2012 Eğitim - Öğretim Yılı
Transkript
2012 Eğitim - Öğretim Yılı
Elma Çekirdeği Sayı: 4 Haziran 2012 ODTÜ G.V. ÖZEL İLKÖĞRETİM OKULU FEN VE MATEMATİK ZÜMRELERİ ORTAK YAYINI ELMA ÇEKİRDEĞİ ODTÜ Geliştirme Vakfı Özel İlköğretim Okulu Fen ve Matematik Zümreleri Ortak Yayını ODTÜ Geliştirme Vakfı Eğitim Hizmetleri A.Ş. Adına Kurucu Temsilcisi Deniz Keskin Ankara Okulları Genel Müdürü Dr. Nevzat Adil Okul Müdürü Meliha Bilge Baskı Elma Teknik Basım Matbaacılık Tel : (312) 229 92 65 Fax : (312) 231 67 06 Bu dergi 2140 sayılı Tebliğler Dergisi’nde belirlenen esaslara göre hazırlanmıştır. Haziran 2012 Fen Yayın Kurulu Tülay Akaoğlu Pınar Atay Gamze Işık Burçin Gencer Ozan Eren Ahmet Coşkun Yasemin Eryiğit F. Zişan Ekşioğlu Çiğdem Ekici Matematik Yayın Kurulu Gonca Erden Semre Özeş Gülçin Erişen Gülnur Başaran Sibel Okumuş Burçak Köksal Tuğba Selimoğlu Ümmühan Aslan Arda Ergez Aymer Bengi Özlem Avcı Grafik, Tasarım ve Dizgi Tülay Akaoğlu Kapak resmi http://robertjrgraham.com/wp-content/uploads/2010/10/a-hole-different-dimension-300x228.jpg “Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında, belki gayelere tamamen eremediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Zaman süratle ilerliyor. Milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkar etmek olur. Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK içindekiler 4 - 5 Kara Delik - Röportaj: Prof.Dr. Ethem Derman 6 - 7 Astronomi - Röportaj: Prof. Dr. Berahitdin Albayrak 8 - 9 Matematiğin Resim ile İlişkisi 10 - 11 Nanoteknoloji - Röportaj: Yrd.Doç.Dr.Burcu Akata Kurç 12 - 13 Ya Olmasaydılar? - Teknoloji ve Bilim Adamları Omasaydı! 14 Hadi Çöz Bakalım 15 Takvimimi Hazırlıyorum 15 Simetri 15 Lösemi 16-17 Fosiller 18 Ergenlik 19 Kordon Kanı ve Kök Hücre Nakli 20 İnternet 20 Tablet Nedir? 21 Bir Yanardağ Oluşuyor? 22 - 23 Süper İletkenler 24 Akıl Oyunları 25 Kanserli Hücreler ve Matematik 26 Türkiye’de Rüzgar Enerjisi 27 Green Guard 28 - 29 Yenilenebilir Enerji Kaynakları 30 - 31 Nükleer Santraller Nasıl Çalışır? KARA DELİK EDA DAMAR / 7B Astrofizikte kara delik, çekim alanı her türlü maddi oluşumun ve ışınımın kendisinden kaçmasına izin vermeyecek derecede güçlü olan, kütlesi büyük bir kozmik cisimdir. Kara delik, uzayda belirli nicelikteki maddenin bir noktaya toplanması ile meydana gelen bir nesnedir de denilebilir. Bu tür nesneler ışık yaymadıklarından kara olarak nitelenirler. Röportaj : Prof. Dr. Ethem Derman Ankara Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü Kara deliklerin içinde zamanın yavaş aktığı veya akmadığı tahmin edilmektedir. Kara delikler genel görelilik kuramıyla tanımlanmışlardır. Doğrudan gözlemlenememekle birlikte, çeşitli dalga boylarını kullanan dolaylı gözlem teknikleri sayesinde keşfedilmişlerdir. Bu teknikler aynı zamanda çevrelerinde sürüklenen oluşumların da incelenme olanağını sağlamıştır. Kara delikler hakkında merak ettiklerimi sordum! • Güneş’in kara deliğe dönüşme riski var mı? Örneğin bir kara deliğin çekim alanına kapılmış maddenin kara delikçe yutulmadan önce müthiş bir sıcaklık derecesine ulaştığı ve bu yüzden önemli miktarda x ışınları yaydığı saptanmıştır. Böylece bir kara delik kendisi ışık yaymasa da, çevresinde bu tür bir olay yarattığı için varlığı saptanabilmektedir. Günümüzde, kara deliklerin varlığı, ilgili bilimsel topluluğun (astrofizikçiler ve kuramsal fizikçilerden oluşan) hemen hemen tüm bireyleri tarafından onaylanarak kesinlik kazanmış durumdadır. Kısaca uzayın derinliklerinde gözle görülemeyen bazı gökcisimleri bulunur. Bunların kütle çekimi o kadar kuvvetlidir ki, üzerlerine düşen ışığı bile kapıp bırakmazlar. Işık gökcisminden yansımayınca da o gökcismi gözle görülemez, sanki uzayın o bölgesi delikmiş gibi gelir. İşte bu tür gökcisimlerine kara delik denir. Güneş’in kara deliğe dönüşme ihtimali hiç yoktur. Şimdi kara deliğin nereden oluştuğunu biliyoruz. Kara Büyük kütleli yıldızlar öldüklerinde kara delik oluyorlar. Güneş’in kütlesi onların yanında çok küçük kalır. Güneş’i 1 birim alırsak, 1 birim kütleli yıldızlar beyaz cüce olurlar. Kara delikler ise 810 birim kütlesinde büyük yıldızlar öldüklerinde oluşur. Beyaz cüceler mesela Güneş kütlesindeki bir yıldız ölürken çekirdeği çöker, dış katmanından uzaya atar. Çekirdeği o kadar çok yoğunlaşır ki bir Güneş, bir Dünya büyüklüğünde olur, yoğunluğu çok fazladır. • Üniversitede kar delikle ilgili yapılan bir çalışma var mı? Bizim üniversitemizde kara delikle ilgili çalışmalar yok maalesef. Türkiye’de kara delikle çalışan insanların sayısı çok az. Amerika’da bir Türk astronom vardı, Prof. Dr. Hakkı Ögerman. O bu konu hakkında çalışıyordu, bu sene rahmetli oldu. • Neden Türkiye’de kara delikle ilgili çalışan bu kadar az insan var? Biz az gelişmiş bir ülkeyiz. Dolayısıyla kara delikle ilgili çalışma yapabilmek için büyük laboratuvarlara, uzay araçlarına ihtiyaç var; ama ne yazık ki Türkiye’de bu olanaklar yok. 4 • Kara deliklerin içinde ne olabileceği hakkında bir bilginiz var mı? Kara deliklerin içinde ne olabileceği hakkında hiçbir fikrimiz yok; ama artık bir atomun elektronlarıyla protonlarının parçalanmış, protonlarıyla nötronları birbirine sıkı bir şekilde sıkıştırılmış diyebiliriz. • Kara delikler kaç boyutludur? Kara delikler 3 boyutludur; çünkü onlar da birer cisimdirler. • Bir kara delik Dünya’yı içine alabilecek bir kuvvete sahip olabilir mi? Evet, olabilir; ama durup dururken almaz. Kara delik her şeyi yutan bir cisim değildir. Bir cisim ona yaklaştığında öyle yutmaz. O cismi çevresinde dolandırır ve sonrasında olay ufkundan içeri alır. Bir hortum şeklinde içine alır. Mesela bir kara deliğin bir yıldızı yutması beş milyar yıl alır. • Kara delikler içindekileri hiç çıkarırlar mı? Bununla ilgili bir benzetme duydum geçenlerde. Hani küçük çocuklara anne ve babaları mama yedirirler ya, fazla yedikleri zaman geri çıkarırlar. Kara delikler de öyledir. Olay ufuklarından parçaları çıkarırlar; bunların adı jettir. EK BİLGİ: Evrende yüz milyar tane gökada var, bunlara galaksi deriz. Bugün biliyoruz ki her gökadanın merkezinde bir kara delik var. Mesela Samanyolu’nun merkezindeki kara deliğin kütlesi dört milyon Güneş kütlesine eş değerdir. Bunu nasıl anladığımıza gelirsek, onun etrafındaki yıldızlar felaket hızlı dönüyor. Eğer Güneş’in kütlesi çok büyük olsaydı biz de çok hızlı dönecektik. Buna Kepler yasası denir. Yıldızların o hızından orada bir kara delik olduğunu anlıyoruz; yoksa görmüyoruz kara deliği; çünkü ışık çıkmıyor içinden. Bunları şimdi kızılötesi gözlem tekniği ile görüyoruz. O yıldızların hacmini inceleyebiliyoruz, onların yörüngelerini saptıyoruz. Kaynaklar: • http://tr.wikipedia.org/wiki/Kara_delik • http://www.uzaysitesi.com/tag/karadelik-nedir • http://astronomy.science.ankara.edu.tr/bolum.php 5 ASTRONOMİ ? EZGİ ERSOY / 7A Röportaj : Prof. Dr. Berahitdin Albayrak Ankara Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü “Ailenizde sizi etkileyen insanlar var mıydı?” “Hayır. Hayır yoktu. İtiraf edeyim, üzülmüşlerdi de. Hep üniversite sınavına girmemi istediler. Ben de yapmayınca ümidi kestiler.” “Türkiye’de uzay bilimleri için olan olanaklar yeterli mi?” “Hayır,değil. Teknolojimizi pek bu alana karşı yönlendirmiyoruz. Astronomi meraktır. Bilgi esaslıdır. Astronomide ülkemiz pek yeterli düzeyde değil. Astronomi yer atmosferi dışındaki her şeydir. Deprem Mars’ta da olur. Fiziksiz, kimyasız astronomi bir hiç aslında. Canlılar tek Dünya’da değil. Uydu göndereceksin, binalar yaptıracaksın, malzeme, araç gereç vb. ihtiyaçlar. Bu düzenleme ülkemizde mevcut değil malesef. En kötü değiliz. Astronomi bölümü ülkemizde 4 tane. Yetiştirecek insan yok. Uzman çok az Türkiye’de. Teleskoplarımız küçük, binalarımız yetersiz. NASA yeni bir teleskop yaptı çapı 42 metre. Türkiye’de yapılmış en uzun çaplı teleskopun çapı ise 1 metre. Her şeye sahip olmak yetmiyor. Bilgi gereksinimi var. Ehliyetsiz araba kullanmak gibi. Ancak son yıllarda ekonomik durumun gelişmesiyle birlikte bu işlere önem verilmeye başlandı. Eksikler tamamlanıyor. Ama yine de yeterli değil.” “Neden ve ne zaman uzayla ilgilenmeye başladınız?” “İşte bu çok zor bir soru. Hiç astronomi okuyacağım aklıma gelmezdi. Aile bizden doktor, mühendis olmamızı bekliyor. Sınavdaki konsantrasyonum attı beni 11. seçimime. Astronomi nedir, bilmiyoruz. Öyle geldim buraya. Şimdi sınava girsem ilk seçeneğim olurdu astronomi. İlk başta hayal kırıklığına uğramışken sonrasında çok sevdim. İnsan zeki yaratık. Bizleri hayvanlardan ayıran bu deriz. Ancak insan kafasını gökyüzüne çeviren tek canlıdır. Evrende Dünya’nın bir değeri yok. Toplu iğnenin ucu kadar. Kainatı öğrendim. Yani kaç kişi biliyor ki. Ben teleskopa dokunduğumda milyarlarca ışık yılı öteye gidiyorum. Fiziksel olarak orada bulunmama gerek kalmıyor. Çok az insanın bildiği şeyleri, kainatı öğrendim. Anlatmaya başladığında insanların kulak kabarttığı bir konu aslında bakarsan. O anlamda çok ilginç. Gelişim tamamen tesadüftü.” 