Yazıya Ulaşmak İçin Tıklayınız
Transkript
Yazıya Ulaşmak İçin Tıklayınız
M‹LLÎ FOLKLOR Üç Ayl›k Uluslar Aras› Halkbilimi Dergisi International and Quarterly Journal of Folklore Revue Internationale et Trimestrielle du Folklore Türkiye’de ilk halkbilimi enstitüsü 1966 y›l›nda bu adla kuruldu. Cilt/Volume/Tome: 6 • Y›l/Year/Année: 12 • Say›/Number/Nombre: 47 • Güz/Autumn/Automne: 2000 • ISSN 1300-3984 ‹Ç‹NDEK‹LER/TABLE DES MAT‹ERES Dört Önemli Konuda / Par l'éditeur ............................................................................4 M. Öcal O⁄UZ Tunus'un Folklor Dergisi: "Halk Gelenekleri ve Sanatlar› Defteri"/La Revue du folklore de la Tunisie: "Cahiers des arts traditions populaires" ...............5 Doç. Dr. M. Öcal O⁄UZ "Köne Epos" (Arkaik Destan) Kavram› ve Türk Halk Hikâyelerindeki "Âfl›klara Mahsus Evlilik" Konusunun Kaynaklar›ndan "Alplara Mahsus Evlilik"/ "Arcaic Epic" (Kone Epos) Concept And Heroic Marriage From Sources Of Ashiks' Marriage Theme In Turkish Folk Tales ......................................11 Yrd. Doç. Dr. Mehmet AÇA Türk A¤aç Kültü ‹nanc›n›n Dede Korkut Hikâyelerindeki Yans›malar›/ Les réflexion de la croyance de la Culte de l'arbe turque dans les récits de "Dede Korkut" ..................................................................................................22 Doç. Dr. Metin ERGUN 1927 Y›l›nda Türk Yurdu'nda Neflredilen "[Özbek] Halk Edebiyat› Nas›l Toplanmal›" ‹simli Yaz› Münasebetiyle/ En raison de l'article appelé "Comment on peut recueillir la litterature populaire "Uzbek" dans la revue de "Türk Yurdu" pupliée en 1927 ........................................................31 Doç. Dr. ‹smail GÖRKEM Adana'da Asker U¤urlama–Karfl›lama Törenleri Asker A¤›tlar›, Türküleri, fiiirleri, Manileri/ In Adana Ceremonies for seeing the soldiers off and weileoming them when they return home; lament (a¤›t) folk songs (türkü) poemps and rhymes (mani) for soldiers .............................................................................41 Doç. Dr. Erman ARTUN Millî Folklor 1 Cezayir Halkbiliminden Örnekler/Les examples du folklere d'Algerie ..................49 Doç. Dr. Hayrettin RAYMAN Afl›k Tarz› fiiir Gelene¤i ve Erzurumlu Emrah/La tradition de la poésie Ach›k et "Erzurumlu Emrah" .........................................................................52 Yrd. Doç. Dr. Dilaver DÜZGÜN Settar Han Hikâyesinin ‹ncelenmesi–1 /L'etude du récit "Setter Han–1"..............56 Yrd. Doç. Dr. Enver ARAS Hayvanc›l›k Terimleri ‹le ‹lgili Bir Makale ve Baz› Küçükbafl Hayvanc›l›k Terimlerimiz–2/Un article sur les termes d'élevage et certains de nos termes d'élevage menu bétail–2 ......................................................................63 Yrd. Doç. Dr. Nergis B‹RAY Afl›k Demli ve O¤lu Ali Said Coflkun/Ach›k "Demli" et son fils "Ali Said Coflkun" .....................................................................................80 Adem KOÇ Millî Folklor/Uluslar Aras› Halkbilimi Dergisi Yay›n ‹lkeleri .................................85 Millî Folklor/Revue Internationale du Folklore Principes de Publication...............87 2 Millî Folklor HAKEM KURULU Editorial Board/Comité d'Experts Prof. Dr. Ziyad AKKOYUNLU Hacettepe Üniversitesi Prof. Dr. Ensar ARSLAN Dicle Üniversitesi Prof. Dr. Muhan BAL‹ Atatürk Üniversitesi Prof. Dr. ‹lhan BAfiGÖZ Bilkent Üniversitesi Prof. Dr. fiükrü ELÇ‹N Hacettepe Üniversitesi Prof. Dr. Nevzat GÖZAYDIN Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Umay GÜNAY Hacettepe Üniversitesi Prof. Dr. Abdurrahman GÜZEL Gazi Üniversitesi Prof. Dr. Metin KARADA⁄ Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Hasan ÖZDEM‹R Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Saim SAKAO⁄LU Selçuk Üniversitesi Prof. Dr. Bilge SEY‹DO⁄LU Atatürk Üniversitesi Prof. Dr. Fikret TÜRKMEN Ege Üniversitesi Prof. Dr. Dursun YILDIRIM Hacettepe Üniversitesi Prof. Dr. Kemal YÜCE Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi Doç. Dr. Ali Berat ALPTEK‹N Selçuk Üniversitesi Doç. Dr. Erman ARTUN Çukurova Üniversitesi Doç. Dr. Pakize AYTAÇ Gazi Üniversitesi Doç. Dr. Mustafa CEM‹LO⁄LU Uluda¤ Üniversitesi Doç. Dr. Ali ÇEL‹K Karadeniz Teknik Üniversitesi Doç. Dr. Ahmet DO⁄AN Karadeniz Teknik Üniversitesi Doç. Dr. Ali DUYMAZ Bal›kesir Üniversitesi Doç. Dr. Metin EK‹C‹ Ege Üniversitesi Doç. Dr. Metin ERGUN Selçuk Üniversitesi Doç. Dr. ‹smail GÖRKEM Erciyes Üniversitesi Doç. Dr. fieyma GÜNGÖR ‹stanbul Üniversitesi Doç. Dr. Nerin KÖSE Ege Üniversitesi Doç. Dr. Hayrettin RAYMAN Atatürk Üniversitesi Doç. Dr. Esma fi‹MfiEK F›rat Üniversitesi Doç. Dr. Ali TORUN Afyon Kocatepe Üniversitesi Millî Folklor 3 DÖRT ÖNEML‹ KONUDA... Merhaba sayg›de¤er okuyucu, Bu say›da dört önemli haber ve geliflme ile karfl›n›zday›z. ÖNCEL‹KLE fiÜKRÜ HOCA... O, Hacettepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyat› Bölümü’nü kurduktan sonra, bu bölümde yetifltirdi¤i ö¤rencileri ve onlar›n ö¤rencileri ile Türk dünyas›n›n Türk Dili ve Edebiyat›, özellikle halk edebiyat› çal›flmalar›nda kurucu, yönetici ve hoca olarak, engin gönüllü kiflili¤i ile yap›c›, yarat›c›, kucaklay›c› ve ço¤alt›c› olmakta hiç zorlanmadan bir bölümden bir bilim dünyas› yaratt›. Bu engin gönüllü kiflili¤inin yan›nda fiükrü Hoca, sadece Türkiye’nin de¤il, dünyan›n k›y›da köflede kalm›fl kütüphanelerinin tozlu raflar›ndaki Türkçe yazmalara ulaflarak ve i¤ne ile kuyu kazarak, öyle bir ç›rp›da say›l›p bitirilemeyecek oranda eser ortaya koydu. Emekli olduktan sonra da, eme¤ini ve sevgisini alandan ve ö¤rencilerinden esirgemedi. Cönklerin ve mecmualar›n nas›l okunmas› gerekti¤ini, ö¤rencilerine seksenli yafllar›nda anlatmaya devam etti. fiu anda yafl› 65 olanla 25 olan›n “ben fiükrü Elçin’in ö¤rencisiyim” demelerinin sebebi budur. Hoca, Türk Kültürünü Araflt›rma Enstitüsü Baflkan› olarak, AKM’nin Türk Dünyas› Edebiyat Tarihi Projesi’nin Yöneticisi olarak (bu projeye hocan›n verdi¤i eme¤in derecesini bilenler bilir) çal›flmalar›na devam etmektedir. Bu arada devam eden veya proje halinde olan di¤er yay›n çal›flmalar›n› unutmamak gerekir. Milli Folklor dergisi olarak, önümüzdeki say›lardan birini, örnek hoca, örnek insan, örnek yönetici “fiükrü Elçin Özel Say›s›” yapmay› kararlaflt›rm›fl bulunuyoruz. Haz›rl›klar›m›z sürmektedir. Meslektafllar›m›z›n her türlü katk›s›na a盤›z ve katk› bekliyoruz. YAYIN ‹LKELER‹M‹Z Bildi¤iniz üzere, Milli Folklor dergisi, Uluslar aras› ve hakemli bir dergi olarak, flu anda iki indeks kuruluflu taraf›ndan taranmaktad›r: Avusturya’daki TA ve ABD’deki MLA. Sosyal Bilimler alan›ndaki dergileri tarayan ve Türk üniversitelerinin akademik yükseltme yönetmeliklerinde s›kça ad›n› duydu¤umuz di¤er baz› indeksler, baflta on y›l düzenli olarak yay›nlanm›fl olma flart› olmak üzere, baz› ek kriterler ortaya koymufllard›r. Yaz›flmalar›m›z›n devam etti¤i bu indekslerce, on y›ld›r düzenli olarak yay›nland›¤› için, dergimizin taranabilir olma niteliklerinden birincisine sahip oldu¤u kabul edilmektedir. De¤er 4 flartlar ise, elinizdeki say›n›n arka sayfalar›nda yer alan ve bundan sonra her say›da yay›nlayaca¤›m›z, Türkçe ve Frans›zca olarak haz›rlad›¤›m›z (gelecek say›larda ‹ngilizce’sine de yer verilecektir.) “Yay›n ‹lkeleri”nde belirlendi¤i biçimdedir. Dergimizin daha önce belirlemifl oldu¤u “Prensipler”e göre gönderilen ve hakem raporlar›yla yay›n karar› al›nan yaz›lar›n 2001 y›l› sonuna kadar yay›n›n›n tamamlanaca¤› planlanmaktad›r. Bu sebeple, 2002 y›l›n›n ilk say›s›ndan itibaren Yay›n ‹lkelerimize uymayan hiçbir yaz›n›n incelenmeye al›nmas› veya yay›nlanmas› söz konusu olamayaca¤›ndan, meslektafllar›n›z›n bundan böyle, gönderecekleri yaz›larda, bu say›da yay›nlad›¤›m›z Öcal O¤uz ve Mehmet Aça’ya ait yaz›larda oldu¤u gibi Yay›n ‹lkelerimizi dikkate almalar›n› bekliyoruz. Milli Folklor’un bu çerçevede yapt›¤› fley, Türk sosyal bilim dünyas›n›n geliflmesine katk› sa¤lamaya, bu dünyay› uluslar aras›na açmaya ve bu alandaki uluslar aras› bilimsel çal›flmalarda Türk bilim adamlar›n›n da “var oldu¤unu” göstermeye yöneliktir. HAKEM KURULU Daha önceki say›lar›m›zda Yay›n Dan›flman›, Yaz› Kurulu Üyesi olarak veya gönderdi¤imiz yaz›lar› inceleyerek dergimizin hakemli¤ini kabul eden bilim adamlar›m›z›n d›fl›nda kalan bilim adam› ve uzmanlarla görüflerek, daimi “Hakem Kurulu” ve bunun yan›nda da her say› için “uzmanl›klar›na baflvurulanlar listesi” ile ilgili haz›rl›klar›m›z sürmektedir. ‹lgililerden ald›¤›m›z cevaplar do¤rultusunda, önümüzdeki günlerde bu konuyu da sonuçland›raca¤›m›z› umuyoruz. ‹NTERNETTEY‹Z “Sosyal Bilimlerde Bilgisayar Kullan›m›” alan›nda uzman de¤erli bilim adam› Dr. Ramazan Acun, dergimizin ‹nternet Yönetimi’ni üstlenmifl ve ilk web sayfam›z› haz›rlam›flt›r. Önümüzdeki dönemde say›n Acun’un yönetiminde, daha da gelifltirmeyi planlad›¤›m›z web sayfam›z›n adresi: http://yunus.hacettepe.edu.tr/~Ocal/millifolklor ’dur. E-Mail adresimiz, eskiden oldu¤u gibi Ocal@hacettepe.edu.tr fleklindedir. Sayg›lar›m›zla... M. Öcal O⁄UZ Yay›n Yönetmeni Milli Folklor TUNUS'UN FOLKLOR DERG‹S‹: "HALK GELENEKLER‹ VE SANATLARI DEFTER‹" La Revue du folklore de la Tunisie: "Cahiers des arts et traditions populaires" Doç. Dr. M. Öcal O⁄UZ* ÖZET "Halk Gelenekleri ve Sanatlar› Defteri" Tunus'ta halkbilimi alan›nda yay›nlanan tek dergidir. 1968–1998 y›llar› aras›nda 12 say› yay›nlanm›flt›r. Dergide Frans›zca ve Arapça yaz›lar bulunmaktad›r. Dergi, düzensiz aral›klarla yay›nlanmakta olup daha çok gelenekler, inançlar giyim ve el sanatlar› konusunda haz›rlanan yaz›lara yer vermektedir. Dergi, Kültür Bakanl›¤›'na ba¤l› Millî Kültürel Miras Enstitüsü taraf›ndan yay›nlanmaktad›r. Yaz›da Tunus Folkloru hakk›nda bilgi edinilebilecek en iyi kaynak durumunda olan derginin yay›n süreçleri ve içeri¤i de¤erlendirilmeye çal›fl›lmaktad›r. Anahtar Kelimeler Tunus, Halkbilimi, Dergi RÉSUMÉ Les "Cahiers des arts et traditions populaires" publiée en Tunisie à propos du folklore. Elle a été publiée les douzes numéro entre les années 1968 et 1998. Dans la revue, on trouve des articles en français et en arabe. La revue de périodicitée est irréguliére. Elle s'intéresse aux coutumes, traditions, croyances, costumes traditionels et produits artisanals, etc. La propriétaire de la revue est l'Institut National du Patrimoine atteché au ministére de la Culture. La revue est la meilleure source pour avoir une idée en matiére du folklore tunisien. Dans l'article, nous cherchons à examiner les processus de la publication et le contenu de la revue. Les mots clés Tunisie, Folklore, Revue Tunus'taki halkbilimi çal›flmalar›n›n e¤ilimleri ve sorunlar› üzerinde daha önce yay›nlad›¤›m›z bir yaz›da k›saca durmufltuk (O¤uz 2000). Bu yaz›da ise, o yaz›da yer alan görüfl ve yorumlar›m›z› bir dergi çerçevesinde biraz daha açarak, Tunus'taki folklor çal›flmalar›n› de¤erlendirmeye çal›flaca¤›z. Bilindi¤i üzere, Frans›z halkbilim okulu, ‹ngilizce kökenli "folklore" terimini son derece s›n›rl› ve dar bir alanda tutarak, halkbilim çal›flmalar›n› "antropoloji", "etnoloji", "tarih" ve "lenguistik" Milli Folklor aras›nda adeta paylaflt›rm›fl, folklor terimini ise afla¤› s›n›flar›n ve bölgesel gruplar›n dans ve flark›lar› için kullanm›flt›r. Fransa'da az say›da halkbilimcinin geçmiflte ve günümüzde "folklor" terimini kullanma gayreti ise bu genel e¤ilimi de¤ifltirmemifltir (Van Gennep 1998, Dontenville 1998). Fransa'da halkbiliminin inceleme alan›na giren konular "halk gelenekleri (tradition populaire)" veya "sözlü gelenek (tradition orale)" bafll›klar› alt›nda toplanm›fl ve daha çok tarih, lenguistik veya antropoloji okullar›n›n 5 Y›l: 12 Say›: 47 kuramsal e¤ilimlerine göre incelenmifltir. Bu nedenlerle Fransa'da ciddî, düzenli ve uzun soluklu hiçbir akademik halk bilim dergisi veya yay›n› "folklor" ad›n› tafl›mamaktad›r. Bu konuda en kayda de¤er örnek olarak, Fransa'n›n halkbilim alan›nda son dönemlerde yetifltirdi¤i son derece önemli bilim adamlar›ndan birisi olan Claude Lévi–Strauss'un Fransa'n›n önde gelen antropoloji dergisi olan "L'homme"un kurucular›ndan olmas› ve genellikle yaz›lar›n› bu dergide yay›nlamas› verilebilir. XIX. yüzy›lda, Bat› dünyas›nda adlar›, kapsam ve s›n›rlar› belirlenen sosyal bilimlerin (Gülbenkyan Komisyonu 1998) Do¤u dünyas›na adaptasyonlar›n›n do¤urdu¤u sorunlar bir yana, Tunus gibi ülkelerde topyekün e¤itim sistemleri "kolonize" edenlere benzetilmeye çal›fl›lm›flt›r. Dolay›s›yla Tunus'taki halkbilim çal›flmalar›, Frans›z birikimi üzerine infla edilmifltir. Kolonizasyon döneminde, Tunus halkbilimi üzerine çal›flmalar›n yok denecek kadar az oldu¤u söylenebilir. Sosyal hayat ile ilgili çal›flmalar genellikle tarih ile ba¤lant›l› yap›lm›fl, bunlarda ise "Türkler'den önceki Tunus'un tarihi" ve "Frans›z dönemi"ne a¤›rl›k verilmifltir. Özellikle XX. yüzy›l›n bafllar›nda Atatürk'ün ba¤›ms›zl›k hareketinin Tunus'ta etki b›rakmamas› için, kolonizasyon idaresi, ciddî tedbirler alm›fl ve "ba¤›ms›zl›k taleplerini körükleyecek" çal›flmalar engellenmifltir. Tunus'un ba¤›ms›zl›¤›na kavuflmas›ndan önce, düzenli ve sistemli halkbilimi çal›flmalar›n›n bulunmamas›n› birinci yaklafl›m denemesi olarak bu flekilde aç›klayabiliriz. Tunus'ta halkbilimi çal›flmalar›n›n önündeki ikinci engel ise, "klasik Arapça"n›n yaratt›¤› dil muhafazakarl›¤›n›n 6 mahallî lehçeleri küçümseyip, bu lehçelerde yarat›lan halkbilim ürünlerini de¤ersiz görmesidir. Klasik ve standart Arap dil ve hayat›n›n "klasik Arapça"da bulundu¤u Arap millî kimli¤inin ancak bu sayede korunabilece¤i görüflü di¤er Arap ülkelerinin ayd›nlar›n› oldu¤u gibi Tunuslu ayd›nlar› da etkilemektedir. Bu nedenlerle lehçeler üzerine yap›lan çal›flmalar kendili¤inden s›n›rl› kalmaya mahkum olmaktad›r. Tunus'ta halk ana dili olarak iki dili ö¤renmektedir: Ana dili olarak mahallî Arapça okul ça¤›na kadar ö¤renilmekte ve hayat boyu sokakta kullan›lmaktad›r. Okul ça¤›nda ise klasik Arapça ö¤renilmekte, bu da bilim ve uluslar aras› iletiflim dili olarak –Frans›zca ile birlikte– resmî olarak kullan›lmaktad›r. Mahalli Arapça yaz› dili olarak geçerli olmad›¤›ndan klasik Arapça'y› bilmeyenlerin adlar›n› yazmalar› veya yaz›lanlar› anlamalar› imkans›zlaflmaktad›r. Bu problemati¤e flöyle bir örnek verilebilir: Örne¤in Kazakistan'da Kazakça ana dili olarak sokakta konufluluyor, ancak okulda e¤itim Türkiye Türkçesi (bunun yerini belki Ça¤atayca veya baflka bir klasik devir Türkçesi de ikame edilebilir) ile yap›l›yor. Arap dünyas›n›n dil birli¤ini bozar düflüncesiyle, Lehçeler üzerine çal›fl›lmas›n›n hofl görülmemesi, Tunus'taki halkbilimi çal›flmalar›n› yavafllatan ikinci unsur olarak de¤erlendirilebilir. Bize göre temel bu iki neden ve bunlara ilave edilebilecek di¤er ikincil nedenlerle, Tunus'ta halkbilimi çal›flmalar› akademikleflememifltir. Tunus üniversitelerinin hiç birisinde halkbilimi ile ilgili bölüm veya anabilim dal› olmad›¤› gibi bu alanda uzmanlaflm›fl bir akademisyen de bulunmamaktad›r. Halkbilimi çal›flmalar›n›n Afrika ba¤lam›ndaki en iyi Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 aç›l›m noktalar›ndan biri olan "el sanatlar›" ise (Melville 1993: 3–9) sosyal bilimciler taraf›ndan adeta "interdisipliner" bir çal›flma alan› olarak ele al›nmaktad›r. Çizdi¤imiz bu genel çerçeve içinde Tunus'un yegâne halkbilim dergisi olan (Louis 1977:XIX) "Cahiers des arts et traditions populaires" (Halk gelenekleri ve sanatlar› defteri)'e gelince, bu derginin önemi bu çerçeve içinde kendili¤inden ortaya ç›kmaktad›r. Öncelikle belirtmeliyiz ki dergi ad› ve içeri¤i ile Frans›z halkbilim yaklafl›mlar›n›n etkisi alt›ndad›r ve "folklore" teriminin kullan›m›ndan sayd›¤›m›z gerekçelere ba¤l› olarak özellikle kaç›n›lmaktad›r. Dergi, Tunus'un Fransa'dan ba¤›ms›zl›¤›n› kazanmas›ndan yaklafl›k sekiz y›l sonra 1964 y›l›nda kurulan Halk Gelenekleri ve Sanatlar› Merkezi taraf›ndan dört y›ll›k bir haz›rl›ktan sonra 1968 y›l›nda yay›nlanmaya bafllam›flt›r. Türkiye'de ilk resmî folklor kurumunun 1966 y›l›nda Milli E¤itim Bakanl›¤›'na ba¤l› olarak kurulan "Milli Folklor Enstitüsü" (Karagülle 1998) oldu¤u dikkate al›n›rsa, bu kuruluflun Tunus'un ba¤›ms›zl›¤›ndan sonra at›lan önemli ad›mlar aras›nda yer ald›¤› söylenebilir. Derginin ilk say›s›nda M(ohamed) M(asmoudi) taraf›ndan kaleme al›nan "Le Centre des arts et traditions populaires" bafll›kl› yaz›da, Tunus Resmî Gazetesi'nin 2 Nisan 1966 tarihli nüshas›nda "Millî Arkeoloji ve Sanat Enstitüsü"nün Haberleflme ve Kültürel ‹fller Devlet Sekreterli¤i"ne ba¤l› olarak kuruldu¤u, bu kurumun bünyesinde ise, "Tarihî ve Arkeolojik Araflt›rma Merkezi", "Tarihî An›tlar ve Kentler Yönetimi" ve "Milli Müzeler Yönetimi"nin yan› s›ra "Halk Gelenekleri ve Sanatlar› Merkezi"nin de yer ald›¤› aç›klanarak, dergi- Milli Folklor nin yay›n tarihine kadar geçen sürede yap›lanlar özetlenmektedir. Özetlenen çal›flmalardan k›saca bahsedecek olursak, arfliv ve kütüphane çal›flmalar›n›n sürdürüldü¤ü, alan derleme çal›flmalar›na baflland›¤› ve Tunus, Sfax ve Kef flehirlerinde kurulan halkbilim müzelerinin gelifltirilmesine çal›fl›ld›¤› temalar› üzerinde durulabilir. Yaz›da dönemin devlet baflkan›n›n Sfax müzesinin aç›l›fl›na geldi¤i belirtilmektedir ki, ba¤›ms›zl›k sonras›, Tunus'ta halkbilim çal›flmalar›n›n h›z kazanmas›nda Habib Burgiba'n›n politikalar›n›n önemine iflaret etmek gerekir. Derginin ilk say›s›nda Mohamed Masmoudi taraf›ndan kaleme al›nan "Sunufl" yaz›s›nda, Halk Gelenekleri ve Sanatlar› Merkezi'nin neden kuruldu¤u ve derginin neden yay›nland›¤› sorular›na cevap aranarak, modernleflme karfl›s›nda kültürel de¤erlerin kaybolmamas›, geleneklerin derlenmesi, geliflme ve yenileflmenin köklerden kaynaklanmas›, modern sanat ve kültür çal›flmalar›n›n gelene¤e s›rt›n› dönmemesi gerekti¤i gibi konular s›ralanarak, merkezin kaybolmakta olan› derleyip de¤erlendirerek, modernleflen ve kültürel bak›mdan çeflitlenen Tunus'un geliflimine katk› sa¤layaca¤› temalar›na yer verilmektedir. Dergi ilk say›s›n› yay›nlad›¤› 1968 y›l›ndan 1998 y›l›na kadar 12 say› yay›nlanm›flt›r. Yay›n aral›¤› düzensizdir. Örne¤in 1968 y›l›nda iki say› yay›nlam›flken, son say›n›n yay›nland›¤› 1998 y›l›ndan 2000 y›l›n›n ilk yar›s›n›n sona erdi¤i haziran sonunda hala ç›kacak say› için haz›rl›klar›n› sürdürüyordu. Dergi, 1971 y›l›nda yay›nlanan 4. say›s›na kadar Frans›zca yay›nlanm›flken bu say›da iki Arapça makale yay›nlam›fl, bu say›dan sonra Arapça makalelerin say›s› göreceli 7 Y›l: 12 Say›: 47 olarak artarak son say› olan 12. say›da Arapça yaz›lar 127 sayfaya yükselirken Frans›zca yaz›lar 98 sayfada kalm›flt›r. Arapça yaz›lardaki bu art›fl, ülkenin ba¤›ms›zl›k sonras›nda kendi diline yönelimi ile aç›klanabilece¤i gibi ikinci devlet baflkan› Zeynel Abidin Ben Ali dönemindeki "Arap Birli¤i", "Ma¤rip Birli¤i" gibi organizasyonlarda yer alma ve Fransa ile iliflkileri so¤utma süreçleriyle de iliflkilendirilebilir. Dergi birinci hamur ka¤›da bas›lmakta, renkli flekiller ve foto¤raflara yer verilmektedir. Sayfa say›s› düzensiz olmakla birlikte son y›llara do¤ru art›fl göstermektedir. Derginin ilk on say›da ebad› 21x27 iken son iki say›da 21x30 olmufltur. Derginin görünümü ile ilgili ilk de¤iflik sinyalleri 9. say›da yer almaktad›r. Daha önce sar›, turuncu pembe ve kahverengi renklerde bas›lan dergi 9. say›da yeflil bas›lm›fl ve bu say›dan sonra yeflil renkte karar k›l›nm›flt›r. 9. say›n›n devlet baflkan›n›n de¤iflti¤i 1987 y›l›nda yay›nlanm›fl olmas›, dergi yönetimini de bir de¤ifliklik aray›fl›na itmifl olmal›d›r. Derginin kapa¤›nda nazara karfl› u¤ur getirdi¤ine inan›lan "Hz. Fatma Eli" 11. say›ya kadar bir geleneksel motif olarak tutulmufl, 11. say›da kapakta yap›lan köklü de¤ifliklikle birlikte bu da kald›r›lm›flt›r. Derginin ba¤l› bulundu¤u kurumlarda meydana gelen de¤iflmelere bakacak olursak, 1969 y›l›nda ilk de¤ifliklikle karfl›lafl›r›z. Bu tarihte "Haberleflme ve Kültürel ‹fller Devlet Sekreterli¤i", "Kültürel ‹fller Bakanl›¤›"na dönüfltürülmüfltür. Bu ad de¤iflikli¤inden dolay› Merkezin ve Derginin statüsünde herhangi bir de¤iflme olmam›flt›r. 1990 y›l›nda yay›nlanan 10. say›da da bu statünün korundu¤u arada yay›nlanan say›larda da gö- 8 rülmektedir. 1996 y›l›na kadar dergi yay›na ara vermifl, bu arada ülkenin içinden geçti¤i bütün "yenileflme" süreçlerinin izlerini tafl›yarak 1996 y›l›nda 11. say›s›n› yay›nlam›flt›r. Bu say›dan dergi, Merkez, Enstitü ve Bakanl›k seviyesinde ülkenin köklü bir de¤iflim süreci yaflad›¤› anlafl›lmaktad›r. Öncelikle bakanl›¤›n ad› "Tunus Cumhuriyeti Kültür Bakanl›¤›"na dönüfltürülmüfl, Enstitünün ad› ise, "Millî Kültürel Miras Enstitüsü" olarak de¤ifltirilmifltir. Enstitünün yay›nlar› tek merkezde toplanm›fl, dergilere "dizi" bafll›¤› eklenerek, Merkez'in özerkli¤inden ziyade Enstitü'nün kontrolü öne ç›kar›lm›flt›r. Bu çerçevede, derginin ad›ndan "defter" kelimesi ç›kar›larak "dizi" kelimesi eklenmifltir. Böylece 1998 y›l›nda yay›nlanan 12. say›ya kadar k›sa ad› CATP olarak bilinen "Cahier des arts et traditions populaires", ATP "Arts et traditions populaires" fleklini alm›flt›r. Derginin yönetim kadrosuna gelince, ilk say›da Mohamed Masmoudi'nin ad› öne ç›kmakta, merkezde çal›flan di¤er araflt›r›c›lar olaraksa André Louis, Samira Sethom, Jacques Revault, Clémence Sugier ve Tahar Ayaflî yer almaktad›r. Derginin ara dönemlerdeki yönetim kadrosunu vermeye luzum görmeyerek son dönemdeki yönetiminde ise Yay›n Sorumlusu olarak Beubaker Ben Fraj, Yaz› ‹flleri Müdürü olaraksa Selva Khaddar Zangar yer almaktad›r. ‹lk say›da yer alan Frans›z araflt›r›c›lar›n son say›da yer almay›fllar›n› ülkeden dergiye yans›yan de¤iflim çizgisinin rastlant›sal bir sonucu olmal›d›r. Derginin içeri¤ine gelince, bafllang›çta sözünü etti¤imiz gerekçeler, derginin içeri¤ini de belirlemektedir. De¤erlendirdi¤imiz Frans›zca yaz›lar (Dergi Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 genelinin yüzde 25 veya yüzde 30'luk bölümünü oluflturan Arapça yaz›lar› genel de¤erlendirmelerimizde kullanmakta birlikte verece¤imiz istatistikî bilgilerin içine çeviri güçlüklerinden dolay› alamad›k.) genel olarak dört ana bafll›k alt›nda toplanabilir: Halk Edebiyat›, Gelenekler ve ‹nançlar, Maddî Kültür, Teorik ve Genel. On ‹ki say›l›k koleksiyonda Frans›zca yaz›lar içinde, Halk Edebiyat› ile ilgili 8 yaz› yer al›rken Maddî Kültür üzerine 51, Gelenekler ve ‹nançlar üzerine 45, Teorik ve Genel konular üzerine 18 yaz› bulunmaktad›r. Halk Edebiyat› üzerine yaz›lan yaz›lar "Douz'da Halk fiiiri", "‹ki Halk Masal›n›n Analiz Denemesi", "Bir Halk Masal›nda Dev", "Sözlü Gelenek: Teori ve Olgu", "Arobo–Afrikan Sirat Beni Hilal Destan›'n›n Baz› Versiyonlar›n›n Analizi", "Tunus'ta Ça¤dafl Gösterimler ve Sözlü Gelenek: Çöküfl ve De¤iflim", "Binbir Gece Masal›" (iki yaz›) gibi bafll›klar tafl›maktad›r. Gelenek ve inançlar üzerine yaz›lanlar›n ço¤unlu¤unu "evlilik", Maddî Kültür konusundaki yaz›lar›n ço¤unlu¤unu ise "el sanatlar› ve giyim" oluflturmaktad›r. Teorik ve Genel yaz›lar içinde "müzecilik" ve "Folklor araflt›rmalar›n›n problemleri" fleklinde s›n›fland›rabilece¤imiz yaz›lar belli bir yekûn oluflturmaktad›r. Dergide yer alan baz› yaz›larda Türkler, Türk dönemi ve Türk kültürü hakk›nda bahisler bulunmaktad›r. Bu tür yaz›lar aras›nda özellikle "Tunus'taki Hanefiler"den bahseden yaz›lar, –Tunus'ta Hanefi cemaatini Türk kökenliler oluflturdu¤u için– tamamiyle Tunus'taki Türk folkloru ile ilgilidir. "Tunus'ta Hanefî Din ve Adalet Adamlar›n›n Giyimi" gibi yaz›lar baflta olmak üzere Türk dönemi folklorundan bahseden yaz›larda Türklerle ilgili bölümler bulunmaktad›r. Milli Folklor Derlemeye dayal› tespitlerin yer ald›¤› bu tür yaz›lar›n yan›nda folklor araflt›rmalar›n›n önemi ve gere¤i üzerinde duran veya folklor teorileri üzerine tart›flma açan az say›da yaz› ile de karfl›laflmaktay›z. Bu tür yaz›lar aras›nda birinci say›da Mohammed Masmoud› taraf›ndan kalema al›nan "ön söz", S. Ferchio taraf›ndan yaz›lan "Tunus'ta Etnolojik Araflt›rman›n Durumu ve Problemleri", Samira Gargouri–Sethom'un 9. say›daki "Halk Gelenekleri ve Sanatlar› ‹çin Niçin Bir Merkez" gibi yaz›lar›n› kaydedebiliriz. Derginin Frans›zca ve Arapça bölümlerinde 60 yazar›n –baz› yaz›lar iki yazarl› olmak üzere– 165 civar›nda makalesi yaklafl›k 2700 sayfal›k bir koleksiyon oluflturmaktad›r. Dergi yazarlar› aras›nda Türkçe soyad› tafl›yan Tahar Ayaflî, Alya Bayram, Adil Hazneci ve Zouheir Koca isimleri dikkat çekiyor. Dergide befl veya daha yukar› say›da makalesi olan yazarlar ise flunlard›r: Mohamed Masmoudi, André Louis, Samira Sethom, Clémence Sugier, Alya Bayram, Aziza Ben Tanfous, Neceur Baklouti, Lahbib Chebbi, Monsef Mohalla ve Abdurrahman Ayoub. Yaz›larda kullan›lan dipnotlar ço¤unlukla Tunus ve Kuzey Afrika üzerine yap›lan Frans›z araflt›rmalar›na dayanmaktad›r. Dipnotlar›n vazgeçilmez kaynaklar›n› Fransa'da ilgili alanda yap›lan çal›flmalar oluflturmakta, ikinci s›rada yerli kaynaklar s›ralanmakta, çok az ise üçüncü ülkelerdeki çal›flmalar –ço¤u Frans›zca'ya yap›lan çevirilere dayanan– kaynaklar yer almaktad›r. Kaynakçalardan s›k rastlad›¤›m›z sosyal bilimler alan›nda tan›nm›fl isimler aras›nda Georges Marçais, François Boucher, Michéle Beaulie, P. Bourdieu, C. Lé- 9 Y›l: 12 Say›: 47 vi–Strauss, M. Ediade, M. Mauss, V. Propp, T. Trodov, A. Dundes, H. Jason, A. Lord, A. Raymond, J. David ve ‹. H. Ayverdi'yi sayabiliriz. Dergi üzerine yapt›¤›m›z bu de¤erlendirmeden hareketle flu sonucu ulaflabiliriz. Tunus'ta halkbilimi çal›flmalar› yeterli ekip, donan›m ve dikkatle yürütülmemektedir. Halkbiliminin akademilerde yer almamas›, bu alanda dünyada meydana gelen geliflmelerin akademik bir sistem ve perspektifle takibini zorlaflt›rd›¤›ndan, yap›lagelen araflt›rmalar›n ço¤u "el yordam›" ile ortaya konulan "iyi niyetli" dikkatler noktas›nda kalmaktad›r. Halkbiliminin en üretken ve dinamik unsurlar›n› oluflturan "sözlü gelenek ve verimler" üzerinde yeterince durulmamakta, dergide bu alanda yer alan bir kaç yaz›n›n ise devam› bulunmamaktad›r. Yaz›m›z›n bafl›nda sayageldi¤imiz nedenler de dahil olmak üzere, çeflitli yetersizlikler yüzünden halkbiliminin dinamik yüzünden çok "k›rsal"da donuklaflm›fl yüzüne e¤ilinmekte ve buralarda "kaybolmakta olan kültür de¤erleri" olarak görülen geleneksel mimari, geleneksel el sanatlar› ve geleneksel evlilik tören ve uygulamalar› üzerine dikkatler odaklaflt›r›lmaktad›r. Folklor'un ne oldu¤u üzerine dünyada son çeyrek as›rda meydana gelen yo¤un tart›flmalar›n derginin sayfalar› aras›nda çok az yans›d›¤›n› da belirtmeliyiz. Bununla birlikte, yukar›dan beri saya geldi¤imiz olumsuzluklara ra¤men, halkbilim çal›flmalar›n› dar bir kadro ve s›n›rl› imkanlarla 1968'lerden 2000'lere tafl›yan Cahi- 10 ers des arts et traditionels populaires (Halk Gelenekleri ve Sanatlar› Defteri) dergisinin Tunus halkbilim çal›flmalar›n›n belle¤i olarak gelecekte bu alanda çal›flacaklar için önemli bir arfliv oluflturdu¤u kesindir. KAYNAKÇA CAH‹ERS Des Arts Et Traditions Populaires, Revue du centre des arts et traditions populaires, 1968,1998, 1–12 Say›, Republique Tunisienne Ministere de la Culture ‹nsitut National Du Patrimoine Yay›n›. (Derginin tam koleksiyonu ilgili enstitünün ba¤›fl› olarak koleksiyonumuzda bulunmaktad›r.) DONTENV‹LLE (Henri) 1998, Mithologie Française, Paris, Edition Payot. GÜLBENKYAN Komisyonu 1998, Sosyal Bilimler Aç›n, ‹stanbul, Metis Yay›nc›l›k. MELV‹LLE, (J. Sherskovits) 1993, (Çev. Umay GÜNAY) "Afrika Sözlü Sanat›n›n ‹ncelenmesi", Millî Folklor Say›: 19. L'HOMME, Revue Française d'anthropologie, 1961–1996, Paris, L'Ecole Pratique des Hautes Yay›n›. (1961 y›l›nda üç ayl›k olarak yay›na bafllayan derginin 1996 sonras› taranamam›flt›r.) LOU‹S (André), 1977, Bibliographie Ethno–Socialogique de la Tunisie, Tunis, ‹nstitut des Belles Lettres Arabes (‹BLA) yay›n›. KARAGÜLLE (Zerrin) 1999, Millî Folklor Enstitüsü, H.