Çaylık Ekim2015
Transkript
Çaylık Ekim2015
ÇAYKUR’UN AYLIK YAYINIDIR. Ekim 2015 • Sayı 29 GOLDEN ISTANBUL ILE RUS PAZARINDAYIZ BIR ILKE IMZA ATTIK, YURTDIŞI IÇIN ILK ÇAYIMIZI TASARLADIK [sunuş] ÇAYKUR TADINI DÜNYAYA TANITIYORUZ Her zaman söylüyoruz ve söylemeye devam edeceğiz; hedefimiz bir dünya markası olmak. Bunun için de Doğu Karadeniz coğrafyasının eşsiz kıldığı çayımızın kalitesini daha da artırmak amacıyla fabrikalarımızı durmaksızın yeniliyor, çaylıklardan raflara kadar uzanan üretim sürecimizi daha iyi bir konuma ulaştırıyoruz. Hem ülkemizdeki hem yurtdışındaki ihtiyaçları gözlemleyerek, beklentileri dikkate alıp ürünlerimizi çeşitlendiriyoruz. Bu kapsamdaki en iddialı ürünlerimizden biri, geçtiğimiz ay Rusya’da tanıtıldı. Golden Istanbul adını verdiğimiz çayımızı, Rusların damak tadına göre hazırladık. Tasarımını Rus bir ajansın yaptığı Golden Istanbul’u, dünya gıda sektörünün en önemli fuarlarından “WorldFood Moscow 2015”te tanıttık. Hem Golden Istanbul, hem de soğuk çayımız “didi” fuarda büyük beğeni topladı. Sonrasında hız kesmeden, Türkiye’nin dünyada önemli bir çay üreticisi olduğunu anlatmak ve çayımızı tanıtmak için Balkan ülkelerine tadım ziyaretlerinde bulunduk. Arnavutluk, Kosova ve Bosna Hersek’teki etkinliklerimiz de, bu Balkan ülkeleri için Çaykur çayıyla gerçek bir tanışma mahiyetindeydi. Rize Ticaret Borsası ile Tea Masters Cup International (Hong Kong) tarafından ana sponsorluğumuzda organize edilen, çeşitli ülkelerden 12 kişinin üç gün boyunca yarıştığı Uluslararası Çay Uzmanları Şampiyonası’yla da çay kültürümüzü, üretim ve tüketimdeki büyüklüğümüzü küresel ölçekte tanıttık. Bu tür etkinlikler çayımızı tanıtmayı sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda kurduğumuz sıcak ilişkiler sayesinde kültürler arasında bir yakınlaşma da sağlıyor. Elde ettiğimiz bütün bu sevindirici gelişmelerin yanına, bir de son günlerine yaklaşan başarılı kampanya dönemimizdeki rekor çay alımlarının ve ülkemize kazandırdığımız stevya bitkisinin ikinci hasadının gururunu da ekledik. YURTDIŞI TANITIMLARIMIZ VE YENİ ÜRÜNLERİMİZ ÇAYIMIZI TANITMAKLA KALMIYOR, AYNI ZAMANDA KURDUĞUMUZ SICAK İLİŞKİLER SAYESİNDE KÜLTÜRLER ARASINDA BİR YAKINLAŞMA DA SAĞLIYOR. Bir sonraki sayımızda yeniliklerimizle buluşuncaya kadar, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 92’nci yılını geride bırakacağımız 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızı kutluyor ve bu eşsiz değerimizi daha da yüceltecek çocuklarımıza yeni eğitim-öğretim yılında başarılar diliyoruz. İmdat Sütlüoğlu Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü facebook.com/didisogukcay EKİM 2015 [3] [busayıda] BIR ILKE IMZA ATTIK, YURTDIŞI IÇIN ILK ÇAYIMIZI TASARLADIK KAPAK KONUSU S. 6 6 KAPAK KONUSU 12 GÜNCEL 20 HASAT 24 ÇAYIN KAYNAĞI GOLDEN ISTANBUL ILE RUS PAZARINDAYIZ Bir ilke imza attık, yurtdışı için ilk çayımızı tasarladık Golden Istanbul ile Rus pazarındayız 30 GEZİ GÜNLÜĞÜ 32 BAYİLERİMİZ 34 POZİTİF 36 EMEK VERENLER 38 HOBİ 40 ÇAY DURAKLARI 42 ÇAYKUR’DAN HABERLER 44 KARADENİZ’İN ŞİFASI 46 S. 14 48 DÜNYA ÇAY ŞAMPIYONU Eskipazar Çay Fabrikası TEDARİKÇİLERİMİZ GÜNCEL Çay alımında rekor kırdık 28 içindekiler Dünya Çay Şampiyonu Çaykur sponsorluğunda belirlendi Çaykurspor Güreş Takımı, Gürcistandan madalyalarla döndü Çay tutkunu bloger’ları çayla tanıştırdık 50 Hüseyin Avni Kalafat: “Raflarımızda Çaykur hep baş köşededir” Bartın Yüksel Aksu: “Ordu’da bir dünya markası” Selma Uzuner: “Çaykur hayatımı değiştirdi” DEMLI BIR ÇAYLA TARIHE YOLCULUK S. 40 Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Necla Yeşildağ (Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürü) Haber Koordinasyonu Aycan Totkanlı, İkbal Erdoğan Karçe, Mehmet Kaptan Erbaş YAYIN KURULU Süleyman Pınarbaş, Yavuz Sütlüoğlu, Hamdi Kutlu, Erdinç Hatinoğlu, Aycan Totkanlı, Necla Yeşildağ, Belgin Demirer, İkbal Erdoğan Karçe, Mehmet Kaptan Erbaş, Gökçe Cokar YAYINLAYAN Ali Çelik: “Halkoyunlarıyla Çaykur’u ve Karadeniz’i anlatıyoruz” Karadeniz’in çaydan sonraki ikinci değeri: Hamsi AİLE VE ÇOCUK Okulda başarısızlık bizim mi onun mu? SAĞLIK İyot eksikliğine dikkat SERBEST KÜRSÜ REKOR KIRDIK S. 20 HASAT ÇAY DURAKLARI Yayın Yönetmeni Süleyman Pınarbaş (Genel Müdür Yardımcısı) Mehmet Alkan: “Çaykurlu olmaktan gurur duyuyorum” ÇAY ALIMINDA ÇAYKUR SPONSORLUĞUNDA BELIRLENDI Sahibi ÇAYKUR Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü adına İmdat Sütlüoğlu (Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür) Erdoğan Erhan (Yayın Danışmanı) Belgin Demirer, Özer Sayın (Editör) Metin Özkan (Sanat Yönetmeni) Ahmet Akgül (Grafik Tasarım) Seyit Göktepe (Redaksiyon) Mehmet Kaptan Erbaş (Fotoğraflar) Kesişim Yayıncılık ve Tasarım Hizmetleri A.Ş. Gülbahar Mah. 5. Yıl Sk. Profilo Plaza D Blok No: 4 Kat: 2 Mecidiyeköy / İstanbul Tel: (0212) 337 51 99 BASKI VE RENK AYRIM Elma Bilgisayar ve Basım 0 212 697 30 30 EKİM 2015 [5] [kapakkonusu] BIR ILKE IMZA ATTIK, YURTDIŞI IÇIN ILK ÇAYIMIZI TASARLADIK GOLDEN ISTANBUL ILE RUS PAZARINDAYIZ Türkiye’nin iki markasını tek bir üründe birleştirdik. Çaykur’un sağlıklı tadını ve İstanbul’un altın ışıltısını, yeni ürünümüz “Golden Istanbul”da buluşturduk. Rus pazarı için tasarlanan “Golden Istanbul”, Worldfood Moscow 2015 Fuarı’nda yoğun ilgi ve büyük beğeniyle karşılandı “ÇAYKUR olarak çok güçlü bir dünya markası haline gelmeyi hedefliyoruz. Dünyanın birçok ülkesi, Türkiye’nin çay ürettiğini bilmiyor. Ancak son yıllarda yaptığımız başarılı çalışmalar bu durumu değiştiriyor. Türk çayının tanıtılması hususunda birçok proje gerçekleştirdik. Bu projeler neticesinde Türk çayını tadan ülkelerin sayısı giderek artıyor.” Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, dünya markası olmaya giden yolu bu sözlerle anlatmıştı. Eylül ayında bu yoldaki en büyük adımlardan birini attık. 70 ülkeden 1500’e yakın firmanın yer aldığı, gıda sektörünün en önemli fuarlarından “WorldFood Moscow 2015”e katıldık. Dünya gıda sektörünün nabzının tutulduğu bu fuarda, Golden İstanbul’un yanısıra Türkiye pazarında çok kısa bir sürede büyük başarı yakalayan ve 47 ülkeye ihraç edilen markamız “didi”yi de tanıttık. “didi”, Rusların da damak tadını yakaladı ve beğeniyle benimsendi. HEDEF KITLEYE GÖRE ÜRETIM YAPIYORUZ Son yıllardaki hedefimiz, ülkemiz sınırlarını aşarak Türkiye’de ki başarımızı dünyaya yaymak ve bir dünya markası olmak. Bu hedefe varmanın yolu çayımızın eşsiz özelliğini, yabancı madde içermeyen sağlıklı lezzetini dünyaya anlatmak ve ürünlerimizi dünyaya tanıtmak. Yurt içinde ve dışında çayımızı tanıtıyoruz, önemli fuarlara katılıyoruz. Tanıtımımız sürerken, bir yandan da talep ve beklentileri yeni ürünlere dönüştürüyoruz. [6] EKİM 2015 EKİM 2015 [7] [kapakkonusu] Yeni ürünlerimizi tasarlarken, hedef kitlemizi dikkate aldık. “didi”nin hedef kitlesi gençler ve çocuklardı ve onların gönüllerini fethettik. Güneydoğu Anadolu Bölgemizde sağlığa zararlı yabancı kökenli çaylarla mücadele etmek için, bölge halkının damak tadını dikkate aldık ve istikrarlı tadım ve tanıtım çalışmaları ile çayımızın satışlarını artırdık. Etkin olmak istediğimiz Rus pazarı için de yeni bir ürün tasarladık. “WorldFood Moscow 2015”te, etki alanı son derece geniş Rus pazarı için hazırladığımız yeni ürünümüz “Golden Istanbul” serisini de çay severlerin beğenisine sunduk. “GOLDEN ISTANBUL” BEĞENILDI RUSYA GENIŞ BIR PAZAR Rusya özellikle petrol ve doğalgaz gibi muazzam doğal kaynaklara sahip. Rusya GSYİH bakımından dünyanın dokuzuncu ve satın alma gücü paritesi bakımından da altıncı büyük ekonomisi. Reel kişi başına düşen GSYİH 2010’da 19,840 dolardı. Büyüme öncelikle petrol veya mineral çıkarma ve ihracatı yerine iç piyasa için mal ve hizmet dışı ticaretiyle sağlandı. Ülke çay tüketim kültürü olarak da bize benzerliği ile dikkat çekiyor. Eylül ayında, Rusya’nın başkenti ve aynı zamanda ekonomi, eğitim, finans, kültür, ulaşım merkezi olan Moskova’daydık. “Golden Istanbul”u, dünyanın önde gelen gıda fuarlarından olan ve bu yıl 24’üncüsü yapılan World Food Moskova 2015’te görücüye çıkardık. 14-17 Eylül tarihleri arasında gerçekleşen fuar son derece hareketliydi. Dünyanın en çok çay içen halklarından olan Ruslar, kalabalık fuar koridorlarında gezinirken Çaykur standına büyük ilgi gösterdi. Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, fuarda konuklarıyla tek tek ilgilendi. “Golden Istanbul”u tadan konuklar da beğenilerini dile getirdi. ÇAYIN IKI DEVI BULUŞTU Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, Rusya pazarının önemini göz önünde bulundurarak Worldfood Moskova 2015’te yer aldığımızı belirterek önümüzdeki yıllarda da Çaykur olarak bu fuara katılacağımızı vurguladı. Fuar esnasında önemli görüşmeler yapıldığını, temasın bundan sonra da devam edeceğini belirten İmdat Sütlüoğlu, Rusya’nın çay devi Orimi firmasının sahibi Sergey Kasyanenko ile Moskova’nın tarihi mekânı Cafe Puşkin’de bir araya geldi. İmdat Sütlüoğlu ve Sergey Kasyanenko görüş alışverişinde bulundu ve çayın gerek Rusya’daki gerekse dünyadaki geleceğini değerlendirdi. Rusya Çay Kahve Federasyonu Başkanı Ramaz Chanturiya’nin desteğinden de söz eden İmdat Sütlüoğlu, “Değerli dostumuz Ramaz Chanturiya da Rusya’daki çalışmalarımızda bizlere katkıda bulundu. Kendisine de teşekkür ediyorum. Umarım çalışmalarımız olumlu sonuçlar verecektir,” dedi. [8] EKİM 2015 KONSOLOSLUĞUN BILGI BIRIKIMI ÇAYKUR’A SUNULDU Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, Rusya’ya çay satışı ve pazar araştırmaları kapsamında St. Petersburg Başkonsolosu Kazım Çavuşoğlu ve Başkonsolosluk ticari müşavirleriyle bir araya geldi. Görüşmelerde, Rusya ve çevresinde çay potansiyelinin yüksek olduğunu, ticari şartlar ile bölgede yapılabilecek çalışmalar hakkında fikir alışverişinde bulunduklarını belirten İmdat Sütlüoğlu, “Yardım ve destekleri için Sayın Başkonsolosumuz Kazım Bey’e ve değerli ekibine teşekkür ediyoruz,” dedi. TASARIMDA RUS GÖZÜYLE TÜRKIYE VARDI Worldfood Moskova 2015 Fuarı’nın katılımcılarından tam not alan “Golden Istanbul”un etkileyici modern ambalaj tasarımı da çok beğenildi. Kurumumuzun son yıllardaki atılımlarının bir yansıması olarak yorumlanan “Golden Istanbul”un tasarımı, hedefimizdeki bu büyük pazarı yakından tanıyan bir Rus ajans tarafından yapıldı. Ajansla çalışmalarımız fuarın çok öncesinde başladı. Rusya bölgesini ve pazarını daha iyi bildikleri için kendilerini çayımız hakkında bilgilendirdik, beklentilerimizi anlattık ve elbette Rusya pazarına dair bilgiler de aldık. Beğeniyle karşılanan tasarım da, bu karşılıklı görüşmeler sonucunda ortaya çıktı. Rusya’da “Türkiye” denildiğinde akıllara doğrudan İstanbul geldiği için, ambalaj tasarımı yapılırken bu dikkate alındı. Golden Istanbul’un Türk markası olduğunun bir bakışta anlaşılmasını öncelikle hedefleyerek, dünyada marka kentimiz olarak öne çıkan İstanbul’u anımsatacak bir siluet