8 Suriye krizi Türkiye - İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi
Transkript
8 Suriye krizi Türkiye - İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi
Atatürkorganize 4 Önce anlayışta yenilenmeliyiz Hilmi UĞURTAŞ İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı D eğerli Sanayici Dostlarım, geçtiğimiz ay, terör ve Afyon’da yaşanan olaydan dolayı bir çok acı haberle geçti. Gençlerimizin şehit olması, vatandaşlarımızın kayıpları hepimizi derinden yaraladı. Elbet bu acılar tarihteki yerini alacak ve Türkiye Cumhuriyeti sonsuzluk yürüyüşüne devam edecektir. Ancak ateş düştüğü yeri yakar misali, ateş düşen ocaklarda bu acılar ömür boyu sürecektir. Bu acıların başka ocaklara da sıçramaması için; toplumsal sağduyu içinde, tüm kişi ve kurumların ortak katkısı ile çözüm yollarının üretilmesi zorunluluğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bir kez daha vefat eden şehitlerimize, vatandaşlarımıza rahmet, geride kalanlara sağlık ve sabırlar diliyoruz. Ülkemizin ekonomik manzarası, son yıllarda doğal hale gelen bölgesel ve global sıkıntıların etkisi ile inişli-çıkışlı bir seyir izlemek- tedir. İran-Irak-Suriye düzleminde yaşanan sıkıntılar ülkemize ekonomik ve politik yönden zor bir dönem yaşatmaktadır. Sıkıntıların ekonomik yönüne baktığımızda bu bölgede yaşanan gelişmeler neticesinde yaşanan kayıplar, başta o bölgelerle sıkı ticareti olan şehirlerimiz olmak üzere tüm ülkemizi etkilemektedir. Bölgede kaybolan barış ve istikrarın faturasını elbette önce o ülkelerdeki insanlar ödemektedir. Ancak, Türkiye ekonomisi de ciddi kayıplarla karşı karşıyadır. Türkiye bölgesel bir güç ve denge unsuru olarak, kendi dış politika prensipleri doğrultusunda gereğini yapmaktadır. Ama, yabancı dostlarımızın tarihte sık sık yaptıkları gibi bizi bu yolda yalnız bıraktıkları düşüncesi, toplumumuzda her geçen gün daha da kuvvetlenmektedir. Türkiye ekonomisi hakkında kısa bir değerlendirme yaptığımızda; l İç talebin daraldığını, l TL mevduatının, yani tasarrufların artmadığını, l Kapasite kullanımında bir düşüş yaşandığını, l Talebin daralmasına rağmen, enflasyonun beklentinin üstünde seyrettiğini, l Tarım ve turizm sektörlerinde dönemsel beklentilerin gerisinde kalındığını, l Bütçenin gelir kaleminde düşüş görüldüğünü, l Özel sektörün kredi riskindeki genişlemenin sürdüğünü, bu nedenle yeni yatırım projelerinin bekletildiğini, l Bu durum sürerse hedeflenen yüzde 4’lük büyümenin yakalanmasının riske gireceğini görebiliriz. Ancak; l İhracat artışının sürmesi ve ithalatın yavaşlaması, l Cari açığın küçülmeye başlaması, l Kapasite kullanım oranının düşüşünün ekonomiyi soğutma gayretlerinin başarılı olduğunu, l İşsizlik rakamlarının gerilemesi gibi olumlu değişimleri de göz ardı etmemeliyiz. Dünya ekonomik forumu tarafından hazırlanan “Küresel Rekabet Gücü” raporunda Türkiye 59. sıradan 43. sıraya çıkmıştır. Özellikle finansal güvenilirlik, rekabet ve kurum- başkanın kaleminden başkanın kaleminden İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ l sallaşma kültüründeki gelişmeler, istihdamın verimli kullanılması gibi hususlardaki olumlu değişim önemlidir. Ancak, 2023 hedeflerine ulaşabilmek için maldan katma değere, cirodan karlılığa, nicelikten niteliğe dönmemizi sağlayacak bir yapılanma hususunda daha uzun bir yolumuz olduğu açıktır. Eski usul, geleneksel üretim anlayışından, Ar-Ge ve yenilenmeye yönelik, güncel teknolojiyi kullanan üretim anlayışına geçmedikçe, kendi dünya markalarımızı yaratma ve rekabette daha önlere geçme şansı bulmamızın zor olduğunu görmeliyiz. Ar-Ge ve yenilik faaliyetleri mikro düzeyde firmaların, makro düzeyde ülkelerin rekabet yarışı içindeki yerlerini belirlemektedir. Ar-Ge ve yenilik potansiyelleri firmaların bilanço ve gelir-gider tabloları kadar incelenen, firmanın değerini belirleyen unsurlar halini almıştır. Ar-Ge çalışmalarına GSYİH’sının yüzde 4,7’ sini ayıran İsrail ile yüzde 3,4’ünü ayıran Japonya’nın başını çektiği listede, OECD ülkeleri ortalaması yüzde 2,3 iken, Türkiye yüzde 0,85 düzeyindedir. Japonya’da kişi başına düşen patent sayısı Türkiye’nin 105 katıdır. Çin’de ise bu rakam 59 kat, Güney Kore’de 46 kat, Hindistan’da ise 6 kattır. Ülkemiz, özel sektör tarafından finanse edilen Ar-Ge çalışmaları oranında ise 125 ülke arasında 25. sıradadır. Türkiye’nin Ar-Ge ve yenilik alanlarındaki bu genel görünümün yanında, İzmir için yapılan “Bölgesel Yenilik Stratejileri” çalışmasındaki birkaç rakamı da sizlerle paylaşmak istiyorum. İzmir’de sanayimize de hizmet veren 11 araştırma enstitüsü vardır. TÜBİTAK’ın sistemine kayıtlı araştırmacı sayısı 739’ dur. 2007-2010 yılları arasında Ankara’dan 117 patent ve faydalı model başvurusu varken İzmir’de bu rakam 51’dir. Bu dönemde 2016 İzmir firması Ar-Ge ve yenilik destekleri için başvurmuş, ancak 1212’si yararlanabilmiştir. Her yıl ISO tarafından yapılan ilk 500 firma araştırmasında 50 civarı SAHİBİ İAOSB Yönetim Kurulu Başkanı Hilmi UĞURTAŞ SORUMLU MÜDÜR Serap AKYOL YAYIN İCRA KOMİTESİ Hilmi UĞURTAŞ - Enver OLGUNSOY Nedim ATİLLA - Hüseyin DOĞAN - Serap AKYOL Muhabir Meryem Fulya YAZICIOĞLU YÖNETİM YERİ İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi M. Kemal Atatürk Bulv. No:42 - 35620 Çiğli / İZMİR Tel: (0232) 376 71 76 Fax: (0232) 376 71 00 E-mail: iaosb@iaosb.org.tr Web: www.iaosb.org.tr 5 eylül 2012 firmamız bu listede yer almaktadır. Ancak, Ar-Ge merkezi olan firma sayımız sadece 8’dir. Üniversite-Sanayi işbirliği pek çok platformda sadece dilek ve temenni olarak yer almaktadır. Üniversitelerde üretilen bir teknolojinin sanayiye aktarılması hususunda başarı hikayemiz yok denecek kadar azdır. Oysa, İzmir’de Ar-Ge projeleri süresi ve maliyetleri Ankara ve İstanbul’dan ucuzdur. Buna rağmen firmalarımızın yaklaşık yüzde 85’inin Ar-Ge birimleri dahi yoktur. Ar-Ge harcamalarının cirolarına oranı yüzde 5’i geçmemektedir. Firmalarımızın yüzde 81’i üniversitelerle hiç tanışmadığı gibi, yüzde 70’inin de yenilik konusunda ne yapabilecekleri hususunda bir hedef ve stratejileri dahi yoktur. Dergimizin geçen sayısında İzmirli sanayicilerimize İzmir’de sanayici olmanın faydaları ve sıkıntılarını sorduğumuzda ortaya çıkan genel tablo, İzmir’in çok güçlü ve değerli bir potansiyele sahip olduğu, ama bu potansiyeli kullanmadığı veya kullanamadığı şeklindedir. Geçmişe bakarak hayıflanmak bizlere hiçbir şey kazandırmayacağı için, Ar-Ge ve yenilik konularına bugün duymuşçasına heyecanla sahip çıkmalıyız. Her firma, sahip olduğu yenilenme potansiyelini masaya yatırmalı, bu hususta yapılabilecekleri tespit ederek stratejilerini oluşturmalıdır. Ar-Ge ve yenilenme yoluyla değişimin ilk adımı, sanayicimizin bu faaliyetlere bakış açısının - anlayışının değişmesidir. Bu çalışmalara maliyet yaratan, vakit kaybettiren faaliyetler gibi bakma yanılgısı terk edilerek, geleceğin bu kavramlar üzerinde kurulacağını kabul etmeliyiz. İAOSB bu değişim için ihtiyaç duyduğunuz alanlarda Sizlere hizmet üretebilecek , çözüm yolları sunabilecek birikime ve ekiplere sahip bir yapıdadır. Yeter ki Siz “ varım” deyin. En önemli adım, anlayışlarımızın yenilenmesidir. Baskı: Hürriyet Matbaası 5501 Sokak No: 6 Kat: 1 Tuna Mah. Çamdibi - İzmir Telefon: (0232) 435 69 69 Faks: (0232) 462 31 62 www.hurriyetmatbaa.com Atatürk Organize Haber, İAOSB’nin aylık yayın organıdır. Dergide yayınlanan yazılar kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. Yayınlanan yazılar aksi belirtilmedikçe İAOSB’nin resmi görüşünü yansıtmaz. İmzalı yazılarda belirtilen görüşler sadece yazarlarına aittir. Aylık Süreli Yerel Yayın / Basım Tarihi: 25 EYLÜL 2012W Atatürkorganize 6 44 Dünyanın en eski yaşayan çarşısı: KEMERALTI 8 12 14 16 20 30 32 33 34 35 Suriye krizi Türkiye ekonomisini silkeliyor Bütçe hedefleri tutturulamayacak Avrupa Birliği’nin görünümü negatif Yurtdışında hava uçuşa müsait değil Sonbaharda ekonomi Yangının öncesi ve sonrası İAOSB’de ele alındı İAOSB 26 ülkenin temsilcisini ağırladı İkinci 500 listesinde İAOSB’den 11 firma yeraldı Yabancı ülkeler İAOSB’de buluştu İAOSB, Hırvatistan’da kurulacak OSB’ye örnek Makedonya bağımsızlığını İAOSB’de kutladı 36 37 38 40 42 Sanayi içinde spor alanı İzmir sanayi tarihinden Dünyanın dört bir yanından gelenler İEF’de buluştu Bir başarı hikayesi: Polisac 44 48 50 52 54 55 56 58 60 62 64 68 70 Dünyanın en eski yaşayan çarşısı: Kemeraltı Türk Ticaret Kanunu yol haritası Enerji verimliliğinde enerji otomasyonunun önemi Rüzgar türbini nasıl üretiliyor? Aile şirketleri ve yeni TTK Türkiye’de e-ticaret artıyor Sabancı Kültür Merkezi yeni döneme hazır Su sağlıktır Firmalarımız Dünyayı küresel bir köye çeviren aşk: İnternet Basında firmalarımız İşbirliği talepleri İzmir’in en kuzeyi: Dikili içindekiler içindekiler İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ l eylül 2012 42 Bir başarı hikayesi: Polisac 8 Suriye krizi Türkiye ekonomisini silkeliyor 20 Sonbaharda ekonomi 12 Bütçe hedefleri tutturulamayacak 7 Atatürkorganize 8 Suriye Türkiye krizi ekonomisini silkeliyor erek Gerek ticaret, g e emlak turizm, gereks gelişen alanında hızla ilişkileri, Türkiye-Suriye avaşla Suriye’deki iç s zellikle gerilemiş ve ö illerin Suriye’ye yakın rumdan ekonomileri du nmeye olumsuz etkile başlamıştır. güncel haberler güncel haberler İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ l eylül 2012 9 Bu yılın ilk 8 ayında Suriye’ye sınırı olan veya civarında yer alan 10 ilin toplam ihracatı, geçen yılın aynı dönemine göre 138.3 milyon dolar gerilerken, bundan Şanlıurfa, Gaziantep, Osmaniye ve Hatay da payını aldı. G eçmiş dönemde gerek ticaret, gerek turizm, gerekse emlak alanında hızla gelişen Türkiye-Suriye ilişkileri, Suriye’deki iç savaş neticesinde gerilemiş ve özellikle Suriye’ye yakın olan Hatay, Kilis, Gaziantep, Mardin ve Şanlıurfa illerinin ekonomileri durumdan olumsuz etkilenmeye başlamıştır. Dolaylı ve doğrudan etkiler öncelikle Suriye ile yakın ilişkide olan illeri, sonra da ekonominin tamamını etkileyecektir. Doğrudan etkilerin ilki, iki ülke arasındaki ticaret hacminin azalması ve Suriye’ye yoğun olarak ihracat yapan illerin bu durumdan etkilenmesidir. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 30 Ağustos 2012’de BM Güvenlik Konseyinde yaptığı konuşmada Suriye’den Türkiye’ye yönelik mülteci akışının Türkiye’ye şu an itibariyle maliyetinin 300 milyon dolar olduğunu açıklayarak, dış destekteki yetersizlikten şikâyet etti. Hükümet, kış aylarının gelmesi ve mülteci akışının devam etmesiyle bu maliyetin daha da artacağından endişeli görünüyor. Yine başta Suriye’ye sınırı olan illerimiz olmak üzere bölgeye yakın tüm illerimizde şikâyetler artmaya başladı. TİM verilerine göre geçtiğimiz yılın ilk sekiz ayında Suriye’ye yapılan ihracat 1,1 milyar dolar idi. Bu yılın aynı döneminde Suriye’ye yapılan ihracat, yüzde 68,5 gerileyerek, 363 milyon dolara düştü. Geçen yılın ilk sekiz ayında en büyük 20. ihraç pazarımız olan Suriye, bu yılın aynı döneminde 43. sıraya indi. Suriye’ye yapılan ihracatın sınır ve civar iller bazında etkileri incelendiğinde ise başta Osmaniye, Şırnak ve Şanlıurfa’nın ihracatlarında ciddi gerilemeler var. Ancak illerin ihracatını bölgenin toplam ihracatı içindeki ağırlığıyla beraber değerlendirdiğimizde özellikle Şanlıurfa, Gaziantep, Osmaniye ve Hatay illerinin yaşanan krizden olumsuz etkilendiği anlaşılmaktadır. Bu yılın ilk sekiz ayında Suriye’ye sınırı olan veya civarında yer alan 10 ilin toplam ihracatı, geçen yılın aynı dönemine göre, 168,3 milyon dolar gerilerken; bu gerilemeden Şanlıurfa yüzde 27,7, Gaziantep yüzde 21,7, Osmaniye yüzde 15,9 ve Hatay yüzde 15,1 pay aldı. Bununla birlikte illerin toplam ihracatına bakıldığında Adana, Gaziantep, Şırnak, Osmaniye gibi bazı illerimizin Suriye’deki pazar kaybını başka pazarlara yönelerek aşabildiği anlaşılmaktadır. Suriye’deki gelişmelerin illerin ekonomik performansları üzerindeki etkisi dış ticarette yaşanacak olası kötüleşmelerle sınırlı kalmayacak; turizm sektöründe de yansımaları görülecektir. 2000 yılında Türkiye’ye gelen toplam Suriyeli turist sayısı 122 bin iken, 2011 yılında bu rakam 974 bin olmuştur. Eylül 2009’da Suriye ile vizelerin karşılıklı olarak kaldırılması ise Suriyeli turist sayısında daha önce görülmemiş oranda bir artışa yol açmıştır. 2011’e dek turizmde gözlenen bu artış eğilimi, yaşanan krizin de etkisiyle 2012 yılında tersine dönmüş ve Suriye’den gelen turist sayısı 2012 yılının ilk beş ayında, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 33,1 oranında azalmıştır. Gaziantep ve Hatay, Suriye ve Ortadoğu’ya karayolu ile yapılan ihracat taşımacılığında en önemli sınır kapılarına ev sahipliği yapmaktadırlar. Karayolları Ulaştırma Genel Müdürlüğü istatistiklerine göre, bu illeri de kapsayan Adana Bölgesi, İstanbul ve Ankara bölgelerinin ardından en çok çekici, kamyon, römork ve kamyonet tipi araca sahip üçüncü bölgedir. Bölge toplamda ciddi bir araç stoku barındırmasının yanı sıra, Suriye ve Ortadoğu ile ilişkilerin iyileşmesinin ardından uluslararası taşımacılık ve komisyonculuk yetki belgesi sahibi firma sayısındaki artış ile de sektörde önemli bir yere sahiptir. Uluslararası eşya taşıma acenteliği yapma yetkisine sahip firma Büyük kentleri de etkiliyor Suriye’deki savaş nedeniyle sınır ticareti dururken bu durum sanıldığı gibi sadece sınıra yakın illeri değil, büyük kentleri de etkiliyor. OSTİM Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Adnan Keskin, Suriye ile yaşanan gerilim nedeniyle duran sınır ticaretinin olumsuz etkisinin bölgesel olmaktan çıkıp İstanbul ve Anadolu’yu da etkilemeye başladığına dikkat çekti. İmalat sanayisi kapasite kullanım oranlarının, üçüncü çeyrekte ekonominin çok iyi olmadığını ve canlanma görülmediğini gösterdiğini anlatan Keskin, “Ekonomi Bakanlığı verilerine göre Ocak-Temmuz döneminde alınan teşvik belgesi sayısı geçen yıla göre yüzde 18.4 düştü, yatırım tutarı yüzde 29.8 düşüşle 36 milyar 633 milyon TL, yatırımlarda öngörülen istihdam da yüzde 11.8 düşüşle 71 bin 770 kişi oldu” dedi. Keskin, teşvik paketinin de beklentilere uygun bir sonuç çıkarmadığına dikkat çekti. Cari açıktaki azalmanın sevindirici olsa da aynı zamanda ekonomideki soğumayla da açıklanabileceğine dikkat çeken Keskin, nakit akışı konusunda piyasanın rahatlatılması gerektiğini söyledi. Firmaların nakit sıkışıklığı yaşadığını ifade eden Keskin, “Euro krizinin etkisi büyük. Şimdi de Suriye var. Başlangıçta, lokal düzeyde kalan ve Mersin, Gaziantep, İskenderun, Osmaniye, Kilis gibi illeri etkileyen bu gerilim İstanbul’da, Anadolu’da hissedilmeye başlandı” diye konuştu. Atatürkorganize 10 güncel haberler güncel haberler İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ sayısı Türkiye genelinde 2004’ten 2012’ye dek yüzde 22 azalırken, Adana Bölgesi’nde ise yüzde 142 artmıştır. Çok daha ciddi bir artış ise uluslararası eşya komisyonculuğu yapan firma sayısında gözlenmiş ve 2004-2012 yılları arasında bölgede kurulu firma sayısındaki artış, Türkiye genelindeki artış oranının 8,5 katı olmuştur. Türkiye ile Suriye arasında Akçakale, Cilvegözü, Karkamış, Öncüpınar, Yayladağı ve Nusaybin olmak üzere 6 adet sınır kapısı vardır. Özellikle 2000 yılı sonrası bu sınır kapılarının önemi artmış ve Suriye Yorum Semih İdiz / Milliyet Başbakan Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Davutoğlu, ABD’nin Suriye’ye müdahale etme konusundaki çekingenliğinden memnun değiller. Açıklamalarından bu anlaşılıyor. Bunda aslında bir gariplik de yok değil. Sonuçta Türkiye’de ABD’nin tekrar bir Müslüman ülkeye müdahale etmesinin hoş karşılanacağını gösteren fazla işaret yok. Buna AKP’nin en sadık tabanını da dahil edebiliriz. Birkaç yıl önce olsaydı Erdoğan bile, Libya krizinin başında olduğu gibi, “bir Müslüman ülkeye daha müdahale ediliyor” gerekçesiyle buna karşı çıkardı. Bugün ise durumun köklü bir şekilde değiştiğini görüyoruz. Hem Erdoğan, hem Davutoğlu artık, ister BM çatısı altında olsun, ister bir “gönüllü ülkeler koalisyonu”nun başını çekerek olsun, ABD’nin Suriye’ye müdahale etmesini istiyorlar. Ancak bu kez Washington’da bu konuda fazla bir iştahın olmadığı görülüyor. Başbakan Erdoğan, CNN’in ünlü siması Christiane Amanpour’a geçtiğimiz günlerde verdiği röportajda, ihtiyatlı ifadelerle de olsa, Washington’un bu tutumunu Kasım ayında yapılacak Amerikan Başkanlık seçimlerine bağladı. l eylül 2012 ile Orta Doğu’ya ihracatta yoğun bir şekilde kullanılır olmuşlardır. 2012’nin başında Suriye yönetiminin tadilat gerekçesi ile Akçakale Sınır Kapısı’nı tek taraflı olarak kapatması da krize eklenince, 2012’nin ilk 6 ayında bu kapıdan geçen araç sayısı 631 olarak kaydedilmiştir. Oysa geçen senenin aynı döneminde bu kapıdan geçen kamyon sayısı 125 bin 631 olmuştur. Benzer şekilde Öncüpınar Sınır Kapısı’nda da kamyon geçişi yarı yarıya azalmış, 2012’in ilk 6 ayında sınırı geçen araç sayısı 22 bine düşmüştür. İhracatın bu durumdan nispeten daha az etkilenmesi içinse Mersin-Mısır ve Mersin-Lübnan-Tripoli RO-RO hatları oluşturulmuştur. Suriye’ye ve Ortadoğu’ya mal taşıyan karayolu lojistik firmaları, Suriye’deki krizden doğrudan etkilenmektedirler. Sığınmacıların Türkiye’ye gelmeye başladığı Nisan 2011’den Haziran 2012’ye dek kurulan kamplar için harcanan para 200 milyon lirayı geçmiştir. Kampların her türlü ihtiyacı karşılamaya yönelik olarak inşa edilmeleri, mültecilerin büyük bir kısmının barınma için herhangi başka bir girişimde bulunmamaları sonucunu doğurmuştur. Ancak özellikle orta halli ve üst gelir grubundaki sığınmacıların artan kiralık ev talepleri, bölgedeki illerde kiraların yükselmesine yol açmıştır. Sığınmacıların kiralık konut için hedeflerindeki illerden biri olan Gaziantep’teki Tüm Emlakçılar Odası Başkanı Mehmet Aytaç’ın yaptığı açıklamaya göre, ilde son 3-4 aylık süreçte kiralar 3 katına çıkmıştır. Antep dışında Hatay, Kilis ve Adana’daki evlerin de orta halli göçmenlerden talep gördüğü, daha zengin göçmenlerin ise Mersin’i tercih ettikleri ifade edilmiştir. Bir taraftan Suriye’ye direkt mal satan firmalar, diğer taraftan Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Lübnan, Suudi Arabistan ve Ürdün gibi Ortadoğu’daki ülkelerle ticaret yapan firmalar, bu ülkelere gönderdikleri malların taşıma maliyetlerinde artışlarla karşılaşacaklar ve kar marjı zaten düşük olan firmalar bu durumdan olumsuz yönde etkileneceklerdir. Sınır geçişlerinde problem yaşayan lojistik firmaları da başka rotalara yönelecek; riski öngöremeyen ve değişiklik yapmakta geciken firmalar finansmanda sorunlar yaşayacaklardır. Özellikle vizelerin kaldırılmasının ardından Şanlıurfa, Mardin, Hatay ve Gaziantep başta olmak üzere, Suriyeli turistlerin yoğun olarak ziyaret ettiği illerde hem turizm gelirleri azalacak, hem de borçlarını ödemekte zorlanan firmaların düştükleri darboğaz bu illerde risk primlerini yükseltecektir. Kriz öncesi zengin Ortadoğuluların ev satın aldıkları illerde, bu eğilimin devam edeceğine dair beklentiler neticesinde başlayan inşaatlar gereksiz bir stok oluşturacaktır. Buna karşın Suriyeli sığınmacıların taleplerini kiralık evlerden yana kullanmaları ise, kimi şehirlerde kiraların bir süre daha yüksek seyretmesine neden olacaktır. Atatürkorganize 12 Maliye Bakanı Şimşek: Bütçe hedefleri tutturulamayacak M aliye Bakanı Mehmet Şimşek, bu sene bütçe hedeflerinin tutturulamayacağını belirtirken, "2013 yılı bütçesi üzerinde çalışıyoruz, tedbirler üzerinde çalışıyoruz. Türkiye'nin başarısı bütçe disiplinindedir, bütçe disiplinsizliğine izin veremeyiz" dedi. Bir televizyon kanalında katıldığı programda küresel ekonomiyi değerlendiren Bakan Şimşek, dünya ekonomisinde İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ilk defa 2009 yılında küçülme yaşandığını hatırlattı. 