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Bas›lmam›fl Yüksek Lisans Tezi. O⁄UZ (M. Öcal), 2000, "Belguedj'in Makalesine Göre Cezayir Konuflma Dilindeki Türkçe Kelimeler ve Tunus'taki Durum", Millî Folklor Say›: 46, s. VAN GENNEP (Anold) 1998, Le Folklore Français, Paris, Robert Laffont yay›n›. Milli Folklor “KÖNE EPOS” (ARKA‹K DESTAN) KAVRAMI VE TÜRK HALK H‹KÂYELER‹NDEK‹ “ÂfiIKLARA MAHSUS EVL‹L‹K” KONUSUNUN KAYNAKLARINDAN “ALPLARA MAHSUS EVL‹L‹K”* "Arcaic Epic" (Kone Epos) Concept And Heroic Marriage From Sources Of Ashiks' Marriage Theme In Turkish Folk Tales Yrd. Doç. Dr. Mehmet AÇA** ÖZET Yaz›da, “arkaik destan” (köne epos) kavram› ve bu adla adland›r›lan metinlerin genel özellikleri üzerinde durularak baz› Rus ve Türk kökenli araflt›r›c›lar›n Altay, Hakas, Tuva gibi Kuzey ve Güney Sibirya Türk topluluklar›na ait kahramanl›k ve alplara mahsus evlilik konulu metinleri adland›rma konusundaki farkl› görüflleri aktar›lm›flt›r. Arkaik ve kahramanl›k konulu destanlarda ifllenen “alplara mahsus evlilik” konusundan yola ç›k›larak günümüz Anadolu sahas› aflk konulu halk hikâyelerinin konu kaynaklar› meselesi üzerinde baz› yeni yaklafl›mlarda bulunulmufltur. Anahtar Kelimeler: Destan, Arkaik destan, Alplara mahsus evlilik, Afl›klara mahsus evlilik, Bayan Toolay ABSTRACT In this article, I have firstly examined “arcaik epic” concept and the texts that are named with this concept. Then, I have transfered the opinions (naming those texts, etc.) of some Russian and Turkish researcher on texts with heroism and heroic marriage theme of Altay, Hakas, Tuva Turks etc. Through heroic marriage that was narrated in arcaik epics, I have newly approached question of theme sources of present Anatolian folk tales with love theme. At the and I have claimed that there were love and heroic marriage themes in arcaik epic before Iranian influence too. Key words Epic, Arcaik epic, Heroic marriage, Ashiks’ marriage, Bayan Toolay Türk dünyas› folklor araflt›rmalar› tarihi boyunca, araflt›r›c›lar›n pek çok konuda görüfl ayr›l›klar›na düfltükleri bilinen bir husustur. Sözlü gelenekteki tür ve flekillerin adland›r›lmas› ile bu tür ve flekillerin genel özelliklerinin ortaya konmas›nda ortaya ç›kan görüfl ayr›l›klar›yla çeflitli problemler, afla¤›da haklar›nda bilgi verece¤imiz ve do¤rudan konumuzu oluflturan sözlü anlatma- lar için de geçerlidir. Afla¤›da, kimi araflt›r›c›lar taraf›ndan destan kimileri taraf›ndan da masal ad› alt›nda incelenen baz› kahramanl›k ve alplara mahsus evlilik konulu arkaik metinlerin genel özellikleri ile bu metinler üzerinde ileri sürülen görüfller hakk›nda bilgi verilerek bu tür arkaik anlatmalar içinde önemli bir yere sahip olan alplara mahsus evlilik (kahramanî evlilik) temas›n›n ** Bal›kesir Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat› Bölümü. Milli Folklor 11 Y›l: 12 Say›: 47 günümüz aflk konulu halk hikâyeleriyle olan iliflkisi üzerinde durulmaya çal›fl›lacakt›r. Terim karmaflas›ndan söz etmekteki amac›m›z›n bu tür arkaik destan ya da masal metinleriyle ilgili terim problemine kesin bir çözüm getirmeye çal›flmak olmad›¤›n›, aksine, Türkiye kökenli folklorcular›n dikkatini, kendilerini zorlayabilecek olan böylesi bir probleme çekmek ve onlar› bu problemi tart›flmaya davet etmek oldu¤unu burada ifade etmek isteriz1. Anadolu sâhas› folklor araflt›rmalar›nda daha çok kozmogonik destan, mitolojik destan, eski destan, fiamanizm kökenli destan, metafizik destan, mitik efsane, efsane ve masal, di¤er baz› Türk bölgelerinde ise köne epos, arkaik epos, arhaikal›k epos, miftik baat›rd›k kööne epos, baat›rd›k arhaikal›k epos, ertegilik epos, kaharmand›k köne epos, ecelgi c›r, añ›z, bogat›rskaya skazka, bat›rl›k ertegi gibi çeflitli adlar alt›nda ele al›nan kahramanl›k içerikli ola¤anüstü-fantastik anlatmalar, arkaik Türk toplulu¤unun dünya görüflü ile çoklukla mitolojik bir karaktere sahip olan alplar›n ola¤anüstü göksel güçlere, vahflî hayvanlara, ülkelerini iflgâl edip halklar›n› esir eden d›fl düflmanlara ve kendi halklar›na zulmeden hanlara karfl› yürüttükleri mücadeleleri hikâye etmektedirler. Avc›-mergenlerin maceralar› da bu arkaik metinler içinde önemli bir yer iflgâl etmektedir. Bu tür metinler içerisinde terennüm edilen bir baflka önemli tema ise, afla¤›da üzerinde genifl bir flekilde duraca¤›m›z alplara mahsus evliliktir2. Eski Türk toplumunun dünya görüflünü, sosyal hayat›n› ve onun fantastik yönünü yans›tan bu metinlere, Rus ve Türk kökenli pek çok araflt›r›c› taraf›ndan çeflitli isimler verilmifltir. Bu tür metinler, baz› araflt›r›c›larca epos (destan), 12 di¤er baz›lar›nca da skazka-ertegi (masal) adlar›yla ele al›nm›fllard›r. Mitoloji ve masal dünyas›na has motif ve unsurlar› içlerinde çok yo¤un bir flekilde bar›nd›rmalar› sebebiyle, bu tür metinlerin epos (destan) mu yoksa skazka (masal) olarak m› adland›r›lmas› gerekti¤i sorusu, baflta V. M. Jirmunskiy olmak üzere, pek çok folkloristi meflgul etmifltir. Bu tür metinlere, kahramanl›k masal›-bogat›rskaya skazka (V. M. Jirmunskiy), mitolojik destan (E. M. Meletinskiy), masals›-mitik destan (B. N. Putilov) gibi adlar verilmifltir. Araflt›r›c›lar, sadece kahramanl›k ve alplara mahsus evlilik konulu arkaik metinleri vas›fland›r›rken de¤il, Altay, Hakas, Tuva gibi Güney Sibirya Türk topluluklar›ndan derlenip neflredilen arkaik olsun olmas›n bütün kahramanl›k konulu metinleri adland›r›rken de ihtilafa düflmüfllerdir. Masal m›, efsane mi, destan m›? tart›flmas›n›n kayna¤›nda da Altay, Hakas, Tuva gibi Türk topluluklar›n›n destan metinlerinde, masal ve mitoloji dünyas›na has pek çok unsurla fantezinin a¤›rl›kl› olarak yer almas› yatmaktad›r. Baz› destan metinlerinin bozularak masal formunda anlat›lmaya bafllanmas› da bu tart›flmada önemli bir etken olmufltur. V. ‹. Verbistkiy, G. N. Potanin ve V. M. Jirmunskiy gibi araflt›r›c›lar, eserlerinde Altay kahramanl›k destanlar› ya da arkaik destanlar›n› skazka (masal) ve bogat›rskaya skazka (kahramanl›k masal›) olarak vas›fland›r›rlarken A. Kalaçev, A. S. Orlov ve A. L. Koptelov b›lina (destan, kahramanlar hakk›ndaki destanlar), N. A. Baskakov ve L. P. Potapov ise geroiçeskiy poema (kahramanl›k fliiri) olarak adland›rm›fllard›r4. S. E. Malov, Altay destanlar›n›, zamanla bozulmufl, küçülmüfl, k›salm›fl, parçalanm›fl ve s›radan masallara dö- Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 nüflmüfl metinler olarak görmektedir. Malov’un görüfllerini destekleyen N. K. Dmitriev de Altay efsanelerinin kahramanl›k destanlar›n›n parçalar› ve destandan masala geçiflin en güzel örnekleri oldu¤unu söylemektedir5. Dmitriev’in tarihî ekol mensuplar›n›n görüfllerine uygun düflen bu düflüncesi, L. P. Potapov taraf›ndan sert bir flekilde elefltirilmifltir. Potapov, t›pk› A. L. Koptelov6 gibi, Altay efsanelerinin kahramanl›k destan› oldu¤unu düflünmektedir7. V. M. Jirmunskiy’e göre ise, Altay efsaneleri, kahramanl›k destan› de¤il, kahramanl›k masal›d›r (Bogat›rskaya skazka). Bunda da Altay kahramanl›k efsanelerinin konu özelliklerini (Canavarlarla savafl, alplara mahsus dünürlük, mitik fantezi, vs.) delil olarak ileri sürmektedir8. ‹. V. Puhov, Jirmunskiy’in kahramanl›k destan›n›n çeflitli özelliklerini göz önünde tutmad›¤›n›, içeri¤in kahramanl›k karakterde olmas›n›n bu tür metinlerin kahramanl›k destan› olarak de¤erlendirilmesinde en önemli delil oldu¤unu söylemektedir9. Kanaatimizce, en az içerik kadar, bu tür baz› metinlerin derlendikleri y›llarda anlat›c›lar taraf›ndan masal formunda anlat›lm›fl olmas› ve araflt›r›c›lar›n incelemeler s›ras›nda daha çok bu masal formuna sahip metinleri esas almalar› da masal m›, efsane mi yoksa destan m› tart›flmas›n›n ortaya ç›kmas›nda etkili olmufltur. Baflta G. N. Potanin, V. ‹. Verbitskiy ve V. V. Radlov olmak üzere pek çok derleyicinin Altay, Tuva, Hakas, vb. Türk gruplar›na mensup destanc›lar›n anlatt›klar› pek çok metni k›saltarak ve masal formuna dönüfltürerek yay›mlad›klar›n› da bu çerçevede unutmamak gerekmektedir. ‹lerleyen y›llarda yap›lan çal›flmalarda da araflt›r›c›lar›n bu tür metinleri tan›mlamak için hem destan (epos) hem Milli Folklor efsane (añ›z) hem de masal (ertegi) terimlerini kulland›klar›n› görmekteyiz. Baflta Kazak kökenliler olmak üzere, baz› folklorcular taraf›ndan köne epos ile bat›rl›k ertegi kavramlar›n›n büyük oranda ayn› fleyleri ifade ettikleri söylenmifl, yine baz›lar› taraf›ndan yukar›da s›ralanan vas›flara sahip herhangi bir metin köne epos kavram› içine dahil edilerek incelenirken di¤er baz›lar› taraf›ndan ayn› metin bat›rl›k ertegi kavram› çerçevesinde ele al›nm›flt›r10. Bütün bu görüfller, Altay, Hakas, Tuva gibi Türk topluluklar›n›n kahramanl›klar›yla aile, kabile ve yurt ad›na verdikleri iç ve d›fl mücadelelerini ve alplara mahsus evlili¤i terennüm eden metinlerin, içlerinde arkaik dünyan›n mitik, efsanevî ve masals› unsurlar›yla ad› geçen topluluklar›n mitik fantezilerini de bar›nd›ran destan/masals› destan (ertegilik epos) ve kahramanl›k masal› (bat›rl›k ertegi) olarak ele al›n›p incelenmekte oldu¤unu ortaya koymaktad›r. Bu tür metinler, daha sonraki dönemlerde ortaya ç›km›fl olan kahramanl›k destanlar› ve aflk konulu destan/halk hikâyeleriyle konu, tip ve gelenek bak›m›ndan s›k› münasebette bulunmalar› ve özellikle de köne epos kavram›n›n Türkistan kökenli pek çok araflt›r›c›11 taraf›ndan bu tür metinleri tan›mlamak amac›yla günümüzde de s›kça kullan›l›yor olmas› nedeniyle, taraf›m›zca kahramanl›k masal›ndan (bat›rl›k ertegi/comok) ziyade arkaik destan (köne epos) olarak adland›r›lacaklard›r12. Arkaik destanlar (köne eposlar), mitten klasik destana geçifl aflamas›n› oluflturmaktad›rlar. Arkaik destan metinleri, mit, masal, efsane gibi türlerin pek çok unsurunu bünyelerinde toplam›fllard›r. Bu tür metinler, zamanla içlerinde bar›nd›rd›klar› mit ve masal unsurlar›n›n pek ço¤u- 13 Y›l: 12 Say›: 47 nu atm›fllar ve böylece bugünkü anlam›yla tarihî-realist destanlara dönüflmüfllerdir13. Arkaik destanlar (Köne epos), baz› Türk gruplar›n›n geçirdikleri tarihî, siyasî, sosyal ve kültürel aflamalar› yans›tan O¤uz Ka¤an ve Manas14 gibi tarihî-menkabevî destanlar›n teflekkülü ve gelifliminde önemli bir basamak teflkil etmifllerdir15. Özellikle de arkaik destanlar›n kahramanl›¤› anlatan örnekleri (kaharmand›k köne eposlar), klasik kahramanl›k destanlar›n›n esas›n› oluflturmalar› bak›m›ndan son derece dikkat çekicidirler16. Arkaik destanlar içinde önemli bir yer iflgâl eden alplara mahsus evlilik konusu da, daha sonra teflekkül etmifl olan kahramanl›k destanlar›nda önemli bir epizot (evlilik epizodu) olarak varl›¤›n› sürdürmüfltür. Kahramanl›k destanlar›n›n ilk etab›n› teflkil eden arkaik destanlarda terennüm edilen konular17 hakk›nda yukar›da k›sa bilgiler verildi¤i için burada her bir konu üzerinde durulmayacak ve do¤rudan esas konumuz olan alplara mahsus evlilik (kahramanî evlilik) temas› ile bu teman›n günümüz halk hikâyelerindeki âfl›klara mahsus evlilikle olan münasebetlerinin incelenmesine geçilecektir. ‹ster kahramanl›k masal› (bogat›rskaya skazka) isterse arkaik destan (köne epos) ad› verilsin, konumuzu oluflturan arkaik metinlerin önemli bir k›sm›, çoklukla yafll› ana ve babadan dünyaya gelen, babalar› düflman taraf›ndan öldürülen (Baba, baz› metinlerde bir kaza ya da hastal›k neticesinde de ölebilmektedir.) ola¤anüstü vas›flara sahip bahad›rlar›n efl aramalar› (Aranan efl, bazen baba taraf›ndan kaç›r›lan sözlüdür.) ile alplara mahsus evliliklerini terennüm etmektedir. Arkaik destanlar›n baz›lar›nda, bahad›rlar›n t›pk› Anadolu sahas› aflk ko- 14 nulu halk hikâyelerinde oldu¤u gibi, yer ile gö¤ün birleflti¤i bir yerde yaflayan bir han›n k›z›ndan rüya ya da kutsal bilge kitap vas›tas›yla haberdar olduklar› ve onu almak için çoklukla ana ve baban›n r›zas› olmaks›z›n sefere ç›kt›klar› da görülmektedir18. Sözlü k›z›n, babas› taraf›ndan verilen söz bir kenara at›larak bahad›r›n kendisinden kaç›r›lmas›nda da bahad›r›n babas›n›n ya düflman elinde ya da bir kaza sonucu ölmesi ve bahad›r›n sosyal ve ekonomik statüsünün de¤iflmesi etkili olmaktad›r. Baz› metinlerde, bahad›rlar›n ayn› anda hem yabanc› hanlara karfl› mücadele ettikleri hem de efl arama iflini gerçeklefltirdikleri görülmektedir. Arkaik destanlardaki bu alplara mahsus evlili¤in daha sonraki kahramanl›k destanlar›nda önemli bir epizot olarak varl›¤›n› sürdü¤ünü yukar›da da söylemifltik. Fakat, arkaik destanlarda görülen mitolojik âlem ve mitik kahramanlar›n (Mitik güçlere sahip hanlar, bu hanlar›n göksel k›zlar›, ola¤anüstü mitik yarat›k rakipler, vs.) yerini, burada, daha gerçekçi ve insanî bir yap› alm›flt›r. Arkaik destanlar içinde önemli bir yere sahip olan alplara mahsus evlilik, Türk toplumunun önemli bir k›sm›nda görülen sosyal, kültürel, tarihî, iktisadî de¤iflimler sebebiyle ilerleyen dönemlerde yerleflik hayat›n ürünü olarak ortaya ç›kan halk hikâyelerinde âfl›klara mahsus evlilik fleklinde varl›¤›n› sürdürmüfltür. Fakat, bu süreçte gerek kahramanlarda ve gerekse aflk-evlilik telakkilerinde bir hayli de¤iflmeler meydana gelmifltir. Alp ya da bahad›r, her türlü zorlu¤a ra¤men (Ola¤anüstü engeller, mitik rakipler, zâlim hanlar, zorlu yar›fllar, vs.) âfl›k oldu¤u k›z› ya da daha do¤du¤unda kendisiyle sözlenen; fakat, kendisinden k›z›n babas› taraf›ndan kaç›r›lan sözlüsünü bile¤inin hakk›yla al›p Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 obas›na getirirken âfl›klara mahsus evlilik ya da aflk temas›n› iflleyen halk hikâyelerinde âfl›klar›n alplara nazaran daha pasif kald›¤› görülmektedir. Yukar›daki paragraf›n son sat›rlar›nda belirtilen husus üzerinde hemen afla¤›da daha ayr›nt›l› bir flekilde durulaca¤› için biz burada, öncelikle Anadolu sahas› halk hikâyelerindeki aflk temas›n›n kaynaklar› hakk›nda ileri sürülen baz› görüflleri gözden geçirmeye çal›flaca¤›z. Gerek Anadolu sahas›nda ve gerekse di¤er Türk bölgelerinde aflk konulu destan ya da halk hikâyelerinin teflekkülü ve konu kaynaklar› ele al›n›rken araflt›r›c›lar taraf›ndan, aflk konulu destanlar›n kahramanl›k destanlar›ndan sonra teflekkül etti¤i söylenmektedir. Aflk konulu destan ya da hikâyeler (Ki bu tür metinler, Anadolu sahas›nda halk hikâyesi olarak adland›r›lmaktad›rlar.), destandan romana geçifl sürecini temsil eden ürünler olarak de¤erlendirilmektedir. M. Fuad Köprülü, Meddahlar adl› hacimli yaz›s›nda, Türkler aras›nda ‹slamiyet öncesinde daha ziyade kahramanl›k konulu ve mitolojik unsurlar bar›nd›ran destanlar›n var oldu¤unu, ancak ‹slamiyet benimsendikten ve ‹ran tesiri yafland›ktan sonra, XV-XVI. as›rlarda, aflk konulu halk hikâyelerinin teflekkül etti¤ini söylemektedir19. Köprülü’nün aflk konulu halk hikâyelerinin teflekkülü ve konu kaynaklar›n› XV-XVI. as›rlara ve ‹slam ve özellikle de ‹ran tesirine ba¤lad›¤› bu görüflü, kendisinden sonra da benimsenip s›k s›k yinelenmifltir. Köprülü’nün ileri sürdü¤ü bu görüfl, sadece Anadolu sahas›nda de¤il, baz› Türkistan kökenli araflt›r›c›lar taraf›ndan da aflk konulu destanlar›n konu kaynaklar› ve teflekkülleri için benzer bir flekilde dile getirilmifltir. Milli Folklor Anadolu sahas› halk hikâyeleri üzerinde en kapsaml› çal›flmalar› yapm›fl olan Pertev Naili Boratav ise Anadolu sahas›ndaki halk hikâyelerinin XVII. as›rdan itibaren teflekkül etti¤ini ve halk hikâyelerinin destandan ayr› bir tür oldu¤unu söylemektedir. Hikâyeler, feodal ve aristokratik cemiyetlere has olan epik türün (destan›n) yerini alm›flt›r. Boratav, destanla halk hikâyelerinin farkl›l›klar›n› flu flekilde s›ralamaktad›r: a) Bunlarda (hikâyelerde) masal unsuru çoktur, b) Destan ananelerini kaybetmifllerdir20. Boratav, ayn› eserde, halk hikâyeleri hakk›nda flu de¤erlendirmeyi yapar: Bu mütalaalar› serdettikten sonra diyebiliriz ki halk hikâyeleri, destanîleflmifl masallard›r; veyahut da destanîliklerini kaybetmifl, masallarla çok kar›flm›fl destanlard›r. Bu hikâyelerin ekserisinin on yedinci as›rdan sonra teflekkül etti¤i tahmin edilebilir. Zira bunlar›n kahramanlar› olan flairler, bu as›rda veya bu as›rdan sonra yaflam›fl olduklar› gibi, içlerindeki aruzlu fliirler, tasavvuf tesirleri, dinî koku hep Divan edebiyat›n›n ve tasavvufî zevkin halk fliirine nüfuzundan sonraki devri hat›rlat›yor. Mevzular› eski bile olsa, bu hikâyelerin on yedinci as›rdan sonraki flairler taraf›ndan ifllendi¤i tahmin olunabilir21. Boratav, halk hikâyelerinde bir masallaflma ya da masallarla iç içe olma durumu görmektedir. Araflt›r›c›, Halk Hikâyeleri ve Halk Hikâyecili¤i adl› eserinde, halk hikâyelerini destan gelene¤inin bir devam› olarak de¤erlendirmenin yanl›fl olaca¤›n›, halk hikâyesinin yeni flartlara uygun yeni bir edebi nev’i mahsulü oldu¤unu söylemektedir22. Türk halk hikâyeleri üzerinde önemli araflt›rmalarda bulunmufl olan Fikret Türkmen de destanlardaki kahramanl›¤›n halk hikâyelerinde aflka dö- 15 Y›l: 12 Say›: 47 nüfltü¤ünü ve bunun da kuvvetli ‹ran tesiriyle meydana geldi¤ini söylemektedir: Biz de destanî bir an’anesi olan Türklerin, islamiyeti kabul ettikten sonra bu an’anenin bir çok hususiyetlerini muhafaza etmekle birlikte (temsilî özellik, saz eflli¤inde söyleme...) konunun kahramanl›ktan, bilhassa ‹ran fiehname ve klasik edebiyattan geçen Ferhat ile fiirin, Leyla ile Mecnun gibi hikâyelerin tesiri ile aflka dönüfltü¤ü kanaatindeyiz. Bu gün yafl›yan birçok Anadolu aflk hikâyesinin menfleinin Azerbaycan olmas› ve halen en canl› flekilde bu bölgede yaflamas› bölgenin kuvvetli ‹ran tesirinde kalmas› ile izah edilebilir23. Al›nt›dan da anlafl›laca¤› üzere, Türkmen’in görüflü, Köprülü ile Boaratav’›n görüflleri ile paralellik arz etmektedir. Araflt›r›c›lar›n genel kanaatlerine göre, halk hikâyeleri kahramanl›k temas›na sahip olan destanlardan sonra teflekkül etmifl ve özellikle de ‹ran mesnevî/hikâyelerinin tesiriyle konu, kahramanl›ktan aflka kaymaya bafllam›flt›r. Bugünkü anlamda halk hikâyeleri 1617. yüzy›llarda teflekkül etmeye bafllam›flt›r ve Anadolu sahas› halk hikâyelerindeki aflk temas›n›n kayna¤›, bugünkü Kuzey ve Güney Azerbaycan ile Türkmenistan’d›r24. Bu bölgeler de ‹ran tesiri alt›nda en çok kalan bölgelerdir. Halk hikâyesi, Türk toplumunun yerleflik hayata geçip destan devrinin son bulmas›yla ortaya ç›km›fl olan ve destandan büyük oranda ba¤›ms›z bir türdür. Destanlar bütünüyle manzum iken halk hikâyeleri naz›m nesir halde anlat›lmaktad›r25. Araflt›r›c›lar, halk hikâyelerinin Türk kayna¤›n› ele al›rken çok fazla ayr›nt›ya girmemifllerdir. Bunda da aflk konulu hikâyelerin oluflumunda büyük oranda ‹ran mesnevîcilik/hikâyecilik gelene¤i- 16 nin tesirinin oldu¤unun düflünülmesi etkili olsa gerektir. Burada, halk hikâyelerinde yer alan aflk ve evlenme temas›n›n Türkler aras›nda ‹slam medeniyetine dahil olufltan ve ‹ran tesirinde kal›fltan önce de kahramanî aflk ve evlilik (Alplara mahsus evlilik) fleklinde arkaik ve klasik kahramanl›k destanlar›nda (Al›p-Manafl, Bayan Toolay, Er Töfltük, vs.) da yer ald›¤› ortaya konulacak ve bu teman›n O¤uz gruplar›n›n ‹slam medeniyetine dahil olmalar› ve Ön Asya’ya gelip ‹ran tesirinde kalmalar› sonucu günümüz halk hikâyelerindeki yap›s›n› kazand›¤› belirtilecektir. Yukar›da arkaik destanlar hakk›nda bilgi verilirken en yayg›n konulardan birisinin ola¤anüstü bir flekilde do¤an ve ola¤anüstü özelliklere sahip olan kahraman›n daha do¤madan ya da do¤ar do¤maz sözlendi¤i ve kendisinden kaç›r›lan sözlüsünü ya da bir vesileyle (Kutsal bilge kitap, vs.) haberdar olup âfl›k oldu¤u k›z› bulmak için sefere ç›kmas›, bu yolculuk s›ras›nda pek çok ola¤anüstü engel ya da varl›klarla mücadele etmesi, sözlüsünün/sevgilisinin obas›na/toyuna varan kahraman›n rakiplerle mücadele etmesi ve k›z›n ya da k›z›n babas›n›n ortaya koydu¤u flartlar› yerine getirdikten ve rakiplerini alt ettikten sonra sözlüsü ya da sevdi¤i k›zla obas›na geri dönmesi oldu¤u belirtilmiflti. Altay Türkleri aras›nda yayg›n olan Al›p-Manafl, Kan Püdey, Ay-Man›s, Koz›n-Erkefl’te kahramanî evlilik ya da alplara mahsus evlilik temas› ifllenmektedir. Tuva kahramanl›k destanlar›ndan Bayan Toolay’da da t›pk› Altay destanlar›nda oldu¤u gibi, sözlüsünün varl›¤›ndan bir flekilde haberdar olan Bayan Toolay’›n sözlüsünü aramak için yola ç›k›fl›yla çeflitli mücadelelerden sonra sözlüsünü al›p obas›na dönmesi ve Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 babas›n› öldürenlerden intikam almas› anlat›lmaktad›r: Tuman K›sk›l Att›g Möge Bayan-Toolay, kar›s› ile yapayaln›z yaflamaktad›r ve bir gün Ak-Tayga’da avlan›rken yabanc› bir bahad›rla karfl›lafl›r. ‹ki bahad›r henüz do¤mam›fl olan çocuklar›n› kendi aralar›nda sözleyip dünür olurlar. Eve dönen Möge Bayan-Toolay, kar›s›n›n bir o¤lan çocu¤u do¤urdu¤unu görür ve bunun üzerine bir toy düzenler. Toya, Karat›-Han da gelir ve Karat›-Han, Möge Bayan Toolay’›n zenginli¤ini görünce Möge Bayan-Toolay ile kar›s›n› kendi obas›na davet edip öldürür ve o¤lan› da kendisine çoban yapar. Zavall› çoban, bir gün bir tayla karfl›lafl›r. Tay, ona babas› taraf›ndan ma¤araya saklanan savafl silahlar› ve k›yafetlerini nas›l bulaca¤›n› anlat›r. Savafl elbisesini giyen ve silahlar› kuflanan çocuk, ola¤anüstü bir flekilde bir bahad›ra dönüflür. Tay da çocukla birlikte ola¤anüstü bir flekilde geliflir ve alp ata dönüflür. Tay, delikanl›ya Tuman K›sk›l Att›g Möge Sagaan-Toolay ad›n› verir ve do¤madan önce sözlendi¤i niflanl›s›ndan haber verip onu nerede ve nas›l bulaca¤›n› söyler. Möge Sagaan-Toolay, niflanl›s› güzeller güzeli Alt›n Dang›n’› bulur ve bütün rakiplerini yenerek k›z› almaya hak kazan›r. Bahad›r, efli ile birlikte evine döner. Eve dönerlerken bir ormanda dinlenmeye karar verirler. Möge, kar›s›n› dinlendikleri yerde b›rak›r ve avlanmaya ç›kar. Avdan dönünce kar›s› ve eflyalar›n›n Am›rga-Kara Moos taraf›ndan kaç›r›ld›¤›n›, kar›s›n›n geride b›rakt›¤› mektup vas›tas›yla ö¤renir. Möge, pefllerine düfler ve Am›rga-Kara Moos’u öldürüp kar›s›yla birlikte Ak-Hem ›rma¤›n›n k›y›s›nda bulunan evlerine döner. Daha sonra Möge Sagaan-Toolay, Karat›Han’dan intikam al›r ve kar›s›yla birlikte bar›fl ve huzur içinde yaflamaya bafllar26. Milli Folklor Al›p-Manafl ve Bayan Toolay destanlar› ele al›nd›¤›nda, konunun Anadolu sâhas› ve di¤er Türk bölgeleri aflk konulu destan ya da halk hikâyelerinin konular›yla büyük benzerlikler arz etti¤i görülmektedir. Altay, Tuva ve Hakas kahramanl›k destanlar›n›n bir ço¤u, çeflitli aç›lardan arkaik destan olma özelli¤i sergilemektedir. Yukar›da da söylendi¤i gibi, arkaik destanlardan sonra ortaya ç›kan kahramanl›k destanlar›nda da kahramanî evlilik ya da alplara mahsus evlilik temas›, genellikle destan› oluflturan bir epizot (evlilik epizodu) fleklinde varl›¤›n› devam ettirmifltir. Kahramanl›k destanlar›n›n konu ve epizot yap›lar›, fiâkir Ib›raev taraf›ndan çok iyi bir flekilde ortaya konuldu¤u için burada, kahramanl›k destanlar›ndaki evlilik epizodu üzerinde durulmayacak, araflt›r›c›lara Ib›raev’in tespitlerine bakmalar› tavsiye edilecektir27. Kahramanî evlilik temas› üzerine kurulmufl olan ve Dede Korkut Kitab› içinde yer alan Kañl› Koca O¤l› Kan Tural› boyu, arkaik destan özelli¤i tafl›maktad›r28. O¤uz Türkleri aras›nda destandan halk hikâyesine geçifl devresinin mahsulü olarak de¤erlendirilen Dede Korkut hikayeleri içinde yer alan Kan Tural› boyu, O¤uz gruplar› aras›nda teflekkül eden aflk konulu halk hikâyelerinin en eskilerinden biri olarak de¤erlendirilmelidir. Ayn› fley, Al›p-Manafl destan›n›n Dede Korkut hikâyeleri içindeki benzeri olan Kam Püreniñ O¤l› Bams› Beyrek29 boyu için de geçerlidir. Yukar›daki bahislerden de anlafl›laca¤› üzere, Anadolu sahas› aflk/evlilik konulu halk hikâyeleri konu kaynaklar› bak›m›ndan incelenirken arkaik destanlar (köne epos) ya da kahramanl›k masallar› (bogat›rskaya skazka) mutlaka dikkate al›nmal›d›r. Yukar›da da üzerin- 17 Y›l: 12 Say›: 47 de duruldu¤u gibi, evlilik konulu arkaik destanlarda (Al›p-Manafl, Bayan Toolay, Koz›n-Erkefl, Er Töfltük, vb.), ola¤anüstü flekilde do¤an, ola¤anüstü özelliklere ve yard›mc›lara sahip olan kahraman›n kendisine efl aramak için gurbete ç›kmas› ve almak istedi¤i kad›n için karfl›s›na ç›kan engelleri afl›p k›z›n babas› ya da bizzat k›z taraf›ndan konulan flartlar› yerine getirdikten sonra müstakbel eflini al›p obas›na geri dönmesi söz konusudur. Bu destanlar, bünyelerinde mit ve masal unsurlar›n› yo¤un bir flekilde bar›nd›rd›klar› için kahramanlar, tanr›sal k›zlara dahi talip olarak müstakbel efllerini alabilmek için göksel varl›klarla da mücadele edebilmektedirler. ‹lerleyen dönemlerde, mit ve masal unsurlar›, yerini daha gerçekçi unsurlara b›rakm›flt›r; fakat, destanlar› oluflturan konu çizgisi de¤iflmemifltir. Ön Asya kültürleri ve edebiyatlar›yla münasebet kurulduktan ve yerleflik hayata geçildikten sonra da sevdi¤i k›z ya da sözlüsünün ard›ndan gurbete ç›kan kahraman›n kahramanl›k özellikleri, yavafl yavafl ortadan kalkmaya bafllam›fl, bat›r-âfl›k ya da alpâfl›k tipi, pasifize olarak yerini âfl›k tipine b›rakm›flt›r. Kahramanî ya da alplara mahsus evlili¤in yerini, daha sonraki dönemlerde aflkî ya da âfl›klara mahsus evlilik almaya bafllam›flt›r. Bu de¤iflimde, yerleflik hayat›n flartlar› kadar Ön Asya kültürleriyle edebiyatlar›n›n da etkisi olmufltur elbette. D›fla dönük ve mücadeleci alp-âfl›k tipinin melankoliye ve aflk ac›s›na müptela âfl›k tipine dönüflmesinde, Fars mesnevîlerinin büyük etkisi olmufl olsa gerektir. Arkaik destanlardaki efl arayan kahraman›n bilek ve yürek gücünü kullanmas› ve ola¤anüstü yard›mc›lar›n›n devreye girmesi sonucunda eflini almaya hak kazan›p obas›na dönmesi, yerini, büyük oranda, Türk toplu- 18 luklar›n›n büyük bir k›sm›n›n yerleflik hayata geçmesi ve Ön Asya kültürleriyle edebiyatlar›n›n tesirinde kalmas› sonucu, evlenmek istedi¤i k›z için mücadele eden kahramanla sevilen k›z›n trajik bir sona ulaflmalar›na, yani, kavuflamadan helâk olup gitmelerine b›rakm›flt›r. ‹slam dininin bu de¤iflimdeki büyük etkisi de göz ard› edilmemelidir. ‹slam, birbirlerini seven genç k›z ve erkeklerin anlaflarak ve seviflerek hayatlar›n› birlefltirmelerine pek s›cak bakmam›fl, ‹slam’la tan›flan Türk topluluklar› da bu yaklafl›m› zaman zaman daha da dar ve s›n›rlay›c› bir çerçeveye tafl›yabilmifllerdir. Birbirlerini seven kahramanlar, yeni dinin ve o dine mensup olan toplumun bu tür yapt›r›mlar›yla da mücadele etmek durumunda kalm›fllar ve çoklukla da trajik sonla karfl›laflm›fllard›r. Di¤er taraftan da farkl› dinlere sahip yabanc› topluluklarla olan münasebetler sonucu yaflanan yasak aflklar da hikâyelere konu olmufltur. Kerem ile Asl› hikayesi, bu yeni konuya en güzel örnektir30. Türk toplumunun sosyal hayat› ve dünya görüflü üzerinde büyük etkisi olan ‹slam ideolojisi ve di¤er dinlere mensup yabanc› topluluklarla yaflanan çat›flmalar, hayat›n bir gerçe¤i olarak yans›mas›n› destan ya da halk hikâyelerinde de bulmufltur. Bu de¤iflimlerin yan› s›ra, Ön Asya topluluklar›n›n edebiyatlar›yla tan›flan Türk topluluklar›, münasebete geçtikleri topluluklar›n edebiyat ürünlerini de kendi dillerine çevirmifller, bu tür eserleri taklit ederek yeni hikâye ve destanlar teflekkül ettirmifllerdir. Sözün k›sas›, Türk destanc›l›k gelene¤inde çok eskiden beri bir kahramanî (alplara mahsus) aflk ya da evlilik temas› var olagelmifl, yaflanan de¤iflimler ve maruz kal›nan etkiler sonucunda bu tema, Türk co¤rafyas›n›n genifl bir bölü- Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 münde alplara mahsusluktan afl›klara mahsuslu¤a dönüflmüfltür. Çok eski dönemlerden beri sözlü anlatmalar içinde ifllene gelen aflk ya da evlilik temas›, ilerleyen dönemlerde çok genifl bir co¤rafyaya da¤›lm›fl olan Türk gruplar› aras›nda hem arkaik flekli korunarak hem de yeni kültürel ve sosyal flartlar ortamlar›nda yeniden yorumlanarak anlat›la gelmifltir. Tarihî, co¤rafî, dinî faktörler nedeniyle Ön Asya topluluklar› ile çok daha s›k› iliflkiler kuran Türk gruplar›nda tema, âfl›klara mahsus bir yap›ya büründürülürken Bat› sahas› Türk gruplar›na nazaran d›fl etkilere daha kapal› bir hayat tarz›n› sürdüre gelen geleneksel Türk gruplar› aras›nda eskiye sad›k kal›narak alplara mahsus yap›da anlat›la gelmifltir. NOTLAR * Yaz›, 31 May›s-02 Haziran 2000 tarihlerinde Bal›kesir Üniversitesi ile Bal›kesir Belediyesi taraf›ndan düzenlenen II. Bal›kesir Kültür Araflt›rmalar› Sempozyumu’nda bildiri olarak sunulmufltur. 1 Üzerinde duraca¤›m›z kahramanl›k ve alplara mahsus evlilik konulu arkaik metinler, daha önce Emine Gürsoy-Naskali taraf›ndan Destan›n Tarifi (Türk Dili Araflt›rmalar› Y›ll›¤›-Belleten-1992, Ankara 1995, 1-8) adl› yaz›s›nda ele al›nm›fl ve bu tür metinlerin destan kavram› içindeki yeri üzerinde durulmufltur. Naskali, bu tür metinlerin fiamanizm’in düflünce ve inanç sistemini yans›tt›¤›n›, bahad›rlar›n yolculuklar›n›n ruhlar› kovalayan fiamanlar›n yolculu¤unu and›rd›¤›n› söylemifltir. Araflt›r›c›, bu tür destan metinlerini adland›rmak için fiamanizm kökenli destan, metafizik destan, eski destan (Bizim kullanmakta oldu¤umuz arkaik destan kavram›yla ayn› fleyi ifade etmektedir.) tabirlerini teklif etmifltir. Naskali, kahramanl›k konulu ve hacimli klasik destanlar› kahramanl›k destan› olarak vas›fland›r›rken, ele almakta oldu¤umuz metinleri metafizik destanlar olarak adland›rmay› ye¤lemifltir. Kanaatimizce, Naskali’nin ileri sürdü¤ü terimlerden eski destan, bu tür metinleri vas›fland›rmak için kullan›labilecek en do¤ru ve kapsaml› tabirdir. Çünkü, bu tür metinlerin hepsinde fiamanizm tesirini ve fizik ötesini aramak ya da bulmak Milli Folklor mümkün de¤ildir. fiamanizm tesiri ile fizik ötesini ayn› zamanda Naskali’nin tam anlam›yla destan olarak kabul etti¤i Manas gibi büyük metinlerde de görmek mümkündür. Araflt›r›c›n›n üzerinde durdu¤u bir di¤er önemli husus da baz›, destanlar›n hem kahramanl›k destanlar›n›n hem de eski destanlar›n (arkaik destan) özelliklerini bünyesinde toplad›¤›d›r. Araflt›r›c› bazen kategoriler aras›ndaki çizgiyi çekmek zorlu¤u vard›r, örnekleri patron ç›kar›r gibi bir makasla kesemiyoruz (7. s.) diyerek tür, flekil ve terim sorunlar›n›n ne kadar karmafl›k bir yap› arz etti¤ine dikkat çekmektedir. 2 Bu tür sözlü anlatmalar üzerinde yap›lm›fl de¤erlendirmeler için bk: V. M. Jirmunskiy, Tyurkskiy Geroiçeskiy Epos, Leningrad 1974, 222-348; M. ⁄abdullin-T. S›d›kov, Kazak Halk›n›ñ Bat›rl›k C›r›, Almat› 1972, 33-34; R. Berdibaev, Kazak Epos›, Almat› 1982, 51-91; Âlkey Mar¤ulan, Ecelgi C›r, Añ›zdar, Almat› 1985, 62-81; Âvelbek Koñ›ratbaev, Kazak Epos› câne Türkologiya, Almat› 1987, 121-128; Kazak Hal›k Âdebiyeti-Ertegiler, 4. tom, Almat› 1989; fiâkir ‹braev, Epos Canr›n›ñ Kal›ptasuv Tariyh›, Folklor fi›nd›¤›, Almat› 1990, 4474; fiâkir Ibraev, Epos Âlemi, Almat› 1993, 25-27; Emine Gürsoy Naskali, Destan›n Tarifi, Türk Dili Araflt›rmalar› Y›ll›¤›-Belleten-1992, Ankara 1995, 1-8; S. Kay›pov, Köönö Epos, Manas Entsiklopediya, 1. c., Biflkek 1995, 346-347 ve konuyla ilgili di¤er eserler. 3 S. S. Surazakov, Altayskiy Geroiçeskiy Epos, Moskva 1985, 12. 4 S. E. Malov, Predislovie, S. V. Yastremskiy, Obrazts› Narodnoy Literatur› Yakutov, Leningrad 1929, 1. 5 N. K. Dmitriev, Vvedenie-Altayskiy Epos Kogudey, M.-L. 1935, 23-24. 6 A. L. Koptelov, N. U. Ulagaflev i Oyrotskiy Narodn›y Epos, Altay-Buuçay, Novosibirsk 1941, 41-42. 7 L. P. Potapov, Altayskiy Geroiçeskiy Epos, Sovetskaya Etnografiya, 1, 1949, 112-114. 8 V. M. Jirmunskiy, Skazanie ob Alpam›fle i Bogat›rskaya Skazka, Moskva 1960. Ayn› inceleme, daha sonra, Jirmunskiy’in Tyurkskiy Geroiçeskiy Epos (Moskva 1974) adl› eserinin 117-348. sayfalar› aras›nda da yer alm›flt›r. 9 ‹. V. Puhov, Altayskiy Narodn›y Geroiçeskiy Epos, Maaday Kara, Altayskiy Geroiçeskiy Epos, Moskva 1973, 27. 10 Muñl›k-Zarl›k, Er Töstik, Kulamergen gibi metinler Âvelbek Koñ›ratbaev taraf›ndan ertegilik epos kavram› alt›nda ele al›n›rken (Kazak Epos› câne Türkologiya, Almat› 1987, 121-122.) Seyit Kaskabasov ayn› metinleri bat›rl›k ertegi bafll›¤› alt›nda incelemifltir (Seyit Kaskabasov, Kazakt›ñ Hal›k Prozas›, Almat› 1984, 204-219. ). 19 Y›l: 12 Say›: 47 11 Nitekim, baflta fiâkir Ibraev olmak üzere pek çok Kazak ve K›rg›z folklorcu da bu tür metinleri ele al›rken köne (kööne) epos, ergegilik epos ya da baat›rd›k comok kavramlar›n› kullanmay› tercih etmifllerdir. Bu hususta bk: 1. dip nottaki kaynaklar. V. M. Jirmunskiy’in Güney Sibirya’daki Türk ve Mo¤ol halklar›n›n arkaik destanlar›n› tan›mlamak amac›yla kulland›¤› bogat›rskaya skazka terimi de yine Kazak ve K›rg›z araflt›r›c›lar aras›nda ra¤bet görmüfl ve bat›rl›k ertegi ve baat›rd›k comok flekillerinde Kazak ve K›rg›z Türkçelerine tercüme edilerek kullan›lm›flt›r. Burada, ayn› metinleri tan›mlamak amac›yla baat›rd›k epos ile bat›rl›k ertegi kavramlar›n›n kullan›lmas›n›n çözülmesi zor problemlerin ortaya ç›kmas›na neden oldu¤unu tekrar belirtmekte yarar vard›r, diye düflünüyoruz. Bat›rl›k ertegi kavram› ve bu kavram›n neyi ifade etti¤i konusunda yap›lan ayr›nt›l› bir inceleme için bk: Seyit Kaskabasov, Kazakt›ñ Hal›k Prozas›, 204-219. Yukar›da da belirtildi¤i gibi, Türk gruplar›n›n sözlü anlatmalar›n›n tür ve flekil aç›s›ndan adland›r›lmas›nda, Anadolu sahas› araflt›r›c›lar›n› bir hayli zorlayacak olan kar›fl›kl›klar görülmektedir. Araflt›r›c›lar, kimi zaman bir terimle birden fazla türü isimlendirebilmifllerdir. Jirmunskiy’in kulland›¤› bogat›rskaya skazka terimi, sadece Kazak ve K›rg›z Türkü bilim adamlar› taraf›ndan de¤il, ayn› zamanda Tuva, Hakas gibi di¤er baz› Türk gruplar›na mensup bilim adamlar›nca da kahramanl›k destanlar› ya da kahramanl›k masallar›n› tan›mlamak için kullan›lm›flt›r. Tuva Türklerinde masal, hikâye ve destan türlerini karfl›lamak için toocu kelimesinin yan› s›ra tool (Kahramanl›k destanlar›, maad›rl›g tool kavram› ile karfl›lanm›fl ve bu terim ayn› zamanda kahramanl›k masal› anlam›na da gelmektedir.) kavram› ön plana ç›karken Hakas Türklerinde de masal anlam›na gelen n›mah terimi ayn› zamanda al›pt›g (h) n›mah fleklinde kahramanl›k destanlar›n› da karfl›lamak amac›yla kullan›lm›flt›r. Bu terim de t›pk› Jirmunskiy’in bogat›rskaya skazkas› gibi, kahramanl›k masal› anlam›na da gelebilmektedir. Yine Kazan ve Sibirya bölgesi Türk araflt›r›c›lar› taraf›ndan kahramanl›k destanlar›n› karfl›lamak amac›yla dastan teriminin yan› s›ra daha arkaik olanlar› için al›plar tur›nda¤› hikeyetler terimi kullan›lm›flt›r. Al›plar tur›nda¤› hikeyetler, ayn› zamanda bahad›rlar hakk›ndaki masallar (bogat›rskaya skazka) anlam›na da gelmektedir. Bütün bu verilen örneklerden de anlafl›laca¤› üzere, baz› kavramlar ya tek bafllar›na ya da önlerine baflka kelimeler alarak hem masal hem de destan türünü karfl›lamaktad›rlar. Araflt›r›c›lar›n baz› metinleri bu flekilde hem destan hem de masal anlam›na gelebilecek terimlerle adland›rmalar› da yine yukar›da zikredi- 20 len tart›flmalar (Özellikle de Jirmunskiy’in bogat›rskaya skazkas›) çerçevesinde de¤erlendirilmelidir. 12 Naskali, 1. dip notta da de¤indi¤imiz Destan›n Tarifi adl› yaz›s›nda destan teriminin eposa (K›rg›z Türklerinin comoku, Saha Türklerinin olonghosu) karfl›l›k olarak büyük eserler (Manas, vs.) için kullan›lmas›n› teklif etmektedir. Araflt›r›c›, daha önceki sat›rlar›nda bizim arkaik destanlar olarak adland›rd›¤›m›z metinleri, destan kavram› içinde de¤erlendirirken yaz›s›n›n sonunda destan (epos) teriminin büyük eserler için kullan›lmas› gerekti¤ini ifade etmifltir. Biz, yukar›da da söyledi¤imiz nedenlerden ötürü, ad› geçen metinleri de destan kavram› içine dahil etmeyi uygun görmekteyiz. Hiçbir büyük destan ilk ortaya ç›kt›¤› andan bafllayarak bugünkü yap›s›na sahip olmam›flt›r. Her büyük destan, teflekkülünden itibaren destan› meydana getiren çevrenin yaflad›¤› de¤iflim ve geliflimle do¤ru orant›l› bir flekilde de¤iflip geliflerek bugün tespit edilen yap›s›na kavuflmufltur. Manas, O¤uz Ka¤an gibi destan metinlerinin teflekkül ve geliflim süreçleri iyi bir flekilde incelendi¤inde arkaiklik, soyutluk, ola¤anüstülük ve mitik fanteziden gerçekçili¤e, somutlu¤a geçifl süreci çok iyi bir flekilde izlenebilecektir. Sadece O¤uz Ka¤an destan›n›n Uygurca nüshas› ile Reflideddin nüshas›n›n karfl›laflt›r›lmas› bile bu süreci izlemeye yetecektir, kanaatindeyiz. Ayr›ca, pek çok ola¤anüstülük ve soyutun/sembolün arkas›nda son derece zengin bir düflünce ve inanç kal›b›n›n yatabilece¤i ihtimali de bu tür de¤erlendirmeler s›ras›nda ak›ldan ç›kar›lmamal›d›r. 13 Â. Koñ›ratbaev, Epos câne On›ñ Aytuvfl›lar›, Almat› 1975, 12. Koñ›ratbaev’in köne epos ad›n› verdi¤i metinleri, bogat›rskaya skazka (kahramanl›k masal›) olarak adland›ran Jirmunskiy de bu tür bir dönüflümden söz etmektedir. O, eski mit ve efsanelerden destana geçifl sürecindeki sanatsal aflamay› bogat›rskaya skazkalar›n oluflturdu¤unu söylemektedir (Jirmunskiy, Skazanie ob Alpam›fle i Bogat›rskaya Skazka, Moskva 1960.). 