6 “Diğer ülkelerde çalışmalar yürüttünüz mü?” “Ben Amerika’da doktora yaptım. Gökyüzüne bakıyorsan takım yıldızlarını biliyorsundur. Yaz üçgeni diye üç (takım) yıldızının oluşturduğu bir büyük takım yıldızı vardır. Bu takım yıldızlarının en parlağı ‘Deneb’tir. Deneb, kuğu demektir. Gökyüzünde kuğu gibi gözükür. Ben de doktoramı onunla ilgili yapmıştım. Yıldızın atomik yapısını, sıcaklığını, yarıçapını, atmosfer yüzeyindeki etkilerini kapsayan bir araştırmaydı. Türkiye’de yapılamaz mıydı? Yapılamazdı. Verisi 90’lı yıllarda elde edilemiyordu. Şu anda bu gibi çalışmaları yeni yeni yapmaya başladık. Onun dışında toplantılar kongreler olunca gidiyorum.” olmasaydı evrende yalnızca hidrojen, helyum biraz da lityum olurdu. Misyonları bu. Ben para kazanmak, profesör olmak yaşayıp gitmek için değil, bu topluma bir şeyler vermek için uğraşıyorum. Katkı sunmaya çalışıyorum. Yıldızlarda öyle. Bazısı çok etkin, bazısı az. Hepsinin rolü var. Yıldızlar olmasaydı elementler yoktu, demir, kalsiyum, karbon... Yaşam elementlerimiz! Arkeolojiyi bilirsin. Toprağı kazarak eskiyi ,tarihi araştırırlar. Biz de galaktik arkeoloji yaparız. Yıldızlarla, gezegenlerle. Elementlerin varlığı genetik kodlar gibi, DNA’lar gibi. Hidrojen her yerde hidrojen. Farklı bir galakside de hidrojen. Astrofizik yasaları her yerde geçerlidir. Nasılsa her yerde aynı. Standartımız vardır. Bunları tanımlayabiliyoruz astronomide. Astronomi gelecekle ilgili değildir. Geçmişi yansıtır. Evren ne zaman oluştu? Kainat nasıl oluştu? Bizler nasıl oluştuk? Oluşum sürecini anlamak.” “ Bu konuda bilgilendirme amaçlı herhangi bir eylemde bulundunuz mu?” “Peki, Türkiye’nin diğer ülkeler göre durumu nasıl? “Batı Yakası’nda teleskoplar büyük. Bulgaristan’ın teleskopları büyük. Yani Almanya, Fransa, Hollanda. Çok geriyiz onlara göre. Orada 14 ülkenin oluşturduğu ortak bir kaynak var. Yararlı, hem de çok. Ortak bütçe. Örneğin uzay istasyonu yapıyorlar. Ortak teleskoplar. Astrofizik, astrobiyoloji gelişmiş oralarda. Araştırma disiplin ve boyutları var. Tabi ekonomik gelişmişliğin olduğu ülkelerde bilimsel gelişmişlik var. Ya da tersini söyleyeyim. Bilimsel gelişmişliğin olduğu yerlerin ekonomisi zaten güçlüdür. Doğu’da İran’da var. Irak’ta da vardı. Savaştan sonra her yer dağıldı. Rusya zaten önde. Çin, Hindistan, Yeni Zelanda, Japonya gayet gelişmişler. Türkiye daha çok yol katetmeli.” “Evet. Zaman zaman dergilerde yazılar yazıyoruz. Ortaöğretimde katkı sağlamak için okullara sunumlar yapıyoruz. TÜBİTAK’IN okullarında eğitim veriyoruz. Gökbilim alanında anlatımlar yapıyoruz. Düşünsene muhteşem. Ben bunu topluma olan bir borcumuz olarak görüyorum. Gezegen evleri açıyoruz. Türkiye’de iki tane var. Yurtdışında 500’e yakın var.” “ Yakında yapacağınız başka çalışmalar var mı?” “Var. Yapmasak aç kalırız. Şaka yapıyorum Ezgi. Biz kalmayız ama Avrupa’da kalınır. Doktora öğrencilerim var. Onları yetiştiriyorum. Uzmanlık alanım yıldızların atomik yapısı. Evrendeki misyonu. Element kaç tane, bileşik, hidrojen, oksijen, gazlar, içeriği hakkında her şey. Yıldızlar olmasaydı ne olurdu?” “ Ne olurdu?” “Yıldızsız gökyüzü olurdu. Ama bilir misin? Güneşin derdi Dünya’yı aydınlatmak değildir. Güneş helyum üretir. Sonra yıldızlar element üretirler. Evrenin oluşunda daha yıldızlar yok. Yıldızlar 7 MATEMATİĞİN RESİM İLE İLİŞKİSİ HAZAL DALGALI / 8C MAURITS CORNELIS ESCHER Matematik, içinde resmi ve onun özelliklerini barındıran bir sanat ve mantıktır. Birçok ressam, Maurits Cornelis Escher 17 Haziran 1898 yılında resimlerinde matematikten esinlenmiştir ve resim- Leeuwarden’de doğmuştur ve 27 Mart 1972 lerinde matematiğin izlerini bırakmışlardır. yılında Hollanda ‘da ölmüştür. Hem ressam hem de grafik sanatçısıdır. ResimlerOran-orantı, fraktallar, süsleme sanatı, öteleme, inde matematiğin çizgilerinperspektif, geometri ve aritmetik resimlerde ve ünlü den yararlanmıştır. Escher ressamların tablolarında bulunmaktadır. Resim ile yaşamı boyunca 448 litomatematik iç içedir. graf ve 2000’in üzerinde çizim yapmıştır. Örneğin Leonardo da Vinci çok ünlü olan Mona Lisa Escher ,resimlerinde tablosunda perspektifi süsleme sanatını, bir çok kez kullanmış oran-orantıyı ve ve bu tabloyu 3 fraktalları kullanmıştır. boyutlu göster- Aşağıdaki resimleri mek istemiştir. bunlardan bazılarıdır. Matematik ve resim birbirlerinden esinlenmiş iki sanattır. Birçok ressam da resimlerinde matematiği kullanırken matematiğin büyülü dünyasına girip matematikçi olarak da adlandırılmışlardır. Doğada ve günlük hayatımızda karşımıza birçok kez çıkan matematik ile resim birbirleriyle bağlantılıdır. 8 ESCHER’İN HORSEMEN ADLI ESERİ Maurits Cornelis Escher Horsemen adlı eserini Hint mürekkebi, renkli kalem ve suluboya kullarak 1946 yılında yapmıştır. Bu resmini matematik alanındaki süsleme sanatından yararlanarak yapmıştır. Escher,bir şövalye ve bir at figürünü kontrast renklerle birlikte sunmuştur. Bu resim ilk bakışta karışık gibi gözükse de süsleme sanatı sayesinde farklı renklerde ve yönlerde aynı figür kullanılarak resmedilmiştir. Bu da Escher’in süsleme sanatını ve matematiği resimlerine yansıttığının bir örneğidir. 9 NANOTEKNOLOJİ GİZEM KARAASLAN / 6E Röportaj : Yrd.Doç.Dr.Burcu Akata Kurç ODTÜ Merkez Labrotuvarı Kimya Mühendisi - Nanoteknoloji en çok hangi alanlarda kullanılıyor? - Nanoteknoloji nedir? Bizim bu görebildiğimiz boyutların altında çok miktarda göremediğimiz boyut vardır. Biz milimetreyi çok zor görürüz ki nanoteknoloji nano metrelik (nm) boyutlarda çalışılır. Nanometre yaklaşık olarak 10-9 metredir. Yani metrenin milyarda biridir. Nano Yunancada cüce demektir. Bu boyutlarda da birçok olay olur. Malzemeler nano boyuta indikleri zaman bazı özellikleri değişir. Mesela altın parçacığının boyutunu 10 nanometrenin altında sentezleyebilirsen bu altın artık sarı görünmez, kırmızı görünür. Nano boyutta hem optik özellikleri yani gözle görülür özellikleri hem de mekanik özellikleri yani dayanma güçleri değişir. Nanoteknoloji de bu olayları kontrol etmektir. Nanoteknoloji bu olayları avantaj olarak kullanmaya çalışır. Nanoteknoloji çok da yeni bir şey değildir. Fikir ilk olarak 1959’da ortaya atılmıştır. Ancak daha yeni olan bunları incelemek için kullandığımız alet ve edavatların nano boyuttaki şeyleri görmemizi sağlamasıdır. Elektron mikroskobu nano boyuttaki şeyleri görmemizi sağlar. Nano teknoloji genelde 1-100 nm boyutlarda çalışılır. Nanoteknoloji aklımıza gelebilecek her alanda kullanılmaktadır. Mesela altını sentezleyip bunları farklı farklı cam kutulara koysan hepsi farklı renkte gözükür. Onun dışında yapay organdan kozmetiğe, tekstil ürünlerinden deterjana her şeyde kullanılıyor. Sağlık alanında ilaç salınımı yapılıyor. İlaç salınımı demek yani öyle bir malzeme yapıyorsun ki hem nano boyutta, hem insan vücudunun dışlamayacağı şekilde malzemeler yapılıyor. Bunun için insan vücudunu çok iyi bilmek gerek. Bunu daha çok polimerciler, kimyacılar yapıyor. Polimer nano kapsülleri yapıyorlar içine ilaç yüklüyorlar, insanın içine koyuyorlar, o ilaç sadece mikroplarla veya bir kanser hücresiyle karşılaştığı zaman dışarı çıkıyor ve orada bir reaksiyon oluyor ardından polimer kendi kendini yok ediyor. Onun dışında gümüş, altın gibi maddeler antibakteriyel özellik gösteriyor. Silverden diye bir ilaç varmış. Silver gümüş demek. Onu sürdüğünde iyileşiyomuşsun. Karbon nano tüpler uzay araçlarında kullanılıyor. 10 - Siz kendi alanınızda nasıl çalışmalar yapıyorsunuz? Ben gözenekli malzemelerle çalışıyorum. Bu gözenekli malzemelerin içine nano boyutta gümüş ve altın sentezleyip koymaya çalışıyorum. Bunlardan biyosensör yapıyoruz. Güneş pili için güneş pili hücreleri oluşturuyoruz. - Türkiye genelinde nasıl çalışmalar yapılıyor? Türkiye’de hidrofobik malzemelerle kumaş yapıyorlar. Nano teknolojiyle eklenmiş hidrofobik malzemeler sayesinde yani suyu sevmeyen malzemeler sayesinde kumaş su geçirmiyor. Örnek olarak asker kıyafetlerini gösterebiliriz. Alışveriş merkezleri de malzemelerin nano boyutta anti bakteriyel özellik kazanmasını çok sevmiş. Alışveriş merkezlerinin havalandırma sistemleri var. Bunlar tünel gibi. Onların kenarlarını antibakteriyel tabakalarla kapladılar. Nanoteknoloji Türkiye’de boya malzemelerinde de kullanılıyor. Antibakteriyel çalışmalar çok popüler Türkiye’de! - ODTÜ’de neler yapılıyor? ODTÜ’de yapay organ yapılıyor. Güneş enerjisi merkezi kuruldu burada. Zaten enerji ve güneş enerjisi çok büyük ve kapsamlı bir proje. Rüzgar enerjisi merkezi var. - Nano teknolojinin geleceği nasıldır? Küçük küçük robotlar yapalım bunlar vücudumuzun içine girsin bizi iyileştirsin diyoruz. Aslında gelecekte ne olacağını ben de bilemiyorum. Herhalde uçar. Herkes her şeyi kontrol etme derdinde. Her şey çok daha çılgınca olacak. Klonlanma falan. Her şey insanlığın iyiliğine. Bu hem iyi hem de biraz korkutucu. 11 YA OLMASAYDILAR ? Hande Pamuksuz / 4A BİLİM ADAMLARI Alp Ata Türkoğlu / 4A Acaba bilim adamları olmasaydı neler olurdu? Bunu size bir hikayeyle anlatayım... O gün okuldan çıktınız. O kadar yorgunsunuz ki Dünya’daki değişiklikleri fark edemiyorsunuz. Etrafta ne araba ne de motosiklet var. 10 dakika boyunca otobüs bekledikten sonra kilometrelerce ötedeki evinize yürümeye karar veriyorsunuz. Eve vardığınızda zili arıyor ama bulamıyorsunuz. Bu yüzden kapıyı tıklatıyorsunuz. Eve girdiğinizde canınız televizyon izlemek istiyor; ama televizyonu bir türlü bulamıyorsunuz. Buzdolabı, mikrodalga fırın ve derin dondurucu da kaybolmuş. Yemek vakti gelince bir şey fark ediyorsunuz; buzdolabı olmadığı için bütün yemekler bayatlamış! Sofradan kalkıp annenize bilgisayarın yerini soruyorsunuz. Anneniz size şaşkınlık dolu gözlerle bakıyor; sanki hiç varolmamış gibi! Yatağa gidiyorsunuz ama sıcak, konforlu yatağınızın yerini, soğuk taş gibi bir yatak almış! Sanki yeniden ortaçağa döndünüz! Birden uyanıyorsunuz. Sırtınızdan soğuk terler boşanıyor. Etrafınıza baktığınızda emin oluyorsunuz. Oh be! Sadece bir rüyaymış. Bu, farklı bir Dünya’nın hikayesiydi. Bilim adamlarının olmadığı bir Dünya’nın hikayesi. Bilim adamları olmasaydı hala böyle bir dünyada yaşıyor olurduk. O zaman ; yaşasın bilim adamları! Taylan Toker / 4G Bilim adamları ve icatları olmasaydı hayatımız hem basit hem de sağlıklı olurdu. Teknolojik aletler olmadığından radyasyon da olmazdı ama bu icatlar da olmadığından hayatımız fazla basit olurdu. Şu anki eğlence kaynakları olan bilgisayarlar ve televizyonlar olmadığından çocuklar sıkılırdı. Elektrikli bakım aletleri olmayacağından kendimizle şimdiki gibi ilgilenemezdik. Bir başka kötü opsiyon ise bazı elektrikli müzik aletleri olmayacağından müzik yapamazdık. Tabii bunun iyi özellikleri de var. Örneğin; ampul olmasaydı aydınlatmayı doğru dürüst yapamazdık. Yani bilim adamları ve buluşları olmasaydı hayat bizim için hem kötü hem de iyi olurdu diye düşünüyorum. 