2010 yılında bir toparlanma olduğunu, bunda Türkiye, Brezilya, Çin ve Rusya gibi gelişmekte olan ülkelerin payının büyük olduğunu anlatan Şimşek, fakat bu sene yavaş yavaş gelişmekte olan ülkelerin de bir momentum kaybına uğradığını, yani ekonomilerinin yavaşlamaya başladığını söyledi. Dünyadaki bu momentum kaybına paralel olarak Türkiye'nin de yavaşlama sürecinde bulunduğunu kaydeden Şimşek, şu anda bütün dünyada emtia fiyatlarının arttığını, bunun da Türkiye için iyi bir durum olmadığını vurguladı. Türkiye'nin bu sene 60 milyar dolarlık enerji ithalatı yapacağına dikkati çeken Şimşek, bunun enflasyonu ve büyümeyi olumsuz etkilediğini dile getirdi. Bakan Şimşek, global ekonominin daha fazla etkilenmemesi için emtia fiyatlarındaki artışın durması gerektiğine işaret etti. Şimşek, büyümede yüzde 4'lük hedefin belki tutturulamayacağını kaydederek, "Yüzde 4'ün altında bir büyüme söz konusu şu anda" dedi. Bütçe hedefleri tutmayacak Bu sene Türkiye'nin büyümesinin ihracat ağırlı olarak gerçekleştiğini, iç talebin ise durma noktasında bulunduğunu anlatan Mehmet Şimşek, ihracat kanalıyla büyümenin vergi gelirini artırmadığını, aksine düşürdüğünü söyledi. Şimşek, bu sene bütçe hedeflerinin tutturulamayacağına işaret ederek, bunda memur maaş zamları, ulaştırma yatırımları, sağlık, sosyal güvenlik, özelleştirme gelirlerinin azlığı ve BOTAŞ'ın maliyetin altında doğalgaz satmasının önemli payı olduğunu vurguladı. Memur maaş zamlarının bütçeye 4,5-5 milyar liralık ilave yük getirdiğini ifade eden Şimşek, büyük şehirlerin metro yatırımlarının Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı'na verilmesi güncel haberler güncel haberler İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ l eylül 2012 gibi nedenlerle de ulaştırmadan çok ciddi bir yük geldiğini dile getirdi. Türkiye'de hala 48 yaşında kadınların, 49 yaşında da erkeklerin emekli olabildiğine işaret eden Şimşek, 2002 yılında 6,5 milyon kişi olan emekli sayısının bugün 10,1 milyon kişiye, 2002 yılında 16-17 milyar lira düzeyinde olan emekli ödemesinin de bugün 110 milyar liraya ulaştığını bildirdi. Mehmet Şimşek, BOTAŞ'ın maliyetin altında doğalgaz sattığına ve bunun da BOTAŞ'ın KDV ödemelerini olumsuz etkilediğine dikkati çekerek, özelleştirme performansının da hedeflerin altında kaldığını vurguladı. Bakan Şimşek, "2013 yılı bütçesi üzerinde çalışıyoruz, tedbirler üzerinde çalışıyoruz. Türkiye'nin başarısı bütçe disiplinindedir, bütçe disiplinsizliğine izin veremeyiz" dedi. Gayrimenkul alım ve kiralamalarına sıkı takip Yılbaşından bu yana bütün bakanlıkları yazıyla uyardığını ve "bu sene bütçenin durumunun iyi olmayacağını" söylediğini anlatan Şimşek, fakat birçok bakanlığın kendisini dinlemediğini de kaydetti. Bakan Şimşek, "Hala bazı bakanlıkların yani bizimle görüşülmeden, tartışılmadan, kaynağı ortaya koymadan harcamayı genişletme söylemlerini duyuyoruz gazetelerden. Bütçe disiplininin korunmasına yönelik biz de çaba gösteriyoruz. Bu sene bütçe hedeflerini tutturamayacağız" diye konuştu. Batman’da 60 yatırımcı sırada bekliyor Doğu ve Güneydoğu insanının terörden çok rahatsızlık duyduğunu kaydeden Şimşek, terör örgütünün sadece güvenlik güçlerini ve sivilleri hedef almadığını, yatırımları da hedef aldığını söyledi. Şimşek, yeni teşvik sistemiyle sadece Batman’da 60 yatırımcının sırada beklediğini ifade ederek, “Aslında terör olayları olmasaydı Batıdan veya dünyadan birçok firma, Doğu ve Güneydoğu illerinde yatırım yapmak için yarışa girerdi. Şu anda da bir yarış var, ama terör olmasaydı çok daha ciddi olurdu” dedi. Türkler, Kürtler, Araplar ve Çerkezlerin bin yıldır beraber yaşadığını dile getiren Şimşek, “Ortak noktamız o kadar çok ki... Yani kıblemiz aynı, Allah’ımız aynı, peygamberimiz aynı. İnancımız anlamında, birçok anlamda kültürel ortak noktalarımız var . Ortak tarihimiz var. Kenetlenmişiz, iç içeyiz, et ve kemik gibi” diye konuştu. Şu anda bütün internet sitelerinden gayrimenkullerin kiralama ve satış fiyatlarını toparladıklarını ve onları bir veri tabanına dönüştürdüklerini belirten Maliye Bakanı, şöyle konuştu: “Emlakçıların bütün gazetelerde, internette, mahalle mahalle, sokak sokak kiralık veya satılık ilanları var. Şimdi biz o verileri topluyoruz. Maliye Bakanlığı’nda veri tabanına dönüştürüyoruz. Sonra vatandaşın da bir beyanı var. Onları karşılaştıracağız. Yüzde 20 müsamaha göstereceğiz, ama ondan sonra büyük bir farklılık varsa incelemeye alacağız. İncelemeye aldıktan sonra sonuçları çok ağırdır. Mesela biz 300 bin lüks araba satışını incelemeye aldık, şu anda bitmek üzere. Yani şunun bilinmesi lazım, vergi kaçırmak çok ciddi bir risk almak demektir.” Yorum Güngör Uras / Milliyet İyi olmayan göstergeler: Sanayi üretimi büyümenin dinamiğidir. Sanayi üretimi düşünce işsizlik tehlikesi de belirir. 2011 yılının ilk 6 ayında sanayi üretimi yüzde 11.0 oranında artmıştı. Bu yıl 6 aylık artış yüzde 3.1 oranında kaldı. Özel sektör yatırım yapmaya niyetli değil, İç talep hızla daraldı. 2011 yılının tamamında yüzde 19.3 oranında artan beyaz eşya satışlarındaki artış ilk 6 ayda yüzde 0.9’da kaldı. Tüketim malı ithalatı yüzde 15.9 azaldı. Otomobil satışlarındaki 6 aylık azalma yüzde 15.6 oldu. Yatırım malı ithalatı yüzde 10.5 geriledi. TL mevduat artmıyor. 2011 Temmuz ayı sonundan bu yılın Temmuz ayı sonuna yurtiçi yerleşiklerin mevduatı sadece yüzde 5.3 oranında arttı. Yabancı para mevduatındaki artış yüzde 13 oranında. Büyümede yüzde 4’ü bile tutturamama riski var Bütçenin durumu kötü: 2011 yılı Ocak-Haziran döneminde bütçenin gelirleri yüzde 31.7 oranında artmıştı, bu yıl yüzde 17.8 oranında arttı. Giderleri yüzde 7.1 oranında azalmıştı. Bu yıl yüzde 11.8 oranında arttı. İyi olan göstergeler: İhracat artışı sürüyor. İlk 7 ayda toplam ihracat geliri 87.2 milyar dolar. Geçen yılın aynı dönemine göre 9.8 milyar dolar fazlalık var. Bunun 7.0 milyar doları altın ve kıymetli taş olduğuna göre, geleneksel ihraç ürünlerindeki artış 2.8 milyar dolar demektir. İthalatta ufak da olsa gerileme var. Dış ticaret açığında ilk 7 ayda gerçekleşen 13 milyar dolar azalma, ilk 7 ayın cari açığının (döviz açığının) da küçülmesine yol açacak. 13 Atatürkorganize 14 Avrupa Birliği’nin görünümü negatif M Daralmanın daha çok beklendiği AB’de işsizlik ve enflasyon rekor düzeye ulaştı. Liderler, daha sert önlemler alınmasından yana tavır koyuyor. oody’s Investors Service, Avrupa Birliği’nin uzun vadeli kredi notunu Aaa olarak teyit ederken, görünümü ‘durağan’dan ‘negatif’e indirdi. Moody’s görünümün ‘negatif’e düşürülmesinin AB bütçesine önemli katkı yapan Aaa seviyesinde nota sahip üye ülkelerin negatif görünümlerini yansıttığını vurguladı. Moody’s, Almanya, Fransa, İngiltere ve Hollanda’nın AB bütçesinin yüzde 45’ini sağladıklarını belirtti. Moody’s böyle yüksek bir bütçe katkısı sağlanmadığı ortamda AB’nin kredibilitesinin önemli üye ülkelerin kredibilitelerine paralel gitmesinin makul olduğuna inandıklarını ifade etti. Rekor işsizlik ve enflasyon Daralmanın daha çok beklendiği AB’de işsizlik ve enflasyon rekor düzeye ulaştı. Ekonomik olarak herhangi bir iyileşmenin yaşanmadığı Euro Bölgesi’nde, yüzde 11.3’lük işsizlik ve yüzde 2.6’lık enflasyon sıkıntı yarattı. Liderler daha sert önlem alınmasından yana Avrupa Merkez Bankası (ECB) Yönetim Konseyi üyesiEwald Nowotny, ekonomik görünümler kötüleşirken Avrupa’da belirsizliğin, özellikle de borç sıkıntısı içindeki güney Avro bölgesi eko- nomileri açısından muazzam şekilde arttığını belirtti. Nowotny, gazetecilere yaptığı açıklamada, “Şu kadarını söyleyebilirim: Bir iyileşme söz konusu değil, daha ziyade beklentilerde bozulmalar var”dedi. Nowotny, “2012’de negatif büyüme oranları, daralmalar beklemek durumundayız. Belirsizlik büyük şekilde artıyor” diye konuştu. Nowotny, ECB’nin Euro bölgesi için 2012 ve 2013 büyüme tahminlerini düşüreceğini öngördü. Öte yandan İspanya Başbakanı Mariano Rajoy ve Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande düzenledikleri ortak basın toplantısında “Euro’nun geri dönüşü olmadığına ilişkin aynı vizyona sahibiz” görüşünü dile getirdi. Madrid’deki Başbakanlık Konutu’nda yapılan Rajoy-Hollande görüşmesinde öncelikli gündem ekonomik kriz oldu. Toplantıda Hollande, 19 Ekim’de yapılacak Avrupa Konseyi toplantısında Euro Bölgesi’ni ilgilendiren kararlar alınacağını ve bu kararların “sert” olacağını söyledi. Hollande, “Karar almayı çok fazla geciktirdik ve bu da şüphelerin çıkmasına neden oldu” dedi. Ayrıca Eurostat’ın verilerine göre, bölgede enflasyon Ağustos’ta yıllık yüzde 2.6’ya yükselerek beklentilerin üzerinde gerçekleşti. İşsizlik de temmuzda yüzde 11.3 olarak açıklandı. Haziran’da işsizlik 11.2 idi. güncel haberler güncel haberler İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ l eylül 2012 Siestaya son verin! A vrupa Birliği-Avrupa Merkez Bankası-Uluslararası Para Fonu, kredi verdiği komşunun daha fazla çalışmasını, ‘siesta’dan (öğlen uykusu) feragat etmelerini istedi. Yunanistan’ın kreditörleri, Yunan hükümetinden haftalık çalışma sayısını 6 güne çıkarmasını istiyor. Guardian’ın haberine göre, bu detay Troyka’nın (Avrupa Birliği-Avrupa Merkez Bankası-Uluslararası Para Fonu) kreditörlere yolladığı bir mektupla ortaya çıktı. Mektupta, Troyka’nın radikal bir işgücü reformu konusunda ısrar etmesi dikkat çekti. Troika’nın bütün sektörlerde çalışma günlerini 6 güne çıkaracağı ve kreditörlere gönderdiği mektubun ayrıntıları şöyle: n Minimum dinlenme saati günlük 11 saat olacak. n İşçilerin çalışma saatleri, işyerinin açılış saatinden ayrılacak. n Sabah ve öğlen şiftleri arasındaki minimum/maksimum zaman kısıtlaması kalkacak. n Mevsimsel sektörlerde peşi peşine 2 hafta izin yılın istenilen zamanında alınabilecek. n Mektupta yer alan asgari ücret, mesai sınırlamaları, esnek çalışma saatleri, sosyal güvenlikte katkı oranında yapılacak yüzde 5’lik kesinti ‘halkın hafta sonunu kaybetmesi’ fikri gibi konular, hükümetle işçi sendikaları arasındaki ilişkiyi daha da bozacak gibi görünüyor. Öte yandan Almanya’nın önde gelen ekonomistlerinden Hanfren Neumann, Yunanistan’ın kendi ayaklarının üzerinde durabilmesi ve büyümeye geri dönebilmesi için Avro Bölgesi’nden ayrılması ve kendi para birimini kullanmaya başlaması gerektiğini söyledi. Özel ekonomi bölgeleri kuruluyor Avrupa Birliği, krizle mücadelede yatırım çekmek için, Berlin yapımı ‘özel ekonomi bölgeleri’ yaratmayı gündemine aldı. Berlin’in istediği sistem, krizdeki ülkelerin Doğu Almanya’nın tasfiyesinde kullanılan “kayyım kurumu” ile donatılmasını ve kamu mallarının hızla özelleştirilmesini öngörüyor. Özel ekonomi bölgeleri, düşük ücret ve düşük vergi içerecek. Berlin hükümetine ve işveren çevrelerine yakın Alman Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü (DIW) tarafından hazırlanarak geçen yıl bu dönemde ilk kez kamuoyuna sunulan bir raporun, hükümet politikasına dönüştüğü ve krizdeki AB üyelerine kabul ettirilmeye çalışıldığı gözlendi. Bu “özel ekonomi bölgeleri”, düşük ücret, düşük vergi, çalışma yasalarında engelleri şirketler lehine kaldırma, hızlı özelleştirme gibi“reformcu” önlemlerin yanı sıra bunların uygulanmasına yönelik denetimde de AB merkezindeki ülkelere öncelik veriyor. Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz, girdiği girdaptan bir türlü kurtulamayan Yunanistan’da sonuç alabilmek ve ülkeyi krizden çıkarabilmek için özel ekonomi bölgeleri uygulamasına geçilmesi gerektiğini bildirdi. Önerisine yönelik desteğin arttığı gözlenen Schulz, Yunanistan’ın yeni yatırım programları ve AB denetimleri sayesinde çöküşten kurtarılabileceği görüşünü yineledi. Son 3 yılda yüzde 25 küçülen Yunan ekonomisine yatırımcı çekmek için özel ekonomi bölgelerinin ülkenin güneyinde kurulabileceği bildirildi. Atina hükümeti bu konuyu Brüksel’le görüştü. Alman Ekonomi Bakanı Philipp Rösler’in Polonya’ya benzer adımların Yunanistan’da da atılmasından yana olduğu açıklandı. Federal Almanya Sanayi Birliği (BDI) Başkanı Hans-Peter Keitel, özel ekonomi bölgelerinde yatırımcı şirketlere 10 yıl boyunca vergi kolaylıkları sağlanması, bürokrasinin de tasfiyesi halinde başarılı olunabileceğini belirtti. 15 Atatürkorganize 16 Merkez Bankası Başkanı Başçı çok gerçekçi: Yurtdışında hava uçuşa müsait değil Basel 3 kritelerlerine Türk bankacılık sisteminin şimdiden hazır olduğu bilgisini veren Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, likitide ve mali disiplinle Avrupa ekonomisinin krizden beklenenden önce çıkabileceğini söyledi. M erkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, büyüme oranları konusunda eskisi gibi yüzde 8-9 oranlarının yakalanmasının çok mümkün olmadığını belirtti ve "Hava koşulları uçuşa müsait değil" benzetmesini yaptı. Reel sektörün ekonominin soğutulması eleştirileriyle ilgili "Reel sektör bir şey hissetmese konuşmaz" diyen Başçı, Temmuz ayı itibarıyla ayaklarını frenden çektiklerini bildirdi. Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı ve Para Politikası Kurulu üyeleri Ekonomi Muhabirleri Derneği üyeleriyle bir araya geldikleri toplantıda gelecek için enteresan mesajlar verdiler. Yaklaşık 3 saati aşan toplantıda piyasalara mesaj veren Başkan Erdem Başçı, ekonomideki soğutma eleştirilerine yönelik olarak Temmuz ayı itibarıyla Merkez Bankası'nın ayağını frenden çektiğini söyledi. Faiz koridorundaki daralmada söylem değiştirdiklerini de kaydeden Başçı, "Bu konuda dikkat ederseniz artık ölçülü yerine kademeli ifadesini kullanıyoruz" dedi. Karşılıksız çek miktarında alarm verici bir artış gözlemlemediklerini belirten Başçı, kredi artışında herhangi bir sınırlama olmadığını, yüzde 14'lük tahminlerini koruduklarını vurguladı. Erdem Başçı, piyasalardaki olağanüstü şoklara karşılık, Türkiye'nin hareket alanının gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere göre daha geniş olduğunu söyledi. Avrupa'nın 2018 yılında uygulayacağı Basel 3 kriterlerine Türk bankacılık sisteminin şimdiden hazır olduğu bilgisini veren Başçı, likidite ve mali disiplin sayesinde Avrupa ekonomisinin krizden beklenenden önce çıkabileceğini anlattı. Merkez Bankası Başkanı Başçı'nın verdiği mesajlar şöyle: Ayağımızı frenden çekmeye başladık Kısa vadeli sermaye hareketlerine karşı mekanizmalarımız var. Biz Temmuz ayı başından itibaren ayağımızı frenden çekmeye başladık. Piyasanın ihtiyaçlarına göre para vererek faizin düşmesini sağladık. Bunun de kredi fiyatları üzerine etkisi olmasını bekliyoruz. İç talepte bayram sonrası canlanma olabilir. Biz daha önce yumuşak inişi tamamladık demiştik. Kredi büyümesi ve döviz kurlarının daha aşağı gitmesi konusunda bir şey söylemedik. Daha aşağı düşmesini istemeyiz. Olağanüstü bir şoka karşılık Türkiye'nin hareket alanı gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere göre daha geniş. Politika araçlarını zenginleştirerek manevra alanını açıyoruz. Büyüme konusunda hava uçuşa müsait değil Yurtdışında hava uçuşa müsait değil. Yüzde 8 büyüme hiç kolay değil. Çin dahil en fazla yüzde 7 büyüme konuşuluyor. Türkiye'nin eskiden olduğu gibi yüzde 7-8 büyümesi mümkün değil. Pistte niye bekliyoruz? Kemerlerimizi çözüp karayoluyla devam edelim olur mu? Uçuş için elverişli hava şartları yok. Havada yakalananlar inişe geçmekte zorlanıyor. Karayolunda duruma göre gaza basmak değil, emniyetli sürüş sağlamak gerekir. Reel sektör bir şey hissetmezse konuşmaz Finansal istikrarın kaybedilmesi çok pahalıya mal olur. Merkez Bankası'nın büyümeye katkı yapması kısa vadeli olur. Ancak reel sektör bir şey hissetmezse konuşmaz. Piyasalardaki bugünkü duruma Ramazan ayı ve Borçlar Kanunu'nun geçici etkisi olabilir. Kredilerdeki artış oranı ve cari açık Türkiye'de kredilerde artış oranı bir dönemler yüzde 35 düzeyindeydi, şimdi makul seviyeye geldi. Kredi artışında bir sınırlama yok. Öngörüye yüzde 15 ile başladık, yüzde 14'lük tahminimizi koruyoruz. Cari açık 78 milyar dolar düzeyindeydi, güncel haberler güncel haberler İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ l eylül 2012 Yorum Deniz Gökçe / Akşam şimdi 63 milyar dolar civarında bekleniyor. Yani Orta Vadeli Program'da öngörülen açık miktarıyla kapanır. Teşvik sisteminde cari açığı düşürme konusunda daha önce yapılmayanlar yapıldı. Tasarrufların artışı konusunda zaten BES ile ilgili adımlar atıldı. Tahsili gecikmiş alacaklar azalıyor Bankaların Tahsili Gecikmiş Alacakları önemli. Ancak gerek firma gerekse tüketici kredileri kalemlerinde TGA'larda azalma var. Temmuz ayından itibaren bir miktar bozulma bizim de dikkatimizi çekti ama karşılıksız çek konusunda ise alarm verici bir artış yok. Bunu da bankacılık sisteminin Borçlar Kanunu'nun kefaletle ilgili kısımlarına tam adapte olmamasına bağlıyorum. Hanehalkı borcunun büyümesinde marj var Hane halkı borcunun artış hızı makul seviyede devam ediyor. Borcun büyümesi için daha marj var. Yüzde 10'un üzerinde büyümesinin mahsuru yok. Altın ihracatı konusunda TÜİK ile aynı görüşteyiz. 2011 yılının ikinci yarısında ülkemizi ekonomi politikalarını ve özellikle de Merkez Bankası’nın politikalarını ağır ve haksız şekilde eleştiren birkaç medya mensubu vardı: Wall Street Journal’den J.Parkinson ve Financial Times’tan D. Dombie. Hatta eleştiriler, ‘Merkez Bankası ya Ekonomi Nobeli alır ya da ülke iflas eder!’ deyip ülkemizin alışılagelmiş para politikası yaklaşımların dışına çıkan faiz ve likidite yaklaşımı konusunda herkesin kafasını karıştırmışlardı. Tabii ülke içinde de AralıkOcak sürecinde ‘Bu ateşe döviz dayanmaz!’ yaklaşımındaki değerli ağabeylerim ve dolar kuru 1.92 düzeyine gelince de televiyonlara fırlayıp ‘2.20 olur!’ beyanatını veren genç kardeşlerim de mevcuttu. Biz bu tür değerlendirmelere karşı çıkmıştık. Çünkü Merkez Bankası’nın ne yaptığını yakından inceliyor ama siyasi pozisyon merakımız olmadığından objektif takılıyor ve başarılı olacaklarını görüp, destek vermeye çalışıyorduk. Şimdi görülüyor ki ülkemizde döviz bitmedi, faiz ve kurlar delirmedi, ekonomiyi soğutma operasyonu başarılı oldu, yabancı yatırımcı Türkiye’den kaçmadı, hatta rating yükselmesi olasılığının arttığı bile yeniden konuşulmaya başlandı. Wall Street Journal ve Financial Times’ın Merkez Bankası’na yönelik ‘Başçı ya Ekonomi Nobeli alır ya da ülke iflas eder’ eleştirileri hala akıllarda. Peki aradan geçen bir yılda ne oldu? Ülke iflas etmediği gibi yabancı da yatırım için Türkiye’ye koştu. Son bir yılda İMKB, dünyanın en fazla prim yapan ikinci borsası oldu. Ben Merkez Bankacıların yerinde olsam Bay Parkinson (WSJ) ve Bay Dombie’den (FT) ‘Ekonomi Nobelimi’ isterdim... Altın para yerine kullanılmıyor. Türkiye enerji ithal edip altın ihraç ediyor. Bunun ihracat kaydına geçmesi doğrudur. Gerçi biz altın harici ithalat ve ihracatı da dikkate alıyoruz. Genişlemesi tartışmaları Parasal birliğin dağılmasının getireceği reel maliyet çok yüksek olur. Likidite desteğinin netleşmesi ve mali disiplin konusunda adımlar atılması halinde büyüme desteklenir. Bu da Avrupa'da toparlanmanın hızlı şekilde başlamasına yarayabilir. Hatta Yunanistan'ın durumunda bile iyileşme olabilir. 17 Atatürkorganize 20 Sonbaharda ekonomi TÜİK’in açıkladığı ikinci çeyrek büyüme verilerine göre yılın ilk üç ayında yüzde 3.3 olarak gerçekleşen büyüme, ikinci çeyrekte ekonomideki yumuşak iniş politikalarıyla biraz daha yavaşlayarak yüzde 2.9’da kaldı. E konomide Türkiye yükselişten inişe, umubüyüme verilerine göre, yılın ilk 3 ayında yüzde landan da öte bir inişe mi geçti ? 2012 yılı 3,3 olarak gerçekleşen büyüme, ikinci çeyrekte, ikinci çeyrek, yani Nisan-Haziran dönemi yani Nisan-Haziran döneminde biraz daha yavaşbüyüme verileri 10 Eylül Pazartesi açıklandığında, ladı ve yüzde 2,9’da kaldı. Bu, 6 aylık büyümenin umulanın altında bir büyüme ile karşılaşıldı. yüzde 3,1 olarak gerçekleşmesi demek. Küresel krizin yıkıcı etkisine 2008 Büyüme:2011-2012(1998 Fiy. Milon TL,% ) son çeyreğinde giren Türkiye ekonomisi, 2009 yılının tamamını yüzde 32.000 14,0 4,8 küçülme ile kapamıştı. Ancak 12,0 2009’un ikinci yarısından itibaren, 30.000 10,0 ülke dışına çıkmış sıcak paranın geri 28.000 8,0 dönüşü, kamu maliyesi üstünden 6,0 26.000 hükümetin krizi yönetmesi ile bü4,0 yüme yeniden başlamış ve 2010 ile 24.000 2,0 2011 yıllarında ortalaması yüzde 9’a 0,0 22.000 yaklaşan büyüme gerçekleşmişti. 2011-I II III IV 2012-I II Ne var ki, bu büyümede en etkin 26.301 28.031 31.088 29.469 27.161 28.838 Seri 2 araç dış kaynak girişi olmuş ve ener12,1 9,1 8,4 5,0 3,3 2,9 Seri 1 ji, aramalı, yatırım malı yönünden ithalat artmştı. Böylece, yüksek büyüme madalyonunun öteki yüzünde Kaynak; milli gelirin Kaynak; TÜİK veri tabanı TÜİK veri taban yüzde 10’una, bir dünya rekoru olarak vuran ve Yüksek büyüme yıllarında iç tüketimden ve toplamı 77 milyar doları geçen bir cari açık sorunu özel yatırımlardan büyük destek alan büyümeda ortaya çıkmıştı. nin yelkenleri, 2012 yılında bu iki cepheden artık Bu ölçüde bir cari açığın sürdürülemez olması rüzgar almıyor. Yılın ilk çeyreğinde artmayan iç Büyümede İç Talep ve İhracat;% nedeniyle Orta Vadeli Program’da büyüme hedefi talebin ikinci çeyrekte gerilediği görülüyor. 2012 için yüzde 4, 2013ve 2014 için ise yüzde 5 Özel yatırımların da yüzde 8 oranında düşolarak belirlendi. ‘Yumuşak iniş’ adı verilen bu mesi dikkat çekiyor. Yüzde 3’lük büyümenin asli ekonomiyi soğutma hedefi ne ölçüde gerçekleşti? taşıyıcısının ihracat, bir ölçüde devlet harcamaları TÜİK’in 10 Eylül Pazartesi açıkladığı ikinci çeyrek olduğu gözleniyor. 