afro-avrasya`nın en büyük üretim üssü türkiyedir

Transkript

afro-avrasya`nın en büyük üretim üssü türkiyedir
ISSN:2148-2276
İstanbul Ticaret Borsası • Ticaret, Yaşam ve Kültür Dergisi • Mayıs - Haziran 2015 • Sayı: 16
Başbakan Davutoğlu, TOBB 71. Mali Genel Kurulu’nda konuştu:
“AFRO-AVRASYA’NIN EN BÜYÜK
ÜRETİM ÜSSÜ TÜRKİYEDİR”
Eşref Edib'in çıkardığı Sebilürreşad dergisi İstanbul'un fethinin 504.
yıldönümüne denk gelen 245. sayısında kapaktan İstanbul'un fethini
bir (İslam ideali) olarak gösteren hâdis-i şerif'i (İstanbul elbette
fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu
ne güzel ordudur) yayınlamıştı (solda). Aynı dergi 1956 yılının Temmuz
ayında çıkan 224. sayısında ise Nezihe Araz'ın İstanbul'un fethi üzerine
yazılmış 'Fetih Namazı' isimli şiirini kapaktan vermişti (altta).
Başkan’dan
Ali KOPUZ
İstanbul Ticaret Borsası
Yönetim Kurulu Başkanı
29 Mayıs 1453, Yeni Türkiye’nin başlangıcı...
Başkentler başkenti; kıtaların buluşma, denizlerin
kavuşma merkezi, uğruna nice insanın canını feda
ettiği İstanbul’un fethinin 562. yıldönümünü idrak
ediyoruz. İstanbul’u fethederek, Asya ile Avrupa’yı
birleştiren, onu bir İslam şehri haline getiren Sultan
II. Mehmed, hem adını taşıdığı Peygamberin övgüsüne mazhar oldu, hem de Fatih unvanını almaya hak
kazandı.
Kuşkusuz, bu 8 bin yıllık kenti kendine başkent yapan büyük Sultan Fatih, aynı zamanda orta ölçekli
bir beyliğin, artık geri dönülmez bir şekilde İmparatorluk haline geldiğini de tüm dünyaya ilan etti. Bu
fetih ile birlikte Ön Asya ve Avrupa’dan ibaret olan
dünyanın tüm güçleri kabul ettiler ki, tarih sahnesinde Türklerin kurduğu bir İmparatorluk 600 sene
hüküm sürecektir. Ve anladılar ki, Doğu’nun da,
Batı’nın sahibi bundan böyle bu devlettir.
Fatih’i, onlarca kez birçok komutanın deneyip de
başaramadığı İstanbul’u fethe hazırlayan ruh, onu
motive eden kararlılık, bir yabancı ülke elçisine söylediği şu sözlerde saklıydı: “İmparatorunuza söyleyin, şimdiki Osmanlı padişahı öncekilere benzemez.
Bizim gücümüzün ulaştığı yerlere, sizin imparatorunuzun hayalleri bile ulaşamaz.”
Fatih’i fethe layık kılan tek özellik, hayallerin ötesinde bir güce sahip olmasıydı. Bu gücün kaynağı
ise, Doğudan kopup gelen 2.500 yıllık geleneğe ru-
hunu ve coşkusunu veren 850 yıllık hakikat ve iman
ilkeleriydi. İşte Fatih Sultan Mehmed, inançlarından
ve öncü isim Peygamber Efendimizden (sav) neşet
eden tüm ilkeleri, hedef haline getirmeyi başarmış
bir liderdi. O yüzden Fatih’in stratejilerini ve uygulamalarını kimsenin havsalası almıyordu. Bu farklılığı sebebiyle II. Mehmed, Fatih oluyordu; yani Açan,
Fetheden kişi unvanını alıyordu.
O, “İstanbul’u fetheden ne güzel bir komutandır”
övgüsünün verdiği coşkuyla Fatih oluyor, bir devri
kapatıp yeni bir devri açıyordu. Yeni dönemde artık
belirleyici olan, Fatih’tir; Fatih’in liderliğini yaptığı
hak ve adalet yolcularıdır; hakikat aşıklarıdır. Bana
göre İstanbul’un fethinin, Yeni Osmanlı’yı başlatması gibi, tarihte ilk kez Yeni Türkiye anlayışının uygulamaya geçmesi gibi bir anlamı vardır. Bu niteliğiyle
bu yıl, Genel Seçimlerin İstanbul’un Fethi kutlamalarının sonrasına rastlamasının çok manidar olduğunu düşünüyorum. Yine inanıyorum ki, Fatih Sultan
Mehmed, 29 Mayıs’ta Türkler için nasıl bir Yeni Türkiye sayfasını açmışsa, buradan aldığı güçle Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşları
da 7 Haziran’da, o ruhla örtüşen Yeni bir Türkiye’nin
kapısını açacaklardır.
Fethin kutlu olması diliyor, İstanbul’u fetheden,
feth etmek için canlarını fedan eden aziz şehidlerimizi ve bu kutlu şehre hizmet edenleri rahmet ve
minnetle anıyorum.
Saygılarımla
Mayıs - Haziran 2015
1
BU SAYI
A
DOSY
İSTİB BAŞKANI KOPUZ,
GIDA FİYATLARINDAKİ
ARTIŞI DEĞERLENDİRDİ...
54
“Mevsimsel fiyat artışlarını, yapısal çözümlerle
önleriz.”
04
BAŞBAKAN DAVUTOĞLU,
TOBB 72. MALİ GENEL KURULU’NDA
KONUŞTU:
“AFRO-AVRASYA’nın en büyük üretim üssü
Türkiye’dir.”
50 YILLIK TOHUMLAR YENİDEN
HAYAT BULDU
56
İSTİB depolarında bulunan ve 50
yılı aşkın geçmişe sahip tohumlar
üzerinde devam eden bilimsel çalışmalar sonucu, bu tohumların gen
kaynağı olarak yeniden çimlendirilmesi başarıldı.
İSTİB Başkanı Ali Kopuz, “Yeni hedefimiz üretime
geçmek” dedi.
“BAHARAT... SOFRALARIN
VAZGEÇİLMEZİ, LEZZET
SANATI’NIN BAŞ AKTÖRÜ”
Türkiye’nin sahip olduğu bitki çeşitliliğinin önemli
bir kısmı tıbbi ve aromatik bitki olarak kullanılıyor. Dünya kekik ihtiyacının yüzde 50’sini Türkiye karşılıyor
ve tam 60 ülkeye ihraç ediyor.
18
ÇİN’E BU KEZ TİCARÎ
AKIN DÜZENLENDİ...
İSTİB heyeti, Şangay SIAL Fuarı’na
katıldı.
36
Ticaret, Yaşam ve Kültür Dergisi • Mayıs-Haziran 2015 • Sayı: 16
İstanbul Ticaret Borsası
Adına İmtiyaz Sahibi
Ali Yavuz Yiğit
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Denizhan Dere
Danışma Kurulu
Bülent Kasap, Atilla Sümer
İlhan Koyunseven,
Yusuf Acar, Zeki Aslan
Alaattin Altuntaş,
Mehmet Erkan Özefe,
Zelkif Kopuz, Mustafa Kamar
62
BUĞDAYIN BEREKETLİ YOLCULUĞU
İnsanoğlunun en büyük başarılarından biri, buğday
yetiştirmek ve yetiştirdiği bu buğdayı öğüterek ekmek üretmek olmuştur. Bu öyle bir yiyecekti ki, tarihin tüm dönemlerinde hava gibi, su gibi insanların
en temel yaşam gereksinimleri arasına girdi.
BATILILAŞMA İLE HAYATIMIZA
GİREN YENİLİK: SANDALYE
Saray ve konaklarda rağbet gören
sandalye Cumhuriyet döneminden sonra yaygınlaşarak başlıca
ev eşyası haline geldi.
42
28
Yayın Kurulu
Bozkurt Özserezli
Nilüfer Kamar
Mukaddes Soysal
Tasarım
Murat Arslan
Haber Merkezi
Fatih Türkyılmaz
M. Feyzi Erdal
Ayşegül Aksu
NE GÜZEL ASKER, NE GÜZEL KOMUTAN
“Kostantiniye, bir gün fetholunacaktır. Onu fetheden
asker ne güzel asker, onu fetheden komutan ne güzel komutandır.” Hz. Muhammed (as)’ın bu müjdesi,
fethi gönüllere ve zihinlere kutsal bir ülkü gibi kazıdı. Bu övgüye mazhar olmak için birçok komutan
ve ordu İstanbul’u muhasara etti.
Nihayet 857 yıllık heyecan dolu
bekleyiş, Osmanlı Padişahı II.
Mehmed’e nasip oldu.
Genel Yayın Yönetmeni
Pertev Aşkın
borsaaktuel@gmail.com
ADI KARA, KENDİ HUZUR DOLU
BİR KÖY: KARABURUN
Karaburun Köyü’nün yıldızı son dönemde iyice parladı. Çünkü köy, üçüncü havaalanının
yapılacağı yerin hemen yanı başında... Üstelik İstanbul’a hem karadan
hem de denizden oldukça yakın.
14
Fotoğraf
Kenan Dumanlı
Nostalji
Murat Arslan
•
Yönetim Yeri
İstanbul Ticaret Borsası
Zahire Borsası Sok. No:3
Bahçekapı, Fatih / İstanbul
www.istib.org.tr
Yapım
Burhaniye Mah.
Enveriye Sok. No:26/2
Üsküdar/İstanbul
Tel: 0216 557 82 87
www.monadfilm.com
Yayın Türü
Yerel Süreli
Baskı
Şan Ofset Matbacılık
Hamidiye Mh. Anadolu Cd.
No: 50 Kağıthane/İstanbul
Tel: 0212 289 24 24
TOBB-HABER
Başbakan Davutoğlu, TOBB 71. Mali Genel Kurulu’nda konuştu:
“AFRO-AVRASYA’NIN EN BÜYÜK ÜRETİM ÜSSÜ TÜRKİYE’DİR”
TOBB 71. Mali Genel Kurulu’na katılan Başbakan Ahmet Davutoğlu, nerede bir
Türk varsa, Türkiye Cumhuriyeti’nin elçiliğiyle, konsolosluğuyla orada olacağını
söyledi. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu ise Türkiye’nin yeni bir büyüme modeline
ihtiyacı olduğunu söyledi ve siyasilerden güçlü yapısal reformlar istedi.
TOBB’un 71’inci Mali Genel Kurulu,
Başbakan Davutoğlu’nun yanı sıra
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve
TOBB delegelerinin katılımıyla gerçekleştirildi. TOBB Başkan Yardımcısı ve İSTİB Başkanı Ali Kopuz ile
birlikte İstanbul Ticaret Borsası delegasyonu Genel Kurul’a katıldı.
4
TOBB ETÜ’de düzenlenen ve dört
bin kişinin katıldığı Mali Genel
Kurulu’nda konuşan TOBB Başkanı
M. Rifat Hisarcıklıoğlu, iş dünyasının
yeni bir büyüme hikayesi yazmak
istediğini, bunun için siyasilerden
yeni yapısal reformların elbirliğiyle
ve hızla hayata geçirilmesini istediklerini vurguladı.​
Hisarcıklıoğlu,
“2015
seçimleri
Türkiye’nin yeniden ayağa kalkması
için milat olmalı. Haziran’dan sonra
önümüzde seçimsiz bir 4 yıl var. Bu
fırsatı mutlaka değerlendirmeliyiz. Bu
dönem sert tartışmaların geride kaldığı, güçlü reformların dönemi olmalı.
Daha özgür ve daha zengin Türkiye için
adımlarımızı hızlandırmalıyız” dedi.
TOBB-HABER
Türkiye’nin yeni bir büyüme modeline ihtiyacı olduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, “Yeniden bir yapısal reform gündemi oluşturarak, yeni bir
büyüme hikâyesi yazmalıyız. Firmalarımızın yaşadığı çeşitli sıkıntılara
hızlı çözümler üretmeliyiz” dedi.
Türkiye demokrasi
ve istikrarla büyüdü
Başbakan Ahmet Davutoğlu ise konuşmasında, “1991 seçimlerine giderken verilen popülist birtakım
vaatler, Türkiye’yi 1994 ekonomik
krizine yöneltti. 28 Şubat’ın getirdiği olumsuz psikolojik atmosfer 3
parti koalisyonunda Türkiye’yi 2001
krizine soktu. Son 12 yıl içinde eğer
Türkiye, daralan dünya ekonomisine
rağmen büyümüşse bunun arkasındaki temel saik demokrasidir ve siyasi istikrardır” şeklinde konuştu.
“Avrupa içinde Almanya, Fransa, İtalya’dan bir hat çekin,
Doğu Asya’da da Japonya, Çin ve
Hindistan’dan, geri kalan AfroAvrasya’nın en büyük üretim üssü
Türkiye’dir” diyen Davutoğlu, bu
üretim üssünün çevredeki krizlerden etkilenmemesi ve bütün dünyaya ihraç pazarı olarak açılabilmesi
için her türlü tedbiri aldıklarını ve
almaya devam edeceklerini söyledi.
Davutoğlu, şöyle devam etti:
“Nerede bir Türk girişimcisi varsa
orada Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin konsolosu, büyükelçisi olacak.
Nerede bir Türk girişimcisi varsa
oraya THY sefer yapacak. İşte bir ülkenin bütüncül kalkınma stratejisinin arka planında bu vardır. Sadece
bir sektöre değil, bütün sektörlere
ilgi gösterecek ve bu sektörel gelişmeyi dünyaya yayma konusunda
kararlı bir politika takip edeceğiz.”
Genel Kurul’un Türkiye’nin genel
ekonomik gidişatının da istişare
edildiği son derece önemli bir forum
olduğunu, bu sene de çok anlamlı
bir zamanlamayla Genel Kurul’da
bir araya geldiklerini belirten Başbakan Ahmet Davutoğlu, TOBB’u
Çanakkale Savaşı’na atfen 100. yıl
konseptiyle düzenlenen genel kurul nedeniyle kutladı, Çanakkale
Savaşı’nda şehit düşen bütün ecdada rahmet diledi.
Ufku geniş bir Türkiye
Toplantıda konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu’nun,
2002’deki Genel Kurulda yaptığı konuşmayı anımsatarak, “Türkiye’nin
büyük, güçlü, sözü dinlenen ve ufku
geniş bir ülke olması gerekiyor”
dedi.
Mayıs - Haziran 2015
5
TOBB-HABER
İSTANBUL TİCARET BORSASI, STANDIYLA GÖZ DOLDURDU
TOBB’un 71. Genel Kurulu dolayısıyla TOBB İkiz Kuleler bahçesinde oda
ve borsa üyeleri tarafından standlar
açıldı.
6
İSTİB üyelerinden Ofçay, Gündoğdu
Gıda, Kurukahveci Mehmet Efendi
ve Ali Muhiddin Hacıbekir ürünleri
ile yoğun ilgi gördü.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve TOBB Başkanı Rifat Hısarcıklıoğlu standları ziyaret ederek,
bilgi aldılar.
TOBB-HABER
Mayıs - Haziran 2015
7
TOBB-HABER
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’DAN ŞENOL GÜNTÜRK’E PLAKET
TOBB bünyesinde 10 yılını
dolduran Şenol Güntürk,
Rami Kuru Gıda Toptancılar
Çarşısı’nda faaliyetlerine
devam ediyor.
8
TOBB bünyesinde 10, 20, 30 ve 40
yılını dolduranlara Hizmet Şeref
Belgesi takdim edildi. TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu’nun ev sahipliğindeki törene Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan katıldı ve hizmet şeref belgelerini bizzat kendisi
verdi.​
TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu
tarafından yapılan konuşmanın ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan, TOBB bünyesinde 10. yılını dolduran İstanbul Ticaret Borsası
Meclis Üyesi Şenol Güntürk’e plaketini verdi.
TOBB-HABER
TATARİSTAN CUMHURBAŞKANI TOBB’DA
Tataristan Cumhurbaşkanı Rustam
Minnihanov, TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu’nu ziyaret etti.
Hisarcıklıoğlu tarafından, TOBB
Başkan Yardımcısı ve İSTİB Başka-
nı Ali Kopuz ile birlikte karşılanan
Tataristan Cumhurbaşkanı Rustam
Minnihanov’un ziyareti ile birlikte
4 önemli işbirliği anlaşmasına imza
atıldı.
Kurulacak Ortak Çalışma Komitesi, 3
ay içerisinde ekonomik ve ticari faaliyetlere hız verecek eylem planını
hazırlayacak. Minnihanov, işbirliğini
artırmak istediklerini söyleyerek,
Türk şirketlerinin Rusya pazarına
girmek için Tataristan’ı bir sıçrama
tahtası olarak kullanmalarını istedi.
Türk şirketlerini yatırıma davet etti.​
Türkiye ile Tataristan arasındaki
ekonomik ve ticari ilişkilerin ele
alındığı görüşmede, TOBB ile Tataristan Ticaret ve Sanayi Odası, Tataristan Bilimler Akademisi ile de TEPAV, TOBB ETÜ ve Türkiye Bilimler
Akademisi arasında ayrı ayrı işbirliği
anlaşmaları imzalandı.TOBB ile Tataristan Ticaret ve Sanayi Odası arasında imzalanan anlaşma ile kurulacak olan Ortak Çalışma Komitesi, 3
ay içerisinde Tataristan ile Türkiye
arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin daha geliştirilmesi ve derinleştirilmesine yönelik bir Ortak Eylem
Planı hazırlayacak.
Mayıs - Haziran 2015
9
İSTİB-HABER
Balkan İş Heyeti, İSTİB üyeleriyle bir araya geldi
“TARIMSAL HASILADA, AVRUPA BİRİNCİSİYİZ”
Yunanistan ve Bulgaristan iş dünyası temsilcilerden oluşan 60 kişilik bir heyet
İSTİB üyeleriyle bir araya geldi. Toplantıda konuşan Meclis Başkanı Bülent Kasap,
“Trakya’nın Türkiye’nin Balkanlara açılan kapısı olduğunu söyledi ve Balkanlar’daki
soydaşlarımızı desteklemeye devam edeceğiz” dedi. Kasap, Türkiye ekonomisi
hakkında bilgi vererek, “Tarımsal hasılada Avrupa birincisiyiz” diye konuştu.
İstanbul Ticaret Borsası, Yunanistan ve Bulgaristan işadamlarından
oluşan 60 kişilik işadamları heyetini
ağırladı. İstanbul Ticaret Borsası’nı
ziyaret eden Balkan İşadamları heyetine, İskeçe Milletvekili Hüseyin
Zeybek ve Sofya Müftüsü Mustafa İzbiştali önderlik ett. İSTİB adına Meclis Başkanı Bülent Kasap ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İlhan
Koyunseven’in karşıladığı Balkan
10
İşadamları heyeti, İSTİB’de verilen
akşam yemeği ile İSTİB üyesi sektör
temsilcileri ile birebir görüşme imkanı buldu.
Tuna’dır” diyerek, Balkan ülkelerindeki soydaşlarla olan tarihsel bağlarımıza dikkat çekti. Türkiye’nin
ekonomik gelişmeleri hakkında da
bilgi veren Kasap, tarımsal hâsılada
“Türkiye’nin en büyük ticaret
borsasıyız”
Avrupa’da 4. sıradan 1. sıraya ve
İSTİB Meclis Başkanı Bülent Kasap,
yaptığı konuşmada, “Türkün gönlünde dağ varsa Balkan, ırmak varsa
belirtti. İSTİB’in tarihi ve üyeleri
dünyada ise 7. sıraya yükseldiğini
hakkında çeşitli bilgiler de veren
Kasap, şöyle konuştu:
İSTİB-HABER
“1924 yılında kurulan borsamız, 10
bini aşkın üyesi, 8 milyar avro’nun
üzerinde işlem hacmi ile Türkiye’deki 113 Ticaret Borsası’nın en
büyüğüdür. Ayrıca, Tuzla’da bulunan bin 500 büyükbaş ve 15 bin
küçükbaş kapasiteli tesisimiz ile
Avrupa’daki en büyük canlı hayvan
borsasına sahibiz. İstanbul Ticaret
Borsası olarak gıda sektörü ile ilgili olarak düzenlediğimiz eğitimlerle
üyelerimizin faaliyetlerine katkıda
bulunuyoruz. Ulusal ve uluslararası
istatistikleri, emtia bilgilerini üyelerimiz ile paylaşıyoruz. Yurt içi ve
yurt dışı etkinliklere katılıyor, böylelikle üyelerimizi daha önce ulaşamadığı pazarlar ile buluşturuyoruz.”
Türkiye’nin son 10 senede büyük bir
tarım ve gıda atılımı gerçekleştirdiğine dikkat çeken Meclis Başkanı
Bülent Kasap, “Tarımsal hâsılada
Avrupa’da 4. sıradan 1. sıraya ve
dünyada ise 7. sıraya yükseldik.
Tarım ürünleri ihracatımız, son on
senede, 4 milyar dolardan 17 milyar dolara yükseldi” dedi. Kasap,
bu gelişmede, tarım, hayvancılık
ve gıda piyasasında sağlıklı işleyişin
sağlanması ve ülke ekonomisinin ge-
lişmesi için gayret gösteren İSTİB’in
de katkısı bulunduğunu söyledi.
“Balkanlarda kardeşlerimizin
yanındayız”
Batı Trakya ve Bulgaristan’ın, Türk
iş dünyası için Balkanlara açılan en
önemli kapı olduğuna dikkat çeken
Kasap, “Politik ve iktisadi istikrar
korunduğu takdirde, Balkanlar ticaret ve yatırım yapmak isteyenler
için çekici bir coğrafya olacaktır”
diye konuştu. “Türk insanı olarak
her zaman Balkan’lardaki kardeşlerimizin yanında olduk ve olmaya
devam edeceğiz” diyen Kasap, “İstanbul’daki iş dünyasının temsilcileri olarak, balkanların güçlü, itibarlı,
istikrarlı bir coğrafyaya sahip olabilmesi için bugüne kadar olduğu gibi
bundan sonra da güçlü şekilde destek vermeye devam edeceğiz” diye
sözlerini bitirdi.
Balkanlarda Türk olmanın zorluğu
İskeçe Milletvekili Hüseyin Zeybek
ise Balkanlarda Türk olmanın zorluklarına değindi ve “İstanbul Ticaret Borsası büyük ve etkin bir aile. 2
gündür bir çok faaliyette bulunduk.
Önemli görüşmeler yaptık. Bizim
için büyük bir deneyim oldu. Ölçek
olarak bizim iş adalarımızın daha
küçük olduğu muhakkak. Sizlerin
deneyimlerinden faydalanmayı arzu
ediyoruz” dedi.
Balkanlarda ticari olarak tutunmaya
çalıştıklarını belirten Zeybek şöyle
konuştu:
“Bulgaristan ve Yunanistan ekonomik kriz yaşıyor. Gençleri kaybetmekten korkuyoruz. Biz sizin desteğinizi bekliyoruz. Ekonomik işbirliği
bekliyoruz. Türkiye’nin durumu balkanları da etkiliyor. Güçlü Türkiye
için her zaman dua ediyoruz. Bu
görüşmelerin devamını bekliyoruz.
Tarımımız var, geliştirebiliriz. Biz
balık yemek değil, balık tutmayı öğrenmek istiyoruz.”
Sofya Müftüsü Mustafa İzbiştali ise
yaptığı konuşmada, geçmiş yıllarda
büyük hasret ve üzüntü çektiklerini
belirterek, “Artık kardeşlerimizle
buluştuk” dedi. İzbiştali, “7,5 milyon nüfusu bulunan Bulgaristan, AB
üyesi 2 milyon Müslüman Türk’ün
yaşadığı dost ve kardeş bir ülkedir”
şeklinde konuştu.
Mayıs - Haziran 2015
11
İSTİB-HABER
İSTANBUL’UN ODALARI İSTİB’DE BULUŞTU
İstanbul Odaları ve İstanbul Ticaret Borsası müşterek toplantıda bir
araya geldi. İstanbul Ticaret Odası,
İstanbul Sanayi Odası, İMEAK Deniz
Ticaret Odası ve İstanbul Ticaret
Borsasından oluşan kurumlar bir
araya gelerek İstanbul’un ve İstanbul ekonomisinin ortak gündemlerini görüştü.
İstanbul Ticaret Borsası (İSTİB) ev
sahipliğinde gerçekleşen toplantıya, İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı İbrahim Çağlar, İstanbul Sanayi
Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan,
İMEAK Deniz Ticaret Odası Başkanı
Metin Kalkavan’ın yanı sıra Yönetim
Kurulu Üyeleri, Meclis Başkanlık Divanları ve Genel Sekreterler katıldı.
