Sosyal Hizmet Bakış Açısından Genç Yetişkinlerde İntihar
Transkript
Sosyal Hizmet Bakış Açısından Genç Yetişkinlerde İntihar
SOSYAL HİZMET BAKIŞ AÇISINDAN GENÇ YETİŞKİNLERDE İNTİHAR GİRİŞİMLERİNİN İNCELEMESİ: BİR MODEL ÖNERİSİ Kamil Alptekin Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Hizmet Anabilim Dalı Doktora Tezi Ankara, 2008 KABUL VE ONAY Kamil Alptekin tarafından hazırlanan “Sosyal Hizmet Bakış Açısından Genç Yetişkinlerde İntihar Girişimlerinin İncelenmesi: Bir Model Önerisi” başlıklı bu çalışma, 20 / 05 / 2008 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda başarılı bulunarak jürimiz tarafından doktora tezi olarak kabul edilmiştir. ____________________________________________________ Prof. Dr. Beril Tufan (Başkan) ____________________________________________________ Prof. Dr. Veli Duyan (Danışman) ____________________________________________________ Prof. Dr. Oğuz E. Berksun ____________________________________________________ Doç. Dr. Halise Devrimci Özgüven ____________________________________________________ Doç. Dr. Sunay İl Yukarıdaki imzaların adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım. Prof. Dr. İrfan Çakın Enstitü Müdürü BİLDİRİM Hazırladığım tezin / raporun tamamen kendi çalışmam olduğunu ve her alıntıya kaynak gösterdiğimi taahhüt eder, tezimin / raporumun kağıt ve elektronik kopyalarının Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü arşivlerinde aşağıda belirttiğim koşullarda saklanmasına izin verdiğimi onaylarım: X Tezimin / Raporumun tamamı her yerden erişime açılabilir. Tezim / Raporum sadece Hacettepe Üniversitesi yerleşkelerinden erişime açılabilir. Tezimin / Raporumun ....... yıl süreyle erişime açılmasını istemiyorum. Bu sürenin sonunda uzatma için başvuruda bulunmadığım takdirde, tezimin / raporumun tamamı her yerden erişime açılabilir. 20 / 05 / 2008 ________________________________ Kamil Alptekin iii TEŞEKKÜR Yaklaşık beş yıl kadar süren çok zahmetli, çok yorucu ama bir o kadar da öğretici olduğunu düşündüğüm bu araştırmanın tamamlanmasında pek çok kişinin yardımları olmuştur. Öncelikle, konusu gereği zor geçeceği baştan belli olan bu çalışma için danışmanlığımı üstlenip beni yüreklendiren, çalışmanın tüm süreçlerini adım adım takip edip satır satır okuyarak büyük bir emek harcayan değerli hocam Doç. Dr. Veli Duyan’a; yaptıkları eleştiri, katkı ve yönlendirmelerle bu çalışmanın ortaya çıkmasında çok önemli bir rolü bulunan tez izleme komitesi üyeleri değerli hocalarım Doç. Dr. Halise Devrimci Özgüven ve Doç. Dr. Sunay İl’e, Kurum Danışmanlığımı üstlenerek Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servis’inde araştırma yapmama olanak sağlayan, araştırma süreci boyunca desteğini hep yanımda hissettiğim 1. Psikiyatri Kliniği şefi Doç. Dr. Erol Göka’ya; araştırmama tanık olarak katılmanın ötesinde bu araştırmanın gerçekleşmesi için eşine az rastlanır bir şekilde özveriyle çalışan Dr. Emel Gürün Derya’ya ve Kliniğin diğer araştırma görevlilerine; Araştırmama kendi rızalarıyla katılıp intihar girişim dönemlerindeki yaşantılarını benimle paylaşan, bu tezin asıl sahibi olan intihar girişiminde bulunan kişilere; Tez çalışmam boyunca kendilerinden gördüğüm irili ufaklı pek çok yardımın yanısıra geliştirdikleri ufuk açıcı düşünce ve önerileriyle araştırmamı devam ettirmem için gerekli olan motivasyonumu korumamda önemli bir pay sahibi olan sevgili meslektaşlarım Özge Uçan, Emrah Akbaş ve Sema Buz’a; Bu çalışmamanın değişik aşamalarında yaptığımız tartışmalar çerçevesinde intihar davranışını farklı perspektiflerden görebilmeme ve araştırma yöntemini sorgulamama yardımcı olan Doç. Dr. Nejmettin Özerkmen’e, Prof. Dr. Yasemin N. Oğuz’a, Doç. Dr. Asım Yapıcı’ya, Yard. Doç. Dr. Münir Dedeoğlu’na ve Doç. Dr. Filiz Kardam’a; Krize müdahale ve intiharı önleme alanında yetişmemde emeği bulunan, çalışmamı uzaktan uzağa da olsa izleyerek destekleyen, öğrencisi olmaktan onur duyduğum değerli hocam Prof. Dr. Işık Sayıl’a; iv Bugüne kadar yaptığım tüm akademik çalışmalarda maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen ODTÜ Kimya Mühendisliği Bölümü yöneticileri ve personeline; Çalışmamı başarıyla sonlandırabilmem için sık sık beni arayarak moral desteği sağlayan sevgili meslektaşım Said Demirel’e; Son olarak bu çalışmayı hem doğrudan (görüşmelerin bant çözümlemelerinin yarıdan fazlasını yapmış olma) hem de dolaylı olarak (bu tez kapsamında yaptığım her türlü çalışmaya sabır gösterme ve onay verme) destekleyen değerli eşim Gonca’ya ve Tam da ölüm ile yaşam çizgisi arasında gelişen öyküleri sonuçlandırmaya çalıştığım bir sırada dünyamıza katılan ve böylece ölüm ile yaşamı (düşünsel / anlamsal) açıdan yeniden ama farklı boyutlarda sorgulamama neden olan minik kızım Zehra Betül’e; Teşekkür ediyor, şükranlarımı sunuyorum. v ÖZET ALPTEKİN, Kamil. Sosyal Hizmet Bakış Açısından Genç Yetişkinlerde İntihar Girişimlerinin İncelenmesi: Bir Model Önerisi, Doktora Tezi, Ankara, 2008. Bu araştırmanın amacı Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisi’ne intihar girişimi nedeniyle getirilen genç yetişkin kişilerin intihar girişimine yönelmelerinde etkili olan faktörleri psiko-sosyal bağlamı içerisinde inceleyerek; bu eylemleri hakkında daha bütüncül ve derin bir kavrayışa ulaşmaktır. Epistemolojik açıdan yorumsamacı yaklaşıma dayanan bu araştırma, intihar girişiminde bulunan kişilerin kendi ifade biçimlerinden yararlanarak, kişisel deneyimlerini anlama çabası içerisinde yürütülmüştür. Taşıdığı amaca ve dayandığı kuramsal yaklaşıma uygun olarak bu araştırma için nitel araştırma yöntemi benimsenmiştir. Araştırma 1 Haziran - 18 Temmuz 2006 tarihleri arasında Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisi’ne intihar girişimi nedeni ile getirilen 16’sı kadın, 5’i erkek olmak üzere toplam 21 kişi üzerinden gerçekleştirilmiştir. Görüşmelerin analizi sonucunda, oluşum / gelişim süreçleri bakımından araştırma kapsamındaki intihar girişimi vakalarının kimi benzer özellikler taşıdığı görülmüştür. Bu özellikler: Arkadaşlık ilişkilerinde, aile veya okul yaşamlarında çeşitli güçlükler yaşama, yetersiz bir sosyal destek sistemine sahip olma, üst üste gelen yaşam krizleri ile karşılaşma ve bu krizlere karşı etkili / kalıcı çözüm üretememe, duygusal durumun sürekli kötüye gidişi, karşı cinsle sürdürdüğü ilişkide bocalama; arkadaş, anne veya eş ile tartışma sonucu üç saatten az bir zaman dilimi içerisinde intiharı düşünme, spesifik bir plan yapmaksızın kendi ev ortamında kolay elde edilebilir / ulaşılabilir bir yöntemle (ilaç içme) intihar girişiminde bulunma ve eylem sonucunda ölümden kurtulmak için aktif veya pasif bir şekilde yardım arayışında bulunma olarak sıralanmıştır. İntihar girişimlerinin ölüm ile yaşam gibi iki zıt istek arasında gidip gelen iniş çıkışlarla dolu kararsız bir süreç içerisinde oluşması araştırmada öne çıkan diğer bulgular arasındadır. Aile yaşamı ve sosyal sistemlerle (arkadaş grubu, okul ve çalışma yaşamı) ilişkileri sorunlarla dolu olan intihar girişimcilerinin çoğunlukla süregelen yaşamlarının değişmesini istedikleri ve bu doğrultuda ilaç içme gibi uygunsuz bir davranışla kendi hayatını riske atarak çevredeki kişilerden yardım istemeye yöneldikleri görülmüştür. vi Ortaya çıkan bu görüntüye dayanarak intihar girişimcilerinin eylemleri; “kişinin yaşadığı sorunlar karşısında bir çıkış yolu bulamadığını çevrenin dikkatini çekebilecek radikal bir tepki ile ortaya koyma” şeklinde yorumlanmıştır. Son olarak araştırma bulgularının yanısıra araştırma sürecindeki gözlemler ve deneyimler de göz önünde bulundurulup bir öneri niteliğinde bu araştırma kapsamında yer alan kişilere yönelik “sosyal hizmet müdahale modeli” oluşturulmuştur. Anahtar Sözcükler İntihar, intihar girişimi, intiharı önleme, yorumsamacı yaklaşım, sosyal hizmet. vii ABSTRACT ALPTEKİN, Kamil. The Study of Suicide Attempts in Young Adults by a Social Work Point of View: a Model Proposal, Ph. D. Dissertation, Ankara, 2008. The objective of this research is, by examining the factors which have a leading role in suicide attempts of young adults taken to Emergency Service of Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi (Ankara Training and Research Hospital) based on psycho-social context, to reach a more coherent and intensive perception about their such attempts. This research, which is based on interpretive approach from an epistomological point of view, has been conducted by making efforts to understand the suicidal yongsters’ personal experiences revealed by themselves during interviews. For the sake of its purpose and the theoretical approach it is based on, qualified research method has been adopted for this survey. This research has been realized and carried out on 21 cases in total (16 female and 5 male) taken to Emergency Service of Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi” from June 1, 2006 to July 18, 2006 due to suicidal tendencies. As a result of the analysis based on interviews, it has been found out that the cases of suicide attempts that are under research show some similar characteristics in respect to their development / occurence processes. These characteristics are as the following: to come across with various challenges and difficulties in relationships with friends as well as in family and school lives; to have inadequate social support system; to face with successive crises in life and inability to produce effective / permanent solutions for these crises; to have an emotional state that is continuously worsening; to get confused in relationships with the opposite sex; to think of committing suicide within a time frame less than three hours as a result of an argument with a friend, mother or spouse; to attempt suicide with a method which can be easily obtained / reached (taking medicine) in their home without making a specific plan and to seek and try to get help actively or passively in order to survive after the attempt. That these suicide attempts have occured within an undecisive period full of ups and downs between two opposite desires of life and death is one of the leading findings highlighted in this research. It has been observed that the majority of these suicidal cases, with their problems related to family life and social systems (peer groups, school viii and working life), wished that their current life had changed and, in this respect, they tended to get help from people in their environment by putting their own lives at risk with an inappropriate behaviour like taking medicine. In accordance with the research results, the actions of people with suicidal tendencies are interpreted in the following way: “the person who could not find a proper way to deal with problems shows a radical reaction that may attract attention of his / her environment”. In conclusion, by considering observations and experiences during the survey, along with findings of the research, “Social Work Intervention Model” has been formed as a recommendation for the cases who were involved in the scope of this study. Key Words Suicide, suicide attempt, suicide prevention, interpretive approach, social work. ix İÇİNDEKİLER Sayfa TEŞEKKÜR.............................................................................................................. iii ÖZET....................................................................................................................... v ABSTRACT.............................................................................................................. vii İÇİNDEKİLER.......................................................................................................... ix TABLOLAR VE ŞEKİLLER LİSTESİ........................................................................ xiii BÖLÜM I: GİRİŞ..................................................................................................... 1 1.1. ARAŞTIRMANIN SORUNU.............................................................................. 3 1.2. ARAŞTIRMANIN AMACI.................................................................................. 5 1.3. ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ.................................................................................. 6 1.4. ARAŞTIRMANIN SINIRLILIKLARI.................................................................... 7 1.5. TANIMLAR........................................................................................................ 8 BÖLÜM 2: KURAMSAL ÇERÇEVE....................................................................... 9 2.1. İNTİHAR DAVRANIŞI....................................................................................... 9 2.1.1. İntihar Davranışının Sınıflandırılması............................................................ 9 2.1.1.1. Tamamlanmış İntihar.................................................................................. 11 2.1.1.2. İntihar Girişimi............................................................................................. 12 2.1.1.3. İntihar Düşüncesi........................................................................................ 13 2.1.2. İntihar İle İntihar Girişimini Birbirinden Ayırmanın Güçlüğü........................... 14 2.1.3. İntihar İle İntihar Girişiminin Yaygınlığı.......................................................... 15 2.1.4. İntihar Davranışının Temel Unsurları............................................................. 18 2.1.4.1. İntihar Niyeti................................................................................................ 18 2.1.4.2. İntihara Güdülenme (Motivasyon)............................................................... 20 2.1.4.3. İntihar Eylemi.............................................................................................. 22 2.1.5. İntiharlarda Ve İntihar Girişimlerinde Risk Faktörleri..................................... 23 2.2. İNTİHAR DAVRANIŞI İLE KARŞILAŞMA......................................................... 25 2.2.1. İntihar Düşünceleri İle Karşılaşma................................................................. 25 2.2.2. İntihar Tehditleri İle Karşılaşma..................................................................... 26 2.2.3. İntihar Girişimleri İle Karşılaşma.................................................................... 26 2.2.4. Tekrarlayan (Yineleyici) İntihar Girişimleri İle Karşılaşma............................. 28 x 2.3. İNTİHAR DAVRANIŞINI ÖNLEME................................................................... 29 2.3.1. Önleme Çalışmalarının Gerekçesi Ve Önemi................................................ 30 2.3.2. Krize Müdahale Ve İntiharı Önleme............................................................... 32 2.3.3. Önleme Düzeylerinin Kavramsallaştırılması.................................................. 34 2.3.4. Düzeylerine Göre Önleme Çalışmalarının Kapsamı Ve Önleme Stratejileri.. 35 2.3.5. Önleme Çalışmalarında Disiplinlerarası Yaklaşım......................................... 38 2.3.6. Sosyal Hizmet Ve İntiharı Önleme Çalışmaları.............................................. 39 2.3.6.1. Sosyal Hizmet Uygulaması......................................................................... 41 2.3.6.2. Ruh Sağlığı Alanında Sosyal Hizmet.......................................................... 42 2.3.6.3. İntiharı Önleme Çalışmalarında Sosyal Hizmet.......................................... 43 2.3.6.3.1. Birincil Düzeyde İntiharı Önlemede Sosyal Hizmetin Rolü...................... 43 2.3.6.3.2. İkincil Düzeyde İntiharı Önlemede Sosyal Hizmetin Rolü........................ 44 2.3.6.3.3. Üçüncül Düzeyde İntiharı Önlemede Sosyal Hizmetin Rolü.................... 45 BÖLÜM 3: YÖNTEM............................................................................................... 46 3.1. EPİSTEMOLOJİ................................................................................................ 46 3.1.1. Kuramsal Yaklaşım........................................................................................ 47 3.2. YÖNTEM.......................................................................................................... 51 3.3. ARAŞTIRMA DİZAYNI...................................................................................... 52 3.3.1. Uygulama Yerinin Ve Zamanının Belirlenmesi.............................................. 53 3.3.2. Araştırmaya Dahil Edilme Ve Araştırmadan Dışlanma Ölçütleri.................... 54 3.3.3. Örneklem....................................................................................................... 55 3.3.4. Uygulama Öncesi İşlem Basamakları............................................................ 56 3.4. GÖRÜŞMELER................................................................................................ 56 3.4.1. Görüşme Türü Ve Tekniği.............................................................................. 57 3.4.2. Görüşme Ana Hattı Ve Süreci....................................................................... 58 3.4.3. Görüşmelerin Kaydedilmesi........................................................................... 59 3.5. ANALİZ............................................................................................................. 59 3.6. ETİK ÇERÇEVE............................................................................................... 65 BÖLÜM 4: BULGULAR VE YORUM...................................................................... 67 4.1. TANITICI BULGULAR...................................................................................... 67 4.1.1. Sosyo-Demografik Özelliklere İlişkin Tanıtıcı Bulgular.................................. 67 4.1.2. Beden Ve Ruh Sağlığına İlişkin Tanıtıcı Bulgular.......................................... 70 xi 4.1.3. İntihar Davranışı Öyküsüne İlişkin Tanıtıcı Bulgular...................................... 71 4.2. İNTİHAR GİRİŞİMCİLERİNİN YAŞANTILARINA İLİŞKİN BULGULAR............ 71 4.2.1. İntihar Girişiminden Önceki Döneme İlişkin Yaşantılar.................................. 71 4.2.1.1. Algılanan Kişilik Özellikleri.......................................................................... 72 4.2.1.2. Aile Yaşamı................................................................................................. 75 4.2.1.3. Sosyal Sistemlerle İlişkiler.......................................................................... 82 4.2.1.3.1. Arkadaş Grubu İle İlişkiler........................................................................ 82 4.2.1.3.2. Okul Yaşamı............................................................................................ 87 4.2.1.3.3. Çalışma Yaşamı...................................................................................... 89 4.2.1.4. Sorun Çözme Ve Sorunlarla Baş Etme...................................................... 89 4.2.1.5. Duygusal Durum......................................................................................... 93 4.2.1.6. İntihar Girişiminden Söz Etme.................................................................... 96 4.2.2. İntihar Girişiminde Bulunma Dönemine İlişkin Yaşantılar.............................. 98 4.2.2.1. Tetikleyici Faktörler..................................................................................... 98 4.2.2.2. İntihar Düşünceleri...................................................................................... 101 4.2..2.3. İntihar Girişiminin Amacı............................................................................ 103 4.2..2.4. İntihar Girişimini Planlama......................................................................... 107 4.2..2.5. İntihar Girişiminin Yeri Ve Zamanı............................................................. 108 4.2..2.6. Yöntem Seçimi Ve Yöntemin Ölümcüllüğüne İlişkin Derecelendirme........ 110 4.2.3. İntihar Girişiminden Sonraki Döneme İlişkin Yaşantılar................................. 111 4.2.3.1. Ölümden Kurtulmak İçin Yardım Arayışları................................................. 112 4.2.3.2. İntihar Girişiminde Bulunmuş Olmaya Karşı Tepkiler................................. 113 4.2.3.3. Aile Ve Çevrenin Tepkisi............................................................................. 115 BÖLÜM 5: SONUÇLAR.......................................................................................... 117 5.1. İNTİHAR GİRİŞİMCİLERİNİN YAŞANTILARINA İLİŞKİN SONUÇLAR........... 117 5.1.1. İntihar Girişiminden Önceki Dönemdeki Yaşantılara İlişkin Sonuçlar............ 117 5.1.2. İntihar Girişiminde Bulunma Dönemindeki Yaşantılara İlişkin Sonuçlar........ 122 5.1.3. İntihar Girişiminden Sonraki Dönemdeki Yaşantılara İlişkin Sonuçlar........... 124 5.2. GENEL SONUÇLAR......................................................................................... 125 BÖLÜM 6: ÖNERİLER........................................................................................... 129 KAYNAKÇA............................................................................................................ 146 EK’LER................................................................................................................... 154 Ek 1: Kurum İnceleme Raporu................................................................................. 154 xii Ek 2: Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur Formu................................................................ 158 Ek 3: Sosyo-Demografik Ve Sağlık Bilgi Formu...................................................... 160 Ek 4: Yarı Yapılandırılmış Görüşme Formu............................................................. 162 Ek-5: Vaka İnceleme Süreç Ve Değerlendirme Raporu.......................................... 164 Ek 6: Vaka Özetleri.................................................................................................. 177 Ek 7: Acil Servis Polis Kayıtları................................................................................ 196 Ek 8: Etik Kurul Onayı.............................................................................................. 197 Ek 9: Özgeçmiş........................................................................................................ 198 xiii ÇİZELGELER DİZİNİ Sayfa Çizelge 1 : Uygulama Öncesindeki Tematik Çerçeve............................................... 60 Çizelge 2 : Verileri Kodlanmasına İlişkin Bir Örnek (“Sorun Çözme Ve Sorunlarla Başetme” Temasının Kodlanması)......................................................... 61 Çizelge 3 : Uygulama Sonrasındaki Tematik Çerçeve............................................. 63 Çizelge 4 : Araştırma Raporunda Yer Alan İG’lere Ait Alıntıların Dağılımı................ 64 Çizelge 5 : İntihar Girişimcilerinin Yaş Durumları...................................................... 67 Çizelge 6 : İntihar Girişimcilerinin Medeni Durumları................................................ 68 Çizelge 7 : İntihar Girişimcilerinin Öğrenim Durumları.............................................. 68 Çizelge 8 : İntihar Girişimcilerinin Çalışma Durumları............................................... 68 Çizelge 9 : İntihar Girişimcilerinin Aile Yapıları.......................................................... 69 Çizelge 10: İntihar Girişimcilerinin Ekonomik Durumları............................................ 69 Çizelge 11: İntihar Girişimcilerinin Sosyal Güvence Durumu..................................... 70 Çizelge 12: İntihar Girişimlerinin Cinsiyete Göre Dağılımı......................................... 196 Çizelge 13: İntihar Girişimlerinin Yaş Gruplarına Ve Cinsiyete Göre Dağılımı................................................................................................... 196 xiv ŞEKİLLER DİZİNİ Sayfa Şekil 1: İntihar Girişimlerinin Oluşum / Gelişim Şeması....................................... 126 Şekil 2: Acil Servise Getirilen İG’lere Yönelik Sosyal Hizmet Müdahalesi Akış Şeması........................................................................................... 130 1 BÖLÜM 1: GİRİŞ İntihar olgusu insanlık tarihi kadar eskidir. Bildirilen oranlar farklı olmasına karşılık intihar; dünyanın her yerinde görülebilmekte ve halen ‘tabu’ olma özelliğini korumaktadır. İntihar; “yaşamı tehdit edici” bir özellik taşıdığından ve sadece bireysel kayıplarla sınırlı kalmayıp, uyandırdığı şiddetli duygularla (öfke, panik, korku, suçluluk gibi) çevreyi de etkisi altına alabildiğinden aynı zamanda üzerinde önemle durulması gereken bir halk sağlığı sorunudur. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından; dünyada her 40 saniyede bir intihar, her 3 saniyede ise bir intihar girişiminin gerçekleştiği, son 45 yıl içerisinde intiharların %60 civarında arttığı ve intiharın tüm dünyada ilk on ölüm nedeni arasında yer aldığı bildirilmiştir (Stauffer, 2004: 14). Bu istatistikler ve değerlendirmeler intihar olgusunun önümüzdeki yıllarda da gündemimizi giderek artan bir şekilde işgal edeceğine işaret etmektedir. İntihar genellikle insanın kendini öldürmesi olarak düşünülmekte ve sadece davranışın sonunda ortaya çıkan durumla ilgilenilmektedir. Böyle bakıldığında insanı kendini öldürmeye götüren süreç göz ardı edilmekte ve bu süreci başlatan olay veya olaylar hakkında düşünmemiz zorlaşmaktadır. İntihar bilimcileri arasında yaygın görüş intiharın sadece insanın kendisini öldürmesi olayı olmayıp öldürme olayından uzun zaman önce başlayan bir “süreç” olduğudur. İntihara bir süreç olarak bakmak, yaklaşımımızı temelden değiştirecektir (Eskin, 2003: 3-4). İntihar bir süreç olarak değerlendirildiğinde intiharla bağlantılı bir takım davranış örüntüleri de göz önünde bulundurulur. Böylece intihar terimi geniş bir anlam kazanarak yerini, intiharla bağlantılı diğer davranış örüntülerini de içerecek şekilde “intihar davranışı” terimine bırakır. Bu durumda “intihar davranışı” terimiyle genel olarak düşünceyle başlayıp ölümle sonuçlanan bir davranış yelpazesi ve süreci anlatılmak istenir (Lester, 1997: 6; Eskin, 2003: 5). İntihar davranışının hangi davranış örüntülerini kapsadığını belirlemek üzere pek çok yazar ve araştırmacı (Lester ve Lester, 1971: 7-10; Lester, 1972: 5-6; Sonneck-a, 1993: 56; Berman ve Jobes, 1997: 78-87; Eskin, 2003: 5) tarafından yapılan sınıflandırmalarda ortak olarak intihar düşüncelerine, tamamlanmış intihara ve intihar girişimine yer verildiği görülmektedir. 2 Bu çalışmada; spesifik olarak intihar girişimi olgusuna ve beraberinde intihar girişiminde bulunan kişilere odaklanılmıştır. Sosyal hizmet disiplini içerisinde yürütülen araştırmada, yorumsamacı perspektiften Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisi’ne getirilen intihar girişim vakaları değerlendirilmeye çalışılmıştır. İntihar girişimi, taşıdığı mesajlar itibariyle oldukça dikkat çekici bir intihar davranışıdır. Literatürde daha çok; üstesinden gelinemeyen bir acıyı ve sıkıntıyı dışa vurmanın yolu, çevrede bir değişiklik isteğini dile getirme ve bu doğrultuda “yardım çağrısı”nda bulunma olarak değerlendirilmektedir. Yine literatürde sıklıkla intihar ile intihar girişimi arasında ayrım yapmanın zor olduğu, bazen ayrımın raslantılara kalabildiği belirtilmekte, kimi benzeşen öğelerine karşılık intihar girişimlerinin kendine özgü niteliklerinin de bulunduğu üzerinde durulmaktadır. Örneğin bu kapsamda intihar girişimlerinde ölüm temasının intihara göre zayıf; amacın ve niyetin gizli olduğu ileri sürülmektedir. Tüm bunlarla birlikte pek çok yazar ve araştırmacı intiharlarda görülenin tersine intihar girişimlerinin daha çok gençlere ve kadınlara özgü bir davranış olduğu konusunda hemfikir görünmektedir (Stengel, 1964; Akt. Lester ve Lester, 1971: 89; Retterstol, 1993:6; Sayıl, Berksun, Oral, Güney, Büyükçelik ve Duran, 1995: 215-217; Lester, 1997: 94-98; Murphy, 1998: 165-175; Odağ, 2002: 26). İntihar girişimleri ile genellikle hastanelerin acil servislerinde karşılaşılır. Dolayısıyla intihar girişiminde bulunan kişinin ilk teması acil servisteki personel ile olur (Sayıl, 2000-b: 167; Spirito ve Lewander, 2004: 154; Kennedy, Baraff, Suddath ve Asarnow, 2004: 452). Girişimden sonraki bu dönemde hastanın içerisinde bulunduğu güç durum, ilk karşılaşmanın önemini artırmaktadır (Odağ, 2002: 140). Hasta ile insanca ilişkiye girmek, bedensel sorunların yanı sıra duygusal sorunlarına ilgi göstermek, onları açıklamasına yardımcı olmak çok önemlidir. Bu hastanın yaşama dönmesine ve tedavisinin sürmesi için motive olmasına olanak sağlamaktadır (Acil Serviste İntihar Girişimlerine Psiko-sosyal Destek ve Krize Müdahale Programı, 2004). Türkiye’de intihar girişimleri hayati tehlike getirmeyen, acemice denemeler olarak karşımıza çıkmakta, ölüm amaçlanmayıp eylem daha çok bir yardım arama niteliği taşımaktadır (Sayıl, 1994: 297; Sayar ve Bozkır, 2004: 34). Bu durum dikkatimizi psikolojik sıkıntıların kümelenişine, zorlayıcı yaşam olaylarına, aile ve sosyal destek sistemlerine çekmektedir. Bu doğrultuda sosyo-kültürel öğelerin, zorlayıcı yaşam koşullarının, aile ve sosyal destek sitemlerinin kişisel koşul ve yatkınlıklar çerçevesinde değerlendirilmesi gereği; bireylerin, ailelerin ve toplumun karmaşık sorunlarına 3 çözümler üretmeye çalışan sosyal hizmet’i (IASSW- International Association of Schools of Social Work, 2001) de bu soruna karşı duyarlı kılmaktadır. Sosyal hizmet, kendine yönelik zarar verici davranışlarda bulunan bireylerle çok sık karşılaşan meslek gruplarından biridir. Özellikle bunlar arasında intihar girişiminde bulunanların çaresizlikleri, yalnızlıkları, korunmaya ve desteklenmeye olan gereksinimleri sosyal hizmetin bu sorun alanına karşı duyarlılığını daha da artırmaktadır. Buna karşılık sosyal hizmet disiplini içerisinde intihar davranışına yönelik klinik uygulama için temel olacak bilgi üretiminin sınırlı ve sosyal hizmet araştırmacılarının intihar çalışmalarına katkısının oldukça yetersiz olduğu bildirilmektedir (Feldman ve Freedenthal, 2006: 468; Joe ve Niedermeier, 2006: 2). Doğası gereği multi-disipliner bir çalışma alanı olan ve üzerinde halen doldurulmayan bilgi boşlukları bulunan intihar davranışının (Cutcliffe, Stevenson, Jackson ve Smith, 2006: 793), mesleki uygulamasını “çevresi içinde birey” anlayışına uygun olarak hem bireye hem de bireyin çevresine aynı anda odaklanarak yürüten sosyal hizmet disiplini açısından araştırılması hiç kuşkusuz alandaki önleme ve / veya azaltma çalışmalarına önemli katkılar sağlayacaktır. 1.1. ARAŞTIRMANIN SORUNU İntihar davranışı; çoklu faktörlerin karmaşık bir şekilde bütünleşmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkmakta ve toplumdaki nüfus gruplarının her birinde görülebilmektedir. Global bir sorun olarak intiharlar günümüzde bir çok ülkede ve özellikle genç nüfus arasında tırmanma eğilimindedir (Beautrais, 1998: 180; Bille-Brahe, 2001: 19; Goldsmith, Pellmar, Kleinman ve Bunney, 2002: 1). Türkiye açısından değerlendirildiğinde intiharlar, ülke genelinde giderek artma eğiliminde olmasına karşın diğer ülkelerle kıyaslandığında büyük bir sorun olarak görülmemektedir (Sayıl, 1994: 297; Alptekin, 2002: 95; Eskin, 2003: 62-63). Ancak intihar girişimleri çok daha yaygın ve büyük bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır (Sayıl, 1994: 297; Eskin, 2003: 91). Özellikle büyük kentlerde intihar girişimleri bir sağlık sorunu olarak görmezden gelinemeyecek boyutlardadır. Örneğin Ankara’da 1998 yılında 15 yaş üzeri intihar girişim oranlarının erkeklerde yüz binde 31.9, kadınlarda ise yüz binde 85,6 olduğu bildirilmiştir (Sayıl ve Özgüven, 2002: 13). Buna karşılık konu hala bir çok kesimde dikkate alınmamaktadır (Sayıl, 2000-b: 190). Dolayısıyla öncelikle büyük kentlerden başlamak üzere ülke genelinde intihar girişimlerine yönelik önleme programlarının 4 oluşturulmasına ve bunların kapsam ve içeriklerinin belirlenmesine ışık tutacak araştırmaların yapılması gerekmektedir. İntihar davranışının kendisi gibi, araştırılması da en karmaşık konulardan biridir. Odağ’ın (2002: 77) belirtmiş olduğu gibi sorunu istatistiksel yöntemlerle araştıran çalışmaların çokluğu literatür taramalarında hemen dikkati çekmektedir. Odağ’a göre bu tür çalışmaların sayısı oldukça fazla olmasına karşılık elde edilen bilgiler yine de sınırlıdır. Örneğin görüngüsel eğilimli psikiyatri kitaplarında istatistiksel veriler dışında ayrıntılı dinamik bilgiler azdır. Ayrıca konu son yirmi yıla kadar bir depresyon sorunu olarak görülmüş ve araştırılmıştır. İntihar ile hastalıklar arasındaki ilişkinin istatistiksel yönden araştırılmasına öncelik verilmesi, intihar olgusuna bir hastalık olduğu görüntüsü vermektedir (Odağ, 2002: 77). Oysa depresyon, kronik tıbbi hastalıklar ve kişilik sorunları gibi risk faktörlerini vurgulama eğiliminde olan geleneksel psikiyatrik yaklaşımın ötesine geçildiğinde, intihar olaylarının toplumsal ve kültürel alanla çok yakın ilişki içerisinde olduğu görülür. Söz konusu alanda yoksulluk, politik şiddet, toplumsal şiddet, toplumsal çöküntü, madde bağımlılığı ve en önemlisi ergenlik dönemi gelişimi, yaşlanma, ailedeki ve iş hayatındaki değişmeler, bir çok ülkede giderek artmakta olan intihar oranlarıyla doğrudan bağlantılıdır (Kleinman, 2003: 227). Türkiye’de intihar olgusunu istatistiksel yöntemlerle araştıran çalışmaların esin kaynağının “pozitivizm” olduğu görülmektedir. Bu araştırmalarda sosyo-demografik özellikleri, psikiyatrik bozuklukları ve risk faktörlerini belirlemek; davranışın biçimi, hızı ve yaygınlığı ile ilgili istatistiksel bulguları ortaya çıkarmak önem kazanmaktadır. Ancak hem içten hem de dıştan gelen uyarıcıların karmaşık etkileriyle oluşan intihar olaylarının altında yatan dinamik güçler üzerinde yeterince durulmamaktadır. Ayrıca bu araştırmalardan intihar girişiminin gelişim seyrini takip etme imkanı olmadığı için kişilerin içinde bulunduğu güç durumu, çektiği acıyı, yalnızlığı, çaresizliği ve çözümsüzlüğü hangi boyutlarda yaşadığını anlamak da güçleşmektedir. İşte bu araştırmada temel sorun, pozitivist bilim paradigmasına bağlılık yürütülen intihar araştırmalarında “süreç”, “bağlam” ve “kişiye özgünlük” boyutları gözden kaçırıldığı için intihar girişimi gibi karmaşık bir davranış örüntüsünü bütüncül ve derinlemesine anlamada ortaya çıkan yetersizliktir. Sözkonusu yetersizliği aşmada İntihar girişimcilerinin eyleme yöneliminde etkili olan faktörleri kendi bakış açılarından ortaya koyacak ve bu sayede daha zengin, ayrıntılı ve derin bilgilere ulaşmaya olanak sağlayacak araştırmaların yapılmasına gereksinim duyulduğu düşünülmektedir. 5 1.2. ARAŞTIRMANIN AMACI Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Acil Servis ortamında gerçekleştirilen bu araştırma, intihar girişimi vakalarına yönelmiştir. Kuramsal dayanağını yorumsamacı yaklaşımın oluşturduğu araştırmada, intihar girişiminde bulunan kişilerin intihar girişim dönemlerindeki öznel yaşantılarına odaklanılmıştır. Bu doğrultuda eylemin gerçekleştiği psikososyal bağlam göz önünde tutularak onların intihar girişim dönemlerindeki yaşantıları üzerinde durulmuştur. Araştırmanın temel amacı; Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisi’ne intihar girişimi nedeniyle getirilen genç yetişkin kişilerin (kendi anlatımlarından hareketle) intihar girişimine yönelimlerinde etkili olan faktörleri psikososyal bağlamı içerisinde inceleyerek; bu eylemleri hakkında daha bütüncül ve derin bir kavrayışa ulaşmaktır. Araştırmanın amacına yönelik olarak şu soruların yanıtları aranmıştır: İntihar girişiminde bulunan kişilerin; 1. Kendilerine yönelik olarak algıladıkları kişilik özellikleri nelerdir? 2. Aile yaşamları ve ilişkileri nasıldır? 3. Sosyal sistemlerle (arkadaş grubu, okul ve çalışma yaşamı) ilişkileri nasıldır? 4. Temel sorun alanları nelerdir? 5. Yaşadıkları sorunlara yönelik başvurdukları çözüm yolları nelerdir ve bunlar nasıl sonuçlanmıştır? 6. Duygusal yaşamları nasıldır? 7. Eyleme yönelmelerine neden olan tetikleyici faktörler nelerdir? 8. İntihar düşünceleri ilk kez ne zaman ortaya çıkmış ve bu düşünceler nasıl gelişmiştir? 9. Eylemde bulunmaya yönelik hazırlıkları nelerdir? 10. Eylemde bulunacağından kimler haberdar olmuştur ve bunlar ne tür tepkiler göstermişlerdir? 11. Eylemde bulunma amaçları nelerdir? 12. Eylemleri, nerede ve ne zaman gerçekleşmiştir? 13. Kullandıkları yöntemler nelerdir ve kullandıkları yöntemin ölümcüllüğüne ilişkin derecelendirmeleri nasıldır? 14. Ölümden kurtulmak için sarfettikleri çabalar nelerdir? 6 15. Ölümden kurtulmaya karşı göstermiş oldukları duygusal tepkiler nelerdir? 16. Eylemlerini aileleri ve çevreleri nasıl değerlendirmişlerdir? 1.3. ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ İnsana özgü, hem bireysel hem toplumsal bir olgu olarak intihar; yaşamı tehdit eden yıkıcı bir davranıştır. İntihar edenler hayatlarına son verdikleri için onlarla doğrudan herhangi bir çalışma yapmak mümkün değildir. İntihar girişiminde bulunanlar için ise durum farklıdır. Her şeyden önce intihar girişiminde bulunanlar halen yaşadıklarından onların bu davranışa güdülenmelerinde etkisi olan faktörleri açıklığa kavuşturmak olanaklıdır. Bu doğrultuda intihar girişiminde bulunan kişilerle doğrudan yüz yüze görüşebilmek pratik bir yoldur. Ancak bu yöntemin; kişinin düşünsel ve duygusal öğelerini paylaşma, kendi dilini kullanma biçimlerinden yararlanarak fenomenal dünyasını anlama ve böylelikle bireysel deneyimini ‘bağlamı’ içerisinde değerlendirebilme gibi bir takım güçlükleri bulunmaktadır. Bu araştırmanın tam da bahsedilen güçlükler üzerine kurulu olması ve nitel bir araştırma deseni içerisinde yorumsamacı bakış açısıyla her bir intihar girişimi vakası için özgün ve öznel deneyimlere yönelerek izlediği metodolojik ve kuramsal yol, araştırmayı önemli kılmaktadır. Araştırma; intihar girişim vakaları üzerinde yoğunlaşmış, intihar girişiminde bulunan kişilerin intihar girişim dönemlerindeki yaşantılarını açıklığa kavuşturma üzerine kurgulanmıştır. Bu nedenle araştırmadan elde edilen bilgilerin öncelikle Ankara il merkezinde intiharı önlemeye yönelik hizmetlerin planlanmasında ve yürütülmesinde yararlı olabileceği düşünülmektedir. Aynı zamanda klinik ortamlarda sosyal hizmet uygulamasının pek çok unsurunu bünyesinde taşıyan araştırma, sosyal hizmet disiplini içerisinde intihar davranışına yönelik oldukça az sayıdaki akademik çalışmalardan biri olması bakımından da önemli görülmektedir. Araştırmacı; yaptığı bu araştırma ile Türkiye’deki intihar davranışı ile ilgilenmekte olan genelde ruh sağlığı alanında çalışan meslek gruplarına, özelde ise sosyal hizmet uzmanlarına farklı bir perspektif sunabileceğini ve bu doğrultuda araştırmasından farklı bir deneyim olarak da yararlanılabileceğini düşünmektedir. 7 1.4. ARAŞTIRMANIN SINIRLILIKLARI 1. Araştırma kapsamına alınacak kişileri belirlemek için araştırmanın sorunu ve amacı göz önünde bulundurularak araştırmaya dahil edilme ve araştırmadan dışlanma başlıkları altında bir takım ölçütler geliştirilmiştir (Bkn. yöntem bölümünde). Araştırma örneklemi bu ölçütlere göre oluşturulduğu için araştırmadan elde edilen bulgular sadece bu örneklem grubu için geçerlidir ve genelleme özelliği taşımamaktadır. 2. İntihar davranışının orta çıkışında biyolojik, psikiyatrik ve psiko-sosyal olmak üzere pek çok faktör etkili olmaktadır. Bunlar arasında özellikle psikiyatrik bozuklukların, intihar davranışı için önde gelen potansiyel bir risk faktörü olduğu bilinmektedir. Bununla birlikte araştırma kapsamında intihar davranışının psikiyatrik bağlamından daha çok psiko-sosyal bağlamı üzerinde durulmuştur. Psikiyatrik bağlamın geri planda tutulması, önemli bir sınırlılıktır. 3. Araştırmanın uygulama süreci içerisinde araştırma örneklemine seçilen kişilerle birden fazla görüşme yapmanın olanaksız olduğu görülmüştür. Bu nedenle, örneklemi oluşturan kişilerin intihar girişim dönemlerindeki öznel yaşantılarına ilişkin bilgiler; onların Acil Servis Gözlem Odası’nda bulundukları bir zamanda kendileri ile yapılan tek bir görüşmeden elde edilmiştir. 4. Araştırmanın yapılmasından kısa bir süre önce Hastanedeki kayıt sistemi değişmiştir. Araştırmanın uygulama aşamasında yeni kayıt sistemde yaşanan sorunların henüz giderilememiş olması nedeniyle Hastanenin Acil Servis’ine getirilen intihar girişimi vakalarının kayıtları için Acil Servis Polis Kayıtlarına başvurulmuştur. Dolayısıyla araştırma süreci içerisinde intihar girişiminde bulunan kişilerin kayıt bilgileri Acil Servis Polis Kayıtlarında yer alan bilgiler ile sınırlıdır. 5. Ele aldığı soruna yönelik kapsadığı zaman dilimi açısından bu araştırma, “intihar girişim dönemleri”nde geçen süre ile (intihar girişiminde bulunmadan önceki altı ay ile intihar girişiminde bulunduktan sonraki iki gün) ile sınırlıdır. 6. Az sayıda da olsa intihar girişiminde bulunanların bir kısmı kendilerine yöneltilen bazı soruları yanıtlamamıştır. Ayrıca bu kişilerden 6’sı görüşmenin bant kaydı yerine, not tutma suretiyle kayıt altına alınmasını istemiştir. Dolayısıyla araştırmada kayıp bilgilerin bulunması bir sınırlılık olarak değerlendirilmektedir. 8 1.5. TANIMLAR İntihar davranışı: Doğrudan veya dolaylı bir şekilde; intihar düşüncesi taşıma, intihar girişiminde bulunma ve intihar etme gibi davranış kalıplarını tek bir çatı altında toplayan (geniş anlamlı) terimdir. İntihar girişimi: Bir kişinin olağan yaşantısı içerisinde bir başkasının yönlendirmesi olmaksızın kendisini ölüme götürebilecek bir yöntemi denemesiyle gerçekleşen; ancak sonucu ölüm olmayan bir intihar davranışıdır. İntihar girişimcisi (İG): İlaç içerek veya beraberinde diğer kendine zarar verici bir yöntemi kullanarak intihar girişiminde bulunmuş kişidir. İntihar girişimi dönemleri: Kesintisiz ve bütün olma özelliği taşımasına karşılık, oluşumunu / gelişimini daha iyi anlayabilmek için intihar girişiminin kendi içerisinde; intihar girişimi öncesi, girişim anı ve girişim sonrasındaki dönemlere ayrıldığını belirtmek üzere kullanılan deyimdir. İntihar girişiminden önceki dönem: Eylemden önceki yaklaşık altı ayı içeren süreçtir. İntihar girişiminde bulunma dönemi: Eylemden önceki yaklaşık altı saati ve eylemde bulunma anını içeren süreçtir. İntihar girişiminden sonraki dönem: Eylem anından sonraki iki günü içeren süreçtir. İntihara güdülenme: Biyolojik, duygusal, bilişsel ve sosyal yaşantıya ilişkin bir takım nedenlerle (uyaranlarla) bağlantılı olarak oluşan içsel, itici, dinamik bir gücün kişinin kendisini öldürmeye ilişkin bir eğilimi ortaya çıkarması veya kişiyi kendisini öldürme amacına yöneltmesidir. İntihar niyeti: Kişinin intihara eğilimindeki istekliliğinin ve kararlılığının bir ölçütüdür. Psiko-sosyal bağlam: İnsan davranışının oluşumuna zemin hazırlayan psikolojik faktörler (kişilik özellikleri, dürtüsellik, duygusal durum, bilişsel durum, güdülenme biçimi, baş etme ve sorun çözme becerisi gibi) ile sosyal faktörlerin (aile, okul ve çalışma yaşamı; akrabalık, komşuluk ve arkadaşlık ilişkileri gibi) etkileşim içerisinde bulunduğunu gösteren ilişkiler örgüsüdür. Genç yetişkin: 18-35 yaş dilimi içerisinde yer alan kişidir. 9 BÖLÜM 2: KURAMSAL ÇERÇEVE İntihar davranışına yönelik bilimsel nitelikli ilk çalışmaların Sosyolog Durkheim’in 1897’de yayınladığı “Le Suicide-İntihar” adlı eseri ile başladığı yaygın bir kabuldür. 20. yüzyılın başlarından itibaren hareketlenen bilimsel çalışmalar, 1950’lili yıllara gelindiğinde Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) ve Avrupa’da açılan intiharı önleme merkezleri kanalıyla kurumsallaşma olanağına da kavuşarak hızlı bir şekilde artış göstermiştir. Araştırmanın kuramsal çerçevesinin işlendiği bu bölümde literatür bilgilerine dayalı olarak öncelikle intihar davranışı çeşitli yönleriyle incelenmektedir. Daha sonra ruh sağlığı alanında çalışan profesyonellerin karşılaşabilecekleri intihar davranış örüntüleri ele alınmakta; son olarak da düzeyleri ve stratejileri bakımından intiharı önleme çalışmaları üzerinde durulmaktadır. 2.1. İNTİHAR DAVRANIŞI Genellikle intihar denilince yalnızca ölümle sonuçlanmış olaylar akla gelmektedir. Oysa intihar bilimcileri arasında yaygın bir uygulama intihar olaylarının birer davranış olarak ele alınmasıdır (Eskin, 2003: 5). İntiharın; düşünceden başlayıp ölümle sonuçlanan bir dizi davranış örüntüleri şeklinde ortaya çıkıyor olması ruh sağlığı profesyonellerince dikkate alınması gereken önemli noktalardan birisidir. Bilindiği üzere İntihar davranışı içerdiği psikodinamik ve sosyo dinamik unsurlarıyla oldukça karmaşık bir fenomendir. İntihar davranışının çeşitli yönleriyle incelendiği bu bölümde sırasıyla; intihar davranışının sınıflandırılması, intihar ile intihar girişimini birbirinden ayırmanın güçlüğü, davranışın yaygınlığı, içerdiği risk faktörleri ve temel boyutları üzerinde durulmaktadır. 2.1.1. İntihar Davranışının Sınıflandırılması Literatürde intihar davranışına ilişkin terminolojinin çeşitlilik gösterdiği ve terminolojide yer alan kavramların anlamlarının yeterince açık olmadığı görülmektedir. Ayrıca kavramların bazen birbiri yerine geçecek şekilde kullanılıyor olması (örneğin; intihar düşüncesine intihar girişimi; intihara intihar girişimi, intihar girişimine intihar denilmesi gibi) (Shneidman 10 ve Farberow, 1970: 199; Berman ve Jobes, 1997: 75; Korkut, 2004: 221) kimi zaman tutarsızlıklara, kimi zamanda birbiri ile çelişen anlam karışıklıklarına neden olmaktadır. Tüm güçlüklerine ve sınırlılıklarına karşılık kimi yazar ve araştırmacılar intihar davranışı ile neyin ve hangi davranış örüntülerinin anlatılmak istendiğini açıklığa kavuşturmak üzere bu davranışı sınıflandırmaya çalışmışlardır. İntihar davranışını değişik yönleriyle uzunca bir süredir inceleyen Lester (1997: 8-9) ölüm nedeni ile ilgili yapılan yanlışlıkları, intihar davranışını sınıflandırabilmenin önündeki temel güçlüklerden biri olarak görmektedir. Lester’e göre intihar niyetinin düzeyine göre yapılacak bir sınıflandırma çok değerli olacaktır; ancak (özellikle sonucu ölümle biten intiharlar gözönünde bulundurulduğunda) intihar niyetini belirleyebilmenin önünde çeşitli güçlüklerin olduğu da bir gerçektir. Lester (1972: 5-6) ilk çalışmalarının birinde, güvenilebilir olması bakımından intihar davranışını “sonuç” açısından sınıflandırmıştır. Bu doğrultuda Lester genel olarak intihar davranışının beş kategoriye ayrılabileceğini öne sürmüştür: 1. Tamamlanmış intihar (completed suicide), 2. İntihar girişimi (attempted suicide), 3. İntihar tehdidi (threat of suicide) 4. İntihar düşüncesi (thought of suicide) ve 5. Daha önce düşünülmemiş-planlanmamış intihar (no preoccupation with suicide). Berman ve Jobes (1997: 78-87), intihar davranışının sözlü ve sözsüz şeklinde de gruplandırılabileceğine işaret etmiş ve Lester’inkine çok benzer bir sınıflandırma yapmıştır. Lester’inkinden tek farkla Berman ve Jobes, yaptıkları sınıflandırmada “daha önce düşünülmemiş-planlanmamış intihar” yerine “tekrarlayan intihar girişimi”ne yer vermiştir. Sonneck (1993-a: 56) ise intihar davranışından; doğrudan veya dolaylı bir şekilde intihardan söz etmenin, intihar tehdidinde bulunmanın, intihar girişimlerinin ve intiharın anlaşılacağını belirtmiştir. İntihar davranışının sınıflandırılmasına yönelik bir öneri de 1970’li yılların başında ABD Ulusal Akıl Sağlığı Enstitüsü ve İntiharı Önleme Merkezi’ince düzenlenen toplantılardaki bir komite tarafından getirilmiştir. Bu komitelerden Aaron Beck’in başkanlığını yaptığı Beck Komitesi’nin sınıflama sistemi bugün intihar bilimcileri tarafından hala geçerli bir sınıflama sistemi olarak kabul görmektedir. Beck Komitesi’nin sınıflamasına göre intihar davranışı üç ana davranıştan oluşmaktadır. Bunlar: 1) Tamamlanmış intihar, 2) intihar girişimi ve 3) intihar düşünceleridir (Maris 1992’den Akt.: Eskin, 2003: 10). 11 Bu çalışmada intihar davranışını sınıflandırmada Beck Komitesi’nce önerilen sınıflandırma sistemi referans alınmaktadır. Bu durumda tamamlanmış intihar, intihar girişimi ve intihar düşüncesi birer intihar davranış biçimi olarak değerlendirilmektedir. 2.1.1.1. Tamamlanmış İntihar Genel bir ifadeyle tamamlanmış intihar; nedenleri çok faktörlü olup sonucu ölümle biten bir intihar davranışı şeklinde tanımlanabilir. Tamamlanmış intihar kısaca “intihar” olarak da adlandırılmaktadır. Bununla birlikte yerli literatürde bazı yazarların ve araştırmacıların tamamlanmış intihar veya intihar kavramı yerine “özkıyım” kavramını kullanmayı tercih ettikleri de görülmektedir. Günümüze değin en çok bilinen ve en çok kullanılan intihar tanımı ve sınıflaması Fransız Sosyolog Durkheim tarafından yapılmıştır (Shneidman, 1970-a: 6; Odağ, 2002: 5; Stauffer, 2004: 24). Durkheim’in tanımını Çuhadaroğlu ve Sonuvar (1992) şöyle özetlemektedir: “Ölüme götüreceğini bilerek, olayın kurban’ı tarafından girişilen olumsuz eylemin doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak meydana getirdiği her ölüme intihar denir” (Odağ, 2002: 5). Durkheim kendi intihar tipolojisini, bireyin toplumla etkileşimi çerçevesinde, toplumsal güçlerin bireyi etkilemesi gerçeğinden hareketle kurgulamıştır. Durkheim’in değerlendirmesine göre intiharlar bir yandan bireyin ya toplumla aşırı bütünleşmesi (elcil intihar) ya da yetersiz bütünleşmesi (bencil intihar) sonucu oluşmakta; bununla birlikte toplumsal düzenin ya yetersiz (anomik intihar) ya da aşırı düzenli olması (kaderci intihar) da intihara neden olabilmektedir. Durkheim’in tanımını geniş bulan Delmas ise intiharı, bir insanın yaşamakla ölmek arasında bir seçim yapabileceği durumlarda her türlü moral değerleri ve dini bilgileri aşıp ölümü seçip kendini öldürmesi olarak tanımlamıştır (Uludüz ve Uğur, 2001: 19). Farberow (1975) intiharların iki temel grup içerisinde sınıflandırılabileceğini öne sürmüştür: a) birey ve bireysel, b) toplum ve kurumsal. Baechler (1979) intiharları; a) kaçma (escapist), b) saldırgan (aggressive), c) adanmış (oblative) ve d) oyun (ludic) olarak dört gruba; Shneidman (1985) ise a) bencil (egotic), b) çiftli (dyadic) ve c) soyutlanma (ageneratic) olarak üç gruba ayırmıştır (Stauffer, 2004: 25-26). Lester ve Lester (1971: 1) sözlükteki tanımına uygun olarak ölümle sonuçlanan intiharlarda gerek sorun ile doğrudan ilgilenen profesyonellerin gerekse dolaylı bir şekilde ilgilenen diğer kişilerin üzerinde anlaştıkları iki duruma işaret etmiştir: Onlara göre kişinin kendi 12 yaşantısına yönelik bir eylem olan intihar, hem gönüllü olarak (voluntarily) hem de bilerek/kasten (intentionally) gerçekleştirilmektedir. Kalafat ve Underwood (2005: 166-170) intiharın doğasına ilişkin aşağıda belirtilen beş temel özelliğin bulunduğunu öne sürmektedirler. 1. İntihar bir problemin çözümü veya yoğun duygusal acı hissinin giderilmesi için bir alternatif olarak görülmektedir. 2. İntiharı düşünen bir kişi kriz içerisindedir. 3. Çoğu intihara eğilimli kişide yaşama isteği ile ölüm isteği bir arada bulunur. Dolayısıyla bu kişilerin düşüncelerinde iki zıt (ambivalence) durum bir aradadır. 4. İntihara yönelik düşünceler irrasyonel niteliğe sahiptir. 5. İntihar bir iletişim kurma eylemidir. 