4,0 24.000 22.000 2,0 2011-I II III IV 2012-I II Seri 2 26.301 28.031 31.088 29.469 27.161 28.838 Seri 1 12,1 9,1 8,4 5,0 3,3 2,9 0,0 kapak kapak İZMİR Kaynak; TÜİK veriATATÜRK taban ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ l AB pazarı daralınca… Büyümede İç Talep ve İhracat;% 2011-1 2 3 4 2012-1 2 Özel Tüketim 12,1 8,3 7,8 3,4 0,2 -0,5 Özel Yatrm 41,9 35,1 18,2 3,9 1,4 -7,9 İhracat 8,7 0,5 10,2 6,6 11,9 19,8 Kaynak; TÜİK veri taban Kaynak; TÜİK veri tabanı Ortalama yüzde 9’a yakın büyüme yaşanan 2010 ve 2011 yıllarında, büyümenin lokomotifi özel yatırımlar ve iç tüketim olmuştu. 2009 kriz yılında yüzde 2,3 daralan özel tüketim 2010’da toparlanmış ve tüketici kredilerinin özendirmesiyle de yüzde 7’ye yakın büyümüştü. 2011’de ise büyümesi yüzde 9’a yaklaştı. Ancak bu yılın ilk 6 ayında, özel harcamalarda yüzde 0,2 küçülme var. Aynı şekilde özel yatırımlar 2009 krizinde yüzde 22 dolayında daralmıştı, ama 2010’da yüzde 34’e yakın artış gösterdi ve 2011’de de fazla tempo kaybetmedi, yüzde 23 arttı. Ne var ki 2012’nin ilk yarısında özel yatırımlar yüzde 3,5 gerilemiş durumda. İhracat, iç tüketimin ağır bastığı 2010 ve 2011’de sırasıyla yüzde 3,4 ve yüzde 6,4 büyümüştü. Ama esas sürükleyici rolü 2012’de üstlendi, ilk yarıda yüzde 16 büyüme göstererek ortalaması yüzde 3 olan büyümede baş aktör oldu. 21 eylül 2012 Yılın ikinci yarısında büyümenin seyri, ilk yarıdan farklı olabilir mi? Hedeflenen yüzde 4 büyüme, bu dönemde gerçekleşebilir mi? Başta ihracatın Temmuz’dan itibaren hız kestiği AB pazarlarına ihracatın toplamdaki payının yüzde 34’e kadar gerilediği, Orta Doğu, BDT gibi coğrafyalardan bu ihracat kaybının telafi edilemedi- ği anlaşılıyor. Avrupa İstatistik Ofisi Eurostate, 16 Ağustos’ta yayınladığı 2. Çeyrek büyüme verileri ile pek moral vermedi. Avrupa’nın ana gövdesi sayılan Euro Bölgesi’nde, yani 27 üyenin 17’sinde ilk çeyrekte sıfır büyüme yaşanmıştı, şimdi ikinci çeyrekte de ekonominin yüzde 0,4 küçüldüğü açıklandı. AB-27’ye bakıldığında küçülmenin yüzde 0,2 olduğu görülüyordu. Avrupa’nın iç karartan ikinci çeyrek karnesine karşılık, Batı’nın ve krizin merkezi ABD’de ikinci çeyrek büyümesi yüzde 2,2 olarak kayıtlara geçti. Ama yine de ABD ekonomisinin ivme kazanması, Avrupa’nın ayağa kalkmasına büyük ölçüde bağlı. Avrupa’daki ikinci çeyreğin kötü performansı Türkiye’yi endişelendiriyor. Daha bu sayılar yayımlanmadan Başbakan yardımcısı Ali Babacan, Orta Vadeli Program’da öngörülen yüzde 4 büyüme hedefini tutturmakta zorlanılacağını açıklıyordu. Özel tüketim harcamalarının artmadığını, yatırımların gerilemeye başladığını göstermişti. Dış pazarda ise Avrupa tarafında bir düzelme olmamıştı. Türkiye’nin dış ticaretinde ilk 6 ayda Avrupa’nın payı yüzde 40’ın altına gerilemiş durumda. Özellikle otomotiv ve konfeksiyon gibi Avrupa odaklı alt sektörler için bu, riskli bir durum. Alternatif olarak yönelinen coğrafyaların bölgesel güçleri ise, politik arenadaki Suriye sorunu nedeniyle tıkanıklıklar yaşanmakta. BDT alanında Rusya, Orta Doğu alanında İran ve etkili olduğu Irak, ihraç pazarları gelişme sinyali vermiyor. Üstelik, dış kaynak girişine hiçbir kontrolün getirilmemesiyle hızlanan para akımları döviz kurunu aşağı itince ihracatçı iyice mutsuz olmaya başladı. TİM, hem kurdan şikayetçi oldu, hem ihracatçının kullandığı kredilerin fiyatından, hem de Avrupa’da yaşadığı tıkanıklıktan... Atatürkorganize 22 İkinci yarıda ekonominin kaderini tayin edecek etkenlerden biri AB’de denenen ‘kurtarma programları’. Avrupa Merkez Bankası’nın tahvil alım programının akıbeti Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor. İkinci yarı ne olur? çok zor bir durumda gözükmekte. Bunnu yanında İtalya, İspanya gibi devlerin çöküşünden korkuYılın ilk yarısının büyüme oranı yüzde 3 luyor... İtalya’nın borç yükü yüzde 123’ü geçmiş. dolayında kalınca gözler ikinci yarıya çevrildi. İspanya’nın bütçe açığı milli gelirinin yüzde 9’una Temmuz-Aralık döneminde büyüme, hedeflenen yelken açmış. Portekiz, İrlanda diğer batıklar. yüzde 4’ü yakalayacak bir tempoya çıkabilir mi? Fransa, krize girmemiş gibi görünse de girmesi an Ne var ki, Temmuz-Eylül dönemi ile ilgili öncü meselesi... göstergeler, 3. Çeyrek’teki büyüme oranımızın da Borçtan başını alamayan bu ülkeler programlayılın ilk yarısındakinden farklı olmadığına dair rında büyümeyi gözardı etmiş durumdalar. 2012 sinyaller veriyor. TÜİK’in yayınladığı altın hariç ikinci çeyreği için büyüme değil, yüzde yarım Temmuz ihracatında sınırlı artış var. Türkiye İhküçülme yaşandı. racatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre altın hariç Büyük borçlular, borcu borçla kapatmak için Ağustos ayı ihracatında düşüş gerçekleşti. Enerji devlet kağıdı çıkarıp borçlanmaya çalışıyorlar, ve altın dışı ithalat, geçen yılın sonundan beri, ama büyük faizler ödemek zorunda kalıyorlar. bir yıl öncesinin aynı ayına kıyasla daha düşük. Mesela Yunanistan, 10 yıllık borçlanma için yüzde Bunlar, dış ticaretten elde edilen düşük büyüme 20 faiz ödemek zorunda kalıyor. İspanya ve İtalsinyalleri. ya’nınkiler de yüzde 5-6 dolayında. Buna karşılık İkinci yarının kaderini tayin edecek etkenlerdurumu iyi görünen Almanya yüzde 1’lerle borçden biri AB’de denenen “kurtarma programları”. lanabiliyor. Borçlanmak için ödenmek zorunda Avrupa Merkez Bankası’nın, özellikle İspanya kalınan faiz uçurumu ortada. ve İtalya’yı rahatlatmayı amaçlayan tahvil alım Peki Akdenizli ülkeler bu faizleri ödeyerek bu programının akıbeti Türkiye’yi de ilgilendiriyor. gemiyi kayalara bindirmeden yüzdürebilirler mi? 2011 sonunda AB 27’nin kamu borçları 11 trilyon İşte burada tereddüt büyük. Bu nedenle çeşitli Avroya ulaşmıştı. Ortalama olarak da topluluğun formüller aranıyor. kamu borç yükü, blok hasılasının yüzde 85’ini Avrupa Merkez Bankası’nın Almanya’nın mubulmuş durumda. Hele ki Euro alanında bu oran halefetine rağmen açıkladığı “3 yıllık tahvillerinizi daha fazla: yüzde 89-90… ben ehven faizle alırım, meraklanmayın” önlemi Kamu borç krizi batağından çıkamayan Güney de bunlardan biri. Ancak, Almanya’nın muhalif Avrupa ülkelerinden Yunanistan, aslında çıkılması kaldığı bu jest, karşılıksız değil. Arka plandaki IMF, Avrupa Kurtarma AVRUPA'NIN BÜYÜME VE KAMU BORÇ KRİZİ GÖSTERGELERİ Fonu, ESM, destek görecek ülkelerin bütçele(Milyar Euro, %) rini kontrol edecektir. Bütçe 10 Bu ülkelerden mali Büyüme Kamu Borc/ Açğ Açk/ yllk istikrar tedbirleri, yani 2.Ç,% Borcu Mil.Gel,% 2011 Mil.Gel.% faizi,% kemer sıkma programAvro‐17 ‐0,5 8.215 87,2 388 ‐4,1 ları istenecek. İspanya AB 27 ‐0,3 10.422 82,5 565 ‐4,5 ve İtalya’ya bunları yaptırmanın yeni Yunanistan ‐6,2 281 132,4 20 ‐9,1 20,6 yolu, “yeni tahvil alma Portekiz ‐3,3 189 111,7 7 ‐4,2 8,1 programı”… Çıkmayan İspanya ‐1,3 774 72,1 91 ‐8,5 5,9 candan umut kesilmiyor, ama canın ayağa İtalya ‐2,5 1.946 123,3 62 ‐3,9 5,1 kalkması için de alttakiFransa 0,3 1.789 89,2 103 ‐5,2 2,2 lerin canına okunması Avusturya* 1 222 73,5 8 ‐2,6 2 isteniyor. Avrupa’nın bu durumu önümüzHollanda ‐0,5 402 66,8 28 ‐5,1 1,9 deki zaman diliminde Almanya 1 2.112 81,2 26 ‐1 1,6 de Türkiye’nin ihracatı, hatta turizm girişleri İngiltere* ‐0,5 1 86,4 125 ‐8,3 için iyimser olmayı Polonya* 2,5 867 56,1 78 ‐5,1 zorlaştırıyor. İsveç 2,2 1 38,4 10 0,3 Sanayi üretimi ilk 7 ayın sonunda radikal Kaynak: Eurostat ,Bloomberg (*)Kendi ulusal paralaryla kapak kapak İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ l 23 eylül 2012 bir gerileme göstermemekle beraber, yılın kalan MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE GERÇEKLEŞMELERİ aylarında ihracat ve iç talepteki eğilime paralel (Milyon TL) 2011 2012 olarak azalma eğilimi gösteriyor. Değ. % 6 ay 6 ay Tarımda ise, tahıl üretiminde gerileme var. Harcamalar 143.215 168.881 17,9 TÜİK, yılın ilk bitkisel üretim tahminlerini açık1-Faiz Hariç Harcama 120.781 142.621 18,1 ladı. Tahıl üretiminde bir yıl öncesine kıyasla Personel Giderleri 36.837 43.824 19,0 Sosyal Güv. Kur. Devlet Primi 6.348 7.322 15,3 düşüş tahmin ediyor, sebze ve meyvede ise arMal ve Hizmet Almlar 12.392 12.347 -0,4 tış. Tarım katma değerinin önemli kısmı üçüncü Cari Transferler 54.961 66.655 21,3 çeyrekte elde ediliyor. Sermaye Giderleri 6.804 7.220 6,1 Tarım katma değerinin önemli bir kısmını Sermaye Transferleri 1.735 1.105 -36,3 oluşturan tahıl hasadı, büyük ölçüde 2. çeyreğin Borç Verme 1.704 4.149 143,5 son ayı ile 3. çeyreğin ilk ayında yapılıyor. Bu 2-Faiz Harcamalar 22.435 26.260 17,0 bilgiler ışığında, 3. çeyrek büyümesine tarımın Gelirler 146.071 162.178 11,0 etkisinin olumsuz yönde olacağı belirtilebilir. 1-Genel Bütçe Gelirleri 141.187 156.127 10,6 Vergi Gelirleri 122.729 131.183 6,9 Tarımda küçülme değilse bile, diğer sektörlerdeTeşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri 5.973 10.884 82,2 ki büyümeden daha düşük bir büyüme bekleniAlnan Bağş ve Yardmlar 648 1.180 82,1 yor. Faizler, Paylar ve Cezalar 9.870 10.236 3,7 Öte yandan reel kesim güven endeksindeki Sermaye Gelirleri 1.850 1.392 -24,7 aşınma sürüyor. Daha önce değinildiği gibi, özel Alacaklardan Tahsilat 117 1.253 970,0 kesim yatırımları ile bu güven arasında yakın 2-Özel Bütçeli İdarelerin Öz Gelirleri 3.427 4.354 27,0 bir ilişki var. 3-Düzen. ve Denet. Kurum Gelirleri 1.457 1.697 16,5 Bu olumsuz verilere karşın 3. Çeyrek büBütçe Dengesi 2.856 -6.703 -334,7 Faiz Dş Denge 25.291 19.557 -22,7 yümesi açısından olumlu iki veri mevcuttur. Birincisi; Nisan başından Ağustos sonuna kadar Bütçe açığı durumda? Maliyene Bakanlğ olan dönemde lira cinsinden kredilerde (13 haf- Kaynak: talık ortalamalardan elde edilen yıllıklandırılmış Önümüzdeki zaman diliminde karşılaşılahaftalık değişimler) daha önceki 6 aylık döneme bilecek sorunlara karşı bütçenin durumu ne? kıyasla artış var. İkincisi, Temmuz’un sonlaOlası sorunları aşmada bütçenin yeteneği, gücü, rından itibaren Merkez Bankası’nın bankalara Düşük esnekliği ne kadar? büyüme ile cari açk da düştü… sattığı paranın ortalama maliyetinde (Merkez Ocak-Haziran döneminin merkezi bütçe DIŞ KAYNAK TRAFİĞİ 2011‐2012 Bankası’nın asıl politika faizinde) belirgin düşüş verileri izlendiğinde, bütçenin gelirlerindeki yüzde 11 geçerken, yaşanıyor. artış, geçen yılın(Milyon $) gelirlerini Değ. 2011 2012 Büyüme açısından nötr bir veri ise şu: Tem- harcamaların dahaOcak-Tmz. hızlı arttığını ve artışın % yüzOcak-Tmz. muz sanayi üretimi büyümesi Nisan ve Hazide 18’e ulaştığını görüyoruz. Böyle olunca 83,4bütçe Yurtdşna Doğr. Yat. -1.450 -2.660 randakilerin üzerinde, Mayıstakinin ise altında. açığının 7 milyar TL’ye ulaştığını ve geçen yılın ‐32,4 PortföY Varlk 2.422 1.637 Diğer Varlklar ÇIKAN KAYNAK Yurtiçinde Doğr.Yat. 9.053 1.338 ‐85,2 10.025 315 ‐96,9 9.446 8.878 ‐6,0 ‐4,8 Atatürkorganize 24 Yüzde 4 büyüme hedefinin gerisinde kalınması halinde, bütçede vergi ayağındaki hedeflerin daha da düşeceği görülüyor. Ekonomideki daralmaya karşı kullanılabilecek araçların başında ise kamu maliyesi var. 3 milyar TL’ye yakın fazla veren bütçesi karşında yüzde 334 kötüleştiğini görüyoruz. Nitekim, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de bütün bakanlıkları yazıyla uyardığını ve “bu sene bütçenin durumunun iyi olmayacağını” söylediğini açıklıyordu. Peki ne oldu? Bir kere büyüme oranının yüzde 9’lardan yüzde 4’e kadar geriletilmesine karar verildi. Böyle olunca en büyük vergi kalemleri olan iç tüketimden alınan KDV ve ithalattan alınan KDV’lerde yıllık bazda kayda değer daralma yaşandı. Akaryakıt, otomobil alımından sağlanan ÖTV’ler yani özel tüketim vergileri, bu ürünlerin tüketiminin azalışından dolayı geriledi. Hızlı vergi artışları yine sigara ve alkolden. Vergi gelirlerinin düşüşünün yanında özelleştirmede de istenilen gelişmeler sağlanamadı. Özelleştirme Fonu’nun kasasına ilk 3 ayda 98 milyon dolar nakit kaynak girişi olmasına karşın, çıkan nakit kaynak 323 milyon doları aştı. Bu paranın sadece 142,2 milyon doları Hazine’ye aktarılırken geri kalan 180,5 milyon doları özelleştirme giderlerine harcandı. Gider ayağına bakınca da en önemli büyük harcama artışlarının personel giderlerinde ve SGK açıklarında yaşandığı görülüyor. Birçok alanda kamu personel artışına giden hükümetin personel harcamaları da arttı. Sağlıkta dönüşümün faturası hızla yükseliyor. Bütçeden SGK açıkları için geçen yılın ilk 6 ayında 9 milyar TL harcanırken bu yılın ilk yarısında bu transfer 13 milyar TL’yi aştı. Yüzde 48’lik bir artış sözkonusu. Eğitimde 4+4+4 ısrarının bütçeye getireceği yükün bilançosu ise ikinci yarıda ortaya çıkacak. Yüzde 4 büyüme hedefinin gerisinde kalınması halinde, bu, bütçede vergi ayağında hedeflerin düşmesi sözkonusu olabilir. Harcama ayağında ise giderlerin katılığından dolayı aynı ölçüde azalma söz konusu olmayınca yıl sonuna doğru bütçe açığı ve buna bağlı olarak daha fazla kamu borçlanma ihtiyacı, kamu borç yükünde yeniden yükselme bekleyebiliriz. Türkiye’nin ekonomik daralmaya karşı kullanabileceği araçların başında yine kamu maliyesi gelmektedir. Personel ve transfer harcamalarında itinalı davranılmak gereken bir dönemden geçilmektedir. Özellikle Suriye ve Güneydoğu sorunlarının kamu maliyesi açığını büyültücü etkileri dikkate alınarak, bu sorunların bütçeye olan yükünü azaltıcı çabalar yoğunlaştırılmalıdır. Dolaylı vergi ağırlıklı vergi düzenini daha adilleştirilerek vergi yükü tüm kesimlere dağıtılmalı, kayıt dışılığın daha karalılıkla üstüne gidilmelidir. İhracatı daraltan etmenler daha sağlıklı biçimde saptanmalı, değerli kur politikasının ihracatı caydırıcı etkisi önlenmeli, ihracatçının kullandığı kredinin koşulları iyileştirilmeli, yeni pazarlara teşvik konusu daha titizlikle araştırılmalıdır. kapak kapak İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ l 25 eylül 2012 İstihdamımız ne durumda? 2 010 ve 2011’de yüzde 9’a Mays 2011‐2012 İstihdam Artanlar‐Azalanlar yakın büyüyen ekonominin, (Bin Kişi) 2012’de “yumuşak iniş”e geçirilmesinin hedeflendiği ve May.12 May.11 Fark İstih.Pay,% Orta Vadeli Program’da büyüme Toplam 25.282 24.445 837 100 hedefinin yüzde 4 olarak belirlenİdari 975 803 172 3,9 diği biliniyor. “Yumuşak iniş”e Kamu yön. ve savunma 1.426 1.294 132 5,6 geçen ekonominin yine de dikkate değer bir istihdam artışı içinde Eğitim 1.270 1.138 132 5 olduğu dikkat çekiyor. Bu artışın Mesleki, bilimsel 529 418 111 2,1 ne kadarının özelden ne kadarının İnsan sağlğ 788 686 102 3,1 kamudan kaynaklandığı, ayrıca sektörel kırılımı önem kazandı. Tarm, 6.363 6.273 90 25,2 Mayıs 2012’de işgücüne katılma İnşaat 1.828 1.769 59 7,2 oranı yüzde 49,8 olarak gerçekleşToptan ve per. Tic. 3.525 3.467 58 13,9 ti. Ancak Mayıs 2011’in işgücüne Konak. ve yeme‐içme 1.213 1.178 35 4,8 katılma oranı yüzde 49,9 idi. Başka bir ifadeyle işgücü mutlak sayı olaUlaştrma ve depo. 1.085 1.052 33 4,3 rak 55 bin artsa da işgücüne katılım Bilgi iletişim 230 197 33 0,9 oransal olarak, pek değişmedi. Gayri‐menkul 167 145 22 0,7 Öte yandan, ham verilerle Mayıs 2011-2012 döneminde yaraİmalat 4.438 4.424 14 17,6 tılmış görünen 837 bin istihdamın Kültür, sanat, 106 102 4 0,4 sektörel dağılımı, hizmetler sektöElektrik, gaz, 216 214 2 0,9 rünün lokomotif rolü üstlendiğini ortaya koyuyor. Hizmet sektörleFinans ve sigorta 259 275 ‐16 1 rinde, özellikle de kamusal hizmet Madencilik 106 139 ‐33 0,4 dallarında istihdam artışı dikkat Diğer hizmet f 757 872 ‐115 3 çekiyor. Kaynak: TÜİK Hanehalk İşgücü Anketi veritaban Mayıs 2011-2012 dönemi istihdam artışında idari görülüyor. Çoğu kamu kesimine ait alt dalve destek lardaki istihdam artışı da öne çıkıyor. Kamu hizmetlerin yönetimi ve savunmada istihdam artışı 132 bini 172 bin bulurken ağırlıkla kamuca yapılan sağlık ve ile başı eğitimde istihdam artışı 234 bine ulaştı. Böylece (Ocak‐Temmuz 2012) çekbu 3 kamusal alt dalda istihdam artışının 366 Pay yüzde % Deği tiği bini bulduğu ve 837 binlik toplam artışın 40’ını karşıladığı anlaşılıyor. 2011 MİLLİYET 2012ile birlikte mevsimsel2011 2012*yük2011/2010 2 Bahar istihdamın Fark seldiği tarımda (istihdamdaki payı yüzde 25) 12 ALMANYA ayda 90 2.621.972 103.770 14,3 Son15,2 7,9 bin istihdam artışı görüldü. yılların RUSYA FED. yükselen 2.045.495 11,8 çalıştığı 11,8 in15,9 sektörü 1,6-33.246 milyon kişinin şaatta ise 12 ay öncesine göre istihdam sadece 20 İNGİLTERE 1.305.528 -96.305 8,0 7,5 -5,0 bin artarken, gayrimenkul faaliyetlerinde artış BULGARİSTAN 784.022 -29.954 4,6 4,5 7,0 42 bini buldu. Konaklama ve yeme-içme faaliHOLLANDA yetlerinden 749.257 30.292 ise 35 4,1bin istihdam 4,3 13,5 oluşan turizmde artışı var. Toptan ve perakende ticaret ve onunla GÜRCİSTAN 731.138 122.721 3,5 4,2 6,1 bağlantılı ulaştırma ve depoculuk, son 12 ayda İRAN 682.311 -424.756 6,3 3,9 -3,1 istihdam yaratmış diğer önemli sektörler. FRANSA 595.382imalat -98.642 3,4tem29,7 Öte yandan, sanayinde3,9 istihdam posunda artış çok yavaş. 4,5 milyona A.B.D. 426.593 24.198 2,3 yakın 2,5istih13,1 damı olan imalatta 12 ay öncesine göre sadece BELÇİKA 356.824 7.320 2,0 2,1 7,6 14 bin kişilik istihdam artışı gözlendi. GELEN YABANCILAR YUNANİSTAN UKRAYNA İTALYA 354.098 353.507 349.513 -29.718 -6.058 -11.416 2,2 2,0 2,0 2,0 2,0 2,0 10,2 5,7 10,7 Atatürkorganize 26 Ailelerin borçları büyüdü BDDK’nın verilerine göre bu yılın ilk 7 aylık döneminde hane halkının bankalara olan tüketici kredisi borçları yüzde 7, kredi kartı borçları yüzde 15.1, tahsili gecikmiş kredi kartı ve tüketici kredisi borçları yüzde 12.3 arttı. T ÜİK’in yaptığı harcamalar yöntemiyle GSYH sonuçlarına göre, bu yılın ilk yarısında hane halkı nihai tüketim harcamaları geçen yılın aynı dönemiyle aynı düzeyde kaldı. İç talepteki bu durgunluğa rağmen, ailelerin finansal borçlarının artış eğilimi ise devam etti. BDDK’nın verilerine göre bu yılın ilk 7 aylık döneminde hane halkının bankalara olan tüketici kredisi borçları yüzde 7, kredi kartı borçları yüzde 15,1, tahsili gecikmiş kredi kartı ve tüketici kredisi borçları yüzde 12,3 arttı. Merkez Bankası’nın verilerine göre de hane halkının tüketici finansman şirketlerine olan borçları da yüzde 10,1 oranında artış kaydetti. Tüketici kredilerinin bakiyesi Temmuz 2012 sonu itibariyle 180,2 milyar liraya, kredi kartı borçları 63,3 milyar liraya, tahsili gecikmiş kredi kartı ve tüketici kredisi borçları 7,5 milyar liraya yükseldi. Tüketici finansman şirketlerine olan borçlar da 5 milyar lirayı buldu. Böylece 2011 yılı sonunda 234,6 milyar lira olan ailelerin finansal borçları Temmuz 2012 sonunda 256 milyar liraya kadar yükseldi. Bu arada ailelerin vadeli konut alımları nedeniyle borçları, bankaların varlık yönetim şirketlerine sattıkları donuk kredi alacakları da birlikte değerlendirildiğinde, ailelerin finansal borçlarının Temmuz 2012 sonunda 270 milyar lirayı aştığı tahmin ediliyor. Türkiye’deki ailelerin borçluluğu 2002 yılından sonra hızla büyüdü. 2002 yılı sonunda 2,2 milyar lira olan ailelerin bankalara olan tüketici kredisi borçları, 2012’ye kadar 79 kat arttı, aynı dönemde kredi kartı borçlarında yaşanan artış ise 14 katı buldu. Bu dönemde sadece bankalara olan borçlarda 37 katlık büyüme kaydedildi. Merkez Bankası, 2011 yılı için hane halkı harcanabilir gelirini ise 487,2 milyar lira olarak tahmin ediyor. Buna göre Türkiye’deki ailelerin 2011 yılı sonundaki finansal yükümlülükleri aynı yıla ilişkin harcanabilir gelirlerinin yüzde 51,7’sine kadar yükseldi. 2003 yılında borcun harcanabilir gelire oranı yüzde 5,5 düzeyinde bulunuyordu. Merkez Bankası’nın söz konusu hesaplamayı yapmaya başladığı 2003 yılından bu yana ailelerin bu anlamdaki yükümlülüklerinde 18 katlık, harcanabilir gelirde ise 2 katlık artış yaşandı. Türkiye’de ailelerin borçlarının harcanabilir gelirlerine ve GSYH’ye oranı Avrupa ülkelerinden düşük olsa da son dokuz yılda borçlanma ve gelirin büyüme hızlarındaki bu fark, hanehalkının hızla borçlandığını gösteriyor. Türkiye’de genel faiz oranlarında yaşanan azalmaya karşılık, ailelerin borçları için ödediği faiz miktarı da bu sürede 5 kata yakın artış kaydederek 2011 yılında 23,1 milyar liraya kadar yükseldi. Bu tutar 2003 yılında 4 milyar lira düzeyinde bulunuyordu. 