12 Alfred Nobel: Babası, patlayıcı maddeler üreten Alfred Nobel, babasının yaptığı işe çok meraklıymış. Kendi deneylerini yaparken dinamiti bulmuş. Kendisi öldükten sonra edebiyat, fizik, kimya, fizyoloji, tıp, barış ve ekonomi dallarında ödül dağıtılması için çok yüksek miktarda para bırakmış. Günümüzde bu ödüller bir kişinin alabileceği en değerli ödüllerdir. Dinamit olmasaydı; barajlar ve yollar yapmak için kürek kullanarak uzun ve masraflı kazılar yapılmak zorunda kalınırdı. Dinamitler sayesinde inşaatlarda kolayca çukur kazılabiliyor. İdil Akkaya / 4H Bilim adamlarının icatları ve buluşları olmasaydı insanlar hiç gelişemezdi. Louis Pasteur pastorizasyon yöntemini bulmasaydı ne olurdu? Sağlıklı süt içemez, peynir yiyemezdik. Ampul olmasaydı mum, meşale ve gaz lambası kullanırdık. Peki ya tekerlek olmasaydı ne olurdu? Her yere yürüyerek gitmemiz gerekirdi, çok da yorulurduk. Elektrik olmasaydı onun hayatımıza getirdiği kolaylıklardan yoksun kalırdık. Dünya birçok açıdan geri kalırdı. Ayşe Elif Sert / 4B Graham Bell ilk telefon görüşmesini bundan 135 yıl önce 10 Mart’ta yaptı. Eğer telefon icat edilmemiş olsaydı, biz hala güvercinle ve postayla haberleşiyor olurduk. Bu durum da büyük sorunlara yol açabilirdi. Örneğin; bir hasta var ve acilen hastaneye gitmesi gerekiyor ama telefon olmadığı için mecburen posta falan yazıyor. Bu bir iletişim şeklidir fakat posta hastaneye ulaşıncaya kadar hasta ölebiliyor. Yani telefon hem hız hem de zaman kazandırır. Bence telefon olmasaydı biz insanlar, gelişmemiş bir topluluk olarak kalırdık. Teknoloji bakımından ilerleyemez ve daha kolay bir yaşama ulaşamazdık. Bu da bizi bir hayal kırıklığına sürüklerdi. BİZİM DÖRTLÜNÜN DÜNYA İLE MACERASI Bengisu ÖzBudak /4H Bir varmış bir yokmuş. Bir gezegen varmış. Bu gezegen neredeyse Dünya’nın tıpkısının aynısıymış. Fakat bu gezegende zaman çok zor ilerlermiş. Dolayısıyla bu gezegende teknolojik ürünler daha icat edilmemiş. Bu gezegenin adı Axtro imiş. Axtro gezegeninde tek bir okul varmış. Adı da Axford Traditional’ mış. Bu okulda bir sürü öğrenci varmış. Fakat bu öğrencilerin arasında öyle dört öğrenci varmış ki inanılmaz şekilde akıllılarmış. Bu öğrencilerin adları Sticy, Asld, Derren ve Xy’imiş. Derren aralarından en akıllısıymış. Dolayısıyla bütün öğretmenleri onu çok sever, el üstünde tutarlarmış. Bu okulda çok önemli bir sınav olacakmış. Bu sınavı geçenler uzayda en gelişmiş ve eğitimin en iyi olduğu Dünya’ya gidecekmiş. Derren bu sınavı geçmek için bütün günlerini sınava çalışarak geçirirmiş. Günler geçmiş. Sınav günü gelip çatmış. Sınava giderken yanlarında sadece kalem ve silgi götürmeleri istenmiş. Okulda çok fazla öğrenci olduğu için sınav farklı sınıflarda yapılacakmış. Bu akıllı dört öğrencinin her biri farklı sınıfa düşmüşler. Sınav saat 12:30’da başlayıp 13:30’da bitecekmiş. Dördünün de sınavı çok iyi geçmiş. Sınav bittiğinde her sınıfta bekleyen öğretmenler bizim dörtlünün ve birkaç öğrencinin sınavı geçtiğini söylemişler. Sonra da söylenen isimlerin 4-E’de beklemelerinin söylemişler. Orada 2. sınav olacakmış. Derren 4-E’ye doğru giderken bir kız görmüş. Elindeki kalemini havaya atıp tutuyormuş. Kalemi yerde bulunan mazgaldan içeri düşmüş. Derren kıza çok acımış. Onun yanına gidip adının Sereh olduğunu öğrenmiş. Kıza nasıl yardım edebileceğini düşünürken aklına kalemini kırıp yarısını ona vermek gelmiş ve bunu yapmış. Kız ona çok teşekkür etmiş. Derren’a sınavın yanıtlarını bildiğini söylemiş ve isterse kendisinin arkasına oturup işaretlediği şıklara bakabileceğini söylemiş. Derren ilk önce bunu yapmak istemiş fakat sonra bunun yanlış olduğuna karar vermiş. Kıza teşekkür ettiğini ama bunu yapmayacağını söylemiş. Sonra koşa koşa sınavın yapılacağı sınıfa gitmişler. Zaten çok az zamanları kalmış ve sınava 1 dakika bile geç gelirlerse Dünya’ya gitme şanslarını kaybedeceklerini biliyorlarmış. Yerlerine oturmuşlar ve sınava başlamışlar. Ama bu sınavı yapmak imkansız görünüyormuş. Bazı çocuklar sınava başlayınca ağlamaya başlamışlar. Hatta bazılarının midesi bulanmış. Bu sınav Derren için de çok zormuş. Sorulan hiçbir sorunun cevabını bilmiyormuş ama son sorulara geldiğinde sınavın bir bilmece gibi olduğunu anlamış. Yani 21. sorunun cevabı 1. soruda, 1. sorunun cevabı 21. sorudaymış. Derren bunu anladığı için sınavı kolaylıkla çözmüş. Bu sınavı sadece bizim dörtlü çözebilmiş. Onlara okulun müdür odasında beklemelerini söylemişler. Hepsi orada birbiriyle tanışmış, arkadaş olmuşlar. Sonra müdür gelmiş. Onları bir uzay gemisine bindirmişler. Yanlarına bir pilot binmiş, hepsi uzay kıyafetlerini giymişler ve Dünya’ya gitmeye hazır hale gelmişler. Sonunda Dünya’ya varmışlar. Her yerde teknolojik eşyalar varmış. Bu eşyaları çok beğenmişler. Sonra ODTÜ KOLEJİ adlı bir okula varmışlar. Onları bu okulda çok güzel ağırlamışlar. Bu okulda çok fazla teknolojik eşya bulunuyormuş. Sonra bizim dörtlüyü Ankara’nın en büyük elektronik eşya mağazasına götürmüşler. Bu mağazada telefon, bilgisayar, televizyon ve daha bir çok eşya satılıyormuş. Sonra ODTÜ KOLEJİ ile vedalaşmışlar; çünkü hemen yatıp uyuyacakları yere yerleşmeleri gerekiyormuş. Fakat burası Ankara adlı şehire çok uzakmış. Barınacakları yer Adana diye bir şehirdeymiş. Oraya gitmek için otobüs denilen bir araca binmişler ama hiç otobüsle oraya gidilir mi! Tabii gidilmez. Otobüsü havaalanı denilen bir yere gitmek için kullanmışlar. Havaalanı denilen yer çok büyükmüş. Ayrıca içinde çok fazla teknolojik ürün varmış. Örneğin; uçakların ne zaman kalktığını ve nereye gittiğini gösteren teknolojik bir tablo varmış. Çocuklar bu tabloyu incelerken ve onun hakkında konuşurken sınıf öğretmenlerini görmüşler. Sınıf öğretmenleri onların bu başarısından dolayı onlarla çok gurur duyduğunu söylemiş. Zaten onların bu sınavı başarıyla geçeceklerini inandığını söylemiş ve uçağa binmişler. Sonra Derren, 2. sınava giderken bir kızla karşılaştığını ve kaleminin mazgala düştüğünü anlatmış. Diğerleri de şaşırarak bu durumu kendilerinin de yaşadığını söylemişler ve bu olayın da sınavın bir parçası olduğuna karar vermişler. Bu durumdan emin olmak için sınıf öğretmenlerine sormuşlar ve sınıf öğretmenleri bu olayın da sınavın bir parçası olduğunu söylemiş. Ayrıca sınava girecek olan öğrencilerin kopya çekip çekmediklerini de test etmek istemişler ve onların kopya çekmedikleri, sınavda başarılı oldukları için buraya geldiklerini anlatmış. Sonunda barınacakları büyük ve beyaz villaya ulaşmışlar. Artık onlar burada bizimle yaşamaya başlamış. Hala da yaşıyorlar aramızda. Ama farklı karşılanmamak için adlarını değiştirmişler. Söylediğim gibi onlar burada teknolojinin akımına alışmış ve bizim gibi teknoloji ile birlikte akmaya, ilerlemeye devam ediyorlar... 13 HADİ ÇÖZ BAKALIM ! Hadi Çöz Bakalım Kulübü Korkmayın, sizlere zor matematik problemleri verip onları çözmenizi istemiyoruz. Sıradan malzemeler kullanarak (plastik bardak – tabak , ataş, paket lastiği, pipo temizleme çubukları, plastik veya tahta kave karıştırıcısı …. vb) verilen problemi ya da konuyu en yaratıcı biçimde ve de kısa sürede çözümlemenizi bekliyoruz. Sunum becerilerinizi ve drama yeteneğinizi kullanarak sizlere yöneltilen problemlere çözüm yolu bulmanız gerekiyor. Takım halinde çalışmayı öğrenmenin yanı sıra, hem başarılı olduğunuz alanları keşfediyor hem de doyasıya eğleniyorsunuz. İşte size iki problem hadi çözün bakalım! Birinci etkinliğimiz drama yeteneğinizi sergileyeceğiniz bir problem: A, B, C 1. sınıf öğretmeni olduğunuzu düşününüz. Öğrencilerinize harfleri tanıtıyorsunuz ama, kendinize özel öğretme yöntemleriyle. İşte harfleriniz ; H, M, S, T Bu harflerin seslerini, yazılışlarını öğrencilere klasik yöntemlerin dışında öğretmek için kısa bir canlandırma hazırlayınız. Canlandırmanızı hazırlarken kullanacağınız malzemeler; hayalgücünüz ve sunum beceriniz. Canlandırmanızı hazırlamak için 10 dakikanız , sunmak için ise 5 dakikanız olacaktır. Ne kadar orijinal fikirler üretirseniz alacağınız puan o kadar çok olacaktır. Buyrun sahne sizin….. İkinci etkinliğimiz ise, verilen malzemeler ile yaratıcılığınızı kullanarak zamana karşı yarışmak; EN UZUN KULE Kullanılacak malzemeler: Bir tane plastik tabak Bir tane plastik bardak İki tane pipet İki tane pipo temizleme çubuğu İki tane paket lastiği İki tane ataş Dört parça etiket ( yapıştırıcı olarak) Yukarıdaki malzemeleri kullanarak yapabileceğiniz en uzun kuleyi yapmalısınız fakat kulenizin boyu 45 cm’yi geçmemeli ve 3 dakika boyunca devrilmeden durabilmelidir. Geleceğin mühendisleri, yeteneğinizi kullanmanız ve becerilerinizi sergilemeniz için çok güzel bir fırsat var önünüzde. Kulenizi inşaa ederken verilen tüm malzemeleri kullanmak, eserinizi süslemek size puan kazandıracaktır. 14 14 Planınızı yapmak için 3 dakikanız, hünerinizi sergileyerek kulenizi inşaa etmek için ise sadece 5 dakikanız var unutmayınız. Size verilen sürenin sonunda cetvellerimizle sizi bekliyor olacağız, bakalım 45 cm’den kısa en uzun kuleyi kim inşaa edecek? TAKVİMİMİ HAZIRLIYORUM ! İdil Tufan / 5A AMAÇ: Geometrik cisimleri kullanarak bulunduğumuz gün, ay ve yılın sayısal değerlerini ifade edecek bir takvim hazırlamak SİMETRİ Kayra Çakmakçı / 7G Simetri bir denge ve orantı kavramıdır. İki şeyin birbirine benzeşmesi ve uyumu olarak da bilinir. Simetrik şekiller birbirlerine tamamen uyar ve aralarındaki benzerlik mükemmelliği, kusursuzluğu temsil eder. Simetriyi aynadaki halimiz olarak da düşünebiliriz. Yüzümüzün aynadaki yansıması yüzümüzün simetrisidir. Matematik ve Fizik bunlarla ilgilenir. Birçok mimari eser simetrik olarak inşa edilmiştir. KULLANILAN MALZEMELER Renkli kalın karton, makas,yapıştırıcı, kalın uçlu gazlı kalem, cetvel, dosya kağıdı, raptiye TAKVİMİN OLUŞTURULMASI Takvimin ana bedeni kare prizma şeklinde yapıldı. Ayın günlerini göstermek için iki adet daire hazırlandı (bir tanesi birler basamağı, diğeri onlar basamağı için) Ay ve yılı göstermek için iki adet silindir yapıldı. Ana beden olan kare prizmanın üzerine gün, ay ve yılı gösterebilmek için ,kare ve dikdörtgen pencereler açıldı. TAKVİMİN KULLANIMI Takvimin üstünde sol tarafta yer alan daireler çevrilerek ayın kaçıncı günü olduğu ayarlanır. Sağ tarafta yer alan silidirlerden ilki kullanılarak hangi ayda bulunulduğu, diğer silidir ile de hangi yılda bulunulduğu ayarlanır. Dairelerden