2.1.1.2. İntihar Girişimi İntihar girişimi, taşıdığı mesajlar itibariyle oldukça dikkat çekici bir intihar davranışıdır. Kavramsallaştırılması yönündeki karmaşa henüz bitmiş değildir. Berman ve Jobes’e (1997: 82-83) göre “intihar” tanımındaki karmaşanın ve güçlüklerin bir benzeri “intihar girişimi” tanımında da görülmektedir. İntihar girişimi deyimi çoğunlukla sonuçlandırılmamış, diğer bir deyişle sonucu ölümle bitmemiş intihar için kullanılır. Ölüm niyeti taşıyan ve bu doğrultuda ölümcül bir yöntemi belirleyen kişi açısından; kullanılan araçlarda ortaya çıkan bir zafiyet, denetim dışında kalan bir dış etmen, yakındaki ya da rastlantısal bir görgü tanığının müdahalesi intihar eylemini yarıda bırakır. Böylece girişim sonuçsuz kalır ve yaşam kurtulur (Volant, 2005: 147). Dolayısıyla sadece amaca ve sonuca bakıp eylemi tanımlamak kimi zaman oldukça yanıltıcı olabilmektedir (Odağ, 2002: 25). DSÖ’nün (1986) intihar girişimi tanımı yaygın olarak kullanılan tanımların başında gelmektedir. DSÖ tarafından intihar girişimini şu şekilde tanımlamıştır: “Başkalarının müdahalesi olmaksızın kişinin çevrede değişiklikler gerçekleştirmek ve bu yolla arzuladığı fiziki bir takım sonuçlara ulaşmak amacıyla alışılmışın dışında; kasıtlı olarak kendisine zarar verecek bir davranışta bulunmasıyla veya belirlenen reçete / uygulanan tedaviden daha fazla dozda ilaç almasıyla gerçekleşen, sonucu ölümcül olmayan bir eylemdir” (BilleBrahe, 2001: 22). 13 Shneidman intihar girişimine “parasuisid” ismini verir ve şu şekilde tanımlar: “Parasuisid amacı gizli olan kararsız bir davranıştır”. Shneidman’a göre dayanılmaz acılar, engellenmiş gereksinimler, yeni bir arayış, yeni bir örgütlenme, seçim yapamama, yitim ve reddedilmenin doğurduğu duygular, dışa yönelik bir sorunun çözümlenmesi gibi pek çok durum intihar girişimlerinin nedenleri arasında yer alır (Odağ, 2002: 26). Murphy (1998: 165-167) parasuisid’i başarısız bir intihar olarak değerlendirmektedir ve Stengel’in daha önceden yaptığı gibi bu grupta yer alan kişileri intihar popülasyonundan ayırmaktadır. Murphy’e göre parasuisid türünde bir davranışta bulunan kişi intihara yönelik bir girişimde bulunmuş, bu doğrultuda bir risk almıştır; ancak bu davranışı gerçek bir intihar değildir. Bazı araştırmacılar intihar girişimlerini üç gruba ayırırlar: Jestler (gestures), birbirine zıt / karşıt olan girişimler (ambivalent attempts) ve ciddi girişimler (serious attempts) (Lester, 1972: 16). Tamamlanmış intihardan farklı olarak intihar girişimlerinde “yardım çağrısı” faktörünün büyük bir rol oynadığını belirten Sonneck (1993-a: 63) yardım çağrısı karakterinin ön planda olduğu intihar girişimlerini “parasuisidal jestler” veya “iletişimsel intihar girişimleri” adı altında toplamaktadır. 2.1.1.3. İntihar Düşünceleri Kişinin düşünce sistemi, davranışını belirleyen temel unsurlardan biridir. Bu nedenle kişilerin davranışlarını anlayıp değerlendirebilmek için düşünce yapılarını bilmek önemlidir. İntihar düşünceleri; intihar etmeye ilişkin olarak kişinin zihnine takılan veya kişinin intihara yöneliminde etkili olan tüm düşünceleri kapsamaktadır. Spirito ve Lewander (2004: 157) intihar düşüncelerinin ölümün yanısıra intihar girişimine yönelik spesifik plan hazırlamaya ve bu planı gerçekleştirmek için yöntemin nasıl elde edileceğine ilişkin düşünceler olduğunu vurgulamaktadırlar. Stauffer (2004: 31) intihar düşüncelerini gelecekteki bir intiharın önceden, gerçekdışı bir şekilde kurgulanması ve üzerinde düşünülmesi olarak değerlendirmektedir. Düşüncenin sıklığı, yoğunluğu ve süresi düşüncenin şiddetinin belirlenmesinde önemli faktörlerdendir (Goldsmith ve diğerleri, 2002: 28; Spirito ve Lewander, 2004: 157). İntihara eğilimli bir kişide mantık hatası içeren ve daha çok şizofrenik düşünme biçimi olarak bilinen paralojik düşünme biçimi görülebilmekte; hatta paralojik hataların da ötesinde bu kişide çarpıtılmış düşünceler bulunabilmektedir (Lester ve Lester, 1971: 8283). İntihar eyleminde bulunan pek çok kişide düşünce kalıplaşma ya da kategorileşme eğilimindedir. Genellikle düşünceler ‘ya- ya da’ kalıpları arasındaki dar bir alana sıkışmış 14 kategorisel bir görünümdedirler. Ölümü tek kurtuluş olarak görme bu kategorisel düşüncenin en tehlikelisidir (Odağ, 2002: 34-35). Retterstol (1993: 137) bazı kişilerin zamanla eski canlılıklarını yitirecek olsa da yaşamları boyunca intihar düşüncesi taşıyabildiklerini, Shea (2002’den Akt.: Stauffer, 2004: 31) ise intihar düşüncelerinin kimsenin yönlendirmesine ihtiyaç duyulmadan oluştuğunu ve çoğu intihar düşüncesinin gelip geçici olduğunu öne sürmektedir. Özellikle intihara götürecek düşüncelerin uzun süre kaybolmadığını, inatçı ve şiddetli olduğunu ve istençten etkilenmediğini vurgulayan Odağ’a (2002: 29) göre intihar düşünceleri aşağıda belirtilen üç önemli niteliğe sahiptir: 1. İntihar düşünceleri her şeyden önce yaklaşan bir tehlikenin habercileridir. Özellikle kişilerin bu düşüncelerini “atamadıklarını”, “onlardan kurtulamadıklarını”, “onların inatla sürdüklerini” söylemeleri onlarla hemen bir görüşme yapılmasını zorunlu kılar. 2. İntihar düşünceleri birdenbire ya da yavaş yavaş ortaya çıkabilirler. Yavaş yavaş gelişenlerin giderek şiddetlerini artırdıkları görülür. 3. İntihar düşünceleri bir tehlikenin olduğu kadar bilinçdışı bir çatışmanın, ruhsal öğelerdeki dengesizliğin ciddi ruhsal bir sorunun da habercisidir (Odağ, 2002: 29-30). 2.1.2. İntihar İle İntihar Girişimini Birbirinden Ayırmanın Güçlüğü İntihar ve intihar girişimi, iki farklı davranış biçimi midir? Bu soruyu yanıtlamak elbette kolay değildir. Pek çok kişi intihar eden ile intihar girişiminde bulunanların iki ayrı grup oluşturduğuna, intihar girişiminde bulunanların, intihar için risk gruplarından biri olduğuna ve bu iki davranış örüntüsünün çoğunlukla birbiri üzerine biniştiğine (iç içe geçmiş olduğuna) inanmaktadır (Retterstol, 1993: 200; Bronisch, 2004: 15261-15262). Odağ’ın (2002: 25) belirtmiş olduğu gibi ölümle sonuçlansın ya da sonuçlanmasın, intihar eylemine dinamik bir yaklaşım bu ayrımın hiç de kolay olmadığını göstermektedir. Lester’e (1997: 8) göre bazen kazayla (ölme niyeti taşımamasına karşın kişinin hesapta olmayan bir nedenden dolayı ölmesi veya ölme isteği taşımasına karşı kişinin kurtulması gibi) bu iki davranış biçimi birbirinin yerini alabildiğinden bu durumda hangi deyimin kullanılacağını rastlantılar belirlemektedir. Bu iki davranışın sadece sonucu bakımından değil amacı bakımından da farklılaştığını öne süren yazar ve araştırmacılar da vardır. Örneğin intiharı ve intihar girişimini iki ayrı davranış olarak ele alan Shneidman (1985’den Akt.: Odağ, 2002: 27) intiharda “yaşamın yok edilmesi”nin; parasuisid olarak adlandırdığı intihar girişiminde ise “yaşam değişimi”nin 15 amaçlandığını öne sürmüştür. Buna karşılık Retterstol (1993: 4) sadece intihar girişiminde değil intiharda da bilinçli olarak kendine yönelik yıkıcı davranışın amacının belirsiz olabileceğini ve bu duruma şüpheli ve çelişkili duyguların eşlik edebileceğini vurgulamıştır. Odağ’a (2002: 25-26) göre intihar ve intihar girişimi arasındaki ayrımın amaç ve sonuç kadar, bilinç dışı başka ruhsal etmenlere de dayandırılması gerekir. Kişinin nereden güdülendiği, istemleri, sorunlarını nasıl çözdüğü, yaşantıları, kurulan ilişki biçimleri, ölüm hakkındaki bilinç dışı tasarımları ve eylemin bilinç dışı nedenleri ayrım yapmada kullanacağımız önemli ölçütlerdir. Ölümünden sonra kurbanın amacı, güdüleri ve nedenleri hakkında bilgi almaktan yoksun oluşumuz “intihar” ile “intihar girişimi” arasındaki ayrımı güçleştiren bir başka nedendir. Ama asıl güçlük eyleme iten dinamik güçlerin birbirleri ile iç içe geçmiş olmasından kaynaklanmaktadır (Odağ, 2002: 25-26). İntihar ve intihar girişimi şeklinde kesin bir ayrıma taraftar olmayan Odağ (2002: 27) tedavi açısından bu ayrımı sakıncalı da bulmaktadır. Odağ’a göre bu ayrım tedavide genellikle intihar girişimi tanısı konmuş eylemlere daha az korku duyularak yaklaşılması sonucunu doğurmaktadır. Kişinin ölüme intiharda olduğu kadar yakın olmaması bir rahatlık sağlamakta, bu rahatlık da bazen girişime gereken önemin verilmesini engellemektedir. 2.1.3. İntiharların Ve İntihar Girişimlerinin Yaygınlığı İntihar global bir sorundur. Bir çok çalışmada dünyada en sık görülen ilk on ölüm nedeni arasında intiharın da yer aldığı ve özellikle 15-35 yaş grubunda yer alan genç kuşakta dramatik bir şekilde artış gösterdiği bildirilmektedir (Goldsmith ve diğerleri, 2002: 33; Bronisch, 2004: 15260). İntihar davranışının politik, kültürel ve dinsel öğelerden etkileniyor olması, ölüm nedenlerinin doğru bir şekilde saptanamayıp tasnif edilememesi ve özellikle intihar girişimlerinin düzgün bir şekilde kayıt altına alınamaması intihar davranışının epidemiyolojisini belirlemenin önündeki temel güçlüklerdir. Bir intihar davranış biçimi olan tamamlanmış intiharlara ilişkin bilgilerimizin bir çoğunu geriye yönelik (retrospektif) bir çalışma türü olarak tutulan kayıtlardan, kliniklerdeki boylamsal çalışmalardan veya “psikolojik otopsi” uygulamalarıyla kurbanın yakınlarından elde ederken, intihar girişimlerinde genel sonuçlara ulaşmanın önünde ciddi engeller vardır. Her şeyden önce intihar girişim sıklığını gösterebilecek kayıtlar sınırlıdır ve/veya düzensizdir. 16 Bildirilen oranlar çok değişik olmakla birlikte, pek çok ülkede intiharlar tüm ölümlerin küçük ancak göze çarpan bir bölümünü oluşturmaktadır (Amos ve Appleby, 2001: 347). Dünyada intihar hızı yüz binde 2-45 arasında değişmektedir (Sayıl, 2000-a: 253). DSÖ tarafından 1999 yılında tüm dünyada 815 000 kişinin intihar nedeniyle öldüğü tahmin edilmiştir (Bronisch, 2004: 15260). Bir çalışmada 2000 yılı için dünyadaki ortalama intihar hızı yüz binde 14.5 olarak hesaplanmıştır (Aaron, Joseph, Abraham, Mulıyıl, Geoerge, Prasad ve diğerleri, 2004: 1117). Dünyadaki en yüksek intihar hızı yüz binde 95.3 ile Litvanya’ya aittir. Bunu yüz binde 87.4 ile Rusya izlemektedir (Sayıl, 2000-b: 167). DSÖ, 1996 yılı itibariyle Litvanya’dan sonra nüfuslarına oranla Finlandiya ve Japonya’da da intihar hızlarının (sırasıyla yüz binde 38,7; yüz binde 24,3) yüksek olduğunu açıklamıştır (Brainerd, 2001: 1008). İntihar hızı yüksek olan ülkelerden bir diğeri ise Yeni Zelanda’dır (yüz binde 40) (DSÖ, 1993’den Akt.: Beautrais, 1998: 167). Avrupa’da sırasıyla Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya, Avusturya ve İsviçre’de intiharlar fazladır (Uludüz ve Uğur, 2001: 23). Bütün dünyada erkeklerin intihar oranlarının kadınlarınkinden daha yüksek olduğu; bu durumun yalnızca Çin’de farklılaştığı bildirilmektedir (Sayıl, 2000-b: 168; Aaron ve diğerleri, 2004: 1117; Bronisch, 2004: 15260). Goldsmith ve diğerleri (2002: 35-36), DSÖ’nün 2000 ve 2001 yıllarında hazırladıkları raporlara dayanarak intihar hızları yüz binde 5’ten daha küçük olan Ermenistan’ı, Azerbeycan’ı, Gürcistan’ı ve intihar hızı yüz binde 3.8 olan Yunanistan’ı intihar hızı en düşük ülkeler arasında göstermiş, Çin ve Japonya dışındaki diğer Asya ülkelerinin intihar hızlarının genel olarak düşük olduğunu belirtmişlerdir (örneğin Çin’de yüz binde 17 iken, Tayland’da yüz binde 4’tür). Dünyadaki intihar hızları göz önünde bulundurulduğunda Türkiye’nin intihar hızının düşük olduğu görülmektedir. Ancak son yıllarda intiharlar artma eğilimi içerisindedir (Sayıl, 2000b: 168; Alptekin, 2002: 95-96; Eskin, 2003: 36). Devlet İstatistik Enstitüsü’nün (DİE) verilerine göre 2006 yılı için Türkiye’deki tamamlanmış intiharların sayısı 2829; intihar hızı ise yüz binde 3,88’dir. Alptekin (2002: 96), Türkiye’nin Karadeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki illere ait intihar hızlarının; Ege, Marmara Akdeniz ve İç Anadolu Bölgesi’ndeki illere ait intihar hızlarından daha düşük olduğunu belirtmektedir. Literatürde sıklıkla intihar girişimlerinin tamamlanmış intiharlara oranla 8-10 kat daha fazla olduğu (Bille-Brahe, 2001: 28; Retterstol, 1993: 5); kadınların, erkeklere oranla daha fazla intihar girişiminde bulunduğu bildirilmektedir (Goldsmith ve diğerleri, 2002: 33; Haley, 2004: 107; Bronisch, 2004: 15262). Dünyada intihar girişimleri yüz binde 200-350 arasında 17 değişmektedir (Sayıl, 2000-a: 253). ABD’de her yıl 13-19 yaşları arasında yaklaşık olarak 2 milyon ergen intihar girişiminde bulunmaktadır (Kennedy ve diğerleri, 2004: 453). İntihar hızının yüksek olmasıyla dikkati çeken ülkelerde aynı zamanda intihar girişimlerinin de oldukça yaygın olduğu görülmektedir. Örneğin Wasserman ve Eklund (1991’den Akt.: Eskin, 2003: 34) İsveç’in başkenti Stockholm’de bir hastaneye bir yılda intihar girişimi nedeniyle başvuran hastalarla yaptığı çalışmada, bir hastane bölgesindeki her yüzbin erkeğe 205 ve her yüzbin kadına da 310 girişimin düştüğünü belirtmiştir. Yeni Zelanda’da 1995 yılı için hastanelerin acil servislerine intihar girişimi nedeniyle getirilen ve yaşları itibariyle çoğunlukla 15-24 yaş grubu arasında yer alan gençlerin intihar girişim hızının yüz binde 220 olduğu bildirilmiştir (Beautrais, 1998: 180). DSÖ Avrupa Bölgesel Ofisi 1980’lerin ortalarında Avrupa ülkeleri arasında “DSÖ / Avrupa Çok Merkezli İntihar Davranışı Çalışması” adıyla intihar girişimleri üzerine bir çalışma başlatmıştır. Bu çalışma kapsamında 1989-1992 yılları arasında, 22.655 intihar girişimi vakası bildirilmiştir. Avrupa’da yaşa göre standardize edilmiş intihar girişimi hızı erkeklerde yüz binde 136 ve kadınlarda yüz binde 186’dır. Erkeklerde en yüksek hız 25-34; kadınlarda ise 15-24 yaş gruplarında saptanmıştır. Bu çalışma kapsamındaki bir çok merkezde, genç kadınlardaki intihar girişim hızının endişe verici bir şekilde artış gösterdiği bildirilmiştir (Bille-Brahe, 2001: 19). Türkiye’de intihar girişimlerinin yaygınlığı konusunda yapılan araştırmalar sınırlıdır. Araştırmalar çoğunlukla belli bölgeleri ya da grupları kapsamaktadır. DİE tarafından yayınlanan intihar istatistiklerinde ise intihar ve intihar girişimi ayrımı yapılmadığı, sadece ölümle sonuçlanan intihar olaylarının istatistiki bilgi olarak değerlendirildiği görülmektedir. Yapılan çalışmalar ülkemizde özellikle büyük kentlerdeki intihar düşüncesi ve girişimlerinin yaygın olduğunu; bunların sayısal olarak, intiharların geleneksel olarak yüksek olduğu toplumlardan hiç de az olmadığını göstermektedir (Sayıl, 2000-b: 169; Eskin, 2003: 40). Örneğin bir çalışmada Eskin (1999), İstanbul’daki ve Stockholm’deki liselerde okuyan 652 İsveç ve 654 Türk öğrencisini karşılaştırmıştır. Çalışma bulgularına göre İsveçli gençlerin yüzde 94,’ü, Türk öğrencilerin de yüzde 25,7’si yaşamlarında en az bir defa kendilerini öldürmek için intihar girişimde bulunduklarını belirtmişlerdir. Bu çalışmaya katılan hem Türk hem de İsveç’li gençlerin intihar riskleri “İntihar Olasılığı Ölçeği” ile değerlendirilmiş, Türk öğrencilerin intihar risklerinin ve hali hazırdaki intihar düşüncelerinin İsveç’li akranlarınınkinden daha yüksek olduğu saptanmıştır (Eskin, 2003: 89). Türkiye’de intihar girişimleri üzerine yapılan çeşitli araştırmalardan özetle şu sonuçlar elde edilmiştir: 18 Ankara’da 1995 yılı için intihar girişim hızı yüz binde 145 olarak belirlenmiş (Sayıl, 2000-b: 169); 1998 yılında ise 15 yaş üzerinde intihar girişim oranlarının erkeklerde yüz binde 31.9, kadınlarda yüz binde 85.6 olduğu bildirilmiştir (Sayıl ve Özgüven, 2002: 13). Bekaroğlu, Bilici, Hocaoğlu, Gürpınar, ve Uluutku (2000: 95-102) Trabzon’da 1995 yılı intihar girişimi insidansını yüz binde 31.5 olarak; Sır (1999: 50-57) ise 1997 yılında Diyarbakır’da intihar girişim hızını ise yüz binde 19,8 olarak saptamışlardır. Deveci, Taşkın, Erbay Dündar, Demet, Kaya, Özmen ve diğerleri (2005: 170-178) tarafından yapılan bir araştırmada Manisa ili kent merkezinde intihar girişiminin yaşam boyu yaygınlığı %2.3 olarak belirlenmiştir. Araştırma bulguları toplu olarak incelendiğinde intihar girişimlerinin özellikle ergen ve genç yetişkin yaş gruplarında (15-35 yaşları arasındaki kadınlarda ve bekarlarda daha fazla yaygın olduğu, intihar girişim nedeni olarak ailevi sorunların, yöntem olarak da ilaç ve toksik madde kullanımının ilk sırada yer aldığı görülmektedir. 2.1.4. İntihar Davranışının Temel Unsurları İnsanın davranışları rastlantılarla ortaya çıkabilecek kadar basit ve anlamsız değildir. Davranışının ortaya çıkışında; kişilik özellikleri, düşünme, anımsama, duyum ve algılama, duygusal etkinlikler, güdüsel örüntüler, tutumlar, inançlar ve sosyo-kültürel çevrenin değerler sistemi gibi pek çok faktör etkili olmaktadır. Davranışı, hareketten ayıran ve ona anlam katan temel unsur ise onun bir hedefe ve amaca yönelik olmasıdır. Bir davranış olgusunun taşıdığı anlamı çözebilmek için onun bir bütün olarak oluşum sürecini, amacını ve dışa vuruluş şeklini göz önünde bulundurmak gerekmektedir. İnsana özgü bir davranış olarak intihar, Eskin’in (2003: 4) deyişiyle insan ruhu gibi karmaşıktır. Basit bir anlatımla intiharı “bireyin bilerek ve isteyerek canına kendi eliyle kıyması” olarak tanımlayabiliriz. Ancak bu tanım yeterli değildir. Anlaşılacağı gibi intiharı tanımlarken üzerinde durulması gereken üç temel unsur vardır. Yeterli ve kapsayıcı bir tanıma ulaşabilmek için üç temel unsurun gözönüne alınması gerekir. Bu temel unsurlar: Niyet, güdü (motivasyon) ve eylem’dir. İntihar davranışını tanımlarken bu üç unsurun gözönünde bulundurulma zorunluluğu açıktır (Eskin, 2003: 5-6). 2.1.4.1. İntihar Niyeti İntihar niyeti; kişinin kendini öldürme isteğindeki ve arzusundaki yoğunluğun soyut bir ölçütü olup şiddeti aynı kişide, zamanla değişkenlik gösterebilmektedir. Shneidman’a (1970-a: 11-15) göre kazalar ve doğal ölümler, içerisinde ölüme yönelik bir niyet 19 barındırmazken; intihar davranışı taşıdığı niyete göre belirlenir. Eylemin doğrudan veya dolaylı olması ile bilinçli veya bilinçsiz olması niyetteki derecelendirmeye göre biçimlenmektedir. İntiharla ilgili önyargılardan birisi de intihara eğilimli bir kişinin tamamen ölme niyeti taşıdığına inanılmasıdır. Oysa çoğu intihara eğilimli kişi kararsızdır; son dakikaya gelinceye kadar ölme ve yaşama üzerindeki kararının doğruluğunu sık sık düşünmekte, adeta ölümle kumar oynamaktadır (gamble with death) (Lester, 1997: 3). Fairbairn (1995: 56) intihar niyeti ile ilgili bilinmesi gereken bir takım konuların üzerinde önemle durmaktadır. Fairbairn’in dikkat çektiği bu konular şu şekilde özetlenebilir: “Kişinin kendisine yönelik yıkıcı eylemlerinin ahlaki (moral) boyutu üzerinde düşünmek, intihar niyetinin incelenmesinde yol gösterici olabilir. Kendini öldürenler ile kendini öldürmede başarısız olanların niyetlerinin farklı olduğu tartışmaya açıktır. Genellikle ölmeyi arzulayanların ölümü garantileyecek önlemleri aldığı ve yöntemi seçtiği düşünülür. Fakat ölümü garantileyecek önlemleri almayan ve yöntemi kullanmayan bu nedenle ölümü gerçekleştirmeyenler için aynı yargılarda bulunulmaz. Arzular, umutlar ve korkular iç dünyada yaşandığı için başkalarına doğrudan anlatılamaz. Bu nedenle biz bir başkasının niyetini kesin olarak bilemeyiz. Fakat onları tahmin edebilir, bu doğrultuda kanıt toplamaya çalışırız veya bunları açığa çıkartacak bir takım sorular geliştirebiliriz. Ancak yine de karşımızdaki kişi bize gerçek niyetini belirtmek yerine yanıltıcı bilgiler verebilir. Niyetler, kolayca yanlış yorumlanmaya açıktır. Niyetleri kesin olarak belirlemek oldukça zor iş olduğundan bu doğrultudaki tahminlerimiz kişinin yaşam biçimi, inançları, ilişkileri, sosyal yaşamına ait bilgilere dayanacaktır” (Fairbairn, 1995: 56-61). İntihar niyetini belirlemenin önündeki zorluğu aşmada Spirito ve Levander (2004: 159), ergenlerle yapacakları görüşmelerde klinisyenlere en azından; a) sonuçtan beklentiler ve b) girişim planı üzerinde durmalarını önermektedirler: Spirito ve Levander’in “sonuçtan beklentiler”e yönelik belirledikleri temalar ve sorular şunlardır: • Ölümcüllük hakkında beklentiler: Bu hapları aldıktan sonra ölebileceğinizi düşündünüz mü? • Eylemi tersine çevirme: Kusmak, süt içmek vb gibi girişiminizi geri çevirebilecek bir şey yapmayı düşündünüz mü? • Yaşam hakkında bibirine zıt hisler: Girişimde bulunduktan sonra ölmeyi ya da yaşamayı önemsediniz mi?, Ölmeyi istediniz mi? 20 Spirito ve Levander’e göre “planlama” hakkındaki sorular girişimin ön hazırlık derecesine göre değerlendirilmelidir. Planlama hakkında şu sorular üzerinde durulmalıdır: • Girişimde bulunmadan önce yaptığınız planı ne kadar zaman düşündünüz? • Aileniz tarafından bulunmaya yönelik bir önlem aldınız mı, yetişkinlerin veya arkadaşlarınızın dikkatini çekecek bir şey yaptınız mı? • Ölüm beklentisi içerisindeyken örneğin intihar notu bırakma, kişisel eşyalarınızı kimin almasını istediğinizi belirten bilgiler bırakma gibi herhangi bir hazırlık yaptınız mı? (Spirito ve Levander, 2004: 159). İntihar davranışında kullanılan yöntem intihar niyeti hakkında bir takım ipuçları verebilmektedir. Kullanılan yöntemin ölümcüllük düzeyi ile intihar niyeti arasında doğrudan bir ilişkinin varlığı kabul edilmesine karşılık (Berman ve Jobes, 1997: 23-24; Murphy, 1998: 166: 167) intihar niyeti, kullanılan yöntem ve sonuç arasında doğrusal bir ilişkinin her zaman kurulamayacağı (Lester, 1997: 8; Odağ, 2002: 62) üzerinde de durulmaktadır. Yöntemin öldürücülüğüne ilişkin bilgi eksikliği, yöntemin yanlış kullanımı, yönteme ulaşmakta yaşanan zorluklar, girişimi yer ve zaman olarak planlamada yapılan yanlışlıklar, bulunmaya veya müdahaleye karşı alınan önlemlerdeki kimi hesapların tutmaması gibi pek çok neden intihar niyeti, seçilen yöntem ve sonuç arasında ilişki kurulmasını güçleştirmektedir. 2.1.4.2. İntihara Güdülenme (Motivasyon) İntihar güdüsü; fizyolojik, duygusal, bilişsel ve sosyal yaşantıya ilişkin bir takım nedenlerle kişiyi kendisini öldürmeye eğilimli kılan, ölme isteği ve arzusu uyandıran; itici ve dinamik güç olarak tanımlanabilir. Hiç bir zaman tek bir neden, tek bir olgu, tek bir süreç, tek bir etmen ve tek bir ‘güdü’ intihar eyleminin nedeni olamaz. Yaygın, karmaşık ve çok sayıdaki etmen ağının yaşam yitimlerinden sorumlu olması, bir çok nedenin intiharı güdüleyebileceğini düşündürmelidir. Özellikle ölüm isteminin yaşama güdüsü ile birlikteliğini hiç unutmamak gerekir. Çünkü ölümle sonuçlanan intihar girişimlerinde bile yaşam güdüsü tümden kaybolmaz (Odağ, 2002: 61). İntihara güdüleyen nedenlerin başında kendisine ve başkasına duyulan öfke, kendisini ve başkasını cezalandırma istemleri gelmektedir. İntihar; ister bir olgu, ister bir süreç, ister bir hastalık, ister bir eylem olarak anlaşılsın, özü saldırganlığın yaşamı tehlikeye sokacak bir eyleme dönüşmesidir. Girişimin kişinin kendisini zarara uğratma amaçlı ve yaşamı yok 21 etmeye yönelik olduğu görüntüsü intiharın özgül ama çok şaşırtıcı, yanlış sonuçlara götüren bir yanıdır. Çünkü eylemin bilinç dışı nedenleri araştırıldığında tek amacının intihar olmadığı ortaya çıkar. Kişiler dışardan görünenden başka bilinçdışı nedenler sonucu da intihar eylemine güdülenirler (Odağ, 2002: 61). Öfke ve cezalandırma isteklerinin yanısıra, çevreye belli bir isteğin yerine getirilmesi için baskı yapma da intihara güdüleyen nedenler arasındadır. Bazı intihar girişimlerinde ulaşılmak istenilen amaç ile eylem arasındaki ilişkiyi görmek çok kolaydır. İşini, yerini ya da sevgilisini yitiren kişinin intihar eylemi ile yitirdiklerini yeniden kazanma istemleri arasındaki ilişkinin kolaylıkla görülebilmesi gibi. Gösteri yanı ağırlıkta olan intihar girişimlerinde baskı yapma istemi eyleme güdüleyen nedenlerdendir (Odağ, 2002: 62). Odağ, (2002: 62-64) kişileri intihara güdüleyen diğer nedenleri şu şekilde sıralamaktadır: • Umarsızlığı, çektiği acıları bildirme isteği, • Çekilen acılardan kurtulma, konumunu ne pahasına olursa olsun değiştirme, • İntihar girişiminin çevrenin ilgi ve sevgisini zorla sağlama, gösterilen yakınlığın içtenliğini sınama istemleri, • Yalnızlıktan kurtulma, ilişki kurma istemleri, • Çevreye sorunlarını bu yolla bildirme çabaları, • İntihar girişiminin çevre ile çatışmalarda bir kurtarıcı veya bir yardımcı unsur olarak görülmesi ve • Acıya katlanmayı ve yaşamını yitirmeyi göze alabilmeyi büyüklük ve bir değerlilik kanıtı olarak görme. Velkoff ve Huberty (1988; Akt. Capuzzi, 1994: 28) ergenler üzerinde yaptıkları çalışmalara dayalı olarak onların intihar davranışına güdülenmelerinde şu üç temel fonksiyondan birinin etkili olduğunu öne sürmüşlerdir: a) Kaçma: Bu sayede ergen kişisel ilişkilerden veya bir dizi olaydan göreceği acıdan / sıkıntıdan korunmaktadır, b) Kontrol: Bu sayede ergen kontrolü dışında olan birini veya bir şeyi kontrol altına alabileceğini düşünmektedir, c) İletişim: Bu sayede ergen, çevresindekilere bir şeyin yanlış olduğunu veya kendisinin duygusal yönden acı çektiğini bildirmektedir. Bir risk faktörü olarak insanlararası ilişkiler de intihara güdülenmede etkili olmaktadır. Eskin’e (2003: 162) göre intihar davranışlarının nedenlerine yahut intihar davranışını tetikleyen etmenlerin neler olduğuna bakıldığında ilişkilerde yaşanan sorunlar çok özel bir yere sahiptir. Eskin, insan ilişkilerinin doğası gereği hem yokluğu hem de varsa ne tür olduğu kişinin ruh sağlığını etkilemektedir. Sadece intihar davranışını tetikleyerek önemli 22 bir rol üstlenmeyip aynı zamanda intihar davranışının gelişiminde de belirleyici oldukları için psikolojik güdülere ağırlık veren Bronisch (2004: 15268) ve intihar davranışının büyük bir çoğunluğunun ortaya çıkmasında psikiyatrik bozuklukların en önemli neden olduğunu öne süren Murphy (1998: 173) de insanın yaşam alanındaki ilişki ağının önemi üzerinde durmaktadırlar. Bronisch’e göre ölme veya kurtulma arzusu ne olursa olsun bir intihar eyleminde veya ciddi bir intihar girişiminde en önemli güdüleyici faktör; kişilerarası ilişkilerin ya bitmiş olması ya da yakın bir gelecekte muhtemelen bitecek olmasıdır. Murphy ise sosyal ilişki ağının giderek küçülmesi veya yok olmasının intihardan korunma olanağını azaltacağına dikkati çekmektedir. 2.1.4.3. İntihar Eylemi Durkheim kısa tanımında “eylemin doğrudan ya da dolaylı olarak meydana getirdiği her ölüme” intihar derken, intiharın dolaylı olarak ortaya çıkanına da işaret etmektedir (Odağ, 2002: 8). Bu kısa tanımdan hareketle intihar eyleminin aynı zamanda intihara neden olabilecek bir eylemsizliği de kapsamına aldığını, böylece geniş bir anlam kazandığını söylemek mümkündür. Durkheim’in kısa tanımlamasında ‘ölüm’ eylemin dolaylı ya da dolaysız bir sonucudur, ‘eylem’ kurbanın girişimidir, ölüme götürür ve ölüme götüreceği kurban tarafından bilinir. Kısaca ‘eylem’ tanımlamanın odağıdır. Öte yandan ‘ölüm’, ‘kurban’, ‘eylem’ deyimlerine dinamik bir yaklaşım, bunların tanımlamada anlaşılandan başka nitelikleri de olduğunu ortaya koymaktadır. Her şeyden önce toplumun bu deyimlerden anladıkları ile intihar girişiminde bulunan kişinin ‘ölüm’, ‘kurban’, ‘eylem’ kavramlarını algılayışı büyük farklılıklar gösterir. Eylemin ‘ölüme götüreceğinin bilinmesi’, yani bilinçli olduğu tartışmalıdır. Örneğin birdenbire gelişen intihar girişimlerinde, eylemin ‘ölüme götüreceğini bilme’ gibi bir bilinçlilikten söz etmek güçtür (Odağ, 2002: 5-6). İntiharı doğrudan gerçekleştireceği yerde, dolaylı yolları seçenlerin sayıları daha fazladır. Anoretiklerin zaman içinde kurumaları, yavaş yavaş zayıflayarak ölüme gitmeleri dolaylı bir girişimdir. Böylesine girişimler gizil (latent) intihar eğilimlerinin sonuçlarıdır. Alkoliklerde, ilaç ve madde bağımlılarında gizil intihar eğilimleri oldukça yaygındır. Kazalarda ölenler arasında dolaylı yollarla kendisine kıyanların sayısı oldukça fazladır. Burada da gizil intihar eğilimlerinin kazalar aracılığı ile, yani dolaylı olarak amaçlarına ulaştığı düşünülmelidir (Odağ, 2002: 8-9). 23 2.1.5. İntiharlarda Ve İntihar Girişimlerinde Risk Faktörleri İntihar, çok nedenli bir davranıştır. Bu çok nedenli davranış sürecinde kişiyi kendini öldürmeye götüren nedenlerin karmaşıklığı, intihar bilimiyle uğraşan hemen herkes tarafından kabul edilmektedir. Risk faktörleri bilişsel, davranışsal ve duyuşsal olarak gruplandırılabilir. İntihar sürecinin karmaşıklığı içinde bu gruplandırmada yer alan faktörlerin tek başlarına insanları intihar davranışına yöneltmeyeceği açıktır. Risk faktörleri çok nedenli bir süreç olan intiharda, diğer etmenlerle birleştiğinde öldürücü olabilir (Eskin, 2003: 135). Ruhsal hastalık öyküsünün bulunması önemli bir risk faktörüdür. Çoğu çalışma, intiharlarda en sık görülen ruhsal hastalık olarak depresyonu tanımlamıştır. İntiharla bağlantılı görülen diğer psikiyatrik bozukluklar alkol bağımlılığı, madde kötüye kullanımı ve kişilik bozukluklarıdır. Daha önceden ölümcül olmayan kendine zarar verme davranışında bulunmuş olma, suç işleme eğilimi ve kronik fiziksel hastalıklarla da intihar arasında güçlü bir ilişki vardır (Amos ve Appleby, 2001: 350). Haley (2004: 96-111) intihar davranışına neden olan risk faktörlerini; a) hazırlayıcı faktörler ve b) potansiyel faktörler olmak üzere iki grupta toplamaktadır. Haley’in sınıflandırmasında: Depresyon, umutsuzluk, madde kötüye kullanımı ve genetik yapı “hazırlayıcı risk faktörleri” olarak; ailedeki bir intihar, önemli bir yaralanma veya hastalık, sosyal yalıtılmışlık, yöntemlere (örneğin ateşli silahlara) ulaşabilmedeki kolaylık, düşük benlik değeri, geçmiş yaşamdaki bir istismar, stres ile başa çıkmada yetersizlik, aile ilişkilerinden kaynaklanan problemler, düşük toplumsal statü, cinsel oryantasyon, cinsiyet, biyolojik yapı, ilerleyen yaş, sosyal/çevresel stres kaynakları, bilgi-işleme yetersizlikleri ve hataları ise potansiyel risk faktörleri olarak yer almaktadır. Berman ve Jobes (1997: 107-109) intiharlardaki risk faktörlerine yönelik ortak temaları şu şekilde sıralamaktadır: 1. Kişisel tarihte negatif öğelerin bulunması (ailede daha önce intihar eden birinin varlığı, narsisistik yaralanmalar, kişilerarası ve sosyal ilişki kurmada yetersizlikler gibi), 2. Psikopatoloji ve önemli negatif kişilik nitelikleri (örneğin madde kötüye kullanımı, saldırganlık, impulsif davranış), 3. Stres, 4. Savunma düzeneklerinin çökmesi, duygu ve davranışlardaki düzensizlik, 5. Sosyal olarak yalıtılmışlık, 6. Kendilik değerinin düşük olması ve umutsuzluk, 24 7. İntihar yöntemini elde edebilme, yönteme ulaşabilme ve yöntem hakkında bilgi sahibi olma. Günümüzde intihar tehlikesi 20 yaş yukarısında açıkça kendisini belli etmektedir. Yaşın artması ile intihar riski de artmaktadır. Ancak intihar riski için en çarpıcı dönem ileri yaşlılık dönemidir. Çocukluk döneminde çok az olmakla birlikte ergenlik ile intiharların frekansında bir artma meydana gelir (Retterstol, 1993: 137-142; Uludüz ve Uğur, 2001: 23; Amos ve Appleby, 2001: 348-349; Odağ, 2002: 63; Eskin, 2003: 76; Bronish, 2004: 15260). İntiharların daha çok erkek ve ileri yaşta olan kişilerde; intihar girişimlerinin ise kadınlarda ve genç yaşta olan kişilerde görüldüğüne dikkati çeken Bronisch (2004: 15262) bu farklılığa rağmen her iki davranış örüntüsünün bir takım ortak paydalarının bulunması nedeniyle intihar için öne sürülen bir çok risk faktörünün intihar girişimi için de geçerli olacağını ileri sürmektedir. Kreitman (1977’den Akt.: Bronisch, 2004: 15262) hem intihar hem de intihar girişimi için daha önce intihar girişiminde bulunmuş olmayı ve bir psikiyatrik bozukluğun bulunmasını en önemli risk faktörleri olarak değerlendirmektedir. Literatürde doğrudan intihar girişimlerine özgü risk faktörlerinin sınıflandırıldığı çalışmalara da rastlanılmaktadır. Örneğin bir çalışmada genel olarak intihar girişimlerinde risk faktörleri için öne çıkan özelliklerin şunlar olduğu bildirilmiştir: 1. Kadın olmak, 2. 15-24 yaş grubunda olmak, 3. Yakın zamanda gerçek ya da sembolik anlam taşıyan kayıpların bulunması, 4. Yakın çevre ile iletişim sorunları yaşamak ve 5. Başta depresyon olmak üzere bir ruhsal sorunun bulunmasıdır (Isometsa 1998; Tejedor, 1999’dan Akt.: Can ve Sayıl, 2004: 56). Beautrais (1998: 177-179) ciddi intihar girişiminde bulunan gençlerde risk faktörlerini araştırmış ve elde ettiği bulgular çerçevesinde intihar girişimine doğrudan veya dolaylı olarak neden olan risk faktörlerini şu şekilde gruplandırmıştır: 1. Sosyo-demografik faktörler (formal nitelikli eğitim eksikliği ve düşük sosyoekonomik düzey), 2. Çocukluk dönemi ve aile faktörleri (cinsel istismara maruz kalma, zayıf aile ve evlilik ilişkileri, ailenin alkol ile ilgili sorunları), 3. Kişilik özellikleri (yüksek umutsuzluk düzeyi ve nörotizm), 4. Yaşam olayları ve psikiyatrik bozukluklar (kişilerarası çatışmalar, kayıplar ve yasal sorunlar, halen yaşanmakta olan duygu durum ve madde kötüye kullanım bozuklukları). 25 Buraya kadar intihar davranışı deyimine açıklık getirilmeye çalışılmıştır. Bu doğrultuda önce intihar davranışının hangi davranış örüntülerini içerdiği ve bunları birbirinden ayrı tutmada yaşanan güçlük üzerinde durulmuştur. Daha sonra intihar davranışını betimleyebilmek üzere bu davranışın temel unsurlarına değinilmiş, yaygınlığı ve davranışın ortaya çıkmasına neden olan risk faktörleri üzerinde durulmuştur. Çalışmanın bundan sonraki iki ana başlığı ruh sağlığı alanında çalışan profesyonelleri doğrudan ilgilendirmektedir. Bunlardan birincisi intihar davranışı ile karşılaşma, ikincisi ise intiharı önlemedir. 2.2. İNTİHAR DAVRANIŞI İLE KARŞILAŞMA Ruh sağlığı alanında çalışan profesyoneller yaygın olarak; intihar düşünceleri taşıyan, intihar tehditleri savuran, intihar edebileceğini söyleyen veya bunu ima eden kişilerle karşılaşılabilmektedir. Profesyonellerin karşılaşabilecekleri diğer intihar davranış biçimleri ise intihar girişimleri ve tekrarlayan intihar girişimleridir. 2.2.1. İntihar Düşünceleri İle Karşılaşma İntihar düşünceleri sık karşılaşılan acil durumlardan biridir. Yatkın kişilerde her yaşta, pek çok türden strese karşı intihar düşünceleri gelişebilir ve uzun dönem girişim olmaksızın varolmayı sürdürürler (Kaplan ve Sadock, 1996: 234). Bazı depresif kişiler ümitsizlik çaresizlik ve sıkıntı içerisinde; kendilerini de ürküten, kontrol edememekten korktukları intihar düşünceleri nedeni ile başvurabilirler. Bu kişiler duygularını ufak bir teşvikle açıklarlar. Dertlerine çare bulmak için isteklidirler (Sayıl, 2000a: 254). İntihar düşünceleri taşıyan kişilerin değişmeleri, yabancılaşmaları ve çevreden uzaklaşmaları ciddi bir intihar girişimini düşündürmelidir (Odağ, 2002: 39). İntihar düşünceleri ve fantezileri somutlaştıkça ve sıklaştıkça intihar riski artmaktadır (Sonneck-a, 1993: 52). İntihara yönelik düşüncelerin sıklığı, yoğunluğu ve süresi çeşitlilik gösterir. Eylem öncesinde, eylemde bulunma zamanı kesin olarak belirlenemeyebilir. İntihar düşünceleri bir kaç aydan fazla bir sürede oluşabileceği gibi dürtüsel (impulsif) bir karekter taşıdığında sadece bir kaç günde veya bir kaç dakikada dahi oluşabilir. İntihar girişiminde bulunan bir ergen kendisi ile yapılacak bir görüşmede utanabileceğinden, pişmanlık duyabileceğinden veya yatarak psikiyatrik tedavi görme olasılığı gündeme geleceğinden dolayı intihar 26 düşünceleri taşıdığını kabul etmede gönülsüz davranabilmektedir (Spirito ve Levander, 2004: 157). Bir görüşme içerisinde intihar düşüncelerini açığa çıkarmada ve değerlendirmede şu temalar ve onlarla bağlantılı olarak şu sorular üzerinde durulmalıdır: 1. Sıklık: Bu kendinize zarar verme düşünceleri ne kadar sıklıkla aklınıza geliyordu? 2. Yoğunluk: Bu düşünceler ne kadar şiddetliydi? 3. Süre: Bu düşünceler ilk kez ne zaman oluştu? 4. İntihara yönelik planı detaylandırma: Bu düşüncenizi nasıl ve ne zaman gerçekleştirecektiniz? (Spirito ve Levander, 2004: 157-158). 2.2.2. İntihar Tehditleri İle Karşılaşma İntihara yönelimi olan kişiler kızgınlıklarını ifade etme, korkutma, sindirme, isteklerinin gerçekleşmesi için kendi yaşamını koz olarak kullanma, dikkati kendi üzerinde toplama gibi çok değişik amaçlarla çevrelerine karşı intihar tehditinde bulunabilmektedirler. İntihar tehditi; intihara yönelim içerisinde olduğunu ve bu doğrultuda intihar niyetinin düzeyini ima etmek üzere; sözlü veya sözsüz olabilen, kişilerarası iletişim formlarından biridir (Stauffer, 2004: 31). Berman ve Jobes’e (1997: 87) göre intihar tehdidinde bulunanlar kişilerarası ilişkilerini kullanarak diğer insanları uyarırlar. Çoğunlukla kriz içinde bulunan bu kişilerin intihar etme olasılıkları vardır. Ancak tehditlerin büyük bir kısmı eyleme dönüşmez. İntihar tehdidinde bulunanlar sık sık intihar etme niyetinde olduklarını belirtseler de bu kişilerin çeşitli nedenlerle (örneğin bekledikleri ilgiyi gördüklerinde veya desteklendiklerinde) niyetlerinden vazgeçtikleri, tehdit etme davranışını terkettikleri görülmektedir. İntihara yönelik haberler ve tehditler ciddiye alınmalı, yanıtlanmalı ve potansiyel bir risk olarak değerlendirilmelidir. 2.2.3. İntihar Girişimleri İle Karşılaşma İntihar girişimi vakaları ile genellikle hastanelerin acil servislerinde karşılaşılır. Dolayısıyla intihar girişiminde bulunan kişinin ilk teması acil servisteki personel ile olur. Burada girişimcinin hayati tehlikesi sözkonusu olduğu için öncelikle tıbbi açıdan tüm önlemlerin (yoğun bakıma alma, mideyi yıkama, oksijen verme dahiliyeye gönderme vb.) alınması gereklidir. Tıbbi müdahalesi sonrasında intihar girişiminde bulunan kişi, acil servisten 27 ayrılıncaya kadar gözlem altında tutulur. Kendisine geldikten (bilinci açıldıktan) hemen sonra onunla ilişki kurulması son derece önemlidir. Kendine gelme genellikle bastırılmış dürtü ve duyguların, örtülü sistemlerin engellenmeden dışa vurulduğu bir dönemdir. Bastırılmış dürtü ve duyguların, örtülü sistemlerin engellenmeden dışa vurulması hasta açısından oldukça korkutucudur. Ama bu dönemde yaşam istemlerinin de dışa vurulması hasta ile kurulmaya çalışılan ilişkileri kolaylaştırıcı bir olanak yaratır. Bundan yararlanmamak sağaltımsal iyi bir fırsatın kaçırılması anlamındadır (Odağ, 2002: 138). Girişimden sonraki dönemde hastanın içerisinde bulunduğu güç durum, ilk karşılaşmanın önemini artırır. İlk karşılaşmada hastayı anlamak için sabırlı bir çaba verildiğini belli edebilmek çok önemlidir. Böyle bir çaba ile hastaya anlaşıldığı duygusu verilebilirse, bu ilk görüşmede ulaşılabilecek başarının en büyüğüdür (Odağ, 2002: 140). Danışman yapılandırılmış bir görüşme planı ile işe başlamalıdır. Örneğin belli zamanlarda hasta görülür. Problemin çözümünde somut ve özel bir yaklaşım sergilenir. Böylece şaşkınlık ve kargaşa azalacaktır. Bireyin etrafındaki yakınları harekete geçirilir. Onların destek ve yardımı sağlanır. Hastanın izolasyonu kırılır. Destekleyici bir yaklaşım sergilenir. Direktif bir tutum içinde; net, açık, direkt sorularla yaklaşımda bulunulur. Görüşme sırasında yaşamın değeri üzerine ‘evet-hayır’ çatışmasından kaçınmak gerekir. Görüşmeci için bu öncelikli sorun değildir. Doğru olan hastada yaşamı böylesine çekilmez kılan şeyin ne olduğunu anlamaya çalışmaktır. Empatik tutum; kişiye anlaşıldığını hissettirir, güven verir ve iletişimi artırır (Can ve Sayıl, 2004: 56). Görüşmelerde çeşitli güçlüklerle de karşılaşılmaktadır. Bu bağlamda Sayıl (2000-a: 254259) intihar girişiminde bulunan kişilerin bir kısmının açıkça girişimi hakkında bilgi vermeye yaklaştığına; ancak bir kısmının da açıksözlü davranmayıp örneğin bazen olayı önemsiz bir kaza gibi gösterebileceğine, bazen de girişimi inkar edebileceklerine dikkat çekmektedir. Bu kişiler tanınmaları zor oldukları için daha tehlikelidirler. Bu nedenle Sayıl, intihar girişiminde bulunmuş bir kişi ile yapılacak bir görüşmede; intihar riski, intihar nedeni ve önceki intihar girişimleri hakkında kesin bilgi edinilmesini önermektedir. Türkiye’deki uygulamaya bakıldığında acil servislerdeki vakaların çoğunda ilk müdahaleden sonra ileri bir tedaviye ihtiyaç duyulmadığı görülmektedir. Sağlık Bakanlığı’nın “Acil Serviste İntihar Girişimlerine Psiko-sosyal Destek ve Krize Müdahale Programı”nda (2004) belirtildiği üzere acil servislere intihar girişimi nedeni ile getirilen kişiler genellikle hayati tehlikesi olup olmadığı ve bedensel sorunları açısından ele alınmaktadır. Hızlı, yoğun ve stres yüklü bir acil servis ortamında girişimin psiko-sosyal 28 bağlamı göz ardı edilebilmektedir. Oysa bu kişiler çoğunlukla yaşadıkları şoku, korkuları ve endişeleri üzerlerinden atamadıkları gibi yoğun olarak umutsuzluk ve çaresizlik duyguları içerisindedirler. Desteklenmeye, korunmaya ve ilgiye ihtiyaçları vardır. Bu raporda ayrıca insan ilişkilerinde yaşanan güçlüklerin aşılamaması, hasta ve hasta yakınlarının kurum hakkında yeterince bilgilendirilmemesi nedeniyle acil serviste yaşanılanların daha da zorlaşacağı ve böylelikle gergin bir ortamın oluşabileceğine de dikkat çekilmektedir. 2.2.4. Tekrarlayan (Yineleyici) İntihar Girişimleri İle Karşılaşma İntihar davranışının temel özelliklerinden biri de yineleyici olabilmesidir. İntihar girişiminden sonra bu davranışın tekrarlama oranının yüksek olması önemli bir sorundur ve bazen ölüme neden olabilir. Bu durum ayrıca ulusal sağlık sistemine önemli bir yük getirir. Bu yüzden intihara müdahale araştırmalarının en önemli amacı yinelemeyi durdurmaktır (Can ve Sayıl, 2004: 57). Bancroft ve Marsack, üç tip yineleyici intihar girişiminde bulunan grubun olduğunu belirtmiştir: 1. Kronik tekrarlayıcılar: Üst üste kriz yaşamayı tecrübe etmeye eğilimi olan, kendine zarar verici davranışları alışkanlık haline getiren ve bunu sorunlarla baş etme mekanizması olarak kullanan grup. 2. Bir kaç ay içinde iki veya daha fazla intihar girişimi olan, dönemsel olarak sorun yaşayan grup (örneğin evlilik problemi). 3. Şiddetli bir kriz anında intihar girişimi olan ve gelecekte benzer bir durumda tekrar intihar girişiminde bulunabilecek grup (Akt.: Can ve Sayıl, 2004: 59). Bazı hastalar tekrarlayan intihar girişimleri ile sık sık acil servise getirilirler. Bunlarda kendine yönelik yıkıcı davranışın anlamı çoğunlukla çevreyi manipule etmektir. Bazı hastalar da acil servisi sık sık telefonla arayarak görevlileri intihar düşüncelerinden haberdar ederler. Bu paylaşma akt ile aynı anlama gelir ve hastayı rahatlatır. Ancak tekrarlayan başvurular ilgililerde engellenme ve öfke uyandırır. Kabul görmeyen hatta açıkça reddeden tutumlara yol açar. Bunlar büyük risk taşıyan gruptur. Sonunda isteyerek, kazara ya da impulsif bir atakla kendilerini öldürürler. Bu nedenle bu tür hastalar için dikkatli bir değerlendirme zorunludur (Sayıl, 2000-a: 254-255). Şimdiye kadar yapılan çalışmalar sonucu, intihar girişiminden sonra özel bir tedavi ile yinelemelerin önüne geçilebileceği gösterilememiştir. İntihar girişiminden sonra yineleme 29 riskini ölçen bir çok etken belirlense de bunların yordayıcı gücü düşüktür (Can ve Sayıl, 2004: 60). İntihar girişiminde bulunan kişilerin önemli bir çoğunluğu ergenlerdir. Ergenin acil servisten ayrılmasına karar veren acil servis doktorunun onun daha sonra intihar edebileceğini tahmin etmesi için elinde kesin bilgiler yoktur. Yeni bir girişimi tahmin etmek için olanaklar sınırlı olsa da eldeki veriler yeni bir girişimin ilk girişimi izleyen bir kaç ay içinde oluşma olasılığının düşük olduğunu (yaklaklaşık olarak %10); bununla birlikte daha ileri bir yaşa sahip erkeklerin yeni bir girişim için en yüksek risk taşıdığını göstermektedir (Spirito ve Levander, 2004: 154). Son intihar girişiminden önceki intihar girişimlerinin sayısı ve psikiyatri kliniklerinde yatış sayısı ne kadar fazla ise intihar girişimlerinin yinelenme olasılığı o kadar fazladır. Bu sonuç klinik olarak sürpriz değildir; çünkü bu iki özellik gelecekte ölümcül olmayan intihar girişimlerini yansıtan bir çok değişkeni kapsamaktadır (Can ve Sayıl, 2004: 60). Hiç kuşku yoktur ki, intihar davranışı üzerinde çalışan profesyonellerin temel ilgi odağı intiharı önlemedir. Çalışmada son olarak sosyal hizmet mesleğinin intiharı önleme çalışmalarına yönelik ilgisini ve katkısını da içerecek şekilde intihar davranışını önleme konusu üzerinde durulmaktadır. 2.3. İNTİHAR DAVRANIŞINI ÖNLEME Sözlük anlamıyla “önleme” bir şeyi olmadan engelleme anlamındadır; akademisyenler ile uygulamacılar tarafından farklı tanımlanmaktadır. Profesyonel anlamda ele alındığında özellikle ruh sağlığı ile ilgili önlemenin bu kadar basit bir tanımı yoktur (Korkut, 2004: 7). Önleme sosyo-politik yönü ağır basan bir olaydır; çünkü konu toplumsal önceliklerin nasıl düzeleceği ile yakından ilintilidir. Temelde, toplumsal kaynakların ne şekilde kullanılacağı yatmaktadır. Konunun felsefi yönleri ağırdır çünkü olay tamamen, nasıl bir yaşam istendiği ve bunun toplumsal düzenlemesinin nasıl olacağı ile ilgilidir (Eskin, 2003: 313). Bir çalışma alanı olarak intihar bilimi (suicidology) belki de çoğunlukla kökenleri ve eğilimleri itibariyle intihar davranışının önlenmesine ve müdahalesine yönelmiştir (Berman ve Jobes, 1997: 244). Beskow ve Wasserman’a (1995’den Akt.: Özgüven, 1996: 149) göre genel olarak intiharı önleme çalışmasının amacı normal yaşamda, intihar krizlerinde ve ruh hastalıklarında intiharla ilgili düşüncelerin rolü hakkında bilgi sağlamak ve intiharı önleyebilecek tutum ve teknikleri geliştirmektir. Onlara göre intiharın önlenmesi birincil olarak kişiler arasındaki etkileşimle sağlanır ve çeşitli tekniklerle beslenebilir. Shneidman 30 ve Mandelkorn (1970: 137), intiharları önleme çalışmalarının; 20. yüzyılın ilk yıllarından itibaren intihar çalışmalarına dayalı olarak ortaya çıktığını; intihar davranışı hakkında bilgilerimizi artırma, yaşamı koruma ve ruh sağlığını geliştirme amaçlarıyla çeşitli disiplinlere mensup otoritelerce farklı kulvarlarda sürdürüldüğünü belirtmiştir. İntiharın kendisi kadar önlenmesi de değişik açılımları olan karmaşık bir konudur (Eskin, 2003: 318). İntiharı engelleyici önlemlerin alınıp alınamayacağı tartışmalıdır. Çünkü önlem alınması bireysel ve kurumsal eğitimin yanı sıra toplumun bilinçlenmesini de gerektiren çok geniş kapsamlı bir işlemdir. Toplumun intihar konusunda bilinçlenmesi ve böylece tehlikeye karşı duyarlılığın artması son derece güçtür. Öte yandan bilinçlilik toplum içinde intihara karşı takınılan katı, yasaklayıcı hatta cezalandırıcı tutumun değişimi için bir önkoşuldur. İntiharın bir çaresizlik, alarm ve yardım isteyen çağrı olabileceğinin toplumca kavranması bu bilincin oluşmasında önemli bir aşamadır (Odağ, 2002: 137). 2.3.1. Önleme Çalışmalarının Gerekçesi Ve Önemi DSÖ tarafından 1999 yılında yayınlanan bir bildiride intihar; dünyada hızı en çok artan ilk on ölüm nedeni arasında gösterilmiş ve üzerinde önemle durulması gereken bir halk sağlığı sorunu olarak değerlendirilmiştir (Bronisch, 2004: 15260). İntihar davranışının bilerek ve gönüllü gerçekleştiriliyor olması, davranışın önlenmesi düşüncesinin önünde açıklığa kavuşturulmayı bekleyen bir takım etik sorunları ortaya çıkarmakta ve bu doğrultuda bir takım tartışmalara neden olmaktadır. Eskin’e (2003: 314) göre genel hatları ile bu tartışmalar iki farklı yaklaşımdan kaynaklanmaktadır: Bir tarafta özgürlük, özgür irade, bireysel seçim, seçme özgürlüğü gibi vazgeçemeyeceğimiz kavramlarla soruna yaklaşan Szasz’ın (1986) bireysel özgürlüklere ters düşeceğinden, ne toplumun ne de ruh sağlığı çalışanlarının buna hakkı olmadığı için intiharın önlenmemesi gerektiğini vurgulayan düşünceleri yer almaktadır. Diğer tarafta ise Szasz’ın aşırı bireyciliği yüzünden konuyu anlamadığını ve kendini öldüren veya bu yönde girişimde bulunan kimselerin bunu özgür iradelerinden çok, içerisinde bulundukları zor şartların dayatması sonucu yaptıklarını düşünen Maris’in (1986); özgür olduğumuz kadar birbirimize de gereksinmemizin olduğunu hatırlatan, bu nedenle intiharın önlenmesi gerektiğini vurgulayan düşünceleri yer almaktadır. Kuşkusuz intiharı önleme çalışmalarının yürütülmesi için pek çok gerekçe öne sürülebilir. Örneğin intiharları önleme çalışmasının bir gerekçesini toplumu, intiharın neden olacağı zararlardan (toplumda yaygınlaşabilmesi, toplum düzenini tehdit etmesi, geride kalanlara 31 acı vermesi, önemli ve verimli olabilecek insan kaynağının yitirilmesi vb.) koruma düşüncesi oluşturabilir. Diğer bir gerekçe yaşamın her türden katlanılması zor sıkıntı ve acıya karşı yine de değerli olduğuna inanmak gibi insancıl (hümanistik) kaygılara dayandırılabilir. Odağ (2002: 139) ve Sonneck (1993-a: 70) insancıl kaygılarla intihar davranışına önlem alınmasını ve müdahale edilmesini destekleyen yazarlardandır. Odağ’a göre intihar girişiminde bulunmuş bir kişi yalnızlığı, umutsuzluğu ve çaresizliği en ileri boyutlarda yaşamakta; bu nedenle ilgi ve bakıma gereksinimi daha da artmaktadır. Dolayısıyla onun yanında olma, onu anlamaya çalışma, onu bırakmama, onun için emek harcama, ona değer verme ve ilgi gösterme yapılacak işlerin en değerlileridir. Sonneck ise alınan önlemlerin gerçekten intihar ve intihar girişimi oranlarını düşürüp düşürmediğini bugün kesin olarak bilmesek de, en azından büyük bir sıkıntı ve tehlike içindeki insanların sıkıntılarını daha da artırmayacak yaklaşımlarda bulunmanın, bizim her şeyden önce insanlık görevimiz olduğunu vurgulamaktadır. Sayıl (2000-b: 188-189) sadece insancıl nedenlerle değil, ekonomik nedenlerle de intiharı önleme çalışmalarının öneminin yadsınamayacağına dikkati çekmektedir. Sayıl’a göre “intiharlar diğer sağlık hizmetleri içerisinde küçük bir grup oluştururlar. Otopsi harcamaları dışında bir masraf getirmezler. İntihar girişimleri için durum farklıdır. İntiharlardan ortalama 30 kat daha fazla kişi intihar girişiminde bulunmaktadır. Girişim sonrası bakım ve tedavisi masraflıdır. İntihar girişimleri üstüne yapılan DSÖ bağlantılı çok merkezli çalışmada kişi başına 10.000-15.000 dolarlık bir masrafın söz konusu olduğu belirlenmiştir. Beş milyonluk bir ülkede intihar girişimlerinin yüz binde 150 olduğu varsayılırsa bu her yıl yaklaşık 100 milyon dolarlık bir harcama anlamına gelmektedir. Buna kaybedilen üretken yaşam yıllarını da ekleyince bunun devletlere verdiği yük daha da artacaktır.” İntiharı önleme çalışmalarının bir diğer gerekçesi de özellikle ruhsal bozukluk belirtilerinin bulunmadığı durumlarda intihar davranışının her türden kriz yaşantıları ile iç içe geçmiş ilişkisinde aranabilir Etkisi zamanla sınırlı akut kriz yaşantıları sonucu çeşitli duygusal zorlanmalar nedeniyle bilinenden farklı kişilik özelliklerine sahip olanların da intihar davranışına yönelebiliyor olması ve bu kişilerin zamanında görecekleri tedavi / yardım ile bu krizi intihara yönelmeden atlatabilme olasılıklarının bulunması öne sürülen bu gerekçenin haklılık payını artırmaktadır. İntiharı önleme çalışmaları içerisinde krize müdahale yaklaşımı Korkut’un (2004: 233) da belirtmiş olduğu gibi en çok kullanılan intiharı önleme programı tipi olarak ön plana 32 çıkmaktadır. Bu nedenle kısaca da olsa intiharı önlemede, krize müdahale üzerinde durmak gerekmektedir. 