2003 yılında aileler harcanabilir gelirinin yüzde 1,6’sıyla faiz öderken, 2011 yılında gelirlerinin yaklaşık yüzde 5’ini faiz ödemelerine ayırdılar. Mays 2011‐2012 İstihdam Artanlar‐Azalanlar kapak (Bin Kişi) May.12 May.11 25.282 24.445 kapak Toplam İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ İdari l 837 İstih.Pay,% 100 975 803 172 3,9 1.426 1.294 132 5,6 1.270 1.138 132 5 Mesleki, bilimsel 529 418 111 2,1 İnsan sağlğ 788 686 102 eylül 2012 Kamu yön. ve savunma Eğitim B Fark 27 3,1 Turizmde yüzde 2’lik düşüş… u yılın Ocak-Temmuz döneminde gerçekleşen yabancı ziyaretçi trafiği, geçen yılın aynı dönemine göre yaklaşık yüzde 2 yavaşlama gösterdi ve sayı 17,3 milyon dolayında gerçekleşti. Geçen yılın aynı dönemine göre toplamda 33 bin azalma anlamına gelen bu sonuçta, İran ve Suriye’den girişlerdeki büyük azalma en önemli etken. İran, geçen yılın ilk 7 ayında 1 milyon 100 binin üstünde turist göndermiş iken bu yılki girişler 680 bin düzeyinde kaldı. Bu, yüzde 38’in üstünde bir azalma anlamına geliyor. İkinci büyük azalma bir iç savaş yaşayan Suriye’den gerçekleşti. Ocak-Temmuz döneminde Suriye’den girişler 332 bin den ibaret kalırken geçen yılki girişler yüzde 40 kayba uğradı ve 215 bin daha az giriş oldu bu ülkeden. İran ve Suriye’yi takiben Rusya girişlerinde 33 bin azalma olduğu dikkat çekiyor. Ama daha büyük azalmalar AB ülkelerinden gerçekleşti. Ekonomide daralma ve yükselen işsizlik yaşayan İngiltere’den ve Fransa’dan yaklaşık 200 bin daha az yabancı girişi gerçekleşirken derin kriz yaşayan Yunanistan ve İtalya’dan da 40 bin dolayında düşüş gerçekleşti. Bu kayıpları telafi eden yabancı girişleri Almanya, Hollanda ve İsveç gibi küresel krizden daha az etkilenen ülkeler oldu. Almanya Tarm, 6.363 6.273 90 25,2 İnşaat 1.828 1.769 59 7,2 Toptan ve per. Tic. Konak. ve yeme‐içme 3.525 1.213 3.467 1.178 58 35 13,9 4,8 1.085 1.052 4,3 veUlaştrma ve depo. Hollanda girişleri yüzde 433dolayında artış Bilgi iletişim 230 197 33 0,9 gösterirken İsveç girişleri de yüzde 8 arttı. Gayri‐menkul 167 145 22 0,7 Komşu Gürcistan’dan 20’yi İmalat 4.438 4.424 yüzde 14 17,6 bulan giKültür, sanat, 106 yaklaşılmalı. 102 4 0,4 rişlere ise ihtiyatla Batum kapısınElektrik, gaz, 216 214 2 0,9 dan minibüs dolmuşlarla yapılan kısa süreli ve Finans ve sigorta 259 275 ‐16 1 daha çok geçim amaçlı girişleri turizm konsepti Madencilik 106 139 ‐33 0,4 Diğer hizmet f 757 872 herhalde ‐115 3 içinden değerlendirmek doğru olmaKaynak: TÜİK Hanehalk İşgücü Anketi veritaban yacaktır. Benzer şeylerin bir kısmı Bulgaristan, Yunanistan ve diğer komşu ülkelerden gerçekleşen girişler için de geçerli. GELEN YABANCILAR (Ocak‐Temmuz 2012) Pay % Değişim 2011 2011 2012* 2011/2010 2012/2011 Fark ALMANYA 2.621.972 103.770 14,3 15,2 7,9 4,1 RUSYA FED. 2.045.495 -33.246 11,8 11,8 15,9 -1,6 İNGİLTERE 1.305.528 -96.305 8,0 7,5 -5,0 -6,9 BULGARİSTAN 784.022 -29.954 4,6 4,5 7,0 -3,7 HOLLANDA 749.257 30.292 4,1 4,3 13,5 4,2 GÜRCİSTAN 731.138 122.721 3,5 4,2 6,1 20,2 İRAN 682.311 -424.756 6,3 3,9 -3,1 -38,4 FRANSA 595.382 -98.642 3,9 3,4 29,7 -14,2 A.B.D. 426.593 24.198 2,3 2,5 13,1 6,0 BELÇİKA 356.824 7.320 2,0 2,1 7,6 2,1 YUNANİSTAN 354.098 -29.718 2,2 2,0 10,2 -7,7 UKRAYNA 353.507 -6.058 2,0 2,0 5,7 -1,7 İTALYA 349.513 -11.416 2,0 2,0 10,7 -3,2 İSVEÇ 340.165 26.366 1,8 2,0 26,7 8,4 SURİYE 331.864 -215.394 3,1 1,9 13,5 -39,4 16 ülke 12.027.669 -630.822 71,8 69,5 Toplam 17.295.367 -33.246 100,0 100,0 10,6 -1,9 Kaynak: Kültür ve Turizm Bakanlğ MİLLİYET 2012 Düşük büyüme ile cari açık da düştü… D üşük büyüme, beraberinde düşen cari açığı getirdi. Biliniyor ki, ekonomi ithalat ile büyüyor. Ekonomi küçülünce ithalat, ithalat azalınca dış kaynak ihtiyacı da azaldı. Böylece azalan ithalat, dış ticaret açığını, dolayısıyla cari açığın azalışını getirdi. OcakHaziran döneminde yüzde 3 büyüme ile yetinen ekonominin cari açığı da 31 milyar dolara düştü. 2011’in ilk 6 ayında cari açık 45 milyar dolardı. Bu durumda 14 milyar dolarlık bir açık azalışı söz konusu. Ancak, buna rağmen 2012’nin ilk yarısında 376 milyar dolar olarak ifade edilen milli gelirin yüzde 8’i kadar bir carı açığı var Türkiye’nin. Bu, geçen yıl yüzde 10 dolayındaydı. Merkez Bankası’nca açıklanan Temmuz 2012 cari açık verileri, ilk 7 ayda gelen yabancı kaynağın 44 milyar doları bulduğunu gösteriyor. Geçen yıl, 50,3 milyar dolardı. Yani toplamda 6 milyar dolarlık bir dış kaynak azalması var. Ama, bu arada, dışarıya götürülmüş sermayenin de geri getirildiğini, dolayısıyla net kaynakta yüzde 9 artış olduğu görülüyor. Peki giren kaynak neden aynı ölçüde büyümeye yansımamış? Bu sorunun yanıtı detaylarda görülüyor. Anlıyoruz ki, dış kaynağı kullananların başında devlet var. Kamu borç senetleri, sıcak para tarafından büyük ilgi görmüş. Yine dışarıdan içeriye yabancı mevduat aktığı görülüyor. Bunun hem güven hem de faizin cazibesi ile ilgisi var. C M Y CM MY CY CMY K C M Y CM MY CY MY K Atatürkorganize 30 Yangının öncesi ve sonrası İAOSB’de ele alındı İ İşyerlerinde yangına karşı alınması gereken önlemlerin başında, tesisin kuruluş aşamasında kullanacağı hammaddenin risklerini analiz ettirmesi, fabrikanın kurulacağı yerin doğal afetlere karşı uygunluğu geliyor. zmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nde (İAOSB) Bölge katılımcılarını bilgilendirmek amacıyla düzenlenen “İAOSB’de Yangın Riskleri, Yapılması Gerekenler ve Öneriler” konulu toplantıya İzmir Büyükşehir Belediyesi (İBB) İtfaiye Daire Başkanı Fuat Barandır, İBB İtfaiye Müdürü Hasan İstengir ve İBB AKS Müdürü Cengiz Öngör katıldı. Yaptığı konuşmada son dönemlerde sanayi bölgelerinde meydana gelen endüstriyel yangın sayılarındaki artışa dikkat çeken İzmir Büyükşehir Belediyesi (İBB) İtfaiye Daire Başkanı Fuat Barandır, şirket yöneticilerinin personeli doğal afetlere karşı bilinçlendirmesi gerektiğini söyledi. Firmada kullanılan hammaddelerin özellikleri ve olası bir tehlike durumunda korunma yollarından, yangın çıkması halinde alınacak önlemlere kadar firma çalışanlarına eğitim verilmesi gerektiğini vurgulayan Barandır; “Çalışanlarımızı bilgilendirerek yangının açacağı zararı en aza indirgemiş oluruz. Unutmamalıyız ki yaşanan her yangın, iş yeri sahibi kadar, çalışanı ve tedarikçiyi de etkilemektedir” diye konuştu. İş yerlerinde alınması gereken önlemlere dikkat çeken Barandır; tesisin, kuruluş esnasında yapacağı işte kullanacağı hammaddenin risklerinin analiz ettirilmesi, fabrikanın kurulacağı yerin mevkisi ve coğrafyasının doğal afetlere uygunluğunun denetlenmesi gerektiğini söyledi. Barandır, “Güvenlik önlemleri mülk sahibi ya da kiracılar tarafından yükmüş gibi görüldüğü için önlem alınmıyor ve etkili müdahale edilemiyor. Yangın sonucunda üretici de, çalışan da, tedarikçi de zarar görüyor” dedi. Barandır, firmalardaki yangın alarm ikaz sisteminin büyük önem taşıdığına dikkat çekerek, sistemin adres belirleyici şekilde yapılmasının itfaiyeye büyük zaman kazandıracağını söyledi. Yaptıkları işi, “Zamanla ters orantılı” diye nitelendiren Barandır; “Siz, yangını ne kadar erken fark eder ve bize anında haber verirseniz, bize de daha fazla vakit kazandırmış olursunuz. Dolayısıyla yangından alacağımız zarar da o denli azalır” diye konuştu. Yangına karşı mücadelede asıl silahın ‘su’ olduğunun altını çizen Barandır, 60 metrede bir kurulacak hidrant sistemi ile itfaiye gelene kadar yangına etkin bir biçimde müdahale edebilme şansının olabileceğini söyledi. Barandır, sözlerini şöyle sürdürdü: “İAOSB’de geçtiğimiz ay yaşanan yangında yaygın hidrnat sistemi sayesinde su sorunu çekmedik. Ama yine de her fabrikada fabrika için 200 tonluk su deposunun olması lazım. Bu suyun bölgemizden bölgemizden İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ l eylül 2012 31 50 işçinin üzerinde çalışanla üretimlerini gerçekleştiren firmaların acil eylem planlarının olması büyük önem taşıyor. Acil eylem planları; söndürme, kurtarma, koruma ve ilk yardım başlıklarından oluşmalı. hidrantlara bağlantısının olması gerekir. Elektrik malzemelerinin su geçirmez (exprof) olması lazım. Yangın depolarının 25 metrede bir, birbirini örtecek şekilde hazırlanması, yangın hortumunun düzgün sarılması, depodaki mevcut suyun bahçe sulamak gibi başka amaçlara yönelik kullanılmaması gerekir.” İşverenlerin de çalışanlarını firmada kullanılan tehlikeli, patlayıcı maddeler konusunda bilgilendirmesi gerektiğinin altını çizen Barandır, söz konusu maddelerin olumsuz etkilerinden korunma yöntemleri hakkında da işçilere bilgi aktarılması gerektiğini söyledi. 50 işçinin üzerinde çalışanla üretimini gerçekleştiren firmaların ‘acil eylem planlarının’ olması gerektiğinin altını çizen Barandır, şunları kaydetti: “Firmaların acil eylem planları; söndürme, kurtarma, koruma ve ilk yardım başlıklarından oluşmalı. Firma çalışanları bu dört farklı alanda eğitilerek acil durumlarda gerekli önlemleri almalılar. Söndürme ekibi, yangın alarmını aldığı anda söndürmede kullanılacak malzemeleri tedarik ederek olaya müdahalede bulunur. Kurtarma ekibi, daha önceden belirlenen evrak, bilgisayar, dosya ya da kasa gibi yangında ilk kurtarılacak şeyi alarak daha önceden belirlenen eşyaları toplanma bölgesine götürür ve koruyucu ekibe teslim eder. Eğitim alan çalışanlardan oluşan ilk yardım ekibi ise arkadaşlarına ilk müdahaleyi yapar. Bu dört alanda görevli personel dışındaki çalışanların hepsi, kurtarılacak eşyaların da götürüldüğü toplanma bölgesine giderler. İtfaiye ekibi geldiğinde fabrika çalışanlarından bir kişi, itfaiye görevlilerine su, hidrant, ana şalter, yakıt deposu ve tehlikeli maddelerin yerlerini göstermelidir.” Yangınların yüzde 98’i insan kaynaklı Özellikle fabrikalarda tesisat ya da makinelerin bakımları esnasında yaşanan aksaklıkların yangın felaketine yol açtığını bildiren Barandır, bakım işleri sırasında ustaların başında görevli personellerin bulunması gerektiğini söyledi. Barandır, “Herkes fabrikalarında yaptığı işin risklerini kontrol altına alırsa, itfaiye de daha başarılı sonuçlar elde edecektir” ifadesinde bulundu. İzmir Büyükşehir Belediyesi AKS Müdürü Cengiz Öngör ise fabrikalardaki sundurmaların olası bir yangın durumunda müdahaleyi engellediğini vurgulayarak, yapılan sundurmalarla yaratılan küçük alanların fabrikaya mal olabileceğine dikkat çekti. Atatürkorganize 32 İAOSB 26 ülkenin temsilcisini ağırladı B u yıl 81’ncisi düzenlenen İzmir Enternasyonal Fuarı kapsamında İzmir’e gelen İEF Delegasyonu İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’ni (İAOSB) ziyaret etti. İçlerinde, 26 ülkenin Bakan, Bakan Yardımcısı, Müsteşar ve Büyükelçilerinin bulunduğu yaklaşık 70 kişilik grup, İAOSB yetkilileri ile Bölge Müdürlüğü’nde bir araya geldi. Türkiye’nin altyapısı en gelişmiş ve en modern OSB’leri arasında yer alan İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi hakkında İAOSB Bölge Müdür Yardımcısı Ayşe Yeniocak’tan detaylı bilgi alan heyet, 35 bin çalışanı ile faaliyet gösteren toplam 550 firmanın yer aldığı İAOSB’den oldukça etkilendiklerini bildirdiler. Tekstilden makineye, gıdadan metale 15 farklı sektörde üretimin gerçekleştirildiği İAOSB ile işbirliği yapmak istediklerini dile getiren temsilciler, ilgilendikleri sektörlerde faaliyet gösteren firmalar ile iletişim kurdular. Bölge Müdürlüğü’nün ardından İAOSB’nin vitrini Sürekli Sergi Alanı’na (SSA) geçen heyet, 150 İAOSB firmasının ürünlerinden oluşan stantları gezerek Bölgede üretilen ürünler hakkında daha detaylı bilgi edindiler. SSA’nın ardından Dirinler Makine Sanayi ve Ticaret A.Ş.’yi ziyaret eden heyet, firma yetkililerinden üretim ve tesis hakkında bilgi alarak üretimi yerinde incelediler. bölgemizden bölgemizden İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ l eylül 2012 İSO İkinci 500 listesinde 11 İAOSB firması yer aldı İ stanbul Sanayi Odası (İSO) tarafından hazırlanan Türkiye’nin İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2011 Raporu’nda İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren 11 firma yer aldı. Türk ekonomisine yön veren başarılı firmaları hazırladığı raporla kamuoyu ile paylaşan İSO, Türkiye’nin İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2011 Raporu’nu geçtiğimiz günlerde açıkladı. Raporda yer alan İAOSB firmalarının birçoğu 2010 yılı raporuna oranla daha üst sıralarda yer alırken, listeye yeni giren Bölge firmaları dikkat çekiyor. İSO’nun açıkladığı rapora göre İAOSB’de faaliyet gösteren Sun Chemical Matbaa Mürekkepleri ve Gereçleri San ve Tic A.Ş. listenin 6. sırasında, Esen Plastik San ve Tic A.Ş. 46. sırada, Cevher Jant Sanayi A.Ş. 99. sırada, Çimbeton Hazırbeton ve Prefabrik Yapı Elemanları San ve Tic A.Ş. 150. sırada, İAOSB’nin yükselen değeri Ataer Eenrji Elektrik Üretim A.Ş. 283. sırada, Mayteks Örme San ve Tic A.Ş. 299. sırada, Spot Tekstil San ve Tic Ltd Şti 352. sırada, Egeplast Ege Plastik Tic ve San A.Ş. 399. sırada, Roteks Tekstil İhracat San ve Tic A.Ş. 417. sırada, Katmerciler Araç Üstü Ekipman San ve Tic A.Ş. 446. sırada, Baylan Ölçü Aletleri San ve Tic Ltd Şti ise 490. sırada yer aldı. İkinci 500 sanayi kuruluşunun ihracatı yüzde 12.7 oranında artarak 9 milyar 232 milyon dolara yükseldi. Bu rakam, Türkiye toplam ihracatının yüzde 6.8’ine denk geliyor. İhracatta ilk sırayı yüzde 16.5’lik oranla giyim eşyası, dokuma, deri ve ayakkabı sektörü alırken, ikinci sırada yüzde 18.8’lik payla gıda yer alıyor. Sektörel bazda en fazla ihracat yapan üçüncü alan ise metal eşya olarak karşımıza çıkıyor. İKİNCİ 500 LİSTESİNDEKİ İAOSB FİRMALARI 6 46 99 150 283 299 352 399 417 446 490 Sun Chemical Matbaa Mürekkepleri ve Gereçleri San. ve Tic. A.Ş. Esen Plastik San. ve Tic. A.Ş. Cevher Jant Sanayi A.Ş. Çimbeton Hazırbeton ve Prefabrik Yapı Elemanları San. ve Tic. A.Ş. Ataer Eenrji Elektrik Üretim A.Ş. Mayteks Örme San. ve Tic. A.Ş. Spot Tekstil San. ve Tic. Ltd Şti Egeplast Ege Plastik Tic. ve San. A.Ş. Roteks Tekstil İhracat San. ve Tic A.Ş. Katmerciler Araç Üstü Ekipman San. ve Tic. A.Ş. Baylan Ölçü Aletleri San. ve Tic. Ltd. Şti. 33 Atatürkorganize 34 İAOSB Renanya-Palatina heyetini ağırladı A lmanya’nın Renanya-Palatina eyaletinden gelen Ekonomi, Çevre, Enerji ve Planlama Bakanlığı Dış İlişkiler Bölüm Müdürü Jürgen Weiler’in başkanlığındaki heyet, İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’ni (İAOSB) ziyaret etti. İAOSB Bölge Müdür Yardımcısı Ayşe Yeniocak’tan Bölge ile ilgili bilgiler alan heyet üyeleri, kendi eyaletlerinde yapılan çalışmalarla ilgili de bilgi verdiler. İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nde (İAOSB) 15 farklı sektörde 550 firmanın 35 bin çalışanı ile üretim gerçekleştirdiğini bildiren Yeniocak, Sürekli Sergi Alanı, kreşi, sosyal ve spor tesisleri, Sanayici Aktivite Merkezi ile üretmekle sınırlı kalmayan İAOSB’nin, işvereni ve çalışanı ile birlikte ‘yaşayan bir Bölge’ olduğunu sözlerine ekledi. Yabancı ülkeler İAOSB’de buluştu B u yıl 81’incisi düzenlenen İzmir Enternasyonal Fuarı’na katılan yabancı ülkelerin sanayi ve ticaret konusunda uzmanlaşmış temsilcilerinden oluşan heyetleri, İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’ni (İAOSB) ziyaret ettiler. Bu gruplar arasında yer alan Kenya heyeti de İAOSB Bölge Müdür Yardımcısı Ayşe Yeniocak’tan İAOSB’de gerçekleştirilen üretimler hakkında detaylı bilgi aldılar. Yeniocak, OSB’lerin sağladığı avantajlar ve yatırım olanakları ile ilgili değerlendirmelerini de heyetle paylaştı. Aynı kapsamda Bölge’yi ziyaret eden Kamerun heyeti de Bölge Müdür Yardımcısı Ayşe Yeniocak’tan Bölge hakkında detaylı bilgiler alırken, Bölge firmaları ile işbirliği içerisinde olmak istediklerini ifade ettiler. bölgemizden bölgemizden İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ l eylül 2012 İAOSB Hırvatistan’da kurulacak OSB’ye örnek Ü lkelerinde kurmayı planladıkları Organize Sanayi Bölgesi ile ilgili çalışmalarına ışık tutması amacıyla İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’ni ziyaret eden Hırvatistan heyeti, Bölge yetkililerinden detaylı bilgi aldılar. Hırvat Ekonomi Odası ve Istria Kalkınma Ajansı’nın önde gelen yöneticileri ile Istri Bölgesi Kabine Başkanı ve Labin şehrinin Belediye Başkanından oluşan 12 kişilik grup, kendi ülkelerinde 500 hektar alan üzerinde kurmayı planladıkları OSB’ye rehberlik etmesi için İAOSB Bölge Müdür Yardımcısı Ayşe Yeniocak’a OSB Yönetimleri ve Bölge hakkında sorular sordular. 7 milyon metrekare alan üzerine kurulu İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nde 550 fabrikanın aktif olarak üretim gerçekleştirdiğine dikkat çeken Yeniocak, İAOSB’nin toplam 35 bin çalışanı ile Türkiye’nin önde gelen OSB’leri arasında yer aldığını söyledi. Yeniocak, Türkiye’nin altyapısı en gelişmiş ve en modern OSB’lerinden olan İAOSB’de faaliyet gösteren birimler hakkında da temsilcilere bilgi verdi. İAOSB Bölge Müdürlüğü Binası VIP Salonu’nda düzenlenen toplantının ardından Bölge’nin vitrini olan Sürekli Sergi Alanı’nı (SSA) ziyaret eden Hırvatistan heyeti, toplam 150 firmanın ürünlerinin sergilendiği SSA’dan oldukça etkilendiklerini belirterek, kendi ülkelerinde açmayı planladıkları OSB’de de benzer bir yapı oluşturmak istediklerini dile getirdiler. 35 Atatürkorganize 36 Makedonya, bağımsızlığını İAOSB’de kutladı M akedonya, 21. Bağımsızlık yıldönümünü İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’ndeki Loca Restoran’da düzenlenen resepsiyonla kutladı. Makedonya’nın Ankara Büyükelçisi Goran Taskovski, Makedonya’nın en samimi dost ve müttefikinin Türkiye olduğuna dikkat çekerek, bağımsızlıklarını ilan etmelerinin hemen ardından millet olarak yaşadıkları sıkıntılara ve bu süreçte Türkiye’den aldıkları desteğe değindi. Taskovski, sözlerini şöyle sürdürdü: “21 yıl önce Makedonya halkı referanduma giderek bağımsızlığa ‘evet dedi ve baskılara rağmen ayakta kalıp ilerledi. Durmadık daha çok çalıştık ve dürüst iş sever Makedonya halkının değerini herkese gösterdik. Tek hedefimiz, güçlü, istikrarlı bir Avrupa Makedonya’sıdır. Bu zor ve çetin yolda bizim en samimi ve dost müttefikimiz Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milleti olmuştur. Kardeş ülke Türkiye ve Türk milleti her alanda bizleri destekledi. Bunun en iyi göstergesi de her iki ülkenin başbakanları ve cumhurbaşkanlarının dostluğudur. Ancak bütün bunun temeli de Makedon milletinin ve Türk milletinin ebedi dostluğunun samimi köklerinde yatmaktadır. Bana ‘neden Makedonya’nın bağımsızlığını İzmir’de kutlama kararını aldığımı’ sorabilirsiniz. Bu sorunun tek bir cevabı var. İzmir, benim ikinci evim. İzmir’de Makedonyalılar ve benim en samimi Türk dostlarım yaşamakta.” İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi (İAOSB) Yönetim Kurulu Başkanı Hilmi Uğurtaş ise kuruluş yıldönümü resepsiyonlarını 20 yıldır Ankara’da gerçekleştiren Makedonya’nın, ilk kez başkent dışında bir şehri, İzmir’i tercih etmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirerek Türkiye’nin, Balkan ülkeleri ile kurduğu tarihi, etnik ve kültürel bağlara değindi. Uğurtaş, “Türkiye 1991’ de bağımsızlığını ilan eden Makedonya Cumhuriyeti’ni ilk tanıyan, başkent Üsküp’e ilk büyükelçiyi gönderen ülkedir. Türkiye kurulduğu günden bugüne her alanda genç Makedonya Cumhuriyeti’nin yanında olmuştur. Bu ilişkiler; siyasi, askeri, ekonomik, eğitim ve kültür alanlarında gelişerek devam etmektedir” diye konuştu. Makedonya’nın kendi içinde oluşturduğu yeni sistemle global dünyaya entegre olma çalışmalarını başarı ile yürüttüğünü belirten Uğurtaş, ülkeler arasındaki işbirliği ve dayanışmayı arttırmanın en etkin yolunun ekonomik faaliyetlerin gücü ve yoğunluğu olduğunu söyledi. İki ülke arasındaki etnik, tarihsel ve kültürel bağların, ekonomik bağlar ile güçlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Uğurtaş, Makedonya ile Türkiye arasında özellikle ekonomik alanda yapılması gereken çalışmalar olduğunu vurguladı. bölgemizden bölgemizden İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ 5 l eylül 2012 Sanayi içinde spor alanı 50 firması ve 35 bin çalışanı ile Türkiye ekonomisine yılda 4,5 milyar dolar katkısı olan İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi (İAOSB), firma sahipleri ve çalışanlarının iş dışındaki zamanlarını da geçirebilecekleri, sosyal hobi ve ihtiyaçlarına zaman ayırabilecekleri alanları ile de dikkat çekiyor. Modern şehir hayatında çalışanların, vakit darlığı nedeniyle kendi sosyal hobilerini gerçekleştirme şansı yakalayamadıklarını dikkate alan İAOSB Yönetim Kurulu’nun 2007 yılında, Bölge çalışanlarının kullanımına yönelik hizmete açtığı Spor Kompleksi bu anlamda önemli bir işlevi yerine getiriyor. Tesisler sayesinde, işlerine son derece yakın, modern bir tesiste spor faaliyetlerini gerçekleştirmelerine imkan sağlanan Bölge çalışanları, mesai saati bitiminden sonra tesiste kendi hobilerine uygun faaliyetlere katılıyor. 45 bin metrekarelik bir alana inşa edilen İAOSB Spor Kompleksi, Bölgenin sadece bir üretim merkezi değil, aynı zamanda yaşayan bir bölge olduğunun da en büyük göstergesi. Kurulduğu günden beri, çeşitli müsabakalara ev sahipliği yapan tesislerde; 2 adet 1125 m2 büyüklüğünde suni çim mini futbol sahası, 2 adet akrilik kaplama tenis kortu, 2 adet basketbol ve voleybol sahası bulunuyor. Tesislerin içinde bulunan Park Cafe’de ise, Bölge çalışanlarına kahvaltı, öğle ve akşam yemeği hizmeti veriliyor. Çalışanların sosyal yönden de desteklenmesi ve geliştirilmesi için çeşitli projeler hayata geçiren İAOSB Yönetim Kurulu’nun bu anlamda Türkiye’ deki diğer OSB’lere örnek teşkil edecek çalışmalarından sadece biri olan Spor Kompleksi, modern yapısı ve özenle hazırlanmış sahaları ile de dikkat çekiyor. 