14 Nitekim Manas destan›n›n arkaik flekli oldu¤u söylenen ve Altay Türkleri aras›nda Ay Man›s ad›yla bilinen metin de araflt›r›c›lar taraf›ndan arkaik destan kavram› çerçevesinde ele al›n›p incelenmektedir. Bu hususta bk: Manas Entsiklopediya, 1. c., 117. Ayr›ca, Ay Man›s için bk: V. ‹. Verbitskiy, Altayskie ‹norodots›, Moskva 1893, 146-165. 15 Meflhur türkolog V. M. Jirmunskiy, Alpam›fl destan›n›n varyantlar›n› incelerken destan›n Altay Türkleri aras›ndaki varyant› olan Al›p-Manafl’› en eski varyant ve kahramanl›k masal› olarak vas›fland›rm›fl ve bu metnin Koñratlar aras›nda klasik destana dönüfltü¤ünü söylemifltir (Jirmunskiy, Tyurkskiy Geroiçeskiy Epos, 217-221.). Jirmunskiy’in bu sözleri, bizim yukar›da yapm›fl oldu¤umuz tespiti do¤rular mahiyettedir. Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 16 ‹braev, agm, 54. Arkaik destanlar›n bafll›ca özellikleri (Konu, vs.) hakk›nda bk: Berdibaev, age, 65. (Berdibaev, buradaki de¤erlendirmelerini, sadece Kazak Türklerini de¤il, Tuva Türkleri gibi di¤er Sibirya Türk topluluklar›n› da dikkate alarak yapm›flt›r.). Ayr›ca bk: ‹braev, agm, 48-54. 18 Altay Türkleri aras›nda Al›p-Manafl ad›yla bilinen destan metninde, Al›p-Manafl, kutsal bilge kitap (Oygor biçig) vas›tas›yla gökle yerin bulufltu¤u yerde Kara Han’›n güzel bir k›z›n›n oldu¤unu ve kendisinin ölümsüz bir bahad›r olaca¤›n› ö¤renir (Altay Baat›rlar, 2. c., Gorno-Altaysk 1959, 118.). Arkaik destan ya da masal metinlerinde, bahad›rlar, gurbete ya da sefere sadece efl aramak için ç›kmamaktad›rlar. Baz› metinlerde (Er Töstik, Al›p-Manafl, Kan fientey, vs.) bahad›rlar, tesadüfen ya da bir vesileyle düflman elinde esir olan kardeflleri ya da babalar›n›n varl›¤›ndan haberdar olurlar ve onlar› kurtarmak amac›yla sefere ç›karlar. Dede Korkut Kitab› içinde de baz› boylar, bahad›rlar›n tesadüfen ya da bafla kakma sonucunda düflman elinde tutsak olan baba ya da a¤abeylerinin varl›¤›ndan haberdar olarak sefere ç›kt›klar› anlat›lmaktad›r. Bu hususta bk: Mehmet Aça, Koz› Körpefl-Bayan Sulu Destan› Üzerinde Mukayeseli Bir Araflt›rma, Konya 1998 (Bas›lmam›fl doktora tezi), 1. c., 349-350. 19 M. Fuad Köprülü, Meddahlar, Edebiyat Araflt›rmalar›-I, ‹stanbul 1989, 366. 20 Pertev Naili Boratav, Köro¤lu Destan›, ‹stanbul 1984, 18. 21 age, 19. 22 Pertev Naili Boratav, Halk Hikâyeleri ve Halk Hikâyecili¤i, ‹stanbul 1988, 63. 23 Fikret Türkmen, Afl›k Garip Hikâyesi Üzerinde Mukayeseli Bir Araflt›rma, Ankara 1974, XIII. 24 Anadolu sahas› Türk halk hikâyelerinin konu kaynaklar›n›, ‹ran ile Azerbaycan’a, Türkmenlerin yaflad›¤› bölgelere ve Arap co¤rafyas›na götüren Kunofl, Meszaros gibi yabanc› türkologlar›n görüflleri için bk: Boratav, age, 37. 25 Destan ve halk hikâyesi mukayesesi için bk: Boratav, age, 57-63; Türkmen, age, XI. 26 S. M. Baysklan, Poetika Tuvinskogo Geroiçeskogo Eposa, K›z›l 1987, 9-10. Destan›n tam metni için bk: T›va Maad›rl›g Tooldar, 1. t., K›z›l 1990, 239-265. 27 Ib›raev, Epos Âlemi, 247-248. 28 Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitab› I (Girifl-Metin-Faksimile), 2. b., Ankara 1989, 184199. Kañl› Koca O¤l› Kan Tural› Boyu, alplara mahsus evlilik konulu bir di¤er boy olan Kam Püreniñ O¤l› Bams› Beyrek Boyu’na nazaran daha arkaik oldu¤unu düflündürebilecek baz› motiflere yer ver17 Milli Folklor mektedir. Kan Tural›’n›n Trabzon Tekürü’nün k›z›yla evlenebilmek için vahfli hayvanlarla mücadele etmesi ve ancak bu mücadeleyi kazand›ktan sonra istedi¤i k›zla evlenebilmesi Altay, Tuva, Hakas gibi Türk topluluklar›n›n mitik, masals›, alplara mahsus evlilik konulu arkaik destanlar›n› hat›rlatmaktad›r. Kan Tural›’n›n kavim/kabile d›fl› evlili¤i de ekzogamik evlilik gelene¤i çerçevesinde düflünüldü¤ünde ad› geçen boyun O¤uz grubu içinden evlenen Beyrek’in maceras›n› anlatan boya nazaran daha arkaik olabilece¤i ihtimali daha da güçlenmektedir. Nitekim, Bams› Beyrek’te arkaik destanlarda oldu¤u gibi, vahfli hayvanlarla mücadele yoktur ve bahad›r evlilik flart› olarak hem evlenece¤i k›zla birebir mücadele etmekte hem de k›z›n a¤abeyinin istedi¤i tuhaf fleyleri temin etmek durumunda kalmaktad›r. Kan Tural›’y› arkaik destanlardaki bahad›rlardan ay›ran önemli özelliklerden birisi, babas›n›n kendisi için diyar diyar k›z aramas›d›r. Kanaatimizce, baban›n o¤lu için k›z aramas› motifi, do¤umdan önce ya da hemen sonra gerçeklefltirilen söz kesme motifinin yerini alm›fl olsa gerektir. Bilindi¤i üzere, Bams› Beyrek Boyu Bat› ve Do¤u Türkleri aras›nda sözlü varyantlar halinde günümüzde de yayg›n bir flekilde anlat›l›rken Kan Tural› boyu, özellikle de Anadolu sahas›nda sözlü gelenek dahilinde bilinmemektedir. Bunda da herhalde onun arkaik karakteri etkili olmufl olsa gerek. Kan Tural›, bizi Bat› Türkleri ya da Anadolu co¤rafyas›ndan çok, daha uzak bölgelere, Sibirya’ya götürmektedir. Elbette ki bütün bunlar› söylerken Bams› Beyrek’te yer alan ilk kahramanl›k gösterme ve ad alma gibi onu gelene¤in en eski dönemlerine ba¤layan unsurlar› göz ard› etmek gibi bir düflüncemiz söz konusu de¤ildir. Asl›nda, zihnimizi yormakta olan ana soru, yukar›daki sat›rlardan da anlafl›laca¤› üzere fludur: Bams› Beyrek Boyu’nun günümüzde de sözlü gelenek dahilinde Anadolu co¤rafyas›nda hâlâ anlat›lmakta olufluyla Kan Tural› Boyu’nun bilinmeyifli, acaba mitoloji ve destan devrini kapatan Anadolu ya da bat› Türklü¤ünün Bams› Beyrek’i kendisine daha yak›n, Kan Tural›’y› ise daha uzak bulmufl olabilece¤i ihtimaliyle aç›klanamaz m›? 29 age, 116-153. 30 Nitekim, ad› geçen hikâye üzerinde mukayeseli bir çal›flma haz›rlam›fl olan Ali Duymaz da, çal›flmas›n›n baz› yerlerinde bu husus üzerinde durmufltur. Duymaz’›n de¤erlendirmeleri için bk: Ali Duymaz, Kerem ile Asl› Hikâyesi Üzerinde Mukayeseli Bir Araflt›rma, Elaz›¤ 1992 (Yay›mlanmam›fl doktora tezi), 318-321; 368-392. 21 TÜRK A⁄AÇ KÜLTÜ ‹NANCININ DEDE KORKUT H‹KAYELER‹NDEK‹ YANSIMALARI* Doç. Dr. Metin ERGUN** Mitoloji, semboller ilmidir. Mitolojinin sembolleri kelimelerdir.(1) Di¤er ilim dallar›nda her sembol, bir mânây› ça¤r›flt›r›rken mitolojinin sembolleri mânâ içinde mânây› ça¤r›flt›r›r. Mitolojiye “üç boyutlu resim” mant›¤›yla yaklaflmak gerekir. Resmin d›fl yüzeyindeki mânâs›z flekiller, mitolojinin kelimeleri gibidir. Bu tür resimlere bakma tekni¤ini bilir ve bu teknikle resme bakarsan›z, o mânâs›z d›fl (ilk) flekiller, sizin için mânâl› flekiller haline gelir. Ayn› flekilde mitolojiyi araflt›r›rken de her kelimeyi üç boyutlu resim olarak görmek ve ayn› mant›kla yaklaflmak ve araflt›rmak gerekir. Mitoloji, fiili hayat›n ürünü de¤ildir; ruhî hayat›n, düflünce hayat›n›n ürünüdür.(2) Belki de bu yüzden tamamen kelimelerin dünyas›nda yaflamaktad›r. Milletler, bugün hangi düflünce sisteminde veya hangi inanç sisteminde olurlarsa olsunlar; ilk inanç sistemleri s›ras›nda ortaya ç›kan kelimeler, dillerinden at›lmad›¤› müddetçe mitoloji dünyalar›n› ne bugün, ne de gelecekte terk edebilirler. O kelimeler yaflad›kça toplumsal iliflkiler aç›s›ndan etkili olmasa bile -mitolojileri de kelimelerin dünyas›nda yaflamaya devam edecektir.(3) Bu de¤erlendirme, Türk mitolojisi için de geçerlidir. Türk boylar›n›n tamam›na yak›n›n›n tarihin erken devirlerinde mitoloji kültürü dönemi aflmas›na, hatta baz› Türk boylar›n›n bilinen tarihin ilk devirlerinde düzenli, teflkilâtl› devletler kurma anlay›fl›na ulaflmas›na, dolay›s›yla mitolojik destan kültürü dönemi aflamalar›n› geçmifl olmalar›na ra¤men mitolojik inançlar›, baz› pratiklerde ve özellikle kelimelerin dünyas›nda yaflamaya devam etmifltir. Dede Korkut Kitab›, bu kabil eserlerimizdendir. Genel olarak XIV. yüzy›l›n sonuyla XV. yüzy›l›n bafllar›nda yaz›ya geçirildi¤i kabul edilen Dede Korkut hikâyeleri, Türklerin tarihin erken devirlerinde mitoloji ve mitolojik destan devrini geçti¤i, teflkilâtl› devlet kurma anlay›fl›n› gelenek haline getirdi¤i kabul edilen O¤uz boyunun destan›d›r. Yani O¤uz Türkleri, Dede Korkut hikâyelerinin yaz›ya geçirildi¤i dönemde ileri kültür seviyesinde bir topluluktu. Onlar›n hayatlar›na yön veren fley, art›k d›fl dünyay› duygularla kapl› alg›lama flekli yani mitoloji de¤il; tarihî tecrübe ve kültürler aras› iliflkilerdir. Böyle olmakla birlikte Dede Korkut hikâyeleri tamamen mitolojinin dünyas›ndad›r. Bunun sebebi, hikâyeleri oluflturan kelimeler ve hikâyelerdeki davran›fl flekilleridir. “Hikâyeler” belki tarihî maceran›n bakiyeleridirler; fakat, hikâyeleri oluflturan sözler, mitolojik düflüncenin bakiyeleridir. Dede Korkut Hikâyelerinde kelimelerin dünyas›nda yaflayan mitolojik ba- ** Mu¤la Milletvekili, S.Ü. Fen Edebiyat Fakültesi Ö¤retim Üyesi. 22 Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 kiyelerden biri Gök Tanr› inanç sisteminde büyük bir önemi haiz a¤aç kültüdür. A¤aç kültü, hikâyeleri oluflturan kelimelerin ön mânâlar›nda de¤il; arka mânâlar›nda görülmektedir. Burada a¤aç kültünün di¤er kültürlerde nas›l görüldü¤ü; bu kültün prensiplerinin ne oldu¤u üzerinde uzun uzad›ya durulmayacakt›r.(4) Sadece Dede Korkut Hikâyelerinin arka mânâs›nda yaflayan Türk mitolojik düflünce sisteminin a¤açla ilgili tasavvurlar›n› daha iyi anlamak ve çözebilmek için bu kültün mitolojik dönem Türk düflüncesindeki mânâs› ve yeri hakk›nda k›saca bilgi verilecektir. A¤aç kültü, dünyadaki birçok kültürlerde oldu¤u gibi, Türk kültürünün mitolojik dönemi için de oldukça önemlidir. Türk düflüncesi, yarat›lm›fll›¤› izah ederken a¤ac›, bu hadisenin ana motifi olarak gösterir. Türk düflüncesine göre ilk insan yarat›ld›¤›nda dokuz dall› bir a¤ac›n alt›nda yarat›lm›flt›r. Tanr›n›n insanla ilk muhatap oldu¤u yer dokuz dall› a¤ac›n alt›d›r.(5) Mitolojik dönem Türk düflüncesinde kutsal (mübarek) a¤aç, Tanr›’ya ulaflman›n yoludur. Yani Tanr›yla insan aras›nda bir vas›tad›r. ‹nanca göre kutsal da¤lar gibi kutsal a¤açlar›n da bafllar› insan gözüyle görülmeyecek flekilde gö¤e do¤ru uzanmakta ve Türk düflüncesine göre gökte oldu¤u farz edilen ve bir ›fl›k aleminden ibaret olan Cennet’e ulaflmaktad›r.(6) Cennet de Türk düflüncesinde esas itibar›yla “mekândan münezzeh” olarak kabûl edilen Tanr›’n›n dünyay› ve insanlar› idare etti¤i mekând›r. Kutsal a¤açlar, zamanla bu konumdan uzaklaflarak Türkün düflüncesinde Tanr›’n›n somut bir görüntüsü olarak alg›lanmaya bafllam›fl ve “tanr›sal”l›k kazanm›flt›r. Da¤ ve Hakanla birlikte bir nevi Tan- Milli Folklor r›’n›n yeryüzündeki izdüflümü olarak görülür hale gelmifltir. Tanr› de¤il, fakat tanr›sal olarak kabûl edilen kutsal a¤aç, Türk düflüncesinde ileriki dönemlerde Tanr›’y› sembolize etmeye bafllam›flt›r. Kutsal a¤aç art›k mitolojinin sözcüklerinde Tanr›’n›n ve dünyadaki tanr›sall›¤›n sembolü haline gelmifltir. Dede Korkut hikâyelerinin kelimelerindeki mahiyeti de böyledir. Dede Korkut’ta “tanr›sall›k”›n tam karfl›l›¤›d›r. Türk mitolojisinde kutsal olarak kabûl edilen a¤açlar›n belli vas›flar› vard›r. Bir a¤ac›n kutsal olarak görülebilmesi için mutlaka bu vas›flardan en az birine sahip olmas› gerekir. Bu vas›flar esas itibar›yla Gök Tanr›’n›n s›fatlar›d›r. Bu vas›flar flunlard›r: a) Yaln›z a¤aç olmal›d›r: Bir a¤ac›n kutsal olarak kabûl edilebilmesi için mutlaka bulundu¤u mekânda yaln›z bafl›na bulunmas› gerekir. Türk düflüncesine göre Tanr› tektir ve efli ve benzeri yoktur. Tanr›y› sembolize eden varl›¤›n da onun bu s›fat›na uygun olmas› gerekir. b) Yapraklar›n› ya yaz-k›fl dökmeyen ya da çok az döken bir a¤aç olmal›d›r. Türk düflüncesine göre, ebedî olan tek fley Tanr›’d›r; Tanr› ölmez. Ayn› flekilde Tanr›’y› sembolize eden varl›k da ebedî olmal›d›r. Yaz-k›fl yapraklar›n› dökmeyen a¤aç, bu haliyle sonsuzlu¤u sembolize eder. c) Kutsal a¤aç, etraf›ndaki a¤açlardan ya daha uzun, ya da daha heybetli, daha gösteriflli olmal›d›r. Türk inanc›na göre Tanr›, el-kebîr, el-melîk, el-âzîmdir. Yani Tanr›, bütün mevcûdattan daha büyük, daha sahip, daha hakim ve daha azametli, daha gösterifllidir. Tanr›’n›n bu dünyadaki sembolü de ayn› s›fatlara sahip olmal›d›r. 23 Y›l: 12 Say›: 47 ç) Kutsal a¤aç, meyvesiz olmal›d›r. Türk düflüncesinde Tanr› do¤maz ve do¤urmaz. Türk inan›fl›nda her fleyi var eden, fakat kendisi var edilmeyen; do¤mam›fl ve do¤urmam›fl olmakla birlikte sonu da olmayan fley Tanr›d›r. d) Kutsal a¤aç, etraf›ndaki a¤açlardan daha yafll› olmal›d›r. Türk düflüncesinde Tanr›, sonsuzlu¤un, ebedîli¤in sembolüdür. Yafll›l›k Tanr›sall›¤›n yani sonsuzlu¤un sembolüdür. e) Kutsal a¤aç, genifl ve koyu gölgeli olmal›d›r. Türk düflüncesinde Tanr› s›¤›n›lan fleydir. Tanr› zorda kalanlara yard›mc› olur.(7) Kutsal a¤açla ilgili bu vas›flar› daha da ço¤altmak mümkündür. Bu vas›flar› ne kadar ço¤alt›rsak ço¤altal›m, bilmemiz gereken, kutsal a¤açla ilgili bütün bu niteliklerin ayn› zamanda Tanr›’n›n s›fatlar› oldu¤udur. Yeryüzünde Tanr›y› de¤il ama “tanr›sall›¤›” temsil eden kutsal a¤aç, en az bir özelli¤iyle Tanr›y› insanlar›n düflünce dünyas›nda sembolize etmektedir. Türk’ün erken dönem düflünce ve inanc›nda bu flekilde yer alan kutsal a¤aç, mitolojik dönem kültür anlay›fl›n› çok erken devirlerde aflm›fl olsa bile binlerce y›ld›r O’nun kelime dünyas›nda yaflamaktad›r. Türkler’in mitolojik düflünce sistemini geçip yüksek medeniyet anlay›fl›na ulaflt›klar› bir devirde yaz›ya geçirilen Dede Korkut Kitab›’n›n söz dünyas›nda yukar›da da belirtti¤imiz gibi bir çok mitolojik unsur gibi a¤aç kültü de görülür.(8) Dede Korkut’taki bu sözlerin arka mânâlar›n› flöyle izah edebiliriz. Dede Korkut Kitab›’nda a¤aç kültü en mânâl› flekliyle “Salur Kazanuñ ‹vi Ya¤maland›¤› Boy”da karfl›m›za ç›kar. 24 Bu hikâyede kâfirler, Salur Kazan’›n o¤lu Uruz’u asmak için götürürlerken Uruz onlara flöyle der: “Mere kâfir aman, Tañr›nuñ birli¤ine yokdur güman, koñ meni bu a¤aç ile söylefleyim” der. Sonra da a¤aca dönüp: “A¤aç a¤aç dir isem saña erilenme a¤aç , Mekke ile Medinenüñ kapus› a¤aç, Mùsa Kelìmüñ asas› a¤aç Böyük böyük sularuñ köprüsi a¤aç Kara kara deñizlerüñ gimisi a¤aç fiâh-› Merdan Alinüñ Düldülinüñ eyeri a¤aç Zülfikaruñ k›n›yile kabzas› a¤aç fiah Hasan ile Hüseynüñ bifligi a¤aç” der.(9) Bu soylaman›n buraya kadar olan k›sm›, Gök Tanr› inanc›yla ‹slamî inanc›n çat›flmas›ndan ibarettir. O¤uzlar bu dönemde inanç olarak tamamen Müslüman olmufllard›. Fakat kültürel olarak hâlâ daha flamanizmle kar›flm›fl Gök Tanr› inanc›ndayd›lar. Uruz, daha a¤ac›n yan›na gelir gelmez “Mere kâfir aman, Tañr›n›ñ birli¤ine yokdur güman” diyerek inanç ve kültüründeki bu çat›flmay› ortaya koyar. Uruz’un kültürünün kodlar›nda a¤ac›n yeryüzünde Tanr›’n›n sembolü oldu¤u kay›tl›d›r. Kültürel haf›zas› O’nu bu sembole götürmüfltür. Fakat o, art›k “Lâ ilâhe illallah” inanc›ndad›r. Bu yüzden “Tañr›n›ñ birli¤ine yokdur güman” ile söze bafllamaktad›r.(10) Sonra kültürel kodlar› O’nu Gök Tanr›’n›n yeryüzündeki sembolüyle ‹slâmî mübareklerini birlefltirmeye zorlam›flt›r. Hemen daha bu “zorlama”n›n bafl›ndaki “ a¤aç a¤aç dir isem saña erilenme a¤aç” sözleriyle tarihî arka plândaki inanc›yla hesaplaflmaktad›r: Ben seni Tanr›’ya ulaflma vas›tas› olarak görmekteydim. Sen benim için Cennet’e gidilen yoldun. Üstelik inanc›ma göre senin ad›n› bile söyleyemezdim. Çünkü sen benim için Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 alelâde bir fley de¤il, mübarek, kutlu bir fleydin. Bu yüzden sana “a¤aç dersem erilenme” düflüncesine gelmektedir. Sonra da belirtti¤imiz gibi haf›zas›ndaki bu “kutsal” ile haldeki inanc›n›n mübareklerinin ba¤lant›s›n› kurmaktad›r. Yani kültürel haf›zas› yüzünden onu tam olarak terk edemiyor. Ve bunu Mekke ile Medine’nin kapus›n›n Musa kelîmin asas›n›n, fiah-› Merdan Alinün düldülinün eyerinin, zülfikaruñ k›n›n›n, fiah Hasan ile Hüseynün bifli¤inin a¤aç olmas›yla delillendirmektedir. “Soylama”n›n devam›ndaki “Eger erdür eger avratdur korhus› a¤aç” (11) sözleriyle kültürel haf›za tekrar ortaya ç›kmakta ve Uruz’u Gök Tanr›’n›n elkahhar, el-kudret, el-hakîm, el-cebbar s›fatlar›na götürmektedir.(12) Her fleye gücü yeten, hakim-i mutlak olan, her fleyi kahretme gücüne sahip olan O’dur; yani Tanr›’d›r. Yani yeryüzünde onu sembolize eden a¤açt›r. “Soylama”n›n devam›nda bu kültürel haf›za iyice ortaya ç›kmaktad›r: “Bafluñ ala bakar olsam baflsuz a¤aç; dibüñ ala bakar olsam dipsüz a¤aç”.(13) Uruz’un kültürel kodlar›ndaki kutsal a¤ac›n bafl› ve dibi görünmez. ‹nanca göre onun dallar› gökyüzüne Gök Tanr›’n›n da mekân› olan Cennet’e ulaflmaktad›r. Kökleri de yerin dibine fleytan›n da mekân› olan Cehennem’e kadar inmektedir.(14) Kutsal a¤aç, istedi¤ini Cennet’e, yani Tanr›’n›n kat›na; istedi¤ini Cehennem’e yani fleytan›n yan›na götürebilir. Her kim Gök Tanr›’n›n emir ve nehiyleri do¤rultusunda hareket etmiflse onu Tanr› kat›na; her kim ki Gök Tanr›’n›n yolundan ç›km›flsa onu fleytan›n yan›na götürür. Bu yüzden Uruz’un atalar› biri öldü¤ü zaman cesedi önce Tanr› kat›na ç›karmas› için a¤aca asarlarm›fl.(15) “Temir terek”, “Temir kavak” veya “hayat Milli Folklor a¤ac›” da denilen bu inan›fl, sadece Türk mitolojisinin de de¤il; bütün dünya mitolojilerinde görülür. “Soylama”n›n devam›nda “Götürecek olur isen, yi¤itli¤im seni tutsun a¤aç; Bizim ilde gerek idin, a¤aç”(16) ifadeleri görülmektedir. Bu ifadelerin ön mânâlar›n› anlamak bile oldukça zordur. Arka mânâlar›n›n izah› ise imkâns›z gibidir. A¤aç Uruz’u nereye götürecektir; Uruz’un yi¤itli¤i onu nas›l tutacakt›r; a¤aç niçin Uruz’un ilinde gereklidir? Bunlar derin ama güzel ifadelerdir. Biz bu ifadelerde de kültürel haf›zan›n devreye girdi¤i düflüncesindeyiz. ‹nanca göre Türk hakanlar› ve Türk beyleri “Ben güzel ahlâk› tamamlamak için geldim” fluuruyla bu dünyaya gelmektedirler. Onlar›, kendi emir ve yasaklar›n› insanl›¤a ö¤retmeleri için bizzat Tanr› dünyaya göndermifltir.(17) Vazifeleri bitince de “Gök Tanr›’ya borcumu ödedim” anlay›fl›yla Tanr› kat›na çekilmektedirler.(18) Yukar›da belirtti¤imiz gibi çekilme yollar›ndan biri cesetlerinin a¤aca as›lmas›d›r. Bu çekilme ancak ve ancak vazife bitince ve vadeyle olmaktad›r. Kâfirlerin elinde esir olarak as›lmak, bu yolla ölmek bir Türk beyi için utanç verici bir fleydir. Uruz, henüz Gök Tanr›’ya borcunu ödememifltir, fakat Tanr›’n›n yolundan da ayr›lmam›flt›r. O ana kadar Tanr› yolunda yapt›¤› hizmetler, a¤ac›n onu bu flekilde götürmesine engeldir. Tanr› hizmetindeki yi¤itli¤i buna engel olacakt›r. “Bizim ilde gerek idin, a¤aç” ifadesini ise flöyle açabiliriz: Türk düflüncesinde her evin, her ailenin, her boyun bir a¤ac› vard›r.(19) Bu a¤aç orada hem Han’› hem de Tanr›’y› sembolize ederdi. Han ve bey soyunun birer a¤ac› vard›. Bu kifliler ölünce a¤açlar da kururdu veya kesilirdi. A¤aç, Han’› dolay›s›yla devleti de sembolize etti¤i için ayn› zaman- 25 Y›l: 12 Say›: 47 da orada Gök Tanr›’n›n hükümlerinin geçerli oldu¤unun göstergesiydi. A¤aç ayn› zamanda neslin devam›n›n iflaretidir. Uruz as›l›rsa a¤aç yok olacakt›r. Uruz’un elinde art›k Tanr› hükmü geçmeyecektir; nesil ve devlet yok olacakt›r. Bu ev a¤ac› motifini “Kam Pürenüñ o¤l› Bams› Beyrek Boy›”nda da görürüz. Beyrek tutsakl›ktan dönüp baba yurduna gelirken flöyle bir ifade geçer: “… Andan babas›nuñ ordus›na geldi. Meger ivleri öñinde bir böyük a¤aç var idi, dibinde bir yahfl› b›ñar var idi.”(20) Bu ifade ile Uruz’un “Bizim ilde gerek idin a¤aç” sözü birbiriyle ilgilidir. Belirtti¤imiz gibi, Türk düflüncesinde her evin kutsal bir a¤ac› vard›r. Bu, o evde Tanr› “kut”unun, k›sacas› Tanr›’n›n oldu¤unun göstergesidir. ‹nanca göre, bu a¤aç, dolay›s›yla Tanr› orada oldu¤u için o evde bolluk ve bereket, iyilik ve güzellik var demektir. Ayn› zamanda o ev, emin yerdir; s›¤›n›lacak, misafir olunacak yerdir. Çünkü orada Tanr› vard›r; Tanr›’n›n oldu¤u yerde de kötülük olmaz. Soylama “Kara hindî kullar›ma buyurayidim; Seni parça parça do¤rayalar idi, a¤aç”(21) ifadeleriyle bitmektedir. Bu ifadelerin ön mânâs› aç›kt›r. Uruz, “e¤er seni do¤ratsayd›m, beni asamayacakt›n” demek istiyor. Arka mânâs›n› ise flöyle açabiliriz: Dede Korkut hikâyeleri, Türklerin ‹slâmiyeti kabûl ettikleri dönemin eseridir. ‹slâmla birlikte bütün eski inançlar terkedilmifl; onlar›n göstergeleri de yok edilmifltir. Buradaki “Kara hindi” ifadesiyle Müslümanlar kasdedilmektedir. E¤er Uruz, a¤ac›n kendisi için ifade etti¤i mânây› söylemifl olsayd›; o a¤aç yok edilirdi. Uruz, burada a¤aca, yani onun sembolize etti¤i Tanr›s›na küsmüfltür. Esas›nda Türk düflüncesinde Tanr›’ya isyan da zaten yoktur. Çün- 26 kü Türk’ün yarat›l›fl›n›n gayesi Tanr›’ya hizmettir: Tanr› yolunda olmakt›r. Türk olsa olsa Tanr›s›na küser. Dede Korkut’un “Basat’›n Tepegözi Öldürdügi Boy”da da kutsal a¤aç motifiyle karfl›lafl›r›z. Basat’›n Tepegöz’e karfl› söyledi¤i afla¤›daki sözler bu motifi yans›t›r: “Kalarda koparda yerim gün ortaç! Karan¤u dün içre yol azsam, umum Allah! Kaba alem götüren Han›m›z Bay›nd›r Han!… Atam ad›n sorar olsan, kaba a¤aç! Anam ad›n der isen ka¤an arslan! Benim ad›m sorar isen, Uruz o¤lu Basat’t›r!”(22) Basat’›n bu sözleri ilk dönem Türk düflüncesi aç›s›ndan oldukça önemlidir. Basat, atas› olarak kaba a¤ac› göstermektedir. Neden “kaba a¤aç” Basat’›n atas›d›r? Türk inanc›na göre yukar›da da belirtti¤imiz gibi Hakan ve beyler, bu dünyaya Tanr› taraf›ndan gönderilmifllerdir. Mitolojide Tanr›, hakanlar› genellikle a¤aç yoluyla gönderir.(23) Buradaki “kaba” ifadesinin izah›n› daha sonra yapmaya çal›flaca¤›z. Belirtti¤imiz gibi a¤aç, yeryüzünde Tanr›’n›n gölgesi; sembolüdür. Ayn› flekilde hakan da O’nun temsilcisidir.(24) Bu sözlerle Basat, kendisinin kutsal a¤aç yoluyla Cennet’ten dolay›s›yla Tanr›’dan geldi¤ini; bu yolla da Tepegöz’ün k›rdaki bir p›nardan, Cehennem’den dolay›s›yla fieytan’dan geldi¤ini belirtmeye çal›fl›r. Bir örne¤ini O¤uz Ka¤an destan›nda da gördü¤ümüz bu Türk’ü yok etmeye çal›flan canavar, tepegöz tipi; kötülü¤ün temsilcisidir. Mitolojide kötülü¤ün merkezi fleytand›r. O¤uz Ka¤an’da ve Dede Korkut’ta Türk’ü bu canavardan kurtaran kahramanlar ise iyili¤in temsilcisidirler. Mitolojide mutlak iyi, Tanr›’d›r. Dolay›s›yla Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 Tepegözle Basat’›n mücadelesinde biz, ayn› zamanda Tanr›yla fleytan›n mücadelesini görmekteyiz. Tekrar “Atam ad›n sorar olsan, kaba a¤aç” ifadesine dönecek olursak; bu ifadenin henüz flamanizm ve budizm dinlerinin tesirinin görülmedi¤i Gök Tanr› inanc› dönemine ait bir motif oldu¤unu söyleyebiliriz. Türk mitolojisinde a¤açtan do¤ma motifi yoktur. Kahramanlar, a¤aç yoluyla Cennet’ten gelmektedir.(25) A¤açtan do¤ma daha sonraki dönemlerde ortaya ç›kar.(26) Türk’ün Tanr›s› insan formunda de¤ildir; dolay›s›yla do¤ma-do¤urma gibi yarat›lm›fll›k özelliklerine sahip de¤ildir. Yani O, “lem yelid ve lem yûled” ve “teñri teg teñgri’de bolm›s”t›r.(27) Dede Korkut Hikâyelerinde en çok görülen ifadelerden biri “Kölgelüçe kaba a¤acuñ kesilmesün” ifadesidir. Dede Korkut, hikâyelerin sonunda ortaya ç›kar ve O¤uz’a “yöm” (nasihat, ö¤üt) verir. “Dirse Han ogl› Bu¤aç Han Boy›, Salur Kazanuñ ‹vi Ya¤malandug› Boy”, “Kam Pürenüñ O¤l› Bams› Beyrek Boy›”, “Kazan Big O¤l› Uruz Bigüñ Tutsak Oldu¤› Boy”, “Duha Koca O¤l› Delü Dumrul Boy›”, “Kaz›l›k Koca O¤l› Yigenek Boy›”, “Begil Ogl› Emrenüñ Boy›” gibi birçok “boy”da bu ifade geçmektedir.(28) “Karlu kara taglaruñ y›k›lmasun, Kölgelüçe kaba a¤acuñ kesilmesün, Kam›n akan görklü suyuñ kur›masun”(29) “Salur Kazanuñ ‹vi Ya¤maland›¤› Boy”da geçen bu duada da görüldü¤ü gibi, bu tip “yöm” lerde da¤, a¤aç ve su üçlemesi vard›r. Bu üçlemedeki üç unsur da Cennet’le dolay›s›yla Tanr›’yla ilgilidir. Türk düflüncesinde kutsal da¤›n zirvesiyle kutsal a¤ac›n dallar› Cennet’e ulaflmaktad›r. Kutsal su da Cennet’ten Milli Folklor ç›k›p tekrar Cennet’e dönmektedir.(30) Bu dualardaki ana düflünce fludur: Senin ilinin kutsallar›n›n, tanr›sallar›n›n Cennet’le Tanr›yla iliflkisi kesilmesin. Yani Tanr›’dan kut alm›fl olan bu kutsallar sürekli senin ilinde olsun. ‹nanca göre, Tanr› kutunun oldu¤u yerde Tanr› var demektir. Tanr›’n›n oldu¤u yerde de iyilik, güzellik, bolluk, bereket, huzur vard›r. Türk düflüncesine göre, kutsal›n yani Tanr›sal›n olmad›¤› yerde fleytan görülür. O zamanda orada kötülük, çirkinlik, yokluk hakim olur. Bu anlay›flla bak›nca Dede Korkut, bu dualar›nda O¤uz ülkesindeki Tanr› kutunun yok olmamas›n›, dolay›s›yla orada fleytan›n hakim olmamas›n› dilemektedir. “Kaba a¤aç” ifadesi, Dede Korkut hikâyelerinin baz› kahramanlar›n›n sözleri aras›nda da görülür. “Kam Pürenüñ O¤l› Bams› Beyrek Boy›” ve “Kazan Big O¤l› Uruz Bigüñ Tutsak Oldu¤› Boy” ile “Uflun Koca O¤l› Segrek Boy”›nda görülen bu ifadeler, temel felsefe itibar›yla yukar›da belirtti¤imiz Dede Korkut’un duas›yla ilgilidir. Bununla birlikte temel felsefede benzerlik görülse de aralar›nda az da olsa fark vard›r. Bu hikâyelerde “kutsal”›n dünyas›na beyler ve beylerin o¤ullar› da girmektedir. Yukar›da belirtti¤imiz gibi, Türk düflüncesine göre, Hanlar, beyler ve onlar›n o¤ullar› O¤uz ülkesinde “kutsal”›n emrinde vazifeli kimselerdir. Yani bir nevi bu dünyada “kutsal”› temsil etmektedirler. Bu anlay›fl›, Dede Korkut hikâyelerinde en güzel flekilde “Kam Pürenüñ Ogl› Bams› Beyrek Boyu” ile “Uflun Koca O¤l› Segrek Boyu”nda ve “Kazan Big O¤l› Uruz Bigüñ Tutsak Oldu¤› Boy”da görürüz. Beyrek, yedi y›l kald›¤› esaretten kurtulup eline dönerken “ozan” k›l›¤›na 27 Y›l: 12 Say›: 47 bürünür ve yolda k›z kardefliyle karfl›lafl›r. K›z kardefli O’na: “ Karflu yatan kara ta¤um y›k›lupdur, Ozan senüñ haberüñ yok. Kölgelüçe kaba a¤acum kesilüpdür, Ozan senüñ haberüñ yok.” der. Bu söyleyiflte Bey soyundan gelen Beyrek, O¤uz elinde “kutsal”›n sembolü olarak gösterilmifltir. Beyrek, burada “kutsal”›n di¤er bir sembolü olan “kölgelüçe kaba a¤aç”› da sembolize etmektedir. Adeta O¤uz elinin Tanr›yla iliflkisini sa¤layan tek varl›kt›r. Beyrek’in tutsakl›¤›, kölgelüçe kaba a¤ac›n kesilmesi, yani Tanr› kutunun O¤uz elinde yok olmas›, dolay›s›yla O¤uz elinden Tanr›’n›n çekilmesi olarak verilmektedir. Beyrek’in dolay›s›yla Tanr›’n›n olmad›¤› O¤uz elinde art›k kötülük, kargafla vard›r; yani fleytan vard›r. Kazan Big O¤l› Uruz Bigüñ Tutsak Oldu¤u hikâyedeki Uruz’un anas› Burla Hatun’un sözlerini de ayn› flekilde yorumlamak gerekir. Burla Hatun, o¤lu Uruz’un tutsak olmas›n›n suçunu Kazan’da görmektedir ve ona “Kölgelüçe kaba a¤acum kesen Kazan” demektedir.(32) Bu ifadenin mânâs›, Beyrek’in k›z kardeflinin sözlerinin mânâs›ndan farkl› de¤ildir. Tutsakl›ktan kurtulan Beylere karfl› söylenen sözlerin mânâ dünyas›n› da ayn› flekilde düflünmek gerekir. K›zkardefli, Beyrek’i tan›d›ktan sonra: “Argap argap kara ta¤uñ y›h›lm›flidi yüceldi ah›r; Kanlu kanlu sularuñ so¤›lm›fl idi ça¤lad› ah›r, Kaba a¤acuñ kur›m›fl idi, yeflerdi ah›r” der. “Uflun Koca O¤l› Segrek Boy›”nda da Segrek, tutsak olan kardefli Egrek’i kurtarmaya gitmek için anas›n›n yan›na gelince anas›: 28 “ A¤zuñ içün öleyim o¤ul, Dilüñ içün öleyim o¤ul, Karflu yatan kara ta¤uñ Y›k›lm›fl idi, yüceldi ah›r Ak›nd›lu görklü suyuñ So¤›lm›fl idi, ça¤lad› ah›r Kaba a¤açda tal buda¤un Kur›m›fl idi, yeflerüp gö¤erdi ah›r” der. Bu ifadelerde beylerin tutsakl›¤›, kaba a¤ac›n kurumas› olarak verilmektedir. Kaba a¤aç kurumufltur; yani O¤uz elinde Tanr›yla iliflki kesilmifl; Tanr›sal yok olmufl, “kutsal” O¤uz elinden çekilmifltir. Onlar›n tutsakl›ktan kurtulmas›, O¤uz eline tekrar Tanr› kutunun gelmesi; kutsal›n tekrar O¤uz elinde hakim olmas›; kargaflan›n karanl›¤›n yok olmas›; fleytan›n hakimiyetinin bitmesi olarak alg›lanmaktad›r. Kaba a¤ac›n yeflermesiyle birlikte O¤uz eline tekrar huzur, bolluk-bereket, güzellik, iyilik yani “kutsal” gelecektir. Bütün bu izahlardan sonra “kölgelüçe kaba a¤aç” ifadesinde geçen “kaba” sözüne dönebiliriz: Dede Korkut hikâyelerinde “kaba” sözcü¤ü hem kutsal a¤ac›n nitelemesinde geçmekte; hem kutsal da¤›n nitelemesinde, hem de kutsal›n yeryüzündeki sembollerinden biri olan beylerle birlikte geçmektedir.(35) Beyler, “kaba” dizlerini, ökçelerini yere vurmaktad›rlar. Bu sözcük, Tarama Sözlü¤ü’nde “Büyük, iri, kocaman” olarak verilmifltir. Halbuki sözcük, Tarama Sözlü¤ü’ndeki örneklerde farkl› mânâlardad›r.(36) “Kaba” hemen hemen bütün sözlüklerde büyük, iri, yüksek, kal›n ve kocaman olarak izah edilmifltir. Bu izah, kelimenin ön mânâs› bak›m›ndan do¤rudur. Fakat, mitolojik mânâ itibariyle yetersizdir. Tarama Sözlü¤ü’ndeki örneklerin tamam›n›n mânâs›, Dede Korkut Kitab›’ndaki “kaba” sözcü¤ünün mânâs›na Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 uygundur. Yine tamam› a¤açla ilgilidir. Bu da Dede Korkut’ta geçen “kölgelüçe kaba a¤aç” nitelemesinin Türk kültürü bak›m›ndan ne kadar önemli oldu¤unu göstermesi bak›m›ndan önemlidir. “Kaba” sözcü¤ü Dede Korkut Kitab›’nda otuz dokuz defa geçmektedir. Bunlar›n tamam›na yak›n› “kutsal”›n yeryüzündeki sembolleri olan da¤, a¤aç ve beyle ilgilidir. Çok az› ise bunun d›fl›ndad›r ki onlar da kutsal›n “ekber” ve “azîm” s›fatlar›yla ilgilidir. Görüldü¤ü üzere Dede Korkut’ta “kaba” sözcü¤ü “kutsal”›n s›fatlar›ndan biri olarak kullan›lm›flt›r. Dede Korkut’taki ve Tarama Sözlü¤ü’ndeki bu örneklerden hareketle Türkçe’deki “kaba” sözcü¤ünün mitolojik arka mânâs›n›n Tanr› ve Tanr›’n›n s›fatlar› olan ulu, büyük, kocaman, yüksek oldu¤unu söyleyebiliriz. Nitekim bu mânâ kültür de¤iflikli¤inden sonra da yaflamaya devam etmifl ve Türk tarikat çevrelerinde Tanr›, hal ehli olanlara “Kaba Türk” suretinde görünmüfltür.(37) Anadolu’daki kaba a¤aç, kaba da¤, gibi yer isimlerine de ayn› mant›kla yaklaflmak gerekir. Dede Korkut’ta kutsal a¤aç nitelenirken “kaba” s›fat›yla birlikte kullan›lan “kölgelüçe” sözcü¤ü de mânidard›r. Gölgeli demek olan bu sözcü¤ün mitolojik mânâs› oldukça derindir. Gölge s›¤›n›lan, dem al›nan yerdir. Belirtti¤imiz gibi, Türk mitolojisinde bir a¤ac›n kutsal olarak kabûl edilmesi için aran›lan özelliklerinden biri gölgesinin genifl ve koyu olmas›d›r. “Kutsal”› sembolize eden kutsal a¤ac›n gölgesi, genifl ve koyu olmal›d›r. Çünkü kutsal s›¤›n›lan, korunulan fleydir. Türk mitolojisinde zorda kalanlar “kaba a¤aç”›n “kölgesi”ne s›¤›nmaktad›rlar. Dolay›s›yla Tanr›’ya; Tanr›’n›n elMü’min, es-selâm ve el-müheymin” (38) s›fatlar›yla “Besmele”nin mânâs›na s›- Milli Folklor ¤›nmaktad›rlar. Kölgelüçe kaba a¤aca s›¤›nanlar, sadece Tanr›’n›n el-mü’min, esselâm ve es-müheymin s›fatlar›na s›¤›nmakla kalmazlar, ayn› zamanda O’nun el-fettah, el-bâs›t, el-latîf ve el-mucîb (39) s›fatlar›na mazhar olurlar. Türk düflüncesinde biri zorda kald›¤› zaman, kutsal kaba a¤ac›n gölgesine s›¤›n›r ve müflkülünü açmas› için Tanr›’ya yalvar›r. Tanr› da yukar›daki s›fatlar›na uygun olarak onun müflkülünü çözer. Sonuç olarak flunu diyebiliriz: Mitoloji araflt›rmalar›nda sadece kelimelerin lügat mânâs›na bakmak yeterli de¤ildir. Bu kelimelerin ayn› zamanda arka mânâlar›na, kültürel mânâlar›na bak›lmal›d›r. Dede Korkut hikâyelerini de ayn› mant›kla ele al›p incelemek gerekir. NOTLAR: * Yaz›, 21-26 Aral›k 1998’de Bak›’da düzenlenen ‹kinci Milletler Aras› Dede Korkut Kollokyumu’nda bildiri olarak sunulmufltur. 1. Mythos, eski Yunan dilinde “söz” demektir. Ad›ndan da anlafl›laca¤› üzere mitoloji, sözle ilgilidir. Bu konuda daha genifl bilgi için bkz: Azra Erhat, Mitoloji Sözlü¤ü, ‹stanbul 1978, 5; Kemal Abdullah, Gizli Dede Korkut, ‹stanbul 1997, 44-82, 84-105. 2. Baz› araflt›r›c›lar, mitolojik düflünceyi Bat› dillerindeki “legenda” teriminin dünyas›nda, yani tarihî flahsiyetlerin hayatlar›nda, onlar›n tecrübelerinde aramaktad›rlar. Halbuki mitoloji, kelime mânâs›ndan da anlafl›laca¤› üzere düflüncenin, inanc›n serüvenidir. 3. Dilimizdeki cenaze kald›rmak, gö¤ermek gibi fiillerle; Tanr› Da¤›, Miñgi Tav, Nur Ata, Babada¤, vb. yer adlar›yla ilgili bir çok sözcük buna örnek gösterilebilir. 4. A¤aç kültü hakk›nda daha genifl bilgi için bkz: James S. Frazer (çev. Mehmet H. Do¤an), Alt›n Dal-Dinin ve Folklorun Kökleri-I, ‹stanbul 1991, 1-110. 5. Bkz. Abdülkadir ‹nan, Tarihte ve Bugün fiamanizm-Materyaller ve Araflt›rmalar, Ankara 1972, 13-21; Bahaeddin Ögel, Türk Mito- 29 Y›l: 12 Say›: 47 lojisi-Kaynaklar› ve Aç›klamalar› ile Des- 16. M.Ergin, age, 109. tanlar, 1, c., Ankara 1971, 419-493; Emel Esin, 17. Daha genifl bilgi için bkz. Bahaeddin Ögel, “Ötüken Y›fl” Türk Sanat›nda A¤açl› Da¤ Hak- Türk Kültürünün Geliflme Ça¤lar›, ‹stan- k›nda Notlar”, Ats›z Arma¤an›, ‹stanbul bul 1988, 571-610. 