlerde yaşlılara oranla daha fazladır (22, 49). Civcivlerdeki klinik bulgular öksürük, tıksırık, trakeal yonlar ince barsaklara kadar uzanabilen, proventrikülüs ve taşlıktaki hemorajilerdir. Özellikle solunum kanalını etkileyen sesler ve burun akıntısıdır. Gözlerde sulanma ve sinusların ve uzun süreli olgularda sinüzitis, fibrinöz perikarditis ve şişmesine bağlı olarak yüzde şişme görülür. Piliç ve tavuklarda peritonitis de gözlenmiştir. Yüzde ve gaga altında ödem olduk- klinik olarak trakeal sesler, öksürük ve solunum güçlüğü görüça yaygındır. Ayrıca hava keselerinde matlaşma, fibrinöz veya lür. kazeöz eksudat vardır (2, 21, 53). Özellikle hayvanlardaki hırıltılı solunum geceleri istirahatte oldukları zaman dikkati çeker. Tavuklarda yumurta Bazı virus türleri hava keselerinde yangı, pnömoni, veriminde azalma görülür. Yumurta verimi düştüğü sırada aynı bronşitis, diffuz trakeitis, şiddetli rinitis ve sinuzitise sebep zamanda yumuşak kabuklu, üzeri pürüzlü ve şekilsiz yumurtaolur. Trake, sinuslar ve burun deliklerinde epitel hücrelerinde lar dikkati çeker (22). Erişkinlerde yumurtalar elle muayene nekroz ve heterofil infiltrasyonunu takiben epitelde hiperplazi edilmezse ve geceleri kümes dinlenmezse hastalık klinik olaile propriyada lenfosit ve makrofaj infiltrasyonu görülür. Bu rak farkedilmeyebilir (15). lezyonlar, TRT virus, IBV ve NDV’nun neden olduğu lezyon- Nekropside, civcivlerde trake, burun boşlukları ve lara benzerlik gösterir. Bazı influenza virusları akciğerde hava sinuslarda seröz, kataral veya kazeöz bir eksudat ile akciğerlerkapillarları ve hava yollarında fibrin eksudasyonu, sıklıkla de pnömoni görülebilir. Piliç ve tavuklarda karın boşluğunda heterofil infiltrasyonu, ödem ile parabronşiyal, atrial ve sulu bir yumurta sarısı dikkati çeker. Ancak tipik bir bulgu infindibular epitel hücrelerinde yaygın nekrozla karakterize değildir. Yumurta kalitesini etkileyen diğer hastalıklarda da pnömoniye neden olurken, diğerleri fokal lenfosit ve makrofaj görülebilir. Trakede seröz kataral bir eksudatın bulunması en http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php -33- Özdemir Ö. ve Erer H . AVKAE Derg. 2012,2,29-38 belirgin bulgudur. Ayrıca, bronşlarda oluşan kazeöz tıkaçlar Hayvanların ağız ve burun akıntıları ile çıkarmış oldukları sonucu boğulmalar, hava keselerinde matlaşma ve sarımsı kanlı eksudat diğer tavukların vücuduna bulaşır. Ayrıca bu renkte kazeöz kitle ile fibrozis görülebilir (14, 15, 22, 52). eksudat yer yer duvarlara da bulaşmış durumdadır. Bu da en- Enfekte hayvanlarda trake, sinus ve burunda serömüköz feksiyonun teşhisi açısından oldukça tipiktir. Hayvanların baş eksudatla, mukozada kalınlaşma belirgindir. Trakedeki lezyon- bölgesi genellikle siyanotiktir. Göz yaşı akıntısı ve kötü kokular dejenerasyon, hiperplazi ve rejenerasyon olarak üçe ayrılır. lu burun akıntısı saptanabilir. Subakut formda hastalığın başlaHiperplazik bölgede yeni oluşan epitel hücreleri genellikle ması yavaştır. Solunum güçlüğü, aksırma, tıksırma, öksürme siliasızdırlar (49). Hafif şiddetli enfeksiyonlarda epitel hücre- gibi belirtiler dikkati çeker. Ölümden 2-4 gün öncesine kadar leri normal kolumnar yapılarını korurken silialarda kayıplar bulgular görülebilir. Morbidite oranı yüksek olmasına karşın görülür. Konakçı duyarlılığının artması veya etkenin mortalite oranı % 10-30 arasında değişir. Bu form perakut virulensinin fazla olması epitelde kayba yol açar (41, 42). formun sonunda gelişir. Hafif veya kronik form, diğer formları Enfeksiyonda ilk 18 