2.3.2. Krize Müdahale Ve İntiharı Önleme Genel bir deyişle günlük yaşamda süresi sınırlı bir denge bozukluğunu ifade etmede kullanılan kriz kavramı, yaşam koşullarında ani değişikliklere ve çeşitli duygusal zorlanmalara neden olan bir alt-üst oluş, bir dezorganizasyon durumuna işaret etmektedir. Kriz dendiğinde genelde panik, acil durum ve kontrolü kaybetme duygusu ile bağlantılı düşünceler akla gelir. Oysa krizler yaşamın bir parçasıdır; anormal bir durum olarak düşünülmemelidir. Kriz, tehlikeli bir durum olabileceği gibi kişisel gelişim ve olgunlaşma bakımından bir fırsat olarak da düşünülebilir. Çin’de yaygın olarak kriz kavramı hem “tehlike” hem de “fırsat” anlamı ile birlikte kullanılır. Krizin kişisel gelişim için bir fırsat olma durumunda kişi, krizi aştıktan sonra daha yüksek bir fonksiyonellik düzeyine ulaşır; gelişir, kavrayışı ve başetme becerileri artar. Krizin tehlikeli olma durumunda ise ya tetikleyici olay kişinin yaşamına meydan okuyabilir, ya da kişi bu krize nevrotik veya psikotik olarak bir ruhsal bozuklukla tepki verebilir. Hatta bir krizin ölümle de sonuçlanma olasılığı vardır. Yardım alınmadığında kişi daha düşük bir fonksiyonellik düzeyine gerilemekte; fonksiyonelliğin tamamen yitirildiği durumlarda ise intihar, cinayet veya psikotik bozukluklardan biri görülebilmektedir (Kanel, 1999: 2-3). Sonneck’e (1993-a: 56) göre bir krizin değişim ve olgunlaşmayla mı yoksa intihara kadar gidebilen bir felaketle mi sonuçlanacağı: 1. Krize yol açan olaya, 2. Bu olayın kişi için subjektif anlamına, 3. Kişinin krize yatkınlığına, çevrenin tepkisine kişinin sahip olduğu yardım olanaklarına ve 4. Kişinin sosyal çevreyle bütünleşebilmesine bağlıdır. Kanel (1999: 1-2) genel olarak bir kriz olgusunun üç görünüme sahip olduğunu ileri sürmektedir: Bunların ilki bir tetikleyici (presipitan) olayın oluşmasıdır. İkincisi kişisel bir zorlanmaya neden olan tetikleyici olayın algılanma biçimidir. Sonuncusu ise olağan baş etme yöntemlerinin etkisiz kalmasıdır. Kanel, bir kriz sürecini şu şekilde formüle etmiştir: Tetikleyici olay Æ algı Æ kişisel zorlanma Æ Fonksiyonelliğin düşmesi 33 Sonneck (1993-b: 21-22) krize müdahalenin hedefinin kişinin kendi kendisine ve çevrenin kişiye yardım etme becerisini desteklemek olduğunu ileri sürmektedir. Sonneck’e göre krize müdahalenin genel ilkeleri şunlardır: • İvedi başlangıç (bir an evvel başlamak), • Aktif olmak, • Yöntemde esnek olmak, • Aktüel / güncel duruma ya da olaya odaklanmak, • Çevrenin katılımını sağlamak, • Kriz yükünü hafifletmek ve • Eşgüdümlü çalışmak. Krize müdahale modeli sosyal hizmet alanında akut psikolojik bir kriz içerisinde olan müracaatçının endişelerini gidermek ve özel gereksinimlerini belirlemek amacıyla kullanılmaktadır. Aniden ortaya çıkan birtakım kişisel kayıplar veya trajik olaylar sonucu kişinin veya ailenin fonksiyonelliği bu durumdan olumsuz bir şekilde etkilendiğinde krize müdahale modeli kullanışlı olmaktadır. Model, krizi tetikleyen olayın ortaya çıkışını izleyen dört-altı haftalık bir zaman dilimi içinde kullanılır. Sosyal hizmet uzmanı (SHU) bu yaklaşımı kullandığında oldukça aktif ve direktifdir. Modelin anahtar öğeleri şunlardır: (1) Müracatçıya hızla bir şekilde ulaşmak ve yanıt vermek; (2) sınırlı zamanı kullanmak (örneğin beş seans, dört hafta civarı gibi); (3) dikkati krizin ortaya çıkış şeklinde odaklamak (örneğin presipitan olayın veya müracaatçının buna verdiği anlam üzerinde durmak gibi); (4) müracatçının kendi kararını almasında ve eyleme geçmesinde yardımcı olmak ve (5) müracaatçının sosyal ilişki ağı ile iletişime geçmek (Sheafor ve Horejsi, 2003: 103). Birey, aile ve topluma yarar sağlayacak etkin bir tedavi hizmetinin en kısa sürede gerçekleşmesini krize müdahalenin temel amacı olarak gören Turan (1999; 290-295) bu yaklaşımın sosyal hizmette davranış değiştirme odaklı kişisel çalışma uygulaması ile bir çok yönden benzerlik gösterdiğini ve sıklıkla uygulanan bir sorun çözme modeli olduğunu öne sürmektedir. Turan’a göre krize müdahalenin başlıca özellikleri; kısa sürede uygulanması, ağırlıklı olarak kişi / ailenin günlük yaşamda karşılaştığı sorunlar üzerine eğilmesi ve SHU’nun aktif katılımını gerektirmesidr. Turan kriz tedavisini dört aşamalı bir süreç olarak görmektedir Bunlar: 1) Bunalıma yol açan sorun durumunu değerlendirme; 2) kriz durumu hakkında başvuranı bilgilendirme; 3) sorunun kısımlara ayrılarak çözümlenmesi ve 4) tedavi sürecinin uygulanmasıdır. Kriz durumu ile başvuran vakaların %10-20’si intihar ile ilintilidir (Cawunder ve Mohr 1982’den Akt.: Özgüven, 2003: 27). Çözümlenemeyen krizler yatkın kişilerde intihar 34 girişimine zemin hazırlayabilmektedir. Kriz, genellikle intiharın bir habercisi olabildiği gibi intihar da krize karşı bir çeşit yanıt olabilmektedir (Sonneck-a, 1993: 57). Özgüven’e (2003: 28-32) göre intihar girişiminde bulunanlar kriz durumunun ikinci aşamasında yer alırlar. Bu kişiler karşı karşıya oldukları sorunla başedebilmek için yardım aramış, ancak elde edememişlerdir. Gereksinim duydukları yardımı elde edebilmek için dramatik, dikkat çekici bir hareket gerçekleştirmişler, yani intihar girişiminde bulunmuşlardır. Özgüven, krize müdahaleyi bu kişilere yardım için en uygun yaklaşım olarak görmekte; etkili bir krize müdahalede ise aşağıda belirtilen hususların gözönünde bulundurulmasını önermektedir: 1. Tıbbi müdahalenin sağlanması, 2. İlk görüşme için gereken özenin/önemin gösterilmesi, 3. Tedaviye yönelik uygun psikiyatrik yaklaşımın belirlenmesi, 4. Ölümcül araçlara ulaşılabilirliğinin azaltılması, 5. İntihar riskinin değerlendirilmesi, 6. Problem çözümü ve 7. İlaç tedavisi. İntihar girişiminin zamanla sınırlı bir kriz olduğu (Sayıl, 2000-a: 261) göz önünde bulundurulduğunda; kendini öldürme isteklerinin öne çıktığı bu zaman dilimi içerisinde kişinin kendisine zarar vermesi engellenip yaşamı korunduğunda; kişinin sahip olduğu yardım olanakları artırılıp, sosyal çevresiyle yeniden bütünleşmesi sağlanabildiğinde intihara giden yollar kapanmış olacaktır (Lester, 1997: 3). 2.3.3. Önleme Düzeylerinin Kavramsallaştırılması Satcher (1998), halk sağlığı alanında önleme çalışmalarındaki yaklaşımı intihar konusuna uygulayarak, bu yaklaşımın intiharın önlenmesinde kullanılabileceğini belirtmiştir. Halk sağlığında önemli olan, toplum içerisinde hastalığa neden olan etmenlerin tespit edilerek gerekli müdahalelerle ya ortadan kaldırılması ya da etkilerinin en aza indirilmesidir. Halk sağlığı alanındaki önleme yaklaşımı genel olarak üç düzeyde ele alınmaktadır. Bu üç düzey önleme için nelerin, ne şekilde ve hangi aşamalarda yapılacağını belirtir. Sözü edilen düzeyler; birincil önleme, ikincil önleme ve üçüncül önlemedir (Eskin, 2003: 318319). Halk sağlığı alanındaki önleme faaliyetlerine genel olarak değinmek gerekirse birincil (temel) önlemede; daha önce hastalığın görülmediği bireylerde hastalığın oluşmasının 35 önlenmesi istenmekte ve hastalık insidansının (sıklığının) azaltılması hedeflenmektedir. Bu doğrultuda hastalığa direncin artırılması ve hastalığın yayılmasına engel olunması amacıyla toplumun hastalıklara karşı eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi yönünde bir takım aktivitelerde bulunulur. Ancak hedefin ve hedef grubunun büyüklüğü, hastalıklarla ilgili değişkenlerin çeşitliliği, kimi güçlükleri de beraberinde getireceği unutulmamalıdır. İkincil önleme, hastalık riski taşıyan kişilere yönelik eylemleri kapsamaktadır. Bu doğrultuda ikincil önleme; hastalık süresinin ve yaygınlığının azaltılması yönündeki çalışmalardan oluşmakta, önleyici çabalar risk gruplarının belirlenmesi ile hastalıkların erken teşhis ve tedavisinde yoğunlaşmaktadır. Çelikkol’a (1999: 190) göre erken teşhis ve tedavi zaman, masraf, işgücü ve hastalığın kalıcı hasarlarını azaltma ya da ortaya çıkışını önleme yönünden kazanç sağlamaktadır. Çelikol, ruhsal krizlerin önlenmesini ikincil düzeydeki önleme için örnek göstermektedir. Üçüncül önleme ise ciddi bir hal almış bir problemin daha da daha da kötü gelişmesine veya fazladan zarar vermesine ya da bu problemin başkalarına sıçramasını önlemeye yönelik eylemleri kapsamaktadır (Sheafor ve Horesji, 2003; Akt. Duyan, 2003: 9). Bu özellikleriyle üçüncül önlemenin, önleme çalışmalarındaki en uzun ve en yorucu dönem olduğu söylenebilir. Önlemenin halk sağlığı açısından yapılmış tanımı yaygın olarak kullanılmasına karşın bazı yönleriyle eleştiriler de almaktadır. Örneğin Çelikkol’un (1999: 186-187) belirttiği gibi hastalığın oluşumuna etki eden değişkenlerin hangileriyle, nasıl ve ne oranda çalışılacağı her zaman belirgin olmadığından birincil önlemenin amacını ve yöntemini belirlemek güçtür, ortaya konan çabaların geçerliliğini ölçmek neredeyse olanaksızdır. Ayrıca aşırı personel ve parasal harcama gerektiğinden bu doğrultuda sosyal politika geliştirecek siyasi otorite ve iradeye ihtiyaç duyulmaktadır. 2.3.4. Düzeylerine Göre Önleme Çalışmalarının Kapsamı Ve Önleme Stratejileri Genel olarak belirtmek gerekirse intiharı birincil düzeyde önleme intihar insidansının azaltılmasına; ikincil düzeyde önleme, intihar sonrası görülen stres ve çeşitli bozuklukların düzeltilmesine; üçüncül düzeyde önleme ise tekrarlayan intihar davranışını azaltmaya yönelik çalışmaları içermektedir (Canetto ve Lester, 1995; Akt.: Öncü, 1998: 45). Eskin (2003: 320-335), halk sağlığı alanında yapılandırılan önleme çalışmalarının her bir düzeyinin intihar alanına yansımalarını şu şekilde değerlendirmektedir: 36 “İntiharın birincil önlenmesi, insanları kendi canlarına kıymaya iten durum ve koşulların ortadan kaldırılması veya önlenmesi olarak anlaşılmalıdır. Burada sözü edilen durum ve koşullar çevresel olabileceği gibi kişisel de olabilir. Birincil önleme kavramsal olarak iki şekilde gerçekleştirilebilir. Bunlardan ilki kişisel kaynakları artırmaya yönelik birincil önleme stratejileridir. Bu kapsamda insanları yaşamın zorluklarına karşı dayanıklı kılan en güçlü kişisel beceri veya yetkinlik, sorun çözme becerileridir. Diğeri çevresel risk etmenlerinin ortadan kaldırılması veya etkilerinin azaltılmasıdır. İntiharların ikincil önlenmesi de iki şekilde gerçekleştirilebilir. İlk adımda, kendini öldürecek kimselerin intihar etmeden önceki bir takım belirtilerini fark etmek gerekecektir. İntihar öncesi belirtiler: a) bilişsel, b) duygusal (affektif), c) davranışsal ve d) kişilerarası (interpersonal) olabilir. Bu tür belirtilerin önceden bilinmesiyle, kişinin kendi canına kıymasını önleyici tedbirlerin alınması hedeflenmektedir. İkinci adımda ise, kişilerin gelişim öykülerinde intihara ait işaret ve belirtilerin herhangi bir ruhsal sorun haline dönüşmesini engellemek amaçlanmaktadır. İntiharın ikincil önlenmesindeki en önemli hedef, risk etmenlerinin belirlenerek bunların intihara yol açmadan önüne geçilmesi veya etkilerinin azaltılarak kişinin başedebileceği sınırlar içine çekilmesidir. İntiharda üçüncül önleme, kendisini öldürmek için herhangi bir girişimde bulunmuş olan kimselere yöneliktir. Kendini öldürme girişiminde bulunmuş olan kimselerin tekrar benzer girişimde bulunma ve hatta kendilerini öldürme risklerinin çok yüksek olduğu, bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla bu tür davranışlarda bulunan kimselerin aynı girişimleri yinelemelerinin önlenmesi, intiharın üçüncül önlenmesinin esasını oluşturmaktadır.” Bronisch’in (2004: 15266) düzeylerine göre intiharı önleme stratejileri ise şu şekilde özetlenebilir: “İntiharın birincil düzeyde önlenmesinde temel odağı toplum içerisindeki intihara eğilimleri azaltmaktır. İntihar davranışı ile ilgisi olabilecek sosyo-ekonomik ve özellikle psikiyatrik bozuklukların tedavisi ile ilgili koşulların iyileştirilmesi de birincil önlemin kapsamına girmektedir. Bu kapsamda intiharlarda sık sık kullanılan yöntemlere (örneğin ateşli silahlar) bir sınırlama getirilmesi birincil önlemenin amacına ulaşmasında yararlı olabilir. Birincil önleme çalışmaları aynı zamanda bireyleri intihar eğilimine karşı güçlendirici çalışmalardır. Profesyonel olsun veya olmasın intihara eğilimli bireylere yakın olan ve onların tedavisi ile ilgilenen herkesin eğitimi, intiharın birincil (temel) düzeyde önlenmesinde en etkili stratejidir. İkincil ve üçüncül önleme vatandaşlarca (örneğin Samaritanlar) veya profesyonellerce gerçekleştirilebilir. İkincil ve üçüncül düzeydeki önleme çalışmalarının odağı intihar davranışındaki tekrarları engellemek veya intihar eğilimindeki kişiyi rehabilite etmektir.” 37 İntihar biliminin önde gelen isimlerinden Shneidman (1970-b: 147), klasik olarak halk sağlığı anlayışındaki birincil, ikincil ve üçüncül önleme olarak ifade edilen önleme düzeylerini sırasıyla “önleme”, “müdahale” ve “üzerinde çalışma” kavramları ile eşleştirmiş ve bu kavramların her birini şu şekilde açıklamıştır: a) Önleme (prevention): İntiharın yönü başka tarafa çevrilecek veya intihar etkisiz hale getirilecektir. Yapılacak çalışmalarla kişiye zarar verecek veya onu tehlikeye düşürecek olayın meydana gelmesine imkan tanınmayacak veya kişi artık bu davranışı gerçekleştirmeye gerek duymayacaktır. Buna toplum diliyle yaygın olarak “birincil önleme” denilmektedir. b) Müdahale (intervention): Olay meydana gelmiştir veya başlamıştır. Kriz süresi boyunca krizin şiddeti ve yoğunluğu azaltılmaya çalışılacaktır. Bu duruma geleneksel olarak “ikincil önleme” denilmektedir. c) Üzerinde çalışma (postvention): Tehlikeli/istenmedik olay önceden gerçekleşmiştir. Bu durumda ya intihara yönelen kişinin üzerinde olayın etkisi azaltılmaya çalışılacak veya geride kalanların olaydan etkilenmelerinin önüne geçilmeye çalışılacaktır. Bu da genellikle “üçüncül önleme” olarak adlandırılır. Sonneck (1993-a: 57-58) önleme çalışmaları kapsamında müdahalenin üç tür intihar davranışı için yapılandırılacağını belirtmiştir. Bunlar: 1) İntihardan söz etme ve intihar düşüncesi taşıma, 2) intihar girişimi ve 3) intihar’dır. Sonneck’e göre önlemeye, müdahaleye ve olayın ardından üzerinde çalışmaya yönelik etkinlikler bu üç tür intihar davranışının her biri için ayrı ayrı düşünülecektir. Bu bağlamda sözü edilen her bir intihar davranışı için davranış ortaya çıkmadan önce (önleme), ortaya çıktığında (müdahale) ve daha sonrasında (olayın ardından olay üzerinde çalışma) nelerin yapılması gerektiği belirlenmelidir. Sonneck (1993-a: 59-60) intihara müdahalenin yapılandırılacağı gruplar arasında değerlendirdiği intihar girişiminde bulunan kişilere yönelik olarak her bir düzey için yapılması gerekenleri şu şekilde açıklamaktadır: Önleme: İntihar girişimlerinde bulunanlar daha çok gençlerdir. Bu yüzden yardımın hedefi genci bu tehlikeli yöntemi yardım çağrısı amacıyla seçmemesi ve krizin üstesinden gelmede başka çözüm yolları bulması yönünde motive etmek olmalıdır. Genç; iletişim kurma yönünde desteklenmeli, cesaretlendirilmelidir. Bu bağlamda gençlik merkezlerine, okullara ve benzer organizasyonlara çok iş düşmektedir. Müdahale: İntihar girişiminde uygulanan müdahale üç alanda gerçekleştirilmektedir: 38 1. Bedensel tedavi, 2. Psikiyatrik ve hastalığın mevcut olup olmadığını ortaya çıkarmak ve patolojik çevre yapısını ortaya çıkarmak üzere araştırmak yapmak, 3. Krize müdahale. İlk aşamada intihar girişiminde bulunmuş kişiyle bir an evvel temas kurmak, duygularını dışarı vurmak konusunda onu yüreklendirmek ve hastane içindekilerden başlayarak çevresiyle sosyal temasa onu motive etmek önemlidir. İntihar girişimlerinin hemen hemen %90’ı zehirlenme şeklinde olduğundan dahili ve anesteziyolojik müdahalelerin ilgili bölümlerde yapılması büyük önem taşımaktadır. Olayın ardından olay üzerine çalışma: Bir intihar girişiminin arkasından gelebilecek başka intihar girişimlerini önlemek istiyorsak, risk gruplarını ortaya çıkarmak zorundayız. Araştırma sonuçlarına göre tekrarlama riski %20 civarındadır. İntihar girişiminde bulunanlar arasında en büyük grubu kişiler arası çatışmalar nedeniyle yüksek dozda ilaç alan kadınlar oluşturmaktadır. İntihar girişimi yoluyla yardım arayan kadınlar, aradıkları yardıma ulaşırlar da. Ancak kendilerine zoraki yardım edildiği için bu yardım uzun süreli olmaz. Yeni ve daha dramatik yolların seçilmesi söz konusu olabilir. Bu tip girişimlerde dramatik yollarla yardım aramaya zorlayan koşulları daha iyi değerlendirmek için aile ve eşin tedaviye dahil edilmesi gerekmektedir. Müdahale yalnızca tekrarlama olasılığı olan girişimleri önleyen bir yöntem olarak algılanmamalı; aynı zamanda yardım çağrısına bir cevap niteliği taşıdığı unutulmamalıdır. Hastanın yakınlarını tedaviye dahil edersek, intihar riski taşıyan davranışların ortaya çıkarılması ve hastanın bakış açıları ve düşüncelerinde değişiklik sağlanması şansımız artar. Psişik durumu düzeltecek her türlü uygulama yararlı olabilir ancak sunulan yardım uzun süreli ve devamlı olmalıdır; çünkü araştırmalar eğer intihar bir intihar girişiminin ardından gerçekleşmişse genelde arada az bir zamanın olduğunu ortaya koymaktadır. 2.3.5. Önleme Çalışmalarında Disiplinlerarası Yaklaşım İntihar; bir çok faktörün birbirini etkilediğini gösteren kompleks bir davranışa tipik bir örnektir. Ruhsal bozukluklar, madde kötüye kullanımı, çocukluk ve yetişkinlik dönemlerine ait travmalar, sosyal yalıtılmışlık, ekonomik güçlükler, ilişki kayıpları, umutsuzluk, dürtüsellik gibi faktörler riski artırmaktadır (Goldsmith ve diğerleri, 2002: 42-43). Risk faktörlerinin çok sayıda ve çeşitli olması nedeniyle yalnızca bir disiplin veya mesleğin intihar davranışının üzerinde tüm yönleriyle çalışabilmesi mümkün değildir (Maris 1997’den Akt.: Cutcliffe ve diğerleri, 2006: 793). İntiharı önleme çalışmalarının oldukça kapsamlı, 39 interdisipliner ve multisektörel olmasının gerekliliği DSÖ’nün 2001’deki Raporu’nda açıklıkla belirtilmiştir (Rutz, 2004: 3-4). Sayıl (2000-b: 191) da interdisipliner yaklaşımın önemli olduğunu, bütün intiharı önleme çalışmalarının tek tek bazı kurum ve kişilerce yürütülmesinin yeterli olmayacağını ileri sürenlerdendir. Sayıl, olaya geniş ve toplumsal bir açıdan bakılmasını önermekte; uygulamaların devletin koordinasyonunda aile, okul, işyeri ve ilgili kuruluşlar düzeyinde planlı bir şekilde yürütülmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Literatürde pek çok disipline mensup profesyonellerin intiharları önleme veya azaltma çalışmalarında hangi konularda güç ve işbirliği yapacaklarına ilişkin bir hayli bilgi mevcuttur. Bunların ortak paydası aşağıda belirtilen şu dört madde içerisinde toplanabilir: 1) İntiharı önleme veya azaltma çalışmalarına ışık tutacak intihar davranışının çeşitli boyutlarına açıklık kazandırmak, 2) Yüksek risk altındaki gruplar için intihar riskinin düzeyini araştırmak, 3) Risk gruplarına gereksinim duydukları psiko-sosyal bakım hizmeti sunmak, 4) Yardım arayanlar ve yardım sunanlar için sosyal mesafeyi kısaltacak hizmet ağı oluşturmak (Shneidmann ve Mandelkorn, 1970: 137-138; Sonneck-a, 1993: 37; Retterstol, 1995’den Akt.: Özgüven, 1996: 18; Sayıl, 2000-b: 191). Günümüzde intiharların ortaya çıkışında hem bireysel hem de toplumsal dinamik güçlerin etkili olduğu düşünülmektedir (Odağ, 2002: 8). Dolayısıyla intihar davranışı üzerinde çalışırken bireysel ve toplumsal dinamiğin birlikte değerlendirilmesinin gerekliliği, ilgi odağına bireyi ve toplumu yerleştiren disiplinlerden biri olan sosyal hizmet’i de soruna karşı duyarlı kılmaktadır. 2.3.6. Sosyal Hizmet Ve İntiharı Önleme Çalışmaları İntihar davranışı, bu davranışı gerçekleştiren kişinin kendisine ve çevresine olmak üzere genellikle iki yönlü etkide bulunmaktadır. Bu davranış öncelikle kişinin ruhsal yapısını etkilemektedir. İntihar girişiminden daha önce başlayan ruhsal yapıdaki değişmelerin en belirgin özelliği kişinin kendisine ve çevreye yabancılaşmasıdır. Eylem ister bir ilişki kurma isteğini dile getirsin, ister konumu değiştirme amaçlı olsun, ister bir çağrı ister bir uyarı, isterse bir ileti olarak anlaşılsın eylemin çevreye etkisinin şiddeti değişmemektedir. Girişimin gösteri amaçlı olması da etkisinin şiddetini azaltmamaktadır (Odağ, 2002: 68-69). 40 İntihar davranışının hem bireyi hem de çevresini etkilemesi, bireysel özelliklerin yanı sıra çevresel koşullarında oluşma ve gelişme sürecinde önemli bir hazırlayıcı faktör olması bu davranış üzerinde yapılacak çalışmalarda her iki unsuru birlikte ele alma zorunluluğunu beraberinde getirmektedir. Davranışın çok boyutlu ve karmaşık yapısını hem bireysel hem de çevresel özellikleri birlikte gözeterek ele alabilecek disiplinlerin başında ise sosyal hizmet gelmektedir. Özdemir’in (2000: 1) belirttiği gibi sosyal hizmet; gerek yaklaşım gerekse uygulamalarında pek çok unsuru göz önünde tutan ve müdahalelerinde incelediği olgu, olay ya da durumlara ilişkin çevre koşullarını hesaba katan, bireyin toplumsal işlevliğine ve çevresi ile olan etkileşimine odaklanan bir meslek ve disiplindir. Pek çok yazar ve araştırmacı (Shneidman ve Mandelkorn, 1970: 137-138; Sonneck-b, 1993: 37; Retterstol, 1996: 18; Sayıl, 2000-b: 91; Capuzzi, 1994: 92; Odağ, 2002: 138) sosyal hizmeti intiharı önleme çalışmalarına destek veren ve katkı sağlayan önemli bir meslek olarak görmektedir. Mishna, Beverley, Antre ve Regehr (2002: 265-266) intihar davranışının klinik uygulama, etik ve yasal boyutları bakımından SHU’ları için en zor alanlardan biri olduğunu öne sürmektedir. Klinik uygulamada baş gösteren zorluklar dışında özellikle etik ve yasal yönden ortaya çıkan ve “kişinin kendi kararına saygı ve hayatın korunması” şeklinde özetlenecek “ikilem”, SHU’ları çok güç durumda bırakmaktadır. Şöyle ki: SHU’ları bir yandan müracaatçılarının kendi yaşamları üzerindeki seçimlerine ve haklarına öncelik tanırken diğer yandan yaşamlarını iyilik halinde sürdürmelerine çaba sarf etmektedir. Nevar ki SHU’nun bu tutumları intihar davranışı söz konusu olduğunda ciddi bir ikilem doğurmaktadır. Çünkü her türden intihar davranışı sadece kişiyle sınırlı kalmayıp pek çok kişiyi de olumsuz yönde etkilemektedir. Mishna ve diğerlerine göre SHU’yu uygulamalarında bu ikilemi aşmak ve bir dengeye kavuşturmak gibi çok zor bir görev beklemektedir. Sosyal hizmet perspektifinden Coggan ve Benett (2002: 20-21) intihar girişiminde bulunan gençler üzerinde bir araştırma yapmışlardır. Onların araştırması SHU’ların intihar girişimlerine yaklaşımında hangi alanlarda dikkatli olması ve yoğunlaşmasını göstermesi bakımından önemlidir. Coggan ve Benett bu araştırmaya dayalı olarak eylemin gerçekleşmesinden sonraki süreçte gençlerin bir an önce bakım ve koruma altına alınmalarının, kendi yaşamlarına ilişkin sorumluluk duygusunun ve otonomilerinin (özerkliklerinin) korunmasının son derece önemli olduğunu ileri sürmektedirler. Coggan ve Benett’e göre intihar girişiminde bulunan kişilere sağlanacak profesyonel yardım içerisinde en zor ve önemli iş onların gelecekle ilgili kaygı ve endişelerini gidermek bu doğrultudaki 41 dirençlerini kırmaktır. Ancak bu çok karmaşık ve zaman isteyen bir işlemdir. Coggan ve Benett’in araştırmasında intihar girişiminde bulunan gençlerin anlatıları; daha gerçekçi bir benlik algısına ulaşıldığında, arkadaşlarla ve aile ile yaşan ilişkilerin pozitif hale gelmesi durumunda ve daha olumlu çevresel koşullarda yaşandığında gelecekteki intihar davranışı riskinin ortadan kalkabileceğine işaret etmektedir. Esasen intiharı önleme çalışmaları, tüm toplum kesimlerinin ruh sağlığını korumayı ve geliştirmeyi hedefleyen koruyucu ruh sağlığı alanında sürdürülen çalışmalarla bağlantılıdır. Ruh sağlığı ekibinin bir üyesi olan SHU, Manktelow’ın (2002: 244-245) belirttiği gibi çoğunlukla psikiyatrist, psikiyatri hemşiresi, klinik psikolog ve uğraş / meslek terapisti ile işbirliği içerisinde çalışmaktadır. Sosyal hizmetin intiharı önleme çalışmalarındaki rol ve sorumluluklarına geçmeden önce kısaca sosyal hizmet uygulamasından bahsedip daha sonra onun ruh sağlığı alanındaki görünümüne bir bakmak faydalı olacaktır. 2.3.6.1. Sosyal Hizmet Uygulaması SHU’lar, sürekli değişen ve karmaşık hale gelen toplum içerisinde bir çok farklı insanla birlikte çalışmanın yanısıra, çok farklı mekan türlerini kapsayan geniş bir faaliyet alanı içerisinde işlev görmektedirler (Duyan, 2003: 1). Diğer mesleklerin de sorumluk taşıdığı alanlarda sosyal hizmet’in hareket tarzının üç aşamalı bir süreçten oluştuğunu öne süren Barttlet’e (Akt.: Koşar, 1992: 24) göre bu alanlarda bir SHU öncelikle sosyal hizmet uygulamasındaki temel öğeler (değer, amaç, bilgi, yaptırım ve yöntem) konusunda yeterli donanıma sahip olmalıdır. Daha sonra çalıştığı alanın özelliklerini (ilgilenen ana sorun, organize hizmetler sistemi, bilgi-değer ve yöntemler, sosyo-kültürel davranış ve tutumlar ve müracaatçıların karakteristik tavırları) öğrenmeli ve sonuçta birinci çerçeve ile ikinci çerçeveyi birleştirip çalıştığı alandaki sosyal hizmet uygulamasını gerçekleştirmelidir. Sosyal hizmet, tarihi gelişimi içinde, başlangıcından bu yana uygulamalarını gerçekleştirirken, çeşitli uygulama modellerini kullanmıştır. Bunlardan biri günümüzde yaygın bir şekilde uygulama alanı bulan genelci (genaralist) sosyal hizmet uygulama modelidir. Genelci terimi, uygulandığı alan ya da kullanılan yönteme bakılmaksızın tüm sosyal hizmet uygulamalarının ortaklıklarını belirtmek için kullanılmaktadır. Her uygulama modelinin en temeldeki amacı, temsil ettiği bütünü yaşam içinde en iyi biçimde gerçekleştirmektir. Sosyal hizmet uygulamasının genelci modeli de, diğer tüm modeller gibi bu amaca hizmet etmektedir (Şahin ve Küçükkaraca, 2002: 170-171). Kirst Ashman ve Hull (1999: 5) genelci uygulamayı; örgütsel yapı içerisinde ve süpervizyon altında eklektik bilgi temelinin, mesleki değer ve becerilerin herhangi bir müracaatçı sisteminin değişmesi 42 ve güçlendirilmesi için, mesleki roller ve eleştirel düşünme becerisinin planlı değişme süreci çerçevesinde kullanılması olarak tanımlamaktadır. Günümüzde sosyal hizmet uygulama alanı, her toplumda meydana gelen sosyal, psikolojik ve ekonomik değişimlere göre şekillenmekle birlikte sosyal hizmet mesleğinin hizmet alanları, müracaatçı gruplarının sorun odağına göre sınıflandırılmıştır. Buna göre en belirgin sosyal hizmet alanları olarak aile ve çocuk refahı, ceza ve ıslah, sosyal yardım, yaşlı refahı, okul sosyal hizmeti, tıbbi sosyal hizmet alanı ve ruh sağlığı (psiyatrik sosyal hizmet) alanı örnek gösterilebilir. Bu alanlar içinde psikiyatrik sosyal hizmet alanı, sosyal hizmet mesleği ve sosyal hizmet uygulamaları açısından ayrıca öneme sahiptir. Sosyal hizmetin meslekleşme sürecinde hem kuramsal bilgi alma, hem de ilk uygulama alanı olarak psikiyatri alanı, sosyal hizmetin mesleki gelişim sürecinde çok yararlandığı, hatta gelişimini bu yönde sürdürdüğü bir alan olma özelliğini göstermektedir (Özdemir, 2000: 9). 2.3.6.2. Ruh Sağlığı Alanında Sosyal Hizmet Günümüz psikiyatrisi hasta ve hastalığa yaklaşımda; psikiyatrik tanı ve tedavide multidisipliner bir yaklaşımın gerekliliği üzerinde birleşmektedir (Özdemir, 2000: 17). Bu yaklaşımın kökenleri 1960’lı yıllara kadar uzanmaktadır. 1960’lı yılların başından itibaren “yarı zamanlı ve toplum içinde tedavi anlayışı”nın yaygınlaşmasıyla ve ruhsal bozukluklar üzerinde çevresel etkenlerin önemli olduğu düşüncesinin daha fazla kabul görmesiyle birlikte ruh sağlığı alanı multi disipliner bir alan haline dönüşmeye başlamıştır. Yine bu yıllardan itibaren özellikle tedavi sonrasında hastanın sosyal çevresine ve yeniden sosyalleşmesine verilen önemin artması sonucunda ruh sağlığı alanında SHU’lara duyulan ihtiyaç artmıştır. Böylece SHU’lar ruh sağlığı alanında yürütülen çalışmalara doğrudan katılarak bugüne kadar ruh sağlığı ekibinin önemli bir üyesi ola gelmiştir. Amerikan Ulusal Sosyal Hizmet Uzmanları Birliği tarafından kullanılan bir tanımda psikiyatrik sosyal hizmet; “ruhsal ve duygusal sorunların doğurduğu ya da ağırlaştırdığı kişisel ve sosyal uyumsuzlukları olan kişilerin saptanması, teşhis edilmesi ve tedavisinde uygulanan bir çalışma” olarak belirtilmektedir (Özdemir, 2000: 25). Genelde bir kurumdaki sosyal hizmet uygulamasının “psikiyatrik sosyal hizmet” olup olmadığını anlamak için başlıca iki ölçüt kullanılmaktadır: 1. Kurumun yönelimi doğrudan doğruya psikiyatrik uygulama olmalıdır. 2. Kurumun temel amacı ruhsal ve sinirsel bozukluklarla ilgili araştırma yapmak, tedavi uygulamak ve hastalıkları önlemek olmalıdır. Bununla birlikte uzmanlar toplumda 43 refah kurumlarının tümünde (aile danışma merkezi, sığınma evi, vb.) gereksinim duyanlara da hizmet verebilirler (Arıkan 1996:65). Manktelow (2002: 247-248) ruh sağlığı alanında SHU’nun sosyal yaşam öyküsü alma, bağlantı kurma, koordinatörlük, eğitimcilik ve planlama gibi bir takım rolleri üstlendiğini belirtmektedir. Bland ve Renouf (2001: 238) ise sosyal hizmetin ruh sağlığı alanında fonksiyonel olduğu yönlere ilişkin şunları ifade etmektedir: “Ruh sağlığı alanında, sosyal hizmetin ilgi odağı ruh sağlığının sosyal bağlamı ve ruhsal bozuklukların sosyal sonuçlarıdır. Sosyal hizmet uygulamasının amacı; bireyin, ailenin ve toplumun yeniden iyilik haline ulaşmasını sağlamak, bireyi güçlü kılarak kendi yaşamının her alanını kontrol etmesine yardımcı olmak ve sosyal adalet ilkelerinin yerleşmesini desteklemektir. Sosyal hizmet uygulaması birey ve çevre arasında gerçekleşir. Birey ile başlar, aileye, sosyal ilişki ağına ve topluma kadar uzanır. Sosyal hizmet, sosyal bağlam düzeyinde bireyin sosyal çevresi içerisinde şekillenen ve yaşantılanan ruhsal hastalık deneyimi ile ilgilenir. Bunların yanısıra hastanın kişilik özellikleri, incinebilirliği ve esnekliği, aile fonksiyonları, güçleri, stresör faktörler, sosyal destek ağı, bağlı bulunan kültür, toplum, toplumsal sınıf, etnisite ve cinsiyet gibi konular da sosyal hizmetin ilgi alanına girer” (Bland ve Renouf, 2001: 238). 2.3.6.3. İntiharı Önleme Çalışmalarında Sosyal Hizmet Sosyal hizmet; intiharın önlenmesinde birey ve aile / grup odaklı ikincil ve üçüncül düzeylerdeki önleme çalışmalarına olduğu gibi, kapsamı geniş olmakla birlikte toplumun geneline yönelik birincil önleme çalışmalarına da önemli katkılar sağlayabilecek meslekler arasındadır. Her bir önleme düzeyi için belirlenen amaçlar farklı olduğundan sosyal hizmetin rolü de hiç kuşkusuz katıldığı düzeydeki önleme çalışmalarına göre farklılaşacaktır. 2.3.6.3.1. Birincil Düzeyde İntiharı Önlemede Sosyal Hizmetin Rolü Birincil önleme çalışmaları ile sorunun temeline inilmesine, böylece daha etkili sonuçlar alınabileceği düşünülmesine karşın intihara müdahaleyle ilgili çalışmalar gözden geçirildiğinde nadiren birincil önleme sorunları üzerinde durulduğu; araştırmaların büyük bir çoğunluğunun ikincil ve üçüncül önleme üzerine odaklandığı görülmektedir (Canetto ve Lester, 1995; Akt.: Öncü, 1998: 45). İntiharın birincil düzeyde önlenmesine yönelik 44 çalışmaların ve araştırmaların yetersiz oluşunda elbette pek çok neden ileri sürülebilir. Örneğin her şeyden önce birincil önleme, toplumsal düzeyde ele alınmaktadır. Bu açıdan bakıldığında önleme, Odağ’ın (2002: 137) belirttiği gibi bireysel ve kurumsal eğitimin yanısıra toplumun bilinçlenmesini de gerektiren çok geniş kapsamlı bir işlemdir. Buna karşılık toplumun intihar konusunda bilinçlenmesi ve böylelikle tehlikeye karşı duyarlılığının artması son derece güçtür. Ayrıca değişkenlerin çok çeşitli olması çalışmaların yöntem ve hedeflerini belirlemeyi güçleştirmektedir. Bunlara ilave olarak çalışmaların organizasyonunda sosyo-kültürel ortamın etkilerini ve izlenilen ruh sağlığı politikasının önceliklerini de hesaba katmayı gerektirmektedir. Toplumsal düzeyde önleme çalışmaları kapsamında Maple (2005: 180) sosyal hizmetin, bireyin yaşamını etkileyen sosyal güçleri daha geniş bir çerçevede anlama çabası içerisinde olduğunu vurgulamaktadır. Maple, SHU’ların kendi uygulamalarında kullanmak üzere mevcut bilgilerden yararlanmalarını ve daha geniş bir sosyal çerçeveden intihara yönelik yaklaşım geliştirebilmek için bu alandaki araştırma literatürünü iyi bilmeleri gerektiğini ileri sürmektedir. Birincil düzeydeki önleme çalışmaları uzun bir zamana yayılarak her toplumun kendine özgü koşulları içinde yapılandırılacağından sosyal hizmet açısından standart bir görev ve sorumluluk alanı belirlemek güçtür. Ancak genel hatları ile bir SHU’nun birincil düzeyde intiharı önleme çalışmaları için görev ve sorumluluk alabileceği alanlara örnek olarak şunlar gösterilebilir: 1. Çevresel risk etmenlerini ortadan kaldırma veya etkilerini azaltma, 2. İntihar davranışına karşı bilinç ve duyarlılık sağlama, 3. Gönüllü çalışmaları organize etme, 4. Ulusal intiharı önleme programının oluşturulmasına ve uygulanmasına yardımcı olma ve 5. İntihar davranışına yönelik araştırmalar yapma. 2.3.6.3.2. İkincil Düzeyde İntiharı Önlemede Sosyal Hizmetin Rolü İntiharı ikincil düzeyde önleme çalışmalarının amaçlarına ulaşabilmesi risk faktörlerinin bilinmesine ve bu risk faktörlerinin kimlerde bulunduğunun belirlenmesine bağlıdır. Sonneck’in (1993-a: 61) belirttiği gibi yüksek risk altındaki gruplar sınırları belirli olan bir alanda daha kolay tanınıp ortaya çıkarılabildiğinde, krizin ortaya çıktığı yerde yardım etme 45 olanağı doğmaktadır. Bu durumda risk gruplarına yakın olmanın veya onlara ulaşabilmenin önemi artmaktadır. ABD’de de faaliyette bulunan “İntiharı Önleme Merkezi” (Suicide Prevention Resource Center) (2007) yayınladığı bildiride SHU’ları ve ruh sağlığı ekibini bekleyen en zor görevlerden birinin intihar riski taşıyan ve bu nedenle müdahale edilmesi gereken kişileri saptamak olduğu belirtilmiştir. Bildiride kendine zarar vermek isteyenlerin bazen doğrudan, bazen de dolaylı bir şekilde SHU’larına ulaşmayı denedikleri belirtilmiş; SHU’ların bu tür kişilerle karşılaştıkları her yerde hemen onlarla profesyonel ilişki kurmaları gerektiğine de değinilmiştir. Bu bilgiler ışığı altında intiharı ikincil önleme çalışmaları kapsamında bir SHU’nun: 1. Risk gruplarına ulaşma ve 2. Gereksinim duydukları kaynaklara ulaşmalarına yardımcı olmada görev ve sorumluluk alabilecekleri söylenebilir. 2.3.6.3.3. Üçüncül Düzeyde İntiharı Önlemede Sosyal Hizmetin Rolü Daha önce değinildiği gibi intiharda üçüncül önleme, intihar girişimde bulunmuş olan kişilerin tedavisine odaklanan çalışmalardan oluşmaktadır. Odağ (2002: 139) bu çalışmaların genellikle intihar düşüncelerinin saptanmasından, çoğu kez de intihar girişimlerinden sonra başladığını vurgulamaktadır. Odağ’a göre intihar düşüncesi taşıyan ya da intihar girişiminde bulunan herkesin tedavisinin yapılması zorunludur. Bu kişilerin hiç bir yardım istemediklerini bazen yüksek sesle söylemelerine karşın bu kişilerle en azından bir görüşme denenmelidir. İlk görüşmede birincil amaç intihar girişiminde bulunmuş olan kişilerin tekrar bu davranışa yönelmelerinin önlenmesi olmalıdır. İntihar girişiminde bulunan kişilerin tedavilerinde medikal ve psiko-sosyal olmak üzere iki boyut vardır. SHU tedavinin psiko-sosyal boyutunda görev almaktadır. Yeri gelmişken intihar girişiminde bulunan kişilerin psiko-sosyal tedavisinin, medikal tedavinin dışında kalan diğer tedavi yöntemlerini (destekleyici tedaviler, bilişsel-davranışçı tedaviler, sorun çözme becerileri kazandırıcı tedaviler gibi) içerdiği belirtilmelidir. Bu ön açıklamaya dayalı olarak üçüncül düzeyde önleme kapsamında bir SHU’nun: 1. İG’nin psiko-sosyal tedavinin gerçekleştirilmesini sağlama, 2. İntihar davranışının aile ve çevredeki etkilerini azaltma ve 3. İzleme çalışmalarına katılmada görev ve sorumluluk alabilecekleri öne sürülebilir. 46 BÖLÜM 3: YÖNTEM Bu bölümde kuramsal dayanakları ile birlikte “yöntem” konusu ele alınmıştır. Öncelikle araştırma için benimsenen yöntemin kuramsal temelleri açıklanmaya çalışılmış; daha sonra sırasıyla araştırma modeli, dizaynı, araştırmanın odağını oluşturan görüşmeler ve verilerin analizi üzerinde ayrıntılı bir şekilde durulmuştur. Bölümün sonunda ise araştırmanın etik çerçevesine yer verilmiştir. 3.1. EPİSTEMOLOJİ Genel olarak intihar fenomeni iki farklı yaklaşım içerisinde anlaşılmaya çalışılır. Bu yaklaşımlar boylamsal (longitudinal) ve kesitsel (cross-sectional) olarak adlandırılır. Boylamsal çalışmalarda uzunca bir zaman içerisinde elde edilen nesnel davranış birimlerine (örneğin önceki intihar girişimi, ebeveynlerin boşanması, okul başarısızlığı ve erken çocukluk dönemi gibi) ilişkin verilerle ilgilenilir. Bu veriler genellikle epidemiyolojik, istatistiksel ve demografik olarak düzenlenir ve sunulur. 19. yüzyıl Alman filozofu Wilhelm Windelband, bilgi edinmedeki bu bakış açısını “nomotetik” yaklaşım olarak adlandırmıştır. Kesitsel çalışmalarda ise belli bir zaman dilimindeki verilerle ilgilenilir. Kesitsel yaklaşım; daha fazla klinik özellikler taşır, içebakışçıdır ve kişinin kullandığı dil içerisindeki cümle veya sözcüklere önem verir. Windelband ikinci tür bilgi edinme biçimi olan bu bakış açısını ise “idiografik” yaklaşım olarak adlandırmıştır (Shneidman, 2004: xiii). İntihar girişiminde bulunan genç yetişkin kişilerin (kendi anlatımlarından hareketle) intihar girişimine yönelimlerinde etkili olan faktörleri psiko-sosyal bağlamı içerisinde inceleyerek; bu eylemleri hakkında daha bütüncül ve derin bir kavrayışa ulaşma amacıyla yapılan bu araştırma bilgi edinme türü bakımından idiografik yönelime sahiptir. Felsefe ve bilim tarihinde idiografik-nomotetik yaklaşımlar ayrımı “evrenselcilik-tekilcilik” kutupsallaşması şeklinde Antik Çağlara kadar uzanmakta ve özellikle Parmenides ve Herakleitos’tan beri tam bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır (Özlem, 1999: 87). Nomotetizme karşıt olan idiografik (tekil olanı kavrayıcı) yaklaşımlar tekil bir fenomenin biricik öğelerini ön plana çıkarmaktadır (Marshall, 1999: 322). Windelband, hermenötik 47 geleneğin etkisinde, tarih ve toplum dünyasında yasalardan söz edilemeyeceğini; bu dünyanın, tıpkı hiyerogliflerde veya Çin alfabesinde bir idiogramın tek ve biricik bir şeyi ifade etmesi gibi, tek ve biricik olanların dünyası olduğunu belirtmiştir. Bu dünya, yasalara göre yani nomotetik olarak açıklanacak bir dünya değildir. Tersine, insan yapısı olma ve insanlar-arasılık özellikleri taşıdığından sadece insana açık olması, dolayısıyla ancak hep tekillikler halinde ve “tinsellik” bazında anlaşılacak bir dünyadır (Windelband, 1984’den Akt.: Özlem, 1999: 105). Tarih ve toplum alanında nomotetik bilim paradigması hakimiyetini uzunca bir süre sürdürmüştür. Ancak yirminci yüzyılın başlarından itibaren Einstein, Heisenberg, Bell ve Bohr gibi fizikçiler tarafından yapılan çalışmalar nomotetik bilim paradigmasının temel taşlarını adeta yerinden oynatmışlardır (Yıldırım ve Şimşek, 2000: 23). Dönemin fizikçileri tarafından öne sürülen “kuantum” ve “görelilik” kuramları sadece o güne kadar bilim dünyasında hakim olan Newton paradigmasını değil; bu tasavvur üzerine bina edilen kocaman bir ‘dünya görüşü’nü de yerinden sarsarak, o güne kadar gelen tüm kavramsallaştırma faaliyetlerinin yeniden gözden geçirilmesine yol açmıştır. Böylece dünyanın mekanik bir şekilde anlaşılamayacağı, insanın ve toplum yapılarının genel geçer yasaları olmadığı fikri gittikçe yerleşmeye başlamış ve bu durum pozitif-ilerlemeci görüşlerin eleştiriye uğramasına neden olmuştur. Daha sonraları Wittgenstein, Kuhn, Popper, Feyerabend ve Lakatos gibi filozof ve düşünce adamlarının çalışmalarıyla bilim felsefesinde yaşanan tartışmalar, bilimin kesinlik iddialarına ve metodolojisine ağır darbeler indirmiştir. Yaşanan bu süreçlerde kalkınmacı, pozitivist mantık üzerine bina edilen sosyal bilimler de, mevcut teorilerin artık daha fazla savunulmasının mümkün olmadığını görerek yeni arayışlar içerisine girmişlerdir (Özcan, 2002: 17-18). Böylece tam bir nomotetik özellik taşıyan doğa bilimleriyle hem düşünsel hem de metodolojik olarak aynı güzergahı izleyen sosyal bilimlerde Yıldırım ve Şimşek’in (2000: 26) belirttiği gibi pozitivizm ötesine ya da yorumlayıcı anlayışa doğru bir yönelim başlamıştır. 3.1.1. Kuramsal Yaklaşım İntihar girişiminde bulunan kişilerin kendi ifade biçimlerinden yararlanılarak onların bu kişisel deneyimlerini anlama çabası içerisinde yürütülen bu araştırma, yorumsamacı yaklaşımı temel almaktadır. 48 Yaygın bir şekilde “yorumbilgisi” veya “yorumbilimi” adları ile de kullanılan yorumsama; belirli bir eylemin ardındaki anlamı kavrayabilmek için bu eylemin “bağlam” ve “içeriği”ni dikkate alan, insan eyleminin ve ilişkilerinin öznelliği içerisinde bulunan “anlam”ı deşifre etmek üzere “yorum” ve “anlama” çabasında yoğunlaşan sosyal bilimlerdeki temel yaklaşımlardan biridir. Genel olarak bakıldığında yorumsamacı kuram, pozitivist yöntem gibi “nesnel olgular”la uğraşmaz; araştırmacının ulaştığı anlamların kaçınılmaz biçimde içinde yaşamakta olduğu tarihsel-toplumsal yapıyla sıkı bağlantıları olduğuna inanır; olgu ile değerin, ayrıntı ile bağlamın, gözlem ile kuramın birbirinden ayrılmazlığını vurgular. Nicelikselleştirmeyi, kontrollü deneyi önemli görmez; incelediği görüngülerin ayırtedici niteliklerini göstermek için sözüm ona tarafsız, nesnel bir söz dağarcığı arayışında değildir. Bunun yerine niteliksel betimlemeyi, benzeşimsel (analogical) anlayışı ve öyküsel açıklama biçimlerini kullanır (Messer ve diğerleri, 1980’den Akt.: Göka, 1993: 86). Yorumsamacı yaklaşım karşılıklı konuşmaya, yazılı sözler veya resimler içeren bir metni incelemeye ve ayrıntılı bir okuma yapmaya önem verir. Araştırmacı metnin içinde gizli bulunan anlamı keşfetmek için bir okuma gerçekleştirir. Ancak her bir okuyucu kendi öznel deneyimini, okuduğu bu metne katar. Metin üzerinde çalışırken araştırmacı / okuyucu içerdeki bakış açısına “bütüncül” olarak ulaşmaya çalışır ve böylece incelediği parçanın bütünle nasıl bir ilişkisi olduğuna yönelik derin bir kavrayış geliştirir. Başka bir ifadeyle gerçek anlam nadiren yalın ve açık bir şekilde yüzeyde bulunur. Kişi, metnin içerdiği pek çok mesajın üzerinde düşünme ve onun parçaları arasındaki bağlantıları araştırmak suretiyle gerçekleştireceği ayrıntılı bir çalışmayla ancak gerçek anlama ulaşabilir (Neuman, 2003: 76). Yorumsama, aynı zamanda sosyal olarak anlamlı eylemin sistemli bir analizidir. Bu analizde insanların sosyal dünyalarını nasıl oluşturdukları ve geliştirdiklerine yönelik bir kavrayışa ve yoruma ulaşılmaya çalışılır. Bu nedenle onların doğal ortamlarında yapılan gözlemlere sıklıkla yer verilir (Neuman, 2003: 76). Bu yaklaşıma göre insan varlığı, onu kuşatan bir anlamlar ağı tarafından belirlenir. Herhangi bir insan tekini bulunduğu anlamlar ağından çıkartarak bir tanıma, bir belirlenime yerleştirmeye çalışmak, daha baştan yöntemsel bir çıkmaza sürüklenmek demektir (Göka, 1993: 85). “Anlama”, yorumsamacı kuramın temel kavramlarından birisidir. Yeni idealistler arasında yer alan Alman filozofu Wilhem Dilthey (1833-1911) ve anlama kavramını Homeros’tan sonra ilk kez kullanan Alman sosyolog Max Weber (1864-1929) 49 yorumsamacı sosyal bilim yaklaşımına ilişkin yazında önde gelen ilk isimlerdir (Kasapoğlu, 1992: 60; Neuman, 2003: 75). Dilthey’e göre toplumsal ve tarihsel alanı bir zorunluluklar alanı olarak değil, insan iradesinin biçim vereceği bir alan olarak ele almak gerekir. İnsani olgulara bir içsel süreç, yani yaşamı doğrudan sezgiyle anlama yoluyla varılabilir. Tinsel dünya bir olgu dünyası değildir. Bu yüzden de doğal olgular gibi “açıklamanın” değil, “anlamanın” konusudur. Ancak yine Dilthey’e göre, tinsel bilimlerde “tekil ve bireysel olanın genel geçer ve nesnel olarak kavranması” en büyük güçlüğü oluşturmaktadır. Fakat bu güçlük O’na göre aşılmaz değildir. Çünkü tarihsel ve toplumsal bilimlerin amacı bireysel ve bir defalık oluşumların “nesnel” bilgisini vermektir. Weber’de de bu yön ağır basmaktadır (Kasapoğlu, 1992: 60). Yöntem bakımından Weber’e göre anlama önce gelmelidir; anlama açıklamadan da nedensel çözümlemeden de önce gelir. Açıklamak, bir anlamı olan olgular arasında mantıklı bir bağlantı kurmak demektir. O halde açıklamadan önce anlamak gerekir. Anlamak insanların davranışındaki niyetli anlamı bilmek için zihinsel bir iştir; gözlenen davranışla, davrananca verilen anlam arasındaki ilişkiyi anlayarak açıklamaya varılır (Ergun, 1995: 92). Dilthey ve Weber’den sonra yorumsamacı yaklaşım başta Ricoeur, Schutz, Gadamer ve Habermas gibi bu yaklaşıma taraf olan düşünürlerce kimi yönleriyle eleştiriye uğrayarak, zenginleşip gelişmesini sürdürmüştür. Yorumsamacı düşünürler arasında Paul Ricoeur, gerek tüm yorumsamacı fikirleri ve çağdaş düşüncedeki gelişmeleri içermeye çalışan kapsamlı bir bakış sunması, gerek anlamlı eylemi bir metin gibi görmek formülüyle yorumsamacı yaklaşımın görelilik sorununa bir çözüm getirmeye çalışmıştır. Ricoeur, Diltheyden beri yorumsamacı gelenekte süregelen açıklama ve anlama karşıtlığını kabul etmemekte; kendine özgün kuramında açıklama ve anlamanın hiç de karşıt işleyişler olmadıklarını, tam tersine bunların aralarında sürekli gidişler olan bir ve aynı yorumsal sürecin parçaları olarak anlaşılmaları gerektiğini belirtmektedir (Göka, 1997: 70-75). Alfred Schutz, yorumsamacı yaklaşımın temel argümanları ile sosyolojide bir açılım sağlamayı denemiştir. Schultz, Weber’in çalışmalarını genişletip deneyimler yığını içinden hedeflerin (anlamlı sosyal eylemin) oluşma sürecini irdeleyerek daha gelişkin bir görüş ortaya koymaya çalışmış; gündelik yaşamımızda sürekli iç içe olduğumuz nesneleri ve onlara dair bilgilerimizi, farklılaşmamış temel bir deneyim akımında nasıl kurduğumuzu anlatmaya çalışmıştır (Marshall, 2001: 241, 830). Modern hermenötiğin kurucusu kabul edilen Hans Georg Gadamer; “anlamak her zaman yorumlamaktır” 50 diyerek Dilthey’in öne sürdüğü gibi anlama ile yorumlamayı birbirini izleyen değil, her ikisini eş zamanlı bir işlem olarak değerlendirmiştir. Gadamer, yaşamımızın her alanının anlam yüklü olduğunu; dolayısıyla tüm amaçlı eylemlerimizin önyargılar ve peşin hükümler taşıdığını ileri sürmüştür (Göka, 1993: 91). Ayrıca Gadamer anlamayı temel alan bir yorumlama / açımlama faaliyeti ile elde edilen bilginin de, bizzat “yorumlama” sözcüğünün açığa vurduğu üzere yönsüz, tarafsız ve nötr olamayacağını belirtmiştir (Özlem, 1999: 117-118). Aydınlanma’nın mirası olan “araçsal akla” eleştirel bir tavır takınarak yaşanılan toplumun ekonomik ve toplumsal durumdan bağımsız, dolayısıyla tarafsız bir nesnel bilgi olmayacağı ilkesinden hareket eden eleştirel yorumsamacılar (Göka, 1993: 92), yorumsamacı sosyal bilim anlayışını farklı boyutlara taşımışlardır. Frankfurt Okulu üyelerinden biri olan Alman düşünür Jürgen Habermas eleştirel yorumsama ekolünün önde gelen temsilcilerinden biridir. Habermas, anlamayı kültürel bilimlerin yöntemsel bir işlemi olarak gören Dilthey’den ve anlamaya insan yaşamının temel ve asal bir durumu olarak bakan Gadamer’den farklı olarak “pratik istem” noktasından ele alır. Habermas’a göre Gadamer, bilgi üretiminde geleneğe ve ön yargılara birincil derecede önem vermekle yanılmakta, pratik istemin yol açtığı ve dilde gizlenmiş olan iktidar ilişkilerini görememektedir (Göka, 1993: 92). Son yıllarda sosyal bilimlerde yorumsamacı yaklaşıma gösterilen ilgi giderek artmaktadır. Buna karşılık Akbaş (2005: 8) sosyal hizmet araştırmalarının kültürel ve yorumsamacı dönüşümden henüz etkilenmediğini ileri sürmektedir. Akbaş’a göre sosyal hizmet alanında temel metodolojik ve kuramsal bakış açısı geleneksel olarak pozitivist yönelimlidir. Buna göre tıpkı doğada olduğu gibi toplumda da genelgeçer bir takım yasalar olduğu düşüncesinden hareketle, toplum ve toplumsal sorunlar tümel bazı kabuller üzerinden açıklanmaya çalışılmaktadır. Sorunların çözümünde ve gereksinimlerin karşılanmasında da genel bir takım bilgiler, beceriler, değerler ve tekniklerden yararlanılır. Böyle bir yaklaşım insan öznelliğini, içeriğin bağlamsal karakterini, kültürel çoğulluğu ve multi-epistemolojiler fikrini yok sayar. Halbuki özellikle geride kalan on beş yılda sosyal hizmetlerdeki yeni eğilimler artık gerçekliğin tümelliği fikrinden uzaklaşarak, onun toplumsal ve tarihsel olarak kurulduğu sonucunu ortaya çıkarmıştır. Sosyal hizmet uygulamasında belirleyici olan “çevresi içinde birey”, “müracaatçının bulunduğu yerden başlamak” ve “self determinasyon” gibi ilkelerin varacağı zorunlu erek, anlamacı ve yorumsamacı bir yaklaşımdan başkası değildir (Akbaş, 2005: 8). 51 3.2. YÖNTEM Taşıdığı amaç ve dayandığı kuramsal yaklaşımla da uyumlu olarak bu araştırma nitel bir desende tasarlanmıştır. Nitel araştırmayı, gözlem, görüşme ve doküman analizi gibi nitel veri toplama tekniklerinin kullanıldığı, algıların ve olayların doğal ortamda gerçekçi ve bütüncül bir biçimde ortaya konmasına yönelik nitel bir sürecin izlendiği araştırma olarak tanımlamak mümkündür (Yıldırım ve Şimşek, 2000: 35). Nitel yöntemler; tümevarımcıdır, kendi içinde bütüncül ve doğaldır. Bu yöntemde kontrol altına alınmamış açık sistemler üzerinde çalışma tercih edilir. Gerçekliği dinamik olarak kavrayan nitel yönelişte, araştırmacı aynı zamanda bir veri toplama aracıdır. Sıklıkla gözden kaçırılmasına karşın ampirik ve sistematik olma özelliği bakımından nicel yöntemlere benzeyen yanları da vardır (Pagdett, 1998: 2-4). Nitel araştırmalarda determinist anlayış egemen değildir, olaylar arasında neden-sonuç ilişkisi kurulmaz. Sayısal verilere ve istatistiklere daha az yer verilirken sözlü ve nitel analizlere daha çok vurgu yapılır. “Bilen” ve “bilinen” etkileşim halindedir ve birbirinden ayrılmaz. Analitik veya kavramsal genellemeler zamana ve bağlama özgüdür (Sarantakos, 1998: 54). Nitel araştırmacılar olayların ve bağlamların dilini kullanır, olayları bağlamı içerisinde inceler. Aynı zamanda bir duruma egemen olan ilişkiler ağını kendi doğal ortamında yorumlamaya veya bunların anlamlarını ortaya çıkarmaya çalışır (Yıldırım ve Şimşek, 2000: 54; Neuman, 2003: 146). Nitel araştırma, araştırmanın desenlenmesi ve gerçekleştirilmesinde araştırmacıya önemli esneklik alanları tanımaktadır. Araştırmanın her aşamasında duruma göre yeni yöntem ve yaklaşımlar geliştirme, araştırma deseninde değişiklikler yapma nitel araştırmanın temel özelliğidir. Bu, şu varsayıma dayanmaktadır: Sosyal olaylar ve insanla ilgili olgular, belirli ortamlardan bağımsız olarak gerçekleşmez. Araştırma sırasında dahi, bütün olay ve olgular sürekli akış halindedir, olay ve olgular arası dinamikler sürekli değişmektedir. Öte yandan hiç bir ölçüm aracı bize tam ve kesin sonuçlar vermez, çünkü sosyal olay ve olgular nesnel ölçütlerle tam anlamıyla ölçülemezler. Nitel araştırma standart ve tekil yöntemler yerine, duruma uygun çoklu yöntemleri kullanmayı uygun bulur (Yıldırım ve Şimşek, 2000: 48). Nitel araştırmaların diğer bir özelliği de keşfedici (exploratory) olmalarıdır (Creswell, 2003: 74). Keşfedici özelliğe sahip araştırmalar, üzerinde az çalışılmış veya yeni 52 çalışılan konuları aydınlatmada oldukça kullanışlı ve yararlıdır. Keşfedici bir araştırma, çalışılan durumun genel zihinsel bir resmini ortaya çıkarmakta; yeni düşüncelerin, tahminlerin veya hipotezlerin oluşmasına olanak tanımaktadır (Neuman, 2003: 29-30). Son yıllarda sosyal hizmette, özellikle bir çok doktora programında, nitel araştırma yöntemine ilginin arttığı ve bu yöntemin daha istekli bir şekilde kabul edildiği görülmektedir. Uygulamacılar için bu yöntemin çekiciliği çok güçlüdür. İlk bakışta Gilgun’un (1994) belirttiği gibi niteliksel yaklaşım ve klinik sosyal hizmet uygulaması arasında bir takım benzerlikler göze çarpmaktadır. Gilgun, sosyal hizmet uygulamaları ile nitel araştırmaların bir çok yönden benzerliklerini şu örnekler üzerinden açıklamaktadır: “Sosyal hizmet uzmanları da çalışmasına müracaatçısının bulunduğu yerden başlar, müracaatçısını çok geniş bir sosyal bağlamın parçası olarak görür ve müracaatçısının süregelen yaşamından elde ettiği bir çok detay bilgiye dayanarak ona özgü bir değerlendirme yapar. Tüm bu işlemleri yaparken sosyal hizmet uzmanları belli bir esneklikle tümevarımsal düşünürler. Sosyal hizmet uzmanları niteliksel araştırmada öne çıkan veri toplama araçlarına (derinlemesine görüşme, gözlem ve doküman incelemesi) aşinadır. Onlar müracaatçıları ile bulundukları ortamda (evde, toplum içerisinde) görüşme yaparlar. Dolayısıyla nitel araştırmacıların vurgu yaptıkları doğal soruşturma tekniğine alışkındırlar” (Gilgun, 1994’den Akt.: Padgett, 1998: 12-13). 