1976, 147-186. 6. 18. dan flu sözler verilir: Türk Mitolojisi-Kaynaklar› ve Aç›klama- “Nice dostlar güldürdüm! lar› ile Destanlar, 2. c., Ankara 1995, 478- Ben ödedim çok flükür! 479; ‹nan, Tarihte ve Bugün fiamanizm, 64; Borcumu Gök Tanr›’ya! Ögel, Türk Mitolojisi, 1, 90-92; Radlof, Sibir- Veriyorum art›k ben, sizin olsun bu yurdum!” yadan, 2. c., Ankara 1964, 7; G. V. Ksenofon- 7. B. Ögel, Türk Mitolojisi – I, 127. tov, fiamanizm-‹zbrann›e Trud›, Yakutsk 19. Bkz. B.Ögel, Türk Mitolojisi – II, 468. 1992, 41; L. P. Potapov, Altayskiy fiamanizm, 20. M.Ergin, age, 138. Leningrad 1991, 26-27. 21. M.Ergin, age, 109. Türk dünyas›n›n her yerinde kutsal olarak ka- 22. M.Ergin, age, 214. bul edilen a¤açlar›n tamam› bu vas›flardan en 23. Uygurlar›n Türeyifl efsanesinde bu inanc› aç›k- az birine sahip olmak zorundad›r. Bunu bütün ça görürüz. Daha genifl bilgi için bkz. H.N. At- örnekler teyit etmektedir. 8. s›z, Türk Edebiyat› Tarihi, ‹stanbul 1992, 78. Dede Korkut’ta a¤aç kültünün yan›nda Gök Tanr› inanc›n›, su, da¤, atefl kültlerini vs. gör- 24. mek mümkündür. 9. 10. O¤uz Ka¤an destan›nda O¤uz Ka¤an’›n a¤z›n- Daha genifl bilgi için bkz: Bahaeddin Ögel, B.Ögel, Türk Kültürünün Geliflme Ça¤lar›, ay. Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitab› – I, 25. B.Ögel, Türk Mitolojisi – I, 101; II. cilt, 483. Ankara 1958, 108-109. 26. Bkz. 25 numaral› dipnot. Dede Korkut hikâyelerindeki ‹slâmiyet ile fia- 27. ‹hlas suresi, 3. ayet. manizm inançlar›n›n çat›flmas› hakk›nda daha 28. M.Ergin, age, 184, 206, 225. genifl bilgi için bkz. M.Bilgin Saydam, Deli 29. M.Ergin, age, 115. Dumrulun Bilinci – Türk ‹slâm Ruhu Üze- 30. rine Bir Kültür Psikolojisi Denemesi, ‹s- B.Ögel, Türk Mitolojisi – II, 315-421; 423464. tanbul 1997; Kemâl Abdullah, Gizli Dede 31. M.Ergin, age,140. Korkut, ‹stanbul 1997; Ä. Margulan, “Korkut 32. M.Ergin, age,173. Ata Ömiri Men Epsanalar›”, Culd›z, 3, 1983, 33. M.Ergin, age, 150. 139-166. 34. M.Ergin, age, 227. 11. M. Ergin, age, 109. 35. M. Ergin, age, 11, 13, 20, 21, 24, 35, 36, 46, 50, 12. Daha genifl bilgi için bkz. Sait Bafler, Gök Tan- 53, 66, 67, 91, 97, 104, 117, 122, 129, 131, 136, r›’n›n S›fatlar›na Esmâ-ü’l – Hüsna Aç›s›n- 149, 154, 169, 188, 202, 212, 231, 232, 253, 258, 268, 269, 277, 278. dan Bak›fl, ‹stanbul 1991. 13. M. Ergin, ay. 36. Tarama Sözlü¤ü – IV, Ankara 1969, 2143. 14. Dünya a¤ac› için bkz. B.Ögel, Türk Mitoloji- 37. A. Yaflar Ocak, Bektafli Menak›pnamelerin- 15. 30 si–II, 480-481; Manas Entsiklopediya–I, de ‹slâm Öncesi ‹nanç Motifleri, ‹stanbul Biflkek 1995, 127; Jean – Paul Roux (çev. Prof. 1983, 111-112. Dr. Aykut Kazanc›gil), Türklerin ve Mo¤olla- 38. S. Bafler, age, 37-39. r›n Eski Dini, Ankara 1994, 123. 39. S. Bafler, age, 46, 51, 57. A.‹nan, age, 187. Milli Folklor 1927 YILINDA TÜRK YURDU’NDA NEfiRED‹LEN “[ÖZBEK] HALK EDEB‹YATI NASIL TOPLANMALI” ‹S‹ML‹ YAZI MÜNASEBET‹YLE Doç.Dr. ‹smail GÖRKEM* Bu makalemizde önce l927 y›l›nda Türk Halk Bilgisi Derne¤i taraf›ndan neflredilen Halk Bilgisi Toplay›c›lar›na Rehber (Ankara 1927) isimli eserin haz›rlan›fl mâceras›ndan ve daha sonra da ayn› y›l Türk Yurdu’nda neflredilen bir k›sa yaz›n›n muhtevas›ndan ve bu yaz›n›n Türk folklor tarihi içerisindeki yeri ile etkilerinden söz edece¤iz. Konu bu flekilde s›n›rland›rd›r›ld›¤› için, bu yaz›da, bafllang›c›ndan l920 y›l›na kadarki dönemde Türk folklor hareketlerinin geliflim tarihi üzerinde durulmayacakt›r.(Bu hususta bk. Y›ld›r›m l998a:43-60; Öztürkmen l998:19-39; Tan l997: 21-24). Türkiye Cumhuriyeti Devleti l920 y›l›nda Maarif Vekâleti içerisinde bir birim olarak kurulan “Hars Dairesi” vas›tas›yla ülkenin dört bir yan›ndan Türk folklor ürünlerinin tesbiti, toplanmas› ve kayda geçirilmesi için bir tak›m faaliyetlere giriflir (Y›ld›r›m l998b:61). Bu dairenin faaliyetleri esnas›nda, bir derleme program› haz›rlan›p haz›rlanmad›¤› konusunda bilgi sahibi de¤iliz. Bu hususun Millî E¤itim Bakanl›¤› arflivlerinden araflt›r›l›p gün ›fl›¤›na ç›kar›lmas› gerekmektedir. Sadece Mûsa Süreyya Bey’in 1922 y›l›nda Anadolu halk türkülerini derlemek maksad›yla haz›rlad›¤› 14 soruyu içeren ve 2000 küsûr tane bas›larak Maarif Vekâleti arac›l›¤›yla Anadolu’nun * her taraf›na gönderilen bir çal›flmadan söz edilebilir (Bk. Kösemihal 1928:157158; Sakao¤lu l985:86-90). ‹stanbul Belediye Konservatuvar›/Dârü’l-elhân’›n 1926, 1927, 1928 ve 1929 y›llar›nda düzenledi¤i dört derleme gezisi ve bunlar›n sonuçlar› da Türk folklor araflt›rmalar› tarihi için önemli çal›flmalar olarak zikredilebilir(Ülkütafl›r 1973:32-33). 1929 y›l›ndaki derleme gezisinin “ilk” oldu¤u kaynaklarda ileri sürülmektedir(Ülkütafl›r l973:30-36; Sakao¤lu l988:83). Halbuki l9l7 y›l›nda Millî Talim ve Terbiye Cemiyeti’nin düzenledi¤i gezi, ondan dokuz y›l önceye tekabül etmektedir ve dolay›s›yla “ilk” s›fat›n›n bu derleme gezisine verilmesi daha uygun olacakt›r(Bu hususta bk. Görkem l993:82-87). Türkiye’de folklor ürünlerinin derlenmesiyle ilgili ilk yaz› Ziya Gökalp’e aittir (Ziya Gökalp l922). O, “Usûllere Dâir: Halk›yyât I. Masallar” isimli yaz›s›n› Diyarbak›r’da, Küçük Mecmua’da neflretmifltir. Ziya Gökalp yaz›s›nda masallar›n derlenmesiyle ilgili -devrine göre- önemli tesbitlerde bulunmufltur denebilir (Bk. Sakao¤lu l985:82; Sakao¤lu l988:57). Fakat bu makaledeki tesbitlerin sistematik oldu¤unu söylemek zordur. Türkiye Cumhuriyeti’nde do¤rudan do¤ruya Halk Edebiyat› ürünlerinin derlenmesiyle ilgili fikirler beyan eden kifli- Erciyes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat› Bölümü- KAYSER‹. Milli Folklor 31 Y›l: 12 Say›: 47 lerin bafl›nda Hâmit Zübeyir [Koflay] gelmektedir. Yay›nlad›¤› üç makalesi, Macar etno¤rafya uzman› Szendrei Zsigmond’un bir eserinden “serbest” olarak tercüme edilmifltir(Koflay 1925a, 1925b, 1926. ‹lk iki makale için ayr›ca bk.Koflay l974:41-50). Bu yaz›lar›n ilkinde(Koflay 1925a; l974:40-41) derleme meselesi “etno¤rafya” ve “folklor” olarak iki ana bafll›k alt›nda, ilki 11, ikincisi 13 madde halinde ele al›nm›flt›r. ‹kinci yaz›da ise (Koflay 1925b; l974:46-50), folklor çal›flmalar› befl bölüme ayr›larak incelenmifltir. Koflay son yaz›s›nda ise (Koflay 1926), “Halk edebiyat›n›n a¤›zdan a¤›za dolaflan, bedi’î k›ymeti hâiz bilgileri toplarken, âvâm›n/adam›n a¤z›ndan iflitti¤imiz gibi kay›t hususuna dikkat eder ve usûle riâyet için zîrde tafsil edilen programa göre/afla¤›daki sual cetveline göre” hareket edersek baflar›l› olaca¤›m›z› kaydetmektedir(Sakao¤lu 1985:85; Koflay 1974:21). “Toplay›c›lara Mahsus Su’al Cetveli” isimli rehber, “Halk edebiyat›, halk dili, halk mûs›kîsi” ile “Halk itikadât› ve hurâfât ile kar›fl›k âdât” ana bafll›klar› alt›nda 15’er alt bafll›¤a ayr›lm›flt›r. (Koflay’›n makalelerinin bir de¤erlendirmesi için bk.Sakao¤lu l985:8386; l988:57-58).Türk Halk Bilgisi Derne¤i’nin “ilmî encümen” üyesi olan Hâmit Zübeyir Bey’in yaz›lar›ndan dergide hiç söz edilmemesi ilgi çekicidir (Bk. Düzgün 1997b:115).Koflay’›n folklor ve etno¤rafya ürünlerinin derlenmesi hususlar›n›, Türkiye’nin flartlar› ve özelliklerine uygun bir tarzda sistematik olarak ele ald›¤› söylenebilir. (Bu çal›flmalar›n› Koflay sonradan kitaplaflt›rm›flt›r. Bk. Koflay 1932). Fakat Ziya Gökalp’›n söz konusu makalesi önemine binâen Halk Bilgisi Mecmuas›’nda 1928 y›l›nda tekrar neflredilmifltir(Bk.HBM 1928: 22-26). Dergi 32 yönetimi, bu yaz›y› neflrederken bafl›na koyduklar› k›sa aç›klamada Ziya Gökalp’› “millî ve harsî uyanmam›zda büyük tesiri olan üstad›n ad›n› hürmet ve flükran duygular›yla anmam›za vesile veren[olan]” ifadeleriyle de¤erlendirmekte ve “dernekçiler[in] bu yaz›da kendileri için büyük faydalar› ve irfladlar› olacakt›r” demektedirler (HBM 1928: 22). Halk Bilgisi Toplay›c›lar›na Rehber ismiyle daha sonra neflredilecek eserin haz›rlanmas›, bir “ilim heyeti”ne tevdi edilir. Bu husustaki bilgiler, “Derne¤in Birinci Kongresi” isimli haberde yer almaktad›r (HBM 1928:184-185). Derne¤in ilk kongresi kuruluflundan dört ay sonra, -18 Mart 1928’de- yap›lm›flt›r. Haz›rlanacak bu eser, “müessesenin[derne¤in] ilmî ve mânevî cephesini te’sis ve takviye edecek bir mesâî rehberi” niteli¤inde olmal›d›r. Yönetim kurulu karar›yla bu eserin -1 Kas›m l927’de dernek faaliyete geçtikten hemen sonra- haz›rlanmas› için, “Millî Talim ve Terbiye Reisi Mehmed Emin, Millî Talim ve Terbiye Heyeti âzâs›ndan ‹hsan, R›dvan Nafiz, Avni, K›z Lisesi Müdürü ‹smail Hikmet, Orta Muallim Mektebi Müdürü Ali R›za, Kütüphaneler Müdürü Hasan Fehmi [Turgal], Etno¤rafya Müzesi Mütehass›s› [Dr. Jul] Mesarofl, Müdür Hâmid Zübeyir [Koflay] Beyefendilerden müteflekkil ilmî bir heyet” görevlendirilir. Söz konusu heyet üyeleri, “dernek mesâîsine esas olacak rehberin, içtimâda[toplant›da] haz›r bulunmayan mütehass›s Mesarofl Bey’den tanzimini ricaya karar” verir. Millî E¤itim Bakanl›¤›’n›n “harsî ve etnografik mesâisini tenvire memur ve bu iflte mütehass›s olan mûmâ-ileyhün [yukar›da ad› geçen kifliler]”, ilk kongrede dernek üyelerine söz konusu rehberin haz›rlanmak üzere oldu¤unu bildirirler. Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 Dergide, “bu umûmî içtimâ’›n sâiklerinden bafll›cas›n›n bu meseleyi [rehber kitap haz›rlanmas› meselesini] düflünmek oldu¤u” da özellikle belirtilmektedir. Fakat ifl uzad›¤› için dernek yönetim kurulu, kongreden sonra ifli üzerine al›r ve rehber ayn› y›l -1927 y›l›nda- yay›nlan›r(HBM 1928:184. Bk. Rehber 1927). Halk Bilgisi Mecmuas›’nda yer alan bu ifadelerden, rehber kitap haz›rlamakla görevlendirilen heyetin ifli a¤›rdan ald›¤› anlafl›lmaktad›r. Halbuki ayn› heyet üyesi Hâmit Zübeyir Bey’in bu hususta daha önceden neflredilmifl -Macar folklorcular›ndan mülhem- üç makalesi bulunmaktayd› (Bk. Koflay 1925a; 1925b; 1926). Söz konusu rehberin dernek “yönetim kurulu” taraf›ndan haz›rland›¤› belirtilmesine ra¤men, bir araflt›rmac›, “kitapta yer alan izahnâmeler d›fl›ndaki k›s›mlar”›n ve eserin “haz›rlanmas›ndaki eme¤in F›nd›ko¤lu’na ait oldu¤u”nu (Düzgün 1977a:68); ayr›ca eseri “Ziyaeddin Fahri’nin tercüme yoluyla ortaya koydu¤u”nu belirtmektedir (Düzgün 1997b:113-114). Rehberde yer alan “Halk Bilgisi’nin Kadrolar›” bafll›kl› ikinci k›sm›n haz›rlanmas›nda Alman folklorcular› Hoffmann Krayer ve Arnold van Gennep, edebiyatla ilgili k›s›mlar da Frans›z folklorcu Millien’den “iktibas ve tevsi’” edilmifltir [geniflletilmifltir] (Rehber 1928: 41-42). Kitapta, söz konusu Avrupal› folklorcular›n “folklor yöntemine dair çizdikleri çerçeveden esinlenerek folklorun kapsad›¤› alanlar”, “kulland›¤› yöntemler”, ‘amac›’ ile folklor türlerine ait ayr›nt›l› bilgiler yer almaktad›r (Öztürkmen 1998:59). Derne¤in esas gayesi, folklor derlemelerini, yurt çap›nda açaca¤› flûbeler yard›m›yla “örgütlemek”tir (Öztürkmen 1998:56). Söz konusu derne¤in yay›n fa- Milli Folklor aliyetlerinden ilki Halk Bilgisi Toplay›c›lar›na Rehber isimli eserin neflredilmesidir. Bu eserin niçin kaleme al›nd›¤› dergide flöyle anlat›lmaktad›r: “Dernek Rehberi- Anadolu’nun her taraf›ndan dernek gayesine karfl› gösterilen alâkalar ve vukubulan her icatlar aras›nda bir Halk Bilgisi Rehberi ihtiyac›n› yak›ndan gören ve düflünen dernek, hemen bu ifli baflarmay› düflündü ve rehberi haz›rlay›p neflretti. Rehberin 1500 nüshas› Maarif Vekâleti’ne al›narak vilâyetlerde teflkil edilen söz derleme yuvalar›na gönderilmifltir. Mütebâkî bir rehber de dernekçe, Halk Bilgisi alâkadar›na ve âzâlar›na verilmifltir. Rehberin nüshas› kalmad›¤›ndan yak›nda ikinci tab’›n›n neflredilmesi muhtemeldir.”(HBM 1928:188). Eserin haz›rlanmas›nda, Koflay’›n yukar›da söz konusu edilen çal›flmalar›ndan yararlan›lmad›¤› gibi, afla¤›da de¤erlendirece¤imiz ve büyük bir ihtimâlle Abdülkadir ‹nan taraf›ndan haz›rlanan yaz›dan da yararlan›lmad›¤› kanaatindeyiz. Çünkü HBM’n›n “M.R.” [Mahmud Râg›b Kösemihal] taraf›ndan kaleme al›nan yaz›s›nda (HBM 1928: 174) ve “Türk Yurdu”nun halkbilimi aç›s›ndan de¤erlendirildi¤i bir di¤er yaz›da (HBM 1928:181-182) “Halk Edebiyat› Nas›l Toplanmal›” isimli makaleden söz edilmemektedir. Zaten Koflay’›n çal›flmalar›ndan yararlan›lm›fl olsayd›, bu çal›flmas›n› Hâmid Zübeyir Bey daha sonra müstakil bir kitapç›k halinde yay›nlama gere¤ini de duymayacakt›(Bk. Koflay 1932). * * * Özbekistan Cumhuriyeti Halk Maarif Komiserli¤i taraf›ndan ç›kar›lan “Maarif ve Okutguç›” dergisinin 6. say›s›nda yer alan “elle”[ninni]ler, Türk Yurdu’nda(1927) “A.B” imzas›yla ve “Özbek 33 Y›l: 12 Say›: 47 Halk Edebiyat› Örnekleri” ismiyle yay›nlan›r(Türk Yurdu l927a: 524-526). Yaz›n›n sonunda “A.B.” fleklinde k›salt›lan imzan›n “Abdullah Battal Taymas”(l883l969)’a ait oldu¤unu san›yoruz. Abdülkadir ‹nan, önceleri Baflkurt, daha sonralar› ise Altay, Kazak, K›rg›z, Özbek ve bütün Türk kavimlerinin folklor ve etno¤rafyas› üzerinde çal›flmaya bafllam›flt›r. 1926 y›l›nda Türk Yurdu’nda “Türk fiamanizmine Dair”(c.IV, nr19, Temmuz 1926, s.25-34) ve “Türk Mitolojisinde ve Halk Edebiyat›nda Kad›n” (c.IV, nr.22, Teflrin-i evvel/ Ekim 1926, s.305-313) isimli makaleleri “Baflk›rdistanl› Abdulkadir” ismiyle yay›nlanm›flt›r. ‹mzas›z olan “Halk Edebiyat› Nas›l Toplanmal›” adl› yaz›n›n Abdullah Battal Taymas’a ait olmas› bizce zay›f bir ihtimâldir. Bu yaz›n›n da Abdülkadir ‹nan taraf›ndan Türkiye Türkçesi’ne aktar›lm›fl olmas› kuvvetle muhtemeldir (Bk. Ek). Türk Ocaklar›n›n yay›n organ› olan Türk Yurdu’nda bu tür yaz›lar›n yer almas›, oca¤›n 1926 y›l›nda merkez ve taflra flûbeleri aras›nda koordinasyonu sa¤lamak maksad›na yönelik olarak neflredilen “Türk Ocaklar› Mesai Program›”nda yer alan “Türk kültürünü ‘unutulmaktan’ ve ‘yok olmaktan’ korumaya yönelik” folklora ait tespitlerle ilgilidir(Bk. Öztürkmen 1998:51). Türk Halk Bilgisi Derne¤i’nde 1928 y›l›ndan itibaren “ilmî komisyon üyeli¤i” yapan ‹nan’›n bu “aktarma”s›ndan derne¤in yay›n organ› Halk Bilgisi Mecmuas›’nda söz edilmemektedir. Halbuki dergide yay›nlanan “Yürüyece¤imiz Yol” bafll›kl› yaz›da flu ifadeler yer almaktad›r: “Biz bir taraftan malzemenin toplan›fl ve tedkik edilifl tarzlar›n›, usûllerini gösterirken, di¤er taraftan müdekkiklerimize halk bilgisi meselelerine karfl› ilmin esas fli’âr› olan âzamî müsâmaha ve 34 tahmin düflüncesinin kullan›lmas›n›, kat’î hükümlerden sak›n›lmas›n› tavsiye edece¤iz. Bugünkü ilim erbab›m›z›n vazifesi folklor sahas›nda halk bilgisinin mahiyetini izahtan, onun hakk›nda nazariyeler yorunmaktan [ortaya koymaktan] ziyade, halk bilgisi malzemesini toplamak, sâd›k bir tarzda onlara ma’kes olabilmektir.”(HBM 1928:2). Bu ifadelere ra¤men, Türk Yurdu’nda yay›nlanan yaz›dan Halk Bilgisi Mecmuas›’nda söz edilmemesi bize oldukça düflündürücü gelmektedir. * * * Özbek Orkatifl Komitesi/Özbekistan ‹lmî Merkezi’nin Halk Edebiyat› ile u¤raflanlara yararl› olmak maksad›yla 1927 y›l›ndan evvel, tahminen 1925 veya 1926 y›llar›nda- bir “talimat/düstûrü’lamel” haz›rlay›p neflretmifl olmas› oldukça önemlidir. Söz konusu “talimat”› incelemeden önce, Özbekistan’daki 1927 y›l›na kadar olan folklor faaliyetlerine bir göz atmak yararl› olacakt›r: Özbekistan’daki folklor faaliyetleri, Avrupa’da bafllayan folklor hareketinin “Rusya’ya yans›mas› ve Rus folklorcular›n bu alanda yapm›fl oldu¤u çal›flmalarla” bafllayarak geliflmifltir. Böylece daha XIX. yy.›n sonlar›nda, folklor ürünlerini bilimsel bir tarzda toplay›p yay›nlamak maksad›yla “yeni çal›flmalar bafllar ve bunun sonucu olarak da yeni düflünceler ve ekoller” ortaya ç›kar.(Ç›nar 1996:19). 1917 Ekim ‹htilâli sonras›nda “Rusya dahil, Sovyetler Birli¤i’ni oluflturan bütün cumhuriyetlerde folklor konusundaki araflt›rma, inceleme ve derlemelere ayr› bir önem verilir. Bu; Komünist Partisi’nin halk içinde yer edinme, derlenen malzemeleri propoganda amaçl› olarak kullanma, folklordan yararlanarak kitleleri yönlendirme ve denetleme siyasetine Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 uygun düfler. Parti kararlar› çerçevesinde oluflturulan komiteler, bu alanda pek çok çal›flma gerçeklefltirir” (Ç›nar 1996:20). 1918 y›l›nda, folklor ürünlerini derleme ve onlardan yararlanma ifli Türkistan Halk E¤itim Komisyonu’nun uhdesindedir. Meselâ ayn› y›l-1918 y›l›nda“Maarif “ dergisinin ilk say›s›nda, “folklorun yap›s›, özelli¤i, konular›” ele al›narak, “derleme teknikleri” hakk›nda ayr›nt›l› bilgiler verilir (Ç›nar 1996:20). 1922 y›l›nda Özbek bilim gruplar› merkezîlefltirilir ve ayn› y›l bu gruplar ve grup baflkanlar›, “folklorun de¤iflik alan ve türlerinde” derlemeler yaparak “pek çok masal, halk fliiri, bilmece ve bulmaca, atasözü ve destan metni” derler. Bunlardan atasözü ve deyim derlemeleri 1923, “Aflulalar” isimli kitap ise 1925 y›l›nda yay›nlan›r. 1917-1925 döneminde “esas hedef”, Özbek folklorunun “toplanmas›” ve “ö¤renilmesi”dir. (Ç›nar 1996: 21). 18 Haziran 1925 tarihinde Rusya Komünist Partisi ald›¤› bir kararla, “partinin sanat ve edebiyat alan›ndaki siyaseti” do¤rultusunda, parti siyasetinin hâkim k›l›nmas› için “sanat ve edebiyattan yararlanma” yoluna gider. Bu araflt›rmalara Özbekistan Halk E¤itim Komisyonu Bilim Merkezi Özbekleri Ö¤renme Komitesi, daha sonra da Özbek Devlet Enstitüsü’nün etnoloji, folklor ve arkeoloji bilim dallar› baflkanl›k edecektir.1926 y›l›ndan sonra Özbekistan’›n hemen hemen her bölgesine folklor derleme gruplar› gönderilir. Komünist Parti’nin 23 Nisan 1932 tarihinde alm›fl oldu¤u “Edebî ve Sanat Teflkilâtlar›n›n Yeniden Yap›land›r›lmas› Hakk›ndaki Karar›” gere¤ince yeni komiteler oluflturulacak ve bu komiteler Sovyet devri eserlerini ön plâna alarak Milli Folklor “feodal devrin ürünü olarak nitelendirilen destanlar›n öncelikli eserler aras›nda olmamas›n›, araflt›rma ve yorumlar›n ideolojik yap›ya uygun olmas›n›” esas alacakt›r.(Ç›nar 1996:21-22. Bu hususta ayr›ca bk. Benzing 1991:86-87; Kocao¤lu 1990:200-205; Kocao¤lu 1992). * * * fiimdi de yaz›m›z ekinde(bk. Ek) verdi¤imiz “talimat”› de¤erlendirmek istiyoruz: Folklor ürünlerinin halk›n “arzu ve emelini, kayg› ve sevincini -ve- tarihini” hat›rlatt›¤› kaydedilen yaz›n›n mukaddemesinde, folklor ürünlerinin halk›n durumlar›n› etkileyen faktörleri de gösterdi¤i belirtilmektedir. Bu sebeple “Halk edebiyat›ndan haberdar” olmayan, halk›n manevî hayat›n› tan›mayan siyaset adamlar› ve toplumbilimciler halka yararl› olamazlar. Siyasetçiler, toplumbilimciler ve “halk dili ve edebiyat›na âflina olmayan”lar ile Halk Edebiyat› tarihiyle u¤raflanlar için halk kültürünü tan›mak zaruridir. Günümüzde bu ihtiyaçlar; siyasetçiler, toplumbilimciler ve e¤itimciler taraf›ndan “his ve takdir” olunmaktad›r. Yaz›n›n mukaddemesinde yer alan bu tespitler do¤rudur. Çünkü Özbekistan’da kurulan “yeni rejim” yönetece¤i halk› tan›yabilmek için halk kültürü ürünlerinin derlenmesini gerekli görmektedir. Bu sebeple söz konusu “tâlimatnâme” haz›rlanarak, hem bu yolda çal›flmak isteyen “amatör”, hem de “uzman” derleyicilere yol gösterilmek istenmifltir. Yaz›n›n “Halk edebiyat› ürünlerinin toplama/derleme yöntemleri”nin belirlendi¤i ilk k›s›mda, zaman›na göre oldukça önemli ve farkl› hususlar ortaya konmufltur. Bunlar flöyle özetlenebilir: Derlemelerde kaynak flah›slar›n a¤›z/flive özelliklerine riâyet edilmeli, 35 Y›l: 12 Say›: 47 onlardan derlenen malzemeler oldu¤u gibi/de¤ifltirilmeden ve anlam› bilinmeyen kavram ve deyimlerin anlamlar› aç›klanarak kaydedilmelidir. Derleme, “dinleyiciler”in de haz›r bulundu¤u “tabiî bir ortam”da yap›lmal›, kaynak flahs›n sözü kesilmemeli ve derlenen metne “dinleyiciler”in katk›lar› da yaz›lmal›d›r. Derlenecek metinler “icrâ” ân›nda derlenmemeli, bittikten sonra yaz›lmal›d›r. E¤er derleyici, baz› fleyleri hatal› yazd›¤›ndan flüphe ediyorsa, tekrar söylettirmeli ve bu derlemeyi de aynen zaptetmelidir. Halk müzi¤i parçalar›n›n makamlar› ö¤renilmeli ve notaya çekilmelidir. Derlemecinin malzemeyi kaynak kifliden tabiî bir ortamda derlemesi, farkl› derlemelerin tek tek kaydedilme gere¤i, müzik parçalar›n›n makam ve notalar›yla tespit edilmesi, zaman›na/dönemine göre oldukça önemli tespitlerdir. Bu tarz bir derlemenin -o zaman›n flartlar›na göre mümkünse - “istenograf [çok az ve çok k›sa iflaret ve çizgilerle çok çabuk yaz›lan bir tür yaz›]” ile yap›lmas› da zarurî görülmektedir. Çünkü 1920’li y›llarda henüz ses kay›t arac›(teyp) ve video-kamera yoktu. Bu yüzden, folklor ürünlerinin “nas›l derlenmesi” hususundaki tespitler, zaman›na göre oldukça ileri tespitlerdir. Yaz›n›n “Kimlerin Dilinden Yaz›lmal›” bafll›kl› ikinci k›sm›nda da flu hususlar üzerinde durulmaktad›r: Halk Edebiyat› metinleri, “edebiyat› iyi bilen”[gelene¤in yöredeki en baflar›l› temsilcileri], okuma-yazma bilmeyen ve müellif/musannif niteliklerini hâiz kiflilerden derlenmelidir. Metinlerin sözlü/yaz›l› kaynaklar› [nereden ve kimden ö¤rendikleri] mutlaka belirtilmelidir. Kaynak kiflinin cinsiyeti ile “mufassal tercüme-i hâli”[yafl›, ifli, sülâlesi -yani ba¤l› bulundu¤u boy veya aflireti-, do- 36 ¤um yeri vb. hususlar] de mutlaka kaydedilmelidir. E¤er kaynak flah›s anlatt›¤›/icrâ etti¤i eseri tamamlayamam›flsa, o kifliden, bu eseri en iyi bilen kaynak flah›slarla ilgili bilgi toplanmal›d›r. Kaynak flah›slarla ilgili olarak yap›lan bu tespitler oldukça do¤ru ve yerindedir. Derleme yap›lan yer, oran›n medeniyet ve ulafl›m imkânlar›yla iliflkisi/uzakl›¤› ve yak›nl›¤› ile, orada meskûn durumdaki boy veya afliret[dinleyici çevresi] ile bunlar›n dinî inançlar›-mezhepleri, ne kadar süredir orada oturduklar›, hangi sanatlarla ifltigal ettikleri vb hususlar›n da derlemeci taraf›ndan kaydedilmesi zorunlu görülmektedir. Ayr›ca yöre insanlar›n›n “yaz›l› kültür”den ne oranda etkilendikleri ve bu kaynaklardan hangi eserleri ö¤renerek anlatt›klar›/okuduklar› da tespit edilmelidir.Dinleyicilere, kaynak flah›slar›n icrâ ettikleri eserlerin nas›l tesirler yapt›¤› da gözlenerek yaz›lmal›d›r. Derleme yap›lan yerler, orada yaflayan ahâlinin durumu ve “yaz›l› kültür”den etkilenme dereceleri ile ilgili yukar›da belirtilen hususlar, bir derlemecinin mutlaka kaydetmesi gereken fleylerdir. Ayr›ca tabiî bir ortamda icrâ edilen bir eserin dinleyiciler üzerindeki etkilerinin tespit edilmesi de oldukça önemlidir. Derlenen metinlerle ilgi olarak da, flu hususlar›n kaydedilmesi gerekli görülmektedir: Bir yere gidildi¤inde, Halk Edebiyat›na ait bütün malzemeler “aynen ve tamamen” yaz›lmal›; çok bilinen baz› hikâye vb. eserler, bir kaç kaynak flahs›n dilinden bir kaç nüsha olarak derlenmelidir. Anlat›lan “hikâye vesâirenin” orada yaz›ya aktar›l›p aktar›lmad›¤›, bu eserlerin ne zamandan beri bilindi¤i, bu eserlerin halk aras›ndaki isimleri ve bu Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 eserelere halk›n bak›fl aç›s›n›n tespiti hususlar›n› derlemecinin kaydetmesi gerekli görülmektedir. Söylenen Halk Edebiyat› ürünleri e¤er [dü¤ün, ölüm gibi] bir törene ba¤l› olarak icrâ deliyorsa, bu törenler de ayr›nt›l› olarak yaz›lmal›, ayr›ca foto¤raflar› da çekilmelidir. Törenlere dair bilgilerin derlemeci taraf›ndan “müflahade [kat›l›ml› gözlem tekni¤i] üzerine mi” yoksa “birisinin nakli üzerine mi” kaydedildi¤i belirtilmelidir. Bir gelene¤e ba¤l› olarak söylenen “hikâye, flark›” gibi türlerin hangi bendinde bu hususun zikredildi¤i, e¤er metin bir oyuna ba¤l› olarak söyleniyorsa, bu oyunun nas›l oynand›¤› da -zaman› ve yeri belirtilerek- ayr›nt›l› olarak kaydedilmelidir. Derlemecinin tabiî bir ortamda derledi¤i metinleri ait olduklar› törenlerle irtibatland›rmas›, oldukça önemlidir. Bir Halk edebiyat› ürününün “canl› gösterim” niteli¤inin derlemeci taraf›ndan mutlaka hesaba kat›lacak olmas› da önemli bir tespittir. Söz konusu yaz›n›n son paragraf›nda, bu hususlara riâyet edilerek yap›lacak bir derlemenin, “etnografik k›ymet ve ehemmiyete” de sahip olaca¤› belirtilmektedir.Yaz›n›n sonunda, genel mahiyette Halk Edebiyat› malzemesinin derlenmesine ait söz konusu 38 maddeden baflka, edebî “tür”ler ile çeflitli “gelenek”lere ait hususlar›n da nas›l derlenmesi gerekti¤inin ayr› ayr› aç›klanaca¤› söylenmektedir. * * * Halk Edebiyat› metinlerinin derlenme usûlleri ile ilgili bu “rehber” 1920’li y›llarda haz›rlanm›fl olmas›na ra¤men, modern derleme usûllerinin “gelenek”, “metin”, “dinleyici çevresi” gibi hususlar›n› ön plâna alan bir niteli¤e sahiptir. Ayr›ca “komünist idare”nin derlenecek metinleri “rejimin istedi¤i do¤rultuda” Milli Folklor de¤ifltirmesi/yönlendirmesi de o y›llarda söz konusu de¤ildir. Bunun sebebi, 1920’li y›llardaki rejimin/yöneticilerin idare etti¤i halk›, bu metinleri de¤erlendirecek olan toplumbilimciler yard›m›yla ö¤renme/tan›ma ihtiyac› fleklinde aç›klanabilir. Genç Türkiye Cumhuriyeti’ndeki halkbilimcilerin1920’li y›llarda, -Hâmit Zübeyir Koflay’›n makaleleri vas›tas›ylaMacar ve Türk Halk Bilgisi Derne¤i’nin haz›rlad›¤› Halk Bilgisi Toplay›c›lar›na Rehber isimli eserde Alman ve Frans›z etkilerine aç›k oldu¤u bilinmektedir. O dönem halkbilimcileri, Özbekistan’da l9l8’den itibaren yap›lan derleme faaliyetleri neticesinde oluflan bu “rehber”den yararlanm›fl olsalard›, Cumhuriyet’in ilk y›llar›nda yap›lan derlemeler daha sa¤l›kl› olabilirdi. B‹BL‹YOGRAFYA VE KISALTMALAR BENZ‹NG (l99l), Johannes. “Özbek ve Yeni Uygur Edebiyat›” (Çev. Mehmet Akal›n), Türk Dünyas› Edebiyat› (Hz. Halil Aç›kgöz), Türk Dünyas› Araflt›rmalar› Vakf› Yay›nlar›, ‹stanbul l99l, s.85l08. ÇINAR (l996), Ali Abbas. “Özbekistan’da Folklor Faaliyetleri”, Türk Dünyas› Halk Kültürü Üzerine Araflt›rma ve ‹ncelemeler, Mu¤la l996. DÜZGÜN (1997a), Dilâver. Ziyaeddin Fahri F›nd›ko¤lu’nun Folklor ve Halk Edebiyat› ‹le ‹lgili Çal›flmalar›, Kültür Bakanl›¤› Yay›nlar›, Ankara 1997. DÜZGÜN (l997b), Dilâver. “Halk Bilgisi Derne¤i’nin Türk Folklor Tarihindeki Yeri”, V. Milletleraras› Türk Halk Kültürü Kongresi/ Genel Konular Seksiyon Bildirileri, Ankara l997, s.111-122. GÖRKEM(l993), ‹smail. “Türk Folklor Araflt›rmalar› Tarihinde Millî Talim ve Terbiye Cemiyeti ve Bahâ Said Bey’in Yeri”, Do¤umunun 50. ve Hizmetinin 10. Y›l›nda Prof. Dr. Bayram Kodaman’a Arma¤an, Samsun l993, s.73-88. HBM (1928). Halk Bilgisi Mecmuas›, I. cilt, ‹stanbul ‹ktisat Matbaas›, Ankara l928. KOCAO⁄LU (l990), Timur. “Özbek Edebiyat›”, Türk Dili ve Edebiyat› Ansiklopedisi, c.VII, Der- 37 Y›l: 12 Say›: 47 gâh Yay›nlar›, ‹stanbul l990, s.200-205. KOCAO⁄LU (l992), Timur. “Özbek Edebiyat›”, Türk Dünyas› El Kitab›, 3. c., Türk Kültürünü Araflt›rma Enstitüsü Yay›nlar›, Ankara l992, s.756768. [KOfiAY] (1925a), Hâmit Zübeyir. “Halk Edebiyat› ve An‘anelerini Toplaman›n Usûlü”, Muallimler Birli¤i, c.I, nr.1(Temmuz 1341/1925).[Bk. Koflay 1974:41-45]. [KOfiAY] (l925b), Hâmit Zübeyir. “Folklor Nedir?”, Muallimler Birli¤i Mecmuas›, c.I, nr.3 (Eylül 1341/1925), s.110-115.[Bk. Koflay 1974:46-50]. [KOfiAY] (1926), Hâmit Zübeyir. “Halk An‘anelerini Tedkik ‹çin Rehber”, Muallimler Birli¤i Mecmuas›, c.II, nr. 18(Kânûn-› evvel 1342/Ocak 1926), s.804-816. KOfiAY (l932), Hâmit Zübeyir. Halk Bilgisi K›lavuzu, Kitap Yazarlar Kooperatifi Neflriyat›ndan, ‹stanbul 1932 [Bk. Koflay 1974:15-39.] KOfiAY (l974), Hâmit Zübeyir. Etno¤rafya, Folklor, Dil, Tarih v.d. Konularda Makaleler ve ‹ncelemeler, Ayy›ld›z Matbaas›, Ankara l974. [KÖSEM‹HAL], (l928), Mahmut Rag›p. Anadolu Türküleri ve Mûs›kî ‹stikbâbilimz, [‹stanbul] 1928. NASKAL‹(1996), Emine Gürsoy. “Özbek Edebiyat›nda Türler”, Türk Dünyas›/Dil ve Edebiyat Dergisi, nr.2 (Güz 1996), s.348-352. ÖZTÜRKMEN (l998), Arzu. Türkiye’de Folklor ve Milliyetçilik, ‹letiflim Yay›nlar›, ‹stanbul l998. REHBER (l928). Halk Bilgisi Toplay›c›lar›na Rehber, Hâkimiyet-i Milliye Matbaas›, Ankara 1928. [2. bask›, ‹stanbul 1928; geniflletilmifl 3. bask›s› Folklor ve Etno¤rafya K›lavuzu ad›yla, ‹stanbul 1949] SAKAO⁄LU (l985), Saim. “Derleme ‹le ‹lgili ‹lk Anketler, ‹lk Geziler ve Derleme Bibliyografyas›”, Türk Folklor Araflt›rmalar› l985/1, Ankara l985, s.81-l07. SAKAO⁄LU (l988), Saim. Sahada Derleme Metodlar›, Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yay›nlar›, Erzurum l988. TAN (l997), Nail. Folklor(Halkbilimi) /Genel Bilgiler, Gelifltirilmifl 4.bask›, ‹stanbul l997. TANYU (1987), Hikmet. “Abdülkadir ‹nan’›n Hayat›”, [Abdülkadir ‹nan], Makaleler ve ‹ncelemeler, [c.I], (2. bask›), Türk Tarih Kurumu Yay›nlar›, Ankara l987, s.XV,XVIII. TÜRK YURDU (1927a). A.B. “Özbek Halk Edebiyat› Örnekleri”, Türk Yurdu, c.X, nr.29 (May›s 1927), s.524-526. TÜRK YURDU (l927b). “Halk Edebiyat› Na- 38 s›l Toplanmal›”,Türk Yurdu, c.VI, nr.32(Eylül l927), s.286-288. YILDIRIM (l998a), Dursun.”Türkiye’de Folklor Araflt›rmalar›n›n Geliflme Devreleri”,Türk Biti¤i/ Araflt›rma-‹nceleme Yaz›lar›, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara 1998, s.43-60. YILDIRIM (l998), Dursun. “Türkiye’de Folklor Hareketlerine K›sa Bir Bak›fl”, Türk Biti¤i/Araflt›rma -‹nceleme Yaz›lar›, Akça¤ Yay›nlar›, s.61-64. Z‹YA GÖKALP (l922). “Usûllere Dair: Halk›yyat I-Masallar”, Küçük Mecmua, nr.l8(2 Teflrîn-i evvel 1338/ 20 Ekim l922), s.9-12. EK: HALK EDEB‹YATI NASIL TOPLANMALI? “Özbekistan ‹lmî Merkezi Halk Edebiyat› ile ifltigal edenler için ta’limât ve düsturü’l’amel haz›rlayarak neflretmifltir. Ehemmiyetine mebnî küçük mukaddimesiyle beraber aynen naklediyoruz.” Özbek ili [halk›] manevî mahsûllerinden olup da halk a¤z›nda cereyan eden :(Dâstân1, leper2, kofluk3, aflula4, combak5, darbü’l-mesel, irtek (hikâye, mûs›kî, makamlar)6 halk›n arzu ve emelini, kayg› ve sevincini ve tarihini hat›rlat›yor. Ayn› zamanda halk›n ahvâl ü evzâ’›n›n [vaziyetlerinin] sevâ›k ü avâmilini [etkileyen faktörlerini] de gösteriyor. Binaenaleyh il[halk] edebiyat›ndan haberdar olmak, gerek siyasîlere ve içtimâiyatç›lara ve gerek il[halk] edebiyat› tarihi ile ifltigal eden zevâta zaruridir.Halk›n ma’nevî hayat› ile âflina olmayan siyasî ve içtimâiyatç›, müfid bir rehber olamaz. As›rlardan beri ifllenerek gelen halk dili ve edebiyat› ile âflina olmayan, dil ve edebiyat hakk›nda esasl› bir fikir ve nazariye ortaya atamaz. Bugün bu ihtiyaçlar, gerek siyasîler ve içtimâiyatç›lar, gerek maarif hâdimleri [e¤itimciler] taraflar›ndan his ve takdir edilmektedir. Ve bu yolda çal›flmak isteyen bir çok heveskârlar da bulunuyor. Lâkin onlar›n mesâisi ilmî bir esasa ve ta’limâta istinad etmedi¤inden, maalesef bofl bofluna gitmektedir; ve toplad›klar› ma’lûmattan da ilmî neticeler ç›- Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 karmak kabil olmamaktad›r. Bu hâli nazar-› dikkate alan “Özbek Orkatifl Komitesi” buna mahsus “Kullanma” (Ta‘limâtnâme)ler haz›rlad› ki ber-vech-i âtidir [afla¤›daki gibidir]: I. ‹L[HALK] EDEB‹YATI NASIL TOPLANMALI ‹l [Halk] edebiyat›n› yazarken mevâdd-› âtiyeyi [afla¤›daki hususlar›] göz önünde tutmal›d›r: 1. Yaz›lacak aflula, leper, destan, makal7 vesâire, Özbeklerin hangi flivelerinde (Semerkant, Buhara, Fergana, Hive, Taflkent) okunuyor ve yaz›l›yorsa, ayn› fliveyi muhafaza etmek. Cümlelerin terkibini, flivelere has olan tâbir ve lûgatleri bozmadan almak. 2. Söz aras›nda gayr-i me’nus [al›fl›lmam›fl] lûgat ve ›st›lahlar geçerse onlar›n ma’nãlar›n› istîzâh ederek [aç›klayarak] ayr›ca kaydetmek. 3. fiark› veya hikâye vesâire söyleyen kimsenin sözü aras›na söz katmamal›; sözünü kesmeden dikkatle dinledikten sonra, sözlerinin ne oldu¤u tahlil edilerek kaydedilmeli. E¤er söz aras›nda sâmi’lerden [dinleyicilerden] bahfliyi ve hânendeyi alk›fllayarak söyleyenler bulunursa, onlar› men’ etmemeli. Bilâkis onlar›n sözlerini de kendi yerinde kaydetmeli. 4. Hikâye veya flark› vesâire söylenirken yazmamal›, nihâyete kadar dinledikten sonra yazmal›. Çünkü bahfl› vesâire sözlerinin yaz›laca¤›n› anlarlarsa k›sa keserler. 5. Sözlerin hata[l›] yaz›ld›¤›ndan flüphe edilirse tekrar söylettirerek dinlemeli. ‹kinci defada iflittti¤i fazla sözleri veyahut evvelki yazd›¤› söze muhâlif söz varsa onlar› hâfliye ederek kaydetmeli. Evvelki yaz›lan her ne ise silmeden saklamal›. 6. Bir defa dinlenen hikâye vesâireyi di¤er bir a¤›zdan mükerreren dinlemek daha muvâf›kt›r. Onu da aynen ve ayr›ca yazmal›. 7. Halk aras›nda kitap sözlerine dikkat etmeli. 8. Halk flark›lar›n›n âhenklerini ö¤ren- Milli Folklor mek ve nota ile yazmak. 