saat içinde trakea epitelinde kübikleşme, atlatmış hayvanlarda veya orta şiddette hastalık oluşturan dejenerasyon ve siliaların kaybı, mukozal bezlerde distorsiyon, suşlara bağlı olarak şekillenir. Enfekte hayvanlarda verimde trakea ve bronşlarda lamina propriyada az sayıda heterofil ve düşüklük, ilgisizlik, aksırma, nefes almada güçlük, burun ve lenfosit infiltrasyonu vardır. Rejenerasyon 48 saat sonra başlar gözde akıntı görülür (6). Makroskobik olarak en yaygın lezyonlar larinks ve ve hiperplaziyi takiben 7 gün sonra lamina propriyada germinal merkezleri olan yoğun lenfoid hücre infiltrasyonları trakede görülür. Larinks ve trakede bazen sadece mukus görübelirginleşir. Yetişkin tavukların subakut enfeksiyonlarında lürken, bazen de hemorajik ve difterik değişiklikler görülebilir epitel sağlamken submukozada şiddetli ve diffuz mononüklear (30). hücre infiltrasyonu ile mukoza 7-8 kat kalınlaşır. Hava kesele- Perakut formda en önemli bulgu hemorajik trakeitistir. rinde 24 saat içinde epitel hücrelerinde hidropik dejenerasyon, Trake lümeninin kanlı bir eksudatla dolu olduğu dikkati çeker. ödem, bazen lümende fibrinöz eksudat görülebilir. Daha sonra Ölüm çoğu kez asfeksiye bağlı olarak şekillenmektedir. Trakepropriyada mononüklear hücre infiltrasyonu artar (14, 15, 49, de difterik değişikliler yaygındır. Yangı aşağı doğru bronşlara, akciğerlere ve hava keselerine yayılabilir. Diğer organlarda 52). Enfeksiyöz Laringotrakeitis (Infectious anemik görünüm dışında bir bozukluğa rastlanmaz (5, 30). Laryngotracheitis-ILT) Akut ve subakut formda nekropsi bulguları perakut form bul- ILT tavuk ve sülünlerin, çoğunlukla larinks ve üst solu- gularına benzerlik gösterir. Ancak lezyonlar daha azdır. num yollarında değişik derecede belirtiler göstererek seyreden, Konjuktivitis, sinüzitis ve trakeitis görülür. Ayrıca larinks ve nefes alamama, solunum depresyonu ve kanlı balgam oluşu- trakenin üst kısımlarında sarımsı renkte peynirimsi difteroid muyla karekterize, mortalite ve morbitidesi yüksek, bulaşıcı membranlara da rastlanır. Hafif veya kronik formda viral bir enfeksiyonudur. İlk kez ABD’de tespit edilmiştir (6, nekropside larinks, trake ve ağız boşluğunda peynirimsi nekro30, 61). Etken Herpesvirus grubundan Laryngotracheitis tik odaklara rastlanır. Hava kesesi yangısı çoğunlukla görülvirusu olup (6), Gallid Herpesvirus-1 olarak da bilinir (61). mez. Ancak enfeksiyon uzun sürerse sekonder komplikasyonILT doğal koşullarda sadece tavuklarda görülür. Enfeksiyona lara bağlı olarak şekillenebilir (6, 30). her yaştaki tavuklar duyarlı olup, hastalıkla ilgili tipik klinik belirtiler genellikle erişkinlerde gözlenir (6). Mikroskobik olarak solunum yolu epitellerinde enfeksiyonu takiben 48 saat içinde sinsityal ve epitel hücrelerinde ILT her yaştaki tavuklarda görülürse de kural olarak dejenerasyon, hipertrofi ve nekroz görülür. Ayrıca silialarında yumurta dönemindeki hayvanlarda daha çok ortaya çıkar. Has- kayıp vardır (42, 52). Lamina propriyada ödem, konjesyon, talık 3 değişik formda seyreder. Perakut formda hastalık ani- orta şiddette mononüklear hücre infiltrasyonu vardır (42). den başlar, hayvanlar arasında hızla yayılır ve morbidite oranı Enfeksiyonun başlangıç safhalarında sinsityal hücrelerde ya da %100, mortalite oranı % 50-70 arasında değişir. Bu tip enfek- dökülmüş epitel hücrelerinde eozinofilik intranüklear siyona kondüsyonu iyi hayvanlarda rastlanır. Hayvanlarda inklüzyon cisimciği bulunur (42, 52). İnklüzyon cisimciği nefes alıp vermede zorluk, baş ve boynun