oluşturdular. EKİM 2015 [9] [kapakkonusu] GOLDEN ISTANBUL’UN TASARIMI RUS KÜLTÜRÜNE VE ALGISINA HİTAP EDİYOR “Worldfood Moskova Fuarı önemli bir fuar, Rus pazarı ve Rusya’nın odak olduğu çevre pazarlar da bir o kadar önemli. Biz de bu fuara sürekli katılıyoruz,” diyen İmdat Sütlüoğlu, fuarda basın mensuplarının sorularını cevaplarken Çaykur olarak hedeflerimizi şöyle anlattı: “Rusya pazarına yeni ürünümüzle girmeye hazırlanıyoruz. Rusya önemli bir pazar. Biz de bu pazara etkin ve profesyonel biçimde girmenin gayreti içindeyiz. Rusya’da derin bir çay kültürü var. Ruslar ağırlıklı olarak siyah çayı tüketiyor. Diğer ülkelerle kıyaslanmayacak kadar çok çay tüketiyorlar. Bu bakımdan önemli bir pazar. Üstelik Rusların içtiği çay, damak tadı olarak da bize yakın. Şu anda ağırlıklı olarak Hindistan ve Çin çayını tüketiyorlar. Rus çay kültürüne, damak tadına ve demleme alışkanlığına uygun ‘Golden Istanbul’ çayını ürettik. Bu çayla Rus pazarına etkili bir giriş yapmayı hedefliyoruz. Bu konuda önemli adımlar attık. Bu sene fiiliyata geçireceğiz. Fuardaki ilgiden memnunuz. Çalışmalar beklediğimiz gibi güzel gidiyor. Türkiye’nin kar altında yetişen ve üretiminin hiçbir aşamasında pestisit kullanılmayan sağlıklı çayını dünyaya tanıtmaya çalışıyoruz.” BÖLGEYE “didi” IHRACATINDA ÖNEMLI GELIŞMELER BEKLIYORUZ “Kuru çayın yanında, önemli bir ürünümüz de soğuk çayımız “didi”... Fuarda “didi” için de olumlu geri dönüşler aldık. Didi’miz bir dünya markası olma yolunda hızla ve emin adımlarla ilerliyor. Şu ana kadar 47 ülkeye ihracat gerçekleştirdik. Bu sene sonuna kadar 60 ülkeyi hedefliyoruz. Önümüzdeki sene de 100 ülkeyi geçmeyi amaçlıyoruz. İnşallah bu bölgeye de “didi” ihracatında önemli gelişmeler olacak.” SOKOLNIKI PARKI’NDAKI ÇAY VE KAHVE FESTIVALINDE ÇIFT DEMLIKLI ŞOV YAPTIK Rusya’nın başkenti Moskova’daki tanıtım atağımız Worldfood Moskova Fuarı’yla sınırlı değildi. Moskova’nın en büyük parklarından biri olan Sokolniki’de de taze çayımızı Ruslarla buluşturduk. Sokolniki, birçok farklı festivale ev sahipliği yapan, Moskova’nın adeta akciğeri niteliğinde, yemyeşil bir park. Sokolniki’deki festivallere geniş katılım gösteren Rusların bu kez festivaldeki en önemli durağı Çaykur’du. Standımızın ilgilerini çekmesinin iki nedeni vardı. Birincisi, demleme biçimlerimiz arasındaki farktı. Rusya’da çay, bizim “haşlama” dediğimiz yöntemle demleniyor. Ruslar, Çaykur standında, çift demlikle demleme yöntemi hakkında bilgilendirildi. Türk çayına ilgilerinin ikinci nedeni de üzerine kar yağan ve dolayısıyla yabancı madde içermeyen tek çay olduğunu öğrenmeleriydi. Rusya’da festival boyunca binlerce kişiye ulaşıldı. Golden Istanbul’un tasarımı, tadı çok beğenildi. Çaykur standı festival alanında en çok dikkat çeken stant oldu. Ürünlerimizin gördüğü yoğun ilgi, çay demleme kültürümüze duyulan hayranlık ve Çaykur’a yönelik sevgi bizleri son derece mutlu etti. Standımızda ağırladığımız insanların heyecanı, oluşan renkli görüntüler, tıpkı çayımız gibi, hem bizim içimizi, hem Rus halkının içini ısıttı. Festivalin bir parkta yapılması, halkla daha sıcak bir iletişim kurabilmemizi sağladı ve ülkemize dönerken şundan emindik ki, Rusya’da artık çok daha fazla Çaykur ve Türk çayı hayranı vardı... GOLDEN ISTANBUL ÇAYSEVER RUSLARA ÜÇ SEÇENEK SUNUYOR İstanbul’un tarihi siluetinden esinlenerek, canlı ve çayı çağrıştıran renklerde hazırlanan Golden Istanbul, farklı seçenekler sunuyor. Demlik poşet, siyah çay ve early grey; bardak poşet early grey, siyah çay ve yeşil çay olarak hazırlandı. Golden Istanbul demlik poşetleri iki çeşit, bardak poşetleri ise 3 çeşit. Demlik poşetler 100’lü 320 gram, bardak poşetler 20’li 40 gram paketler halinde çaysever Ruslara ulaşacak. [10] EKİM 2015 EKİM 2015 [11] [güncel] Dünya çapında düzenlenen “Birinci Uluslararası Çay Uzmanları Şampiyonası” Çaykur ana sponsorluğunda İstanbul’da gerçekleştirildi. Farklı ülkelerden 12 katılımcının üç gün boyunca yarıştığı organizasyonda yarışmacılar çay demleme ve çay sunum kültürlerini yansıtma fırsatı yakaladı. Türk çayının ve çay kültürünün küresel ölçekte bilinirliğinin daha da artmasına imkân sağlayan organizasyonda Çaykur ürünleri de büyük ilgi gördü. DÜNYA ÇAY ŞAMPIYONU ÇAYKUR SPONSORLUĞUNDA BELIRLENDI RIZE TICARET BORSASI ile Tea Masters Cup International (Hong Kong) tarafından organize edilen Uluslararası Çay Uzmanları Şampiyonası’nın ilki, Çaykur ana sponsorluğunda 3-5 Eylül tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleştirildi. Ülkemizin yanı sıra Beyaz Rusya, Çin, Hong Kong, Gürcistan, İtalya, Güney Kore, Letonya, Rusya, Sri Lanka, Ukrayna ve Vietnam gibi ülkelerden gelen 12 katılımcının çay demleme ve sunum kültürü konusunda mücadele ettiği şampiyona büyük bir rekabete sahne oldu. Yarışmanın jüri üyeliğini Türkiye’den Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Tarım ve Doğa Bilimleri Bölümü Başkanı Doç. Dr. Mustafa Akbulut, Uluslararası “Coffee & Tea” [12] EKİM 2015 Dergisi Yazarı David Chanturiya, İtalya’dan Cha Tea Atelier Butik Sahibi Gabriella Lombardi, Vietnam’dan Vietnam Çay Birliği Yöneticisi Hong Anh Nguyen, Rusya’dan Şampiyona Baş Hakemi Denis Shumakov, Sri Lanka’dan Profesyonel Çay Tadım Uzmanı Bryan Baptist, Çay Kültürü Kulübü Başkanı Alexander Wagner ve Güney Kore Çay Kurulu İcra Direktörü William Lee üstlendi. KÜLTÜREL BIR DEĞER OLARAK “ÇAY” Bu önemli organizasyonu düzenlemeye Rusya Çay ve Kahve Federasyonu Başkanı Ramaz Chanturiya ve Rize Ticaret Borsası Başkanı Mehmet Erdoğan ile birlikte karar verdiklerini belirten Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, çay kültürünün insanoğlunun evrensel değerleri arasında yer aldığını söyledi. Çay konusunda her ülkenin farklı bir kültür geliştirdiğini vurgulayan Sütlüoğlu, “Çay demleme ve ikram kültüründeki zenginliği yansıtabilmek için kurguladığımız bu yarışma ile çay üreten ve tüketen ülkeleri bir araya getirdik. Organizasyon sayesinde Türkiye’nin çay üretimini ve kültürünü diğer ülkelere de tanıtmayı amaçladık” diye konuştu. TÜRK ÇAYINI TANITTIK Dünyanın beşinci büyük çay üreticisi olan Türkiye’nin kişi başına düşen çay tüketme oranında ise ilk sırada yer aldığına dikkat çeken Sütlüoğlu, “Çayla sonradan tanışmasına rağmen bu içeceği Türkiye kadar seven başka bir ülke yok. Ne var ki dünyanın geri kalanı Türkiye’de çayın bu oranda üretildiğini ve tüketildiğini bilmiyor. Bu yarışma ve benzeri organizasyonlarda yer alarak çay kültürümüzü, üretim ve tüketimdeki büyüklüğümüzü küresel ölçekte tanıtmak istiyoruz,” dedi. Yarışmaya katılan ülkelerin temsilcileri farklı demleme ve sunum kültürünü yansıtan objelerle, tatlarla hem damaklarda hem de gönüllerde iz bıraktı. NEDEN TÜRKIYE? Yarışmanın ülkemizde yapılmasının en önemli nedeninin Türkiye’nin çay tüketimi açısından ilk sırada yer alması olduğunu belirten Rusya Çay ve Kahve Federasyonu Başkanı Ramaz Chanturiya, Türkiye’deki çay kültürünün renkliliğinin ve farklılığının dünyaya tanıtılmasının amaçlandığını söyledi. Yarışmanın sunum etabında katılımcılar kendilerine has seremonilerle hazırladıkları çayları yine kendilerinin tasarladıkları ikramlıklarla sunarak jüriden yüksek not almaya çalıştı. EKİM 2015 [13] [güncel] [güncel] BAKLAVA, LOKUM VE ÇAY Türkiye’yi temsil eden ve yarışmaya Rize’den katılan Nurcan Kopuz Koçali, çayın yanında sunduğu dondurma ve yaptığı sıcak sunumla yarışmanın dikkat çeken isimlerinden biri oldu. Türk çayının insanımızın sıcaklığını ve samimiyetini en iyi yansıtan unsur olduğunu dile getiren Koçali, “Ülkemizi böyle bir yarışmada temsil etmek büyük bir onur. Bu sorumluluktan hareketle çayımızı dünyada ülkemizle özdeşleşen baklava, lokum ve dondurma ile sundum. Dünyada “Türk” denildiğinde akla gelen lokum ve baklavanın yanında çayımızın da hak ettiği yeri almasını istedim. Dostluğun ve samimiyetin sembolü olan çayımızın demlenme süresini diğer yarışmacı arkadaşlarımızın da katılımıyla yöresel müziğimiz eşliğinde horon oynayarak geçirdik. Çayımızın sıcaklığının onları da etkisi altına aldığına inanıyorum,” dedi. RUSLAR ŞAMPIYON OLDU STANDIMIZ BEĞENILDI Etkinliğin ana sponsoru olan Çaykur, yarışmanın gerçekleştirildiği CNR Expo Fuar Merkezi’nde kurduğu çay standı ve ikramlarıyla da ziyaretçilerin gönlünü fethetti. Çaykur çayı ve ikramlarımız eşliğinde sohbet eden ziyaretçiler, farklı ülkelerden katılımcılar çayın birleştirici özelliğinin bir göstergesi niteliğindeydi. [14] EKİM 2015 İlk kez gerçekleştirilen Uluslararası Çay Uzmanları Şampiyonası’na Rus yarışmacılar damga vurdu. Üç ayrı kategoride birincilerin belirlendiği yarışmada, çay demleme ve sunum kategorilerinin birinciliği Rusya’ya giderken; tadım kategorisinin birinciliği Rusya ve Beyaz Rusya arasında paylaşıldı. Çay demleme kategorisinin birincisi Rusya’dan Lomaeva Natalia, çay sunum kategorisinin birincileri Rusya’dan Mikiheeva Daria ile Beyaz Rusya’dan Mikhalevich Anastasia ve çay tadım yarışmasının birincisi yine Rusya’dan Pleshakova Anna oldu. HERKES KAZANDI Ödül töreninde konuşan Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, “Yarışmacılar yeteneklerini sergilediler ve birbirinden güzel sunumlar yaptılar. Bu yarışmada emeği geçen herkese, bütün katılımcılara teşekkür ediyorum. Bana göre bu organizasyona katılan herkes kazandı. Çay dostluktur, güzelliktir, barıştır. Umarım gelecek yıllarda yapılacak yarışmalar daha kapsamlı olur” diye konuştu. Çay tadım yarışmasında ikinciliği kazanan Türk yarışmacı Zeynep Erkan, “Birinciliği ülkemize getiremediğim için oldukça üzgünüm. Böyle bir organizasyonda ikinciliği ülkemize getirmek benim için en büyük teselli. Umarım gelecek sene Türkiye üç kategoride de şampiyonluğa ulaşır” diye konuştu. ÇAYKURSPOR GÜREŞ TAKIMI, GÜRCİSTAN’DAN ALTIN VE BRONZ MADALYA İLE DÖNDÜ ULUSLARARASI Güreş Federasyonu Başkanlığı tarafından organize edilen Uluslararası Otar Bakuridze Grekoromen Güreş Turnuvası’na Türkiye’yi temsilen katılan Çaykurspor Kulübü Güreş takımı, sporcularımızın elde ettiği derecelerle hepimizi sevindirdi. Gürcistan’ın Batum kentinde, 25-27 Eylül tarihleri arasında düzenlenen turnuvada mücadele eden sporcularımızdan 120 kiloda İbrahim Tığcı ve 84 kiloda Salih Aydın turnuvada altın madalya kazandı. Türkiye’ye ve Çaykurspor Kulübü’ne altın madalya getiren sporcularımızı tebrik ediyoruz. Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’dan 100’ün üzerinde sporcunun katıldığı turnuvanın en çok madalya alan ve en başarılı takımı Çaykurspor Kulübü Grekoromen Güreş Takımı oldu. Çaykurspor takımında iki altın madalya birinciliğinin ardından, 74 kiloda Ömer Gavuz ve Kadir Hut kategorilerinde üçüncü olarak takımlarına ve ülkemize bronz madalya kazandırdılar. Bir diğer Çaykurspor’lu güreşçi Yavuz Albaş kategorisi 60 kiloda turnuvanın dördüncüsü oldu. Uluslararası Otar Bakuridze Grekoromen Güreş Turnuvası Hakemi ve Batum Güreş Kulübü Antrenörü Gela Janalidze, Çaykurspor’un turnuvanın en başarılı kulübü olduğunu söyledi. EYLÜL 2015 [15] [güncel] ÇAY TUTKUNU BLOGGER’LERİ çayla tanıştırdık Onlar, hayatın ince zevklerini binlerce ok uyucusuna aktaran bardakta görmüşle bloggerler. Çayı sade rdi. Çaykur’un ev sa ce hipliği yaptığı ve Çay Rize’ye geldiler; çayl Ç ek’in desteği ve işbi ıkları gezdiler, çayın rliği ile üretimini gördüler. P etkilendiler? Onlara ek i bü tü n bunlardan nasıl bloglarının çayla ba ğlantısını, hedeflerin üretim süreciyle ilgili i; R ize’de gördükleri ça izlenim ve duygular y ını sorduk. Bilgilend irme gezisiyle ilgili Ç aykur ve ÇayÇek ekibine teşe kkür ederek şu ceva pları verdiler: SEVDA SERBEST / kesfettik.com Çaykur için boşuna “çayın kralı” denmiyormuş Genel anlamda keşfe dair her şeyi kapsıyor kesfettik.com. Çayın kendisiyle birlikte çay içtiğimiz bardaklar, masalar, yanında yenebilecek pastalar, börekler; çay içerken baktığımız o manzara, fotoğraflarımızı güzelleştiren estetiği ve elbette birçok çay çeşidi benim için muhteşem bir keşif oluyor. Az çok çay üretimine dair bilgim olsa da, çay tarlaları ve Çaykur fabrikasında bu süreci görmek heyecan verici oldu benim için. Bir çocuğun büyümesi gibi bir süreç. Sadece tadının değil, çayın oluşumunun da bir o kadar özel olduğunu düşündüm. Çayın doğurduğu iletişim ve enerji daha tarladan başlıyor, fabrikadan da bardaklara geliyormuş, dedim. Çaykur ve Çay Çek ile hem çayı hem de Rize’yi keşfettim. Bol bol çay içmek, harika arkadaşlıklar ve sohbetler de cabası. Çaykur için boşuna “çayın kralı” denmiyormuş dedim. Çaykur ve Çay Çek’le bol bol çay içmenin ve fotoğraf çekmenin keyfini de yaşadık. [16] EKİM 2015 İREM ÖZER / kuyruksuzucurtma.com KENAN YILDIRIM / gezmelerdeyim.com Kuyruksuz Uçurtma bir gezi blogu. Görmeye, öğrenmeye meraklı bir blog. Bu noktada hedefi, öğrenirken de paylaşmak… Çay da bu sebepten ötürü dolaylı olarak bir keşif noktası oluyor. Evlerimize ulaşana kadar çayın geçirdiği süreci bilmek, sabah kahvaltı için ya da akşam üzeri keyfi için demlediğimiz çayı daha da anlamlı kılıyor. Rize’ye, Çaykur’a gelene kadar açıkçası, sisli, yağmurlu, dik tepelerde, hasır şapkalı kadınların çay toplarken çekilmiş fotoğraflarından başka bir fikrim yoktu zihnimde. Şimdi zihnimde gelişenler bambaşka… Öğrendim ki Karadeniz için yaylalar, horon, muhlama ne kadar kıymetli ise çay ve Çaykur da bir o kadar kıymetli. Karadeniz’de Çaykur denince akan sular duruyor, özellikle Rize ve çevresinde çay demek Çaykur demek, yaşam demek. Yeme içme ve seyahat yazıları yazdığım için, çay ve çay sanatı da bunu kapsıyor. Özellikle son zamanlarda çaya ilgimden dolayı çeşitli sunum ve seremonilere katıldım. Hedefim, deneyimlediğim ve seyahat ettiğim yerler hakkında en güzel bilgiyi verip, okuyucularımın da bundan faydalanmasını sağlamak. Çay üretimi hakkında çok detaylı bir bilgiye sahip değildim. Adım adım fabrikayı gezip sonrasında laboratuvarda bulunmak benim için büyük şanstı. Dünyada çayın üzerine kar yağan tek yerin Rize olması ve bu yüzden ilaç kullanılmaması önemli bir detaydı. Kitaplarda ya da belgesellerde çayın serüvenini izlemekle, birebir görüp orada verilen emeğe şahit olmak, elbette paha biçilemez değerde. Çaykur, çay denilince aklıma ilk gelen kelimelerden biri desem abartmış olmam sanırım. Bu memleketin çayı olup, güzel başarılara imza atması da cabası. Çay benim için ikamesi olmayan bir lezzet… Hayatın her alanında yanımda olan, içmek için bir sürü bahaneler üretebileceğim bir tat. Karadeniz’de Çaykur denince akan sular duruyor Çaya verilen emeği görmek paha biçilemezdi EKİM 2015 [17] [disiplinbaşlığı] [güncel] PINAR BOSTANCI / gezeryer.com Çayın hayatımızdaki önemini anladım Blogumda yemek ve mekân tanıtımı yapıyorum. Ziyaretimiz çayın ana vatanı Rize olunca, yemeklerin yanı sıra çay üretim aşamaları nelermiş ve çay keyfi nasıl yapılırmış soruları benim için daha çok önem kazandı. İtiraf etmek gerekirse, işin sadece çayı içmek tarafındaydım, ta ki Çaykur fabrikasını gezene kadar. Çayın ne kadar çok emek harcanarak sağlıklı bir şekilde bardaklarımıza dolduğunu biliyorum artık. Bu gezi sayesinde gerçekten çayın hayatımızdaki önemini anladım. Kesinlikle çay demlemenin de, çay içmenin de bir ritüeli varmış. İşte Gezenyer’in çay içmeye dair kuralları. Kural 1, doğru çayı bulmak. Kural 2, çay aceleye gelmez. Kural 3, çayı bardağa dökerken süzgeç kullanmamak. Kural 4, çay keyfi diye bir gerçek var. TAFLAN KANDEMIR / kesfetsene.com Karadenizli ve Çaykur zamanla yarışıyor Keşfetsene, dünyayı gezen bir blog. Yurtdışına gittiğimizde özlediğimiz birkaç şeyden biri de çay oluyor. Bu nedenle bizim için bir içecekten öte gerçek bir kültür. Rize denilince akla direkt çayın gelmesini daha iyi anlıyorum artık. Bu bölge için çay sadece bir geçim kaynağı değil, tutku. Bu kadar hızlı hasat ve üretim süreci olması gerektiğini de gezimizde öğrenmiş olduk. Heyecan verici bir telaş var ortada. İşin bu yanından, yani emek tarafından bakacak olursak da çayın gerçek bir emek ve insan gücü olduğunu ve daha fazla değeri hak ettiğini net olarak anlamış oldum. [18] EKİM 2015 DERYA KORKMAZ / kesifperisi.com Bu geziden önce bilinçsizce çay içiyordum Blogum, yeme-içme ve seyahat odaklı. Bu nedenle kültürümüzün önemli bir öğesi olan, her anımıza eşlik eden çayı da es geçmek olmazdı. Çay üretimi ilk kez Çaykur sayesinde gördüm. Sohbetlerimize ortak olan çayın tarlalardan sofralarımıza geliş serüvenini Türkiye’nin en köklü çay firması Çaykur ile yaşamak eşsiz bir deneyim oldu. Çayın memleketi Rize’de Çaykur ile çay içmenin keyfi, çay fabrikasının buram buram nefis çay kokan hali hafızalarımda uzun süre yer edecek. Nefis kokusuyla, rengiyle ve yudum yudum çay lezzetiyle hayatımıza eşlik eden yegane bir dost olan çay, Çaykur ile içilir diyorum. HALYNA HALAVURTA / sincapfirin.com Çaykur markasına güvenim tazelendi Sincap Fırın’ı açma hedefimi göz önünde bulundurursak, gelecek planlarımda içeceklerin de önemli bir yer işgal ettiğini söyleyebilirim. Bunlar arasında çay ise her zaman en büyük paya sahip olmuştur. Sofralarımıza gelen çayın ne tür işlemlerden geçip üretildiğini görmek daha önce yaşamadığım bir deneyimdi. Gerçeği söylemek gerekirse taze çay bitkisinin nasıl göründüğünü hayal bile edemezdim. Rize’ye gitmek ve çay yapımının tüm aşamalarına şahit olmak paha biçilmez bir deneyimdi. Çaykur’un düzenlediği tur çay hakkında ufkumun genişlemesini sağladı. Çay bitkisinin toplanmasından evlerimize girene kadarki süreci görmek bu markaya olan güvenimi tazeledi. EKİM 2015 [19] [hasat] ÇAY ALIMINDA REKOR KIRDIK Üçüncü sürgünde kotamızı 350 kilograma çıkardığımız hasat döneminin toplamında yaş çay alım rekoru kırıyoruz. Eylül ayı ortasında, geçen yılın toplam yaş çay alımını yakaladık SON DERECE verimli geçmekte olan hasat dönemimizi, 200 binin üzerinde çay üreticisinden, 3 bin alım yerinde, 1300 civarında yaş çay alım ekibiyle tamamlıyoruz. Üreticilerimize kartlı sistem kolaylığını getirdiğimiz, alım kotasını 350 kilograma çıkardığımız bu hasat döneminin en sevindirici haberi Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu’ndan geldi: “Hasadımızın sonuna gelirken, bu yıl Çaykur olarak rekor çay alımı yapmanın mutluluğunu yaşıyoruz.” Yıl boyunca üreticileri ve tüketicileri sık sık bilgilendiren İmdat Sütlüoğlu, çay üretimiyle ilgili değerlendirmelerde bulunduğu bir basın toplantısı da yaptı. İmdat Sütlüoğlu 24 Eylül itibarıyla toplamda 618 bin ton yaş çay aldıklarını belirterek sözlerine şöyle devam etti: AYDA 9 BIN TONA KADAR ÇAY ALDIK “Yaş çay kampanyasına 29 Nisan’da başladık. Birinci sürgün döneminde toplam 230 bin 500 ton, ikinci sürgün döneminde 232 bin 909 ton yaş çay aldık. Üçüncü sürgün döneminde şimdiye kadar (24 Eylül) ise 154 bin ton çay aldık. Alımlarımız günlük 7 bin ton seviyesinde devam ediyor. Zaman zaman 8-9 bin ton seviyelerine çıktığımız da oldu. Bu seviyedeki çay alımı uzun yıllardan beri olmamıştı. Bu bir rekor alımdır. Bugüne kadar toplamda 618 bin ton yaş çay aldık. Geçen yılın alım toplamı 620 bin tondu.” [20] EKİM 2015 destekleme bedeli 12 kuruş toplam 1.70 TL olarak açıklanmış olmasına rağmen son zamanlarda bazı özel sektör firmalarının fiyatları 110 kuruş seviyelerine çektiğini, bazılarının ise paranın yanı sıra artık vazgeçilen yaş çay karşılığında kuru çay veya gıda maddesi gibi benzer ödemeler yapmaya başladıklarını gördük. Üreticilerimizden gelen yoğun talep üzerine durum değerlendirmesi yaparak, 300 kilogram olan üçüncü sürgün kotasını revize ettik ve 350 kilograma çıkardık.” GÜÇ ÜRETİCİDE Üreticilere destek mahiyetinde açıklamalar da yaptığı toplantıda Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, asıl gücün üreticide olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “Üreticilerimiz kendilerini zayıf, aciz, sanayiciye mahkum görmesinler. Biz onların arkasındayız. Ne yapılması gerekiyorsa yapıyoruz. Paniklemesinler. Üretici dört haftada çayını bize verecek. Birkaç gün içinde bize vermeye çalışmasın. Günlük kapasitemiz 8 bin ton. Fazla alırsak çay çürür, bu da zarar. Acele etmesinler, sonuna kadar alım yapacağız.” “Sürgün bitene kadar da alımlarımızı sürdüreceğiz. Fiyatı artırmamıza rağmen miktar bazında biraz geriye düştük. Üreticimiz de bu çayı yaparak içmeye başladı,” dedi. TERÖRDEN ETKILENDIK Son günlerdeki terör olaylarının kendilerini olumsuz etkilediğini ifade eden İmdat Sütlüoğlu, özellikle de Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde çay sevkiyatında sıkıntılar yaşandığını dile getirdi. Ancak terör olaylarının Çaykur’a engel olamadığını belirten İmdat Sütlüoğlu, “Vatandaşımızı mağdur etmemek için tüm imkânlarımızı kullanarak bölgeye çay sevkiyatına, satışlarımıza ve çalışmalarımıza devam ediyoruz” bilgisini verdi. Hasadın sona yaklaşması nedeniyle çay bölgemizdeki hareketlilik de azalmaya başladı. Şehirlerimiz artık daha sakin. Çay bölgesi olarak bir sonraki hasat dönemini heyecanla bekleyeceğiz. ÜRETİCİYE VE ÇALIŞANA BAYRAM MÜJDESI Üreticilerimize ve çalışanlarımıza bayram sürprizi yaptık. Kurban Bayramı öncesinde 110 bin ton yaş çayın bedeli olan 172 milyon lirayı kendilerine ödedik. Ağustos ayının yaş çay bedellerinin tamamı üreticilerin hesaplarına yatırıldı. Ayrıca 27 milyon lira işçilik ödemesini de bayram öncesi yaptık. Çaykur personeline toplam 37 milyon lira ödendi. BEYAZ ÇAYI ÜRETICI DE IÇIYOR KOTAYI 350 KILOGRAMA ÇIKARDIK “Üçüncü sürgün alımlarına başlarken üreticilerimize, bahçelerine girerek hasat olgunluğuna ulaşmış çaylarını bekletmeden hasat etmelerinin rahat bir kampanya süreci yaşanmasına vesile olacağını duyurduk. Üreticilerimizi koruyacak önemli bir adım daha attık. Üçüncü sürgün yaş çay alım kotasını sezon başında 300 kilogram olarak açıklamıştık ancak üzülerek gördük ki, bu açıklamamız kotanın düşürüldüğü şeklinde yanlış anlaşıldı. Çaykur olarak çay rekoltesinin fazla olduğu birinci ve ikinci sürgünler