1960 (2010 Yılında 50. Yıl Mezunları İçin Çıkarılmış Özel Sayı)
Transkript
1960 (2010 Yılında 50. Yıl Mezunları İçin Çıkarılmış Özel Sayı)
S i ^ G E l D İK ' . v tc P ... pu*.,Püjç, İ s i f * pl H* T'*<f>R °M > <V’PL0^ >% - C e .* "» ^ T - A.yDEt*\ & — - Mülkiyeli Olmak Ayrıcalıktır. M ezuniyetin 5 0 . yılını kutlayabilm ek ise herkese nasip olm ayan çok özel ve çok güzel bir olaydır. NİCE MUTLU YILLARA 1960 Yılı M ezunları MÜLKİYE MARŞI Başka bir aşk istemez, aşkınla çarpar kalbimiz, Ey Vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz; Gül ki sen neş’enle gülsün ay, güneş, toprak, deniz, Ey Vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz. Bir güneştin bir zamanlar, ay kadar kaldındı dün, Dün bir aydın, sislenen boşlukta yıldızsın bugün, Benzin uçmuş bak, ne rüyadır bu akşam gördüğün, Ey Vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz. Beklesin Türk oğlunun azminde kuvvet bulmayan, Sel durur, yangın söner elbette bir gün ey Vatan, Süslenir oynar yarın, dün ağlayıp matem tutan, Ey Vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz. Beste: Musa Süreyya - Güfte: Cemal Edhem (Yeşil) B unlar k im lerdi? Fazla düşü n m eye h a cet kalmadı. D erhal bildim ki bana içten sevgilerin i haykıranlar, ya rım asırdan b eri Büyük Türk Ulusu nun tam anlam ı ile m illet olm asına çalışan, m od ern b ir Türk D evleti kurmak için insanlık fedak arlık larının h içb irin i esirgem eyen ; kültür\ idare intizam ve d ev let adam lığın ı en son ilm i telakkilere g ö r e teb ellü r ettirm eye çalışm ış ve çalışan yüksek d eğerd e ark adaşlarındır. , Atatürk’ün Mülkiyelilere Hitabı KAZGAN Bir Mülkiye geleneği olmakla beraber maalesef 50 yıllık bir gecikme ile çıkabilmiştir. Günah keçisi ise 1960 yılı yapımı biber gazıdır. Bu nedenle kimse kimseden hesap soramaz. KAZGAN da Basım Ahlak Yasasına uymayı kesinlikle taahhüt etmez, bu böyle biline. Gelelim Künye’ye. Sahibi: Tabiî ki SAKSAĞAN Yıl: 2010 Yayın Kurulu: Yok Çıkaranlar: “O da mı yok” , demeyin. Emekli vali Yener RAKICIOGLU ile emekli memur Cengiz AYDEMİR, 1950’li yıllardan kalma çarıklarını giyerek, köşede bucakta, kütüphanelerin tozlu raflarında, sandıklarda, yastık altlarında buldukları yazı, karikatür ve resimleri matbaaya ulaştırdılar. Mülkiyeliler Birliğimiz Genel Başkanı Sayın İhsan FEYZİBEYOGLU’da sihirli ellerini uzattı. Böylece KAZGAN çıkıverdi. Emeği geçen geçmeyen herkese teşekkürler. Artık 1960 yılı mezunlarının da bir KAZGAN’ı var. Fiyatı: Sizlerin takdirine kalmış. Dergiyi alıp, çantanıza koyup gitmeyin. Talebeliğinizden bu yana 50 yıl geçti. Paramız falan da yok demeyin, olsun artık. Elinizi tutacak kimse de yok. Sponsorlar da kapılarını kilitleyip gitmişler. Masraflar ortada, haydi pamuk eller cebe. Bozuk paralar kabul edilmez, bol sıfırlı kâğıt para makbulümüzdür. 2 SİYASAL BİLGİLER FA K Ü LT ESİ 1*59 co Fakültemizin bugünkü seviyeye gelmesinde büyük katkıları olan Dekanımız Sayın Prof. Dr. Celal GÖLE’ye candan teşekkür eder, saygılarımızı sunarız. 1960 Yılı Mezunlan DEKANIMIZ Prof. FEHMİ YAVUZ Emekli öğretmenlerden Mehmet Ali Yavuz Bey ile Hatice Yavuz Hanım’ın oğludur. 1912 (1328 R.)’de İsparta’da doğdu. İlk ve orta öğreni mini İsparta’da, lise öğrenimini de 1934'de İstan bul Pertevniyal Lisesi’nde tamamladı. 1937’de S.B.O. Mâlî Şûbesi’nden me’zun oldu. Mülkiye’ye girmeden önce 1928’den 1931 yılına kadar Muğla İli emrinde köy öğretmenliği yaptı. Mülkiyeden me’zuniyetini müteâkib kısa bir müddet Mâliye Vekâleti emrinde memur ola bebiyle, Ocak 1961’de ayrıldı. Kurucu Meclis’in rak çalıştıktan sonra aynı yıl açılan Avrupa sına Ekim 1961’de çalışmalarını bitirip dağılması üze vını kazanarak Almanya’ya gönderildi. Berlin İkti- rine S.B.F.’deki görevine döndü. 1968’de S.B.F. sad Fakültesi’nde iki sömestr öğrenim yaptıktan sonra 2. Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine Yurd’a döndü. 1940 da Mâliye Bakanlığındaki mümeyyizlik görevine başladı. 1942’de S.B.O. Müdîrliğinin açtığı asistanlık sınavını kazanarak Şehircilik Kürsîsi Profesürü ve İskân ve Şehircilik Enstitüsü Müdürü oldu. Almanca, İngilizce bil mektedir. 29 yaşında evlenmiştir. 1 Erkek, 1 Kız olmak üzere iki evlât babasıdır. Türk Belediye cilik Derneği, Amerikan Şehir Plâncıları Derneği (ASPO), İskân ve Şehircilik Derneği üyesidir. aynı yıl S.B.O. Şehircilik dersi Profösörü Ernest Reuter’in asistanlığına tayin edildi. 1946 başla rında, yeni kurulan, İşçi Sigortaları Kurumu Ge Bugün dekanımız Datça Mezarlığında yat maktadır. Tanrıdan rahmet dileriz. nel Müdîr Muavinliğine getirildi. 1947’de bu gö Basılmış eserleri: Köy İdarelerimizin Mâliyesi, revden isti’fâen ayrılıp S.B.O.’daki asistanlığına Ankara’nın imârı ve Şehirciliğimiz, Şehircilik Ders döndü. 1948’de sınavını kazanarak S.B.O. Şe Kitabı, Şehirciliğimiz Hakkında Mukaayeseli Ra hircilik Kürsîsî Doçentliğine yükseldi. İki yıl da, ek görev olarak, S.B.O. Müdîr Muavinliğinde bulun du. 1951’de S.B.F. Şehircilik Dersi Profösörlüğüne yükseldi. Bu arada 1953’den 1955’e kadar İngiltere'de kendi branşı üzerinde ihtisas yaptı. 2 Aralık 1958’de S.B.F. Dekanlığı’na seçildi (2). 28 Mayıs 1960’da Millî Birlik Komitesi Kabi nesine Millî Eğitim Bakanlığı’na, 21 Eylül 1960’da da imar ve iskân Bakanlığına getirildi. Bu son gö revinden Kurucu Meclis Üyeliğine seçilmesi se4 porlar, Şehirciliğimiz Hakkında Mukaayeseli Ra porlar, Şehirci’de Aranan Vasıflar Halckında İngi liz Kraliyet Komisyonu Raporu, Belediyelerimizin Mâlî İdaresi Hakkında Anket Raporu, A Surver On the Financial Administration of Turkish Mu nicipalities, Şehircilik, Memleketimizde Toplum Kalkınması, Mahallî İdarelerimizin Problemleri, Problems of Turkish Local Administration, Türk Mahallî İdarelerinin Yeniden Düzenlenmesi Üze rine Bir Araştırma. İNEK BAYRAMI Geleneklerine bağlı olan ve bunlardan asla taviz vermeyen toplumların, hür olmaya, millet olmaya hakları vardır. Asırlar boyu, çeşitli milletlerin içerisinde ikinci sınıf vatandaş olmalarına rağmen, gelenek ve göreneklerine bağlı kalanlar neticede hürriyetin ve millet olmanın gururuna erişmişlerdir. Modernleşme uğruna, ananelerinden vaz geçme eğiliminde olan milletler “Yozlaş maya” ve “Kültür Emperyalizme “boyun eğmeye mahkumdurlar. Çünkü gelenek ve gö renekler kültürünün unsurudur ve kültür’de “Millidir” . Uluslar arası olan “İlim” ile “Milli olan Kültürü” karıştıranlara en güzel cevabı Atatürk vermiştir. “Ne Mutlu Türküm Diyene” Oxford ve Cambridge’nin 13. asırdan kalma binaları ve gelenekleri hala renklerini muhafaza etmektedir. Modern ilmi öğrenen talebeler belirli günlerde “Asırlık” gelenekle rine göre hareket etmektedirler. 1859 yılında kurulan Mülkiye’nin Cumhuriyet döneminde yaşama geçen “İNEK BAY RAMI” bir Mülkiye geleneğidir. Fakültede Dört yılını başarı ile tamamlayan her Mülkiyeli nin inek Bayramını, kutlamak hakkı ve sevincidir. Çok eski tarihlerden beri Mülkiyeye girmek sınavladır. Mülkiye öğrencileri, imtihana giren ve kazanamayan diğer talebeye nazaran daha zeki ve daha çalışkandır. Ve bu seç kin talebeler, memleket hizmetinde başarılı olmaları için, çok sıkı bir eğitim ve öğretime tabi tutulurlar. Sadece sınıfı geçecek not yeterli değildir. Öğrencinin not ortalaması enaz “Yedi” olmalıdır. Bu ortalama diğer fakültelerde “iyi” dereceye eşitken Mülkiyede değeri ise “Ortadır” imtihan zamanı Cebeci’den geçerken sabaha kadar dershanelerinin ışıkları yanan yegane Fakülte Mülkiyedir. İnek, ömrü boyunca insanlara en iyi gıda olan ve gelişmesini sağlayan sütünü verir ve sonunda etiyle insanların beslenmesi için yaşama veda eder. Bütün bu işlevlerini ye rine getirebilmek için inek, gün boyunca sessiz sedasız otlar. Millete hizmet ibadet gibi kabul eden, kendini yetiştirmek için gece gündüz çalışan Mülkiye talebesi için en güzel sembol İNEKTİR. Geleneğin, vazgeçilmez değeri, Mülkiye Öğrencisinin çalışkanlığı ve inek’in neden sembol seçildiğini, gelecek nesillere anlatmak için bu izahat verilmiştir. Dört sene boyunca, Milletine Hizmet Sevdası iie yaşayan Mülkiye talebesi sosyal ve siyasi bilimlerle donatılmış ve sınanmış olmanın kıvancı ile bütün zorluklara meydan oku yan, birer gurur abidesidir, idari Şubede okuyan Mali ve Siyasi Şube talebesinden üstün olduğuna inanmakta ve kendine güvenmektedir. Mali Şube talebesi’de, ekonomisi düz gün olmayan milletin, ne kadar iyi idare edilse bile demokratik olamayacağı inancındadır. O artık Ekonomik Kalkınmanın Mimarlarındandır. V i 5 \ ( Siyasi Şube talebesi “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” prensibi ile iki şubenin arasını bul maya gayret eder. İnek Bayramı, her şubenin kendini öğerek ve diğer sınıfı küçük gören “ İhtar-ı Evvel” fermanlarının yapılması ile başlar. Sonra İdari ve Mali Şubenin birbirine meydan okuyan Fermanları boy gösterir. Fermanlar büyük harflerler elle yazılıp koridorlara asılır. Ferman larda ki ifade Yıldırım Beyazıt’ın Timur’a, Timur’un Yıldırım Beyazıt’a gönderdikleri, yazı nın üslubu ve günün dili ile kaleme alınır. Biraz düşünerek bakarsak, fermanlarda ki hava biraz da Aşıklar Şöleninde ki Taşla mayı andırır. Kısacası buram buram Anadolu kokar. Fermanlar gereği artık “Minder veya yastık” kavgası kaçınılmaz olur. Son sınıfların bulunduğu koridor, ellerinde yastık iki şubenin neşe içersinde karşılıklı dizilmiş gençle ri ile dolar. Fler sınıfın seçilmiş kralı savaşçılarının arasındadır. Savaş bir iki dakika sürer. Patlayan yastıklardan etrafa yayılan ve uçuşan pamuklar bu mücadelenin yumuşaklığı nın ve temizliğinin simgesidir. Karşı taraftan alınan esirlerin sayısı galibi tayin eder. Son ra ter ve göz yaşının birbirine karıştığı kucaklaşma başlar. Ve bu kucaklaşma bir ömür boyu sürer. Fakültemizin girişinde ki sütunlu Salon hatıralarla doludur. En son hatıra Şöleni dola yısıyla her sınıfın Defter imzalaması ile devam eder, sınıfın en yaşlısının eli öpülerek def ter imzalanır. Sanki Lonca teşkilatında önlük kuşanma merasimidir. Ahilik ruhu sinmiştir, her bir Mülkiyelenin üstüne. Çıraklar artık ustadır. Süslenmiş İnek’in ortaya çıkışı büyük bir coşkudur. İneğin yularını okulun en çalış kanı, kuyruğunu da Fakülteyi sonunculukla bitiren tutar. Mülkiye Marşı ile Cebeci inler. Semt sakinleri, İnek ile birlikte geçen Mülkiyelinin geleneğe bağlılığı istikbalinin teminatı olarak kabul eden ve şevk içerisinde “Ey vatan göz yaşlarınız dinsin yetiştik çünkü biz” diye söylediği marşını kendi sevinç yaşlarını da ekler. Ve alkışlar. Pencerelerden bakan genç kızlar ise bir mülkiyelinin eşi olmanın hayalini kurar. (Mahallenin güzel kızlarından bazıları, arkadaşlarımızla evlenmenin mutluluğunu yaşamaktadırlar) Mülkiyelilerin Balosu ayrı bir anlam taşır. Atatürk ilkelerine bağlı, her biri Mustafa Ke mal kadar İlerici gençler, devletin yüksek mevkilerine gelmiş Mülkiyeli ağabeylerinin katıl ması ile bu geceyi coşku ile kutlar. Dans müziği en sonda yerini oyun havalarına bırakır. Edirne’den Kars’a kadar bütün yörelerin oyunları yürekler katılarak oynanır. Sanki oyna yanlar Aydın’ın Efeleri, Erzurum’un Dadaşları, Karadeniz’in Uşaklarıdır. Kız talebeler ise Nene Hatun kadar inançlı mermi taşıyan kadınlanmız kadar gururlu, oyun havasında er kekler arasında yer alan Türk Kadını gibi ceylan çevikliğindedir. Evet İnek Bayramı buram buram Anadolu kokan, öğünen çalışan ve kendine güve nen Mülkiyelilerin vaz geçilmez geleneğidir. 