5174 Sayılı TOBB Kanunu’na göre
her dört ayda bir toplanan Odalar ve Borsa müşterek toplantıları,
Türkiye ve İstanbul iş dünyasının
sorunlarının masaya yatırıldığı ve
çözüm stratejilerinin belirlendiği
12
bir platform görevi yapıyor. Toplantının açılış konuşmasını yapan İSTİB
Başkanı Ali Kopuz, 1926 yılında İktisat Kongresi’nin İstanbul Ticaret
Borsası’nın şu anda toplantı yaptıkları salonunda gerçekleştiğini belirterek, “İstanbul sanayicisi ve tüccarı yine bu mekanda buluşmuştu,
dönemin ekonomik sorun ve stratejilerini belirleyip ülkenin bu günlere ulaşmasını sağlamışlardı. Bugün
bu salonda İstanbul’u temsil eden
odalar ve borsa olarak buluşmamızın böylesine önemli bir anlamı var”
dedi.
İş Sağlığı ve Güvenliği, UMEM Projesi gibi konuların gündeme geldiği
toplantıda, özellikle İş Sağlığı ve
Güvenliği konusunda bir çalışma yapılması gerekliliği, UKOME’de Sivil
Toplum Kuruluşlarının temsil edilmesi, kamyon ve kamyonet taşıma
tonajlarında düzenlemeler yapılması gibi konular dile getirildi.
İSTİB-HABER
8. Rize Tanıtım Günleri İstanbul Feshane’de yapıldı...
RİZE, İSTANBUL’A TAŞINDI
Her sene büyük bir coşkuyla gerçekleştirilen 8. Rize Tanıtım Günleri, İstanbul Feshane’de yapıldı. İstanbul
Rize Dernekler Federasyonu (RİDEF)
ve Rize Valiliği’nin organizasyonuyla
gerçekleştirilen “Rize Tanıtım Günleri” 26-29 Mart tarihleri arasında
İstanbul’daki Rizelileri bir araya getirdi ve Rize’yi İstanbullulara tüm
yönleriyle, kültür ve üretim gücüyle
tanıttı.
Rize Tanıtım Günleri’ne katılan İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali
Kopuz, “Memleket hasretini giderdik, Rize’nin gücünün Türkiye’nin
gücü olduğunu bir kez daha gördük”
diye konuştu. İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı Bülent Kasap ile
birlikte standları ziyaret eden Başkan Kopuz, hemşehrileriyle hasret
giderdi.
Rize kültürü ve turizminin tanıtıldığı Feshane’deki açılış törenine Rize
Valisi Ersin Yazıcı, Rize Belediye
Başkanı Reşat Kasap, Eski Kültür Turizm Bakanı İsmail Kahraman, İstanbul Milletvekili Metin Külünk, Rize
Dernekler Federasyonu Başkanı Celal Erdoğan, Recep Tayyip Erdoğan
Üniversitesi Rektörü Hüseyin Karaman, AK Parti İstanbul İl Başkanı Selim Temurci ve yüzlerce davetli ve
misafir katıldı.
Mayıs - Haziran 2015
13
İSTANBUL’UN KÖYLERİ
Dünyanın en büyük üçüncü feneri bu balıkçı köyünde...
ADI KARA, KENDİ HUZUR DOLU BİR KÖY: KARABURUN
Karaburun Köyü’nün yıldızı son dönemde iyice parladı. Çünkü köy, üçüncü havaalanın
yapılacağı yerin hemen yanı başında... Üstelik İstanbul’a hem karadan hem de
denizden oldukça yakın. Erbabının söylediğine göre Boğaz’dan çıktıktan 21 mil sonra
köye ulaşmak mümkün..
KİMLİK KARTI
Adı
: Karaburun
İli
: İstanbul
İlçesi
: Arnavutköy
Kuruluşu
: 1800’lü yıllar
Kurucuları
: Türkler
Nüfus
: 1.700
Hane Sayısı
: 700
Okul
: 1 adet İlköğretim Okulu
İbadethane
: 2 adet Cami
Geçim Kaynağı : Balıkçılık, restoran işletmeciliği
Öne Çıkan Mekan: Kumsal ve Piknik Alanı
Tarihi Eser
: Deniz feneri, cami
Haber : Aytaç Işıklı
Fotoğraf: Murat Arslan
14
İSTANBUL’UN KÖYLERİ
Karaburun, İstanbul’un Karadeniz’e
sınır konumundaki en uç noktalarından biri... Şehrin bir adım ötesinde, merkezden bir saat uzaklıkta
bulunan bu şirin balıkçık köyü, tabir
yerindeyse özgün yapısını korumayı
başarabilen tam bir saklı değer...
Karaburun, adı üzerinde denize uzanan bir burna sahip olması sebebiyle
gemilere yol gösteren bir fenere de
sahip... Elbette sadece feneriyle değil, camisi, çeşmesi, denizi, kumsalı, kum çamı ormanı, limanı, Terkos
Gölü’ne olan komşuluğu, Tayakadın
Piknik Alanı, kimsesizler mezarlığı
gibi özellikleriyle de her meraklının
ilgisini çekmeyi başaran bir köy...
Karaburun’un uğurlu rakamı: üç
Karaburun Köyü’nün yıldızı son dönemde iyice parladı. Çünkü köy,
üçüncü havaalanın yapılacağı yerin hemen yanı başında... Üstelik
İstanbul’a hem karadan hem de
denizden oldukça yakın. Erbabının
söylediğine göre Boğaz’dan çıktık-
Karaburun’da yaşayanlar
çoğunlukla Kıyı Emniyet ve
İSKİ’den emeklilerden meydana
geliyor. Yani suyu hayatlarının
merkezinde tutanların dönüp
dolaşıp geldiği yer oluyor
Karaburun.
tan 21 mil sonra köye ulaşmak mümkün.. Üstelik motorlarıyla ya da
farklı deniz taşıtlarıyla Karaburun
Köyüne gidenler, taşıtlarını Balıkçı
Barınağı’na çekip burada birkaç gün
kalabiliyorlar. Çok uygun fiyatlara
taze balık yiyip denizle hemhal birkaç asude gün geçirebiliyorlar.
Karadan gidenler ise TEM’den Kemerburgaz ayrımını kullanarak köye
varabilirler. Elbette yine üçüncü köprü, yani Yavuz Sultan Selim
Köprüsü’nün çevre yolunu kullanarak. Bir anlamda üçüncülerle, yani
hem 3. havaalanı, hem de 3. köprü
ile Karaburun Köyü’nün geleceği yeniden örülüyor gibi.
Ennihaye, İstanul’a karadan 25,
denizden 29 kilometre uzaklıkta
bulunan Karaburun Köyü’nün tarihi
1800’lü yıllara kadar uzanıyor. Ama
köyün canlanıp yerleşimcilerinin çoğalması, deniz feneri inşa edildikten
sonra olmuş. Bir anlamda köy, yavaş
yavaş büyümeye ve şekillenmeye
başlamış. Rivayetlere göre, günümüze kalıntıları ulaşmayan bir kalesi bile varmış köyün. Ayrıca askerî
olarak da 19. yüzyılda stratejik bir
öneme sahipmiş. Bu nedenle köyün
tarihsel gelişiminde, burada konuşlanan 67. Piyade Alayı’nın önemli
bir yeri olduğunu anlatıyor köylüler.
Fenere alınan memurların burada ikamet etmesinin ardından
Karadeniz’den gelen ormancı ve balıkçıların da yerleşmesiyle köyde ilk
yerleşik nüfus oluşmuş. Günümüzde ise Karaburun Köyü’nün nüfusu, çoğunlukla Kıyı Emniyet’ten ve
İSKİ’den emekli insanlardan meydana geliyor. Yani sudan kopamayanlar, suyu hayatlarının merkezinde
tutanların dönüp dolaşıp geldiği yer
oluyor Karaburun.
Mayıs - Haziran 2015
15
İSTANBUL’UN KÖYLERİ
Kimsesiz denizciler mezarlığı
Aslında bu küçük balıkçı köyünde
yer alan en dramatik unsurlardan
biri de “Kimsesizler Mezarlığı”dır.
Tahmin edilebileceği gibi, bu mezarlık, memleketinden uzakta,
Karadeniz’in hırçın dalgalarında
meydana gelen deniz kazalarında
hayatlarını kaybeden denizcilerin
ebedî istirahatgâhıdır. Öyle ki ‘kara’
denizin kara yüzünü gören bu denizciler, Karaburun’un müşfik sinesinde huzuru bulurlar. Anlaşılan o
ki, Kimsesizler Mezarlığı’nda yatan
gemi mürettebatı ve yolcuları, yeni
bir yolculuğa doğru buradan demir
alacakları günü büyük bir sabır ve
huzur içinde bekliyorlar.
15 mil menzilli büyük fener
19. yüzyılın başlarında Türkler tarafından kurulduğu düşünülen köyde, çoğunlukla betonarme binalar
yer alır. Kuşkusuz köyün en önemli
yapısı feneridir. Karaburun Feneri
1860 yılında Fransızlar tarafından
inşa edilmiş. Resmi adı da, 14 Numaralı Rumeli Karaburun Feneri olarak bilinir. Ulaştırma Bakanlığı Kıyı
16
Emniyeti Genel Müdürlüğü’ne bağlı
olarak hizmet fenerin bahçesinde
de bir teleferik sistemi bulunmaktadır. Böylece mahsur kalan denizci ve
yolcuların kurtarılması hedeflenmiş.
Aslında Karaburun Feneri’nin bir
başka özelliği daha var. O da dünyanın 3. büyük feneri olması. Kuşkusuz
bu büyüklük fiziksel özelliklerinden
kaynaklanmıyor. Karadeniz’in göz
alabildiğine uzanan ve gemileri büyüklüğü içinde kaybeden cesameti-
ne meydan okurcasına, bu fenerin
de büyüklüğü aydınlatma gücünden
kaynaklanıyor. Öyle ki, Karadeniz’de
fırtınalı havalarda yalnız kaldığını
düşünen kaptanlar Karaburun Feneri ile yeniden umut doluyorlar.
Çünkü Karaburun Feneri, tam 15
mil uzaktan görülebiliyor. Denizden
yüksekliği 54 metre, kule yüksekliği
ise 12 metre olan fener, her beş saniyede bir yanıp sönmektedir.
Anlatılanlara göre, 19. yüzyılın son-
İSTANBUL’UN KÖYLERİ
larına doğru, muhtemelen Kırım
Savaşı’nı takiben Osmanlılarla ilişkilerin iyileşmesine paralel bir şekilde,
İngilizler köyde bir kurtarma teşkilatı kurmuşlar. Uluslararası nitelikte
bu kurtarma teşkilatının 1870’de kurulduğunu söyleyenler de var.
Mevlana Hazretlerinin “hamdım,
yandım, piştim” sözünün sembolik
bir çağrışımına da benzetilebilir.
Köyün bir diğer tarihi yapısı ise çeşmesi. Eldeki veriler, çeşmenin de
cami ile aynı yıllarda, 1850’de yapıldığını ortaya koyuyor.
Fırından camiye dönüşen
165 yıllık ibadethane
Yazlıkçıların gözdesi
Köyde iki cami yer alıyor. Bu camilerden biri, tarihi nitelikte. Anlatılanlara göre, deniz fenerinden
çok önce inşa edilmiş. Bir rivayete
göre ise bu cami 1850 yılında Karaburun’daki kalede görev yapan
askerler için yapılan fırından dönüştürülmüş. Askerlerin Komutanı Binbaşı Hüseyin Bey fırının camiye çevrilmesini emredince, kısa zamanda
tadilat tamamlanmış ve ibadete
açılmış.
Daha sonraki yıllarda da köyün camisi olarak hizmet vermeyi sürdürmüş. Köyün tüm gelişimine, sevincine, kederine şahitlik eden bu 165
yıllık cami, Karaburun’un manevî
simgesi ve taşıyıcısı olmuş... Bir
anlamda fırından camiye dönüşüm,
Karaburun’un yaz nüfusu ve kış
nüfusu arasında büyük bir fark bulunmuyor. Denizinin ve uzun bir
sahil şeridinin olması yaz aylarında
günübirlik denize gelen ve piknik
yapmak isteyenlerin ihtiyacını cevap veriyor. Bu açıdan Karaburun,
İstanbul’da, Kilyos’tan sonra en fazla kalabalığı toplayan mekan olarak
kabul ediliyor.
Deniz sefası için Karaburun’a gelenler için her türlü önlem alınmış. Temiz sahillerinin yanı sıra acemi yüzücüler için de cankurtaran kuleleri
yapılmış. Sahil boyunca yer alan 11
cankurtaran kulesi, boğulma tehlikesine karşı denize girenlere büyük
güven veriyor. Ayrıca tüm yaz boyunca bir ambulans, muhtemel kazalara karşı hazırda bekletiliyor.
Kış nüfusu 2 bin civarında olan köyün yaz nüfusu ise sakinlerin söylediklerine göre 30 bine ulaşıyor.
Bunda bölgeye yazlık kullanım için
yapılan villaların sayısının fazla olmasının da payı var. İç turizmden
oldukça fazla pay alan Karaburun,
İstanbul’un sürekli göç alan köylerinden...
KARADENİZ’İN BALIKÇILARI...
Karaburun bir balıkçı köyü... Bu
nedenle İstanbul’un diğer köylerinin aksine büyük ve küçük baş
hayvancılık yapılmıyor. Bunun
yerine Karaburun’da balıkçılık
vazgeçilmez bir tutkudur, çünkü denizi çok münbittir, hemen
hemen her tür balık avlanabilir
burada. Günümüzde azalmış olmasına rağmen köy bünyesindeki balıkçı barınağı ve kooperatif
sayesinde balıkçılık küçük ölçekli de olsa devam etmektedir.
Balıkçılık bir meslek olmaktan
ziyade bir hobiye dönüşmüş
burada. Bunda köy sakinlerinin
denizle olan bağlarını hiç koparmamalarının payı vardır. Neredeyse her ailenin bir teknesi
vardır. Bu yüzden köyün limanı
hiçbir zaman boş kalmaz. Ayrıca
günü birlik ya da birkaç gün kalmak üzere İstanbul’dan motorlarıyla gelenlerin de barınakta
yer aldığını unutmamak lazım.
Karaburun Köyü’nde balık lokantaları da bulunuyor. Üstelik
bunlardan ikisi Karaburun Limanı mendireğinin hemen üstünde. Karaburun sakinlerinin
engin misafirperverliklerini kattıkları balıklar tazeliğinden öte
bir tat kazanıyor burada. İsterseniz, Karadeniz’in hamsili pilavını bile yiyebilirsiniz. Üstelik
siz yemeğinizi yiyip muhteşem
manzarayı izlerken, ciğerlerinizi iyot kokulu hava ile de doldurabilirsiniz. Karadeniz’in poyrazı size yaz günlerinde muhtaç
olduğunuz ferahlığı taşıyacaktır,
hiç kuşkunuz olmasın.
Mayıs - Haziran 2015
17
BAHARAT DOSYASI
“BAHARAT... SOFRALARIN VAZGEÇİLMEZİ,
LEZZET SANATI’NIN BAŞ AKTÖRÜ”
Türkiye tıbbi ve aromatik bitkiler yönünden dünyanın en önemli ülkelerinden
birisi... Hem iklimi hem de önemli gen merkezlerinin kesişme noktasında bulunması
sebebiyle zengin bir bitki çeşitliliğine sahip... Türkiye’nin sahip olduğu bitki
çeşitliliğinin önemli bir kısmı tıbbi ve aromatik bitki olarak kullanılıyor. Dünya kekik
ihtiyacının yüzde 50’sini Türkiye karşılıyor ve tam 60 ülkeye ihracat yapıyor.
Haber
: Denizhan Dere
Baharat nedir? Uğruna savaşlar yapılan, ülkeler talan edilen, kervanlar dizilip binlerce kilometre
kat edilen, sofrayı şenlendirdiğine,
insanı coşturduğuna inanılan baharat neyi ifade eder? İlk ne zaman
ortaya çıkmıştır? Baharatın öyküsü
nasıl başlamıştır? Bilim adamları
baharatı, “çeşitli bitkilerin tohum,
çekirdek, meyve, çiçek, kabuk, kök,
yaprak gibi kısımlarının bütün halde
ve/veya parçalanması, kurutulması,
öğütülmesi ile elde edilen doğal bi-
18
leşikler veya bunların karışımı” diye
tarif ediyorlar. Onlara göre baharat,
gıdalara renk, tat, koku ve lezzet
verici olarak kullanılıyor.
En ilginç bilgi ise baharat adının
kökeniyle ilgili... Prof. Dr. Mustafa
Tayar’a göre eskiden Hintliler, ülkelerine Hindistan değil, “Bharat”
diyorlardı. Sankskritçe bir isim olan
ve Hindu kutsal metinlerine dayanan bu ülke ismi, baharat bu ülkeden geldiği için, getirilen bitkilerin
adı haline gelmişti. Oysa “bahar”,
Arapça “koku” anlamına geliyordu,
baharat da bu sözcüğün çoğulundan
başka bir şey değildi.
İlk baharat kullanımı ise ateşin keşfine kadar geri gidiyor. Rivayetlere
göre, insanlar “ateşte yiyecek pişirmeyi” öğrendikleri andan itibaren,
baharat kullanıyorlardı. Mustafa
Tayar’ın verdiği bilgiye göre arkeologlar MÖ 5000 yıllarında ilkel insanların yiyecekleri daha lezzetli
yapan bazı aromatik bitkileri keşfettiklerini söylüyorlar.
BAHARAT DOSYASI
5 bin yıl önceden bugüne gelindiğinde, baharat belirleyici sektörlerden
biri olma özelliğini hep korudu. Günümüzde baharat denildiğinde tam
15 milyar dolarlık hacme sahip bir
sektörden bahsedilmiş oluyor. Baharatın sadece Türkiye’de ise 700 milyon dolarlık bir ticaret hacmi var.
Türkiye’de baharat
Türkiye tıbbi ve aromatik bitkiler
yönünden dünyanın en önemli ülkelerinden birisi... Hem iklimi hem
de önemli gen merkezlerinin kesişme noktasında bulunması sebebiyle
zengin bir bitki çeşitliliğine sahip...
Türkiye’nin sahip olduğu bitki çeşitliliğinin önemli bir kısmı tıbbi ve
aromatik bitki olarak kullanılıyor.
Örneğin Türkiye dünyanın en büyük
kekik ihraç eden ülkesi. Dünya kekik ihtiyacının yüzde 50’sini Türkiye
karşılıyor ve tam 60 ülkeye ihraç
ediyor.
Son istatistiklere göre Türkiye,
2013’te 48 bin ton tıbbi bitki ihracatı yaparak 155 milyon dolar gelir
elde etti. Bu ihraç bitkileri arasında
kekik, 15 bin ton ve 56 milyon dolar
ile birinci sırada yer aldı. Buna karşılık Türkiye, tıbbi ve aromatik bitki
ihracatında henüz istenilen düzeye
ulaşamamış durumda. Çünkü bu tür
bitkiler daha çok ham halde ihraç
edildği için arzu edilen gelir sağlanamıyor.
Türkiye’deki coğrafi şartların uygun
Türkiye’nin baharatları
yor. Uzmanlar, Türkiye’de yetiş-
Türkiye’de ticareti yapılan tıbbi ve
aromatik bitkilerin bir kısmı doğadan toplanıyor; bir kısmı da kültürü
yapılarak üretiliyor. Doğadan toplanan bitkilerin başında adaçayı,
ardıç, biberiye, çöven, defne, ıhlamur, ısırgan otu, kantaron, karabaşotu, kuşburnu, mahlep, meyan
kökü, mersin, oğul otu, papatya, salep, sumak, tarhun ve yabani kekik
ile bazı soğanlı, yumrulu ve rizomlu
bitkiler geliyor.
Kültürü yapılarak üretilen tıbbi ve
aromatik bitkiler ise şunlar: Kekik,
adaçayı, thyme, nane, rezene, papatya, biberiye, anason, dereotu,
ekinezya, fesleğen, kimyon, hardal,
haşhaş, kapari, keten, kırmızıbiber,
kişniş, lavanta, safran, susam, ve
yağ gülü...
olmaması sebebi ile bazı baharatları yetiştirmek mümkün olmuyor.
Dolayısıyla bu ürünler ithal ediliyor. Ancak bu ürünlerin yanı sıra
Türkiye’de yetişebilecek ürünlerin
de dış ülkelerden alındığı görülümesi mümkün olmayan baharatları
şöyle sıralıyorlar: Amerikan Biberi,
Demirhindi, Kakule, Kebabe, Yıldız
Anason, Zencefil, Cedvar, Havlıcan,
Karanfil, Yenibahar, Zerdeçal, Cennet Biberi, Hindistancevizi, Karabiber, Tarçın, Vanilya.
Türkiye’nin ihraç ettiği en önemli
tıbbi, aromatik ve baharat bitkileri
arasında adaçayı, anason, biberiye,
çemen, çörek otu, çöven, dağçayı,
defne, ıhlamur, kapari, kekik, kırmızıbiber, kimyon, kişniş, mahlep, meyan kökü, nane, oğul otu, rezene,
sumak ve bazı soğanlı ve yumrulu
bitkiler bulunuyor. Bu ürün grubunda kekik, defne yaprağı, anason,
kimyon ve rezene yüzde 90’lık bir
paya sahip.
Mayıs - Haziran 2015
19
BAHARAT DOSYASI
Baharat sektöründe tağşiş ve kaçak sorunlarına çözüm yolları arandı
İSTİB BAHARAT DOSYASINI ANKARA’YA TAŞIDI
İSTİB Yönetim Kurulu Üyesi Yusuf Acar başkanlığındaki İSTİB Heyeti, Ankara’da
bakanlıklar nezdinde baharat sektörünün sorunlarını dile getirdi ve çözüm yolunda
önemli mesafeler kat etti. Heyet, sektördeki en önemli sorunlar olarak “tağşiş, kaçak
ve standardizasyon” problemlerini dile getirdi.
İSTİB Baharat Sektörü temsilcileri,
sektörel sorunları ve çözüm yollarını içeren raporlarını, Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı, Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı ve Ekonomi
Bakanlığı’na sundular. Yönetim Kurulu Üyesi Yusuf Acar, Meclis Üyesi
Emin Demirci, Komite Başkanı Selahattin Kutluer ve Başkan Yardımcısı
Erhan Yalın’dan oluşan İSTİB Heyeti,
görüşmelerde, baharat ürünlerinde
tağşiş, kaçak ve standardizasyon
konularını ivedilikli sorunlar olarak
dile getirdiler.
İSTİB Heyetinin Ankara temaslarında
ilk durak, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı idi. Bakanlık Müsteşar Yardımcısı
İsmail Yücel ve İç Ticaret Genel Müdür Yardımcısı Ercan Erkiletlioğlu ile
sınır kapılarında yaşanan sorunlar,
baharat konusunda kurulabilecek bir
ihtisas gümrüğü oluşturulması konusunda fikir alış verişinde bulunan
heyet, başta karabiber olmak üzere, ithalata dayalı bir ürün olan bazı
baharat ürünleri konusunda Gümrük
ve Ticaret Bakanlığı’nı bilgilendirdi.
Müsteşar Yardımcısı İsmail Yücel, kaçak ürün girişleri hususunda mücadeleye devam edeceklerini belirtti.
Heyetin ikinci durağı ise, ülkeye kaçak giren ürünler ile gümrük vergisi
20
oranları arasındaki korelasyon hakkında görüşmelerde bulunmak üzere, Ekonomi Bakanlığı İthalat Genel
Müdürü Kadir Bal oldu. Bal, ithalat
politikalarının Piyasa Gözetimi ve
Denetimi Kurulu’nca ilgili bakanlıklar ile istişare edildikten sonra alındığını hatırlattı ve “baharat ihracatı
yapan Türk firmalarının uluslararası
piyasada rekabeti, dâhilde hariçte
işleme rejimi kullanarak koruyabileceğine” dikkat çekti. Bal, bazı
ürünlerin Türkiye’de üretilmesinin
imkânsız olması sebebiyle gümrük
vergisi oranlarının azaltılması talebini dikkate alacaklarını söyledi.
lan ve standart dışı üretilen baha-
İSTİB Heyeti son olarak, tağşiş yapı-
mutabık kalındı
rat ürünlerine karşı mücadele hususunda Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı Gıda Kontrol Genel Müdür
Yardımcısı Muharrem Selçuk ile bir
görüşme yaptı. Yapılacak kontrollerde İstanbul Ticaret Borsası ile daha
yakın temas sağlanması hususunda
BAHARAT DOSYASI
İSTİB 13. Meslek Komitesi’nin baharat sektörü için büyük talebi:
“BAHARAT İHTİSAS GÜMRÜĞÜ KURULMALI”
İSTİB Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Yusuf Acar:
“Üç ayrı bakanlık ile görüşüp problemleri ve reçetimizi sunduk”
İstanbul Ticaret Borsası 13. Meslek
Komitesi, bünyesinde barındırdığı
baharat sektör temsilcileri ile sektörün kurumsallaşması, önündeki
sorunların tespiti ve önlemler alınması konusunda hummalı bir çalışma içinde. Bu kapsamda çeşitli
çalışmalar yapan Komite üyeleri öncelikli olarak sektörü bir çatı altında toplamayı hedefliyorlar. Sektörün temsil kabiliyetinin artması ile
birlikte kalite ve kurumsallaşmanın
da artacağına inanıyorlar.