ile rekoltenin daha düşük olduğu üçüncü sürgün kotalarını ayrı ayrı hesaplıyoruz. Bu sene üçüncü sürgünde 300 kilogram kotamızla bugüne kadar yaş çay alımı yaptık. Ancak 2015 yılı yaş çay taban fiyatı 1.58, Beyaz çay alımlarına bu yıl da devam ettik. İmdat Sütlüoğlu, geçen yıl başlatılan beyaz çay alımlarının sürdüğünü ancak miktarın geçen yıla göre nispeten düşük kaldığını söyledi ve EKİM 2015 [21] [hasat] ÜRETICI BU YIL ÇAYDAN MEMNUN Bölgedeki üreticiler kabul ederse, organik tarım yapmak isteriz “Doğu Karadeniz için çay ve Çaykur yaşam kaynağı” diyen üreticiler bu yılki çay üretiminden de, Çaykur’un üreticilere sunduğu kolaylıklardan da son derece memnun. Bu sayımızda tanıtımını yaptığımız Ortapazar Çay Fabrikası’nın üreticilerini de ziyaret ettik ve hasat dönemi hakkında görüşlerini aldık. TÜLAY METE Çay bizim yaşam kaynağımız İstanbul’da oturuyorum. Buraya tatile geldim. Okulların kapalı olduğu dönem hasada da denk geldiği için, gelmişken çay da topluyoruz. Çocuklar da çaylıklara giriyor. Biraz uzun kesiyorlar ama yapa yapa öğrenecekler. Bizim bölgede çaylıkların bazıları çok dik, çocuklara uygun değil. Hasat dönemi kalabalık, şenlikli. Herkes birbirine yardım ediyor neşe içinde. Burada büyüdüğüm için özlüyorum Rize’yi, çaylıkları… Organik tarım yararlı bir uygulama. Duyduğumuz kadarıyla topraklara hayat geliyor yeniden. En yararlı yöntemi uygulamalıyız. Nihayetinde çay bizim için her şeydir; bizim yaşam kaynağımızdır. Çaykur da bizim ekmek paramız, gelirimiz, geçimimiz... Çaykur sayesinde insanlar memleketlerinde yaşayabiliyor. Yoksa tek çare gurbette çalışmak olurdu. HATUN BALA Çaykur’un yeniliklerinden çok memnunuz Beş dönüm çaylığımız var, bir ayda 4 ton çay topluyorum. Eşim de aynı zamanda Çaykur’da çalışıyor. Çaylıklar, satış, toplama önceki yıllara göre şimdi daha iyi. Bu sene çaylıklarda verim iyiydi ama bazı senelerde verim epey düşük oluyor. Bu sene verimin iyi olmasının nedeni yağmur. Gerçi bu sene çaylıklar soğuk hava nedeniyle geç sürgün verdi. Ama yağmurdan dolayı da verim iyiydi. Çay bizim geçim kaynağımız. Çay da, Çaykur da bizim olmazsa olmazımız. Çaykur’un son yıllarda yaptığı yeniliklerden çok memnunuz. Bu yeni uygulamalar sayesinde çok rahat ediyoruz. [22] Çay üretiminde çok şey değişti Çocukluğumdan beri çay topluyorum. O yıllardan bu yıllara çok şey değişti. Her şey şimdi daha kolay. Çayın verimi, satışı arttı, toplaması kolaylaştı. O yıllarda çayı taşırdık. Artık taşıma yok, çay arabalarla götürülüyor. Alım yerlerinin çoğalması da biz üreticileri rahatlattı. Hasat zamanı bizim için neredeyse şenlik zamanı. Herkesin bir araya geldiği, birlikte çok mutlu olduğumuz bir dönem. Eskiden hasat zamanı herkes birbirine yardım ederdi. Şimdi çayları çok olan üreticiler işçi çalıştırıyor, çayları az olanlar genellikle kendileri topluyor. Çaykur’un son dört-beş yılda yaptığı yenilikler hayatımızı kolaylaştırdı. Böyle olunca, insanlar yeniden çaylıklarına dönmeye başladı. Çaya artık daha çok değer veriliyor. Şimdi ürünümüzü, ikinci, üçüncü çay başlamadan paramızı alacak olmanın verdiği güvenle götürüyoruz. Biz çocukken çaylıklara girdik ama şimdiki çocuklar öyle değil. Kızım sekizinci sınıfa gidecek bu yıl, henüz çay toplamıyor. Aslında bunun bir nedeni de çaylıklarımızın çok bayırda olması. Yağmur yağdığında çaylıklara girmek çok zor olabiliyor. Bizim anamız da babamız da çaydır. Bütün gelirimiz çaydandır. Hem üreticiyim hem de dokuz yıldır Çaykur çalışanıyım. Hâlen Eskipazar Çay Fabrikası’nda laborantım. Çok eskiden beri üreticiyim. 2000 yılından bu yana cebimde cüzdan var ama çaylığa girişim çocuk yaşlarda. Dedemin vefatından sonra çaylıklarımız altıya bölündüğü için çayımız az sayılır, ayda 1.5 ton kadar. Çaylıklarımızın verimi yıldan yıla değişiyor. Bu yıl çaylıklar çok verimli. Mesela geçen yıl 1300-1400’dü, bu yıl ilk iki ay 1800’lere kadar çıktı. Bu verimlilik havaların seyrinden olabilir. Bir başka neden de, bizim çayı ilk toplayan üretici olmamızdır. Bu nedenle çayımız erken hasat vermiş olabilir. Bizim çaylıklarımız, bulunduğumuz bölgedeki çaylıklar içinde en zor yerler diyebilirim. Çok dik arazimiz var ve yollardan da uzak. Çay bizim için hayatın anlamı, ekmek demek, aş demek. Benim bütün geçimim çaydan. Çaykur’da mevsimlik çalışıyorum, çaylığımda çay topluyorum ve babamın 1982’de kurduğu çay ocağını işletiyorum. Orda da çay tüketiyoruz. Çay ocağımıza Çaykur çayından başkasını sokmuyoruz. Evde de başka çay kullanmayız. Fabrikada çalıştığım için biliyorum ki sürgünler çok fazla sürmüyor. Daha önce ikinci sürgün 35-40 günü bulabiliyordu, şimdi 25-30 arasında kalıyor. Randevulu sistem de çok iyi bir uygulama. Kartlı sistem için de aynı yorumu yapacağım. Kantarlar da dijital olduğunda daha da iyi olacak. 1946 yılından beri çaylığımız var. Çaylıkların verimi zamanla düştü. Dedemin zamanında çaylıklar 18 ton çay verirdi. Şu anda amcalarımın çayının toplamı yaklaşık 12 ton oluyor. Bunda budamanın etkisi olabilir. Eğer çaylıkların yenilenmesi herkes tarafından kabul edilirse, verimi artırmak için biz de çaylıklarımızı yenileriz. Belki bir-iki yıl çayımız aşağıya düşer ama ondan sonra toparlıyor. Hemşin’de ve diğer bazı bölgelerde organik tarım yapılıyor. Bildiğim kadarıyla da durumlarından memnunlar. NIYAZI METE HATICE METE EKİM 2015 EKİM 2015 [23] [çayınkaynağı] ESKIPAZAR ÇAY FABRİKASI’NDA AYANE DAĞI’NIN KOKULU ÇAYI IŞLENIYOR [24] EKİM 2015 ESKIPAZAR ÇAY FABRIKASI, Çaykur’un orta ölçekteki fabrikalarından biri. 150 ton/ gün kapasiteyle üretim yapan fabrika, 30 dönümlük bir alan üzerine kurulu. 10 bin 400 dekarlık çaylık hinterlandında 2 bin 350 üreticisi bulunuyor. Eskipazar Çay Fabrikası, 20 memur ve 20 kadrolu, 178 mevsimlik işçiyle hizmet veriyor. 54 alım yerine sahip fabrikada tesis ve donanımları yenileme çalışmaları devam ediyor. Konvansiyonel üretim yapılan Eskipazar Çay Fabrikası hinterlandının önemli bir avantajı var. 1200 metre yükseklikteki Ayane Dağı, bu bölgede bulunuyor. Ayane bölgesi, Karadeniz’in en karakteristik yerlerinden biri. Rize’yi bütün özellikleriyle yansıtan, temsil eden Ayane bölgesinin çayı da meşhur. Ayane’nin çayı tazeliğini koruyor ve fabrika devamlı taze çay alabildiği için, üretilen kuru çay da aromalı, sertliği ve lezzeti güzel bir çay oluyor. EKİM 2015 [25] [çayınkaynağı] MEHMET BAL ÇALIŞANLARIMIZIN GÖZÜNDEN ESKİPAZAR ÇAY FABRİKASI Çaykur’a yeni katıldım. Öncesinde makine operatörü olarak çalışıyordum. Burada kıvırma ve boşaltma bölümünde görevlendirildim. Fabrikamızda çalışan arkadaşlarımız arasında bir aile bağı var; bunu daha ilk anda hissettim. Ben de bu ailenin bir ferdi olmanın mutluluğunu duyuyor, kurumumuza daha nice yıllar boyu hizmet vermek istiyorum. Eskipazar Çay Fabrikası’ndaki çalışanlarımıza bu özel bölge, fabrika ve Çaykur hakkında neler düşündüklerini sorduk. SULTAN METE 1971 yılında doğdum. Çaykur ailesine 1998’de katıldım. Öncesinde inşaat kalfalığı yapıyordum. Fabrikamızda da çok farklı işler yaptım. İnşaat alanında çalıştım, fabrikanın yenilenmesinde görev aldım, fermantasyon ve çatı gibi alanlarda faydamız dokundu. Sanırım başarılı oldum ki beni ustabaşılık göreviyle onurlandırdılar. Halihazırda ustabaşı olarak çalışıyorum. Güzel bir çalışma ortamımız var. Fabrikamızda önemli değişimler oldu. Örneğin tasnif kazan dairesi yenilendi. Bu senenin başında sistemimiz doğalgaza geçti. YAŞAR ÖKSÜZ YAŞAR DANIŞMAZ YAŞAR DANIŞMAZ 25 senedir Çaykur ailesinin bir ferdiyim. İmalatta görev yapıyorum. 14 sene araba boşaltmada çalıştıktan sonra kırma bölümüne geçtim. Çaykur’da işini iyi yapan kişi zorluk çekmez. Bir Çaykur çalışanı olmanın yanı sıra üretici de olduğum için burada kendi mahsulümüzü işlemek beni daha da mutlu ediyor. Çay yöremizin altınıdır, geçim kaynağıdır. Çaykur’un attığı her adımdan bizler ayrıca üretici olarak çok memnunuz. Ürün kalitemizi ve hijyeni artıran otomasyon süreci de bu gelişmelerden biri... YAŞAR ÖKSÜZ 1998 senesinden bu yana Çaykur’da çalışıyorum. Daha önce dolmuşçuluk yapıyordum. Kurutma bölümünde 15 sene çalıştıktan sonra imalat ustalığına geçtim. İşe başladığım günlerden bugüne fabrikamızda pek çok yeniliğe imza atıldı. Teknolojik altyapı kuruldu ve işçinin yükü azaltıldı. Bu değişim çayımızın kalitesini de olumlu etkiledi. Kalite yerinde başlar, tesiste devam eder. Dağ fabrikalarının kalitesi daha iyidir. Burada güzel bir arkadaşlığımız var. Birlikte çalışarak, üreterek bize düşen görevi yerine getirmeye gayret ediyoruz. [26] EKİM 2015 MEHMET BAL DURSUN ALI ALKAN SULTAN METE DURSUN ALI A LKAN Fabrikamızda babamla birlikte çalışıyorum. İdari binada görevliyim. Çaykur’da çalıştığım için çok mutluyum. Eğitimim için para biriktiriyorum. Bundan sonra üniversite okumak istiyorum. Fabrikayı babamdan biliyordum. Çocukluğumdan bu yana “ağabey” veya “amca” diye hitap ettiğim büyüklerim şimdi çalışma arkadaşım oldu. Bu yüzden çok heyecanlıyım. Üreticilerin işlerine yardımcı olabildiğim, böyle deneyimli bir ekibin parçası olarak seçildiğim için çok mutluyum. Çok güzel bir fabrikamız ve çalışma ortamımız var. Fabrikamıza bir satış reyonu ya da bir küçük büfe eklendiği takdirde, inanıyorum ki Karadeniz’in çayını burada çok daha iyi temsil etmiş oluruz. EKİM 2015 [27] [tedarikçilerimiz] Çaykur’un Ordu’da son derece güvenilir ve kaliteli bir marka olarak görüldüğünü anlatan Hüseyin Avni Kalafat, pazarlama stratejisindeki yeni adımların perakende noktalarına olumlu bir şekilde yansıdığını söylüyor. Çaykur’un raflardaki gücünün son iki yıldır daha da arttığına dikkat çeken Kalafat, “Bütün bu değişim, satışları da olumlu etkiledi” diye konuştu. “RAFLARIMIZDA ÇAYKUR HEP BAŞ KÖŞEDEDİR” KALAFATLAR, Ordu’nun önemli perakende zincirlerinden biri. Firmanın yöneticiliğini sürdüren Hüseyin Avni Kalafat, 1963 yılında Ordu’nun Perşembe ilçesinde dünyaya gelmiş ve Ordu Meslek Yüksek Okulu Makine Bölümü’nde okumuş. Okuldan mezun olduktan sonra ticarete yönelen Kalafat ile Çaykur’un Ordu’daki konumu üzerine konuştuk. Şirketinizi tanıyabilir miyiz? Şirketimiz 1995 yılında kuruldu. Babam Ali Sait Kalafat, öncesinde ticaretle uğraşıyordu. Dolayısıyla biz ticareti babamızdan öğrendik.1998 yılında ikinci şubemizi, 2001’de üçüncü şubemizi açtık. Bugün itibarıyla dokuz market şubesi, bir pastane, bir de zirai dükkân işleten bir zinciriz. Birlikteliğe ve dayanışmaya büyük önem veren bir şirket kültürümüz var. Yeniliğe, teknolojiye ve eğitime açık bir yapımız olduğunu da söyleyebilirim. Çaykur ile yollarınız ne zaman ve nasıl kesişti? Türk halkının gönlüne taht kuran Çaykur, ürünleriyle bir marketin olmazsa olmazıdır. O nedenle mağazamızı açtığımız ilk günden bu yana raflarımızdan Çaykur ürünleri eksik olmadı, baş köşede yerini hep aldı. Yeni ürünlerimize ve ambalajlarımıza dair düşünceleriniz nelerdir? Çaykur’un bütün yeniliklerini ilgiyle takip ediyor ve destekliyoruz. Yeni ürünler marka algımızı sizce nasıl etkiliyor? Yeni ürünler, “didi” örneğinde olduğu gibi, hem ciro artışı getiriyor hem de tüketicilerimizi sağlıklı bir içeceğe kavuşturuyor. Mağazalarımızda en çok hangi ürünümüz talep ediliyor? Tiryaki birinci, Rize Turist ise ikinci sırada geliyor. Çay kişisel olarak sizin için ne anlam taşıyor? Çay, Türkiye’de en çok tüketilen içecek. Çay içmek ve demlemek manevi değerleri ve dost sohbetlerini de hatırlatıyor insanlara. Çayı, acı ya da tatlı olayları konuşurken “Hadi bir çay içelim” diye başladığımızı unutmadan değerlendirmek gerekir. Çayı biz de ailece çok seviyoruz. Marka bilinirliğinin ve saygınlığının yanı sıra üreticisine verdiği destekten dolayı da Çaykur’u başımızın tacı olarak görüyoruz. 