solunum sırasında içeren sinsityal hücreler lümende de bulunabilir. İnklüzyon ileriye doğru uzatılması, gözün tam veya parsiyel olarak kapalı bulunan hücreler bazı kesitlerde çok sayıda görülürken, bazı olması ve solunum sırasında hırıltı gibi belirtiler ortaya çıkar. kesitlerde de birkaç tane olabilir. Bunlar genelde hücre kümehttp://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php -34- Özdemir Ö. ve Erer H . AVKAE Derg. 2012,2,29-38 lerinde bulunur. (42). Hava keseleri, akciğer ve bronşlarda klinik bir bulgudur. Periorbital ve infraorbital sinusların şişmedaha az ve hafif lezyonlar görülür. Akciğerin ventral bölgesin- si, tortikollis, serebral bozukluk (dengesizlik) ve opistotonusla de özellikle bronşlar etrafında pnömoni görülürken, seyreder. Klinik bulgular yaygın olmasına karşın genelde sürü- parabronşlar fibrin ve heterofil ile tıkanmış olup, bazı nün % 4’ünden daha azı etkilenir. Ticari yumurtacılarda kaliteepitellerde de hiperplazi ve intranüklear inklüzyon içeren siz yumurta olabilir. Bu bulgu IB ve E. coli ile ilgili SHS’de de sinsityal hücreler vardır. İlerleyen durumlarda fibrozis oluşur gözlenebilir (28). Ayrıca uygun olmayan yetiştirme koşulları, sıkışık barındırma gibi durumlar da mortaliteyi artırır. Deney- (52). Ülkemizde ILT ile ilgili serolojik ve histopatolojik bil- sel enfeksiyonlarda yeterli şiddette hastalık oluşturulamamakdirimler mevcuttur (26, 44). ta, bu da saha şartlarındaki olumsuz yetiştirme koşullarının Pnömovirus Enfeksiyonları (Swollen Head Sendromu deneysel ortamda sağlanamamasına bağlanmaktadır (18). (SHS), Şişkin Baş Hastalığı) Nekropside, damak ve üst solunum yolu mukozasında Tavuklarda Şişkin Baş Hastalığı (SHS) Özellikle 4-6 konjesyon, burun mukozasında peteşiler görülür ve mukoza haftalık broylerler başta olmak üzere, damızlık ve yumurtacı- kırmızı renkten mor renge dönüşmüştür. Trakenin üst kısımlalarda peri- ve infraorbital sinuslarda şişkinlik, tortikollis, rında hafif peteşiler gözlenebilir. Başın değişik bölgelerinde opistotonus ve inkoordinasyonla karakterize akut seyirli bir subkutan ödem vardır (1). Yüzde derialtı dokularda (özellikle solunum sistemi hastalığıdır (1). perioküler bölgede) sınırlı şişkinlik görülür. Bu ödematöz Bu hastalık, hindilerde ve tavuklarda TRT (Turkey şişkinliklere kesit yapıldığında sıklıkla kazeöz materyelle karrhinotracheitis), SHS (Swollen Head Sendromu) ve ART şılaşılır. (45). Başta boyunda ve ibikte subkutan dokularda (avian rhinotracheitis) olarak da adlandırılır. Klinik bulgular sarımsı jelatinöz, purulent bir ödem ve infraorbital sinuslarda veya lezyonlar sadece bu enfeksiyona özgü değildir. Bulgular değişik derecelerde şişkinlik görülür (28). Makroskobik lezdiğer mikroorganizmalar enfeksiyonları (Bordetella, ORT, yonların, baş bölgesi, burun boşluğu ve infraorbital sinuslarda mikoplazma gibi) ile karışabilir. TRT, SHS ve ART’ nin, APV lokalize olduğu, trake ve diğer iç organlarda her zaman lez(Avian pnömovirus) enfeksiyonu sonucu şekillendiği kabul yonlara rastlanmadığı bildirilmiştir (18). edilir. Hastalığın şiddeti muhtemelen sekonder enfeksiyonla Mikroskobik olarak, solunum sisteminde rinitis, ilişkilidir. SHS için karakteristik kabul edilen şişkin baş send- infraorbital sinüzitis, trakeitis, pnömoni, hava kesesi yangısı romunu aslında E. coli’ye bağlı sekonder enfeksiyon sonucu sıklıkla oluşabilir. Bunlardan kataral purulent rinitis ve oluşur (28). Hastalığın etkeni paramyxovirus grubuna dahil bir sinüzitis en önde gelen bulgulardır (28). Bazen orta kısımlaPneumovirus