13. Meslek Komitesi üyeleri sektörün
sorunlarını tespit ederken, çözüm
reçetelerini de hazırlamışlar. Yönetim Kurulu Üyesi Yusuf Acar başkanlığındaki, Komite Başkanı Selahattin
Kutluer, Başkan Yardımcısı Erhan Yalın ve Meclis Üyesi Emin Demirci’den
oluşan İSTİB 13. Meslek Komitesi Heyeti, geçen nisan ayı içinde
Ankara’ya kapsamlı bir ziyaret gerçekleştirdiler. Heyet bu ziyarette,
baharat sektörünün taleplerini,
sektördeki sorunlara ilişkin çözüm
paketlerini içeren raporlarını, ilgili
bakanlıkların yetkililerine ilettiler.
İşte baharat sektörünün temsilcileri
ve görüşleri:
Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Yusuf
Acar, Gümrük ve Ticaret, Gıda Tarım ve Hayvancılık ile Ekonomi bakanlıklarıyla yaptıkları temaslarda
baharat ürünlerinde yaşanan sorunları gündeme getirdiklerini belirtti.
Yusuf Acar, “Yetkililere bir rapor
sunduk. Bu raporda tüm konuları
madde madde ele alıp, çözüm yollarını da anlattık” diye konuştu.
Acar, temasları hakkında şu bölgeleri verdi:
“Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Gıda
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve
Ekonomi Bakanlığı nezdindeki görüşmelerde, baharat ürünlerinde
tağşiş, kaçak, gümrük vergisi, ürün
ihtisas gümrüğünün oluşturulması
ve standardizasyon sorunlarını gündeme taşıdık.
Başta karabiber olmak üzere, ithalata dayalı olan bazı baharat
ürünleri konusunda yaptığımız bilgilendirme doğrultusunda kaçak ve
denetim konularına dikkati çektiğimizi düşünüyorum. Tağşiş ve standart dışı ürünler hakkında da ayrı
bir çalışma toplantısı yine yapacağız. Ankara’ya bir rapor ilettik. Bu
rapor’da tüm konular madde madde belirtildi. Çözüm önerilerimizi
de illettik.
En etkin önlemlerden biri olarak
“Baharat İhtisas Gümrüğü” oluşturulmasını öneriyoruz. İstanbul
Ticaret Borsası’nın da katkıları ile
İstanbul’da “Baharat İhtisas Gümrüğü” kurulması halinde, sektördeki kayıt dışı ticaret önemli ölçüde
kontrol altına alınabilecektir. Baharat ürünleri ithalatının, belirli
teknik ölçümleri yapabilecek donanıma sahip gümrük idarelerinden
yapılması: baharat ürünün niteliği
sebebiyle en uygun şekilde sınıflandırılabilmesi ve söz konusu ürünler
(Karabiber, Tarçın, Hindistancevizi
gibi) bilhassa Uzak Doğu’dan geldiğinden, tüketici sağlığını ve gıda
güvenilirliğini korumak açısından
daha sıkı bir biçimde kontrol edilmesini gerektiriyor.
Maalesef, gerek yasal engelleri aşmak, gerekse ödenmesi gereken
gümrük ve diğer vergilerden kaçmak için söz konusu (başta karabiber olmak üzere) baharat ürünleri
sık sık kaçakçılığa konu oluyor. Ülkemizde üretimi mümkün olmayan
baharatların ithalinde etkin bir
gümrük kontrolünü sağlamak ve
tağşişleri engellemek için ihtisas
gümrüğü uygulamasını öneriyoruz.
Baharat ihtisas gümrüğü ya da gümrüklerinin kurulması ile baharat
ürünlerinin girişindeki izlenebilirlik
artacak ve kaçakçılığın önüne geçilebilecektir.”
Mayıs - Haziran 2015
21
BAHARAT DOSYASI
İSTİB Meclis Üyesi Emin Demirci:
“Üretim zincirinde bazı halkalar atlanıyor”
13. Meslek Komitesi ve Meclis Üyesi
Emin Demirci, baharat sektörünün
yüzde 25’inin paketleme ve nihai
tüketim alanında ihtisaslaştığını
belirterek, “Geri kalan yüzde 75’i
ise açık satış ve endüstriyel pazarlara hitap ediyor” dedi. Demirci,
üretim ve nihai tüketicilere erişim
zincirini, üreticiden başlayarak şöyle anlatıyor:
“Birinci halka, üretici yani müstahsildir. İkinci halkayı ön işleyici oluşturur. Bu safhada köylüden alınıp kurutma işlemi
gerçekleştirilir. Üçüncü aşama,
“öğütme,karıştırma, ayıklama ya
da olduğu gibi paketlemenin gerçekleştirildiği paketleme safhasıdır. Dördüncü aşama ise perakende
safhasıdır. Bu aşamada bayiler, yani
satıcılar ve aracılar yer alır. Zincirin
beşinci ve son halkasını ise organize
marketler ve tüketiciler oluşturur.
Bu zincirde yer alanların yüzde 75’i,
ikinci aşamadan beşinci aşamaya;
yani üreticiden alarak doğrudan organize marketlere ve tüketicilere
satış yapıyor. İşte burada bir problem ortaya çıkıyor. Bu şekilde paketleme aşaması aşılınca, ürünlerin
işlenme, ayıklanma, hijyenik olarak
paketlenme ve gıda tüketimine hazır hale getirme gibi adımlar ortadan kalkıyor ve tüketici sağlığı ve
ürün güvenilirliği açısından sorunlar
ortaya çıkıyor. Bu konudaki sorun
uluslararası ticarette düşük katma
değere sebep oluyor.
Baharat sektörünün
yüzde 25’i
paketleme ve nihai
tüketim alanında
ihtisaslaşmıştır.
Geri kalan yüzde
75 ise açık satış ve
endüstriyel pazarlara
hitap etmektedir.
22
Standartlara uygun ve işlenmiş tıbbi ve aromatik bitkilerin çoğalması,
Türkiye’nin dünya pazarlarındaki
ihraç miktarını da yükseltecektir.
Bitkisel ürün üzerinde yapılacak
her işlem bitkisel ilaçların, baharatların değerinin artmasına ve katma değerin ülkemizde kalmasına
yol açacaktır.”
BAHARAT DOSYASI
13. Meslek Komitesi Başkanı Selahattin Kutluer:
“Açık ürün satışı takip ve denetim problemine yol açıyor”
13. Meslek Komitesi Başkanı Selahattin Kutluer, sektörün temel
sorunlarının başında takip ve denetim probleminin geldiğinin altını
çiziyor. “Paketleme aşamasının ortadan kalkması ve açık şekilde satılabilmesi baharat ürünlerinde denetim olanağını ortadan kaldırıyor,
zorlaştırıyor” diyen Kutluer, Türk
Gıda Kodeksi Baharat Tebliği’ne
uygun üretim yapmayan, hile (tağşiş) yapan, merdiven altı üretim
yapan firmaların sektördeki mevcudiyetinin, düzgün üretim yapan
firmalarla haksız rekabet etmelerine yol açtığına dikkat çekiyor.
Kutluer, tüketim bilinçsizliği ve
baharat konusundaki ön yargılara
temas ederek, sektör hakkında şu
değerlendirmelerde bulunuyor:
“Maalesef bir de şöyle bir sorun
var. Tüketici baharat alırken, kaliteye değil fiyata bakıyor. Acaba
baharatı mı, yoksa baharata ait
kalıntı ve kırıntıları mı tüketiyor.
Bunun farkında değil.
Tağşiş konusu önemle ele alınmalı
ve önüne geçecek çözümler ortaya
konulmalı. Ürünler takip ve denetim dışı olarak üretildiği için standardizasyon
Tüketici baharat
alırken kaliteye değil
fiyata bakıyor.
sağlanamamaktadır.
Daha önce de belirttiğim gibi Türk
Gıda Kodeksi Baharat Tebliği var.
Tebliğe uygun üretim yapılıp yapılmadığının denetlenebilmesi için
öncelikle kayıtlı üretim gerekir.”
13. Meslek Komitesi Başkan Yardımcısı Erhan Yalın:
“Yüksek gümrük vergisi kaçak ürünü teşvik ediyor”
yıtlar ile tüketimi karşılaştırmak
gerekir. İşin doğrusu maalesef çok
fazla kayıt dışı ürün girişi olduğunu
tahmin ediyoruz.
13. Meslek Komitesi Başkan Yardımcısı, Erhan Yalın ise Türkiye’de
üretilmeyen baharatlara uygulanan
gümrük vergisinin yüksekliğinden
şikayet ederek, yüksek vergi oranlarının kaçak ürün girişini artırdığına dikkat çekiyor. Yalın, Türkiye’de
üretilmeyen karabiberin ülkeye
resmi giriş miktarıyla tüketim miktarını karşılaştırmanın, bu olayın
boyutlarını anlamak için yeterli
olacağını söylüyor. Yalın kaçak baharat ürünlerinin halk sağlığı için
ciddi tehdit oluşturduğunu belirterek, şu açıklamada bulunuyor:
“Türkiye’de üretilmeyen ürünlerle ilgili olarak, gümrükteki yüksek
vergi oranları, kaçak ürün girişini
teşvik etmektedir. Mesela Karabiber. Ülkemizde yetişmiyor ve
tamamen ithal ediliyor. Resmi ka-
Karabiber ülkemizde
yetişmiyor ve
tamamen ithal
ediliyor.
Bu durum halk sağlığı, standardizasyon ve denetim açısından önemli problemleri doğururken, aynı
zamanda muhtemel bir katma değerden oluyoruz, Yüksek gümrük
oranları ile ithal ettiğimiz ürünler
ile uluslar arası rekabete giremiyoruz. Türkiye de yetişmeyen ürünlerin ithalatı ile ilgili olarak vergi
oranları üzerinde bir çalışma yapılmalı.
İhraç edilen baharat ürünlerinin
kalem kalemden ziyade, ürün yelpazesi şeklinde ihraç edilmesi sebebiyle, baharat firmalarımızın dış
piyasada rekabet gücü artacaktır.”
Mayıs - Haziran 2015
23
BAHARAT DOSYASI
İSTİB’İN BAHARAT SEKTÖRÜ İÇİN ÖNERİLERİ:
Sektörün kaliteye
kavuşması için paketli
ürünün desteklenmesi
gerekmektedir. Paketli ürünler
her tür denetime ve gıda
kodeksine uygun olarak
üretilmektedir.
Yasal
düzenlemeler
yapılırken, sektörün
görüşlerinin daha yaygın
bir temsilci grubu gözetilerek
alınması, geniş perspektifli
bir mevzuat ortaya
konulmasına yardımcı
olacaktır.
24
Türkiye’de
üretilmeyen ürünlerle
ilgili gümrük vergilerinin
düşürülmesi, ülkeye standart
dışı, kayıtsız ve kontrolsüz
ürün girişini azaltacaktır.
Ürünlerin
analizinin yapılması,
uygun şartlarda homojen
bir yapıda ithalat ürünlerin
piyasaya girebilmesi için
“Baharat İhtisas Gümrüğü”
ya da gümrüklerinin
kurulması faydalı
olacaktır.
BAHARAT DOSYASI
İKİ BİN YIL SÜREN BAHARAT SAVAŞLARI
“Baharatın insanlık tarihindeki önemi yadsınamaz. Dünya tarihinin
son 2200 yıllık döneminin 2000 yılı
“baharat savaşları” ile geçti demek
hiçte abartma sayılmamalıdır. M.S.
1500’lere kadar Akdeniz, bu tarihten sonra da 18. yüzyılın sonuna kadar okyanuslar baharat savaşlarının
mücadele alanı oldu. Denizlere egemen olan baharata egemen oldu,
baharata
egemen
olan
kıtalara
egemen oldu. Baharat savaşlarının
sağladığı rantlar sanayi devriminin
finansmanını oluşturmuşdu.
Baharatın kullanımı insanlığın başlangıcına kadar uzanmaktadır. Baharat sayısız keşif ve buluşun kaynağı
olmuş, tarihin önemli olaylarına yön
vermiştir. Baharata verilen önem
öylesine büyüktü ki bu önem zenginliğe, fetihlere, soykırımlarına
neden oldu. Baharat, tarih boyunca
hep tehlikeli bir tat olmuştur. Bazı
coğrafi keşiflerin temel güdüsü, Batı
dünyasında baharata duyulan açlıktı. Ülkeler onun için savaştı, ticaretini kontrol etmek amacıyla birbirlerini köleleştirdi, öldürdü.
Baharat ticaretinden doğan savaşlar
nedeniyle Amerika keşfedildi. İnsanoğlunun yüzyıllardan beri sofrasından eksik olmayan, yemeklerine
lezzet katan küçük baharatın tarihi
böylesine büyüktür.”
Kaynak: Prof. Dr. Mustafa Tayar, Dünya Gıda,
Şubat 2015.
Mayıs - Haziran 2015
25
EKONOMİYE BAKIŞ
Seçimler sonrası, ‘2018’ için yoğun çalışmalıyız
‘2015-2018 Sanayi stratejinin bir bacağı, Türkiye’nin kişi başına GSYH’sını 2018
yılında 12 bin doların üzerine çıkararak, Türkiye’yi ‘orta gelir tuzağına düşme’
riskinden uzaklaştırmaya da uzanıyor. Bu doğrultuda, yeni strateji metninde,
Türkiye’nin hedef bölge olarak odaklanacağı belirtilen coğrafyaların Avrasya ve
Afrika olarak belirlenmiş olması kritik önemde.
Siz bu satırları okurken, muhtemelen
tempoda tutacak, koruyacak, başaraPROF. DR.
bilirse arttıracak koşulları oluşturmaya
seçimlere çok az bir süre hafta kalmış
KEREM ALKİN
veya araştırmaya çalışıyorlar; bir yanolacak. Seçimde siyasi mücadele ortaya
dan da, iç talebi belirli bir canlılıkta tukoyacak partiler arasında, Türk insanı
tarak, ekonomilerini belirli bir büyüme
için, geleceğe yönelik ne vaat edilioranı düzeyinde tutmaya çalışıyorlar.
yor dediğimizde, hane halkının yaşam
standardını Avrupa düzeyine getirmeyi
O halde, Türkiye için de, önümüzde 5
hedefleyecek bir yol haritasına yöneyıl, mevcut ihracat pazarlarını korumak
lik fazla detay yok. Oysa, 2015-2017
ve güçlendirmek, ihracatta yeni pazardönemi dünya ekonomisinde zor bir üç
lara yönelmek; bu adımları atarken de,
yıl olarak geçecek gözükse de, özellikelini güçlendirmek adına, sanayi alale muhalefet partilerinde ‘hele bir iknında mal çeşitliliğini arttırmak, Türk
tidar olalım da’, ya da ‘hele iktidarın
mallarına yeni beceriler kazandırmak,
bir parçası olalım da, o zaman detayTürk mallarının katma değerini yüklara bakarız’ anlamında bir duruş var.
seltmek için, ar-ge çalışmalarını yoğun8 Haziran’dan sonra görevi devralacak
laştırmak ve inovatif işlere soyunmak,
EKONOMİYE BAKIŞ
Hükümet, hangi partiden olursa olsun,
daha da önem kazanmış durumda.
mevcut kaynakları, daha üretken ve
Mayıs ayının ikinci haftası, bu konu başlıklarına yönelik
daha verimli bir ekonomik yapıya ulaşmamızı sağlayacak
olarak, önemli gelişmelerin yaşandığını hatırlatmam gealanlarda mı değerlendirecek; yoksa, sırf vaat edildi diye,
rekiyor. Bu konulardan birisi, yürürlüğe girdiği 1 Ocak
çeşitli kesimlere 1-2 sene kaynak aktarıp; sonrasında,
1996’dan 20 yıl sonrasında, Türkiye ile AB arasındaki
Türk ekonomisini daha da mı kitleyeceğiz; karar vermeGümrük Birliği Anlaşması’nın, içeriğinin güçlendirilmesi
miz gerekiyor.
ve Türkiye için yeni fırsat kapılarının açılması adına gözMalum, son küresel finans krizinin sebep olduğu tahribat
den geçirilmesi. Diğer konu başlığı ise, yeni açıklanan
nedeniyle, dünya ekonomisinin yapı taşları yerinden oy2015-2018 Sanayi Stratejisi.
nadı ve ‘taşlar yerine oturana kadar’, küresel büyüme ve
küresel ticaret açısından umut verici bir performans ve
AB ile ticareti 300 milyar dolara çıkarmalıyız
toparlanma şimdilik kolay gözükmüyor. Bu durum, Türkiye
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ile AB Komisyonu’nun tibaşta olmak üzere, dünya ekonomisine önemli miktarda
caretten sorumlu Komiseri Cecilia Malmström arasında imihracat yaparak da, ekonomilerini ayakta tutan, katma
zalanan mutabakat zaptı, küresel ekonominin mevcut kodeğer üreten ekonomileri doğal olarak zorluyor.
şulları içerisinde, Türkiye için kimi yapısal sorunlara işaret
Bu nedenle, Çin, Hindistan, Türkiye, Güney Afrika, Breetmeye başlamış olan Gümrük Birliği Anlaşması’nın içerizilya, Güney Kore, Meksika, bu tür önde gelen gelişmekte
ğinin yenilenmesi, öncelikle, Türkiye’nin AB’nin danışma
olan ekonomiler, bir yandan ihracat hacimlerini belirli bir
ve karar alma mekanizmalarına etkin katılımının önünü
26
EKONOMİYE BAKIŞ
açacak. Bunun yanı sıra, AB’nin 3. ülkeler ile gerçekleştirdiği serbest ticaret anlaşmalarına (STA) uyum kapsamında
yaşanan sorunlara kalıcı çözüm üretmenin önü açılacak ve
son bir başlık olarak, Türkiye’ye yönelik karayolu kotaların
kaldırılması sağlanacak. Bu üç temel mesele de, Türkiye
ile AB arasında bugün 150 milyar dolar düzeyinde olan ticaret hacminin iki katına çıkarılmasını hedefliyor.
ofislerinin ar-ge merkezleri gibi desteklenmesini sağlayacak kanun tasarısı ise, yeni Meclis’in ilk yasalaştıracağı
düzenlemeler arasında. Yeni Bakanlar Kurulu’nun, kayıtsız şartsız, 1 yıl içerisinde bu düzenlemeleri tamamlamasında sonsuz yarar var.
Bakan Zeybekci, müzakereler sonunda imzalanacak mutabakat zaptı çerçevesinde, Gümrük Birliği Anlaşması’nın
içeriğinin Türkiye lehine güçlendirilmesini sağlayacak
adımlarla, Gümrük Birliği Anlaşması’nın yeni halinin
Türkiye ile AB arasında entegrasyonu derinleştireceğini;
Türkiye ile AB arasındaki ekonomik ilişkilerin de sınıf atlayacağını vurguluyor. Bakan Zeybekci, sürecin başarı
ile tamamlanması ile, Türkiye’nin, ABD ile AB arasındaki
Transatlantik Ticaret ve Yatırım Anlaşması’nın (TTIP) parçası olmasını da kolaylaştıracağını hatırlatıyor. 2023 hedefleri ile devler liginde yer almak isteyen Türkiye, TTIP
sürecine mutlaka dahil olmak istiyor. TTIP’e katılım için
AB’nin desteğini almak da bu açıdan çok önemli. Bakan
Zeybekçi, 1 Ocak 2016’dan itibaren hız kazanacak müzakere sürecinin siyasi engellerle karşılaşmaması gerektiğine de işaret etti.
G-20 ülkeleri, kendi aralarındaki kıyasıya rekabet için pozisyon almayı sürdürürken, G-20’nin gelişmekte olan ülkeler grubu içerisindeki ayrışmalar da gözden kaçmıyor.
Önde gelen gelişmekte olan ekonomileri çeşitli kriterlere
göre gruplandırmak adına, bu konuda isim babalığı yapmış olan en önemli isim, hiç kuşkusuz dünyanın tanınmış
ABD’li finans kurumu Goldman Sachs’in duayen ekonomisti Jim O’Neill. O’Neill BRIC (Brazil, Russia, India, China)
ifadesini ilk ortaya atan kişi olarak, Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin dörtlüsüne müthiş bir değer kazandırdı. Ardından, Çin ve Rusya’nın girişimleri ile, bu gruba Güney
Afrika (South Africa) da dahil oldu ve grubun adı bugünlerde BRICS olarak anılıyor. Yine, bilhassa Rusya’nın girişimleriyle ve Çin’in de destek vermesi ile, BRICS yeniden
genişleme arayışı içinde.
Sanayide yeni hedef ‘Afro-Avrasya’
Gelelim, yeni ‘2015-2018 Sanayi Stratejisi’ne. Bu stratejinin bir bacağı, unutmayalım, Türkiye’nin kişi başına
GSYH’sını 2018 yılında 12 bin doların üzerine çıkararak,
Türkiye’yi ‘orta gelir tuzağına düşme’ riskinden uzaklaştırmaya da uzanıyor. Bu doğrultuda, yeni strateji metninde, Türkiye’nin hedef bölge olarak odaklanacağı belirtilen
coğrafyaların Avrasya ve Afrika olarak belirlenmiş olması
kritik önemde. Yeni Strateji Belgesi ve Eylem Planı’nda,
stratejik hedefler; ‘sanayide bilgi ve teknolojiye dayalı
yüksek katma değerli yerli üretimin geliştirilmesi’, ‘kaynakların etkin kullanıldığı, daha yeşil ve rekabetçi sanayi
yapısına dönüşümün sağlanması’ ve ‘sosyal ve bölgesel
gelişmeye katkı sağlayan ve nitelikli işgücüne sahip sanayinin oluşturulması’ olarak sıralanmış. 2011-2014 belgesinde, Türkiye’nin ‘Avrasya’nın üretim ve tasarım üssü olması’ tanımlanmışken, bu ifade, yeni strateji belgesinde
“Afro-Avrasya” olarak değiştirilmiş durumda.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, 2011-2014
yıllarını kapsayan 1. Sanayi Strateji Belgesi’nde ortaya
konan 72 eylemden yüzde 90’ının hayata geçirildiğini
hatırlatmakta. 2015-2018 dönemini kapsayan yeni sanayi strateji belgesinde yüksek katma değerli yerli üretim,
yeşil ve rekabetçi sanayi yapısı ile nitelikli işgücüne sahip
sanayi olmak üzere üç temel stratejik başlık altında 70
eylem hedeflendiğini belirten Bakan Işık, yüksek teknoloji ürünlerine ve üretime, Türkiye’nin neresinde yapılırsa
yapılsın, 5’inci bölge desteği verilmeye başlandığını hatırlattı ve orta yüksek teknolojinin desteklenmesi ile ilgili
çalışmaların da hızla tamamlanacağını hatırlattı. Tasarım
Rusya’dan ekonomi-politik ataklara devam
Rusya’nın BRICS yardımcı temsilcisi Vadim Lukov, 14 Mayıs
Perşembe günü Moskova’daki Dışişleri Bakanlığı’nda verdiği
bir röportajda, “Genişleme, bir veya iki yıl alabilir. Ancak
bu, kesinlikle kaçınılmaz bir süreçtir. BRICS’e katılmak isteyen önemli gelişen ülkeler bulunuyor” diye net bir mesaj
verdi. Rusya, Temmuz ayında organizasyonun 6. yıllık zirvesine ev sahipliği yapacak. Zirvenin önemi, Rusya Başkanı
Vladimir Putin’in Ukrayna krizi dolayısıyla ABD ve Avrupa
ile Soğuk Savaş’tan bu yana en büyük anlaşmazlıkla karşı
karşıya geldiği günlere rast gelmesinden kaynaklanıyor.
BRICS Ülkeleri, geçtiğimiz yıl Brezilya’da gerçekleşen zirvesinde, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası’na
rakip, 50 milyar dolarlık bir katılım bankası kurulması ve
100 milyar dolarlık bir döviz rezervi oluşturulması üzerinde anlaşmaya varmışlardı. Rusya, BRICS’in kredi notu ağının oluşturulmasını da teşvik ediyor. Lukov, ABD merkezli
Standard & Poor’s ve Moody’s Investors Service’in sağladığı kredi raporlarının “açık bir şekilde politikleşmiş” olduğunu belirterek, BRICS kredi ağının bunu dengeleyeceğini
ifade etmekte.