6 7 GELİYOR Savulun be gafiller siteyle, agorayla Normuyla, devletiyle Yavuz Sultan geliyor. Çevirdiler liseye Mekteb-i Mülkiye’yi Hiç şaşmaz Mazhar ile Cumhur Ferman geliyor. Yüzde yüz iskontoyla dinleriz hep dersini «Ceza dediğnen» akla Baba Burhan geliyor. Sakın olup dersine girme hemen uyursun Hamit Sadi Selen’le Şefik inan geliyor. Arka sıralarda çok, pekçok amiral battı. Fehmi Yavuz Hoca'yla, Reşat Aktan geliyor. «Dovlet sinirleri Kit'e Avrupa’sinde» Diyerek «On plânda» Tahsin Beçir geliyor. «Yoklama öz malimdir, ilimse ithal malı» Espriler yaparak Fadıl Hakkı geliyor. Tüllâbla alay eder «bu da fikirdir» diye Hoplayıp zıplayarak Seha Meray geliyor. Süper Etat, Collective, Federatif., diyerek Superposé Türkçe ile Bahri Savcı geliyor. (1) «Olmadı» der, beğenmez verdiği misâlleri Sigara dumanı mı, Sadun Abi geliyor. illet eder insanı verdiği kararlarla «Gülümseyen Sekreter» Sadun îllez geliyor. Satamadı mı halâ o eski çantasını? Dekan Bey bütçe ile komisyondan geliyor. Şey satar, pardon satmaz, anlamadım ne demek? Karafakih Toros’ia İstanbul’dan geliyor. Dersinin esasını teneffüste anlatır. Bedri Gürsoy bu sefer poz yapmadan geliyor. Déterminisme, evet, Sosyal Olaylar da var. indéterminism se Payash’dan geliyor. Soktu bu hale bizi yaptığı yönetmelik Aziz Köklü iktisat anlatmaktan geliyor. Yüz vermeyin çocuklar küçük dağlar yaratan O «Ben oldum delisi» poz asistan geliyor. Zannetme ki kurtuldun ellerinden HAVAÎ Şöyle bir arkana bak üss-ü mizan geliyor. GoRU-5 ... HAVAÎ aşk-ı serseıde P t'C rf'. S e d t-ı ¿3¿ İfr iti/lû s v — / Z ~T2i//ıaJ>ır> Ç ı / e S ı m D o m e s tik Kız peşinde koşan bir Mülkiyeli Domestikten sinamaya gitmet için göz kaş ve işaret yoluyla söz almıştı. Günü gelince traşını çekti, siyah Çizgil kru vaze tek düğmeli bayramlık elbisesini giydi. Gön lünde kellesiyle mütenasip büyüklükte bir sevinç, Ulus Sineması’nın yolunu tuttu. Kızı kapıda bekli yordu, içeri girdiler. Işıklar söndü. İsmail, yanındakini düşündükçe baygınlık geçiriyordu. Uzandı.. Yavaşça elini tuttu. Sevgili domestiği nezleli bir sesle: «Amca yazıları okuyamıyon, sen bana de okusen ya..» dedi. KAZGAN’dan bir adam TATSIZ ANI Mülkiyeyi sevmiyorum Teksirler yığılmıyor mu Heyecan başlamıyor mu Kafa kağıdım geliyor aklıma Geceleri bir duman doluyor sınıflara Gözlerin akları kızarmayor mu Tahtada kayıp ilânları, dersler, saçmalar, karışmıyor mu Son doçentin dersleri geliyor aklıma Mülkiyeyi sevmiyorum Bir mikrofon bir gitar görmüyor muyum Bir melodi ezmiyor mu içimi Boynuzlar ve «ihracatımız geliyor aklıma «Only for ladies» hep kalabalık Makyaj tazeliyenler basamakları çıkmıyor mu Seksüel sebze, Çaycı, Gloria sesleri yükselmiyor mu Çaylar otolar sinema günahları geliyor aklıma... 10 Hüseyin Efendi Hüseyin Efendi doğar doğmaz ebesine “45671 No. lu kitabı halâ getirmedin” diy en; müstahdemlerle fotoğraf çektirirken fötr şapkasını giyen, 1300 lerde mezun olmuş bir Mülkiyeliyi görünce “Vay! Nerelerde idin 519 Hu lusi Kâmil Efendi?" deyip boynuna sarılan, de mokrasi ile Demokrat Partiyi, mahalle muhtarlığı ile üniversite muhtarlığını karıştıran, hafızayı zekâ zanneden sık sık bir tarihte Müdür Burhan Beyle acı kahve içtiğini anlatan bir adamdır. Hüseyin Efendinin Tekir adında bir kedisi yoktur. DESTANIMSI Biz bu Mektebi MCılkiye-i Şahaneye gelende i Ağzımız süt ve ot kokardı. Ve Tanrı kadını Mülkiyeden çok daha önce yaratmıştı muhakkak Telefon kabinesinde kız yurtlarının, hemşire okullarının telefon nu maraları Ve hatıra defterlerinde domestik adları vardı Kapkara çorapları ve zırh gibi boğazına kadar Köyde örülmüş kalın kazaklan ile birinci sınıftaki kızlar Otobüs duraklarını, tiyatroyu, operayı, boyanmayı ve C. Dior'u Yeni yeni öğreniyordu. Koltuğu kitap dolu asistanlar bir gölge gibi koridorlarda «Size kitap bulayım asli kaydınızın yapılmasına yardım edeyim» Diyen son sınıf ağabeyler bir hafta sonra kızlara «Lütfen bana ağabey demeyiniz» diyorlardı. Her ders kapının dışında bir büro memuru Yaz Allah yaz ha bire numara yazardı. Herkes birbiriyle çok ciddi, hatta hademelerden örnek alarak Birbirlerine «Bey» diye hitap ederdi. Yatakhaneler her gün idiyo’nun çuval çuval kömür taşımasına rağmen Buz gibiydi. Ve eğik şapkasıyla Hüseyin Dayı Mantar Ahmet’in meyhanesi, Esenpark, Kazablanka ve Kız Teknik bir yanda Öte yanda cıvıl cıvıl Cebeci pazarına rağmen Otopsisi operasyonları muvacehesinde bir muhasebenin Her perşembe bütün detayları ve türükleri ile Bir Mazhar Hiçşaşmaz’ı vardı. Süper poser, etre enjen, süper etat v.s. Bu arada bir sürü de mukayeseler vardı Anayasada. «Hatta şayet mesela» sıyla otuz sayfayı bir yılda anlatan Arif Ve sınıfın uzak doğusundaki öğrencilere mutat kızgınlığıyla Enayi bulsa o berbat çantayı derhal satacak Bir Kemal Fikret Arık vardı. «Ben Roma’dayken pansiyonda bir kız vardı» -Kahkahalar«Eh müsaade edin de bu kadarcık bari olsun arkadaşlar» Diyen - Tann iyilik versin - bir Baba Burhan’ımız, Şey pardon afedersiniz binaenaleyh vesaire bununla beraber Mektubunda diyorsun ki gel gayrı Üssümizan tutar tutmaz ordayım» Gibi tahtaya her gün mısralar yazılırdı aşk üstüne. Ve yatakhanelerde horultular kürdili hiçazkâr makamında «Sev mek günah mı», «inekle bakalım gebereceksin» diye sayıklamalar Dolap arası sohbetleri Forum meydanında sabaha kadar Siyasi, edebi ve cinsi münazaralar vardı. «Nene gerek senin haziran Ezeli ve ebedi Ekimcisin sen Hem kilosu otuz kuruşa en kral kavunlar Çek git memleketine» teranesiyle Revirin önünde kuyruğa girmiş rapor için tüllap Çamaşır dolaplarında fosforlu ilâçlar ve aktedron Yurt kapısının önünden geçmeye tövbeli mahalle kızları Herkesin sevdiği Zekai bey ve İhsan ağabey Boyacı Muhittin efendi, el ve dil traş ustası Mustafendi Ağustos böceği gibi günün yirmi dört saatinde cır cır Kendisinin iki misli sesi çıkan terzi Süleyman usta vardı. Mayıs ve haziran günleri ön bahçe Yemekten sonra ağaçların altı Caddedeki duvarın üstü en canavar keskin yerimizdi Hatta ev sahibi duvarların üzerine iki teneke zift dökmüştü Ertesi gün ziftin üstüne kalın yağlı kağıtlar yayılmış Alem yine ol alem devran yine ol devran olmuştu. Her son sınıf birinci sınıfları Yırtıklık ve geleneği yıkmakla suçlandırırdı «Bizim zamanımızda şöyleydi böyleydi» denirdi. Son sınıflar uçsuz bucaksız bir hayat karşısında Mezun olmayı pek istemiyeceklerdi. «Profesörler tabur tabur dizilecek Listelere kara yazı yazılacak Üssümizanm icadıyla mertlik bozulacak»tı amma Bizleri cümle matraklık ve sarsılmaz bir kardeşlik Mülkiyeye hayatımız boyunca bağlıyacaktı. ineğimiz böğürecek horozumuz ötecek Yüzyıllarca ayni şeref ve imanla Kutsal ocağımız aile ocağımız tütecek KİYOTO ilimleri hakkında cilt cilt eserler yazmış bir Kara fakih, Ve işaret parmağını üç kere döndürüp tavanı gösterecek şekilde «Yani şunu söylemek istedim arkadaşlar» diyen bir Seha bey vardı. «Bu ayran daha çok su kaldırır Bayanların sohbetinden hoşlanı rız amma velakin Meclis dahil olmak şartıyla» Diyen yoklamacı Fadıl Hakkıyla bu haliyle Vallahi bir siyanet meleğinden farksızdı. Kalbinin karıncıklarını kulakçıklarını bütün tüllaba açmıştı Sadun Abi. Çaktırmasına besbelli çaktıracak Fukara tüllabı sinir etmek için iyi kalbli Bedri Önünde kâğıttan yapılmış bir donanma ve halka halka dumanlar Sırıtıp sırıtmamakta kararsızdı. «Kara gözlüm efkarlanma gül gayrı imtihanlar biter bitmez ordayım Kendi işiniz bittikten sonra kolu çekiniz. Kalemiyle 11 1960 Yılı Mezunlarından Bazılarının Anıları Yılmaz İSMAİLOĞLU Fakültede Hocalarımız ve arkadaşlarla ilgili anılarını aşağıdaki sözlerle anlatmaktadır: Hilmi Perek’in rahmetli hocamız Yavuz Abadan’a “Hocam hep yanlış anlıyorsunuz, bırakın doğrusunu ben anlatayım” diyerek, koltuğuna aldığı birkaç kitapla ayağa kalkıp çıkış yapmasını; Türker îzgü’nün değerli hocamız Kemal Arar’ın kuşluk vakti girdiğimiz imtihanında “icrayı erteleyen sebepler” sorusunu cevaplandırırken, “aşık olmak” gibi bir sebebide cevabına dahil etmesini; Saygıdeğer hocamız Ahmet Şükrü Esmer’in Siyasi Tarih sözlü imtihanında “Tarih boyunca BosnaHersek ve Boğazlar statüsü” gibi iki soruyu ezberlemiş olduğumdan nasıl iki saat anlatabildiğimi; Arkadaşım Çankırı’lı Memduh Coşkuner’in fakültede dört yıl boyunca, her yıl İngilizceden sıfır alıp, diğer dersleri ortalamasını 9.5 tutarak sınıf geçtiğini; Spor salonundaki Harbiye-Mülkiye maçlarındaki heyecanlarımızı; Sütunlu salondaki temizliği ve burayı günde birkaç kez adeta cilalayan idia lakaplı müstahtem; ve beş yılı dolu geçen bu fakülteyi unutamıyorum ve Mülkiyeli olmakla gurur duyuyorum. ikinci sınıfta İdare Hukuku imtihanında bana kızarak hiç bilmediğim için sınıfta bırakan rahmetli hocamız Kemal Galip Balkar’ı (Kocakafa) bu irfan yuvasında bir daha yaşamama sebep olduğu için saygıyla anıyorum. Suna BAŞARA “I.Okul koridorlarında ve sınıfta hep Erciş ile birlikte gören Sadun Aren hocamızın bana hep “gelin hanım” , Erciş’in derse gelmediği günlerde de “damat bey neredeler?” demesini hiç unutamam. 2. ihtilal nedeniyle inek bayramının tadı kaçmıştır. Ama fermanda Erciş için “Suna'nın mütemmim Cüz’i” yazıldığını hatırlıyorum. 