37 Atatürkorganize 38 Dr. Erkan SERÇE Karataş ve bir susam yağı fabrikası İ zmir 19. yüzyılın ortalarına kadar derli toplu denilebilecek bir görüntü taşımaktaydı. Kuzeyde, bugünkü Cumhuriyet Meydanı, güneyde Bahribaba mezarlığı ile sınırlanan İzmir yerleşimi, doğuda Kadifekale eteklerini kaplayarak adeta bir üçgeni andırmaktadır. Ancak aynı yüzyılın ikinci yarısında ticari ve sınaî gelişime paralel olarak artan nüfus bu sınırları zorlayarak kısa sürede aşılmasına neden oldu. Önce Punta (Alsancak)’ya doğru genişleyen yerleşim, ulaşım olanaklarının artmasıyla kısa sürede Karşıyaka’nın şenlenmesini sağlamış, güney yönündeyse mezarlığı geçerek Karataş’ın yeni bir mahalle olarak İzmir’e eklenmesi sonucunu doğurmuştur. Sanayinin manifaktür düzeyini aşamadığı 19. yüzyılda sanayi tesisleriyle konut alanları ve küçük iş merkezleri iç içeydi. Kemeraltı bölgesi, Konak çevresi, Basmane Mezarlıkbaşı, Keçeciler gibi yerlerde, evlerle imalathaneleri yan yana görmek mümkündü. Ancak yüzyılın ikinci yarısında bu durumu değiştiren iki önemli gelişme oldu. Birincisi sanayinin niteliği değişti. Orta ölçekli tesisler daha geniş alan ihtiyacı içine girdi. Ayrıca kullandıkları güç kaynakları çeşitlendiği için yarattıkları gürültü ve kirlilik konut alanlarından uzaklaşmalarını gerektiriyordu. İkincisi nüfus artışıyla birlikte kent içi arazi hem yetersiz hale gelmiş hem de değerlenmişti. Başka etkenlerin de oluşması sonrasında sanayi tesisleri kent dışına taşınmaya başladı. Darağacı ve Halkapınar sanayi tesislerinin en önemli yeni mekânı olurken bazı tesisler de Karataş’ı tercih etti. Adı tam olarak nereden gelmektedir, bilinmez. Kimilerine göre bir zamanlar burada bulunan daha sonra parçalanarak kaybolan bir kara taşa, kimileriyse burada bulunduğu iddia edilen bir taş ocağına bağlar Karataş adını… İzmir’in güney yönünde büyümesi sırasında oluşan ilk yerleşim Karataş’tır, ama geçmişinin çok daha eskilere gittiği bilinmektedir. X. yüzyılda Bizans donanmasına gemi inşa eden bir tersaneyi barındıran Karataş, Türklerin İzmir’de görünmeleri sonrasında da aynı işlevini sürdürmüştür. Çaka Bey’in Ege Denizi’ne korku salan donanması Karataş’taki tersanenin damgasını taşıdığı gibi, Umur Bey de donanması için burayı kullanmıştır. Bu nedenle 1344 İzmir’e saldıran Haçlıların ilk hedefi Karataş olacaktır. Osmanlı döneminde daha küçük bir tersaneyi – belki de kayıkhane demek daha doğru – barındıran Karataş, İzmir’in güneyine açılan kapı olması nedeniyle önemini korumuştur. 1652’de Fransa Konsolosu Fronçois du Roure ve maiyeti Karataş’ta eşkıyanın saldırısına uğrayıp soyulunca “İzmir’in burnunun dibinde” meydana gelen olay hayretle karşılanmıştır. Karataş civarında en önemli tesis Karantina yakınlarında, bulunduğu bölgeye ismini de veren salhaneydi. O günkü koşullarda İzmir’e yarım saat uzaklıktaki salhanede kesilen hayvanlar kayıklarla İzmir’e getirilmekteydi. Yine aynı bölgede dikkati çeken diğer bir tesis, Karataş konulu kartpostallarında bacasıyla arzı endam eden Theodere Tahinci’nin susam yağı fabrikasıydı. 1864’de Karataş Körfezi’nin hemen kıyısına bulunan fabrika kurulduğu sırada çevresinde herhangi bir konut yerleşim alanı bulunmuyordu. Fabrika başlangıçta geleneksel yöntemlerle çalışmaktaydı. Susamı ezecek değirmen taşları beygir kuvvetiyle döndürülmekte ve kazanları odun ateşiyle kaynatılmaktaydı. Tesis, bu yapısıyla kuruluş ruhsatını almış ve 1910'lu yıllara kadar bir sorun yaşamadan çalışmasını sürdürmüştü. Ancak 1880’lerde Karataş sivil yerleşime açıldı bir zamanlar bir zamanlar İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ l eylül 2012 ve kısa sürede, o zamana kadar bağ bahçe olan alanlar önce arsaya dönüştü, sonra da evlerle doldu. Bölgenin ilk sakinleri, Rumlar ve Yahudilerdi; ardından zengin Türkler deniz kıyıdaki letafetten paylarını almaya başladılar. Yerleşim kısa sürede, bir zamanlar boş bir alan olduğu için inşa edilen Karantina binasına kadar gelip dayandı; önce Karantina, ardından salhane taşındı ve boşalttıkları yerler artlarında sadece isimlerini yadigâr bırakarak binalarla doldu. Karataş’ta 1885’te Osmaniye adıyla anılan mahalle, büyüme sonucu önce Karataş ve Karataş Osmaniye adlarıyla ikiye ayrıldı. Büyüme devam edince de mevcut iki mahalle dörde bölündü: Karataş Osmaniye, 1., 2. ve 3. Karataş mahalleleri. Günümüzde bu mahalleler, 1937’den beri Mecidiye, Barbaros, Turgut Reis ve Kılınç Reis adlarıyla anılmaktadır. 1910 yılına gelindiğinde Theodere Tahinci’nin susam yağı fabrikasının çevresi tamamen konut alanlarıyla çevrelenmişti. Bu arada Theodere Tahinci fabrikanın işlemesini sağlayan enerji türünü değiştirince, zaten var olan şikayetler hukuki bir boyut kazandı. Theodere Tahinci 1909’da fabrikasında üretimi artırmak için yenilemeye gitmiş ve tesisine gazyağıyla çalışan 4 beygir kuvvetinde bir motor eklemişti. Bunun üzerine çevre sakinlerinden sigortacı David Karespin, Sanayi Mektebi piyangocusu Mordehay Levi ve simsar Bohor Redini, avukatları Milaslı Gad Franko aracılığıyla valiliğe başvurmuş, çevreyi kirlettiği gerekçesiyle fabrikanın kapatılmasını istemişlerdi. Fabrikaya bitişik evin sahibesi olan Madam Karoline, bir mimar-mühendis getirerek fabrikanın zararlarını bir rapor haline getirtmişti. Bonen Laberant adlı mimar-mühendis raporunda şöyle diyordu: “Madam Karolin Beriçe’ye ait ve Karataş’ta bulunup Teodor Tahinci’nin susam fabrikası bitişiğinde bulunan hanenin muayenesine davet edildim. Adı geçen Tahinci tarafından Madam Karolin Beriçe hanesinin duvarına bitişik olarak vaz olunan makineler şiddetli surette haneyi sarsıp zarara uğrattığı, bu ise mezkur hane odalarında istirahatla ikameti muzır bir hale getirmekte olduğu ve vaz edilen işbu makine ve sair edevatından vukua gelecek zarardan ve ortaya çıkan yarıklardan az zaman içinde harap olması noktasında ve gerekse orada ikamet etmesi cihetinin gayrı kabil bir hale gelmesi noktasında merkum Tahinci’nin mesul tutulması icap ettiği gibi bütün gün ve gecelerin bir kısmı işitilmekte olan makinelerin sebebiyet verdiği gürültü ile odaların dahiline girmekte olan kokunun verdiği zarardan dahi mesul tutulması icap edeceğine dair raporumdur.” Fabrika Valilik ve belediyenin tahkikatı sonrasında polis marifetiyle 5 Nisan 1910'da kapatıldı. Romanya Vatandaşı olan Theodere Tahinci’nin fabrikasından vaz geçmeye niyeti yoktu. Romanya Konsolosluğu’nu devreye sokarak vilayete başvuran Tahinci, kendisine 1-2 hafta mühlet verildiği takdirde, fabrikasını şikâyet edilmeyecek bir hale getirmeyi vaat etti. Bunun üzerine fabrika yeniden çalışmaya başladı. Ancak şikayetler tekrarlanmaya başlanınca ve yeni gelen raporlarda durumun değişmediği anlaşılınca fabrika yeniden kapatıldı. Bunun üzerine Theodere Tahinci Şura-yı Devlet’e başvurdu ve böylece İzmir ile İstanbul arasında yoğun bir yazışma trafiği başladı. Şura-yı Devlet’in yanı sıra, Dahiliye (İçişleri), Hariciye (Dışişleri), Ticaret ve Nafıa (Bayındırlık), Sıhhiye (Sağlık) bakanlıkları, hatta Sadrazamlık bile bu yazışmaların içine girdi. İzmir Vilayeti İdare Meclisi sorunu yerinde araştırmak için bir komisyon kurdu. Komisyonda Vilayet temsilcisi Cemal Paşa, Belediye Başkanı Edhem Bey ve azalar bulunmaktaydı. Komisyon, fabrikanın havayı kirlettiğini ve nefes almanın mümkün olmadığını saptayarak "fabrikanın mevcudiyeti gayri caizdir" biçiminde rapor yazmasına rağmen mevzuat yetersiz olduğu için fabrika kapatılamıyordu. Üç yıl süren yazışma ve çalışmaların sonunda 16 Ocak 1913 tarihli Vilayet İdare Meclisi kararı, fabrikanın gerekli önlemleri almasını ve gaz yağı motoru kullanmamasını, aksi taktirde fabrikanın kapatılmasını kararlaştırdı. Ancak fabrikanın bu karala bağlantılı bir sebepten mi, yoksa Balkan Savaşı ve devamında Dünya Savaşı koşullarından mı kapandığını bilmiyoruz, ama 1915 sanayi istatistikleri, Karataş’ta bir susam yağı fabrikası bulunduğu yönünde bir bilgi vermiyor. Fakat Cumhuriyetin ilk yıllarına ait kartpostallar fabrika binasının bacasıyla beraber bir süre daha varlığını koruduğunu gösteriyor. Bugün Karataş denince akla ne gelir; inşaatına Ticaret Lisesi yapılmak amacıyla başlanan, Yunanlılar’ın ‘Helen Üniversitesi’ yapmak istedikleri Kız Lisesi (tabii ki artık karma lise). 1905’te inşaatına başlanan Beth İsrael Sinagogu, Musevi bir vatandaşımız tarafından 1907’de yaptırılan Asansör, Asansör’ün de içinde bulunduğu ve adını 1992’de alan Dario Moreno Sokağı, Hoşgör Hamamı, bir zamanların mezarlığı, sonradan İzmir’in tek parkı olan Bahribiba, yine bir zamanların ünlü Hadkinson – İngiliz bahçesinden kalan bir avuç yeşillik Zeki Müren Parkı. Fabrikanın yeri ve fabrikadan şikayetçi olanların haneleri ise yerlerini çoktan Çin Seddi’ni andıran apartmanlara bıraktı. 39 Atatürkorganize 40 güncel haberler güncel haberler İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ l eylül 2012 Dünyanın dört bir yanından gelenler İEF’de buluştular D ünyanın en köklü genel uluslararası fuarlarından, İzmir’in yüz akı olan İzmir Enternasyonal Fuarı; 81. kez kapılarını aralamanın mutluluğunu yaşadı. 31 Ağustos-9 Eylül 2012 tarihleri arasında düzenlenen fuara dünyanın dört bir yerinden gelen uluslararası heyetler ve firmalar katıldı. Yurtiçi ve yurtdışından gelen firmaların kurduğu birbirinden farklı stantların yanı sıra; yiyecek-içecek alanları, lunaparkı, kuğulu gölü, gazinoları, konser alanları ile 81. İEF eski dö- nemlerdeki parlak günlerine geri döndü. Ana teması ‘Tasarım’ olan fuara, yurtiçi ve yurtdışından katılan firmalar, iş görüşmelerinde bulunarak ürünlerini tanıtırken, çocuklar lunaparkın tadını çıkarttı, gençler konserlerde eğlendi, aileler sıcak İzmir günlerinde fuarı gezerek stres attı… Hatay ilinin Onur Konuğu olduğu fuarda, birbirinden lezzetli Hatay yemekleri fuar katılımcıları ile buluşurken, yöresel eşyalar ve kıyafetler de tanıtıldı. Atatürkorganize Meryem Fulya YAZICIOĞLU 42 Yalnızca ürün değil, eleman da üreten firma: S ektörünün öncü firmalarından Polisac, geleceğe yatırımını bir yandan gelişen teknoloji ile yaparken diğer yandan bu teknolojiyi kullanacak piyasanın gelecekteki ustalarını yetiştiriyor. Bünyesinde Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir mesleki eğitim okulu açan Polisac, kendi alanında bilgi ve beceride rakip tanımayacak geleceğin ustalarını sektöre hazırlıyor. Hayal edilebilen her türlü endüstriyel projenin sac uygulamalarına ve ürün gelişimine imza atan Polisac, AB ülkeleri başta olmak üzere batıdan doğuya imzasını taşıyan ürünler gönderiyor. İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’ndeki tesisinde 1997 yılında 7 personel, bir punch ve 1 abkant makinesi ile başladığı üretim yolculuğuna, toplam 5 binada 2 farklı firma ve 425 çalışanı ile devam eden Polisac, bugün Avrupa’da eşdeğeri olmayan bir işletme olmanın haklı gururunu yaşıyor. Üretim serüveni boyunca makine parkurunu genişleterek 15 yıl içerisinde 7 punch, 17 abkant makinesi ile faaliyetlerini sürdüren firma, “sac şe- c a s i l o P killendirme” denildiğinde akla ilk gelen markalar arasında yer alıyor. Üretim yolculuğunda yalnızca ürün odaklı çalışmayan firma, teknolojiyi kullanıp, imalatı sürdürecek deneyimli elemanları yetiştirmek için 2005 yılından bu yana başarılı bir çalışmayı da sürdürüyor. Üretim yelpazesi sınır tanımıyor: Bebek kuvözünden roketatara… Polisac Yönetim Kurulu Üyesi, aynı zamanda Eğitim Kurulu Başkanı Hakan Susuz, bebek kuvözünden roketatar parçasına kadar birbirinden farklı sektörlere ait ürünlerin parçalarını ürettiklerini bildirerek, alanlarında fason bir işletme için Avrupa’da dahi karşılığı olmayan bir işletme haline geldiklerini söyledi. Kısa süre içerisinde bir başarı hikayesi bir başarı hikayesi İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ l eylül 2012 43 Üretim ayağında birbirinden başarılı çalışmalara imza atan Polisac, eğitim alanında da hazırladığı projeler ile sanayicilere örnek oluyor. Firma, deneyimli elemanlarını açtığı mesleki eğitim okulundan temin ediyor.ww Manisa’da da bir fabrika açacaklarının müjdesini veren Susuz, yeni fabrikalarında da 100 elemanı istihdam etmeyi planladıklarını bildirdi. Otomotiv ve enerji sektörü başta olmak üzere faklı sektörlerde yurtdışında üretilemeyen bazı ürünleri kendi buldukları tekniklerle Türkiye’ye taşıdıklarını hatırlatan Susuz, “Özellikle otomotiv ve enerji sektörü başta olmak üzere yurtdışında üretilen ürünleri daha az maliyetle daha kısa yoldan üretmeyi başardık” dedi. Polisac ve Pırıl markaları altında yaptıkları birbirinden başarılı üretimlerin yanı sıra eğitim alanındaki çalışmaları ile de göz dolduran Susuz, Türkiye’de mesleki eğitimi geliştirmek adına çeşitli çalışmalar yapmayı hedeflediklerini söyledi. Firmaları bünyesinde Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak 2005 yılından bu yana hizmet veren mesleki eğitim biriminden bugüne kadar toplam 500 çırak mezun ettiklerini bildiren Susuz, “Eğitimi sosyal sorumluluk olarak görüyoruz. Mezun öğrencilerimizin bir kısmı bugün bizimle birlikte, bir kısmı da farklı işletmelerde çalışarak ekmeğini kazanıyor. Eğitim birimimizden mezun olduktan sonra kendi firmalarını açan elemanlarımız da oldu. Bunlar bizim için oldukça gurur verici şeylerdir” diye konuştu. Susuz, eğitim çalışmaları hakkında sözlerini şöyle sürdürdü: “İzmir’de metal işleri, makine, makine resim konstrüksiyon bölümlerinde görev yapan bütün öğretmenlerin eğitimini kapsayan bir Avrupa Birliği projesi hazırladık. Bizim sektörümüzde çalışıp makinelerimizi kullanan işletme çok, ancak bu işletmelerin operatörlerini yetiştiren okul yok. Biz de bunu sağlayabilmek için önce hocalarımızı eğitmek sonra da ek bir proje olarak öğrencilerimizi yetiştirmek istiyoruz. Bunun yanı sıra mesleki eğitimin önemini aktarmak için ateş böceği tırları gibi mesleki eğitimi tanıtım tırı ile okul okul dolaşıp, alan alan mesleki eğitimi tanıtacak bir tırın hayalini kuruyoruz. Türkiye’de mesleki eğitimle ilgili ciddi bir sıkıntı var. Gençlerimizde ‘hayatımın en güzel yıllarını okuyarak ve çalışarak geçiremem’ mantığı var. Sanayinin ise alanında yetişmiş, eğitimini almış, bu alanda hayatını kazanacak insanlara ihtiyacı var.” Atatürkorganize 44 Dünyanın en eski yaşayan çarşısı: Kemeraltı G enç kızların hayallerini süsleyen gelinliklerden, çocukların en büyük mutluluğu olan oyuncaklara, hiçbir yerde bulamayacağınız birbirinden farklı baharat ve kahvelerden, ayakkabıya, masaya, takıya, okul üniformasına… Bir başından girdiğinizde aklınızdaki en uçuk listenin bile tamamlanarak son bulacağından emin olduğunuz, kahvesi ile yorgunluğunuzu kenarda bırakıp, meşhur söğüşü ile midenizi şenlendirdiğiniz dünyanın en eski alışveriş merkezini geziyoruz, Tarihi Kemeraltı Çarşısını… Konak ilçesinin Mezarlıkbaşı semtinden başlayarak Konak Meydanı’na kadar ulaşan Kemeraltı Çarşısı’nın sınırları Fevzipaşa ve Eşrefpaşa Caddelerine kadar uzanır. Her santimetrekaresi tarih kokan havası ile adımını atan herkesi kendisine hayran bırakan Kemeraltı, İzmir’in sembolik mekânlarından birisidir. Özellikle hafta sonları ‘iğne atsanız yere düşmeyen’ Kemeraltı Çarşısı’nın 2500 yıl öncesine dayanan ticari geçmişi, ‘Dünyanın yaşayan en eski çarşısı’ unvanını almasını sağlar. Usta Gazeteci Nedim Atilla, ‘Dünyanın yaşayan en eski çarşısının’ tarihini şöyle özetliyor: “Kemeraltı… Dünyanın yaşayan en eski çarşısı… Bir dönem Dervişler Caddesi” olarak da adlandırılan Kermeraltı, eskiden İzmir’in can damarı idi… ‘Dünyanın en eski çarşısı’ unvanını almasının sebebi, bugün de çarşının yanında bulunan ve kazıları devam etmekte olan antik ‘İzmir Agorası’dır. İnsanlar bu çarşıda 2500 yıl önce de alışveriş yapmakta ve dükkanlarını birbirlerine güzel işler dileyerek açmaktaydılar. Adını bugün ‘Kemeraltı Camii’ olarak da bilinen ‘Ahmetağa Camii’nin inşası sırasında yapılan bir kemerden alan bu çarşı; içinde barındırdığı tarihsel ve kültürel değerlerle İzmir’in en önemli sembol mekanlarından biridir. İmparatorluktan Cumhuriyete, Doğu Akdeniz liman kentlerinin incisi olan İzmir’in ticari ve kültürel yaşamında önemli katkısı olan Kemeraltı, 17. yüzyıldan beri kervanlarla taşınan ticari emtianın ihraç edildiği ‘iç liman’ın ticaret merkeziydi.” O yıllarda Hisar Cami’ne de adını veren Hisar’ın sağ tarafında, yapımı Roma dönemine kadar giden bir iç liman bulunurdu. Kemeraltı da liman girişini savunmak üzere inşa edilmiş bir kalenin varlığı ile ortaya çıkar. Tarihte bir iç liman olan Kemeraltı bölgesindeki kaleyi almak için Yıldırım Beyazıt döneminde Osmanlılar çeşitli saldırılar düzenlerler, ancak başarılı olamazlar. İzmir Liman Kalesi'ni düşürmek, 1402 yılında, iç limanı taşlarla doldurarak kaleyi savunmasız bırakan Timurlenk'e nasip olur. Timur'un askerleri, Kadifekale sırtlarından sürükleyip getirdikleri taşlarla limanı doldurarak, sonradan Kemeraltı denilen yerleşim bölgesini oluştururlar. Kemeraltı Çarşısı’nın yay biçiminde oluşu, Roma dönemindeki bu iç liman rıhtımına göre şekillenen bir yerleşimin izleri olarak görülür. Öte yandan yeni yerleşim alanları, dönemin en parlak ticaret noktalarından olan İzmir Limanı çevresinin de gelişmesini hızlandırır. Zaman içinde bu bölgede yerleşim gelişmiş, hanlar, hamamlar, camiler, kiliseler, havralar, şadırvanlar inşa edilir. İpek Yolu’nun son durağı Kale tarafından korunan limanın sağ kıyısın- izmir izmir İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ l eylül 2012 da Frenk tüccarlarının dükkanları, limanın iç kısmında ise kervansaraylar bulunur. İpek Yolu'nu takip eden deve kervanlarıyla İzmir'e getirilen mallar, bu hanlara indirilir, Ceneviz tüccarları aracılığı ile de limandan gemilere yüklenerek ihraç edilir. 1650-1670 yıllarının ardından bölgedeki ticaret ivme kazanır. 16. yüzyılda gittikçe büyüyen Osmanlı İmparatorluğunun önemli ticaret merkezlerinden birisi haline gelen Kemeraltı çarşısı, hem iç hem de dış pazara mal satan büyük bir potansiyele sahip olur. İlk zamanlarında üzeri tonoz ve kiremitleri örtülü, sokakları kapsayan bir kapalı çarşı görünümünde olan Kemeraltı Çarşısı, 19. yüzyılın sonlarına kadar bu özelliğini korur. 19. yüzyılda İzmir’in ticaret hayatına can veren Kemeraltı’nda tüccarların konakladığı hanlar ve bedestenler bulunur. Bundan dolayı o dönemlerde çarşı, alışverişin yanı sıra konaklamanın da yapıldığı bir mekan olma özelliği taşır. Bugün ise Kemeraltı Çarşısı bu özelliğinden uzaklaşmış ve İzmir’in önemli bir alış veriş merkezi haline gelmiştir. Hala tonoz ve kubbeli bazı dükkânlara rastlansa da çarşının çoğunluğunu modern iş merkezleri, mağazalar ve kafeteryalar oluşturur. İzmir’in tarihi kurtarılıyor 30 yılı aşkın süredir dile getirilen “KadifekaleAgora-Kemeraltı aksı bütünleşmeli” düşüncesi bir hayal bir söylem olmaktan çıkıyor. Büyükşehir Belediyesi’nin gerçekleştirmekte olduğu çalışmalar ile hayal gerçeğe dönüşüyor. 