soldaki 10 günde bir, ikincisi her gün, ilk silindir her ay, ikinci silindir ise yılda bir kez çevrilir. Siz de çeşitli geometrik cisimleri ve yüzeyleri kullanarak istediğiniz bir takvim hazırlayabilirsiniz. Simetriler aralarında insanların ve diğer canlıların da bulunduğu yaşayan organizmalarda da görülebilir. Örneğin kelebeğin kanadı, zebranın çizgileri , deniz yıldızının kolları gibi. Benzer şekilde insan vucudunun sağ ve sol organları vücudu ikiye ayıran düzleme göre simetriktir. Simetri esas olarak şekil ve pozisyon benzerliğine dayanan geometrik simetriyi ifade eder. 1515 FOSİLLER Sera Erbişim / 6F Babam arkeolog olduğu için kazı çalışmalarında bulunan fosilleri küçükken gördüğümde çok ilgimi çekmişti. Kendiliğinden oluşan ancak sanki bir fotoğrafa ya da heykele benzeyen fosiller gerçekten olağanüstüydü. Fen projesini hazırlarken bu nedenle fosilleri seçtim. Daha yakından incelemek ve bilgi toplamak için. Önce internetten ve kitaplardan fosillerle ilgili bilgi, resim ve haber topladım. Daha sonra arkeolog olan babam ile fosillerle ilgili söyleşi yaptım. MTA Tabiat Tarihi Müzesine yaptığım ziyaret çok yararlı oldu. Okulumuzun Kızılcahamam fosil dağına yaptığı gezi ise benim için büyük şanstı. Hem bu kadar çok fosili bir arada bir dağda gördüm hem de çok güzel bir bitki fosili buldum. Bu çalışma ile fosillere ve doğaya ilgim daha da arttı. Umarım başkalarının dikkatini de bu konuya çekebilir ve geçmişi incelemenin, öğrenmenin geleceği anlama konusunda ne kadar yararlı olduğunu ortaya koyabilirim. Fosil Nedir? Fosil milyonlarca yıl önce jeolojik zamanların çeşitli dönemlerinde birbirinden farklı ortamlarda yaşamış canlıların öldükten sonra geçirdikleri fosilleşme süreci sonrasında bulundukları ortamın çökelleri içindeki taşlaşmış kalıntılarıdır. Fosil kelimesi Alman doktor ve maden mühendisi Georgius Agricola’nın 1546 da yayınladığı de Natura Fossilium adlı eserinde topraktan çıkarılan nesne anlamında ilk defa kullanılmıştır. Fosilleri inceleyen bilim dalına paleontoloji, fosil toplayıp bunlar üzerinde çalışma yapan kişilere de paleontolog denir. Fosilleşme Nedir? Canlıların öldükten sonra fosilleşinceye / taşlaşıncaya kadar geçen süreç fosilleşmedir. Bunun için canlının ölümünden sonra olduğunca çabuk bulunduğu ortamın içine gömülmesi ve dış etkenlerden süratle korunması ile zaman faktörü, fosil olabilmenin diğer bir deyişle fosilleşmenin önemli koşullarıdır. Bataklık, buz, çam reçinesi, asfalt ile deniz ve göller gibi sulu ortamlar fosilleşmenin en iyi gerçekleştiği ortamladır. Ölen her canlı fosilleşir diye bir doğa kuralı yoktur. Fosil olma bir 16 şans olduğu 14 gibi, onu bulmak da bilgiye ve şansa bağlıdır. Fosilleşme şu şekillerde olabilir; - Canlı organizmanın kömürleşmesi; - Canlı organizmaların sadece kemiklerinin kalması ya da izlerinin kayaçlar arasında oluşması; - Buz kütleleri içinde canlının hiç bozulmadan kalması; - Amber, reçine, doğarlar; - Mermer; - Aniden havayla temasın kesilmesi. Fosilleşme Nasıl Gerçekleşir? 1. Canlının ölümünden sonra ilk aşamada, yumuşak dokuları deforme olmaya başlar, geriye yalnızca kemikler ve dişler gibi sert kısımlar kalır. Kemiklerin deforme olmaması içinse, gömülmenin çok hızlı olması gerekir. 2. Aradan geçen uzun dönemler sonunda kemikler, çökeltinin alt katmanlarına gömülür. Kemikler, yeraltı sularında bulunan minerallerle yer değiştirmeye başlar. Ve canlının cesedi fosilleşir. 3. Arazinin yavaş yavaş hareket etmesiyle, fosilin oluştuğu kaya katmanı yeryüzüne doğru çıkmaya başlar. 4. Yüzeye yaklaşan fosil, ya kendi kendine ortaya çıkar ya da paleontologların araştırmaları neticesinde bulunur. Ülkemizde bulunan fosiller Türkiye’nin fosil stoku açısından oldukça zengindir. • 2006 yılının Temmuz ayında Kırıkkale’de jeolojik kazı yapan Türk bilim insanları, tarihin en büyük memeli hayvanlarından olan gergedana ait 25 milyon yıllık fosiller bulmuşlardır. • Tekirdağ’ın Hayrabolu ilçesindeki bir kum ocağında, paleontolojik çağa ait olduğu sanılan fosil bulunmuştur. 11 kilo ağırlığında ve 30-35 santimetre uzunluğundaki kemiğin ilik bölümüne bir insan eli rahatlıkla girebiliyor. Kemiğin mamut veya dinozor gibi dev cüsseli bir Kemiğin mamut veya dinozor gibi dev cüsseli bir hayvanın ayak veya toynak kemiğine ait bir parça olduğunu tahmin ediliyor. • Kastamonu’da 70 milyon yıllık 17,5 metre büyüklüğünde mosasaur fosiline rastlanmıştır. • Ankara Kızılcahamam yakınlarındaki Sinaptepe’de Prof. Dr. Fikret Ozansoy, hominoid evrimine ilişkin ilk fosilleri bulmuştur. Adını 1958 yılında, Ankarapithecus meteai koyduğu bu fosil, daha sonra “Ankara maymunu” şeklinde de tanınmıştır. Fosillerin Yararları • Tortul kayaçların hangi zamana ait olduğunun (yani yaşlarının) anlaşılmasını sağlar. (Tortul kayaçların içerisinde en genç fosiller üst tabakalarda, en yaşlı fosiller alt tabakalarda bulunur. Maddelerin yarılanma ömrü hesaplanarak kayaçların yaşı hesaplanabilir). • Fosillerin bulunduğu bölgenin geçmişteki coğrafi durumunu ve iklim şartlarının nasıl olduğunun anlaşılmasını sağlar. • Nesilleri tükenmiş veya eski zamanlarda yaşamış canlıların (Dinozor, trilobit = vücudu üç kısımdan oluşan soyu tükenmiş bir böcek türü, mamut) tanınmasını sağlar. • Canlıların geçirdiği gelişim dönemleri (evreleri) hakkında bilgi edinilmesini sağlar. • Yer kabuğunda oluşan değişimler hakkında bilgi verir. • Fosil yakıtların oluşmasını sağlar. Fosillerle ilgili ilginç bilgiler • “Fosil” kelimesi, sökmek, meydana çıkarmak anlamına gelen Latince “fossilis” kelimesinden gelmektedir. • Bir kemik fosilinin içerisinde hiç kemik yoktur! Fosilleşmiş bir nesne aslı ile aynı şekle sahiptir; ancak kimyasal olarak kemik değil daha çok bir kayadır. • En eski fosillerden bazıları 3.700 milyon yıldan eski bir tarihe sahiptir. • Dünya’da en eski iki fosil yatağının Kanada’da bulunan Burgess Shale’de ve Çin’de Yunnan İlinde olduğu bilinmektedir. Kanada’da bulunan fosil yatağı 530 milyon, Çin’de bulunan ise bundan 15 milyon daha eskidir. 1715 ERGENLİK Yağız Karatan / 6B Ergenlik dönemi hakkında bilgi almak için yazılı kaynakların yanında, bu dönemdeki gençler ile bire bir ilgilenen uzman bir psikolog olan Nevsun DUMAN, ile görüştüm. Ergenlik döneminde görülen ruhsal ve fiziksel değişimler nelerdir? “Bu sorunun asıl cevabı hormonlarda gizlidir. Bilindiği gibi insan doğar, büyür, ergenlik dönemini yaşar ve yetişkin bir birey olur. Büyümeyi asıl sağlayan ve bu dönemin başlamasını tetikleyen birincil etken işte bu hormonlardır. Boy uzaması, kıllanma ve benzeri bütün değişimler, çocukluktan çıkmış bireylerde salgılanan, (kızlarda östrojen, erkeklerde testosteron) hormonlar nedeniyle gözlenir. Bu da zaten ergenlik döneminin başlaması anlamına gelmektedir. Nasıl ki bu salgılar gençleri fiziksel olarak değiştiriyorsa, ruhsal olarak da aynı derecede değiştirmektedir. Aslında bu dönem kişinin kendini tanıdığı, topluma nasıl göstereceğini keşfettiği süreçtir. Her ne kadar bu dönem her bireyde farklı gözlense de genellikle düşünmeden davranmak ve sabırsızlık, itiraz etme isteği ve öfke nöbetleri, sesini duyurma isteği ve duygu değişimleri en yaygın yaşananlardandır.” Ergenlik dönemini en az zararla atlatmak için neler önerebilirsiniz? Ergenlik döneminden kısaca bahsedebilir misiniz? “Ergenlik dönemindeki genci ‘ergen birey’ olarak ele almak yerine ‘birey’ olarak ele almak daha yararlı olacaktır. Çünkü her insanın kendi kimliği vardır. Bazıları öfkeli bazıları sakindir. Buna bağlı olarak da ergenlik dönemini nasıl geçireceği belli olmaktadır. Yani sakin bir birey genellikle ergenlikte daha çok içine kapanacaktır. Genç birey, uyum sürecinde doğru yolu bulmaktadır, bunu ise ilerleyen dönemlerde anlamaktadır.” 14 18 “Öncelikle genç ve anne-baba ayrı ayrı bilinçlendirilmeli. Neler yaşanabileceği hakkında bilgi sahibi olmak hem olaylara hazırlıklı olmaya hem de sabırlı olmaya yardımcı olur. Örneğin ev içinde gerginliğin olacağını bilmek ve buna hazırlı olmak, yetişkinlerin sabırlı bir şekilde olayı yatıştırmasını sağlar. Bunun haricinde tek önem arz eden olgu sevgidir. Karşılıklı sevgi evde olduğu sürece dönem zararsız atlatılacaktır.” KORDON KANI ve KÖK HÜCRE NAKLİ Irmak Kocabay / 8A Dahiliye (İç Hastalıkları) Uzmanı Dr. Erdoğan İlter ile Kordon Kanı ve Kök Hücre nakli konusunda görüştüm. Kök hücre nedir? Bazı dokularda bulunan ve gereksinim halinde pek çok hücreyi oluşturarak yaşamın devamını sağlayan, üretkenlik ve farklı dokulara dönüşebilme potansiyeli yüksek ana hücrelerdir. Kök hücre nasıl elde edilir? Kök hücreler sıklıkla kalça kemiğindeki “kemik iliği” veya kollarımızdaki “periferik kan”dan elde edilirken “kordon kanı” üçüncü bir kök hücre kaynağını oluşturmaktadır. Kordon kanı nedir? Anneyle rahimdeki bebek (fetus) arasında bulunan, gebelik boyunca bebeğin besin ve oksijen gereksinimini sağlayan göbek kordonundan doğum sonrasında toplanabilen kandır. İçinde kök hücreler bulunur. Kordon kanı az hacimde (yaklaşık 100 mL) olduğu için içerdiği hematopoetik kök hücre sayısı da sınırlı olup bu miktar kemik iliği veya periferik kandan elde edilebilen hücre miktarından çok daha azdır. Kordon kanının saklanma süresi ne kadardır? Günümüzde en çok yedi yıl saklanmış kordon kanı ile başarılı nakil yapılabilmiştir. Şu andaki bilimsel veriler, kordon kanının en fazla on beş yıl saklanabileceğini desteklemekte ve daha uzun saklamaların olanaklı olduğuna ilişkin bilimsel kanıt bulunmamaktadır. Kordon kanı miktar olarak herkese yeterli olur mu? Klinik çalışmalar genelde kordon kanı naklinin 3040 kg üzerindeki hastalar için çok uygun olmadığını göstermektedir. Saklama süresinin yeterince uzun olamayışı ve verilen hücre sayısının azlığı göz önüne alındığında “yaşam sigortası” olarak saklanan kordon kanının tüm yaşam için değil, hayatın sadece ilk 10-15 yılı için kullanılabilir olduğu görülmektedir. veya diğer aile bireyi yoksa tüm akrabaların taranması genellikle gereksizdir. Diğer akrabalardan uygun birini bulma şansı çok düşüktür. Aile içinde doku grubu tam uygun bir kişi bulunmadığı hallerde doku