3. Son sınıf gezisinde Amca Tuncay’ın otobüsün arkasında başörtüsü bağlayarak kamyon şoförlerini delirttiğini hatırlıyorum. Bergama yolunda şoförler az daha yolumuzu kesip “bize pas veren o kızı bize verin” diyeceklerdi. Ama Tuncay yüzünden bir de Fadıl Hakkısur hocadan azar işitmiştim. Böbrek sancısından arka sırada uzanıp yatan Tuncay’ın durumuna güldüğüm için Fadıl Hoca epey sert çıkmıştı. 4. Şiir gecesi hazırlığı sırasında ilk defa mikrofona çıkıp Anna belle şiirini çok bağırarak okuduğum için Ercan Belen tarafından diskalifiye edildiğimde buruk bir anıdır. Ezbere okuduğum bu şiir için epey emek vermiştim. Diskalifiye edene kadar mikrofonu nasıl tutacağımı öğretse müteşşekkir olurdum herhalde. Belki de iyi bir sanatçı olabilirdim. Yılmaz MAZLUMOĞLU Timu, Akgün, Icen-Moby... arkadaşlarımla birlikte Oidipus’dan uyarladığımız “Utkuyus Rosto Macinus” adlı oyunumuzun üç sene inek bayramında sahneye konulduğu tüm arkadaşlarımızın hatıralarındadır Oyunun orjinal metninin kendisinde olduğunu belirtmektedir. 12 Elçin AKINCIOĞLU -T.C. Ziraat Bankasına tek başıma lisan sınavına tabi tutularak, memur adayı olarak alınmam bende yerleşmiş buruk bir anıdır. -Fakülte 2. sınıfta evlenmiş olmam, Sadun Aren hocanın, sınavında, kulağıma eğilerek “aceleniz ne idi? Gümrükten mal kaçırır gibi” sözcüğü ile eleştirisi o tarihte beni üzmüş bir anıdır. Cengiz AYDEMİR Öğrencilikte Unutamadığı Anısı: 1957 yılında Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin 1.Sınıfında okuduğum sırada karikatür çizmeye özel merakım vardı. Kazgan mecmuasında yayımlanan karikatürler, özellikle Sn. Ünal Yaltırık’ın çizgileri beni hayli etkilemişti. Ben de Kazgan’a birşeyler çizmek istiyordum. Nitekim verdiğim iki karikatürüm de yayımlanmıştı. Bunlardan birini hiç unutamıyorum. O sıralarda fakültemizden mezun olan ağabeylerimiz yurttan ilişkilerini kestikleri için boş buldukları yataklarda uyuyorlardı. Ancak geç vakit yatağına yatmaya gelenler hoş süprizlerle karşılaşıyorlar, yataklarının işgal edilmiş olduğunu görüyorlar ve ağabeylerini rahatsız etmemek için kendi yataklarını bırakıp boş yatak arıyorlardı. Benim bu olayları dile getiren karikatürüm yayımlandığı zaman kantin de ve sütunlu salonda tebrikleri kabul edeceğimi sanıyor ve bekliyordum. Tam tersine yataklarımızı işgal eden ağabeylerimizce öfkeli bir şekilde arandığımı öğrendim ve bana ortalıklarda görünmemem tavsiye edildi. Zira, bu karikatürün yurt idaresinin dikkatini çekmesinden, dolayısıyla yurt ilişkileri kesilen mezunlarımızın yatakhaneye girmelerinin diğer bir ifade ile boş yataklardan yararlanmalarının engellen mesinden endişe ediliyordu. Benim niyetim kötü değildi. Sadece Komik olayları yansıtmaktı. Nitekim korkulan gerçekleşmedi. Gene boş yataklar gecelerin geç saatlerinde ağabeylerimizi ağırlamaya devam ettiler. Ancak ben, bu karikatürüm yüzünden iki gün kantinden ve sütunlu salondan uzak kalmak zorunda kaldığım için çok üzgündüm. Bu anımı hiç unutamıyorum. İlhan KAMEL ilhan Kemal arkadaşımızın saygıdeğer ve çoğu rahmete kavuşan hocalarımızla ilgili anı değerlendirmetanımlamalar aynen şöyledir; Prof. Dr. Kemal Fikret Arık: Kibarlığı, Centilmenliği Prof. Dr. Kemal A ra r: Küfretme Sanatı ve Küfür Çeşitleri Prof. Dr. Tahsin Bekir Balta: Çok yüksek meslek ve lisans bilgisine sahip olmasına karşılık konuştuğu Türkçe’nin anlaşılmaması Prof. Dr. Mazhar Hiçşaşmaz: Öğrenci Çaktırma Teknikleri Prof. Dr. Burhan Koni: Zina Davaları ve Savunma Yolları Prof. Dr. Yavuz Abadan: Muhteşem, heybetli, aynı zamanda babacan hocamız Prof. Dr. Fahir Armanoğlu: Ahmet Şükrü Esmer’den çektikleri Prof. Dr. Aziz Köklü: Et ve Etlikten yana sıkıntı çekmeyen hocamız Prof. Dr. Akif Enginar: Vergi Vermek Kutsaldır Prof. Dr. İsmail Hakkı Karafakih: Dalgınlığı Prof. Dr. Fadıl Hakkı Sur: Kazı Ürkütmeden nasıl yolarız (Vergicilik) Prof. Dr. Hakkı Ülkümen: Türk vergi sistemini yutmuş olması Prof. Dr. Sadun Eren: Tatlı, tatlı ders anlatması Prof. Dr. Şefik İnan: Sessiz ve derinden gidelim Prof. Dr. Arif Payaslıoğlu: Anlaşılmayan teksir nasıl yazılır. Prof. Dr. Seha Meray: Bu da bir görüş! Prof. Dr. Bedri Gürsoy: imtihanlarda saatlerce piposunu temizlemesi Prof. Dr. İnek Bayramı: Çayırla ve üzerinde otlayan inekler Prof. Dr. İnek: Mülkiyelilerin müşterek lakabı 13 Metin UTKAN Okul yılları ile ilgili şunları anlatıyor: “Aradan çok zaman geçti, anımsamak çok zor. Ama inek Bayramı’nda tavla şampiyonu diye dip loma aldığımı hatırlıyorum.” Ruşen ARIKAN 6/10/1963 yılında İpsala kaymakamı iken geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetmiştir. Yener Rakıcıoğlu ile özer Kenan Yılmaz’ın anıları şöyledir: Rahmetli hoş sohbet,babacan şakacı tavırları ile tüm arkadaşlarınca sevilen, bütün toplantılarında aranan bir arkadaşımız olup bu nedenle fakültede İLİM RUŞEN namı ile anılır. Kısa hayatını sona ermeside yaşantısındaki özelikleri taşır. Nitekim ölümünden önce yakınlarına anlattığı rüyası yaşantısının saf ve temizliğinin güzel bir yansımasıdır. Rüyasında İpsala ilçesinin elektrik şebekesinin açılış töreninde elektrik vermek için şalteri indirir. Bütün ilçe aydınlanır. Fakat kendisinin oturduğu kaymakam evi aydınlanmaz. Karanlık içindedir. Nitekim rüyasından kısa bir süre sonra ilçenin elektrik sorununu çözümlemek için kaymakamlık cipiyle gittiği Edirne yolunda geçirdiği trafik kazasında genç yaşta hayatını kaybetti. O mezarında yatarken İpsala’nın bütün ışıkları yanıyordu. Vural Fuat SAVAŞ Fakülte yaşamı ile ilgili olarak şu kısa ama esprili anısını göndermiştir: Rahmetli hocam Yavuz Abadan, ilkel bir toplumda suç işleyen kadın ve erkeklerin çuvala konup bayırdan aşağıya yuvarlandıklarını anlatıyordu. Ön sıralarda oturduğum yerden “ ikisini aynı çuvala mı?” diye sorduğumda kahkaha ile cevap verdi: “O zaman ceza olur mu?” Bizler 1960 mezunları olarak rahmetli hocamız Prof. Dr. Yavuz Abadan’ı minnet ve saygıyla anıyoruz. Ruhu şad olsun. Erdoğan İZGİ Arkadaşlarımızdan Yener Rakıcıoğlu'nun Erdoğan izgi ile ilgili anısı şöyle: Öğrencilik yıllarında Ankara'ya Çeklerin ünlü Spartak Futbol Takımı gelir. 19 Mayıs Stadı'na maça giden Erdoğan izgi Kapalı trübüne girmek ister. Öndeki Spartak takımının oyuncuları stada “Spartak” deyip girerler. Kafilenin hemen arkasında olan Erdoğan da kendisinin sarışın olmasından yararlanarak “Spartak” deyip biletsiz olarak girer. Bu olaydan sonra Mülkiye yıllarında Erdoğan’ın adı “Spartaküs” olarak anılır. Seyün BÖRTÜCENE Sınıf arkadaşlarınmızdan Aysel Erşan’ın arkadaşımızla ilgili değerlendirmesi şöyledir: Sevecen, insancıl bir yapıya sahipti. Bu yapı içerisinde çok küçük şeyler bile ona büyük mutluluk vermek için yeterlidir. Bazen küçük bir menekşe demeti onu doyasıya mutlu ederdi. Duygularını saklamayı hiç beceremezdi. Tepkileri ani ve fevri olurdu. Buna karşın kısa bir süre sonra o tepkiler bir sabun köpüğü gibi kaybolurdu. Doğayı çok severdi. Doğaya yapılan en küçük bir tahribat bile onu günlerce rahatsız ederdi. Yaşasaydı bugünkü doğa katliamı karşısında yer alanların her halde en önde geleni olurdu. 1979 yılında kaybettiğimiz Seyün’e Allah’tan rahmet dilerim. 14 Edibe MAT En sevdiği sözün “Akıllı olmak budalaca davranmaya engel değildir” olduğunu bilgi formunda belirtmiştir. Özer Kenan YILMAZ Hayat gürüşünü şu dört mısrada toplamak mümkündür; Allah’a kul olduk, Kalû Belâ’da, Yalnız bu yolda ikrârımız var. Üç günlük ömür ü çün fâni dünyada, Kula kul olmamak kararımız var. Dik yürüyüşünü soranlara “Eğilmez başın gibi gökler bulutlu efem” türküsüyle yanıt verirdi. Yüksel DİKMEN Mesleği ile ilgili anısını şöyle anlatıyor: T.C. Ziraat Bankası Zirai Kalkınma Krediler Müdür Yardımcısıyken 1970 yılında Denizli’nin bir ilçesine Kredi uygulaması için gitmiştim. Süt hayvancılığı kredisi kullanan bir işletmeye gittiğimde, kredi konusu damızlık inekler diye sorduğumda “Kocam verdiğiniz kredi ile zengin oldu, yeni bir hanım alıp Denizli’ye yerleşti. Alın ineklerinizi, verin kocamı” diye cevap verdi. Ülkü EĞECİ Kendi ifadesiyle “sınıf arkadaşı Yalçın Küçük tarafından takıldığını öğrendiği “Baba Ülkü” lakabını çok sevdi. Ayhan GÖKALP Öğrencilikle ilgili anısı şöyledir: “Okul sıralarında öğgretmen olan babasının açtığı tuğla ocağında çalıştığı için ders esnasında karikatürünü çizen içen Börtücene ayaklı bir tuğla resmini kendisine verince epeyce bozulduğunu belirtmiştir.” Yavuz CAN EVİ Anı olarak şunları yazmıştır. “Bu vesile ile şu anda aramızda olmayan sıra ve yatakhane arkadaşlarımız Yılmaz Sezek ile Timuçin Yekta’yı unutulmaz dostlukları ile anmak isterim.” 15 BİR ANI Şam’ın Şekeri C e n g iz A Y D E M İR Yazımın başlığını okuyan ne arabın yüzü diye cümleyi tamamlayabilir. İşin aslı öyle değil. Olaylar Arapların ülkesinde başlıyor ama Araplarla ilgisi yok. hayli zorlandılar. Gelen ürünler arasında neler yoktu ki. Gıda mad delerini, tekstil ürünlerini (kumaş, iç ve dış giyim), be Yıl 1981. Ulu Önder ATA’mızın doğumunun yü yaz eşyaları, oto yedek parçalarını el aletlerini, hırda züncü yılı. Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yap vat malzemelerini, inşaat boyalarını, telefon cihazlarını, tığım Bakanlıkta Genel Müdürümüz kapımın önünden sıhhi tesisat malzemelerini, porselen banyo ye tuvalet geçerken “Cengiz... ŞAM’a gidiyorsun, hazırlıklara ürünlerini, mutfak eşyalarını ve cam eşyaları binanın başla, on günlük süren var.” Dedi ve çekip gitti. Bu içine, iş makinasını, traktörü, su pompaları ile iki adet da nereden çıktı diye söylenerek peşinden koştum. şehirler arası yolcu otobüsünü binanın dışına yerleş “ Hayır ola Abi” dedim. “ŞAM FUARINA, Türk Pav tirdik. Bunların göze iyi görünmeleri, ilgi çekmeleri için yonunun Müdürü olarak görevlendirildin. Ürünlerimiz vitrin, düzenleyicileri tarafından yerleştirilmeleri gereki yüklü kamyonlar İstanbul’dan hareket etti. Mimar, Ma yordu. Bu işi ŞAM’ın ünlü bir grubuna yaptırttık. Bütün rangozlar ve Elektrikçi’den oluşan yedi kişilik ekip şu fuardaki yabancı ülkeler bunların peşinde idi. Yüksek anda orada” dedi. İçimden bir “EYVAH” geçti. Zira bu ücret alıyorlardı. Bizim ise imkanlarımız kısıtlı. Ülkemiz fuara Müdür olarak gidenlerin başı, her zaman, derde le ticaret yapan Türk asıllı iş adamları onları iki geceliği girmiştir. Tahkikata uğramışlardır. Ağustos ayının sıca ne gelmeye ikna ettiler. Hep beraber sabahlara kadar ğı da işin cabası. Tabii canım sıkıldı. çalıştık. Pavyonumuz bir gün önce açılışa hazır hale Uçağımız, komşumuz Suriye’nin Başkenti ŞAM hava alanına iner inmez üç yardımcım ile birlikte he men, ürünlerimizin sergileneceği Fuar alanına gittik. geldi. Bizler de sıcaktan, uykusuzluktan ve bir işçi gibi çalışmaktan perişan haldeydik. Elimizdeki toz bezleri ile stantların tozlarını te Uluslar arası ŞAM Fuarının açılmasına iki haf mizlerken Şam’daki Büyükelçimiz ile Ticaret Müşavi ta kalmıştı, ülkelere ayrılmış binalarda (pavyonlarda) rimiz bizleri ziyarete, daha doğrusu, pavyonumuzun hummalı bir faaliyet vardı. Dev gibi Rus binasına ya durumunu görmeye geldiler. ATA’mızın 100. doğum pışık üstü duvardan yarım metre yüksekte saç levha yılı nedeni ile hazırladığımız köşe başta olmak üzere, ile örtülü, 1200 metre karelik kapalı alanı olan, toprak sergilenen mallarımızla uzun süre ilgilendiler ve bilgiler zeminli gece kondu görünümlü Türk pavyonunda ise aldılar. Vitrin düzenleyicilerimizin mallarımıza verdikleri tam bir sessizlik hakimdi. Ekibimizdeki elektrik teknis şekilleri inceledikten ve çok beğendiklerini ifade ettik yenini, elektrik, çarpmış, ölümden dönmüş, her tarafı ten sonra teşekkür ederek sergi alanımızdan ayrıldılar. sargılar içinde, kütük gibi yatıyor. Sadece gözleri ve ağzı açık. Hiçbir işini yardımsız yapamıyor. Yemek ve tuvalet işleri büyük dert. Uzun süredir, çocuğumuz olmadı, şimdi karım hamile, aman beni geri gönder meyin üzülür, çocuğa bir şey olur diye de yalvarıyor. Neyse Suriyeli bir elektrikçi bulduk, işe koyulduk. Top rak zemine halıfleksleri döşedik. Stantları kurduk. Bina Pavyonumuza ilgi büyüktü. Suriye Televizyonu yarım saatlik bir çekim yaptı. Kapalı alanımıza devamlı ziyaretçi geliyordu, içeride sanki askeri bir alay yürü yüş yapıyormuş gibi kalabalık vardı. Suriyeli iş adam ları firma adresleri istiyor halk’ta stantlardaki malların fiyatlarını soruyordu. önünü düzenledik. Herbiri otuz ton kapasiteli dört Bizler ise sorulara cevap vermeye gayret ediyor, kamyonla gelen sergilenecek mallarımızı gümrükten bir taraftan da, malların çalınmaması için ziyaretçilerin geçirmekte kolay olmadı. Gümrük komisyoncuları hareketlerini takip ediyorduk. 16 Böyle bir günde. Büyükelçimiz tekrar ziyaretimize bekletti. İçeri almadı. Üçüncü gün saat yirmi sırala geldi. Açılıştan bir gün önce söylediği güzel sözleri hiç rında yine kabul edilmeyi beklerken, Devlet Planlama söylememiş gibi mallarımızın ambalajlarını, fiyat listele Teşkilatı’nda çalışırken aynı odayı paylaştığım, ay rimizi ürünlerimizin stantlardaki düzenini tenkit ettikten rıca Bakanımızın fakülteden sınıf arkadaşı olan Mül sonra hışımla çıkıp gitti. kiyeli muhterem bir ağabeyim geldi. Beni görünce, Birkaç gün sonra Büyükelçilikten haber geldi. Gittim. “Buyurun Beyefendi benimle görüşmek iste mişsiniz” dedim. Sözümü bitirir bitirmez ufak tefek yapısından beklenmeyecek gür bir sesle “Ne oluyor Kardeşim orada” dedi. Ben şaşırmış bir halde “Her şey yolunda, güzel gidiyor, ilgi büyük, hatta 280.000.Amerikan dolarlık mal sattık” diye cevap verdim. O “Hele.... Hele” dedi. Hele heleye verilecek cevap yok “Hayırdır Cengiz” dedi. Durumumu anlattım. “Şimdi söylerim, seni içeri alır” dedi, içeriden çıktıktan son ra da konuşmalarını nakletti. “Sen” demiş, “ Müsteşar olacak adamı nasıl kapıda bekletirsin” O da “Kim O yahu” dedikten sonra “Beklesin alacağım” diye ilave etmiş. O gittikten sonra bir süre daha bekledim. Bu işin tadı kaçtı diye söylenirken özel kalem müdürü, “Bu saatten sonra seni kabul etmez” deyince oradan ayrıldım. Oto parkta arabamın arkasına, biri arabasını tu. bırakmış. Çıkmak mümkün değil. Araba sahibini bek Bir hafta sonra Bakanlıktaki bir arkadaşımdan lemeye başladım. Birileri koşarak geldi. Adımı sordu. mektup aldım, içinde Gazeteden kesilmiş bir maka “Bakan bey sizi bekliyor” dedi. Kapısından içeri girer le vardı. Bu tirajı yüksek bir gazetenin ünlü yazarının girmez beni tanıdı. “Senmisin... Anlat bakalım” dedi. köşe yazısı idi. Yazı “Şam Fuarına gidin, nasıl ihracat Fotoğrafları göstererek pavyonumuzun durumunu yapılıyor görün...” diye başlıyor, ürünlerimizin ambalaj açıkladım. ATATÜRK'ün 100. Doğum Yılı köşesini çok larının kötülüğü, üzerindeki fiyatların okunamadığı fu beğendi. Satılan malların çeklerini de görünce “Boş ardaki görevlilerin yorgun halleri çok ağır bir dille tenkit ver, üzülme” dedi. Demesine dedi de ben o sözü işi- ediliyordu. tinceye kadar tam 7 kilo kaybettim. Kendiside Mülkiyeli olan Bakanımız yazıyı oku Bir süre sonra Kızılay’da, o günlerde Şam’da gö yunca, Şam’daki Büyükelçiliğimize konunun araştırıl rev yapan Büyükelçimizi gördüm. Yanına yaklaştım. ması talimatı göndermiş. Hal hatır sorduktan sora konuyu Şam Fuarına getir Genel Müdürlüğü’müz koridorlarında ise gazete dim. “Olur böyle şeyler, o orada kaldı’ dedi. elden ele dolaşmış. Bir anda, bütün Bakanlık beni ko Konu aydınlandı. Bizim düzgün giden işlerimizden nuşmaya başlamış. Bu arada elindeki gazeteyi göste hoşlanmayan birileri ünlü bir gazeteye bir yazı gön rerek “Cengiz’in meslek hayatı söndü” diye dolaşanlar dermiş, ünlü gazetenin ünlü yazarı onu allayıp pullayıp olmuş. Tanımayanlar, tanıyanlara sormuşlar. Arkada köşesine konu yapmış. şım mektubunun sonunda “İşin zor hazırlıklı gel...” diye de uyarıyordu. Evet, benim meslek hayatım sönmedi. Tahkikata da uğramadım. Ama Şam’ın ünlü şekeri bana tat ver Fuar kapandıktan sonra otobüsleri alıcılarına tes lim ettik. Dağıtılacak olanları paketleyip dağıttık. Kalan malları da kamyonlara yükleyerek İstanbul'a gönder dik. medi. Hatırlayınca yüzümü ekşiten, neş’emi kaçıran tatsız bir anı olarak kaldı. Bu gün artık Fuarları Bakanlıklar düzenlemiyor. Satılan malların çekleri ile sergimizin içini ve dışını Fuarlarda ihtisas fuarlarına dönüştü. Özel firmaların organize ettiği uluslararası fuarlar daha da güzelleşti. görüntüleyen fotoğrafları çantamıza koyarak Şam’dan İhraç ürünlerimizin çeşidi arttığı gibi kaliteleri ve amba ayrıldık. lajları da dünya standartlarına ulaştı. usta bir fotoğrafçı tarafından çekilen resimleri görünce Ben, her türlü imkansızlıklara ve olumsuz engel lemelere rağmen fedakarca çalışan ve göğüs geren devlet memurlarının dış ticaretimizin bu günkü sevi “Gel Abi. Sana güzel bir albüm yelere ulaşmasında büyük katkılarının bulunduğuna Reklamın kötüsü olmazmış. Öyle derler. Bakan lığımız da hayli ilgi gördüm. Personel Dairesi Başkanı vereyim. Fotoğrafları yerleştir Bakana git, kendin elden ver” dedi. Bakanı mız beni 20 yıldan beri tanır. Ama kapısında 2 gün inanıyorum. Nice başarılı yıllara... 17 H R k U s / v T mu ' • * z. O 0 £~ıV<H T 18 f ly û C K v Ik . NELER O LU R Gözlerin bir gülse, Ah ne olur, Dağlar erir, g e çit verir, yol olur, Bulutlar y a ğ m u r olur, su olur, Ah bir gülse gözlerin, bilsen neler olur. Gözlerin bir gülse, karanlıklar aydınlık olur, u m ut olur, Özlenen m utluluk koşar gelir, bayram olur, coşku olur, Hayat bal şeker olur, yaşam ne güzel olur, Ah bir gülse gözlerin, bilsen neler neler olur. Cezgin AYDEMİR Ankara - 2010 Şube-i ali-i id areyyun’a ait * ....-.— İHTAR-I EVVELDİR Eşüttükki, birtakım gafiliyim, serseriyun, hıyarriyun, reziliyun hülasa-tahsildarın Namı-ı zelili altın da bazı ne idüğü belürsüz kimselerin. Mekteb-i Mülkiye-i Şahane’nin en ali, en faik, en mümtaz vü haşmetlü vü fehametlü vü ferasetlü vü devletlü vü fotorlü tüllabını ağuş-u aslinde cemmeden şube-i ali-i idariyuna hadlerini bilmeksizun tasallut cüret vü cesaretini işar etmek gaflet vü denaatinde bu lunmuşlardır. Eya gavga-i minderde senelerdür ruy-i zeminimizi bus eyleyerek aman dileyen petro misillu bir cümle avratlarını gavga-i meydanda merhametçün ganimettür deyu olmakam-ı alimize tevdi eden binamuslar. Nenüze güvenür, kime itimat edersüz. Hakk-ı telifi uhdemizde bulunan “HALİME’yu gazelhan SPARTAKOVÎÇ ROMMANNOF ERDOĞAN vü neyzeni ŞEYDA efendilere çaldırtup, halüme misüllü göbek a ta n .........ÖZER YILMAZ’ın ol göbeğini kıvırdatarak çatlatacağız. Vü derununda muhte vi bilumum salgı, algı, dalgı vü kalgılan vü ifrazat-ı nesiceyi mevcutiyetiniz ile müftehir olduğunuz çı kınınızdaki bir kaç metelikle doyuramadığmız aç vü bi ilaç orducuğunuza yalatup yedüreceğüz. Vü açlıktan zırlayan ses vü nefesünüzü HAFİYE BAHATTIN’mizle kestüreceğüz. Yinede dır dır ötmekte devam edecek olan fonksiyonsuz AHMET’inize BABA SANER’imizin yek kadeh mey'i kifayet edecektür. Üstelük, günlerdür kan görm em iş................ LAZ YENER vü. HACI SERMET KRALLAR KRA LI BAŞ ÇAVUŞ’un HURRA............ emirleriyle BALİSTİK FÜZE misüllü üzerinize fırlayacak vü mev cudiyetimizden bakiye kalması muhtemel necasetinizi FEYLOZOF AYKUT HOKKABAZ’ın nezaretin de vü ILÜM RUŞEN’ın fetvası ile MOTORİZE KUVVET OTANZADE MEHMETİn tamirhanesinde tah lile lüzum olup olmadığını tetkik buyuracaklardır. Gavgaya dahi lüzum kalmadan TUGZADE AYDIN efendi, AKGÜNHAN TİMUÇİN efendi, TO SUN ÖZGEN bey, ZÜRAFA ÖZER, EZO SİNAN PAŞA, kenarda gövde gösterisinde bulunurken babalar babası İSMAİL vü otuzikilik kaym akam ........ORHAN vü PEREKZADE HİLMİ vü sual maki nesi ERGÜN vü ÇAPRAZ FAHRİ ahret sualleriyle aklı Tıflınız-ı şaşkına çavürüp perişan edeceklerdür. Hatta lüzumunda ŞAKI vü ASİ ......... ile GERİLLA TÜRKMEN B E Y İ...........PAŞA vü IRZ DÜŞMANI ........efendi ile harb-i soğuk siz seviye-i içtimaiyeleri düşük vü iktisaden geri kalmış bögelerin süb yanlarına kifayet edecektür. Bu destan-ı hamaseti MEBUS UTKU efendi efkar-ı umumiyeye beyan eylerken zavallı vü bigü nah cinsi latifleriniz aguşumuza sığınıp, mah yüzlü vü servi Revani hatunlarımız yekdiğerinden mah yüzlü vü servi revanlı hatunlarımız EDİBE ve ÜLKÜ vü KUTLUZADE AYLA vü YÜCEL ve SEYHUN vü SARAÇ hanımefendilere iltihak edip ol sema-ı arşa yükselen “OLE” nidalarına iştirak edip teselli bu lacaklardır. Emin olasızkü cinsi latüflerünüze karşı bilumum amel-i idaremizi göstereceğiz. Bu destan-ı hamasatimüz siz tahsildaran gafiliyununa bir alicanaplık vü bir ali şefkatimizdir. Siz acüzleri bizlere tasallut ettirmeye çalışan birkaç serseri güruhuna bakmazsızun can-ı gönülden ihtar-ı evvelimizi belleyup aman dilemeye zaman vü mekan vü imkan var iken şube-i alimizden aff-ı istiğ far vü avnü ihtizar dilemekçün hatunlar kraliçesü LİBYA EŞRAFINDAN......HANIM efendiyi tez elden gönderip gönlüm üzü alasuz. Vü am an dileyesüz. Yoksa hak ile yeksan olacaksuz... Ş U B E -I A L İ ÎD A R E Y U N O R D U S U SER K U M A N D A N I K R A LL A R K R A LI İZ M İT E Ş R A FIN D A N O T U Z İKİ S IR M A L I BA ŞÇ A V U Ş E R K U T EFENDİ V 20 ................. ................................ .............- ......... — ............. ....... .............. - ........- -------- ------------------------------------------------------------- - ...................- ........................................ J FERMAN-I ŞUBE-İ ALİ-İ İDARİYYUN — ^ Euzubillahimineeşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim: Allah adın zikredelim evvela, Vacip oldur cümle işte her kula, Alemin ve cümle tüllabın Rabbı, Rahman ve Gaffur-u Rahim olan Allah-ü Azim-ü şan şahit olsun ki, neuzübillah bize çamur atmak cesaret ve cür’etini gösterecek bilcümle şube-i maliyyun ve siyasuyyun Tullabının kaffesinin oturup selavat-ı şerife ile vasiyyet-i biçarelerini tahrir eylemelerini heman ihtar eylerüz. Biz kim Mekteb-i Mülkiye-i Şahane’nin, an azim ve en asil, en aziz en haşmetlü, en devletlü, en şevketlü, en azametlü, en faziletlü, en fahametlü vü en ala, en bala, en rana, Şube-i Ali-i idareyyun Tüllabı lisan-ı kati ile şol İhtan kahharı ilan eylerüz. Ramazan-ı Şerifin bidayetinden bu günedek bir taife-i tüllab-ı ukala vü süfala vü müflüse-i şube-i tahsildaranın ruy-i zemin ü arş-ı alanın ve küllü necmin hakimi mutlakı vü fısk u fücur ve tadadı her kariin sabrını kifayetsiz kılacak sayir ef ali gabise ü rezile ü sefile ile iştigal ettik lerini bizzat müşahade vü bilvasıta ve bilavasıta istihbar eyledük. Edebe bana, akilane, müddebbirane cürmü cinayetinizi ve özrü kabahatinizi evvela iti raf edüp nasıhat-ı şifabahşınızı dinleyüp, saniyen harekat-ı gayri kanuni ve nizamiden içtinap I eyleyün. Yok isem kaffe-i şube-i ali-i idareyyun teşkilat-ı şura-ı devlet-i aliyesiyle kel başları na vü et kafalarına şemşir bela göreler. Salisen, ol enayunu gafiliyun vü serdarı mülevveslerine baladaki hususatı ihtar eylerüz ki (Şayet mevcut ise) aklu idraklerini ser-i mülevveslerinde tutalar vü alk selime biat edeler. Yok isen vakt-ı meydan-ı gazayı mabareke-i minderde aman, yaman ve zaman dinlemeyüp taş üstünde taş, gövde üzerinde baş koymayacağımıza Allah-ı azim ü şan üzerine azm ü cezm ü kasem eylerüz. Biz Mekteb-i Mülkiye’nin gaye-i tesisi, remz-i aslisi şan ü şeref dolu afişiyiz. Madde-i | hasise atf-ı ehemmiyet etmeyiz. Mefkure-i yeganemiz hıdemat-ı vataniyyedir. Böyle biline. Tarikimiz Hakka müteveccihtir. Bizlerden münharif-i hedef ferd-i vahit zuhur etmeyecektir, j Nitekim “Mazi efal ve ahlakın ayinesi, hal bir imtihan safhasıdır.” Mazimizle müftehiriz ve istik bal bizleri haldi ve muvaffak kılacaktır. Aksi asla ve katla zihnimizde işgal-i yer etmeyecektir. Eya bezirgan-ı tahsildaran, eya hıyaran: Biz tüllab-ı şube-i ali-i idareyyurıuzkim, her birimiz herkül yapılı aslan yürekli, demir bilek li, bahadıran-ı kahharız. Yarından tezi yok af ü aman eyleyüp bus i pay ü damen edesüz. Yok isem yek diyeri AMR IBN-İ ABDUD’a taş çıkartacak, ANTERET Ibn-i ŞEDDAT’ın ödünü pa tlatacak, ZAL OĞLU RÜSTEM’leri perişan edecek, FATİH MEHMET misüllü bilgin, YAVUZ misüllü cengaver GÜLTEKİN misüllü kahraman, TİMUR müsillü ZEKİ leşker ü levedanımız sizleri tir-ü seyf ile mahv ü perişan, hun-i mülevvesinizi cülar misüllü cuş-i hurışan kılacaktır. V - .. ^ 21 " ...... f .................... - ..... \ Bizim mevk-i şahanemiz dide-i mahmurlarınızı şule-i şems misüllü kamaştıracaktır. Allah ü Azim ü şan cümlenizi hab-ı gafletten ikaz eyleye. Aksi halde yed-i muktedirimizde mahv ü helak olursunuz. Izale-i şekavet vü muzır hayvanatın itlafı kavanini katlinize cevaz vermek tedir. Allah Allah, İllallah, Baş üryan, sine püryan, kılıç kalkan, bu meydanda nice başlar ke silir hiç olmaz soran. Eyvallah eyvallah. Kahrımız kılmamız tahsildarana iyan, yediler, kırklar, kızlar, sazlar, cazlar, vü lazlar Gülbank-ı Muhammed-i Nur-u Neb-i, Serdar-ı Si-pahlanmız vü dehşetengiz KRALLAR KRALI, İZMİT EŞRAFINDAN 32 SIRMALI BAŞÇAVUŞ TAVMAN PAŞA nam-ı şerifin hu.... diyelim hu... Henüz bir cenin iken bahr-i Marmaranın leyi ü nehariyle deraguş olan Sefin-i Vaka-i Neb’i-i Nurta,- Neb-i-i mezkureyi vü peder-i beşeriyet-ü saniyeyi vübilumum haşarat-ı hayvaniyeyi dahib atlatup sevk ü idareye bizzat vaz-ı ülyet eyleyüp Şube-i Ali-i Idareyyunu ol demde tesis vü teşkil eyledükten gerri ilk müderrisliğinide deruhte eyleyen vü devr-i evvel de dünyayı teşrif vü refakatında Akçakoca olduğu halde Imparator-u Bizansa kazuk atup Eyalet-i İzmit’i fe’th eden, devr-i Meşrutiyette rüşte erüp, devr-i Cumhurriyette kemale vasıl olan Sultan-ı Haydarpaşa’da er olup Mekteb-i Mülkiye-i Şahane de Başçavuş olan krallar kralı, 32 sırmalı TAVMAN PAŞA sayha-ı cengiyesi ile cümlenizin et kafasını berhava eyle yecek, billhassa şube-i adi-i maliyyununuzun ser i sefil olan davul, zavul, savul, vüçuval vü çatlak, manyak, yalak, patlak,... salak ü salak vü dangalak vü dünbelek DAVUL...... ‘mızı yek savlet ü seyf-i alev ile hak ile yeksan edecektür. Serdar-ı Ekremimizin hem vekil vü hem kadın vü hem akıl, makul vü hem müdebbir, mütecebbir vücut u küllise mübarek-i Hamsiyeyle mütenasip vü Devlet-i Pontusiye-i Rumi’nin müsebbib-i Izmihal ü inkirazı olan Devlet-i Ali-i Osmaniye mail-i inhidamında idbara kayarken 93 harbinde Kafkas Cephe sinde muvaffakiyet ü azime ve muhteşemesiyle temayüz eyleyen, ve Devr-i Meşrutiyet-i sanide Mekteb-i Mülkiyeye intisap eyleyen, müstakbel Laziztan mebusunun daha dişlerini görünce gavga-i minderde taru mar olacağınız sempatik, vü dogmatik..... RAKICIOGLU LAZ YENER’imiz, Dünya’ya şarap küpünün içinden zuhur etmek suretiyle duhûl eyleyen, yürürken karınca daha incitmek istemeyecek kadar halim, selim vü fazıl vü adil ehl-i ilim, yegane talihsizliği şube sefilu-nun en ayyaş, en rezil, en kumarbaz, en madrabaz, hilkati olan bi- fonksiyonel........‘inizin, hemşehrisi olan EL EZHER Müderrisliğinden mütea- kait Mülkiyenin otorite-i İlmiyesi olan ILÎM RUŞEN’imiz, Schliefen vari planlarıyla topunuzun canını okuyacak. Mekke-i Mükerreme vü Medine-i Münevvereyi tam dört kerre ziyaret eyle yüp “HACI” lakab-ı ulvisini bihakkın ektisab eden vü ahiret Adem vari şeytana uyup bir peri kızını iğfal edip tarik-i dünyaya avdet eden pehlivan yapılı ÇİFTLİKLİ ZADE HACI...... ‘imiz. Yörük aşiretine mensup olup Abdülaziz’in Ferman-ı mahsusasıyle Kayseri’ye İskan olunan, yörükten vali paşa çıkacağını ispat için Mülkiye’ye İntisap eden, Dadaloğlu misullu saz ve sözleriyle kızlarınızı kendine meste- den ve bilcümle şube-i tahsildaranın gavga-i minder deki leşlerinden pastırma imalını düşünüp dünya peyasasına sevkeylemek isteyen yaman pehlivan YÖRÜK ZADE YILMAZ. Rommanof hanedanının ba kiyesi, şube-i idareyyunun V 22 -■ ........................... J f ......... ........... - ---- -------- ------- -.................................. •;..... ;....... ....... gazelhanı, kipti güzeli...........‘nin baş belası Gazi ayıntab’ın hovardası, MİHAİL ROMMANOF SPARTA-KOVÎÇ ERDOGAN’ımız... bir zamanlar şube-i reziliyununuzda iken maskaralığınızı görüp lanet ederek şube-i alimize iltihak eden tecrübeli, otuzikilik dirayetli, basiretli, yaşlı başlı, kaymakam KITİPÎYOZ’imiz. Muazzam Aksaray’ın muazzam çocuğu, orta Ana- dolunun samur saçlı, Fatih burunlu, alemşümul, sahibül efkar vü cefakar, vü vefakar kabir-i Aksaray’da yatan seksenbin evliya vü enbiyanın müntesib-i ahiri olmağa namzet PEREK ZADE HILMI'miz. Hocaların belalısı, kafaların cilalısı, şahanenin devamlısı, Mıhçı’nın kılcısı, hepimizin vaftiz babası müzmin evli, soydan demirci İSMAYIL efendimiz, meydan-ı gazayi ekber-i minderde Şir-i jiyan misullu kükreyip darbe-i çelik vü savlet-i şeditleriyle siz biçareleri keenlem-yekün edecek, mülevves vücudunuzdan şahanevi ber’i kılacaktır. Eya binamusu deyyusan, eya mendeburan. Şahanenin akıl yanaklı, demir bilekli, senelerdir gürühü sefiyyu-nunuzu dirayetli eyleye rek sevk ü idare eyleyen, devletü muazza-manın uzun müddet memleket-i Faransavide mümesilliğini an u şan u şerefle yed-i iktidarına inhisar ettiren, Köroğlu ahfadından, müstakbel Meclis-i Vala-i Cumhurriye’nin, namzet ü narakibi, latife-i cinsiyenizin çay babası MEBUS SITKI MACUN UTKU efendimiz. Made in Mülkiye sual makinesi ERGÜN’ünümüz. Koca gö bekli FIRST ALKAN ERDOGAN’ımız. Tokmakçı başı kahhar SAVAŞÇI VURAL’ımız. Hırka sıyla taht-ı dil eyleyen PRENS ZEKİ’miz. Şair-i azam DEUZIEME ERDOĞAN ALKAN’ımız. Memur vü amir BABALIK ZEDE ÖZER ÖNER’imiz. Şube-i nakliyet umumi şefi OTANZADE MEH-MET’imiz. Kedileri üretme cemiyetinin rakik başkanı, dakik, mekik, sempatik, Hamit Sadi’nin Etnik asistanı, espri Kralı, zeka deryası, kedilerin meşru babası HOKKACI AYKUT’umuz. Karşısında lerzan-ı gi-rizan köşe bucak kaçacak vü fareler misullu gizlenecek delik arayacaksuz. Bre nabekar, Yüreksiz deyyusan. Yukarıda tadad-ı amel eylediğimiz bahadıranı muzafferanımızdan gayri nice nice kahra manlarımız vardır. Toros dağlarının yağız yiğidi, kaçık hatunlarınızın sene be sene asılıp bir türlü fethedemediği, çelik iradeli, aslan bilekli, kartal bakışlı, kalbi nakışlı, aynı zamanda söz lü, MeksikalIya benzer, atsız kovboy ırz-ı namus meselelerinde azami hassas IRZ DÜŞMANI ZAPATA........‘imiz, Devr-i hazarda bile mavzer omzunda, tabancası belinde, sustalısı elinde olarak yüreklerinizi hoplatan devr-i Cumhuriyyede izale-i şekavet kanunu nun yegane tatbik edildiği şahıs olan meşhur Yozgat’lı sekiz cana kıyan.... ‘ün yeğeni Çapanoğlu ahfadından EŞKİYA ZADE.......