270 hektarlık alan, içinde Ege Medeniyetleri Müzesi’nin de yer alacağı dev bir ‘arkeoloji ve tarih’ parkına dönüşüyor. Geçmişi 8500 yıl öncesine uzanan ve pek çok medeniyete ev sahipliği yapan İzmir’de; duvarlar arasında kalan, dar sokaklara sıkışan köklü tarihi gün yüzüne çıkarabilmek için yoğun çalışmalar hız kesmeden devam ediyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi önderliğinde yürütülen çalışmalar çerçevesinde, kentin “turizm” şemsiyesi altında kalkınması için arkeolojik alanların gün yüzüne çıkartılmasından, tarihi binaların restorasyonuna, yeni kültür – sanat mekanlarının kente kazandırılmasından turistlere yönelik “city bus”ların hizmete alımına kadar çalışmalar yoğun olarak sürdürüyor. Büyükşehir Belediyesi, Kadifekale’den Agora – Bayramyeri’ndeki Roma Yolu ve Kemeraltı’nı da kapsayan 270 hektarlık alanın turizm bölgesi olarak gelişmesi için hem planlarını hem de uygulama projeleri hayata geçiriyor. Bu amaç doğrultusunda atılan en büyük adım ise Konak’tan başlayarak Kadifekale’ye kadar uzan Kemeraltı ve çevresinin 2007 yılında Bakanlar Kurulu kararı Kemeraltı’nın bilinmeyenleri l Dünyanın kesintisiz ticaret yapan en eski liman kenti çarşısıdır. l 270 hektarlık alan üzerine kurulu olan Kemeraltı, dünyanın en büyük alışveriş merkezidir. l Dünyanın en büyük agorası Kemeraltı’ndadır. l Tarihi İpek Yolu’nun son noktasıdır. l Batı Avrupa pazarının başlangıcıdır. l Cami, sinagog ve kiliseleriyle üç dini bağrında barındıran bir hoşgörü merkezidir. l Nüfusu, 1900’lü yıllarda Paris ve Londra nüfusundan fazladır. l İçinde 300’ü aşkın meslek kolunu barındırarak, milyonlarca çeşit ürün ve hizmet sunar. l Günlük 150 bin ile 750 bine yakın ziyaretçisi vardır. ile “Yenileme alanı” ilan edilmesi. Bölgenin önce Konak Belediyesi daha sonra da Büyükşehir Belediyesi Meclisleri’nden geçerek 2007’de Bakanlar Kurulu tarafından “yenileme alanı” olarak ilan edilmesi, bölgede yapılacak kamulaştırma ve yenileme çalışmalarında yerel yönetimlerin elini güçlendirip çalışma alanı sağlıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi yetkilileri, hazırlanmakta olan projelerle halen çalışmaları devam eden projelerin, birbirini tamamlayıcı nitelikte olduğunu belirterek, “Kemeraltı Anafartalar Caddesi üzerindeki yapıların dış cephelerinin restorasyonu, Agora ve çevresinin Arkeoloji ve Tarih Parkı olarak düzenlenmesi, Kadifekale surlarının restorasyonu, Kale eteklerindeki antik Roma tiyatrosunun gün yüzüne çıkarılması ile güzel İzmir’imizin yıllardır özlem duyduğu bir bütünleşmeyi gerçekleştirmiş olacağız. Kadifekale-Agora-Kemeraltı aksının ortasında Agora çevresinde kuracağımız büyük Ege medeniyetleri Müzesi ise bu turizm koridorunun, arkeoloji ve tarih parkının adeta tacı olacak” dedi. Bölgeyi çekim merkezi haline getirecek olan çalışmalar şöyle: 45 Atatürkorganize 46 Kemeraltı 5. etabı bekliyor Yıkılan yerden tarih çıkıyor İzmir Büyükşehir Belediyesi, “Kemeraltı Anafartalar Caddesi Cephe Düzenleme Projesi” kapsamındaki 4. etap çalışmalarını da tamamlayarak bir sonraki etap için projeleri hazırladı. İzmir 1 No’lu Tabiat ve Kültür Varlıkları Koruma Kurulu’nun onayının ardından 5. etap çalışmalar için ihaleye çıkılacak. Eylül 2007’de başlayan projenin ilk etabı çerçevesinde Kemeraltı’nın Konak girişinden itibaren 215 metrelik mesafede Hüseyin Efendi Kuru Kahvecisi ile 852 Sokak köşesindeki simitçiye kadar olan bölümünde bulunan toplam 49 parsel ve 72 işletmenin Anafartalar Caddesi’ne bakan cepheleri ile köşe parselleri ele alınmıştı. Projenin ikinci etabı, kuzeyde Kemeraltı Camii’nin hemen yanı başındaki sebilin bulunduğu 853 Sokak’tan başlayıp Başdurak Camii’nden bir sonraki adayı içine alan bölgeye kadar uzanmış, bu alandaki 250 metrelik mesafede yer alan 93 parselde çalışma yapılmıştı. Ayrıca bu kapsamda; Milli Kütüphane Caddesi’ndeki Güzel İzmir Hanı ile Hüseyin Efendi Kuru Kahvecisi’nin yanındaki 853 Sokak’ta yer alan 4 yapının cepheleri de düzenlenmişti. Üçüncü etap kapsamında ise 875 Sokak ile 919 Sokak köşesinden Havra Sokağı’na kadar olan, 190 metre uzunluğunda ve 101 parselden oluşan bölüm yenilenmişti. Dördüncü etap çalışmalarında, Güney’de Havra Sokağı’ndan Kuzey’de Şadırvanaltı Camii’ne kadar olan yaklaşık 165 metre uzunluğunda bir bölüm düzenlendi. Projenin beşinci etabı çerçevesinde; Şadırvanaltı Camii ile Eşrefpaşa Caddesi’ni birbirine bağlayan 912 sokak üzerinde yer alan 88 parselin düzenlenmesi hedefleniyor. Projelerin ihale bedelleri Kemeraltı 1.etap için 1 milyon 169 bin 895,41 TL Kemeraltı 2.etap için 1 milyon 827 bin 987,40 TL Kemeraltı 3.etap için 1 milyon 790 bin 457,87 TL Kemeraltı 4.etap için 835 bin 56,41 TL. Agora ve çevresini “Arkeoloji ve Tarih Parkı” olarak düzenlemek için çalışan İzmir Büyükşehir Belediyesi, Agora’daki kamulaştırmalar için bugüne kadar 26.9 milyon TL’ye yakın para harcadı ve 105 binanın yıkımını gerçekleştirdi. Büyükşehir Belediyesi’nin kamulaştırmaları ile açılan tarihi bölgede yapılan kazı çalışmaları ise İzmir’in köklü tarihine ışık tutuyor. Bölgede Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü tarafından devam ettirilen çalışmalardan elde edilen arkeolojik bulgular, İzmir için büyük önem taşıyor. Büyükşehir Belediyesi tarafından kamulaştırması yapılan alanda, antik Roma Hamamı, sıva üzerine işlenmiş grafitiler, mozaik döşeme ve günlük hayata dair çok sayıda obje bulundu. Özellikle antik Roma Hamamı ve mozaik döşeme, kapladığı alanın büyüklüğü ve bugüne kadar İzmir’de bulunanlar arasında “ilk” olduğu için büyük önem taşıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin katlı otopark tarafındaki yapıları yıkmasıyla birlikte, temeller üzerinde yapılan çalışmalarda antik duvarlarına rastlanılan tarihi Hamam’ı tam olarak ortaya çıkarmak için çalışmalar dikkatli bir şekilde sürdürülüyor. Agora’da yıllardır atıl duran, kullanılmayacak durumdaki yıkılmaya yüz tutmuş tarihi bir yapı kente kazandırıldı. Halen Agora kazı sahası içinde yer alan ve İzmir’in 19. yüzyıl kentsel yerleşim alanı içerisinde bulunan tarihi yapı “Agora kazı evi” olarak kullanılacak. İzmir Büyükşehir Belediyesi, yabancı arkeologları da burada ağırlayacak. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan “Agora Kazı Evi Restorasyonu Projesi”, İzmir Kalkınma Ajansı’nın (İZKA) “Turizm ve Çevre” başlığı altında açtığı destek programında yapılan değerlendirme sonucunda İzmir çapında birinci olmuştu. Büyükşehir Belediyesi ayrıca, tarihi Agora kazılarında kullanılmak üzere Smyrna Antik Kenti Kazı Başkanlığı ile bir protokol imzaladı. İzmir Büyükşehir Belediyesi, tarihi kentteki kazılara destek amacıyla yıllık 900 bin TL’lik nakdi yardımda bulunacak. İZKA tarafından desteklenen Agora Kazı evinin yaklaşık maliyeti: 589 bin 314 TL Hoşgörü kenti İzmir’e yakışan proje İzmir Büyükşehir Belediyesi, üç kutsal din için büyük önem taşıyan üç tarihi yapıyı daha restore edecek. Namazgah’daki Emir Sultan Türbesi ile Doğanlar Kilisesi ve Beit Hillel Sinagogu için hazırlanan projeler, Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu tarafından onaylandı. Emir Sultan yeniden doğacak Namazgah Mahallesi’nde bulunan ve İzmir’i alırken şehit düşen, halk arasında “Emir Sultan” adıyla bilinen Aydınoğulları Beyliği komutanların- izmir izmir İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ l eylül 2012 İkiçeşmelik Caddesi’nin yüzü gülecek “İkiçeşmelik Caddesi Cephe ve Kaldırım Düzenleme Projesi” ile kentin ana arterlerinden biri olan İkiçeşmelik Caddesi kente yakışır bir hale gelecek. Konak Meydanı, Kemeraltı, Agora ve İkiçeşmelik Caddesi’ni bir bütün olarak ele alan İzmir Büyükşehir Belediyesi, İkiçeşmelik Caddesi’nin her iki yanındaki toplam 187 binanın cephelerini, tarihi ve kültürel dokularını da koruyarak düzenleyecek. Bu sayede İzmir tarihinin kalbi niteliğindeki Agora’ya kadar yol, hem yerli hem de yabancı turistler için bir bütün halinde görsel estetiğe kavuşturulacak. Dönertaş ve Gaffarzade Sebilleri dan Seydi Mükeremeddin’in naaşının bulunduğu türbenin bahçesinde, Mustafa Kemal Atatürk’ün eşi Latife Hanım’ın dedesi Uşakizade Sadık Bey ve eşi Makbule Hanım ile Aydın Valisi Ahmet Esat Paşa, Kestanepazarı Camii kurucusu Mısırlı Hüseyin Nuri Efendi, İzmir Kadısı Şükrüzade Abdülkadir Paşa gibi devrinin önde gelen büyüklerinin naaşları da yer alıyor. Emir Sultan Türbesi’nin bulunduğu alanda, harabe halindeki aşhane, hamam ve dergah olarak kullanılmış 3 farklı yapı kalıntısı bulunuyor. Restorasyon sonrasında dergah, sosyal amaçlı olarak hizmet verecek. Hamam yapısı aslına sadık kalınarak restore edilecek. Aşhane buluntularının üzeri ise bir sundurmayla korunacak. Türbe binasının restorasyonu yapılacak. Hazireye (mezarlık bölgesi) ait mezar taşları tasnif edilerek yerinde korunacak. Alanda ayrıca bir de güvenlik binası yapılacak. Bu kapsamda yüklenici firmaya yer teslimi yapılarak çalışmalar başladı. Emir Sultan İhale bedeli: 1 milyon 29 bin 900 TL Beit Hillel Sinagogu Büyükşehir Belediyesi’nin yaklaşık 30 milyon liralık kamulaştırma desteğinin yanı sıra, personel ve malzeme desteği de verdiği tarihi Agora bölgesi ile sinagoglar ve çevresi rehabilite edilerek Kemeraltı Çarşısı ile bütünleşmesi sağlanacak. Büyükşehir Belediyesi, bölgede bulunan sinagoglardan Beit Hillel Sinagogu için röleve restitüsyon ve restorasyon ve mühendislik projelerini hazırladı ve Kurul’dan gereken onaylar alındı. Uygulama sürecinde olan bu çalışma ile yapı, müze olarak kentlinin hizmetine açılacak. İzmir’de sayıları giderek azalan sebil ve çeşmeleri koruması altına alan İzmir Büyükşehir Belediyesi Kemeraltı 861 Sokak Çakaloğlu Hanı’nın önünde yer alan Gaffarzade Sebili’ni ve Anafartalar Caddesi ile 945 Sokağın kesiştiği noktada bulunan Dönertaş Sebili’ni restore etti. Her iki sebil için 74 bin 849 TL ihale bedeli ödendi. Tarihi aksın kentle bütünleştirilmesi için projelendirilen diğer çalışmalar şöyle: Agora ve çevresi “Arkeoloji ve Tarih Parkı” olarak düzenlenecek. Kadifekale’den Agora-Bayramyeri’ndeki Roma Yolu ve Kemeraltı’nı da kapsayan 270 hektarlık alan, turizm bölgesi olarak gelişecek. Konak’taki İzmir Arkeoloji Müzesi ve Etnoğrafya Müzesi’nden Kemeraltı-Agora- Basmane’deki Oteller Sokağı ve Kültürpark’ta bulunan Arkeoloji ve Sanat Müzesi’ne uzanan, içine Roma Yolu (Altın Yol), Antik Stadyum ve Kadifekale’yi de alan “kültür ve tarih” güzergahı oluşturulacak. Damlacık, Tilkilik, Namazgah gibi tarihi bölgeleri koruma ve sağlıklı hale getirme projeleri devreye alınacak, bölgedeki meydanlar düzenlenecek. Tarihi aksların bir bütün olarak algılanabilmesi için gerekli olan düzenleme ve ulaşım planlamaları yapılacak. 47 Atatürkorganize 48 Levent GENÇYÜREK Türk Ticaret Kanunu özet yol haritası (1) B ilindiği üzere 30 Haziran 2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 6335 sayılı Kanun ile “Türk Ticaret Kanunu” ile “Türk Ticaret Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”da bazı değişiklikler yapılmıştır. Yapılan değişiklikler çerçevesinde özet yol haritası aşağıdaki gibidir: 1) Kanunun, bağımsız denetime ve finansal tabloların Türkiye muhasebe standartlarına göre düzenlenmesine ilişkin hükümleri 1 Ocak 2013 tarihinde yürürlüğe girecek. Bakanlar Kurulu’nca ciro, aktif büyüklüğü v.b kriterler esas alınarak belirlenecek Anonim ve Limited şirketler bağımsız denetime tabi olacak. Bu belirleme henüz yapılmadı. Denetçi, Bağımsız Denetime tabi tutulan şirketlerin yetkili organı tarafından en geç 31/3/2013 tarihine kadar seçilecek. Seçim ile birlikte eski Kanuna göre görev yapan denetçinin görevi sona erecek. Seçimden sonra, yönetim kurulu, gecikmeksizin denetleme görevini hangi denetçiye verdiğini ticaret siciline tescil ettirir ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ile internet sitesinde ilan eder. Bakanlar Kurulu’nca ciro, aktif büyüklüğü v.b kriterler esas alınarak Bağımsız denetime tabi olmadığına karar verdiği limited ve anonim şirketlerde eski Kanuna göre görev yapan denetçilerinin görevi de 31/3/2013 tarihinde sona erecek. Bu tarihe kadar eski Kanuna göre görev yapan denetçi veya denetçilerin herhangi bir sebeple vazifelerinin sona ermesi hâlinde diğer murakıplar ilk genel kurula kadar görev yapmak üzere birisini seçerler. On yıl içinde aynı şirket için toplam 7 yıl denetçi olarak seçilen denetçi 3 yıl geçmedikçe denetçi olarak yeniden seçilemez. 2) Kanunun, internet sitesi kurma yükümlülüğüne ilişkin hükümleri 1 Temmuz 2013 tarihinde yürürlüğe girecek. Sadece Bağımsız Denetime tabi olan sermaye şirketleri, kuruluşlarının ticaret siciline tescili tarihinden itibaren 3 ay içinde bir internet sitesi açmak ve bu sitenin belirli bir bölümünü şirketçe kanunen yapılması gereken ilanların yayımlanmasına özgülemek zorundadır. Bağımsız Denetime tabi olacak olan şirketlerden internet sitesi olanlar 1 Ekim 2013’e kadar internet sitelerinin belli bir bölümünü belirlenecek bilgilere ayırmak, internet sitesi olmayanlar ise 1 Ekim 2013 tarihine kadar internet sitesi açmak ve bu sitenin belli bir bölümünü bu bilgilere ayırmak zorunda. İnternet sitesinde yayımlanacak bilgiler Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nca yayımlanacak bir yönetmelikle belirlenecek. Ancak, sitede anonim şirketlerde yönetim kurulu başkan ve üyelerinin adları ve soyadları ile taahhüt edilen ve ödenen sermaye mikta- rı, limited şirketlerde müdürlerin adları ve soyadları ile taahhüt edilen ve ödenen sermaye miktarı olacak. Şirketlerin Bilançosunun, Gelir Tablosunun, Yönetim Kurulu Faaliyet Raporunun ve Denetçi Görüşünün internet sitesinde ve ticaret sicili gazetesinde ilan edilmesine yönelik zorunluluk kaldırılmıştır. 3) Ticari mektuplarda ve ticari defterlere yapılan kayıtların dayandığı belgelerde bulunması gereken bilgiler 1 Ocak 2014 tarihinde yürürlüğe girecek. Anonim, Limited ve sermayesi paylara bölünmüş Komandit Şirketlerin kullandığı belgelerde aşağıdaki bilgilerin bulunması zorunlu. l Ticaret Unvanı l İşletmenin Merkezi l Ticaret Sicili Numarası l İnternet Sitesi Adresi (İnternet sitesi oluşturmakla yükümlü olanlar) Bilgilerin belgelerde gösterilmesine ilişkin yükümlülük 1 Ocak 2014 tarihinde yürürlüğe giriyor. Bu hükme uymayanlar için 2 bin TL idari para cezası kesilir. 4) Defterler Vergi Usul Kanunu’na uygun olarak tutulmaya devam edilecek. Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu tarafından belirlenen şirketler 1/1/2013 tarihinde münferit ve konsolide finansal tablolarının düzenlenmesinde, Türkiye muhasebe standartlarını uygulamak zorunda. Fiziki ortamda tutulan, Yevmiye Defteri, Defteri Kebir, Envanter defteri, Pay Defteri, Yönetim Kurulu Karar Defteri, Genel Kurul Toplantı Defteri ve Müzakere Defteri’nin açılış onayları, kuruluş sırasında ve kullanılmaya başlanmadan önce noter tarafından yapılacak. Bu defterlerin izleyen faaliyet dönemlerindeki açılış onayları, defterlerin kullanılacağı faaliyet döneminin ilk ayından önceki ayın sonuna kadar (takvim yılı olanlar için Aralık sonu) notere yaptırılacak. Pay Defteri ile genel kurul toplantı ve müzakere defteri yeterli yaprakları bulunmak kaydıyla izleyen faaliyet dönemlerinde de açılış onayı yaptırılmaksızın kullanılmaya devam edilebilecek. Ticaret şirketlerinin ticaret siciline tescili sırasında defterlerin açılışı ticaret sicili müdürlükleri tarafından da onaylanabilecek. Sadece Yevmiye Defteri ve Yönetim Kurulu Karar Defteri’nin kapanış onayı yaptırılması zorunlu. Ticari defterlerin elektronik ortamda tutulması hâlinde bu defterlerin açılışlarında ve Yevmiye Defteri ile Yönetim Kurulu Karar Defteri’nin kapanışında noter onayı aranmayacak. 5) Ticari defter ve belgeler 10 yıl saklanacak Ticari defterler, envanterler, açılış bilançoları, ara bilançolar, finansal tablolar, yıllık faaliyet raporları, topluluk finansal tabloları ve yıllık faaliyet raporları ve bu belgelerin anlaşılabilirliğini kolaylaştıracak makale yaşamda vergi İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ l çalışma talimatları ile diğer organizasyon belgeleri, alınan ticari mektuplar, gönderilen ticari mektupların suretleri ve yapılan kayıtların dayandığı belgeler 10 yıl süre ile saklanmak zorunda. Bir tacirin saklamakla yükümlü olduğu defterler ve belgeler; yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet veya hırsızlık sebebiyle ve kanuni saklama süresi içinde zıyaa uğrarsa tacir bunu öğrendiği tarihten itibaren 15 gün içinde ticari işletmesinin bulunduğu yer yetkili mahkemesinden kendisine bir belge verilmesini isteyebilir. 6) Anonim ve Limited şirket ortakları belirli şartlar altında şirkete borçlanabilecek. 30 Haziran 2012 tarihinde Türk Ticaret Kanunu’nun 358’inci maddesinde yapılan değişiklik ile ortakların şirketten borç para alabilmeleri iki temel şarta bağlandı. Birincisi; ortak sermaye taahhüdünden doğan vadesi gelmiş borçlarını ödemiş olacak. Diğeri de, şirketin serbest yedek akçelerle birlikte kârı geçmiş yıl zararlarını karşılayacak düzeyde olacak. Yapılan düzenleme ile, ortakların şirketten borçlanmaları ile ilgili madde yumuşatılarak ancak “serbest yedek akçelerle birlikte kârı geçmiş yıl zararlarını karşılayabilen şirketlerin” ortaklarına borç verebilmesine imkan sağlanmış oldu. 1 Temmuz 2012’den önce alınan borçların durumuna gelince, bu borçların 3 yıl içerisinde kapatılması şartı kaldırıldı. Buna göre, bu tarihten önce doğan borçlar eski hükümlere göre devam edebilecek. Diğer taraftan, 1 Temmuz 2012 tarihinden itibaren ortaklara yukarıdaki şartlar oluşmadan borç verenler için geçerli olan cezalarda makul bir seviyeye çekildi. 73 bin TL’ye kadar “adli para cezası” veya bu cezanın ödenmemesi durumunda , “iki yıla kadar hapis” cezası verilmesi yerine 300 günden az olmamak üzere adli para cezası verilmesi, hüküm altına alındı. Bu ceza da Hakimin takdirine göre günlük en az 20 en fazla 100 TL. Ancak burada önemli bir ayrıntıyı gözden kaçırmamak gerekir. Yukarıda yer alan tüm açıklamalar yeni Türk Ticaret Kanunu ile ilgili olup ortakların şirketten aldıkları borç paralara Vergi Kanunları gereğince hesaplanması gereken faiz ve faiz üzerinden ödenmesi gereken KDV’yi değiştiren herhangi bir düzenleme söz konusu değil. eylül 2012 1 Temmuz 2012 tarihinden önce doğmuş borçlar yanında Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun öngördüğü hususların gerçekleşmesi şartı ile bu tarihten sonra ortaklara verilmiş borçlar içinde, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun Transfer Fiyatlandırması hükümleri uyarınca günlük adat hesabına göre faiz hesap edilirken, bu faiz tutarı üzerinden ayrıca KDV hesaplanarak beyan edilecek. 7) Pay sahibi olmayan yönetim kurulu üyeleri ile yönetim kurulu üyelerinin pay sahibi olmayan üçüncü dereceye kadar kan ve sıhri hısımlarının şirkete nakit olarak borçlanmaları yasaklanmıştır. 8) Anonim şirket esas sözleşmeleri ve limited şirket sözleşmeleri 1 Temmuz 2013 tarihine kadar kanuna uygun hale getirilecek. 9-Anonim şirketlere tanınan sermayenin dörtte birinin kuruluş anında, kalan kısmının ise 24 ayda ödenmesi imkânı limited şirketlere de tanınmıştır. 10- Şirketler ana sözleşmede bulunmayan işleri de yapabilir. Eski Kanun uyarınca “Ultra Vires” Kuralı gereği, Limited ve Anonim Şirketler ana sözleşmesinde bulunmayan işleri yaparlarsa işlemler yok hükmünde sayılırdı. Yeni ticaret kanunu bu hükmü kaldırdı. Şirketler ana sözleşmede bulunmayan işleri de yapılabilecek. Bu işler şirketi bağlayacak. Ancak bu işlerden zarar edilmesi durumunda Yönetim Kurulu veya Şirket Müdürü, Yönetim Kurulu’na veya Ortaklar Kurulu’na karşı sorumlu olacak. 11- Belgelerin bir örneği saklanacak İşletmesiyle ilgili olarak gönderilmiş bulunan her türlü belgenin, fotokopi, karbonlu kopya, mikrofiş, bilgisayar kaydı veya benzer şekildeki bir kopyasını, yazılı, görsel veya elektronik ortamda saklamayan, Defter onaylarını zamanında yaptırmayan, Defterleri usulüne uygun tutmayan, belgeleri yetkili kurumlara ibraz etmeyen şirketler adına 4 bin TL “idari para cezası” uygulanacak. Kamuoyunda tartışma konusu olan bu madde değiştirilmemekle birlikte ikincil mevzuatın oluşturulması aşamasında kaygıları giderecek makul bir uygulama biçiminin ortaya konacağı tahmin edilmekte. Ticari Defterlerin Kanuna uygun saklanmaması durumunda ise sorumlular 300 günden az olmamak üzere adli para cezasıyla cezalandırılacak. 