3.3. ARAŞTIRMA DİZAYNI Araştırma, Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Acil Servis’inde (Ek 1) gerçekleştirilmiştir. Türkiye’nin tam teşekküllü en büyük devlet hastanelerinden biri olan Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi aynı zamanda bir “hakem hastane”dir. Ankara’nın oldukça merkezi bir yerinde bulunduğundan ulaşımı kolaydır. Çeşitli ve yoğun bir hasta popülasyonuna sahiptir. Ayrıca Hastane Acil Servis’i Ankara’da, intihar girişiminde bulunan kişilerin en çok getirildiği yerlerden biridir. Araştırma, Hastane’nin 1. Psikiyatri Kliniği ile işbirliği içerisinde yürütülmüştür. Bu doğrultuda 1. Psikiyatri Kliniği Şefi araştırmacının kurum danışmanlığını üstlenmiş; Kliniğin asistan doktorları- araştırma görevlisi statüsünde çalışmaktadırlar- ise, araştırmaya tanık olarak katılma ve araştırma kapsamına alınacak kişilerin psikiyatrik değerlendirmesini yapma bakımından önemli katkı sağlamışlardır. Araştırmada sınırları ve aşamaları önceden belirlenmiş hazır bir plan ile hareket edilmemiştir. Araştırma planının ana hatları Hastane’nin 1. Psikiyatri Kliniği ve Acil 53 Servis’inde genel işleyişi belirleme amacıyla yapılan çeşitli gözlemler sonucu oluşturulmuştur. Bu plan doğrultusunda sırasıyla görüşme yeri ve zamanı, araştırmaya dahil edilme ve araştırmadan dışlanma ölçütleri, araştırma kapsamına alınacak kişiler ve uygulama öncesi işlem basamaklarının ayrıntıları belirlenmiştir. Süreç içerisinde karşılaşılan bir takım aksaklıklar nedeniyle araştırma planında değişiklikler de yapılmıştır. 3.3.1. Görüşme Yerinin Ve Zamanının Belirlenmesi Uygulama öncesinde yapılan bir dizi gözlem sonucunda intihar girişiminde bulunanların çoğunlukla akşamın erken saatlerinden başlayıp gece yarısına kadar uzanan bir zaman dilimi içerisinde Hastanenin Acil Servis’ine getirildikleri ve izleyen günün 08:30 – 11:30 saatleri arasında taburcu edildikleri tespit edilmiştir. Öte yandan araştırmaya kurum adına tanık olarak katılacak olan asistan doktor 1. Psikiyatri Kliniği’nin 08:30–09:00 saatleri arasında hafta içi her gün yapılan hasta ziyaretine (vizite) katılmak zorunda olduğunu bildirmişir. Bu iki durum göz önünde bulundurulup görüşmelerin en erken 09:15’ten itibaren başlatılması ve en geç 12:00’de bitirilmesi kararlaştırılmıştır. Görüşmelerin, 1. Psikiyatri Kliniği’nin de bulunduğu D Binasındaki Psikolojik Test Uygulama Odası’nda yapılması düşünülmüştür. Şayet görüşme saatinde bu oda dolu olursa, kurum danışmanının 1. Psikiyatri Kliniği’nde belirleyeceği bir odada görüşmenin yapılması planlanmıştır. Ancak öngörüşmelerin yapıldığı süreçte görüşme yeri önemli bir sorun oluşturmuş ve bu plana uyulamayacağı kısa zamanda anlaşılmıştır. Şöyle ki; kendileriyle görüşme yapılmak istenen girişimcilerin bir kısmı taburcu olduktan sonra ayrıca Hastane’ye gelemeyeceğini bildirmiş, bir kısmı da kendilerine bu amaçla verilen randevuya gelmemiştir. Bu kişiler arasından sadece bir erkek İG kendisine verilen randevu tarihinden ancak tam bir hafta sonra Hastaneye gelmiştir. Dolayısıyla araştırmacı; intihar girişimcilerinin başka bir yerde ve zamanda görüşme yapmaya yönelik isteksizliklerini, dirençlerini ve randevu tarihine uyumsuzluklarını göz önünde bulundurup asistan doktorun bu doğrultudaki önerilerini de dikkate alarak görüşmelerin tamamını Acil Servis Gözlem Odası’nda yapma kararı almıştır. 54 3.3.2. Araştırmaya Dahil Edilme Ve Araştırmadan Dışlanma Ölçütleri Araştırmaya dahil edilme ölçütlerini belirlerken bunlara temel olacak şu bilgiler göz önünde bulundurulmuştur: • İntihar girişiminden hemen sonra kişi konfüzedir. Ego işlevselliği düşmüştür. Dolayısıyla gerçeği anlayabilme ve değerlendirebilme yetileri azalmıştır. Bu tür hastalar ile görüşme yapabilmek için tıbbi müdahale sonrasında durumlarının stabilize olmasını beklemek en doğru yaklaşım olacaktır (Eskin, 2003: 297). • İntihar girişimleri yineleyici bir özellik taşımaktadır. Tekrar intihar davranışında bulunanlar arasında, kendine zarar verici davranışları alışkanlık haline getiren ve bunu sorunlarla baş etme mekanizması olarak kullanan grup önde gelmektedir (Can ve Sayıl, 2004: 57-59). Bazı yazarlar tekrarlayan intihar girişimi olgularında ölüm riskinin daha yüksek olabileceği üzerinde durmaktadır (Sonneck-a, 1993: 61). Bazı yazarlar ise tekrarlayan intihar girişimini, intihar girişiminden farklı bir davranış olarak değerlendirmektedir (Lester, 1972: 5-6). • İntihar, halen tabu olma özelliğini koruyan ve mahremiyet alanını zorladığı için üzerinde fazla konuşulmak istenmeyen bir davranıştır. Aynı zamanda kişiye özgü olan bu davranış en çok bu eylemi gerçekleştiren kişiyi etkilemektedir. Dolayısıyla intihar girişiminde bulunan bir kişi ile herhangi bir çalışma yapmadan önce bu doğrultuda mutlaka rızasının alınması gerekmektedir. • Çalışmanın kuramsal çerçevesinin işlendiği bölümde belirtildiği gibi Türkiye’deki intihar girişiminde bulunan kişilerin büyük bir çoğunluğu 15-35 yaş dilimi arasında yer almaktadır. Öte yandan Türkiye’deki hastanelerin etik kurullarının 18 yaş altındaki hastalar ile çalışmaya onay vermede çekimser tutum sergiledikleri görülmektedir. Söz konusu her iki durum birlikte değerlendirildiğinde Türkiye’de intihar girişimleri konusunda yapılacak çalışmalar için en uygun grubu 18-35 yaş dilimi içerisinde yer alan kişilerin oluşturduğu söylenebilir. Araştırmaya dahil edilme ölçütleri şunlardır: 1. İG’nin tıbbi müdahalesinin tamamlanmış olması, 2. İG’nin intihar girişiminde kullanılan yöntem ya da uygulanan tedaviler sonucunda yan etkiler ortaya çıkmışsa bu yan etkilerin ortadan kalkmış olması, 3. İG’nin ilk kez intihar girişiminde bulunmuş olması, 4. İG’nin 18-35 yaşları arasında olması ve 55 5. İG’nin bilgilendirilmiş gönüllü olur formunu imzalamış olması. Araştırmadan dışlanma ölçütleri şunlardır: 1. İG’nin DSM-IV-TR (2000) sınıflandırması’nda “klinik bozukluklar (Axis I)” içerisinde değerlendirilen “şizofreni ve diğer psikotik bozukluklar”, “madde kötüye kullanımı ile ilgili bozukluklar” ve “genel bir tıbbi durum nedeniyle oluşmuş mental bozukluklar”ın herhangi birisinden tanı almış olması, 2. İG’nin kendisine yönelik zarar verici davranışının bir kaza sonucu oluştuğunun belirlenmesi, 3. İG’nin gerçekleştirdiği eylemin bir intihar girişimi olmadığını iddia etmesi, 4. İG’nin bilişsel veya duygusal olarak görüşmeyi kesinlikle sürdüremeyecek bir halde olması (örneğin bir türlü zihnini toparlayamama, konuşamayacak düzeyde bitkin, çökkün veya öfkeli olma, saldırgan bir tutum içerisinde bulunma gibi). Araştırmanın yapıldığı saatler arasında Gözlem Odası’nda bulunmasına rağmen erkek İG’lerden önemli bir kısmı araştırmanın dışlanma ölçütlerinin 1. maddesinde belirtilen özellikleri taşıdığı; buna karşılık kadın İG’lerden önemli bir kısmı ise araştırmaya alınma ölçütlerininin 3. ve 4. maddelerinde belirtilen özellikleri taşımadığı için araştırma kapsamına alınmamıştır. 3.3.3. Örneklem 1 Haziran 2006 ile 18 Temmuz 2006 tarihleri arasında Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisi’ne intihar girişimi nedeni ile getirilen kişilerden 25’i araştırmanın örneklemine alınmak istenmiştir. Ancak bunlar arasından dört kişi araştırmaya katılmayı reddetmiştir. Böylelikle araştırma örneklemini 21 İG oluşturmuştur. Araştırma örneklemi; nitel araştırma geleneği içerisinde gelişmiş olan “amaçlı örnekleme teknikleri” arasından “ölçüt örnekleme” tekniği ile belirlenmiştir. Sarantakos (1998: 152) amaçlı örnekleme tekniklerinin, yargısal örnekleme olarak da adlandırıldığını ve bu tekniklere başvuran araştırmacıların, araştırma örneklemini oluşturmak üzere araştırma konusu ile ilişkisi olduğunu düşündükleri kişileri bilerek ve kasıtlı olarak seçtiklerini ileri sürmektedir. Bu durumda örneklem seçiminde “olasılık” yerine araştırmacının “yargısı” daha fazla önem kazanmaktadır. Ölçüt örneklemeyi, amaçlı örnekleme tekniklerinden biri olarak gören Yıldırım ve Şimşek (2000: 87) ölçüt örnekleme tekniğindeki temel anlayışın önceden belirlenmiş bir dizi ölçütü karşılayan 56 bütün durumların çalışılması olduğunu belirtmektedir. Yıldırım ve Şimşek’e göre sözü edilen ölçüt veya ölçütler araştırmacı tarafından oluşturulabilmekte ya da araştırmacı daha önceden hazırlanmış bir ölçüt listesi kullanılabilmektedir. 3.3.4. Uygulama Öncesi İşlem Basamakları Araştırma kapsamına alınan her bir İG için görüşme aşamasına geçmeden önce aşağıda sırasıyla belirtilen işlemler gerçekleştirilmiştir. • Psikiyatri Kliniği’nin hasta vizite saatinin tamamlanmasından sonra görüşmelere tanık olarak katılan asistan doktor ve araştırmacı Acil Servis’te bir araya gelmişler ve birlikte Gözlem Odası’na inmişlerdir. • Gözlem altında tutulan İG hakkında, onu önceden görmüş olan Acil Dahiliye Polikliniği doktorundan veya hemşirelerinden bilgi alınmıştır. • İG, Gözlem Odası’nda yattığı yerde ziyaret edilmiştir. Bu ziyaret esnasında asistan doktor, İG’nin dosyasını inceledikten sonra araştırma kapsamına alınıp alınmayacağını belirlemek üzere onunla bir görüşme yapmıştır. • Araştırmacı, araştırma kapsamına alınması uygun görülen İG’ye Hastanede bulunuş amacı ve yürüttüğü araştırmanın prosedürleri hakkında bilgi vermiştir. • Araştırmanın amacı ve prosedürleri hakkında bilgilendirilen İG’den araştırmaya katılmak isteyip istemediği öğrenilmiştir. Kendi rızası ile araştırmaya katılmayı kabul eden İG’den, bu onayını yazılı olarak ifade eden “Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur Formu”nu (Ek 2) imzalaması istenmiştir. • Araştırmaya katılan İG, “Sosyo-demografik ve Sağlık Bilgi Formu”nu (Ek 3) doldurmuştur. • İG’nin tercihi doğrultusunda kendisi ile yapılacak görüşmelerin kayıt biçimi belirlenmiştir. 3.4. GÖRÜŞMELER Daha öncede belirtildiği gibi araştırmanın odağını İG’lerle yapılan görüşmeler oluşturmuştur. Görüşme, nitel araştırmada kullanılan en yaygın veri toplama tekniklerinden biridir. Sencer (1989: 142) nitel görüşmeyi; yapısı gereği soruların açık uçlu ya da genel maddeler biçiminde sorulduğu, görüşmeciye büyük bir girişkenlik tanıyan ve ona – 57 yerine ve duruma göre- soruları özgürce dile getirme ya da yeni sorularla konuyu sondajlama olanağı sağlayan bir teknik olarak tanımlamaktadır. Araştırma kapsamında yapılan görüşmeler 1 Haziran 2006 tarihinde başlamış ve 18 Temmuz 2006 tarihinde sona ermiştir. Öncelikle ilk iki gün Gözlem Odası’nda görüşmelerde izlenilecek stratejileri belirlemek ve görüşme formuna son şeklini vermek amacıyla iki kadın İG ile öngörüşme niteliğinde birer görüşme yapılmıştır. Üçüncü günden itibaren araştırma kapsamına dahil edilmek üzere belirlenmiş ölçütleri sağlayan ve hafta içerisinde 09:15 ile 12:00 saatleri arasında Gözlem Odası’nda bulunan kişiler ile asıl görüşmelere geçilmiştir. Günde en fazla iki girişimci ile sadece bir görüşme yapılmıştır. En kısa görüşme 32 dakika; en uzun görüşme ise 52 dakika sürmüştür. 3.4.1. Görüşme Türü Ve Tekniği Kendisini güç duruma düşürecek bir eylemi gerçekleştiren İG’lerin sosyal becerileri ve ego işlevleri azalmakta; karışık duygular içerisinde her türden tehlikeye açık bulunmaktadırlar. Sonneck’in (1993-a: 69) belirttiği gibi İG’lerin bir kısmının intihar riski halen devam etmekte, bir kısmı ise yaşamayı isteyip istemediğinden henüz emin olamamaktadır. Deneyimler böyle kişilerle ilişki kurarken her zaman iletişim sorunları ile karşılaşılabileceğini göstermiştir. Capuzzi (1994: 51) yoğun olarak yaşanan duygusal karmaşa ve stres nedeniyle kriz durumundaki kişilerle derinlemesine görüşme yapmayı hem imkansız hem de sakıncalı görmektedir. Bu durumu göz önünde bulunduran Sayıl (2000-b: 174) tıpkı kriz durumlarında olduğu gibi intihar girişiminde bulunan kişilerle iletişime geçerken yapılandırılmış bir görüşme planı ile hareket etmeyi önermektedir. Bu araştırmada İG’ler ile Acil Servis Gözlem Odası’nda taburcu olmalarına yakın bir zaman dilimi içerisinde yapılan görüşmeler; yönlendirici yaklaşımları da içerebilecek şekilde yapılandırılmıştır ve önceden hazırlanan “Yarı Yapılandırılmış Görüşme Formu” (Ek 4) çerçevesinde gerçekleştirilmiştir. Yıldırım ve Şimşek’in (2000: 108) belirttiği gibi görüşme formunun kullanımına dayalı görüşme yöntemi, araştırma problemi ile ilgili tüm boyutların ve soruların kapsamını güvence altına almak için geliştirilmektedir. Görüşmeci önceden hazırladığı konu ve alanlara sadık kalarak, hem önceden hazırlanmış soruları sorma, hem de bu sorular konusunda daha ayrıntılı bilgi alma amacıyla ek sorular sorma özgürlüğüne sahiptir. Sencer’e (1989: 177) göre görüşmeci, yanıtlayana düşüncesini olduğu gibi açıklama fırsatı vermenin yanısıra görüşmenin gidişatını kendi elinde tutmaktadır. Sencer, bu tür 58 görüşmelerde kesin sorular yöneltmekten kaçınmakla birlikte işi oluruna bırakmayan görüşmecinin ana işlevinin, görüşme yapılan kişilerin dikkatini belli bir uyaran (deneyim) ve onun etkisi üzerinde toplamak olduğunu ileri sürmektedir. Bu araştırmada, Yıldırım ve Şimşek ile Sencer’in ileri sürdüğü düşüncelere uygun olarak araştırmacı yaptığı görüşmelerde İG’lere hem önceden hazırlanmış olduğu soruları sormuş hem de bu sorular hakkında daha ayrıntılı bilgi alma amacıyla İG’lere ek sorular yöneltmiştir. Araştırmacı, kendi köşesinde kalan bir dinleyici olarak edilgen değil; tam tersine görüşme boyunca karşısındakini asgari düzeyde konuşmaya teşvik edici, konunun dağılmasını ve başka alanlara kaymasını önleyici şekilde etken bir tavır sergilemiştir. Bununla birlikte zorlayıcı olmayan, empatik ve esnek bir tutum içerisinde, karşısındakine kendisinin anlaşıldığını hissettirir bir tarzda görüşmeleri yürüten araştırmacı; koruyucu, cesaretlendirici ve saygınlığı artırıcı bir tutum içerisinde hareket etmeye çalışmıştır. 3.4.2. Görüşme Ana Hattı Ve Süreci Görüşmelerin ana hattını “Yarı Yapılandırılmış Görüşme Formu”nda yer alan ve intihar girişim dönemleri ile bağlantılı olduğu düşünülen temalara ilişkin sorular oluşturmuştur. İçerikleri korunmak koşuluyla Formda yer alan sorular; standart biçimde değil, görüşmenin akışı içerisinde İG’nin kolayca anlayabileceği ve yanıtlayabileceği şekilde sorulmuştur. Görüşmelerde soruların yöneltilmesinde mümkün olduğunca formda belirtilen sıra izlenmeye çalışılmıştır. Daha önce de değinildiği gibi görüşmelerin yapıldığı süreçlerde de gözlemlerde bulunmaya devam edilmiştir. Tüm görüşmelerde araştırmacı; intihar girişimcisinin kullandığı her sözcüğe, dışa vurduğu davranışlara, ifadelerindeki içtenliğe, ses tonuna ve yansıttığı mimik ve jestlerine dikkat etmiştir. Görüşmelere; “Bana biraz kendinizden bahseder misiniz?” sorusuyla başlanmış, daha sonra İG’nin aie yaşamı, sosyal sistemlerle ilişkileri, sorunlarla başetme becerileri, intihar girişimine güdülenmesi, intihar niyeti ve eylemine yönelik sorularla devam edilmiştir. Şayet görüşme yapılan kişinin, intihar girişimi öyküsünde intihar etmeyi düşünmesi ve girişimde bulunması arasındaki süre 5 dakika ile sınırlı ise (eylem impulsif atak olarak gerçekleşmiş ise) bir takım sorular (örneğin intihar düşüncelerinin sıklığı, intihar niyetini bildirme, intihar planı hazırlama gibi) bu kişiye hiç yöneltilmemiştir. Ayrıca tedirginlikle karşılanan, geçiştirilmeye çalışıldığı fark edilen ya da açıkça yanıtlanması istenmeyen sorular 59 atlanarak hemen bir sonraki soruya geçilmiştir. Bazı görüşmelerde yeterince aydınlanmayan konular ilave sorularla açıklığa kavuşturulmaya çalışılmıştır. 3.4.3. Görüşmelerin Kaydedilmesi Araştırma kapsamında yapılan 21 görüşmenin tamamı kayıt altına alınmıştır. Görüşmelerin kayıt biçimini İG’ler belirlemiştir. Böylece İG’lerin tercihleri doğrultusunda 6 görüşme not tutma; diğer 15 görüşme bant kaydı şeklinde kayıt altına alınmıştır. Tutulan notlar, ilgili görüşmenin bitişinden kısa bir zaman sonra görüşmeye tanık olarak katılan asistan doktorun da yardımıyla mümkün olduğunca ayrıntılı bir hale getirilerek yeniden düzenlenmiştir. Bant kayıtları ise tüm görüşmelerin tamamlanmasından sonraki ay içerisinde kelimesi kelimesine yazıya geçirilmiştir. 3.5. ANALİZ Araştırmada yarı yapılandırılmış görüşmelerden elde edilen verilerin içerik analizi yapılmıştır. İçerik analizi yoluyla veriler tanımlanmaya çalışılmış; birbirine benzediği ve birbiri ile ilişkisi olduğu tespit edilen veriler belirli kavramlar ve temalar çerçevesinde bir araya getirilerek yorumlanmıştır. Creswell (2003: 190-194) nitel araştırmalarda veri analizinin, araştırmanın başından sonuna kadar devam eden ve araştırmanın diğer aktivitelerinden (örneğin veri toplama veya araştırma sorularını formüle etme gibi) ayrı tutulamayacak bir işlem olduğunu vurgulamaktadır. Creswell her araştırmanın farklı bir takım özellikler taşıması nedeniyle araştırmacıların genel yaklaşımların dışında kendi amaçlarına özgü, spesifik bir veri analiz planı geliştirme ihtiyacı duyduklarını belirtmekte; bununla birlikte ideal bir veri analizinin, organizasyon ve hazırlıkla başlayan ve verilerin yorumlanması ile sonuçlanan altı aşamadan oluşan bir süreç olduğunu öne sürmektedir. Bu araştırmada analiz süreci uygulama öncesinden başlamış, uygulama sırasında ve sonrasında devam etmiştir. Verilerin analizinde Creswell’in önerileri de dikkate alınmış ve analiz aşağıda belirtildiği üzere altı aşamada gerçekleştirilmiştir. I. Aşama: Araştırmacı geniş bir literatür taramasından elde ettiği bilgilere dayanarak intihar girişimi olgusunun anlamlı öğelerini ve yapısal özelliklerini belirlemeye çalışmıştır. Ayrıca araştırmanın amacı doğrultusunda görüşmelerin ana hattını oluşturmak üzere genel kategorileri ve temaları önceden belirleyerek; verilerin analizi 60 için genel bir kavramsal yapı oluşturmuştur (Çizelge 1). Bu doğrultuda intihar girişimi olgusu kendi içerisinde yapay bir şekilde; girişimden önceki dönem, girişimde bulunma dönemi ve girişimden sonraki dönem şeklinde üç döneme ayrılmıştır. Bu üç dönem aynı zamanda analiz için birer genel kategori olarak kabul edilmiş, literatür bilgilerinden oluşturulan temaların her biri kendileri ile uyumlu olduğu düşünülen kategorilerin içerisine yerleştirilmiştir. Çizelge 1. Uygulama Öncesindeki Tematik Çerçeve Kategoriler Temalar 1. Kişilik özellikleri 2. Aile yaşamı 3.Sosyal sistemlerle ilişkiler (arkadaşlık ilişkileri, okul / çalışma I. İntihar girişiminden önceki döneme ilişkin yaşantı yaşamı) 4. Tetikleyici faktörler 5. Duygusal durum 6. İntihar düşünceleri 7.Yaşamda kalma ve başetme tarzları 8. İntihar girişimini planlama 9. İntihar girişimini haber verme 10. İntihar girişiminin amacı II. İntihar girişiminde 11. İntihar girişiminin yeri ve zamanı bulunma dönemine 12.Yöntem ilişkin yaşantı seçimi ve yöntemin ölümcüllüğüne ilişkin derecelendirme 13. Bulunmaya ve / veya kendisine müdahaleye karşı önlem III. İntihar girişiminden sonraki döneme ilişkin yaşantı 13. Ölümden kurtulma ve yardım arayışları 14. Ölümden kurtulmaya karşı tepkiler 15. Aile ve çevrenin tutumu 16. Ölmeyi ve yaşamayı isteme nedenleri II. Aşama: İG’lerle ile yapılan görüşmelerde; sosyo-demografik ve sağlık bilgilerine, intihar girişim dönemlerindeki yaşantılara ve görüşme sürecinde yaşananlara özgü pek çok veri elde edilmiştir. Bu nedenle öncelikle görüşmelerden toplanan ham verileri hem organize etmek hem de intihar girişimi vakalarının her birini kendi içlerinde değerlendirebilmek amacıyla bu vakalar için aynı gün “Vaka Süreç ve Değerlendirme Raporu” (Ek 5) hazırlanmıştır. Bu raporda; “sosyo-demografik ve sağlık bilgileri”, 61 “görüşmenin amacı”, “görüşme süreci”, “vaka özeti” ile “değerlendirme ve sonuç” bölümlerine yer verilmiştir. III. Aşama: Vaka süreç ve değerlendirme raporlarında yer alan görüşme süreçleri tekrar tekrar okunarak her bir vaka için görüşmelerden elde edilen veriler; araştırma için önceden belirlenen kavramsal çerçeveye göre kodlanmıştır. Bu kodlama Çizelge 2’de görüleceği üzere İG’nin anlatısı - anlatının özeti (ön anlamı)- alt tema – tema kategori şeklinde kurgulanan bağlantı çerçevesinde gerçekleştirilmiştir. Çizelge 2. Verileri Kodlanmasına İlişkin Bir Örnek (“Sorun Çözme Ve Sorunlarla Başetme” Temasının Kodlanması) İG (15) birlikte kaldığı kök ailesinin evinde, eşi ile evliliğini yürütmede zorlanmıştır. Süregelen sorunlarının çözümü için uzun bir süre eşini uyarmakla yetinmiş, bundan sonuç alamayınca çözüm yolunu ikinci kez çocuk sahibi olmada görmüştür. Ancak doğrudan soruna odaklanan etkili/kalıcı bir çözüm bulma yerine palyatif (geçici/etkisi sınırlı) nitelikli bir önlemle sorun çözme biçimi etkili olmamıştır. “Çocuklarım yüzünden vazgeçtim. Bensiz ne yapacaklar? ... Çocuklarım olmasaydı belki. Onlara bakmalısın dedim. Ben evlat acısına dayanamadım, annesiz koymak istemedim onları, bırakıp gidersem sonları ne olur diye düşündüm. (Bir süre ağladıktan sonra) Ondan sonra düşünmemeye başladım. Hiç düşünmedim, sinirli hale geldim gene de düşünmedim... Sabrım kalmadı. Dün, öyle birden ilaçları içtim.” (İG 3) İG (3) için evlilik sorunlarının katlanamayacak boyutlara ulaştığı zaman dilimlerinde küçük yaştaki çocuklarının varlığı, sorunlarla baş etmede bir motivasyon kaynağı olmuştur. Ayrıca çocukların küçük yaşta olması nedeniyle İG (3) bir süre için de olsa intihar düşüncelerinin üstesinden gelebilmiştir. İntihar girişimi öncesindeki yaşantı “Ama işte en ufak işte tutunamadığım sebeplerden biri de ee benden aldığını aileme vermek. Ailemi kızdırmak, babamı üzerime göndermek. İşte oğlun şöyle yapıyo, şöyle yapıyo tepkiler getiriyo. Ben dedim yapma eşime. Yapma, sorunun varsa beraber çözelim... Altı yıl, altı yıl böyle hep uyardım… Evet düzelmesi için ikinci çocuğu da yaptık ama olmadı.” (İG 15) Sorun çözme ve Sorunla baş etme İG (17) sorunlarını sadece kendi yaşıtları olan arkadaş grubu ile paylaşabilmiştir. Ancak arkadaş grubu, sorunu konuşabilmiş olmanın verdiği rahatlamanın dışında çözüme dair bir açılım sağlayamamıştır. Kategori Yetersiz kalan destek kaynakları “Ya işte hep içime ata ata... Belli bi şeyden sonra ha gene arkadaşlarıma anlatıyodum ama anlattığım derdime dair bi şey olmuyodu ki. Yaşadığını anlatıyodun. Bana bi tane şey olmuyodu arkadaşımın. Ha içerden rahatlıyodum birazcık. Öbür türlü bana desteği olmuyodu.” (İG 17) Alt tema Tema Palyatif önlemlerle sorun çözme Anlatının özeti (ön anlama) Çocukların varlığı İG’nin anlatısı 62 IV. Aşama: III. Aşamada her bir vaka için yapılan veri kodlaması, tek bir çatı altında toplanarak tüm vakaların veri kodlamaları bütünleştirilmiş; böylece veriler toplu olarak incelenmiştir. Verilerin incelenmesi sonucunda ortaya çıkan temaların altında yer alabilecek olan daha ayrıntılı kodlar da listeye dahil edilerek alt temalar oluşturulmuştur. İntihar girişimlerinin oluşum / gelişim süreçlerine bağlı olarak ortaya çıkan duruma göre bazı temaların, içerisinde yer aldığı kategori ile uyumlu olmadığı görülmüş bu nedenle yerleri değiştirilmiştir (Örneğin “intihar düşünceleri” temasına analiz öncesinde intihar girişiminden önceki dönemi belirten kategoride yer verilmiş; ancak analiz sırasında intihar düşüncelerinin çoğunlukla intihar girişiminde bulunma döneminde yani eylemden önceki altı saat içerisinde oluştuğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla analiz sonucunda “intihar düşünceleri” temasına, intihar girişiminde bulunma dönemini belirten kategori altında yer verilmiştir). Ayrıca önceden belirlenmesine karşılık görüşmeler sonucunda işe vuruk olmadığı anlaşılan temalar (örneğin “bulunmaya ve/veya kendisine müdahaleye karşı önlem”, “ölmeyi ve yaşamayı isteme nedenleri”) listeden çıkarılmıştır. Böylece Çizelge 3’te gösterildiği şekliyle araştırmanın kavramsal çerçevesine son şekli verilmiştir. V. Aşama: Ortaya çıkan kavramsal çerçevedeki sıralamaya göre temaların ve alt temaların içerikleri, İG’lerin ifadelerinden yapılan alıntılarla desteklenerek açıklanmaya çalışılmıştır. Çizelge 4’te araştırma raporunda yer alan İG’lere ait alıntıların sayısal olarak dağılımı gösterilmiştir. VI. Aşama: İntihar girişim dönemlerine özgü olarak İG’lerin intihar girişimine yönelmelerinde etkili olan faktörler, kendi bağlamları içerisinde literatür bilgileri de göz önünde bulundurularak yorumlanmaya çalışılmıştır. 63 Çizelge 3. Uygulama Sonrasındaki Tematik Çerçeve İntihar Girişimi Öncesindeki Yaşantı Kategori Tema Alt Tema Algılanan kişilik özellikleri Olumlu öğeler içeren kişilik özellikleri Olumsuz öğeler içeren kişilik özellikleri Olumlu ve olumsuz öğeleri birlikte içeren kişilik özellikleri Aile yaşamı Aile ilişkilerinin niteliği Anne-baba tutumu Ailenin sorunlu üyesi Yaygın evlilik sorunları Arkadaş edinme olanağı Arkadaş Karşı cinsle ilişkiler grubuyla ilişkiler Arkadaşların koruyuculuk ve kurtarıcılık rolü Okul yaşamı Okul devamsızlığı Sorunlu öğrenci konumu Okul yöneticilerin tutumu Çalışma yaşamı Yoğun ve tempolu çalışma Yaşam alanlarını dengelemede güçlük Sorun çözme ve Yetersiz destek kaynakları sorunlarla baş Palyatif önlemlerle sorun çözme etme Çocukların varlığı Öfke Huzursuzluk Duygusal durum Ümitsizlik Utanç ve suçluluk İntihar Girişiminde Bulunma Dönemindeki Yaşantı İntihar İntihar girişiminden doğrudan söz etme girişiminden söz İntihar girişiminden dolaylı söz etme etme İntihar girişiminden hiç söz etmeme Tetikleyici faktörler Tartışma Terk edilme Gizli bir ilişkinin açığa çıkması Sınıfta kalma İntihar düşünceleri Eylemden 5 dakika önce intihar düşüncesi taşıma Eylemden 1-3 saat öncesinde intihar düşüncesi taşıma Eylemden önce 3 saatten daha fazla sürede intihar düşüncesi taşıma Ölümü ve yaşamı birlikte düşünme İntihar girişiminin amacı Sorun çözme Cezalandırma Ruhsal acıyı/sıkıntıyı dindirme İncinen duygularını dile getirme İntihar girişimini planlama Plan yaptıktan sonra girişimde bulunma Plan yapmadan girişimde bulunma İntihar girişiminin yeri ve zamanı Kendi evinde Bir yakının evinde Ev dışında farklı bir mekanda Yöntem seçimi ve yöntemin ölümcüllüğüne ilişkin derecelendirme Yöntem hakkında bilgi sahibi olma Yöntemin öldürücülüğünü tahmin etme Yöntem hakkında bilgi sahibi olmama 64 Çizelge 3. Uygulama Sonrasındaki Tematik Çerçeve (devam) İntihar Girişimi Sonrasındaki Yaşantı Kategori Tema Alt Tema Ölümden kurtulmak için yardım arayışları Aktif yardım arayışı Pasif yardım arayışı Hem aktif hem de pasif yardım arayışı İntihar girişiminde bulunmuş olmaya karşı tepkiler Pişmanlık duyma Pişmanlık duymama Karmakarışık duygu ve düşünceler içerisinde olma Aile ve çevrenin Koruyucu ve destekleyici yaklaşım tepkisi Reddedici yaklaşım Çizelge 4. Araştırma raporunda yer alan İG’lere ait alıntıların dağılımı Alıntı yapılan İG Alıntı sayısı İG (1) 2 İG (2) 5 İG (3) 3 İG (4) 7 İG (5) 8 İG (6) 7 İG (7) 5 İG (8) 7 İG (9) 1 İG (10) 4 İG (11) 6 İG (12) 7 İG (13) 4 İG (14) 4 İG (15) 10 İG (16) 5 İG (17) 8 İG (18) 4 İG (19) 3 İG (20) 5 İG (21) 6 Toplam 111 65 3.7. ETİK ÇERÇEVE Pehrsson ve Boylan (2004: 307-308) ruh sağlığı profesyonellerini meslek yaşamlarında en çok zorlayacak hasta gruplarının başında intihar girişiminde bulunan kişilerin geleceğini ileri sürmektedir. İG’lerin trajik bir olay yaşamış olmaları ve genellikle bu olayın etkisini üzerinden atamayıp şiddetli duygular içerisinde olmalarını göz önünde bulunduran Pehrsson ve Boylan İG’lerle eylemleri hakkında konuşmanın oldukça zor olduğuna ve İG’lerle konuşurken bir takım etik sorunlarla karşılaşılabileceğine; bu nedenle etik ilkelere bağlı kalmanın gerekli olduğuna dikkat çekmektedir. Bu araştırmada da İG’ler ile yapılan görüşmelerde etik açıdan pek çok konu gündeme gelmiştir. Araştırmanın etik çerçevesini belirleyen konular aşağıda sunulmuştur. Araştırma onayı: Araştırmanın yapılabilmesi için onay almak üzere araştırma önerisi ve protokolünün yer aldığı bir “etik kurulu dosyası” hazırlanarak, 26. 04. 2006 tarihinde Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Etik Kurulu’na başvurulmuştur. Hastane’nin Etik Kurulu, 03. 05. 2006 tarihinde bu başvuruyu onaylamıştır (Ek 8). Araştırmacının konumu: Bu araştırmanın tüm sorumluluğunu üstlenen araştırmacı Hastanenin “Etik Kurulu”ndan aldığı onay doğrultusunda sadece, araştırmasını yapmak amacıyla Hastanede, “Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Anabilim Dalı Doktora Öğrencisi” sıfatıyla bulunmuştur. Bilgilendirme ve onam: Görüşmelere başlanmadan önce İG’lere araştırmanın amacı, yöntemi, prosedürleri ve araştırmacının konumu hakkında bilgi verilmiş, daha sonra herhangi bir zorlamada bulunmadan İG’lerin araştırmaya katılıp katılmama yönündeki istekleri özgür iradelerine bırakılmıştır. Araştırmaya katılmayı kabul eden İG’lere “Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur Formu” imzalatılarak, bu onayları belgelendirilmiştir. Görüşmeyi reddetme veya durdurma: İG’lere görüşme başladıktan sonra isterlerse görüşmeyi sürdürmekten vazgeçebilecekleri (olurlarını geri alabilecekleri) veya görüşmeyi durdurabilecekleri söylenmiştir. Araştırmaya katılan bir kadın İG görüşmenin ortasında görüşmeden ayrılmak istemiş ancak kısa bir süre sonra bu kararından vazgeçerek görüşmeyi tamamlamıştır. Bununla birlikte bir erkek İG de görüşmenin sonlarına doğru lavoba ihtiyacı nedeniyle görüşmeyi 5-6 dakika kadar durdurmuştur. Mahremiyete saygı: Görüşme öncesinde İG’lere; tüm soruları yanıtlamak zorunda olmadıkları açıklanmıştır. Görüşmeler esnasında bazı İG’lerin kimi sorulara hiç yanıt vermemesi veya ayrıntıya girmeden yüzeysel bilgiler vermesi anlayışla karşılanmıştır. 66 Cinsiyet: Araştırmanın kurum danışmanlığını yürüten Hastanenin 1. Psikiyatri Kliniği Şefi, araştırmacı ile kadın İG’ler arasında cinsiyet farklılığından kaynaklanacak olası sorunları (özel bilgiyi paylaşmaya yanaşmama, çekinceli davranma, utanma vb.) olabildiğince önleme amacı ile bu görüşmelere tanık olarak katılmak üzere kliniğin deneyimli kadın asistan doktorlarından birini görevlendirmiştir. Gizlilik ve sır saklama: Görüşmelerin tamamı daha önce belirtilmiş olan nedenlerden dolayı Gözlem Odası’nda yapılmıştır. 13 yatak kapasitesi bulunan Gözlem Odası’nda kimi günler kapasitesinin üzerine çıkılarak 20’ye yakın hasta yatırıldığı görülmüştür. Bu ortamda yapılan görüşmelerin gizliliğini sağlamak amacıyla bir takım önlemler (örneğin şayet o gün araştırma ölçütlerine uyan birden fazla İG var ise yatağı diğer hastalara en uzak olan hastaların tercih edilmesi, hastanın yattığı yerin değiştirilmesi, İG’nin bulunduğu yer perdelerle kapatılarak kapalı bir alan oluşturulmaya çalışılması, İG’nin bulunduğu yere görüşme boyunca yakınları ve diğer hastaların yaklaştırılmaması) alınmıştır. Ayrıca görüşme kayıtlarının gizli tutulacağı ve kimlik bilgileri verilmeksizin sadece yürütülmekte olunan bilimsel çalışmanın verileri olarak kullanacağı ifadesine hem araştırma protokolünde hem de bilgilendirilmiş gönüllü olur formunda yer verilerek gizliliğin korunması güvence altına almıştır. Tanık bulundurma: Görüşmelerin güvenirliğini artırma, cinsiyet farklılığından kaynaklanabilecek çeşitli sorunları aşmaya çalışma ve görüşme yapılacak intihar girişimcisinin araştırma ölçütlerine uygunluğunu belirleme gibi amaçlar doğrultusunda görüşmelerin tamamında bir tanık bulundurulmuştur. İlk on beş görüşmeye Hastanenin 1. Psikiyatri Kliniği’nde çalışan bir kadın asistan doktor; diğer görüşmelerin üçüne yine 1. Psikiyatri Kliniği’nde çalışmakta olan iki erkek asistan doktor; birine psikiyatri oryantasyonuna sahip Nöroloji Kliniği’nde çalışan bir kadın asistan doktor ve son görüşmeye ise aynı zamanda yüksek lisansını tamamlamış bir sosyal hizmet uzmanı olup Acil Servis Dahiliye Polikliniği’nde çalışmakta olan deneyimli bir hemşire kurum adına tanık olarak katılmıştır. Hayati tehlike: Görüşmeler esnasında geçen bir takım temalardan az sayıda da olsa bazı İG’lerin halen intihar risklerinin devam ettiği anlaşılmıştır. Bu nedenle intihar riski devam eden kişiler için araştırmaya tanık olarak katılan asistan doktor bir takım önlemler (örneğin; Hastanedeki Psikiyari Polikliniğine, 1. Psikiyatri Kliniği’ne veya Sosyal Servis’e yönlendirme, Hastane dışında profesyonel yardım alınacak kurum ve kuruluşların adresini bildirme, bu kişilerin Hastane’de bulunan aile üyeleri ya da yakınlarını durumdan haberdar etme gibi) almıştır. 67 BÖLÜM 4: BULGULAR VE YORUM Bu bölümde öncelikle intihar girişiminde bulanan kişileri çeşitli yönleriyle betimlemek üzere tanıtıcı bulgular ele alınmıştır. Daha sonra İG’lerin intihar girişim dönemlerindeki yaşantılarına ilişkin bulgulara yer verilmiş ve bunlar yorumlanmıştır. 4.1. TANITICI BULGULAR Tanıtıcı bulgular kendi içerisinde; “sosyo-demografik özelliklere ilişkin tanıtıcı bulgular”, “beden ve ruh sağlığına ilişkin tanıtıcı bulgular” ile “intihar davranışına ilişkin tanıtıcı bulgular” olmak üzere üç alt başlık altında incelenmiştir. 4.1.1. Sosyo-Demografik Özelliklere İlişkin Tanıtıcı Bulgular Bu araştırmada intihar girişiminde bulunmuş 16’sı kadın 5’i erkek olmak üzere toplam 21 kişi ile görüşme yapılmıştır. Çizelge 5. İntihar Girişimcilerinin Yaş Durumları Cinsiyet Yaş 18 19 20 22 26 28 29 30 35 Toplam Kadın 3 2 1 5 - 2 1 1 1 16 Erkek 2 - - 1 1 - - - 1 5 Toplam 5 2 1 6 1 2 1 1 2 21 Araştırmaya, gelişimsel dönem bakımından sadece genç yetişkinlik döneminde bulunan kişiler alınmıştır. Dolayısıyla araştırma yaş itibariyle 18-35 yaş grubu içerisinde yer alan kişiler ile sınırlandırılmıştır. İG’lerin yaş ortalaması yaklaşık olarak 23’tür ve çoğunluğu 18-22 yaş arasındadır. 68 Çizelge 6. İntihar Girişimcilerinin Medeni Durumları Medeni durum Cinsiyet Bekar Nişanlı Evli Boşanmış Kadın 9 2 4 1 Erkek 3 - 2 - Toplam 12 2 6 1 Medeni durum bakımından İG’ler arasında bekar olanlar (12 kişi) ağırlıkta olup, evli olanlardan iki kat daha fazladır. Bununla birlikte İG’lerden 2’si nişanlı ve 1’i boşanmıştır. Çizelge 7. İntihar Girişimcilerinin Öğrenim Durumları Öğrenim durumu Cinsiyet İlkokul Ortaokul Lise Yüksekokul Üniversite Kadın 5 2 4 1 1 Halen öğrenci 3 Erkek 1 1 3 - - - Toplam 6 3 7 1 1 3 İG’lerin çoğunluğu lise (7 kişi) ve ilkokul (6 kişi) mezunudur. İG’ler arasında 3’ü öğrenimlerine devam ettikleri için öğrenci (2’si lise; 1’i üniversite) statüsündedir. Çizelge 8. İntihar Girişimcilerinin Çalışma Durumları Çalışma Durumu Cinsiyet Çalışıyor Çalışmıyor Yarı zamanlı çalışıyor Kadın 3 11 2 Erkek 4 1 - Toplam 7 12 2 İG’ler arasında aktif olarak çalışma yaşamında bulunmayanlar (12 kişi) daha fazladır. 5 erkek İG’den sadece biri çalışmamaktadır. Toplam 16 kadın İG’den ise sadece 3’ü aktif olarak, 2’si ise yarı zamanlı olarak çalışma yaşamı içerisindedir. Kadın İG’lerden 12’si (3 kişi halen öğrenci, diğerleri ev hanımı veya ev kızıdır) herhangi bir işte çalışmamaktadır. Aktif olarak çalışma yaşamı içerisinde bulunan İG’ler özel sektördeki 69 iş kollarında; tezgahtar, sekreter, satış elemanı, gündelikçi (temizlikçi), bina sorumlusu (kapıcı) ve benzin istasyonunda işçi olarak çalışmaktadır. Çizelge 9. İntihar Girişimcilerinin Aile Yapıları Aile yapısı Cinsiyet Çekirdek aile Geniş aile Parçalanmış aile Diğer Kadın 9 3 3 1 Erkek 3 1 1 - Toplam 12 4 4 1 Çizelge 9’da “diğer” başlığı altında belirtilen sadece 1 kadın İG (halen iki arkadaşı ile birlikte kalmakta) dışında tüm İG’ler çekirdek aile, geniş aile veya tek ana babalı aile (parçalanmış aile) modellerinden biri içerisinde yaşamaktadır. Sayısal olarak değerlendirildiğinde İG’lerin yarıdan fazlası (12 kişi) çekirdek ailede; 4’ü geniş ailede, diğer 4’ü ise parçalanmış ailede yaşadığı görülmektedir. Çizelge 10. İntihar Girişimcilerinin Ekonomik Durumları Cinsiyet Ekonomik düzey Düşük Orta Yüksek Kadın 6 10 - Erkek 1 4 - Toplam 7 14 - İG’lerin çoğunluğu (14 kişi) “orta” düzeyde ekonomik güce sahiptir. Bununla birlikte 16 kadın İG’den 6’sı ve erkek İG’lerden sadece 1’i “düşük” düzeyde ekonomik güce sahiptir. Araştırma kapsamına giren İG’lerin hiç birinin ekonomik düzeyi “yüksek” değildir. Araştırmanın düşük ve orta gelir düzeyine sahip grupların daha çok başvurduğu bir hastanede yapıldığı göz önünde bulundurulduğunda bulguların yapısal durumla uyumlu olduğu görülmektedir. İG’lerin çoğunluğunun çalışmıyor olması ile bağlantılı olarak ekonomik açıdan düşük düzeyde olmaları beklenebilir. Ancak bu kişilerin kendilerini düşük değil de orta ekonomik düzeyde oldukları şeklinde tanımlamalarının nedeni ailelerinin ekonomik açıdan orta düzeyde olmaları ile açıklanabilir. 70 Çizelge 11. İntihar Girişimcilerinin Sosyal Güvence Durumu Sosyal güvence Cinsiyet Var Yok SSK Emekli Sandığı Kadın 10 3 3 Erkek 1 - 4 Toplam 11 3 7 İG’lerin üçte ikisinin sosyal güvencesi bulunmaktadır. Buna karşılık 7’sinin herhangi bir sosyal güvencesi yoktur. Sosyal güvencesi bulunan kişiler ağırlıklı olarak Sosyal Sigortalar Kurumu’na bağlıdır (11 kişi). 5 erkek İG’den 4’ünün aktif olarak çalışma yaşamında olmasına rağmen bunlardan sadece 1’inin sosyal güvencesi bulunmaktadır. Kadın İG’lerin ise çoğunlukla çalışmıyor olmasına karşılık sosyal güvenceye sahip olma durumlarının yüksek olduğunu gösteren bulgu, onların sosyal güvence bakımından ebeveynlerine veya eşlerine bağlı olmaları ile açıklanabilir. 4.1.2. Beden Ve Ruh Sağlığına İlişkin Tanıtıcı Bulgular Bedensel rahatsızlık veya hastalığın bulunma durumu bakımından 21 İG’den sadece 1 kadın İG’nin süregelen bir rahatsızlığı (idrar yollarında iltihaplanma) bulunmaktadır. İG’lerin hiç birinin herhangi bir bedensel özür durumu yoktur. Araştırma kapsamında İG’lerden DSM-IV-TR (2000) sınıflandırması’nda “klinik bozukluklar (Axis I)” olarak değerlendirilen “şizofreni ve diğer psikotik bozukluklar”, “madde kötüye kullanımı ile ilgili bozukluklar” ve “genel bir tıbbi durum nedeniyle oluşmuş mental bozukluklar”dan herhangi birisinden tanı almamış olma şartı aranmıştır. Belirtilen bu psikiyatrik bozukluklar dışında kalan diğer bozukluklar bakımından İG’lerinin hiç biri bugüne kadar yatarak psikiyatri tedavisi görmemiştir. Buna karşılık kadın İG’lerin yarısına yakını (6 kişi) ayaktan psikiyatrik tedavi görmüş olup, bunların 5’i, bu tedavi sürecinde psikiyatrik ilaç kullanmışlardır. İG’ler arasında 3 kadın İG ise halen ilaç kullanmaktadır. İG’lerin hiç biri madde kullanmadığı gibi 3 erkek İG dışında alkol kullanan da yoktur. Bu 3 İG madde bağımlısı değildir ve daha çok “sosyal içici” niteliğine sahiptir. Bununla birlikte İG’lerin 6’sının yakın çevresinde alkol kullanan kişiler bulunmaktadır. 71 Son bir yıl içerisinde İG’lerin yarısına yakını (9 kişi), bedensel (bunların 7’si kadındır) ve ruhsal (bunların 1’i erkek, 1’i kadındır) yakınmalar nedeniyle en az bir kere doktora başvurmuştur. 4.1.3. İntihar Davranışı Öyküsüne İlişkin Tanıtıcı Bulgular İG’lerden küçük bir kısmının (4 kişi) son bir yıl içerisinde ailesinde veya yakın akraba çevresinde bir kişi ölmüştür. Araştırma verilerinin toplandığı tarihe kadar İG’ler arasından 6’sının ailesinde veya yakın akraba çevresinde intihar etmiş; 4’ünün ailesinde ise intihar girişiminde bulunmuş kişi vardır. Araştırmanın bir başka ölçütü gereği örneklemi oluşturan kişiler ilk kez intihar girişiminde bulunmuştur. Bunların tamamı eylemlerinde ilaç içme yöntemini kullanmıştır. İlaç içtikten sonra biri kadın, diğeri erkek 2 İG hafif derecede bileklerini kesmek; 1 kadın İG ocak tüpünü açık bırakmak ve 2 erkek İG ise bira içmek suretiyle toplam 5 İG, ilave bir yöntem kullanmıştır. 4.2. İNTİHAR GİRİŞİMCİLERİNİN YAŞANTILARINA İLİŞKİN BULGULAR Bu araştırmada intihar girişimi vakalarındaki gelişim çizgisini takip edebilmek üzere esasen kesintisiz ve parçasız bir süreç olan intihar girişimlerinin her biri, kendi içerisinde yapay bir şekilde; girişimden önceki dönem, girişimde bulunma dönemi ve girişimden sonraki dönem olmak üzere üç döneme ayrılmıştır. Dolayısıyla intihar girişimcilerinin yaşantılarına ilişkin bulgular bu sıralamaya göre üç bölüm içerisinde incelenmiştir. 4.2.1. İntihar Girişiminden Önceki Döneme İlişkin Yaşantılar Bu bölümde İG’lerin intihar girişiminde bulunmadan önceki dönemle ilgili yaşantıları üzerinde durulmuştur. İntihar girişiminin arka planını görebilmek ve böylece davranış ile yapısal durum arasındaki ilişkiyi değerlendirebilmek amacıyla öncelikle intihar girişimcilerinin algıladıkları kişilik özellikleri, aile yaşamları ve sosyal sistemlerle ilişkileri ele alınmıştır. Daha sonra İG’lerin intihar girişimine yönelimlerinde etkisi olduğu düşünülen diğer yaşantılarına değinilmiştir. 72 4.2.1.1. Algılanan Kişilik Özellikleri Görüşmeler, İG’lerin kişilik özellikleri bakımından kendilerini nasıl algıladıklarını belirlemeye yönelik “bana biraz kendinizden bahseder misiniz?” sorusu ile başlamıştır. İG’lerin bir kısmı bu soru karşısında zorlanmış, kendilerini tanıtırken “iyi”, “kimseye zararı dokunmayan”, “sinirli”, “hassas”, “alıngan” gibi yalın, basit ve genelgeçer ifadeler kullanmışlardır. İG’ler kendilerine ilişkin bir çok kişilik özelliği öne sürmüşlerdir. Bunlar; olumlu, olumsuz ve hem olumlu hem de olumsuz olmak üzere üç grup altında toplanmıştır. Olumlu öğeler içeren kişilik özellikleri: İG’lerin anlatımlarından hareketle bu araştırma kapsamında olumlu öğeler içeren kişilik özellikleri; “iyi niyetli”, “yardımsever”, “neşeli – güler yüzlü”, “yaşam dolu”, “çalışkan” ve “mücadeleci” kavramları altında toplanmıştır. Bu grupta yer alan İG’ler (dokuz kişi) söz konusu olumlu öğeler içeren kişilik özelliklerinden birine veya bir kaçına sahip olduklarını belirtmişlerdir. İG’lerin kendilerini tanıtırken sergiledikleri içtenlik ve açıklık aynı zamanda görüşmeler için işbirliğine yatkın bir tavır içinde olduklarını göstermiştir. “Ben çok yaşam doluyum, hep gülmeyi severim, bazen zorluklar yaşasam da üstesinden gelmişimdir. Canlı biriyim işte, konuşmayı severim, müziği severim.” (İG 2) “Çalışmayı çok severim, çok uysal biri olduğumu hep düşünürüm, neşeliyim galiba... Yani nasıl derler işte herkesin Güzin Ablasıyımdır. Aşırı duygusalım sanırım. İyi niyetli olduğumu söylerler ama bazen bundan da çok kaybederim ama olsun. Daha sayıyım mı?” (İG 13) “Ee çok iyi niyetli bir insan olduğumu düşünüyorum. Arkadaşlarım çok neşeli olduğumu söylerler, arkadaş ortamında. Cana yakın bir insanım. Herkesle kolaylıkla arkadaşlık yapabilirim. Büyük ya da küçük fark etmez, yani küçüklerle de çok iyi anlaşırım.” (İG 19) Bu grupta yer alan İG’lerin yaşantıları incelendiğinde eylemde bulunmadan önceki altı ay içerisinde onların bir veya birden fazla durumsal veya travmatik krizle (evden ayrılmak zorunda kalma, aile büyükleri tarafından tehdit edilme, arkadaşı tarafından sürekli rahatsız edilme, terk edilme, aldatılma gibi) karşılaştıkları belirlenmiştir. Yaşamı alt üst eden kriz durumlarına uyum becerisi herkeste farklılık göstermekte çoğunlukla kişisel ve çevresel potansiyeller kullanılarak sorun giderilmektedir. Ancak Sayıl’ın (2000-b: 7-8) belirttiği gibi bazen %10 oranında bir sıklıkla sorunların kişiyi aştığı görülür. O anda insan kendisini yetersiz hisseder. Alışılageldiği çözüm yollarını burada kullanamadığını, bildiği yollarla işin içinden çıkamadığını görür. Zorlu ve içinden çıkılmaz koşullar altında kontrolünü kaybetme korkusu, kırılabilirlik ve çaresizlik 73 yaşanır. Ajite ve yıkıcı davranışlar görülebilir. Bunlar; intihar, saldırganlık, hatta cinayete kadar giden davranışlar olabilir. İleriki bölümlerde ayrıntıları verilecek olan İG’lerin anlatıları, yaşam olaylarına bağlı olarak ortaya çıkan kriz(ler)in süregelen iyilik hallerini bozduğunu, duygusal yaşamlarını alt-üst ettiğini göstermektedir. Dolayısıyla üstesinden gelinemediği için duygusal bir dengesizliğe neden olan kriz(ler)in bu İG’lerin intihar girişimine yönelmelerinde önemli bir etkisi olduğu düşünülmektedir. Olumsuz öğeler içeren kişilik özellikleri: Bu araştırma kapsamında olumsuz öğeler içeren kişilik özellikleri; “kendini kontrol edememe”, “içekapanıklık”, “kendine zarar verme”, “asabilik (sinirli olma)”, “çekingenlik”, “tutarsızlık - dengesizlik”, “aşırı duygusallık” ve “bir işe yaramama” kavramları altında toplanmıştır. Bu grupta yer alan İG’lerin (altı kişi) görüşmeye başlarken tedirgin, öfkeli ve gergin oldukları gözlenmiştir. “Bi sıkıntım olduğunda hiç kimseye belli etmem. Deliliğe vurdu derler ya, öyleyimdir yani. Hiç üzüntümü belli etmem yani. Beni ağlıyorken gülüyor zannettmişlerdir, öyleyimdir... Ya karşımdaki kişiye zarar vermem, bir şey kırarım ya da kendime zarar veririm. Öfkemi o şekilde boşaltırım, kendime zarar vererek ya da bi şeyler kırarak. (İG 6) “Yaa, nasıl bir insanım? Hep çok, hani değişik eee şey nasıl derler dengesiz olduğumu düşünürler yani beş dakkası ayrı, beş dakkası ayrı bi insanımdır. Gerçekten de öyleyimdir; yani tutarsız. Beş dakka önce ağlayıp, sonra gülen bir yapım var. Bazı şeyleri, çok gereksiz şeyleri takarım. Gerekli olan şeyleri takmam öyle.” (İG 8) “Kendi içime kapanık biriyim. Herhangi bir sorunum olduğu zaman da kendim yani, açık olamıyorum yani. Ama konuştuğum, açıldığım zaman da açılıyorum. Ama öbür türlü bi sıkıntım olduğu zaman kendim çözmeye çalışıyorum. Kendi içime atıyorum hep, kendimi şey yapıyorum ama, aslında böyle yapmamam lazım.” (İG 17) Olumlu ve olumsuz öğeleri birlikte içeren kişilik özellikleri: İG’lerin bir kısmı yukarıda belirtilen hem olumlu hem de olumsuz kişilik özelliklerinden birine veya bir kaçına sahip olduğunu belirtmiştir. Bu grupta yer alan İG’ler (altı kişi) kendilerini tanıtırken zorlanmış, söze nereden başlayacağını, kendisini nasıl ifade edeceğini bilememiş, kendilerini ancak çelişkili ve karmaşık bir anlatım içerisinde tanıtabilmişlerdir. “Çok saf, iyi niyetli. Çok çabuk aldanırım yani çabuk kanarım, çok güvenirim. Ama işte her güvendiğimden de darbe yerim. Öyle bir insanım işte. Boş bir insan!” (İG 5) “Nasıl biriyim. (sessizlik) Ne bakımdan?... Neşeliyim normalde. Ama çok ağlarım, duygusal biriyim... Şaka yapmasını severim. Böyle yani... Iıı, çevremde iyi tanırlar, yani benim oturduğum bölgede. Çok severler beni; komşularım olsun, benim kendi arkadaşlarım olsun.” (İG 11) “Yani ya iyi bir kişi olarak tanırlar, yani saf dürüst.. İyi biri ee her yerde sevilmişimdir. Her işimde sevilmişimdir. Hiçbir işimde kendi isteğimle 74 ayrılmamışımdır, atılmamışımdır. Bu zamana kadar böyle oldu.... Evet, yani İbni Sina’ya çalışıyorum, ortopedisine çalışıyorum. Oradaki doktorlara sorabilirsiniz... Sakin, yani çabukça sinirlenebilir yapım var. Ama bi on beş dakka kadar susuyorum.” (İG 15) Kişilik özellikleri ve intihar üzerine yapılan araştırmalar, intihar davranışında bulunanların bulunmayanlardan farklı bir takım özellikler sergilediğini göstermiştir. Rudd ve arkadaşları tarafından (2000) küme analizi yöntemiyle intihar girişiminde bulunmuş 86 kişiyle gerçekleştirilen araştırmada “Millon Klinik Çok Eksenli Kişilik Envanteri-II” kullanılmış ve sonuçlar intihar davranışını sergileyenlerin üç grupta toplanabileceğini göstermiştir. Birinci kümede negativistik-kaçıngan kişilik özelliklerine (aşırı utangaç, çekingen, eleştirilmeye karşı aşırı duyarlı) sahip kişiler yer almıştır. ikinci küme kaçıngan-bağımlı-negativistik özellikler (kaçıngan kişiliğin yanısıra kendi başına karar veremeyen, insiyatiften yoksun, başka insanlara bağımlı ve ilişkilerinde boyun eğici) gösterirken; üçüncü küme negativistik-kaçıngan-antisosyal özellikler (kaçıngan kişiliğin yanısıra başkalarının haklarını çiğneyen, suç, ayıp, günah ya da ahlak dışı sayılan davranışları tekrarlamaya eğilimli, saldırgan ve kolay öfkelenen, kolay kavga çıkaran) sergileyen kimselerden oluşmuştur (Eskin, 2003: 135-136). İntihara eğilimli ergenlerin ve gençlerin hangi kişilik özelliklerine sahip oldukları konusunda henüz bir anlaşma sağlanamamasına karşın araştırmacılar ortak olarak şu özellikler üzerinde durmaktadırlar: Düşük kendilik değeri, umutsuzluk, yalıtılmıştık, yüksek stres, zayıf iletişim becerisi, eyleme vurma (acting out), dışa bağımlılık, suçluluk ve depresyon (Capuzzi, 1994: 29-30). Beautrais (1998: 170) ciddi bir intihar girişiminde bulunmuş gençler arasında risk faktörlerini araştırdığı vaka-kontrol çalışmasında dürtüselliği, nörotizmi, içe dönüklüğü, düşük kendilik değerini ve kontrol eksikliğini birer risk faktörü olarak değerlendirmiştir. Bu araştırmada İG’lerin kendi tanımlamalarına göre on ikisinin literatürde belirtilen kişilik özelliklerinden birine veya bir kaçına sahip olduğu (örneğin, zayıf iletişim becerisi, içe kapanıklık, kontrol eksikliği gibi) görülmektedir. Diğer İG’lerin literatürde belirtilenlerden farklı kişilik özelliklerine sahip olduklarını (örneğin neşeli-güler yüzlü, yaşam dolu gibi) ifade etmiş olmaları dikkat çekici bir bulgudur. İG’lerin algıladıkları kişilik özelliklerine ilişkin araştırma bulguları literatür bilgileri ile uyumlu olarak bir yönüyle intihar davranışında bulunan bireylerin ortak bir takım kişilik özelliklerine sahip olduğunu; diğer yönüyle ise akut kriz yaşantıları sonucu çeşitli duygusal zorlanmalar nedeniyle bilinenden farklı kişilik özelliklerine sahip olanların da intihar davranışına yönelebileceğini göstermektedir. 