‘ümüz. Opera, sahne vü bando vü mehteremliğinden müstafi, tek başına bütün tahsildarana kafi, davudi sesli, her sanat kollarına hevesli, müseccel evli, yek çocuk babası, BARİTON AKGÜN’ümüz. Orta doğunun gözü kulağı, küçük dili, futbol sahaları nın unutulmuş yıldızı, Fil Hamdi vari kurnaz vü zeki cümle şahane dilberanı kendisinden müşteki, Fransız Riviera’sının fatihi, asıl tiryakisi müzmin bekar, seksüel potansiyel..... ‘mız. Pozlarıyla Bedri Gürsoy’u çatlatan, Arif Payaslı’yı patlatan, Nermin Abadan’ı atlatan, bilu mum kampların şilte müteahhidi, aleyhinde 999 dava açılıp bir türlü hapsedilemeyen, ke- V .. ■■■ —J 23 f • ................... .......... - ....... \ mik gazeteci GÖRGÜLÜ ÇAPRAZ'miz. Bozok yaylasının bükülmez bilekli, tavşan yürekli, | ebelerin kocası, hadematm babası, çıkardığı nefis taal ile işkembe-i mülevves-i kübranızı | dolduran TÜYSÜZ'imiz, şube-i Idariyyun ordusunun en körpe bahadırı, erkek güzeli BEŞ YATAK ALTINDA YATARUYUROGLU Ünlü ve soylu Doğan’ımız. Efendilik lakabım bizzat haşaratı hatunlarınızdan alan, şampiyon filolog, tek kaşlı tübessüm KUTLU’ya o menfur ve mendebur kelleleriniz kurban olsun. Bre gafiliyunu seseriyyun. Devr-i saadeti Abdülhamit’te evkaf ve şer’iyle nazırlığını tam bir muvaffakiyetle İfa edip, Şahaneye intisaptan sonra zaptiye vekilliğini ve 58 numaralı idareyi Orfıyeye kumandanlığını ; uhdesine aldıktan gayri kamplar kumandanlığımda ayrıca deruhde eden disiplinli, bereketli, munis, şair MOLLA ZADE HOCA BAHAETTIN EFENDİMİZ fetvalarıyla vü dualarıyla vü üfü rükleriyle oriyantal kavalye, sert adımlı, müsella vücutlu, münasebatı hususiyesinde centil men vü çelebi, gavga-i minderde de o nisbette kahhar ü dehşetengiz vü ateşpare vü mahir ikiz kardeş VECDİ vü EROL Efendilerimiz paralayıcı darbeleriyle, Başı dik, göğsü göbeğine angıt, tahsildaranın cüz’i parasını yeşil Ürgüpte tahsil eden KOÇ ÖZGEN’imiz amansız gö beğiyle; Musi-kişinaslığıyla ün salmış olan BALKAN ŞEYDA’mız yanık kavalıyla, Merkez-i j hükummetten olup Hatay fatihi MEY ZADE BAS BARİTON ARMAN’ımız gür nefesiyle, sarı saçlı, yeşil gözlü, beyaz tenli cinsi latlfelerinizin gönüllerinin sultanı futbol sahalarının Pele’si TAYYAR ŞAHIN’imiz, fişek gibi şutlarıyla, ince, nazik, kibar, KÜLHAN MEHMET GÜRSOY’umuz, pozlarıyla, Mescitin müdavimi, saf Müslüman ineklerin piri üstadı HARMANCI TAHIR tekbirleriyle, Sühenperdar ezeli ve ebedi anarşist bıyıklı kanarya TURAN TAN’ımız, meclis dışı gazelleriyle kırmızı rengin banisi ve hadimi GÜLLÜ ZADE VEHBÎ uka-lalıklarıyla, Kürt teali cemiyeti fosil delegasyon reisi kantin müstecirinin torpili, teşkilatçı bozuntusu, şimdiden me busluğa ayak atan, Monzur dağlarının esmer delikanlısı EZO PAŞA, siyah paltosu ve lacivert şapkasıyla sîzleri kahr. asabınızı tarumar evlad-ı iyalinizi naçar edecektir. Eya erzel-ü nadan. Pulat bahadıranımızın evsaf-ı umumisini eşüttünüz. Simden geru didelerimizden nihan olup gidersüz, bizim kudret-i kuvvetimizin eriştiği yere sizin muhayyileniz dahi irişemez. Bu1 tadat eyledüklerimizden maada bekaya vü müdevver levandanımızdan AKSOY EROL, ; KIŞLALI MEHMET ALI efendilerimizden haberleriniz var mola? Bre gafiliyyunu tahsildaran. Bizim saçlarımızın her teli bin gönüle kement olan naz-ı istisna, kamet-i bala çeşm-i ebru, ruy-i afitap, serv-i rezan, şivekar, hesna, ve müstesna hatunlarınızı görün, görün de ! babus eyleyin, diz çöküp af dileyun, töğbe-i istigraf eyleyun. Muhabbet derun, gönlü serun, müşvik ve samimi kendini ilmi irfanın terekkiyasına vakfetmiş, öylebir dilruba ki, tir-i müjganı rahm-ı sinenizde cerihalar açacak ÜLKÜ hatunumuz. Yere bakan, yüreklerini yakan,mizan pirleri için cümle Cebeci berberlerine abone olan ilk yardımcı CICÎ BACAK MA- TIMSI EDÎBE’niz, Züfü siyah, çeşmi siyah, kaşı keman sizin cins-i latifenizi cariye olarak kullanV 24 ............. ........ .......................... . .... ....................................................... -J . . .. .......................................... ................. ..... ..................... ....... ................. maya dahi tenezzül etmeyecek, Börtüçene’li SEYÜN’ümüz. Fath, Dior, Carve’nin Mülkiye mümessili, işveli, cilveli, nihal-i giryan, çeşm-i bidat, nevi şahsına münhasır güzel, antikacı dükkanı misullu incik, boncuk dolu üstüne bütün sübyan-ı siyasiyun vurgun hatunumuz. Er kek lerin kısmı azarnından daha mert, imtihan kapılarının bülbülü, Mek- teb-i Mülkiyenin en çok evlenme teklifi olan, uğruna defalarca intihar teşebbüs edilen Şatırgiller familyasından hatunumuz., has sas, meşreb-i nazaz, dil-i bimar bir kural ki şahane hatunlarının fıkr- i piştarı tombul telaşe hatunumuz’un hak-i payine o menfur ve mendebur et kafalarınız kurban olsun. Bre zındıklar, sizde bu kabil, aliyun ala hatunlar var mı? Siz de bu kabil aliyul ala yiğit ler var mı? Her nasılsa Şube-i berbadiyenizde tedris gafletine duçar olmuş, şiirleriyle cinsi latiflerinizi, kılıncıyla leşkeri sefiliyununuzu berbat ü perişan ve harab-ı bitap eyleyen ve sah nelerimizin unutulmaz aktör ve seranisti Eskişehir eşrafından Dil-Tarih, Kız Teknik, Enstitü vü Kız Liselerinin vazgeçilmez müdavimi, İstanbul’u dahi sevilmeye layık görmeyen lirik, da kik, romantik, estetik, mikrofonik, sempatik, radyofonik vü teleferik müzmin aşık bira-deranı müşterekandan MAZLUM ZADE HÜSEYİN JERTY YILMAZ efendi., vü geceler kadar siyah bakışlı, melike huylu, yalaklar cennetinin bir numaralı melikesi, gevrek gülüşlü, ilim ve irfana meraklı Çerkez güzeli, çiklet kraliçesi DÎLEK TÜZÜN, Bre cahilan, hangi dağda ol nazenin laleler açar, hangi haşarat arasında ol sazende, na-zende vü tazende kuşlar bulunur? Aynı gaflet vü denaetle siz dağlılar vü sizhaşaratlar arasına düşmek bibahtlığına duçar olan ahu gözlü, tatli yüzlü sizdeki bilumum erattan daha mert sözlü, fedakar, cefakar, vü ismi gibi nevakar TÜLÎN hanım efendinin şube-i adi-i tal-i kısmi-i fer’-i-i mürtekib-i mürteşi-i mürteci-i şen-i den-i maliyyunda şube-i ali-i idariyyunun en haşmetlü, en şevkatlü, en fazületlü, en fahametlü, vü en ala, en bala, en rana en mutena cephesine iltihak ettiklerinden de haberiniz varmı? Bre kim, sizlerin güveninüz vü dayanağınız olan ihtiyaran ve sair sübyanınızdan şube-i Ali-i İdareyyun cephesine iltihak edeceklerdir., ol akullu zevvata ağuşumuz her dem açuktur, bilesüz. Allah Allah, illallah, baş üryan, sine püryan kılıç kalkan bu meydanda nice başlar kesülür hiç olmaz soran. Eyvallah, eyvallah kahrımız kılmamız tahsildarana iyan, üçler, yediler, kırk lar, Gülbank-ı Muhammedi Nur-u serdarı Sipahsalarımız Krallar Kralı Sırmalı Başçavuş Tavman Paşa namına hu diyelim. Kendi nişanlısıyle nikahını bizzat kendi kıyan, sait-i Nursinin vekili umumisi, mescid-i Şahanede onbeş gündür siyahlar giyinerek mateme bürünen, müdavimi mescid olduğu halde halılarını hergele meydanına satan, Cebeci caddelerinde sübyana ayak atan, ekşi elma suratlı, mabattan bacaklı, dört ayaklı, cer hoca kılıklı ‘amı, kuş beyinli, karikatür bozuntusu, ay çiçeği boyun- x lu, hörküş omuzlu, köstebek dişli. Japon melezi, bal çalmış ayı suratlı (............... )mi, Krallar Kralı, 32 Sırmalı Tavman Paşa’nm soytarısı, lazlarm mas karası, cemiyetin yüz karası, Allah’ın belası, Nurettin’in sevdalısı, yemekhane kapıcısı insan V - - ............................................ .. .......................................................... .. ................................................. ................ . ......... ....................... i 25 (T ' müsvettesi tek yediğü hamsi çorbası.... ’amı, Takma bıyıkla dolaşan, iderey- yun tûllabıyla ^ dalaşan, kooparatifte çamurlaşan, camuz gözlü, paslı dişli.......pis...... sakallı,.......gülmekten nasipsiz,..... kurt....... kazıntısı..... ‘emi...... Nezaket ayaklarına yattığı halde sarımsaktan ! beter kokulannı saklayamayan hele gezilerde ayçiçeği gibi açılan, püsküllerden başını alev lerden saçını kurtarıp bir türlü serine kavuşamıyan İngilizce dörtten ancak jigololukla paçayı kurtaran oto- zampara, sahte yalak ve aşkzede ‘emi, Başındaki bir tutam ak tüyü ahir za man peygamberliği sanacak kadar budala olan okka vü okka teksirleri taşımaktan bezgin vü ezgin SALAMON ‘emi, Karama’nm koyunu dik boyunlu cahil demok rat, susuz köyünü : vilayet yapmaya çalışan gafil felsefeden yana s e fil........‘emi....... Haşan Çakır’ımızın mashar müsteciri, affına olarak idame-i hayat eden, tarzan bozması, Amerikan azması müsteamel motor İlhan’ın lalası..... ‘ye mi, gecesini gündüzünü şaşırıp, idio misali dolaşan, hoca ların meçhulü, tüllabın en gafili.... DANSİNG BEAR...... ‘amı........ anasından doğar doğmaz ebe masraflarına itiraz eden bilumum borçlarını unut tuğu halde iyi niyet ayaklarına yatan, sadece gözleri açık leşler gibi uyumayı bilen, isimlerinin sayısını D.D.Y’mn trenleri karıştıran, kalıntı kızlarla kıyafet-i nefsi zul saymayacak kadar adi, KEL.............. ‘ni gavga-i minderde yüzünü ağartacaksın. Eya tefakkürleri midelerine merbut, mefkure zihniyetinden bina-sip erbab-ı denaat.. Gene bilesüz kü FOS FOS EREM, KASINTI ERHAN? ÇİNGENE KEL - ŞÜTÜK YILMAZ OSMAN, VAM PİR..... fasulye sırığı yalama dudaklı, salça su ratlı, klorofilsiz, MANYAK vü SAHTE...... mad- detten dahi sizi gavga-i minder-i celadetde ber’ü he zimetten kurtaramıyacaktır. Sütlülükte Hollanda ineklerine taş çıkartan, salonda dolaşırken bütün kızları kestüğü- nü zannedip aslında kesik, tavlada keklik, tüyü bozuk çiğ sarı, MARLİN‘in, çamaşır asan domestiklere sarkıntılık eden, her türlü denaati irtikap ederek ineklemekten vazge çen boş ! kafa, taş kafa altıkarış üç parmak pisbıyık makattan bacak lı'in, hanım bakışlı nazende şahnişli..........‘in, cemiyet seçimlerinde manyak günlerinin muakkibi, tennesse müdavimi patlıcan burunlu..... ‘nun, siyaset ayak larına yatan M.T.T.B yi yatıran, kendini bir birşey sa narak palavra savuran, kaz yürüyüşlü, dar giyinişli, fikir fukarası şimşir tüccarı hamud yiyen ‘nin, siyaset budalası, nifak güruhu kati bi gençlik kollarının konuşmaz hatibi Diyarbakırlı..... HİKMET ÇETİN’in, kırklarell çingenesi elekçi A ğaçkakan........m....... kasnak gibi, kırti tipi, metinin iti, tennesse biti, angut kazı, otobasan küfüro- lo ğ .......‘nın, savcı taslağı, bağanın yalağı, bal kabağı, cebecinin salağı, mülkiyenin malağı......... GİTAR’ın, Aktör bo zuntusu, yeraltı muallfi, bıyıklarını boyamak için tiyatronun kalem deposunu boşaltan, rastgele ayak atan, hepsinde yere batan, kızlar için herşeyini satan müzmin jigolo.......