Bu tartışmalar, aynı uluslararası derecelendirme kuruluşlarının notlarını eleştiren Türkiye için de geçerli. Bu
noktada, Çin’in ön ayak olduğu ‘Asya Kalkınma ve Altyapı
Bankası’na üye ve ortak kabul edilmesi gibi, bir de bakmışız, Türkiye’ye BRICS’in kalkınma bankası için de teklif
gelmiş. Bu arada, yukarıdaki paragraflarda isminden bahsettiğimiz Jim O’Neill, 2014 yılı başında, artık BRIC’in eskisi kadar popüler olmadığını belirterek, yeni çekim merkezinin MINT (Mexico, Indonesia, Nigeria, Turkey), yani
Meksika-Endonezya-Nijerya-Türkiye dörtlüsü olduğunu
belirtmişti. Bu hususu, Borsamızın Meclis Toplantısı’nda
anlatmıştım. Bu detayı da atlamamakta yarar var.
Mayıs - Haziran 2015
27
İSTANBUL’UN FETHİ
İstanbul’un fethinin 562. yıldönümünde fethi anlamak...
NE GÜZEL ASKER, NE GÜZEL KOMUTAN...
“Kostantiniye, bir gün fetholunacaktır. Onu fetheden asker ne güzel asker, onu
fetheden komutan ne güzel komutandır.” Hz. Muhammed (as)’ın bu müjdesi,
fethi gönüllere ve zihinlere kutsal bir ülkü gibi kazıdı. Bu övgüye mazhar olmak
için birçok komutan ve ordu İstanbul’u muhasara etti. Nihayet 857 yıllık heyecan
dolu bekleyiş, Osmanlı Padişahı II. Mehmed’e nasip oldu.
Haber : Fatih Türkyılmaz
İstanbul’un Osmanlı İmparatorluğu’nun büyük padişahı Sultan II.
Mehmed tarafından fethinin 562.
yıldönümü kutlanıyor. Çağ açıp çağ
kapatan, Osmanlı devletini tartışmasız cihan imparatorluğu statüsü
kazandıran, Sultan II. Mehmed’e
artık onsuz düşünülemeyecek Fatih
lakabını veren fethin yeni bir yıldönümü daha yeni bir ruhla kutlanıyor.
Müslümanların “İstanbul’un Fethi”
dediği, Avrupalı kaynaklarda ise
28
“Kontantinapolis’in Düşüşü” olarak
geçen bu büyük hadise, İstanbul’u
ve Fethi bir kez daha düşünmek için
çok önemli bir fırsat...
Kuşkusuz İstanbul’un Fethini basit
bir tarih bilgisine indirgemek, hem
Fethi ve Fatih’i anlamaya, onları bir
araya getiren ulvi manayı görmeye,
hem de hedef belirlemede inançlarımızın belirleyici gücünü görmezlikten gelmedir.
Kutlu Muştu..
Hz. Muhammed (as)’ın İstanbul’un
fethine ilişkin olarak, “Kostantiniyye, bir gün fetholunacaktır. Onu
fetheden asker ne güzel asker, onu
fetheden komutan ne güzel komutandır” diye buyurması, Müslümanların gönlünü büyük bir fetih arzusu ekmişti. Bu hadis-i şerif, fethi
kalplerde ve zihinlerde vazgeçilmez
kutsal bir ülkeye dönüştürmüştü. Ni-
İSTANBUL’UN FETHİ
hayet, 857 yıllık heyecan dolu bekleyiş, Allah’ın lütfu, Osmanlı Sultanı, II. Mehmed’in büyük azmi ve
kararlılığıyla zaferle sonuçlanmıştı.
1453 yılında, Lalası Akşemsettin’in
de teşvikiyle İstanbul’a yeni bir saldırı düzenlemeye karar verir Sultan
II. Mehmed. Evvela, büyük ceddi
Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılan Anadolu Hisarı’nın karşısına Rumeli Hisarı’nı inşa ettirir.
Sonra Edirne’de “Balyemez” adı verilen büyük topları döktürür. Savaş
hazırlıkları büyük bir hızla devam
eder. Ve 6 Nisan 1453 sabahı coşkulu ve zafere yazgılı Osmanlı ordusu
Bizans surları önünde belirir. Bizans
İmparatoru Konstantin, Osmanlı ordusunun şehre denizden girmesini
önlemek için Haliç’i zincirle kapatmış, yirmi gün süren top ateşinden
kesin bir sonuç alınamamıştı. Şehrin
denizden de kuşatılması gerektiğini
düşünen II. Mehmet, bir gece yetmiş parça gemiyi karadan yürüterek Haliç’e indirerek, zafere giden
yolda, büyük bir psikolojik üstünlük
kazanmıştı.
Haliç surlarına top ateşi neden
yapılmadı?
İstanbul’un fethi bizim için büyük bir
zafer; Ortodoks Hristiyan dünyası içinse büyük bir mağlubiyet diye kabul
edilir. Zira Ayasofya, asırlar boyu Ortodoks dünyasının merkezi olmuştu.
Gemileri Haliç’e indiren Sultan II.
Mehmed, çok kolaylıkla yapabilecekken İstanbul’un Haliç’e bakan
surlarını top ateşine tutturmadı.
Çünkü Fatih burada sadece bir savaş
stratejisi değil, insanlık stratejisi
de uyguladı. Sur diplerinde yaşayan
halkın canlarına ve mallarına zarar
verilebilir diye gemilerden top atışı
yapılmasını istemedi.
FETİH NEDİR?
Fetih, Genç Fatih’in Hakk uğruna edindiği gayreti ile erenlerin ilim ve tecrübesinin buluştuğu bir gayedir.
Fetih, surlara dikilen bayrağın
bütün insanlığa rahmet olarak
güneş gibi doğduğunun bir nişanıdır.
Fetih, Ayasofya’nın kubbesinin
tekbirler ile aydınlanmasıdır.
Fetih, kalben ecdadının heybetli huzurunda hürmet ile el
bağlayanlar için hiç bitmeyecek bir destandır.
Fetih, o güzel komutana ve
onun güzel askerlerine, torunlarından binlerce Fatiha’dır.
Mayıs - Haziran 2015
29
N
NİSA
İSİ
L
C
ME
İSTİB’İN İÇ YÖNERGESİ OYBİRLİĞİYLE KABUL EDİLDİ
“İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz, uzun ve dikkatli bir çalışma sonucunda
bir iç yönerge hazırladıklarını ve Meclisin onayına sunduklarını belirtti.
İstanbul Ticaret Borsası Nisan ayı
68. Dönem 28. Meclis toplantısı yapıldı. Meclis Başkanı Bülent Kasap
tarafından açıldı. Yönetim Kurulu
Başkanı Ali Kopuz aylık olağan konuşmasında, İstanbul Adliyesi’nde
yaşanan terör olayını kınayarak,
“31 Mart’ta İstanbul Adliyesi’nde
meydana gelen ve Değerli Savcımız
Mehmet Selim Kiraz’ın hayatını kaybettiği terör saldırısını şiddetle kınıyorum. Şehit savcımıza Allah’tan
rahmet ailesine başsağlığı ve sabır
diliyorum” dedi.
30
İSTİB’de yeni iç yönerge
Yönetime geldiklerinde ilk olarak
her oda veya Borsa’nın anayasası
hükmünde olan İç Yönergesinin çağın gereklerine uygun olarak yeniden hazırlanmasını istediğini belirten Başkan Kopuz, uzun ve dikkatli
bir çalışma sonucunda bir iç yönerge hazırladıklarını ve Meclisin onayına sunduklarını belirtti.
Başkan Kopuz, “İç Yönergemiz Borsa organlarının işleyişleri ve idari
birimlerle ilişkilerini düzenleyen
N
NİSA
İSİ
L
C
ME
çağın şartlarına uygun bir yönerge
oldu. İnşallah meclisimizin kabulü ve
TOBB’un onayı ile yürürlüğe girecek.
Şimdiden hayırlı ve uğurlu olmasını
diliyorum” şeklinde konuştu. Başkan
Kopuz’un konuşmasının ardından,
İstanbul Ticaret Borsası’nın yeni iç
yönergesi oy birliği ile kabul edildi.
Küresel piyasaların zorlu bir etaptan geçtiğine dikkat çeken Başkan
Kopuz, “Önümüzdeki 6 ay içinde,
Türkiye’nin eli güçlenecek” dedi.
Başkan Kopuz, “Çünkü bütçe açığı
ve kamu borç stoku anlamında, mali
disiplin, finansal istikrar anlamında,
cari açık ve bankacılık sektörümüzün mali yapısı gibi konu başlıklarında, Türkiye Ekonomisi’nin performansı stabil, yani kabul edilebilir
standartlarda devam ediyor” açıklamasında bulundu.
İstikrar Sürecek,
Türkiye Büyüyecek
Türkiye’nin Haziran ayında yapılacak
seçimlere hazırlandığını hatırlatan
Başkan Kopuz, “7 Haziran’da genel
seçimler yapılacak. Seçimin şimdiden ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. İnanıyorum ki, siyasi
istikrar sürecek ve Türkiye ekonomik
büyümesini sürdürecektir” dedi.
Mart ayı ihracat verilerinin, geçen
yılın aynı dönemine göre yüzde
14’lük gerilemeye işaret ettiğine
değinen Başkan Kopuz, bu gerilemenin 1,3 milyar dolarlık kısmının
euro-dolar paritesindeki gerilemeden kaynaklandığını belirterek,
“Maalesef geleneksel ihracat pa-
Meclis üniversite istedi
zarlarımızdaki sıkıntılar yetmezmiş
gibi, euronun değer kaybından da
etkileniyoruz. Bununla birlikte, Suudi Arabistan ve ABD’ye yaptığımız
ihracat hacmindeki ciddi artış, Türk
ihracatçısının, parite tahminlerine
bağlı olarak, dolar bazlı coğrafyalara ihracat yapmaya ağırlık verdiğine
işaret ediyor” dedi.
Başkan Kopuz’un konuşmasının ardından, Yönetim Kurulu Üyesi Alaattin Altuntaş, Kartepe İstişare Toplantısı raporunu okudu. Meclis Üyesi
Emin Demirci, Başkan Kopuz’a teşekkür ederek, baharat konusunda
Ankara’da yaptıkları temasların son
derece faydalı olduğunu ifade etti.
Meclis Üyesi Attila Adalı ise Borsanın
eğitime katkılarının her zaman olduğunu bunun bir üniversite kurulması ile taçlandırılması gerektiğini
belirtti.
Mayıs - Haziran 2015
31
S
MAYI
İSİ
L
C
ME
TÜRK TARIMI, İSTİB MECLİSİ’NDE MASAYA YATIRILDI
İstanbul Ticaret Borsası Mayıs ayı
Başkan Yardımcısı İlhan Koyunseven
68. Dönem 29. Meclis toplantısı ya-
tarafından yapıldı. Mayıs ayı mec-
pıldı. Meclis Başkanı Bülent Kasap
lis toplantısında tarımsal kalkınma
tarafından
toplantının
destekleri ele alındı. Gıda Tarım
açılış konuşması, Yönetim Kurulu
ve Hayvancılık İstanbul İl Müdürü
yönetilen
Hamit Aygül ve Şube Müdürü Alper
Kocatürk tarafından Kırsal Kalkınma
Yatırımlarının Desteklenmesi Programı ve tarıma dayalı ekonomik yatırımların desteklenmesi hakkında
İSTİB Meclis Üyelerine, bir sunum
yapıldı.
7.5 milyar liralık destek
Alper Kocatürk
32
Başkan Yardımcısı İlhan Koyunseven
konuşmasında, Türkiye tarımının ve
hayvancılığının bugün ulaştığı seviyede kırsal kalkınma projelerinin büyük payı bulunduğuna işaret ederek,
“Bu güne kadar kırsal kalkınma desteği kapsamında üreticilerimize aktarılan kaynak, 3 milyar 700 milyon
lirayı buluyor. Bu destekle hayata geçirilen yatırım tutarı ise, 7,5 milyar
lira. Ülkemiz tarımının, ülkemiz hayvancılığının bugün ulaştığı seviyede
bu projelerin büyük payı var” dedi. S
MAYI
İSİ
L
C
ME
Hamit Aygül
Gümrük Birliği müzakereleri
da yapılan spekülasyon haberlerini,
gıda enflasyonu ile ilgili haberleri
hep birlikte okuyoruz” dedi.
AB ile Türkiye hükümeti arasında Gümrük Birliği Güncellenmesi
Müzakereleri’nin başlatılması noktasında anlaşmaya varıldığını hatırlatan Koyunseven, şöyle konuştu:
“AB ile ikili ticari ilişkilerimiz artarak devam ederken, Gümrük Birliği
anlaşmasının 20. yüzyılın ihtiyaçlarına cevap verememesi nedeniyle
ihracatımızda çeşitli sıkıntılar yaşıyorduk. Bunlardan birincisi başta
ABD ile olmak üzere, AB’nin yapacağı yeni nesil serbest ticaret anlaşmalarında Türkiye’nin de artık
masada olabileceği bir ortam hazırlanabilecektir. İkincisi gıda sektörünü de yakından ilgilendiren bir husus
olan Türkiye’nin Gümrük Birliği kapsamındaki ürünlerinin AB içinde serbest dolaşımının önündeki engellerin ve kotaların kaldırılmasıdır. 2016
yılında başlayacak müzakerelerde
masaya yatırılacak en önemli konulardan bir tanesi Gümrük Birliği’nin
tarım ve gıda ürünlerinin ticaretine
ilişkin ek protokoller olacaktır.”
Bu gelişmelere yol açan bazı sorunların yapısal, bazılarının ise konjonktürel olduğunu belirten Koyunseven, sözlerini şöyle tamamladı:
Yaz gelecek, sıkıntılar bitecek
Gıda fiyatlarındaki artışlara da değinen Koyunseven, “Ne yazık ki gıda
fiyatlarındaki artış tekrar gündemde. Gazetelerde “patates” konusun-
“Örneğin, geçen yılki kuraklık, kısa
zaman önce yaşadığımız don hadisesi… Bunlar büyük resmi, yani,
Türkiye’nin tarım ve gıda sektöründeki büyümesini görmemize engel olmamalı. Yaz mevsimiyle birlikte, bir
çok üründe rekolte sezonu başlayacak ve eminim ki gıda fiyatları da ülkemizde makul seviyelere inecektir.”
Koyunseven, bu görüşmeler sırasında İstanbul Ticaret Borsası olarak,
bilhassa gıda sektörü ile ilgili konularda hükümete, her türlü desteği
vermeye hazır olduklarını söyledi.
Mayıs - Haziran 2015
33
İSTANBUL’UN DEĞERLERİ
İSTANBUL’UN KADİM ÇİÇEĞİ ERGUVAN
Ziya Osman Saba’nın “Düşünceli yürürken bir yol dönemecinde, çıkacak
önümüze beyaz dallarla bahar, Hatırlatacak bize şen çocukluğumuzu, erguvanlı
bir bahçe mor salkımlı bir duvar” dediği, Türk edebiyatında onlarca şiire ve
hikâyeye konu olan erguvan mora çalan pembe rengiyle İstanbul’un çehresini
aydınlatmaya hazırlanıyor. İstanbul’un kadim sembollerinden biri olan bu nazlı
çiçek yirmi gün boyunca gözleri şenlendirecek.
Haber : Rüveyda Topal
Rivayet odur ki, İstanbul M.S. 330
yılında Constantinus tarafından
kurulduğunda
mevsim
erguvan
mevsimidir. Tüm İstanbul’u kaplayan bu çiçek o yıllarda İmparator Constantinus tarafından uğurlu sayılır ve erguvan rengi Bizans
İmparatorluğu’nun rengi olarak
kabul edilir. İmparator’un emriyle
bu rengi İmparatorluk ailesi dışında
hiç kimse kullanamaz. İmparatorların pelerinleri erguvan rengi olarak
34
dikilir, yeni doğan asilzadeler erguvan rengi kundaklara sarılır, Bizans
İmparatorluğu için stratejik olan
toplantılar uğurlu kabul edildiği için
erguvan rengi odalarda yapılır. Hatta Bizans asilzadeleri, asaletlerinin
simgesi olarak kanlarının dahi erguvan renginde aktığını söylerler.
Aradan yüzyıllar geçer, takvimler
1453 yılını gösterdiğinde İmparatorluğun başkenti İstanbul Fatih
Sultan Mehmet tarafından fethedilir. Ancak tesadüf odur ki mevsimlerden yine erguvan mevsimidir.
Fetih ordusu İstanbul’a girdiğinde
İstanbul’un her iki yakasını da süsleyen erguvanlar İstanbul’un yeni idarecilerine göz kırparlar. O günden
sonra erguvan Osmanlı İstanbul’unda da bir müjdeci olarak kabul edilir
ve kadim kentin sembolü olan erguvan, her çiçek açışında büyük bir
hürmetle karşılanır.
İSTANBUL’UN DEĞERLERİ
Ömrü çok kısa
Baklagiller ailesinden olan erguvan,
ılıman iklimlerde yetişiyor. Karakterindeki yumuşaklık doğasında
da vardır ve sert iklimleri sevmez.
Tüm gösterişliliğine rağmen erguvanın en önemli özelliği kalender
bir bitki oluşudur. Zira parklarda,
bahçelerde kendi kendine biten bu
ağaç hiçbir bakım istemez. Zamanı
geldiğinde insanlığa olan hediyesini,
insanlardan hiçbir karşılık beklemeden olanca güzelliğiyle sunar. Baharın en renkli müjdecisi olan bu nazlı
çiçeğin ömrü de çok kısadır. Kış boyunca fasulye görünümlü çiçekleri
Nisan sonu Mayıs başında gönüllere
şenlik veren bir mora çalan bir pembe rengine dönüşür. Erguvan ne yazık ki bu efsunlu güzelliğini 20 gün
boyunca sunabilir İstanbul halkına.
Mayıs’ın ortalarında gittikçe solmaya başlayan mor çiçekler geldiği gibi
sessizce Mayıs sonunda tamamen
yok olur ve erguvan yeşil yapraklı
dallarıyla bir sonraki Nisan’da İstanbul halkıyla buluşmak için beklemeye başlar.
Her kültürde ayrı bir yeri var
Erguvan sadece sunduğu görsellikle
değil farklı kültürlerde edindiği yer-
le de dikkat çekiyor. Her ne kadar
İstanbul’la özdeşleşse de anavatanı
Güney Avrupa ve Batı Asya. Erguvanın Mısır’dan Amerika’ya kadar pek
çok mitolojiye konu olduğu biliniyor.
Mısır ve Roma’da asaletin sembolü
olarak kabul edilirken, Hıristiyanlıkta da erguvanın ayrı bir yeri var.
Zira Hz. İsa’yı ele veren havarilerden Yahuda’nın pişmanlık duyarak
kendini bir erguvan ağacına astığına ve o zamana kadar beyaz renkli olan erguvan çiçeklerinin buna
üzülerek de mor renge dönüştüğüne
inanılıyor. Kızılderililerin kötü ruhları uzaklaştırmak için erguvan dallarını çadırlarına astıkları, şaman
büyücülerin hastalıkların tedavisinde erguvandan faydalandıkları da
tarih kitaplarında yer alan bilgiler
arasında. Türk geleneğinde de erguvan renginin Sultan Tuğrul’un çadırında kullanıldığı ve Rodos fatihi
Kanuni’nin şövalyelerin başını er-
guvan renkli çadıra kabul ettiği biliniyor. Yine Bursa’da her yıl erguvan
adına bir bayram da düzenleniyor.
EN GÜZEL ERGUVAN NEREDE?
Kalender güzelliğiyle Boğazı
bir gerdanlık gibi saran erguvanları seyretmek için en güzel
zaman dilimi erguvanların ilk
açtığı günler. Bu çoğu zaman
Nisan sonu olduğu gibi o yıl ki
havaya göre bazen Mayıs başına da rastlayabiliyor. Ağırlıklı
olarak Boğaz kıyılarını şenlendiren erguvanların en güzel
görülebileceği yerler Anadolu
Yakası’nda Beylerbeyi, Vaniköy, Çubuklu, Hidiv Kasrı ve
Fethipaşa Korusu. Karadeniz’in
sert rüzgârlarından etkilenen
erguvanlar Anadolu Yakası’nda
Paşabahçe’den sonra hemen
hemen yok oluyor. Avrupa yakasında ise erguvanların en
güzel görülebildiği yerler Dolmabahçe, Yıldız Sarayı, Ortaköy, Bebek, Rumelihisarı ve Arnavutköy. Avrupa yakasında ise
Tarabya’dan sonra erguvanlar
yavaş yavaş yerini başka ağaçlara bırakıyor.
Mayıs - Haziran 2015
35
ŞANGAY SIAL FUARI
Çin’e bu kez ticarî akın düzenlendi...
İSTİB HEYETİ, ŞANGAY SIAL FUARI’NDAYDI
Dünyanın en büyük gıda fuarlarından biri olarak kabul edilen Şangay
SIAL Fuarı’na, İstanbul Ticaret Borsası üyeleri, Meclis Başkanı Bülent
Kasap’ın başkanlığındaki bir heyet ile katıldı. İSTİB Meclis Başkanı
Bülent Kasap, bu yıl fuara 47 Türk
firmasının katıldığını açıkladı. Yönetim Kurul Başkan Yardımcısı İlhan
Koyunseven ise, gezinin çok faydalı
geçtiğini söyledi. İSTİB heyetinde,
Meclis Başkanı Bülent Kasap ve Yönetim Kurulu Başkan Yarımcısı İlhan
Koyunseven’in yanı sıra Yönetim Kurulu Üyeleri Zelkif Kopuz, Yusuf Acar
36
ile Meclis üyeleri Emin Demirci,
Ömer Tekinaslan, Samet Özer, Mehmet Acar, Abdullah Çerman, Osman
Berberoğlu, M. Ali Kılıç ve Tümer
Topal yer aldı.
Çin’in ekonomik başkenti kabul
edilen Şangay’da düzenlenen Fuar,
Çin’in en büyük, dünyanın da ilk 3
gıda ve içecek fuarından biri sayılıyor. İSTİB Meclis Başkanı Bülent Kasap, inceleme gezisinin çok verimli
geçtiğini belirterek, “Her biri gıda
sektöründe iştigal eden üyelerimizle bile gerçekleştirdiğimiz bu inceleme gezisi ile gıda sektöründe tüm
dünyada meydana gelen değişim ve
ilerlemeyi, bir arada görme ve takip
etme fırsatı bulduk. İSTİB üyelerinin
rekabetçiliğini artıracak, birikim ve
deneyimine katkıda bulunacak bir
ziyaretti” şeklinde konuştu.
İSTİB heyetinde yer alan üye
işadamları, bu fuarla birlikte,
Türkiye’nin en önemli ticarî ortaklarından biri olan Çin ve fuara gelen diğer ülke işadamlarıyla yakın
temas kurma ve işbirliği geliştirme
imkanı yakaladılar.
Bu yıl fuarda, 115 bin metrekare
alanda 2 bin 735 sergici ve 55 bin
ŞANGAY SIAL FUARI
ziyaretçi ağırlandı. Dondurulmuş gıdalardan, diyet ürünlerine; alkollü
alkolsüz içeceklerden, taze deniz
ürünlerine kadar geniş bir yelpazede gıda ürünlerinin yer aldığı fuara,
47 Türk şirketi de katıldı.
Fuarda, “gıda üretim teknolojileri,
şarap ve bira çeşitleri, içecekler,
alkollü içkiler, kümes hayvan ürünleri, deniz ürünleri, meyve ve sebze
üretim teknolojileri, şarküteri çeşitleri, dondurulmuş gıda ürünleri,
dondurma çeşitleri, sağlık ürünleri, hijyen teknolojileri, et ürünleri
ve çeşitleri, meyve suları gibi 21
Dünyanın
en önemli 3
fuarından biri
olan Şangay SIAL
Fuarı’na 47 Türk
firması katıldı.
değişik kategoride” ürünler yer alıyordu. İSTİB üyeleri de dünyanın bu
en büyük fuarında yer alırken, hem
sektördeki gelişmeleri yakından izleme fırsatı buldular, hem de kendi sektörlerindeki firmalarla birebir
tanışma fırsatı elde ettiler.
KARDEŞ BORSA, AYDIN
TİCARET BORSASI DA KATILDI
6-8 Mayıs tarihlerinde Çin’in
Şangay kentine düzenelen inceleme heyetine kardeş borsa
Aydın Ticaret borsası da katıldı.
Program kapsamında SIAL gıda
fuarı da ziyaret edildi. Çin’in
en büyük gıda ve içecek fuarı
organizasyonu olan SIAL fuarına 65 ülkeden 2.158 firma iştirak etti.