49 Atatürkorganize 50 makale Volkan EROLER enerji İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ l eylül 2012 Enerji verimliliğinde enerji otomasyonunun önemi D ünyada hızla gelişen teknoloji sonucu enerji ihtiyacının artması ve fosil yakıtların sınırlı miktarda olması; firmaların piyasada rekabetçi fiyatlara ürün üretebilmesi ve daha temiz bir gelecek için enerjiyi en verimli şekilde kullanmanın önemi artmıştır. Bu nedenle elektrik, su, gaz v.b. enerji tüketimlerinin tüm detaylarına kadar ölçülüp kontrol altında tutulması zorunluluk haline gelmiştir. Enerji otomasyonu kurulumu için önce tesiste ölçüm yapılması gereken uygun yerler seçilmeli ve buralara haberleşme özellikli ölçü ve koruma cihazlarının montajı yapılmalıdır. Bu cihazlar ile bir tesisin enerji haritası çıkartılıp yoğun tüketim noktalarında enerji tasarrufuna yönelik iyileştirme çalışmaları yapılabilir. Elde edilen veriler ile yapılmış çalışmaların etkileri kolayca kontrol edilebilir. Ürün başına tüketilen enerji (elektrik, su, gaz v.b.) miktarına göre hesaplanan enerji bedelleri ürün birim fiyatlarına yansıtılabileceğinden, firmalar ürün birim maliyetlerini net olarak çıkartabilirler. Böylece firmalar daha rekabetçi fiyat seviyeleri belirleyerek, satışlarında artış elde edilebilir ve artan üretim kapasitesi ile birlikte ürün birim maliyetlerinin de düşmesini sağlamış olurlar. Bunların dışında dağıtım şirketleri tarafından uygulanan reaktif enerji kullanım limitlerinin endüktif ya da kapasitif yönde aşılıp cezaya düşülmemesi adına kullanılan kompanzasyon sistemlerinin de sürekli izlenmesi gerekmektedir. Bu sayede reaktif tüketimden dolayı cezaya girilmemesiyle beraber kablo ve şalt malzemelerinin de reaktif akımlarla yüklenmesine ve kayıplarının artmasının da önüne geçilmiş olur. Yine kullanılan tarifeye bağlı olmak üzere sözleşme güçlerinin de aşılıp aşılmadığı demandmetre özellikli cihazlarla tespit edilip zamanında önlem alınabilir. Tesisteki tüm sistemin bir ya da birkaç bilgisayar ekranında uygun bir yazılımla simüle edilip cihazlarla haberleşmesi sağlandığında sahadaki tüm veriler ekran üzerinde görülebilmekte, saklanmakta ve istenilen raporlar oluşturulmaktadır. Bu sayede sahada ölçmek ve takip etmek istenilen cihazların raporlarının incelenmesi ve arızadan önce müdahale edilip arızanın önlenmesi sağlanabilir. Böylece iş ve zaman kaybı da önlenmiş olur. Örneğin birden fazla trafonun kullanıldığı merkezlerde yük durumları izlenebilir, yük dağılımları uygun hale dönüştürülebilir ve böylece kayıplar minimuma indirilebilir. Ayrıca trafoların sıcaklık bilgileri de izlenip kayıt altında tutulabilir, aşırı ısınmalarda önceden önlem alınabilir. İhbar ve açma sinyalleri de otomasyon sistemine taşınarak sistem için kritik olan tüm bilgilerin izlenip en hızlı şekilde müdahale şansı oluşturulabilir. Çalışanların takibi konusunda da otomasyon sisteminin etkisi büyüktür. Hangi makinenin hangi saatte, kimin vardiyasında durduğu ya da arızalandığı, verilen talimatlara uyulup uyulmadığı rahatlıkla kontrol edilebilmektedir. Bu durum çalışanların performanslarını da arttırmaktadır. Enerji otomasyon sisteminde ölçmenin ve izlemenin yanında kumandanın önemi de göz önünde tutulmalıdır. İstenilen şalterin ya da kesicinin istenilen anda uzaktan açılıp kapatılabilmesi, zaman ve işçilik kazancı olarak geri dönmektedir. Ayrıca yangın gibi acil durumlarda en hızlı ve güvenli şekilde sistemde istenilen noktanın enerjisinin kesilmesi sağlanmış olur. Enerji kalite analizörleri sayesinde sistemde oluşan gerilim dalgalanması, sag-swell, flicker, transient ve harmoniklerin ölçümü ve takibi yapılabilmektedir. Tesisteki makineler arızalandığında ve bunun bedelinin sigortadan karşılanmasını talep ettiğinizde sigorta eksperleri genelde sorunun gerilim dalgalanmasından ya da düşük voltajdan kaynaklandığını söylerler. Bu enerji kalitesi analizörleri sayesinde enerji kalitesindeki bozulmanın saatini, süresini, genliğini ve kaynağını ayrıntılı bir şekilde raporlamak ve bu raporlara göre doğru işlem yapmak mümkündür. Enerjiyi verimli kullanmak için önce doğru ölçmek gerekir. Enerji otomasyonu ile doğru ölçülen ve raporlanan bilgiler sayesinde işletmeler tasarruf etmekte ve rekabetçi piyasa koşullarında ayakta kalabilmektedirler. İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU Kanun No: 6331 Kabul tarihi: 20/06/2012 MADDE 15 - (3) Bu Kanun kapsamında alınması gereken sağlık raporları, işyeri sağlık ve güvenlik biriminde veya hizmet alınan ortak sağlık ve güvenlik biriminde görevli olan işyeri hekiminden alınır. Sizin aranızda, Sizden biri olmak... Çalışanlarınızın sağlığı ve güvenliği için beraberiz. Hedef, sıfır gün kayıplı kaza! İş Sağlığı İle İlgili Hizmetlerimiz Ağır ve tehlikeli işlerde çalışabilir raporu (işe giriş muayenesi) Periyodik muayene raporu Yüksekte çalışabilir raporu Akciğer grafisi Odyometrik testler Solunum fonksiyon testleri Portör analizleri Laboratuvar hizmetleri ÇİĞLİ Hizmet Alanlarımız İşyeri hekimliği hizmetleri İş güvenliği hizmetleri Eğitim hizmetleri İş sağlığı ile ilgili hizmetler Risk analizi Acil durum planı ÇİĞLİ: A.O.S.B. M. Kemal Atatürk Bulvarı No: 42 / 1 Çiğli - İZMİR Tel: 0 232 325 09 98 KEMALPAŞA: Sekiz Eylül Mah. İzmir Caddesi No: 88 / A - B Kemalpaşa - İZMİR Tel: 0 232 459 09 39 AOSB Bölge Müdürlüğü yanındayız. www.etkinosgb.com.tr Atatürkorganize Meryem Fulya YAZICIOĞLU 52 Yenilenebilir enerjiyi elektriğe çeviren ‘rüzgar türbini’ Y enilenebilir enerji kaynaklarından rüzgardaki kinetik enerjiyi elektrik enerjisine dönüştüren rüzgar türbinlerini gören hemen hemen herkesin, bir müddet gözlerini ayırmadan bu devasa mekanizmayı izlememiş olması imkansızla eşdeğer olsa gerek. Genel olarak kule (ya da gövde), jeneratör, hız dönüştürücüleri (dişli kutusu), elektrik-elektronik elemanlar ve kanatlardan oluşan rüzgâr türbininin çalışma mantığı oldukça basittir; rüzgârın kinetik enerjisi rotorda mekanik enerjiye çevrilir. Rotor milinin devir hareketi hızlandırılarak gövdedeki jeneratöre aktarılır. Jeneratörden elde edilen elektrik enerjisi aküler vasıtasıyla depolanarak veya doğrudan alıcılara ulaştırılır. Şimdi de çalışma sistemini öğrendiğimiz rüzgar türbinlerinin nasıl üretildiğine bir göz atalım: Enerji ihtiyacı her geçen gün artan dünyamızda yenilebilir enerji kaynaklarını hare- kete geçiren 20 ton ile 70-80 tonlara varan dev mekanizmaların gövdesini (kule) İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’ndeki fabrikasında üreten, ALKE İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ’nin Makine İkmal Genel Müdürü İbrahim Aydolun‘dan öğreniyoruz; Rüzgar türbininin kulesi nasıl üretiliyor? Ana malzemesi yüksek kaliteli çelik olan kulelerin plakları firma tarafından belirtilen ebatlarda fabrikaya getirilir. Sertifikaları ile fabrikaya gelen malzemeler incelenir. Önce çelik sacların projelerine göre belirlenen boyutsal kontrolleri yapılır. Giriş kalite kontrolünün ardından kumlama denilen sac yüzeyin temizlenme sürecine girişilir. Kumlama işleminin ardından sacların projeye göre kesimleri yapılır. Silindirler, belirlenen çap oranlarına göre bükülerek, büküm yerlerinden toz altı kaynak sistemi ile kaynatılır. nasıl üretiliyor? nasıl üretiliyor? İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ l eylül 2012 Genel olarak kule, jeneratör, hız dönüştürücüleri, elektrik, elektronik elemanlar ve kanatlardan oluşan rüzgar türbini, yenilenebilir enreji kaynağı rüzgarın kinetik enerjisini elektrik enerjisine dönüştürüyor. Bu süreçten sonra kulenin flanşları kaynatılır. Herhangi bir ek olmayan flanşlar genellikle kaynaksız yapılır. Üretimin her aşamasında tüm kaynakların ultrason kontrolleri yapılır. Silindir parçaların boyutsal kontrolleri de yapılarak üretim aşamasındaki aşınma ve kirlenmelerden dolayı kuleler tekrar kumlanarak temizlenir. Temizleme işleminin ardından boyanarak kurutmaya alınan türbinin gövdesi (kule) tamamlanmış olur. Kanat üretimine bakacak olursak; cam elyafı, reçine gibi kompozit malzemelerden yapılan kanat, kalıpta hazırlanarak kalite kontrol, kesme, kumlama ve boyama işlemlerine tabi tutulur. Türbinin içerisinde üretilen enerjiyi trafo merkezine taşıyan kablolar, merdivenler, tek kişilik asansörü, havalandırma sistemi ise yurtdışından geliyor. Montajını ALKE yapıyor. Parça parça kurulacağı yere götürülen türbinlerin, rüzgar enerjisini elektrik enerjisine çevireceği alanda montajı yapılıyor. 20 tondan başlayıp, 60-70 tona kadar çıkan gövdeler 12 metrede de olabiliyor, 100 metre de üretilebiliyor. 53 Atatürkorganize 54 makale Abdurrahman ŞENOL hukuk İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ l eylül 2012 Aile şirketleri ve yeni T.T.K. D ünyadaki aile şirketlerinin sayısının tüm dünyadaki işletmelerin yüzde 65’i ile yüzde 80’i arasında olduğu sanılmaktadır. Bunların büyük bir bölümü çok küçük ölçekli işletmeler olup, bir nesilden diğer bir nesle hiçbir zaman geçmeyecektir. Ancak diğer bilinen bir gerçek ise, dünyadaki en büyük ve başarılı şirketlerin yüzde 40’ının aile şirketlerinden oluşmasıdır. Aile şirketleri dünyadaki zenginliğin çok önemli bir kısmını yarattığını, bu nedenle bu tür şirketlerin faaliyetlerinin kötüye gitmesi ya da son bulması ekonominin ciddi zarar görmesi anlamına gelmektedir. Aile şirketleri hacim ve sayı bakımından Türkiye için önemli bir konudur. Aile şirketleri, kökenleri bakımından genellikle iki tip ana sorunla karşı karşıya kalmaktadır. Bunlardan ilki herhangi bir işletmeyi başarısızlığa uğratabilecek; pazardan kopmak, müşteriye hitap edememek, yeni ürünler veya hizmetler yaratamamak, sermaye ihtiyacı, maliyetleri kontrol altına alamamak, kurumsal yönetim altyapısında aksaklıklar, nitelikli işgücü ve eğitim gibi sorunlardır. İkinci tip sorunlar ise; aile ile iş ilişkilerinin birbirine girmesi, iş gereklerinin aile gereksinimleri ile çakışması, varis ve kariyer planlamasının yapılmaması, iş ile aile ilişkilerinin birbirinden ayrılamaması gibi tamamen aile şirketlerine özgü yapısal sorunlardır. Bu sorunları en aza indirgemenin yolu kurumsallaşmadan geçmektedir. Kurumsallaşma; en basit tanımıyla, verimli bir iş ortamının yaratılmasıdır ve diğer şirket türleri için olduğu kadar, aile şirketleri için de önemli bir kavramdır. Aile şirketlerini diğer şirketlerden ayıran en önemli özellik, işle iç içe geçmiş aile bağlarıdır. Dolayısıyla aile şirketlerinde şirketin kurumsallaşmasının yanı sıra aile ilişkilerinin de düzenlenmesi gerekmektedir. Bu amaçla şirketin büyüme devamlılığı, yönetimin gelecek nesillere planlı olarak devredilerek işletmenin sürekliliğinin sağlanması, rekabette avantajın korunması, kanuni yükümlülüklerin yerine getirilmesi ve risklerin azaltılmasına yönelik yöntemlerin oluşturulması konularında dünyada ve Türkiye’de birçok uzman, akademisyen, şirket ve sivil toplum kuruluşu çalışmaktadır. 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren Yeni Türk Ticaret Kanunu, daha önce pek çok altını çizmiş olduğumuz üzere yeni bir dönemin başlangıcı olarak kabul edilebilir. Kurumsal yönetim ilkeleriyle birçok yönden uyumlu olduğu görülen TTK ülkemiz ekonomisinin yüzde 95’ini oluşturan limited şirket ve anonim şirket statülerindeki aile şirketlerini de derinden etkilemektedir. Özellikle aile şirketlerinin gelecek planlaması ve ekonomiye katkısı açısından, işleyişi, yeni jenerasyona devri ve halka arza hazırlanma sürecinde modern ve işlevsel yapısıyla büyük kolaylıklar sunmakla birlikte, Yönetim Kurullarına ve yöneticilerine yüklediği ciddi yaptırımlar ile şirketlere yeni düzen ve disiplin getirmektedir. TTK'nın öngördüğü yönetişim prensipleri, şirketin aile şirketi olmaktan çıkarılması anlamına gelmemekle birlikte, iç denetim ve risk kavramlarını somutlaştırmakta ve aile şirketlerinin belli bir kurumsallıkla yönetilmesini sağlamaktadır. Ortağın şirketten borç para almasını engelleyen ortakla şirketin kasasının ayrılması konusu da TTK’nın getirdiği önemli yeniliklerden biridir. Orta ölçekli aile şirketlerinin en tipik özelliklerden biri, şirket sahibinin, şirket kasasını kendi kişisel sermayesi olarak düşünmesidir. Artık bu durum yasaklanmak suretiyle düzenleme altına almıştır. Türk ekonomisinin temelini aile şirketlerinin oluşturduğu göz önünde bulundurulursa, TTK’nın aile şirketleri dünyasında, dolayısıyla da ülke ekonomisinde büyük değişim yaratacağı aşikardır. güncel haberler Atatürkorganize güncel haberler İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ l 55 eylül 2012 Türkiye’de e-ticaret hacmi 40 milyar liraya koşuyor B ilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı Tayfun Acarer, Türkiye'de e-ticaret hacminde son yıllarda artış yaşandığını belirterek, e-ticaret hacminin bu yıl yüzde 60 artarak 40 milyar liraya ulaşacağının tahmin edildiğini söyledi. Acarer, İnteraktif Pazarlama Zirvesi'nin açılışında yaptığı konuşmada, bilişimin sektör olmaktan çıkarak yaşam tarzı haline gelmeye başladığını belirterek, son 10 yıl içinde bilişim sektörünün geldiği noktaya bakıldığında birçok gelişmenin çok açık şekilde görüldüğünü kaydetti. Tayfun Acarer, 1990'lı yıllarla karşılaştırıldığında dünyada kişisel bilgisayar sayısının 100 milyondan 2 milyarı aşkın rakamlara çıktığını, mobil telefon abone sayısının 6 milyondan 6 milyara ulaştığını, internet kullanıcı sayısının 3 milyondan 2,3 milyara yükseldiğini ifade ederek, Türkiye'deki bilişim sektörünün hiç mütevazı olmaması gerektiğini ve son 10 yılda bilişim sektörü ile ilgili ulaşılan rakamların bunun en güzel göstergesi olduğunu söyledi. İnternetin sosyal ve ekonomik yaşantıya etkisine değinen Acarer, şunları kaydetti: “1967 yılında dünyada iki önemli olay gerçekleşti. İnsanoğlu ilk kez aya gitti. 1967 yılında 2. bir olay daha vardı. İnternetin keşfiydi. O yıl interneti insanlar çok fark edemedi. Özellikle son yıllarda internet yaşantımıza o kadar girdi ki ailemizin bir ferdi oldu, hatta çekirdek aile kavramı değişmeye başladı. Bugünkü çekirdek aile; anne, baba, çocuk ve internet olarak tanımlanıyor. Hiç kimsenin evinde internet olmadığını düşünmüyorum. Türkiye'de interneti yaşantımızın ayrılmaz parçası hale getirdik. E-ticaret hacminde son yıllarda artış yaşandı. Türkiye'deki e-ticaret hacmi yüzde 45 arttı. Bu yıl yüzde 60 artarak 40 milyar TL'ye ulaşacağı tahmin ediliyor. 8 yıl sonra ise toplam ticaretimizin yüzde 90'dan fazlası e-ticaret olarak yapılacak. Türkiye'de halen 14 bini aşkın e-ticaret sitesi ve 7 milyonun üzerinde kayıtlı müşterisi var. E-ticaret kapasitesinin katlanarak artacağına inanıyorum.” Ara eleman ihtiyacı Bilişim sektöründeki nitelikli işgücü ihtiyacı olduğunu belirten Acarer, “ Bir araştırmada bilişim sektöründeki en önemli sorun, yüzde 58 ile nitelikli ara eleman ihtiyacı olduğunu söylüyorlar. Vasıfsız işgücünü eğiterek, nitelikli ara eleman ihtiyacı karşılanmalı” diye konuştu. Geçen yıl kurumun yaptığı düzenlemeyle güvenli internet profilini isteyen kullanıcılara ücretsiz olarak sunduklarını hatırlatan Acarer, şunları kaydetti: “Aradan 10 ay geçti. 1,3 milyon internet abonesi güvenli internet kullanımını tercih etti. Bu yaklaşık 5 milyon kullanıcı demektir. Kimse zorla güvenli internet profiline geçmedi. İnternette aldatmaya yönelik bazı kuruluşlar da var. Güvenli internet işte bunlara çözümdür. Güvenli internetin sağlıklı nesillerin yetiştirilmesinin yanı sıra sosyal ve ekonomik yaşam alanında daha etkin kullanılabileceği açısından önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu gibi pazarlama platformunun buradaki oyuncuların gelişmesi açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu sektörün maliyetlerinin adil paylaştırılmasının gerekli olduğunu düşünüyorum. İnternet medyasının reklam pastası son birkaç yıl içinde yüzde 1'den 14'e çıktı. Bu giderek artacak. İnternet reklamcılığı artmasına karşılık birkaç arama motoru ve içerik sağlayıcı vergi vermiyor. Bu hiç adil bir durum değil.” Atatürkorganize Serap AKYOL 56 1 Sabancı Kültür Merkezi yeni döneme hazır 994 yılında Sabancı Vakfı’nın katkıları ile kurulan Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuarı Sabancı Kültür Sarayı, birbirinden farklı sanatsal etkinlikleri İzmirlilerle buluşturmaya devam ediyor. İzmir’in ve Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinden Dokuz Eylül Üniversitesi’nin bünyesinde kurulan Sabancı Kültür Sarayı’nda yıl boyunca tiyatrodan konsere, operadan baleye, eğitimden kültürel etkinliklere kadar çok sayıda önemli organizasyonlar düzenleniyor. İzmir Devlet Opera ve Balesi ile İzmir Devlet Tiyatrosu tarafından yıllardır kullanılan tesis, 250 metrekarelik alanı ile İzmir’in en büyük sahnesine sahip. 5 bin metrekare kapalı alandaki 5 katlı tesis, modern çehresi ile kentin çehresini güzelleştiriyor. Atatürk Organize Haber Dergisi’ne tesis hakkında detaylı bilgi veren Sabancı Kültür Sarayı’nın Müdürü Ahmet Biycan Civan, 538 seyirci kapasiteli Hasan Tahsin ve 124 kişilik Yüzbaşı Şerafettin Salonu ile Sabancı Kültür Sarayı’nın yeni dönemde yapılacak etkinliklere hazır olduğunu bildirdi. Tesisin 50 bin kişilik 9 Eylül Üniversitesi aile- kültür kültür İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ l eylül 2012 57 İzmir’in ve Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinden Dokuz Eylül Üniversitesi’nin bünyesinde kurulan Sabancı Kültür Sarayı’nda yıl boyunca tiyatrodan konsere, operadan baleye önemli organizasyonlar düzenleniyor. sinin her türlü sosyal etkinliğine ev sahipliği yapmasının yanı sıra, İzmir’de gerçekleştirilen bütün kültür ve sanat etkinliklerine de kapılarını açabilecek donanıma sahip bir sosyalleşme alanı olduğunu vurgulayan Civan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Üniversitemizin açıldığı 1982’den, Sabancı Kültür Sarayı’nın açıldığı 1994 yılına kadar geçen sürede sosyal ve kültürel etkinlikler Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştiriliyordu. Daha sonra bu ihtiyaca yanıt vermek üzere Alsancak Rektörlük binamızdaki Dokuz Eylül Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi (DESEM) açıldı. 18 yıldır da Mithatpaşa Caddesi’nde yer alan Sabancı Kültür Sarayı, üniversitemizin kültür merkezi oldu.” 5 katlı binanın giriş ve üst katlarında toplam 662 seyirci kapasiteli iki salonunun yanı sıra, geniş fuaye alanı, seminer salonu, kafeteryası, biri makyaj odası olmak üzere 5 adet kulis yer alırken, binanın bodrum katında da DEÜ Devlet Konservatuarı Bale Bölümü öğrencilerine ders veriliyor. Burada 4 adet bale stüdyosu, zemin katta ise yönetim ve öğretim görevlisi odaları bulunuyor. Sabancı Kültür Sarayı ekim ayında başlayacağı yeni sezon için bütün çalışmalarını tamamlayarak, siz sanatseverleri her türlü kültürel ve sanatsal etkinlikle buluşturmaya hazırlanıyor. Atatürkorganize 58 makale sağlık Enver OLGUNSOY İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ V l eylül 2012 Su sağlıktır ücudumuzun üçte ikisi sudur. Aynen üstünde yaşadığımız dünya gibi… İnsan hayatının devam etmesi ve vücudumuzda biyokimyasal değişimlerin gerçekleşebilmesi, elektrolit dengemizin korunması, bağışıklık sistemimizin sürdürülebilmesi için, kısaca yaşamsal, onsuz olunamaz, dünyanın en güzel içeceğidir su. Aldığımız gıdaların emilimini sağladığı gibi, atıkların taşınmasını, hatta vücut ısısının bile oluşmasını sağlayan sudur. Yetişkin bir insanın günde 2,5 lt civarında ihtiyaç duyacağı suyun fazlası böbrekler tarafından atılacağı için fizyolojik bir sorun yaratmaz. Ancak bazı sağlıklı beslenme programlarında günde 3,5-4 lt su içilmesi önerilir. Burada suyun en önemli işlevlerinden biri de daha önce alınan ve vücudumuzdaki yağlarda birikerek yerleşen arsenik, siyanür, bakır, krom, kurşun, civa, vs gibi ağır metal ve toksinlerin vücut yağlarımızın erimesi ile hızlıca açığa çıkıp, vücudumuza zarar vermesini önlemek için atılmasını sağlamasıdır. Ayrıca suyun “tok” tutma özelliğini de kullanır sağlıklı beslenme ve kilo verme uzmanları. Atalarımız boşuna “2 su bir ekmek yerine geçer” dememişler. Yeterli su, ayrıca cildin nemlenmesine, eklemlerin daha rahat çalışmasına, vücudumuz kitle indeksinin yağ aleyhine daha ideal orana ulaşmasına yardımcı olur. Sizlere su ile ilgili birkaç tespiti ilettikten sonra, sağlıklı yaşamda su ihtiyacınızı giderme adına birkaç pratik öneride bulunacağım. n Su ve sulu gıdalar olmadan ancak bir hafta civarı yaşayabilirsiniz n Günde akciğerlerimiz aracılığı ile verdiğimiz solukla 400 ml, n Normal ısıda terlemeyle 600 ml (sıcak iklimde çalışan bir kişi 10 litre bile kaybedebilir) n Bağırsaklar yoluyla 100 ml n Böbrekler yoluyla en az 300 ml, alınan su fazla ise birkaç litre su kaybedebiliriz. n Dünyanın üçte ikisi su olmasına rağmen bunun ancak yüzde 2,5’u içme ve kullanma suyudur n Dünya nüfusunun yarısı sudan kaynaklanan sağlık sorunları ile yüzyüzedir. (bu oran gelişmekte olan ülkelerde yüzde 80) n Su havzalarının korunması sağlıklı içme ve kullanma su bulma adına çok önemlidir. Bu nedenle İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımızın Tahtalı Barajı’nın üzerine titremesi alkışlanacak bir davranıştır. Boşuna su gibi Aziz ol dememişler. n Tarihsel süreçte büyük uygarlıklar hep su kaynaklarına kolay erişilebilir yerlerde kurulmuşlardır. Pratik önerilere gelince: n Her sabah güne bir bardak ılık su ile başlayın. n Günde 2,5 litre içmeye çalışın. Bardağınız en büyüklerden olsun ve kaç gram aldığını ölçerek 2,5 litreye ulaşmaya çalışın. n İçtiğin çay vs. gibi sulu içecekler bu miktara dahil değildir. n İşyerinizde suyunuz cam şişe içinde ve cam bardağınızda masa üzerinde devamlı dursun. Tabii sadece durmasın, için lütfen. Pet şişelerin bu konuda sağlıksız olduğunu söylemeye bile gerek yok., Biliyorsunuz. n Gece yatarken sabahki gibi günü bir bardak ılık su ile bitirin. n Çantanızda su bulundurun. Arabanızda sıcakta pet şişede ise sorun yaratacağı için uzun süre bekletmeyin, ama yolda satanlardan alın. Son söz; son günlerde gündeme düşen damacana su kirlilikleri, pet şişe sakıncalarına değinmemek olmaz. Şunu öneriyorum: Evinizde su deponuz yoksa, direkt belediye içme suyu musluklarınızdan akıyorsa en sağlıklı su çeşme suyudur. Ayrıca Büyükşehir Belediyemizin Görece’deki İZSU içme suyu analiz laboratuvarı içme suyumuzun tahlillerini sürekli yapmakta ve www.izsu. gov.tr web sitesinde her hafta yayımlamaktadır. Buradan içme suyumuzun kalitesini de izleyerek gönül rahatlığıyla içebilirsiniz. Bu arada tüm dünyada sağlıklı suya erişim hakkını savunan ONE DROP isimli sivil toplum örgütünün çabalarını da unutmayınız lütfen. Not: Sevgili dostlar sizlere bir önceki yazımda bir soru yöneltmiştim. İzmir’imizin bir kokusu olması gerekse, bu koku sizce ne olabilir? Aman körfez kokusu demeyin. Güzel bir çiçek kokusu olsa, bu hangi koku olurdu acaba? info@olgunsoy. com’a cevaplarınızı bekliyorum. Atatürkorganize 60 1982’den günümüze değişmeyen lezzet: 1 982 yılında İzmir Kemeraltı'nda 18 metrekarelik bir dükkanda keşkül, fırın sütlaç, karadut şerbeti ve karadut dondurması üretime