9. Mümkün ise sözler “istenografya” ile yaz›lmal›. II. K‹MLER‹N D‹L‹NDEN YAZILMALI 10. Destan, flark› vesâireyi il [halk] edebiyat›na vâk›f büyükler ve küçükler dilinden yazmal›. 11. Okuma yazma bilmeyen dilinden kimse yazmak daha muvâf›k olur. 12. Bir yere gidildi¤i zaman edebiyat› iyi bilen kimseleri bulmal›. Mümkün oldu¤u kadar onlar›n sözlerinden nümûneler almal›. 13. Efl’âr, dâstan vesâireleri icad edici kimseler varsa onlar›n sözlerinden nümûneler almal›. 14. ‹l[Halk] edebiyat›nda ne varsa aynen ve tamamen yazmal›, bu ma’lûm ve ehemmiyetsiz bir fley diyerek terk etmemeli. Nâkil söyledi¤i hikâye vesâireyi tamâmen bilmezse veyâhut bir hikâyeyi tamamlay›p da nakledemezse ondan o hususta ma’lûmât verebilecek kimselerin adreslerini almal›. 15. Çok ta’ammüm eden, flöhret kazanan hikâye vesâireyi bir kaç kimse dilinden bir kaç nüsha yazmal›. 16. Söyleyenin erkek, kad›n, k›z çocuk, erkek çocuk oldu¤u yaz›lmal›. 17. Söyleyenin mufassal tercüme-i hâli (yafl›, ifli, nesli, cismânî hâleti, do¤du¤u ve tahsil etti¤i yer, ilmî derecesi, yâhut okur-yazar oldu¤u). 18. Nakledilen sözler nâkilden dinlendikten sonra istîzâh edilmeli [ aç›klanmal›], birisinden iflitmifl yâhut kitaptan okumufl mu? 19. Dinlenen sözün mevki’i (köy, kasaba, kaza, vilâyet) oldu¤u ve o yerin büyük yol ve demiryoldan, flehirden veyâhut büyükçe nehir ve çaydan ne kadar mesafede oldu¤u. 20. Dinlenen yerin sekenesi kimlerdir: Özbekler mi? Özbeklerden baflka hangi kabile veya milletlerin bulunduklar›. Di¤er kabile veya milletlerden bir fley yaz›l›rsa onlar› kendi flive ve dillerinden yazmal›. 39 Y›l: 12 Say›: 47 21. Halk›n ne gibi din ve mezheplere mâlik olduklar›. 22. O noktada bulunan halk eskiden orada bulunuyor mu, yahut sonradan gelmifl mi? Sonradan gelmifl ise nereden gelmifltir. Oran›n eski halk› kimlerdi ve nereye gittiler. 23. O yerin halk› nerelerde ve ne için ve hangi zamanlarda gidip geliyorlar. 24. Halk›n hangi sanatlar ile ifltigali vard›r? 25. Mektep var m›? (Eski, yeni). Mekteplerin ne vakit aç›ld›klar›, halk aras›nda okuyanlar oluyor mu? Kimler okuyor? (Mu’allim, ahund, mu’allime, bahfli, imam) ve neler okutuyor: ‹l dâstanlar›, dinî kitaplar, cenknâmeler, gazete ve mecmu’alar. 26. Nakledilen hikâye vesâirenin oralarda yaz›ld›klar›. 27. Oralarda destan ve hikâye vesâirenin ne vakitlerden beri ma’lûm oldu¤u. 28. Yaz›lan fleylerde halk aras›ndaki isimleri nedir? 29. Söylenen flark› ve hikâye vesâireye oran›n ihtiyarlar› ve gençleri nas›l bak›yorlar, iyi mi görüyorlar yâhut nefret mi ediyorlar? 30. Söylenen flark› vesâire halk›n birer âdetine (dü¤ün, mâtem vesâire) merbut ise o âdetler de yaz›lmal› ve toplanan halk›n foto¤raflar› al›nmal›. 31. Halk›n birer âdeti yaz›l›rken müflâhede üzerine mi yâhut birisinin nakli üzerine mi yaz›ld›¤› kaydedilmeli. E¤er birisinin nakli üzerine ise nâkilin tercüme-i hâli ilâve edilmeli. O hakta birkaç zât nakletmifl ise, her bir nakil ayr› yaz›lmal›. 32. Birer âdete merbut olan hikâye, flark› vesâirenin âdetin hangi k›t’as›nda söylendi¤i. 33. Oyun aras›nda söylenen flark› vesâireleri oyunun flekli ile beraber yazmal›. 34. Oyunlarda gösterilen muhtelif vaziyetlerde giyilen elbise cinsleri, nev’ileri yaz›lmal›. Mümkün ise foto¤raf yâhut sinema ile tesbit edilmeli. 35. Oyunun zaman› ve yeri de gösterilmeli. 40 36. Yaz›lacak fleyleri bahfliler ve flark› söyleyenler hangi vakit (sabah, ö¤len, akflam, gece) söylüyorlar. 37. Söylenen fleyler ifliticilere nas›l te’sir yap›yor? 38. ‹htifâl birer husûsî kimse evinde ölmüfl ise sahib-i hâne nas›l yemekler ikram eder ve nas›l hediyeler verir (elbise, para, at vesâire). Bu mevâdda [hususlara] riâyet ile yaz›lan il [halk] edebiyat›, etnografik k›ymet ve ehemmiyete mâlik olur. Bu umûmî ta’limattan sonra il [halk] edebiyat›n›n nev’ileri hakk›nda ayr› ayr› ta’limât olacakt›r. Yani kofluk, efl’âr, irtek, urefl8, combak, darbü’l-mesel, halk tiyatro oyunlar›, dinî âdetler, efsaneler, tercüme-i haller, lûgat ve ›st›lahlar›n nas›l yaz›lmalar›n› izah edece¤iz. (Türk Yurdu, c.VI, nr.32, Eylül l927, s.286-288). Notlar 1 Dâstân: Naz›m fleklinde söylenen/yaz›lan epik eserler. (Hz.). 2 Leper: ‹ki lâtifeci [f›krac›] ve haz›rcevap flahs›n yek di¤erine mukabil lâtife söylemesi. 3 Kofluk: Herkesin a¤z›nda söylenen flark›lar. Müzik için yaz›lm›fl k›sa parçalar.(Hz.). 4 Aflula: Mahsus hânendeler taraf›ndan okunan flark›lar. 5 Combak: Bilmece. 6 Ertek: Masal (Hz.). 7 Makal/masal: Naz›m fleklinde söylenen/yaz›lan k›sa anlaml› hikâye türü. (Hz.). 8 Avrefl, y›lan, akrep, karakuru vesâire gibi zehirli hayvanât›n ›s›rd›¤› zaman “urakç›”lar taraf›ndan bir fleyler okunuyor. ‹flte buna “urefl” derler. Urakç›lar aralar›nda eski zamandan kalm›fl usûl ile baz› mühmel kelimeler ve müstehcen cümleler tekrar edildi¤i gibi Sûre-i Fâtiha ve Sûre-i ‹hlâs vesâir dualar› tersine okuyanlar da vard›r. Milli Folklor ADANA’DA ASKER U⁄URLAMA VE KARfiILAMA TÖRENLER‹ ASKER A⁄ITLARI, TÜRKÜLER‹, fi‹‹RLER‹ , MAN‹LER‹ Doç. Dr. Erman ARTUN* Askere U¤urlama ve Karfl›lama Törenleri :( K.1, K.2, K.3, K.4, K.7, K.9, K.11, K12, K.13 Türk halk› askerli¤i kutsal bir görev sayar. Askerlik ça¤›na gelmifl delikanl›n›n askere yolcu edilmesi, askerlik dönüflü karfl›lanmas› bir gelenektir. Askerlik, delikanl›n›n askere gidece¤inin belli olmas›ndan , askere u¤urlanmas›ndan, fliirlere konu olmas›ndan, ard›ndan a¤›t yak›lmas›ndan, gönderdi¤i mektuplara , karfl›lanmas›na kadar gelene¤i olan bir geçifl dönemidir. Her törende oldu¤u gibi askerli¤in etraf›nda da bir adetler, inanmalar, pratikler zinciri oluflmufltur. Türkiye’de askerli¤ini yapmam›fl insan yar›m insan say›l›r. Askerlik bir e¤itim yuvas› olarak görülür, insan hayat›n›n bir dönüm noktas› olarak kabul edilir. Bu nedenle askere gönderme, karfl›lama asker mektuplar› köylerde önemlidir; gururlan›l›r, a¤lan›r, duygulan›l›r. Köyde gençleri askere u¤urlamak önemli bir olayd›r. Askere gidecek olan delikanl› askere gitmeden on, on befl gün önce bütün ifllerden el çektirilir. Delikanl› bu süre dinlenir gezer, e¤lenir. Tüm tertipler son günlerinde birbirlerini evlerine davet ederek birbirlerine ziyafet çekerler. Davetlilere çerez ikram edilir, çal›p oynan›r. Ailesinin maddi durumu iyi olanlar ise davar kesip mevlit okuturlar. Askere gidecek olan delikanl› askere gitmeden önce bütün akrabalar›n› ve yak›n dostlar›n› ziyarete gider. Ziyarete ç›kmasa bile akraba ve yak›n dostlar , genci yeme¤e davet ederler. Bu yeme¤i veda yeme¤i fleklinde düzenlerler. Ziyaret etti¤i akrabalar askere u¤urlama s›ras›nda belli bir miktar para verirler. Bu paran›n miktar› önemli de¤ildir, önemli olan verilmesidir. Bu bir gelenektir. Delikanl›n›n askere gidece¤i yerin belli olaca¤› gün köydeki bütün gençler toplanarak giderler. Askere gidecek genci yaln›z b›rakmazlar. Asker aday› yola ç›kmadan bir veya iki gün önce davetlilerle birlikte türbe ziyaretine gidilir. Bu ziyaretlere asker aday›n›n götürülüfl amac› , askerden sa¤ salim gelmesi için yard›m dilemektir. Delikanl› kurban adar. Baz› aileler k›na törenini yönetecek k›na bayraktar›n› ça¤›r›r, bayraktar k›na yak›l›rken k›na ve asker duas› okur.1 Askere gidecek gencin ailesinin durumu uygunsa mevlit okutur. Mevlit gencin askerli¤ini kazas›z belas›z bitirmesi için okutulur. Mevlit s›ras›nda da bu niyetle dualar edilir. Adete göre bir kurban kesilir. Kesilen kurbandan yemekler yap›l›r ve gelen misafirlere ikram edilir. Misafirlerle askere gidecek genç ilgilenir. Askere gidecek gencin * Ç.Ü. Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat› Bölümü. Milli Folklor 41 Y›l: 12 Say›: 47 askere gitmesine bir kaç gün kala sa¤ serçe parma¤›na k›na yak›l›r. Halk kültüründe k›na yak›lmas› yayg›nd›r. ‹nan›fla göre koçlara yak›lan k›na;Allah’a kurban etmek için; k›zlar›n saçlar›na gelinin ellerine yak›lan k›na ;kocas›na kurban etmek için; askere gidecek gencin eline yak›lan k›na vatana kurban etmek içindir. K›nada davul zurnayla akraba, yak›n dostlar ve köyün gençleri e¤lenirler. K›naya gelenler askere gidecek gence hediyeler getirirler. K›nadan sonra askere gidecek genç ve arkadafllar› köyde erkeklerin toplu halde bulundu¤u yerlere giderek herkesle tek tek vedalafl›p , helallik ister. Askere gidece¤i gün davul zurna getirtilir, Askere gidecek delikanl›n›n arkadafllar› evin önünde oynarlar. Evden ayr›l›rken üç el atefl edilir. Genci flehre götürecek araba gelin arabas› gibi süslenir. O¤lan›n koluna k›rm›z› kurdele ba¤lan›r. Genci genellikle akflam gönderirler, otogarda herkes toplan›r. Genç ailesi, yak›n akrabalar›, dostlar› ve köyün gençleri taraf›ndan davul zurna eflli¤inde u¤urlan›r. Gençler toplu halde halay çekerek genci oynat›rlar. Vedalafl›l›rken gencin cebine para veya mendil konur. Delikanl›n›n uzun süre ailesinden uzak kalaca¤› için her iste¤i yerine getirilir. Otobüse binmeden önce herkesle vedalafl›r . Annesiyle vedalafl›rken annesi o¤luna simitten bir parça ›s›rtt›r›r, simidi saklar. Simit evde bir odaya as›larak delikanl› askerden gelene kadar saklan›r. K›smetinin onu geri getirece¤ine inan›l›r. Genç askerden döndü¤ünde simit suda ›slat›larak kufllar yesin diye at›l›r. Delikanl› e¤er sözlüyse , sözlüsü ona bir mendil hediye eder. Bu dantelli mendili genç k›z eliyle ifller. Delikanl› bu mendili askerde kesinlikle kullanmaz, askerden geldikten sonra da saklar; bu gele- 42 nektir. Askere gidecek gencin durumu iyi de¤ilse köyde para toplanarak gence asker harçl›¤› verilir. Askere giden genç adakl›ysa iki koç al›n›r; koçlardan biri mahallede di¤eriyse askere gidece¤i k›fllan›n önünde kesilir. Etler fakirlere ve askerlere verilir. Baz› köylerde asker annesi saçlar›na beyaz güller bezeyerek davul zurna ve z›lg›tlarla yal›nayak k›flla önüne kadar gelerek o¤luyla helalleflir. Köylerde eskiden köyün muhtar› askerlik flubesine giderek köyden askere gideceklerin listesini al›r, köyde ilan ederdi. Delikanl›lar da toplu halde bütün köyü gezerek vedalafl›p helallik al›rlard›; herkes asker adaylar›na hediye verirdi. Asker dönüflü için kurban adanm›flsa kurban kesilir. Kurban eti ya eve sokulmadan fakirlere da¤›t›l›r ya da akraba ve komflular ça¤›r›larak yemek verilir. Son y›llarda askere gönderme ve asker karfl›lama törenleri daha da canl› bir biçimde yap›lmaya bafllanm›flt›r. Adana’da Askerler Üzerine Söylenen A¤›tlar * ( Tevhide Kaya , Bozdo¤an A¤›tlar›, Ç.Ü.Fen- Ed. Fak. Yay›nlanmam›fl Lisans Tezi, 1996,Adana) 1) Askere Giden Gençlerin Arkas›ndan Söylenen A¤›tlar Askere A¤›t Hikayesi: Bekir ad›nda bir genç , vedalaflmay› sevmedi¤i için , hiç kimseye veda etmeden askere gitmifl. Bekir’in habersiz askere gitti¤ini duyan iki çocuklu hamile efli arkas›ndan flu a¤›d› yakm›fl: Üstümdeki s›rt 2 büzüldü Dizimin ba¤› çözüldü Sana asker olmufl derler Söyleycem söz haz›rd› Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 Ankara’n›n yolu haz›r ‹çerime çöktü hüzün Arkandan da a¤lafl›yor Bir o¤lunla bir de g›z›n Medine’nin dili uzun Evimize geldik güzün Babas›na mektup yaz›n Kara kafll› do¤du g›z›n Tirenin yolu çok uzun Evimize çöktü hüzün Sen üzülme güzel o¤lum Baban gelecek bu güzün Askere A¤›t Hikayesi : Dört tane o¤lu olan bir kad›n , o¤ullar›ndan birini asker etmifl. O¤lunu askere yolcu ederken flu a¤›d› söylemifl. Havada bulut ezgin Ben söylerim üzgün üzgün K›namay›n komflular›m A¤z›m›z›n tad› bozgun Elimi belime verdim Birini askere sald›m Tez gelesen babamo¤lu Yenice 3 yal›n›z gald›m Mustafa’ya A¤›t Hikayesi : Sekiz tane çocu¤u olan bir kad›n›n , en küçük o¤lu askere gitmifl. O¤lunun askere gidifline dayanamayan kad›n flu a¤›d› söylemifl. Tiren geliyor öte öte Duman›n› tüte tüte Mustafa’y› asker ettik ‹stanbul’dan daha öte Tiren gelir güldür güldür Tirenin tekerlekleri demir. O¤lum seni vermez idim Hükümetten geldi emir. Milli Folklor Askere A¤›t Hikayesi :Askerdeki o¤lunu çok özleyen yafll› bir anne, o¤lunu görmek için o¤lunun askerlik yapt›¤› yere gitmifl. Bu s›rada o¤lu e¤itimdeymifl ,komutana yaklaflarak halini arz etmifl. Bunun üzerine komutan e¤itim yapan askerleri göstererek, seç bakal›m bunlardan hangisi demifl , uzaktan o¤lunu seçemeyen ana flu a¤›d› söylemifl, Makas›m yok ki biçeyim Makinem yok ki dikeyim Askerler talime ç›km›fl O¤lumu nas›l seçeyim. Atlar› var at içinde Nal› parl›yor k›ç›nda 4 Askerler türkü söylüyor Benim o¤lum yok içinde 2) Askerden Dönen Gençlere Söylenen A¤›tlar Askerden Dönen Gence A¤›t : Hikayesi : Günün birinde o¤lan askere gidince, o¤lan›n babas› gelini kendine alm›fl. Askerden eve dönen genç durumu ö¤rendikten sonra flu a¤›d› söylemifl. O¤lan: Keten gömlek giymifl, yan› dizinde Bedel 5 bedel benleri var yüzünde Böyle güzel mi olur köylü g›z›nda Baba nerden ald›n sen bu gelini Baba: P›nar›n bafl›nda destin mi kald› ? Sald›¤›m mektubu eller mi ald› ? O¤lum el almas›n diye ben ald›m Burçak burçak kokar teri gelinin O¤lan: Keten gömlek giymifl yakas› nazik Kollar›n› s›km›fl alt›n bilezik Öpmeye k›yamaz, sevmeye yaz›k Baba nerden ald›n sen bu gelini 43 Y›l: 12 Say›: 47 Baba: Kaleden kaleye at›lamad›m Terazim k›r›ld› tart›lamad›m Ne de kahirli kahirli söylüyon Baban›n elinden kurtulamad›n Askerden Dönen Gencin A¤›d› Hikayesi : Günün birinde bir genç askere gitmifl, savaflta esir düflmüfl. Askere giderken kar›s› hamileymifl. Y›llar sonra esaretten kurtulup köye, evine gelmifl kar›s›n›n koynunda yatan bir genç görmüfl. Bunun üzerine afla¤›daki a¤›d› söylemifl ama daha sonra bu delikanl›n›n o¤lu oldu¤unu ö¤renmifl. Asker: Afla¤›dan gelen tatar 6 Kamç›s›n› atar tutar Garip olan nerde yatar Aç kap›y› telli gelin Gelin: Hastas›n ata binersin Binsen de yere inersin Ay karanl›k yol gidersin Yolcu isen git yoluna Asker: Derede arpa biçersin Suyu p›nardan içersin Etraf›n› sel al›nca Nereden geçersin gelin Asker: ‹stanbul’dan gelir ferman Dizlerimde yoktur derman Mehmet Çavufl sana gurban Aç kap›y› telli gelin Gelin: Derede arpa biçerim Suyu p›nardan içerim Etraf›m› sel al›nca Köprü kurar da geçerim Gelin: ‹stanbul’dan gelse ferman Dizlerimde vard›r derman Kolum yast›k, saç›m yorgan Gel içeri Mehmet Çavufl Asker: Akflam›n› tand›r gelin Kandilini yand›r gelin Koynunda yatan yi¤idi fiimdi bana bildir gelin Gelin: Akflam›m› tand›rm›fl›m Kandilimi yand›rm›fl›m Koynumda yatan yi¤idi Öz sütümle emdirmiflim Asker: Hastay›m ata binemem Binsem de yere inemem Ay karanl›k yol gidemem Aç kap›y› telli gelin 44 Gelin: Afla¤›dan gelen tatar Kamç›s›n› atar tutar Garip olan handa yatar Yolcu isen git yoluna 3 -Askerde Ölen Gençler Üzerine Söylenen A¤›tlar Askere A¤›t Hikayesi: Adana’n›n Kadirli ilçesinin Mehmetli Köyünde , iki jandarma eri eflkiya takip ederken , jandarmalardan biri eflkiya taraf›ndan vurulmufl . Arkadafl› ölen di¤er jandarma arkadafl›n›n bafl›nda flu a¤›d› söylemifl. Tepe olmufl delik delik Sebebimsin fi›rfl›roluk 7 Ne yat›yon arkadafl›m Yolumuza gitmeyek mi ? Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 fiurada var iki kiraz Biri senin mezar›n m› ? Mehmetli’ye varamazsak Tafl Köprü’de 8 yatmayak m› ? Garip anam garip garip a¤lama A¤lay›p da karalar› ba¤lama Kara tiren beni burda e¤leme S›lamdan ayr›ld›m çek kara tiren Ergen arkadafl›m ergen Vurulmufl da olmufl sergen Üstüne örtmemifl yorgan Sabah oldu kalkmayak m› fiubeye vard›m sülüsümü ald›m Asker oldu¤umu yeni anlad›m Sevine sevine tirene bindim Ben de asker oldum çek kara tiren 9 Turgut Hilmi’ye A¤›t Hikayesi : Adana’n›n Kadirli ‹lçesinden Turgut Hilmi ,zabit olarak Galiçya cephesine gitmifl. Bu cephede çok genç yaflta flehit olmufl. Ölmeden yan›ndaki arkadafl›na flunlar› söylemifl. Nasip olur memlekete var›rsan›z Turgut Hilmi flehit deyin .Yafla vatan , yafla millet. Her tarafta yürüyüfl var Durmaz Osmanl› askeri fiehit düflen yaral› var Ancak o varmaz ileri Kurflun gülle ya¤ar durur Kimi atar kimi tutar Bir yaral› zabit bitap Neferine hitap eder Beni bitirdi arkadafl Kolumdaki bu yareler Benim iflim bitti kardefl Yüre¤imi bu pareler Asker Mektuplar›nda fiiirler S›la ( K.14 ) Adana’ya gittim bafl›m dönüyor Bir yudum su verin içim yan›yor Her gören askeri deli san›yor S›la delisiyim çek kara tiren Kara tiren ac› ac› ba¤›rma Anamdan babamdan beni ay›rma Tez ulaflt›r beni köye duyurma S›lamdan ayr›ld›m çek kara tiren Milli Folklor Bayram ( K.14 ) Yaz gelince çay›r çimen sulan›r Bir senede iki bayram dolan›r Böyle yerde ana baba aran›r Ana bayram›n›z mübarek olsun Baba bensiz kurban kesmeyin O¤lum da gelmedi diye küsmeyin Yalvar›r›m mektubumu kesmeyin Baba bayram›n›z mübarek olsun Bayram gelir herkes eve çekilir Benim boynum gurbet elde bükülür Ah çektikçe göz yafllar›m dökülür Bac› bayram›n›z mübarek olsun Bayram gelir akrabalar gezilir Annem babam benim için üzülür Bayram için böyle yaz› yaz›l›r Kardefl bayram›n›z mübarek olsun Gül idim bahçenize ekildim Bu¤day oldum tarlan›zdan biçildim Asker oldum aran›zdan seçildim Dostlar bayram›n›z mübarek olsun Hac›’m ( K.14 ) Hikayesi: Genç gelin eflini askere yollad›ktan sonra ard›ndan flu fliiri söyler. Yarimin gitti¤i yollar Söylüyor yenilmez diller Yaz gününde açan güller Yarin kokusuna benzer Sütü de piflirdim ›l›k Ci¤erim delik delik Her gün gülüp oynuyordum Yar gidince bana n’oluk 45 Y›l: 12 Say›: 47 Gene dumanland› da¤lar Hac›’m bana deyin da¤lar Haftada isterim mektup Yar bakarsam gönlüm eyler Kafas›nda var akl› Aln›na düflmüfl kekili Hasan’› askere yolluyom Kim olsun evin vekili Suna Gelin 10 Asker oldum gidiyorum Eyle beni Suna Gelin Üç günde ay›rd› felek Eyle beni Suna Gelin Suna Gelin , Suna Gelin Bir mektup yaz gönder gelin ‹zin alam sana gelem Eyle beni Suna Gelin Verin benim martinimi ‹flte giydim potinimi Koyun çantama tütünüm Eyle beni Suna Gelin fianl› Askerim 11 Bana derler, Çileli Yörük Emine Ellere dü¤ün bayram benim neyime Askerim gelirse flenlik evime Askerim askerim , flanl› askerim Gurbette k›rk y›l kalsan beklerim Beline ba¤lam›fl palaska kemer Silah› omuzunda nöbet tutar Elbet benim yi¤idim s›laya döner Askerim askerim , flanl› askerim Gurbette k›rk y›l kalsan beklerim Askerim Emine’n bekler yolunu Mektubun gelmeyince büktüm boynumu Nideyim 12 Yine yeflillendi Adana ba¤› Koydular tirene yats›lar ça¤› Emroldu topland› bat› ile do¤u Giderim gurbete anne nideyim Adana’yla ‹stanbul’un aras› 46 Çok flehirler geçtim yoktur say›s› Daha bitmemifltir hasret yaras› Geçmez gurbet elde günüm nideyim Geldik ‹stanbul’a gördük tramvay Kol kol olmufl gezer bayan ile bay Dediler askerlik oldu otuz ay Geçmez gurbet ilde günüm nideyim Geldik Trakya’ya kurduk mekan› Arad›m bulmad›m derdim bakan› Görmedim bir p›nar kumsuz akan› ‹çilmez sular› s›cak nideyim Yeme¤i sorarsan kereviz ç›kt› Hiç yiyen bulunmaz askerler b›kt› Bölüklerin ço¤u hep yere döktü Budur Trakya’n›n afl› nideyim Asker Türküleri Türkü ( K.5 ) Mudurnu’dan ald›k el kadar astar Nerde gelin görsem kocas› asker Beflikte yavrular yavrusun ister Onun için arz ederim s›lay› Askere var›nca soyun dediler Asker elbisesi giyin dediler Karavana tay›n nedir bilmezdim Getirdiler bize yeyin dediler Nizamiyede gece nöbet beklerim Sa¤›mdan soluma silah beklerim Mektup bekler diye posta beklerim Onun için arz ederim s›lay› Erzurum da¤›nda kargalar öter Bir çarfl›s› var ölümden beter Bir kepçe yo¤urdu altm›fla satar Onun için ac› ac› söylerim Türkü (K.6 ) Alt› sene askerlik yapt›¤› Nöbette hastal›k kapt›¤›m Y›k›las› Halep flehrinde Derde derman bulamam Bahar geldi yaz geldi Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 Koyun meler kuzu meler Feryad›m ba¤r›m› deler Sultan Navr›zl› aziz da¤lar Herkesin gözü Ali arar Babam kalkar posta arar Anam evde ci¤er kavrar Alim evde yok diye Asker Mektuplar›nda Maniler Oy demirci demirci (K.7 ) Nerden ald›n pirinci Askerlerin içinde Benim abim birinci Dama koydum yakacak (K.9 ) fiimdi tiren kalkacak Yar askere gidiyor Bize kim bakacak Karpuz kestim yiyen yok (K.9 ) Afiyet olsun diyen yok Yarim askerden dönmüfl Gözün ayd›n diyen yok Al çemberi pullad›m (K.10 ) Saç›m uzun sallad›m Orta boylu yarimi Van’a asker yollad›m Ata binesim geldi ( K.11 ) Çayda inesim gelir Yarim gitmifl askere Yine göresim geldi Sar› yorgan yüzlerim (K.12 ) Üzerini düzlerim K›namay›n komflular Asker yolu gözlerim Mendilimin dört ucu (K.13 ) Dört ucu da turuncu Kurban olay›m yarime Askerlik vatan borcu Denize suya vard›m (K.13 ) Gelirken kuma dald›m Kara gözlü o¤lumdan ‹ki mektup birden ald›m Sonuç :Asker u¤urlama, karfl›lama Türk halk kültüründe günümüzde de Milli Folklor sürdürülen bir gelenektir. Askerlik insan hayat›nda bir geçifl dönemi olmas› yönüyle çeflitli aflamalar› yüzy›llard›r tören olarak kutlanmaktad›r. Askerli¤e gönderme, karfl›lama törenleri dinsel, toplumsal ve kifliseldir. Bu törenlerde yemek yeme, ziyafet verme, adak, kurban vb. iç içedir. Bu önemli aflaman›n çevresinde bir çok inanç, adet, töre, tören, ayin, dinsel ve büyüsel ifllem kümelenerek söz konusu geçifli ba¤l› bulundu¤u kültürün beklentilerine ve kal›plar›na uygun biçimde yönetmektedir. Bunlar›n hepsinin amac› da askere gidecek kiflinin yeni durumunu belirlemek, kutsamak, ayn› zamanda askere gidecek kifliyi askerlikte yo¤unlaflt›¤›na inan›lan tehlikelerden ve zararl› etkilerden korumakt›r. Askere yolcu etme ve karfl›lama çevresinde kümelenen adetler, gelenekler, törenler ve bunlar›n içinde yer alan ifllemler ve uygulamalar o yörenin geleneksel kültürünü de yans›tt›¤› için önemlidir. Halk kültüründe geçifl dönemleriyle ilgili inanç adet ve pratiklerin eski Türk kültürü ve inanç sistemleriyle ba¤lant›s› vard›r. Türk kültürü yeni yurt Anadolu’da yeniden flekillenmifltir. Adet ve inanmalar›n hayat›n her döneminde insan üzerinde büyük bir yapt›r›m gücü vard›r. Toplumsal ve kültürel de¤ifliklikler adet ve inanmalar›n de¤iflmesine neden olurlar. Adetler eski kuflaklarla yeni kuflaklar aras›nda bir ba¤lant› zinciridir. Günümüzde ritüel kökenli bir çok inanç ‹slamiyet’in gere¤indenmifl gibi kabul edilip yaflat›lmaktad›r. Adana yöresi geçmiflten getirdi¤i kültür ve inanç izlerini bar›nd›rd›¤› gibi , günümüzde farkl› kültür ve inançlar›n birlikte yafland›¤› yerdir. Yeni kültüre yeni dine geçildi¤inde eski inançlara ait bir çok inanç flekil de¤ifltirerek yaflamaya devam eder. ‹nsanlar atalar›n›n binlerce y›ll›k deneyimleri sonucunda olu- 47 Y›l: 12 Say›: 47 flan inançlar› bazen fark›nda olarak, bazen de fark›nda olmadan korur, saklar ve gelecek kuflaklara aktar›r. Adana askere gönderme törenlerini inceledi¤imizde ; tören yap›lmas›, toplu yeme içmenin olmas›, kurban adanmas›, askere gidecek delikanl›ya k›na bayraktar› eflli¤inde k›na yak›lmas›, mevlit okutulmas›, askerlik duas›n›n okutulmas›, kurban kesme, u¤urlama s›ras›nda davul zurna eflli¤inde toplu halde yörenin halk oyunlar›n›n oynanmas›, askere giden delikanl›ya u¤ur simgesi olarak koluna k›rm›z› kurdele ba¤lanmas›, k›smetinin askerden delikanl›y› sa¤ salim getirmesi için ›s›rtt›r›lan simidin askerlik boyunca saklanmas› vd. inanç ve pratiklerini görüyoruz. Askere giden delikanl›n›n üzerindeki kötülükleri giderece¤i inanc› eski inançlar›n kal›nt›lar›n›n günümüzde de sürdü¤ünü göstermektedir. ‹slami inanca dayal› pratiklerle eski inanç kal›nt›lar› iç içedir. ‹nsan hayat›nda askerlik , askere gideni ve geride kalan› etkiler. Askere gitme , gidip de geri gelememe olgusu a¤›tlara, türkülere, maniler vd. türlere konu olmufltur. Asker mektuplar› , asker manileri ,askerlik hayat›n› yans›t›r. Bu fliirlerde ; özlem, haberleflme iste¤i, ana baba özlemi, sitem, asker dönüflü baflkas›na varan sevgili, asker yolu gözleme, s›la özlemi vd. konular asker için yak›lan türkülere konu olur. Adana’da her konuda a¤›t yak›labilir. A¤›t yakma gelene¤inde asker a¤›tlar› önemli yer tutar. A¤›tlar› yakanlar genellikle geride kalan efl, ana, kardefl ve askere giden delikanl›d›r. Her yörede yap›lacak bu tür çal›flmalar , Anadolu’da bir çok inanç ve bunlar›n etraf›nda oluflmufl uygulamalar›n belirlenip ortaya konmas› bu ritüel diye adland›raca¤›m›z olgular›n Anadolu’da ald›¤› flekli belirlememizi sa¤layacakt›r. Ayr›ca bu ritüellerin iç dinami¤i , çal›fl- 48 ma prensipleri ortaya ç›kacakt›r. Askere gitme, gidip gelememe olgusu a¤›tlara , türkülere , manilere vd. konu olmufltur. Asker mektuplar› , askerlik sürecinde önemli bir yer tutar. ‹nsan hayat›nda askerlik; askere gideni ve geride kalanlar› etkiler.Asker mektuplar›na yaz›lan maniler;ayr›l›k , özlem ve dilekleri dile getirmesi yönüyle ifllevseldir. Bu bildirimizle Türk halk kültüründe ve halk edebiyat›nda askerlik konulu yap›lacak bir çal›flmaya katk› sa¤lamay› amaçlad›k. Kaynak Kifliler : K.1 Mehmet ARNABAT. ,48, üniversite, Adana. K.2 Duran KOÇAK, 47, üniversite, Adana. K.3 fiadiye MEHMETO⁄LU,61, ev han›m›, ö¤renimi yok, Adana. K.4 Fatma AVCI, 65, ö¤renimi yok.Adana K.5 Mehmet DURMAZ, 58, ilkokul,Adana. K.6 Ayfle ARLAN ; 95, ö¤renimi yok, Adana. K.7 Ramazan AKKAYA, 24, ö¤renimi yok, Adana K.8 Zeynep TEKEL‹, 50, ö¤renimi yok, Adana K.9 Ayten DEM‹R , 19, lise, Adana K.10 Mümine ATEfi, 50, ilkokul, Adana. K.11 Binnaz ‹NCE, 45, ev han›m›, Adana. K.12 Meral GÖKTÜRK, 37, ilkokul, Adana K.13 Havva ALTU⁄ , 49, ilkokul, Ceyhan , Adana K.14 Ahmet YILMAZ, 43, üniversite , Adana K.15 Mutlu AVCI, 24, Adana K›z›lkafl Köyü Mono¤rafisi, bas›lmam›fl lisans tezi, 1998 Ç.Ü Fen-Ed. Fak. Adana NOTLAR: 1 Melek KETRE, Adana Halk Kültüründe Askeri U¤urlama ve Askeri Karfl›lama Gelene¤i, 3. Uluslararas› Çukurova Halk Kültürü Sempozyumu, Adana, 1999, s.456-465 2 elbise 3 yeni, flimdi 4 ayak 5 tane 6 Posta hizmeti gören atl› 7 Kadirli ilçesine ba¤l› bir köy 8 Kadirli ilçesinde bir köy ad› 9 sergen olmak : yere serilmek , yere yaymak 10 Songül ÖZATAfi ,Adana Türküleri, Ç. Ü. Fen- Ed. Fak. Yay›nlanmam›fl Lisans Tezi, Adana, 1994 s.89 11 ÖZATAfi, age. S. 90 12 ÖZATAfi, age. S. 143 Milli Folklor CEZAY‹R HALKB‹L‹M‹NDEN ÖRNEKLER Doç. Dr. Hayrettin RAYMAN* A. Do¤um: Do¤um genellikle ailede sevinç ve heyecanla karfl›lanan bir olayd›r. K›rsal kesimde çocu¤un cinsiyetinin önceden kestirilememesi heyecan›n biraz daha artmas›na neden olur. Akraba ve komflular, do¤um yapacak kad›n›n evinde toplan›r. Do¤um beklenirken söylenen flark›larda ailenin sevincine herkesin kat›l›m› sa¤lan›r. fiairlik yetene¤i olan kad›nlardan biri toplulu¤un duygular›n› dile getirir. Öteki kad›nlar da ona efllik eder. Do¤an çocuk, hay›r dualarla karfl›lan›r. Çocu¤a Allah’tan uzun ömür istenir. Anneyi mutlu etmek için de onun iyi nitelikleri say›l›p dökülür. Kad›nlar›n sevenlerinin flu flark›da birleflti¤i gözden kaçmaz. Çok tatl› bir erkek çocuk do¤du Onu yarat›c› verdi Ünlü tanr› verdi Bu çocuk sinirli olmayacak Sonra çocu¤un övülmesine bafllan›r, bunu annesinin övülmesi izler. Anne de¤iflik benzetme ve s›fatlarla tasvir edilir. Anne olan kad›n en çok difli aslan ve kekli¤e benzetilir. Toplulu¤u yönlendiren kad›n her do¤umda yeni flark›lar bulmaya çal›fl›r. Bu da çocu¤un befli¤i çevresinde gerçekleflir. Çocu¤un büyütülmesinde ninnilerden faydalan›l›r. Yataktan dua ile al›nan çocuk befli¤e konur. Kunda¤›n yan›na * oturan annenin çocu¤una söyleyece¤i ölçülü sözleri vard›r. Bunlar› ninni olarak de¤erlendirmek mümkündür. Ninniyi yaln›z annenin çocu¤unu uyutmak için kundakta sallarken söylenen fliirler olarak de¤erlendirmemek gerekir. Ninnilerde çocu¤a uyku istemenin yan›nda onu hastal›k, kaza ve nazar gibi kötülüklerden korumas› için Tanr›’dan istekte bulunur. Ninni sayesinde anne ile çocuk aras›nda bir ba¤ kurulur. Ninnilerin annenin psikolojisinde büyük yeri vard›r. Ninnilerde peygamber ve kutsal kiflilerden yard›m istenir. Benim sevinç ve mutlulu¤um Beni kutlamaya kimler geldi Seni sall›yor, ninni söylüyorum Tanr› ve azizler koruyuculu¤unu eksik etmesin Birkaç gün sonra göbe¤i ba¤lanan çocu¤un göbe¤indeki ipi al›nd›ktan sonra ona banyo yapt›r›l›r. Banyo esnas›nda söylenen ninnilerin ilgiyi iflaret etti¤i görülür. Ben seni sall›yor ve yeniden keflfediyorum Senin sevincini gönlümde hissediyorum Çiftçilerin sevinci gibi E¤er bu¤day güzelse Ben seni daha h›zl› sall›yorum Sen gönlümün meyvesisin Senin için ya¤murdan korkuyorum Bugün rüzgar bat›dan esiyor Atatürk Üniversitesi, Erzincan E¤itim Fakültesi Ö¤retim Üyesi Milli Folklor 49 Y›l: 12 Say›: 47 Ninninin sonunda korkusunu ortaya koyan anne ruhlardan yard›m ister. Çocu¤unun iyi yetiflmesini, genç olmas›n›, evlenmesini hayal eder. Törenin sonunda evin girifl kap›s›nda kad›nlar toplan›p birlikte flu flark›y› dile getirir: Herkese iyi akflamlar Ey bu evin sahibi Senin baban hain olmamak için yemin etti Siz mutlu insanlar Çocu¤uma hizmet için bir köle isteyece¤im Hoflça kal›n Sen güzel desenli hal› üzerinde yürüyeceksin B. Sünnet Töreni: Ninni sadece bir dinleyici için söylenen fliir niteli¤i tafl›rken, sünnetlerdeki fliir ve uygulamalar kollektif bir görünüm havas› tafl›r. Törende koroyu becerikli bir kad›n yönetir. Bu ço¤unlukla ünlü bir flark›c›d›r. Söyledi¤i flark›lar›n bestecisi de kendisidir. Öteki kad›nlar anonim nitelikli flark›lar› ye¤lerken kendisi sanat flark›lar› söylemeyi sürdürür. fiark›lar, sünnet olacak çocu¤a gönderilir. fiu dört dizeli fliiri sünnet törenlerinde her zaman görmek mümkündür: Elini aç k›nan süzülsün K›nan cam tabakta Biz senin k›nan için topland›k Biz evlilikte seni bir daha görece¤iz fiiirinin ilk dizelerinin yinelenmesinden sonra Allah ve peygamber törene ça¤›r›l›r. Sünnet operasyonu flark›larla gerçeklefltirilir. Sünnet törenlerinden kaç göç yoktur. Hep bir a¤›zdan flu sözler söylenir: C. Evlilik: Evlilik törenlerinde söylenen flark›lar›n say›s› do¤um ve sünnetlerde söylenenlerden daha fazlad›r. Bu törenlerde sevinçle üzüntü birliktedir. Çünkü evlilik sonras›, mutlu olamamak, ayr›lmak, olas›l›k olarak evlenen k›z›n kafas›nda yaflar. Ayr›ca Cezayir’de çok efllili¤in olmas› bu korkuyu biraz daha art›r›r. Söylenen flark›lar›n temas›n›, eflin namus anlay›fl›, utanma duygusu, ev ve efline ba¤l›l›k, fiziksel görünümü oluflturur. Eflten beklentiler anlat›ld›ktan sonra s›ra genç k›z›n betimlenmesine gelir. Genç k›z› öven fliirler, büyük bir özenle seçilir. Özelliklerin s›ralanmas›nda hayvan motiflerinden yararlan›l›r. Benzetme ö¤esi olarak kullan›lan hayvanlar›n bafl›nda keklik gelir. S›ra k›na yakmaya gelince, bütün kad›nlar genç k›z›n bafl›na toplan›r. Baba evini terketmeden önce genç k›z›n üzüntüsünü azaltacak sözler söylenir: A¤lamay› b›rak Biz sana k›ymetli çeyiz getirdik A¤lama ey keklik Yalvar›r›z peygambere, flark›lar Allah’› övsün Kay›n biraderlerinin kap›n›n önünde Mutlu gecede sevineceksin can›m Baba evi ebedi de¤ildir Sokaklar senin kokunla flenlenecek Testi Oyunu: Dü¤ün evlerinde kad›n topluluklar› aras›nda bu oyuna rastlan›r. Oyunun amac› k›z›n gelece¤iyle ilgilidir. Gelecekle ilgili tahminler yap›ld›ktan sonra kad›nlar testinin çevresinde toplan›r. Kad›nlard›n biri Mutlu gecede sevineceksin can›m Mutlu gecede annen, kardefllerin sevinecek Ey usta, onu korkutmadan sünnet et Sünnet et onu bayra¤›n alt›nda 50 Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 töreni yönetmekle görevlendirilir. Yönetici kad›n peygamber ve azizlere ça¤r›da bulunduktan sonra testi elden ele dolafl›r. Sonra geç k›zlardan birinin fular›n› dü¤ümlemesi istenir. Bunu do¤açlama bir k›sa fliir izler. fiiirlerden sonra hikaye anlat›l›r. Bu arada bütün gözler testi üzerinde toplan›r. Hikayenin sona ermesinden sonra kad›nlar hep bir a¤›zdan flu üçlü¤ü okur: Benim sözlerim do¤rudur Ve fal›m iyi bir fal Rüzgar›n h›z› ile çevrilir Evlenen genç k›z, baz› k›skanç kifli ve görümcelerle ba¤lant› kurmaktan çekinir. Kad›nlar k›bleye dönerek evlenecek k›z›n kötülüklerle karfl›laflmamas›n› ister. Söylenen fliir büyüyle ilgilidir. Töreni yöneten kad›n, çiftlerin aras›nda ahengin oluflmas› için iste¤ini flöyle özetler: Engelleri kald›r›yorum Seninle kocan aras›ndaki engeller kalks›n Törenin uygulanmas› s›ras›nda mutfak eflyalar›ndan, de¤iflik bitkilerden, koyun derilerinden faydalan›l›r. K›z baba evinden ayr›lmadan önce elden ele dolaflan testi k›r›l›r. Testinin k›r›lmas›yla genç k›z›n çevresinde dolaflan kötülüklerin yok olaca¤›na, kem gözlerin etkisiz hale gelece¤ine inan›l›r. D. Bayram Törenleri: Dinsel bayramlarda kutsal kifliler ziyaret edilmeden önce belirli evlerde toplan›- Milli Folklor l›r. Hasta kifliler için dua edilir. Bu tür toplant›larda istekleri anlatan fliirlerden faydalan›l›r. Kutsal kifliler, sayg›yla yard›ma ça¤r›l›r: Ey aziz, e¤er flans›m uyuyorsa uyart Bayram günleri kad›nlar genellikle alacal› bulacal› elbiseler giyer. Sonra dervifl ve aziz kifliler ziyaret edilir. Dervifl veya aziz kifli gücü sembolize eder, âdildir. Böyle törenler flark›s›z gerçeklefltirilir. Herkes dervifl ve azizle ba¤lant› kurarsa günahlardan kurtulaca¤›na inan›r. Topluluk flu fliirle kutsal kiflilerin yan›ndan ayr›l›r: Biz fleyhi görmeye ç›kt›k Ve geceyi El Hamel’de geçirdik. Kad›n topluluklar›nda flark› olarak söylenen fliirler hiç de¤iflmez. Bu fliirlerde yap› ve ritm çok önemlidir. Bayram flark›lar›, dansla birlikte söylenir. Dizeler, büyüleyici bir hava tafl›r. S›ras›nda Verlaine’nin fliirlerinden ödünç dizeler al›n›r. ‹bn-i Haldun’un sözlerine baflvurulur. Bayramlarda söylenen fliirler, kad›nlara miras olarak kalm›flt›r. fiiirler ço¤unlukla din d›fl›d›r. Böyle toplant›lara kat›lan kad›nlar›n her birinin elli altm›fl fliir bildi¤i söylenir. Belle¤inde çok fliir saklayan kad›nlar›n zeki ve kültürlü oldu¤una inan›l›r. Bu kad›nlar fliirle birlikte bilmeceler, atasözleri ve kafiyeli sözlerden de zaman› geldi¤inde yararlan›r. 51 AfiIK TARZI fi‹‹R GELENE⁄‹ VE ERZURUMLU EMRAH* Yrd.Doç.Dr. Dilaver DÜZGÜN** Afl›k tarz› fliir gelene¤inin kayna¤›n› kuflkusuz Orta Asya Türk medeniyeti içinde aramak gerekir. Halk flairlerine ait ilk bilgiler, Attila dönemine, yani V. yüzy›l›n ilk yar›s›na aittir. Attila’n›n ordusunda flairler ve muz›kac›lar vard›. Bu flairler ziyafetlerde Attila’n›n kahramanl›klar›na, zaferlerine dair ortaya koyduklar› birtak›m fliirleri okurlard›. Attila’n›n ölüm merasimlerinde de flairlerin mühim yerleri oldu¤unu görüyoruz. Türklerin ‹slamiyeti kabulünden sonra da halk aras›nda, orduda ve sarayda flairler önemli bir yere sahipti. Gazneli ordular›ndaki Türk kabileleri aras›nda halk flairleri bulundu¤u gibi Karahanl›lar devrinde de Türk halk flairlerinin bulundu¤unu ve o zaman Türkler aras›nda kullan›lan çeflitli musiki aletlerini Divanü Lügati’t-Türk bize göstermektedir. ‹slamiyetten önceki Türk devletlerinde oldu¤u gibi ‹slamiyetten sonraki Türk devletlerinde, Gaznelilerde, Selçuklularda, Harezmflahlarda ve en nihayet Osmanl› ‹mparatorlu¤unda da askeri muz›kan›n bulunmas›, o devirlerde halk flair-musikiflinaslar›n›n bulundu¤una en kuvvetli bir delildir.1 Anadolu’nun Türkleflmesi ve ‹slamlaflmas› yolunda önemli bir misyon üstlenen tasavvuf ve buna ba¤l› olarak ortaya ç›kan tasavvufi halk fliiri XIII. yüzy›lda yetifltirdi¤i büyük ismi Yunus Emre ile önemli bir boyut kazanm›fl, takip ** eden dönemlerde de etkisini art›rarak geliflimini sürdürmüfltür. Fuat Köprülü, özellikle Y›ld›r›m Bayez›t devrinde bu tasavvufi halk fliirinden ayr› bir klasik edebiyat›n belirginleflmesiyle birlikte halk aras›nda “eski tekke edebiyat›ndan farkl›, ancak zahiren yine ayn› renk ve kisve alt›nda baflka bir edebiyat ihtiyac› ile afl›k edebiyat›n›n do¤du¤unu” belirtir.2 Böylece “Ozan-Baks› gelene¤inin ‹slamiyetten sonra tasavvufi düflünce ve yaflay›fl tarz› ile birleflmesinden do¤an belirli bir tip, afl›k-flair tipi olarak benimsenmifltir”.3 Anadolu sahas›nda afl›k tarz› fliir gelene¤inin ilk dönemlerine ait bilgilerimiz oldukça s›n›rl›d›r. Bu gelene¤in temsilcilerini ancak XVI. yüzy›ldan itibaren tan›ma imkân› bulabiliyoruz. XVI. yüzy›lda Karacao¤lan gibi büyük bir temsilcisini yetifltiren gelenek o ilk flekliyle halk›n gündelik hayat›n›, aflk, gurbet, tabiat ve sosyal hayatla ilgili düflüncelerini yine halk›n kulland›¤› sade Türkçe ile ifade ediyordu. Ancak XVII. yüzy›lda bafllayan klasik edebiyata özenme e¤ilimi, saz flairlerinin ortaya koydu¤u ürünlerin diline oldu¤u kadar muhtevas›na da farkl›l›k getirdi. Böylece baz› afl›klar aruz veznini ve divan flairlerinin kulland›klar› naz›m türlerini ve flekillerini denemeye çal›flt›lar. Bu yüzy›lda özellikle Afl›k Ömer ve Gevheri, bu özellikleriyle karfl›m›za ç›karlar. XVIII. yüzy›lda da Atatürk Ü. Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat› Bölümü Türk Halkbilimi Anabilim Dal›. 52 Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 ayn› e¤ilimini sürdüren afl›k tarz›, bu dönemde ünü günümüze kadar ulaflabilecek güçlü temsilciler yetifltiremedi. XIX. yüz›lda ise yeniden bir yükselifl trendi kaydederek nicelik ve nitelik bak›m›ndan heceyle va sade Türkçe ile fliirler söyleyen afl›klar›n yan›nda aruzlu türleri deneyen güçlü temsilcilerin yetiflmesine zemin haz›rlad›. Bu yüzy›lda özellikle flehirlerde yetiflen sazflairleri klasik fliirle daha yak›n temas imkân› bulduklar› için büyük ölçüde bu flairleri taklide özendiler. fiairler tekke muhitinde klasik musikiye ve klasik fliire az çok aflina oluyorlard›. Fuat Köprülü bu hususu “edebiyat ve musikide cemiyetin güzideler tabakas›ndan halk tabakas›na ve halk tabakas›ndan da güzideler tabakas›na do¤ru karfl›l›kl› bir hulul ve nüfuz vak›as›na flahit oluyruz ki XVII. as›rdan beri kuvvetle bafllam›fl olan bu hadise, XIX. as›rda art›k büsbütün kuvvetlenmifltir” biçiminde izah eder ve fakat bunun sonucunda “sazflairlerinin eserlerinde as›l halk zevkinin bozuldu¤unu, zay›flad›¤›n›, tereddiye u¤rad›¤›n›”4 iddia eder. Bu yüzy›lda afl›klar ço¤alm›fllar, büyük flehirlerde, özellkle ‹stanbul’da düzenli bir teflkilat kurmufllar, kahvehanelerde fas›llar yapm›fllard›r. ‹stanbul’da saray›n, di¤er illerde de ileri gelenlerin deste¤ini görmüfllerdir. Bu as›r flairlerinden Emrah, Dertli ve Seyrani’nin flöhreti az çok ‹stanbul’un edebi muhitlerinde de yay›lm›flt›r. Genellikle bir tarikate mensupturlar. Tam anlam›yla bir tekke flairi olmasalar da zaman zaman eserlerinde bir dervifllik çeflnisi görülür. Güneydeki Türkmen afliretleri aras›nda yetiflmifl Dadalo¤lu, Deli Boran, Gündefllio¤lu gibi flairler, Karacao¤lan gelene¤ini sürdürmüfllerdir. As›l halk zevkine halk edebiyat›na daha yak›nd›rlar. Klasik edebiyat tesirinden uzakt›rlar. Milli Folklor XIX. yüzy›lda bat›l›laflma e¤ilimi de bafllam›fl, Türkiye’de birtak›m ›slahatlar yap›lm›fl, yeniçeri teflkilat› kald›r›lm›fl, tanzimat ilan edilmifltir. Bu dönemde saz flairleri aras›nda okur yazar say›s› fazlad›r. Dadalo¤lu gibi bir iki flairin d›fl›nda hepsi aruzlu türlere yönelmifltir. Dertli ve Bayburtlu Zihni gibi devlet hizmetinde bulunan flairler vard›r. fiairlerin bir ço¤u gezip dolaflm›flt›r. Zihni, fiem’i, Emrah gibi baz›lar›n›n fliirleri klasik kal›plara pek uymasa bile divan fleklinde tertip edilip bas›lm›flt›r.Türk saz fliirinin Anadolu sahas›nda meydana getirdi¤i üç önemli afl›k kolunun temeli bu yüzy›lda at›lm›flt›r : Emrah, Ruhsati ve fienlik kollar›. Ziyaeddin Fahri F›nd›ko¤lu, Erzurum fiairleri adl› eserinde XIX. yüzy›l Erzurum’unun edebi panoramas›n› çizerken o dönemde yetiflen flairleri befl bafll›k alt›nda inceler. Klasik flairleri ele ald›¤› birinci grupta Nat›ki ve Siraci adl› flairleri örnek gösterir. F›nd›ko¤lu, ikinci gruptaki flairlere “klasik-halk flairi” ad›n› verir. Bu grupta yer alan Zihni, Emrah, Erbabi ve fiehvari’yi sünai (düalist) birer flahsiyet olarak takdim eder ve bu flairlerin hem klasik flair, hem halk flairi olduklar›n› vurgular.5 Celali ve ‹rfladi’nin örnek gösterildi¤i “mutasavv›fhalk flairleri”nden sonraki dördüncü grupta “Tanzimat flairleri” yer al›r. Bu tarz›n yetifltirdi¤i flairler Pertev Pafla ve Ziya Pafla’d›r. F›nd›ko¤lu, son gruptaki flairleri ise “tabii-halki flairler” olarak adland›r›r ve Sümmani’nin de yer ald›¤› bu grupla ilgili aç›klama yapmaz.6 Do¤um ve ölüm tarihleri kesin biçimiyle tesbit edilememifl olan Erzurumlu Emrah’›n XVIII. yüzy›l›n son çeyre¤i ile XIX. yüzy›l›n ilk yar›s›nda yaflad›¤› kesin olarak biliniyor. Böyle bir maceran›n içinden gelen afl›k tarz› fliir gelene¤inin 53 Y›l: 12 Say›: 47 Emrah’taki tezahürü de yine dikkate de¤er bir görünüm arz etmektedir. Kesin çizgilerle belirlenmifl bir halk edebiyat› - divan edebiyat› ay›r›m›n›n sa¤l›kl› ve gerçekçi olup olmad›¤› yolundaki tart›flmalar›n yo¤unluk kazand›¤› ve otoritelerce bu yaklafl›m›n ›srarl› bir biçimde sorguland›¤› günümüzde Emrah’a bu anlamda bir yer araman›n sak›ncalar›n› biliyorum. Ancak flairin tarz›n› ve tavr›n› belirleyebilmek aç›s›ndan mevcut tasniflerden yararlanmay› da kaç›n›lmaz buluyorum. Erzurumlu Emrah, bir saz flairidir. Gerek nüfuz edebildi¤imiz kadar›yla hayat hikâyesinde, gerekse ulaflabildi¤imiz son flekliyle fliirlerinde afl›k tarz› fliir gelene¤inin bariz özelliklerini buluruz. Ancak bu tesbit, onun, Türk saz fliirinin Anadolu sahas›nda yetifltirdi¤i en büyük flair olan Karacao¤lan gibi sade bir Türkçe ile söyleyen, çeflitli d›fl etkilerden ar›nm›fl bir flair kimli¤i ile kabul edilmesini gerektirmez. Emrah’ta hem klasik fliir etkisinin, hem tasavvufi endiflelerin, hem de halk düflüncesinin yan yana, hatta iç içe oldu¤u görülür. Onun belirli bir medrese ö¤reniminden geçti¤i bilinmekle beraber bu ö¤renimin niteli¤i ve süresi hakk›nda kesin bilgilere sahip de¤iliz. fiiirlerinden hareketle medrese ö¤reniminin uzun sürmedi¤i ve bu ö¤renimin flair üzerinde fazla etkili olmad›¤› söylenebilir. Ayn› flekilde tasavvufla olan ba¤lant›s› da aç›kl›k kazanmam›flt›r. Her ne kadar Nakflibendi tarikat›n›n Halidiye koluna intisab›ndan bahsediliyorsa da yine hayat hikâyesi ve fliirleri onun tasavvufu yegâne düflünüfl biçimi olarak alg›lamad›¤› ve hayat›n› bütünüyle saracak bir biçimde tasavvufla iç içe olmad›¤› anlafl›l›yor. Bütün bu unsurlar›n flairimizde bir çeflni olarak bulundu¤unu, as›l cevherin halk dili ve halk 54 düflüncesi oldu¤unu belirtmek gerekir. Aruzu ve klasik fliirin mazmunlar›n› baflar›yla kullanamay›fl› ve tasavvufi düflünceyi bütün derinli¤i ile yans›tamay›fl›, onun saz flairli¤i konusundaki büyüklü¤üne halel getirmez, hatta bu çok yönlülük ona ayr› bir de¤er kazand›r›r. Bütün bunlar›n kar›fl›m›ndan do¤an sanat›yla Emrah, kendine has bir frekans yakalam›flt›r. Prof.Dr.Bilge Seyido¤lu, buna “ses” diyor. Bir fliirin Emrah’a ait olup olmad›¤›n›n tesbitinde objektif ölçüler yeterli olmad›¤› zaman “Emrah’›n sesi”ni aramam›z gerekti¤ini söylüyor.7 Bu yönüyle Emrah’›n “nev’i flahs›na münhas›r” kabilinden bir özellik arz etti¤ini söyleyebiliriz. Erzurumlu Emrah flöhretini neye borçludur? Öncelikle flairimiz, afl›k tarz› fliir gelene¤inin önemli temsilcilerinin yetifltidi¤i Do¤u Anadolu bölgesinde, Erzurum’da do¤mufl, gelene¤i çok iyi ö¤renmifltir. Medrese ö¤renimi s›ras›nda ufkunu geniflletmifl, bununla da yetinmeyerek gençlik ça¤lar›nda iken memleketinden ayr›l›p hayat›n›n büyük bir bölümünü sürekli yer de¤ifltirmeler halinde geçirmifltir. Gitti¤i yerde o bölgenin ileri gelen kiflileriyle görüflmüfl, çeflitli sanatsal etkinliklere kat›larak hatta bu etkinlikleri yönlendirerek icra faaliyetlerinde bulunmufltur. Emrah’›n Kastamonu, Sivas ve Tokat bölgelerinde yaflad›¤›n› biliyoruz. Baz› araflt›rmac›lar, onun Trabzon, Sinop, Ni¤de, Çank›r› ve Konya’ya da gitti¤ini belirtirler. Hatta afl›klar aras›ndaki bir rivayet, Emrah’›n ‹stanbul’a giderek Tavukpazar›’ndaki Afl›klar Cemiyetinin baflkanl›¤›n› alt› ay süreyle yürüttü¤ünü iddia eder. Tasavvuf çevreleriyle olan diyalo¤u afl›¤›m›z›n hem tan›nmas›na, hem de sayg›n bir kifli olarak flöhret bulmas›na katk›da bulunmufltur. Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 Aruzla söyledi¤i fliirler, onun dönemindeki klasik fliire aflinal›¤›n› göstermesi ve böylece kültürlü bir kifli olarak tan›nmas› bak›m›ndan önemlidir. Hatta Emrah’›n Fuzuli, Baki ve Nedim gibi ünlü divan flairlerine nazireler yazd›¤›n› biliyoruz. Ancak bu flairlere nazire yazmak, aruzu kullanmak hususunda onlar kadar baflar›l› olmak anlam›na gelmez ve öyle olmas› da gerekmez. Onu Nedim’le Fuzuli ile karfl›laflt›rmaya hakk›m›z yoktur. Emrah, saz fliiri vadisinde kendisini isbatlam›fl, bununla yetinmeyerek divan tarzlar›na vukuf sa¤lamaya çal›flm›flt›r. Yetifltirdi¤i ç›raklar› ile kendine has üslubun günümüze kadar uluflmas›na zemin haz›rlam›fl, kendi ad›yla an›lan bir ekolün, “Emrah Kolu”nun kurucusu olmufltur. Emrah’›n iki büyük ç›ra¤› Tokatl› Nuri ve Tokatl› Gedai, onun tarz›n› sürdürerek yeni ç›raklar yetifltirmifller, böylece günümüze kadar uzanan bu gelenek, “Erzurumlu Emrah kolu” olarak an›lm›flt›r. Tokatl› Nuri, Zileli Ceyhuni’yi, Ceyhuni de Cemali’yi yetifltirmifltir.8 Emrah’›n büyük bir flair oldu¤u muhakkakt›r. Ancak onun büyüklü¤ünü isbat etmek için hayalimizde bir baflka Emrah yaratmaya gerek yoktur. O, memleketinden uzakta bulunan bir insan psikolojisinin gere¤i olarak gurbet elin kahr›n› dile getirdi¤i gibi, sevdi¤i bir kad›n karfl›s›nda yaflad›¤› duygular› samimi bir biçimde m›sralaflt›rm›fl, dünyan›n fanili¤ini anlayarak bin bir türlü oyunlarla dolu hayat›n vefas›zl›klar›n› da ortaya koymufltur. Yarat›c›ya yakar›flta bulunmufl, sevmedikleri için karg›fllar etmifl, k›saca yaflad›¤› toplumun içinden gelen bir insan olarak gayet sade Milli Folklor bir görüntü ile karfl›m›za ç›km›flt›r. Yani insani duygular›n› ifade etmifltir. Türk halk›n›n inançlar› ve de¤er yarg›lar› do¤rultusunda insana, tabiata, hayata yönelmifl, hayat›m›z› anlamland›ran de¤erlere tercüman olmufltur. Her insan gibi do¤rular›yla, yanl›fllar›yla bir hayat yaflay›p bu dünyadan göçmüfl, ama b›rakt›¤› eserleriyle gönlümüzde taht kurmufltur. Milli kültürümüzün ve güzel Türkçemizin bugünkü kuflaklara aktar›lmas›nda elbette mühim bir rolü vard›r. Onu rahmetle an›yoruz. NOTLAR: * 7 Mart 1997 tarihinde Eruzurum’da düzenlenen “Erzurumlu Emrah” konulu panelde sunulan bildiri. 1 M. Fuad Köprülü, Edebiyat Araflt›rmalar›-I, ‹stanbul 1989, s.157 2 Umay Günay, Türkiye’de Afl›k Tarz› fiiir Gelene¤i ve Rüya Motifi, Ankara 1992, s. 10 3 Günay, a.g.e., s. 178 4 M.Fuad Köprülü, Türk Sazflairleri, c.4, Ankara 1964 s.526 5 Bu eserin yay›mlanmas›ndan iki y›l sonra bir inceleme neflreden Fuat Köprülü, Ziyaeddin Fahri’nin bu görüflüne itiraz ederek Emrah’›n klasik flairler kapsam›na al›namayaca¤›n› savunur. (Köprülüzade Mehmet Fuat, XIX. As›r Sazflairlerinden Erzurumlu Emrah, ‹stanbul 1929. s. 7) 6 Ziyaeddin Fahri, Erzurum fiairleri, ‹stanbul 1927, s.122 7 Bilge Seyido¤lu, “Emrah’›n Sesi”, Erciyes, say› 101, May›s 1986, s.9 8 Saim Sakao¤lu, “Emrah’›n Hayat› ve Hakk›nda Yap›lan Yay›nlar”, Erciyes, say›: 101, May›s 1986, s.5 55 SETTAR HAN H‹KÂYES‹N‹N ‹NCELENMES‹-I* Yard. Doç. Dr. Enver ARAS** Kuzey Azerbaycan’da çeflitli zamanlarda “dastan”larla ilgili birçok derleme çal›flmalar›n›n yap›ld›¤› ve derlenen bu metinlerin çeflitli adlarla yay›mland›¤› bilinmektedir1. Güney Azerbaycan’da ise, de¤iflik zamanlarda ufak tefek çal›flmalar d›fl›nda özellikle son y›llara kadar folklor derleme ve yay›mlama çal›flmalar› yap›lamam›flt›r. Bu yaz›m›zda, vatan›n› istiklâline kavuflturmak için düflmana karfl› isyan eden Settar Han’›n hayat› ve onun bafllatm›fl oldu¤u “azatl›k harekât›” etraf›nda oluflan, Kuzey Azerbaycan Türkleri aras›nda “Settarhan Dastan›”, Güney Azerbaycan Türkleri aras›nda ise, “Goçag Settar” ad›yla anlat›lan hikâyenin epizotlar› üzerinde duraca¤›z. Ayr›ca, daha önceki bir tebli¤imizde Settar Han hikâyesine konu olan tarihî vak’an›n meydana geldi¤i tarih ve co¤rafyadaki hâdiselerle Settar Han’›n hayat› hakk›nda bilgi verdi¤imiz için burada tekrar etmeyece¤iz2. “Settarhan Dastan›”n›n elimizdeki metni, musannif Âfl›k Hüseyin Cavan’a aittir. Bu varyant, Cenubi Azerbaycan Edebiyyat› Antologiyas›3 adl› eserde yay›nlanm›flt›r. Eser Kiril harfleriyle bas›lm›fl olup, dili Azerî Türkçesidir. Hikâyenin Güney Azerbaycan varyant› olan “Goçag Settar”›n metni ise, Güney Azerbaycan’da yay›nlanm›fl olan Azerbaycan Folklorundan Numuneler4 adl› ** eserde bulunmaktad›r. Bu eser de Arap harfleriyle bas›lm›fl olup, dili Azerî Türkçesidir. A. SETTAR HAN H‹KÂYES‹N‹N ANLATIM PLÂNI: Kuzey Azerbaycan âfl›klar›n›n anlatt›¤› Türk halk hikâyeleri, hikâyenin konusuna uygun olarak söylenen “ustadname”lerin yer ald›¤› “Girifl / Haz›rl›k Bölümü”; as›l hikâyenin anlat›ld›¤› “Kahraman›n Maceras›”; genellikle sevgililerin dü¤ününün yap›ld›¤› ve “duvaggapma”lar›n yer ald›¤› “Sonuç K›sm›” olmak üzere üç bölümden oluflmaktad›r5. Burada inceledi¤imiz Settar Han hikâyesinin her iki varyant›nda da “ustadname” bulunmamaktad›r. “Settarhan Dastan›”ndaki metnin naz›m-nesir kar›fl›m› olmas›na karfl›l›k, “Goçag Settar”daki metin tamamiyle nesir tarz›ndad›r. “Settarhan Dastan›” varyant›, “Memmedeli flah›n Keyan taht›nda oturdu¤u, ‹ran torpa¤›na padflahl›g élediyi zamanlar idi...” cümlesiyle bafllamaktad›r. “Goçag Settar” varyant› ise, bir k›fl gününde çeflitli meyvelerle donat›lan sofran›n, kaynayan semaverin ve çay servisi yapan han›mlar›n bulundu¤u büyük bir odan›n canl› tasvirinden sonra “Yüz il bundan evvel Azerbaycan’›n Garada¤ vélayetinde Hac› Hesen adl› düz, insafl›, zehmetkéfl bir kifli yaflard›.... Onun dört o¤l› var idi: ‹smail, Settar, Geffar ve Ezim...” diye bafllar. F›rat Üniversitesi Fen-Ed. Fak. Türk Dili ve Edebiyat› Bölümü Ö¤retim Üyesi ELAZI⁄. 56 Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 “Goçag Settar” varyant›nda, Kaçak Nebi ve Kaçak Kerem gibi gerçek hayatta cereyan etti¤i flekilde çarl›k Rusyas›na karfl› mücadele eden Ferhad, Rusya’da yakalanaca¤›n› anlay›nca Güney Azerbaycan’a kaç›p Settar Han’›n a¤abeyi olan ‹smaillere s›¤›n›r. Fakat ‹ran askerleri k›sa bir zaman sonra evi sar›p, Ferhad’› ve ‹smail’i öldürürler. Bu hâdise üzerine ‹smail’in babas› Hac› Hasan, o¤lu Settar’a, a¤abeyinin öcünü almas›n› söyler. “Settarhan Dastan›”nda bu konular›n hiçbirinden bahsedilmez. Tarihî bir flahsiyet olan hikâye kahraman› Settar Han’›n liderli¤ini yapt›¤› “azatl›k harekât›” çerçevesinde geliflen tarihî vak’an›n anlat›ld›¤› as›l hikâyenin sonunda ise, di¤er halk hikâyelerinde görüldü¤ü gibi sevgililer buluflturulup yedi gün yedi gece veya k›rk gün k›rk gece dü¤ün yap›lmaz. “Settarhan Dastan›”, musannif Âfl›k Hüseyin Cavan taraf›ndan hikâye kahraman›na ithaf edilen “Settarhan’a ‹thaf” bafll›¤› alt›nda duvaggapma” yerine söylenen “oldun” redifli bir fliirle son bulmaktad›r. “Goçag Settar” varyant› ise, “Bir behane getirib yaflad›g› ba¤a (Park-› Atabeg) hücüm étdiler. Settar Han yaraland›, dört il yor¤an döflekde yatd› ve bu kesalet neticesinde 1332 inci ilde [1914] Téhran’da merhum old›. Gebri fiah Abdülezim’de Tutu Gebristan›’nda. O¤lanlar›m bu da Settar Han’›n o vah›tda sal›nm›fl ekslerinden biri, yadigâr olarag sahlay›n, ümid édirem ki siz de Settar Han kimi azadl›g yolunda çal›flas›z.” ifadeleriyle sona ermektedir. Settar Han, “Settarhan Dastan›” varyant›nda ölmez veya öldürülmez; Tebriz’de yaflamaya devam eder. “Goçag Settar” varyant›nda ise, gerçek hayatta oldu¤u gibi Tahran’a davet edilen kahra- Milli Folklor man, “azatl›k harekât›” mensuplar›n›n k›yafetini giyen bir grubun silâhl› sald›r›s› sonucunda a¤›r yaralan›r ve bu yaran›n tesiriyle dört y›l sonra ölür. B. H‹KÂYEDEK‹ EP‹ZOTLAR: Settar Han hikâyesi, özellikle epizot ve motif bak›m›ndan daha önceleri halk hikâyeleri üzerinde teferruatl› olarak incelemeler yapan Fikret Türkmen6 ve Ensar Aslan’›n7 çal›flmalar›ndaki metot ›fl›¤›nda de¤erlendirilmifltir. fiimdi, Âfl›k Hüseyin Cavan taraf›ndan tasnif edilen “Settarhan Dastan›” varyant›yla, -hikâyeye göre- Meflhedi Meherrem taraf›ndan tasnif edildi¤i anlafl›lan “Goçag Settar” varyant›n› afla¤›da verilen epizotlar›n s›ras›na ba¤l› kalarak incelemeye çal›flaca¤›z8. 1. Kahramanlar›n Aileleri ve Sosyal Durumlar›: Türk halk hikâyelerinde kahraman›n ailesi genellikle yüksek zümreye mensup bir ailedir. Settar Han hikâyesinin kahraman› ise yüksek zümreye mensup bir aile çocu¤u de¤ildir. Settar Han hikâyesinin “SHD” varyant›nda kahraman›n gerek anas› ve gerekse babas› hakk›nda herhangi bir bilgi verilmedi¤i gibi ailesinin sosyal durumuyla ilgili bilgi de verilmemifltir. “GS” varyant›nda ise, kahraman›n ailesinin tan›t›lmas› konusunda, kendi hâlinde bir insan olarak takdim edilen baba Hasan’a yer verilmifltir. Kahraman›n babas› Hasan’›n, ‹smail, Settar, Gaffar ve Ezim (Azim) ad›nda dört çocu¤u vard›r. Settar Han hikâyesi bir aflk hikâyesi de¤il, yaflayan bir kahraman olan Settar Han’›n bafllatt›¤› “azatl›k harekât›” etraf›nda teflekkül eden bir kahramanl›k hikâyesidir. Hikâyenin her iki varyant›nda da ana ve kad›n kahraman yer almam›flt›r. Hikâyede anaya ve kad›n kah- 57 Y›l: 12 Say›: 47 ramana yer verilmemesinin sebebi, hikâyenin yap›s›yla ilgili olabilece¤i gibi özellikle “GS” varyant› aç›s›ndan baz› ailevî geleneklerle de ilgili olabilir. Hikâyenin temeli, “kahraman Settar Han”la “zalim ‹ran fiah›”› epizotu üzerine kurulmufltur. Settar Han hikâyesinin en önemli epizotlar›ndan birini bu epizot oluflturmaktad›r. Settar Han, hikâyenin iki varyant›nda da Mehmet Ali fiah taraf›ndan ‹ran Azerbaycan›’nda yaflayan Azerî Türklerinin bask› alt›nda tutulmas›na, ezilmesine, temel hak ve hürriyetlerinin gasp edilmesine çok üzülmektedir. 2. Kahramanlar›n Do¤umu: Settar Han hikâyesinin hem “SHD” varyant›n›n hem de “GS” varyant›n›n bu epizotunda, di¤er halk hikâyelerimizden farkl› olarak kahramanlar›n do¤umu verilmemifltir. Fakat, “GS” varyant›nda kahraman›n babas› Hasan’›n ad› zikredilmifltir. 3. Kahramanlar›n Âfl›k Olmas›: Gerek “SHD” varyant›nda gerekse de “GS” varyant›nda genellikle Türk halk hikâyelerinin ikinci ana bölümünü oluflturan “âfl›k olma” epizotu bulunmamaktad›r. Ancak Settar Han, Azerbaycan’a ve Azerbaycan’›n hürriyetine âfl›kt›r. Settar Han’›n, gerçek hayatta oldu¤u gibi hikâyenin her iki varyant›nda da saz çalma kabiliyeti yoktur. Fakat kahraman, “SHD” varyant›nda hikâyenin ak›fl› içerisinde özellikle askerlerini coflturmak ve savafla haz›rlamak için her zaman fliir okumaktad›r. 4. Settar Han’›n Memmedeli fiah’la Görüflmek ‹çin Gurbete Ç›kmas›9: Bu epizot, hikâyenin önemli epizotlar›ndan biridir. Settar Han, “SHD” varyant›nda kendisini mektupla Tahran’a davet eden Memmedeli fiah’la Azerbaycan’da ortaya ç›kan isyanlarla ilgili ola- 58 rak görüflme yapmak üzere, dostlar›ndan ve dava arkadafllar›ndan helall›k ald›ktan sonra memleketi olan Tebriz’den ayr›l›r. Bu epizot, “SHD” varyant›nda Settar Han’›n fiah’la buluflmas›n› ve “azatl›k harekât›”n› devam ettirmesini sa¤lar. Bu epizot, “GS” varyant›nda ise “azatl›k harekât›” zaferle neticelendikten sonra Tahran’a davet edilen Settar Han’›n, fiah’la buluflmas›na ve Tahran’da öldürülmesine sebep olur. 5. Settar Han’la Memmedeli fiah’›n Görüflmesi: “SHD” varyant›nda at›n› sürüp Tahran’a ulaflan Settar Han, Memmedeli fiah’›n saray›nda güllerle, çiçeklerle karfl›lan›r. Burada büyük bir salonda yemek yendikten sonra padiflahla Azerbaycan’daki “azatl›k harekât›”› üzerinde konuflulur. Memmedeli fiah, kahramana bir torba alt›n verip, büyük mevki ve makamlar teklif eder. Settar Han, vatan›n› ve milletini mevki, makam, alt›n ve gümüfl gibi dünya nimetleri karfl›l›¤›nda satamayaca¤›n› bildirir ve Azerbaycan’› hürriyetine kavuflturduktan sonra da ‹ran fiah› olarak kendisinin rahats›z edilmeyece¤ini söyler. Bunun üzerine Memmedeli fiah, Settar Han’› dara¤ac›na götürmeleri için cellatlar›na emir verir. Settar Han, düflmana f›rsat vermeden tabancas›n› çekip saraydan d›flar›ya ç›kar. “GS” varyant›nda ise, “azatl›k harekât›” baflar›ld›ktan ve Memmedeli fiah tahttan indirildikten sonra kurulan “meflrutiyet hükûmeti” taraf›ndan Tahran’a davet edilen kahraman, orada halk taraf›ndan büyük bir coflkuyla karfl›lan›r. 6. Settar Han’la Azerbaycan’›n Azatl›¤› Aras›na Engellerin Girmesi: Halk hikâyelerimizin birço¤unda birbirine kavuflmak arzusunu tafl›yan Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 kahramanlar›n görüflmelerini ve evlenmelerini geciktiren ya da tamamen ortadan kald›ran birtak›m olaylar›n bulundu¤u bilinmektedir. Bunlara “engeller epizotu” denilmektedir. Settar Han hikâyesinin gerek “SHD” ve gerekse “GS” varyant›nda Azerbaycan’daki “azatl›k harekât›”n› engelleyen Memmedeli fiah ve onun ordu komutanlar›d›r. a. Engellemenin sebebi: Memmedeli fiah, “SHD” varyant›nda Tebriz ve havalisinde yönetime el koyan Settar Han’› ikna edip sat›n alamad›¤› için “azatl›k harekât›”n› bast›rmaya karar verir. b. Engellemenin flekli: “SHD” varyant›nda Settar Han’›n Tebriz ve havalisinde yönetime el koydu¤unu haber alan Memmedeli fiah, onu sat›n al›p “azatl›k harekât›”na engel olmak için Tahran’a davet eder. Settar Han, Memmedeli fiah’›n kendisine teklif etti¤i mevki ve makamlarla bir torba alt›n› reddeder. “GS” varyant›nda ise Settar Han’›n Tahran’a davet edilmesi söz konusu de¤ildir. Bu varyantta fiah, Tebrizli Türkleri bölüp parçalamak gayesiyle para karfl›l›¤›nda Mir Haflim’e, “Deveçi Mehlesi ‹slâmiyye Cemiyyeti”ni kurdurup, Tebriz’deki “azatl›k harekât›”n›n baflar›ya ulaflmas›na engel olmak ister. c. Settar Han’›n Öldürülmek ‹stenmesi: “SHD” varyant›nda, Settar Han’› sat›n al›p davas›ndan döndüremeyen Memmedeli fiah, onu öldürmek için cellatlar›na emir verir. Settar Han, tabancas›n› çekerek saraydan ç›kmay› baflar›r. “GS” varyant›nda kahraman, Memmedeli fiah’›n Tebriz’e gönderdi¤i Ekremü’l-sultan taraf›ndan öldürülmek istenir. Ancak Settar Han, Ekremü’l-sultan’›n arkadafl›n› öldürür. Ekremü’l-sultan da kaç›p kurtulur. Milli Folklor Ayr›ca, “azatl›k harekât›” baflar›ld›ktan ve Memmedeli fiah tahttan indirildikten sonra kurulan “meflrutiyet hükûmeti” taraf›ndan Tahran’a davet edilen kahraman, “azatl›k harekât›” mensuplar›n›n k›yafetini giyen bir grubun silâhl› sald›r›s› sonucunda a¤›r yaralan›r. ç. Settar Han’›n Hapsedilmesi: “SHD” varyant›nda Settar Han’›n hapsedilmesi konusuna de¤inilmemifltir. “GS” varyant›nda ise, “Gat›rç›lar”dan birini öldüren Semed Han’›n o¤lu Mirza Mustafa, kardefli Ehmed’le birlikte “Goçag Settar”›n babas› Hac› Hasan’a emanet edilir. “Gat›rç›lar” ânî bir bask›n düzenleyip, ba¤ evinde saklanan Settar’› yaralar ve Mirza Mustafa’yla Ehmed’i öldürürler. Settar Han da bir süre sonra Erdebil’deki Narin Galas›’na hapsedilir. Settar Han, Haflim’in yard›m›yla hapisten kaçar. 7. Settar Han’›n Memleketi Tebriz’e Geri Dönmesi: Halk hikâyelerimizin birço¤unda görülen kahraman›n memleketine geri dönmesi konusu, “SHD” varyant›nda da ifllenmifltir. Tahran’da Memmedeli fiah’la Azerbaycan’›n istiklâli meselesinde anlaflamayan Settar Han, “Gemer” adl› at›na binerek yola koyulur ve ana vatan› olan Tebriz’e gelip tekrar mücahitlerin bafl›na geçer. “GS” varyant›nda ise, “azatl›k harekât›” baflar›ld›ktan ve Memmedeli fiah tahttan indirildikten sonra kurulan “meflrutiyet hükûmeti” taraf›ndan Tahran’a davet edilen kahraman, “azatl›k harekât›” mensuplar›n›n k›yafetini giyen bir grubun silâhl› sald›r›s› sonucunda a¤›r yaralan›r ve Tebriz’e geri dönmez. 8. Settar Han’›n Arkadafl› Ba¤›r Han’› Durumdan Haberdar Etmesi: “SHD” varyant›nda Tahran’dan 59 Y›l: 12 Say›: 47 Tebriz’e dönen Settar Han “bafl›ndan geçenleri” bir fliirle anlatan mektubunu “gasid”le dava arkadafl› Ba¤›r Han’a gönderir ve onu haberdar eder. Ba¤›r Han, dostu ve dava arkadafl› Settar Han’›n mektubunu al›r almaz at›na binerek tek bafl›na onun yan›na gider. Settar Han’la can dostu Ba¤›r Han bafl bafla verip müflavere ettikten sonra Azerbaycan’›n istiklâl mücadelesini, mücahitleriyle birlikte bütün Azerbaycanl›lara anlatma ve onlar› ayd›nlatma çal›flmalar›n› devam ettirirler. Bu epizot, “GS” varyant›nda verilmemifltir. 9. Mücahitlerin, Memmedeli fiah’a Azerbaycan’daki ‹stiklâl Harekât›n›n Durmayaca¤›n› Haber Vermesi: “SHD” varyant›nda Settar Han’›n mücahitleri, Memmedeli fiah’a, Azerbaycan’› mutlaka istiklâline kavuflturacaklar› arzular›n› fliirle dile getiren bir mektup yaz›p gönderirler. “GS” varyant›nda bu epizot verilmemifltir. “SHD” varyant›nda, Settar Han’›n mücahitlerinin gönderdi¤i mektubu alan Memmedeli fiah, Azerbaycan’daki “azatl›k harekât›”n› bast›rmak için “Behtiyar Éli”ne, “Garahanl› Éli”ne, “Lorustan Beyleri”ne, “fiahseven Beyleri”ne, Makû Serdar›’na, Emir Eflair’e, Rehim Han’a, Eprim Han’a, fiüca-i Nizam’a, Eynü’ldövle’ye emir verir. “GS” varyant›nda fiah, Azerbaycan’daki “azatl›k harekât›”n› bast›rmak üzere Garada¤’dan Rehim Han’›, Merend’den fiüca Nizam’›, Mera¤a’dan fiücaü’d-dövle’yi, Tahran’dan ise, Eynü’ldövle’yi Tebriz’e gönderir. 10. Settar Han ve Ba¤›r Han Komutas›ndaki Mücahitlerin Tebriz’e Hücûm Eden fiah’›n Ordusunu Ma¤lup Etmesi: “SHD” varyant›nda, Settar Han, Tebriz’de savafl bafllay›nca mücahitlerini 60 coflturmak için fliir okur. Birkaç gün devam eden savafl neticesinde Settar Han / Serdar ve Ba¤›r Han / Salar komutas›ndaki mücahitler, fiah’›n ordusunu ma¤lup ederler. fiah’›n ordusunun döküntülerini Vesminc’e kadar kovan Settar Han ve Ba¤›r Han komutas›ndaki mücahitler Tebriz’e geri döner. “GS” varyant›nda fiah taraf›ndan Azerbaycan’daki “azatl›k harekât›”n› bast›rmak üzere gönderilen Rehim Han, fiüca Nizam, fiücaü’d-dövle, Eynü’l-dövle komutas›ndaki ordular Tebriz’e sokulmaz. 11. Settar Han ve Mücahitlerin Makû Serdar› Teymur A¤an›n Ordusunu Ma¤lup Etmesi: fiah ordular›n›n hücûmundan birkaç gün geçer. Bu sefer de Makû Serdar› Teymur A¤a ordusuyla birlikte Ac›çay’›n kenar›na gelir. Settar Han ve mücahitleri, Teymur A¤an›n ordusunu da yenip, Alvar’a kadar kovarlar. “GS” varyant›nda ise, Makû Serdar› Teymur A¤a’n›n ismi geçmez. 12. Mücahitlerin Eynü’l-dövle’nin Ordusunu Ma¤lup Etmesi: “SHD” varyant›nda mücahitler, Settar Han’›n emriyle büyük zayiat veren Eynü’l-dövle’nin ordusunu “G›z›lca Meydan›”na kadar kovduktan sonra Tebriz’e dönerler. “GS” varyant›nda ise, Eynü’ldövle’nin askerleri Tebriz’e sokulmaz. 13. Mücahitlerin Rehim Han’n›n Ordusunu Ma¤lup Etmesi: Settar Han’›n emri üzerine mücahitler, Tebriz’in etraf›n› saran Rehim Han ve askerlerini yener. Her iki taraftan yedifler kiflinin kat›ld›¤› heyet, ma¤lup edilen Rehim Han’›n geri kalan askerlerinin beyaz bayrak çekmek flart›yla Tebriz’in “Ba¤-i fiimal” semtine yerleflmesine karar verir. “Ba¤-i fiimal”a yerleflen Rehim Han’›n askerleri aradan dört Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 - befl gün geçtikten sonra Tebriz’de adam soyup dükkân ya¤malamaya bafllar. Bu epizot, “GS” varyant›nda burada oldu¤u gibi genifl olarak verilmemifl, sadece Rehim Han’›n Tebriz’e sokulmad›¤› belirtilmifltir. 14. Mücahitlerin Rehim Han’n›n Ordusunu Tebriz’den Ç›karmas›: “SHD” varyant›nda, Rehim Han’›n askerlerinin Tebriz’de adam soyup dükkân ya¤malamaya bafllad›¤›n› haber alan Settar Han, yan›na ald›¤› yüz atl›yla birlikte Rehim Han’›n beyaz bayraklar›n› afla¤› indirerek Salar / Ba¤›r Han’›n evine gelir. Settar Han, Ba¤›r Han’la müflavere ettikten sonra Rehim Han’›n askerleri Tebriz’den ç›kar›l›r ve Rehim Han, Meflkin’e gider. GS” varyant›nda da Rehim Han’›n askerleri Tebriz’e sokulmaz. 15. Memmedeli fiah’›n Eprim Han Komutas›ndaki Orduyu Tebriz’e Göndermesi: “SHD” varyant›nda bütün ordular›n›n yenildi¤ini haber alan Memmedeli fiah, atl› ve topçu kuvvetlerden meydana gelen Eprim Han komutas›ndaki dört bin kiflilik orduyu Tebriz üzerine gönderir. Tebriz’e ulaflan Eprim Han, Ba¤›r Han’a görüflmek üzere haber gönderir ve iste¤i kabul edilir. Eprim Han, Settar Han / Serdar’la da görüflme arzusunda oldu¤unu bildirir. Ba¤›r Han, Settar Han’a mektup gönderip durumu bildirir ve izin ister; izin verilir. Ba¤›r Han’la Eprim Han birkaç “a¤saggal”la birlikte Settar Han’›n yan›na gelir. Bu epizot, “GS” varyant›nda bulunmamaktad›r. 16. Settar Han’›n Eprim Han’la Antlaflmas›: “SHD” varyant›nda Settar Han, Eprim Han’la çeflitli görüflmeler yapar, ne- Milli Folklor ticede anlaflmaya var›l›r ve hep birlikte fiahseven Beyleri’yle Rehim Han’›n üzerine yürünmesine karar verilir. Bu epizot, “GS” varyant›nda verilmemifltir. 