alt ailesinden Metapneumovirus genusunda rında nekrotik artıklar, bakteri kümeleri, makrofaj ve yabancı klasifiye edilir. Etken aynı zamanda hindilerin rinotrakeitisinin cisim dev hücreleri içeren değişik büyüklükte granülomlar de (TRT) etkenidir. Hastalıklı hayvanlardan pnömovirusla göze çarpar (1, 45). birlikte sıklıkla E.coli izole edilir. Ayrıca Klebsielle spp., Pasteurella spp., Haemophilus spp. ve Staphylococcus spp. izole edilebilir (1, 18). Ülkemizde ise tavuklarda SHS ilk defa 1993 yılında Aydın ve ark. tarafından bildirilmiştir (18). Hastalık burun akıntısı ve aksırıkla başlar. Bunu takiben 12-24 saat içinde gözlerin çevresinden başlayan gaga altına ve sakallara da yayılan subkutan ödem görülür. Orta kulağın yangılanmasına bağlı sinirsel semptomlar oluşur. İnkoordinasyon, opistotonus ve tortikollis de görülebilir. Morbidite çok yüksek olmasına rağmen, mortalite düşüktür. Bakteriyel komplikasyonlar şekillenirse mortalite % 20’lere çıkabilir (1). Yaşlı tavuklarda özellikle öksürük ve baş düşkünlüğü görülür. Yumurta üretimi %70’in altına düşer ve kabuk kalitesi bozulur. SHS, tavuklarda pnömovirus enfeksiyonunu takiben oluşan http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php -35- Özdemir Ö. ve Erer H . AVKAE Derg. 2012,2,29-38 larda enfeksiyon akut seyirli yüksek mortalite ve morbiditeye Kanatlı Çiçeği (Fowl-Pox, Variola Aviare) Kanatlı çiçeği, çok eski yıllardan beri bilinmekte olup, sahiptir. Yetişkinlerde sporadik ve kronik seyirlidir (36). Makroskobik olarak başta akciğerler ve hava keseleri tavuk, güvercin ve kanarya yetiştiriciliğinde önemli ekonomik kayıplara yol açar. Deride nodüler lezyonların yanısıra göz, olmak üzere larinks, trake ve syrinkste çeşitli irilikte sarıburun, ağız, özofagus ve trakede sarımsı renkte beyaz nodüllere rastlanır. Ayrıca hava keselerinde kalınlaşma psödomembranlarla karakterize lezyonlara yol açan viral bir ve üzerinde mantar üremelerine de rastlanır (4). Mikroskobik hastalıktır. Hastalık etkeni poxvirus grubundan Kanatlı çiçeği olarak solunum sisteminde ortalarında mantar miselleri buluvirusu’dur. Solunum sistemindeki lezyonlar genelde trakenin nan tipik yaban cisim granulasyon dokuları görülür. Miseller üst 1/3’lük kısmını ve larinksi içerir. Lezyonlar bazen ülser nekrotik merkezlerde Hematoksilen-Eozin boyasıyla görülebişeklinde olabilirken, bazen de nodülden plağa kadar değişebi- lir. Miseller uniform yapıda septumlu ve çatallı branşlara salir. İnfraorbital sinusların yangısı ile hayvanın yüzü şişer. hiptir. Plakların yüzeyinde kapsülsüz olarak konidioforlara Difterik formda bazen hiçbir klinik belirti göstermeden ölen rastalanır (4, 51). hayvanların iç organlarında virus tespit edilmiştir (7, 52, 56). 4. PARAZİTER HASTALIKLAR Adenovirus Enfeksiyonları Kriptosporidiozis Hastalıkta hafif solunum sistemi bozukluğu şekillen- Kriptosporidiozis, Cryptosporidium genusunda küçük mekte ve eğer solunum sistemine ait viral (IB, ILT, ND) ve koksidian bir parazitin neden olduğu bir hastalıktır. Etkenler bakteriyel (Mikoplazmozis, Enfeksiyöz koriza vs) etkenler mide-bağırsak ve solunum sistemi epitellerinin bulunursa adenoviruslar daha etkili olabilmektedir. Bu nedenle mikrovilluslarına affinite gösterirler. Tavuklarda, hindilerde ve de Adenovirusların solunum sistemi bozukluklarında primer bıldırcınlarda bu parazit primer patojen olarak solunum ve etken olamayacakları belirtilmektedir (8). sindirim sitemlerinde morbidite ve mortalite ile sonlanabilir. Nekropside solunum sisteminde trakeitis, pnömoni, Klinik