Mayıs - Haziran 2015
37
İSTİB-HABER
Türkçe Konuşan Girişimcileri ağırlayan İSTİB Başkanı Ali Kopuz:
“21. YÜZYILI GİRİŞİMCİLERİN BAŞARISI, TÜRK YÜZYILI YAPACAKTIR”
Türkçe Konuşan Girişimciler heyeti İstanbul Ticaret Borsası’nı ziyaret etti. İSTİB
Başkanı Ali Kopuz, Türkçe konuşan girişimcilerin ticaret dünyasının gönderine
Türkçe ses bayrağını çektiğini söyledi. Heyet üyeleri, Orta Asya’dan Balkanlara
kadar geniş bir coğrafyada yaşayan ve Türkçe konuşan, 21 ülke ve 5 özerk
bölgeden 47 işadamından oluştu.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
(TOBB) ile Dışişleri Bakanlığı tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen Türkçe Konuşan Girişimciler Projesi’nin
bu seneki ayağı, 21 ülke ve 4 özerk
bölgeden 47 işadamının katılımıyla başladı. İstanbul Ticaret Borsası
Başkanı Ali Kopuz tarafından, Borsa
merkez binasında onurlarına akşam
yemeği verilen heyet üyeleri, oldukça faydalı geçen bu toplantıdan büyük bir memnuniyetle ayrıldıklarını
belirttiler.
İSTİB Başkanı Ali Kopuz, yemekte yaptığı konuşmada, “Evinize,
38
Türkçe’nin merkezine hoş geldiniz” diye hitap etti. Sözlerine Fazıl
Hüsnü Dağlarca’nın “Türkçem, ses
bayrağım” dizesiyle başlayan Başkan Kopuz, “Biliyorsunuz, biz bugün
Türkçe Konuşan Girişimciler 18’inci
kez bir araya geliyor. Bugün biz 18.
kez, ticaret dünyasının gönderine
“Türkçe ses bayrağımızı” çekiyoruz” diye konuştu.
Balkanlar’da velhasıl dünyanın birçok
yerinde ve büyük coğrafyasında ne
demek olduğunu anlatacağım” dedi.
Ekonomi ve rakamlardan bahsetmeyeceğini belirten Başkan Kopuz, “Ben size bugün Türkçe Konuşan Girişimciler olmanın, Orta
Asya’da, Ortadoğu’da, Kafkasya’da,
“Çünkü bu başlıkla biz, sadece
Türkçe’ye, yani aynı dili konuşuyor olmaya vurgu yapmıyoruz. Aynı
zamanda dilin üzerinde yükselen
büyük bir kültürü de hatırlatmak
Kültürü tüccarlar inşa eder
“Türkçe Konuşan Girişimciler isminde yer alan Türkçe Konuşan ibaresinin, çok büyük bir anlam taşıdığını
ve rastgele seçilmediğini” kaydeden
Başkan Kopuz, şöyle konuştu:
İSTİB-HABER
istiyoruz. Çünkü siz eğer dilinizi,
yani size hayat veren kültürünüzü
dinamik tutabilirseniz, askerî alandan ekonomik alana kadar birçok
alanda üstünlük sağlayabilirsiniz.
Bana göre de kültürü dinamik tutan
tek şey, ticarettir; ticareti gerçekleştiren tüccarlardır, girişimcilerdir.
Dolayısıyla eğer bugün Türk kültürü
diye bir şey varsa, ona hayat verip
diri tutan sizlersiniz.”
21. yüzyılın Türk tarihi bakımından
önemli bir dönüm noktası olduğuna
işaret eden Başkan Kopuz, sözlerine
şöyle devam etti: “Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde son 13 yılda elde edilen siyasi
ve ekonomik gelişmelerden sonra
şuna inanıyoruz: 21. yüzyıl Türkçe
konuşanların tarihteki büyük rollerine geri dönüş yüzyılı olacaktır.
Ama,bunun başarılması tek bir şarta bağlıdır. O da ekonomi ve ticari
alanda da silkeleniş ve uyanış yaşamamızdır. Yani 21. yüzyılı Türk asrı
yapmamız; girişimcilerimizin, işadamlarımızın büyüyüp öncü kuvvetler haline gelmesiyle mümkündür.”
21. yüzyıl Türk yüzyılı olacak
21. yüzyılı Türkçe konuşanların yüzyılı yapmanın Türk adı taşıyanların
kaderi olduğunu vurgulayan Başkan
Kopuz, “Çünkü “Türk’ün anlamı,
güçlü demektir” diye konuştu. Başkan Kopuz, “Bu yüzden biz, aynı zamanda, “ekonomide Türk (güçlü),
üretimde Türk (güçlü), girişimcilikte Türk (güçlü), yenilikçilikte Türk
(güçlü)” olmak zorundayız” dedi.
Bunun yolunun Türkçe konuşan girişimciler arasındaki iletişim hattını
sürekli ve kesintisiz hale getirmekten geçtiğini vurgulayan Başkan
Kopuz, 18. Türkçe Konuşan Girişimciler Toplantısı’yla biz bu yolda
önemli bir mesafe alındığına bildirerek, şöyle dedi:
“Çünkü bugün, burada, aramızda
iletişimin dinamik bir yapıya kavuşmasının önemli bir örneğine şahit
oluyoruz. Buradaki yol haritamız
Türkçe konuşanlar arasındaki ticareti artırmaktır. Burada temeli atılan işbirliklerimizi kuvvetlendirmek,
daha da ileriye taşımaktır. Türkçe
konuşan girişimcilerin sadece kendilerini değil tüm dünyayı etkileyen
değişim ve gelişiminin öncüsü olmalarını sağlamaktır. Aynı kültür ve tarihi paylaşanlar olarak, hep birlikte
çok daha büyük bir tarihi yazabileceğimize inanıyoruz. Biz Türkçe konuşabilir, birbirimizi anlayabilirsek,
o zaman birlikte düşünebilir, birlikte
büyük hayaller kurabiliriz. İşte o vakit hep birlikte girişimcilikle şekillenen büyük bir gelecek kurabiliriz.”
ler, günün anısına İstanbul Ticaret
Borsası Başkanı Ali Kopuz’a plaket
ve yöresel hediyeler verdi. Başkan Kopuz heyeti temsilen Salih
Taşdemir’e bir plaket sundu.
Ayrıca heyette yer alan bölge temsilcisi girişimciler, iş imkanları hakkında bilgi verip başarı hikayelerini
anlattılar. Toplantıda, sanatçı Valeri
Chilioglo, yöresel müziğin güzel örneklerini seslendirdi. Akşam yemeği
sonrasında, İSTİB üyeleri ve heyet
üyeleri arasında birebir iş görüşmeleri yapıldı.
Hedefimiz, pastayı büyütmek
Türkçe konuşanların, dünya girişimciliğine küresel ticaret pastasını
büyüterek önemli katkıda bulunacağının altını çizen Başkan Kopuz, “Bu
yüzden, Türkçe konuşan girişimcilerin bir araya gelmesi kimseyi ürkütmesin. Çünkü bizim mücadelemiz,
küresel pastadan bir dilim çalma
mücadelesi değil, bu pastayı daha
da büyütme mücadelesidir” dedi.
Başkan Kopuz’un konuşmasından
sonra Türkçe Konuşan Girişimci-
Mayıs - Haziran 2015
39
İSTİB-HABER
Başkan Kopuz, Etiyopya ile tarım sektöründe işbirliği istedi
ETİYOPYA İLE GÜÇLÜ İŞBİRLİĞİ İÇİN YOLA ÇIKILDI
Ali Kopuz başkanlığındaki TOBB Heyeti ile Abebaw Mekonen başkanlığındaki Etiyopya
Heyeti, Çalışma Komitesi Anlaşması hazırlıkları için bir araya geldiler. Başkan Kopuz,
iki ülke arasındaki ticaret hacminin yetersiz olduğunu vurgulayarak, acil eylem
planı hazırlanması önerisinde bulundu. Kopuz, Etiyopya’da yatırımları bulunan Türk
işadamlarının sıkıntılarını da toplantıda dile getirdi.
TOBB Başkan Yardımcısı Ali Kopuz ile
Etiyopya Ticaret Odası ve Sektörel
Birlikleri Başkan Yardımcısı Abebaw
Mekonen, bir araya gelerek, çalışma komitesi anlaşması için müzakerelerde bulundular. Toplantıda
konuşan TOBB Başkan Yardımcsı ve
İSTİB Başkanı Ali Kopuz, Etiyopya ile
Türkiye’nin birbirini daha yakından
tanıması için tanıtıcı etkinliklere
odaklanması gerektiğinin altını çizerek, iki ülke arasındaki ticaret hac-
40
minin yeterli olmadığını dile getirdi.
Tecrübemizi aktarmaya hazırız
Türkiye ile Etiyopya arasındaki tica-
Kopuz, Etiyopya Ticaret ve Sanayi
Odası’ndan bir heyeti ülkemizde
bir hafta boyunca ağırlayarak, “Oda
sistemi, KOBİ’lerin geliştirilmesi,
organize ve serbest bölge deneyimi,
lisanslı depoculuk” gibi konularda
tecrübe paylaşmaya hazır olduklarını kaydetti. Kopuz ayrıca, “Etiyopya’daki iş ve yatırım imkânlarını
işadamlarımıza duyurmamız gerekir. Bize duyurursanız üyelerimiz ile
ret hacminin yükseltilmesi ve çeşitlendirilmesi gerektiğini ifade eden
Kopuz, “Bunun için bir eylem planı
hazırlayabiliriz. Böylece kurumsal,
ticari ve yatırım işbirliklerini artırabiliriz. Ancak, planının en önemli kısmı karşılıklı bilgi aktarımı ve
tecrübe paylaşımı olacaktır” diye
konuştu.
İSTİB-HABER
paylaşabiliriz” dedi. Kopuz,THY’nin
uçuşları sayesinde Türkiye ile
Etiyopya’nın birbirine artık daha
yakın olduğuna işaret etti ve “Bunu
fırsata dönüştürmeli ve ikili ilişkileri
geliştirmeliyiz” dedi.
Türk firmalarının, inşaat başta olmak üzere, Etiyopya’da pek çok girişimi bulunduğunu anlatan Kopuz,
ilişkilerin daha da artırması için iki
ülke arasında muhabir bankacılık
ilişkilerinin geliştirilmesi gerektiğine dikkat çekti.
Tarımda işbirliği yapalım
Kopuz, işbirliği yapılacak alanlara
ilişkin görüşlerini açıkladığı konuşmasını şöyle sürdürdü: “Etiyopya
ekonomisinin yaklaşık yüzde 50’sini
kapsayan tarım sektöründe işbirliği yapabiliriz. Hem tarım ürünleri,
hem de tarımsal makinelerin ticareti desteklenebilir. Sağlık turizmi
konusunda ortak adımlar atılabilir.
Enerji firmalarımızın da Etiyopya’daki yatırım imkânlarını öğrenmelerini istiyoruz. Türkiye’nin turizm, telekomünikasyon, havacılık
imalat sanayi, makine ve kimya
sanayi alanlarındaki bilgi ve beceri
birikimini paylaşabileceğimiz ortamlar oluşturmalıyız.”
Türk iş dünyasının Etiyopya’daki
gümrük vergilerini yüksek bulduğunu belirten Kopuz, “Bu oranların
daha uygun seviyelerde uygulanması için ortak adımlar atılabilir. Gümrüklerde mevzuatın yorumlanmasına standart getirilmesi önerilebilir”
diye konuştu.
Etiyopya işadamlarını Türkiye’de
daha
fazla
görmek
istediklerini
belirten TOBB Başkan Yardımcısı Ali
Kopuz, “TOBB olarak Etiyopya’daki
özel sektörün geliştirilmesi konusunda her türlü desteği vermeye hazırız” dedi.
İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz açıkladı:
“HER YIL 17 MİLYAR YUMURTA TÜKETİYORUZ”
İstanbul Ticaret Borsası’nın Yumurta
Sektörünü temsil eden 10. Meslek
Komitesi Başkanı Naci Yıldırım ve
İstanbul Yumurta Üreticileri ve İşadamları Derneği Başkanı Necati Yıldırım ve üyeleri Refik Seven, Adem
Menga, İsmail Benli, İstanbul Ticaret
Borsası Başkanı Ali Kopuz’u ziyaret
ettiler. Yumurta sektörü hakkındaki
son gelişmeleri Başkan Ali Kopuz’la
paylaşan heyet, sektöre desteği için
Başkan Ali Kopuz’a teşekkür etti.
İstanbul Ticaret Borsası 10. Meslek
Komitesinin talebi üzerine, Tekirdağ
Namık Kemal Üniversitesi öğretim
üyelerinden Prof Dr. Ersin Şamlı ve
ekibi tarafından hazırlanmakta olan
kitap ve borsacılık faaliyetleri hakkında bilgi aktardılar. Yumurtanın
üretilmesinden, kalibrasyon, saklama, soğuk zincir, dağıtım koşullarının da anlatıldığı kitap, sektör için
bir başucu kitabı niteliğinde olacak.
Diğer sektörlerde olduğu gibi yumur-
ta sektörünün de önemli sorunları
olduğunu belirten İstanbul Ticaret
Borsası Başkanı Ali Kopuz, “Başkanı bulunduğum her sektöre, gereken desteği vermek benim görevim”
dedi. Başkan Kopuz, mevsimsel farklılıklar gösterse de yumurtanın en
çok tüketilen temel gıda ürünlerinden biri olduğunu belirterek, şöyle
konuştu:
“TÜİK verilerine göre yılda 16 milyar
496 milyon 751 bin 178 adet yumurta tüketirken yaklaşık 500 milyon
dolar civarındada yumurta ihracatı
yapıyoruz. Biz borsa olarak sektörün
önemini görüyor ve değerlendiriyoruz. Sektörün bilinçli bir şekilde büyümesi ve uluslar arası düzeyde rekabet edebilmesi için bilgi ve altyapı
yatırımlarını çoğaltmalıyız.”
Mayıs - Haziran 2015
41
UNUTULAN MESLEKLER
Batılılaşma ile Hayatımıza Giren Yenilik:
SANDALYE
Ülkemizde sandalye kullanımı XIX. yüzyıldaki Batılılaşma hareketi ile başlar.
Geleneksel Türk ev döşemesinde ahşap malzemeden yapılan sedir, çoğu
yerde ise yer minderi kullanılırdı. Saray ve konaklarda rağbet gören sandalye
Cumhuriyet döneminden sonra yaygınlaşarak başlıca ev eşyası haline geldi.
Mehmet Ali Diyarbakırlıoğlu
Kaynaklar, bilinen en eski sandalyenin Mısır’da yapıldığını gösteriyor. Ayakları ve bunları bileştiren parçaları hayvan pençelerine
benzetilen bu ilk sandalyenin her
42
bir ayağı farklı renkte boyanmıştı.
Üstelik üzerinde çeşitli süsler bulunuyordu. Daha sonraki dönemlerde Yunan ve Roma sandalyeleri
revaçtaydı. Bu sandalyelerin otur-
ma tahtası çukur ve aralıklıydı.
Ayakları ise yay gibi eğri yapılmıştı. Bu dönemden sandalyelere
hâlâ çeşitli müzelerde rastlamak
mümkün.
UNUTULAN MESLEKLER
16. yüzyılın ikinci yarısında sandalyelerde çarpı işareti biçimindeki
kirişler, “H” biçimindeki kirişlerin
yerini almaya başladı. Modern anlamda sandalyenin ilk örnekleri ise
17. yüzyıl İtalya’sında görülüyordu.
Arkalıklı ve dirsekliği olmayan bu
sandalyeler, ceviz ağacından yapıldıkları için sağlam ve dayanıklıydılar. Oturma tahtaları ise bazılarında
bitişik, bazılarında aralıklıydı. Ayrıca
oturmayı rahatlatmak için kumaş v
hasır örgü kullanılanları da oluyordu.
18. yüzyılda ise sandalyeler daha
estetik bir görünüme kavuştu. Zarif eğriler, alçak arkalıklar, oturma
yerinin derinleştirilmesi, ayaklarını
bağlayan kirişler kalkmış ve hasır
örgü kullanımı da yaygınlaşmıştı. Bu
dönemde oval ve yuvarlak sandalyeler de üretilmişti.
Günümüz sandalyeleri daha akılcı
daha hafif kolayca taşınır tarzdadır. Ülkemizde sandalye kullanımı
XIX. yüzyıldaki batılılaşma hareketi
ile başlar. Geleneksel Türk ev döşemesinde ahşap malzemeden yapılan
sedir, çoğu yerde ise yer minderi
kullanılırdı. Saray ve konaklarda
rağbet gören sandalye Cumhuriyet
döneminden sonra yaygınlaşarak
başlıca ev eşyası haline geldi.
Sandalye nasıl yapılır?
Sandalye ustaları önce, çınar, gürgen, meşe ağacının en iyisini bulurlar. Bu ağaçlardan hızar atölyelerinde sandalyenin uzun ayakları için 90
santimetrelik, kısa ayaklar içinde
50 santimetrelik keresteler çıkarırlar. Sandalyenin oturulan yeri için
kalınlığı 1,5 santimetrelik tahtalar
kesilir. Sandalyecilik mesleğinde bu
tahtalara oturma tahtası denir. Bir
sandalye için 8 adet parmak ağacı
dedikleri yuvarlak kiriş yapılır.
Çınar veya diğer ağaç türlerinden
6 adet dört köşeli ağaç tepsi tes-
terede çıkarılır. Sandalyenin diğer
parçalarının kalınlık ve silme işleri
planyada yapılır. Planya tezgahının
üzerinde kambur adı verilen bir bölüm bulunur. Sandalyelerin iki uzun
arka ayağı balık sırtı şeklinde eğridir. Tezgahın kambur bölümü bu
eğimi yapmak içindir. Sandalyelerde otururken dengeyi sağlamak için
arka ayakları arkaya doğru hafifçe
eğik olarak yapılır.
Sandalyelerin ayakları arasına çaprazlama olarak yanmış tel geçirilir ve
ortasından bükülerek gerdirilir. Böylece kirişler ayaklara daha sağlam
bağlanmış ve çıkması önlenmiş olur.
Sandalyelerin oturma tahtaları eskiden vida ile vidalanırmış. Sonraları vidaların kalitesinin düşmesi nedeniyle
vazgeçilmiş. Oturma tahtaları kirişlere
çivi ile tutturulmaktadır. Sandalyenin
ayakları, kirişleri, oturma tahtasının
montajı ve tel ile de gerdirilmesinden
sonra zımparalama işine geçilir.
Arkalığı olmayan sandalye: kürsü
Kürsü, sandalyelerin arkalığı olmayanıdır. Ağaç tornacılarının bir buluşudur. Üzeri tahta kaplama olduğu gibi hasır veya bez şerit örgülü
olanları da vardır. Ayakları köşeli ya
da yuvarlak olabilir. Kirişleri de yayuvarlak ya da köşeli kesilmiş ağaçtandır.
30×30 cm boyutlarında kısa bir
oturma gerecidir. Tornada yapılan
ayaklar yine tornada çekilen kirişler ile birleştirilir. Üzeri hasır otu
veya sentetik şerit ile örülür ya da
oturma tahtası ile kaplanır. Sandalyede olduğu gibi kürsüde de ayaklar
arasında tel gerdirme vardır. Kürsü
Anadolu’da genellikle çayhanelerde, köy kahvelerinde, hanlarda
küçük esnafın gündelik yaşamında
çokça kullandığı pratik bir oturaktır. 20 cm yüksekliğinde olanları ise
banyolarda kullanılmak üzere yapılmıştır.
Mayıs - Haziran 2015
43
İŞ DÜNYASI & YÖNETİM
8 SORUDA MÜŞTERİ İLİŞKİLERİ YÖNETİMİ
Basit bazı soruları basit olduğu kadar
önemli olduğuna inandığım soruları
sormak istiyorum. Umarım bu sorulara
vermeye çalışacağım cevaplar Müşteri
İlişkileri Yönetimi konusunda zihnimde
oluşan çerçeveyi size aktarmak konusunda yeterince yardımcı olurlar. Bunu
başarabildiğim ölçüde Müşteri İlişkileri
Yönetiminin ve başarılı olma şartlarının
ne olduğu konusunda etkin ve verimli bir
sonuca ulaşmış olacağız.
ERDAL
DERİNDERE
Yine
burada
yönetim
düşünürü
Deming’in ünlü 14 maddesindeki 4.
madde ufkumuzu açıyor: ‘Tedariki fiyat
bazında yapma uygulamasını durdurun.
Bunun yerine toplam maliyeti minimize
edin. Herhangi bir mal veya hizmet için
tek bir tedarikçi ile sadakat ve güven
temelinde uzun vadeli çalışın.’
MÜŞTERİ KİMDİR?
Sunulan mal
İŞ DÜNYASI
veya hizmeti satın alan
kişi
müşteri
değildir. Satın alandır. Yani
‘Alıcıdır’ (Buyer). İngilizcede
müşteri kavramını karşılayan
kelimenin (Customer) kökenine dikkatinizi çekerim. Custom, “gelenek” anlamına
gelir. Buradan çıkarttığım sonuç şu: Tekraren, sunulan
mal veya hizmeti bir defa satın alan kişi müşteri değildir; müşteri satın alma eylemini gelenek haline getiren
kişidir. Bu gelenek sadece belirli mal veya hizmet alımını kapsamaz, bu mal veya hizmeti sunan kişi, kurum ve
kuruluşlarla daha derin ve uzun süreli bir ilişkiyi kapsar.
Bu ilişki satma – satın alma çerçevesini aşar ve karşılıklı
değer değiş-tokuşu bağlamına yerleşir. Burada artık ihtiyaçlar değil, ihtiyaçları da ihtiva eden bir güven ortamı
söz konusudur.
MÜŞTERİ NE İSTER?
Robert Rodin’in kitabının adı, bu soruya cevabımı bir
ideal tip olarak çok güzel özetliyor: ‘Free, Perfect and
Now’. Yani ‘Bedava, Mükemmel ve Şimdi’. Bu ironik kavramları gerçeğe taşırsak, müşteri beklentilerini şöyle
özetleyebiliriz: Müşteri; uygun fiyat ister, uygun nitelik
(kalite) ister ve kendisi için en uygun zamanda (teslimat)
ister. Buradaki Uygun kavramı üzerinde durup düşünmek
gerekir. Eğer müşteri ilişkilerini salt ekonomik terimlerle tanımlamak hatasına düşersek, salt rekabetçi kategorilerle düşünüp hareket ederiz ve müşteri ilişkilerinin
gerçek içeriğine asla ulaşamayız. Detaylarına girmeden
44
şöyle özetleyebilirim: Müşterinin uygunluk tercihi güvenin ve bu temelde
yükselen uzun vadeli ilişkinin içine gömülüdür. Yani müşteri anlayış gösterir.
Siz de ‘Elinizden Geleni’ yaparsınız.
VE YÖNETİM
Unutmayın her satıcı aynı zamanda alıcıdır. ‘Çalma kapıyı, çalarlar kapını’
Bir Gallup Araştırmasında belirtilen
tüm sektörlerde tüm müşterilerin ortak
dört beklentisini şöyle özetleyebiliriz:
• Müşteri Doğruluk ister.
• Müşteri Ulaşılırlık ister.
Bu iki beklentinin başarıyla karşılanması dahi sadece
müşteri memnuniyetsizliğini önler. Yani yolun yarısıdır.
Vuslata ermek, uzun süreli
ilişkiyi garantilemek için geriye kalan iki beklentiye de
cevap vermek gerekir.
• Müşteri Ortaklık ister. Firmaların onları dinlemesini,
cevap vermelerini, onlara aynı tarafta olduklarını hissettirmelerini beklerler.
• Müşteri Tavsiye ister. Bu müşteri beklentilerinin en üst
seviyesidir. Müşteriler en çok kendilerine öğrenmelerinde yardımcı olan firmalara yakın hisseder. Alıcıların
Müşteriye dönüştüğü aşamadır bu. Son iki aşamanın gerçekleşmesi duyarlı ve odaklanmış çalışanlar sayesinde
gerçekleşir. Çalışanlar firma ve müşterileri arasındaki
yegâne bağlantıdır.
MÜŞTERİ ÜRÜN-HİZMET SÜREÇLERİMİZİN
NERESİNDE YER ALMALIDIR?