17. fiahseven Beyleri’nin Teslim Olmas›, Rehim Han’›n Yakalanmas›: “SHD” varyant›nda, Settar Han, fiahseven Beyleri’ne teslim olmalar› gerekti¤ini fliirle belirten bir mektup gönderir. Bunun üzerine fiahseven Beyleri teslim olup, Settar Han’›n emrine girerler. Settar Han bir fliirle, Meflkin da¤lar›n›n al›nmas› için mücahitlere emir verir. Bu arada Emir-i Erfled ve ordusu teslim olur. Settar Han, savafltan kaçan Rehim Han’› yakalar. Hep birlikte Tebriz’e dönerler. Bu epizot da “GS” varyant›nda genifl olarak ele al›nmam›flt›r. 18. Settar Han, Ba¤›r Han ve Eprim Han’›n Tebriz’e Dönmesi: “SHD” varyant›nda Settar Han, Ba¤›r Han ve Eprim Han, zaferden sonra Tebriz’e dönerken, Settar Han’›n muzaffer oldu¤unu duyan yetmifl yafllar›nda bir “goca”, ordunun önüne ç›k›p, “kimdir?” redifli bir fliirle Settar Han’la Ba¤›r Han’›n kim oldu¤unu sorar. Durumdan haberdar edilen Settar Han’la Ba¤›r Han, “goca”n›n yan›na gelip onunla sohbet ederler. Settar Han, kendisini “menem” redifli bir fliirle tan›t›r. “Goca” da Settar Han’› “Serdar’›m” redifli fliirle metheder. “SHD” varyant›n›n son bölümününde Settar Han, Ba¤›r Han ve Eprim Han’la birlikte Tebriz’e gelince çok duygulan›p, “Tebriz” redifli bir fliir söyler ve Allah’a flükreder. “SHD” varyant›nda, “azatl›k savafl›n›” kazanan kahraman, Tebriz’de yaflamaya devam eder. Bu varyant, hikâyenin musannifi Âfl›k Hüseyin Cavan taraf›ndan söylenen ve “duvaggapma” yerine geçen “Settarhan’a ‹thaf” 61 Y›l: 12 Say›: 47 bafll›¤›n› tafl›yan “oldun” redifli bir fliirle son bulur. Bu epizot, “GS” varyant›nda burada oldu¤u gibi verilmemifltir. “GS”da, “azatl›k zaferi”nden sonra Tahran’a davet edilen kahraman orada “azatl›k harekât›” mensuplar›n›n k›yafetini giyen bir grubun silâhl› sald›r›s› sonucunda a¤›r yaralan›r ve dört y›l sonra vefat eder. “GS” varyant› da hikâye anlat›c›s›n›n; “...O¤lanlar›m... ümid édirem ki siz de Settar Han kimi azadl›g yolunda çal›flas›z.” fleklindeki ifadesiyle son bulur. NOTLAR: * Bu hikâyenin motif ve formel unsurlar›n› “Settar Han Hikâyesindeki Motifler ve Formel Unsurlar-II” adl› yaz›m›zda ele alaca¤›z. 1 Hemid Arasl›, Kitab› Dede Gorgud, Bak› 1939; Ehliman Ahundov, M. Hüseyn Tehmasib, Azerbaycan Dastanlar›, Bak› 1965, I; 1966 II; Ehliman Ahundov, Azerbaycan Dastanlar›, Bak› 1967, III; 1968 IV; 1972, V; Azad Nebiyev, Azerbaycan Dastanlar›, Bak› 1977; Memmedhüseyn Tehmasib, Tehmasib Ferzeliyev, ‹srafil Abbasov, Nureddin Seyidov, Azerbaycan Mehebbet Dastanlar›, Bak› 1979; Hümmet Elizade, Dastanlar ve Na¤›llar, Bak› 1937; M. H. Tehmasib, Azerbaycan Halg Dastanlar›, Bak› 1972; Ehliman Ahundov, Azerbaycan Halg Dastanlar›, Bak› 1980; Vagif Veliyev, Azerbaycan Gehremanl›g Dastanlar›, Bak› 1980; Ehliman Ahundov, Halg Dastanlar›, Bak› 1961, III; Ehliman Ahundov, Ayd›n Ahundov, Dastanlar, Bak› 1993; Azerbaycan Edebiyyat› Antologiyas›, Bak› 1988, C. III. (Tertip edenler: Zahid Ekberov, Teymur Ehmedov, Behlul Abdullayev, Mireli Menafi, Refige Gas›mova, Tamilla Memmedova, Huraman Guliyeva, Nazim Rizvan); Behlul Abdullayev, Azerbaycan Edebiyyat› ‹ncileri-Dastanlar, Bak› 1987; Veli Huluflu, Koro¤lu, Bak› 1927; M. H. Tehmasib, Koro¤lu, Bak› 1982; Hümmed Elizade, Azerbaycan El Edebiyyat›, Bak› 1929; Tehmasib Ferzeliyev, Meherrem Gas›ml›, Azerbaycan Folkloru Antologiyas›-Nahç›van Folkloru, Bak› 1994. 2 Enver Aras, “Kuzey ve Güney Azerbaycan’da Anlat›lan Settar Han Hikâyesinin Tarihle Münasebeti”, VII. Milletler Aras› Türkoloji Kongresi, ‹stanbul 8-12 Kas›m 1999, Türk Yurdu, 20 (152), Nisan 2000, s. 50-56. 62 3 Azerbaycan Edebiyyat› Antologiyas›, Bak› 1988, C. III. (Tertip edenler: Zahid Ekberov, Teymur Ehmedov, Behlul Abdullayev, Mireli Menafi, Refige Gas›mova, Tamilla Memmedova, Huraman Guliyeva, Nazim Rizvan) 4 Doktor S. Cavid, Azerbaycan Folklorundan Numuneler, ‹ntiflarat› Ferzane, Tahran 1356. (1977), s. 208-222. 5 Sednik Paflayev, Azerbaycan Halg Yarad›c›l›¤›n›n ‹nkiflaf›, Bak› 1981, s. 14-21. 6 Fikret Türkmen, Âfl›k Garip Hikâyesi Üzerinde Mukayeseli Bir Araflt›rma, Atatürk Üniv. Ed. Fak. Yay., Ankara 1974; Tahir ile Zühre, Kült. Turz. Bak. Yay., Ankara 1983. 7 Ensar Aslan, Halk Hikâyelerini ‹nceleme Yöntemleri Yaral› Mahmut Hikâyesi Üzerinde Bir ‹nceleme, Dicle Üniv. E¤t. Fak. Yay., Diyarbak›r 1990. 8 Bu yaz›da tekrara meydan vermemek için “Settarhan Dastan›” varyant› “SHD”; “Goçag Settar” varyant› ise “GS” fleklinde k›salt›larak kullan›lm›flt›r. 9 Mehmet Ali fiah, “SHD” varyant›nda Memmedeli fiah; “GS” varyant›nda ise Mehemmed Eli fiah fleklinde kaydedilmifltir. Biz, herhangi bir kar›fl›kl›¤a meydana vermemek için “SHD” varyant›nda kaydedildi¤i flekli tercih ettik. KAYNAKLAR: Azerbaycan (maddesi), ‹slâm Ansiklopedisi, ‹stanbul 1979, C. II. Azerbaycan Millî Hökümeti (maddesi), Azerbaycan Sovet Ensiklopediyas›, Bak› 1976, C. I. Azerbaycan Millî Meclisi (maddesi), Azerbaycan Sovet Ensiklopediyas›, Bak› 1976, C. I. Cenubi Azerbaycan Edebiyyat› Antologiyas›, Bak› 1983, C. II. (Tertib edenler: Mireli Menafi, Zahid Ekberov, Refige Gas›mova, Tamilla Memmedova, Huraman Guliyeva, Ferman Helilov). Cenubi Azerbaycan Edebiyyat› Antologiyas›, Bak› 1988, C. III. (Tertib edenler: Zahid Ekberov, Teymur Ehmedov, Behlul Abdullayev, Mireli Menafi, Refige Gas›mova, Tamilla Memmedova, Huraman Guliyeva, Nazim Rizvan). Doktor S. Cavid, Azerbaycan Folklorundan Numuneler,‹ntiflarat› Ferzane, Tahran 1356[1977] S. Cavid, Azerbaycan Folklorundan Numuneler, ‹ntiflarat› Ferzane, Tahran 1356 (1977). Settar Han (maddesi), Azerbaycan Sovet Ensiklopediyas›, Bak› 1984, C.VIII. Tadeusz Sw›etochowski, (Tercüme eden: Nuray Mert), Müslüman Cemaatten Ulusal Kimli¤e Rus Azerbaycan› 1905-1920, ‹stanbul 1988. Milli Folklor HAYVANCILIK TER‹MLER‹ ‹LE ‹LG‹L‹ B‹R MAKALE VE BAZI KÜÇÜKBAfi HAYVANCILIK TER‹MLER‹M‹Z–2 Yrd. Doç. Dr. Nergis B‹RAY* (Yaz›n›n bafl taraf› 46. say›da) qoyfl› - qolan: Çoban ve yard›mc›s›. (169) qozdav: 1. Koyunun kuzulamas›. (169) qoz›: Kuzu. (169) quyr›q: 1. Kuyruk, hayvanlar›n arka taraf›ndaki uzun kuyru¤u. (178) laq: O¤lak. (189) laqtav: Keçinin o¤lak do¤urmas›, yavrulamas›. (189) mal: 1. Koyun, keçi, deve, s›¤›r, y›lk› gibi hayvanlar. (194) mañ›rav: Melemek. (Qoy mañ›rad›: Koyun meledi.) (194) mañ›rav›q: Çok meleyen, melemeden duramayan. (194) marqa: Biraz büyüyen, bir kaç ayl›k olmufl kuzu. (195) mälis: Uzun kuyruklu koyun çeflidi. (197) meriynos: Merinos, yumuflak tüylü koyun. (199) müyiz: Boynuz. (202) otar: 1. Ayr› olarak güdülen koyunlar. 2. Uzaklardaki hayvan güdülen yer. (213) otarlav: Hayvanlar› otla¤a, bir az uzaklara yollamak. (213) ottav: Otlamak. (213) ott›¤uv: 1. Hayvan yavrular›n›n sütten kesilip otla beslenmeye bafllamas›. 2. Hayvan›n otlayarak semirmesi. (213) ott›q: Otluk, hayvana yem-çöp verilen özel yer. (213) öris: 1. Hayvan otla¤›. (220) öristev: 1. Yay›lmak, otla¤a ç›kmak, otlamak. (220) sav›m: Sa¤ma zaman›. (237) sav›n: Sa¤›lacak, süt veren hayvan. (237) sav›nfl›: Sa¤›c›, süt sa¤an kimse. (237) savl›: Sa¤›lan, sa¤›lmakta olan hayvan. (236) savl›q: Üç yafl›ndan büyük, kuzulayacak koyun. (236) savuv: Sa¤mak. (237) semirtüv: Semirtmek. (239) semirüv: Semirmek. (239) semiz: Semiz, fliflman. (239) su¤aruv: bk. suvaruv. (246) suvaruv: 1. Sulatmak; 2. Su içirmek. (246) suvat: Su alacak, hayvana su içirilecek yer. (246) süzegen: Boynuzlar› ile süsen hayvan. (249) süzüv: Boynuzlamak. (248) fl›b›fl: Bir yafl›na gelmifl erkek keçi. (317) flunaq: Kula¤›n›n bir taraf› eksik olmak, kesik kulakl›. (316) flüyüv: Boynuzuyla süsmek. (317) tañba: Damga. (263) teke: Teke. (269) tekeflik: Bir yafl›ndaki teke, tekecik. (269) toqal: (II) Boynuzsuz. (272) toqt›: Toklu, alt› aydan bir yafl›na kadar olan kuzu. (273) töbel: Hayvan›n aln›nda bulunan * Pamukkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Ö¤retim Üyesi. Milli Folklor 63 Y›l: 12 Say›: 47 ufak, beyaz nokta. (275) tumsa: ‹lk defa do¤uracak olan hayvan. (278) tusaq: ‹ki yafl›na gelen koyun. (279) tuvfla: ‹ki yafl›ndaki do¤um yapmam›fl difli keçi. (277) ur¤afl›: Han›m, difli. (292) Afganistan Kazaklar› A¤z›ndaki küçükbafl hayvanlarla ilgili kelimeler: ›lak: Keçi yavrusu. (428) bir casar ›lak (428) yeki casar ›lak (428). istek: ‹ki yafl›ndaki koyun. (427) koy: Koyun. (426) törtti koy: Dört yafl›ndaki koyun. (427) yerkek koy: Erkek koyun. (427) koz, kozu: Kuzu. (426, 427) yerkek kozu/ koflkar: Erkek kuzu. (427) serke: Sürünün bafl›nda giden; keçinin büyü¤ü; dört yafl›ndaki keçi. (428, 429) altem serke: Alt› yafl›ndaki keçi. (429) beflem serke: Befl yafl›ndaki keçi. (429) yerkek serke: Erkek keçi. (429) flibifl: (428) bir casar flibifl (428) yeki casar flibifl (428) teke: ‹ki, üç yafl›ndaki keçi. (429) tokt›: Bir y›ll›k kuzu. (427) tusak: Üç yafl›ndaki koyun. (427) yeflki: Üç yafl›ndaki keçi. (429) ur¤aflt› yeflki: Difli keçi. (429) K›rg›z Sözlü¤ü’ndeki küçükbafl hayvanlarla ilgili kelimeler: ak›r: II. Yemlik, yem teknesi. (13) as›ldand›ruu: Cinsini iyilefltirme. (51) as›ra-: Hayvan beslemek, yetifltirmek. (52) 64 as›rav: Terbiye etmek, beslemek.(52) baguu: 1. Nezaret, bak›m; mal baguu: davarc›l›k. (79) baq-: Bakmak, terbiye etmek (Kolgo baga turgan mal: Evcil hayvan.) (79) bordo-: II. Hayvan› kesmek maksad›yla besiye koymak. (131) bordoqu: Kesmek için besiye konmufl yahut bu maksatla semirtilmifl olan. (131) booz: Gebe. (130) eçki: Keçi. (320) en: (Hayvanlar›n) kulaklar›na yap›lan damga, im. Solok en: Kula¤›n ucunda uzunca yar›k fleklinde yap›lan damga, im. Oyuk en: ‹m çeflitlerinden birinin ad›d›r. (331) erkeç / erkefl: (enenmifl) teke, ergeç. (338) erkek: 1. Erkek (hayvan). (338) qoçqor: 1. Dam›zl›k koç. (477) qoçqoroq: genç, enenmifl koç. (477) qon¤ur: Kumral, esmer. (483) qofloq: Biribirinin boyunlar›na ba¤lanm›fl olan koyunlar, keçiler dizisi. (491) qoy: I. 1. Koyun. (493) qoyçu / qoyçuman: Koyun çoban›. (494) qoy-poy: Koçlar koyunlar. (493) qozu: I. Kuzu. (495) qozu bala: Koyun çoban›. (495) qozula-: Kuzulamak. (495) qozulat-: Kuzulatmak. (496) quuduruu: Çiftlefltirme. Qoy quuduruu: Koyunlar› koça çekme. (529) quyruq: Kuyruk. (531) mal: Hayvan. mal as›rooçuluk: Davarc›l›k. (550) marqa: Kuzu. (554) merinos: Merinos. Merinos qoyu: Merinos koyunu, ‹spanya koyunu. (563) müyüz: Boynuz, boynuzlar; qoçqor müyüz: 1. Koç boynuzu. (580) otqoz-: Otlatmak; otla beslemek; otla¤a b›rakmak. (602) Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 otor: Köyden uzakta bulunan mera, otlak. (603) otorlo-: Uzaktaki meraya göç etmek. (603) otto-: Otlatmak. (603) örüfl: Avul yan›ndaki otlak, mer’a. (615) örüfltüü: 3. Hayvan otlatmak için elveriflli (yer). (615) saam: 1. Sa¤ma, sa¤›m. (67) saan: 1. Sa¤mal (hayvan). (627) saanç›: Sa¤›c› kad›n. (627) saand›k: Sa¤mal. (627) semir-: Semirmek, tavlanmak. (644) semiz: Ya¤l›, tavl›. (645) semizde-: Ya¤ ba¤laman›n a¤›rl›¤›n› hissetmek. (645) so¤ono: so¤ono bolgon teke: (i¤difl edildikten sonra) husya torbas› fliflmifl olan teke. (657) sooluq: Befl yafl›na basan koyun. (661) su¤ar›luu: bk. su¤aruu. (667) su¤aruu: Sulama. (667) su¤at: Hayvanlara su içirilen yer. (667) süsönök: Tos vurmay› seven (hayvan). (673) süz-: 1. Süsmek, tos vurmak. (675) süzöögön: bk. süsönök. (675) fliflek / iflek: ‹kinci yafl›na basan i¤difl edilmifl koç. (690, 372) tam¤a: 1. At›n sa¤r›s›na yakmak suretiyle vurulan damga; tam¤a ur- yahut tam¤a bas-: damga vurmak yahut damga basmak. (704) teke: 1. (Enenmemifl) Teke. 2. K›rg›z halk takviminde bir ay›n ad›d›r. (721) tekeçe: Bir yafl›nda olan erkek o¤lak. (722) tekeçer: 1. Üçüncü yafl›na basm›fl olan teke; 2. Tek husyal› taka. (722) toqol: 1. Boynuzsuz. (743) toqtu: Henüz do¤urmayan genç koyun, toklu. (744) Milli Folklor töböl: 1. (Hayvan›n aln›ndaki) y›ld›z, ak›tma. (753) tubar: II. Do¤urabilecek ça¤›na gelmifl hayvan diflisi. (758) tuut: 1. Do¤um (hayvan hakk›nda). Tuut qoy: Kuzulamak üzere olan koyun. (766) ulaq: 1. O¤lak. (781) ur¤aac›: 1. Difli. (785) uflaq: I. Ufak (iri olmayan; uflaq qoy: ufak koyun(lar)). (787) uuz: A¤›z (yeni do¤uran hayvan›n ilk sütü). (789) Yeni Uygur Türkçesi Sözlü¤ü’ndeki küçükbafl hayvanlarla ilgili kelimeler: agnimaq: A¤namak. (4) axta: Enemek, i¤difl etmek. (6) axtilamaq: Enemek, i¤difl etmek. (6) baqquçi: Çoban. (28) bakmaq: Beslemek. (28) bodaq: Besili, semiz. bodaq koy: beslenmifl koyun. (46) boyluq: Gebe. (50) cüpleflmek: Çiftleflmek. (66) çiviç: Bir yafl›ndaki keçi. (84) çopan: Çoban (bk. padiçi: F.U. Çoban, s›¤›rtmaç). (312) dönen: Dört yafl, dört yafll› (hayvanlar için). Dönen qoy: dört yafll› koyun. (106) eçki: bk. eçkü. (109) eçkü: Keçi. (109) en:I. En (hayvan›n kula¤›n› keserek yap›lan damga, belge). (113) erkek: Erkek. erkek qoy: erkek koyun. (115) etlik qoy: Semiz koyun. (118) iflflek: fiiflek. (180) qoçqar: Koç. (241) qoñur: Yan›k renk, kahve rengi. (243) qotan: A¤›l. Qoy qotini: Koyun a¤›l›. (245) qoy: II. Koyun (246) 65 Y›l: 12 Say›: 47 qoyçi: Koyun çoban›. (246) qoza: Kuzu. (246) qozi: bk. koza. (247) qozilafl: Kuzu do¤urma. (247) qozilimak: Koyunun yavrulamas›, kuzu do¤urmak. (247) quyruq: Kuyruk. (251) mal: Mal, hayvan(lar). (260) müñgüz: Boynuz. (282) müñüz: bk. müñgüz. (282) oglak: I. O¤lak, keçi yavrusu. (293) otlak: Otlak, yayla. (299) otlatmaq: (otlimaq’tan) Otlatmak. (299) otlimaq: 1. Otlamak. (299) otluq: II. Çay›r, çay›rl›k. (299) öflki: Keçi. Qoy-öflki: Koyun ve keçi. (307) sagdurmaq: Sa¤d›rmak. (337) saglik: Yavrusu olan difli koyun, kuzulu koyun, difli koyun. (337) segilmaq: Sa¤›lmak. (349) segifl: Sa¤ma, sa¤›fl. (349) serke: Enenmifl teke. (347) semirmek: Semirme, fliflmanlama. (345) semiz: Semiz, fliflman. (350) sugarmaq: Su içirmek, sulamak. (365) sugurmaq: bk. sugarmaq. (365) teke: Teke. (408) toqal: Boynuzsuz. (417) tohla: Toklu. (416) üyür: Sürü, hayvan sürüsü. (447) yaylaq: Yayla. (462) yaylimaq: Yaylamak. (462) yaymaq: mal yay-: Hayvan otlatmak. (462) yeyilmaq: bk. yaylimaq. (467) Karaçay Lehçesi Sözlü¤ü’ndeki küçükbafl hayvanlarla ilgili kelimeler: as›ra-: Beslemek, büyütmek, e¤itmek. (6) bau: Ah›r. (11) 66 biçk’en: ‹¤difl etmek. (12) bu’az: Gebe. (bu’az bol-: Gebe olmak). (15) cayl›k: Hayvan otla¤› (yay›m›). (21) ç’op’an: Bir erkek ad›. (29) eçk’i / yeçk’i: Keçi. (32) eçk’i orun: Keçi ah›r› (a¤›l›) (68) erkek / yerk’ek: Erkek. (95) k’aflha: Hayvanlar›n al›nlar›ndaki beyaz benek; ak›tma; y›ld›z; sar›l›k. K’aflha- eçk’i: Yabanî teke, o¤lak. (49) k’oçhar: Koç. (55) k’oy: Koyun. (56) k’oy orun: Koyun ah›r› (a¤›l›). (68) k’oyçu: Çoban. (56) k’ozla-: Do¤urmak, kuzulamak. (57) k’uyruk: Kuyruk. (61) k’üt-: Gütmek, otlatmak. Mal k’ütk’en-cer: Otlak, mera. (62) mal: Mal, hayvan, davar. (64) mügüz / müyüz: Boynuz. (65) müyüz b›la ur-: Boynuzlar›yla vurmak. (65) otla-: Otlamak. (68) sau-: Sa¤mak, süt sa¤mak. (75) sau’û: Sa¤ma. (75) semir-: Semirmek, ya¤ ba¤lamak. (76) semiz: Ya¤, ya¤l›. (76) t’am¤a: Damga. (83) t’ek’e: Teke. (85) t’oklu: Biraz büyümüfl kuzu, toklu. (88) ulak / ulakç›k: O¤lak. (91) urûçu: Süsgen, vuran, süsmeyi adet edinen. (92) Kumuk ve Balkar Lehçeleri Sözlü¤ü’ndeki küçükbafl hayvanlarla ilgili kelimeler: ahur: Ah›r. (2) eçki: Keçi. (19) erkek: Erkek. (20) guren: a¤›l, mand›ra. (23) Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 koy: Koyun. (34) koyçu: Çoban. (34) kozu: Kuzu. (35) muyuz: Boynuz. (37) otar: Otlak, çay›r, çimen. (41) sau-: Sa¤mak (süt). (44) yay-: Yaymak. (57) yay›l-: Yay›lmak. (57) Derleme Sözlü¤ü’ndeki küçükbafl hayvanlarla ilgili kelimeler: a¤al /a¤›la, a¤ul/: Gece, k›rda yat›r›lan koyun sürüsünü korumak için yap›lan çitle çevrili yer, aç›k a¤›l. (81) a¤›l tut-: Hayvanlar için aç›k havada bar›nacak yer haz›rlamak. (90) a¤›lla-: Koyun, keçi gibi hayvanlar› sa¤mak üzere a¤›la koymak. (90) a¤›zlamak /a¤›zlatmak/: Sürüyü otla¤a, yaylaya sürmek, göndermek. (97) a¤›z sütü: bk. a¤uz. (100) a¤lek: Hayvanlar›n topland›¤› yer, a¤›l. (102) a¤na-: Hayvanlar toprakta yat›p yuvarlanmak. (106) a¤ur: Hayvanlar›n yem kab›. (115) a¤uz: I. /ag›z, a¤an, a¤az, a¤›n, a¤›zl›k, a¤›z sütü, a¤oz, av›z, avur, avuz/ Yeni do¤mufl bir hayvandan ilk günlerde sa¤›lan, koyu yap›flkan süt, a¤›z. (115) ahar /ah›r, ah›rl›h, ahor, ahur, ahura, ahurluh/: 1. Hayvanlar›n su içti¤i tafl veya a¤aç yalak, çeflme yala¤›; 2. Hayvanlar›n bar›nd›¤› yer, ah›r; 3. Hayvan yemli¤i. (125) ahda: ‹¤difl edilmifl erkek hayvan. (127) ak geçi: Tiftik keçisi. (149) akger /akker/: Tüyleri alacal› k›l keçisi. (149) ak›tma /ak›tmaç/: Hayvanlar›n aln›ndan burnuna do¤ru uzanan beyaz leke. (153) alabafl: 1. Bafl› benekli hayvan; 2. Sü- Milli Folklor rüyü idare eden erkek k›l keçisi; 3. Vücudunun yar›s› beyaz yar›s› siyah olan k›l keçisi. (173) alager: K›r renkli keçi. (187) ala¤eçi: Siyahl› beyazl› k›l keçisi. (188) alafla: Her kuzuyu emziren koyun. (199) al›k: 1. Besili koyunlar›n s›rt›nda biraz yün b›rakarak vurulan iflaret, 2. Koyunlar›n s›rt›ndan al›nan ilk yün, 3. Niflan, iflaret için kula¤›n ufak bir parças›n›n al›nmas›. (217) al›klamak: Kuzular›n kar›n tüylerini k›rkmak. (217) arkaç /argaç/: 1. A¤›l; 2. A¤›l›n ön taraf›nda, davarlar›n iyi havalarda yatt›¤› üstü aç›k, etraf› çitle çevrili yer. (325) asl›k: K›s›r difli hayvan. (345) asl›m: Otlak. (345) afl›m: Hayvanda cinsel ilgi. (354) afl›nmak: Hayvanlar çiftleflme iste¤inde bulunmak. (354) aflmak: Hayvanlar çiftleflmek. (361) azman /azmant›/: 1. Befl yafl›n› geçmifl davar; 2. ‹¤difl edildi¤i, enendi¤i halde erkekli¤ini kaybetmeyen keçi, koç, bo¤a; 3. Do¤ufltan tek hüsyeli hayvan; 4. Enenmifl, i¤difl edilmifl koç, keçi; 5. Dam›zl›k olarak ayr›lm›fl erkek keçi, davar; 6. Mevsiminden önce do¤an kuzu, o¤lak; 7. 3-4 yafl›nda difli davar. (442) ba¤ru (ba¤ana): 2. Dört, befl günlük keçi yavrusu. (474) balçebiç /balçepiç/: Bir yafl›ndaki k›s›r keçi. (501) balta /balta öveç/: 1. Dört yafl›ndan yukar› koyun; 2. Dört yafl›ndan yukar› difli koyun; 3. Dört yafl›ndan yukar› erkek koyun. (511) barat: Hayvanlara vurulan niflan. (526) barh›k: Kuzu. (531) befl /beflik/: Keçi, koyun ve s›¤›r gibi 67 Y›l: 12 Say›: 47 hayvanlar›n al›nlar›ndaki beyazl›k veya böyle bir lekeye sahip olan hayvan. (642) beflli: Befl yafl›nda erkek davar. (645) b›ç›k: Kuzu. (656) bicik: Kuyru¤u dü¤ümlü koç. (683) biçenek: Otlak. (683) boymul: Boynu siyah koyun. (746) bozal /bozerkeç/: Boz keçi. (748) bozant›:Otlak, sulak yer. (749) bozk›ra¤›: Koç kat›m› zaman›. (751) bulama /bulamaç/: Koyunun, ine¤in ilk koyu sütü, a¤›z. (785) burgaç /burguç, bur¤aç, burkuç, burkuk, burma, burmuk, buruh/: Yumurtas› burularak erkekli¤i giderilmifl koç, teke v.b. hayvan. (796) burmak /burmah/: Hayvanlar›n üreme organlar›n› burarak erkekli¤ini gidermek. (801) buynuz: Boynuz. (808) ça¤lamak: Koyun koça, keçi tekeye gelmek. (1037) çalak: Davar için k›fll›k a¤›l. (1049) çalmar /camar, carmar, çalman,çelke, çelki/: Üstü aç›k çal›larla ve tafllarla çevrilmifl a¤›l. (1060) çebiç: / cebiç, cebis, cebifl; cemifl, cibifl, cibiflce, çebil; çeliç, çemic, çemifl, çepiç; çepifl; çibifl, çi¤leme, çileme / 1. Bir yafl›ndaki keçi yavrusu, 2. Bir yafl›ndaki difli keçi yavrusu, 3. Bir yafl›ndaki erkek keçi, 4. ‹ki yafl›nda olan keçi, 5. ‹ki yafl›ndaki difli keçi, 6. K›s›r keçi, 7. Tiftik keçisi. (1099-1100-1101) çekme: Burulmufl hayvan. (1115) çelek /çelik/: 1. Bir boynuzu k›r›k hayvan; 2. E¤ri boynuzlu hayvan. (1119) çeli: Keçi yavrusu. (1122) çelmek: Koyunlar çiftleflmek. (1125) çepni: Kuyru¤u uzun bir cins koyun. (1144) çibli: Semiz, besli. (1203) çi¤: O¤lak a¤›l›. (1206) çilelenmek: Semizlenmek, fliflmanlamak. (1215) 68 çileli: Besili (hayvan hk.) (1215) çiten: Kuzu veya buza¤› için yap›lm›fl özel a¤›l. (1242) çiyleme: ‹ki yafl›ndaki o¤lak. (1251) çokal: Kuzu ve davar a¤›l›. (1259) çomu /comu, çomah, çomak, çomman, çomuk, çomul/: Küçük kulakl› koyun veya keçi. (1267) çomuk /çomar, çomu/: Boynuzsuz koyun. (1267) çömmen: Küçük kulakl› keçi. (1287) çöpleme / çütleme, çütleflmek/: Çiftleflme. (1289) çöplemek: Otlamak. (1290) çörez: Bir yafl›nda erkek koyun. (1293) çöten: A¤›l. (1297) çümbül: Kulaklar› yuvarlak keçi. (1308) da¤ar /dagar, dâger, da¤arc›k, dahar/: Yalak. (1323) da¤la¤: 1.Damgalanm›fl koyun, keçi; 2. Damga. (1325) dal: Boynuz. (1333) dam: Ah›r. (1347) dam›zl›k: Süt veren hayvan (koyun, keçi v.b.) (1352) davarl›h: ‹çinde koyun ve keçilerin yatt›¤› ah›r. (1378) deke: Erkek keçi, teke. (1407) dekeye gelmek: Difli keçi erkek keçi ile çiftleflmek istemek. (1407) dekiflmen: Bir yafl›nda erkek o¤lak, k›l keçi. (1407) delme: Yaz›n davar› aç›k havada yat›rmak için birbirine çat›lm›fl a¤açlardan yap›lm›fl a¤›l. (1415) d›zman: Kart teke. (1477) didan: Keçi yavrusu. (1481) dikme: bk. delme. (1489) difli: Difli. (1523) dobak keçi: Boynuzsuz keçi. (1533) do¤: /do¤u/ Keçilerin kulaklar›ndaki k›vr›mlar. (1538) do¤ar /dovar/: Koyun ve keçi, davar. (1536) Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 do¤u: / do, do¤ koyun, do¤ k›lak, dovu /-doga /.1. Kulaks›z koyun ya da keçi, 2. Siyah koyun ve keçilere verilen ad, 3. Oldukça uzun ve k›vr›k kulak, 4. Küçük kulakl› davar. (1538) do¤u keçi: bk. dobak keçi. (1539) dom: A¤›l. (1548) döl dökmek / döl düflmek: ‹lkbaharda hayvanlar yavrulamak. (1576) döflmen: Kulaklar› k›vr›k olan koyun ve keçi. (1591) dumbul: Erkekli¤i iyi giderilmemifl erkek koyun. (1602) düber: Üç yafl›nda erkek keçi. (1650) düdül: Kulaklar› küçük ve k›vr›k keçi. (1650) ebe: Difli koyun. (1650) elkoyun: 1. Çobanlar›n gece yatarken ba¤lad›klar› erkek koyun; 2. Önden giden erkek koyun. (1719) emlek: 1. Anas› ölen kuzular› baflkas›na emzirme; 2. Süt kuzusu. (1738) emlik / emnik/: 1. Süt emmekte olan insan ya da hayvan yavrusu; 2. Zaman›ndan daha geç do¤an kuzu ya da o¤lak; 3. Körpe kuzu ve o¤lak; 4. Yeni do¤mufl koyun yavrusu; 5. Anas› ölmüfl kuzu; 6. Keçilerin do¤urduklar› ilk yavru; 7. Mevsimsiz do¤an kuzu; 8. ‹yi yetiflmesi için analar›ndan süt al›nmayan koyun ve keçi yavrular›; 9. Zaman›ndan sonra kuzulayan koyun; 10. Yaz›n do¤mufl koyun yavrusu; 11.Özel bir flekilde beslenen koyun ya da keçi. (1739) emlik kuzu: Henüz ot yememifl, yaln›z anas›n› emen kuzu. (1739) emlik o¤lak: ‹ki üç ayl›k olan keçi yavrusuna verilen isim. (1740) emnik /emmik, emlik/: Koça gelen kuzu. (1741) en / enek: Hayvanlara ya da eflyaya vurulan damga, iflaret. (1742) enek: ‹¤difl edilmifl, burulmufl koyun, keçi, at gibi hayvanlar. (1748) enelmek: ‹¤difl olmak. (1750) Milli Folklor eneme /enenik/: Erkek keçi. (1750) enemek: /enefltür-, enle-, enne-, en vur- / Hayvanlara iflaret koymak amac›yla kulaklar›n› kesmek ya da boynuzunu kertmek. (1750) eneme koyun: Do¤ar do¤maz burulan koyun. (1750) enenik: / eneme, enenük, enet / ‹¤difl edilmifl hayvan. (1750-1751) ense: Koyunlarda kuyruk. (1760) erbik: Besili koyun. (1764) erek: 1. Otlakta hayvanlar›n topland›¤› yer, dinlenme yeri; 2. A¤›l. (1765) erkeç: /ergeç, erkefl/ 1. Üç ya da dört yafllar›nda olan enenmifl erkek keçi, 2. Keçi sürüsünün bafl›ndan giden iri ve güzel yap›l›, erkek keçi. (1773-1774) erkek: Bir yafl›ndan büyük erkek koyun. (1774) esmek: Davar ve koç kat›m zaman›, kas›m ay›. (1785) eflki: Keçi. (1794) evinme: Henüz iki kez kuzulam›fl koyun. (1808) eyrek /egrek, e¤rek, e¤rik/: Üstü kapal› a¤›l. (1825-1826) filik /f›lik, fillik, finik /: 1. Tiftik keçisi; 2. Tiftik keçisinin yavrusu; 3. Difli keçi; 4. Keçi yavrusu; 5.Beyaz tiftik keçisi. (1865) ganc›k /ganc›h/: Difli (insan veya hayvan için). (1909) geçi: Keçi. (1962) ged: Hayvanlar›n kulaklar›n› yararak yap›lan iflaret. (1964) gedek /gadak, gadek, gedeyh/: K›fl›n do¤an kuzu. (1965) gerdezan /gerdazan, gerderan/: 1. ‹ki yafl›nda koyun; 2. ‹ki yavrulu üç yafl›nda koyun. (1996) gez /gerzem, gezem, gezen, gezezan, gezezen, gezyazma/: Bir yafl›nda keçi, o¤lak. (2019) gezdan /geze¤en, gezem, gezgezme, gezleme/: 1. ‹ki yafl›ndan sonra do¤ur- 69 Y›l: 12 Say›: 47 mayan k›s›r keçi ya da koyun; 2. ‹ki üç yafl›nda erkek keçi. (2019) gezem /geyem, gezdan, gezen, gezezan, gezgecik, gezgeçik, gezin, gezine, gezlam, gezyazma, gezyazm›fl/: 1. ‹ki yafl›ndaki difli keçi; 2. Üç yafl›nda difli keçi; 3. Bir o¤lakl› keçi. (2021-2022) gezin: ‹ki yafl›nda koyun. (2023) gezyard›: Bir yavrulu keçi, koyun v.b. hayvanlar. (2023) gezyarma /gezyaz/: ‹ki üç yafl›na kadar k›s›r kalan keçi, koyun. (2023) gezyazd›: 1. Do¤urma zaman› geldi¤i halde o sene do¤urmayan keçi; 2. ‹ki yafl›ndaki k›l keçi. (2024) gezyazl›: ‹ki kuzulu koyun. (2024) gezyazma: Üç yafl›ndaki k›s›r koyun. (2024) gezyazm›fl: ‹lk kez do¤urma ça¤›na giren koyun ya da keçi. (2024) g›c›h: Küçük kuyruklu, çok etli bir çeflit koyun. (2026) g›d›k /garik, g›c›k, g›da, g›d›, g›d›h, g›dik, g›dili, g›diyh, g›lik, g›luv, gicik, gidek, gidi, gidik, godik, gudi, gudik, guduk, guduyh, güdük/: 1. Keçi yavrusu, o¤lak; 2. Kuzu. (2032) giçi: Keçi. (2073) golak: Boynuz. (2097) gom: Küçükbafl hayvanlar›n bar›nd›klar› yer, a¤›l. (2099) goñur: Boynuz dipleri, yüzü, bel çizgisi, gerdan› sar›ya yak›n di¤er yerleri siyah s›¤›r. (2102) goran: A¤›l. (2104) gölemez /gölmez/: Yeni do¤urmufl hayvan›n sa¤›lan ilk sütü, a¤›z. (2143) görpe /gorpe/: 1. Yeni do¤mufl o¤lak, kuzu ve benzeri hayvan yavrusu; 2. Hayvan sürüsü. (2162) guzu: Kuzu. (2202) guzuluk /guzluk/: Küçük kuzular›n kapat›ld›¤› yer. (2205) güden /güdekçi, güdücü, gütlekçi, güttekçi, gütteyci/: Çoban. (2212) 70 güdü yeri: Otlak. (2215) gümrük: Küçük kulakl› koyun, keçi. (2223) güsüm: Sürünün önünde giden koç, teke. (2238) gütmek /güdermek, güdmek/: Hayvan otlatmak. (2239) hat›l: Hayvan yemli¤i. (2305) hevir: 1. Burulmufl erkek keçi; 2. ‹ki yafl›ndaki erkek keçi. (2351) heybeli: Yar›s› siyah yar›s› beyaz keçi. (2352) ›lk› /›lg›, ›rh›/: 1. Koyun sürüsü; 2. Keçi; 3. Koyun. (2472) i¤diç: Burulmufl hayvan. (2509) i¤difl: bk. i¤diç. (2509) iflek: 1. Bir yafl›nda koyun, 2. Yeni kuzulayacak koyun. (2562) ›n›ramaz: Hiç bir fleye kar›flmayan, sessiz. (2479) kabak: K›sa boynuzlu hayvan. (2578) kabakoyun: Karagül cinsi bir çeflit koyun. (2578) kaç›nt›: Zaman›ndan çok önce do¤an kuzu. (2587) kar›k: Keçi yavrusu. (2661) kaflat: Dam›zl›k keçi, teke. (2678) kaflka: Hayvanlar›n aln›ndaki beyazl›k, ak leke ve aln› beyaz lekeli olan hayvan. (2680) kavut keçi: K›z›l keçi. (2695) keher: ‹ki yafl›nda kuzulamam›fl keçi. (2721) kellemek: Tos vurmak. (2734) kelyazan: 1. ‹ki yafl›nda k›s›r keçi; 2. ‹ki yafl›nda tiftik keçisi. (2736) kezin /kezleme/: 1. Bir yafl›na girmifl difli keçi; 2. Üç yafl›nda ilk kuzusunu veren koyun. (2780) kezyarma /kezleme/: K›s›r, do¤urmam›fl koyun. (2780) k›d›k /kidik/: 1. Keçi yavrusu; 2. Kuzu; 3. Keçi, koyun. (2786) k›l›kesik: Bir yafl›nda erkek keçi. (2798) Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 k›rdo¤u: Baca¤›nda ve bafl›nda beyaz olan davar. (2820) k›rk›k: 1. Bir yafl›ndaki keçi; 2. Keçi; 3. Yünü k›rk›lm›fl koyun, keçi. (2829) k›rk›m: Bir yafl›ndan iki yafl›na kadar olan erkek o¤lak. (2829) kirik: 1. Kulaklar› k›sa, beyaz benekli o¤lak, keçi; 2. K›ls›z keçi, yapa¤›s›z koyun. (2877) koca koyun /kocalama/: Alt› yafl›n› geçmifl koyun. (2892) koç: Boynuz. (2893) koça gelmek: bk. koç kat›m›. (2893) koçasak: Çiftleflmek isteyen difli koyun. (2894) koçhar /koçgar /: 1. Yaban koyunu, 2. Bir yafl›ndaki erkek koyun, toklu, 3. Koç. (2894) koç kaç›m›: 1. Koç kat›m›ndan önce koçla çiftleflen koyunun vakitsiz do¤urdu¤u kuzu, 2. Koç kat›m›ndan önce koyunun koçla birleflmesi. (2894) Koç kat›m›: Koyunlar›n döllenme mevsimi. (2894) koç koyuverimi: 1. Koyunlar›n döllenme mevsimi. (4562) koçsak: Koç isteyen difli koyun. (2895) koçsa-: (koçs›rak ol-) Difli koyun erkek koyun istemek. (2895) koç savumu: Erkek koyunu difli koyundan ay›rma zaman›. (4562) kokoç: Koç. (2905) kom /kem, konur, köm, kön, küm/: A¤›l, davar ah›r›. (2913) korit / kor›t/: 1. Bir yafl›na kadar olan erkek keçi;2. Bir yafl›ndan iki yafl›na kadar olan erkek keçi. (2925) koflat: Erkek keçi. (2933) kofl say-: Erkek koyunu difli koyunla çiftleflmesinden sonra ay›rmak. (2895) koto: Yeni do¤mufl erkek keçi, o¤lak. (2937) koyultmaç /koyun koyultmac›, koyurtmaç, koyutmaç/: Yeni yavrulam›fl hayvan›n ilk sütü, a¤›z. (2943) Milli Folklor koyun: (IV) Koyun sürüsü. (2943) koz /kozuk/: 1. Evlerin alt›nda bulunan davar a¤›l›; 2. Ah›rda yavrular›n konmas›na yarayan bölme. (2944) kozu: Kuzu. (2946) kozu yak-: Kuzu emzirmek. (2946) kölemen: Deniz k›y›s›nda yaflayan k›l keçisi. (2954) kölük /kol, kolik, kollik, kolo, koluk, kolük, kul›ya, kulik, kuliye, külük/: 1. Boynuzlu olmas› gerekti¤i halde boynuzsuz ya da k›sa ve k›r›k boynuzlu olan hayvan; 2. Kuyruklu koyun. (2954-2955) kölük koyun: Boynuzsuz, iri kuyruklu koyun, karaman koyunu. (2955) köm: Çoban. (2955) köremez: Keçinin erke¤i, teke. (2965) körit: ‹ki yafl›nda erkek keçi. (2965) körüt: Bir yafl›ndan üç yafl›na kadar olan erkek keçi. (2969) körüz /korut/: Vaktinden evvel tekeye gelerek yavrulam›fl keçi. (2969) köseç: Tüyü k›sa bir cins koyun. (2971) kösem /kösemen, kösem koyun, kös koyunu /: Çobana al›flk›n ve sürünün önünde giden dört yafl›nda keçi ya da koyun. (2972) kulluk: A¤›l. (2996) kuyruk: Kuyruk. (3020) kuzlac› /kozlaç, kuzlak, kuznac›, kuzulac›/: Gebe, do¤uracak hayvan. (3022) kuzlamak: Hayvanlar yavrulamak. (3022) kuzluk: Kuzu ve o¤lak bar›nd›r›lan küçük a¤›l. (3022) külük: Boynuzlu keçi. (3032) kürük /kürü, kürüs, kürüfl, kürüz, k›r›/: 1. K›sa kulakl› koyun, keçi; 2. K›vr›k kulakl› koyun, keçi. (3048) kürüz: 1. Küçük kulakl› (insan ya da hayvan);2. Bir yafl›nda do¤uran keçi. (3049) manramaz: fiiflek, toklu gibi belirli bir yafltaki koyun. (3125) 71 Y›l: 12 Say›: 47 mant›ka: Davarlar›n kula¤›n› keserek yap›lan niflan. (3125) marman: Dört, befl yafl›ndaki yafll› koyun. (3129) maflal: fiafl›. (3133) maye: Yeni do¤mufl kuzu, o¤lak. (3140) mazman /maz/: 1. ‹ki yafl›ndaki kuzu; 2. Üç yafl›na girmifl koyun; 3. 4-5 yafl›ndaki erkek koyun; 4. Erkekli¤i giderilmifl befl yafl›ndaki koyun ya da keçi. (3146) mecik: O¤lak. (3147) melemez: (I) 1. Beceriksiz, tembel, 2. Utangaç, 3. Tafl yürekli, ac›mas›z. (II) Yapa¤›. (1355) meli: Koyun. (3157) mengillemek: Koyun, keçi v.b. hayvanlar›n kulaklar›n› kesmek. (3163) neri: ‹ki yafl›ndan büyük erkek keçi, teke. (3247) o¤la¤: Keçi yavrusu, o¤lak. (3267) o¤lakman: Bir yafl›ndaki o¤lak. (3267) o¤lak yak-: Yavrusu olmayan keçilere baflka bir o¤la¤› kendi yavrusu gibi al›flt›rmak. (3267) o¤lama: ‹ki yafl›ndayken yavrulayan keçi. (3267) o¤laman: /o¤flaman/ Bir yafl›ndayken yavrulayan koyun ya da keçi. (3267) o¤oç: Bir ile iki yafl aras›ndaki erkek koyun. (3268) o¤sak: Yavrusu ölü do¤mufl ya da do¤duktan sonra ölmüfl koyun, keçi. (3269) o¤ursak /o¤ulsak, o¤ulsuz, o¤ursuz/: 1. Süt veren koyun;2. K›s›r hayvan. (3271) orum: 1.Hayvanlar›n otlamas›na elveriflli genifl ormanlar, çal›l›klar; 2. Hayvanlar›n geceledi¤i üstü aç›k yer, a¤›l. (3291) otarmak /otarmah/: Hayvanlar› otlatmak. (3293) otukmak /otuhmah/: Yavru hayvanla- 72 r›n otlamaya bafllamas›, yay›lmas›. (3295) oveç: Enenmifl koç. (3299) ovlamak: Keçi yavrusu. (3299) ö¤eç: /o¤eç, öveç; ö¤efl; ö¤üç, ökeç; öneç, öñneç, öveyfl/ 1. Bir yafl›ndan dört yafl›na kadar erkek koyun, koç; 2. ‹ki yafl›na kadar erkek keçi, 3. Enenmifl erkek koyun ya da keçi, 4. Sürünün önünde giden ve sürüyü yöneten koyun ya da keçi. (3314) ö¤ür: Keçilerin gece yatt›klar› yer. (3321) ölümer: Yeni do¤uran hayvan›n ilk sütü, a¤›z. (3333) örü: /örek, ören, örene, örö, örüm, örüfl /: 1. Otlak. (3513) örüme çekmek: bk. örümek 1.(3354); örüme kalkmak (3354); örüm gütmek (3354); örüye kald›rmak (3354) örümek: 1. Hayvanlar gece yay›lmak, otlamak; 2. Hayvanlar› gece otlatt›ktan sonra a¤›la sokmak. (3354) öymek: Yay›lmak, otlamak. (3366) patike: Kuyruksuz koyun. (3411) patlak: 1. Yafll› k›s›r koyun; 2. Do¤urmas› yaklaflm›fl hayvan. (3411) p›rç: Enenmemifl erkek keçi. (3441) p›r›k: ‹nce, uzun kuyruklu koyun. (3442) p›rlak: Küçük kuyruklu koyun. (3442) postili: Baharda do¤mufl alt› ayl›k o¤lak. (3472) sa¤anc›: 2. ‹nek ve koyunlar› sa¤an kimse. (3512) sa¤›l› /sa¤an, sa¤›n, sa¤›n›r, sa¤›nl›, sa¤l›r /: Sa¤mal hayvan. (3513) sa¤›m: Süt sa¤ma zaman›. (3518) sakar: A¤z›, gözü, burnu kara kuzu. (3518) sal›m: Tekelerin difli keçilerle birlefltirilme zaman›. (3525) salma: Üstü ve üç yan› kapal› a¤›l. (3528) salmal›k: Otlak. (3529) Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 saya: 1. A¤›l; 2. Ah›r. (3557) se¤is: ‹ki yafl›nda enenmifl keçi. (3566) semirek: fiiflmanlama, semirme. (3580) semremek /semmek, semrimek, semürmek/: Büyümek, beslenmek, geliflmek. (3580) semüz: Besili, semiz, fliflman. (3580) seyil keçisi: Deniz k›y›lar›nda yaflayan k›l keçisi. (3595) seyis /seyiz/: ‹ki üç yafl›nda enenmifl erkek keçi. (3597) s›vat: Sulak ve otu bol otlak. (3622) siyis: 1. Erkekli¤i al›nm›fl keçi; 2. ‹ki yafl›nda erkek keçi. (3652) so¤ulmak /sovulmak/: Sütü kesilmek, suyu çekilmek. (3656-3668) suvarmak: Sulamak, su içirmek. (3702) sürmek: Tos vurmak. (3721) sürüv: Sürü. (3725) süsgen /süse¤en, süsek, süsgün, süsken, süsügen/: Süsmeye, boynuzlamaya al›flt›r›lm›fl hayvan. (3725) süsmek: bk. sürmek. (3725) fliflek: /fliflak, fliflay, fliflik, fliflflek, flüflek/ 1. 1-2 yafl›nda koyun. 2. Kuzulama dönemine girmifl ya da do¤urmufl sütlü koyun. 3. 