75 4.2.1.2. Aile Yaşamı Görüşmelerin içeriğinin henüz netleşmediği ve güven ilişkisinin yerleşmediği başlangıç safhasında İG’lerin bir kısmı aile yaşamları ile ilgili sorulara oldukça kısa yanıtlar vermişlerdir. Açıkça belirtmemiş olsalar da bu İG’lerin yüz ifadelerinden, ses tonlarından veya kullandıkları “iyidir”, “iyidirler”, “bir sorunumuz yok” şeklinde genelleyici ve basit cümlelerden aileleri hakkında bilgi vermeye isteksiz oldukları anlaşılmıştır. Örneğin aşağıdaki ifadelerinden anlaşılabileceği gibi bir İG bu doğrultuda kendisine yöneltilen soruya hiç düşünmeden, adeta hemen başka bir konuya geçilmesini ister bir şekilde yanıt vermiştir: “Güzel. Ya iyidir yani işte. Ne biliyim, normal sıradan bi aile işte yani. (gülerek) Bi şey aklıma gelmiyo.” (İG 5) Araştırmacı aile yaşamı hakkında ayrıntılı bilgi vermeye isteksiz görünen İG’leri, öne sürdüğü çeşitli ilave sorularla konuşmaya teşvik etmiş; ancak çabası çoğunlukla sonuçsuz kalmıştır. Bu İG’lerin aile yaşamlarına ilişkin bilgilerin bir kısmı görüşmelerin ilerleyen süreçlerinde toplanabilmiştir. Bazı İG’lerin özellikle görüşmelerin başlangıç safhasında ailelerini koruyucu, kollayıcı bir tutum sergilemiş oldukları gözlenmiştir. Bu tutum içerisinde hiç bir aile üyesini olumsuz göstermeme çabaları dikkati çekmiştir. “İyi yani pek diyaloğumuz olmasa da hiç kavgamız falan da olmaz... Yani öyle konuş, fazla böyle dertleştiğimiz falan olmaz sonuçta abim. Hiçbir şeyime karışmaz, öyle otoriter bir abi değildir.” (İG 4) Aile yaşamı hakkında fazla konuşmamak üzere durumu genelleştirme yoluna giden İG’ler de vardır. Örneğin üç çocuklu bir ailenin en büyük çocuğu olan bir İG’ye kardeşleri ile ilişkisi sorulduğunda şu yanıt alınmıştır: “Aramız iyidir. Yani ailede kardeşler arasında ne olursa, aynı şey vardır yani. Kavgası gürültüsü lay lay lom (gülmeye başlar).” (İG 10) Bir örneği aşağıda görülebileceği gibi birkaç İG, mükemmel bir aile tablosu çizerek her şeyin yolunda gittiğini, bu nedenle konu üzerinde daha fazla durmaya gerek kalmadığını ima edici bir tavır sergilemiştir. “Görülmemiştir öyle anne baba. Ben çok seviyorum. Bana hiçbir zaman tepkileri olmadı, hiçbir zaman kızmadılar. Yani ben daha bi tokat yediğimi hatırlamıyorum. Yedi kardeşiz, en küçükleri benim... Çok iyi insanlar, hepsi çok iyiler. Hiçbir sorunum yok ailemle. Ufak tefek var olduğunu sandığım şeyler vardı. Ama onları da ben kendim yaratıyormuşum, Onlarlık bi şey yokmuş... İlgi meselesi bu. Abime ilgi gösterilir, bana ilgi gösterilmez meselesi ile alakası yokmuş. Herkes aynıymış onların gözünde.” (İG 21) 76 Aile yaşamı ile intihar davranışı arasındaki yakın ilişki Durkheim’den bu tarafa sürekli olarak vurgulanmıştır. Dünyada ve Türkiye’de intihar riskinin ve nedenlerinin araştırıldığı tüm çalışmalarda aile yaşamı üzerinde mutlaka durulduğu görülmektedir. İntihar girişimi olgularına yönelik Türkiye’nin değişik illerinde yapılan araştırmalarda Tüzün, Polat, Vatansever ve Elmas (2000: 297) aile içi sorunlarını; Şenol, Ünalan, Avşaroğulları ve İkizceli (2005: 22) aile geçimsizliğini birinci sırada yer alan en önemli intihar girişimi nedeni olarak saptamışlardır. Alptekin, Duyan ve Demirel (2006: 154) tarafından yapılan bir araştırmada ailevi sorunlar, psikolojik bunalımdan hemen sonra ikinci sırada yer alan en önemli intihar girişim nedeni olarak yer almıştır. Özgüven, Soykan ve Haran (2003: 19) bir vaka-kontrol araştırmasında hem intihar girişimi olan hem de intihar girişimi olmayan kriz vakalarını incelemişler; eşle-partnerle ilişkilerin ve anne-baba ile ilişkilerin her iki grup için önde gelen temel sorun alanı olduğunu belirtmişlerdir. Onur’un (1994: 108-111) belirttiği gibi genç yetişkinlikte aile çevresi, bütün toplumsal çevreler içindeki ağırlığını korumaktadır. Gelişimsel açıdan bakılacak olursa, ergenlikten yetişkinliğe geçişte bütün önemli dönüm noktaları aile ile ilgilidir. Bununla birlikte aile, tüm yönleriyle incelenmesi son derece güç bir yaşam alanı oluşturmaktadır. Araştırma bulgularından hareketle bu araştırmada İG’lerin aile yaşamı; aile ilişkilerinin niteliği, ana-baba tutumu, sorunlu çocuk pozisyonu ve yaygın evlilik sorunları açısından ele alınmıştır. Aile ilişkilerinin niteliği: İnsan ilişkilerinde yaşanan sorunların intihar davranışı için çok özel bir konuma sahip olduğu (Eskin, 2003: 162) düşünüldüğünde, herkesin varoluşunun bir parçası olan aile ilişkilerinin (Giddens, 2000: 169) önemi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Toplumbilimciler tarafından aile ile birey arasındaki bağların zayıfgevşek ya da yoğun-sık oluşu intihar nedeni olarak gösterilmektedir. Bu durum Durkheim’in bencil ve elcil intihar anlayışını hatırlatmaktadır (Sungur, 1998: 68). Dördü dışında tüm İG’ler aileleriyle ilişki sorunları olduğunu görüşmelerin değişik süreçlerinde ifade etmişlerdir. Erkek İG’lerin aile ilişkilerinin daha düzensiz olduğu ve özellikle ebeveynleri ile ilişki kurmada daha fazla zorlandıkları dikkat çekmiştir. Bunlar arasında İG (7)’nin anlatısı aile ilişkilerinin neredeyse yatma ve yeme gibi temel fiziksel ihtiyaçların giderilmesi ile sınırlı kaldığını düşündürmüştür. “Ben dediğim gibi en ufak bi konuyu açılamıyorum yani… Ortaokula liseye başladım başlayalı ben harçlık istemezdim. Baba bana haftalık ver, yok! Günlük vericem derdi, günlük isteyince ben utanıyordum yani, isteyemezdim. Şu an bile isteyemem. Bi ihtiyacım olsun gene şey yapamam. Açılamıyorum yani… Benim 77 yapım böyle. Onun için. O değil, kim olursa olsun yani o kadar… Annemle iyiyiz bak annemle konuşuyorum böyle. Onda da aynı şekilde utanıyorum ama o kadar şey yapmam.” (İG 17) “Yo ben zaten, o geç geldiğindeee ya zaten onlar geç geliyo diye ben on ikide, birde geliyorum eve. O saatte yatıyodum, ta ertesi gün öğlen kalkıyodum. Ya onlar yatmış oluyo, ya ben yatmış oluyorum. Görüşemiyoruz birbirimizle.” (İG 7) Ebeveynlerine oranla İG’ler kardeşleri ile daha yapıcı, koruyucu, samimi ve dayanışmacı bir ilişki içerisinde görülmektedir. Kardeşleri ile hiç görüşemeyen iki İG ve kardeşi ile geçinemeyen diğer iki İG dışındaki tüm İG’ler, evlenip aileden ayrılan kardeşleriyle de ilişkilerini sürdürmektedir. Büyük kardeşleri ile ilişkilerini İG’ler çoğunlukla “arkadaş ilişkisi”ne benzetmektedirler. “Ablamla arkadaş gibiyiz.” (İG 4) “Yani şey işte dört kardeşiz zaten. İki ablam, bi abim var. İşte hepsi evli, çok yakındırlar. Zaten en küçük çocuk ben olduğum için aramızda da çok yaş farkı yok. Arkadaş gibiyizdir.” (İG 8) Kardeşler aile kavgalarında, ailenin yaşadığı bunalım ve geçiş dönemlerinde birbirlerinin yanında olmuşlardır. Daha sonra da üzerinde durulacağı gibi İG’lerin bir kısmı eylemden sonra kardeşlerinden ya doğrudan ya da dolaylı bir şekilde yardım istemiştir. Bu yönüyle kardeşler özellikle eylem gerçekleştikten sonra İG’nin kurtulmasında önemli roller üstlenmişlerdir. Kardeşler arasında görülen bağlılık ve yakın ilişki bu araştırmada çarpıcı bir bulgudur. Dolayısıyla kardeşler, bu araştırma kapsamında intihardan koruyucu bir faktör olarak değerlendirilmiştir. İG’lerin aile ilişkilerinin niteliği; özellikle aile tipine göre farklılık göstermektedir. a) Çekirdek ailede ilişkilerin niteliği: İG’lerin çoğunluğu (on üç kişi) anne-baba ve kardeşlerden oluşan çekirdek aile içerisinde yaşamaktadır. Evli olup çekirdek aile şeklinde yaşayan biri kadın diğeri erkek sadece iki İG vardır. Bunlar zaman zaman kesintiye de uğrasa sorunlu bir şekilde kök aile ile olan ilişkilerini sürdürmektedir. Örneğin aşağıda anlatısına yer verilen evli erkek İG’lerden biri, görüşme sırasında kök ailesini açık bir şekilde yaşamakta olduğu sorunların ve üzüntünün kaynağı olarak göstermiştir. “Anne baba mı?... İşte zaten sorun o, annem yok. Babamla görüşmüyorum. Ya sorun o, başka benim hiç bir sorunum yok zaten… Dediğim gibi kendi ailemle bi sorunum yok; eşimle, çocuğumla, işimle hiçbir sorunum yok… Ya ben üzülüyorum tabi ki, yani onun (babasını kasteder) durumuna üzülüyorum.” (İG 16) Bu grupta yer alan İG’lerin ikisi yoğun bir iş yükü altında çoğunlukla zamanını işyerinde geçirmektedir. Bu nedenle anne ve babaları ile ilişkileri oldukça sınırlıdır. Yaşadıkları sorunları daha çok işyerindeki arkadaşlarıyla paylaştıklarından anne-babaların bu 78 sorunlardan haberleri bulunmamaktadır. Diğer İG’ler ise ya halen öğrencidir ya da lise öğrenimlerini henüz tamamlamışlardır. Ekonomik olarak ailelerine bağımlıdırlar. Liseyi yeni bitirmiş olan İG’ler, geleceklerini bu yıl girmiş oldukları ÖSS sınavlarının sonuçlarına bağlamışlardır. Aileleri ile daha fazla birlikte olmalarına karşın ya anne ya da baba ile çatışma içerisindedirler. Dolayısıyla onların doyurucu bir ilişki ağı içerisinde yaşadıklarını söylemek güçtür. Anne ya da baba ile çatışma içerisinde olmanın; zaten kişilik özellikleri bakımından hassas, alıngan ve incinebilir olan bu kişileri kendilerine zarar verici veya bir yıkımla sonuçlanabilecek bir davranışta bulunmada hazırlayıcı bir etken olması kuvvetli bir olasılıktır. Yine bu grupta yer almış olup anne ve babası aktif olarak çalışma hayatı içerisinde olan İG’lerin aile ilişkilerinin çok yüzeysel ve gevşek oluşuna da değinmek gereklidir. Bu durum anne ve babaların çocuklarına yeterince zaman ayırıp ilgi gösteremediklerini bunun yerine aile refahını koruma ve artırma üzerinde daha fazla yoğunlaşmış olabileceklerini düşündürmektedir. b) Geniş ailede ilişkilerin niteliği: Birisi bekar, üçü evli olmak üzere dört İG, ataerkil bir düzen içerisinde; üç kuşağın bir arada bulunduğu ancak farklı üyelerden oluşmuş olan geniş aile içerisinde yaşamaktadır. Bu gruptaki İG’lerin anlatılarından ailelerinde hiyerarşik ilişki kalıplarının daha belirgin ve yaygın olduğu; ailenin bağımlı üyelerinin (çocuklar ve kadınlar) kimi zaman büyük aile üyelerinin baskılarına maruz kaldıkları anlaşılmaktadır. Türk toplumunda “genişlemiş çekirdek aile” biçimi yaygındır. Bu aile yapısı; çeşitli seçeneklere olanak verdiği, coğrafi hareketlilik sağladığı, değer ve tutumları yeni kuşaklara iletmede aracı olduğu, hızlı toplumsal değişimlerin yol açtığı gerilimlere karşı bireylere duygusal destek sağladığı için yaygındır. Ancak bu aile yapısının her zaman olumlu biçimde işlediği de söylenemez (Onur, 1994: 109). Nitekim görüşmelerde geniş aile içerisinde yaşayan üç evli İG’nin üçü de değişik nedenler öne sürerek kalabalık ortamda bulunmaktan duydukları rahatsızlığı dile getirmişlerdir. Örneğin maddi imkansızlıklar nedeniyle eşi ve üç çocuğu ile birlikte kayınpederinin evinde kalmakta olan bir kadın İG’nin anlatısı kayınvalidesi ile sorunlu ilişkisinin duygusal durumunu olumsuz etkilediğini ve son zamanlarda artan asabiyetinde bu ilişkinin payı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. “Kayınvalidemle aram pek iyi değil. Her gelin kaynana gibi... Evet, iyi değil yani. Sorunlarımız var... Evet belki belki de sinirsel olmam o amaçlı da olabilir çünkü baskı çok büyüktü o zamanda. O yönden de sinirsel olabilirim.” (İG 12) Eşi ve iki çocuğuyla birlikte babasının evinde kalabalık bir ortamda yaşayan bir erkek İG ise eşi ile geçimsizliği nedeniyle aile üyelerinden baskı gördüğünü, engellendiğini ve 79 onlardan gelen tepkilerden bunaldığını belirtmiştir. Bu vakaya özgü olarak birlikteliğin korunduğu geniş ailenin en büyük duygusal rahatsızlıkların gerilim ve çatışmaların kaynağı haline geldiğini söylemek yanlış olmayacaktır. “İşte ii evliyim, iki çocuğum var. Ve mutsuz bir evlilik… Yani ben ayrılmayı istiyorum ee ailem izin vermiyor. Ailem yani eşim değil, babamgilin tarafı... Benim istediğim bir kız vardı işte. Daha yeni konuşacaktım, konuşamadım. O kızı istiyordum. Kızı verme şey yapmadı, istemediler. Şey yapmazdı, ben istemiyordum. Çocuklar üzerine kuma getittirmem lafları ile işte. Bize izin vermediler. Ondan sonra çok kötü işte dün bunaldım.” (İG 15) c) Parçalanmış ailede ilişkilerin niteliği: Pek çok yazar ve araştırmacı (Retterstol, 1993: 145; Sonneck, 1993-a: 43; Odağ, 2002: 40; Haley, 2004: 105-106) parçalanmış ve düzeni bozulmuş bir aileden gelmeyi intihar davranışı için bir risk unsuru olarak değerlendirmektedir. Bowlby’in (1969) çalışmaları erken dönemde ebeveynlerden birini ya da her ikisini kaybetmiş olmanın veya ebeveynlerin boşanmalarının çocuğun kişilik gelişimini olumsuz etkilediğini ve bunların ileriki yıllarda ruhsal bozuklukların oluşumuna kaynaklık ettiğini göstermiştir. Psikiyatrik hastalar arasında “aile yoksunluğu” yaşayanların oranı oldukça yüksektir. Bu kişilerdeki uzun süreli duygusal ve sosyal dengesizlikler ileride intihar girişimini tetikleyebilecek krizlere dönüşebilmektedir (Retterstol, 1993: 135). İG’lerden dördü; boşanma, evden anne ile birlikte ayrılma veya ebeveynlerden birinin ölümü nedeni ile parçalanmış ailede yaşamaktadır. Bu aileler zaten eşin veya ebeveynlerden birinin bulunmaması nedeniyle ekonomik sıkıntı içerisindedir. Literatürde vurgulandığı üzere bu ailelerin düzeni bozulmuştur ve aile üyeleri birlikteliği sağlamada zorlanmaktadır. Bu ailelerde en küçük bir sorun hemen bir krize, her tartışma kolayca bir kavgaya dönüşebilmektedir. Hatta İG’lerin anlatılarından çocukların bu kavgalarda eşlerin arasına sokulduğu, birinin tarafını tutmaya zorlandıkları anlaşılmaktadır. Bu ortamlarda yaşayan İG’lerin, birlikte yaşadıkları aile üyeleri ile ilişkileri ise son derece sınırlıdır. “Biz küçükken de böyle devamlı tartışma içindelermiş. Biz küçükken ayrılmaya kalkışmışlar, bizim için birleşmişler... İşte ee daha sonra devamlı şey yapıyorlar, tartışma içindeler. Birbirlerini artık sevmediklerini anlamışlar. Tartışıyorlar devamlı. Yani her akşam tartışmaları oluyodu.” (İG 6) “Ama eşim rahat bırakmıyor. Onu (oğlunu kasteder) hep fişekliyor. Bana karşı cephe aldırıyor. Onun da aklı sarıyo gerçi ama ne de olsa daha çocuk diyorum.” (İG 14) “İlişkilerimiz sıfır… Şey sabah dokuzbuçukda işe gidiyorlar akşam da dükkana geçiyorlar. On’da, onbir’de eve geliyorlar. Mecbur.” (İG 7) 80 Görüşmelerde aile bütünlüğünün bozulduğu bir ortamda yetişen veya yaşamak zorunda kalan İG’lerde kişilik bozukluğu ve/veya depresyon belirtilerinin yoğun olduğu gözlenmiştir. Bu İG’lerde öne çıkan yalnızlık olgusu onların toplumsal bütünleşmişlik düzeyinin yetersiz olduğunu düşündürmüştür. Eskin (2003: 207) aşırı yalnızlık çeken birinin yaşayacağı duygular arasında, anlamsızlık ve boşluk duygularının önde geldiğini, bu duyguların süregeldiği yaşamların intihar gibi yıkıcı davranışların ortaya çıkıp gelişebilmesi için uygun ortamlar oluşturduğunu belirtmiştir. Anne-baba tutumu: Bazı İG’lerin kimi ifadelerinden anne ve babalarının tutumlarından şikayetçi oldukları anlaşılmaktadır. İG’lerin bir kısmı ebeveynlerin sadece birinden, bir kısmı da her ikisinden şikayetçidir. Şikayetlerin odak noktasında ise “aşırı ilgi veya ilgisizlik”, “kısıtlayıcı ve otoriter davranış”, “kardeşler arasında ayrımcılık gözetme” ve “sözlü şiddet uygulama” bulunmaktadır. Ebeveynlerin tutumundan şikayetçi olan İG’lerin babaları ile daha mesafeli, anneleriyle ise çatışmalı ve kavgalı bir ilişki sürdürdükleri anlaşılmaktadır. Sonneck (1993-a: 43), ailenin terbiye ve yetiştirme biçiminin aşırı otoriter, engelleyici veya çok umursamaz tarzda olmasının intihar davranışı için tehlike oluşturacağını vurgulamaktadır. Nitekim vakaların bir kısmında Sonneck’in belirtmiş olduğu tehlikenin hangi boyutlara varacağı açıklıkla görülmektedir. Örneğin bir vakada görüleceği üzere; sert ve otoriter olarak değerlendirdiği babasına, bir erkek arkadaşı olduğu söylenen bir kadın İG, bu haberi aldıktan sonra aşırı derecede korkmuş olduğundan ne yapacağını bilememiş, eve gider gitmez evdeki tüm ilaçları toplamış ve odasına çekilerek bunları içmiştir. Diğer bir vakada ise işinden ayrıldıktan sonra yeniden eve kapanan yine bir kadın İG; yaptığı her işi engellediğini düşündüğü annesinin bu bir ay içerisinde sürekli kendisi ile uğraşmasından bıkmış, onunla yaptığı bir tartışma sonucunda öteden beridir biriktirdiği ilaçların hepsini içmiştir. Ailenin sorunlu üyesi: İG’lerin bir kısmının aynı zamanda aileleri tarafından en sorunlu üye olarak görüldüğü anlaşılmaktadır. Bu grupta kök ailesi ile ilişkilerini sürdürmekte olan evli İG’ler de bulunmaktadır. Bu İG’ler, ebeveynleri ve kendisinden büyük kardeşleri tarafından aileyi sürekli uğraştıran, yoran veya huzurunu bozan kişi olarak değerlendirilmiştir. Dolayısıyla herhangi bir sorun çıktığında bu İG’ler doğrudan potansiyel suçlu muamelesi görmüşlerdir. “Abim de ablam da hep XX’i (eşini kastediyor) kayırıyorlardı. Pek araları iyi değil anlamıyordum ama XX’i kayırıyorlardı, bir şey olunca hemen arka çıkıyorlardı, senin sinirin yüzünden oldu diyorlardı... Her seferinde bi suçlu arayacaksın ya, beni buluyorlardı.” (İG 3) 81 Ailelerin “sorunlu” olarak gördükleri bu İG’lerden desteğini çekmesi ve genellikle onlara karşı sert ve katı yaklaşım içinde bulunması İG’leri yalnızlığa itmiş, kendi sorunları ile baş başa bırakmıştır. Ailenin en sorunlu üyesi olarak görülen İG’lerin bu nedenle kendisine sırt çeviren aile üyelerine karşı tepkilerini intihar girişiminde bulunarak ortaya koymuş veya onları bu davranıştan sorumlu tutarak cezalandırmış olabilmeleri mümkündür. Yaygın evlilik sorunları: Görüşmelerde altı evli İG’den ikisi hariç dördü eşiyle sorunlu bir ilişkisi olduğunu belirtmiştir. İG’lerin belirtmiş oldukları evlilik sorunlarının önemli bir kısmı eşlerinin sürekli bir işe sahip olmamasından kaynaklanan ekonomik güçlüklerle bağlantılıdır. Gelirin düzensiz ve az oluşu evde hiç bitmeyen tartışma konusudur. Eşler, aralarındaki sorunları karşılıklı çözemediklerinden büyük aile üyelerinin, büyük kardeşlerin veya kendi çocuklarının yardımına da başvurmuşlardır. Dışarıdan yapılan müdahaleler sorunları çözme yerine daha da ağırlaştırmış; daha önce de ifade edildiği üzere çocuklar kendisine yandaş bulmak, böylece karşı tarafa üstünlük sağlamak üzere birer “koz” olarak kullanılmıştır. İG’ler süregelen evlilik sorunlarının çözümünde eşleri ile işbirliği içerisine girememişlerdir. Ayrıca sevgisizlik, ilgisizlik ve güvensizlik İG’lerin ifade ettiği diğer evlilik sorunları arasında yer almıştır. “Bizimkiyle (eşini kasteder) aramız bozuk. Epeydir böyle bozuk işte. Doğru düzgün konuşmuyoruz. O bizimle çocuklarla çok ilgilenmez... Bilmem, bi şey yitirdim, sevgimi yitirdim. Sevmiyorum herhalde, yani artık sevmiyorum mu, seviyorum mu?”(İG 3) “Ama işte en ufak işte tutunamadığım sebeplerden biri de ee benden aldığını aileme vermek. Ailemi kızdırmak, babamı üzerime göndermek. İşte oğlun şöyle yapıyo, şöyle yapıyo tepkiler getiriyo. Ben dedim yapma eşime. Yapma, sorunun varsa beraber çözelim… Altı yıl altı yıl böyle hep uyardım.” (İG 15) “Çok da seviyorum, çok iyi birisi. Ama beş aylık bir macerası oldu, bunu yıktı. Yalan konuşmaları.” (İG 12) Evlilik sorunlarından kadın İG’lerin çok fazla etkilenmiş olduğu görülmektedir. Ev içerisinde erkeğin baskın rolünün yanısıra evli kadın İG’lerin öğrenim, çalışma ve ekonomik durumları da göz önünde bulundurulduğunda; toplumsal cinsiyet farklılaşmasına dayalı cinsiyet rollerini görünür kılan sosyo-kültürel bağlamın önemi kendiliğinden ön plana çıkmaktadır. Bu vakalar; eğitim düzeyi düşük, geçim olanakları sınırlı olan ve evlilik sorunları içerisinde bocalayan kadınların geleneksel toplumsal cinsiyet rollerinin (erkeğin tartışmasız üstün sayıldığı, sınırların erkeğin hareket alanına göre belirlendiği ve cinsiyet farklılığının görünür kılındığı) kuşatıcılığı ve kısıtlayıcılığı içerisinde bunalıma girdikleri bir anda intihar davranışına güdülenebileceklerini de göstermektedir. Örneğin; 82 İki kez evlenmiş 29 yaşındaki bir kadın İG, her iki evliliğinin sonucunda terk edilerek yine babasının evine dönmek zorunda kalmıştır. Çaresizlik içerisindeki bu kadın geride kalan yaşamıyla ait olduğu sosyo-kültürel ortamın yerleşik kalıplarının dışında, örneğine fazlaca rastlanılmayan bir sosyal konum içerisindedir. Şöyle ki; ikinci kez dönmüş olduğu babasının evinde aynı zamanda onlarla birlikte yaşamakta olan küçük kardeşinin ailesiyle birlikte kalacaktır. Bu kalabalık aile ortamında, iki kez evlenip iki kez ayrılmış hatta terk edilmiş genç yaştaki bir kadının ev içerisindeki dengeleri bozacağı, çeşitli gerilimlere neden olacağı ve en önemlisi de hem ailesi hem de akrabaları tarafından değersiz görülecek olması akla gelen olasılıklar arasındadır (İG 5). 28 yaşında üç çocuk sahibi olan bir kadın İG’yi eşi iki kez aynı kadınla aldatmıştır. Aldatılma bir yönü ile bir kadın olarak kocasına karşı yetersiz olduğu şeklinde suçlulukla karışık duygular uyandırırken diğer yönü ile özellikle aldatılma biçimi (yasak bir ilişkiyi abi-kardeş ilişkisi gibi gösterme) yakınları tarafından alay konusu olacak diye çok şiddetli değersizlik duygusu yaşamasına neden olmuştur. Daha önce hiç intiharı düşünmemiş olan İG’nin intihar düşünceleri de böyle bir duygusal ortamda ilk kez ortaya çıkmıştır (İG 12). Pommereau (1987’den Akt.: Sungur, 1998: 72) intihar girişiminde bulunan kadınlarla yürüttüğü çalışmada evli kadınların intihar davranışının; evlilik çatışmasına ve eşleri ile yakın ilişkide çıkan sorunlara bir tepki olduğu düşüncesine ulaşmıştır. Pommereau çalışmasında, intihar girişiminde bulunan kadınların eşleri ile ilişkilerinde üç tema saptamıştır: 1) Karşı cinsin eşini dikkate almaması yani ilgisiz tavrı, 2) sadakatsizliği ve 3) şiddet içeren davranışı ya da fiziksel saldırganlığıdır. Bu araştırmada İG’lerin öne sürdükleri sorunlar ile Pommereau’nun saptamış olduğu sorunlar karşılaştırıldığında bir takım benzerliklerin (eşin ilgisiz tavrı, sadakatsizliği) yanısıra farklılıkların da bulunduğu görülmektedir. Evli İG’lerin anlatılarından “fiziksel saldırganlık” temasına rastlanmamıştır. Vakalarda aile içinde şiddet içeren davranışlar fiziksel olmaktan çok sözeldir (bağırma, aşağılama, hakaret etme vb). Buna karşılık evlilik yaşamını doğrudan etkileyen; ekonomik sıkıntılar ve kadınların “zayıf toplumsal konumları” daha belirgin bir şekilde ön plana çıkmıştır. 4.2.1.3. Sosyal Sistemlerle İlişkiler İG’lerin sosyal sistemlerle ilişkileri; arkadaş grubu ile ilişkiler, okul yaşamı ve çalışma yaşamı olmak üzere kendi içerisinde alt bölümlere ayrılarak ele alınmıştır. 4.2.1.3.1. Arkadaş Grubu İle İlişkiler İG’lerin sosyal sistemlerle ilişkilerinin ağırlık noktasını arkadaş grupları ile kurulan ilişkiler oluşturmuştur. İntihar girişimi ile bağlantısı bakımından İG’lerin arladaşlık 83 ilişkilerinde; “arkadaş edinme olanağı”, “karşı cinsle arkadaşlık”, “arkadaşların koruyuculuk ve kurtarıcılık rolleri”ne ilişkin temalar ağırlık kazanmıştır. Arkadaş edinme olanağı: Arkadaş edinme bakımından İG’ler iki farklı grup içerisinde değerlendirilebilir. Birinci grupta yer alan İG’lerin arkadaşları sınırlı sayıdadır ve arkadaş çevresini daha çok aynı mekanı (apartman mahalle, işyeri gibi) paylaştığı kişiler oluşturmaktadır. Kişilik özelliklerinin (içekapanık ve çekingen olma gibi) ve/veya sosyal konumlarının (sosyo-ekonomik düzeyi düşük bir ailede ev kızı veya ev hanımı olma, ek iş yapmaya mecbur kalma, yoğun bir çalışma yaşamı içinde olma) bu grupta yer alan İG’lerin arkadaş edinme olanaklarını sınırladığı düşünülmektedir. İkinci grupta yer alan İG’lerin ise geniş sayılabilecek bir arkadaş grubu vardır. Bu İG’lerin çoğunlukla bekar oldukları ve kendileri ile benzer sosyo-ekonomik düzeye sahip yaşıtları ile arkadaşlık kurdukları görülmektedir. Bu grupta yer alan İG’lerin; okul, dersane, kafe, eğlence merkezleri, internet kafe gibi arkadaş edinmek için elverişli ortamlarda daha fazla bulunmaları nedeniyle ilişki ağı hem daha geniştir hem de daha karmaşıktır. Kuşkusuz ilişki ağının sıklığı intihar davranışı için koruyucu bir etkendir ancak bir kısım İG’nin okul yaşamlarında görüldüğü gibi özen gösterilmeden, rastgele arkadaş edinerek ilişki ağını genişletmesi ilişkilerin kontrolünü zorlaştırmakta, kişiyi çok fazla uyaranla meşgul ederek yorabilmektedir. Buna karşılık dar bir arkadaş çevresi ise kişiyi yalnızlığa ve yalıtıma itmektedir. Yalnızlığın intihar olaylarında önemli bir nedenselliğe sahip olduğunu belirten Roberts ve diğerlerine (1998’den Akt.: Eskin, 2003: 161) göre kendini soyutlanmış ve yalnız hisseden birey içine düştüğü anlamsızlık, boşluk, mutsuzluk ve umutsuzluk duyguları içinde yaşamdan kopmaktadır. Bu yüzden yalnızlık, kişiyi intihar davranışına yönelten nedenler arasında önemli bir yere sahiptir. Bu durumda birinci gruptaki İG’lerin yalnızlıklarının, ikinci gruptaki İG’lerin ise kontrolü güç ve dağınık olan ilişki ağının intihar davranışına yönelmelerinde birer hazırlayıcı faktör olduğu düşünülmektedir. Karşı cinsle ilişkiler: On iki bekar İG’den sekizi karşı cinsle duygusal nitelikli ilişki içerisindedir. Burada ilginç olan nokta bu İG’lerin hepsinin karşı cinsle ilişkisini sorunlu bir şekilde yürütüyor olmasıdır. Psiko-sosyal gelişim kuramında Erikson yaşamı sekiz gelişim dönemine ayırır. Bu dönemlerin her biri kendine özgü bunalımlarıyla belirlenir ve bireyin içinde yaşadığı toplumdan ve kültürden önemli ölçüde etkilenir. Erikson’un öne sürdüğü gelişim 84 dönemlerinden birisi de “yakın ilişkiler kurma ya da soyutlanma” şeklinde özetlenebilecek “genç yetişkinlik dönemi”dir. Bu dönemde başarılı olabilmek, daha önceki dönemlerde ana-babanın neler verebilmiş olduğuna ve genç yetişkinin çevresiyle nasıl etkileştiğine bağlıdır. Kimlik sorununu başarılı bir şekilde çözümlemiş olan genç yetişkin, kendi kimliğini yitirmekten korkmaksızın insanlarla yakınlık kurabilir. Buna karşılık, rol kargaşası yaşayan kişi, yakın dostluklardan, karşı cinsle ilişkiden ve herhangi bir yere bağlanmaktan ürker (Geçtan, 1997: 101-105). Yetişkin gerçekten yakın ve mahrem olan ilişkiler geliştirme durumundadır; aksi takdirde kendini soyutlanmış hissedecektir (Cüceloğlu, 1993: 337). Erikson’un psiko-sosyal gelişim kuramı açısından değerlendirildiğinde genç yetişkinlik döneminde bulunan İG’lerin önemli bir kısmının karşı cinsle yakın ilişki içerisinde olması, içinde yer aldıkları gelişimsel dönem için son derece doğal bir durumdur. Kuramın öngördüğü şekilde İG’lerin bu gelişimsel görevi sağlıklı bir şekilde yerine getirememeleri onları önemli ölçüde çevreden soyutlamıştır. Ayrıca gelişimsel görevi başarılı bir şekilde yerine getirememe sonucu ortaya çıkan çaresizlik ve yalnızlık duygularına katlanılması güç öfke ve huzursuzluk duyguları da eklenmiş, bu durum İG’lerin yaşamlarını kontrol altında tutma yetilerini zayıflatmıştır. Karşı cinsle yakın ilişki içerisine girmiş olan İG’lerin bu ilişkilerinde bocaladıkları ve zorlandıkları hemen göze çarpmaktadır. Bununla birlikte İG’lerin ailesinde ya da yakın çevresinde paylaşımda bulunabileceği ve geribildirimler alabileceği kişinin veya kişilerin bulunmaması en önemli bocalama ve zorlanma nedeni olarak değerlendirilmiştir. Liseden yeni mezun olmuş 18 yaşındaki bir erkek İG’nin aşağıda yer alan ifadeleri, karşı cinsle ilişkisini yürütürken ne kadar zorlanmış olduğu hakkında fikir vermektedir. “İşte bu son zamanlarda da kız arkadaşımla konuştuğum zaman olsun, kıza dedim ki daha önce bak, beni beğeniyosan böyle beğen. Ben kendimi gösterişli şey yapmam. Saç yapıyım, işte şöyle konuşuyum, böyle yapıyım o şekil... He. Ben buyum dedim. Beni şimdi görüyorsan böyle gör. Ben yüzüne de dedim. Ben böyleyim. Ondan sonra bak dedim ben dedim, seni dedim harbi seviyom. Bak ciddi düşünüyom. Şudur budur. Konuştuk yani. En ufak bi şeyi büyütüyordu. Ha onla ilgili bir şey sorunumuz yoktu da genel şeyler. En ufak bi şeyi büyütüyo yani. Benim tersime tersime konuşuyo. Ben yani bi sorun olduğu zaman yanında oluyum diyorum. Yanında oluyorum. Yanına yani destek oluyorum ben yanındayım; işte üzülme, tamam geçecek şöyle böyle diyorum. O hiç beni sallamaz hareketlerle davranıyo yani hiç şeyi yok.” (İG 17) Karşı cinsle ilişkilerde; duygularına karşılık bulamayan, karşısındakini yeterince tanımadan arkadaşlık kurduğunu anlayan, hiçbir neden yokken terk edildiğini düşünen, duygularını ifade edemeyen, aile büyüklerince ilişkisi onaylanmayan, bir başkası tarafından sevgilisi elinden alınan ve karşı tarafın ısrarı nedeniyle bir süre daha ilişkiyi 85 sürdürmeye mecbur kalan İG’lerin büyük bir duygusal yükün altında ezildikleri görülmektedir. “Bir insan bu kadar değişir mi, yoksa ben mi değişiyorum da o değişmiş gibi sanıyorum... Ondan ben ayrıldım, zaten üniversiteyi kazanınca bi şekilde bu iş olacaktı, ayrılık yani. Ayrılalım bitsin dedim.” (İG 13) “Eee, şimdi benim bir erkek arkadaşım var. Ve biz onunla ileriye dönük bir şeyler düşünmüştük. Planlayalım, eee, bundan annemin haberi vardı; ama babamın haberi yoktu. Eee, duydu ve öğrendi. Kızdı ve ben de o yüzden onu kaldıramadığım için böyle bir şeye başvurdum. Dışardan duyduğu için.” (İG 18) “Ya ben ayrılmak istedim. Bitireyim dedim. İstemedi işte tehdit falan etti olmazmışşş. Küfürler falan etti. Ben onları yediremediğim için böyle bi şey yaptım zaten… Öyle yani. Ondan başkasına yar olamazmışım.” (İG 20) “Biraz manyak bir kız arkadaşım var. Söylemesi ayıptır. Aslında gayet iyi, hiçbir sorunumuz yok. Gerçekten hiçbir sorunumuz yok. Ama amcasının oğlu, seviyormuş onu… Amcasının oğlu hapse girmiş. Hapse girerken aralarında bir ilişki varmış. Bitirmemişler şimdi hapisten çıktı, amcasının oğlu. O, işte tek derdimiz o. Söyleyemiyo yani benimle beraber olduğunu söyleyemiyo söylemek istemiyo benimle beraber olduğunu, o çocuğu kırmamak için. Ama ben de düşünüyorum demek ki beni kırabiliyo onu kıramıyo. Benden daha çok değer veriyo ona.” (İG 21) İG’lerin kendilerindeki deneyim eksikliğine bağlı olarak duygularını sağlıklı bir şekilde kontrol altına almayışları ya da duygularına belli sınırlar koyabilmeyi başaramamış olmaları bir yönüyle ruhsal dünyalarını da olumsuz etkilemiştir. Böylece İG’ler hayal kırıklığı, öfke, çaresizlik, engellenmiş ve soyutlanmışlık duyguları içerisinde üstesinden gelemedikleri bir bunalımın eşiğine sürüklenmişlerdir. Geçtan (1997: 105) uzun süreli ve yoğun yakınlıklar kuramayan genç yetişkinlerin giderek kendilerine döndükleri için yaşadıkları soyutlanmış olma duygusunun tehlikeli boyutlara ulaşabileceğini belirtmektedir. İG’lerin duygu durumları ile bağlantılı olarak yaşadıkları bunalımın intihar girişimi ile sonuçlanması Geçtan’ın işaret ettiği tehlikenin varlığını doğrulamaktadır. Karşı cinsle duygusal ilişkinin sürdürülmesinde kullanılan iletişim biçimi de dikkat çekicidir. İG’lerin çoğunluğu ilişkilerinin bir kısmını veya tamamını günümüzün popüler iletişim araçları olan cep telefonu ve internet üzerinden sürdürmektedir. Kuşkusuz iletişim teknolojisinin hızla ilerlemesi, ilişkilerin biçimini ve yoğunluğunu da etkilemektedir. Sözü edilen bu iletişim araçları gündelik yaşamda hızlı iletişim sağlaması bakımından oldukça kullanışlıdır. Ayrıca zaman ve mekan sınırını aşmada günümüz insanına önemli avantajlar sağlamaktadır. Ancak dolaylı ve sanal bir şekilde iletişime olanak sağlayan bu araçlar yoğun bir duygusal ilişkiyi yürütmede kullanıldığında kimi zaman çeşitli suistimallere veya iletişim hatalarına (yapay ilgi, yanlış anlama, yersiz şüphe, sorulan soruları cevapsız bırakma veya aşırı soru sorma, 86 mesajı yanlış yorumlama gibi) neden olmaktadır. Nitekim bazı İG’lerin anlatılarından karşı tarafın ısrarı üzerine telefon görüşmelerini sınırlandıramadığı, internet ortamında (sanal ortam) ise sık sık iletişim hataları içerisinde oldukları anlaşılmıştır. İletişim araçlarının duygusal bir ilişkiyi yürütmede bu şekilde sık ve yoğun kullanımının, İG’lerin karşı cinsle ilişkilerini olumsuz yönde etkileyen faktörlerden biri olduğu düşünülmektedir. Arkadaşların koruyuculuk ve kurtarıcılık rolü: Gair ve Camilleri (2000: 197) intihar girişimcilerinin yaşam öykülerine odaklandıkları nitel desenli bir araştırmada potansiyel destek kaynaklarından biri olan arkadaşların intihardan korunmada adeta bir “yardımcı” rolü üstlendiklerini belirlemişlerdir. Bu araştırmada da Gair ve Camilleri’nin araştırmasına benzer bir sonuç göze çarpmaktadır. Arkadaşlarıyla samimi ve sürekli ilişki içinde olan bazı İG’lerin yaşantılarından arkadaşlarının intihar girişimi öncesinde “koruyucu”; sonrasında ise “kurtarıcı” şeklinde iki temel rol üstlendikleri anlaşılmaktadır. Ancak arkadaşlarının koruyucu tavırlarını sonuç olarak İG’leri eylemde bulunmaktan alıkoyamamış olsa da İG (15)’in anlatısında görülebileceği gibi İG’nin empatik bir yaklaşımla anlaşılmasında ve böylece hayatta kalabilme desteği bulmasında önemli bir etken olduğu görülmektedir. “Arkadaşlarımla konuştum. Arkadaşım yani onlarla da fazla değil ama beni anlayan biri var. O, O da Ömer diye bir arkadaş... Anlıyorum dedi, yani gerçekten dedi insan ne yaparsa yapsın dedi, hani affedersin, aşağıda (genelevde çalışmayı kastetmektedir) (bir an sessizlik) şeyy (birazcık utangaç bir ses tonu ile) kadın çalışsa dedi, insan sevdi mi seviyo dedi. Bu insanın elinde değil dedi... Yuvanı yıkmanı istemiyorum dedi, kesinlikle yuvanı yıkma dedi.” (İG 15) İG’lerin bir kısmı eylemlerinden sonra ailesinden ve yakın çevresinden yardım isteme yerine arkadaşlarından yardım istemişlerdir. Bazı İG’lerin ise eylemde bulunduğunu öncelikle arkadaşları fark etmiştir. Bu yönleriyle İG’lerin arkadaşları, hayati tehlikenin atlatılmasında adeta “kurtarıcı” rolü üstlenen kişiler olmuşlardır. “Deminki gelen bir arkadaşım var... Annemin zaten haberi yok getirdiklerinden, onlar getirdiler.”(İG 7) “Ondan sonra arkadaşım geldi. Onu çağırmıştım; çünkü tek dostum o benim... Ben dedim kötüyüm dedim, gelir misin dedim.” (İG 11) Kuşkusuz İG’lerin yardım arayışında, aile üyeleri veya yakın çevre yerine arkadaşlara yönelmelerinin; a) arkadaşların zaten böyle bir eyleme girişileceğini bilmeleri, b) ölümden kurtulmalarını sağlayacak son derece güvenilir kişi olmaları, c) böylesi zor duruma gösterilecek tepkinin şiddetini azaltmak üzere, onların kanalıyla aile üyelerini ve yakın çevreyi haberdar etme isteği gibi değişik nedenleri olabilir. Arkadaşlara yönelmenin nedeni her ne olursa olsun, araştırma bulguları intihar girişiminden sonra 87 yakın arkadaşların hayati tehlikenin atlatılmasında son derece önemli bir yardım ve destek kaynağı olduğunu göstermektedir. 4.2.1.3.2. Okul Yaşamı İG’lerin dördü halen öğrenimlerine devam etmektedir. Beşi ise okullarından (bunların dördü lise, biri üniversite) yakın zaman içerisinde yeni mezun olmuştur. Bu dokuz İG’nin anlatılarından okulun, onların intihar girişiminden önceki yaşamlarında önemli bir yeri olduğu anlaşılmaktadır. İG’lerin okul yaşamları ile intihar girişimi arasındaki bağlantı incelenmek istendiğinde “okul devamsızlığı”, “sorunlu öğrenci konumu” ve “okul yöneticilerinin tutumu”nun ön plana çıktığı görülmektedir. Okul devamsızlığı: İG’lerin bir kısmının okula devam konusunda zorlandıkları, hatta iki İG’nin okul devamsızlığı sonucu sınıfta kalmış olmayı sindirememiş oldukları ve karne günü gelişen diğer olumsuz olayların da etkisiyle intihar girişiminde bulundukları belirlenmiştir. İG’ler okula devamsızlık konusunda değişik nedenler ileri sürmüşlerdir. İG’lerin bir kısmı aynı zamanda ÖSS sınavlarına hazırlık amacıyla dersaneye gitmiş olma nedeniyle iki eğitim programının yükünü kaldıramamayı; ebeveynlerinin boşanması ile dağılan yeni ev düzenini kurmakta zorlanmayı ve okula bir türlü ısınamamayı okul devamsızlığının nedenleri olarak ileri sürmüşlerdir. Bunlardan farklı olarak aşağıda ifadelerine yer verilen erkek İG’lerden biri ebeveynlerinin büyük kardeşini örnek alması yönünde kendisine baskı oluşturmasını; diğeri de kendisinin ve ablasının sağlık sorunlarını okul devamsızlığına gerekçe göstermiştir. “(babasını kastederek) Dersaneye, okula giderken hep öyle diyodu; işte abin zeki, abine sor, abin şöyle, abin böyle… Onun öyle demesiyle ben okuldan soğudum. Lise bire başladım yetmiş gün devamsızlık. Lise ikiye başladım, hiç gitmedim. Lise üçe başladım hiç gitmedim.” (İG 17) “Lise hayatım, ilk birinci sene gayet güzeldi, ikinci sene de gayet güzeldi. Üçüncü sınıfta ders elime ayağıma dolaştı, bi kaç şey yüzünden işte. Okula gidemedim bi hafta iki hafta. Ablam burada (hastaneyi kastediyor) yatıyodu işte. Yine ben kendim rahatsızlandım yine. kırk güne, kırk beş güne yakın devamsızlığım vardı. O yüzden pek bir şey anlayamadım üçüncü sınıftan.” (İG 21) Burada önemli bir nokta okul devamsızlığının kimi İG’lerde dersane devamsızlığına da dönüşmüş olmasıdır. İG’lerin okula ve/veya dersaneye devamsızlık sonucu dersleriyle ilgilenememelerinin, geleceklerini bağladıkları ÖSS sınavlarından başarılı sonuç alma umutlarını zayıflattığı düşünülmektedir. 88 Sorunlu öğrenci konumu: İG’lerin bazılarının okul yaşamları onların arkadaşları, öğretmenleri ve okul yöneticileri tarafından “sorunlu öğrenci” olarak görüldüklerini açığa çıkarmaktadır. Bu İG’lerin; arkadaşları ile uyumsuzlukları, arkadaşları tarafından sevilmemeleri veya arkadaşlarını sevememeleri, öğretmenleri ile sürtüşme içerisinde olmaları, öğretmenleri tarafından sürekli tenkit edilmeleri, bir kaç kez idareye sevk edilmiş olmaları ve daha öncede belirtildiği gibi okul devamsızlıkları onların “sorunlu öğrenci” konumlarını pekiştirmektedir. Okul ortamında sorunlu öğrenci olarak görülen İG’ler bulundukları ortama uyum sağlamakta güçlük çekmekte, kimi zaman da düzeni bozucu davranışlar sergilemektedir. Algıladıkları kişilik özellikleri, aile ve sosyal sistemlerle ilişkileri ve görüşmeler esnasında sergiledikleri davranışlar birlikte değerlendirildiğinde bu grupta yer alan İG’lerde kişilik bozukluğu olabileceği düşünülmektedir. Aşağıda yer alan iki alıntı bu yargıları destekler niteliktedir. “Okuldaki hayatım, ya biraz sorunlu öğrenci olarak görüyorlar beni. İlk birinci sınıfta filan çok disipline gittim. (gülerek) Daha sonra düzeldim ama! İlk izlenim (gülmeye devam ederek) sanırım bayağı bi etkilemiş. Ya zaten ben ilk bi sene kalmıştım. Gölbaşı’nda okuyordum, daha sonra Etimesgut’a naklimi aldım… Ya zaten herkesle kavga ediyordum. Bi şey oluyordu. Hocalar bi şey diyordu, hocalarla kavga ediyordum.” (İG 6) “Çok mütevazi bir hayat. Ee, sınıfın çoğuyla arkadaş değildim; çünkü çok itici geliyorlardı bana. Çoğuyla da konuşmazdım... Herkes psikolojik sorunlarım olduğunu düşünürdü.” (İG 8) Okul yöneticilerin tutumu: Görüşmelerde öğrenim yaşamlarına devam eden iki kadın İG’ye yönelik okul yöneticilerinin tavırları dikkat çekici bulunmuştur. Bu İG’lerden biri okul yöneticilerinin öğrenciler arasında ayrım gözetmelerinden şikayetçi olmuş; devamsızlık nedeniyle sınıfta kalışı ve bunun üzerine intihar girişiminde bulunuşunda okulun müdür yardımcısının rolü bulunduğunu imalı bir şekilde belirtmiştir. Diğer İG ise aldığı sağlık raporunun geçersiz olduğunun anlaşılması (tarihlerini değiştirmiş olduğu için) üzerine okul devamsızlığından dolayı sınıfta kaldığını öğrenmiş; ayrıca okul yöneticisinden bu davranışı nedeniyle ağır hakaretler işitmiştir. Böylece suçluluğun yanısıra bir de şiddetli değersizlik duyguları içerisinde okuldan ayrılırken tek düşündüğü şey katlanamayacağı derecede ağır olan bu duygusal yükten bir an önce kurtulmak olmuştur. Bu İG, okul müdürünün kendisine yönelik tutumundan duyduğu rahatsızlığı şu şekilde dile getirmiştir: “Sonuçta o okulda dört yıldır okuyorum. Hiçbir şekilde disiplin suçum da yok, hiçbir şekilde müdürün yanına gitmişliğim de yok. Derslerim de iyi... Oturup konuşsaydı, velini çağır falan deseydi yapmazdım. Yani o zaman yapmazdım. Sonuçta beni oraya oturtsaydı, ailemi çağırsaydı... Bizim okulda hep öyle. Yani suç işleyenler, 89 yani sonuçta cahil insanlarız, daha yolun başındayız. İnsan konuşup bir açıklama yapar.” (İG 4) Gençlerin okul yaşantısında baş gösteren ve çözümlenemeyen kriz yaşantılarının onların dünyalarında ne kadar önemli bir yer tuttuğu, onları intihar gibi sapma davranışlarına yöneltebildiği bu vakalarda açıklıkla görülmektedir. 4.2.1.3.3. Çalışma Yaşamı Daha önce belirtildiği gibi İG’lerin yedisi çalışma yaşamı içerisindedir. Bu İG’ler yoğun bir iş temposu içerisinde zamanlarının çoğunu işyerinde geçirmektedirler. Dolayısıyla bu İG’lerin sosyal çevresini genellikle iş yerinde bulunan kişiler oluşturmaktadır. Daha önce de değinildiği gibi çalışan İG’lerin aile ilişkileri kopuk ve sınırlıdır. İG’ler çalışma yaşamlarına yönelik; iş yoğunluğu, hızlı tempo ve düşük ücret dışında bir şikayet belirtmemişlerdir. İG’ler kendilerini hem iş arkadaşları hem de işverenleri tarafından sevilen ve takdir edilen kişiler olarak değerlendirmişlerdir. Bu İG’lerin yedisinin de ifadelerinden bir yandan çalışma yaşamını, diğer yandan sorunlu şekilde devam eden karşı cinsle duygusal ilişkisini eş zamanlı bir şekilde yürütmek zorunda kalmış oldukları anlaşılmıştır. Bu gruptaki İG’lerin çalışma yaşamları incelendiğinde yoğun ve hızlı bir tempoda çalışıyor olmaları nedeniyle aile ve karşı cinsten arkadaşlık ilişkilerinde süregelen sorunların çözümüne yeterince zaman ayıramadıkları belirlenmiştir. Özel yaşamdaki sorunların üstesinden gelinemeyecek boyutlara ulaşması İG’lerin yakın zamanlardaki çalışma yaşamlarını da olumsuz yönde etkilemiştir. Bu iki yaşam alanı arasında dengeyi kuramamadan kaynaklanan aşırı stresin onları intihar girişimine götüren süreçte hazırlayıcı etkenlerden biri olduğu düşünülmektedir. 4.2.1.4. Sorun Çözme Ve Sorunlarla Başetme Görüşmelerde İG’lerin yüz yüze geldikleri sorunlar karşısında zorlandıkları, yeterli ve etkili başetme stratejileri geliştiremedikleri belirlenmiştir. Bu durumun ortaya çıkışında kısıtlı başetme becerilerinin yanı sıra, sahip oldukları destek kaynaklarının yetersiz oluşu da etkili olmuştur. İG’ler kalıcı ve etkili çözümler yerine, kısmi rahatlamaların ötesinde sorun çözümüne herhangi bir katkısı olmayan palyatif (geçici / günübirlik) sayılabilecek önlemlere daha çok başvurmuşlardır. Bununla birlikte evli İG’ler için çocuk sahibi olmanın sorunlarla başetmede önemli bir motivasyon kaynağı olduğu 90 belirlenmiştir. Dolayısıyla sorun çözme ve sorunlarla başetme teması altında öne çıkan alt temalar sırasıyla; “yetersiz kalan destek kaynakları”, “palyatif önlemlerle sorun çözme” ve “çocukların varlığı” şeklinde kavramsallaştırılmıştır. Yetersiz destek kaynakları: İG’lerin önemli bir kısmının yeterli destek kaynaklarına sahip olmadıkları görülmektedir. Bu durumun özellikle sorunları çözüme kavuşturmada ve sorunların üstesinden gelmede onları olumsuz yönde etkilediği anlatılarından açıkça belli olmaktadır. Bekar İG’lerin destek kaynakları çoğunlukla kendi yaşıtları olan arkadaş grubuyla sınırlı kalmıştır. Kimi İG’ler arkadaşlarından beklediği desteği ve yardımı görememiş olmaktan şikayetçi olmuştur. Örneğin İG (17)’nin gayet açık bir şekilde ifade ettiği gibi arkadaş grubu, sorunu konuşabilmiş olmanın verdiği rahatlamanın dışında çözüme dair bir açılım sağlayamamıştır. “Ya işte hep içime ata ata... Belli bi şeyden sonra ha gene arkadaşlarıma anlatıyodum ama anlattığım derdime dair bi şey olmuyodu ki. Yaşadığını anlatıyodun. Bana bi tane şey olmuyodu arkadaşımın. Ha içerden rahatlıyodum birazcık. Öbür türlü bana desteği olmuyodu.” (İG 17) Tıpkı bekar İG’lerde olduğu gibi evli İG’ler için de bu durumun farklı olmadığı görülmektedir. Sosyal destek sistemlerinin zayıf oluşu evli İG’leri büyük ölçüde sorunları ile baş başa bırakmıştır. Sorunlarını yaşadığı apartmandaki bir komşusu dışında hiç kimseyle konuşamayan İG (16)’in anlatısı yetersiz kalan sosyal destek sistemleri için iyi bir örnek oluşturmaktadır. “He, onu anlatmak istemiştim. Sadece O, binanın sahibi; sadece O’nunla konuşurum bu konuları… O da benle konuşur. O’nun da kimsesi yok, tek başına. Iıı O bütün dertlerini bana anlatır, ben de O’na anlatırım… Sadece O bilir yani benim sorunumu. Başkası bilmez.” (İG 16) Kuşkusuz aynı mekanda yaşanılan kişilerle kurulacak yakın ilişkiler, sosyal destek kazanmak ve böylece sosyal ilişki ağını genişletebilmek açısından da son derece önemlidir. Haley’in (2004: 112) belirttiği gibi sosyal ilişki ağının genişlemesiyle intihar davranışını önleme olanağı da artmış olur. Komşuluk ilişkileri sosyal destek bakımından önemli kaynaklardan biridir. Ancak araştırma kapsamındaki İG’lerin ifadeleri komşuluk ilişkilerinin de zayıf ve yetersiz olduğuna işaret etmektedir. İG’lerin neredeyse tamamına yakını apartman dairesinde yaşamaktadır Bu nedenle onların komşuluk ilişkileri apartmanda yaşayan kişilerle sınırlıdır. 18-22 yaş grubu içerisinde yer alan bekar İG’lerin komşuluk ilişkileri çoğunlukla ebeveynleri kanalıyla 91 sürdüğünden, bunların komşularıyla kurdukları ilişkiler ebeveynlerinkinden farklı olarak daha seyrek ve yüzeyseldir. Yoğun bir çalışma yaşamı içerisinde olan, sık sık mekan değiştiren, eski eşi tarafından halen dışarı çıkmasına izin verilmeyen ve ikinci kez terk edilme nedeniyle kimseyle ilişki kurmaya yanaşmayan İG’lerin komşuluk ilişkileri yok denecek kadar azdır. Bu durumun intihar davranışından korunmak için önemli bir sosyal destek kaynağının harekete geçmesini engelleyen bir etmen olduğu düşünülmektedir. Komşularıyla dayanışma içerisinde, paylaşıma açık bir ilişki yürüten sadece iki İG bulunmaktadır. Burada altı çizilmesi gereken bir nokta; bu iki İG’nin eylemden sonra komşularından yardım istemiş olması ve komşularının da onların kurtulmalarını sağlamış olmasıdır. Sosyal destek sağlama açısından akrabaların varlığı önem kazanmaktadır. Akrabalık ilişkileri bakımından İG’lerin durumları incelendiğinde, ortaya farklı bir görünüm çıkmaktadır. İG’lerin bir kısmı değişik mekanlarda yaşıyor olmaları nedeniyle akrabalarıyla görüşememektedir. Akrabalarıyla hiç bir şekilde dayanışma içerisinde olmayan hatta geçmişe yönelik acı tecrübeler nedeniyle onlara kızgın olan İG’ler de bulunmaktadır. “Normalde akrabalarım çok, ama hiçbirinden fayda yok… Şu an mı? Ben görüşmüyorum. Benim ailem de görüşmüyor. Çünkü, benim anne tarafım olsun baba tarafım olsun bize çok kötülük yaptılar… Yani benim teyzem, benim annemi dövdü. Kız kardeşi oluyo, küçüğü yani. Elinden parasını almak için, benim dedemin emekli maaşını almıştı. Dostuyla birlikte annemi dövüyorlar, elinden parasını alıyorlar.” (İG 11) “İki gün evinde kaldım, on milyon paramı kesti. Babama da dedim böyle böyle. Baba dedim işte akraba, bi daha gelmesin bunlar dedim. Beni iki gün evinde misafir etti adam dedim. Ki ben utandığım halde adamların evinde misafir kalıyom diye bi de çoluğuna çocuğuna şey aldım; kolasıdır, cipsidir işte ufak tefek. Bunlar söylenmez ama.” (İG 17) Buna karşılık sadece küçük bir grup İG’nin akrabalık bağlarını sıkı bir şekilde koruduğu anlaşılmaktadır. Özellikle bu İG’ler yaşıtı olan akrabalarıyla halen sıcak bir ilişki içerisindedir. Bu gruptaki İG’ler sıkıntılarını ve sorunlarını akrabalarıyla paylaştıklarını belirtmiş olmalarına karşın bu durum onların intihar girişimini engelleyememiştir. Bulgular kimi yönleriyle Turan’ın (1987: 130) araştırmasından elde ettiği bulgularla uyumludur. Turan kendi araştırmasında İG’lerin akrabalarının onların bazı duygularından ve ruhsal durumundan haberdar olduklarını; fakat gereken önlemi alma ve tedavisi yönünde herhangi bir eylemde bulunmadıklarını saptamıştır. Turan’ın araştırmasında yakınların İG’ye karşı oldukça ilgisiz bir tutum içinde olabileceği de görülmektedir. Bu sonuç intihar girişiminden korunmada akrabaların ancak sosyal 92 destek fonksiyonunu yerine getirmeleri durumunda anlamlı ve önemli olduğunu düşündürmektedir. Palyatif önlemlerle sorun çözme: Bu araştırma kapsamında, ağır bir zorlanma yaşamakta iken yeni duruma uyum sağlamak için gerekli çabayı göstermek ve psikolojik dağılmaya karşı kendini korumak (Geçtan, 1997: 66) yerine İG’lerin pek çoğunun yaptığı gibi savunmaya yönelik davranışlarla sorunlarının çözümünü zamana ve çevrenin müdahalesine bırakma veya etkisi sınırlı ve geçici önlemler alarak sorunları çözmeye çalışması, palyatif önlemlerle sorun çözme olarak değerlendirilmiştir. Bu grupta yer alan İG’ler; işten geç dönme, telefonlara cevap vermeme, aniden arkadaşlığı bırakma, farklı bir alanda yoğunlaşma (örneğin sürekli ders çalışma), sorun çıktığında bir süreliğine evden ayrılma, edilgen bir tutumla “zamanla düzelir” beklentisi içerisine girme ve ikinci kez çocuk sahibi olma gibi yollara başvurarak sorunlarını çözmeye çalışmışlardır. Palyatif nitelikteki bu önlemlerin sorunu ortadan kaldırmadığı gibi hem mevcut sorunlara yenilerinin de eklenmesine hem de onların kendilerini zayıf ve güçsüz görme gibi olumsuz düşüncelere kapılmasına neden olduğu anlaşılmaktadır. “Iıı, yani ailemde bir problem olduğu zaman, ağırlıkla kendimi dışarı atıyorum (…) İşte şey yapmayım diye, öyle yani.” (İG 18) “Sıkıntı, sıkıntıdan, hep dertten. Daha bitmeden ötekisi başlıyor. Düzelir adam olur diyorsun gene aynı.” (İG 14) “Ben dedim yapma eşime. Yapma, sorunun varsa beraber çözelim... Altı yıl, altı yıl böyle hep uyardım… Evet düzelmesi için ikinci çocuğu da yaptık ama olmadı.” (İG 15) İG’lerin çoğunluğunun sorunları karşısında etkili / kalıcı çözüm üretememeleri doğal olarak onların sorunları ile başetmelerini de güçleştirmiştir. Gelişimsel perspektiften bakıldığında yaşları itibariyle ergenlik dönemini henüz tamamlamış veya tamamlamakta olan bekar İG’lerin sorunları ile başetmede zorlanmış olmaları; fazla düşünmeden aceleci bir şekilde hareket ettiklerini, strese karşı duyarlılık gösterdiklerini ve değişik çözüm seçeneklerini görebilecek veya üretebilecek olgunluğa henüz erişememiş olduklarını düşündürmektedir. Çocukların varlığı: Evli İG’lerin biri dışında diğerleri üç ve üç yaşından küçük olan en az bir çocuk sahibidir. Evlilik sorunlarının katlanamayacak boyutlara ulaştığı zaman dilimlerinde küçük yaştaki çocukların varlığının, sorunlarla başetmede bir motivasyon kaynağı olduğu, ayrıca çocukların küçük yaşta olması nedeniyle bazı İG’lerin intihar düşüncelerinden bir süre için olsa da vazgeçmiş olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla 93 çocukların varlığı bu araştırma kapsamında intihardan koruyucu faktörler arasında değerlendirilmiştir. “Çocuklarım yüzünden vazgeçtim. Bensiz ne yapacaklar? ... Çocuklarım olmasaydı belki. Onlara bakmalısın dedim. Ben evlat acısına dayanamadım, annesiz koymak istemedim onları, bırakıp gidersem sonları ne olur diye düşündüm. (Bir süre ağladıktan sonra) Ondan sonra düşünmemeye başladım. Hiç düşünmedim, sinirli hale geldim gene de düşünmedim... Sabrım kalmadı. Dün, öyle birden ilaçları içtim.” (İG 3) “Çocuklar olmasaydı belki canıma kıymıştım... Pek küçüklerdi, dayandık.” (İG 14) Eskin (2003: 158) intihar bağlamında başetmeyi, merkezi konumda olan bir koruyucu faktör olarak değerlendirmekte, zorluklarla baş edemeyen kişinin hem fizik hem de ruh sağlığının tehlikeye düşebileceğini öne sürmektedir. Bu anlamda, başetmeyle ilgili zorluklar Eskin’e göre aynı zamanda intihara “yatkınlaştırıcı faktörler” olarak ortaya çıkmaktadır. Sorunlarla başetmeye ilişkin araştırma bulguları Eskin’in görüşlerini destekler niteliktedir. 