Öncelikle en başta yani tasarım safhasında ve süreçlerin
her yerinde. Bilinmeyen müşterilerin varsayılan ihtiyaçları için ve tahmin edilen alım güçlerine dayanarak mal
ve hizmet üretip sunmak çok çok eskilerde kaldı. Eskiler-
İŞ DÜNYASI & YÖNETİM
de kaldı ama hala bu bariz hatayı yapmaya devam eden
ve kaybeden çok firma var. Temel felsefe şu olmalı:
a. İhtiyaçların çok az bir kısmı müşteri tarafından dile
getirilir. İhtiyaçları belirleyen asıl olarak arzdır.
b. Her safhada; tasarımda, üretimde, pazarlamada, satışta, satış sonrası hizmetlerde müşterini nabzı tutulmalı.
c. Problemlerin ürün müşteriye ulaştıktan sonra çözülmesi çok masraflıdır.
d. Müşteri memnuniyeti aslında çoğu karanlıkta kalan azı
keşfedilebilen bir süreçtir. Yapılan araştırmalar memnun
alıcıların ortalama 3 kişiye memnuniyetlerini aktardıklarını, memnun olmayanların ise memnuniyetsizliklerini 9-11 kişiye hem de yüksek perdeden aktardıklarını
gösteriyor. Daha da önemlisi ve trajik olanı çok az kişi
memnuniyetsizliklerinden firmayı haberdar ediyorlar ve
sorunların giderilmesini talep ediyorlar.
e. Memnuniyetsizliğin efektif bir şekilde giderilmesi
müşteri sadakatinde çok önemli bir faktör.
f. Ne yazık ki alıcıların çoğu küsüyorlar ve firmalar çok
önemli bir bilgi kaynağından mahrum kalıyorlar.
g. Müşterinin tuttuğunuz elini nazikçe tutmaya devam
edin, asla bırakmayın, sıkmadan ve kızdırmadan.
ÜRÜN NEDİR?
BİR FİRMANIN EN ÖNEMLİ ÜRÜNÜ NEDİR?
Bir firmanın en büyük ve en önemli
ürünü ‘Firmanın Kendisi’dir. Müşteriler
öncelikle firmayı daha sonra ürünleri
beğenip alırlar. Zaten müşteri olmak
demek firmayı beğenip almak demektir. Sadık Müşterilere sahip olmak istiyorsanız diğer sadık paydaşlara (Çalışanlar, Yönetim,
Hissedarlar) sahip olmalısınız. İçiniz dışınız bir olmalı
ki gerçek güven ortamını tesis edebilesiniz. Ürünlerde,
süreçlerde ve ilişkilerde sürekli sonsuz iyileştirme ortamına sahip bir firma kendini birincil ürünü olarak üretip
sunuyor demektir.
MÜŞTERİLER KADAR MÜŞTERİ OLMAYANLARIN DA
ÖNEMİ VAR MIDIR?
Yine ünlü bir yönetim düşünürü Peter Drucker ‘Bir firmanın müşterilerini bilip tanıması kadar rakiplerinin müşterilerini hatta müşterisi olmayanları da bilip tanımasıdır’
diyor. Bir firmanın sadece kendi müşterilerine odaklanması kadar tehlikeli çok az şey vardır. Anahtar soru: Diğerleri neden bize gelmiyorlar? Neden onlara gidiyorlar?
Bir firmanın geleceğini etkileyen şeyler genellikle kendi
dışında hatta içinde bulunduğu sektörün ve hatta ulusal
ekonominin dışında olup bitenlerdir.
Benim en çok beğendiğim, sevdiğim ve aklıma yatan
ürün tarifi şu:
MÜŞTERİ MEMNUNİYETİ İLE MÜŞTERİ ESARETİ
ARASINDA NASIL BİR AYIRIM ÇİZGİSİ ÇEKEBİLİRİZ?
Ürün = Satın Alınan Mal veya Hizmet + Hissettiğiniz Şey
Konjoktürel olarak mecbur kalabilirsiniz ancak fiyat
odaklı alıcılar kadar tehlikeli ‘müşteri’ yoktur. Eğer bu
tip müşterileri belli bir niceliğin üstündeyse bir firmanın
kendini sorgulaması gerekir. Müşteri Esaretinin temeli fiyat bazlı alışverişlerdir. Müşteri Memnuniyeti ancak
siz de memnunsanız gerçekleşir. Özellikle bir firmanın
memnun İç Müşterilere sahip olması stratejik önem taşır.
Güven ortamında gerçekleşen uzun süreli değer değiştokuşu yani gerçek müşteri ilişkileri müşteri memnuniyetinin temelidir. Kazan-kazan.
Dikkat ederseniz yazılı ve görsel reklamların önemli bir
kısmında mal ve hizmetten daha fazla, ilgili mal ve hizmetin satın alınmasıyla edinilecek faydadan çok, yaşatacağı his vurgulanır.
Falanca markayı giyin fark edilirsiniz.
Falanca markayı kullanın dünya avucunuzun içinde. Filanca
yere gidin hayatınız
değişecek. Filancayla uçun çünkü önemlisiniz.
Reklamlarda vaat edilenlerin ötesinde müşteri tam da
hislerin peşindedir. Bu fiyata bu kaliteyi başka yerde
bulamam. Paramın karşılığını aldım, hatta fazlasını. Kazıklanma korkusu olmadan alışveriş yapıyorum. Çürük
çarık karıştırmıyorlar. Ne kadar nezih ne kadar ‘Cool’
bir ortamdı. Ne zaman bir sorun çıksa derhal ilgileniyorlar, yarı yolda bırakmayacaklarından eminim. Kendimi
önemli hissettim. Vb.
CRM UYGULAMALARININ
BAŞARILI OLMA KONUMU NENİR?
Üzerinde bu kadar çok durulan ve
geniş bir literatüre ve teknolojik
altyapıya sahip CRM uygulamalarının vardığı nokta gerçekten çok
ilginç. Neredeyse tam bir başarısızlık. Burada bu konuya girmeyeceğim. Bu başarısızlığı
teşhis edip inceleyen literatürü taramak ve kendi araştırmalarımızı gerçekleştirip kendi düşüncelerimizi oluşturup iş dünyamıza sunmak ilgililerini bekliyor.
Mayıs - Haziran 2015
45
İSTİB-HABER
İSTİB Başkanı Kopuz, 3. EDT Expo Fuarı’nda konuştu:
“EV DIŞI TÜKETİM SEKTÖRÜ YÜKSEK BÜYÜME POTANSİYELİNE SAHİP”
Ev Dışı Tüketim Tedarikçileri, bu yıl üçüncüsü düzenlenen EDT Expo Fuarı’nda büyük
şov yaptılar. ETÜDER’in öncülüğünde yapılan fuarın açılışında konuşan Başkan Kopuz,
sektörün sahip olduğu enerji ve güçten çok memnun olduğunu söyledi. Kopuz, “İSTİB
olarak sektöre her türlü desteği vermeye hazırız” dedi
Türkiye’nin en dinamik sektörlerinden biri olarak kabul edilen Ev Dışı
Tüketim Tedarikçileri, EDT Expo Fuarı 2015’te buluştu. Ev dışı tüketim
sektörüne yeni bir bakış açısı getirmek ve sektör bilincini hazırlamak
amacıyla yola çıkan Fuar’ın açılışında konuşan İSTİB Başkanı Ali Kopuz,
46
“Ev Dışı Tedarikçilik Sektörünün sa-
liralık büyüklüğe sahip bir sektörün
hip olduğu enerji ve güç beni ziya-
öncü fuarı olma özelliği taşıyor. EDT
desiyle mutlu etti” diye konuştu.
Expo’nun İstanbul’da yapılmasının
Ev
Tedarikçileri
ise başka bir anlamı var. Fuar yetki-
Derneği’nin öncülüğünde gerçek-
lileri, 50 milyar liralık pazarın yüzde
leştirilen ve ev dışı gıda tüketimi-
41’inin İstanbul’da gerçekleştiğini
nin temsil edildiği Fuar, 50 milyar
söylüyorlar.
Dışı
Tüketim
İSTİB-HABER
Sektörde büyüme
potansiyeli çok fazla
Başkan Kopuz, fuarı, Ev Dışı Tüketim
Tedarikçileri sektörünün gövde gösterisi olarak nitelendirdi ve “Üçüncüsü düzenlenen fuarın büyüklüğüne,
sergilenen ürün ve ekipmanlara baktığınızda sektörün sahip olduğu dinamizm ve büyüme potansiyeli hemen
dikkatinizi çekiyor” diye konuştu.
Birçok sektörün büyümek için projeler peşinde koştuğu bir ortamda,
Ev Dışı Tedarikçilik Sektörünün sahip
olduğu enerji ve gücün kendisini çok
memnun ettiğini belirten Başkan Kopuz, “Bu gelişmede kuşkusuz en büyük pay sahiplerinden birisi de Sayın
ETÜDER Başkanı Melih Şahinöz’dür.
Ben burada, Sayın Başkanı can-ı gönülden kutluyorum” dedi.
Hijyene dikkat
Çanakkale Zaferi unutulmadı
Her sektör gibi Ev Dışı Tüketim sektörünün de özellikle büyümeden
kaynaklanan bazı sorunlarla karşılaşabileceğine değinen İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz, bu
noktada en önemli konunun gıda ve
gıdada da tüketicilere sağlıklı ve kaliteli ürünlerin sunulması olduğunu
bildirdi. Kopuz, “Malumunuz olduğu üzere, İstanbul’da gıdanın temsilcisi İstanbul Ticaret Borsası’dır.
Ben İstanbul Ticaret Borsası Başkanı
olarak, sağlıklı ve kaliteli gıda ürünlerinin temini konusunda her türlü
işbirliğine hazır olduğumuzu buradan açıkça ifade ediyorum” şeklinde konuştu.
Bu yıl 3. Kez düzenlenen Ev Dışı Tüketim Tedarikçileri Fuarı 25 – 28 Mart
2015 tarihleri arasında İstanbul Fuar
Merkezi’nde açık kaldı. Fuar tam 50
bin metrekare alanda gerçekleştirildi. 4 gün boyunca sektör temsilcilerinin hazırladığı şovlarla katılımcılara güzel tatlar sunuldu. Fuarda
Çanakkale Zaferi’nin 100. yılı da
unutulmadı ve 100. yıl temalı çikolatadan heykel üretildi. Tarihi Osmanlı
yemeklerine modern yorumların getirildiği Osmanlı Mutfağı bölümü büyük ilgi gördü. Ayrıca ünlü otel şefleri
Black Box’ta yarışırken, eğitim gören
genç yeteneklerin sektöre kazandırılmasını amaçlayan Üniversiteli Şeflerin Düellosu’nda gençler ter döktü.
Mayıs - Haziran 2015
47
İSTİB-HABER
Başkan Ali Kopuz, TOBB AB Uyum Komisyonu’nda açıkladı:
“KATILIM SÜRECİ, DEMOKRASİ
VE PİYASA EKONOMİSİNİN TEMEL ÇIPASIDIR”
TOBB Başkan Yardımcısı ve İSTİB Başkanı Ali Kopuz, AB katılım sürecinin Türkiye’de
hukuk devletinden piyasa ekonomisine kadar geniş bir alanda temel çıpa olduğunu
söyledi. Kopuz, bu nedenle iş dünyası olarak AB katılım sürecine ciddi destek
verdiklerini vurguladı.
TOBB AB Uyum Komisyonu toplantısı, geçen Mart ayında TOBB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ali
Kopuz’un başkanlığında Ankara’da
toplandı. Toplantının açılışında konuşan TOBB Başkan Yardımcısı Ali
Kopuz, Türkiye için AB katılım sürecinin temel bir çıpa görevi gördüğünü belirterek, “Katılım süreci istikrarlı ve kurumsallaşmış bir
demokrasinin yerleşmesi, hukuk
devleti ve hukukun üstünlüğü, temel hak ve özgürlüklerin korunması, işleyen bir piyasa ekonomisinin
varlığı, AB içindeki piyasa güçleri
ve rekabet baskısına karşı koyma
kapasitesine sahip olunması ve ni-
48
hayetinde, mevzuatı uygulayabilme
kapasitesi olan güçlü bir kamu bürokrasisinin temel çıpasıdır” diye
konuştu. Kopuz, iş dünyası olarak
AB katılım sürecine ciddi destek
verdiğini vurguladı.
TOBB AB Uyum Komisyonu Başkanı
ve Bafra TSO Başkanı Göksel Başer
ise konuşmasında, TOBB AB Uyum
Komisyonu toplantısının, TürkiyeAB ilişkileri ve bu ilişkileri doğrudan
ilgilendiren konular hakkında bir
bilgilenme oturumu şeklinde tasarlandığını ifade etti. Başer, bu çerçevede Türkiye-AB İlişkileri, AB-ABD
Trans Atlantik Ticaret ve Yatırım
Anlaşması, Geri Kabul Anlaşması ve
Vize Serbestisi Diyalogu konularındaki gelişmelerinin toplantıda ele
alınacağını ifade etti.
Toplantıya iştirak eden AB Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Dr. Burak
Erdenir, Büyükelçi Bozkurt Aran ile
İKV Genel Sekreter Yardımcısı ve
Araştırma Müdürü Melih Özsöz, Komisyon üyelerine Türkiye-AB ilişkileri ve gündemdeki konular ile ilgili
birer sunum gerçekleştirdiler. Toplantıda, ayrıca, Türkiye-AB ilişkilerinde yaşanan güncel gelişmeler,
AB-ABD Trans-Atlantik Ticaret ve
Yatırım Anlaşması Müzakereleri ile
Geri Kabul ve Vize Serbestisi Diyaloğu konuları ele alındı.
İSTİB-HABER
NAİL OLPAK, YENİDEN MÜSİAD BAŞKANI SEÇİLDİ
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) 23. Olağan Genel
Kurulunu Haliç Kongre Merkezi’nde
gerçekleştirdi. Genel kurulda, İstanbul Ticaret Borsası’nı Meclis
Başkan Yardımcısı İzet Kopuz ile Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Kamar
temsil etti.
MÜSİAD 23. Olağan Genel Kurulu’nda
konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugüne kadar MÜSİAD
çatısı altında görev yapanlara teşekkür ederek, MÜSİAD’ın, Türkiye’nin
ekonomisine, üretimine, istihdamına olduğu kadar demokrasisine de
çok önemli katkılar yaptığını söyledi.
Milletin bağrından çıkan ve orada
neş vü nema bulan MÜSİAD’ın bugün
de aynı şekilde yola devam ettiğini
belirten Erdoğan, “Her ne pahasına
olursa olsun değil, helalinden kazanmayı; sadece kendiniz için değil,
ülkemiz ve milletimiz için çalışmayı
ilke edindiğiniz için her birinizi kutluyorum” diye konuştu.
Haliç Kongre Merkezi’nde gerçek-
Türkiye ile birlikte dünyanın dört
bir yanında bu doğrultuda koşturan,
mücadele veren her MÜSİAD’lıyı,
“bugünün alperenleri ve dervişleri”
olarak gördüğünü belirten Erdoğan,
“Emeğinizle, üretiminizle, ticaretinizle daha önemlisi örnek hayatınızla çok önemli bir görev ifa ediyorsunuz. Ekonomideki önemli rolünüz
yanında, milletimizin bu coğrafyadaki bin yıllık medeniyet davasına
verdiğiniz katkıyla da her türlü takdiri ve teşekkürü hak ediyorsunuz.
Allah yar ve yardımcınız olsun” ifadelerini kullandı.
Altınay, Halim Aydın, Mahmut As-
leştirilen MÜSİAD 23. Olağan Genel
Kurulu’nun ardından Yönetim Kurulunda yer alan isimler şöyle belirlendi: “Nail Olpak, Ahmet Selvi,
Alipınar Topdaş, Bekir Sami Nalbantoğlu, Burak Benşin, Esat Akbülbül,
Eyüp Uğur, Fuat Tosyalı, Gökhan
Murat Kalsın, Gülten Durdu, Hakan
malı, Mehmet Ünal, Melike Günyüz,
Namuk Alper Esen, Nazım Özdemir,
Necmettin Öztürk, Ömer Faruk Akbal, Ömer Faruk Çelik, Remzi Gür,
Soner Meşe, Turgut Al, Ümit Kiler,
Yavuz Fettahoğlu.”
Mayıs - Haziran 2015
49
İSTİB-HABER
İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz:
“TÜRKİYE’NİN G20 VE B20 PERFORMANSI, DÜNYAYI ETKİLEDİ”
Türkiye, G20 ve B20 performansı
ile dünyayı hayran bırakıyor. Rıfat
Hisarcıklıoğlu başkanlığındaki TOBB
Heyeti, ABD’ye gerçekleştirdiği ziyaretlerinde, B20- T20 etkinliklerini ana tema olarak belirleyerek,
Türkiye - ABD ilişkilerinin iktisadi
boyutu hakkındaki görüşlerini ABD
Kongresi’nde ve ABD Ticaret Odası ile Türk - Amerikan Konseyi’nde
50
(ATC) dile getirdi.
Heyette yer alan TOBB başkan Yardımcısı ve İSTİB Başkanı Ali Kopuz,
bu performansın ekonomi dünyasını
oldukça etkilediğini belirtti.
Programlar kapsamında çeşitli toplantı ve etkinlikler düzenlendi. ABD
Temsilciler Meclisi North Carolina
Eyaleti üyesi Virgina Fox, Türk -
Amerikan Ticaret ve Sanayi Odası
(TACCI), Uygur Türkleri Lideri Rabia
Kader, Türk-Amerikan Konseyi (ATC)
ile temaslarda bulunurken, basın
mensuplarıyla da bir araya geldi.​
Etkinliklerin tamamına TOBB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcıları Ali
Kopuz ve Ender Yorgancılar da iştirak etti.
İSTİB-HABER
İSTİB Başkanı Ali Kopuz, 2014 büyümesini değerlenirdi:
“2014’DE KÜRESEL BÜYÜME ORTALAMASINI YAKALADIK”
İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz, yaptığı açıklamayla Türkiye’nin 2014
yılında 2.9 büyümesinin, cari açık ve enflasyonun kontrolüne yönelik tedbirlerden
kaynaklandığını söyledi. Kopuz, “Bu büyüme Türkiye’ye yetmez, ama küçümsenecek
bir tarafı da yok. Türkiye küresel büyüme ortalamasını yakalamıştır” dedi.
Türk ekonomisinin son 12 yıllık büyüme ortalamasının yüzde 4,9 olduğunu
hatırlatan Kopuz, “Türkiye’nin en az
yüzde 4,5 büyümesi gerektiğini hepimiz biliyor ve kabul ediyoruz. Ancak,
bu büyümenin de öyle eleştirilecek
bir tarafı olduğunu düşünmüyorum.
Ekonomide bütün hedeflerinizi aynı
anda tutturma şansınız zaten olamaz. Türkiye dünyanın önde gelen
gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerinin 2014 yılı ortalama büyümesini
yakalamıştır. Öncelikle önemli olan
budur” diye konuştu.
Mutlak büyümenin önemli ama esas
mukayeseli büyümenin gerekli olduğuna dikkat çeken Başkan Kopuz,
“Dikkatli baktığımız da görüyoruz
ki, Türkiye Çin ve Hindistan’ın büyümeleri hariç tutulduğunda yine
ciddi bir büyüme oranı yakalamıştır.
Türkiye’nin de yer aldığı diğer gelişmekte olan ülkelerin büyüme ortalamasının yüzde 1,7, gelişmiş ülkelerin
büyüme ortalamasının yüzde 1,8 olarak gerçekleştiğini göz ardı etmeyelim” açıklamasında bulundu.
Türkiye’nin 2.9 büyüme ile Avrupa
Birliği’ne üye ve aday ülkeler arasında, 2014 yılını en iyi kapatan bir
veya iki ülke arasında olduğunu da
hatırlatan Kopuz, Ekonomideki yavaşlamanın sebebinin de doğru analiz
edilmesi gerektiğini kaydetti. 2014
yılı büyümesinin 2.9 çıkmasındaki
sebebin cari açık ve enflasyonunun
kontrolüne yönelik tedbirler olduğunu belirten Kopuz, sözlerini şöyle
tamamladı:
“Yönetimimizin aldığı tedbirler, 2013
yılında yüzde 5,1 artan hane halkı
tüketim harcamalarının, 2014 yılında sadece yüzde 1,3 büyümeyle yılı
kapatmasına sebep olunca, 2013 yılında yüzde 4,2 büyüyen Türk eko-
nomisi, doğal olarak 2014 yılında
yüzde 2,9’da kaldı. Bununla birlikte,
2014 yılında net ihracatın büyümeye önemli katkı yapması sayesinde
de, 2014 yılında Türkiye’nin yüzde 2,9 büyüdüğünü söyleyebiliriz.
Türkiye’nin 2015 yılında yüzde 3 ve
üzerinde büyüme yakalayabilmesi
için, yatırım ortamının iyileştirilmesi ve ihracattaki düşüş de göz önüne
alınarak, mali disiplini zedelemeden
kamu harcamalarının daha kuvvetli
düzeyde büyümeye katkı sağlaması
gerektiği kanaatindeyiz.”
Mayıs - Haziran 2015
51
TİCARET VE HAYAT
Herkes Kendi İşine Baksa
“Dostluk birbirine bakmak değil, aynı yöne bakmaktır” diyor Exupery. Her
sektör, branş, alan ve hatta birey, özündekini kendi dünyasında yaşasa ve ağır
siyasal zihinsel angajmanlara girmeden işini yapsa, yani ortak hayat ve kader
arkadaşlarıyla iyi ve güzel olan hedeflere odaklansa, siyaset de hayat da hizaya
gelir. Yerliyerinde olur. Ve şunu da hatırlayalım ki, “Taş yerinde ağırdır.”
Yıllardır ısrarla vurguladığım bir şey
var. Hayata ait parça gerçeklikleri
abartı bir ilgiyle merkeze oturtup diğer alanlara bigane kalmanın yanlışlığı. Siyaset sahnesinin heyecanlı olduğu
yaşadığımız günlerde bu durum daha
bir net olarak ortada. Herkes siyaset
konuşuyor. Hararetli tartışmalar yapılıyor. Yani havanda su dövülüyor. Elbette vatan millet adına oluyor bu işler.
Oysa kişinin kendisi, ailesi, toplumu ve
ülkesi için öncelikle işini iyi yapması
gerekiyor. İşi siyaset olanlar mevcut
gündemden dolayı müstesna elbette,
onlar işlerini yapıyorlar, iyi ya da kötü.
MÜRSEL
SÖNMEZ
TİCARET
Toplumsal hayatta her birey üzerine düşen rolü oynadığı zaman tablo tam olur. İnsanların gittiği yol, yaptığı
iş ve siyasal kültürel tercihleri farklıdır. Benzerliklerden doğan öbeklenmeler de bireysel farklılıklar gibi
doğaldır. Bu farklılıkların zenginlik olduğu ve birbirini
tamamlama gibi bir işlevi olduğu da muhakkaktır. Meşrebi kendi dünyasına ait olan kişi, mutabık kalarak tüm
toplumla buluşamasa da, mesleği itibariyle buluşur.
Düşünce ve inançlar kişinin kendi dünyasında, ürettiği
iş ve hizmetler ise toplumun genel yapısında bir değerdirler. Düşüncelerimizle yaklaşamadığımız insanlara,
güzelce yaptığımız işlerle ulaşıp dokunabiliriz.
Her ne kadar toplumu yöneten irade ve yasalar gidişatı belirliyor da olsa, aslolan; toplumun yönelişi, hayat karşısındaki tutum ve tavrıdır. Siyasetten bağımsız
52
bir iktisadi ve kültürel hayata ihtiyacımız var. Toplumun tercihlerini
beyan etmesi normal ve gereklidir.
Ülkenin ana damarı olan ticaret ve
üretim alanlarında bulunan insanların da elbet bir tercihleri olacaktır.
Bunlar da elbet doğru ve gerekli şeylerdir. Ancak, her şeyi getirip getirip
siyasete bağlamak ülkeye yapılacak
katkıya zarar verecektir. İş üzerinde
insanlarla buluşmak, ilişkileri soyut
değil somut gerçekler üzerinden
oluşturmak gerekli. Bunun sonucu
VE HAYAT
ise siyasetten bağımsız bir iktisadi
iradenin varlığını meydana getirecektir. Gündeminde ana madde olarak sürekli dalgalanan ve gerilimlerle yürüyen siyasetin olduğu bir yerde,
salim bir akıl ve istikamet sahibi bir irade teşekkül etmez.
İnsanların, özellikle de iş yaparak memleketine katkı
sağlayanların ana gündemleri yaptıkları işi daha iyiye
götürmek olmalıdır. Üretiminizi arttırmak, pazarlarınızı genişletmek, yeni ve özgün buluşlarla yeni yollar
açmak somut getirileri olan bir yoldur. Siyasi spekülasyonlarla vakit harcamak ise ana sermayesi zaman olan
ömrü israf etmek anlamına gelir. Ve tam bu noktada şu
söylenilebilir ve abartı da olmaz: Siyasetin büyüğü ve
soylu olanı ticarettir, iktisadi faaliyettir. Ülkeye fayda
sağlama ve iyiliğini istemeniz gerçekte ne kadar değer
ürettiğinizle ölçülebilir.