bulgular yaygın olarak öksürme, hapşırma, boğuk ses hava kesesinde matlık görülebilir (14). Histopatolojik olarak çıkarma ve dispnedir. Makroskobik olarak trake sinuslar, busolunum sisteminde orta şiddette kataral trakeabronşitis görü- run boşluğu ve konjuktival keseler mukoid eksudat içerir. lür. Hava kesesi epitellerinde akut hücre şişkinliği olabilir. Akciğerler benekli görünümde ve hava keseleri bulanıktır (4, Solunum yolu epitellerinde bazofilik intranüklear inklüzyonlar 17). Mikroskobik değişiklikler kriptospridilerin epitel hücre- görülebilir. Ancak dikkatli incelemeler yapmak gerekir bulun- maları oldukça zordur. Adenovirus enfeksiyonları E.coli ile lerinin yüzeyine yapışması ile ilgilidir. Müköz bezlerde kistik kombine olduğu zaman mortalitenin %32’ye kadar çıktığı hiperplazi, solunum yolu epitellerinde silial kayıp, nekroz, bildirilmiştir. Yumurta verimindeki düşüşle birlikte orta şid- hipertrofi ve hiperplazi, propriyada konjesyon, heterofil, lenfodette solunum güçlüğü belirtileri ve akciğer lezyonları sit infiltrasyonu görülür (52). adenovirus enfeksiyonundan şüphelendirir (8). 3. MANTAR HASTALIKLARI Aspergillozis Kanatlı hayvanların özellikle solunum yolunda bozukluklara neden olan hastalık, iç organlarda bazen de beyinde önemli lezyonlara sebep olur. Hastalık etkeni Aspergillus fumigatus’dur. Bazı olaylarda A.niger, A. glaucus’un da enfeksiyona katıldığı tespit edilmiştir. Genel olarak gençler erişkinlerden daha duyarlıdır. Mantar sporlarının solunum havası veya gıdalarla alınmasıyla solunum yolları göz ve iç organlarda lezyonlar oluşur. Enfekte hayvanlarda hastalığın derecesine göre, hırıltılı solunum, burun akıntısı, gözlerde yangısal reaksiyon, öksürük, tıksırık, iştahsızlık, düşkünlük, bazen de tortikollis ve sinirsel belirtilere rastlanır (4, 52). Genç hayvan- Sonuç Üst solunum yolu enfeksiyonlarının klinik bulguları genellikle birbirine benzer olup sıklıkla karıştırılmaktadır. Tanı amacıyla etken izolasyonu ve identifikasyonu tercih edilmesine rağmen, birçok etken hastalıkların hem primer hem de sekonder etkeni olabilmekte ve enfeksiyonlar bir süre sonra miks şekilde gözlenmektedir (CRD, SHS, Hava kesesi enfeksiyonları). Böylece bulgular da miks olarak görülmektedir. Patolojik bulguların, mikrobiyolojik, virolojik ve serolojik bulgularla birlikte değerlendirilmesi tanıya büyük katkı sağlamaktadır. Kaynaklar 1.Akan M (2002) Şişkin Baş Hastalığı “Kanatlı Hayvan Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Mehmet Akan, 1. http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php -36- Özdemir Ö .ve Erer H . baskı, 183-184, Medisan, Ankara, Türkiye. 2.Alexander DJ (2003) Newcastle Disease In “Disease of Poultry” Ed. By YM Saif, HJ Barnes, AM Fadly, JR Glisson, LR McDougald, DE Swayne, Eleventh Edition, 6487, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA. 3.Alkan M ve Bayraktar R (1995) Türkiyede Tavuk Hastalıklarının Yayılışı,VI. Hayvancılık ve Beslenme Sempozyumu ’95 Tavuk Yetiştiriciliği ve Hastalıkları, SÜ Veteriner Fakültesi Yayınları,197-201, Konya. 4.Arda M, Minbay A, Aydın N, Akay Ö ve İzgür M (1994) Kanatlı Hayvan Hastalıkları, Genişletilmiş 3. Baskı, 73 -230, Medisan Yayınevi, Ankara, Türkiye. 5.Arda M, İzgür M ve Esendal ÖM (1995) Kanatlı Viral Hastalıkları,VI. Hayvancılık ve Beslenme Sempozyumu ’95 Tavuk Yetiştiriciliği ve Hastalıkları, SÜ Veteriner Fakültesi Yayınları, 203-234, Konya, Türkiye. 6.Arda M (2002a) İnfeksiyöz Laringotraheitis “Kanatlı Hayvan Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Mehmet Akan, 1. baskı, 185-188, Medisan, Ankara, Türkiye. 