grubu uygun olmayan birinden ilik nakli (veya kök hücre nakli) yapılması çok risklidir. Başarı şansı düşüktür. Ancak, doğuştan immun yetmezlik (bağışıklık yetersizliği) olan hastalarda başarılı olabilir. Aile içinde uygun verici bulunmazsa ne yapmalıdır? Aile içinde uygun verici kişi yoksa kemik iliği veya kordon kanı bankalarından arama yapılabilir. Ancak doku grubu tam uyan bir kişiye rastlama şansı her zaman mümkün olmayabilir. Özellikle Türkiye’de henüz gerçek anlamda bir banka yoktur. Geliştirme aşamasında birkaç merkez bulunmaktadır. Yurt dışındaki bankalardan ise Türk hastaya uygun verici bulunması da zordur. Bulunması halinde ise, o iliğin veya kordon kanının Türkiye’ye getirtilmesi bazı hallerde mümkün olabilir. Ancak, yabancılardan yapılan nakillerde risk çok fazladır ve başarı şansı düşüktür. Türkiye’de verici bulunamayan hastalara yurt dışından temin etmedeki zorluklar ve riskler nedeniyle birkaç merkez burada banka oluşturma işleri ile ilgilenmektedir. Ancak henüz, geniş kapsamlı, gerçek anlamda bir banka oluşturulmamıştır. Dünya’daki çeşitli bankalarda 7-8 milyon gönüllü vericinin doku grupları belirlenmiştir. İhtiyacı olan bir hastayla tutması halinde o gönüllüye ulaşılarak kemik iliğinin toplanması için tarih belirlenir. Uygun kordon kanının bulunması halinde ise o ürünü temin etmek daha kolaydır. Çünkü kordon kanı toplanmış, dondurulmuş ve testleri tamamlanmış olarak bankada bulunmaktadır. Gereken halde ürüne ulaşmak kolaydır. Ancak kordon kanı miktarı az olduğundan ilik tutmasına yeterli miktara rastlanmayabilir (özellikle kilolu hastalarda). Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim. Umarım Ülkemizde de gerçek anlamda Kordon kanı Bankacılığı gelişir ve ilik nakli bekleyen hastalar özellikle de çocuklar bu bankalardan yararlanabilirler. Kemik iliği nakli için en uygun vericiler kimlerdir? Kemik iliği nakli yapılabilmesi için hasta ile vericinin doku gruplarının birbirini tutması gerekmektedir. En uygun verici aile içinden doku grubu tutan kardeştir. Hastanın anne ya da babasıyla doku grubu yarı yarıya uygunluk göstermektedir. Nadiren tam uygunluk olabilir. Hastanın aile içinde doku grubu uygun bir kardeşi 1915 İNTERNET Utku Anayurt / 5A İnternet, dünya genelindeki bilgisayar ağlarını ve kurumsal bilgisayar sistemlerini birbirine bağlayan elektronik iletişim ağıdır. İnternet’in kökeni, hataya dayanıklı, sağlam ve özel bir bilgisayar ağı kurmak isteyen Amerika Birleşik Devletleri hükümeti tarafından 1960 yılındaki araştırmalara dayanır. 1980’lerde Ulusal Bilim Vakfı tarafından yeni bir ABD omurgasının finansmanı için toplanan özel fonlar, dünya çapında katılım ve birçok özle ağın birleşmesine neden olmuştur. 1990’larda uluslararası bir ağın yaygınlaşması ile internet, modern insan hayatının temelinde yer almıştır. İNTERNET TÜRKİYE’DE Internet’in Türkiye’ye getirilmesi, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) ve ODTÜ işbirliğinde, ilk temelleri 1991 yılında atılan bir proje çerçevesinde gerçekleştirilmiş, ilk yurtdışı bağlantısı ODTÜ üzerinden sağlanmıştır. 1996 yılında, TÜBİTAK bünyesinde kurulan ULAKBİM (Ulusal Akademik Bilgi Merkezi)’in, Ulusal Akademik Araştırma Ağı’nı (ULAKNET) tesis etmesini takiben, ODTÜ üzerinden çıkış yapan üniversite ve araştırma kurumlarının bağlantıları, bu tarihten itibaren kademeli olarak ULAKNET’e aktarılmıştır. Zaman zaman İnternet sözcüğü yerine kullanılan “WWW” kısaltması ise World Wide Web (Dünya Çapında Ağ) sözcüklerinin benzeridir ve İnternet ile eş anlamlı değildir. Her ne kadar internet yararlı olsa da zararları da vardır. Hacker denen kişiler bilgilerimizi çalabilir, sohbet ortamında korkutulup, ürkütülebiliriz. İnternetin kötü tarafından korunmak hep iyidir. Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0nternet http://www.internetarsivi.metu.edu.tr/10yil.php 14 20 tablet nedir? Zeynep Sude Yıldırım / 5F Teknoloji, günümüzün değişen ve gelişen istek ve ihtiyaçlarına cevap vermeye devam ediyor ve bu istek ve ihtiyaçlar arasında en gerekli olan şeylerden bir tanesi de elbette ki bilgisayarların gelişimi; ve de değişimi ile ilgili. Bilindiği gibi bilgisayar kullanımı her geçen gün, biraz daha yaygınlaşmaya başlıyor ve yaygınlaşan bu bilgisayar kullanımı nedeniyle, bilgisayarlarda da gelişmeye başlayan ihtiyaçların karşılanması gerekiyor. Bundan bir kaç sene öncesine kadar kullanılan masaüstü bilgisayarlar, önce yerlerini laptoplara bıraktı; bilgisayarlar tek parça oldu. Sonrasında ise, laptopların daha küçük ekranlıları çıkmaya başladı ki bunların da isimlerine netbook denildi. Bir süre sonra bu boyut da bilgisayar kullanıcılarını tatmin etmemeye başladı. Daha küçük bir bilgisayar gerekiyordu ve bu küçük bilgisayar da, tablet pc nedir sorusunun cevabı olarak karşımıza çıkıyor. Tablet pc’ler artık oldukça hafif olmaları; ve bunun yanında da küçük olmaları ile bilinmekteler. Tablet pc nedir sorusunun cevabı için artık çok fazla araştırma yapmanıza gerek kalmayacağı umudundayız. Kısaca açıklayabiliriz ki tablet pc’ler hem kullanışlı hem de veri kartı daha gelişmiş araçlardır. BİR YANARDAĞ OLUŞUYOR Başar Çiçek / 4D Dünya’nın yerkabuğu adı verilen bir kabuğu vardır. Bu kabuğun altında, sıcak kayalardan oluşan ve manto adı verilen kalın bir tabaka bulunur. Dünya’nın merkezine çekirdek adı verilir. Çekirdek aşırı derecede sıcak metallerden oluşmuştur. Yerkabuğunda çatlaklar vardır. Sıcak kayalar eriyerek bu çatlaklardan yukarı çıkar. Erimiş kaya birikir ve lav olarak dışarı püskürür. Buna yanardağ patlaması adı verilir. Lav katılaşarak kayaya dönüşür. Patlamaların ardından lav katmanları birikip yükselmeye başlar. Dünyadaki yanardağlar • Etna (Sicilya, İtalya) • Hekla (İzlanda) • Kilauea (Havai, ABD) • Krakatoa (Rakata, Endonezya) • Mauna Loa (Havai, ABD) • Mauna Kea (Havai, ABD) • Mount Baker (Washington, ABD) • Erebus Dağı (Ross Adası, Antartika) • Mount Hood (Oregon, ABD) • Mount Fuji (Honshu, Japonya) • Mount Rainier (Washington, ABD) • Mount Shasta (California, ABD) • St. Helens Dağı (Washington, ABD) • Novarupta (Alaska, ABD) • Popocatépetl (Meksiko, Meksika) • Ağrı Dağı (Türkiye) Ağrı Dağı bir Stratovolkandır ama volkanik faaliyeti vardır) • Surtsey (Surtsey adası, İzlanda) • Santorini (Santorini adası, Yunanistan) • Tambora (Sumbawa, Endonezya) • Teide (Tenerif, Kanarya Adaları) • Tungurahura (Ekvador) • Vezüv Yanardağı (Napoli Koyu, İtalya)... 2115 SÜPER İLETKENLER Defne Akkar / 8D Röportaj: Orta Doğu Teknik Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisi Doç.Dr. Salim Azak Süperilekenler kullanılıyor? nedir? En çok hangi alanlarda Süperiletkenler üzerinde enerji kaybının ortadan kaldırılması amacıyla çalışılıyor. Yani bizim alanımızı ilgilendiren kısmı ile ilgili olarak; mesela elektrik ve elektronik kullandığımız devrelerde üzerinden akım geçtiği zaman iletkenlerde ısı ortaya çıkıyor ve bizim kullandığımız enerjinin bir kısmı ısı olarak açığa çıkıyor. Bu da bizim için bir kayıp demektir. Bu kayıpların ortadan kalkması yani süperiletkenlerin kullanılmasıyla yüzde yüz verimli çalışan devreler elde edebiliyoruz. Bu yüzden süperiletkenlerin kullanılması önemlidir. Ancak süperiletkenler bugün her ortamda, her hava koşulunda kullanılabilecek düzeyde değil. Üzerinde eğer hiçbir zorluk yoksa; fizikte cisimlerin hareketinde de görmüşsünüzdür, yüzeyde sürtünme yoksa cisim o yüzey üzerinde sonsuza kadar kayarak gidebiliyor. İletkenlerin içerisinde de akım bu şekildedir. Eğer hiçbir zorlanma yoksa, elektronların hareketinde birbirlerine çarpışmadan özellikle pozitif yüklü iyonlara çarpmadan iletkenin içindeki hareketle akım iletilebiliyor. Bu için bir direnç olmasına gerek yok. Bunun için belli şartların oluşması gerekiyor, maddeler çok düşük sıcaklıklarda süperiletken olabiliyor. Bu yüzden çalışmalar daha başlangıç düzeyinde. Aslında çalışmalar 1900’lü yıllarda başladı; ancak çok fazla ilerleme kaydedilemedi. Bildiğim kadarıyla süperiletkenler direnci “0” olan maddelere deniyor. Ancak eğer bir telde direnç olmazsa akım bu telden nasıl geçer? Bir telden akım geçebilmesi için üzerinde direnç olması gerekmiyor. Direnç, iletkenin akıma karşı gösterdiği zorluktur. 14 22 Süperiletkenlerin günlük yaşantımıza girmesi için daha sizce ne kadar süre geçmesi gerekir? Çünkü süperiletken metaller dediğiniz gibi yalnızca çok düşük sıcaklıkta süperiletkenlik özelliklerini sergileyebiliyorlar. Bunu kestirmek çok zor ancak çok uzak olmadığını düşünüyorum; çünkü bu şekilde süperiletkenler kullanılarak hızlı trenler yapıldı. Bu hızlı trenler büyük projelerdir, bir de mesela laboratuvarlarda hadron çarpıştırıcılarındaki parçacık hızlandırıcılarında da süperiletkenler kullanılır. Süperiletkenler yüksek teknolojili ve pahalı malzemelerdir, bu yüzden günlük hayatımıza girmesi bir az vakit alacak gibi görünüyor. Süperiletkenler hayatımıza tamam ile girdiğinde bize ne tip kolaylıklar sağlayacaklar? Bizim alanımızla, elektrik ve elektronik ile ilgili olarak kayıpsız sistemler yapacağız. Devrelerimiz olsun, tasarladığımız cihazlar olsun bunlarda hiçbir kayıp olmayacak, ısı açığa çıkmayacak. Bu da enerji tasarrufu sağlayacak, sadece küçük cihazlar değil büyük cihazlar için de geçerli. Üretilen elektriğin mesela elektronik devrelerin bir çoğunda bakır iletkenler kullanıyoruz. Bakır iletkenlerde de enerji kaybı yaklaşık yüzde kırk civarındadır. Yani yüzde kırk civarında bir enerjiyi kaybetmeden yüzde yüz olarak kullanacağız, bu bizim için büyük bir kazanç. Süperiletkenlerin yararları belli, peki zararları var mıdır? Benim bildiğim kadarıyla süperiletkenlerin zararları yok. 2315 AKIL OYUNLARI AKIL OYUNLARI KULÜBÜNDEN BİZE KALANLAR... Geçen sene Ankara dördüncüsü olduğumuz II. Matematik ve Akıl Oyunları Şampiyonasına bu yıl da katılıyoruz... Ayşegül Barlas / 7C Akıl oyunları ile ilk tanışmam küçükken nasıl sudoku çözüleceğini öğrenmemle olmuştu. Birkaç örnekten sonra zor olanları çözmeye çalışmam beni akıl oyunlarından yıldırmaya yetmişti. Fakat altıncı sınıfa geldiğimde artık akıl oyunları sorularından