TİCARET VE HAYAT
Siyasetin yapması gereken ülke insanının huzur içinde
olması ve adaletle yönetilmesini sağlamak ve ülkeye
“varlık” katan insanların yolunu açmak ve kolaylaştırmaktır. Bu yapının oluşmasını sağlayan bir sistem ve
mekanizma vardır. Seçimler, partiler ve hükümetlerle
çark döner. Ticaret ve sanayinin, bilim ve kültür alanlarının da kendi dünyalarında ve olabildiğince bağımsız
işlemesi gerekmektedir. Hayatın omurgasını oluşturan
ve siyasete göre “reel” olan bu uğraş ve iş alanları,
değişken siyasal ortamın dalgalanmalarına tahammül
edemez. O dalgalanmaların etkisine girdiği zaman işler karışır. Seçim dönemlerinde yaşanılan iktisadi durgunluk veya kasılmalar bunun göstergesidir. Psikolojik
etkilenmeler doğaldır ama bu etki bir yavaşlama ve
aksama meydana getirmemelidir.
Bir devleti yüzlerce hatta binlerce çarkın birbirine bağlı
olarak çalıştığı bir makinaya benzetirsek, her çark kendi
mihverinde döndüğü sürece diğerlerinin işleyişine katkı
sağladığı hatta işleyişini olası kıldığı görülecektir. Yüzlerce hatta binlerce başlığa ayırabileceğimiz iş ve uğraş
alanlarının kendi özel gündem ve hedefleri vardır, olmalıdır. Çiftçi daha çok ve iyi verim peşinde koşacaktır. Sanayici üretimini arttırma ve satabilmenin daha etkin yöntemlerini araştıracak, tacir ulaşamadığı ya da satamadığı
ülke ve dünya köşelerinde gezinecek, bilim adamı bulunduğu kürsünün evrensel ligde yükselmesi için ter dökecek, sanatkâr öz medeniyetinden yola çıkarak evrensel anlam ve değerler üretme heyecanı içinde olacaktır.
Başarmanın ve kazanmanın zevki havanda su dövmenin
zevkini geride bırakacaktır. Soylu ve boylu siyaset budur.
Öz güce yaslanarak ve emek vererek ortaya övünülesi bir şey koymak, siyasetle meşgul olmanın bahanesi
olan vatan millet kaygı ve sevdasına gerçek katkıyı sağlamaktır. Yoksa, şu veya bu siyasi rüzgarın etkisiyle ve
oradan gelecek “himmet”le yürümek, yürümek değil
durmak da değil, geriye gitmektir.
Çarklar topluluğu benzetmemize dönersek, toplumu ve
devleti oluşturan çarkların birbirlerine dokunup geçtikleri noktalar vardır. Birbirlerinin varlık ve işleyişlerini
böylelikle sağlarlar. Bu ölçülü temastan sağlıklı işleyiş
doğar. Çarkları iç içe koyduğunuz ya da kimlerini durdurduğunuz zaman sistem kilitlenir, işlemez ve fayda
değil zarar meydana getirir. Birinin durması veya arızası, diğerlerinin de arıza yapmasına veya kırılıp gitmesine
yol açar. Bu benzetmede olduğu gibi ülke hayatının ana
ve tali çarkları da önce kendi yörüngelerinde bağımsız
olmak zorundadır. Her şeyi siyaset ya da başka bir çarkın
işleyişine emanet etmek, ya da, bütün yumurtaları aynı
sepete koymak akla ve hayatın doğasına uymaz. Milletçe abartmayı sevdiğimizden, heyecanlı ve duygusal olduğumuzdan mıdır nedir, her konuda kantarın topuzunu
kaçırıyor ve sorumluluklarımızı ihmal edebiliyoruz.
“Dostluk birbirine bakmak değil, aynı yöne bakmaktır”
diyor Exupery. Her sektör, branş, alan ve hatta birey,
özündekini kendi dünyasında yaşasa ve ağır siyasal zihinsel angajmanlara girmeden işini yapsa, yani ortak
hayat ve kader arkadaşlarıyla iyi ve güzel olan hedeflere odaklansa, siyaset de hayat da hizaya gelir. Yerliyerinde olur. Ve şunu da hatırlayalım ki, “Taş yerinde
ağırdır.”
Mayıs - Haziran 2015
53
İSTİB-HABER
İSTİB Başkanı Ali Kopuz, gıda fiyatlarındaki artışları değerlendirdi:
“MEVSİMSEL FİYAT ARTIŞLARINI,
YAPISAL ÇÖZÜMLERLE ÖNLERİZ”
İSTİB Başkanı Ali Kopuz, gıda fiyatlarında yaşanan ciddi artışlara dikkat çekerek,
bunun çaresinin lisanslı depoculuk sisteminin aktif olarak devreye sokulması
olduğunu söyledi. Lisanslı depoculuk yerleşmediği sürece, spekülatif artışları
önlemek oldukça zor olacağına işaret eden Başkan Kopuz, iklim değişikliklerine karşı
da gerekli önlemlerin alınması gerektiğini hatırlattı.
İstanbul Ticaret Borsası (İSTİB) Başkanı Ali Kopuz, son zamanlarda gıda
fiyatlarında ciddi artışlar olduğunu,
bunun da enflasyon rakamlarına yansıdığını belirterek, “Dolayısıyla gıdadaki artış, hem o ürünlerdeki artışlar
sebebiyle, hem de genel enflasyona
etkisi sebebiyle halkımızın bütçesini
doğrudan olumsuz yönde etkilemektedir” dedi.
Gıda fiyatlarını etkileyen yapısal sorunlar da bulunduğu anlatan Başkan
Kopuz, “O da, tarımsal emtia ticaretinde hem aracıların fazla olması, hem de komisyon miktarlarının
yüksek olmasıdır. Aracı fazla olunca
komisyonların oranı yükseliyor, bu da
nihai tüketiciye pahalı gıda maddesi
olarak yansıyor” diye konuştu.
Lisanslı depoculuk ve kooperatifler
ticiyi, hem de tüketiciyi zarara uğratan gereksiz ve rantçı aracılar ortadan kaldırılmalıdır. Bunların yerine,
kooperatifler
toptancı
hallerinde
Bunun önlenmesi için alınması gereken tedbirleri lisanslı depoculuk ve
kooperatiflerin toptancı hallerinde
daha faz rol alması şeklinde sıralayan Başkan Kopuz, şöyle konuştu:
doğrudan işlem yapmaya başlamalı-
“Yapılması gereken şudur: Hem üre-
kulması gerekir. Lisanslı depoculuk
54
dır. Ayrıca arz kontrolünü sağlamak
ve bazı spekülatif fiyat artışlarını
önlemek amacıyla lisanslı depoculuk
sisteminin aktif olarak devreye so-
yerleşmediği sürece, spekülatif artışları önlemek oldukça zor olacaktır.
Benim kanaatime göre, kooperatiflerin toptancı hallerinde daha fazla
rol almasıyla aracılar ortadan kalkacaktır. Böylece reel piyasa ile ilişkili
olmayan fiyat artışlarının önüne geçilmiş olacaktır. Ayrıca nihai tüketici
de en uygun fiyattan ürününü temin
edebilecektir.”
İSTİB-HABER
Ama bu tüm yılı kapsayan bir ürün
düşüklüğü, dolayısıyla fiyat artışı demek değildir. Biz bu ürün düşüşlerine
rağmen, genel olarak hububat ürünleri başta olmak üzere bitkisel üretimimizde bir artış gerçekleşeceğine
inanıyoruz. Bizim tahminlerimize
göre yaz aylarında tarımsal rekolte
sezonunun başlamasıyla gıda emtia
fiyatları düşüşe geçecektir.”
Küresel ısınmaya karşı önlem
almalıyız
Tüm dünyada gıda fiyatlarının artışında son 20 yıldır dünyayı derinden
etkileyen küresel ısınmanın da gıda
fiyatlarını etkilediğini kaydeden Başkan Kopuz, “Hatırlanacağı üzere,
Türkiye, tarımda hazırladığı 10 yıllık
planda bu gerçeğe işaret etmişti. İklimsel değişimler; “doğal afetler ve
ekonomik kriz sonrası yaşanan talep
değişimi” ile birlikte gıda fiyatlarının gidişatını değiştirecek 3 durum
arasında sayılmıştı” dedi. Mevsimsel
etkiler sebebiyle oluşan gıda fiyatlarındaki yükselişin, yaz aylarında
başlayan rekolte sezonuyla düşüşe
geçeceğini ifade eden Başkan Kopuz
şöyle konuştu:
Başkan Kopuz, Türkiye’nin dönemsel
değişimlerle gıda fiyatlarında yaşanan artış ya da düşüşleri konuşmak
yerine daha köklü tedbirler alması
gerektiğine işaret ederek, “Neden?
Çünkü, çok açıktır ki iklimsel değişiklikler önümüzdeki yıllarda sürekli
Türkiye’nin ve dünyanın gündeminde
olacaktır. Dolayısıyla biz kendimizi
mevsim değişikliklerinin yol açacağı
en kötü senaryolara göre hazırlayıp
bunları ortadan kaldıracak tedbirleri
uygulamaya sokmalıyız. Bunu yapmazsak, halkımızı spekülatörlerin,
yani ürün azlığını daha fazla kazanma hırsı için fırsat bilenlerin insafına
bırakır, sonra da serbest piyasa kuralları dışında önlemler almaya çalışırız” hatırlatmasında bulundu.
Kurullar dikkatle hareket etmeli
Gıda fiyatlarındaki gelişmeleri gözlemek için Bakanlıklar arası Gıda ve
Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve
Değerlendirme Komitesi ile Tarım
Bakanlığı bünyesinde Tarım Ürünleri
Piyasası İzleme Koordinasyon Birimi
kurulduğuna işaret eden Başkan Kopuz, “Hepimiz biliyoruz ki, bu kurulların önemi vazifeleri vardır. Üreticiden ucuza ürün alıp fahiş fiyatla
satan aracılara yaptırım uygulamak
bunların başında geliyor. Dolayısıyla yakın zaman içinde, fahiş fiyatla
satış yapan aracılara çeşitli müeyyideler uygulanacağını, söyleyebiliriz.
Kurul, hareket etmekte geç kalmamalıdır. İyi tüccar ile kötü tüccarı,
yani spekülatörü ayırarak, tüketiciyi
korumalıdır” dedi.
Ayrıca kurulun, tarla fiyatı ile market-pazar fiyatı arasındaki farkı düşürecek önlemleri de kısa zaman
içinde alması gerektiğini belirten
Başkan Kopuz, “Ancak tüm bunların,
otoriter yapı içinde değil, piyasa kuralları çerçevesi içinde gerçekleşmesi gerekir”dedi.
Başkan Kopuz, bölgesel maliyet farklılıklarının fiyatlara etki ettiğini vurgulayarak, “Anadolu’daki tüccar ile
İstanbul’daki gıda tüccarı arasında
maliyet kalemleri farkı çok fazladır.
Doğal olarak tüccar da, bu fiyat farkını sattığı ürüne yansıtmaktadır. Bunu
önlemenin yolu da lojistik altyapıyı
geliştirmektir. Lojistiğe yatırımın
karşılığı gıda fiyatlarının düşmesi,
yani gıda enflasyonunun azalmasıdır” diye sözlerini bitirdi.
“Türkiye geçen sene (yani 2014 yılında) ciddi bir kuraklık yaşamıştır. Aynı
şekilde 2015’in ilk aylarında kışın
sert geçmesi sebebiyle bazı bölgelerimizde çeşitli don olayları da yaşanmıştır. İklimsel anlamda yaşanan
bu anormal durumlar, yani kuraklık
ve don olayları sebze ve meyve üretimini doğrudan etkilemiştir. Böylece bazı meyve ve sebze ürünlerinde
kısmî olarak bir yıllık ürün düşüklüğü
yaşanmıştır.
Mayıs - Haziran 2015
55
İSTİB-HABER
Türk tohumculuğunda yeni bir dönem başlıyor
50 YILLIK TOHUMLAR YENİDEN HAYAT BULDU
İstanbul Ticaret Borsası depolarında bulunan ve 50 yılı aşkın geçmişe sahip tohumlar
üzerinde devam eden bilimsel çalışmalar sonucu, bu tohumların gen kaynağı olarak
yeniden çimlendirilmesi başarıldı. Tohum araştırma ve geliştirme ekibi, bu süreçte,
iki bilimsel buluşa da imza attı. İSTİB Başkanı Ali Kopuz, “Yeni hedefimiz üretime
geçmek” dedi.
İstanbul Ticaret Borsası’nın Türkiye tohumculuğunu dışa bağımlılık
kurtarma arayışları çerçevesinde
2012 yılında başlattığı ve Borsa depolarında muhafaza edilen hiçbir
genetik müdahale uğramamış tohumlar üzerindeki bilimsel çalışmalar ilk sonuçlarını vermeye başladı. İSTİB’in sahip olduğu 50 yıllık
tohumlar üzerinde laboratuar ortamında sürdürülen 30 aylık çalışmalar neticesinde, arpa, buğday ve
56
nohut tohumlarının çimlendirilmesi
başarıldı. Kadim tohumların canlandırılıp çimlendirilmesi çalışmaları,
İstanbul Ticaret Borsası, Yeditepe
Üniversitesi ve TAGEM tarafından
ortaklaşa olarak sürdürülüyor.
İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali
Kopuz, yapılan çalışma kapsamında İstanbul Ticaret Borsası olarak
büyük bir heyecan duyduklarını ifade etti. Başkan Kopuz, “Yürütülen
Proje bizim nazarımızda, yalnızca
İstanbul Ticaret Borsasına ait bir
proje değildir. Bu çalışma stratejik
anlamda ülke menfaatimizi de ilgilendiren bir çalışmadır. Bu sebeple çok önem veriyor ve gelişmeleri
merak ve heyecanla takip ediyoruz.
İstanbul Ticaret Borsası bu proje ile
Kamu kurum ve kuruluşları ve Üniversite işbirliği ile yürütülen güzel
bir çalışmanın örneğini sunmaktadır” dedi.
İSTİB-HABER
“33 tür, 336 çeşit var”
İSTİB Başkanı Ali Kopuz, bu başarının Türk tohumculuğu için son
derece önemli bir dönüm noktası
olduğuna dikkat çekerek, “Bu tohumların hiçbir genetik müdahaleye
uğramadıkları kesindir. Biz şu an 33
türe ait tam 336 adet yerel çeşit ve
popülasyon tohumları, gen kaynağı
olarak yeniden canlandırmada ve
çimlendirmede çok büyük bir aşamayı geride bıraktık” diye konuştu.
Başkan Kopuz, dünya tohumculuğu
için küçük, ama Türk tohumculuğu için büyük bir adım attıklarını
vurgulayarak, “Tohumları canlandırmak, çimlendirmek ve üretmek
şeklinde ifade edebileceğim üç
aşamanın iki aşamasını başardık.
İnanıyorum ki akademik ekibimizin
özverili gayretleriyle, en kısa süre
içinde üçüncü aşamaya geleceğiz”
açıklamasında bulundu.
İstanbul Ticaret Borsası öncülüğünde 30 ay önce başlatılan projede
Yeditepe Üniversitesi Genetik ve
Biyomühendislik Bölümü ve TAGEM
de paydaş olarak yer alıyor. Proje,
“araştırma ve geliştirme projelerine” verilen teşvik kapsamında Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından da destekleniyor.
“İSTİB’in büyük hizmeti”
Türkiye Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarla Bitkileri Merkez
Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Biyoçeşitlilik ve Genetik Kaynaklar
Müdürlüğü Uzmanı Ziraat Mühendisi
Akın Aras da, İstanbul Ticaret Borsası Yönetim Kurulu’na Tohum Projesinin hangi aşamada olduğunu belirten bir sunum yaptı. Projede son
aşamaya gelindiğine dikkat çeken
Aras, İstanbul Ticaret Borsası’nın
ülke tarımına ve kültürüne çok
önemli bir hizmette bulunduğunu
ifade etti.
Dünya’da yaşanan tarımsal gelişmeler ışığında artık doğal ve yerel
tohumların çok önemli olduğunu
söyleyen Akın Aras şöyle konuştu:
“İstanbul Ticaret Borsası çok önemli bir çalışmanın yapılmasını sağladı. Bu çalışma yalnızca İstanbul
Ticaret Borsası özelinde değil, ülke
tarımsal stratejisi içinde önemlidir.
Umuyorum ki, süreç beklentilerimiz
doğrultusunda gelişecek ve ülke tarımı önemli bir kaynak sahibi olabilecektir.”
Proje sürecinde iki buluş da
yapıldı
Proje kapsamında yapılan çalışmalar sırasında yeni buluşlar da yapıldı. Tohum projesi üzerinde çalışan
akademik ekip, tohumlardaki enfeksiyonların giderilebilmesi ve eski
tohumların
canlandırılabilmesini
sağlayan iki yeni bilimsel buluşa da
imza attı.
Yeditepe Üniversitesi Genetik ve
Biyomühendislik Bölümü öğretim
üyelerinden Prof. Dr. Fikrettin Şahin danışmanlığında ve Dr. M. Müge
Yazıcı yürütücülüğünde devam eden
tohum projesi çalışmalarına, Prof.
Dr. Metin Turan, Biyolog Leyla Tarhan ve Ziraat Müh. Okan Demir’in
dışarıdan destek ve katkı sağlıyor.
Tohumlar nasıl çimlendirildi?
Araştırma ekibinin tohum üzerindeki çalışma süreci şöyle gelişti:
Ekip, ilk olarak canlı olduğu saptanan kadîm tohumların başarılı bir
şekilde çimlenmesini sağlayan bir
formülasyon geliştirdi. Ayrıca çimlenme sırasında ve sonrasında tohumun içinde ve dışında bulunan farklı
mikroorganizmaların neden olduğu
Mayıs - Haziran 2015
57
İSTİB-HABER
enfeksiyonların yok edilmesi için de
yeni bir tohum sterilizasyon teknolojisi bulundu.
me süreçleri başarıyla tamamlanan
Araştırma ekibinin verdiği bilgiye
göre en hassas süreç, tam bu aşamada gerçekleşti ve yeni buluşlar,
kadîm tohumlara başarıyla uygulandı. Bu ise 30 aylık hummalı bir çalışma süresi sonunda, İstanbul Ticaret
Borsası depolarında bulunan tarihi
tohumların çimlendirilmesinin başarılacağı anlamına geliyordu. Ekip,
merak ve heyecanla çimlenmenin
gerçekleşmesini beklemeye başladı.
Bitki büyütme kabinlerindeki buğday, arpa ve nohut tohumlarının ilk
çimleri görüldüğünde ise en zorlu
aşama, başarıyla geride bırakılmış
oldu.
rında üretim çalışmalarının da de-
Araştırma ekibi, “Yeditepe Üniversitesi ve TAGEM bünyesinde eşzamanlı yürütülen bu proje ile bitki
büyütme kabinlerinde çimlendir-
58
arpa, buğday ve nohut bitkileri saksılara aktarıldığını ve sera koşullavam ettiğini” açıkladı.
Bu proje ile ilk defa İstanbul Ticaret
Borsası depolarında bulunan farklı
bitki türlerine ait tarihi tohumların
çimlendirilmesinin ve gen kaynağı
olarak geriye kazanımının mümkün olduğu ortaya konulmuş oldu.
Araştırma ekibinin geliştirdiği yeni
buluşların çalınıp taklit edilmesinin
önlenmesi için de patent başvuruları yapıldı.
İSTİB-HABER
İSTİB Başkanı Ali Kopuz, Üretim ve İstihdama Destek Paketi’ni değerlendirdi:
“YENİ PAKET, YENİ TÜRKİYE’NİN
YENİ EKONOMİSİ’Nİ KURMAYI HEDEFLİYOR
Başkan Kopuz, Vadeli ithalatta Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu
(KKDF) oranı sıfıra indirilecek olmasının da üretime destek sağlayacağını dile getirerek, yatırım mallarının
ve ara malların vadeli ithalatında
KKDF oranı yüzde 6’dan yüzde 0’a
indirilmesinin de üretim maliyetlerini hissedilir derecede düşüreceğini kaydetti. Başkan Kopuz, “İşte bu
gibi küçük ama önemli hususlar, bizim rekabetçiliğimizi artıracak hamlelerdir” dedi.
İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali
Kopuz, Üretim ve İstihdama Destek Paketi’nin, özel sektörün talep
ve ihtiyaçlarını gözettiğini, beklentilerinin ise bir an önce hayata
geçirilmesi olduğunu söyledi. Başkan Kopuz, “Pakette dile getirilen
11 başlık, Türkiye ekonomisinin,
yeni ihtiyaçları çok iyi tespit edilerek belirlenmiş. Bir anlamda Yeni
Türkiye’nin yeni ekonomisini kurmayı hedefliyor” dedi. Başkan Kopuz,
pakette üretim ve istihdama öncelik verilmesini çok anlamlı olduğunu
belirtirken, “Sosyal barışın anahtarı
emeklilerin göz ardı edilmemesini takdirle karşılıyoruz. KOBİ’lerin
kaynak sorununa çözüm arayışı ise
pakette en dikkat çekici ve olumlu başlık diye düşünüyorum. Ancak
şunu ifade etmeliyim ki, artık eylem
vakti…” dedi.
KOBİ’lerin
finansmana
erişiminin
artırılması amacıyla taşınırların teminat olarak kullanılmasının önündeki engelleri kaldırmayı hedefleyen
maddenin KOBİ’ler için hayati bir
adım olduğunu vurgulayan Ali Kopuz
şöyle konuştu:
“Hepimiz biliyoruz ki KOBİ’lerin
en önemli sıkıntısı kaynak, yani finansman. KOBİ’nin kaynağa, paraya
ulaşmasını kolaylaştıracak her türlü
adım, doğrudan üretime ve istihdama yansıyacak. Bu açıdan bakıldığında paketteki en önemli adımın
bu maddenin hayata geçirilmesidir.
Biz İstanbul iş dünyası olarak da KOBİ’lerle ilgili bütün gelişmelerin takipçisiyiz. Çünkü Türkiye’nin 2023
vizyonuna ulaşmasında KOBİ’lerin
çok önemli bir rolü olduğuna inanıyoruz. Bunu başarmanın yolu da
Hükümetin KOBİ’lerin önünü açan
tedbirleri alıp bir an evvel de uygulamaya geçirmesidir” diye konuştu.
Yüksek teknolojili yatırımlara daha
fazla destek verilecek olmasının da
altını çizen Başkan Kopuz, bunun
çok önemli bir yaklaşım olduğunu
belirterek, şunları söyledi:
“Türkiye’nin ileri teknoloji ürünlere üretme konusundaki mecburiyeti
hepimizin malumu. Bu konuda atılan
her ciddi adım, ülkemizin uluslar
arası rekabet gücünün artırılması
yolunda hayati öneme sahip. Öte
yandan, pakette sözü edilen, 20152016 yılları arasında gerçekleştirilecek yatırım harcamaları için, yatırım döneminde mevcut diğer tüm
faaliyetlerinden elde edecekleri
tüm kazançlarına daha yüksek miktarda vergi indirimi uygulamasını da
can-ı gönülden destekliyorum”
İSTİB Başkanı Ali Kopuz, Başbakan
Davutoğlu’nun “Biz bu sene yüzde 4
büyüme hedefine rahatlıkla ulaşabileceğimizi düşünüyoruz” şeklindeki
değerlendirmesini de desteklediğini belirterek, “Daha önce başardık,
şimdi de başaracağız” dedi.
Mayıs - Haziran 2015
59
CULTURA EUROPA
Coğrafi İşaret’te Avrupa’nın Neresindeyiz?
Coğrafi işaretleme, sürdürülebilir kırsal gelişime çok önemli katkıda
bulunmaktadır. Coğrafi işaretlemeye sahip olan yerler, üreticiler ve ürünler
değerlenir, yerel bitki türleri muhafaza edilir, iş fırsatları yaratılır, kırsal çeşitlilik
ve toplumsal birlik desteklenir.