7.Arda M (2002b) Tavuk Çiçeği “ Kanatlı Hayvan Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Mehmet Akan, 1. baskı, 189-194, Medisan, Ankara, Türkiye. 8.Arda M ve Akay Ö (2002) Adenovirus İnfeksiyonları “Kanatlı Hayvan Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Mehmet Akan, 1. baskı, 201-207, Medisan, Ankara, Türkiye. 9.Aydın N (2002a) Tavuk Kolerası “ Kanatlı Hayvan Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Mehmet Akan, 1. baskı, 61-64, Medisan, Ankara, Türkiye. 10.Aydın N (2002b) Newcastle Hastalığı “ Kanatlı Hayvan Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Mehmet Akan, 1. baskı, 135-146, Medisan, Ankara, Türkiye. 11.Barnes HJ, Vaillancourt JP and Gross WP (2003) Colibacillosis In “Disease of Poultry” Ed. By YM Saif, HJ Barnes, AM Fadly, JR Glisson, LR McDougald, DE Swayne, Eleventh Edition, 631-646, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA. 12.Blackall PJ and Miflin JK (2000) Identification and Typing of Pasteurella multocida: A Review, Avian Pathology, 29, 271-287. 13.Blackall PJ and Matsumoto M (2003) Infectious Coryza In “Disease of Poultry” Ed. By YM Saif, HJ Barnes, AM Fadly, JR Glisson, LR McDougald, DE Swayne, Eleventh Edition, 691-704, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA. 14.Champbell RSF (1986) The Pathogenesis and Pathology of Avian Respiratory Infections, Veterinary Bulletin, 7, 521-541. 15.Cavanagh D and Nagi SA (2003) Infectious Bronchitis In “Disease of Poultry” Ed. By YM Saif, HJ Barnes, AM Fadly, JR Glisson, LR McDougald, DE Swayne, Eleventh Edition, 101-120, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA. 16.Chin RP, Van Empel PCM and Hafez HM (2003) Ornithobacterium rhinotracheale Infection In “ Disease of Poultry ” Ed. By YM Saif, HJ Barnes, AM Fadly, JR Glisson, LR McDougald, DE Swayne, Eleventh Edition, 683-690, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA. 17.Current LW (1991) Cryptosporidiosis In “ Disease of Poultry ” Ed. By BW Calnek with H John Barnes, CW Beard, WM Reid and HW Yoder, Ninth Edition, 797-804, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA. AVKAE Derg. 2012,2,29-38 18.Çokal Y ve Şen A (2003) Tavuk ve Hindilerin Turkey Rhinotracheitis Virus (TRTV) İnfeksiyonu Üzerinde Serolojik ve Mikrobiyolojik İncelemeler, Turk J Vet Anim Sci, 27, 6174. 19.Damerow G (1994) The Chicken Health Handbook, Capitol City Press, USA. 20.Esendal ÖM (2002a) Mikoplazma Enfeksiyonları “Kanatlı Hayvan Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Mehmet Akan, 1. baskı, 79-94, Medisan, Ankara, Türkiye. 21.Esendal ÖM (2002b) Avian İnfluenza “Kanatlı Hayvan Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Mehmet Akan, 1. baskı,145-154, Medisan, Ankara, Türkiye. 22.Esendal ÖM (2002c) İnfeksiyöz Bronşitis “Kanatlı Hayvan Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Mehmet Akan, 1. baskı,155-162, Medisan, Ankara, Türkiye. 23.Esendal ÖM ve Erdeğer J (2002) Diğer Bakteriyel İnfeksiyonlar “Kanatlı Hayvan Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Mehmet Akan, 1. baskı,115-126, Medisan, Ankara, Türkiye. 24.Erganiş O (1995) Tavukların Bakteriyel Hastalıkları,VI. Hayvancılık ve Beslenme Sempozyumu ’95 Tavuk Yetiştiriciliği ve Hastalıkları, SÜ Veteriner Fakültesi Yayınları, 245-276, Konya, Türkiye. 25.Erganiş O, Okur A ve Çiçek S (1997) Newcastle Hastalığına Karşı İnaktif Aşıların Kullanılmasında Laboratuvar ve Saha Sonuçlarının Değerlendirilmisi, Veterinarium, 8(1-2), 5759. 