4.2.1.5. Duygusal Durum İG’lerin duygu durumları da karşılaştıkları yaşam olaylarına bağlı olarak değişiklik göstermiştir. Yaşam olaylarının karmaşık görüntüsü ve üst üste gelen krizler genel olarak depresyonla bağlantılı pek çok duygunun birbirinden farklı süreler içerisinde, yoğun ve şiddetli biçimde açığa çıkmasına neden olmuştur. Burada belirtilmesi gereken önemli bir nokta, sürekli bir kötüye gidiş çizgisinde ilerlemiş olması nedeniyle duygusal durumun aynı zamanda intihar girişiminde bulunma döneminde ve girişimden sonraki dönemde de oldukça etkili bir faktör olduğudur. Kuşkusuz süregelen yapısal durumu göz önünde bulundurmadan yaşam olaylarına bağlı olarak ortaya çıkan krizlerin bir başına tüm duygusal durumu belirlediğini söylemek doğru olamayacaktır. İG’lerin ifadelerinden duygusal durumlarının aynı zamanda; kişilik özellikleri, sorun çözme ve başetme düzenekleri, aile yaşamı, sosyal destek sistemleri, okul veya çalışma yaşamları gibi bir çok değişkenle ilişkili olduğunu görmek zor değildir. Herrera, Dahlblom, Dahlgren ve Kullgren (2006: 811), 15-19 yaşlarında altı kadın İG’nin yaşam öykülerine odaklandıkları bir araştırmada duygusal durumun İG’lerin eyleme yönelimlerinde önemli bir faktör olduğunu belirlemiş ve bu duyguları; utanç, suçluluk, kendini sınırda görme, ret edilme, akraba yoksunluğu, yön değiştiren (aşırı sevgiden nefrete varan) aşk ve güven eksikliği olmak üzere yedi tema altında 94 toplamışlardır. Gair ve Camilleri (2000: 188) ise 16-24 yaşlarında beşi kadın, dördü erkek olan toplam dokuz İG’nin yaşam öykülerine odaklandıkları bir diğer araştırmada İG’lerin kayıp, depresyon, umutsuzluk, tükenmişlik, işe yaramamazlık ve suçluluk gibi duygular içerisinde olduklarını belirlemiştir. Bu araştırmada ise İG’lerin en sık yaşadıkları duygular sırasıyla; “öfke”, “huzursuzluk”, “ümitsizlik”, “kendini değersiz görme”, “utanç ve suçluluk” temaları altında toplanmıştır. Öfke: Görüşmelerde öfke duygularının İG’lerin yaşantılarında önemli bir yeri olduğu belirlenmiştir. Görüşmelerde öne çıkan; “sinirli olma”, “patlama” ve “kızgınlık” gibi duygu ifadeleri “öfke” kavramı altında toplanmıştır. Duygusal yaşantıyı belirlemede öfke duygusunun ön plana çıkmış olması İG’lerin yaşam olayları karşısında aşırı uyarılmış olduklarının ve bireysel olanaklarının kısıtlandığının bir göstergesi olarak değerlendirilmektedir. Öfkeli olma hali bazı İG’ler için yaşamın her alanına yayılmakta, böylece davranışlarını kontrol etmede zorlanan İG’lerde kendine zarar verme davranışına neden olmaktadır. “En ufak şeye sinirlenmem başladı gene… Ne zamandır, ya sorunlar başlayınca ya örneğin arkadaşım sakız çiğniyo, ben sinirliyken; arkadaşıma bağrıyorum, çiğneme şunu!.. O an o ses sinirime gidiyo. Arkadaşıma bağrıyorum. Öyle. En ufak bir ses yani böyle tam sakinleşiyim... Böyle yani. Bir yerde durunca fazla sıkıntı basıyo.” (İG 6) “İşte böyle. Ona çok sinirlendim. Zaten, sinirlendiğim zaman ben kendimi kaybediyorum. Kendime zarar veriyorum… Yani ne yaptığımı bilmiyorum.” (İG 11) İfade olanağı bulamayan, bastırılmaya çalışılan duygular bir süre sonra “patlama” şeklinde ortaya çıkmaktadır. “Bir patlama yaşadım Ve de indi, kapanabildi. Onu da biliyorum yani.” (İG 10) Yine aşırı öfke nedeniyle sadece İG’nin kendisinin değil onunla birlikte yaşayan kişilerin de ruh sağlığının bu durumdan olumsuz etkilendiği anlaşılmaktadır. “… Evet çocuklarıma falan, çok aşırı derecede bağırır oldum. Sürekli küçük çocuğuma dahi bağırır oldum. Çok sinirsi bir halim oldu. Sinirden ellerim titriyor. Vucudumu kaldıramaz hale geliyorum. Hiçbir şeyi canım istemiyor… Evet. Yalnız çok şey gizliyorum; ama bazen de çocuklarımı da üzüyorum yani. İster istemez üzüyorum… Bazen gizlemeye çalışıyorum, bazen de üzüyorum onları ister istemez, istemiyorum. Sonra çok üzülüyorum, ağlıyorum onların arkasından. Ama ister istemez oluyor. Kendim isteyerek yapmıyorum, aniden oluyor bunlar. Bir anlık sinirle oluyor.” (İG 12) Huzursuzluk: İG’lerin çoğunluğunun huzursuz oldukları görülmektedir. İG’ler huzursuzluklarını; “can sıkıntısı”, “bezginlik”, “mutsuzluk” ve “sanki bir şey olacakmış hissi içerisinde yaşama” şeklinde ifade etmişlerdir. İG’lerin bir kısmı huzursuzluklarının 95 kaynağı olarak eşi, ebeveyni veya partneri ile yaşadığı ilişki sorunlarını göstermiştir. Ancak İG’lerin bir kısmı ise huzursuzluklarının kaynağını belirlemekte zorlanmıştır. Ne olduğunu, nereden kaynaklandığını bilemedikleri bir korku ve kontrolü yitirme kaygıları huzursuzluğun ana nedeni gibi görünmektedir. “Bazı, (sessizlik) bazı düşüncelerden dolayı zaten bayağ bi huzursuzluk içinde hiç çalışasım yoktu. Yani zaten son kırk kırk beş gündür falan (...) Başka bi şeyden zevk almıyordum. Çalışmak beni rahatlatıyordu. Son bi haftadır çalışmakta böyle tuhaf bir şeylere kapıldım. Yani hiç bir şey anlamadım.” (İG 7) “İçimde bir şeyler yanar gibi ne biliyim kıpır kıpır kaynıyor. Bazen kimsenin yüzünü görmek bile istemiyorum. Şöyle köşeme çekiliyim diyorum. Bi sakin düşüneyim filan, bana ne oldu diye. Ben neden korkuyorum, kimden korkuyorum?” (İG 13) İntihar girişimi yerine “parasuisid” kavramını kullanmayı tercih eden Shneidman (1985’den Akt.: Odağ, 2002: 27), suisid ile parasuisid arasında duygulanım farkları bulunduğunu ve parasuisidde huzursuzluğun daha baskın bir duygu olduğunu öne sürmektedir. Bu araştırmada öfkeli olmadan hemen sonra huzursuzluk duygusunun İG’ler tarafından fazlaca dile getirilmiş olması Shneidman’ın yargısını desteklemektedir. Ümitsizlik: Son otuz beş yıldır intiharı anlamada ümitsizlik önemli bir psikolojik yapı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir araştırmada intihar girişiminde bulunan kişilerin çoğunluğu ümitsizlik duygusunun yaşamlarına hakim olması nedeniyle bu eyleme başvurduklarını belirtmişlerdir (Holat, Bitlis, Dilbaz, Tüzer ve Bayam, 1994: 320-322). Bu araştırmada da İG’lerin anlatılarından ümitsizlik ile intihar girişimi arasındaki yakın ilişkiyi görmek mümkündür. Görüşmelerde ebeveynlerin veya sosyal çevrenin çeşitli baskılarıyla oluşan engellenmeler ve buna karşılık kısıtlı başetme becerileri sonucunda İG’lerin önemli bir kısmında hakim olan duygunun ümitsizlik olduğu belirlenmiştir. İG’lerin bir kısmı yaşam alanlarında karşılaştıkları engelleri aşmak için tek başına sarf ettikleri çabaların sonuçsuz kalması, geleceğe yönelik hiç bir çıkış yolu görememe ve insanlara karşı güveni yitirme nedeniyle ümitsizlik duygusundan kurtulamamışlardır. “Elimden geleni yaptım. Ben elimden geleni yaptığıma inanıyorum... Ama şimdik de işte şöyle bir atasözü var; ee yumurta tavuğuna eee şey arkasına geldikten sonra çabalıyorlar. O bi daha gelir mi hocam? O içine girmez, bu duruma gelmiş.” (İG 15) “Hiçbir çıkış yolu yokmuş gibi geldi bana.” (İG 4) ”Benim hayatım hep acı acı acı acı acı yani hiç bi şey yok yani... Yani olumlu bir yönü yok yani. Pozitif de düşünemiyorum, pozitif de yaşamadım. Her şey negatif. İnsanlara güveniyorum darbe yiyorum. Ya huyum değişmeyecek. Yine güvenecem yine inanacam. Ya çok iyi niyetli bi insanım yani. (derin bir nefes alıp) Bilmiyorum hiçbir şey düşünemiyorum.” (İG 5) 96 Ümitsizliğin ortaya çıkışında, kendisini hep “kaybeden statüsü”nde görme gibi olumsuz bilişsel değerlendirmelerin de etkili olduğu düşünülmektedir. Atay ve Gündoğar (2004: 47) intihara yatkın bireylerde bir psikososyal stresle karşılaşıldığında sıklıkla kendisini “hep kaybeden” (loser) ya da “başarısız, dibe vurmuş” kişi olarak görme algısının ortaya çıkabileceğini ve kişilerarası ilişkilerde algılama ve dikkat ile ilgili çarpıtmalara rastlanabileceğini vurgulamaktadırlar. Bir kadın İG’nin (6) karşılaştığı yaşam olayı karşısında kapıldığı düşünceler, kendisini kaybeden statüsünde gören İG’ler için tipik bir örnek oluşturmaktadır. “Zaten o zaman sanki yarım gitmişti benim... Yani bi yarıyla yaşıyodum... İşte bu da, okul da olunca diğer yanımın da gittiğini düşündüm.” (İG 6) Utanç ve suçluluk: İG’lerden bir kısmının yaşadıkları olaylar sonucunda öfke ve kendini değersiz görme duygularıyla iç içe geçmiş utanç ve suçluluk duyguları içerisinde olduğu görülmektedir. İG’lerin ifadelerinden utanç duygusunun küçük düşürülme, hakaret işitme ve ayıplanma nedeniyle; suçluluk duygusunun ise olanlardan kendini sorumlu görme nedeniyle ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. “Zaten kimsenin yüzüne bakamayacam, açıklama yapamıyacağım gibi geldi. Sonuçta ailemin ne bileyim hiç yüzünü yere eğmedim bu zamana kadar.” (İG 4) “Ondan sonra ben de, O ölürse ben de bu şekilde hani O ölürse dedim ben de bu şekilde yaşayamam. Vicdan azabıyla dedim, ben de içtim yani.” (İG 8) 4.2.1.6. İntihar Girişiminden Söz Etme Çevredeki kişilere intihar girişiminde bulunacağından söz etme, intihar girişiminin ciddiyeti hakkında fikir edinmemize olanak sağlayan faktörlerden bir diğeridir. Bu araştırmada; intihar girişiminde bulunacağını ima etme, bu doğrultuda bir serzenişte bulunma veya bunu bir haber olarak biri(ler)ine iletme davranışları “intihar girişiminden söz etme” teması altında toplanmıştır. Görüşmelerde İG’lerden on ikisinin intihar girişiminde bulunacağından daha önce kimseye söz etmediği; buna karşılık dokuzunun intihar girişiminde bulunacağından önceden birilerine söz etmiş olduğu belirlenmiştir. İntihar girişiminde bulunacağından söz eden kişiler kendi içerisinde; doğrudan ve dolaylı bir şekilde intihardan söz edenler olmak üzere iki alt gruba ayrılmıştır. Birinci grupta yer alan beş İG’den üçü telefonda karşılıklı mesajlaşma veya görüşme halinde iken karşı tarafa eylemde bulunacağını söylemiş ve henüz görüşme sona ermeden eylemi gerçekleştirmiştir. Bu şekilde bir haber verme davranışı görünürde, karşı tarafa ne kadar ciddi olduğunu belirtme veya 97 isteğini yerine getirmesi için onu son kez uyarma amacıyla yapılmış olsa da İG’lerin kurtulmalarına olanak sağlayacak bir önlemi işin başında almayı istemiş olabileceklerini de düşündürmüştür. “Ben dedim işte seni mutlu edemiyom şöyle böyle, ben dedim gidiyom artık... He gidiyom artık yazdım buna. Ondan sonra saçmalama, ne diyon sen bilmem ne falan fişman öyle bissürü mesaj yazmış. Aradı falan, ben açtım. O ara zaten yutmuşum.” (İG 17) İntihar girişiminde bulunacağından dolaylı bir şekilde söz edenlerin durumunun biraz daha karışık olduğu görülmektedir. Bu grupta yer alan dört İG’nin yaşantıları incelendiğinde onların yaşamlarını kontrol etmede zorlandıkları, dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı savunmasız kaldıkları, belli belirsiz intihar düşüncesi taşıdıkları ve tetikleyici faktörün ortaya çıkış anına kadar eylemde bulunup bulunmayacaklarının kesinlik kazanmadığı görülmüştür. Bu kişiler intihar girişiminde bulunacaklarını olayla ilgisi bulunmayan kişilere (yeğeni, ağabeyi, görümcesi gibi) “imalı” bir şekilde söz etmişlerdir. İntihar girişiminde bulunacağından söz ediş daha çok bir sıkıntıyı dile getirme, serzenişte bulunma veya karşı tarafı tehdit etme şeklinde gerçekleşmiştir. “Görümcemle konuştum… Onunla konuştum. O da dedi bana sakın öyle bi şey yapma dedi, geçer bunlar dedi. Sakın ha kendine bi şey yapma dedi, zarar verme dedi. Ya böyle akıl verdi bana. Sakın bi delilik yapma dedi.” (İG 12) “Yani sonunda ben ona dedim ya ikimizden biri beyazı giyecek; ya sen gelinliğini giyeceksin, ya da ben kefenimi giyecem dedim ona.” (İG 15) Vakalarda gerek intihar girişiminden doğrudan gerekse dolaylı bir şekilde haberdar edilen kişilerin bunu yeterince dikkate almadıkları veya eylemi önleyemedikleri anlaşılmaktadır. Bu araştırmada İG’lerin yarıdan fazlasının intihar girişiminde bulunacağından hiç kimseye söz etmediği görülmektedir. Buna karşılık literatür bilgileri çoğunlukla intihar girişiminde bulunmadan önce bundan biri(leri)ne söz edildiğini göstermektedir. Örneğin Kesebir, Gülpek ve Noyan (2002: 93-95) intihar girişimlerinin doğasını belirlemek üzere yaptıkları araştırmada olguların yarıdan fazlasının (%55) intihar girişimini önceden haber verdiklerini saptamışlardır. Bir başka araştırmada acil servise başvuran 38 İG’den, 37’sinin intihar edeceğini bir biçimde bir yakınına bahsettiği saptanmıştır (Sayıl ve diğerleri, 1995: 244). Öte yandan intihar girişiminde bulunacağından söz etmeyenlerin öne çıktığı araştırmalara da rastlanmaktadır. Bu araştırmanın da bulgularıyla uyumlu bir şekilde Deveci ve diğerleri (2005: 176) tarafından yapılan araştırmada intihar girişiminde bulunanların çoğunluğunun bu eylemlerinden önceden kimseye söz etmediği (%88) belirtilmiştir. 98 4.2.2. İntihar Girişiminde Bulunma Dönemine İlişkin Yaşantılar Bu bölümde İG’lerin intihar girişim dönemindeki yaşantıları üzerinde durulmuştur. Bulgular sırasıyla; tetikleyici faktörler, intihar düşünceleri, intihar girişiminin amacı, intihar girişimini planlama, intihar girişiminin yeri ve zamanı ile yöntem seçimi ve yöntemin ölümcüllüğüne ilişkin derecelendirme olmak üzere altı alt başlık altında incelenmiştir. 4.2.2.1. Tetikleyici Faktörler Araştırma kapsamındaki iki vaka dışında diğer tüm vakalardaki intihar girişimlerinin bir tetikleyici faktörün etkisiyle gerçekleştiği görülmektedir. Araştırmalar çoğunlukla en az bir tetikleyici faktörün etkisiyle intihar davranışının gerçekleştiğini ortaya koymaktadır. Yaşam krizleri ile bağlantılı olarak pek çok faktör tetikleyici rol üstlenebilmektedir. Örneğin Herrera ve diğerleri (2006: 810-811) tarafından yapılan nitel desenli bir araştırmada; aile içi olayların (ebeveynlerle çatışma, kötü davranma, terk etme, fiziksel ve psikolojik istismar, cinsel istismar ve çocuğun çalıştırılması), dönüm noktalarının (dini değiştirme, okuldan kovulma, erkek arkadaşı ile ilişkinin kopması) ve önemli bir yakının intihar etmiş olmasının intihar girişimlerini tetiklediği belirlenmiştir. Ertemir ve Ertemir (2003: 233) gençlerin intihar girişimlerinin özelliklerini inceledikleri bir çalışmada 31 olgunun 26'sında (%83.87) intihar girişimini tetikleyen bir olay olduğunu saptamışlardır. Bu çalışmada sevgiliyle tartışma / ayrılma (%65.38) ve ebeveynle tartışma (%30.76) tetikleyici olaylar olarak ilk sıralarda yer almıştır. Özgüven ve diğerleri (2003: 19-20) bir araştırmada intihar girişimi olgularında en sık görülen tetikleyici faktörün; bir kişi ile “tartışma” olduğunu saptamışlardır. Bununla birlikte aynı araştırmada intihar girişiminde bulunanların %15.7’sinde herhangi bir tetikleyici olaya rastlanılmamıştır. Bu araştırmada ise tetikleyici faktör olarak sırasıyla “tartışma”, “terk edilme”, “üzücü bir haber alma” ve “sınıfta kalma” ön plana çıkmıştır. Araştırmadaki intihar girişimlerini tetikleyici faktörlerin üzerinde durmadan önce altı çizilmesi gereken bir nokta, vakaların bir kısmında görülebileceği gibi İG’lerin tetikleyici faktörün hemen öncesinde üst üste birden fazla olumsuz yaşam olayı ile karşılaşmış olmasıdır. Bu olaylar sonucunda güçsüz düşen, savunmasız ve çaresiz kalan İG’lerin bir çıkış yolu olarak intihar 99 girişiminde bulunmayı düşünmüş olmaları mümkün görünmektedir. Örneğin çeşitli yönleriyle intihar davranışına yatkın bir gencin üst üste gelen olaylar sonucunda aklına ilk gelen çözümün intihar girişimi olabileceği aşağıda özetlenen vakada açıkça görülmektedir. İG (6); 18 yaşında anne babası ayrı yaşayan lise son sınıf öğrencisi genç bir kızdır. Liseye başladığı günlerde agresif tutumları, uyumsuz ve kendine zarar verici davranışları nedeniyle bir süre öğrenimine ara verip psikiyatrik tedavi görmek zorunda kalmıştır. İG (6) olay günü sabahı babasının evine gitmiş, baba ve babaannesi ile tartışmıştır. Öğlen saatlerinde okula gelmiş, devamsızlıktan dolayı sınıfta kaldığını öğrenmiştir. Öğleden sonra ise evine gidip bir de annesi ile şiddetli bir şekilde tartışmıştır. Bu tartışmadan yarım saat sonra intihar girişiminde bulunan İG (6) intihar girişiminde bulunma nedenini şu şekilde açıklamıştır: “Her şey üst üste gelince, bi de o da gelince üstüne. O duruma geldi. Ailedeki bu olaylar, okuldaki olaylar, falan hepsi üst üste gelince.” (İG 6) Tartışma: Vakaların yarıdan fazlasında (12 kişi), ebeveynler veya partner ile yapılan “tartışma” intihar girişimlerini tetikleyen faktör olmuştur. Bu vakalarda intihar girişimi ile sonuçlanan tartışmaların içeriği ve tonu İG’lerin ilişki sorunlarının ne kadar büyümüş olduğu hakkında ipucu vermektedir. “Artık dayanamadım. Bi kere canımı yakmıştı, canım acıyordu.” (İG 2) “İyi o zaman dedim tamam hani bitsin yani, daha fazla niye sürdürüyorsun, zaten ben de bitsin istiyorum. Sonra kapattı neyse tekrar aradı bağırdı çağırdı küfür etti, anneme falan o kadar yani... Ondan sonra ben kapattım telefonu, evin telefonunu falan da çektim fişini. Bayağı bi bir saat falan sonra hani birileri arar diye tekrar taktım, aradı. Gine böyle saydı saydı saydı saydı. Saat altı gibi falan işte. Artık o anı hatırlamıyorum tam. Aldım hapları içtim on beş defa, o sırada annem geldi.” (İG 20) “Bi de dün oğlanı (kendi oğlunu kastetmektedir) da doldurmuş. Senin anan kötü kadın oldu demiş. Bi kötü kadınlığımız kalmıştı, bi de onu olduk. Dün oğlandan bunu işitince ben artık yaşamıyım dedim”. (İG 14) Ev ortamında ebeveynlerle yapılan tartışmalardan gençlerin çok incindikleri ve güç duruma düştükleri ifadelerinden kolayca anlaşılmaktadır. “En kötüsü ee kendi, beni doğran annem anlamadıysa; beni beni kimse anlıyamaz, O anlayamazsa beni kimse anlayamaz hocam. Bu dünyada kimse anlayamaz. Kendisi doğurdu, kendisi yaptı yani bu yaşa kadar getirdi... Yani doğru değil mi hocam? ... Dediği tek şey ölürsen öl umrumda değil. Bu kadar şeyi yani teyzesinin, bacısının, ablasının kızını ee üstün tutuyo.” (İG 15) “Dün işte en son babamla konuştum. İşte, biraz ıı şey yaptık, yani işte konuştuk, tartıştık gibi bi şey. Ondan sonra (sessizlik) nidiyim yani kendimi kapattım bi yere… Önce kazan dairesine indim, orda içtim.” (İG 16) İG’lerin eylem öncesinde babaya oranla anneyle daha fazla tartışmış olmaları dikkat çekicidir. Bu durumu sadece “annenin tutumu” ile ilişkilendirmek yanıltıcı olabilir. İG’lerin, babalarına kıyasla aile içindeki gücü daha düşük olan anneleri ile kendilerine 100 veya ailenin işleyişine yönelik bir sorunu tartışmayı daha kolay veya daha az incitici görmüş olabilecekleri düşünülmektedir. Terk edilme: Bir kadın İG eşi, iki erkek İG ise kız arkadaşı tarafından terk edilmiştir. Öte yandan üç kadın İG ise erkek arkadaşını kendisi terk etmişir. İG’lerin görüşmelerdeki ifadelerinden terk edilenlerin doğrudan; terk edenlerin ise bu durum üzerine gelişen olaylar sonucunda, yani dolaylı bir şekilde, intihar girişimine yöneldikleri anlaşılmaktadır. Eskin (2003: 233) ayrılıkları ve terk edilmeleri intihar davranışını tetikleyici faktörlerin en önemlilerinden biri olarak görmektedir. Eskin’e göre eşinden ayrılan veya eşi tarafından terk edilen biri, sevgilisinden ayrılan bir genç yatkınlığı varsa kolaylıkla intihar girişiminde bulunmaktadır. Araştırmadaki tetikleyici faktörü terk edilme olan vakalar bu düşünceleri desteklemektedir. Örneğin İG (5) eşi tarafından terk edildiği için ondan ayrılmış ve ikinci kez evlenmiştir. İkinci evliliğinin yaklaşık olarak üçüncü ayı dolmadan ikinci eşi de İG (5)’i terk etmiştir. Durumu öğrendiğinde büyük bir şok yaşayan ve olayın etkisini bir türlü üzerinden atamayan İG (5), kısa zaman dilimi içerisinde intihar girişiminde bulunmuştur. Gizli bir ilişkinin açığa çıkması: İki kadın İG’nin hiç hesapta olmayan ve kendilerini oldukça güç duruma düşüren üzücü bir haber almaları nedeniyle intihar girişiminde bulundukları belirlenmiştir. Söz konusu üzücü haberlerin ikisi de “gizli bir ilişkinin açığa çıkması” ile ilişkilidir. Bu vakaların birinde geleneksel bir ailede yaşayan 20 yaşında genç bir kızın karşı cinsten biri ile ilişkisi olduğunun babasına söylenmiş olması, diğerinde ise evli üç çocuk sahibi 29 yaşında bir kadının, eşi tarafından ikinci kez aynı kadınla aldatılıyor olduğunu öğrenmiş olması intihar girişimini tetikleyen faktör olmuştur. Ailedeki sosyal pozisyonlarıyla da bağlantılı olarak gizli bir ilişkinin açığa çıkması sonucunda birinci İG’nin suçluluk, ikinci İG’nin ise şiddetli yetersizlik duyguları içerisinde savunmasız ve çaresiz kalmış olmaları dikkati çekmiştir. İG’lerin anlatıları hızlı bir şekilde oluşan bu duygusal ortama fazla direnç gösteremeyerek kontrollerini yitirmeleri sonucunda intihar girişimine yönelmiş olduklarını düşündürmüştür. Sınıfta kalma: Daha önce de değinildiği gibi araştırma kapsamında halen okul yaşamı devam eden dört kadın İG bulunmaktadır. Bu İG’lerden ikisinin intihar girişimini tetikleyen faktörün “sınıfta kalma” olduğu anlaşılmaktadır. İG’lerden birisi akademik yönden başarısız bir öğrencidir. İki yıl önce görmüş olduğu psikiyatrik tedavi sonrasında bir ölçüde kendisini toparlamış olmasına karşılık, yine de okuldaki öğretmen ve yöneticiler tarafından “sorunlu öğrenci” olarak görülmektedir. Diğer İG ise 101 akademik yönden başarılı bir öğrencidir. Okul yaşamıyla ilgili herhangi bir sorunu bulunmamaktadır. Ancak devamsızlıktan sınıfta kalmasına neden olan olay (aldığı sağlık raporunun tarihlerini değiştirme) yüzünden suçluluk duyguları yaşaması, sınıfta kalmış olmayı bir türlü sindirememiş olması ve okul yöneticilerinin ağır hakaretleri sonrasında kendisini oldukça değersiz görmesi onu bir bunalımın eşiğine getirmiştir: “Yani ben ne bileyim yediremedim kendime. Sonuçta ortaokuldan beri derslerim hep iyiydi… Yani bi daha o okula gitmek, müdürün yüzüne bakmak falan. (sessizlik) Saçma sapan nedenden dolayı sınıfta kaldım.” (İG 4) 4.2.2.2. İntihar Düşünceleri Davranışa yön veren etkenlerden birisi de düşüncelerdir. Davranış ile düşünce işlemleri arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Spirito ve Lewander (2004: 157) intihara yönelik düşüncelerin sıklığının, yoğunluğunun ve süresinin farklı görünümler içerisinde olabileceğini vurgulamaktadır. Benzer şekilde bu araştırmada da İG’lerin intihar düşüncelerinin sıklık, yoğunluk ve süre bakımından farklılaştığı görülmektedir. Biraz sonra değinileceği gibi İG’lerin büyük bir çoğunluğunda intihar düşünceleri bu araştırma için intihar girişiminde bulunma dönemi için belirlenen zaman dilimi içerisinde (eylem öncesi altı saat) oluşmuştur. Dolayısıyla her ne kadar intihar girişiminde bulunmadan önceki dönemde intihar düşünceleri oluşan az sayıda İG olsa da, intihar düşünceleri teması intihar girişiminde bulunma dönemi içerisinde değerlendirilmiştir. Araştırmada, İG’lerin yaşantılarından intihar düşüncelerinin çoğunlukla başetmekte zorlandıkları bir yaşam olayı ve bunu izleyen duygusal ortama (öfke, huzursuzluk gibi) bağlı olarak oluştuğu anlaşılmaktadır. Eylemde bulunmadan önce intihar düşüncesi; beş dakikadan daha az bir süre içinde oluşan üç; beş-otuz dakika içerisinde oluşan dört; 30-60 dakika içerisinde oluşan bir; bir-üç saat içerisinde oluşan sekiz; bir gün içerisinde oluşan iki; bir hafta içerisinde oluşan bir; bir ay içerisinde oluşan bir ve bir aydan daha fazla süre içerisinde oluşan bir İG bulunmaktadır. Bulgular intihar düşüncelerinin büyük bir çoğunluğunun, eylemde bulunmadan önceki bir-üç saat içerisinde oluştuğunu göstermektedir. Bu grupta yer alan İG’lerin intihar düşünceleri, durumsal (eş ile şiddetli geçimsizlik, ebeveynle çatışma gibi) veya travmatik yaşam deneyimlerinden (terk edilme, aldatılma gibi) kaynaklanan kriz yaşantısına bağlı olarak ilk kez ortaya çıkmış ve eyleme kadar geçen süre zarfında yoğun bir şekilde zihinlerini işgal etmiştir. Bu süreçte önemli bir nokta İG’lerin ölüm isteği ile yaşama isteği arasında sıkışıp kalmış olmasıdır. Örneğin aile ve çocuk gibi hayata tutunacak bir çıkış yolu 102 gördüklerinde ölme istekleri azalmış; sorunlarını çözümsüz ve katlanamayacak kadar ağır gördüklerinde ise ölme istekleri artmıştır. İG (16)’nın ifadeleri bu süreçle ilgili bir takım ip uçları vermektedir. “Aslında, mesela onu içerken bi saat bi buçuk saat düşündüm... Evet, ben içmeden öncesinde. O zaman çocukları, özellikle düşündüm. İşte ailemi düşündüm. Ama işte ee düşün düşün daha şeye gitti. İş yani daha derinlere girdim bu sefer. Düşündükçe daha derinlere girdim, tabi. İşte onu, diyom ya o anda ama düşündüm, çok düşündüm.” (İG 16) Kalafat ve Underwood (2005: 167) intihara eğilim gösteren pek çok kişinin düşüncelerinde yaşam ile ölüm gibi iki zıt isteğin bir arada bulunabileceğini; bu zıt isteklerdeki birlikteliğin normal, fakat krize müdahale açısından çok önemli olduğunu vurgulamaktadırlar. Kalafat ve Underwood’a göre yaşam ve ölüm isteğinin kaynağının belirlenmesi bu kişilerin tedavilerinde anahtar rol oynamaktadır. Literatürdeki tanımından hareketle bu araştırmada, üç intihar girişimi tipik bir dürtüsel (impulsif) davranış olarak değerlendirilmiştir. Hatırlanacağı üzere kişinin intihar etmeyi düşünmesi ve girişimde bulunması arasındaki süre beş dakikadan daha az olan girişimler dürtüsel intihar girişimi olarak tanımlanmaktadır. Dürtüsel intihar girişimleri ergenler ve gençler arasında yaygındır. Genellikle bu tür bir eylemi gerçekleştiren ergen veya gençler sonucun ne olacağını düşünmezler, çok bilinen ve kolayca elde ettikleri bir yöntemle eylemi gerçekleştirir ve sonrasında yardım arayışı içerisine girerler (Williams ve diğerleri, 1980’den Akt.: Batıgün, 2004: 54; Eskin, 2003: 138; Spirito ve Lewander, 2004: 157). İG (20)’nin anlatısı gençlerde yaygın olarak görülen impulsif nitelikli intihar girişimi için tipik bir örnek oluşturmaktadır. “Ben onu düşünmedim. Sadece içtim. Zaten çok düşünmeye vaktim bile kalmadı… Ya beş dakka içinde içtim ben hepsini, peş peşe. Beş dakkadan az bile olabilir. O yüzden o an fazla bi şey düşünemedim. Sadece kurtulucam, o vardı aklımda.” (İG 20) İG (10)’nun anlatısında görülebileceği gibi bu tür vakalarda kısa bir zaman dilimi içerisinde düşünce akışı çok hızlanmakta, hatta kontrol edilemez hale gelebilmektedir. “Ya alırken aslında biraz şey yaptım; ee tökezledim. Yani şöyle baktım. Geriye koydum kutuya. Sonra yeniden boşaltıp attım ağzıma… Ondan sonra bi anda attım bütün şeyleri. Ya o anı çok çok net hatırlamıyorum. Sonra bir anda attım yani… Bi de üstüne su içtim zaten… Sonra bi dakka napıyom dedim. (gülmeye başlar) Çok böyle hızl, düşünceler zaten hızlı akıyo… Ya onun siz hızına yetişemiyorsunuz. Yani şu an nasıl oldu falan çok net hatırlamıyorum ama çok hızlı aktığını biliyorum bi takım şeylerin… Bi an karar veriyorsunuz. Sonra bi dakka dur falan diye pişman olduğunuz bi nokta. Garip bi şey yani öyle ilerliyo. Bende öyle ilerledi. Bilmiyorum, hani tamam net kararını verenler de var. Hani kendini asanlar, vuranlar ya da kesenler. Başka bi seçim de yapabilirdim.” (İG 10) 103 İntihar düşüncesi, eylemden önceki bir hafta, bir ay ve bir aydan daha fazla süre içinde oluşan İG’lerin ifadelerinden bu düşüncelerin, gündemlerini işgal edecek şekilde sık sık açığa çıktığı ve şiddetinin zaman zaman yükseldiği anlaşılmaktadır. Bazı İG’lerin ölüme ilişkin tasarımlarının, intihar düşünceleri ile birlikte oluştuğu fark edilmiştir. Bu doğrultuda örneğin eylem öncesinde İG (7) kendisini yaşayan bir ölüye benzetmiş; İG (15) çevresindekilere beyaz bir kefen giyeceğinden bahsetmiştir. Bu grupta yer alan İG’ler intihar düşüncesi taşıyor olmalarına karşın diğerleri gibi aceleci davranmayıp, çözüme yönelik bir arayış içerinde olmuşlardır. Ancak bu İG’ler etkili başetme stratejisi geliştirememişlerdir. Sorunlarının çözümüne dair umutlarının tükendiği bir noktada intihar düşüncelerinin şiddeti de artmıştır. “Ben zaten bu bir ay zarfında bana kötü davrandığı sürece kafama koymuştum yani... Yani dedim ölüm en iyisi dedim yani. Başka çıkar yol bulamadım.” (İG 5) İntihar düşünceleri bağlamında araştırmada öne çıkan bir başka bulgu ise yaşamlarının geçmiş dönemlerinde de intihar düşüncesi taşımış olan beş İG’den dördünün ayaktan psikiyatrik tedavi görmüş olmasıdır. Bu dört İG’nin aynı zamanda psikiyatrik tedavisini yarım bırakmış olması da dikkat çekici bir bulgudur. İntihar düşünceleri yaşamın belli dönemlerinde insanların aklına gelebilmektedir. Ama bu düşünceler çok hafif, kısa süreli ve gelip geçidirler. Kişiler bu düşüncelere odaklanmak yerine genellikle farklı alanlara yönelmektedirler (Odağ, 2002: 29; Shea, 2002’den Akt.: Stauffer, 2004: 31). Bununla birlikte yukarıda belirtilen dört vaka; psikiyatrik bir bozukluğun bulunması ve özellikle tedavi edilmemesi durumunda, intihar düşüncelerinin yaşamın ilerleyen dönemlerinde yeniden ortaya çıkabileğine işaret etmektedir. 4.2.2.3. İntihar Girişiminin Amacı Araştırmanın ikinci bölümünde değinildiği üzere intihar girişimi deyiminden yaygın olarak bir kişinin kendisini ölüme götürebilecek veya bu doğrultuda kendisine zarar verebilecek bir eylemi gerçekleştirmesi anlaşılmaktadır. Ancak Odağ’ın (2002: 61) dikkat çektiği gibi girişimin kişinin kendisini zarara uğratma amaçlı ve yaşamı yok etmeye yönelik olduğu görüntüsü, intiharın özgül ama çok şaşırtıcı, yanlış sonuçlara götüren bir yanıdır. İntihar girişimlerinin yalnızca yaşam yitimini amaçladığını düşünmek tek yanlı bir yaklaşım gibi görünmektedir. Yaygın, karmaşık ve çok sayıdaki etmen ağının yaşam yitiminden sorumlu olması, güdüleyebileceğini düşündürmelidir (Odağ, 2002: 61-63). bir çok nedenin intiharı 104 Yapılan araştırmalar Odağ’ın yukarıda öne sürdüğü düşüncelerinde haklı olduğunu göstermektedir. Örneğin Herrera ve diğerleri (2006: 812) bir araştırmada kadın İG’lerin; kendi yaşamına son verme veya kendilerini zarara uğratma isteğinden çok, sorunlarını çözme veya sorunlarından kaçma nedeni ile intihar girişiminde bulunduklarını belirlemiştir. İG’ler okul, iş, iletişim, sosyal bütünleşme, yaşam hedefleri, sağlık gibi alanlarda karşılaştıkları sorunların üstesinden gelemeyince çözümü intihar davranışında bulmuşlardır. Sözü edilen araştırmadaki bir diğer bulgu kadınlar için intihar girişiminin; alkol ve ilaç kullanmaktan, rastgele cinsel ilişkide bulunmaktan ve aile baskılarından kurtulmanın bir yolu olarak görülmüş olmasıdır. Konrad ve Ladislav (1998: 48) intihar girişiminde bulunanların bakış açılarından intihara yönelimi; motifler (reasons) ve nedenler (causes) olmak üzere iki başlık altında toplamıştır. Konrad ve Ladislav’ın araştırmasında başlıca öne çıkan motif; “katlanılmaz duruma bir son vermek” olmuştur. Araştırmada intihar girişiminde bulunma nedenleri ise kişilerarası etkileşimden kaynaklanan sorunlar (ebeveynlerle sorunlar, yalnızlık duyguları) ve kişilerarası etkileşimin dışında kalan sorunlar (ruhsal hastalık, madde bağımlılığı ve bedensel hastalık gibi) şeklinde iki başlık altında incelenmiştir. Wyder (2004: 81-89) ise tam da spesifik olarak intihar girişiminde etkisi olan güdüler ve olaylar üzerine odaklandığı araştırmasında İG’lerin çok farklı nedenlerle intihara yöneldiklerini belirterek, bunları şu temalar içerisinde toplamıştır: 1) Karşılaşılan durumla veya sosyal stresörlerle bir başetme yolu, 2) reddedilmeye karşı incinen duygularını iletme isteği, 3) ruhsal acıyı dindirme yolu, 4) ruhsal bozukluğun etkisi, 5) alkol veya diğer ilaçların etkisi altında kalma. Bu araştırmada da İG’lerin çeşitli nedenlerle intihar davranışına yöneldikleri anlaşılmıştır. Ancak İG’lerin intihar davranışına yönelmedeki amaçlarını belirlemek ve böylece amaçların tematik çerçevesini çizmek hiç de kolay olmamıştır. İG’lerin sadece eylemde bulundukları zamana odaklanarak karmaşık ruhsal yapılarından çözümlemeye gitmenin sakıncaları olabileceği düşünülmüş; bu nedenle onların intihar girişimi dönemlerindeki yaşantılarının bütününe odaklanılarak intihar girişiminde bulunma amaçları belirlenmeye çalışılmıştır. Amaçların belirlenmesinde İG’leri intihar girişimine güdüleyici faktörler ve İG’lerin bunları ifade ediş biçimleri anahtar rol oynamıştır. Bununla birlikte intihar girişimine güdülenme faktörlerini belirlerken sürecin iniş çıkışlarla dolu karmaşık yapısı göz önünde bulundurulup hata payının olabileceği mutlaka düşünülmüştür. Belirtilmesi gereken bir diğer nokta ise İG’lerin tek bir nedenle intihar girişiminde bulunmamış olmasıdır. Aşağıda İG’lerin intihar girişiminde bulunma amaçlarına ilişkin öne çıkan genel temalar üzerinde durulmuştur. 105 Sorun çözme: İG’lerin çoğunluğu (dokuz kişi) karşılaştıkları sorunların tek başına kendi çabalarıyla çözümlenemeyeceğini veya çözüme ilişkin geride kalan seçeneklerin giderek azaldığını fark ettiklerinde; çaresizlik içerisinde, ümitsizlik duygularından kurtulamamışlardır. İntihar girişimi tam da böyle bir duygusal atmosfer içerisinde bir türlü çözüme kavuşturulamayan sorunları çözmek için adeta bir seçenek olarak ortaya çıkmıştır. Diğer bir deyişle İG’ler çözümsüz olarak gördükleri bir sorunla yaşama yerine ölümü tercih etmeye yönelik bir eğilim içerisine girmişlerdir. “Düşünüyom, düşünüyom bi çıkar yol bulamıyom. Ondan sonra dedim bu böyle olmaz. Bi anlık sinirle!” (İG 17) “Ya annem de öyle diyo. Ben çok güçlüyüm yani o konuda ama. Dayanamadım, bi kaç aydır bu böyle olunca. Dayanamadım bu sefer yani gerçekten başedemedim ben... Başedemedim. yoksa düşünmem böyle şey yani.” (İG 20) Bazı İG’lerin yaşantılarından anlaşıldığı üzere bir yandan sorunun çözümsüz bir şekilde süregelmesi, diğer yandan yeni sorunlarla genişlemesi İG’lerin huzursuz ve öfkeli olmasına neden olmuş ve onları adeta patlamaya hazır hale getirmiştir. İG’ler kontrollerini yitirdikleri bir anda içlerinde biriktirdikleri öfke ve sıkıntıyı bir “patlama” olarak gördükleri intihar girişimi kanalıyla dindirebilmişlerdir. “Öyle yani anlık bi şeydi... Bi patlamaydı. (gülerek) Oturup beklemedim yani.” (İG 10) İG (18)’in intihar girişimine yöneliminde açıklıkla görülebileceği gibi üstesinden gelemeyeceklerini düşündükleri sorunları yüzünden duygusal olarak ciddi bir şekilde örseleneceklerini anlayan, sorunlarıyla yüzleşme cesareti ve gücü bulunmayan İG’ler için intihar girişimi sorundan uzaklaşmanın veya kurtulmanın bir aracı olmuştur. Bu İG’lerin bir tür “kaçma” davranışı sergiledikleri söylenebilir. İG (18) kendi yaşlarında bir genç ile görüşmekte, onunla ileriye yönelik evlilik planları yapmaktadır. Ancak, annesinin bilgisi olmasına karşılık babasından habersiz sürdürdüğü ilişki, yaşadığı sosyo-kültürel çevrede çok kabul gören, onaylanan bir durum değildir. Ait olduğu sosyo-kültürel çevrede bir genç kızdan beklenmeyecek bir davranış içerisindedir. Nitekim babası eninde sonunda bu durumdan haberdar olmuştur. Bunun üzerine İG (18) olumsuz bir durum nedeniyle doğacak çatışma ve gerilimden korunmak üzere dikkati başka yöne çekecek tehlikeli ve riskli bir davranışa yönelmiştir. Cezalandırma: Hatırlanacağı üzere İG’ler karşılaştıkları ve üstesinden gelemedikleri olaylar sonucunda yoğun olarak kızgınlık, öfke, huzursuzluk ve suçluluk duyguları yaşamışlardır. İG’lerin bir kısmı (beş kişi) kendilerini güç duruma düşüren bu olayların kendisinden, bir kısmı da çevresinde bulunan kişilerden kaynaklandığını düşünmüştür. İG’lerin ifadeleri bu durum karşısında gerçek bir ölme isteği yerine kendisini veya çevresini cezalandırma isteğinin belirgin bir şekilde öne çıktığını göstermektedir. 106 Kendini cezalandırma isteğinin altında “vicdan azabından kurtulma” ve “yaptığı yanlışın / hatanın bedelini ödemiş olma”; karşı tarafı cezalandırma isteğinin altında ise “unutamayacağı bir ders verme” ve “yaptıklarının bedelini ödetme” düşüncelerinin ağırlık kazandığı anlaşılmaktadır. “Evet saat bire kadar gözüme uyku girmedi, ne yapsam, ne etsem de şuna bir dersini versem diye düşündüm. Yani dersini verecektim. Canımı çok yaktı. Düşündüm, düşündüm. Öyle nasıl düşündüysem intihar ediyim diye düşündüm… Dersini vermem lazım ya! Yaptığının cezasını çeksin.” (İG 2) “Aklımda ya da planlanmış tasarlanmış bi şey değil. Ben o (partnerini kasteder) öldüğünde vicdan azabı çekceğim için zaten intihar ettim. Yoksa ben ona olan aşkımdan ya da ondan ayrıldım diye değil.” (İG 8) Ruhsal acıyı / sıkıntıyı dindirme: Bu grupta yer alan İG’ler (dört kişi) yaşadıkları sorunun kronik hale dönüşmesiyle bir süre asabi, üzüntülü, huzursuz ve tedirgin bir şekilde yaşamışlardır. İG’lerin anlatıları bu süre içerisinde çevresindeki kişilerle zaman zaman sert tartışmalar yaşadıklarını, değişen durumlara karşı uyum sağlamada zorlandıklarını ve bu nedenle aile ve yakın çevrelerinden soyutlanmış olduklarını ortaya çıkarmıştır. Böylece yaşamlarında öfke, üzüntü, huzursuzluk ve tedirginliğin yanısıra yalnızlık ve soyutlanmışlık duyguları da hakim olmaya başlamıştır. Şiddetinin arttığı dönemlerde tüm bu duygular İG’lere “katlanılması güç bir acı” vermeye başlamıştır. İntihar girişimi ise adeta bu acıyı dindirmenin bir yolu olmuştur. “Dedim hep mi ben... Çok üzüldüm, çok çok üzüldüm... Bunu hak etmediğimi düşünüyodum... Ama ölmek istiyorum. Dayanamıyorum artık acı çekmek istemiyorum.” (İG 5) “Evet, ama bunun devamını getireceğim hocam. Ya çünkü böyle yaşamak bile dünyada. (kesmiş olduğu bileklerini göstererek) Bunun beş dakka acısını çekiyorum. Şu an çektiğim beş dakka ama şu anda yaşadığımın on mislini ömür boyu çekeceğim… Ben bu kolu da kessem, bi müdahale olacak ama bilmiyorum hocam, nasıl bi duruma geçtim. Nasıl bi psikolojik var. Yani şöyle yani insanlıktan çıkmış gibiyim.” (İG 15) İncinen duygularını dile getirme: Bu grupta iki evli kadın İG ile bir bekar kadın İG yer almaktadır. Evli İG’lerden birisi eşi tarafından ikinci kez, aynı biçimde ve aynı kadınla aldatılma, diğeri ise ikinci eşi tarafından da terk edilme olayının sonucunda duygusal bakımdan oldukça örselenmiştir. Bu İG’lerin travmatik bir yaşam deneyimini iki kez üst üste yaşamış olmaları onların şiddetli değersizlik ve çaresizlik duyguları yaşamasına neden olmuştur. İG’ler ölüm tehlikesi ve riski bulunan bir davranışa yönelerek; bu olaylar sonucunda güç bir durum içerisine düştüklerini, incinmiş ve kırgın olduklarını adeta yakın çevrelerine duyurmak istemişlerdir. Liseyi yeni bitirmiş olan bekar bir erkek İG ise kız arkadaşı tarafından terk edildiğini öğrendiğinde büyük bir üzüntü yaşamıştır. 107 Bu İG’nin anlatısı terk edilme karşısında duygusal yönden incinen bir gencin intihar girişimine yönelişine iyi bir örnek oluşturmaktadır. “Normalde bana, genelde hep ben ayrılırım kızlardan. İşte ayrılacağını söylüyen olursa da yani ne halin varsa gör der çeker giderdim. Ne yapmış olursam oluyum. Hiç o kadar koymazdı bana. Ne derdim, gitti yarim başkası derdim ama XX’de (kız arkadaşının ismi) söyleyemedim. XX geldi, XX’den başkası olmayacak dedim ben bi kere... Dün, dün ya dün, pazar sabahı. Bundan iki gün önce pazar sabahı. Telefonla konuşuyorduk, bi şeyler oldu, bu olaylar meydana geldi işte. Ben telefonu kapattım. Neden yaptım hala anlamış değilim. Yani yapmama gibi bi şeyim de vardı, lüksüm de vardı ama yaptım ben... XX dedim son söylüyecen bi şey var mı dedim. Yok dedi. Kapat o zaman dedim. Söylemedim hiçbir şey, söylemedi. Orda yapma, bırakma beni deseydi, seni seviyorum deseydi yapmıyacaktım. Yemin etmiştim. Söylemedi. Aradı daha sonra ben ilaçları içtikten otuz tanesini içtikten sonra aradı. Neden yaptın dedi. Ağlamaya başladı. Beni de ağlattı. (sessizlik) Beni de ağlattı yani. Ben dedim on beş dakka önce söyleseydin, on beş dakka önce söyleseydin olmayacaktı böyle bir şey, artık gidiyorum ben dedim. Bayağı bi ağlaştık karşılıklı.” (İG 21) 4.2.2.4. İntihar Girişimini Planlama İntihar girişiminin planlanmış olup olmaması girişimin ciddiyeti hakkında bir fikir edinmeye olanak sağlamaktadır. Planın yer, zaman ve kullanılacak yöntem bakımından somutlaştırılması intihar riskini artırabilmektedir. İG’lerin altısı intihar girişimini planladığını belirtmiştir. Buna karşılık on bir İG plan yapmaksızın intihar girişiminde bulunmuştur. Geriye kalan dört İG ise bu konu hakkında çelişkili bilgiler verdiğinden intihar girişimini planlayıp planlamadıkları belirlenememiştir. Araştırmadan elde edilen bulguların literatür bilgilerine paralel olduğu görülmektedir. Literatürde yer alan araştırmalarda bazen farklı sonuçlarla karşılaşılsa da genel eğilim, bir plan yapmaksızın intihar girişiminde bulunanların daha fazla olduğunu göstermektedir. Şöyle ki; Sayıl ve diğerleri’nin (1995: 244) çalışmasında toplam 38 İG’nin çoğunluğunun (n=23); Güleç ve Aksaray’ın (2006: 147) çalışmasında İG’lerin %68.3’ünün; Deveci ve diğerlerinin (2005: 176) çalışmasında %64’ünün intihar girişimini planlamadıkları saptanmıştır. Ertemir ve Ertemir’in (2003: 232-233) araştırması ise genel eğilimden farklı bir görünüm ortaya koymaktadır. Onların yaptıkları bir vaka kontrol araştırmasındaki intihar girişimi olgularında intihar planı yapanlarla (15 kişi, %48.4) yapmayanların (16 kişi, %51.6) oranlarının birbirine yakın olduğu görülmüştür. 108 Bu araştırmada; önceden ilaç biriktirme, evdeki ilaçların yerini öğrenme, ilaçlar hakkında bilgi alma, boş bir otel odası ayarlama ve herkesin uyumasını bekleme İG’ler tarafından yapılan planlar arasında yer almıştır. İG’lerin bir kısmı ise intihar düşüncesi taşımış olmasına rağmen intihar girişiminde bulunmaya yönelik herhangi bir plan yapmamıştır. Bu İG’ler, intihar düşüncelerinin şiddetlendiği bir zaman dilimi içerisinde en çok bilinen ve en kolay elde edilen yöntem ile eylemi gerçekleştirmişlerdir. Bu durum onların yaşamda kalma isteklerini sürekli korumuş olmaları ile açıklanabilir. Daha önce de değinildiği gibi görüşmelerde öne sürülen çelişkili ifadeler nedeniyle vakalardan dördünün eyleminin planlı olup olmadığı anlaşılamamıştır. Bu durumu bir kadın İG’nin vaka özetinde açıklıkla görmek mümkündür. “Yaşantısı hakkında sınırlı bilgiler vererek çok kontrollü bir şekilde görüşmeyi yürüten İG (1) görüşmenin bir yerinde ısrarla “aniden oldu”, “hiç düşünmemiştim, “bir anda yaptım” şeklinde eylemini plansız gerçekleştirdiğini belirtmiş; ancak görüşmenin bir başka yerinde ise annesi ile süregelen tartışmaların arttığını, eylemde bulunmadan bir hafta önce eczaneden uyku hapı almaya başladığını ve bunu hangi miktarlarda kullanması gerektiğini öğrendiğini söylemiştir. Daha sonra da eczaneye aslında uyku hapı almak için değil başka bir nedenle gittiğini belirtmiştir. Dolayısıyla çelişkili ifadeler öne sürmüş olan İG (1)’in intihar girişiminin planlı olup olmadığı “belirsiz” olarak değerlendirilmiştir. 4.2.2.5. İntihar Girişiminin Yeri Ve Zamanı İG’lerin intihar girişiminde bulundukları yer ve zamana ilişkin açıklamaları, onların intihar niyetleri hakkında ipuçları elde etme bakımından son derece yararlı bilgiler edinmeye olanak sağlamıştır. İG’lerin eylemde bulundukları yerler; “kendi evinde”, “bir yakının evinde” ve “ev dışında farklı bir mekanda” olmak üzere üç grup altında toplanmıştır. Kendi evinde: İG’lerin büyük bir çoğunluğu (on altı kişi) intihar girişimini kendi evlerinde gerçekleştirmişlerdir. Çoğunlukla 18-22 yaş grubunda olan bu İG’ler kendi ev ortamlarında gerçekleştirdikleri eylemlerine yönelik farklı tutumlar sergilemişlerdir. Evde birilerinin olduğu bir anda eylemde bulunanlar, öfkeli ve kızgın olduklarını evdekilere bir şekilde ima ettikten sonra hızla odalarına geçmişlerdir. Evde kimsenin olmadığı bir anda eylemde bulunanlar ise adeta fark edilip kurtarılmayı istercesine eylemden sonra odalarının kapısını açık bırakmış veya eylemlerini evin salonunda gerçekleştirmişlerdir. Az sayıda da olsa bazı İG’ler sessiz sedasız bir şekilde odasına geçtikten ve odasının kapısını arkadan kilitledikten sonra eylemde bulunmuşlardır. İG’lerin sergilediği bu tutumlar onların intihar niyetlerinin şiddetinin de farklı olduğunu düşündürmektedir. 109 Bir yakının evinde: Bu grupta yer alan kadın İG’lerin ikisi evli, diğeri nişanlıdır. Olay günü evli İG’lerden biri eşi ile tartışma sonucu ağabeyinin, diğeri eşinin Ankara dışına çıkması nedeniyle kök ailesinin, nişanlı olan İG ise hafta sonunu geçirmek üzere kayınvalidesinin evine gitmiştir. İG’ler bu evlerde olay öncesinde de belli aralıklarla kalmışlardır. Dolayısıyla İG’ler eylemde bulundukları evin yerleşik konumuna ve evdeki yaşam düzenine aşinadırlar. Evin yerleşik konumunu ve düzenini bilmenin girişimi planlama, yönteme ulaşma ve eylem sonrası yardım arayışında bir takım kolaylıklar sağladığı düşünülmektedir. Ev dışında, farklı bir mekanda: Bu grupta sadece iki İG yer almaktadır. Bunlardan İG (15) ev üyeleri tarafından kendisine engel olunabileceği düşüncesi ile çalıştığı işyerine yakın bir otelin odasında; İG (16) ise ev üyelerinin kesinlikle haberdar olmamaları düşüncesi ile çalıştığı apartmanın kazan dairesinde eylemini gerçekleştirmiştir. Bu İG’lerin tetikleyici faktörün etkisiyle ortaya çıkan intihar düşüncelerinin bir süreliğine de olsa çok şiddetli olduğu anlaşılmıştır. İG’lerin bu eylemleri; tipik olarak aşırı öfke ve kızgınlık sonucu sergilenen taşkın bir davranış olarak değerlendirilmiştir. “Zaman” bakımından İG’lerin eylemleri incelendiğinde bunların büyük bir çoğunluğunun 18:00 - 20:00 saatleri arasında (on kişi) gerçekleştiği görülmektedir. Bu saatlerde aile üyelerinden en az biri ya evde bulunmaktadır ya da eve gelmek üzeredir. Eylem için bu saat diliminin seçilmiş olması tesadüften çok, kurtarılma olasılığının önceden hesaba katılmış olmasıyla açıklanabilir. Aile üyelerinin tamamen evde bulunduğu, dolayısıyla iletişimin arttığı saatler (20:00 - 23:00, üç kişi) ile gecenin ilerleyen saatleri arasında (23:00 - 02:00, dört kişi) ise toplam yedi İG eylemde bulunmuştur. Beş erkek İG’den dördünün diğer İG’lerden farklı olarak gündüz saatlerinde eylemde bulunmuş olması dikkat çekmiştir. İG’lerin çoğunluğu eylemde bulunma saati ile bağlantılı olarak 20:00 23:00 saatleri arasında Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Acil Servisi’ne getirilmişlerdir. Bu araştırmada olduğu gibi Güleç ve Aksaray (2006: 144) tarafından yapılan araştırmada intihar girişiminde bulunanların büyük bir çoğunluğunun girişim sırasında evde olduğu (63 olgudan 56’sı, %88,9); Sayıl, Canat, Tuğcu, Alptekin, Arslan ve Demirel (2001: 62) tarafından yapılan araştırmada ise intihar girişimi nedeniyle acil servise çoğunlukla 20:00 - 23:59 saatleri arasında başvurulduğu bildirilmiştir. Dolayısıyla bu araştırmadaki intihar girişimlerinin yeri ve zamanına ilişkin bulguların, literatür bilgileri ile uyumlu olduğu söylenebilir. 110 4.2.2.6. Yöntem Seçimi Ve Yöntemin Ölümcüllüğüne İlişkin Derecelendirme İG’lerin tamamı eylemlerinde “ilaç içme yöntemi”ni kullanmışlardır. İG’lerin çoğunlukla rahatlıkla elde edilebildiği ve az acı verdiği için ilaç içme yöntemini tercih etmiş olmaları mümkündür. Bu araştırmadaki yöntem kullanımı bakımından ortaya çıkan tablo, literatür bilgileri ile uyumludur. Türkçe ve dış kaynaklı literatürde istisnasız bir şekilde intihar girişimlerinin büyük bir çoğunluğun ilaç içme yöntemi ile gerçekleştirildiği bildirilmektedir (Sonneck, 1993-a: 60; Sayıl, 2000-b: 170; Gair ve Camilleri, 2000: 189; Bille-Brahe, 2001: 28; Odağ, 2002: 35). Tanıtıcı bulgular bölümünde de belirtildiği gibi ilaç içtikten sonra biri kadın, diğeri erkek iki İG hafif derecede bileklerini kesmek; bir kadın İG mutfak tüpünü açık bırakmak ve iki erkek İG ise bira içmek suretiyle aynı zamanda ilave bir yöntem kullanmıştır. İlaç içmenin yanısıra İG’lerin neredeyse beşte birinin aynı zamanda ilave bir yöntemi kullanmış olması bu araştırmada dikkat çekici bulgular arasında yer almıştır. İlave bir yöntem kullanan İG’lerden hem ilaç içme hem de hafif derecede bileklerini kesme yöntemi kullanan her iki İG yine benzer bir yöntem olarak daha önce “yüksekten atlama”yı da düşünmüş; ancak bundan vazgeçmişlerdir. Bu İG’lerin her iki yönteme birden yönelmiş olmaları; gerçekten güç bir durum içerisinde olduğunu belli etme veya daha fazla ciddiye alınma isteği içerisinde olduklarını düşündürmüştür. İlave yöntem kullanan diğer üç İG’nin ise ifadelerinden özellikle olay anında intihar niyetlerinin şiddetinin yüksek olduğu ve bu nedenle ölümü çabuklaştırması için ikinci bir yöntemi kullandıkları anlaşılmıştır. İntihar davranışında bulunurken kullanılan yönteme bağlı olarak ölüm, doğrudan ve kısa bir sürede gerçekleşebildiği gibi dolaylı ve uzun zaman sonucunda da gerçekleşebilmektedir. İntihar girişimlerinde kullanılan yöntemi Sayar ve Bozkır (2004: 32), kişinin ölüm isteğini yansıtabilmesi bakımından önemli görmektedir. Onlara göre gerçekten ölüm isteğine sahip kişi daha çok kendini asma, yüksekten atlama, bileklerini kesme gibi daha ölümcül intihar yöntemlerine başvurmaktadır. Ancak yüksek dozda ilaç kullanımı da başlı başına ölüm isteğinin ciddiyetine işaret edebilir. Ölme isteğini yansıtması bakımından yöntemin öldürücülüğüne ilişkin derecelendirme yapabilmenin de önemli olduğu ileri sürülebilir. Bu araştırmada, kullandıkları yöntemin ölümcüllüğüne ilişkin derecelendirmeleri bakımından İG’ler üç farklı grup içerisinde yer almışlardır. Birinci grupta kullandığı ilaçların adlarını, fonksiyonlarını ve doz sınırını 111 bilen veya adeta “dersine iyi çalışmış bir öğrenci” gibi bunları öğrenen İG’ler yer almıştır. “Ecza dolabına gittim. Akineton aradım, akineton bulamadım. Serokel aradım, Serokel bulamadım. Lavrastil aradım, bulamadım. En son Norodol buldum. Norodol’da en düşükleri içinde. Pakete baktım. İçinde aşağı yukarı otuz iki-otuz üç tane vardı. İki tanesi düştü yere.” (İG 21) “Bizim ordaki eczaneden aldım. Eczacıya sormuştum ne kadar almalıyım diye. O da bana her gün bir tane al dedi, yatmadan önce bir tane yeter dedi. Daha fazlası zararlı olur dedi.” (İG 1) “Bir ara yine de vazgeçtim… Ben de düşündüm. Ama o ilaçların öldürmeyeceğini biliyordum. Hani az içmesem belki öldürür, zaten az içecektim ya. Kayınvalidem söylemişti, bunlar tehlikesizdir diye. Onlardan aldım.” (İG 2) İkinci grupta kullandığı ilaçlara aşina olmasına karşın bunların öldürücülük düzeyini bilmeyen; ancak sadece tahminleriyle hareket eden İG’ler yer almıştır. “Annemin. Tansiyon hastası annem, onun ilaçları... Ya aslında bunlar da bayağı bir etkili olur diye sandım, ama olmadı. Ben gayet iyiydim, yürüyordum.” (İG 19) “Çünkü ben bi ilaç içmenin bu boyutta yani o an böyle hani insan bilinci gidiyo. Hani hiç bi şey yapamıyo yaaa! Ben hiç böyle olacağını düşünmedim. Hani ben bayılırım, gerçi zaten şansıma da bayılmadım da; ama hani ben kendimden geçerim, biter yani yavaş yavaş olacağını hiç düşünmedim. Bi baktım ki gidiyorum.” (İG 8) Üçüncü ve son grupta ise kullandığı ilacın öldürücülüğü, kime ait olduğu ve girişim anında ilaçtan ne kadar kullandığı hakkında hiçbir bilgisi olmayan İG’ler yer almıştır. “Kazan dairesine indim. Orda ilaç vardı. Yani böcek ilacı, şey ilacı işte tarım ilacı. Onu açtım, diktim. Ama ne içtim, ne kadar içtim hiç bilmiyorum.” (İG 16) “Anneme ait ilaçlarmış yani daha yeni öğrendim çünkü.” (İG 18) Ortaya çıkan bu tablo birinci grupta yeralan İG’lerin ölüm ve yaşam çizgisi arasında kontrolü elinde tuttuklarını; ikinci grupta yeralan İG’lerin literatürde sıklıkla belirtildiği gibi ölümle adeta kumar oynadıklarını; üçüncü grupta yeralan İG’lerin ise yaşam isteğinden tümden vazgeçmemesine rağmen süregelen belirsizlikte (ölme ve yaşam isteklerinin iç içe geçmiş olması) yine de ölümü göze aldıklarını düşündürmektedir. 4.2.3. İntihar Girişiminden Sonraki Döneme İlişkin Yaşantılar Bu bölümde İG’lerin eylemden sonraki yaşantıları ele alınmıştır. Bunlar sırasıyla ölümden kurtulma ve yardım arayışları, intihar girişiminde bulunmuş olmaya karşı tepkiler ile aile ve çevrenin tutumu şeklinde alt başlıklar içerisinde incelenmiştir. 112 4.2.3.1. Ölümden Kurtulmak İçin Yardım Arayışları Bu araştırmada üçü dışında İG’lerin tümünün eylem sonrasında bir yardım arayışına yöneldiği belirlenmiştir. Araştırma kapsamında ölümden kurtulmaya yönelik olarak yardım arayışı kendi içerisinde “aktif yardım arayışı”, “pasif yardım arayışı” ve “hem aktif hem de pasif yardım arayışı” olmak üzere üç gruba ayrılmıştır. Aktif yardım arayışı: İG’lerin yarıdan fazlasının eylemden sonra aktif yardım arayışı içerisine girdikleri belirlenmiştir. Aktif olarak yardım arayışına giren İG’lerin intihar niyetlerinin zayıf olduğu düşünülmüştür. Araştırma kapsamında akrabalarına, komşularına veya arkadaşlarına “helalleşme” adına mesaj çekme, olayın ardından bir süre sonra onlardan birini evine çağırma, ev halkını olaydan haberdar etme ve tek başına hızla acil servise gelme birer “aktif yardım arayışı” olarak değerlendirilmiştir. “Kız kardeşimin ilk önce haberi oldu. Ona mesaj attım... İşte, hakkını helal et gibi filan bir şeyler yazdım. Sonra baktım beni arıyor, telefonu kapattım. Açtım kuzenimi aradım. Ona da söyledim.” (İG 13) Pasif yardım arayışı: İG’lerin bir kısmı yardım arayışında dolaylı yollara başvurmuşlardır. Bu doğrultuda kötü bir şey olacağını ima eden veya tehdit içeren bir davranışta bulunduktan veya konuşma yaptıktan sonra hızla olay yerinden uzaklaşma, herkesin görebileceği bir yerde (örneğin evin salonunda) eylemi gerçekleştirme, boş ilaç kutularını kolayca görülebilecek bir yerde bırakma ve eşin veya aile üyelerinden birinin eve gelme saatine yakın bir zamanda eylemde bulunma birer “pasif yardım arayışı” olarak değerlendirilmiştir. “Elim kesilmişti benim. O (evde birlikte kaldığı arkadaşını kasteder) yara bantı almaya gitti. O giderken ben ilaçları aldım lavaboya gittim, içtim. Geri geldi, O da anlamış zaten benim böyle bi şey yapacağımı. Sonra gitti baktı ilaçları sen mi içtin falan. Ben tersledim O’nu. Hani git başımdan.” (İG 8) Eylemde bulunduktan sonra pasif olarak yardım arayışında olan İG’lerin anlatıları eylemlerine ciddiyet kazandırma veya içerisinde bulundukları güçlüğü etkili bir şekilde anlatma isteğinde olduklarını düşündürmektedir. Hem aktif hem de pasif yardım arayışı: Aşağıda İG (11)’in anlatısından anlaşılabileceği gibi İG’lerin bazıları da hem aktif, hem de pasif yardım arayışı içinde olmuşlardır. “Ondan sonra arkadaşım geldi. Onu çağırmıştım; çünkü tek dostum o benim. Ben dedim kötüyüm dedim, gelir misin dedim. Ondan sonra tabi bilmiyorlardı benim hap içtiğimi. Sonra ben, İşte kutuları gördü. İlaç kutularını gördü. İçtin mi dedi. İçtim dedim. Ondan sonra aldılar hastaneye getirdiler beni, ordan da buraya gönderdiler.” (İG 11) 113 Güleç ve Aksaray (2006: 144) tarafından yapılan araştırmada da İG’lerin yarısının (63 olgudan 32’si, %50.8) girişimden sonra yardım arayışı içerine girdiği bildirilmiştir. Bu araştırmada ise İG’lerin büyük bir çoğunluğunun ölümden kurtulmak için yardım arayışına girdikleri koparmadıklarının belirlenmiştir. ve iletişime Bu açık durum İG’lerin olduklarının birer yaşamla göstergesi ilişkilerini olarak değerlendirilmektedir. 