Coğrafi İşaretin önemi
timde çeşitliliği teşvik etmek, Öz varlığı
BOZKURT
korumak ve kırsal kalkınmayı sağlamak,
Gittikçe küreselleşen üretim sistemleÖZSEREZLİ
Çiftçi gelirlerini yükseltmek, Özgün
ri, gıda mamulleri başta olmak üzere
b.ozserezli@istib.org.tr
ürünleri geliştirmek, Tüketicileri ürünbir takım ürünler tek tipleştirmektedir.
lerin kökeni ile ilgili bilgilendirmek,
Gerek iç gerek ise dış ticarette, tükeKırsal nüfusu yerinde tutmayı sağlamakticiler, gıda maddelerinin kökenine ve
tır.”
duyusal özelliklerine giderek daha çok
Bu mevzuata göre, belirgin bir niteliği,
önem vermekte, coğrafi kökeni belli
ünü veya diğer özellikleri itibariyle köolan, özgünlüğü sertifikalanmış ürünleri, giderek daha fazla talep etmektekenin bulunduğu bir yöre, alan, bölge
dir. Her ne kadar sertifikalanan lezzet
veya ülke ile özdeşleşmiş bir ürünü gösteren işaretler coğrafi işaret olarak tadeğil, ürünün coğrafi yeri ve üretim biçimi olsa da, bu işaretleme tüketiciye
nımlanır. Coğrafi işaretler, menşe adı ve
bir güven vermektedir. Coğrafi işaret
mahreç işareti olarak ikiye ayrılmıştır.
alarak ürünler, piyasadaki benzerlerine
Bir ürünün coğrafi sınırları belirlenmiş
karşı, diğer bir ifadeyle “haksız rekabebir yöre, alan, bölge veya çok özel dute” karşı koruma altında olmaktadır. Bu
rumlarda ülkeden kaynaklanması, tüm
CULTURA
EUROPA
konuda en gelişmiş mevzuat kuşkusuz
veya esas nitelik veya özellikleri bu
AB’de bulunmaktadır. AB’nin mevcut
yöre, alan veya bölgeye özgü doğa ve
kalite programları, ürün isimlerini yanlış kullanım ve takbeşeri unsurlardan kaynaklanması: üretimi, işlenmesi ve
litten korur, ayrıca tüketicileri ürünlerin kendine has özeldiğer işlemlerinin tümüyle bu yöre, alan veya bölge sınırlikleri konusunda bilgilendirir.
ları içinde yapılması durumunda “menşe adını” belirtir.
Coğrafi işaretleme, sürdürülebilir kırsal gelişime çok
Bir ürünün coğrafi sınırları belirlenmiş bir yöre, alan, veya
önemli katkıda bulunmaktadır. Coğrafi işaretlemeye sahip
bölgeden kaynaklanması, belirgin bir niteliği, ünü veya
olan yerler, üreticiler ve ürünler değerlenir, yerel bitki
diğer özellikleri itibariyle bu yöre, alan veya bölge ile öztürleri muhafaza edilir, iş fırsatları yaratılır, kırsal çeşitlideşleşmiş olması, üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerinlik ve toplumsal birlik desteklenir. Coğrafi işaret ile birlikden en az birinin belirlenmiş yöre, alan veya bölge sınırları
te, ürünün kaynaklandığı coğrafi yerin bizzat reklamını yaiçinde yapılması, durumunda “mahreç işareti” göstergesiparak kırsal ve kültürel turizmi desteklenir. Fransa, İtalya,
ni belirtir.
İspanya gibi ülkeler örnek alınarak gastroturizmde başarı
AB’ye entegrasyon sürecinde, kuşkusuz mevzuatımızı
hikâyeleri yakalanabilir.
AB’ye uyumlu hale getirmeli3 ve en yakın zamanda ilgili
fikri mülkiyet hakları konusunda değişikliklere gidilmelidir.
Coğrafi işaretlerin ülkemizdeki durumu
Türk Patent Enstitüsü’ne 81 menşe 99 mahreç işareti olCoğrafi işaretler, tam 20 sene önce mevzuatımızda tanımlanmıştır.1 Bu mevzuatın amacı:2 “Özellikleri bir yöreden,
bilgi ve beceriden (know-how) kaynaklanan bir Coğrafi
Adı, sahte ve taklitlerine karşı koruyarak: Tarımsal üre-
60
mak üzere toplam 180 tescil verilmiştir (tablo 1 ve 2).
Bunların 57’si tarımsal ürünler ve 125’i gıda ürünleri ve
yerel yemekler olmak üzere toplam tescil için yapılan başvuru sayısı 204’dür (tablo 3)4
CULTURA EUROPA
Tablo 1: Coğrafi işaretlerin ürün gruplarına göre dağılımı
ÜRÜN GRUBU
Halı ve Kilimler
Tarımsal Ürünler
Gıda Ürünleri
Alkollü İçkiler
Canlı Hayvanlar
El sanatları Ürünleri
Diğer Ürünler
TOPLAM
TESCİL
SAYISI
27
45
75
8
4
17
4
180
%
15,1
25,1
41,3
4,5
2,2
9,5
2,3
100,0
TESCİL TİPİ
Menşe
Mahreç
45
15
8
4
5
4
81
27
60
12
99
Korunmuş Köken
Unvanı/Adı
Protected
Designation of
Origin (PDO)
Appellation
d’origine protégée
(AOP)
Korunmuş Coğrafi
Gösterge
Protected
Geographic
Indication (PGI)
Indication
géographique
protégée (IGP)
Geleneksel Özellik
Garantisi
Traditional
Specialities
Guaranteed (TSG)
Spécialité
traditionnelle
garantie (STG)
Tablo2: Tescilli tarım ve gıda ürünlerinin ürün gruplarına göre dağılımı
ÜRÜN GRUBU
Meyve, sebze ve
tahıllar
Peynirler
Zeytinyağları
Et bazlı ürünler
Şekerleme, fırın ve
pastacılık ürünleri
Hayvansal kaynaklı
diğer ürünler
Yerel yemekler
TOPLAM
TESCİL
SAYISI
%
TESCİL TİPİ
Menşe
Mahreç
45
37,5
45
-
7
4
5
5,8
3,3
4,2
3
3
3
4
1
2
25
20,8
4
21
2
1,7
2
-
32
120
26,7
100,0
60
32
60
Tablo3: İşlemleri devam eden coğrafi işaret başvurularının ürün gruplarına göre dağılımı
ÜRÜN GRUPLARI
Meyve, sebze ve tahıllar
Peynirler
Zeytinyağı
Şekerleme, fırın ve pastacılık ürünleri
Hayvansal kaynaklı diğer ürünler (Bal,…)
İçecekler (alkollü-alkolsüz)
Yerel yemekler
El sanatları Ürünleri
Madencilik Ürünleri
TOPLAM
SAYILARI
55
13
3
37
9
7
57
15
8
204
%
27,0
6,4
1,5
18,1
4,4
3,4
27,9
7,4
3,9
100,0
Coğrafi işaretlerin Avrupa Birliği’ndeki ve uluslararası
platformdaki önemi
Avrupa politikaları çerçevesinde, üreticiler, belirli tarım
ürünleri ve gıda maddelerinin isimlerini üç ayrı program
kapsamında kaydettirebilir ve koruma altına alabilir. AB Köken ve Kayıt Veri Bankası’nda 1274 coğrafi işaret mevcuttur.
AB’deki coğrafi ürün piyasasının 75 milyar avro olduğu tahmin edilmektedir.5 Bu meblağ tartışmaya açık olmakla birlikte, yadsınamayacak olan şey, tüketiciler tarafından coğrafi
ürünlere talep giderek artmaktığıdır. Coğrafi işaretli ürünler,
kalkınma aracı olarak kullanılmaktadır. AB’de coğrafi işaret
tescilli ürün, eşdeğerine göre 2,23 kat pahalıya satılmaktadır.6 Bununla beraber, üreticiler tarafından da ürünlerini
koruma altına almak çok büyük bir katma değerdir.
Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü7 idaresi altında olan 1883 Pris
Sözleşmesi8 ve 1958’de imzalanan Menşe Adlarının Kornması ve Uluslararası Tescili İçin Lizbon Anlaşması9 gibi bir
kaç antlaşma uluslararası platformda coğrafi işaretlerin
korunmasına ilişkin maddeler içermektedir.
Günümüzde ise Dünya Ticaret Örgütü nezdinde, “Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması,10 veya ABD
ile AB ile imzalanacak olan serbest ticaret anlaşmasında11
coğrafi işaretler konusu büyük ihtilaflar içermektedir. Bu
noktadaki ana ihtilaf konusu, Avrupa’daki ülkelerin yöresel ürünlerini ABD’ye karşı korumak istemesidir.12
Coğrafi işaretlerin ülkemiz açısından önemi artmaktadır
Zengin floraya, gelenek ve beşeri kaynaklara sahip olan
ülkemizde, coğrafi işaretler bakımından son derece şanslı
olduğumuzu söylemeliyiz. Ancak ne yazık ki yurt dışında
tescili ürünümüz çok azdır. AB ile yıllık 7 Milyar avroluk tarım ve gıda ürünü ticaretimiz mevcuttur. Ancak, Avrupa’da
şu an itibariyle koruma altına aldığımız sadece bir tane
ürün bulunmaktadır. Bu bakımdan “Antep/Gaziantep Baklavası”, tam bir başarı hikâyesidir. 2013 yılı sonu itibariyle,
dört senelik uzun bir prosedür sonrasında, Gaziantep Sanayi Odası’nın girişimleri sonucunda, “Gaziantep Baklavası”,
korunmuş coğrafi gösterge (PGI) olarak tescillenmiştir. Böylelikle, Antep baklavası sadece Türkiye’de değil, Avrupa’da
da koruma altında alınmıştır.13 İlerleyen zamanda, Aydın
İnciri, Afyon İnciri, Afyon Pastırması, Malatya Kayısısı’da
koruma altına alınacaktır.14
Dipnotlar:
1 555 Sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve
555 Sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye
İlişkin Uygulama Yönetmeliği
2 Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı (YÜCİTA), Gaziantep
Semineri, 10 Nisan 2015
3 AB mevzuatı ile kastedilen 21 Kasım 2012 tarihli 2012/1151/EC numaralı tarım ve
gıda ürünlerinin kalite sistemlerinin uygulanması hakkındaki tüzük (20/03/2006
tarih ve 2006/510/EC sayılı Tarım ve Gıda Ürünlerinde Menşe Adı ve Coğrafi İşaretlerin Korunmasına İlişkin Konsey ve 14/12/2006 tarih ve 2006/1898/EC sayılı
Komisyon tüzüklerinin yerine geçmiştir)
4 http://www.tpe.gov.tr/TurkPatentEnstitusu/geographicalRegisteredList/
5 Tanguy CHEVER, Christian RENAULT, Séverine RENAULT, Violaine ROMIEU, Value of
production of agricultural products and foodstuffs, wines, aromatised wines and
spirits protected by a geographical indication (GI), Ekim 2012
http://
ec.europa.eu/agriculture/external-studies/2012/value-gi/final-report_en.pdf
6 Prof. Dr. Habip ASAN, Dünya’da ve Türkiye’de Coğrafi İşaretlerde Son Gelişmeler’
Konulu Panelin Açılışında Konuşması, 18.05.2015
7 The World Intellectual Property Organization (ing.)- L´Organisation Mondiale de
la Propriété Intellectuelle (fr.)
8 Paris Convention for the Protection of Industrial Property (ing.) Convention de
Paris sur la protection de la propriété intellectuelle (fr.)
9 Lisbon Agreement for the Protection of Appellations of Origin and their International Registration (ing.) Arrangement de Lisbonne concernant la protection des
appellations d’origine et leur enregistrement international (fr.)
10 The Agreement on Trade-Related Aspects of Intellectual Property Rights (TRIPS)
Accord sur les aspects des droits de propriété intellectuelle qui touchent au commerce (fr.)
11 Transatlantic Trade and Investment Partnership (TTIP)
12 Figaro, Traité Transatlantique: deux ministres s’engagent à protéger nos terroirs,
04.03.2015
h t t p : / / w w w. l e f i g a r o . f r / v o x / p o l i t i q u e / 2 0 1 5 / 0 3 / 0 4 / 3 1 0 0 1 20150304ARTFIG00371-traite-transatlantique-deux-ministres-s-engagent-aproteger-nos-terroirs.php
13 18 Aralık 2013 tarihli 1399/2013 numaralı AB Komisyonu Kararı (the register of
protected designations of origin and protected geographical indications [Antep
Baklavası/Gaziantep Baklavası (PGI)
14 Bu başvurular son iki yıl içinde yapılmıştır.
Mayıs - Haziran 2015
61
EKMEĞİN HİKAYESİ
BUĞDAYIN BEREKETLİ YOLCULUĞU
Haber : İbrahim Hakkı
İnsanoğlunun en büyük başarılarından biri, buğday yetiştirmek ve yetiştirdiği
bu buğdayı öğüterek ekmek üretmek olmuştur. Bu öyle bir yiyecekti ki, tarihin
tüm dönemlerinde hava gibi, su gibi insanların en temel yaşam gereksinimleri
arasına girdi.
Dünyanın neresine gidilirse gidilsin
belki de insanlığı birleştiren ortak
değerlerin içinde en önemlilerinden
birinin ekmek olduğu görülür. İster
doğu da ister batı da ekmeğin olmadığı tek bir sofra dahi düşünülemez.
Kabaca değişik tahılların unundan
yapılmış bir gıda olarak tanımlanabilecek ekmek, Türk kültüründe ise
ayrı bir öneme sahip. Zira dünyada
unundan en fazla ekmek yapılan
tahıl olan buğdayın anavatanının
Anadolu’yu da içine alan Mezopotamya coğrafyası olduğuna inanılıyor. İlk
buğdaya Urfa Göbeklitepe’de, MÖ
62
12 bin yıllarında rastlanıyor. Üzerinden buharlar tüten sıcacık bir ekmek
sofralarımızdaki yerini yüzlerce kişinin ‘emeğini’ de içinde barındırarak
alıyor. İlk aşaması buğday ekimi olan
bu bereketli yolculuktan binlerce
kişi “ekmeğini kazanıyor.”
Ekmek tabi ki, sadece buğdaydan
yapılmaz. Mısırdan, pirinçten, ya
da arpadan da ekmek üretilebiliyor. Bu topluma, kültüre ve damak
tadına göre değişebilir. Ancak hiçbirisi tat olarak buğday unundan
yapılmış ekmeğin yerini tutmuyor.
Dünyada bulunan 14 çeşit buğdayın
yalnızca 3’ünün ekonomik değeri
bulunuyor. Ekmek yapımında en sağlıklı buğday türü olarak kabul edilen
‘Durum Buğdayı’nın anavatanı ise
Anadolu toprakları. Durum buğdayı
dünya buğday türleri arasından içerdiği zengin lif ile diğerlerinden ayrılıyor. Karadeniz Bölgesi’nde mısır
unundan yapılan ekmek, sofralarda
görülse de yine buğday ekmeğinden
hiçbir Karadenizli vazgeçmiyor. Tam
tersine Trabzon usulü yapılan büyük
yuvarlak ekmekler bu haliyle kendine hatırı sayılır bir alan açtı.
EKMEĞİN HİKAYESİ
Bilinen ilk üretim Mısır’da
Ekmek sadece Anadolu’da kutsal
olarak kabul edilen bir yiyecek değil. Farklı kültürlerde ekmeğe farklı
anlamlar yüklemiş. Örneğin bildiğimiz anlamda ilk ekmek yapımının M.Ö. 3 bin yılında gerçekleştiği
Mısır’da buğday ekmeği bir zenginlik sembolü olarak kabul edilmiş.
Zira bir çeşit toprak fırında pişirilerek yapılan buğday ekmeği sadece
zenginler tarafından tüketilebiliyordu. Orta gelirliler arpa ekmeği
tüketirken dar gelirliler ise darı ekmeğine muhtaç oluyordu. Kuran’ı
Kerim’de Yusuf Kıssası’nda buğdayın
çokça zikredildiğini görmekteyiz.
Yusuf Peygamber’in kıtlık dönemlerinde devletin ambarı buğday ile
doldurtma emrini verdiği ve yıllar
sonra kendisini göremeye gelen
kardeşlerine buğday verdiği anlatılır. Ortaçağ’da düz buğday, mayasız
arpa ve çavdar ekmeğine ek olarak,
susamlı, bademli ve şekerli ekmekler de tüketiliyordu. Bu kadar hayati bir yiyeceğin denetimi de büyük
önem taşıyor. İngilizler, ekmeğin
gramaj ve fiyatını tespit etmek
için Ekmek Mahkemeleri
kurmuştu. Osmanlı
Dönemi’nde
pişirilen ekmeğin
çeşidine göre Fırıncı
Loncaları vardı. Ekmeğin gramajı ile oynayan fırıncı
esnafına uygulanan yaptırım da çok
ağır olmuştu. İhtisap kayıtlarına
göre ekmeğin gramajından çalan
fırıncı esnafının cezası; bir dönem,
kulağından hamur teknesine çivilenmek şeklinde uygulanmış.
Osmanlı kültüründe ise ekmek
“Nan-ı Aziz” olarak biliniyordu. Ekmeğin hammaddesi olan unun üretildiği değirmenler için özel kanunlar ve denetleyiciler bulunuyordu.
Örneğin değirmenciler için çıkarılan
kanunda taşların ince bilenmesi,
buğday ve arpanın ayrı ayrı öğütülmesi maddeleri yer alıyor. Yine aynı
kanunda yer alan maddelerden biri
de değirmenci esnafının kümes hayvanı beslemesi yasaklanıyor. Zira
beslenen
kümes
hayvanı değirmenin temizliğine
halel getirebilir
unun içine istenmeyen maddeler karışabilir.
Osmanlı’da fırıncılık
da her zaman en önemsenen meslek kolları arasında
yer alıyor. Her türlü ekmeğin imal
edildiği İmparatorluk topraklarında
Ramazan, bayram gibi özel günlerde de halka bedava ekmek dağıtılıyordu. Fırıncılar da Osmanlı halkının büyük bir kutsiyetle yaklaştığı
ekmeği ürettiği için halk arasında
ayrı bir saygıyla kabul görüyordu.
Buğday için eşsiz mekan: Anadolu
Ekmeğin hammaddesi olan buğday
karasal iklimleri seviyor. Bu yüzden
Anadolu coğrafyası buğday için eşsiz bir fırsat niteliğinde. Özellikle
Orta Anadolu’da yetişen buğday,
Türkiye’nin önemli ihraç kalemleri
arasında yer alıyor. Yaklaşık 12 bin
yıldır Anadolu’da üretimi gerçekle-
Mayıs - Haziran 2015
63
EKMEĞİN HİKAYESİ
şen buğday özellikle kırsal alanlarda
yaşamın en önemli parçası.
Neredeyse insanlık tarihi ile eş değer olan ekmek Osmanlı kültüründe
“Nan-ı Aziz” yani aziz ekmek olarak
bilinirdi. Azizdi, çünkü bir başağından yüzlerce insan doyabiliyordu.
Türk kültüründe yere düşünce yerden alınıp öpülerek başa konan,
“ekmek kapısı” “ekmeğini kazanmak”, “eve ekmek getirmek” gibi
onlarca söze kaynaklık eden sofraların vazgeçilmezi olan bu ekmek,
insanın yiyecek ihtiyacının sembolleşmiş halini aldı. Adeta kutsal bir
hüviyet kazandı.
Türkiye’de buğday ekilen alan 9,5
milyon hektar, üretim ise 21,5 milyon ton civarında bulunuyor. Dünyanın en büyük tahıl üreticileri arasında yer alan Türkiye buğday üretim
kapasitesi açısından dünyada 9. sırada yer alıyor.
Türkiye yıllık kişi başı ekmek tüketiminde 150 kg ile dünyada ilk sırada
yer alırken, ekmeğin hammaddesi olan buğday unu ihracatında da
2005 yılından beri zirveyi kimseye
bırakmıyor.
Makarnalık buğday üretiminde 3.
sırada bulunan Türkiye’de yıllık kişi
başı buğday tüketimi ise 250 kg. Ancak paniklemeye gerek yok. Geçtiğimiz yıllarda Türkiye’de düzenlenen
bir tarım fuarında konuşan ABD’li
Bilim Adamı, ‘Türkler çok ekmek tükettikleri için fazla şişman değiller’
deyince birçok insanın ezberi bozulmuştu. Bu Profesör, kastettiğini
de şöyle açıklamıştı: ‘Türkler çok
ekmek yedikleri için daha fazla karbonhidrata yer kalmıyor, bu yüzden
fazla kilolu değiller…’ Bu tartışma
diyetisyenlerin konusu. Zaten tüm
diyetisyenler, fazla kiloların tek
nedenin ekmek olmadığında birleşiyorlar. Sorun onun yanında tüketilen
diğer gıdalarda.
64
Türkiye yıllık kişi başı
ekmek tüketiminde 150
kg ile dünyada ilk sırada
yer alırken, buğday unu
ihracatında da 2005
yılından beri zirveyi
kimseye bırakmıyor.
Ekmekten vergi alınmalı mı?
Türkiye, ekmek üretim aşamalarında en önemli basamağı temsil eden
un sanayisinde ise oldukça verimli
bir kapasiteye sahip. Dünya buğday
unu ihracatında liderliği kimseye
bırakmayan Türkiye, bu özelliği ile
dünyanın buğday unu deposu olarak tanımlanıyor. Dünyada ortalama buğday unu ticareti 10 milyon
ton olan Türkiye’nin yıllık ortalama buğday unu üretim kapasitesi
30 milyon ton. En fazla Irak, Suriye ve Filipinler’e buğday ihracatı
gerçekleştiriliyor. En çok Konya’da
bulunan buğday unu fabrikaları tüm
Türkiye’ye dağılım göstermiş durumda. Türkiye’de bulunan buğday
unu fabrikası sayısı ise 1.200 civarında. Bu tabi ki yeterli değil. Daha
fazla yatırımın yapılması gerekiyor.
Öte yandan insanoğlunun en temel
ihtiyaçlarından biri olan ekmeğin
vergilendirilmesi konusu da en çarpıcı tartışmalardan. Bugüne kadar
pek gündeme gelmese de kanun
koyucu iradenin ekmekten alınacak
verginin çok cüz-i olması konusunda
bir karara doğru gitmesi milyonlarca
vatandaşı sevince boğacaktır.
Yılda 31 buçuk milyar ekmek
tüketiyoruz
Ekmek ile ilişkisi çok derin olan
Anadolu’da, Hititlerden Sümerlere,
Ermenilerden,
Türklere
Anadolu’dan gelmiş geçmiş bütün
halklar kendine özgü ekmek yapım
türleri geliştirmiş. Anadolu kültüründe tandırda pişen ekmekten,
lavaşa, pideden bazlama denen
mayalı ekmek türüne kadar pek çok
ekmek türü bulunuyor. Türkiye’deki
besin tüketiminin yüzde 58’ini teşkil
eden ekmeğe tüketimde de hak ettiği değer veriliyor. Günde 86 milyon
tüketilen ekmeğin yıllık bazda tüketimi ise 31,5 milyar adeti buluyor.
Türkiye aynı zamanda yıllık kişi başı
150 kg ekmek tüketimiyle dünyada
en çok ekmek tüketen ülke konumunda bulunuyor.
Türk ve Anadolu kültüründe bu kadar önemli bir yere sahip olan sofraların baş tacı ekmek ne yazık ki aynı
zamanda en çok israf edilen ürünler
arasında yer alıyor. Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı’nın yaptığı bir
araştırmaya göre yılda 2,1 milyar
adet ekmek çöpe gidiyor. Bu kadar
ekmeğin parasal değeri ise 1,5 milyar TL. Bu verilere göre ne yazık ki
Türkiye en önemli üretim kalemlerinden olan buğdayın yıllık 542 bin
tonunu çöpe atmış oluyor.
KARŞILAŞTIRMALI FİYAT ENDEKSİ
2014 - NİSAN
Mal Adı
Fındık İçi Kavrulmuş
Miktar / Kg
Fiyat / Tl
2015 - NİSAN
Tutar /Tl
Miktar / Kg
Fiyat / Tl
Tutar /Tl
2,431,076.00
14.17
32,051,605.65
10,217,097.40
28.24
333,409,493.04
44,280,307.70
3.70
147,702,300.39
41,458,136.19
3.79
151,826,809.60
1,298,340.00
7.12
9,564,074.75
5,859,374.22
16.92
103,656,776.02
79,922,379.00
1.35
104,175,254.63
83,094,182.00
1.19
94,929,840.19
3,624,570.00
17.74
63,541,809.91
3,980,443.54
23.20
87,908,459.25
Nebati Margarin
Sanayilik
19,088,175.38
3.71
63,882,952.86
19,849,912.44
3.60
65,990,592.00
Soya Küspesi
37,980,152.00
1.41
52,283,266.69
47,703,201.00
1.35
63,600,950.20
109,412,027.00
0.86
78,448,544.04
79,092,760.00
0.90
61,736,588.22
2,988,171.40
14.08
38,851,513.89
4,026,504.38
14.79
55,115,258.27
45,512,340.00
0.73
31,941,394.81
84,392,930.00
0.72
50,424,035.69
Ayçiçek Yağı Yemeklik
Fındık Kabuklu Sivri
Soya Fasulyesi
Dana Eti
Buğday Ekmeklik
Kaşar Peynir Yağlı
(Taze)
Mısır Beyaz
“İstanbul elbette fethedilecektir.
Onu fetheden komutan ne güzel komutan,
o ordu ne güzel ordudur.”
Tablo: Hasan Rıza'nın orijinalinden yağlı boyaya aktaran Zonara
İstanbul'un Fethi'nin 562. Yılı
KUTLU OLSUN