2015 yılının ilk yarısı nasıl geçti? Ne gibi trendler öne çıktı? Soğuk çayın hızlı trendi devam ediyor. Tüketicilerin gazlı içeceklerden gazsız içecek “didi”ye doğru yönelişi artarak sürüyor. Çaykur’un pazarlama stratejisinde yapılan değişiklikler sayesinde ürünlerle ilgilenen bir yapının oluştuğunu iki yıldır gözlemliyoruz. Bu faaliyetlerin satışlara olumlu katkıları olduğunu da son derece net görmekteyiz. Çaykur ile bugüne kadar nasıl bir işbirliği içinde oldunuz? Çaykur’un satış politikalarına ve stratejilerine her zaman uyum sağladık. Gelişmeleri yakından takip ettik. Çaykur’un Türkiye’nin en önemli markalarından olduğuna yürekten inanıyoruz. Çaykur denildiğinde kaliteden asla şüphe duyulmuyor. Tüketiciler Çaykur ürünlerine güveniyor. [28] EKİM 2015 EKİM 2015 [29] [gezigünlüğü] BATI KARADENIZ’IN GÖZDE TATİL BELDESI BARTIN Yedi Göller’den Abant’a, Düzce ormanlarından Amasra’ya, Devrek’ten Bartın’a… Batı Karadeniz boyunca sadece hafta sonunuzu ayırarak, hatta günübirlik ziyaret edebileceğiniz onlarca yer var. Yaşadığınız kentten çıkıp Batı Karadeniz’in güzelliklerini keşfedebileceğiniz, yaz aylarında denize girebileceğiniz, çok özel lezzetler tadabileceğiniz ziyaretlerden birini Bartın’a ayırın… Pişman olmayacaksınız. KARADENIZ’IN herhangi bir yerine yapacağınız ziyaret, daha yoldayken başlar. Büyük kentlerden uzaklaştıkça sayıları artan ağaçlar, birbiri ardına yükselen dağ sıraları bambaşka bir coğrafyaya geldiğinizi müjdeler. İstanbul’dan yola çıktığınızı varsayalım… Gerede yakınlarında vereceğiniz molada çam kokuları arasında Çaykur çayınızı yudumlarken stres seviyenizin hızla düştüğünü hissedeceksiniz. Etrafınızda küçücük bir su birikintisi, uzaklardan geçen kuş sürüleri Anadolu’nun gerçek özünü size hatırlatacak. Ülkenin geri kalanı gibi, yerleşim alanlarının büyük bir bölümü betonla kaplanmış olsa bile yeşil ve mavi karışımı bir örtü etrafınızı kaplayacak. Yola devam edip Dorukhan tüneline vardığınızda az bir yolunuzun kaldığını anlayıp rahatlayabilirsiniz. Bundan sonra yemyeşil bir örtü eşliğinde, usul usul akan ırmağı takip ederek Bartın’a doğru yol almaya devam edebilirsiniz. Az sonra Devrek’e varacaksınız. Bastonlarıyla ünlü bu küçük kasaba, aynı zamanda Türk edebiyatının genç yaşta kaybettiği ünlü şair Rüştü Onur’un da doğduğu yerdir. Yolunuz bu küçük kasabaya pazartesi günü düştüyse mutlaka pazarı ziyaret edip teyzelerin kendi ürettikleri sebzelerden alın deriz. 1991 yılında vilayet statüsüne yükselen Bartın, oldukça sakin ve güzel bir yerleşim yeri. Kente adını veren Bartın Irmağı şehrin yaşam kaynaklarından biri konumunda. Bartın il sınırlarının yüzde 46’sını ormanlar oluşturuyor. Ortalama yüksekliğin 2 bin metrenin üzerinde olduğu Bartın, etrafındaki Küre Dağları ve çepeçevre yaylaları ile el değmemiş bir turizm potansiyeline de sahip. KARADENIZ’IN BODRUMU: İNKUMU Bartın’ı tercih eden turistlerin büyük bir bölümü yaz aylarında deniz turizmi için geliyor. Batı Karadeniz’in en ünlü plajı olan İnkumu, hilal şeklinde, geniş ve büyük bir koy. Kent merkezine sadece [30] EKİM 2015 AMASRA KALESI Bizans Dönemine ait olan Amasra Kalesi, 14-15. yüzyıllarda Ceneviz ve Osmanlı Dönemlerinde de ciddi onarımlar görmüş. ÇILEK FESTIVALI 10 kilometre mesafedeki İnkumu, masmavi denizi ve dünyaca ünlü kum zambaklarıyla eşsiz bir güzelliğe sahip. Yerli ve yabancı turistlerin büyük ilgi gösterdiği İnkumu, 3 kilometre uzunluğundaki plajı ve dağın yamacına kurulmuş yazlık evleriyle tam bir sahil kasabası görünümünde. Türkiye’nin diğer popüler tatil beldelerine nazaran çok daha korunmuş bir plaja sahip olan İnkumu, çok sıkı bir şekilde denetleniyor. 1982 yılından bu yana düzenlenen Çilek Festivali, bu meyvenin toplanma zamanında, yani 25 Mayıs-15 Haziran tarihleri arasında gerçekleştiriliyor. Halkoyunları gösterileri, tiyatrolar, konserler, sergiler ve yarışmaların organize edildiği festival boyunca elbette çilek tadımları da yapılıyor. YAYLALAR Bartın’ın yarısı ormanlardan oluşuyor. Küre Dağları’nı çevreleyen yayla evleriyle, doğal yaşam alanları ve manzarasıyla ziyaretçilerini bekliyor. Uluyayla, Ardıç, Kalkınlı gibi yaylalalarda son yılllarda büyük bir turizm hareketi gözlemleniyor. AMASRA Bartın sınırları içindeki Amasra, sakin bir hafta sonu tatili geçirmek isteyenler için ideal bir seçenek. Deniz kenarındaki balık restoranları, çay bahçeleri ve yürüyüş yollarıyla Amasra’dan balık-salata yemeden dönmeyin. Geçmişi 4 bin yıl öncesine kadar uzanan tarihi bir yerleşim yeri olan Amasra’da çok sayıda kültürel değeri ziyaret etmek de mümkün. AMASRA MÜZESI Geçmişi M.Ö. 2 binli yıllara kadar uzanan Amasra’daki tarihi eserleri bu müzede görmek mümkün. 1955 yılından bugüne bölgede bulunan arkeolojik ve etnografik eserler Amasra Müzesi’nde sergileniyor. EKİM 2015 [31] [bayilerimiz] Ordu’da bir dünya markası: “didi” HAKKINDA Çaykur Halihazırda çok güçlü bir marka olan Çaykur, “didi”yi ürün gamına ekleyerek inanılmaz bir satış sirkülasyonu yakaladı. Bunda emeği geçen herkese bir “didi” tüketicisi olarak teşekkürü bir borç biliyorum. Bizi Büyük Türkiye’nin Büyük Markası “didi” ile tanıştırdıkları için… Büyük bir talep gören ürünümüz “didi”, okul kantinlerinden bakkallara ve yerel zincirlere, restoranlara kadar her noktada yerini hızla alıyor ve satış rekorları kırıyor. Çaykur ürünlerini milli içeceğimiz olarak gördüğünü belirten Yüksel Aksu, “Çay benim için vazgeçilmez bir içecek. Sektörün tartışmasız lideri olan Çaykur, “didi” başta olmak üzere diğer yeni ürünleriyle başarısına başarı kattı. Çaykur’un yakalamış olduğu başarı, bayilerinden biri olarak bize de gurur veriyor” diye konuştu. GEÇMIŞI 40 yıl öncesine dayanan Aksular Ticaret, Ordu’da bayiliğimizi başarıyla sürdürüyor. Bir aile şirketi olan firmanın ikinci kuşak temsilcilerinden Yüksel Aksu ile konuştuk. Karadeniz’in güzel şehri Ordu’da ürünlerimizin büyük ilgi gördüğünü anlatan Aksu’nun paylaştığı verilere göre burada pazar payımız yüzde 85 civarında… Sizi ve firmanızı tanıyabilir miyiz? 1967 yılında Ordu’da dünyaya geldim. Lise eğitimimin ardından 1988 yılında askerlik görevimi tamamladım ve akabinde iş hayatına atıldım. Halihazırda ticari hayatıma devam ediyorum. Aksular Ticaret, rahmetli babam Yunus Aksu tarafından 1975 yılında kuruldu. Ben de askerlik görevimi bitirir bitirmez şirket ortağı olarak bu yapıya katıldım. Gıda sektöründe öncü ve lider olan çok sayıda markanın temsilciliğini üstlendik. Satış konusunda tecrübemiz ve birikimimiz arttıkça temsil ettiğimiz marka sayısını azaltarak tecrübemizi daha da derinleştirmeye karar verdik. Özellikle çok önem ve değer verdiğimiz Çaykur markasının bayiliğini de üstlenerek yolumuza devam ettik. Bu sayede işlerimizi daha fazla [32] EKİM 2015 genişletebileceğimizi, sistemli bir şekilde çalışabileceğimizi biliyorduk. Ağabeyimle birlikte çalışıyoruz. Yani bir aile şirketiyiz. Aile şirketlerinin avantajlarına inananlardanım. Çünkü aile şirketi olmanın sağladığı güven ortamı, başarıyı da beraberinde getiriyor. Çaykur ile yolunuz ne zaman ve nasıl kesişti? 40 yıllık tecrübemizle daha büyük yatırımlar yapmamız gerektiğine inanıyorduk. Üstelik bunu çok iyi bir markayla yapmalıydık. Hem ürünü hem de bölgeyi çok iyi bildiğimiz için yatırım yapmayı istedik. Bu isteğimizi Çaykur gibi köklü ve milli bir markayla gerçekleştirmek bizim için çok önemliydi. Çaykur bayiliğini 2010 yılı mart ayı itibarıyla aldık. Sekiz araçlık filomuzla ve 15 çalışanımızla Ordu merkezde ve Gülyalı ilçesinde hizmet veriyoruz. Çaykur’a dair düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz? Çaykur, kendini sürekli yenileyen ve ürünleriyle gücünü ispat eden bir marka. Toplum genelinde yüksek bir farkındalık oluşturan Çaykur ürünlerini milli içeceğimiz olarak görüyorum. Çaykur, çok büyük bir aile. Biz de bu büyük ailenin birer ferdi olarak kendimizi çok mutlu hissediyoruz ve üstlendiğimiz sorumluluğun da elbette farkındayız. Çok köklü bir kurum olan Çaykur, Doğu Karadeniz’in belkemiğidir. Ülkemiz çay sektörünün öncüsü olan Çaykur markamız, bu konumunu dünya çapına taşıdıkça duyduğumuz gurur daha da artıyor. Çaykur’un çok daha büyük başarılara imza atacağına yürekten inanıyoruz. Ordu’da ürünlerimize yönelik ilgi ne durumda? Kurumun gücü ve ürünlerimizin çeşitliliği sayesinde Ordu halkının yüzde 80’inden fazlasının kalbini kazandık. Bu açıdan marka bilinirliğiyle ilgili en ufak bir sıkıntımız yok. Bir Ordulu ve çay tiryakisi olarak ekibim ve ben Çaykur’un Ordu’da daha büyük başarılara ulaşması için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Gayretlerimizle birlikte Ordu’daki pazar payımızı yüzde 85’in üzerine çıkardık. Sonuç olarak Ordu’da Çaykur ürünlerinin beğeniyle içildiğini ve tüketicilerin bizi desteklediğini söyleyebilirim. Yeni ürünlerimizi ve ambalajlarımızı nasıl buluyorsunuz? Ürün çeşitliliğinin artması tüketici tarafından çok olumlu karşılandı. Bilinçli tüketiciler Çaykur’un özellikle organik çaylarına ve yeşil çaylarına büyük ilgi göstermeye başladı. Ordu’da genel olarak yüzde 60 oranında Tiryaki tercih ediliyor. Filiz Çayı, Çiçek, Altınbaş ve 42 No’lu Tirebolu çayları talep ediliyor. Aslında Çaykur ürünlerinin tamamını sıkıntısız ve problemsiz bir şekilde satabiliyoruz. Her ürünün kendine has bir müşteri portföyü var. Tüketiciler tercihlerinde birinci öncelik olarak kaliteyi ve Çaykur markasını görüyor. Biz de bayi olarak aranan ve istenen bütün çayları bakkaldan yerel zincirlere kadar bütün raflarda eksiksiz bulunduruyoruz. EKİM 2015 [33] [pozitif] GURUR KAYNAĞIMIZ… Dünya markası olma yolunda emin adımlarla ilerleyen bir markanın çalışanı olmak bize gurur veriyor. Çaykur’un hayata geçirdiği “didi” ve beyaz çay gibi yenilikler önümüzü daha da açacak. Önümüzdeki yıllarda Çaykur markasını yurtdışında çok daha fazla duyacağız. Bunun için beyaz ve yeşil çaya, yeni ürünlere daha fazla odaklanmamız gerektiğine inanıyorum. Bu amaçla ürünlere özgü fabrikaların kurulması gibi çalışmalar yapılabilir. Örneğin beyaz çaya özel bir tesis kurulabilir. ÇAYKUR Of Fabrikası’nda görev yapan Selma Uzuner, çalışmayı seven ve oldukça pozitif bir insan. Çaykur’da engelli statüsünde görev yapan Uzuner ile kurumumuza katıldığı 1998 yılından bu yana hayatında nelerin değiştiğini konuştuk. ÇAYKUR HAYATIMI DEĞIŞTIRDI Çaykur ailesine katıldıktan sonra hayatının değiştiğini anlatan Selma Uzuner, “Böyle bir kurumda çalışabildiğim için Allah’a şükrediyorum. Çaykur’u seviyorum ve burada kendimi gerçekten huzurlu ve mutlu hissediyorum. İnsanın çalıştığı kuruma gönülden bağlı olması çok güzel bir duygu” diye konuştu. [34] EKİM 2015 Sizi tanıyabilir miyiz? 