çok hoşlanmaya başlamıştım ve tam da o yıl birincisi yapılacak olan Ankara İlköğretim Okulları Arası Akıl Oyunları Yarışması’nı duydum ve seçmelere katıldım. Herşey yolunda gitmişti ve 20 de 20 yapmıştım. Seçmelerin 2. aşamasına girdiğimde tir tir titrediğimi hatırlıyorum. FUTOŞİKİ n×n diyagram için her satır ve her sütunda 1’den n’ye kadar rakamlar tam birer kez yer alacak şekilde diyagramı doldurun. Karelerdeki rakamlar arasındaki ilişki (<)küçük ve (>)büyük işaretleri ile belirtilmiştir. KENDOKU Her satırda ve her sütunda 1’den 4’e tüm rakamlar tam olarak bir kez yer alacak şekilde diyagramı doldurun. Kalın çizgiyle belirtilmiş her bölgenin köşesindeki sayı o bölgenin içindeki rakamların gösterilen matematiksel işaretle hesaplanmış sonucunu vermektedir.Bir bölge içerisinde rakam tekrarı olabilir. Ankara İlköğretim Okulları Arası 1. Akıl Oyunları Yarışması günü stres, heyecan ve mutlulukla istenen saate yarışmaya katıldım ve çok eğlendim. Bütün gün inanılmaz iyi vakit geçirdim ve bu yıl 2.’si düzenlenecek olan Akıl Oyunları Yarışması elemelerini kazanmam beni çok mutlu etti. Melis Kılıçarslan / 8H Akıl Oyunları Kulübü’nde olmam hızlı düşünme yeteneğimi geliştirmeme yardımcı oldu. Yarışlarda hızlı ve seri olmamı sağladı. Sudoku çözerken ise daha geniş çaplı düşünebilme yeteneği kazandım. Bu külüp sayesinde herkesden farklı düşünmeyi öğrendim. Esen Ergün / 6F Akıl Oyunları insanın zekasını tazeleyen ve geliştiren tek oyundur.Bu oyun hem eğlenceli hem de yararlı olduğu için herkese oynamasını tavsiye ederim. Mert Körükoğlu / 8C Akıl Oyunları benim hayatımdaki boşlukları dolduran, boş zamanlarımda aklımı kullanmamı sağlayan, benim için çok önemli olan oyunlardır. Bence en iyisi de notlarımı özellikle matematik notumu yükseltti çünkü akıl oyunlarındaki başarılarım benim derse olan ilgimi arttırdı. Akıl Oyunları her ne kadar görmek ile bakmak arasındaki farkı bilmeyenler için zor olsa da bana her engelin aşılabileceğini öğretti. Kendine güvenen herkesin katılmasını isterim. 14 24 ABC BAĞLAMA Tüm noktaları kullanarak aynı harf çiftlerini birbirine bağlayın. Yalnızca yatay ve dikey çizgiler kullanın ve bağlantılarınızın kesişmemesine dikkat edin. İŞLEM KARESİ 1’den 9’a kadar rakamları sadece birer kez kullanarak diyagram dışında verilmiş olan eşitlikleri sağlayın. Matematiksel işlem öncelikleri geçerlidir. Örneğin 3+1×5=8 olmalıdır. KANSERLİ HÜCRELER VE MATEMATİK Melis Dinçer / 8G Tıp adamları bir urun kanser olup olmadığını anlamak için o dokuya iğneyle girerek aldıkları hücreleri mikroskop altında incelerler. Kanser hücrelerinin çekirdekleri, kanserli olmayan hücrelere göre daha girintili çıkıntılıdır. New York’ta Mount Sinai Tıp Fakültesi araştırmacıları, kanser hücrelerinin tanınmasında fraktal geometriyi kullanmaya başlamışlardır. Hücrelerin bir özelliği, gösterdikleri düzensizliklerin tekrarlamasıdır. Kanserli hücrelerin fraktal boyutu sağlıklı hücrelerden fazladır. antenler olarak gözükmektedir. Elde edilen sonuçlar fraktal antenlerin çok bantlı anten gerektiren iletişim teknolojilerinde kullanılmaya çok uygun anten yapıları olduğunu göstermiştir. Fraktal fiber optiklerin dalga boylarının sapmalarını en aza indirdikleri gözlenmiştir. Fraktal karıştırıcılar (kimya mühendisliğinde) akciğerlerin yapısında olduğu gibidirler, bu sayede iki sıvı eksiksiz olarak ve en az düzensizlikle karıştırılabilir. Fraktal internet; yapılan araştırmalar internetteki trafiğin kendine benzeme özelliği olduğunu göstermiştir. Resim sıkıştırmanın arkasında, bir resmi alıp onu sistemsel fonksiyonların tekrarlanması ile sunma bulunmaktadır. Bu şekilde Microsoft Encarta Cd’sine binlerce resim sıkıştırılmıştır. Bu bilgi depolama başarısını mümkün kılan fraktal resim sıkıştırma matematiğiydi. Ayrıca film endüstrisinde birçok dekor ve sahne kurmadan masrafları düşürmek için arka plandaki sahneler fraktal geometri kullanılarak oluşturulabilmektedir. Örneğin Star Trek serisinde bu teknoloji kullanılmıştır. Günümüzde bilgisayarlar tekrarlama işleminin iki boyutlu grafiğini çizmek için programlanarak fraktalların resimleri üretilebilmektedir. Fraktal yapılar matematiksel bakımdan incelenmeye değer olduğu gibi günlük yaşamda da pek çok derde çare olmuşlardır. Bir doğrudan başlayıp, üçe bölüp ortadaki üçte biri kaldırıp, sonra kalan her üçte bire aynı işlemi uygulamayı tekrar ederek ortaya çıkan noktacıklardan ibaret olan Cantor tozunu Mandelbrot, kablolardaki veri transferinde ortaya çıkan hatanın dağılımı ile ilişkilendirmişti. Aynı işlemin üç boyutlu hali olan Menger süngeri bir küpün merkezindeki küpün kesilip çıkartılması ve kalan dokuzda bir boyuttaki diğer sekiz küpe de aynı işlemin uygulanmasından oluşmaktadır. Sonsuz yüzey ve sıfır hacme sahip bu yapı Eiffel Kulesi ile inşaat teknolojisine girmiş ve bu alandaki belki de en kullanışlı çözüm olmuştur. Teknolojinin gelişmesiyle beraber endüstri alanında da fraktal formlar kullanılmaya balanmıştır. Fraktal antenler, anten literatüründe birkaç yıllık geçmişi olan ve çoklu bant özellikleri nedeniyle de birçok iletişim sisteminde yaygın uygulama alanı bulamaya aday Başlangıçta, sadece birkaç tekrarlama yapıldığında, resim rastgele noktalardan oluşuyormuş gibi görünebilir. Fakat en sonunda - bu binlerce ya da milyonlarca tekrarlama kadar sürebilir - açıkça belirli bir şekil ortaya çıkar. Farklı fonksiyonlar farklı resimler oluşturacaktır. 2515 TÜRKİYEDE RÜZGÂR ENERJİSİ Irmak Kuzu / 8F Röportaj: Osman Mustafa , Alstom Türkiye – İş Geliştirme Müdürü Elde edilen enerji nasıl elektrik gücüne çevriliyor? Elektrik jeneratörler aracılığı ile mekanik enerjinin elektrik enerjisine dönüştürülmesi ile elde edilir. Mekanik enerjinin oluşması için genelde dönme hareketi kullanılır. Örnek: Esen rüzgâr sayesinde Türbin’in kanatlarının dönmesi sağlanır (Rüzgâr yani hava hareketinin enerjisi mekanik enerjiye çevrilmiş oldu) daha sonra bir dişli kutusu sayesinde bu hareket jeneratöre aktarılır ve jeneratörün içerisinde dönme hareketinden elde edilen enerji elektriğe çevrilmiş olur. Türkiye’de ortalama kaç adet rüzgâr enerjisi santrali bulunmaktadır? Elektrik santrallerinde referans olarak santral adedinden çok kurulu güç olarak Mega watt kullanılır. Gün itibarı ile Türkiye’nin toplam kurulu gücü 53.000MW seviyelerindedir. Bu 53.000MW’ın yaklaşık 1.700 MW’ı Rüzgâr santrallerinden oluşmaktadır. Yani şu anda Türkiye’deki Rüzgâr santrallerinin payı %2 civarındadır. ve Nükleer santrallerdir. Kurulu güç olarak Gaz, kömür ve Nükleer santralleri belli bir seviyeye ulaşmış ve artık hava kirliliğini tehdit etme noktasına geldiğini düşündüklerinde gaz salınımlarını sınırlamak için Rüzgâr santrali kurma yoluna gidebilirler. Rüzgârın öncelikli yatırım olmamasının sebepleri: 1-Yatırım maliyetleri yüksek, 2-Güvenilir bir kaynak değil (Yani rüzgâr esmediği zaman elektrik yok, şehirlerin elektriğini kesip kusura bakmayın rüzgâr esmiyor deme şansımız yok) Rüzgâr enerjisinin ve santrallerinin amaçları ve yararları nelerdir? Amaç ve yarar, hava kirliliğini önlemek ve ücretsiz bir kaynak (esen rüzgâr) sayesinde elektrik elde etmek. Rüzgâr enerji santralleri üretilirken ne gibi malzemeler kullanılır? Çoğunlukla Çelik, kanatlarda fiberglas, çokça bakır (kablolar), elektronik malzemeler (mikroçipler, konektörler vs.) ve temellerde demir ve beton. Rüzgâr enerjisinin ve santrallerinin amaçları ve yararları nelerdir? Amaç ve yarar, hava kirliliğini önlemek ve ücretsiz bir kaynak (esen rüzgâr) sayesinde elektrik elde etmek. Rüzgâr enerji santralleri üretilirken ne gibi malzemeler kullanılır? Çoğunlukla Çelik, kanatlarda fiberglas, çokça bakır (kablolar), elektronik malzemeler (mikroçipler, konektörler vs.) ve temellerde demir ve beton. Rüzgâr enerjisi santrallerinin maliyet aralığı yaklaşık ne kadardır? Rüzgâr santrallerinde maliyet mega wat (MW) başına ölçülür çünkü her türbin üreticisinin türbinleri değişik boyutlardadır. Örnek: 1.5MW, 2.0MW, 2.3MW, 2.7MW, 3.0MW şeklinde değişen türbin tipleri mevcuttur. MW başına yatırım maliyeti 1.000.000-1.100.000 Euro yani 2,5 Milyon TL civarındadır. 30MW’lık orta ölçekli bir santral kurmak isteyen yatırımcının yaklaşık olarak 75 Milyon TL’yi gözden çıkartması gerekir. Genelde hangi ülkeler çoğunlukla rüzgâr enerjisini kullanıp, tercih ediyor? Rüzgâr santralleri kurulması için öncelikle ilgili ülkenin rüzgâr kaynaklarına sahip olması gerekir. Rüzgâr yoksa santral de olmaz. Rüzgâr kaynaklarına sahip ülkelerde bile öncelik daha güvenilir olan Gaz, kömür 26 14 Rüzgâr enerji santralleri ürettiği enerjiyi ne gibi alanlarda kullanıyor? Türkiye’de her tür santralden elde edilen elektriğin Teiaş aracılığı ile Türkiye’nin elektrik şebekesine aktarılması mecburidir. Bu elektrik hangi kaynaktan geldiğine bakılmaksızın ihtiyaç olan her alanda kullanılabilir. Ev, fabrika, okul, işyeri vs. GREEN GUARD Zeynep Bozkurt / 8F Nanoteknoloji alanındaki buluşlardan biri olan Green Guard’ın yapım aşamasında da yer alan ODTU Kimya Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Gürkan KARAKAŞ’la yaptıkları buluşlar hakkında telefonla bir röportaj yaptım. Elvin Tekstil, ODTÜ ile işbirliği içinde nanoteknoloji yardımıyla kendi kendini temizleyen perdelik kumaş üretti. Organik lekeler, güneş ışığının da yardımıyla 24 saatte kayboluyor. Çalışan ev kadınlarının en büyük sorunu temizliktir. Bu konuda mutlaka bir yardımcıya ihtiyaç duyarlar. Geliştirdiğiniz perde buna bir çözüm olmuş ve temizlik maliyetini de düşürmüştür. Peki geliştirilen bu perdeden her bütçeye sahip birey faydalanabilir mi? Nanoteknolojiyi çevre kirliliği ve insan sağlığı açısından nasıl değerlendirirsiniz? Benzerlerinden daha pahalı değil fakat piyasaya sürülmedi sipariş üzerine çalışılıyor. Şu ana dek Almanya ve İngiltere’ye ihraç edildi. Burada da daha çok oteller, hastaneler… çok odalı tesislerde kullanılıyor. Nanoteknoloji parçaların küçültülerek nano boyuta getirilmesidir. Tabii ki bu işlem yapılırken dikkat edilmesi gerekir. İnsan sağlığı ve çevre üzerindeki etkileri de düşünülmelidir. Buluşlar bir ülkeyi gerek dünya kamuoyunda söz sahibi yapar, gerekse yurt içinde ekonomiye katkı sağlar. Geliştirdiğiniz bu ürünün Türkiye ekonomisine katkısı oldu mu, olacak mı? Geliştirdiğiniz çevreci plastikle neleri hedefliyorsunuz? Henüz tam yaygınlaşmamasına rağmen ihraç ettiğimiz bazı ülkeler var. Bu da dediğin gibi ülke ekonomisine katkı sağlayacaktır. Uzun vadede daha iyi sonuçlar bekliyoruz. Aynı zamanda kendi kendini temizlediği için su ve enerji tasarrufu sağlar. Özellikle pamuk tarımının yapıldığı bölgelerde doğal atıklar oldukça fazladır. 