‘nin, hastalık hasta sı, ukalaların hası, renk bozması, kibrit kutusuyla fitbol oynarken dişlerini kaybeden deve i kılıklı, dili peltek, yüzü patlak, kafası çatlak, kızların finosu MANTAR.... ‘in, 03 ve 01 lerin paçozlarına sal dıran. sulu kule kıyafetli, park bekçisi, iki buçukluk, antipotalsiyel..... ‘in, müz min kumarbaz ve ayyaş ayı balağı, Bursa te- nesesinin bekçisi. Adapazarı 26 deynekçisi, yeşil.......Ürgüpün keçisi ‘m. Zeki Müren’in hemşerisi RUBlOSA’nm temsilcisi DEYNEK f ' „ --------------------- vü yalağı SÜBYAN --------------------------_ \ ün, gayri sa mimi yalak, gülmesi çatlak, kafadan kontak, anadan doğ ma salak....‘in cemiyetin mensup hademei hayratı, cenubun yüz kara sı, Kıbrıslı kızların baş ağrısı, Platonun karısı Davulcu'in, Sinema faresi kumarbazlar maskarası, aşi- yanı pa paz karası.... ‘in, BATON SALEH HAYRİ’nin ta- haccümleri bizlerde destimizi bus eylemeğe geldikleri intibaını uyandıracaktır. Bre zındıklar, güya cinsi latif diye geçinen zerzevat, hayvanat, haşeret, vü fışkıyattan mamul ne belirsüz paçoz, maloz, cadaloz, ko-kuoz, moloz madara, yalak, salak, asalak vü manyak bir takım gari-be-i hilkattan mı medet umarsuz: Boya fıçısı, kapı gıcırtısı, bilumum LibyalIları kendine aşık zanneden, striptiz yürüyüşlü, göbekten bacaklı, hocaların baş ağrısı, sap kağnısı, bizim Ergün’ün ağrısı, Süleyman’ın ka ra sı...... bilumum edebiyatı rezilu rusva eden, edebiyattan bi nasip, kavunlara kamyon taşıtan, balıklara çamaşır yıkatan, bizim ibonun vü Fahrinin teferruatı, baykuş suratlı, istikrarsızlığı ile sağa sola yalpa yapan, Yalnız Kalpler Kulübü kurucusu, Şükriyenin akrabası, Özer Yılmaz’ın maskarası, şair müsvettesi...., baston yutmuş misilluoturan, kurbanlık koyun gibi melul melul bakan ve yürek yakan içinden pa zarlıklı, saman altından su yürüten süper frigider GÜNAHKAR MA BUDE.... denli geçinen densiz, güzel olduğunu sanan bibaht. gizli aşık, bizim ilime kesik, yalnızlık şarkısı terennüm eden, Sessiz sedasız........çenesi düşük, tuluat köçeği, kantin böceği, labaratuar örümceği, inek gözlü, kalın sözlü, Mantar Ahmet’e gelmeğe can atan, içki içen canını sa tan, bilumum şair artıklarını haraca bağlayan, kendini Farrah sanan BABALIĞA U\YIK...... sahtekarlara rüyalarında bile hakim olmaya kalkan, hocaların öksürüğünü bile not diye tutan mor mantosuyla hiçbir gözde estetik bırakmayan hammnine suratlı...... Güzeller güzeli cadı suratlı, kasnak bacaklı, şahane ava çıkıp leş kargası dahi avlayama-yan, zevkten bihaber, pırasa saçlı, müzmin bekar. ERKEK GÜZELİ...... . Üç sene Cebecinin en şen ve gülsen kızı olduktan sonra erkenden melaike ayağı ile son sınıf seyahatindede başbaşa pozlara yatan ‘in mütemmim cüzü vü fütoğraf maki- nalanna dahi kimseyi sokmayan TÖVBEKAR..... otarşi prensibini ihlal ederek Mekteb-i hukuka sarkan, çöp bacaklı, beli içine kement takan, şube-i maliyunu namusunu yere yatıran MÜNZEVİ.......Şube-i İdareyun tüllabma yalakla şan, se yahat deyince salaklaşan, son sınıf seyahatinde İzmir’de birine karşı alıklaşan, “Ça mur çamurla sıvanmaz” sözünün mucidi ÇAMUR..... gibi bir takım garibe-i hilkat vü aciz vü muhtacı him met sizlere gavga-i minderde medar-ı muavenet olamayacak. Ey guruhu heragil, bunlardamı kız? Bu hilkat-ı garibanın şube-i alimizden LAZ YENER vü İLİM RUŞEN’in kanatları altında Konstanti-nopolis’in dersaadet’in en nezih en vazıh en kazık sineması ALKAN-ZARDA filim seyretmelerinden mi utanmazsuz. Başı var saçı yok, et kafasına us yok Kayseriliyim diye geçinmesine rağmen aslında Erciyes dağlarının minyatür ininden çıkıp, Izmir-Ankara postasının koridorunda sefil vü rezil olan sıfatlı bitiniz.......kendisini T.C. Ziraat Bankası’nm karşılıksız emisyonuna vakfetmiş, boyu uzun saçı kısa, tren yolculuklarında konkondüktörlerden alenen ve cebren aşırdığı maymuncukla kapıları kitleyup tüllabı pencereden dışarı çıkmağa sevk eyleyen, pis bıyık SER V GARDİYAN.... ‘nizin mezkur bankadaki cari hesabmamı güvenürsünüz. ........... ...... 27 f Eya seviyeyi içtimaiyeden mahrum vü mevcudiyetleri fuzuli man- taran, balada esnamı taaddüt edilen zevat-ı sülfa ile mi ortayı çıkarsuz? Güvendiğiniz paranızın bikifayet olduğunu sportoto mego- lomanisi TARHAN EROL dandamı öğrenmezsüz. Bir katre rakı ile tek mil suyunu koyveren melankolik, alkolik biçare aşık AMCA..... büyün parasını kumara yatırıp hint fakirleri gibi aç bilaç dolaşan banka müstahdemi..... Vesaiti nakliyeden başka hiç bir yerde işgörmeyen, kertoloji mütehassısı ahlaken dumura uğramış bir neslin fosilleşmiş tim sali, Allah’ın bir tutam saçı bile kendinden esir gediği, kelliğin yüz karası sucuk..... , medrese kapılarından geğirmekten ve böğürmekten başka birşey bilmeyen, hoca müsveddesi, sırna şık aşık köylülerin kavurmasını yiyip Apa barajını kurtaran w.c. hademesi...... bir tutam sakal için, günde üç defa traş olan, Allah’ın boy verip akıl vermediği, kumarbaz, mad rabaz. maddarakoz tennese baz, müebbet madruz..... . kılıbıklığı müesseseleştiren, mektebe uğrama yan, genel kurulu bir ni zama sokamayan ÖĞÜT YAZMAN, bilumum bar-u nehrün dahi te rn izleyemeyeceği yüz karanız vü vesilesi utancınız, bizlerinde maska- rasıdır. Eya Mahsım-ı sefıluyunuz, hele kim Mekteb-i Malkiyeyi şahanenin en fonksiyonsuz, en rezul, ne idüğü belirsüz çerden çöpten, şube-i devrişme ocağı, yalaklar otağı, şube-i siyasiyunu kepa zenin muhtesibi bedbehtlarına derizkü şube-i tahsildaranla vuku bu lacak olan gavgay-ı minderde ola kim aracılığa kalmayasuz. Vallah ve billah ol sefiliyundan daha berbat vü perişan olursuz. Eya züppeler, eya zındıklar, hele siz kime dayanursuz? Boyacı güzeli, kendini entel- lektüel Girl sanan fikir vü zikir fukarası diplomasının ÇITKIRILDIM..... ‘¡nemi, Medüz suratlı, tombul yanaklı, deve dudaklı, pa saklı, Şubi-i berbatınıza girebilmek için daha asistanlara atmadık ayak bırakmayacak derecede akl-ı evvel, sülün endamlı, sosyete kaçkını,.......POZ ERTAN’amı, Aylığı müseccel, G.S. kömürcülüğünden mütekait, Başkan kırması, çam yarma sı, evde kalmış kızların askıntısı, VANOŞ..... 'amı, kendini James Deana benzetecek kadar saf, bariton sesli, hassas, E.G.C vü PTT düşkünü şişmatra mukallidi, omuzu missuri müdavimi, civatalı, ANFİZ..... ‘amı. Pavyonoflondra rezaletinin müsebbibi, kavak işletmeleri umum müdürlüğüne namzet, sanatı musikiye aleti mucitlerinin ruhlarını taciz edecek de recede, çalıp, muyassılan ayağa kaldıran , DASKO..... ‘em i. Ki CIK AHMET’emi, Zeyinlikleri- ni koşulara yediren aklını spor totoda bitiren, ibrikçi başı, SEYİS NURİ’yemi, PISIRIK UMUT amı, sosyetik DAVAR'amı es- pirilerine kendi gülen, işlettiğini zannederek işleyen, bilumum fuzuli- yat dillere vakıf, aktör paçozu MAKRO PAŞA...... ‘emi Güvenirsüz. Zinhar böyle bir hata irükap eylemeyesüz. Eya Zümerayı dangalakan, bizkim, sultan-ü Selahhattin, bürhanül hevakin eşbah-ı hüsveran-ı ruyi zemin Zülulah-ı filarzeyn, Akdeniz vü Karadeniz vü Rumelinin vü Anadolunun vü Karamanın vü Rumun vü vilayet-i zülkadriyenin vü Diyarbakırın, vü Kürdistanm vü Çerkezistanm vü Abazistanın vü Afşaristanın vü lazistanm vü Azerbeycanın vü dahi nice memalikin ki abayı kiram ecdad-ı ¡bamın enerallahü berahinhüm, kuvveti kahireleriyle feüh eyledikleri ve cenabı celalet mehabm dahi tığ-ı ateş bar ü şemşiri nigarın ile feth eylediğim diyarın sultanı vü padişahı krallar kralı otuz iki Sırmalı Tav- man Paşayım. Şendeki şube-i deyyusan kralı DAVUL..... ‘sın. Onuncun seninle konuşmak dahi abesiyatandır. V 28 — - ........................ J f ..................................................................... ............... — ................................. — .................................................... .................. ... ........... Eya tahsildaranı sefiluyun, labis libas-insani velakin hamil-i ruh-u şeytani güruhunuzun avf u miğrifatimize mazhar olması, gayri tüllaba dokunacağı veçhile takdir-i ilahinin tahak kukuna hizmet, yani kim boş kellelerinizi koparmak mecburiyetinizdeyiz. Gavga-i minder-i mukaddeste- sîzleri kalıhar ismiyle kahreylemek için, Eyub Sultan’da kurbanlar kesmiş ol duğunuzu harb-i ruhiyat ve sanat-ı laklakıyat (propaganda sanatı) icabatından olmak üzere haturlaturuz. Akübetünüz, vabeste-i taktir-i ilahidir. iş bu ferman 1379 senesi ramazan ayının yirmi dokuzuncu günü ketebe-i Ali-i idariyundan RAKICIZADE YENER vü Osmanzade İLİM RUŞEN vü YÖRÜKZADE YILMAZ efendiler tarafından tahrir eylenmiştir. Şeriate muvaffıktır: ŞEYHÜLİSLAM KRALLAR KRALI OTUZ İKİ SIRMALI İZMİT EŞRAFINDAN BAŞÇAVUŞ ERKUTTAVMAN PAŞA HAMİŞ: Eya Garibe-i hilkatlar, Rezil başı, yalak başı, manyak başı, kepaze başı, deyyus başı, mendebur başı, serseri başı, hıyar başı, soğan başı, emisyon başı, 'mızı unuttuğumuzu mu sanursunuz. Zinhar böyle bir hataya biz akil, adil, şube-i ali-i idareyyun düşme-yüz. Ve lakin ol manyokof öyle bir garibandır ki ayrı bir ferman-ı hususi kaleme almak iktiza eder. Ol bakımdan devlet-ü şura-ı aliyemiz mabaddaki nüsha-ı hususiyeyi intişara karar eylemiştir... (NÜSHA-1 HUSUSİYE-İ FERMAN-I İDAREYYUN) Bre dangalakan, bre malakan, bre salakan, bre taklakan, bre kıç atan, bre çöpçatan, ser-i deyyusan’in işkembe-i küb- rasından istihsal edeceğün on beş adet dümbelek ile Şube-i ali-i ida-reyun mehter takımına köçek olarak intiha etmezsen alimallah, vü vallah billah spor salonlarının sularını kelb-i kuduz üzre su döker misullu aktarup sudan çıkmış sıpaya çevüreceğüz. Hatta basketten binasip ol manyak kafana potanın demirlerini ayı misali takup ol aliyyunumuzun Serdar-ı Ekremini eylendirmek için KOCA OĞLAN misillu oynatup zıplatacağuz. Eya laz bozması Bunu böyle” bilesün. J 29 S oldan Sağa: Y e ner RAKICIO G LU , Ruşen A R IK A N , Ö zer Y IL M A Z ve Eşleri, V e dia G Ö KALP, A lp a y BA Ğ R IAÇ IK, C e ngiz AYDEM İR, Ç etin COŞKUN KRALIMIZI KAYBETTİK İktisat ve Maliye şubemizin “ İş Bu Ferman-ı Muazzama görülen Lüzuma binaen Haşmetli Hünkarımız El-Göbekül Zam pirelli don Taktakıyyat-ı İbnül Şehinşah ÖZER Hazretlerinin emrü âlîleri vü...” diye başlayan fermanında, adı geçen 1960 YILI İNEK BAYRAMI’mızın Anlı ve de şanlı Kralı ÖZER YILM AZ’ı hasretle anıyoruz. O, neş’esi, babacanlığı ve esprileri ile bulunduğu topluluğa yakışmış ve her zaman renk katmış zihinlerim izde unutulmaz anılar bırakmış soh betine doyum olm az sevgili bir arkadaşımızdı. M ezuniyetimizin 50. YILINDA Hakkın rahmetine kavmuşmuş bir çok arkadaşımızda olduğu gibi O’nun