4.2.3.2. İntihar Girişiminde Bulunmuş Olmaya Karşı Tepkiler İG’lerin intihar girişiminde bulunmuş olmaya karşı tepkileri “eylemde bulunmuş olmaktan pişmanlık duyma”, “eylemde bulunmuş olmaktan dolayı pişmanlık duymama”, ve “karmakarışık duygu ve düşünceler içerisinde olma” başlıkları altında ele alınmıştır. Bunların ayrıntılarına geçmeden önce İG’lerin intihar girişiminde bulunmuş olmaya karşı tepkileri ile bağlantılı iki önemli noktanın üzerinde durmak yararlı olacaktır. Bunlardan birincisi; bazı İG’lerin tepkilerinin doğrudan amaca ulaşma durumuna göre biçimlenmiş olmasıdır. İG(21)’in anlatısı bu doğrultuda bir fikir vermektedir: “Belki XX (kız arkadaşının adı) açısından hiçbir şey değişmeyecekti. Ha annemler üzülecekti, o kadar olcaktı. O olacaktı. Ben de gitmiş olacaktım. Benim istediğim olacaktı sonuçta ama bi işe yarıyacağını pek sanmıyorum... Sonra pişmanlık hissettim. Yalnızca pişmanlık hissettim, başka hiçbir şey hissetmedim.” (İG 21) Üzerinde durulması gereken ikinci önemli nokta ise bazı vakalarda açıklıkla görülebileceği gibi intihar girişiminde bulunmuş olmaya karşı gösterilen tepki ile geride kalan süreç arasında doğrusal bir ilişkinin bulunmayışıdır. Bu durum intihar niyetinin şiddetindeki dalgalanmaya bağlı olarak inişli çıkışlı bir sürecin (duygu, düşünce ve davranışlarında görülen anlık değişimlerin) yaşanmış olması ile ilişkilendirilmektedir. Şöyle ki; eylemde bulunma anında intihar niyetinin şiddeti son derece yüksek olmakla birlikte bazı İG’lerin eylemde bulunduktan sonra yaşam istekleri yeniden canlanmıştır. Bu İG’lerde ölüm yerine yaşama isteğinin ağır bastığı görülmüştür. Bazı İG’lerin ise ifadelerinden sürecin daha karmaşık olduğu; ölüm isteği ve düşüncesinin intihar girişimi öncesi, anı ve sonrasında hep inişli çıkışlı bir yol izlediği anlaşılmıştır. Daha önce değinildiği gibi intihar davranışında ölüm ve yaşam isteği gibi iki zıt durumun bir arada bulunduğu (Kalafat ve Underwood, 2005: 167) yeniden düşünülecek olunursa böyle bir tablonun ortaya çıkışının hiç de şaşırtıcı olmadığı görülecektir. Odağ (2002: 68) uygulamalarda bu tür tablolarla sıklıkla karşılaşılabileceğini belirtmektedir. Tıpkı bu araştırmada da görüldüğü gibi Odağ’ın ifadesiyle aynı kişi değişik zamanda bazen parasuisid, bazen de suiside özgü belirtiler gösterebilmektedir. Örneğin suisidin en 114 tehlikeli dönemindeki bir kimse her türlü yardıma ya da çözüm yollarına kapalı bir tutum gösterebilir. Ama aynı kişi kısa bir süre sonra yardım isteyebilir, çözüm arayabilir, çevreye daha açık bir ilişki geliştirebilir. İG (7) vakası girişim öncesi ve girişim sonrası dönemlerdeki yukarıda sözü edilen inişli çıkışlı hareketi göstermesi bakımından ilginç bir örnektir. “Bir aydan fazla süredir intihar düşüncesi taşıyan İG (7) kimsenin evde bulunmadığı ve eve gelme ihtimalinin olmadığı bir zamanda çoklu yöntem kullanarak intihar girişiminde bulunmuş; ancak olaydan bir süre sonra en yakın arkadaşına telefon ederek onu evine çağırmıştır. Eve gelen arkadaşı İG (7)’yi bir süre hava alması için gezdirirken durumunun ağırlaşması üzerine onu hemen Hastanenin Acil Servisine getirmiştir. Tıbbi tedavisinden sonra kendisine gelen İG (7)’nin genel görünümü ve kimi ifadeleri kurtarıldığı için son derece öfkeli ve kızgın olduğunu göstermiştir. Pişmanlık duyma: İG’lerin ölümden kurtulmaya karşı tepkileri incelendiğinde çoğunluğunun eylemde bulunmuş olmaktan dolayı pişman olduğu görülmektedir. Bazı İG’ler bu eylemleri yüzünden kendisini acımasızca eleştirmiş, bazıları ise eylemi bilmeden ve aniden gerçekleştirdiklerini öne sürerek eylemlerinin hatalı ve bencilce yapılmış bir davranış olduğunu ifade etmişlerdir. Ayrıca pişmanlık duygularına kendisini ve yakınlarını güç duruma düşürmüş olmaktan kaynaklanan üzüntü ve suçluluk duyguları da eklenmiştir. “Hapları içince düşünmüyorsunuz, ama şimdi aptalca geliyor.” (İG 9) “Yani keşke içmeseydim de buraya hiç gelmeseydim (gülerek) diyorum. Yani en azından hiç kimseyi üzmemiş olurdum. Ve kendim de bu kadar eziyet görmezdim. Yani bu dördüncü serum, kendimi iyi hissetmeme rağmen, o şekilde, bayağı bi uykusuz kaldım.” (İG 19) “Suçluluk duygusu hissediyorum. Keşke arasaydım, söyleseydim diye düşünüyorum. Kendimden tiksiniyorum. Bunu yaptığım için. O kadar güçsüz olmamalıydım.” (İG 4) İntihar girişiminde bulunmuş olmaktan dolayı pişman olan İG’lerin bir kısmı kendisini bir kısmı da önemli bir yakınını düşünerek ölümden kurtuldukları için sevinmişler diğer yandan yeniden yaşama tutunmak için yeni hedef ve arayışlara yönelmişlerdir. “Şimdi, iyiyim. Yaniii dediğim gibi kafamda sorunlar var mı var. Yani düşündüğüm gibi ama dediğim gibi bunları atmak bana düşüyor. Belki de sizlerin yardımıyla bunları atarım... Ha yani, çok istiyorum çünkü kurtulmayı. İnşallah böylece kurtulurum, dediğim gibi hayatıma kafamdakileri dediğim gibi anneyi babayı herkesi silip aileme, çocuğuma, işime gücüme, onları yapmak, şu an için şeyim, çocukları okutmak... Öyle. Yani benim gibi cahil olmasınlar. Ben bunları daha iyi düşünüyorum... Yani bana analık geldi onlara babalık gelirdi, o daha kötüydü.” (İG 16) Pişmanlık duymama: Az sayıda da olsa İG’lerin bir kısmı intihar girişiminde bulunmaktan dolayı hiç de pişman olmadığını belirtmiştir. Örneğin görüşmeler 115 esnasında bir grup İG, yeniden intihar girişiminde bulunacağını ima edici bir tavır içerisinde, adeta ne kadar korkusuz biri olduğunu da göstermeye çalışarak eylemde bulunmuş olmaktan hiç de pişmanlık duymağını açıklıkla ifade etmiştir. “Pişmanlık duymadım, tabi göbek de atmıyodum.” (İG 2) “Ve intihar ettim işte. Ama maalesef kurtuldum.” (İG 5) “Hiçbir şey hissetmiyorum. Yani pişman değilim. Ben pişman olacağım şeyi hiç bi zaman yapmam.” (İG 6) Karmakarışık duygu ve düşünceler içerisinde olma: Kendisini bir türlü toparlayamamış, girişimi nasıl yaptığının şaşkınlığını üzerinden atamamış, ne yaptığını ve ne hissettiğini bilmeyen bir grup İG de bulunmaktadır. Çaresizlikleri her hallerinden belli olan bu İG’lerin duygularının yanısıra düşünceleri de karmakarışıktır. “Hiçbir şey hissetmedim. Çünkü kafam halen daha karmakarışık. Halen eşimin yüzüne bakamıyorum. Hala yalan konuşuyor zannediyorum… Atamadım, bir türlü atamadım. Yardım istiyorum ama, bi türlü kendime yardım edemiyorum. Kendi kendime yardım edemiyorum, teselli veremiyorum kendi kendime.” (İG 12) 4.2.3.3. Aile Ve Çevrenin Tepkisi İntihar davranışı ister bir ilişki kurma isteğini dile getirsin, ister konumu değiştirme amaçlı olsun, ister bir çağrı, ister bir uyarı, isterse bir ileti olarak anlaşılsın sonuç olarak çevreyi de etkisi altında bırakmaktadır (Odağ, 2002: 68). Çevrenin intihar girişimlerine karşı tepkisinin intihara gösterilenden daha farklı olmaması (Odağ, 2002: 68) ve özellikle bir intihar girişimini izleyen süreçte ailelerin büyük bir stres yaşamaları (Coggan ve Benett: 2002: 17) nedeniyle görüşmelerde son olarak bir de ailenin ve çevrenin intihar girişimi karşısında sergilediği tutum üzerinde durulmuştur. Ailelerin çoğunlukla İG’lere karşı koruyucu ve destekleyici bir yaklaşım içerisinde oldukları; fakat az sayıda da olsa bazı ailelerin İG’yi ve eylemini reddedici bir yaklaşım sergiledikleri belirlenmiştir. Koruyucu ve destekleyici yaklaşım: İG’lerin çoğunluğu eylemi evinde gerçekleştirdiği için eylemden öncelikle aile üyelerinden birinin haberi olmuştur. Evinde hiçbir aile üyesi olmadığı bir zaman diliminde eylemde bulunan İG’lerin ise akraba, komşu veya arkadaşlarından biri İG’den haberi alır almaz onun evine gelmiştir. İG ile ilk temas kuran kişiler kısa süreli de olsa korku, telaş ve panik içerisinde kalmışlardır. Daha sonra İG’yi bu güç durumdan kurtarabilmek için ya öncelikle kendileri bir şeyler yapmaya çalışmışlar (kusturmaya çalışma, açık havada gezdirme, sorunu bilen birine 116 danışma gibi) ya da elinden bir şey gelmediği için çok hızlı bir şekilde İG’yi Hastanenin Acil Servisi’ne getirmişlerdir. “Çok kötü oldu böyle, konuşamadı yani. Ondan sonra işte kaç tane içtin, ne içtin falan sordu, baktı yan etkilerine falan. Sonra hemen işte bir hemşire akrabamız var. O’nu aradık hani, napalım ne edelim. Kalbe zarar verebilir o ilaçlar dedi... Hemen hastaneye gidin dedi. Sonra işte yengemi aradık. Arabası vardı. O geldi, aldı. Beraber hastaneye geldik.” (İG 20) İG’ler eylemde bulunduğunu öğrenen yakın ve uzak çevredeki kişilerin çoğunluğunun büyük bir üzüntü yaşadığını, koruyucu ve destekleyici bir tavır içerisine girerek bunu “değer miydi?”, “hayatından önemli miydi” sözleriyle kendilerine de yansıttığını ifade etmişlerdir. Böylece İG’lerin bir kısmının çevrenin ilgi ve dikkatini kendi üzerinde toplama amacına ulaştığı düşünülmüştür. Reddedici yaklaşım: İG’lerden bazıları eylemlerinden dolayı çevresindeki kişilerin son derece sert tepkileriyle karşılaştıklarını belirtmişlerdir. Yer yer incitici ve onur kırıcı sözler de içeren bu tepkilerin, İG’lerin halen devam ettiği gözlenen çaresizliklerinin, huzursuzluklarının ve gerginliklerinin devam etmesinde önemli payı olduğu düşünülmektedir. “Benim kız kardeşim diyo. O haplar az geldi sana diyo; biraz daha veriyim, biraz daha iç. Kökten gidersin diyo.” (İG 11) “Neden yaptın bunu dedi, ben sana demedim mi dedi, bitti bitti demiştim dedi. Ben dedim, böyle böyle oldu. Anlattım size anlattığım gibi.” (İG 12) 117 BÖLÜM 5: SONUÇLAR Bu araştırma; Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisi’ne intihar girişimi nedeniyle getirilen genç yetişkinlerin intihar girişimine yönelimlerinde etkili olan faktörleri kendi psiko-sosyal bağlamı içerisinde inceleyerek; bu eylemleri hakkında daha bütüncül ve derin bir kavrayışa ulaşma amacıyla gerçekleştirilmiştir. Nitel araştırma tasarımı içerisinde kurgulanmış olan bu araştırma, yorumsamacı bakış açısıyla intihar girişimi vakalarına yönelmiştir. Bu bölümde araştırmada ortaya çıkan sonuçlar üzerinde durulmuştur. Araştırma sonuçları iki başlık altında ele alınmış; bu doğrultuda öncelikle İG’lerin intihar girişim dönemlerindeki yaşantılarından elde edilen sonuçlara; daha sonra da bu sonuçların bütünleştirilmesi ile ortaya çıkan genel sonuçlara yer verilmiştir. 5.1. İNTİHAR GİRİŞİMİ DÖNEMLERİNDEKİ YAŞANTILARA İLİŞKİN SONUÇLAR İG’lerin intihar girişimi dönemlerindeki yaşantılarına ilişkin sonuçlar intihar girişiminden önceki dönem, girişim dönemi ve girişimden sonraki dönem olmak üzere üç ana başlık altında ele alınmıştır. 5.1.1. İntihar Girişiminden Önceki Dönemdeki Yaşantılara İlişkin Sonuçlar İG’lerin eylemden önceki yaşantıları; algılanan kişilik özellikleri, aile yaşamı, sosyal sistemlerle ilişkileri (arkadaşlık ve komşuluk ilişkileri, okul / çalışma yaşamı), sorun çözme ve sorunlarla başetme, duygusal durum ve intihar girişiminden söz etme temalarına göre incelenmiştir. Bu temalar çerçevesinde İG’lerin intihar girişimi öncesindeki yaşantılarıyla ilgili şu sonuçlara ulaşılmıştır: Kişilik özellikleri bakımından İG’lerin yarısına yakını kendilerini “iyi niyetli”, “yardımsever”, “neşeli – güler yüzlü”, “yaşam dolu”, “çalışkan” ve “mücadeleci” şeklinde olumlu öğeler içeren kişilik özellikleri ile betimlemişlerdir. Buna karşılık diğer İG’lerden bir kısmı literatürde intihar davranışı için risk oluşturduğu öne sürülen “kendini kontrol edememe”, “içekapanıklık”, “kendine zarar verme”, “asabilik (sinirli olma)”, “çekingenlik”, “tutarsızlık - dengesizlik”, “aşırı duygusallık” ve “bir işe yaramama” gibi olumsuz öğeler içeren kişilik özelliklerine sahip olduklarını belirtmiştir. Bunların dışında 118 hem olumlu hem de olumsuz öğeler içeren kişilik özelliklerine (örneğin hem neşeligüleryüzlü hem de asabi olma gibi) sahip olduğunu belirten İG’lere de rastlanılmıştır. Olumlu kişilik özelliklerine sahip olduğunu belirten İG’lerin anlatıları, intihar girişimine yönelmelerinde, eylemden önceki dönemde ortaya çıkan ve duygusal yaşamlarını altüst eden kriz(ler)in etkili olduğuna işaret etmiştir. Olumsuz kişilik özelliklerinden birkaçına sahip olduğunu bildiren İG’lerin anlatıları ise söz konusu kişilik özelliklerinin, onların intihar girişimine yönelmelerini sağlayan “hazırlayıcı” bir faktör olduğunu düşündürmüştür. İG’lerin aile yaşamları ile bağlantılı olarak; aile ilişkilerinin niteliği, anne-baba tutumu, ailenin sorunlu üyesi olarak görülme ve yaygın evlilik sorunlarının onların intihar girişimine yönelimlerinde etkili olduğu belirlenmiştir. İG’lerin çoğunluğu çekirdek aile içerisinde yaşamaktadır. Çekirdek aile içerisinde yaşayan İG’lerin, ebeveynleri veya eşleri ile gergin ve çatışmalı bir ilişki içerisinde oldukları görülmüştür. Dolayısıyla onların doyurucu bir ilişki ağı içerisinde yaşadıklarını söylemek güçtür. Geniş aile içerisinde yaşayan dört İG bulunmaktadır. Bu gruptaki İG’lerin ailelerinde hiyerarşik ilişki kalıplarının daha belirgin ve yaygın olduğu dikkati çekmiştir. İG’lerin anlatıları; yaygın olarak koruyucu, destekleyici ve dayanışmacı gibi olumlu özellikleri ile bilinen geniş ailenin, her zaman olumlu biçimde işlemediğini; bu tip ailede hareket alanlarının sınırlandığını, kimi zaman büyük aile üyelerinin baskılarına maruz kalındığını ortaya çıkarmıştır. Dört İG ise literatürde intihar davranışı için bir risk faktörü olduğu bildirilen parçalanmış aile içerisinde yaşamaktadır. Bu ailelerde eşin veya ebeveynlerden birinin bulunmaması nedeniyle aile düzeni bozulmuş ve aile üyeleri biraradalığı sağlamada zorlanmışlardır. Parçalanmış ailede en küçük bir sorunun hemen bir krize, her tartışmanın kolayca bir kavgaya dönüştüğü görülmüştür. Bu grupta yer alan İG’lerin aile üyeleriyle oldukça sınırlı bir ilişkisi olduğu dikkati çekmiştir. Özellikle 18-22 yaş grubu içerisinde yer alan bazı İG’lerin anlatıları anne-babalarının tutumlarından rahatsız olduklarını ortaya çıkarmıştır. Ebeveynlerinin sergiledikleri; “aşırı ilgi veya ilgisizlik”, “kısıtlayıcı ve otoriter yaklaşım”, “kardeşler arasında ayrımcılık yapma” ve “sözlü şiddet”ten İG’ler olumsuz yönde etkilenmişlerdir. Ebeveynlerin tutumundan rahatsız olan İG’lerin babaları ile daha mesafeli, anneleriyle ise çatışmalı ve kavgalı bir ilişki içerisinde oldukları görülmüştür. Aileleri tarafından en sorunlu aile üyesi olarak görülen İG’ler de bulunmaktadır. Bu İG’ler; aileyi sürekli uğraştıran, yoran ve huzurunu bozan kişi olarak değerlendirilmiştir. 119 Dolayısıyla herhangi bir sorun çıktığında bu İG’ler doğrudan sorunun kaynağı olarak görülmüşlerdir. Ailelerin “sorunlu” olarak gördükleri İG’lerden desteğini çekmesi ve genellikle onlara karşı sert ve katı yaklaşım içinde olması İG’lerin kendilerini ailelerinden soyutlanmış hissetmelerine neden olmuştur. İG’lerin önemli bir kısmı ebeveynlerine oranla kardeşleri ile daha yapıcı, samimi ve dayanışmacı bir ilişki içerisinde görülmüştür. Bu özellikleri ile kardeşler araştırmada “koruyucu faktör” olarak değerlendirilmiştir. Araştırma kapsamında altı evli İG bulunmaktadır. Bu İG’lerden dördünün eşi ile sorunlu bir ilişki yürüttüğü ise hemen dikkati çekmiştir. Vakalarda aile içinde şiddet içeren davranışların fiziksel olmaktan çok sözel olduğu (bağırma, aşağılama, hakaret etme vb) belirlenmiştir. İG’lerin anlatıları evlilikle ilgili sorunların oluşmasında ve devam etmesinde sevgisizliğin, ilgisizliğin, güvensizliğin ve mutsuzluğun önemli payı olduğunu ortaya çıkarmıştır. İG’ler eşleri ile sorunlarını karşılıklı çözebilmek yerine kök ailelerden yardım arayışına girmişler; eşler, karşı tarafa üstünlük sağlamak üzere çocukları birer “koz” olarak kullanmışlardır. Oysa dışarıdan yapılan müdahaleler mevcut sorunları çözme yerine daha da ağırlaştırmıştır. Tüm bunlarla birlikte kronik hale gelen evlilik sorunlarından oldukça fazla etkilenen kadınların bir çıkış yolu bulamadıkları anlaşılmıştır. Kadınların evlilik yaşamlarında karşılaştıkları sorunların çözümsüzlüğünde “zayıf toplumsal konumları”nın etkili olduğu düşünülmüştür. Araştırma kapsamında İG’lerin sosyal sistemlerle ilişkileri; arkadaş grubuyla ilişkiler, okul ve çalışma yaşamı şeklinde alt bölümlere ayrılarak ele alınmıştır. İG’lerin sosyal sistemlerle ilişkilerinin ağırlık noktasını arkadaş grupları ile kurulan ilişkiler oluşturmuştur. İG’lerin bir kısmı arkadaş edinme bakımından avantajlı; bir kısmı da dezavantajlı bir konum içerisinde görülmüştür. Bu iki farklı durumun ortaya çıkışında; kişilik özellikleri, ebeveynlerinin tutumu ve ailedeki pozisyonlarının (ev kızı veya ev hanımı olma, evin işsiz üyesi olma gibi) etkili olduğu düşünülmüştür. Birinci gruptaki İG’lerin yalnızlıkları, ikinci gruptaki İG’lerin ise kontrolü güç ve dağınık ilişki ağı, intihar girişiminde bulunmaya yönelik eğilimi artıran hazırlayıcı faktörlerden biri olmuştur. Görüşmelerde arkadaşlarla ilişkiler bakımından üzerinde en fazla durulan konu “karşı cinsle ilişkiler” olmuştur. Araştırma kapsamında bulunan on iki bekar İG’den sekizinin karşı cinsle duygusal ilişki içerisinde olduğu belirlenmiştir. İG’lerin bu ilişkilerinde duygularını sağlıklı bir şekilde kontrol altına alamamış ve duygularına belli sınırlar 120 koyabilmeyi başaramamış olmaları ise hemen göze çarpmıştır. Ayrıca İG’lerin önemli bir kısmının karşı cinsle ilişkilerini yürütmede yüz yüze ve karşılıklı konuşma yerine günümüzün popüler iletişim araçlarına (özellikle cep telefonu ve internet) çok sık bir şekilde başvurmaları ister istemez ilişkilerinin olumsuz yönde etkilenmesine neden olmuştur. Ailesinde ya da yakın çevresinde paylaşımda bulunabileceği ve geribildirimler alabileceği kişi(ler) bulunmayan İG’ler, karşı cinsle yürüttükleri ilişkilerinde duygusal bir yükün altında ezilmişler; hayal kırıklığı, öfke, çaresizlik, engellenmişlik ve soyutlanmışlık duyguları içerisinde üstesinden gelemedikleri bir bunalımın eşiğine sürüklenmişlerdir. İG’lerin bir kısmı eylem öncesinde intihar düşüncelerini arkadaşlarıyla paylaşmış, bunun sonucunda bir süreliğine de olsa intihar düşüncelerinin şiddeti azalmıştır. Bir kısım İG ise eylem sonrasında öncelikle arkadaşlarını arayarak onlardan yardım istemiştir. Bu iki durum arkadaşların intihar girişimi öncesinde “koruyucu”; sonrasında ise “kurtarıcı” şeklinde iki önemli işlevi yerine getirdiklerini göstermiştir. İG’lerin okul yaşamları ile intihar girişimine yönelmeleri arasındaki bağlantıda; “okul devamsızlığı”, “sorunlu öğrenci konumu” ve “okul yöneticilerinin tutumu” ön plana çıkmıştır. İG’lerin bazıları çeşitli nedenlerden dolayı okula devam konusunda sorun yaşamıştır. İG’lerin anlatıları aile ilişkilerinde yaşanan sorunların, okul devamsızlığına neden olan etkenlerin başında geldiğini göstermiştir. Bulundukları ortama uyum sağlamakta güçlük çeken İG’lerin bir kısmı ise okul yaşamlarında arkadaşları, öğretmenleri ve okul yöneticileri tarafından “sorunlu öğrenci” olarak görülmüşlerdir. Bu İG’ler arasında daha önceden ayaktan psikiyatrik tedavi görenler de vardır. Araştırmada, az sayıda da olsa bazı vakalarda okul yöneticilerinin İG’lere yönelik tavırları dikkat çekmiştir. İG’lerin anlatılarından okul yöneticilerinin İG’lerin kriz içerisinde olduklarını zamanında fark edemeyip, bir de onlara karşı kınayıcı ve azarlayıcı bir yaklaşım sergiledikleri ve böylece onların daha da güç duruma düşmelerine neden oldukları anlaşılmıştır. Görüşmelerden çalışma yaşamı içerisinde olan İG’lerin yoğun ve hızlı tempoya sahip işlerde çalışıyor olmaları nedeniyle gerek aileleriyle gerekse karşı cinsten arkadaşlarıyla yaşadıkları sorunların çözümüne yeterince zaman ayıramadıkları anlaşılmıştır. Bu İG’lerin; aile, karşı cinsten arkadaş ve yoğun çalışma yaşamı döngüsünün içerisinde sıkışıp kalmaları ve bu yaşam alanları arasında bir türlü dengeyi kuramamış olmaları intihar girişimi öncesinde yoğun bir stres içerisinde olduklarını düşündürmüştür. 121 Görüşmelerde İG’lerin pek çok sorunla karşılaştıkları; bu sorunlara yönelik yeterli ve etkili başetme stratejileri geliştiremedikleri için epeyce zorlandıkları belirlenmiştir. Kısıtlı başetme becerilerinin yanısıra sahip oldukları destek kaynaklarının sınırlı oluşu da zorlanmanın başlıca nedeni olarak değerlendirilmiştir. Bu doğrultuda örneğin İG’lerin komşularıyla ilişkilerinin zayıf ve sınırlı oluşu onların intihar davranışından korunmak için önemli bir sosyal destek kaynağından yararlanamadığını açıkça ortaya koymuştur. İG’ler karşılaştıkları sorunlara yönelik kalıcı ve etkili çözümler bulma yerine; etkisi zamanla sınırlı, palyatif sayılabilecek önlemlere daha çok başvurmuşlardır. Bununla birlikte evli İG’ler için üç yaşında veya daha küçük yaşta çocuğa sahip olmanın sorunlarla başetmede ve hayatta kalabilmede önemli bir motivasyon kaynağı olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla “çocuk sahibi” olma da bu araştırmada intihardan koruyucu faktörler arasında değerlendirilmiştir. Yaşanan sorunların kronik hale dönüşmesi veya olumsuz yaşam olaylarının üst üste gelişi genel olarak depresyonla bağlantılı pek çok duygunun açığa çıkmasına kaynaklık etmiştir. Bu araştırmada öfke, huzursuzluk, ümitsizlik, utanç ve suçluluk İG’lerin en şiddetli ve yoğun yaşadıkları duygular olarak belirlenmiştir. İG’lerin yaşadıkları olaylara bağlı olarak öfkelerinin artmış oluşu hemen dikkati çekmiştir. Duygusal yaşantıda öfkenin ön plana çıkmış olması İG’lerin yaşam olayları karşısında aşırı uyarılmış olduklarının bir göstergesi olarak değerlendirilmiştir. İfade olanağı bulamayan, bunun yerine bastırılmaya çalışılan öfke duygusu bir süre sonra “patlama” olarak ifade edilen bir intihar girişimi ile dışa vurulmuştur. İG’lerin bir kısmı aynı zamanda huzursuz oluşlarıyla da dikkati çekmiştir. İG’lerin anlatıları huzursuzluklarının genellikle eş, ebeveyn veya partner ile yaşanan ilişki sorunlarından kaynaklandığına işaret etmiştir. Tüm intihar araştırmalarında görülebileceği gibi bu araştırmada da ümitsizlik, sıkça yaşanılan duygular arasında yer almıştır. Sorunları aşmak için tek başına sarf ettikleri çabaların sonuçsuz kalması, ileriye yönelik hiç bir çıkış yolunun görülememesi, insanlara karşı güvenin yitirilmesi ve kendini “kaybeden” statüsünde görme gibi olumsuz bilişsel değerlendirmeler ümitsizliğin ortaya çıkışında etkili olmuştur. Bununla birlikte İG’lerin bir kısmı ise “küçük düşürülme”, “hakaret işitme” ve “ayıplanma” nedeniyle utanç; “olanlardan kendini sorumlu görme” nedeniyle de suçluluk duyguları yaşamışlardır. İG’lerden on ikisi intihar girişiminde bulunacağından daha önce kimseye söz etmemiştir. İntihar girişiminde bulanacağından söz edenler ise kendi içerisinde, doğrudan ve dolaylı bir şekilde intihardan söz edenler olmak üzere iki farklı görüntü 122 çizmişlerdir. İntihar girişiminde bulunacağından doğrudan söz eden İG’lerin bu tutumu, kurtulmalarına olanak sağlayacak bir önlemi işin başında almayı istemiş olabileceklerini düşündürmüştür. İntihar girişiminde bulunacağından dolaylı bir şekilde söz eden İG’ler için ise intihara yönelim konusundaki kararsızlıklarının devam ettiği düşünülmüştür. İG’lerin anlatılarından gerek intihar girişiminden doğrudan gerekse dolaylı bir şekilde haberdar edilen kişilerin bunu yeterince dikkate almadıkları veya eylemi önlemeye ilişkin etkili bir çözüm geliştiremedikleri anlaşılmıştır. 5.1.2. İntihar Girişiminde Bulunma Dönemindeki Yaşantılara İlişkin Sonuçlar İG’lerin intihar girişiminde bulunma dönemindeki yaşantıları; tetikleyici faktörler, intihar düşünceleri, intihar girişiminin amacı, intihar girişimini planlama, intihar girişiminin yeri ve zamanı, yöntem seçimi ve yöntemin ölümcüllüğüne ilişkin derecelendirme temalarına göre incelenmiştir. Bu temalar çerçevesinde İG’lerin intihar girişiminde bulunma dönemindeki yaşantılarıyla ilgili şu sonuçlara ulaşılmıştır: Araştırma kapsamındaki intihar girişimlerinin neredeyse tamamının (iki vaka hariç) bir tetikleyici faktörün etkisiyle gerçekleştiği belirlenmiştir. Bu araştırmada sırasıyla “tartışma”, “terk edilme”, “gizli bir ilişkinin açığa çıkması” ve “sınıfta kalma” intihar girişimlerini tetikleyen faktörler olarak öne çıkmıştır. Eylemi tetikleyen faktörlerin niteliğine bakıldığında, literatür bilgileriyle de uyumlu olarak kişilerarası ilişkilerin intihar girişimine yönelmede son derece önemli olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Araştırmada İG’lerin intihar düşünceleri de incelenmiş; intihar düşüncelerinin sıklık, yoğunluk ve süre bakımından farklılaştığı görülmüştür. İG’lerin anlatılarından, intihar düşüncelerinin çoğunlukla tetikleyici faktörün ortaya çıkışından itibaren eylemde bulunma anına kadar geçen üç saatten az bir zaman içerisinde oluştuğu anlaşılmıştır. İG’lerin bir kısmı eylemden önce intihar girişiminde bulunup bulunmamayı ciddi bir şekilde düşünmüştür. Bu düşünme sürecinde ölüm isteği ile yaşama isteği arasında sıkışıp kalmış olmaları ise dikkati çekmiştir. Literatürdeki tanımından hareketle (kişinin intiharı düşünmesi ve bu doğrultuda girişimde bulunması arasındaki sürenin beş dakikadan daha az olması), bu araştırmada sadece üç intihar girişimi, tipik bir dürtüsel davranış olarak değerlendirilmiştir. İntihar düşünceleri bağlamında araştırmadan elde edilen bir diğer bulgu ise yaşamlarının geçmiş dönemlerinde de intihar düşüncesi taşımış olan beş İG’den dördünün ayaktan psikiyatrik tedavi görmüş olmasıdır. Söz konusu bulgu psikiyatrik bir bozukluğun bulunması ve/veya etkili bir şekilde tedavi 123 edilmemesi durumunda intihar düşüncelerinin yaşamın ilerleyen dönemlerinde yeniden ortaya çıkabileceğini göstermiştir. Bu araştırmada İG’lerin “sorun çözme”, “cezanlandırma”, “ruhsal acıyı / sıkıntıyı dindirme”, ve “incinen duyguları dile getirme” gibi değişik amaçlarla intihar davranışına yöneldikleri anlaşılmıştır. Bir grup İG’nin üstesinden gelemediği sorunla(rla) yaşama yerine ölümü tercih etmeye yönelik bir eğilim içerisine girmiş olduğu görülmüştür. Sorunların çözüme kavuşturulamaması yani bir çıkış yolunun bulunamaması durumunda intihar girişimi, bu İG’ler için sorunlardan kurtulmanın bir yolu olmuştur. İG’lerin bir kısmı kendilerini güç duruma düşüren olayların kendisinden, bir kısmı da çevresinde bulunan kişilerden kaynaklandığını düşünmüştür. Böyle bir düşünce içerisinde olan İG’lerin anlatıları güç durum karşısında kendisini veya çevresini cezalandırma isteği ile intihar girişimine yöneldiklerine işaret etmiştir. Bunlardan farklı olarak bir grup İG’nin artık katlanamayacağını düşündükleri duygularını dindirme; bir grup İG’nin ise terk edilme sonucunda oldukça incindiğini ve kırıldığını partnerine veya çevresindeki kişilere bildirme amacıyla intihar girişiminde bulunduğu belirlenmiştir. İG’lerin yarısı intihar girişimini herhangi bir plan yapmadan gerçekleştirmiştir. Bu İG’ler arasında eylemden önceki üç saatten daha fazla bir süre içerisinde intihar düşüncesi taşıyanlar da vardır. Bunların herhangi bir plan yapmamış olması özellikle dikkati çekmiştir. Bu durum İG’lerin intihar düşüncesi taşıyor olmasına karşılık, yaşamda kalma isteklerini sürekli korumuş olduklarını düşündürmüştür. İG’lerin büyük bir kısmı kendi evlerinde genellikle en az bir aile üyesinin evde bulunduğu veya eve gelme saatinin yaklaştığı bir zaman diliminde intihar girişiminde bulunmuştur. Çok az bir kısmı ise bir yakının evinde ya da “kazan dairesi”, “boş bir otel odası” gibi mekanlarda eylemi gerçekleştirmiştir. Özellikle evin dışında bir mekanda eylemi gerçekleştiren İG’lerin bu tercihleri onların intihar niyetlerinin şiddetli olduğunu düşündürmüştür. İG’lerin tamamı eylemlerinde “ilaç içme yöntemi”ni kullanmışlardır. Bununla birlikte ilaç içtikten sonra ikisi kadın, üçü erkek beş İG ise bu yöntemin yanı sıra farklı bir yöntemi daha (hafif derecede bileklerini kesmek, mutfak tüpünü açık bırakmak ve bira içmek gibi) kullanmıştır. Bu İG’lerin ilave bir yöntem kullanarak çevresine çok güç durumda olduğunu bildirme veya daha fazla dikkate alınma isteği içerisinde oldukları düşünülmüştür. İG’ler kullandıkları yöntemin ölümcüllüğüne ilişkin derecelendirmeleri 124 bakımından üç farklı grup oluşturmuşlardır. Birinci grupta kullandığı ilaçların adlarını, fonksiyonlarını ve aşırı doz sınırını bilen veya bunları sonradan öğrenen İG’ler yer almıştır. İkinci grupta kullandığı ilaçlara aşina olmasına karşın bunların öldürücülük düzeyini bilmeyen; ancak sadece tahminleriyle hareket eden İG’ler bulunmaktadır. Üçüncü grupta ise kullandığı ilacın öldürücülüğü, kime ait olduğu ve girişim anında ilaçtan ne kadar kullandığı hakkında hiçbir bilgisi olmayan İG’ler yer almıştır. 5.1.3. İntihar Girişiminden Sonraki Dönemdeki Yaşantılara İlişkin Sonuçlar İG’lerin intihar girişimi sonrasındaki yaşantıları sırasıyla ölümden kurtulmak için yardım arayışları, intihar girişiminde bulunmuş olmaya karşı tepkiler ile aile ve çevrenin tutumu temalarına göre incelenmiştir. Bu temalar çerçevesinde İG’lerin intihar girişimi sonrasındaki yaşantılarıyla ilgili şu sonuçlara ulaşılmıştır: İG’lerin neredeyse tamamının (üç İG dışında) eylem sonrasında bir yardım arayışına yöneldiği belirlenmiştir. İG’lerin yarıdan fazlası akrabalarına, komşularına veya arkadaşlarına “helalleşme” adına mesaj çekme, onlardan birini evine çağırma, olayın ardından bir süre sonra ev halkını haberdar etme ve tek başına hızla acil servise gelme şeklinde aktif olarak yardım arayışına yönelmişlerdir. Buna karşılık bazıları kötü bir şey olacağını ima eden veya tehdit içeren bir konuşma yaptıktan sonra hızla olay yerinden uzaklaşma, herkesin görebileceği bir yerde (örneğin evin salonunda) eylemi gerçekleştirme, boş ilaç kutularını kolayca görülebilecek bir yerde bırakma şeklinde dolaylı biçimde yardım arayışında bulunmuştur. Söz konusu her iki türden yardım arayışı içerisinde olma, ölme isteğine oranla yaşama isteğinin daha fazla olduğunu gösteren bir işaret olarak değerlendirilmiştir. İntihar girişiminde bulunmuş olmaya karşı tepkiler incelendiğinde İG’lerin çoğunluğunun eylemde bulunmuş olmaktan dolayı pişman oldukları görülmüştür. Bu İG’ler suçluluk duyguları içerisinde kendilerini eleştirmişler ve eylemlerini sorumsuzca yapılan hatalı bir davranış olarak değerlendirmişlerdir. Buna karşılık İG’lerin bir kısmı intihar girişiminde bulunmaktan dolayı hiç de pişmanlık duymamış, yeniden intihar girişiminde bulunacağını ima edici bir tavır sergilemiştir. Bu İG’lerin yeni bir intihar girişimi için risk taşıdığı düşünülmüştür. Görüşmelerde son olarak ailenin ve çevrenin intihar girişiminden sonra İG’ye karşı sergilediği tutum üzerinde durulmuştur. İG’ler ile ilk temas kuran kişiler kısa bir süre korku, telaş ve panik yaşamışlar; ancak hemen kendilerini toparlayarak çoğunlukla 125 koruyucu ve destekleyici bir yaklaşım içerisinde bulunmuşlardır. Buna karşılık bazı İG’lerin eylemi, çevre ve yakın kişiler tarafından son derece sert tepkiyle karşılanmıştır. Bu İG’lerin çaresizlikleri, huzursuzlukları ve gerginliklerinin intihar girişimi sonrasındaki dönemde de devam ettiği görülmüş; bu İG’lere hızlı bir şekilde profesyonel yardım sağlanmasının gerekli olduğu düşünülmüştür. 5.2. GENEL SONUÇLAR İntihar girişiminde bulunan kişilerin anlatılarından hareketle bu eylemlerini psiko-sosyal bağlamı içerisinde anlama çabası içerisinde yürütülen bu araştırmada, İG’lerin intihar girişimine yönelmelerinde birbiriyle bağlantılı pek çok faktörün etkili olduğu görülmektedir. Bununla birlikte araştırma kapsamındaki İG’lerin, intihar girişim dönemlerindeki yaşantılarının özellikle genç yetişkinler arasında görülme olasılığı yüksek olan intihar girişimleri hakkında önemli ipuçları taşıdığı düşünülmektedir. Söz konusu faktörlerin ve ipuçlarının neler olduğunu da içerecek şekilde temelde bu araştırmadan şu sonuçlar çıkarılabilir: 1. Araştırma kapsamında değerlendirilen ve her biri ancak kendi psiko-sosyal bağlamı içerisinde anlaşılabilecek intihar girişimi vakaları, oluşum / gelişim çizgisi bakımından birbirine benzeyen bir takım ortak özellikler de taşımaktadır. Bu benzer özelliklere dayanarak intihar girişimi vakalarının aşağıda betimlenmeye çalışılan görüntüyü (Şekil 1) yansıttığı düşünülmektedir: “İntihar davranışı için risk faktörü oluşturan kişilik özelliklerinden biri veya birkaçına sahip, sosyal destek sistemleri zayıf, sorun çözme ve başetme becerileri yetersiz, arkadaşlık ilişkilerinde, aile veya okul yaşamlarında çeşitli güçlükleri bulunan İG’ler, intihar girişiminde bulunmadan önce çoğunlukla üst üste gelen yaşam krizleri ile karşılaşmaktadırlar. Krizlerin sağlıklı bir şekilde aşılamaması İG’lerde depresyonla bağlantılı öfke, huzursuzluk, ümitsizlik, utanç ve suçluluk gibi duyguları alevlendirmektedir. Çözümsüzlüğün ve çaresizliğin had safhaya ulaştığı bir ortamda baş gösteren tetikleyici bir faktörün etkisiyle sorundan kurtulma, katlanılamayacak düzeye ulaşan ruhsal acıya bir son verme, kendisini veya çevresindekileri cezalandırma istekleri İG’leri eyleme güdülemektedir. Böylece İG’ler tetikleyici faktörün 126 AİLE YAŞAMI Aile ilişkilerinin niteliği Anne-baba tutumu Ailenin sorunlu üyesi olma Yaygın evlilik sorunları ARKAŞ GRUBU İLE İLİŞKİLER Arkadaş edinme olanakları Karşı cinsle ilişkiler Arkadaşın koruyucu / kurtarıcı rolü OKUL YAŞAMI Okul devamsızlığı Sorunlu öğrenci konumu Okul yöneticilerinin tutumu SORUN ÇÖZME VE SORUNLARLA BAŞETMEDE GÜÇLÜKLER Yetersiz destek kaynakları Palyatif önlemlerle sorun çözme DUYGUSAL DURUM Öfke, huzursuzluk, ümitsizlik, utanç ve suçluluk TETİKLEYİCİ FAKTÖRLER Tartışma, terk edilme, sınıfta kalma, gizli bir ilişkinin açığa çıkması İNTİHAR GİRİŞİMİNE GÜDÜLENME Sorun çözme Ruhsal acıyı dindirme, Cezalandırma İncinen duyguları dile getirme İNTİHAR GİRİŞİMİ (Ölümden kurtulmak için) YARDIM ARAYIŞI Aktif yardım arayışı, Pasif yardım arayışı, Hem aktif hem de pasif yardım arayışı Şekil 1: İntihar Girişimlerinin Oluşum / Gelişim Şeması 127 ortaya çıkışından sonraki üç saatten az bir süre içerisinde oluşan intihar düşünceleri eşliğinde; spesifik bir plan yapmaksızın çoğunlukla kendi evinde, akşam saatlerinde, en kolay ulaştıkları yöntemle (ilaç içme) eylemi gerçekleştirmektedirler. İG’ler eylemden sonra ölümden kurtulmak üzere aktif veya pasif olarak yardım arayışına yönelmekte, çoğunlukla eylemlerinden dolayı pişman olmaktadırlar. 2. İG’lerin intihar girişimine yönelimlerinde “kişilerarası ilişkiler”in belirleyici faktör olarak öne çıktığı görülmektedir. Kişilerarası ilişkilerin merkezinde ise “karşı cinsle ilişki” yer almaktadır. Araştırma bulgularına dayanarak; karşı cinsle kurduğu ilişkide bocalama ve hayal kırıklıkları yaşama, evde anne ve/veya babası ile çatışmalı bir ilişki sürdürme, eşi ile evliliğini yürütmede zorlanma ve okuldaki arkadaşları ve öğretmenleriyle anlaşamamanın özellikle intihar davranışı için risk faktörü taşıyan kişilerde (psikiyatrik bir bozukluğa ve zayıf bir sosyal destek sistemine sahip olma, parçalanmış bir ailede yaşama gibi) intihar eğilimlerini güçlendirdiği söylenebilir. 3. İntihar girişimleri üzerine odaklanan pek çok araştırmada olduğu gibi bu araştırmada da “ölüm” ve “yaşam” gibi iki zıt isteğin bir arada olduğu görülmektedir. İG’ler arasında, eylemden önce intihar düşünceleri taşıyanların eylemde bulundukları zamana kadar intihar girişiminde bulunup bulunmayacakları üzerinde epeyce düşünmüş olmaları dikkat çekicidir. İG’lerin, iki zıt istek arasında kararsız kaldıkları iniş çıkışlarla dolu bu süreç içerisinde; çoğunlukla parasuisid (yaşamın değişimi, yardım çağrısı) ancak kimi zaman da suisid (yaşamın yok edilmesi, kalıplaşmış, kesin, dönüşü olmayan tepki) eğilimi içerisinde görülmüş olmaları üzerinde önemle durulması gereken bir bulgudur. Söz konusu bulgu, intihar niyetinin şiddetinin ne olursa olsun tüm intihar girişimi vakalarını ciddiye almanın ve intihar girişiminde bulunan kişilere önyargısız yaklaşmanın gerekli olduğuna işaret etmektedir. 4. İG’lerin, eyleme yönelirken “sorun çözme”, “cezalandırma” veya “ruhsal acıyı dindirme” amacı taşıdıkları görülmektedir. İG’lerin özellikle intihar girişiminden önceki ve girişimde bulunma dönemine yönelik anlatıları ölümü, söz konusu amaçlarına ulaşmak için bir araç olarak düşünmüş olduklarına işaret etmektedir. Bu saptamaya dayalı olarak İG’lerin eylemleri; a) yaşadığı sorunlar karşısında bir çıkış yolu bulamadığını çevrenin dikkatini çekebilecek radikal bir tepki ile ortaya koyma veya b) kontrol edilemeyecek / katlanılamayacak düzeye ulaşan öfke ve huzursuzluk duygularını ölümcül olabilecek riskli bir davranış ile dışa vurarak dindirme şeklinde yorumlanabilir. 128 5. Güvenilebilecek bir arkadaşa sahip olma, kardeşler arası dayanışma ile üç ve daha küçük yaştaki çocukların varlığı, vakaların bir kısmında koruyucu faktör olarak öne çıkmıştır. Her ne kadar söz konusu faktörler sonuçta İG’lerin eylemde bulunmalarını engelleyememiş olsa bile, en azından intihar düşüncelerini bir süreliğine unutturma veya yoğunluğunu hafifletebilmiş olma ve sorunlarla başetmede motivasyon sağlama işlevi görmüş olması bakımından önem kazanmıştır. Araştırmadan elde edilen bu bulgu, intihar girişimi vakalarında hazırlayıcı faktörler kadar koruyucu faktörlerin de bulunabileceğini göstermesi bakımından önemli görülmektedir. 6. Bu araştırma için benimsenen nitel araştırma yöntemiyle intihar girişimine özgü pek çok bilgiye kişinin kendi perspektifinden ulaşılabileceği görülmüştür. Çok boyutlu, karmaşık öğeler ve inişli çıkışlı işlemler zinciri ile dolu vakalar, davranışın ortaya çıkışında kişinin çevresindeki olayları algılama ve anlamdırma biçiminin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Bununla birlikte soruna bir de yorumsamacı perspektiften bakmak suretiyle, psikososyal bağlamı içerisinde her bir intihar girişiminin kişi için taşıdığı anlamı çözümleyebilme ve böylece kişinin gerçek ihtiyacının ne düşünülmektedir. olduğunu saptayabilme yönündeki olanaklarımızın artabileceği 129 BÖLÜM 6: ÖNERİLER Araştırmadaki bulgular, gözlemler ve deneyimlerle bağlantılı olarak bu bölümde, biri araştırma kapsamında yer alan İG’ler için yapılandırılan sosyal hizmet müdahalesine; diğeri ise intihar girişimi olgusuna odaklanacak yeni araştırmalara yönelik iki öneri maddesi geliştirilmiştir. I. Öneri: Araştırmadan elde edilen bulgular, İG’lerin aileleri ve sosyal sistemlerle sürdürdükleri ilişkilerin sorunlarla dolu olduğunu göstermektedir. Bulgular dikkatle izlendiğinde İG’lerin sorunlarla baş etme becerilerinin zayıf ve sosyal destek sistemlerinin yetersiz olduğu; bu nedenle sosyal ilişki ağında ortaya çıkan sorunların hemen krizlere dönüşüverdiği görülmektedir. Bu noktada, kişilerin sosyal ilişkilerin niteliğinden kaynaklanan krizleri intihar gibi maladaptif davranışlara yönelmeden çözüme kavuşturmalarının ve yaşamın daha sonraki evrelerinde karşılaşacakları olası krizleri sağlıklı bir şekilde atlatabilmeleri için güçlü kılınmalarının son derece önemli olduğu düşünülmektedir. İG’lerin intihar girişimine yönelmelerinde; kişilerarası ilişki ağının ön plana çıkmış olması, karşılaştıkları krizleri kendi kaynakları ile aşamamış olmaları ve desteklenmeye, korunmaya ve (profesyonel) yardıma gereksinim duymaları bu kişilere sosyal hizmet müdahalesinin gerekli olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Yukarıdaki düşüncelerden hareketle bu araştırma kapsamında yer alan İG’lere yönelik bir “sosyal hizmet müdahale modeli” yapılandırılmıştır (Şekil 2). Modelin yapılandırılmasında Ankara Üniversitesi Psikiyatrik Kriz Uygulama ve Araştırma Merkezi’ndeki sosyal hizmet uygulamaları esin kaynağı oluşturmuş; Sonneck’in (1993b: 20-38) “krize müdahale” ile Kirst-Ashman ve Hull’un (1999: 31-47); “genelci sosyal hizmet müdahalesi” için öne sürdüğü düşünceler de göz önünde bulundurulmuştur. Bu yönüyle model; “krize müdahale yaklaşımı ile bütünleşmiş sosyal hizmet müdahalesi” olarak da değerlendirilebilir. Model, hem bütüncül hem de aşamalı bir yapıya sahiptir. Bu, modelin kesintisiz ve birbiri ile bağlantılı aşamalardan oluştuğu anlamına gelmektedir. Önerilen model, acil servise getirilen İG’lere yönelik sosyal hizmet müdahalesinin temel öğelerini içermekte ve sosyal hizmet uzmanına müdahalesi için izleyebileceği bir ana hat sunmaktadır. Kuşkusuz uygulamadaki sosyal hizmet müdahalesi, her bir İG’nin 130 ACİL SERVİS TIBBİ MÜDAHALE GÖZLEM ALTINDA TUTULMA PSİKİYARİ KONSÜLTASYONU İntihar Risk Olasılığı Yüksek İntihar Risk Olasılığı Zayıf HASTANEYE YATIRMA KRİZE MÜDAHALE ODASI veya KRİZ MERKEZİ PSİKİYATRİK Ve / veya PSİKO-SOSYAL TEDAVİ PSİKO-SOSYAL TEDAVİ PSİKİYATRİK TEDAVİ SHU’ya HAVALE SOSYAL HİZMET MÜDAHALESİ 1. İLK KARŞILAŞMA (Tanışma) 2. ÖN DEĞERLENDİRME 2.1. İG’yi tanıma 2.2. İG’nin durumunu birey, grup ve Toplum düzeyde inceleme 3. PLANLAMA 3.1. İG ile birlikte çalışma 3.2. Sorunları gruplandırma ve gereksinimleri dikkate alma 3.3. Öncelikli amaçları saptama 4. UYGULAMA 4.1. Birey, 4.2. Grup ve 4.3. Toplum düzeyinde uygulama 5.SON DEĞERLENDİRME 6. SONLANDIRMA 7. İZLEME Şekil 2: Acil Servise Getirilen İG’lere Yönelik Sosyal Hizmet Müdahalesi Akış Şeması 131 kendi koşullarına ve gereksinimlerine göre yapılandırılacaktır. Söz konusu müdahale modeli aşağıda belirtilen dört temel varsayıma dayanmaktadır: 1. İG dışarıya son derece kapalı ve (olası) intihar düşüncelerinde ısrarcı bir tutum içerisinde olmayıp, tedavisinin gerçekleştirilmesi için gerekli olan işbirliğine ve sorumluluğu paylaşmaya açıktır. 2. SHU, hastanenin acil servisiyle bağlantılı çalışan özgün bir tedavi biriminde (kriz merkezi, krize müdahale odası gibi) multi-disipliner bir anlayışla oluşturulmuş ruh sağlığı ekibinin bir üyesi olarak görev yapmaktadır. 3. Acil serviste çalışan SHU “krize müdahale ve intiharı önleme” konusunda ilave bir eğitim almıştır. 4. SHU, süpervizyon desteği altında çalışmaktadır. “İG’lere yönelik sosyal hizmet müdahale modeli” aşağıda sunulmuştur. İG’LERE YÖNELİK YAPILANDIRILMIŞ SOSYAL HİZMET MÜDAHALESİ İntihar girişiminde bulunduktan sonra acil servise getirilen İG’ler için yapılandırılan sosyal hizmet müdahalesi yedi aşamadan oluşmaktadır. I. Aşama: İLK KARŞILAŞMA (TANIŞMA) Araştırmanın kuramsal çerçevesinde de değinildiği gibi intihar girişimleri ile genellikle hastanelerin acil servislerinde karşılaşılmakta, dolayısıyla intihar girişiminde bulunan kişilerin ilk teması acil servisteki personel ile olmaktadır. Bu personellerden biri olarak SHU, İG’nin acil servise getirilişinden veya geldiğinden (çünkü nadiren de olsa İG’lerden bazıları-İG (10) örneği- kimsenin yardımını beklemeden yalnız bir şekilde acil servise gelebilmektedirler) haberdar olduğu andan itibaren onu yakından izler ve uygun bir zamanda onunla ilişki kurar. Tanışma, İG’nin Acil Servis’e başvurusu anında gerçekleşebileceği gibi tıbbi müdahalesinden sonra kendine geldiği bir zamanda veya psikiyatri konsültasyonundan sonra da gerçekleşebilir. Bilindiği üzere tıbbi müdahalesi yapıldıktan sonra İG’ler (en az) 12 saat süre ile gözlem odasında müşahade altında tutulmaktadır. İG’ler kendilerine geldikten sonra genellikle bitkin, çaresiz, şaşkın, karmaşık duygular içerisindedirler. Dolayısıyla İG’lerin içinde bulunduğu güç durum, ilk karşılaşmanın önemini artırmaktadır. Standart bir süresi olmamasına karşılık müdahalenin diğer aşamalarına oranla çok daha kısa süren bu aşamada SHU, kendisini takdim ettikten, yani İG’yi görevi ve amacı konusunda bilgilendirdikten sonra şunları yapar: 132 1. “Burada ve şimdi” olanlar üzerinde durarak zorlayıcı olmayan bir tutum içerisinde yaşadığı zorluğu samimi, ilgili ve saygılı bir yaklaşımla ele alıp; İG ile ilişki kurar. 2. İG’yi soru yağmuruna tutmadan, onun endişelerini gidermeye veya en aza indirmeye çalışır. Böylece ona yalnız olmadığını, bırakılmadığını bir kenara atılmadığını ve kendisine değer verildiğini gösterir. 3. Tıbbi müdahalesi gerçekleştirilmiş olan İG’ye bu konu hakkında bilgi verir ve ona gerekçesini de açıklayarak bir süre daha gözlem altında tutulacağını bildirir. 4. İG’ye; yardımcı olmayı, bu doğrultuda onunla birlikte çalışmayı ve kendisini hazır hissettiği bir zamanda yeniden görüşme yapmayı istediğini açıklar. Böylece ayrıntılı bir değerlendirme yapmak üzere İG’yi sonraki görüşmeye hazırlar. II. Aşama: ÖN DEĞERLENDİRME SHU, müdahale planını oluşturabilmek için önceden bir takım bilgilere ulaşmak ve böylece bir ön değerlendirme yapmak zorundadır. İlk karşılaşma aşamasından sonra özgün tedavi biriminde İG ile birlikte gerçekleştireceği bu görüşme bir ön değerlendirme görüşmesi olarak da değerlendirilebilir. Ön değerlendirme görüşmesinde İG’nin bu eylemde bulunmasında etkili olan kişisel ve çevresel risk faktörlerinin belirlenmesine odaklanılır. Dolayısıyla görüşmenin ana teması İG’yi bu eyleme yönelten olay ya da olaylardır. Bu görüşmede SHU’dan; çeşitli yönleriyle İG’yi tanımak, onunla ilişkisini geliştirmek ve durumunu psiko-sosyal bağlamı içerisinde değerlendirmek gibi oldukça kritik görevleri yerine getirmesi beklenir. Bu nedenle ilk görüşme 50 dakikadan fazla sürebileceği gibi SHU, İG’nin içerisinde bulunduğu güç durumun düzeyine göre bu görüşmeyi iki ayrı görüşme şeklinde de yapabilir. Görüşmede İG; üzüntülü, çökkün, korku içinde veya gergin bir halde olabilir. Bu nedenle ilk karşılaşmadan itibaren kurulan destekleyici ve güvene dayalı ilişkinin geliştirilerek sürdürülmesi gerekir. Görüşmenin başlangıcından itibaren SHU, önemli olduğunu hissettirir bir tarzda İG’yi ilgili ve dikkatli bir şekilde dinler. Durumun aciliyeti SHU’yu bu görüşmede alışılagelenin dışında direktif ve daha aktif olmaya yöneltebilir. Ancak gereğinden fazla aktif olma durumunda SHU, İG’nin bütün sorumluluğunu üstlenmiş; böylece tüm sosyal hizmet uygulamaları için geçerli olan “müracaatçının kendi kararını alma” ilkesini ihlal etmiş olacaktır. SHU’nun görüşmede fazla aktif olması yine mesleğin bir diğer ilkesi olan 133 “müracaatçının kendi kendine yardım potansiyelini harekete geçirme”sine de olanak tanımayabilir. Bu nedenle görüşmede İG’ye, yapılmakta olanın bir “ortak çalışma” olduğunu hatırlatmak ve küçük ya da önemsiz gibi görünse de onu, kendisi için yapabileceği mutlaka bir şeyler olduğu yönünde motive etmek (cesaretlendirmek) faydalı olabilir. Zamanı etkili kullanmanın ve hızlı hareket etmenin son derece önemli olduğunu bilen SHU, bu aşamada İG’ye, ailesine ve ilişkide bulunduğu sosyal sistemlere yönelik pek çok bilgiye ulaşmak durumundadır. SHU söz konusu bilgilere; çeşitli yönleriyle İG’yi tanıyarak ve durumunu psiko-sosyal bağlamı içerisinde inceleyerek ulaşabilir. İG’yi Tanıma SHU aşağıda belirtilen yönleriyle İG’yi tanımaya ve bu doğrultuda onun hakkında bilgileri toplamaya çalışır. Bu bilgileri kapalı uçlu sorular sorarak doğrudan İG’den alabileceği gibi önceden hazırlanmış bir form kanalıyla da alabilir. 1. İG’nin sosyo-demografik özellikleri (yaş, cinsiyet, meslek, medeni durum, öğrenim durumu, çalışma durumu, birlikte yaşanılan kişiler, kendisinin veya ailesinin ekonomik durumu, kendisinin veya ailesinin sosyal güvencesi), 2. İG’nin beden ve ruh sağlığı (herhangi bir bedensel rahatsızlık veya hastalığın bulunma durumu, herhangi bir bedensel özür durumu, yatarak veya ayaktan psikiyatrik tedavi öyküsü, daha önce psikiyatrik bir rahatsızlık nedeniyle herhangi bir ilaç kullanma durumu, şu an kullanmakta olduğu ilaç, kendisinde ve yakınlarında alkol-madde kullanımı ve son bir yıl içinde doktora başvuru durumu) ve 3. İG’nin intihar davranışı öyküsü (ailede yakın zamanda ölen kişiler, ailede intihar etmiş kişiler, ailede intihar girişiminde bulunmuş kişiler, önceki intihar girişimi ve intihar girişimi biçimi). İG’nin Durumunu Psiko-Sosyal Bağlamı İçerisinde İnceleme SHU, İG ile çalışırken mesleğin temel ilkelerinden biri olan “çevresi içerisinde birey” anlayışına sıkı sıkıya bağlıdır. Bu yaklaşım gereği İG’yi ve sosyal çevresini birbirini tamamlayan bir bütün olarak görmektedir. Dolayısıyla da incelemesini bireyden çevreye doğru ilerleyerek; yani birey, grup ve toplumsal düzeylere göre gerçekleştirir. 