1974 yılında Almanya’da dünyaya geldim. Ben iki yaşımdayken annem ve babam Türkiye’ye kesin dönüş yapmaya karar vermiş. Anadolu Üniversitesi Ev İdaresi Bölümü’nden mezun oldum. Okulun ardından uzunca bir süre İstanbul’da çalıştım. Çocuk bakıcılığı, tekstil işçiliği ve sekreterlik gibi işler yaptım. 1998 yılında da Çaykur ailesine katıldım. O günden bu yana da bu ailenin bir parçası olarak çalışmaya devam ediyorum. Mevsim dışında İstanbul’a gidip orada ek işler yapmaya devam ediyorum. Kız kardeşim avukat, ofisinde ona yardımcı oluyorum. Yaz aylarında yine Çaykur’daki görevimin başına geçiyorum. Çaykur’un hayatınızda nasıl bir yeri var? Asla Çaykur’dan vazgeçmem. Köken olarak Rizeliyim ama burada büyüdüm, eşim dostum hep burada. Hepimiz Çaykur’a gönülden bağlıyız. Bu bölgenin insanıyla Çaykur arasında başka bir bağ var. Benim açımdan bir başka önemli faktör ise müdürlerimizdir. Onların pozitif tutumları, çalışma ortamını bir aileye dönüştürmeyi başarmış olmaları sayesinde Çaykur’u kendi markam gibi görüyorum. Onların elinde büyüdük… Bugünlere onların katkısıyla gelebildim, kendimi yetiştirmeyi başardım. Bana bir meslek öğrettiler, hayatımla ilgili önerileriyle beni doğru yönlendirdiler. Buradaki görevim sayesinde insan ilişkilerim de gelişti. Üniversitede aldığınız eğitim işinize nasıl yansıyor? Doğrudan işle ilgili sorumluluklarımda olmasa bile insanlarla ilişkilerimde büyük faydasını görüyorum. Sürekli kendini geliştirmeye çalışan bir insan olduğumu söyleyebilirim. Bildiklerimi pratik uygulamalarla zenginleştirebilmek benim için çok önemli. Ailemle veya bahçemle ilgilenirken ev ekonomisinde öğrendiklerimi tatbik etme fırsatı buluyorum. Hayat bana bilginin okumakla veya ezberleyerek değil, uygulayarak, geliştirerek içselleştirildiğini gösterdi. Çaykur’a dair hislerinizi öğrenebilir miyiz? Böyle bir kurumda çalışabildiğim için Allah’a şükrediyorum. Çaykur’u seviyorum ve burada kendimi gerçekten huzurlu ve mutlu hissediyorum. İnsanın çalıştığı kuruma gönülden bağlı olması çok güzel bir duygu. Ancak o zaman içiniz rahat olabiliyor ve işin hakkını verebiliyorsunuz. Kişinin özgüvenli davranabilmesi ve belirlenen kurallara uyması çok önemli. Prensiplerim, amirlerimizin belirlediği ilkeler yol gösterdi. Çalışma ortamında mutlu olmayı bu sayede başardım. 1998 yılında Çaykur ailesine katıldıktan sonra hayatım büyük ölçüde değişti. Az önce vurguladığım gibi burada çalıştıkça kendimi geliştirdim. Ayaklarımın üzerinde durabildiğim için özgüvenim arttı. Özellikle bir kadın için bu duygu çok önemli. Çalışmayı, özellikle buradaki işimi çok seviyorum. Bu sayede mutluluğumu ailem başta olmak üzere bütün çalışma arkadaşlarımla paylaşıyorum. Hobileriniz var mı? Dantelle uğraşmayı seviyorum. Hobi olarak bahçeyle de ilgileniyorum. Çiçek yetiştirmek, bahçeyle ilgili işlerle haşır neşir olmak beni mutlu ediyor. Kısacası doğayı seviyorum. Çaylık dergisini takip ediyor musunuz? Evet, dergimizde özellikle beslenme ve sağlıkla ilgili sayfaları yakından takip ediyorum. Bu sayfalardaki pratik bilgiler işime çok yarıyor. Çaykur’un dünya genelindeki yükselişini dergimiz aracılığıyla da görmek bana gurur veriyor. EKİM 2015 [35] [emekverenler] ÇAYKURLU OLMAKTAN YAYLA TERAPISI GURUR DUYUYORUM Çaykur yıllarının çok iyi geçtiğini anlatan, o günleri ve mesai arkadaşlarını özlemle anan emekli çalışanımız Mehmet Alkan, “Çaykurlu olmaktan gurur duyuyorum. Emekli olsam da hâlen kendimi bu ailenin bir üyesi olarak görüyorum. Kısa süre önce Çaykur’da işbaşı yapan oğlumla birlikte bu bağ daha da güçlendi” diye konuştu. 1984 YILINDA Çaykur’da işbaşı yapan Mehmet Alkan, uzun yıllar Eskihisar Fabrikası’nda görev yaptıktan sonra emekli oldu. Gençliğinde açtığı çay ocağını çalışma yılları boyunca işletmeye devam eden Alkan, emekliliğini de insanlara çay demleyerek geçiriyor. Çaykur’a ne zaman katıldınız? 1984 yılında... Öncesinde çay ocağı işletiyordum. Yani geçimimizi yine çaydan sağlıyorduk. Çaykur’a katılınca masanın diğer tarafına geçmiş olduk ve bu ailenin bir parçası haline [36] EKİM 2015 Yaylalar en doğal tedavi yöntemini sağlar. Hastalanmak istemeyen ya da stresle başa çıkamayan herkesi yaylalarımıza davet ediyorum. Ben de bulduğum her fırsatta soluğu yaylada alıyorum. Şehrin ve çalışma hayatının getirdiği yorgunluğu üzerinizden yaylada iki saatte atarsınız. olabilmek, aradaki iletişimi sağlayabilmek için çok sayıda odacı görev yapıyordu. Ben de onlardan biriydim. İhtiyaç duyan herkesin yardımına koşuyorduk. Rahat ve huzurlu bir çalışma ortamımız vardı ve biz de işimizi özenle, sevgiyle yapıyorduk. Mevsimlik personel olarak sekiz-dokuz ay çalışıyorduk. 2003’te kadromuz çıktı ve birkaç sene daha çalışıp emekli olduk. geldik. Çaykur’da işbaşı yaptıktan sonra da çay ocağımı bırakmadım. Mevsimlik personel statüsünde görev yaptığım için kış ayları boyunca çay ocağımın başında durabiliyordum. Yıllarca ikisini birlikte devam ettirdim. Çaykur’da neler yaptınız? Önce üretimde işçi olarak görev yaptım. 10 yıl boyunca tasnifte çalıştım. Sonrasında odacı olarak idari binaya geçtim. Üretimde ve diğer alanlarda teknoloji kullanılmadığı için insana çok ihtiyaç duyuluyordu. O yıllarda insanlara destek Çalıştığınız döneme ilişkin neler söylemek istersiniz? Çaykur yıllarımız çok iyi geçti. O günleri ve çalışma arkadaşlarımı arıyorum elbette. Çaykur’dan çok insan ekmek yedi. Verimli ve huzurlu bir çalışma ortamımız vardı. Bizim için dayanışma çok önemliydi. Bazen gidip birbirimizin işine destek verir, yardımına koşardık. Çaykurlular sıkı çalışır. O tarihlerde özellikle üretimdeki arkadaşlar bazen yemek yemeye bile zaman bulamazdı. Biz yardımlarına koşar, yemek yiyene kadar onların makinelerine bakardık. Aradan geçen zaman içinde Çaykur teknoloji ve organizasyon anlamında çok gelişti. Bugün fabrikalarımızda insan gücü yerine teknoloji var, insanların sorumluluk alanları çok daha net bir şekilde belirlenmiş durumda. Öyle de olmak zorunda. Ne de olsa bugün Çaykur bir dünya devi olma yolunda... Ailede başka Çaykurlu var mı? Ailemizdeki ilk Çaykurlu benim. Benden sonra oğlum Eskipazar Fabrikası’na girdi. Kuraya katıldı, talih onun yüzüne güldü. Şimdi ona “18 yaşında hayatını kurtardın,” diyorum. Gerçekten de öyle. Burada benimle birlikte çalışıyordu ama sorumluluk almak istemiyordu. Çaykur sayesinde sorumluluk almayı öğrenecek, kendini geliştirecek. İyi çalışır ve işine dört elle sarılırsa hayatını kurtarmış olacak. Bir baba olarak insan daha ne ister? Çay sizin için ne anlama geliyor? Çay demek, sohbet demektir. İki insanın yan yana gelip anlaşabilmesidir. Yıllarca biraz da bu nedenle iki işi birlikte sürdürdüm. Çay insanlarla daha da güzel… Hizmet sektöründe iş yapmak gerçekten zordur. Restoran, çay ocağı, pastane… Ne yaparsanız yapın, müşterilerinize güler yüzle hizmet vereceksiniz ve en iyi ürünü sunacaksınız. Hele Karadeniz insanı gibi titiz bir topluluğa hizmet veriyorsanız… Çaykur ürünleri arasında en sevdiğiniz hangisi? Benim ne ocağıma ne de evime Çaykur’dan başka çay giremez. Çaykur’un Altınbaş ve Tirebolu çaylarını yarı yarıya harmanlarım. Yöre insanımızın damak tadına en uygun karışımı ancak bu sayede elde edebiliyorum. Çaykur’un yeni ürünlerini takip ediyor musunuz? Özellikle “didi” çok büyük bir ilgi gördü. Yeni ürünler markamızı çok daha fazla insana tanıtıyor. Bu anlamda Çaykur’un attığı adımları çok olumlu buluyorum. Kendimi hâlen Çaykur’un bir çalışanı olarak gördüğüm için ürünlerimizi ve markamıza dair gelişmeleri günü gününe takip ederim. Ürünlerimizle, markamızla ilgili düşüncelerimi de fabrikamıza mutlaka iletirim. EKİM 2015 [37] [hobi] Halkoyunlarıyla Çaykur’u ve Karadeniz’i anlatıyoruz Ortaokul döneminden bu yana halkoyunlarıyla ilgilenen Ali Çelik için kültürel değerlerimiz büyük bir tutku. Ekibiyle Çaykur’un etkinliklerinde sahne alan Çelik, Türkiye’nin dört bir tarafında Karadeniz kültürünü tanıtıyor. Halkoyunları ekibiyle Çaykur’u ve bölge kültürünü temsil ettiklerini belirten Çelik, “Karadeniz’in binlerce yıllık kültürünü, insanımızı anlatan bu sanatı yaşatmak benim için büyük bir gurur kaynağı” diye konuştu. 1992 YILINDAN bu yana Çamlık Çay Fabrikası’nda çalışan Ali Çelik, çok deneyimli bir halkoyunları eğitmeni. Alım yerlerimizde eksper olarak görev yapan Çelik, Çaykur sponsorluğundaki halkoyunları ekibiyle Karadeniz Bölgesi’ni tüm Türkiye’ye tanıtıyor. Sizi tanıyabilir miyiz? 1992 yılında Çamlık Çay Fabrikası’nın imalat kısmında çalışmaya başladım. Öncesinde özel sektördeki bir çay fabrikasındaydım. Soldurma bölümünde iki yıl kadar görev yaptım. Sonrasında bir sınava girdim ve elde ettiğim sonuç sayesinde eksperlik görevini yapmak üzere alım yerlerine atandım. Hâlen eksperlik görevini sürdürüyorum. Alım yerlerinde zaman içinde neler değişti? Alım yerlerinde görev yapmaya başladığım günlerden bu yana çok şey değişti. Vatandaşımız açısından süreç rahatladı. Özellikle Yönetim Kurulu Başkanımız ve Genel Müdürümüz Sayın İmdat Sütlüoğlu sayesinde çok güzel yenilikler hayata geçirildi. Örneğin kartlı sisteme geçildi, yakında elektronik kantar da geliyor. Kartlı sistem daha adil bir yapıyı da beraberinde getirdi. Artık herkes hakkına gönül rahatlığıyla razı. Üreticimizin rahatlığa kavuşması ve çok daha adaletli bir sistemin getirilmesi bizleri de memnun ediyor. [38] EKİM 2015 ÇAYKUR ILE ILGILI DÜŞÜNCELERINIZI ÖĞRENEBILIR MIYIZ? Çaykur bir dünya devi. Kendi gözlerimle ne kadar büyük bir firma olduğunu gördüğüm için bunu rahatlıkla söyleyebiliyorum. Çaykur her türlü ihtiyacımızı karşılıyor. Çaykur aynı zamanda halkoyunları ekibimizin de sponsoru… Yapılan yenilikler ve iyileştirmeler halka nasıl yansıdı? Çağa ayak uydurmamız lazım... Halihazırdaki yeniliklerin devamının gelmesi gerekir. Alım yerlerinde gözlemlediğimiz gibi, vatandaşın Çaykur’a ilgisi arttı. Bundan 15 yıl önce vatandaşlarımız öncelikle çayını özel sektöre götürür, kalanını Çaykur’a vermek isterdi. Bu durumda geride kalan genellikle kalitesiz çay olurdu. Şimdi bu anlayış tersine döndü; artık üretici öncelikle çayını devlete veriyor. Kotasını doldurduktan sonra artanını özel sektöre aktarıyor. Buradan halkın Çaykur’a güvendiğini anlıyoruz. Üreticinin bu yaklaşımı Çaykur ürünlerinin kalitesini de üst seviyeye çıkartıyor. Çaykur’un piyasayı geliştirmesi, adil davranması ve üreticinin parasını zamanında ödemesi halkın güvenini yükselten faktörler olarak öne çıkıyor. Halkoyunlarına ilginizden söz edecek olursak… Ortaokul yıllarımda tanıştığım halkoyunları benim için büyük bir tutku. O günden bu yana hayatımdaki yeri değişmedi. 