da yokluğunun üzüntüsünü yaşıyoruz. Eminim, halen aram ızda olmayan tüm sevgili arkadaşlarımızın aziz ruhları bu mutlu günümüzde bizlerle beraberdir. M ısırlıların dediği gibi, onlar öncülerdi. Hepsini sevgi ve saygı ile anarken ULU TANRI’dan rahmet dileriz. Ferman Yazım Komitesi’nden Cengiz AYDEMİR 30 İKTİSAT MALİYE ŞUBESİ FERMANI Niye öyle şaşkın şaşkın bakıyorsunuz. Burada ferman falan yok diye. 70’lik delikanlılar fermanı getirdilerde biz mi koymadık. Töbe töbe... Resimlerini bari koyalım dedik, iyi etmemiş miyiz? İktisat-Maliye Şubesi Fermanı Sütunlu Salona Götürülürken 1960 Wf vt«erumun Duvara Asılmış Ferman Önünde Yazım Komitesi Üyeleri MfVfTî lAiıtun ismi» m u. (M m M m ■<AVOMİIHM CfNbil $EM$AMERZAUE ¡KÎE$ VEDİA f-f&TUN BUNM buimiim s m M i m » w«wı cm-1» m u »»m MffE N<tu fJlil'MMN llftiHliHili» Uf«Wi Heyeti Tahrire 31 G ít i\« k orün 5 32 1960 Mezunları co 4i» Mülkiye Spor denince akla basketbol gelir (Birinci sıra soldan sağa; Yener Rakıcıoğlu, ErkutTavman, Mehmet Gürsoy İkinci sıra soldan sağa; Utku Acun, M. Vecdi G önül, Soner Arman, Yılm az Tiirktekin, Hayati Ecer, Özgen Gökalp) Servet Önal ÇİFTLİKLİ V ali Y ardım cısı A n ka ra Ruşen ARIKAN Orhan TÜTÜNCÜ Vali Y ardım cısı T e kird a ğ 35 Mehmet OTAN Erdoğan ALKAN İsmail SOYDEMİR 36 İbrahim Hilmi PEREK A vukat Yılm az TÜRKTEKİN E m ekli Vali İstanbul Vural Fuat SAVAŞ M arm ara Ü niversitesi Prof. Dr. Ö ğ re tim Üyesi Erkut TAVMAN E m ekli Vali Yardım cısı Aydın Zeki TUĞ M erkez Valisi Aykut HOKKACI Şehir ve Ulaşım Plancısı 38 Yücel ŞATIR Ergün DOĞANAY M erkez Valisi Utku ACUN H atay Valisi 39 Erdoğan ALKAN Özer ÖNER E m ekli M ülkiye Baş M ü fe ttiş i Ayla (SARAÇ) KARAGÜL Em ekli A n ka ra V e rg i M ahkem esi Başkanı 40 Erdoğan İZGİ E m ekli Vali Seyün BÖRTÜCENE DPT Uzm anı Yener RAKICIOĞLU E m ekli Vali 41 Kemal Vehbi GÜL Avukat Soner ARMANA E m ekli Vali İbrahim GÖKTEPE E m ekli Danışma M eclisi Üyesi 42 Özgen GÖKALAP E m ekli N üfus ve V a ta n d a şlık İşleri Genel M üdürü Turan TAN Kutlu TÜRKER E m ekli M üsteşar 43 Ayla KUTLU Y azar Haşan ÇAKIR E m ekli A n ta ly a Eski M ille tv e k ili Ülkü ÜSTÜNOĞLU (ÖKÇÜN) E m ekli Ü n iv e rs ite Ö ğ re tim Üyesi 44 Vecdi GÖNÜL Milli S avunm a Bakanı Tayyar ŞAHİN Tahir Galip SERATLI E m ekli Vali Y ardım cısı 45 Akgün Han KICIMAN Bahaeddin GÜNEY Erol DÜNDAR D anıştay Daire Başkanı 46 İbrahim Timuçin YEKTA Edibe MAT A ra ş tırm a Planlam a Uzm anı (E m e k li) Mehmet GÜRSOY E m ekli Ç iğli K aym akam ı 47 Ali Haydar Sinan GÜNEY E m ekli Vali Y ardım cısı Fahri GÖRGÜLÜ E m ekli Vali Fahri ÖZTÜRK C um h urb aşka nlığı D e vle t D e n e tle m e K urulu B aşkanlığından Em ekli 48 İbrahim Şeyda BALKAN E m ekli Vali Y ardım cısı Doğan ÜNLÜSOY E m ekli Vali Erol AKSOY 50 1960 Mezunları M<*M»1T V~ V~* ** v K -^ v r v - * O «rVr^ek A ¿ < r« sî As ¿ » i h~. L L " , o o íu f« « .t lC 3 Z a m o ın e ÇocukLavt H aY fV »a. <C &.<\ayşrz. S ~ Y\Ae.vv> \ y~ CT ç y* <3^ "z 5 e r^ e . ¿ e iA i^ n yr>\ \ '¿Äve*èvf^ ¿ T e -fv W / <?*»»®3 ¡ y k 52 Ox í IC €/<^ V Özer Kenan YILMAZ Bursa Eski M ille tv e k ili Özel S e ktö r Y ö n e tim K urulu Üyesi Ergün ALGÜN Ertan BALKANLI 53 Gözen Bilgin (TİRİTOĞLU) Em ekli E k o n o m is t Erol TARHAN Falih SELEKLER E m ekli Hazine M üsteşarlığı M üşaviri 54 Altan KARAKOYUNLU (PULÍ) Tuncay İNAL T ic a re t Mehmet ÜNVER Z ira a t Bankası A ksara y Şube M üdürü 55 Ahmet Necati AKDOĞAN 56 Mete ERYUREK Günay ALADAG Yılm az İSMAİLOĞLU T.C G üm rük Bakanlığı M üsteşar Yardıcısı 57 Atilla İRTEŞ Rıdvan SATIOĞLU Türker İZGÜ 58 Eren ERKAN E m ekli Banka Şube M üdürü Yüksel DİKMEN E m ekli Banka Şube M üdürü Ergün GÜNÇE Şair 59 Yücel YENER D.P.T M üsteşarlığı U zm anı Fikret UNCU M ü fe ttiş Emin Erhan OKAN 60 Ahm et Erhan DÜRÜST Yusuf TUNALIGİL Yalçın KÜÇÜK P ro fe sö r Dr. Y azar 61 Ergün SÖNMEZ E m ekli-M ali U zm an A n a lis t Bankacı Tarık KIVANÇ Mehmet BAYRAM E m ekli T e ftiş K urulu Başkanı 62 Taner GELEGEN K. Pulat AVŞAR H azine M üsteşarlığı M üşaviri Erol TOKSÖZ E m ekli Banka G. M üdürü 63 Metin UTKAN Y e m in li Mali M üşavir Cevdet TOPAÇ E m ekli Bankacı Samim BARKIN Mali M üşavir 64 Ahm et DOĞRAR Em ekli Bankacı A.Aykon DOĞAN Eski İsparta M ille tv e k ili ve D e vle t Bakanı İlhan KAMEL E m ekli Banka Şube M üdürü 65 Cengiz AYDEMİR E m ekli Genel M ü d ü r Y rd Sefahattin BAYSAN E m ekli Bankacı Argun BAŞSORGUN Em ekli İş Bankası Genel S ekre teri 66 Yılmaz SEZEK Mestan KOÇBAŞ Ahm et Senvar DOĞU Eski Danışm a M eclis Üyesi 67 Ali Galip ÖZGÜRHALICI İzm ir Eski D e fte rd a rı Abdulkadir DEMİR Hayati ECER E m ekli S ig o rta M urakabe K urulu Başkanı 68 Aysel ERSAN B aşbakanlık E m ekli M üşaviri Ülkü EGECİ E ko n o m ist, P lanlam a Uzm anı Elçin AKINCIOĞLU Em ekli Bankacı 69 Beşir HAMİTOĞULLARI P rof. Dr. Ö ğ re tim Üyesi Yılm az MAZLUMOĞLU E m ekli Banka Genel M üdürü Taner ERUYGUR E m ekli Sendikacı 70 Ayhan GÖKALP TCDD E m ekli M üşaviri İçen BÖRTÜCENE D e vle t Planlam a Teşkilatı U zm an ı-Y aza r Tuncay YURTSEVER 71 Tülin (OKTAY) ÇANDIR E m ekli D.P.T. Uzm anı Hikmet ÇETİN TBMM Eski Başkanı İsmet Yılm az TOPRAK Prof. Dr 72 Yavuz CANEVİ E m ekli M üsteşar Suna BAŞARA Asım YÜCEL P ro fe sö r Dr. B alıkesir Ü niversitesi Eski R ektö rü 73 Yücel EDİL B aşbakanlık Eski M üsteşarı Fikret TOKSÖZ Çetin ALTINÖZ E m ekli S ayıştay U zm an D enetçisi 74 Özcan ÇEŞMECİ M. Hayri ÖZBİLEN E m ekli Bankacı İhsan ERKAL 75 Nurten (YÜKSEL) PAKER Em ekli Bankacı Babür AKSOY Adnan ÖZGÜL E m ekli Y ö n e tic i 76 Nur Doğan TOPALOĞLU Eski M ille tv e k ili Yekda TÜRKCAN E m ekli Bankacı Arda ÜLGÜR Ö zel S e k tö rd e Y ö n e tic i 77 Vedia GÖKALP Baybars SEZERLER E m ekli Vali Sadık ÜNALAN 78 Hüsnü TUĞLU E m ekli Vali Çetin COŞKUN S ayıştay E m ekli Baş D en etçisi Cevat MANAV Uzm an Bankacı 79 Orhan Ali ÖZTÜRK Em ekli Bankacı Önal ULUTAŞ E m ekli Genel M üdür Zuhal KOCABAŞ (Berkem ) 80 Hasan AKKAYA S ayıştay E m ekli U zm an D enetçisi Bolkal ERDEM Erciş KURTULUŞ E m ekli Genel M ü dür 81 Dilek TÜZÜN SEKA E m ekli D aire Başkanı Serpil ULUER E m ekli Genel M ü dür Mustafa Öğüt YAZMAN 82 Tanju ARMAĞANOĞLU Ö zel S e k tö rd e Y ö n e tic i Ahm et KAPUSUZ Eski Bankacı M üşavir Olcay BAYKAL (VURAL) 83 Alpay BAĞRIAÇIK Koç H o ld in g A.Ş D e n e tim ve Mali G rup Başkanı 84 Yılmaz ARU BMC Sanayi A.Ş Genel M üdürü Öznur (ÇİNER) ALİEFENDİOĞLU D anıştay E m ekli D aire Başkanı 85 . se& o /M « c a ^ e v c d / u l e y ^ e ı o J^ -Jk ------ ----------------------------------------------^ jjf u 'n f^ ü V v > â / . G e ^ e ^ e te fc n y ,z l e m s 'T . 1960 Mezunları Siyasi Şube Ertan KAYALIBAY E m ekli B üyüke lçi Orhan ELDİVANLI E m ekli B üyüke lçi İnal BATU E m ekli B üyüke lçi 88 t Zübeyir HAN H ariciye ci Umut ARIK E m ekli B üyüke lçi Filiz DİNÇMEN (ALKOR) E m ekli B üyüke lçi 89 Tarhan DANIŞMAN E m ekli B üyüke lçi Ahm et ERMİŞOĞLU E m ekli H ariciye ci Ömer ERSUN Em ekli B üyüke lçi 90 Üstün DİNÇMEN E m ekli B ü yü ke lçi Aynur KALYONCUOĞLU E m ekli H ariciye ci Aysun KORTAN M üşavir Baş M ü fe ttiş 91 to ro Son Sınıf Gezisi Bursa (1960) E6 '- - 7 - 0 o u O u S fu ts ‘-<^/>«w/ ' wi O !-/ ¡j.\JQ ■0¿<v o i « ^ ; á /C^V ”* İITJ ı S O tw ws ! , ^ ■+ v 19P ~ > ,ou utoj u/jc-/£*»*, o p ^ n f n u o-¡ ua-^,»j ;t'<? q < ,¿ -oj^ JT¡>s t / * “ >>! , o w o ^ i^ . , i soy “ *' 1 /*J CS»3 Jj. ut-tp j I 5o ¡ *.y -»f V- T * ' ’ 1' <"^r « j » ** O j u <» i j * j ^ ' i. op-».,. • "? -n » /"íy a » • / ! / /'í¿ ! “ ' S J 3 ! fVc* ırtu/fiS? U IU 9M 4J.;£ /fOfaj 5W I í^a " */ 0 7 " /“ y>un%n¡ ^ r\7 0<^ / !••=• -< o j u a w c\ ,y, n F _) ■?'/ " r ■»/ J */ * rt■,,J»’■y O i- * fo íj v u r/a P ‘•'■'»j n o c--ota /n n . -O L< « p '« " ( 'I o<B V u * -] a¿ O «( - «I ¿i io ^ >-<<=< * ip^or' ^ '*" ¿' ° ^ 0 ^ o A ' i o ef a;y ■»/►, - < i c - a / • '^‘ ‘¡•■j. » y • ? o «^ «y (A . P r1”/ 3-< « > A a 'O W i^ j ™ .« > > 1^ **^ *7 P' "7 DU .-i w « ¿í i> â U " / 1/ ; ? o f f / o ^ x "'«ye Y J I «) ' i l 'í ' , P o '« ! : » * — y. -/9 w o p j Oj /** I f > !^ i l-j « ¿ r>p.uifj-o y ij-ij. j i(!j r ¡ í J ,9 = « Ä täjj n t| t*>(¡- u, «. p un o v ,_ ^ ^ ^~ói Q u » /^ a p u i i i L* ” ófS Q-f ■»-? Y 1 ' UWM 3/®! i /«*/-; °¡ ^ j ,q - f -ou,/."'"0 ' J 0/ ‘ p £ * p u I İI ' y »/»'/ 1 “ **» ^ n n J U li" . "« n V,‘ ^ U iu ^ gvu ,0I 7 * ’ B O ‘" ' “ o1 aü — .C 096 L siAbiaj g L ‘nqn;>j©|/\j b.ziiaba iw iia j -jo jd u b ^ q u n .N flO V nW fl p u a i6o x~ - ° u r? » ÇC~l ’ f r,A ö j ? C- Q t'.InocUU n b tt I « n tc/cı. Í l w í U r */cl lo r r u ? r ki *- t r ^ o- ^u /a k t j*q (1 fe o « K İ K i l e / o I ç 'u 'lJ û . k * . n .4 l <vt I 7 I t ı I £ »,S o l I' J n û d£ r fo .SC •*-/ C r o /<o c o. \ u t k— *v^ W / T O ¿O ^ ■it r> -< ¿i /c_0 „ , r-1 c . y l C r~ t »W^ < « . c -4 C >; ,*, / / r.|C k-o/a^ h u r C. ( Q A û. é Ç /- d t I e L . I t r' r * n ( <L- i fO C r f Ç.İC. ^ c / - ^ r/ısa r\ I a r ı n .î t t / f «/ p ^ ; l ■t *_ . <• f\/ O J^ k_k r J r> 94 js ^ <_ e i / ^ o r j m ¿ a. h c . I Z* f /* ^ ; 2</Cr1 l ı ; l ı r o C « p / l q I ı f { 1 r r*ıe. U*. c? / // /-; */q h ' r~ / ^v- / ¿ a.¡ijn ^ > ij t M Kl C. ^ o r i /o r “ 2.0 >0^7 C7 /^7 c / c O C.ffi_ f 'c . t ó b e . '/ l C r o t-6. n J i M i d i • ■'.4 O Ml y i. É> i / y / u >W e. c / . o l f a 6 -e Ç m o o r tu ,,H J . t '< l c . •j ,' e t j <j ?ro İZ o /î* o U cr , Dekan Prof. Fehmi Yavuz Dekan Prof. Fehmi Yavuz’un Öğrenci Utku ACUN’a Cevabı 20 5 60 B a y U tk u A cu n R a S ip b e y l & h a l l e s i 2 0 in c i sokak H o. 13 A K H İS A R n ız d a n 1 6 .'/ .1 9 6 0 t a r i h l i m e k tu b u n u z u a l d a n . d o la y a , t e ş e k k ü r l e r i n i b i l d i r i r i m . İ r r e ü ıa n g ü n l e r i h a k k ı n d a , y a lc ın d a l ı g i n c a r a d y o v e g a z e t e le r d e y .y a n la n a c a k z i t a v s iy e e d e r , s ö z le r in iz d e n ö p e r im . İy i d u y g u la r ı ö r f î İ d a r e lu r o a n d a n t e b l i ğ i t a k i p e tm e n i D ekan P i'o i'. Fehm i T avus Kaynak: Siyasal Bilgiler Fakültesi Personel Müdürlüğü Arşivi, Prof. Fehmi Yavuz Özlük Dosyası: 1 95 29 Nisan 1960, Hukuk Fakültesi, Ön Bahçesi, Ankara 96 SBF 1960 Yılı Mezunları Rahmetli Hocamız Prof. Dr. Yavuz Abadaıı’la Toplu Halde I J Y ILLA R O LD U K A Y N A T IR IM KAYNAMAZ a&> __AC0l