başlar. Kemeraltı'ndaki ilk dükkanında 4 çeşit ürün ile ilk sınavında başarılı olan Hasan Usta, müşterilerden gelen yoğun istek üzerine Alsancak Dönerciler Sokağı'nda ikinci şubesini açar. Müşteriler; bu eşsiz lezzetle daha sık buluşma ihtiyacı duydukça ikinci şube de yetersiz kalır. Daha sonraları imalathane yetmez ve1997 yılında İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi'nde 3 bin metrekarelik bir fabrika kurar. Şu anda hala Türkiye'nin ilk ve tatlı fabrikası olma unvanını taşıyan bu isim, marka olmanın gerektirdiği bütün yükümlülükleri yerine getirir. Ürün yelpazesi 15 çeşit tatlı ve 9 çeşit dondurmadır. Hiçbir ürününde katkı maddesi bulunmayan Bolu'lu Hasan Usta’nın üretim ilkesi, ''iyi hammaddeyi, doğal malzeme ile buluşturup temiz ve hijyenik bir ortamda müşteriye saygı ve güler yüz'' ile sunmak. “En iyi ürün ,en iyi hammadde ile üretilir” bilincinden yola çıkan firmada, süt Hasan Usta'nın özel çiftliğinden; tavukgöğsü için gerekli tavuk etleri sadece bu tatlı için kurduğu kesimhaneden; aşure için gerekli nar Menemen'den; ceviz Nazilli'den; gülsuyu Isparta'dan; buğday Antep'ten; şeker Uşak'tan; fındık Giresun'dan; karadut dondurması için gerekli karadut ise Tire'den geliyor. Firma, 1997 yılından itibaren hizmet veren dev tatlı fabrikasında her türlü modern teknolojik yapıya da sahip. Mikrobiyoloji laboratuarı, soğuk hava depoları, lojistik depolar, otomatik pişirme kazanları, tam otomatik dondurma makineleri, frigorifik araç filosu ve kamera sistemleri ile titiz bir şekilde görevini yerine getiren Bolulu Hasan Usta’nın, kendi kategorisinde tüm üretim belgeleri, TS EN İSO 9001:2008 Belgesi ve Helal Gıda Sertifikası da mevcut. Fabrikada tüm ürünler 4 gıda mühendisi dene- timinde, mikrobiyoloji laboratuarlarında günlük analizlerden geçiyor. Hijyenik şartlarda üretilmiş olan ürünler, frigorifik araç filosuyla günlük olarak satış noktalarına ulaştırılıyor. Ürünler; üretim, depolama, sevkiyat ve satış noktalarında denetimlerden geçtikten sonra müşteriyle buluşur. Günlük üretilen tatlı ve dondurma frigorifik tırlarla soğuk zincir kırılmadan satış noktalarına ulaştırılır. Türkiye çapında 140 satış noktası bulunan Bolulu Hasan Usta, tatlıcılık sektörünün en başarılı isimlerinden birisi olup, tatlı işini fabrikasyona taşıyan ilk firmadır. Sütlü tatlıların yanı sıra sade, çikolata parçacıklı, kakaolu, karadutlu, antep fıstıklı, limonlu, krokanlı karamelli, gibi dokuz çeşit dondurmanın imalatını yaparak şubelerinde satışa sunuyor. Firma, dondurmalarını kendi özlerinden yapıyor aroma ve gıda boyası kullanmıyor. BHU, keçi sütü ve doğal salep kullanarak yaptığı dondurmalarını pastörize sütten ürettiği için, dondurmanın besin değerini koruyor. Dondurma olarak Türkiye’de sadece Hasan Usta’larda bulabileceğiniz tamamen Bolulu Hasan Usta Ar-Ge’si olan DOSİDO çikolata kaplı atıştırmalık dondurmaları da müşteriler tarafından beğeni topluyor. Aynı Hasan Usta kalitesindeki doğal salepli dondurmalardan DOSİDO ve LASİDO (çikolata kaplı çubuk dondurma) 2013 yazında farklı çeşitleriyle de mağazalarda yerini almaya hazırlanıyor. Mağazacılık anlamında da yeniliklere giren Hasan Usta, mağazalara gelen müşterilerinin uzun uzun oturup sohbet etmeleri, çay ve kahve içmeleri sıcak bir atmosferde keyifli anlar yaşayabilmeleri adına mağaza dekorasyonlarını yenileyerek, sıcak ve soğuk içecekleri ürün gamına ilave eder. İletişim Bilgileri: Adres: 10026 Sokak No: 48 A.O.S.B. Çiğli – İZMİR Telefon : (0232) 328 02 75 (pbx) firmalarımız firmalarımız İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ l eylül 2012 30 yıllık tecrübe: Öz-Kan Makina 1 983 yılında kurulan ÖzKan Makina, kelebek vana başta olmak üzere, iğne vana, çekvalf, vantuz ve demontaj parçaları üretiyor. 1998 yılından bugüne İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi'nde faaliyet gösteren firma, Eylül 2012 tarihi itibariyle uluslararası standartlarda tesis edilen yeni fabrikası ile birlikte toplam 14 bin 500 metrekare açık ve 10 bin 000 metrekare kapalı alana sahip üretim sahasına ulaştı. DN 100 – DN 2500 çapları arasında vana üretim altyapı ve kapasitesine sahip firma, müşterilerine proje bazlı, esnek üretim alternatifleri sunarak, yeni fabrikasında bu konuda müşterilerinin isteklerinin karşılanmasında avantaj sağlıyor. Öz-Kan Makina kurulduğu günden bu yana “önce kalite” temel ilkesiyle hizmetlerini sürdürerek; sektöründe, yurtiçinde olduğu kadar yurtdışında da bilinen ve aranan bir marka haline gelir. Bu farklılık vana sektöründe kalite açısından zirvede bulunan ve sektöre yön veren Avusturya merkezli Hawle şirketi tarafından yakından takip edilmiş ve Öz-Kan Makina Eylül 2011 tarihinde Hawle grubuna katılmıştır. Öz-Kan marka vana ve diğer ekipmanların ulusal ve uluslararası pazarlarda tercih edilmesinin en önemli nedenlerinden birisi de güçlü Ar-Ge çalışmaları... Öz-Kan Makina dünyadaki teknolojik gelişmeleri takip ederek, araştırarak ürünlerini sürekli geliştiriyor. Bünyesindeki simülasyon ve analiz programları ile ürünler, üretimden önce bilgisayar ortamında test edilebiliyor ve olası hataların önüne geçilebiliyor. Bu sayede en uygun maliyetle verimli ve kusursuz üretimler gerçekleştiriliyor. "Bütünleşik müşteri memnuniyeti”ni kusursuz hizmetin vazgeçilmez bir ilkesi olarak benimseyen Öz-Kan Makina, bu süreci proje aşamasıyla başlatıp, yurtiçi ve yurtdışında satış sonrası eksiksiz hizmet garantisi ile devam ettiriyor. İletişim Bilgileri: Adres: 10008 Sokak, No:15, İAOSB, Çiğli/İZMİR Telefon: (0232) 328 06 00 (Pbx) Fax: (0232) 328 06 09 Web: www.oz-kan.com.tr 61 Atatürkorganize 62 teknoloji teknoloji İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ l eylül 2012 Dünyayı küresel bir köye çeviren ‘aşk’: İnternet H aberimizi okumadan önce büyük olasılıkla sizin de günde en azından 10 dakikanızı ayırdığınız internetin, 15 bilgisayarın birbirine bağlı olduğu bir ağdan bugünlere geldiğini biliyor muydunuz? Peki iş ve sosyal hayatımızı tamamlayan, dünyayı küresel bir köy haline getiren internetin henüz 40’lı yaşlarında olduğunu biliyor muydunuz? Ya ülkemizde 1994 yılından bu yana kullanıldığını? En ilginci ise; internetin işitme engelli sevgilinin dış dünya ile iletişim kurmasını sağlamak için geliştirilerek bugünkü şeklini aldığını hiç duymuş muydunuz? Cevabınız hayır ise, işte merak ettiğiniz başlıkların yanıtları: California’daki Stanford Üniversitesi’nde Matematik Mühendisliği Bölümü’nde okuyan Vinton Cerf, 1966 yılında üniversiteden mezun olur. Aynı yıl doğuştan işitme engelli olan Sigrid ile tanışarak yaşadığı büyük aşkın ardından işitme engelli sevgilisi ile evlenir. Eşini çok seven Cerf, Sigrid’in dış dünya ile iletişim sağlayamamasına çok üzülür ve çözüm aramaya başlar. Aklına gelen bir fikir ile araştırmalara başlayan Cerf, o dönemde üzerinde çalışılan bilgisayarlar arasındaki veri transferi olayını belirli temellere oturtmaya çalışır. O dönemde askeri amaçla kullanılan internet, birbirine bağlanabilen bilgisayarlarla birbirine uzak iki askeri üs arasındaki bilgi akışının sürekliliğini sağlar. Amerikan ordusu tarafından 1969’da Arpanet isimli internet benzeri geniş bir yerel ağ kurulur. Bu sistem tamamen güvenlik amaçlı bir iletişim ağı olduğundan kendi sınırları içerisinde hapsolmuş bir yapıya sahiptir. Cerf, araştırmalarında bu sistemi ilham kaynağı olarak kullanır ve eşinin diğer insanlarla iletişim kurabilmesi için sistemi yaymaya başlar. Diğer bilim adam- ları tarafından da ilgi gören çalışma 1970 yılında resmen kullanılmaya başlanır. 1973-1978 yılları arasında TCP/IP protokolünün geliştirilme sürecinde yer alan Cerf sayesinde, protokolün resmen kullanılması ile dünyanın her yerinden internete bağlanmak mümkün olur. Bu müthiş buluşun ardından dünyada bilinmeyen kalmaz, dünya adeta küresel bir köy haline gelir. Her geçen gün internetin geliştirilmesi ile mail, web, html gibi birçok yenilik bilim adamları tarafından geliştirilir. Sadece eşinin uzaktaki kişilerle iletişim kurabilmesini sağlamak amacıyla internetin tohumlarını eken Cerf, bugün milyonlarca kullanıcısı olan dev bir ağın mucidi olarak anılıyor. 1992 yılında Cerf, bu zamana kadar internet üzerinde yaptığı çalışmaların karşılığı olarak, “İnternet Dünyasının Başkanı” ödülünü alır. İnternet adı verilen sanal teknoloji, sadece 5 yılda 50 milyon kullanıcıya ulaşır. Türkiye’de ise 1994 yılından itibaren kullanılmaya başlayan internetin kullanıcı sayısı 2010 yılı verilerine göre 31 milyona erişmiştir. Ülkemizde nüfusa göre internet kullanım oranı yüzde 39 olurken, İzlanda yüzde 95’lik kullanım oranı ile ilk sırada yer almaktadır. İnsanların iş başvurularından, sağlık sorunlarına ilişkin cevaplara, ulaşım biletlerinden, düğün pastalarına kadar araştırıp işlem gerçekleştirebildiği internet sayesinde hayat biraz daha kolaylaşsa da sosyal ağın yarattığı psikolojik yalnızlıkların ve asosyalleşmenin olumsuz etkilerini görmezden gelmek de mümkün olmuyor. İnternet üzerinden yayın yapan medya kuruluşları, ticari siteler, hatta ve hatta oyun sayfaları, dünyanın bir ucunda olup biteni aynı anda diğerine gösterebilen internet sayesinde günümüzün popüler çalışma alanlarından birisini oluşturuyor. Atatürkorganize 64 basında firmalarımız basında firmalarımız İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ l eylül 2012 65 Atatürkorganize 66 basında dergimiz basında dergimiz İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ l eylül 2012 Atatürkorganize 68 TİCARİ İŞBİRLİKLERİ Referans No: 20120817017 Polonyalı Makine Üreticisinden Ortak Üretim Partner Arayışı Polonya’dan bir firma, özellikle tarımsal endüstriye yönelik metal işlemeleri, makine ve makine parçaları üretimi konusunda uzmanlaşmıştır. Firma metal kesim (CNC frezeleme ve döndürme), metal şekillendirme (CNC bükme ve dalgalandırma), lazer kesimler ve kaynaklama makinelerini üreten firmalar ile ortak karşılıklı üretim gerçekleştirmek istemektedir. Firma ayrıca uzmanlık alanlarındaki üretim konularında taşeron olarak hizmet vermeye hazırdır. Referans No: 20120820016 Polonyalı Firmadan Biyoizleme Sistemi İçin Distribütör Arayışı Polonya’da bir Kobi, tamamıyla otomatik, bakım ihtiyacı olmayan, online su gözetim sistemi geliştirmiştir. Söz konusu sistem Polonya’nın en büyük su kaynaklarında test edilmiştir. Firma su gözetimi üzerine faaliyet gösteren tecrübeli firmalara distribütörlük vermek istemektedir. Referans No: 20120809017 Polonyalı Firma Ürettikleri Yenilikçi Köprü ve Viyadük Kornişleri İçin Distribütör Arayışları Polonya’ da bir Kobi, polimer beton ve prefabrik ürünlerin üretimini yapmaktadır. Firma geliştirmiş olduğu ve ürettiği yenilikçi köprü ve viyadük kornişleri (özellikle ıslanan bölgelerde) için uygun distribütör aramaktadır. Referans No: 20120801027 Karayolları ve Demiryolları İnşasında Faaliyet Gösteren Macar Firmadan Ortak Arayışı Macar bir firma, özellikle karayolların ve demiryollarının inşası noktasında yapısal bazda proje mühendislik hizmeti vermektedir. Söz konusu faaliyet alanında kompleks projeler geliştirip uygulama yetisine sahip firma, minimum 5-10 yıl arası deneyime sahip, gelişime ortak olabilecek ve konuyla ilgili faaliyet gösteren Kobilerle ortaklıklar kurmak istemektedir. Referans No: 20120703048 Danimarkalı Firmadan Engelliler İçin Kot Üreticisi Arayışı Engelliler için kıyafetler tasarlayan ve dağıtan Danimarkalı bir firma, kot pantolon üretebilecek partner aramaktadır. Danimarkalı firma üretime ilişkin tüm teknik detayları partnere iletecektir. Başlangıç olarak 500 adetlik bir başlangıç siparişi öngörülmektedir. Aranılan partnerin kot üretiminde deneyimli ve İngilizceye hakim olması istenmektedir. Referans No: 20120619044 Almanya’ da bir KOBİ Jeneratör Üreticisi Aramakta Almanya’ da temiz enerji konusunda faaliyet gösteren bir Kobi, yüksek performanslı, havayla soğutulabilen, eş zamanlı veya eş zamansız bir şekilde çalışabilen jeneratör(1-500 kW) üreticisi aramaktadır. 60 yıldır söz konusu sektörde faaliyet gösteren firma, aynı zamanda gemi yapımı ve mekanik mühendislik (rüzgâr tribünleri, biokütlegaz-hidroelektrik santraller) hizmetleri de vermektedir. Konuyla ilgili firmalarla ortaklıklar kurmak istemektedir. Referans No: 20120703007 Litvanya’da filtre Üreticisinden Distribütör Arayışı Litvanya’ da bir Kobi, fitre üretimi yapmaktadır. 2000 den fazla; hava, yakıt, yağ filtrelerinin yanı sıra motosiklet, tarım makinaları için de özel filtre üretimi yapan ve bünyesinde bulunduran firma, ürünlerinin satışı için temsilcilikler verebileceği firmalar aramaktadır. Referans No: 20120726042 İngiltere’ de Ambalajlama Sistemleri Üreticisinden Distribütör Arayışı İngiltere’ de üretici bir firma, taşımacılık ve mekanik ambalajlama sistemleri konusunda uzmanlaşmıştır. Özellikle gıda ürünlerinin dağıtımı ve depolanmasında kullanılan ambalajlama yöntemi ile ilgili olarak, gelişime katılacak veya distribütörlük hizmeti sağlayabilecek firmalar aranmaktadır. Avrupa’nın size sunduğu teknolojiler Referans No: 11 PL 64BJ 3NSZ Plastik Endüstrisi E-Hizmetleri için Entegre Platform Polonya’da bir firma plastik endüstrisi için e-hizmetlerin entegre edildiği bir platform geliştirmiştir. Sistem, istenilen uygulamalar ve işlemler için uygun materyal seçimini mümkün kılan bir hizmete sahiptir. Fonksiyonel ve ekonomik açıdan da son derece uygundur. Firma, gelişime ve yeni uygulamalara destek olabilecek endüstriyel ortaklar aramaktadır. Referans No: 12 AT 0109 3PUK Fotovoltaik Modüllerin Performans-Optimizasyonu, Elektriksel Randımanı Arttırma ve Ömrünü Uzatma Avusturya’da bir firma aktif soğutmalı fotovoltaik modüllerin performans-optimizasyonu geliştirmiştir. Fotovoltaik modül tasarımına ve ürününe yeni bir yaklaşım getiren bu sistem, elektriksel randımanı (yüzde 70’ten fazla) ve etkisi açısından da ciddi bir atışa sebep olmasının işbirliği talepleri işbirliği talepleri İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ l eylül 2012 yanı sıra ömrünü 30 yıldan fazla da arttırdığı görülmüştür. Firma yeni geliştirilen bu PV modülün pazara sürülmesi aşamasında uygun ortaklar aramaktadır. Referans No: 12 IL 80EP 3PQ3 Veri Aktarımında ve Dağıtımında Meydana Gelen Zorluklara Karşı Yeni Bir Uydu Modülasyon Teknolojisi İsrail’de bir Ar-Ge firması, uydu kullanıcılarına video ve veri kapasitesini arttırıp maliyeti de düşürebilen, 3. nesil uydu iletişimi konusunda yeni bir bant genişliği geliştirmiştir. Firma, bu yenilikçi çözüme katkı sağlayabilecek ve gelişime destek verebilecek endüstriyel Ar-Ge ortakları aramaktadır. Referans No: 12 DE 18A5 3PT7 Isı ve Elektrik Üretimi için Oluşturulmuş Küçük Santraller Mühendislik konularında uzmanlaşmış Alman Kobi, çok yönlü küçük santraller geliştirmiştir. Geliştirmiş olduğu santraller, aynı anda ısı ve elektrik üretebilmektedir. Özel olarak birleştirilmiş ve geliştirilmiş içeriği ile son derece etkili, CO2 salınımın sınırlandırılmasına da katkı sağlayabilen söz konusu teknoloji için firma, parça üretimine veya gelişime destek sağlayabilecek ortaklar aramaktadır. Referans No: 12 NL 60AH 3OIZ Evler ve Ticari Binalar İçin Hafif ve İzole Edilmiş Prefabrik Paneller Yenilikçi Bir Hollandalı fiberglas üreticisi, ev ve ticari binalar için hafif ve izole edilmiş prefabrik paneller üreten bir sistem geliştirmiştir ve bunu da kompozit maddeler ile kuvvetlendirmiştir. Yurtiçi pazarda başarılı bir grafik çizen firma, bu başarısını uluslararası platforma taşımak istemektedir. Bu noktada Hollandalı firma, yapı sektöründe bulunan ve konuyla ilgili deneyime sahip, teknik ve ticari boyutta anlaşmalar yapabileceği firmalar aramaktadır. Referans No: 12 GB 4704 3P2K Fabrikalar İçin Akıllı Enerji Sistemi İngiltere’de bir firma akıllı enerji sistemi geliştirmiştir. Bu sistem, bir odadaki insan sayısı, üretilen ürünün türü ve hatta çevresel birçok faktör göz önünde bulundurularak geliştirilmiş ve bunun doğrultusunda kullanımda belirgin bir değişikliğin olduğu gözlenmiştir. Sonrasındaki ölçümlerde de bu görülmektedir. Firma, özellikle CO2 salınımını azaltmak isteyen, lisanslama anlaşmaları, teknik destek verebilecek ve ticari anlaşmalar yapabileceği ortaklar aramaktadır. Avrupa’nın sizden talep ettiği teknolojiler Referans No: 12 NL 60FI 3PVZ Bina Cephelerinde Kullanılabilecek Yenilikçi Termal Güneş Yapıların Araştırılması ve Geliştirilmesi Hollandalı bir firma FP7 projesi kapsamında ortak aramaktadır. Söz konusu proje, ekonomik materyal ve enerji kullanan termal güneş yapılanmaları üzerinedir. Projeye katılacak firmalar, endüstriyel ve seri üretimine dahil olacaklardır. Referans No: 12 LT 57AB 3POS Kuru Bira Mayasından Gıda Takviyesi Ürünü Üretimi İçin Yenilikçi Teknoloji Arayışı Litvanya’da gıda ve gıda takviyesi ürünleri üreticisi, kuru bira mayasına çeşitli mikro elementler ekleyerek gıda takviyesi ürünler elde etme amacıyla yenilikçi bir teknoloji aramaktadır. Teknik boyutta iş birliği yapabilecek firmalarla ilgilenilmektedir. Referans No: 12 DE 18A5 3PZT Güneş Pilleri ile Elektrik Üretimi için Depolama Sistemi Arayışı Alman bir firma, rezidans ve fabrikalarda kullanılması için güneş pilleriyle elektrik üretimi yapan bir sistem geliştirmiştir. Sistemin ortaya çıkardığı enerjiyi en üst seviyede kullanmak için etkili bir depolamaya ihtiyaç duyulmaktadır. Depolama sistemi mekanik temel ihtiyaçları karşılayabiliyor olmalıdır. İhtiyaç duyulan teknolojiyi sağlayan firmalarla ortaklılar kurmak istemektedir. Referans No: 12 ES 26E9 3PY8 Yüksek Performanslı Uygulamalar için FP7PS-Nanoparçacıkların Üretimi- Alüminyum Alaşımlar (Al-Si-Mg) ile Desteklenmesi Fransa’da bir Araştırma Grubu metalürji sektöründe faaliyet göstermektedir ve Bask ülkeleriyle FP7-PS projesi kapsamında ortaklıklar kurmak istemektedir. Projenin amacı; eşit oranda dağıtılan nanoparçacıklarının küçük meblağlarda uygulanmasıyla alüminyum alaşımlarının (Al-Si-Mg), direncini ve yüksek sıcaklıkta performansını arttırmaktır. Muhtemel ortak çeşitli görevlerden sorumlu olacak. Ayrıntılı bilgi ve iletişim Ticari işbirlikleri duyuruları için: semih.erden@ebiltem.ege.edu.tr Teknoloji transferi duyuruları için: can.senyilmaz@ebiltem.ege.edu.tr 69 Atatürkorganize 70 gezi gezi İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ İ l eylül 2012 İzmir’in en kuzeyi: Dikili zmir'e 118 kilometre uzaklıktaki Dikili yazın olduğu kadar sonbaharda da çok keyifli… Dikili, sıcak su kaynakları ve termal kaplıcalar bakımından son derece zengin bir kasaba… Kaplıcalar, geçmişten günümüze Dikili ve çevresinin ilgi odağı olmuş şifa kaynakları. Romatizma, kireçlenme, cilt hastalıkları ve börek taşı ile ilgili sağlık sorunlarına buralarda çözüm aranıyor ve bulunuyor. Nebiler, Kocaoba, Bademli Deniz Ilıcası, Çamur Ilıcası gibi ılıca ve kaplıcalar dört mevsim açık. İlçede belli başlı geçim kaynakları turizm, balıkçılık, hayvancılık, zeytincilik, sebze ve meyve yetiştiriciliği. Seracılıkla örtü altında birçok sebze çeşidi ülkemizin en geniş termal ısıtmalı alanlarında yetiştirilmekte. Dikilililer, Avrupa'da üçüncü ve Türkiye'nin en büyük seralarına sahip olduklarını özellikle vurguluyorlar. Dikili'nin önemli bir gelir kaynağı granit. Kaliteli granit üretiminde sayılı yerlerden biri Dikili. Önemli bir perlit madeni yatağı da bulunuyor. Dikili'nin en ilginç köşelerinden biri de Bademli köyü. Bademli koyları, turkuvazdan tirşeye, sonra da çivit mavisine değişen sularıyla inanılmaz görüntüler sergiliyor. Yazar Hüseyin Yurttaş’ın deyimi ile; “Gezme meraklıları için, Dikili'nin güneyindeki Karadağ'a tırmanıp yücelerden Arşipel'e bakmak da mümkün. Belli bir noktadan sonra 1,5 kilometre kadar yürüyerek, dağcılık ve serüven tatlarıyla oradaki krater gölü Karagöl'ün yanı başına çökmek ve Karagöl'ün, çevresinin yeşil bir göz gibi ışımasını gözlemek de... Bademli'ye gitmişken, “koruk suyu” içmeden geçmek olmaz. Yerel bir tat bu. Ancak, bildiğimiz koruğun sıkılıp şekerlenmesiyle elde edileninden değil. 300-400 yıllık geleneğe göre, tanelenmiş siyah yediveren üzümün koruğu yıkanıp bir kaba konur ve onları örtecek kadar su eklendikten sonra kaynatılır. Tülbentle süzüldükten sonra bir kaba konulup uygun oranda şeker ilave edilerek tekrar kaynatılır ve reçel kıvamına getirilir. Elde edilen koruk şurubunun içine ıtır çiçeği atılır ki, kokulansın. Şişelenerek saklanır. Saklama süresi 2-3 yılı bulur. Beşte bir oranında şekerlendirilerek içilir. Dikili’nin benzersiz köşelerinden biri ise Botanik Bahçesi; Monte Macit lakaplı kişi buraya bir botanik bahçesi kurmayı düşünmüş, önermiş ve kişisel emeğiyle biraz da belediyeden destek alarak gerçekleştirmiş. Dikili'ye hakim bir tepe ve çevresi böylece Atatürk Botanik Bahçesi haline gelmiş. Botanik bahçesinde 3 bin çeşit bitki bulunuyor.