1995 yılında Halk Eğitim’den lisansımı aldım. Trabzon’un tüm ilçelerinin figürlerini oynayabiliyoruz. Sertifika aldıktan sonra halkoyunları öğretmenliğine devam ettim. Bölgemizin binlerce yıllık kültürünü, insanımızı yansıtan bu sanatı yaşatmak benim için büyük bir gurur kaynağı. Halkoyunları ile Çaykur’un yolu nasıl kesişti? Türkiye’nin belirli kesimlerinde halkoyunlarında Çaykur’u temsil etme şansı yakaladık; Diyarbakır’da, Antalya’da, İzmir’de... Her yıl Ankara’daki Rize ve Trabzon günlerinde sahne alıyoruz. Çaykur’u, bölgemizi temsil ettik. Bir etkinlik olduğunda ilgili yöneticilerimiz bizi çağırır, biz de hemen gider ve halkoyunlarımızı sergileriz. Güneydoğu Anadolu Bölgemizde kaçak çay ile mücadeleye yönelik etkinliklerde de görev aldık. Yönetim Kurulu Başkanımız ve Genel Müdürümüz Sayın İmdat Sütlüoğlu’yla Gaziantep’e de gittik. Bayiler toplantısı vardı, oradaki etkinliklerden biri de bizim halkoyunları gösterimizdi. Çaykur ile birlikte Türkiye’nin her yerinde kültürümüzü tanıtıyoruz. Etkinliklerde başka ekipler bize kenardan bakarken “Aramıza gelin, siz de katılın” diye onları çağırıyoruz. Kültürlerarası kaynaşmaya katkı sağlayabiliyorsak ne mutlu bize. EKİM 2015 [39] [çaydurakları] TARİHİN AKIŞINI DEĞİŞTİREN BİR YAPIT: RUMELİHİSARI DEMLI BIR ÇAYLA TARIHE YOLCULUK Tarihte yaklaşık altı asır öncesine gidip İstanbul’un fethinin izini sürmek isterseniz ilk durağınız mutlaka Rumelihisarı olmalı... Biz de Rumelihisarı’nda oturacak, çayımızdan sıcacık yudumlar eşliğinde o günleri anacağız... [40] EKİM 2015 İSTANBUL denilince Boğaziçi, Boğaziçi denilince de birkaç görüntü canlanır hayalimizde… Bu görüntülerden biri Rumelihisarı’nın insanda hayranlık uyandıran görkemi ve güzelliğidir. Hele ki mevsimlerden baharsa, kalenin erguvanla renklenen surları eşsiz bir manzara arz eder. İstanbul’un en güzel duraklarından biri olan Rumelihisarı, İstanbulluları ve her noktadan ziyaretçilerini en çok çeken mekânlardan. Özellikle kahvaltı saatlerinde, akşamüstü çay saatlerinde Rumelihisarı’ndaki kafeleri cıvıl cıvıl görebilirsiniz. Biz bu benzersiz eserin güzelliğine vurgunuz ama aslında onun tarihimizdeki yeri de çok önemli. 29 Mayıs 1453 Salı günü hem Osmanlı tarihi hem dünya tarihi için yepyeni bir sayfa açıldı. 21 yaşındaki II. Mehmed Han’ın İstanbul’u fethetmesiyle birlikte Ortaçağ sona ererken Yeniçağ’a adım atıldı. Kendinden önce her biri hüsranla sonuçlanan yüzlerce kuşatmaya direnen İstanbul’u fetheden bu gencecik Osmanlı Sultanı ‘Fatih’ adını alırken, Osmanlı İmparatorluğu’nun da yükseliş dönemi başladı. Rumelihisarı, İstanbul’un fethine giden yolun ilk taşıdır diyebiliriz. 90 GÜNDE YAPILDI II. Mehmed İstanbul’u kuşatma hazırlıklarına 1451 sonlarında başladı. Büyük dedesi Yıldırım Bayezid’in İstanbul Boğazı’nın Anadolu yakasında yaptırdığı Anadoluhisarı’nın karşısına, o dönemde Boğazkesen adı verilen Rumelihisarı’nın inşası emrini verdi. Bu sayede Boğazlar’ın kontrolü sağlanacak, deniz yoluyla gelebilecek yardımlara karşı tedbir alınacaktı. İmparator Konstantinos, II. Mehmed’e elçiler göndererek hisarın yapımı için kendisinden izin alması gerektiğini hatırlatmak istedi. Ancak elçiler kabul edilmedi. İmparator en son 1452’nin haziran ayında barış görüşmeleri için elçi gönderdi. II. Mehmed’in elçileri reddi, bu kez savaş ilanı anlamına geliyordu. 15 Nisan 1452’de yapımına başlanan hisar, inanılmaz bir hızla, 90 günde tamamlandı. Artık Boğaz’ın kontrolü Osmanlılar’ın eline geçmişti. 1452’de ödeme yapmadan Boğaz’dan geçmeye kalkan Venedik gemisini batıran toplar, Erdelli Urban adında bir top dökümcüsünce yapılmıştı. II. Mehmed kendisinden Konstantinopolis’in surlarını yıkabilecek güçte top yapıp yapamayacağı sorusuna olumlu cevap almıştı. Bugün Rumelihisarı Müzesi’nde toplar, gülleler ve Osmanlı donanmasının İstanbul’a girişini engellemek amacıyla Haliç’in girişine gerilen zincirin bir parçasından oluşan eserler sergileniyor. Biraz tarih, biraz doğa ve biraz İstanbul... Bir bardak çay eşliğinde unutulmaz bir an olarak zihninizde yer alacak. EKİM 2015 [41] [Çaykur’danhaberler] Rize’yi ve Çaykur’u sevdi: Stevya, çayın iki misli gelir getirecek CUMHURIYETIMIZ TARİHTE eşi benzeri olmayan bir mücadeleyle, zaferle kurulan Türkiye Cumhuriyeti, yoluna emin adımlarla devam ediyor, hedeflerine doğru kararlılıkla ilerliyor. Bu başarıda ve güçte en büyük pay da cumhuriyet ile birlikte kazanılan bağımsızlık ve huzur elbette... CUMHURIYETIMIZ 92 YAŞINDA Cumhuriyet ile ülkemizin yakaladığı barış ve huzur ortamı her alanda büyük atılımlar gerçekleştirmemizi mümkün kılmıştır. Cumhuriyetimizin 92’nci yıldönümünü, bir asra yaklaşmanın heyecanı ve onuruyla kutluyoruz. Türkiye’nin zengin tarihi ve kültürel geçmişi, cumhuriyetin değerleriyle birleşerek ülkemizi çok iyi bir noktaya getirmiştir. TÜRKIYE CUMHURIYETI DEVLETI Kurtuluş Savaşı’nın başarıyla sonuçlanmasının ardından 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Barış Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile temelleri atılan yeni devletin yönetim biçimi belirlenmemişti. İkinci dönem Büyük Millet Meclisi, [42] EKİM 2015 92 yaşında 13 Ekim’de Ankara’yı başkent ilan etti. 29 Ekim 1923 günü “Cumhuriyet” önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edildi ve böylece Türkiye’nin yeni yönetim biçimi belirlenmiş oldu. Cumhuriyetin ilanı aynı gece 101 pare top atışıyla kutlandı. Ertesi yıl cumhuriyetin ilanının birinci yıl dönümü için şenlikler düzenlendi. 2 Şubat 1925’te, Dışişleri Bakanlığı 29 Ekim’in bayram olarak kutlanması yönünde bir kanun teklifi sundu. 19 Nisan’da teklif TBMM tarafından kabul edildi ve 628 Sayılı Kanun ile 29 Ekim, 1925’ten itibaren ülke içinde ve dış temsilciliklerde bayram olarak kutlanmaya başladı. CUMHURIYET NE DEMEK? Türk Dil Kurumu, “cumhuriyet”i şu şekilde tanımlıyor: “Milletin, egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı yönetim biçimi.” Şekerin tadından vazgeçemeyen ama zararlarından kaçanların kurtarıcısı stevya bitkisinde bu yıl ikinci hasadı yaptık. Stevyanın üçüncü yılındaki ikinci hasadını, bizzat Çaykur Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu yaptı. Ürün veriminin ve kalitesinin son derece yüksek olduğu gözlenen hasat sırasında bilgi veren İmdat Sütlüoğlu stevyanın Rize’yi sevdiğini anlattı: “Son altı yıldır Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde deneme üretimi gerçekleştirilen bitki, en verimli ve kaliteli ürününü Rize’de verdi. Anavatanı Güney Amerika olan, yerlilerin ‘şeker otu, ballı yaprak’ olarak adlandırdığı, Latince ismi ise ‘stevya’ olan ürünümüzün hasadını gerçekleştirdik. Bu yıl ilimizdeki üçüncü yılı ve yıl içindeki ikinci hasadını yapıyoruz. Bu yıl üçüncü hasat olup olmayacağı hava şartlarına bağlı. Gördüğümüz kadarıyla stevya, Rize topraklarını çok sevdi. Deneme üretimimiz de gayet iyi sonuç verdi. Bu derece verimli bir üretim Türkiye’nin hiçbir bölgesinde elde edilemedi. Dünya piyasalarında her yıl 4 milyar dolar civarında işlem hacmini artıran stevya, çaya oranla iki kat daha fazla gelir sağlıyor. Bundan sonraki aşama, fabrikasını kurup, 90 yıl önce çay üretiminde olduğu gibi stevyayı da halkımıza dağıtıp üretimini yaygınlaştırmak. Biz stevyayı çayımıza gelen bir kardeş olarak görüyoruz. Çayın iki misli gelir elde edilebilecek bir bitki. Çayda dönüm başına ortalama 1.5 ton ürün elde ediliyor. Stevyada ise bu iki katından da fazla; 4 tona yakın bir ürün elde etmek mümkün. Çayımıza tatlı ve verimli bir kardeş geldi. Vatandaşımızın gelirini artıracak olan yeni bir ürün geldi diyoruz. Dünyanın yeni tanıdığı ve yoğun ilgi gösterdiği bir bitki. Dünya piyasalarında işlem hacmi her yıl 2-4 milyar dolar artıyor.” ÇAYDA YENI KEŞIF: TANSIYON DÜŞÜRÜYOR Avustralyalı bilim insanları, belirli ölçülerde düzenli çay tüketiminin tansiyonu düşürdüğünü ispatladı. Dr. Jonathan M. Hodgson başkanlığındaki ekibin yaptığı araştırmada, 35 ila 75 yaş arasındaki, tansiyon değerleri normal denekler kullanıldı. Deneklere önce dört hafta boyunca her gün üç fincan çay içirildi. Dört haftanın ardından deneklerin yarısı aynı miktarda çay içmeye devam ederken, diğer yarıya, tat ve kafein miktarı açısından aynı olan plasebo çay verildi. Gerçek çay içenlerde üç ay sonra sistolik basıncın (büyük tansiyon) 2,7 mmHg, altı ay sonra 2 mmHg düştüğü görüldü. Diastolik basınçta (küçük tansiyon) ise üç ay sonra 2,3 mmHg ve altı ay sonra 2,1 mmHg azalma tespit edildi. EKİM 2015 [43] [karadeniz’inşifası] KARADENIZ’IN ÇAYDAN SONRAKI IKINCI DEĞERI i s m a H Karadeniz denildiğinde akla ilk gelen şeylerden biri, kuşkusuz hamsidir. Karadeniz insanı balığın her türünü sever ama hamsinin yeri hep bir başkadır. Karadenizlinin hamsi tutkusu asırlar öncesine dek uzanır. 17’nci asırda yolu Trabzon’a düşen ünlü gezginimiz Evliya Çelebi, hamsiyle ilgili şu tespiti yapar: “Karadeniz insanının kırmızı başlı tekir balığı, uskumru balığı ve daha bin çeşit balıkları vardır. Ama bunların hepsinden fazla Karadenizlinin üzerine düştüğü, alışverişi hakkında kavga ettikleri hamsi balığıdır.” Evliya Çelebi’nin hamsiyle ilgili bir başka yorumu ise bir karış boyundaki, “ince ve mor cilalı, gümüş rengindeki” balığın faydalarına yöneliktir. Yedi gün hamsi yense bu balığın faydalarının bitmeyeceğini söyleyen Evliya Çelebi, yöre insanının şu sözlerini de günümüze aktarmıştır: “Hamsi olmasaydı, nice olurdu halimiz?” [44] EKİM 2015 BAĞIŞIKLIĞINIZI GÜÇLENDIRIN Hamsi, besin değerleriyle, ünlü gezginimiz Evliya Çelebi’yi haklı çıkarır. A ve D vitaminleri yönünden oldukça zengin olan hamsi; yüksek miktarda potasyum, magnezyum, kalsiyum ve iyot da içerir. Özellikle kış aylarının kendini iyiden iyiye hissettirmeye başladığı bu günlerde hamsi, bağışıklığımızı güçlendirici besinlerin başında gelir. ZEKÂ GELIŞIMI Zengin bir protein deposu olan hamsi, içerdiği iyot nedeniyle zekâ gelişimi açısından da faydalıdır. Hamsinin, beyin ve vücut işlevleri için büyük önem taşıyan iyot açısından zengin bir besin olduğuna dikkat çeken İç Hastalıkları Endokrinoloji Metabolizma ve Beslenme Uzmanı Doç. Dr. Ekrem Algün, “İyotu çok tüketen uluslar daha zeki olurlar. Hamsi de iyot açısından son derece zengin bir besindir ve bu anlamda zekâ gelişimine çok büyük faydası var” diye konuştu. KALP HASTALIKLARI Büyük bir protein deposu olan hamsinin yağı Omega 3 HAMSİNİN KARADENİZ VE TÜRK MUTFAĞINDAKİ YERİ AYRIDIR. ONLARCA TARİF İÇERİSİNDEN İKİ TANESİNİ SEÇTİK... HAMSİLİ TARİFLER Hamsili ekmek Hamsi pilavı Malzemeler: 1 kg hamsi, pazı, soğan, taze nane ve 8 su bardağı mısır unu Malzemeler: 1 kg hamsi, 4 bardak pirinç, maydanoz, kuş üzümü, nane, 3 adet soğan ve tereyağı Hazırlanışı: Fileto hale getirilen hamsiler yıkanıp durulanır. Tüm malzemeler doğranarak hamsiyle birlikte mısır ununun üzerine dökülür. Bu karışım, yavaş yavaş ilave edilen sıcak suyla iyice yoğrulur. Hazırlanan hamur orta sıcaklıktaki fırında 40 dakika kadar pişirilir. Hazırlanışı: İyice yıkanan pirinç, ince ince doğranan malzemelerle karıştırılır. Bu harcın üzerine birkaç bardak su ilave edilir. Yağlanan tepsiye bir sıra hamsi dizildikten sonra üzerine hazırladığımız harç dökülür. En üste yine bir sıra hamsi dizilir. 