26.Eröksüz H, Özer H, Metin N, Eröksüz Y ve Muz A (1995) Bir Dövüş Horozunda Infectious Laryngotracheitis Olgusu, Yutav Uluslararası Tavukçuluk Fuarı ve Konferansı, 24-27 Mayıs, İstanbul. 27.Gaunson JE, Philip CJ, Whithear KG and Browning GF (2000) Lymphocytic Infiltration in the Chicken Trachea in Response to Mycoplasma gallisepticum Infection, Microbiology, 146, 1223-1229. 28.Gough RE (2003) Avian Pneumoviruses In “Disease of Poultry” Ed. By YM Saif with H John Barnes, AM Fadly, JR Glisson, LR McDougald, DE Swayne, Eleventh Edition, 9299, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA. 29.Glisson JR Hofacre CL and Christensen JP (2003) Fowl Cholera In “Disease of Poultry” Ed. By YM Saif, HJ Barnes, AM Fadly, JR Glisson, LR McDougald, DE Swayne, Eleventh Edition, 658-690, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA. 30.Guy JS and Bagust TJ (2003) Laryngotracheitis In “Disease of Poultry” Ed. By YM Saif, HJ Barnes, AM Fadly, JR Glisson, LR McDougald, DE Swayne, Eleventh Edition, 121-134, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA. 31.Hafez HM (2002) Diagnosis of Ornithobacterium rhinotracheale, International Journal of Poultry Science, 1(5), 114-118. 32.http://www.msstate.edi/dept/poutry/disbact.htm#ic, Infectious Coryza Erişim: 10.10.2005. 33.http://www.tarim.gov.tr, Avıan Influenza (Kuş Gribi) Basın Açıklaması 10.10.2005. 34.İzgür M (2002) Koli Enfeksiyonları “Kanatlı Hayvan Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Mehmet Akan, 1. baskı, 55-60, Medisan, Ankara, Türkiye 35.Jakowski R and Kaufman G (2005)Avian Bacteriyel, Mycoplasmal and Chlamydial Disease, http://ocw.tufts.edu/ courses/content/215761, Erişim: 11.11.2005. http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php -37- Özdemir Ö. ve Erer H. 36.Jensen HE, Christensen JP, Bisgaard M and Nielsen OL (1997) Immununohistochemistry for The Diagnosis of Aspergillosis in Turkey Poults, Avian Pathology, 26, 5-18. 37.Johnson MA, Pooley C, Ignjatovic J And Tyack SG (2003) A Recombinant Fowl Adenovirus Expressing The S1 Gene Of Infectious Bronchitis Virus Protects Againts Challange With Infectious Bronchitis Virus, Vaccine, Jun 20;21(21-22):2730-6. 38.King AS (1975) Aves Respiratory System In “The Anatomy of The Domestic Animals” Ed. By Sisson and Grossman’s, Fifth Edition, 1883-1917, WB Sounders Company, London. 39.Ley DH (2003) Mycoplasma gallisepticum Infection In “Disease of Poultry” Ed. By YM Saif, HJ Barnes, AM Fadly, JR Glisson, LR McDougald, DE Swayne, Eleventh Edition, 722-744, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA. 40.Matthijs MGR, van Eck JHH, Landman WJM and Stegeman JA (2003) Ability of Massachusetts-type Infectious Bronchitis Virus to Increase Colibasillosis Susceptibility in Commercial Broiler: A Comparison Between Vaccine and Virulent Field Virus, Avian Pathology, 32(5), 473-481. 41.Mayor OY (1968) Histopathological Aids to The Diagnosis of Certain Poultry Disease, The Veterinary Bulletin, 38(3), 273-285. 42.Mayor OY (1974) The Histopathology of Certain Common Poultry Diseases, 1-49, Food and Agriculture Organization of the United Nations, Via delle Terme di Caracalla, Rome, Italy. 43.Miao D, Zhang P, Gong Y, Yamaguchi T, Iritani Y and Blackall PJ (2000) The Development and Application of A Blocking ELISA Kit for The Diagnosis of Infectious Coryza, Avian Pathology, 29, 219-225. 44.Minbay A, Ergün A ve Can S (1977) Ankarada Bir Tavukçuluk İşletmesinde Görülen Enfeksiyöz Laringotracheitis Üzerinde Araştırmalar, Veterinerlik ve Hayvancılık Araştırma Grubu VI. Bilim Kongresi Tebliğ Özetleri, 17-21 Ekim, Ankara, Türkiye. 