1-2 yafl›nda erkek koyun. (3787) tam: Ah›r. (3816) tam¤a: Benek, nokta. (3817) tekelen-: Keçi çiftleflmek. (3863) tekesek: Difli keçinin çiftleflme zaman›. (3864) tekesemek: /tekesimek, tekesirmek, teksek olmak / Difli keçi çiftleflmek istemek. (3864) tekifl: Boynuzsuz keçi. (3865) terem: K›l keçisi ile tiftik keçisinin çiftleflmesinden do¤an o¤lak. (3890) togu: Küçük kulakl› keçi. (3943) to¤l› /to¤li, to¤lu/: Bir yafl›nda erkek kuzu. (3943) tohluman /tokluman/: Bir yafl›nda Milli Folklor do¤uran koyun. (3944-3949) tohumkörüdü: Enenmemifl bir yafl›ndaki teke. (3946) tokat: 1.Sürü; 2. Hayvan a¤›l›. (3947) toklu: /tohlu, tokluk /: 1. Alt› ayl›kla bir yafl aras›ndaki kuzu, 2. ‹ki yafl›nda kuzu. (3948) toluk: Koyun ve keçi yavrusu. (3953) tozlu: K›s›r koyun. (3977) tücer: Tüyü uzamayan bir çeflit koyun. (4003) tülen: Bir yafl›nda kuzulayan keçi. (4007) tülüdavar: Koyun. (4009) u¤ursak: Yavrusu ölen koyun ya da keçi. (4030) ulak: O¤lak. (4032) uvuz: A¤›z, ilk süt. (4042) ürgeç: Yafl›na girmemifl kuzu. (4069) ürü: Otlatma. (4070) ürüm: Sürülerin sabaha karfl› götürüldü¤ü otlak. (4071) ürümek: Sabaha karfl› davar, otlamaya kalkmak. (4071) (ürü yaymak / ürüye kald›rmak 4072) üveç /uveç/: 1. 3-5 yafllar›nda burulmufl, enenmifl koyun ya da keçi; 2. 2-3 yafl›nda burulmam›fl erkek koyun, keçi; 3. 3-4 ayl›k kuzu; 4. 1 yafl›na kadar olan erkek kuzu. (4081-4082) yalah /yalak, yalaçan/: 1. Hayvanlar›n içinden yemek yedi¤i, tafl, a¤aç, çanak v.b. kap; 2. Hayvanlar›n su içti¤i a¤aç kap, tafl oyu¤y.(4157) yalk›: I. 1. Keçinin do¤urdu¤u tek o¤lak; II. ‹kiz do¤mufl o¤lak. (4147) yamr›mak: Sürü otla¤a, yayl›ma da¤›lmak. (4157) yañal /yanal, yan›l/: Kulaklar› kahverengi ya da sar› keçi. (4159) yaflmakl›: Bafl›, boynu ak koyun. (4198) yay›lmak: Otlamak. (4210) yay›lmak: Otlamak. (4218) yay›ltmak: Hayvan otlatmak. (4210) yay›m: Otlatma, yayma. (4816) 73 Y›l: 12 Say›: 47 yaylah, yaylak: Otlak. (4212) yaylamak: Otlatmak. (4212) yayl›m: /yaygan, yay›l›m, yay›l›m yeri, yay›lma yeri, yay›m, yayl›m yeri, yayma /:1.Otlak, 2. Otlama, yay›lma. (4212) yaymak: Otlatmak. (4213) yazla /yazlama/: Yayla. (4217) yazlama: 1. ‹ki yafl›nda keçi, 2. Koyun yünü k›rk›lacak duruma gelme. (4217) yazm›fl: 1. Do¤urma yafl›na giren do¤urmam›fl keçi, 2. Bir iki yafl›nda olan difli davar. (4219) y›p›k: K›s›r koyun. (4273) yopr›: Büyük kulakl› keçi. (4295) zanbak: K›s›r keçi. (4347) zekteke: Dam›zl›k teke. (4357) Tarama Sözlü¤ü’ndeki küçük bafl hayvanlarla ilgili kelimeler: a¤uz (a¤›z): Do¤uran hayvan›n ilk sütü. (59) a¤namak: Debelenmek, yat›p yuvarlanmak. (53) bisü: Besi, semirtmek için besleme. (610) boymul: Boynu halka gibi vücudunun renginden baflka renkte olan hayvan veya kufl. (649) cüftlenmek: Efl edinmek. (780) çebifl: (çepifl) Bir yaflam›fl erkek keçi. (845) davar: Dört ayakl› çiftlik hayvan›. (1026) döl dökümü: Hayvanlar›n do¤urma zaman›, ilkbahar. (1230) Hayvan yavrulamak. dölemek: (1233) emlik: Süt emme ça¤›nda olan kuzuya denir yahut tokluya ve ondan küçü¤üne denir. (1465) enemek / inemek: Hayvan› i¤difl etmek. (1471) erkeç / irkeç: Üç yafl›n› bitiren erkek keçi. (1501) er koyun: Erkek koyun. (1503) 74 koç: Koç. (3253) koçak: Koç (2593) koñur: yan›k al, ya¤›z›ms› al. (2648) koy: Koyun. (2682) koyun eri / koyun o¤lan›: Çoban. (2685-2686) kuyruk: Kuyruk. (2761) kuzlamak: Do¤urmak. (2764) otak: Büyük sürü. (3025) otalamak: Otlamak. (3*25) otarmak: Hayvan› yaymak, otlatmak, doyurmak. (3025) ota salmak (ota komak): (Hayvan›) Otlamaya b›rakmak. (3027) otlak: Mera, çay›r. (3029) otlanmak: Yay›lmak. (3030) ö¤eç: ‹ki, üç yafllar›nda erkek koyun ve keçi. (3056) örü / ürü: Otlak, yayl›m, mer’a. (3120-4083) sa¤›lurca (sa¤›lu, sa¤ma): Sa¤›l›r durumda, sütlü, süt veren. (3230) sa¤›m: Sa¤ma. (3230) sa¤›n: Sa¤›m. (3230) sa¤› sa¤mak: Süt veren hayvan› sa¤mak. (3233) sakar: Aln›nda u¤ursuz say›lan niflan ve kendisinde bu niflan bulunan. (3253) semizimek: Semizleflmek, tavlanmak, semirmek. (3380) semrimek: Semirmek, tavlanmak, fliflmanlamak. (3381) suvarmak / s›varmak: Sulamak, su vermek. (3594) suvat / s›vat: Derelerde su al›nacak ve hayvan sulanacak yer. (3598) süse¤en (süsgen, sürse¤en, süsek): Süsen, boynuzlayan, boynuzla vuran, tos vuran. (3636) süsmek: Hayvan boynuzu ile vurmak, boynuzlamak. (3637) fliflek: ‹ki yafl›nda koyun. (3669-3670) tamga: damga, niflan, alâmet. (3710) tavar: bk. davar. (3772) tekesimek: Keçi teke istemek. (3788) toklu (tohlu): Bir yafl›ndaki erkek ko- Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 yun. (3814-3815) yaylak: Yayla. (4445) yayl›m: Hayvan otlat›lan yer, mera. (4448) yaz›: Ova, sahra, k›r. (4453) yazla: Yayla. (4456) Baz› a¤›zlarda yer alan küçük bafl hayvanlarla ilgili kelimeler: a¤an: Do¤uran hayvan›n ilk sütü. (Keskin - Süleyman SOLMAZ) a¤az: Do¤uran hayvan›n ilk sütü. (Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Domaniç - Saniye B‹RAY) a¤›l: 1.A¤›l. (E‹A-18) (koyun, keçi için) (Domaniç - Saniye B‹RAY); 2. Yerden bir metre yükseklikte, üstü kapal›, girifli meyilli, yer alt›na do¤ru inilen, havaland›r›lmas› için bacalar› olan, üzeri düz toprak daml› hayvan bar›na¤›. (Koyun için) (Afflin - Ekrem KIRAÇ) 3. K›rda veya yaylada sürülerin ö¤len ve akflam yat›r›ld›¤›, yan›nda çoban dam› bulunan yer. (Keskin - Süleyman SOLMAZ) a¤›llanmak: Koyun ve keçiyi sa¤mak için a¤›la koymak. (AA-141) a¤namak (añlamak): Hayvan›n topra¤a yat›p yuvarlanmas›. (AA-142) (Domaniç - Saniye B‹RAY) a¤nan-: Debelenmek. (Afflin- Ekrem KIRAÇ) (Keskin - Süleyman SOLMAZ) a¤uz: Do¤uran hayvan›n ilk sütü. (EvYA-409) ah›r: 1. Ah›r. (BvYA-49) (DA-147) (Domaniç - Saniye B‹RAY); 2. Evlerin alt›nda olan hayvan bar›na¤›. (koyun için) (Keskin - Süleyman SOLMAZ) ah›r / ahur: Ah›r. (E‹A-22) ahur: Ah›r. (EA-113) (EvYA-409) âl: A¤›l. (OAAD - 221) azman: Dört yafl›n› bulmufl koyun. (OAAD- 223) balta: Üç-dört yafl›ndan büyük koyun. (AA-149) beran: Koç. (TYAD-169) bijek: O¤lak. (TYAD-169) Milli Folklor buinuz: Boynuz. (GBAA- 106) burmak: ‹¤difl etmek. (Domaniç - Saniye B‹RAY) buynus: Boynuz. (KBTAÜA-179) buynuz: Boynuz. (OAAD- 226) (KYA245) (E‹A-52) (Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY) çatmak: ‹ki sürüyü birbirine birlefltirmek. (Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY) çebifl: 1. Bir yafl›ndaki keçi. (OAAD228) 2. çebiç: Davarlar›n alt› ayl›k sonras›. (Alanya- Metin TÜRKTAfi) çebifl / çepifl: 1.‹ki yafll› difli keçi. (krfl. Ayr. Çepiç) (E‹A-62) 2. Bir yafl›ndaki keçi. (Keskin - Süleyman SOLMAZ) 3. Bir yafl›ndaki erkek keçi. (Afflin - Ekrem KIRAÇ) çeltek: Çoban ç›ra¤›. (OAAD- 228) çepiç: Bir yafll› erkek keçi. (EA-115) çepiç: Bir yafll› erkek keçi. (krfl. Çebiç) (E‹A-64) çepifl: 1. Çepiç. (KBTAÜA-180); 2. Bir yafl›ndaki keçi yavrusu. (Domaniç - Saniye B‹RAY) çilelenmek: Semiz hale gelmek, besilenmek. (Afflin - Ekrem KIRAÇ) çileli: Semiz. (Afflin - Ekrem KIRAÇ) çoban: Çoban. (DTYA-58) (Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY) çobann›k: Çobanl›k. (KBTAÜA-180) çona: Çoban yama¤›. (AA-158) çontu: Çoban yama¤›. (AA-158) dam: Ah›r. (KBAÜA-180) (Domaniç Saniye B‹RAY) dam¤a: Damga, mühür. (E‹A-70) davar: Koyun. (AKD-390) davar: (Tabar): Koyun; koyun sürüsü; keçi...(E‹A-72) davar: 1.Davar, koyun ve keçi sürüsü. (DA-153), (Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY); 2. Sadece keçi sürüsü. (Afflin - Ekrem KIRAÇ) 75 Y›l: 12 Say›: 47 dejo: Çoban yard›mc›s›. (AKD-390) deke: Teke. (OAAD- 230) difli: Difli. (Afflin - Ewkrem KIRAÇ; Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY) eglek: (E¤lik): Çobanlar›n yaz›n ö¤le zaman› hayvanlar›n› dinlendirdi¤i yer. (AA-162) emlek: Süt emen (kuzu, o¤lak vs.) (UA-108) emlik: Geç do¤an, anas›ndan ayr›lmayan kuzu. (Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Keskin - Süleyman SOLMAZ) enemek: ‹¤difl etmek. (Denizli - Hasan UÇ) (Domaniç - Saniye B‹RAY) enek: Do¤um yapmam›fl difli koyun. (Denizli - Hasan UÇ) enlemek: Koyun veya keçilerin kula¤›n› biraz keserek veya boynuzunu kerterek özel iflaret koymak. (AA-164) eñ: Hayvan›n kula¤›n› keserek yap›lan iflaret. (Keskin - Süleyman SOLMAZ; Afflin - Ekrem KIRAÇ); en (Domaniç - Saniye B‹RAY) erkeç: 1. K›s›rlaflt›r›lm›fl erkek keçi. (Alanya- Metin TÜRKTAfi) 2.erkeç (erkefl): Üç dört yafllar›nda enenmifl erkek keçi, teke. (AA-164) 3. Bir bir buçuk yafl›ndaki erkek keçi. (Afflin - Ekrem KIRAÇ) 4. Erkek keçi. (Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY) etlik (koyun): Kesmek için haz›rlanan koyun. (Afflin - Ekrem KIRAÇ) gabak: Boynuzsuz hayvan. (Denizli Hasan UÇ) galdavar: Koyun sürüsünün bar›nabilece¤i yer; sundurma. (E‹A-118) garabafl: 1. Koyunun bir cinsi. (OAAD- 238), (Afflin - Ekrem KIRAÇ) 2. Bafl› kara olan koyun cinsine derler. (Keskin - Süleyman SOLMAZ) gara geçi: Kara keçi. Keçinin bir cinsi. (Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY) 76 geçi: Keçi. (OAAD-239) (KBAYA- 191) (Alanya - Metin TÜRKTAfi), (Afflin - Ekrem KIRAÇ), (Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY) geçi / geçe: (eçkü / keçi) Keçi. (E‹A126) gedek: 2. Erken do¤an kuzu, k›fl kuzusu. (AA-167) gerdezan: ‹ki yafl›ndaki koyun. (AA168) gez goyun: fiiflek iken kuzulamam›fl k›s›r koyun. (Keskin - Süleyman SOLMAZ) gezlam: ‹ki yafl›ndaki keçi. (AA-168) g›dih: Keçi yavrusu, o¤lak. (AKD392) (EA-120) g›dik: O¤lak. (EYAD-233) (TYAD173) (EvYA-416) g›diyh (g): G›d›k, o¤lak yavrusu. (E‹A-135) g›l geçisi: Tiftik keçisi. (Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Keskin - Süleyman SOLMAZ) g›fllah (¤): Sürülerin k›fl› geçirdi¤i yer. (E‹A-138) gidik: O¤lak. (KBAYA-191), (Afflin Ekrem KIRAÇ) goç: 1. Koç. (OAAD-240) (Domaniç Saniye B‹RAY) 2. Bir yafl›n› aflm›fl erkek koyun. (Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY) goç /gofl: Koç. (E‹A-143) goç gat›m›: Koç kat›m›. (Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY) goç goyrulmak (goyur-): Koç kat›m›. (Afflin - Ekrem KIRAÇ) goçsamak: Keçinin çiftleflmek istemesi. (Afflin - Ekrem KIRAÇ; Keskin Süleyman SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY) gofl: Koç. (OAAD- 241) (KBAYA-193) (EvYA-417) goyun: 1. Koyun. (OAAD- 241) (NYA191) (KBTAÜA-183) (E‹A-144) (Afflin Ekrem KIRAÇ) (Keskin - Süleyman Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY) (GBAA- 112) guyruk: Kuyruk. (Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY) guz› / guzu: Kuzu. (NYA-191) guzu: 1.Kuzu (OAAD- 243) (KBAYA194) (KBTAÜA-183) (Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Keskin - Süleyman SOLMAZ). 2.Bir yafl›na kadar olan koyun yavrusu. (Alanya- Metin TÜRKTAfi) (Domaniç Saniye B‹RAY) 3. Alt› ayl›¤a kadar olan koyun yavrusu. (Denizli- fierif KUTLUDA⁄) (Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Keskin Süleyman SOLMAZ) guzi: 1. Kuzu; koyun, keçi yavrusu. (E‹A-149).2. Alt› ayl›¤a kadar olan koyun, keçi yavrusu. (EA-120) guzlamak: 1. Hayvanlarda do¤urmak. (TYAD-174) 2.(küçük bafl hayvanlar için) do¤urmak. (E‹A-150) (Afflin Ekrem KIRAÇ).3. Yavrulamak, kuzulamak. (EvYA-418) guzulamak: Küçükbafl hayvanlar için yavrulamak. (Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY) guzuluh (¤): Kuzuluk; otla¤a giden kuzu sürüsü. (E‹A-150) güden: Çoban, s›¤›rtmaç. (AA-171) gürük: Kula¤› küçük ve yap›fl›k olan koyun. (Keskin - Süleyman SOLMAZ) hasi: Bir yafl›nda erkek keçi. (TYAD174) hat›l: Çeflme yanlar›nda özel olarak hayvanlar›n su içmesi için yap›lm›fl yer. (Keskin - Süleyman SOLMAZ) högefl: Dört yafl›ndaki koç. (E‹A-175) ›flmar: ‹flaret, hayvanlara konulan iflaret. (Güney/Denizli- fi. KUTLUDA⁄) i¤difl etmek: Hayvan› k›s›rlaflt›rmak. (Afflin - Ekrem KIRAÇ) iflek /fliflek:Difli kuzu.(Alanya-Metin TÜRKTAfi) kalak: Boynuz. (AA-177) keçi: Keçi. (DTYA-70) (KBTAÜA-185) keviyh (g): Boynuzlu koyun. (E‹A- Milli Folklor 198) kölük: (Küçükbafl hayvan için) Boynuzsuz. (Keskin - Süleyman SOLMAZ) kös / çö¤: Önüne kam›fllardan set çekilen, kuzu konan a¤›l. (Afflin - Ekrem KIRAÇ) küm / köm: bk. a¤›l 3. (Keskin - Süleyman SOLMAZ) qolik: Boynuzsuz koyun veya keçi. (KBAYA-197) qom: 1. A¤›l. (KBAYA-197). 2. Koyun ah›r›. (AKD-394). 3. Özel çiftlik; üstü kapal› a¤›l; k›fllak. (E‹A-203). 4. Aç›k koyun a¤›l›. (EvYA-421). qorud: Alt› ayl›k keçi yavrusu. (E‹A203) qorut: 1. Bir yafl›nda erkek keçi. (TYAD-177). 2. Alt› ayl›k keçi yavrusu. (EA-123) qoflqar: Koç. (PKTA-201) qoy: Koyun. (OTA-145) qoy›n: Koyun. (UMA- 263) qoyun: Koyun. (DTYA-72) (DA-163) (PKTA-201) qoz: Kuzu bar›na¤›. (EvYA-422) qozu: Kuzu. (PKTA-201) qûn: koyun. (KBAYA- 198) quzi: Kuzu. (DA-164) quzu: Kuzu. (DTYA-72) mal: 1. Hayvan. (OAAD- 250).2. S›¤›r cinsinden büyük bafl hayvanlar. (K‹A380). 3. Mal, hayvan sürüsü. (EA-123) (Domaniç - Saniye B‹RAY) mal yata¤›: Günefl ç›kt›¤›nda beslenen koyunun dinlenmeye b›rak›lmas›. (Güney / Denizli- fi. KUTLUDA⁄) melemez: Beceriksiz, tembel. (E‹A222) mera / çay›r: Otlak. (Keskin - Süleyman SOLMAZ) mi: Koyun. (TYAD-179) o¤lah: O¤lak. (UA-133) (Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Keskin - Süleyman SOLMAZ) o¤lak: Alt› ayl›k keçi yavrusu. (Alanya- M. TÜRKTAfi) (Domaniç - Saniye B‹- 77 Y›l: 12 Say›: 47 RAY) otlag›ye: Otlak. (PKTA-209) otlamak: Otlamak. (E‹A-249) (DA167) (Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY) ögeç: Bir yafll› davar. (EA-125) ö¤eç: ‹ki, üç yafllar›nda erkek koyun ve keçi. (Denizli- fi.KUTLUDA⁄) ögefl (ç): Bir yafll› erkek davar. (E‹A251) örü: Davar ya da koyunlar›n gece otlat›lmas›. (Alanya- Metin TÜRKTAfi) (Domaniç - Saniye B‹RAY) örüm: Bahar aylar›nda çoban›n gece saat 3 civarlar›nda gidip sürüyü otlaktan getirmesi. (örüm yaymak / örüme gitmek) (Keskin - Süleyman SOLMAZ) öveç: 1. Bir yafl›n› geçmifl erkek davar. (Alanya- M. TÜRKTAfi) (Domaniç Saniye B‹RAY); 2. 1-4 yafllar›nda erkek koyun, enenmifl erkek koyun veya keçi. (AA-188); 3. ‹ki yafl›ndaki koyun. (Denizli - Hasan UÇ) övrek: Sürü. (OAAD-254) parah (¤): Yaz›n koyunlar›n sa¤›lmak üzere getirildikleri köy kenar›ndaki yer. (E‹A-255) pemb: Kuzular›n do¤um zaman›. (TYAD-181) sa¤›m: Sa¤ma zaman›. (Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Domaniç - Saniye B‹RAY) sa¤›n: Sa¤mal; sa¤›lmakta olan inek v.s. koyun. (E‹A-268) sa¤l›m: Sa¤›lan koyun. (Keskin - Süleyman SOLMAZ) sa¤mak: (süt) Sa¤mak. (Afflin - Ekrem KIRAÇ), (Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY) sa¤mal: 1.Sa¤›lan davar. (256); 2. Sa¤›ml›k hayvan. (K‹A-382); sâmal (Domaniç- Saniye B‹RAY) sahar: Hayvan›n aln›ndaki beyazl›k. (Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Keskin - Süleyman SOLMAZ); sakar (Domaniç - Saniye B‹RAY) sahlamak: Hayvanlar hakk›nda bak- 78 mak, beslemek. (E‹A-268) sa¤›n: Sa¤mal; sa¤›lmakta olan inek vy. koyun. (E‹A-268) saya: Koyun a¤›l›. (KBTAÜA-189) saya: Çoban. (OAAD-256) semirmek: Semiz hale gelmek. (Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç Saniye B‹RAY) semiz: Semiz, etli kanl›. (Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY) seyis: Befl yafl›n› geçmifl teke. (Keskin - Süleyman SOLMAZ) seyiz: Erkek keçi. (AKD-396) si¤lim: Az yiyen koyun. (Güney/ Denizli - fi. KUTLUDA⁄) so¤ulmak: Sa¤mal hayvanlar için sütten kesilmek. (E‹A-282) (Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY) sulamak: Sulamak. (Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY) sürü: Sürü. (Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY) süse¤en: Çok boynuz vuran hayvan. (Domaniç- Saniye B‹RAY) süsgen: Çok boynuz atan hayvan. (E‹A-288) süsmek: Tos vurmak. (Denizli - Hasan UÇ) (Domaniç - Saniye B‹RAY) fl›van: Çoban. (TYAD-184) flifleh: Bir yafl›ndan yukar› koyun. (EA-126) fliflek: 1. Bir yafl›n› geçmifl difli koyun. (OAAD-258) (Domaniç - Saniye B‹RAY). 2. 6 ayla iki yafl aras›ndaki difli koyun. (UA-134). 3. Keçi. (Kayseri- Saadet KARAKÖSE). 4. Kuzulama dönemine girmifl ya da do¤urmufl sütlü koyun. (Güney/Denizli - fierif KUTLUDA⁄). 5. ‹ki yafl›nda yavrulamam›fl koyun. (AKD396). 6. Bir yafl›ndan yukar› koyun. (EvYA-426). 7. Kuzulamam›fl koyun. (Afflin Ekrem KIRAÇ). 8. Kuzulayacak koyun. Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 (Keskin - Süleyman SOLMAZ) flifleyh (g): Bir yafl›ndan yukar› koyun. (E‹A-295) tapla: Ah›r. (AA-195) teke: 1. Üç yafll› erkek o¤lak. (E‹A304); 2. Erkek keçi. (Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY) tekesek: Çiftleflmek isteyen difli keçi. (Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Domaniç - Saniye B‹RAY) tifltir: Bir yafl›nda henüz yavrulamam›fl keçi. (KBAYA- 205) to¤a: Erkek o¤lak. (E‹A-312) tohli: 1. 6-12 ayl›k koç; bir yafll› koyun. (E‹A-312).2. 6-12 ayl›k kuzu. (EA127) tohlu: 1. Koç. (EYAD- 238). 2. ‹ki yafl›nda kuzu. (AKD-397). 3. Bir yafl›n› doldurmufl koyun. (EvYA-427). 4. Bir yafl›ndaki kuzu. (Keskin - Süleyman SOLMAZ). 5. Bir yafl›ndaki erkek kuzu. (Afflin - Ekrem KIRAÇ) tohlumen: 6 ayl›kla 1 yafl aras›ndaki koyun. (Keskin - Süleyman SOLMAZ) toql›: ‹ki yafl›nda koyun. (UA-138) toklu: 1. Erkek kuzu. (Alanya- Metin TÜRKTAfi / Kayseri- Saadet KARAKÖSE). 2. Alt› aydan sonraki kuzu. (Güney / Denizli - fierif KUTLUDA⁄). 3. Bir yafl›n› geçmifl erkek kuzu. (Domaniç - Saniye B‹RAY) ulak: O¤lak. (KBTAÜA-191) uskotust: ‹ki yafl›nda keçi. (TYAD185) vurmak: Süsmek. (Keskin - Süleyman SOLMAZ) yâleg: Yayla. (KYA-253) yâli: Yayla. (GBAA- 123) yay›lmak: 1. Otlamak (Sürü, hayvan) (UA-142) (Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Keskin - Süleyman SOLMAZ) (Domaniç Saniye B‹RAY). 2. Hayvan. Otlanmak. (AA-201). 3. Yay›lmak. (E‹A-336) yayla: Hayvan otlat›lan yer. (Afflin Ekrem KIRAÇ) (Keskin - Süleyman Milli Folklor SOLMAZ) (Domaniç - Saniye B‹RAY) yaylah: Yayla. (UA-143) yayl›m: 1. Yayla. (OAAD- 262). 2. Otlanacak yer, otlanacak ot vb. (UA-143). 3. Otlak; sürünün yay›ld›¤› yer. (E‹A336) (Domaniç - Saniye B‹RAY). 4. Otlak. (EA-128) (Afflin - Ekrem KIRAÇ) (Keskin - Süleyman SOLMAZ). 5. Otlak, yayla, sürünün dinlendi¤i yer. (EvYA428) yayli: Yayla. (NYA- 191) yaymak: 1. Sürüyü otlatmak. (UA142) (Domaniç - Saniye B‹RAY). 2. Yaymak. (DA-173) yaz›: 1. Yayla, ova. (OAAD-262). 2. Yayla, k›rl›k. (AA-201). 3. Yaz›, ova, düzlük. (DTYA-86) yazi: Yayla; k›r; da¤. (E‹A-337) yazm›fl: Bir yafl›n› geçmifl erkek davar. (Alanya- M. TÜRKTAfi) yeyla: Yayla. (EvYA-428) yirek: Hayvanlar›n topland›¤› alan. (Ed‹A-268) Küçük bafl hayvan isimleri ve terimlerinin flah›s ad› olarak kullan›l›fl›: Küçükbafl hayvan isimleri günümüzde daha çok lakaplarda kullan›lmaktad›r. Fakat çeflitli Türk topluluklar›nda ve eski kaynaklarda flah›s ismi olarak kullan›ld›¤›n› da görmekteyiz. Keçi, Kuzu. (A-XVIII) Koçberdi (Türkmen T.) Koçmurat (Türkmen T.) Koyun (A-XXVII) Kuzubay (Türkmen T.) Kuzuberdi (Türkmen T.) A¤›l Be¤ (A-10) Ak Erkeç (A-13) Ak Erkefl (A-13) Çoban Hüsamettin. (A-106) Çoban Devlet Giray (Ahmed) (A-106) Çoban Noyan (A-106) (Devam› 48. say›da) 79 ÂfiIK DEML‹ VE O⁄LU AL‹ SA‹D COfiKUN Adem KOÇ* Âfl›k Demli, 1887 y›l›nda Yozgat’›n Sorgun ilçesine ba¤l› Ahmet Fak›l› köyünde do¤mufltur. As›l ad› Hasan Coflkun’dur. ‹lk dini derslerini köyünde ald›ktan sonra e¤itimini devam ettirmek üzere Kayseri’ye gitti ve orada medrese e¤itimini tamamlad›. Askerli¤ini yedek subay olarak yapt› ve Kurtulufl Savafl›’nda Garp Cephesi’nde görev ald›. Askerin moralini yükseltmek ve onlar› coflturmak için fliirler söyledi. ‹syanlara karfl› nasihatler verdi. Ateflli bir hatip oldu¤unu verdi¤i hutbelerle göstermifltir. Bu nedenle kendisine “Deli Molla” denilmifltir1. Yozgat, Çorum, Amasya, Tokat, Sivas illerinde nasihat memuru olarak görev yapm›fl ve nasihatleri ve hutbeleri ço¤alt›larak halka da¤›t›lm›flt›r. Sorgun Müftülü¤ü’ne atanm›fl ve oradan da Kars’a müftü olarak tayini ç›km›flt›r. Baflta r›za göstermese de Diyanet ‹flleri Baflkan›’n›n görüflmesiyle görevine gitmifl ve halk› irflad etmifltir. Kars’tan sonra Polatl›’ya oradan da Eskiflehir’e tayini ç›km›flt›r. Eskiflehir müftülü¤ü yaparken Yozgat’tan milletvekili olmas› istenilmifl ancak yafl›n›n geçti¤ini belirterek bunu geri çevirmifltir. Emeklili¤ini hemflehrilerinin ›srar› üzerine Sorgun’da iki y›l görev yapt›ktan sonra istemifltir. Eskifle- * hir’de emeklili¤i s›ras›nda vaaz ve nasihatlerine devam etmifltir. 20 Ocak 1965 y›l›nda da hakk›n rahmetine kavuflmufltur. Son nefesini teslim ederken söyledi¤i flu dörtlük mezar tafl›na ifllenmifltir: Yafl›m yetmifl dokuz oldu ne Hasan kald› ne Coflkun, Hayat›n doldu miad› kamu âzâ heman yorgun. Sar›lm›fl bab-› güfrana geliniz emrini bekler, Bütün ahbab-› yarâna saadetler... Selâmetler! Hakiki ve sade müslümanl›¤› benimseyen Demli, muska yazmak gibi iflleri de sevmezdi. ‹lmi, fenni, medeniyeti desteklerdi. Aslen Nakflibendi tarikat›na ba¤l› iken döneminde bu tarikatla baz› görüflleri ters düflünce Mevlevili¤e gönül vermifltir. Çok iyi derecede Arapça ve Farsça bildi¤i için talebeler de yetifltirmifltir. Bafl›ndan iki evlilik geçen Demli’nin ilk eflinin ad› Ayfle’dir. Bu han›m›ndan Ali Said ve Ali ‹hsan ad›nda iki o¤lu dünyaya gelmifltir. Ali Said, Sorgun Mal Müdürlü¤ü’nde memurluk yapm›flt›r. Ali ‹hsan (Müftüo¤lu)2 binbafl› emeklisi olup CHP’den iki dönem Sorgun Belediye Baflkanl›¤› görevinde bulunmufltur. Demli’nin di¤er han›m› Hatice Naime’den Mehmet Macid, Veliye, Didar, Mehmet Vedat isimlerinde dört çocu¤u olmufltur. Alevi-Sünni kardeflli¤ine ör- DPÜ, Fen-Edebiyat Fakültesi, TDE Bölümü, Araflt›rma Görevlisi. 80 Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 nek olmas› için ilk han›m›ndan olan çocuklar›na Ali, ikinci han›m›ndan olan çocuklar›na Mehmet isimlerini vermifltir. Bunlardan flu anda Macid ve Vedat hayattad›r. Di¤er çocuklar› vefat etmifltir. Çok sevdi¤i k›z› Veliye lise tahsilini yaparken veremden ölmüfltür. Ona yazd›¤› fliiri Verem Haftas›’nda okunmufltur. Demli’nin fliirlerini Arap harfleriyle yazd›¤› defteri, torunu Nevzat Coflgun vefat ettikten sonra evinin çat› kat›nda kaybolmufltur. Bu yaz›m›zda Demli’nin ilk han›m›ndan olan Ali Said’i tan›taca¤›z, Demli ve Ali Said aras›nda geçen mektup biçimindeki fliirleri sunaca¤›z. Demli’nin flair ruhu o¤lu Ali Said’e geçmifl ve halk taraf›ndan Ali Said’in flairli¤i Demli’den daha güçlü bulunmufltur. Ali Said, 1911 y›l›nda Sorgun’da do¤mufl ve yine burada 1962 y›l›nda babas›ndan evvel dünyaya veda etmifltir. ‹lkokul mezunu olan Ali Said, Sorgun Mal Müdürlügü’nde vazife yapm›flt›r. Küçük yaflta ölen befl çocu¤uyla beraber toplam onbir çocu¤u vard›r. Bunlardan Halet, Yurdagül, Nevzat, Türkan, Süheyla, ‹brahim Selman hayatlar›n› idame ettirmifllerdir. Ali Said yarat›l›fl olarak müzi¤e, saza, kavala, ava ve içki alemine düflkündür. Bu durum babas›n› her zaman rahats›z etmifltir. Ancak Ali Said, bu al›flkanl›klar›n› b›rakmam›flt›r. Çok heyecanl› bir f›trata sahip olan Ali Said, sinirlenince her an patlamaya haz›r bir barut f›ç›s› gibidir. Çok güzel kaval çalan Ali Said, demir kaval›yla bir k›zg›nl›k an›nda arkadafl›n› bile dövmüfltür. Memur olan Ali Said, maddi zorluklar içinde ç›rp›n›rken kardefli Ali ‹h- Milli Folklor san’dan yard›m ister. Ancak, Ali ‹hsan onun içki aleminden korktu¤u için yard›m talebini geri çevirir. Yerköy’de bulunan Ali Said, kardefline olan sitemini flöyle dile getirir: ‹hsan Coflgun'a Bin türlü mihnet çekerek emek vermifltim sana Yaz›k k›ymetim yokmufl talih körlenir gider Otuzüç y›ldan beri ne ihsan›n var bana Geçen gün unutulur, y›llar f›rlan›r gider. Bir gönül ki k›r›lsa kolay kolay yap›lmaz Al›n yaz›s› çekilir, takdirden de kaç›lmaz Para lüzumlu fleydir, mabut diye tap›lmaz Da¤›l›r, toplan›r, harcan›r gider. Hayat öyle bir yol ki, düfle kalka al›n›r Kimi içten kan a¤lar, kimi zevkle sal›n›r Bir gülüstan içinde yüzbin çiçek bulunur Benin al sand›¤›m güller, gayr› morlan›r gider. Düflenin dostu olmazm›fl, çünkü geldi bafl›ma Billahi güvenim yok, bugün öz kardeflime O da alayla bakt› ça¤layan gözyafl›ma Yüzbafl› oldum diye keyfle pürlenir gider. Hey Allah’›m muhtaç etme beni namert ellere Hayatta ifl düflürme kirli berbat ellere Ne babaya, ne kardefle, ne de bir yâd ellere Kolumdan tutan›m yok, yolum zorlan›r gider. Bir kardeflse aramazsa dar günlerde kardefli Yaras›na merhem vurup, olmaz ise dert efli Sahte sözlerle söner mi tutuflan iç atefli Sessiz zerreler halinde yanar, korlan›r gider. Diyorlar ki ana ba¤r› yanar, tutuflur imifl, Bafla bir ifl gelince, kardefl yetiflir imifl Uzan›nca flefkat eli, dertler yat›fl›r imifl Ben bunlardan mahrumum, yaram korlan›r gider. Said sözün beyhude kime söylen, kim duyar 81 Y›l: 12 Say›: 47 Kardefl diye güvendi¤in, döner gözünü oyar Hasan Coflgun'a Sitem Dünyada hasis olan›n sanma ki gözü doyar ‹hsan bundan ibret almaz hala torlan›r gider. Ferhad’›n mezar›na b›rak›lm›fl kunda¤›m, Soyumuz Coflkun imifl, bense bir yanarda¤›m. Ali Said Coflgun 31/1/1955-Yerköy Miras›m bir k›r›k saz, çalmadan geçti ça¤›m, Onun için yanar›m, Neron’un da¤› gibi, Asi yap›s› ve içkiye olan düflkünlü¤ü nedeniyle Çekerek ilçesine sürgün gider. Ailesini Sorgun’da b›rakm›flt›r ve onlara hasret kalm›flt›r. Yaln›zl›¤›n› flöyle dile getirir: Sürünerek yaflar›m, ka¤n› daya¤›3gibi. Cehaletin befli¤i, hicran›n anas›y›m, Sefalet mevhumunun, bütün yüz karas›y›m. Do¤du¤uma piflman›m, Yaradan’a asiyim, Onun için yanar›m, keremin ba¤› gibi, Sürünerek yaflar›m, ka¤n› daya¤› gibi. Benden selam olsun gülyüzlü yare Beyhude yanmas›n ah çekerekten Sak› gamlan›pta düflmesin zare S›kmas›n can›n› vah çekerekten. Üç damla gözyafl› döktü veda da, Kalbimi deliyor geldikçe yâda Ömrümün yar›s›n›, geçirdim yal›n ayak, Elde bir kambur asa, aln›m aç›k yüzüm ak. Garip bir yolcu gibi, y›llarca dolaflarak, Bir gülistan arar›m, ‹rem’in ba¤› gibi, Sürünerek yaflar›m, ka¤n› daya¤› gibi. Ben mi gurbetteyim, o mu s›lada, Gönül diyor ayr›l kalk çekerekten. Baboflun hayali gözüm de tüter Ayr›l›k kor bana, ölümden beter Günleri saymakla gurbet mi biter Düflenler kurtulmaz cah çekerekten. Ey Said sabreyle fütara düflme Demli, o¤luna güvenmedi¤i için iste¤ini reddeder. ‹çkinin, saz›n kendilerine hiçbir dedesinden miras olmad›¤›n›, insan›n kendisini yine kendisinin yakaca¤›n› söyler ve mektuba flöyle cevap verir: Fazlaca coflup ta kendini aflma Maziyi düflünüp derdini deflme Elbet birgün aflar râh çekerekten. Ali Said Coflgun 20/4/1956-Çekerek ‹çki alemine, ava ve saza merakl› olan Ali Said iflyerine alkollü gidince iflten uzaklaflt›r›l›r ve a盤a al›n›r. Demli, bu s›ralarda Eskiflehir Müftüsü’dür. Görevine hararetli bir flekilde devam etmektedir. Demli, Sorgun’da sözü geçen bir zatt›r. Ali Said iyice zor durumda kal›nca babas›na yard›m etmesi ve ifle geri döndürülmesi için mektup yazar. ‹steklerini flöyle dile getirir: Baba Hasan Coflgun'dan O¤ul Said Coflgun'a Cevap Kafa bir üzüm küpü, Çorum’un ba¤› gibi Fitillenmifl yan›yor, ‹talyan da¤› gibi. Nefsin koka dursun, haflhafl b›ça¤› gibi, Gençlik çöküp erirken, Urfa’n›n ya¤› gibi, Sürünmez de ne yapars›n, ka¤n› daya¤› gibi. Zerre düflerse zekay›, yorar de¤il mi o¤lum, Huysuzlu¤un notunu, k›rar de¤il mi o¤lum. Keskin sirke küpüne zarar, de¤il mi o¤lum, ‹nsan olan tepiflmez, kat›r aya¤› gibi, Sürünerek yaflamaz ka¤n› daya¤› gibi. O¤ul Said Coflgun'dan Baba 82 Milli Folklor Y›l: 12 Say›: 47 Girdi¤i her mesle¤i, ifsat eden bir adam, Vazife hak tan›maz, çekifltirir demadem. Çilingir sofras›nda her yerde, ayn› alem, R›zk›n› kendi keser, ekmek b›ça¤› gibi, Sürünmede hakl›d›r, ka¤n› daya¤› gibi. Hangi dedenden kald›, içki, ba¤lama çalma, Kaç defa ihtar ald›n, düflün kendini anla. Masada ifl beklerken, sen da¤larda kufl avla, O¤lum Nevzat lisede, Metelik yok kesede, Saidi af buyurun, Velev suçlu ise de. Ba¤›flla pür kusurum, Kalmam›flt›r huzurum. Ma¤dur oldu¤um için Bozuluyor fluurum. Terlerin morfin saçar, Afyon’un ya¤› gibi, Elbette sürünürsün, ka¤n› daya¤› gibi. Bütün vücut alkolik, vazife aflk› ölmüfl, Efrad› ayalinin, benzi sarar›p solmufl, Afl› çana¤› gibi, damarlar›n zift dolmufl, ‹çini yakan odur, keremin ba¤› gibi, Tak›lacak yer arar, çal› buda¤› gibi. Benim sana son sözüm, yalan söyleme o¤lum, Yuttu¤un zehir, haram› yeme o¤lum. Senin olmayan fleyi, koynuna koyma o¤lum, Bulursun gülistan›, ‹rem’in ba¤› gibi, Ufuklarda gezersin, keflif uça¤› gibi. Kaçar talihim gülmez, Elimden bir fley gelmez, Yüksek malumlar›n›z Güller dikensiz olmaz. Yokluk herfley do¤urur, Beni kasar, kavurur, Sekiz nüfus ailem Allah diye ba¤›r›r. ‹flte böyle halimiz, Söner istikbalimiz, Maruzat›m bu kadar Ey k›ymetli Valimiz. Ali Said Coflgun 17/11/1958 Babas›ndan ve kardeflinden hiçbir yard›m göremeyen Ali Said, durumu son olarak Yozgat valisine bir dilekçeyle bildirir ve aman diler: Yozgat Valisine Ey Muhterem Valimiz, Ne olacak halimiz; Çekerek’te kan a¤lar, Evlad› âyâlimiz. Soyad›m›z Coflgun’dur Zeka biraz taflk›nd›r. Bu hal bafla geleli Bir fley bilmez, flaflk›nd›r. Yirmi iki y›l hizmetim, Pek az kald› müddetim. Lütfen flefkat buyurun, ‹ntihar ak›betim. Milli Folklor Vali, böyle sanatç› ruha sahip bir insan›n devlet dairesinden uzaklaflt›r›lmas›n›n zarar verece¤ini düflünerek Ali Said’i geri ifle ça¤›r›r. Ali Said, Demokrat Parti’ye gönül vermifltir. Ancak 1950’li y›llarda Demokrat Parti’nin yanl›fl siyasetinden rahats›z olmufltur. 1959 y›l›nda Sorgun’da yap›lan CHP Halk Kongresi’ne ziyarete gider. Onu gören arkadafllar› çok flafl›r›r ve kendisini böyle bir toplant›da beklemediklerini söylerler. Ali Said, müsaade ederlerse bir fliir okumak istedi¤ini söyler ve Demokrat Parti’ye olan sitemini flöyle dile getirir: 83 Y›l: 12 Say›: 47 Demir K›rat›m Ben senin sahibindim severdim can›m diye Bakar, biner, beslerdim, kendi hayvan›m diye Hergün t›mar ederdim artacak flan›m diye Bir eflek yar›fl›n› kurtaramad›n k›rat›m Kofluda geri kald›n, kara ettin surat›m. Babam seni al›rken gözü para görmedi Demir k›rat cins diye, asl›n› hiç sormad› Babam›n umduklar› hiç yerini bulmad› Bir eflek yar›fl›n› kurtaramad›n k›rat›m Kofluda geri kald›n, kara ettin surat›m. Seni sat›n al›nca sanki düldül gibiydin Boyun uzun, bel k›sa, kusursuz gül gibiydin. Yan›k kiflneyiflinle, dertli bülbül gibiydin Ne yaz›k ki kofluda geri kald›n k›rat›m Her zaman el içinde kara ettin surat›m Tam iki y›l tay diye besledim, sana bakt›m Saf kanlar aç dururken seni çay›ra çakt›m Huzur yüzü görmedim bafl›nda ç›ra yakt›m Belki koflu kurtar›r diye demir k›rat›m Ne yaz›k ki herzaman kara ettin surat›m. Üçüncü y›l hileyle kaz›ktan içe girdin Zira peflinden gelen pamuk k›r› bilirdin Adanal› Gümüfl’ten bütün y›ld›n delirdin Böyle koflu vurulmaz benim demir k›rat›m Her yerde, her devrede kara ettin surat›m. Amerikan, ‹ngiliz, kan›nda dahi olsan Art›k gözümden düfltün hergün koflu da alsan Kötü huylar y›kanmaz, bahr-i muhite dalsan Hiç dar›l›p gücenme sataca¤›m k›rat›m Yoksa senin yüzünden bataca¤›m k›rat›m. Kara damak oldu¤un esasen ap aç›kt› Nal›n yetmifl kurufltan, on befl liraya ç›kt› Sen bize bir yük oldun, çoluk çocuk hep b›kt› Art›k seni beslemem sataca¤›m k›rat›m Zira u¤ursuz ç›kt›n, bataca¤›m k›rat›m. 84 Nal›n on befl olunca, yedi buçuk ayar›n Son günlerde kalmad› hiç düzenin ayar›n Ne boyunun isterim, ne de Celal Bayar’›n Onlar› da jokeylikten ataca¤›m k›rat›m Seni de satmaz isem bataca¤›m k›rat›m. Menderes’ten geçemez k›ratlar›n aksisi Dillere destan oldu Koraltan’›n taksisi Yalan m› bu sözlerim bre millet kürsüsü ‹flte pazar yerinde sat›yorum k›rat›m Yoksa senin yüzünden bat›yorum k›rat›m Atalar›mdan kalan emektar yeter bana ‹fllerimi o görür ihtiyac›m yok sana Birgün olup flahlan›r yürüdü mü meydana ‹flte o gün al›r›m, ben de iflimden murat Kalpl›¤›n sonu budur, duydun mu demir k›rat. Ali Said Coflgun 12/12/1959 Sorgun Halk Partisi Kongresi Bu fliiri okuduktan sonra ayakta alk›fllan›r ve CHP’ye kayd›n› yapt›rarak demokrat partiden ayr›l›r.4 NOTLAR 1 Âfl›k Demli hakk›nda daha genifl bilgi için bkz. DO⁄AN Durali, “Yozgat fiair ve Yazarlar›”, Ankara, 1988, ss.43-50; O⁄UZ M. Öcal, “Yozgat’ta Halk fiairli¤inin Dünü ve Bugünü”, Ankara, 1994, ss.5152. 2 Babas› müftü oldu¤u için mahkeme karar›y- la soyad›n› Coflgun’dan Müftüo¤lu’na çevirtmifltir. 3 Destek çubu¤u. Ka¤n› boflta beklerken öküz- lerin yorulmamas› için iki öküzün aras›na, boyunluklar› havada kalacak flekilde yerlefltirilir. Ka¤n› yürüdü¤ü zaman o kendili¤inden düfler. Bir iple boyunlu¤a ba¤l› oldu¤u için yerde sürünerek gider. 4 Kaynak kifli, Ali Said Coflkun’un en küçük o¤- lu ‹brahim Selman Coflgun; Müzik Ö¤retmeni, Kütahya, 2000. Milli Folklor