1 kg pamuk 8 kg atık bırakmaktadır. Bu atıklar tarlalarda kirliliğe sebep olmaktadır. Bu atıklar ekonomik değeri olmayan atıklardır ve bir işadamı gelerek bizden bu atıkların değerlendirilmesi konusunda yardım istedi. Buradan da yola çıktık. Her gün biraz daha kirlenen dünya ve çevre sadece doğa dostu plastikle kurtarılabilir mi? Tabii ki hayır. Doğayı sadece plastikler kirletmiyor. Tüketimle birlikte sadece plastik atıklar değil, enerjinin bilinçsiz kullanımı, kimyasal atıklar da doğayı kirletiyor. Su kirliliği; fabrikaların, sanayi tesislerinin atıkları var ve temiz yakıtlar da sınırlı sayıda. Çevreci plastikle aynı doğrultuda çevreyi korumaya yönelik başka projeleriniz var mı? 20 yıldır çevre katalizörleri, çevreyi kirleten gazların giderimi, zararlı gazların giderimi, egzoz emisyonu konularında çalışıyorum. Bu konularda projelerimiz var. 2715 YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI Esin Erk / 7B Röportajı okul arkadaşım Ceyda’nın babası Petrol ve Doğalgaz Mühendisi Tevfik Kaya ile yaptım. Röportaj için Tevfik Kaya’yı seçmemin nedeni enerji konusunda uzman olmasıydı. Dünya’daki yenilenebilir ve yenilenemez enerji kaynakları nelerdir? Günlük yaşantımızın her anında ihtiyacımız olan, ulaşımda, aydınlatma da, ısınma da, kullandığımız enerjiyi, bize enerji kaynakları sağlar. Yenilenebilir ve yenilenemez enerji kaynakları olmak üzere enerji kaynaklarımızı ikiye ayırabiliriz. Yenilenemeyen enerjiler olarak tanımladığımız fosil yakıtlar ve radyoaktif elementler yenilenemez, kendilerini yenilemeyen enerji kaynaklarıdır. Bu kaynakların bu şekilde isim almalarının nedeni kullandıkça bitmeleri ve yenilerinin gelmesinin çok uzun zaman almasıdır. Kömür, petrol, doğalgaz gibi fosil yakıtlar bildiğimiz başlıca yenilenemeyen enerji kaynaklarıdır. Bu kaynakları en çok termik santrallerde elektrik enerjisi üretmek, ısınmak ve ulaşım ve taşımacılıkta için yararlandığımız kara, hava deniz araçlarında kullanmaktayız. Günlük hayatta kullandığımız benzin, mazot, LPG, plastik, naftalin, boya, teflon gibi maddeler petrol kaynaklıdır. Sayın Tevfik Kaya, bir Petrol Mühendisi olarak sizden sorularıma sadece petrolü düşünerek değil, tüm enerji kaynaklarını düşünerek cevap vermenizi rica ediyorum. Öncelikle sizi tanıyalım. Hangi okuldan mezun oldunuz, mesleğiniz nedir? Nerede çalışıyorsunuz? Yaptığınız işin detayları hakkında bilgi verir misiniz? 1972 Yılında Isparta’da doğdum. İlköğretim ve Liseyi Isparta’da tamamladım. Üniversite ve yüksek lisans eğitimimi ODTÜ Petrol ve Doğalgaz Mühendisliği Bölümü’nde tamamladım. 1994 yılında, aynı bölümde Araştırma Görevlisi olarak görev yaptım. 1994 yılından bugüne kadar jeotermal enerji projelerinde, mühendis ve yönetici olarak çalıştım. Halen TPAO’nun alt kuruluşu olan TPIC’de Baş Mühendis ve Jeotermal Projeler Koordinatörü olarak görev yapmaktayım. Ayrıca, temiz yani yenilenebilir enerjilerin tanıtılması ve geliştirilmesi için çalışmalar yapan TEMEV (Temiz Enerji Vakfı) Yönetim Kurulu Üyesi ve Brüksel’de EGEC’de (European Geotermal Energy Council ) Geotermal Power Koordinatörü olarak görev yapıyorum. 14 28 Yenilenebilir enerji kaynaklarına gelince; Yenilenebilir enerji, adından anlaşılacağı üzere, kendisini yenileyebilen, sürekli devam eden doğal süreçlerdeki var olan enerji akışından elde edilen enerjidir. Bu kaynaklar güneş ışığı, rüzgâr, akan su (hidrogüç,) biyolojik süreçler ve jeotermal olarak sıralayabiliriz. Yenilenebilir enerji kaynağı dediğimizde enerji kaynağından alınan enerjiye eşit oranda veya kaynağın tükenme hızından daha çabuk bir şekilde kendini yenileyebilmesi ile tanımlıyoruz. Örneğin jeotermal kaynaklardan elde edilen elde edilen enerji tüketilirken, tüketilen enerji miktarı toplam jeotermal enerjinin depolandığı yer ısısı miktarından çok küçüktür. Aynı şekilde güneş içinde geçerli bir durumdur. Tüketilen enerji toplam güneş enerjisinin yanında çok küçük kalır. Yenilenemez enerji kaynaklarının geleceğini nasıl görüyorsunuz? Kömür, petrol, doğalgaz gibi binlerce yılda oluşmuş fosil yakıtlar insanlığın gelişmesi, nüfusunun artması ile hızla azalmaktadırlar. Petrol ve doğalgaz tipi fosil yakıt kaynaklarının ömrü şuan ki kullanım oranına göre yaklaşık 42 ve 60 yıl olarak belirlenmiştir. Kömür yataklarının ömrü ise 120 yıl olarak hesaplanmaktadır. İnsan ömrü için uzun ve yeterli sayılsa bile devlet ömrü ve insanlık tarihi için çok kısa bir süredir. Dünyamızın artan nüfusu, gelişen teknolojiler günlük enerji tüketimiz her gün artırmakta, dolayısı ile mevcut yenilenemez enerji kaynaklarının ömrünü de azaltmaktadır. Özetle bugün dünyamızda mevcut fosil yakıtların alternatifi olan enerji kayanlarını hiç geliştirmez, onları insanlığın kullanımına sunmaz isek, 50-60 yıl sonra, dünyamız yaşayamayacağımız bir duruma gelir. Onun için, alternatife enerjilere, yenilenebilir enerji kaynaklarına olan talep her gün artmaktadır. İçinde bulunduğumuz şartları ve kişi başına düşen enerji tüketim miktarının hızla arttığını hesaba katarsak üretim, ısınma ve aydınlama gibi temel konularda başta Güneş enerjisi olmak üzere şimdilik tek çözümün yenilenebilir kaynaklar olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Şu anda Dünya’da en yaygın kullanılan yenilenebilir enerji kaynağı hangisidir? Özellikle hangi alanda kullanılıyor? Yenilenebilir enerji kaynakları doğrudan kullanılabilir veya enerjinin başka bir şekline dönüştürülebilir. Direkt kullanım örnekleri, güneş enerjisi ile çalışan aletler, jeotermal ısıtma ve su veya rüzgâr değirmenleridir. Endirekt kullanıma örnek olarak ise, elektrik üretiminde kullanılan, hidrolik santralleri, jeotermal rüzgâr santraller veya fotovoltaj pilleri verilebilir. Dünya Enerji Ajansı verilerine göre tüm dünyada kullanılan yenilenebilir enerji kaynaklarının, toplam enerji kaynakları içindeki payı sadece %4’tür. Dünya’da yenilenebilir enerjiler en çok elektrik enerjisi üretiminde kullanılıyor. Elektrik üretiminde yenilenebilir enerjilerin payı % 19.5. Bu oran hidrolik santraller, rüzgar santralleri ve jeotermal santralleri kapsamaktadır. Dünyamızın kalan elektrik enerjisi ihtiyacını, fosil yakıtlardan %67.5, nükleer santrallerden %13 oranında karşılıyoruz. Bizim Ülkemiz de yenilenebilen ve yenilenemeyen enerji durumu nasıl? Bizim ülkemiz petrol ve doğal gaz kaynakları çok olmayan ülkelerden. Helen ihtiyacımız olan petrolün %93’ünü, ihtiyacımız olan doğalgazın %97’sini ithal etmek zorundayız. Yenilenemeyen enerjiler yönünden başka ülkelere bağımlıyız. Ancak bizim ülkemiz, su enerjisi, olan hidrolik santraller, rüzgar, jeotermal ve güneş enerjisi imkanları yönünden çok zengindir. Son yıllarda bu alanlarda çok iyi yatırımlar yapılmaktadır. Ülkemizde, Halen elektrik enerjisi ihtiyacımızın %24’ünü Hidrolik Santrallerden (Barajlardan) %2’sini Rüzgardan, %0.3’ünü Jeotermalden karşılıyoruz. Örneğin, ülkemizde jeotermal enerji ile yaklaşık 85,000 adet ev ısıtılmakta, yaklaşık 75,000 adet evin elektrik enerji ihtiyacı karşılanmaktadır. Yenilenemez enerji kaynaklarının hangi yenilenebilir enerji kaynakları ile eşleştirildiğinde tasarruflu kullanım sağlanabilir? Güneş, jeotermal enerji kaynakları fosil yakıtlar ile elektrik üretimi yapan veya ısıtma yapan sistemler ile eşleştirildiğinde tasarruf sağlanabilir. Özellikle ısıtma ve elektrik üretiminde yenilenebilir enerjilerin payı daha da artırılabilir. Enerji yenilenebilir de olsa onu tasarruflu kullanmak çok önemlidir. En iyi enerji tasarruflu kullanılan enerjidir. Nükleer enerji konusundaki düşünceleriniz nelerdir? Nükleer enerji, atomun çekirdeğinden elde edilen bir enerji türüdür. Nükleer enerji, günümüzün ve geleceğin en önemli enerji kaynaklarından biri olarak kabul görmektedir. Petrol ve doğalgaz kaynaklarının yenilenemez oluşu birçok ülkeyi nükleer araştırmalara ve nükleer enerjiden faydalanmaya yönlendirmiştir. Bugün bakıldığında dünya üzerinde 400’den fazla nükleer enerji santrali vardır ve bunlar dünyanın toplam elektrik ihtiyacının %15’ini sağlayacak kapasitede çalışmaktadırlar. Örneğin Fransa, elektrik ihtiyacının %77’sini nükleer reaktörlerinden sağlamaktadır. Burada önemli olan mühendisliğin en üst düzeyde çalışmalar yaptığı bu tip santrallerde hataya yer olamamasıdır. Çünkü kullanılan yakıt radyoaktif bir yakıt olup, kontrolden çıkması durumunda insanlık için tehlikeli olabilir. Dünya’da nükleer enerjiyle ilgili çalışmalar 1939 yılında başlamıştır. Elektrik üreten ilk nükleer santral olan Shippingport, Pennsylvania’da kurulmuş ve 1957’de işletmeye girmiştir. Ancak tüm dünyada özellikle gelişmiş olan ülkelerin, gelişmesinde çok önemli bir yere sahip Nükleer Enerji Kaynağının bizim ülkemiz gibi enerjide dışa bağımlılığı çok olan, yeterince petrol ve doğal gazı olmayan ülkeler için çok önemli. Gerekli önlemler alındığı takdirde, nükleer santraller fosil yakıtlardan kaynaklanan çevre sorunlarını ortadan kaldırıyor. Üstelik uzun vadede ucuz bir teknoloji. Bizim de gelişmiş ülkeler gibi nükleer enerjiden yararlanmalıyız. Özet olarak, Dünya’mız ve ülkemizde insanlığın hizmetinde olacak tüm gelişmeleri, enerji türlerini özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarından en üst düzeyde yararlanmalıyız. En son olarak; Sizce bugüne kadar hiç kullanılmamış yeni bir enerji kaynağı bulunabilecek veya icat edilebilecek midir? Bence, Dünya’nın ihtiyacı olan enerjinin yine dünyanın içinde olan 5,000 C° sıcaklığa kadar çıkan yer magmadan ve dünyanın ana enerji kaynağı olan güneş ve rüzgardan yeterince yararlandığımızda dünyamız daha yaşanır bir yer olacaktır. Çünkü bu enerjiler temiz, çevre dostu ve yenilenebilir enerjilerdir. Ben ayrıca hidrojen enerjisinin, önümüzdeki yıllarda daha çok konuşulacağına inanıyorum. Kısaca nedir diye bahsetmek istiyorum. Burada yakıt hidrojendir temelde, sudan yenilenebilir enerjilerle üretilmesi ana ilkedir. Hidrojen üretim yöntemlerinin başında suyun direkt elektrolizi gelir. Elektroliz için elektrik gereksinimi fosil yakıtlardan, hidroelektrik kaynaktan, nükleer güçten, jeotermal enerjiden, güneş, rüzgar ve deniz dalga enerjilerinden elde edilecek enerji tüm insanlık için önemli olacağına inanıyorum. 