45.Nakamura K, Mase M, Tanimura N, Yamaguchi S, Nakazawa M and Yuasa N (1997) Swollen Head Syndrome in Broiler Chickens in Japan: Its Pathology, Microbiology and Biochemistry, Avian Pathology, 26, 139-154. 46.Nasser M, Lohr EJ, Mebratu GY, Zessin KH, Baumann MPO and Ademe Z (2000) Oral Newcastle Disease Vaccination trials in Ethiopia, Avian Pathology, 29, 27-34. 47.Öcal K ve Erden H (2002) Solunum Sistemi In “Evcil Kuşların Anatomisi” Ed. By Necdet Dursun, 1. Baskı, 91-102, Medisan Yayınevi, Ankara. 48.Pei J, Briles WE and Collisson EW (2003) Memory T Cells Protect Chicks from Acute Infectious Bronchitis Virus Infection, Virology, 306, 376-384. 49.Raj DG and Jones RC (1997) Infectious Bronchitis Virus: Immunopathogenesis of Infection in the Chicken (Review Article), Avian Pathology, 26, 677-706. 50.Rhoades KR and Rimler RB (1991) Fowl Cholera In “ Disease of Poultry ” Ed. By BW Calnek with H John Barnes, CW Beard, WM Reid and HW Yoder, Ninth Edition, 145-162, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA. 51.Richard JL (1991) Aspergillosis In “ Disease of Poultry ” Ed. By BW Calnek with H John Barnes, CW Beard, WM Reid and HW Yoder, Ninth Edition, 326-334, Iowa State http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php -38- AVKAE Derg. 2012,2,29-38 Press, Ames, Iowa, USA. 52.Riddell C (1996) Avian Histopathology, 2th Edition, Published by American Association of Avian Pathologist, Rose Printing, Tallahassee, Florida, 89-111, USA. 53.Swayne DE and Halvorson DA (2003) Influenza In “ Disease of Poultry ” Ed. By SM Saif, HJ Barnes, AM Fadly, JR Glisson, LR McDougald, DE Swayne, Eleventh Edition, 135-160, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA. 54.Şen A, Sönmez G, Caner V ve Özyiğit MÖ (2002) İnfeksiyöz Bronşitis Virusu’nun Trakeal Organ Kültürlerinde İmmunoperoksidaz Tekniği ile Saptanması, Turk J Vet Anim Sci, 26, 1381-1388. 55.Turan N ve Akçadağ B (2003) Ticari Bir Broyler İşletmesinde Saptanan Ornithobacterium rhinotracheale (ORT) İnfeksiyonu, Turk J Vet Anim Sci, 26, 1447-1450. 56.Tripathy DN and Reed WM (2003) Pox In “Disease of Poultry” Ed. By SM Saif, HJ Barnes, AM Fadly, JR Glisson, LR McDougald, DE Swayne, Eleventh Edition, 253270, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA. 57.Vandekerchove D, De Herdt P, Laevens H, Butaye P, Meulemans G and Pasmans F (2004) Significance of Interactions Between Escherichia coli and Respiratory Pathogens in Layer Hen Flocks Suffering from ColibacillosisAssociated Mortality, Avian Pathology, 33(3), 298-302. 58.Van Empel PV, Vrijenhoek M, Goovaerts D and Bosch HVD (1999) Immunohistochemical and Serological Investigation of Experimental Ornithobacterium rhinotracheale Infection in Chickens, Avian Pathology, 28, 187-193. 59.Van Veen VL, Gruys E, Frik K and Van Empel P (2000) Increased Condemnation of Broilers Associated with Ornithobacterium rhinotracheale, The Veterinary Record, 147, 422-423. 60.Van Den Bosch G (2003) Ornithobacterium rhinotracheale: The Current Status, Erişim: http//www.poultryhealth.com/fora/turkhelth/turktec24/vdbosch.htm, 20 06 2003. 61.Vögtlin A, Bruckner L and Ottiger HP (1999) Use of Polymerase Chain Reaction (PCR) for The Detection of Vaccine contamination by Infectious Laryngotracheitis Virus, Vaccine, 17, 2501-2506. 62.Yardımcı H (2002) İnfeksiyöz Koriza “Kanatlı Hayvan Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Mehmet Akan, 1. baskı, 65-68, Medisan, Ankara, Türkiye