200 derecede ısıtılmış fırında yarım saat kadar pişirilir. asitleri açısından da oldukça faydalı. Yapılan son araştırmalar Omega 3 kapsüllerinin kullanımının taze balık tüketimi kadar faydalı olmadığını gösteriyor. Balık yiyen insan daha sağlıklı oluyor ve kardiyovasküler hastalıklara da yakalanma riski azalıyor. Karadeniz insanı için bolluğun ve bereketin sembolü olan hamsi, ucuz olması ve sofralardaki yeriyle kalp sağlığını koruyacak besinlerin başında geliyor. SOFRALARIN BAŞ TACI Türkiye’nin her bölgesinde bol miktarda tüketilen hamsi, Karadeniz mutfağında ise bambaşka bir yere sahip. Hamsinin buğulaması, salatası, pilavı, böreği, köftesi, ekmeği sıklıkla yapılan yemeklerdendir. Hamsili pide, kiremitte hamsi, hamsi salamurası, hamsi kuşu… Hamsiyle yapılan yemekler saymakla bitmiyor. HAMSI HAKKINDA Gündüzleri 30–40 metre derinlerde dolaşan hamsi geceleri yüzeye yaklaşır. Bir yaşından itibaren olgunluğa erişen hamsinin ömrü dört yıla kadar çıkabilir. EKİM 2015 [45] [aileveçocuk] DERS ZILI çaldı, okullar açıldı. Çocuklarımızla beraber bizler de, anne-baba olarak, yıllarca sürecek bu eğitim-öğretim sürecini keyifle de geçirebiliriz, sancılı da… Sonucu, birbirimize göstereceğimiz anlayış, hoşgörü ve vereceğimiz destek belirleyecek. Peki ne yapmalıyız, ne yapmamalıyız? Uzmanların görüşlerine kulak verip ipuçlarını derledik. • Çocuklarımızın sınırlarını zorlamamalıyız. En çok düşülen hatalardan biri kendi hayallerimizle onun sınırları arasında gerçekçi bir denge kurmak konusunda yaşanıyor. Bu dengenin çok önemli olduğunu belirten uzmanlar, bunun için kullanacağımız ölçütün, çocuğumuzun okulda ve okul dışı çalışmalarında gösterdiği başarı düzeyi olacağını söylüyor. • Sürekli ders çalıştıracağız, yüksek not almasını sağlayacağız derken çocuğumuzla olan ilişkimizi tehlikeye atmayalım. Görevimiz, çocuğumuza iyi bir eğitim vermek olduğu kadar, ona hayatı sevdirmek ve yaşama sevinci aşılamak. • Onu asla kimseyle ve özellikle kardeşleriyle kıyaslamayalım. Her çocuğun ayrı bilişsel yapısı vardır. Bu kıyaslamayı bir kez bile yapmak, hayatı boyunca unutmayacağı, yaşamını etkileyecek bir etki bırakabilir. Hele ki başkalarının yanında, onun hep olumlu özelliklerini paylaşmalıyız. • Eğitimin temelinde, yanlışların değil doğruların yakalanması var. Çocuklarımıza “tembel, haylaz, dağınık, sakar, sorumsuz, düşüncesiz” gibi sıfatlar takarak onların böyle olma olasılığını artırırız. Ona olumlu sıfatlarla yaklaşmalı, onu değil davranışlarını övmeliyiz. • Çalışma programını ailece yapmalıyız. Bu program içinde eğlenmek ve dinlenmek de olmalı. • Küçük sınıflarda ev ödevi, çocuğumuzun kendi başına çalışma deneyimi edinmesini sağlar, okulda başarma duygusunu yaşatır. Ödevler konusunda isteksizlik ve başarısızlık görülebilir. Bu gibi durumlarda olumsuz eleştiri yerine onu destekleyici tavrımız, başarısızlığı başarıya dönüştürebilir. Ödevlerine, “tek başıma yapamam” duygusu uyandırmamak ve bağımlılık geliştirmesine yol açmamak için doğrudan yardım etmemeliyiz. Böyle bir yardım, onda yetersizlik duygusu oluşturabilir. Sadece bir yol gösterici olarak dolaylı yardım edersek, özgüveni ve yeterlilik duygusu gelişir, geri planda kalmamış olur. • Onun sadece dinleyerek değil, deneyerek de iyi öğrenebileceğini anlamasını sağlamalıyız. OKULDA BAŞARISIZLIK ONUN MU BIZIM MI? • Eğer bizim öğretmenliğimize direniyorsa, ilişkimizin zedelenmemesi için bu yöntemden vazgeçmeliyiz. Çünkü ancak iyi bir iletişimle, çocuğumuzla yaşanması olası sorunların üstesinden gelebiliriz. • Dersler çok üstüne geliyorsa, onun duygularını açıklamasına yardımcı olmalıyız. Böylece başkalarının duygularına ve düşüncelerine değer vermeyi, kendini ifade edebilmeyi öğrenmesini sağlarız. Çocuğumuz düşüncesini, duygusunu rahatlıkla ifade etsin, iyi ilişkiler kursun, kendine güvensin, öğrenmeye istekli, mutlu, başarılı olsun isteriz. Ama bu güzel dileğin gerçekleşmesi için ona destek vermemiz lazım. Özellikle de okul yıllarında… [46] EKİM 2015 EKİM 2015 [47] [sağlık] İYOT EKSIKLIĞINE DIKKAT İyot eksikliğinden kaynaklanan rahatsızlıkların dünya genelinde 2 milyar insanı etkilediği tahmin ediliyor. Global bir sağlık problemi olarak görülen iyot eksikliğinin küçümsenmemesi gerektiğini belirten uzmanlar, bu durumun başta guatr olmak üzere birçok hastalığa yol açabileceğine dikkat çekiyor. İYOT EKSIKLIĞI, genellikle ciddiye alınmaz ve ihmal edilir. Oysa vücudun yeteri miktarda iyot almaması, yaşam kalitesini olumsuz etkileyen hastalıklara, hatta bebeklerde zekâ geriliğine neden olabilen çok önemli bir sağlık problemidir. Genç yaşlarda vücudu etkilemiyor gibi duran iyot eksikliği, orta yaşlardan itibaren tiroit bezi büyümesi, hormonel dengesizlikler ve önlenebilir zekâ geriliği gibi hastalıkların ortaya çıkmasına neden olabilir. Peki, iyot dediğimiz bu madde nerelerde bulunabilir? Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Sema Akçurin, kaleme aldığı bir makalede iyot kaynaklarını şu şekilde anlatıyor: “En önemli iyot kaynağı okyanus ve denizlerdir. İyot, deniz suyunda oksidasyonla elemental hale geçtikten sonra yağmurla toprağa geri döner. Bu döngünün yavaş ve eksik gerçekleşmesi toprağın, bu toprakta yetişen ürünlerin ve içme suyunun düşük miktarlarda iyot içermesine neden olur. Genellikle dağlık bölgeler bu riski taşımakla birlikte, IDD ada ve sahil kesimlerinde bile gözlenebilir. Deniz bitki ve hayvanları sudan konsantre edebildikleri için en zengin iyot kaynağını oluştururlar.” İYOTLU TUZ Bu rahatsızlıklardan korunmak, sanılanın aksine oldukça kolay… İyotlu sofra tuzu kullanımı, bir asrı aşkın süredir bu rahatsızlıklarla baş etmenin en kolay yolu olarak görülüyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre günlük iyot alımı 12 yaşından büyük çocuklarda ve yetişkin insanlarda 150 mikrogram, gebelik ve emzirme dönemlerindeki kadınlarda ise 250 mikrogram olmalıdır. Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye genelinde iyotlu tuz kullanım oranı hızla yükseliyor. Bununla birlikte batı bölgelerinde iyot eksikliğinin yol açtığı hastalıkların görülme oranı oldukça düşük… İyot eksikliğinin İç Anadolu’dan başlayarak Doğu’ya doğru giderek arttığı görülüyor. BELIRTILER İyot eksikliği kendini en çok; tırnak kırılması, halsizlik, sindirim sorunları, unutkanlık, konsantrasyon güçlüğü ve kilo alma gibi belirtilerle ortaya koyuyor. İyot için ana kaynak iyotlu sofra tuzlarıdır. İyot alımını dengelemek isterken fazla tuz alımından kaynaklanan rahatsızlıklara da yol açmamak gerekir. Bunun için tuz tüketiminin de kontrollü yapılmasında fayda var. Tuzun yanı sıra yumurta, süt ürünleri ve bazı deniz ürünlerinden de iyot alınabilir. GUATR Guatr, ülkemizde iyot eksikliğinin yol açtığı en yaygın ve çok bilinen hastalıktır. Genellikle dağlık ve denizden uzak bölgelerde görülen guatr rahatsızlığına, Karadeniz’in belli bölümlerinde sıkça rastlanır. Ağır iyot eksikliği durumunda tiroit hormonlarının yetmezliği ortaya çıkar. Sporadik guatr ise yeterli miktardan fazla iyot alınan bölgelerde ortaya çıkar. Lahana ve şalgam gibi sebzeler, iyotun vücut dokularına girmesine engel olduğu düşünülen, ama pişirme sırasında ısı etkisiyle yıkıma uğrayan tehlikeli bir enzim içerir. Dolayısıyla bu sebzelerin çok tüketildiği bölgelerde bu tür guatr rahatsızlıkları çok daha fazla görülür. GÜNLÜK IYOT IHTIYACI 0-5 yaş 90 mikrogram/gün 6-12 yaş 120 mikrogram/gün Erişkinler 150 mikrogram/gün •Hamilelerde ve emzirme sırasında: 200 mikrogram/gün [48] EKİM 2015 EKİM 2015 [49] [serbestkürsü] Çalışmalarını bizimle paylaşmak isteyen arkadaşlarımız için iletişim adresimiz: n.yesildag@caykur.gov.tr 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Doğu Karadeniz bölgesinde yetiştirilen çaylar, 10 ekolojik iklim şartları Vatan Sevgisi 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 SOLDAN SAĞA: 1) Tüm gerçek ve değerleri yadsıyan, gerçeğin, nesnel bir temeli olmadığını ileri süren görüş, hiççilik, yokçuluk 2) Yönetimcilik 3) Asil, soylu-Voltamperin simgesi 4) Utanma duygusuÖzür 5) Güzel koku-Işık yayan diyot anlamındaki Light Emitting Diode’un kısaltılmış şekli 6) İlaç, çare-Orta Asya’da bulunan ve Çin’e bağlı olan özerk bir ülke 7) Yemekten emir-İlkel bir silah-Emile Zola’nın bir romanı 8) ‘X’ harfinin okunuşu-Anonim ortaklıklarda pay sahiplerinden sermaye artırımı için yapılan ödeme çağrısı 9) Yükselme-Yapma, yerine getirme 10) Göktürk Devleti’nde İlteriş Kağan’ın oğlu olan devlet adamı YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1) Askeriyede giriş kapısı 2) Yönetimsel-Parazit, asalak 3) Sınır, uç-Bir şart edatı-Taşkın su 4) Cennet bahçesi-Molibdenin simgesi-Gümüşün simgesi 5) Yasal, kanuni-Surlarla çevrili yapı 6) İzin, müsaade, onay-Dökme demir 7) …….Zidane (Unutulmaz futbol yıldızlarından Cezayir asıllı Fransız futbolcu) 8) Mililitrenin kısaltılmışı-Buluğ çağına gelmiş 9) Aceleci-Bir nota 10) Aşık ve bilye oyunlarında kullanılan içi doldurulmuş boyalı kemik-Taban karşıtı nedeniyle, kış aylarında kar İmanın aslıdır vatan sevgisi, Canımdan ileri bilesim gelir! Kitap’ta mevcuttur Hakkın bilgisi, Bu aşkla bezenip dolasım gelir! Korunu düşürdü kalbime Huda, Canımı alsın da etmesin cüda, Bir can da ne imiş, binlerce feda! Dirilip dirilip ölesim gelir! Yaşarım aşınla, suyun içerek, Sana göz dikene ecel biçerek, Üstünden toplarım kiri seçerek, Leşleri yad ele salasım gelir! Kapında bekçiyiz, Güzel Yurdumuz! Dağdaki çakaldan yoktur korkumuz! Tükürse boğacak Şanlı Ordumuz! Hainden öcümü alasım gelir! Kardeşçe yaşasak birlik içinde, Gelişip, büyüsek dirlik içinde, Sevgiyle yüzelim varlık içinde, Yaşaran gözleri silesim gelir. Doğusu, Batısı birdir harcımız, Güneyden Kuzeye sevgi ölçümüz, Sarılıp koklaşmak namus borcumuz, Kardeşlik ruhuyla gülesim gelir. Bayrağa renk verdi akan kanımız, Hilalle kutsadık, oldu şanımız, Yıldızla bezedik, bizim canımız, Bu tacın altında kalasım gelir. altında kaldığından çay tarımında zirai ilaç kullanılmaz. Bu durum ülkemizi sağlıklı çay üretimi için ideal ülke konumuna getirmektedir. Bu nedenle tarımında zirai ilaçlama, üretiminde katkı maddesi kullanılmayan tüm ürünlerimizi gönül rahatlığı ile tüketebilirsiniz. MUSTAFA HOŞOĞLU Hazırlayan: Mithat BAYRAKOĞLU - Muhasebe Şefi / Işıklı Çay Fabrikası [50] EKİM 2015 TR-BIO-653 Agriculture of Turkey TABİATIN KIYMETLİ VE NADİDE HAZİNESİ ÇAYKUR Beyaz İksir Beyaz Çayı ÇAYKUR e-ticaret sitesinden satın alabilirsiniz. http://www.caykursatis.com/beyaz-iksir