29 Kısaca sudan enerji üretebileceğiz. 15 NÜKLEER SANTRALLER NASIL ÇALIŞIR? Arda Uğurlu / 7C Nükleer bir santralin ömrü ne kadardır? Röportaj: Doç. Dr. Ayhan YILMAZER Hacettepe Üniversitesi, Nükleer Enerji Mühendisliği Bölümü Mevcut kurulu nükleer reaktörlerin çalışma ömrü 25 ile 40 yıl arasında değişmektedir. Bununla birlikte, bu reaktörlerin çalışma sürelerinin mühendislik hesaplamaları çok daha uzun olacak şekilde yapılmakta ve bu hesaplamalara göre kurulmaktadır. Nitekim sadece ABD’de işletilen reaktörlerden 60 tanesinin çalışma lisansları yenilenerek ömrü 40 seneden 60 seneye uzatılmıştır. Benzer olarak, çalışma süreleri diğer ülkelerde de uzatılmaktadır. Reaktörler lisans sürelerinin sonunda hemen kapatılabileceği gibi, elektrik üretim maliyetinin yeterince ekonomik olmaması, uluslararası antlaşmaların öngördüğü güvenlik kriterlerini yerine getirememesi ve reaktörün kurulu bulunduğu ülkenin düzenleyici kuruluşunun yeni çalışma lisansı vermemesi gibi sebeplerden dolayı da erken kapatılabilirler. Nükleer santral nedir? Nükleer reaktörler, nükleer enerjiyi elektrik enerjisine dönüştüren sistemlerdir. U-235 gibi bazı atom çekirdeklerinin bölünmesi (fisyon) sonucu açığa çıkan nükleer yakıt ve diğer malzemeler içerisinde ısı enerjisine dönüşür. Nükleer santrallerde bu ısı enerjisi bir soğutucu vasıtasıyla bazı sistemlerde doğrudan bazı sistemlerde ise başka bir taşıyıcı ortama aktarılarak türbin sisteminde kinetik enerjiye ve daha sonra da jeneratör sisteminde elektrik enerjisine dönüştürülür. Nükleer santraller nasıl çalışır? Kısaca açıklar mısınız? Tipik bir su soğutmalı nükleer reaktör santralinin iç yapısına baktığımızda (Şekil1), fisyon reaksiyonu sonucunda oluşan büyük ısının, yakıtın kızışmasını önlemek için ortamdan taşınması gerekir. Bunun için ise soğutucu suyun birincil çevrimde bir pompa ile devredilmesi sağlanır. Yaklaşık 300°C’de olan sıcak su borular yardımı ile soğuk su içeren bir hazneden geçirilir. Bu esnada ısı transferi ile soğuk su ısınarak buhar oluşur. Elde edilen buhar bir buhar türbininden geçirilerek ısı enerjisi elektrik enerjisine dönüştürülür. Yüksek sıcaklıktaki bu buhar, elektrik jeneratörüne bağlı olan türbinlere verilir. Türbin kanatçıklarına çarpan yüksek enerjili buhar, bilinen şekilde türbin şaftını çevirir ve jeneratörün elektrik enerjisi üretmesi sağlanır. Jeneratörde oluşan elektrik ise iletim hatları denilen iletken teller ile kullanılacağı yere gönderilir. Türbinden çıkan basınç ve sıcaklığı düşmüş buhar, tekrar kullanılmak üzere yoğunlaştırıcıya gider ve su haline geldikten sonra tekrar bölünme ile açığa çıkan enerji ile ısıtılıp buhar haline getirilir ve döngü devam eder. 14 30 Nükleer santral niçin yapılır ve hangi amaçlar için kullanılır? Nükleer santraller temel olarak elektrik enerjisi üretmek için kurulurlar. Dünyada elektrik enerjisinin üretiminde nükleer santrallerin tercih edilmesinin sebebi birim elektrik üretim maliyetinin doğalgaz santralleri ve kömür santralleri ile yaklaşık aynı olmasıdır. Bunun yanında nükleer santrallerde enerji üretilirken küresel ısınmaya sebep olan gazlar salınmamaktadır. Ucuz, temiz, güvenilir ve sürdürülebilir elektrik enerjisi elde edilmek isteniyorsa nükleer santraller tercih edilmektedir. Nükleer santraller elektrik enerjisi üretiminin yanı sıra; üretilen yoğun ısı sayesinde deniz suyunun tuzdan arındırılmasında, hidrojen elde edilmesinde, endüstriyel tesisler ve konutlarda ısınma amaçlı olarak da kullanılmaktadır. Nükleer santraller konusunda ülkemizde yapılan çalışmalar konusunda bilgi verebilir misiniz? Türkiye yaklaşık 55 senedir enerji üretim yollarından biri olan nükleer teknolojinin ülkeye getirilmesi ve ondan yararlanılması üzerinde bilimsel, teknik ve politik sahada etkinlikler yürütmüştür. Ülkemiz, nükleer teknolojiye sahip olmak üzere girişimde bulunan ilk bir kaç ülke arasındadır. 1955 yılından beri bu teknolojinin kazanılmasına gayret edilmektedir. Başlangıçtan itibaren eğitim ve insan gücü geliştirme, araştırma yapılacak merkez ve laboratuarlar kurulması, çalışmaları koordine edecek yasal ve mevzuat çalışmaları, çeşitli üretim ve uygulamalar ile enerji üretimine dönük ihale çalışmaları gibi çok yönlü olarak yürütülen çalışmalarla bu gün belli bir konuma gelinmiştir. Bu süreçde bir kaç kere enerji üretimi için santral kurulmasına çok yaklaşılmışsa da bir netice elde edilememiştir. Türkiye’ye Nükleer teknolojinin getirilmesi için yapılan girişimlerin (sonuca yaklaşmak yönünden) en önemlisi yakın geçmişte gerçekleşmiştir. 13 Ocak 2010 tarihinde Rusya ve Türkiye “Türkiye’de Nükleer Santral Tesisi Konusunda İşbirliği Ortak Beyannamesi” başlığında bir anlaşmaya imza atmıştır. Bu anlaşma ile bir ortak komisyon oluşturulup, Akkuyu ile ilgili imzalanacak bağlayıcı bir uluslararası anlaşma metni üzerinde çalışılmaya başlanmıştır. 12 Mayıs 2010 tarihinde Türkiye ile Rusya hükümetleri arasında “Akkuyu Sahasında Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine Dair İşbirliği Anlaşması” imzalanmıştır. Bu anlaşmaya göre, Akkuyu sahası %100 Rus olarak kurulacak bir proje şirketine bedelsiz olarak teslim edilecektir. Rus proje firması, kuracağı VVER1200 tipi 4 nükleer santral ünitesinin, santral yardımcı tesislerinin ve üretilen elektriğin sahibi olacak, santrali işletecek ve 15 yıllık alım garantisi ile Türk tarafına elektrik satacaktır. 2012 yılı itibarıyla, Akkuyu Nükleer Santralı ile ilgili girişimler başlamış bulunmaktadır. Yapımı yüklenen Rus firması sahada etüd ve fizibilite çalışmaları yapmakta ve inşaat zemini hazırlanmaktadır. İnşaat temelinin atılmaya başlaması 2013 yılı içerisinde planlanmaktadır. Nükleer yakıtlar, soğutucu ve/ veya yavaşlatıcı ile çevrelenir ve basınç kabı denilen çelikten yapılmış dayanıklı bir kabın içine yerleştirilir. Radyoaktif salınımın önündeki 3. ve 4. engel soğutucu ve bu basınç kabıdır. Radyoaktif salınımın önündeki son engel ise, reaktör ve yardımcı sistemlerin içine yerleştirildiği yaklaşık 1.0 m kalınlığında, ön gerilimli betondan yapılmış koruma kabıdır. 1986 yılında Ukrayna’da meydana gelen Çernobil kazasının radyoaktif salınım açısından ciddi sonuçlar doğurmasının nedeni, santralde bu son koruma bariyerinin yani koruma kabının olmamasıdır. Koruma kabının başka bir özelliği ise reaktörü dış etkenlere karşı korumaktır. Reaktör bariyerleri Şekil 2’de gösterilmiştir. Nükleer santrallerin güvenliği söz konusu olduğunda temel ilke; nükleer santralin tasarımı, yer seçimi, Nükleer santrallerin doğaya zararı var mıdır? Nükleer santral yakıt atıkları nasıl saklanır? Nükleer santrallerindeki kazalar konusunda ne düşünüyorsunuz? Dünya’daki hiçbir enerji üretim yöntemi tam anlamıyla güvenli değildir. Ancak nükleer santrallerin tehlikeleri, enerji üretmek için kullanılabilecek diğer yöntemlere göre çok azdır. Çekirdek bölünmesi sonucunda oluşan bölünme ürünleri yüksek düzeyde radyoaktiftir. Ayrıca bölünme, reaktör içindeki yapısal malzemenin de ışınlanarak radyoaktif hale dönüşmesine neden olabilir. Bu yüzden, nükleer santrallerden çevreye yayılabilecek radyasyon şiddetinin, uluslararası standardlarla saptanmış izin verilen düzeylerin altında olması gerekir. Nükleer reaktör çalışanlarını, yöre halkını, bitkiler ve hayvanlar ile çevreyi, çıkabilecek radyasyonun zararlı etkilerinden korumak ve reaktörün güvenli çalışmasını sağlamak için alınan tedbirlerin tümü nükleer reaktör güvenliği kapsamına girer. Nükleer santrallerde güvenlik, ‘derinliğine savunma’ ilkesine dayandırılır, tasarım ve analizler bu ilke çerçevesinde gerçekleştirilir. Derinliğine savunma ilkesi, nükleer santral tasarımlarının radyoaktif salınıma karşı bariyerler ve bu bariyerlerin bütünlüğünü/sağlamlığını koruyacak güvenlik sistemlerini içermesini öngörür. Radyoaktif salınımın önündeki ilk engel nükleer yakıtın kendisidir. Çekirdek bölünmesi bu nükleer çubuklarda gerçekleştiği için bölünme sonucu açığa çıkan radyasyon ve radyoaktif malzemeler yakıtın seramik yapısı içinde tutulur. Radyoaktif salınımın önündeki ikinci engel, paslanmaya, mekanik yük ve radyasyona dayanıklı alaşımlardan yapılan yakıt zarfıdır. inşaatı, servise alma, çalıştırma, servisten çıkma ve sökülme aşamalarının her birinde uluslararası yetkili kuruluşlar ve bağımsız uzman kuruluşlar tarafından kabul edilmiş, uluslararası standartlar, kalite kontrol ve kalite temini, lisanslama ve güvenlik anlayışlarını kabul edip, uygulamaktır. Nükleer santraller, işte bu ilkelere uygun olarak tasarlanır, inşa edilir, işletilir ve sökülürler. Nükleer yakıt atıkları tüm dünyada GRAM düzeyinde takip edilen nadir malzemelerdendir. Nükleer yakıt atıkları, genelde radyasyondan korunma amaçlı zırhlaması yapıldıktan sonra gözetim altında saklanır. Şu ana kadar genelde saklama işlemi güç reaktörlerinin soğutma havuzlarında gerçekleştirilmiştir. Nükleer santral tasarımları en kötü kaza senaryoları göze alınarak yapılır. Yedekli güvenlik sistemleri ile her türlü kazaya karşı önlem alınmaya çalışılmaktadır. Yaşanan kazalar neticesinde edinilen tecrübelerle tasarımlar daha da güçlü hale getirilmiştir. Maddi kaygılardan çok güvenlik ilkelerinin dikkate alınmasıyla yönetilen nükleer santrallerde büyük ölçekli kaza olması olasılığı çok düşüktür. Yeni nesil nükleer santrallerde meydana gelebilecek herhangi bir kazada çevrenin en az şekilde etkileneceği şekilde tasarımların güvenlik sistemleri 3115 geliştirilmektedir.