134 Birey Düzeyinde Değerlendirme SHU, İG’nin eylemine yönelik bütüncül bir kavrayışa ulaşabilmek için intihar girişimi dönemlerindeki yaşantısını ayrıntılı bir şekilde öğrenmeye çalışır. Bu kapsamda İG’ye: • Bireysel özellikleri (algılanan kişilik özellikleri, aile üyelerinin ve çevredeki kişilerin İG’nin kişilik özelliklerini tanımlaması), • Aile yaşamı (aile ilişkilerinin niteliği, anne-baba tutumu, ailedeki konumu, evlilik sorunları), • Sosyal sistemlerle ilişkileri (arkadaş grubuyla ilişkiler, okul yaşamı, çalışma yaşamı), • Sorunlarıyla başetme düzeyi (daha önce benzer sorunlarla karşılaşılmışsa neler yaptığı, sorun çözmede nasıl bir yol izlediği, bu doğrultuda kimlerden yardım istediği), • Sosyal destek durumu (komşular, akrabalar ve arkadaşlarından bilgisel, araçsal, empatik ve maddi destek alıp almama), • Koruyucu faktörleri (önem / değer verilen kişilerin varlığı, yardım sağlayacak kişilere ulaşma durumu), • İntihar girişimine güdülenmesi (hazırlayıcı faktörler, tetikleyici faktörler, eylemin amacı), • İntihar niyeti (intihar düşüncesi ve şiddeti, intihar planı, intihar girişiminde bulunacağından başkalarına söz ediş, yöntem seçimi ve yöntem kullanımına ilişkin bilgi), • Eylemi (yeri ve zamanı) ve • Ölümden kurtulmak için yardım arayışı (doğrudan veya dolaylı yoldan yardım arama) ile bağlantılı sorular yöneltebilir. Yönelteceği bu ve benzeri sorular çerçevesinde SHU aynı zamanda İG’nin intihar riski hakkında da bilgi sahibi olacaktır. Zaten bu aşamada SHU’nun en temel görevlerinden biri İG’nin intihar riskini belirlemek ve yeni bir intihar riskine karşı uyanık olmaktır. Eğer SHU, İG’nin halen intihar riski taşıdığını düşünüyorsa bunu mutlaka tedavi ekibinin diğer üyeleriyle paylaşır. İG’nin intihar risk düzeyi SHU’nun onunla çalışmaya devam edip etmeyeceğine karar vermesi bakımından da son derece önemlidir. Bu aşamada önemle üzerinde durulması gereken iki konu daha vardır: Bunlardan birincisi, İG’yi böyle bir eyleme yönelten sorunların onun için taşıdığı anlamdır. SHU, İG’nin bir yaşam olayının ardından, bu duruma beklenenin üzerinde tepki gösterdiğini belirlediğinde, bunun İG için farklı / özel bir anlam taşıdığını düşünecektir. Üzerinde 135 durulması gereken ikinci konu ise içinde bulunduğu ruhsal ve duygusal durumu da bir ölçüde yansıtan İG’nin depresyon düzeyidir; çünkü, İG’ler intihar girişimi dönemlerinde depresyonla bağlantılı pek çok duyguyu (öfke, huzursuzluk, ümitsizlik, değersizlik, utanç ve suçluluk gibi); birbirinden farklı süreler içerisinde, yoğun ve şiddetli biçimde yaşamaktadırlar. İG’nin depresyonu SHU onunla görüşmeden önce tedavi ekibinde görevli psikiyatrist tarafından değerlendirilmiş olabilir. Bu durumda SHU, önceden İG’nin depresyon düzeyi hakkında bilgi edinir. Eğer SHU, psikiyatristten önce İG’yle görüşmüş ise, onunla ilgili düşüncelerini psikiyatriste aktarabilir ve ondan İG’nin depresyonunu değerlendirmesini isteyebilir. Grup Düzeyinde Değerlendirme Daha önce de değinildiği gibi aile yaşamında ve arkadaş gruplarında yaşanan ilişki sorunları, İG’leri eylemde bulunmalarına etki eden faktörlerin başında gelmektedir. Dolayısıyla ön değerlendirme görüşmesinde aile yaşamı ve arkadaş gruplarıyla ilişkiler konusuna yeterince zaman ayırmak gerekmektedir. SHU, aile yaşamını incelerken öncelikle İG’nin aile yaşamına ilişkin ayrıntılı bilgi vermede isteksiz veya çekimser olabileceğini göz önünde bulundurur. Bu nedenle İG’ye yönelteceği soruların bir kısmı yanıtsız kalabilir veya üstünkörü ifadelerle geçiştirilebilir. SHU’nun zorlayıcı ve ısrarcı tutumu İG’nin daha çok kapanmasına yol açabilir. Böyle bir durumda SHU, aile yaşamına ilişkin öğrenmek istediği bilgileri İG ile aralarındaki güven ilişkisinin iyice olgunlaştığı bir zamana erteleyebilir. SHU, İG’nin aile yaşamına odaklandığı bölümde; ailesinin yapısal özellikleri (aile tipi, aile üyeleri, üyelerin aile üzerindeki etkileri) ve ailenin işlevsel özellikleri (iletişim kalıpları, rol ve sorumlulukların dağılımı, karar alma süreçleri) üzerinde durarak İG’nin aile sistemi içerisindeki konumunu öğrenmeye çalışır. Böylece SHU örneğin ailede “ortanca çocuk olma” (İG 17), “kayınvalide baskısına maruz kalma” (İG 12) veya “ailenin sorunlu üyesi olarak görülme” (İG 3) ile intihar girişimine yönelme arasındaki bağlantıyı ortaya çıkarabilmeye olanak sağlayacak son derece önemli bilgileri elde etmiş olacaktır. Daha sonra ailenin gelişimsel özellikleri (ailenin kökleri, kültürel geçmişi, ailede önemli değişiklikler), ailede yaşanan başlıca sorunlar, bu sorunlara karşılık gelen ailenin gereksinimleri ve güçlü yönlerini tek tek ele alır. İG’yi acil servise getiren aile üyelerinin büyük bir kısmı panik, korku, kaygı ve öfke içerisinde görülebilmektedir. Bu aile üyelerinin sakinleştirilmesi, korku ve kaygılarının en aza indirgenmesinde SHU oldukça aktif davranır. İG’nin son durumu hakkında bilgi 136 verip yapılanları ve yapılacak olanları anlatarak onların rahatlamasına çaba sarf eder. SHU, İG ile yaptığı ön değrlendirme görüşmesinin öncesinde veya sonrasında onlarla bir görüşme yapmayı gerekli de görebilir ve bu isteğini onlara iletir. Bu görüşmede ağırlıklı olarak ailenin yapısal, işlevsel ve gelişimsel özellikleri, ailede yaşanan başlıca sorunlar, ailenin gereksinimleri ve güçlü yönleri üzerinde durur. Böylece SHU, aile yaşamına ilişkin bilgileri bir de aile üyelerinden alarak İG’nin anlatıları ile karşılaştırma imkanı bulur. Bu sayede sorunların ailenin farklı üyelerince nasıl algılandığı ve hangi anlama geldiğine yönelik oldukça zengin bilgiler de edinmiş olur. Ayrıca SHU bu görüşmede İG’nin intihar riski taşıyıp taşımadığı konusunda aileyi bilgilendirir ve ailenin intihar girişimine ilişkin neler düşündüğünü ve nasıl bir tutum sergilediğini de belirlemeye çalışır. SHU’nun üzerinde duracağı bir diğer konu İG’nin arkadaş grubuyla ilişkileridir. Çünkü arkadaş grubu ile kurulan ilişkiler İG’lerin sosyal sistemlerle ilişkilerinin ağırlık noktasını oluşturmaktadır. Arkadaş grubuyla ilişkilerin İG’lerin eylemde bulunmalarında hazırlayıcı ve/veya tetikleyici faktör olabilmektedir. Bununla birlikte İG’lerin eylemden sonra yardım arayışı için ilk başvurdukları kişiler arasında arkadaşlar da yer almaktadır. Hatta bazı İG’ler (İG 7, İG 8 ve İG 15 örneğinde olduğu gibi) arkadaşları tarafından acil servise getirilmektedir. Dolayısıyla SHU, kimi vakalarda arkadaşların intihardan koruyucu faktör olabileceğini göz önünde bulundurur. Arkadaş grubuyla ilişkilerin ele alındığı bölümde SHU, İG’nin arkadaş edinme olanaklarını (yeterli veya yetersiz oluşu), arkadaşları ile ilişki düzeyini (ilişkinin sıklığı ve niteliği) ve karşı cinsle kurduğu ilişkiyi (ne zaman ve nasıl başladığı, ilişkideki sorunların ana kaynağı ve başlangıç noktası, sorunları aşmak için kendisinin ve partnerinin yaptıkları, yaşanılan tartışmaların düzeyi, ilişkinin son durumu) inceler. Toplum Düzeyinde Değerlendirme İG’ler kendi bilgi, beceri ve deneyimleri ile karşılaştıkları güçlüklerin üstesinden gelememektedir. Çoğunlukla çevrelerinde sosyal destek sağlayacak kişiler bulunmadığı için yaşam düzenleri bozulmakta ve böylece sosyal çevreye uyum yetenekleri de azalmaktadır. Buna karşılık bazıları yanlış kaynağa başvurma (örneğin İG 3 vakasında olduğu gibi psikiyatri kliniği yerine nöroloji kliniğine gitme) veya kaynak kişiye ulaşamama (örneğin İG 13 vakasında olduğu gibi çok istemesine karşılık bir türlü psikoloğa gidememe) gibi bir hizmetlerden yararlanamamaktadır. takım nedenlerden dolayı toplumdaki mevcut 137 SHU, psiko-sosyal bağlamı içerisinde İG’nin durumunu incelerken son olarak bir de eylemin ortaya çıkışında etkili olabilecek çevresel-toplumsal risk faktörlerine yönelir. Bu doğrultuda varsa toplumsal baskı unsurları ve çevresel koşulların İG üzerindeki etkilerini araştırır. İG’lerin okul ve çalışma yaşamlarını inceyip toplumun sunabileceği yardım kaynaklarından haberdar olma ve bunlardan yararlanma durumlarını açıklığa kavuşturur. İG’lerin önemli bir kısmının halen öğrenim hayatlarına devam ediyor olması, SHU’nun okul yaşamı üzerinde önemle durmasını gerektirmektedir; çünkü, okul yaşamı içerisinde ortaya çıkan bazı olaylar (okula devam etmede zorlanma, sınıfta kalma, öğretmen veya yöneticilerden hakaret işitme, sınıf ortamına uyum sağlayamama gibi) gençlerin intihar girişimine yönelmelerinde etkili olmaktadır. Bu durum İG’lerin intihar girişimine yönelmelerini önlemek veya azaltabilmek için “okul temelli önleme” çalışmalarının son derece önemli olduğuna işaret etmektedir. Bu doğrultuda sosyal hizmet uzmanı tedavi ekibi adına orta öğretim okullarındaki rehberlik servisleri ile ilişki kurabilir ve hangi alanlarda işbirliği yapacağını bu görüşmeden elde edeceği bilgiler çerçevesinde belirleyebilir. İlk görüşme SHU’nun İG’nin anlatılarından neleri öğrendiğini ve anladığını özetlemesi ile sonlandırılır. İG’nin ön değerlendirmesinin tamamlanmasından sonra “planlama” aşamasına geçilir. III. Aşama: PLANLAMA Planlama; yaratıcı düşünme becerisine sahip olmayı ve farklı seçenekleri üretmeyi gerektiren bir işlemdir. Başarılı bir uygulama kuşkusuz iyi bir planlamanın ürünü olacaktır. Planın açık, net ve sistematik bir şekilde hazırlanması, zamanla sınırlı olan müdahale sürecinde zamanı en iyi şekilde kullanma olanağı sağlar. Süreç hızlı işlediğinden planın yeni değişim ve gelişmelere uyarlanabilecek esnekliğe sahip olmasına dikkat edilir. Planlamada, her görüşmenin son görüşme olabileceği olasılığı hesaba katılır. Böylece planda, görüşmelerin her birinden maksimum fayda elde etme düşüncesi öne çıkar. SHU bir sonraki aşamada hayata geçireceği müdahale planını kendi içerisinde; İG ile birlikte çalışma (anlaşma yapma), sorunları gruplandırma ve gereksinimleri saptama, öncelikli amaçları ve ulaşmak istenilen hedefleri belirleme olmak üzere üç alt başlık altında oluşturabilir. SHU hazırladığı planı, uygulamaya geçirmeden önce süpervizyon 138 toplantısında, ekip üyelerine sunar. Onların da önerileri doğrultusunda plana son şeklini verir. İG İle Birlikte Çalışma Plan yapma aşamasında SHU, mutlaka bu sürece İG’yi katabilmelidir. Bu hem İG’ye verdiği değeri göstermesi, hem İG’nin kendi sorumluluğunu üstlenmesi hem de çıkış yolunu bulmada İG’nin de çaba sarf etmesi için gerekli önkoşuldur. İG ile işbirliği içerisinde çalışmayı bir anlaşma ile karara bağlamak SHU’nun üzerindeki yükü ve baskıyı hafifletecek, hazırlanacak planın uygulanabilir olmasına önemli ölçüde olanak sağlayacaktır. SHU’nun bu süreçte; İG’ye gücünün üstünde, yapamayacağı görevlerin verilmemesi, beklentilerin açıkca ortaya konulması ve uygulanacak planın ana hatlarının (uyulacak kurallar, görüşme sayısı, görüşme aralığı, görüşmelerin süresi, bu süreçte İG’nin yapacakları) önceden İG’ye bildirilmesi konularında hassas ve dikkatli olması gerekmektedir. Sorunları Gruplandırma Ve Gereksinimi Dikkate Alma İG’lerin yaşadıkları sorunlar yaşamlarının tek bir alanıyla bağlantılı olabileceği gibi (örneğin İG 4 vakası; okul yaşamı) birden fazla alanıyla (örneğin İG 17 vakası; aile yaşamı, çalışma yaşamı, arkadaş grubuyla ilişkiler) da bağlantılı olabilmektedir. Bu durumda kimi vakalarda, yaşanan sorunlardan sadece biri (örneğin İG 21 vakası; tüm ısrarına karşılık partnerinin kendisinden ayrılma kararından vaz geçmemesi) İG’nin eyleme yönelmesinde belirgin olarak ön plana çıkmaktadır. Kiminde ise birbirini tetiklediği için hepsi birlikte (örneğin İG 6 vakası; ailesinin parçalanması, babasıyla kavga etme, okul devamsızlığı ve sınıfta kalma) intihar girişimine yönelmede etkili olmaktadır. Vakalar göz önünde bulundurulduğunda müdahale planını oluşturabilmek için sorunların içeriğinin, yoğunluğunun ve türünün doğru olarak saptanması ve anlaşılmasının son derece önemli olduğu rahatlıkla söylenebilir. Planlama aşamasında sorunları öncelik sırasına göre dizmenin ve uygulamaya, çözümü kolay sorunlardan başlamanın motivasyonu artıracağı öngörülebilir. SHU hazırlayacağı planda, İG’nin yaşadığı sorunları öncelik sırasına göre dizmekle; karmaşık sorun ağını sadeleştirebilecek, uygulamanın başından sonuna kadar geçen sürede sırasıyla hangi sorunları ele alabileceğini önceden belirlemiş olacaktır. Planlama aşamasında İG’nin içinde bulunduğu güç duruma karşılık neye gereksinim duyduğu göz ardı edilmemelidir. Sorunları içerik, yoğunluk, tür ve öncelik sırasına göre 139 gruplandırdıktan sonra SHU, planında bunlara dayanarak birey, grup ve toplumsal düzeylerdeki gereksinimleri belirleyecektir. SHU, birey düzeyinde örneğin İG ile sorun çözme ve etkili iletişim kurma becerileri kazandırma ve duygusal kontrolü artırmaya yönelik çalışma yapmayı düşünebilir. Bu doğrultuda kendisine rehber olacak çeşitli tedavi yaklaşımlarını (hasta odaklı yaklaşım, bilişsel-davranışçı yaklaşım, çözüm odaklı yaklaşım, sosyal öğrenme yaklaşımı vb.) belirleyebilir. SHU, grup düzeyinde örneğin ön değerlendirmesinde eğer aile dinamiklerinin bireyin intihar girişimine yönelmesinde etkili olduğu sonucuna ulaşmışsa aileyi tedavi sürecine dahil etmeyi düşünebilir ve aile içi ilişkilerin düzenlenmesi amacıyla aileye yönelik bir program hazırlayabilir. Bununla birlikte SHU, hem desteklerini almak hem de sorumluluğu paylaştırmak üzere İG’nin yakın çevresinde bulunan ve onun için önemli olan kişilerin (arkadaşlar, komşular, akrabalar) de bu sürece katılmalarını isteyebilir. Ancak burada bir konunun altının çizilmesi gereklidir: Aile ve yakın çevresindeki kişilerin müdahale sürecine dahil edilmesi konusunda mutlaka İG’nin onayı alınmalıdır. Aksi takdirde İG, müdahaleye direnç gösterebilir ve böylece süreç tıkanabilir. Toplum düzeyinde ise SHU, örneğin İG’nin ve ailesinin yararlanması için toplumsal kaynakları (valilik, belediyeler, sosyal yardım kuruluşları ve hastane tarafından sağlanan olanaklar gibi) harekete geçirmeyi ve İG ile ailesine yardımcı olabilecek kurumlarla (sosyal hizmet kuruluşları, ruh sağlığı hizmeti sunan kuruluşlar, okullar gibi) işbirliği yapmayı düşünebilir. Öncelikli Amaçları Saptama Müdahale planını oluştururken SHU’nun temel amacı elbette İG’ye ve ailesine ihtiyaç duydukları güven ve desteği vererek intihar girişimine neden olan zorlukları çözebilmelerinde yardımcı olmak ve böylece onların sosyal yönden işlevsellik düzeyine ulaşmalarını sağlamaktır. SHU’nun nihai amacı ise çevrenin de desteğini alarak kişinin kendi kendisine yardım etme becerisini geliştirmek ve böylce kişinin ileride karşılaşacağı zorlukları kendine ve başkalarına zarar vermeden, etkili ve uyum sağlayıcı bir şekilde çözebilmesini sağlamaktır. İG (5), İG (6) ve (İG 14) örneğinde olduğu gibi bazı İG’lerin görüşmeler esnasında intihar risk düzeyi halen yüksek olabilmektdir. Bu durumda yaşanmakta olan huzursuzluğun ve acının bir an önce dindirilmesi ve sorunların karmaşık yapısına 140 karşılık doğrudan sonuca gidecek adımların atılması SHU’nun öncelikli amaçları olacaktır. IV. Aşama: UYGULAMA Bu aşamanın ağırlık noktasını SHU’nun ve İG’nin planda belirlenen amaçları gerçekleştirmek üzere yapacakları görüşmeler oluşturmaktır. Bununla birlikte SHU, karşılanması gereken gereksinimlerin önceliği ve türünü göz önünde bulundurularak İG’nin kendisine, ailesine, yakın çevresine ve toplumsal kaynaklara da yönelerek birey, grup ve toplum düzeyinde, planda yer alan bir takım aktiviteleri de gerçekleştirmeye çalışır. Birey Düzeyinde Uygulamalar SHU birey düzeyindeki uygulama kapsamında; 1. İG’ye sorunlarını çözüme kavuşturmada yardımcı olurken sahip olduğu tüm bireysel uygulama becerilerini (anlama, sorun çözme, sözel ve sözel omayn ileişimi kullanma, ortam oluşturma vb.) kullanır. 2. Görüşmenin akışına göre sorunların çözümünü kolaylaştıracak veya farklı bir bakış açısı sağlayacak tüm yolları (örneğin fıkra veya öykü anlatma, öğretici olduğunu düşündüğü bir filmi izletme, kendi deneyimlerinden örnekler verme) dener. 3. Bir önceki görüşmede ele alınan sorunlara bir sonraki görüşmede kısaca da olsa yeniden değinir. Böylece İG’nin hem kendini hem de içinde bulunduğu durumu değerlendirmesine olanak sağlayarak içgörü ve farkındalık kazanmasına yardımcı olur. 4. Günlük hayata yeniden dönmesi ve uyum sağlayabilmesi için İG’nin ilgi alanlarını göz önünde bulundurarak ona tek başına yerine getireceği bir takım ödevler (örneğin, sinemaya gitmesi, alışveriş yapması, bir arkadaşını ziyaret etmesi) verebilir. 5. Bir önceki maddeyle bağlantılı olarak bazı konularda sınırlamalar da koyabilir. Örneğin evlilik hayatında bir konunun sürekli gündemde olması ilişkiye zarar verir hale gelmişse, görüşmelerin dışında o konunun konuşulmamasını İG’den isteyebilir. 6. Görüşme aralıklarında İG’nin hayatında meydana gelen gelişmeleri gündeme taşıyarak bunların İG’nin düşünce ve davranışlarını nasıl etkilediğini takip eder. 7. Sadece sorunlar ve olumsuz yaşam olayları üzerinde değil; yapılan güzel ve başarılı işler üzerinde de durur. Bunları takdir eder ve onaylar. Böylece İG’nin güçlü ve pozitif yönlerini açığa çıkararak olumsuz düşüncelerden uzaklaşmasına yardımcı olur. 141 8. Umut verici ve destekleyici bir yaklaşım sergiler. Bazı durumlarda yaşama dair hedef belirlemede daha direktif olabilir (örneğin; bir iş bulma, eğitimine devam etme gibi). 9. İntihar girişimini bir sorun çözme aracı olarak gören İG’ler için sorun çözme ve etkili iletişim kurma becerileri kazandırmaya; duygularını ve dürtülerini kontrol etmede zorlanan İG’ler için ise duygusal ve dürtüsel kontrolü artırmaya yönelik çalışmalar yapar. 10. Karşı cinsle kurduğu ilişkide tıkanan, bocalayan ve bu nedenle bunalıma giren İG’lerin yaşamlarında sadece karşı cinsle yakın ilişki sorununa odaklanmasını önlemeye çalışır. Bu doğrultuda onları sosyal yaşamda varolduklarını daha fazla hissetmelerine olanak sağlayacak ve kendileri için anlamlı olabilecek farklı ilgi alanlarına (örneğin daha önce yapmak isteyip de ertelediği bir hobi, eğitim, kurs gibi) yöneltmeye çalışır. Grup Düzeyinde Uygulamalar SHU grup düzeyindeki uygulama kapsamında; 1. Aileler ile görüşmeler yaparak öncelikle onların endişelerini gidermeye veya azaltmaya çalışarak rahatlamalarını sağlar. Daha sonra yaşanan sorunlara neden olan davranışlar, düşünceler ve yargıların değiştirilmesine (örneğin aşırı otoriter veya koruyucu-kollayıcı davranışların esnetilmesi, yersiz kıyaslamaların engellenmesi gibi) çalışır. 2. İG’nin onaylaması durumunda aileyi uygulama sürecine katarak aile ile; İG’nin sorumluluğu paylaşma, hakkında bilgi edinme, evde ölümcül olabilecek araçlara ulaşmasını engelleme, İG’ye destek sağlama gibi pek çok konuda işbirliği yapar. 3. Ailenin gereksinimlerine odaklanır. Uygulama çerçevesinde karşılanamayacağı belli olan gereksinimleri için (örneğin ekonomik düzeyi düşük İG’lerin ailelerine geçici maddi yardım temin etme) aileyi ilgili kurum ve kuruluşlara yönlendirir. 4. İG’ler için grup çalışması düzenleyebilir. Grup çalışması; benzer sorunlara sahip İG’lerin bir araya gelmesi, duygu, düşünce, deneyim paylaşımını sağlaması açısından önemlidir. İG’ler grup ortamında doğacak çok yönlü etkileşim sayesinde kendini gözlemleme, kendini tanıma, baş etme becerilerini geliştirme, farkındalık ve sosyal beceriler kazanma ve düşünme yanlışlıklarını düzeltme gibi pek çok olanağı birarada bulabilirler. 142 Toplum Düzeyinde Uygulamalar SHU toplum düzeyindeki uygulama kapsamında; 1. Okul yaşamlarında örneğin; okul devamsızlığı, akademik başarı kaygısı, okul ortamına uyumsuzluk, sorunlu öğrenci konumunda görülme, okul yöneticilerin tutumundan rahatsızlık duyma gibi çeşitli sorunlar yaşayan İG’ler için okul sosyal hizmeti çerçevesinde çalışma başlatabilir. 2. Tempolu ve yoğun bir çalışma yaşamında olduğu için yaşadığı sorunlara yeterince odaklanamayan veya zaman ayıramayan İG’ler için işyeri ziyaretleri düzenleyerek hem onları doğal ortamında gözlemler hem de zamanı tasarruflu kullanarak onlara bulundukları yerde yardımcı olmaya çalışır. 3. İG’leri gereksinim duyduğu alanlarda toplumsal kaynaklara (ruh sağlığı ve sosyal hizmet sunan kuruluşlar, yerel yönetimlerin ilgili birimleri, sosyal yardımlaşma ve dayanışma alanında faaliyette bulunan gönüllü kuruluşlar gibi) ulaşmasında ve bunlardan yararlanmasında aracı olur. 4. Bir ruhsal bozukluğa sahip olduğu görülen İG’ler için (örneğin İG 3, İG 5, İG 6, İG 8, İG 14 ve İG 18) kolayca ulaşabilecekleri yardım birimlerinin (örneğin kriz merkezleri, telefon hatları, toplum ruh sağlığı merkezleri gibi) kurulmasına çaba sarf eder. Bu kişiler için profesyonel hizmetlerin ulaşamadığı veya yetersiz kaldığı yerlerde, gönüllü çalışmaları özendirirek potansiyel insan kaynaklarını harekete geçirir. V. Aşama: SON DEĞERLENDİRME Uygulamayı değerlendirmek, etkili olup olmadığını belirlemek SHU’nun müdahle sürecindeki temel görevlerinden biridir. Son değerlendirme bir yönüyle, İG ile uygulama sürecinde yaşananların yeniden gözden geçirildiği aşamadır. SHU, planda yeralan amaçların ne kadarının gerçekleştirildiği ve hangi hedeflere ulaşıldığını değerlendirmek zorundadır. Son değerlendirme, bu süreçte İG’nin kaydettiği gelişmeyi, davranışlarındaki değişimleri ve intihar riski açısından son durumunu görebilmek bakımından da önem taşımaktadır. Burada önemli bir nokta, uygulamanın bazı bölümlerinde başarısız kalınmış olabileceği, bu nedenle başarısızlıkla sonuçlanan uygulamaların da nedenleri ile birlikte görüşme gündeminde yer almasının gerekli olduğudur. Son değerlendirmede SHU, sadece İG’nin durumunu değil; kendisini de değerlendirir. SHU, kendisine yönelik değerlendirmeyi yaparken bu çalışmayı nasıl yürüttüğü, İG için 143 neleri yapabildiği, ekip üyeleriyle çalışma durumunu ve en çok zorlandığı noktaları açıklığa kavuşturmalıdır. Son değerlendirmeden elde edilen bilgilere göre yarım veya eksik kalan amaçlara ulaşabilmek için yeni bir takım uygulamalar gerçekleştirilebilir veya doğrudan sonlandırma aşamasına geçilir. VI. Aşama: SONLANDIRMA Sonlandırma aşaması tek bir görüşmeden oluşabileceği gibi İG’nin isteği ve SHU’nun gerekli görmesi durumunda iki görüşmeden de oluşabilir. Süreci sonlandırma şekli, sonuçta sağlanan gelişmeyi kalıcı, devamlı kılmak açısından önem taşımaktadır. İG ile süreci sonlandırma kararı konusunda görüşbirliği içerisinde olmak, devam etmekte olan birlikteliğin sona erecek olması nedeniyle ortaya çıkma olasılığı yüksek olan karmaşık duyguların üstesinden gelmede önemli kolaylıklar sağlayabilir. Buna karşılık İG’yi önceden haberdar etmeden süreci sonlandırmak çeşitli sakıncalar doğurabilir. Örneğin böyle bir durumda İG kendisinin reddedildiği düşüncesine kapılabilir. Sonlandırma görüşmesinde SHU, kaydedilen gelişmeleri ve gerçekleştirilen amaçları İG ile birlikte gözden geçirebilir, onun bundan sonraki yaşamında neleri yapmak istediği ve ortaya çıkabilecek güçlükler karşısında nasıl davranacağı üzerinde durabilir. SHU, bağımlılık ve duygusal aktarım konusuna da yer verdikten sonra süreci süreci sonlandırır ve İG’den ayrılır. Ancak bu SHU’nun üstlendiği sorumluluğun tamamen bittiği ya da işin sadece izleme çalışmalarına kaldığı anlamına gelmemelidir. Çünkü İG’nin ileriki bir süreçte yeniden intihar düşünceleri ortaya çıkabilir ve intihar girişimine eğilimi yeniden artabilir. Bu durumda İG’nin SHU’ya ulaşabilmesi; yani SHU’nun sürekli ulaşılabilir olması önemlidir. Eğer sürecin sonunda İG’nin başka bir kurum veya kuruluşa yönlendirilmesi (havale) gerekiyor ise SHU’nun bu işlemi de gerçekleştirmesi gerekir. VII. Aşama: İZLEME İzleme çalışmasının temel amacı; İG’ye belli aralıklarla ulaşarak, onun intihar risk düzeyi açısından son durumu hakkında bilgi toplamaktır. İzleme çalışması, belirlenen amaçlara ulaşılıp ulaşılmadığını anlamak; böylece müdahalenin etkililiğini değerlendirmek için de son derece önem taşımaktadır. İzleme çalışmaları; tedavinin devam ettiği süreçte ve tedavinin tamamlandıktan sonraki süreçte olmak üzere iki düzeyde düşünülebilir. SHU’nun, tedavinin devam ettiği 144 aşamada ekibin diğer üyeleri ile birlikte İG ile yürüttüğü görüşmeler aynı zamanda bir izleme çalışmasıdır. Bununla birlikte SHU’nun İG’nin tedavisinin tamamlanmasından sonraki bir ay, üç ay, altı ay ve bir yıl gibi belli aralıklarla yapacağı görüşmeler tedavi sonrası izleme çalışmalarına örnek gösterilebilir. SHU bu görüşmelerde çeşitli gözlemlerde bulunur, intihar niyeti ve intihar riskini belirlemede pikometrik testler uygulayabilir. Özellikle 6 ay ve 1 yıl gibi zaman dilimleri içerisinde sürdürülecek izleme çalışmaları ve bu çalışmalardaki SHU’nun sergileyeceği tutum son derece önem taşımaktadır. Çünkü bu zaman dilimlerinde yapılacak görüşmelerde yaşamdaki değişiklikler ve İG’nin bunlara uyumu üzerinde daha fazla durma ihtiyacı duyulduğundan intihar riskinin değerlendirilmesine yeterince zaman ayrılamayabilir. Dolayısıyla SHU’nun, tüm görüşmelerde olduğu gibi uzun aralıklarla yapılan bu görüşmelerde de intihar riskine karşı uyanık olması gereklidir. SHU bu görüşmelerde elde edeceği ip uçlarıyla olası bir intihar riskini belirleyebilir ve gerekli hallerde İG’yi yeniden hastaneyle ilişki kurması konusunda yönlendirici olabilir. II. Öneri: Çeşitli zorluklar içerisinde yürütülen bu araştırma, ele aldığı soruna özgü metodolojik yönelimiyle öncü çalışmalardan biri olmasına karşılık bir takım sınırlılıklar da içermektedir. Bunlar göz önünde bulundurularak nitel araştırma tasarımına dayalı olarak intihar girişimlerine odaklanacak yeni araştırmalar için şunlar önerilmektedir: 1. Herhangi bir hastanenin acil servisinde intihar girişimleri konusunda araştırma yapmayı düşünen SHU’nun veya sorunla ilgilenen diğer meslek elemanının acil servis tedavi ekibinin bir üyesi veya en azından hastanenin personeli olması; doğası gereği çok büyük güçlükler taşıyan böyle bir araştırmayı yapabilmede kendisine önemli avantajlar sağlayacaktır. Şayet araştırmayı planlayan kişi, acil servis tedavi ekibinin bir üyesi veya hastanenin personeli değil ise araştırma yapabilmek için mutlaka hastane yönetimi ve psikiyatri kliniğinin tam desteğini almalıdır. Aksi takdirde zaten çok hızlı ve yoğun bir temposu olan acil servis ortamında araştırma yapması veya araştırmasını sürdürmesi son derece güç olacaktır. 2. Araştırmalarda gerekirse daha az bir örneklem grubu ile çalışılarak intihar girişiminde bulunan kişilerle mutlaka birden fazla görüşme yapma yönünde tüm olanaklar zorlanmalıdır. 3. Araştırmalarda günlük yaşamda karşılaşılan ve ruh sağlığını olumsuz etkileyen sıkıntıların / zorlanmaların toplumsal kökenlerine de inilmeli, bunlara dayanarak intihar girişimi ile sosyo-kültürel yapı / gerçeklik arasındaki ilişkiler çok yönlü irdelenmelidir. 145 4. İntihar girişimlerinin bir takım sosyo-demografik faktörlerle (yaş, cinsiyet, medeni durum, meslek, çalışma durumu gibi) ilişkili olduğu göz önünde bulundurularak araştırma örnekleminin mümkün olduğunca homojen bir yapıya sahip olmasına (örneğin 18-24 yaş grubunda yer alan bekar işsiz kadınlar gibi) özen gösterilmelidir. Bu sayede hem örneklem için seçilen grubun intihar girişimi için daha fazla bilgi edinme hem de davranışa yönelik daha fazla benzer eğilimleri ortaya çıkarabilme olanağına kavuşulmuş olunacaktır. 146 KAYNAKÇA Aaron, R., Joseph, A., Abraham, S., Muliyil, J., Geoerge, K., Prasad, J. ve diğerleri. (2004). Suicides in young people in rural Southern India. The Lancet. Research letters, 3(363), 1117-1118. Acil serviste intihar girişimlerine psikososyal destek ve krize müdahale programı. (2004). 19 Ekim 2006’da alınmıştır, web üzerinde www.saglik.gov.tr/extras/birimler/temel/krize_mudahale_program.doc Akbaş, E. (2005). Günümüz halkevlerinin çocuk alanındaki toplumsal etkinliklerinin “çocuk sorunu” kavramsal çerçevesinde değerlendirilmesine ilişkin bir araştırma –Ankara örneği-. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Hizmet Anabilim Dalı Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Alptekin, K. (2002). 1974-1999 Yılları arasında Türkiye’de tamamlanmış intiharların coğrafi yerleşim birimlerine ve cinsiyetlere göre dağılımı. Ankara: T.C. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı Yayınları, No: 119. Alptekin, K., Duyan, V. ve Demirel, S. (2006). Adıyaman’da intihar girişimleri. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 7(3), 150-156. Amos, T. ve Appleby, L. (2001). Suicide and deliberate self-harm. L. Appleby, T. Amos ve D. M. Forshaw (Eds.), Postgraduate psychiatry (pp. 347-357). London: H. Barker. Second edition. Arıkan, Ç. (1996). Çağdaş psikiyatrik tedavide psikiyatrik sosyal hizmetin yeri. Ç. Arıkan ve L. Dilek, Ruh hastalıklarının tedavisinde psiko-sosyal bir boyut (ss. 63-80). Ankara: Şafak Matbaacılık. Atay, İ. M. ve Gündoğar, D. (2004). İntihar davranışında risk faktörleri. Kriz Dergisi 12(3), 39-52. Batıgün, A. D. (2004). İntiharla ilişkili bazı değişkenler: Öfke / saldırganlık, dürtüsel davranışlar, problem çözme becerileri, yaşamı sürdürme nedenleri. Kriz Dergisi, 12(2), 49-62. Beautrais, A. L. (1998). Risk factors for serious suicide attempts among young people: A case control study. R. Kosky (ed.), Suicide prevention: The global context (pp. 167180). Hingham, MA: Kluwer Academic Publishers. 8 Şubat 2006’da alınmıştır, web üzerinde http://www.site.ebrary.com/lib/metu/doc Bekaroğlu, M., Bilici, M., Hocaoğlu, Ç., Gürpınar, S. ve Uluutku, N. (2000). Trabzon’da 1995 yılı intihar girişimi insidansı. Türk Psikiyatri Dergisi, 11(2), 95-102. Berman, A. L. ve Jobes, D. A. (1997). Adolescent suicide: Assesment and intervention. Washington: American Psychological Association. Fifth printing. Beskow, J. ve Wasserman, D. (1996). İsveç’de intiharın önlenmesiyle ilgili ulusal bir program. H. D. Özgüven (Çev.), Kriz Dergisi, 4(1), 13-15. 147 Bille-Brahe, U. (2001). The epidemiology of suicide attempts in Europe. Kriz Dergisi, 9(1), 19-32. Bland, R. ve Renouf, N. (2001). Social work and the mental health team. Australasian Psychiatry, 9(3), 238-241. Brainerd, E. (2001). Economic reform and mortality in the former Soviet Union: A study of the suicide epidemic in the 1990’s. European Economic Review, 45(4-6), 1007-1019. 2 Mart 2005’de alınmıştır, web üzerinde: http://www.sciencedirect.com Bronisch, T. (2004). Suicide. International Encyclopedia of the Social & Behavioral Sciences, 15259-15268. Can, S. ve Sayıl, I. (2004). Yineleyici intihar girişimleri. Kriz Dergisi, 12(3), 53-62. Canetto, S. S. ve Lester, D. (1995). Suisidal kadınlar: Önleme ve müdahale stratejileri. B. Öncü (Çeviren ve Özetleyen), Kriz Dergisi, 6(1), 45-53. Capuzzi, D. (1994). Suicide prevention in the schools: Guidelines for middle and high school settings. Alexandria, VA: American Counseling Assocation. Coggan, C. ve Benett, S. (2002). Young people’s experience of recovery and wellbeing following a suicide attempt. Social Work, December, 15-22. Creswell, J. W. (2003). Research design: Qualitative, quantitative, and mixed methods approaches. Thousand Oaks, California: Sage Publications. Second edition. Cutcliffe, J. R., Stevenson, C., Jackson, S. ve Smith, P. (2006). A modified grounded theory study of how psychiatric nurses work with suicidal people. International Journal of Nursing Studies, 43, 791-802. Cüceloğlu, D. (1993). İnsan ve davranışı. Ankara: Remzi Kitabevi. 4. basım. Çelikkol, A. (1999). Ruh hastalıklarından korunma. İstanbul: Gendaş A.Ş. Deveci, A., Taşkın, E. O., Erbay Dündar, P., Demet, M. M., Kaya, E., Özmen, E. ve diğerleri (2005). Manisa ili kent merkezinde intihar düşüncesi ve yaygınlığı. Türk Psikiyatri Dergisi, 16(3), 170-178. DİE İntihar istatistikleri. (2002-2003-2004-2005-2006). Ankara: T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü Yayınları. DİE Nüfusun sosyal ve ekonomik niteliklerine ait istatistikler. (1990-2000). Ankara: T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü Yayınları. DSM-IV-TR (Diagnostic and statistical manual of mental disorder). (2000). Washington, DC.: American Psychiatric Association. Duyan, V. (2003). Sosyal hizmetin işlev ve rolleri. Toplum ve Sosyal Hizmet, 14(2), 1-22. Ergun, D. (1995). Sosyoloji ve tarih: Sosyolojide yöntem sorunu. Ankara: İlke KitabeviYayınevi. Üçüncü baskı. 148 Ertemir, D. ve Ertemir, M. (2003). Gençlerin intihar girişimlerinin özellikleri. Düşünen Adam: Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler Dergisi, 16(4), 231-234. Eskin, M. (2003). İntihar: Açıklama, değerlendirme, tedavi, önleme. Ankara: Çizgi Tıp Yayınevi. Fairbairn, G. L. (1995). Contemplating suicide: The language and ethics of self-harm. London: Routledge. Feldman, B. N. ve Freedenthal, S. (2006). Social work education in suicide intervention an prevention: An unmet need? Suicide and Life-Threatening Behavior, 36(4), 467-480. Gair, S. ve Camilleri, P. (2000). Attempted suicide: Listening to and learning from young people. Queensland Journal of Educational Research, 16(2), 183-206. Geçtan, E. (1997). Psikodinamik psikiyatri ve normal dışı davranışlar. Ankara: Remzi Kitabevi. Onüçüncü basım. Goldsmith, S. K., Pellmar, T. C., Kleinman, A. M. ve Bunney, W. E. (Eds.). (2002). Reducing suicide: A national imperative. Washington, DC: National Academies Press. 22 Mart 2005’de alınmıştır, web üzerinde http://www.site.ebrary.com/lib/metu/Doc? Göka, E. (1993). Hermenötik üzerine. Türkiye Günlüğü, 22, 84-94. Göka, E. (1997). Varoluşun psikiyatrisi. Ankara: Vadi Yayınları. Güleç, G. ve Aksaray, G. (2006). İntihar girişiminde bulunan gençlerin sosyodemografiksosyokültürel ve aile özelliklerinin değerlendirilmesi. Yeni Symposium Journal, 441(3), 141-150. Haley, M. (2004). Risk and protective factors. D. Capuzzi (Ed.), Suicide across the life span: Implications for counselors (pp. 95-138). Alexandria, VA: American Counseling Association. Herrera, A., Dahlblom, K., Dahlgren, L. ve Kullgren, G. (2006). Pathways to suicidal behaviour among adolescent girls in Nicaragua. Social Science & Medicine, 62, 805814. Holat, H., Bitlis, V., Dilbaz, N., Tüzer, T. ve Bayam, G. (1994). İntihar girişimlerinde ümitsizlik ve depresyon. Kriz Dergisi, 2(2), 320-322. IASSW - International Association of Schools of Social Work. (2001). “International Defination of Social Work”. 8 Mart 2003 tarihinde alınmıştır, web üzerinde http://www.iassw.soston.ac.uk/Generic/ DefinationOfSocialWork.asp?lang=en Joe, S. ve Niedermeier, D. (2006). Preventing suicide: A neglected social work research agenda. British Journal of Social Work, 1-24. 28.02.2007’de alınmıştır, web üzerinde http://bjsw.oxfordjournals.org/cgi/reprint/bcl353v1.pdf Kalafat, J. ve Underwood, M. M. (2005). Crisis intervention in the conrext of outpatient treatment of suicidal patients. R. I. Yufit ve D. Lester (Eds.), Assestment, treatment and prevention of suicidal behavior (pp. 163-180). Hoboken, NJ: John Wiley and Sons, Inc. 149 Kanel, K. (1999). A guide to crisis intervention. Pacific Grove: Brooks / Cole Publishing Company. Kaplan, I. H. ve Sadock, J. B. (1996). I. Basamak psikiyatri el kitabı. B. Büyükdal (Çev.), İstanbul: Turgut Yayıncılık ve Anonim Şirketi. Kasapoğlu, A. M. (1992). Sosyolojide hermeneutik uygulamaları. Felsefe Dünyası, 5, 5970. Kennedy, S. P., Baraff, L. J., Suddath, R. L. ve Asarnow, J. R. (2004). Emergency departmant management of suicidal adolescent. Annals of Emergency Medicine, 43, 452-460. Kesebir, S., Gülpek, D. ve Noyan, M. A. (2002). Özkıyım girişimlerinin doğası. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 3, 88-96. Kirst-Ashman, K. K. ve Hull, G. H. (1999). Understanding genaralist practice. Chicago: Nelson-Hall Publishers. Second edition. Kleinman, J. (2003). Çin’de intiharlar ve toplumsal acılar. K. Sayar (Yayına Hazırlayan), Kültür ve ruh sağlığı: Küreselleşme koşullarında kültürel psikiyatri (ss. 227-239). İstanbul: Metis Yayınları. Konrad, M. ve Ladislav, V. (1998). Suicide attempters who attribute their problems to interpersonal difficulties. D. De Leo, (Ed.). Suicide prevention: A holistic approach (pp. 37-43). Hingham, MA, USA: Kluwer Academic Publishers, 22 Mart 2005’de alınmıştır, web üzerinde http://site.ebrary.com/lib/metu/Doc?id=10048316&ppg=48 Korkut, F. (2004). Okul temelli önleyici rehberlik ve psikolojik danışma. Ankara: Anı Yayıncılık. Koşar, N. (1992). Sosyal hizmetlerde aile ve çocuk refahı alanı. Ankara: İltek A.Ş. İkinci baskı. Lester, D. (1972). Why people kill themselves: A summary of research findings on suicidal behavior. Springfield: Charles C.Thomas. Lester, G. ve Lester, D. (1971). Suicide: The gamble with death. Englewood Cliffs, NJ: Prentice-Hall. Lester, D. (1997). Making sence of suicide: An in-dept look at why people kill themselves. Philadelphia: The Charles Press, Publishers Inc. Manktelow, R. (2002). The practice of mental health social work. M. Davies (Ed.), Companion to social work (pp. 243-251),Oxford, UK; Malden, Mass., USA: Blackwell Publishing. Maple, M. (2005). Parental bereavement and youth suicide: An assestment of the literature. Australian Social Work, 58(2), 179-187. Marshall, G. (1999). Sosyoloji sözlüğü. O. Akınbay ve D. Kömürcü (Çev.), Ankara: Ankara ve Sanat Yayınları. 150 Mishna, F., Antle, B. J. ve Regehr, C. (2002). Social work with clients contemplating suicide: Complexity and ambiguity in the clinical, ethical, and legal considerations. Clinical Social Work Journal, 30(3), 265-280. Murphy, G. E. (1998). Why women are less likely than man to commit to suicide. Compherensive Pschiatry, 39(4), 165-175. Neuman, W. L. (2003). Social research methods: Qualitative and quantitative approaches. Boston: Allyn and Bacon. Fifth edition. Odağ, C. (2002). İntihar (özkıyım): Tanım-kuram-sağaltım. İzmir: Halime Odağ Psikanaliz ve Psikoterapi Vakfı Yayınları No:3. İkinci baskı. Onur, B. (1995). Gelişim psikolojisi: Yetişkinlik, yaşlılık, ölüm. Ankara: İmge Kitabevi Yayınları: 118. Üçüncü baskı. Özcan, A. (2002). Sunuş. J. Habermas, Küreselleşme ve milli devletlerin akıbeti (ss. 721). M. Beyaztaş (Çev.), A. Özcan (Yayın editörü). İstanbul: Bakış Yayınları. İkinci baskı. Özdemir, U. (2000). Türkiye’de psikiyatrik sosyal hizmet. Ankara: Aydınlar Matbaası. Özgüven, H. D. (2003). İntihar girişimlerinde krize müdahale. Kriz Dergisi, 11(1), 25-34. Özgüven, H. D., Soykan, Ç. ve Haran, S. (2003). İntihar girişimlerinde sorun alanları ve tetikleyiciler. Kriz Dergisi, 11(1), 13-24. Özlem, D. (1999). Siyaset, bilim ve tarih bilinci. İstanbul: İnkılap Kitabevi Yayın Sanayi ve Tic. A.Ş. Pagdett, D. K. (1998). Qualitative methods in social work research: Challenges and rewards. Thousand Oaks, Calif.: Sage Publications. Pehrsson, D. E. ve Boylan, M. (2004). Counseling suicidal survivors. D. Capuzzi (Ed.), Suicide across the life span: Implications for counselors (pp. 305-324). Alexandria, VA: American Counseling Association. Retterstol, N. (1993). Suicide: A European perspective. New York: Cambridge University Press. Retterstol, N. (1996). Norveç’de intiharın önlenmesiyle ilgili ulusal plan. H. D. Özgüven (Çev.), Kriz Dergisi, 4(1), 17-21. Rutz, W. (2004). Suicide prevention-backround, problems, strategies: Introductory remarks. U. Bille-Brahe, A. Kerkhof ve A. Schmidtke, (Eds.), Suicidal behaviour: Theories and research findings (pp. 3-13). Cambridge: Hogrefe & Huber Publisher. Sarantakos, S. (1998). Social research. Hampshire, London: Macmillian Press. Ltd. Second edition. Sayar, K. ve Bozkır, F. (2004). İntihar girişiminde bulunan ergenlerde intihar niyeti ve ölümcüllüğün belirleyicileri. Yeni Symposium, 42(1), 28-36. Sayıl, I. (1994). Türkiye’de intihar sorunu. Kriz Dergisi, 2(2), 293-298. 151 Sayıl, I., Berksun, O. E., Oral, E. A., Güney, S., Büyükçelik, D. ve Duran, A. (1995). İntihar girişimleri: Yardım çağrısı. Kriz Dergisi, 3(1-2), 243-245. Sayıl, I. (2000-a). İntiharlar. I. Sayıl ve H. D. Özgüven (Editörler), Ruh sağlığı ve hastalıkları (ss. 253-262). Ankara: Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi ANTIP A.Ş. Yayınları. Sayıl, I. (2000-b). İntihar davranışı. I. Sayıl, O. E. Berksun, R. Palabıyıkoğlu, H. D. Özgüven, Ç. Soykan ve S. Haran (Editörler), Kriz ve krize müdahale (ss. 165-198). Ankara: Ankara Üniversitesi Psikiyatrik Kriz Uygulama ve Araştırma Merkezi Yayınları, No: 6. Sayıl, I., Canat, S., Tuğcu, H., Alptekin, K., Arslan, A. ve Demirel, S. (2001). Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde intihar davranışı üstüne bir çalışma. Ankara: Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Yayınlanmamış Rapor. Sayıl, I. ve Özgüven, H. D. (2002). Suicide and suicide attempts in Ankara in 1998: Results of the WHO / EURO multicentre study of suicidal behaviour. Crisis: The Journal of Crisis Intervention and Suicide Prevention, 23(1), 11-16. Sencer, M. (1989). Toplumbilimlerinde yöntem. İstanbul: Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş. Gözden geçirilmiş üçüncü baskı. Sheafor, B. W. ve Horejsi, C. R. (2003). Techniques and guidelines for social work practice. Boston: Allyn & Bacon. Sixth edition. Shneidman, S. E. (1970-a). Orientations toward death. S. E. Shneidman, N. L. Farberow ve R. E. Litman (Eds.), The psychology of suicide (pp. 3-46). New York: Science House, Inc. Shneidman, S. E. (1970-b). Recent development in suicide prevention. S. E. Shneidman, N. L. Farberow ve R. E. Litman (Eds.), The psychology of suicide (pp. 145-155). New York: Science House, Inc. Shneidman, S. E. ve Farberow, N. L. (1970). Attempted and comitted suicides. S. E. Shneidman, N. L. Farberow ve R. E. Litman (Eds.), The psychology of suicide (pp. 145-155). New York: Science House, Inc. Shneidman, S. E. ve Mandelkorn, B. (1970) How to prevent suicide S. E. Shneidmann, N. L. Farberow ve R. E. Litman (Eds.), The psychology of suicide (pp. 126-143). New York: Science House, Inc. Shneidman, S. E. (2004). Autopsy of suicidal mind. New York: Oxford University Press, Inc. Sır, A. (1999). Diyarbakır’da özkıyım ve özkıyım girişimleri: Adli kayıtların incelenmesi. Türk Psikiyatri Dergisi, 10(1), 50-57. Sonneck, G. (1993-a). Kriz ve intihar tehlikesi. G. Sonneck, H. Goll, H. Herzog, M. Klejna, S. Kuess, E. Pröbsting ve diğerleri (Eds.), Krize müdahale ve intiharı önleme (ss. 2038). Y. Sözer ve B. Subaşı (Çev.), Ankara: Türkiye Sosyal Psikiyatri Derneği Yayınları, No. 4. 152 Sonneck, G. (1993-b). Krize müdahale. G. Sonneck, H. Goll, H. Herzog, M. Klejna, S. Kuess, E. Pröbsting ve diğerleri (Eds.), Krize müdahale ve intiharı önleme (ss. 5667). Y. Sözer ve B. Subaşı (Çev.), Ankara: Türkiye Sosyal Psikiyatri Derneği Yayınları, No. 4. Spirito, A. ve Lewander, W. (2004). Assesment and disposition planning for adolescent suicide attempters treated in the emergency department. Clin Ped Emerg Med, 5, 154-163. Stauffer, M. D. (2004). From Seneca to suicidology: D. Capuzzi (Ed.), Suicide across the life span: Implications for counselors (pp. 3-37). Alexandria, VA: American Counseling Association. Suicide Prevention Resource Center. (2007). The role of clinical social workers and mental health counselors in preventing suicide. 19 Ekim 2006’da alınmıştır, web üzerinde http://www.sprc.org/featured_resources/customized/social_worker.asp Sungur, Z. (1998). İntihar olgusunun sosyal ve demografik değişkenler açısından değerlendirilmesi ve Eskişehir bölgesi’nde bir uygulama çalışması. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Anabilim Dalı Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Szuchman, T. L. ve Thomlison, B. (2004). Writing with style APA style for social work. Toronto: Thomson Brook / Cole. Second edition. Şahin, F. ve Küçükkaraca, N. (202). Genelci sosyal hizmetin temel özellikleri. K. Karataş ve S. İl (Yayına hazırlayanlar), Sosyal hizmet eğitiminde yeniden yapılanma (I) (ss. 170-176). Ankara: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulu Yayın No: 012. Şenol V., Ünalan D., Avşaroğulları L. ve İkizceli, İ. (2005). İntihar girişimi nedeniyle Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Anabilim Dalı'na başvuran olguların incelenmesi. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 6(1), 19-29. Turan, N. (1987). İntihar girişiminde bulunanlar ve yakınlarıyla ilgili bir inceleme. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksek Okulu Dergisi, 5(2-3), 119-131. Turan, N. (1999). Sosyal kişisel çalışma (birey ve aile için sosyal hizmet). Ankara: Aydınlar Matbaası. İkinci baskı. Tüzün, B., Polat, O., Vatansever, S. ve Elmas, I. (2000). Questioning the psycho-sociocultural factors that contribute to the cases of suicide attempts: An investigation. Forensic Science International, 113, 297-301. Uludüz, U. ve Uğur M. (2001). Bir vaka dolayısıyla intiharların gözden geçirilmesi. Yeni Symposium, 39(1), 19-25. Volant, E. (2005). İntiharlar Sözlüğü. T. Ilgaz. (Çev.), İstanbul: Sel Yayıncılık: 230. Wyder, M. (2004). Understanding deliberate self-harm: An enquiry into attempted suicide. School of Applied Social and Sciences University of Western Sydney Ph. D. Dissertation. 15 Aralık 2006’da alınmıştır, web üzerinde http://www.Ariic.Library.Unsw.Edu.Au/Uws/Adt-Nuws20050923-045427/ 153 Yıldırım, A. ve Şimşek, H. (2004). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri. Ankara: Seçkin Yayıncılık San. ve Tic. A.Ş. Dördüncü baskı. 154 Ek 1 KURUM İNCELEME RAPORU ANKARA NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ ACİL SERVİS’İ Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ankara’nın en eski sağlık kuruluşudur. 1800’lü yılların ikinci yarısında “Gureba Hastanesi” ismi ile hizmet veren hastane 1900’lü yıllarda özellikle Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra büyük aşama kaydetmiştir. Cumhuriyet’in kurulmasını izleyen yıllarda “Numune Hastanesi” ismini alan hastane; bugün tedavi, eğitim ve araştırma faaliyetlerini birlikte yürütmektedir . Ankara dışındaki illerden de çok sayıda hastaya tedavi hizmeti vermekte olan Hastane, sosyal güvencesi olsun veya olmasın tüm hasta başvurularını kabul etmekte; bu yönüyle “hakem hastane” olma özelliği de taşımaktadır. Hastane, kurulduğu günden itibaren gerek hizmet verdiği hasta sayısı gerekse sahip olduğu tedavi birimleri yönünden Türkiye’nin en büyük ve köklü hastanelerinden biridir. Hastane, 2005 yılı istatistiklerine göre 4 farklı lokasyonda (Anatem, Kolej, Siteler, Sağlık Sokak) uydu klinikleri ve Cebeci’deki Laboratuar birimiyle toplam 6 binada 1.700 yatağıyla hizmet vermiştir. Ankara dışındaki illerden de gelenler olmak üzere Hastane’ye yıl içerisinde toplam 1.301.353 kişi başvuruda bulunmuştur. Bu kişilerden 59.055 kişi Hastane’nin çeşitli servislerine yatırılmıştır. Hastane’de toplam 18.353 büyük; 11.458 orta ve 23.559 küçük ölçekli ameliyat gerçekleştirilmiştir. Hastane’de 2006 yılının Mart ayı itibari ile toplam olarak uzman, asistan ve pratisyen hekim sayısı 1.283’tür. Diğer sağlık personeli sayısı 1.245; genel idari ve diğer işlerde çalışanların sayısı ise 278’dir. Hastane’de 8 sosyal hizmet uzmanı görev yapmaktadır. Bunların üç tanesi genel idari işlerde diğerleri ise Hastane’nin Acil Servis, Sosyal Servis ve Hasta Hakları Birimi’nde çalışmaktadır. Kuruluş yılından itibaren Ankara’nın acil hastalarının en çok başvurduğu Hastane’nin Acil Servisi, 1998 yılında Acil Cerrahi Servisi, Acil Dahiliye Servisi ve ameliyathanelerinin tekrar yenilenmesi için ihaleye verilmiş, 1999 yılında çalışmalar tamamlanarak hizmete açılmıştır. Binanın giriş katında geniş bir bekleme salonu yer almakta olup, bu bölümde Danışma, Hasta Müracaat, Acil Vezne, Acil Servis Nöbetçi 155 Şefi ve Acil Servis’in güvenliğini sağlamak ve adli durumlarda görev almak üzere Polis bulunmaktadır. Nöroloji, Beyin Cerrahisi, Ortopedi ve Travmatoloji, Dahiliye, Genel Cerrahi, KBB, Plastik Cerrahi Poliklinikleri’nin ve Reaminasyon Ünitesinin olduğu bölümde Acil Biyokimya Laboratuarı 24 saat hizmet vermekte olup 2 adet Röntgen Odası da mevcuttur. Giriş katının altındaki katta (B2), bir Bilgisayarlı Tomografi ve Ultrasonografi Bölümü ve 13 yataklı Gözlem Odası bulunmaktadır. Giriş katının üstünde ise Acil Cerrahi ve Acil Dahiliye Klinikleri yer almakta olup, yatarak tedavi görmesi planlanan hastalar burada hospitalize edilmekte, gerekirse uygun kliniklere nakledilmektedir. Başhekimliğin anlaşmaya vardığı özel bir güvenlik şirketi tarafından güvenliği sağlanan Acil Servis, standart bir acil serviste bulunması gereken tüm üniteleri ve personeli bünyesinde barındırmakta; burada hizmet verenler ile Hastane’nin yataklı tedavi bölümlerinde hizmet verenler arasında koordinasyon sağlanmaktadır. Donanım bakımından gerekli teknik malzemelere ve cihazlara sahip olmasına karşın Servis; kimi zaman kapasitesinin üzerinde hasta kabul ettiği için fiziksel koşullar bakımından yetersiz kalabilmektedir. Acil Servis’e başvuruda bulunan tüm hastalara tedavi olabilme imkanı sağlanmaktadır. Bununla birlikte tıbbi durumu tehlikede olduğu tespit edilen hastaların stabilizasyonu sağlanmaya çalışılmakta, bu doğrultuda tedavisine başlanılarak gerekli girişimler ve havale işlemleri gerçekleştirilmektedir. Tedavinin bir parçası olarak gerekli görüldüğünde her bir hasta için radyolojik görüntüleme hizmeti, tanısal hizmet ve laboratuar hizmeti sunulmaktadır. Acil Servis’e gelen hastalar öncelikle Hasta Müracaat bölümünde karşılanmakta; buradaki görevli memur tarafından bilgisayar ortamında “korteks” adı verilen bir sistemle kayıt altına alınarak giriş işlemleri başlatılmaktadır. Korteks sistemine dahil edilen hasta, müracaatta bekleyen nöbetçi pratisyen hekim tarafından ilk müdahaleleri yapılmak üzere ilgili polikliniklere gönderilmektedir. Hastanın gittiği poliklinikte kimler tarafından görüldüğü, kendisine hangi müdahaleler yapıldığı hem korteks sistemine hem de hasta adına açılan iki sayfalık bir dosyaya işlenmektedir. Gerek Ankara il merkezinden gerekse Ankara’nın ilçelerinden ve daha az olmakla birlikte Ankara’nın komşu illerinden Acil Servis’e intihar girişimi nedeni ile getirilen kişi sayısı günde ortalama olarak 3-4 kişiyi bulmaktadır. İntihar girişimi (özellikle ilaç intoksikasyonu) nedeni ile Acil Servis’e gelen kişilerin tıbbi tedavisi Dahiliye Polikliniği’nde yapılmakta; bu kişiler daha sonra Gözlem Odası’na alınarak 12 saat 156 gözlem altında tutulmaktadır. Bu süre içerisinde intihar girişimcilerinin dosyasına psikiyatri konsültasyonu da açılmakta ve dolayısıyla bu kişiler nöbetçi psikiyatrist tarafından da görülmektedir. Nöbetçi psikiyatristin daha uzun süreli veya farklı bir tedaviyi uygun görmesi durumunda intihar girişimcileri Psikiyatri Poliklinikleri’ne çağrılmaktadır. Gözlem Odası’nda tutulan hastalar kendileri ile ilgilenen doktorun onayını aldıktan ve Hasta Müracaat’taki işlemleri tamamladıktan sonra Acil Servis’ten taburcu edilmektedirler. Acil Servis’te hasta bakımı konusunda yetkili ve deneyimli sağlık personeli tarafından haftanın 7 günü ve günün 24 saati hizmet verilmektedir. Servis’te 2006 Temmuz ayı itibariyle 205 kişi görev yapmaktadır. Acil Servis’in personel dağılımı şu şekildedir: Baş asistan (3 kişi), asistan (11 kişi), tabip (15 kişi), hemşire (52 kişi), sağlık memuru (69 kişi), uzman (10 kişi), ebe (9 kişi), biyolog (3 kişi), diş protez teknisyeni (1 kişi), diyetisyen (1 kişi), kimyager (1 kişi), klinik şefi (1 kişi; biyo kimya ve kliniği), klinik şefi yardımcısı (1 kişi; biyo kimya ve kliniği), memur (5 kişi), kimya mühendisi (1 kişi), sosyal çalışmacı (2 kişi), şoför (3 kişi), teknisyen (5 kişi), veri hazırlama ve kontrol işletmeni (1 kişi) ve hizmetli (12 kişi). Acil Servis kadrosunda yer almasına karşın 2 sosyal hizmet uzmanı Hastane’nin Sosyal Servisi’nde bir diğer sosyal hizmet uzmanı ile birlikte Hastane’nin tüm ünitelerine hizmet verecek şekilde çalışmaktadırlar. Acil Servis ile bağlantılı olarak sosyal hizmet uzmanları genellikle hastalığın sosyal komplikasyonları ve sonuçları ile ilgilenmektedirler. Sosyal hizmet uzmanları Acil Servis’te tedavi gören ancak sosyal desteğe gereksinimi olan hastaların sosyo-ekonomik durumlarını incelemeye ve değerlendirmeye çalışmakta; bu hastalar için valilik ve kaymakamlıklar kanalıyla sosyal yardımlaşma vakıflarının çeşitli fonlarını hastane adına kullanmaktadırlar. Ayrıca sosyal hizmet uzmanları Ankara dışından gelmiş olup ekonomik gücü zayıf olan ve Ankara’da kalacak yeri bulunmayan hasta yakınlarına toplumsal kaynakları kullanarak konaklayabilecekleri yer temin etmektedirler. Sosyal hizmet uzmanlarının Acil Servis’e getirilen intihar girişim vakalarına yönelik herhangi bir çalışması bulunmamaktadır. Yararlanılan Kaynaklar Personel Hasta ve Yatak Muvazene Formu (2005 yılı). Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi İstatistik Ünitesi. 157 Personel Hasta ve Yatak Muvazene Formu (2006 yılı üç aylık). Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi İstatistik Ünitesi. Numune 2000: Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Ankara: Gün Basım Ltd. Şti. 158 Ek 2 BİLGİLENDİRİLMİŞ GÖNÜLLÜ OLUR FORMU Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Hizmet Anabilim Dalı’nca yapılmakta olan “İNTİHAR GİRİŞİMLERİ ÜZERİNE BİR ÇALIŞMA” isimli araştırma ile ilgili olarak araştırmayı yürüten Kamil ALPTEKİN tarafından bilgilendirildim. Bu araştırmanın amacının “Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisi’ne intihar girişimi nedeniyle getirilen genç yetişkin kişilerin intihar girişimine yönelimlerinde etkili olan faktörleri psiko-sosyal bağlamı içerisinde inceleyerek; bu eylemleri hakkında daha bütüncül ve derin bir kavrayışa ulaşmak” olduğu bana açıklandı. Bir sorun olduğu takdirde Kamil ALPTEKİN’i arayabilirim. Telefon numarası; Ev: (312) 264 74 51; GSM: (0 505) 641 44 56’dır. Bu çalışma kapsamında gerçekleştirmiş olduğum intihar girişimimin değerlendirilmesi amacıyla benimle konuşulacağını ve konuşmaların bant kaydının yapılacağını biliyorum. Ayrıca bu çalışma sırasında; sosyo-demografik özelliklere, aile yapısına ve genel sağlık durumuna ilişkin sorulardan oluşan “Sosyo-demografik ve Sağlık Bilgi Formu” uygulanacağını biliyorum. Benimle ilgili olarak alınan bilginin yalnızca bilimsel amaçlı olarak kullanılacağı ve isimlerin gizli tutulacağı bana anlatıldı. Bu çalışmaya katılmayı kendi isteğimle, gönüllü olarak kabul ediyorum. Eğer istemezsem bu çalışmaya katılmayabileceğimi, istediğim zaman çalışmadan çıkabileceğimi, ayrıca kendi rızam olsun ya da olmasın, araştırmacılar tarafından da çalışmadan çıkarılabileceğimi biliyorum. Bu çalışma ile ilgili bana mali yük getirilmeyeceği bana söylendi. Ayrıca görüşmeye katılmamdan dolayı parasal ya da başka bir tür ödül almayacağımı bilmekteyim. _______________________________________________________________ Ben .................................; yukarıda okuduğum çalışma ile ilgili bilgiler bana sözlü olarak da iletildi. Bu çalışmaya gönüllü olarak kendi rızamla katılmak istiyorum. Bu belgenin bir kopyasını da kendi kayıtlarım için edindim. 159 Tarih: Hasta Adı-soyadı: İmza: .................. Hastanın dosya numarası: Araştırmacı Adı-soyadı: İmza: .................. Tanıklık eden Kurum Yetkilisi Adı-soyadı: İmza: .................. 160 Ek 3 SOSYO-DEMOGRAFİK VE SAĞLIK BİLGİ FORMU I. BÖLÜM (Sosyo-Demografik Özellikler) 1. Ad soyadı: ……….. 2. Adres: ……………. 3. Telefon no: …………. 4. Cinsiyet: ................... 5. Doğum tarihi: .................... 6. Medeni durumu a) Bekar b) Evli c) Boşanmış e) Evli ama ayrı d) Nişanlı / sözlü f) İkinci evliliği 7. Öğrenim durumu a) Okur yazar değil b)Sadece okur yazar d) Ortaokul mezunu e) Lise mezunu c) İlkokul mezunu e) Yüksekokul/üniversite mezunu 8. Meslek: ………………. 9. Çalışma durumu a) Çalışmıyor b) Çalışıyor d) Ev hanımı e) Öğrenci c) Yarı zamanlı veya mevsimlik çalışıyor 10. Birlikte yaşanılan kişiler (ev halkı): a) Yalnız yaşıyor b) Çocuklarıyla yaşıyor c) Eşiyle yaşıyor d) Eşi ve çocuklarıyla yaşıyor e) Ana-babasıyla yaşıyor f) Akraba ya da arkadaşlarıyla yaşıyor g) Diğer 11. Kendisinin veya ailesinin ekonomik durumu a) Zayıf b) Orta c) Yüksek 12. Kendisinin veya ailesinin sosyal güvencesi a) Yok d) Bağ-Kur b) Emekli Sandığı c) Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) e) Diğer II. BÖLÜM (Beden ve Ruh Sağlığı) 13. Herhangi bir bedensel rahatsızlık veya hastalığın bulunma durumu a) Var (açıklayınız): ……………… b) Yok 161 14. Herhangi bir bedensel özür durumu a) Var (açıklayınız): ………………. b) Yok 15. Yatarak psikiyatrik tedavi öyküsü a) Var (açıklayınız): ………………. b) Yok 16. Ayaktan psikiyatrik tedavi öyküsü a) Var (açıklayınız): ………………. b) Yok 17. Daha önce (psikiyatrik bir rahatsızlık nedeniyle) herhangi bir ilaç kullanma durumu a) Var b) Yok 18. Şuan kullanılmakta olunan ilaç a) Var b) Yok 19. Alkol-madde kullanımı (kendisinde) a) Var b) Yok 20. Alkol-madde kullanımı (yakınlarında) a) Var (açıklayınız): ……………… b) Yok 21.1. Son bir yıl içinde doktora başvuru durumu a) Başvuru yok b) Bir kez c) İki-üç kez d) Dört ya da daha fazla (Şayet başvuru var ise) 21.2. Başvuru nedeni a) Bedensel yakınmalar b) Ruhsal yakınmalar c) Ruhsal ve bedensel yakınmalar III. BÖLÜM (İntihar Davranışı Öyküsü) 22. Ailede yakın zamanda (son 1 yıl içinde) ölen kişiler a) Var (açıklayınız): ………………….. b) Yok 23. Ailede intihar etmiş kişi(ler) a) Var (açıklayınız): …………………. b) Yok 24. Ailede intihar girişiminde bulunmuş kişi(ler) a) Var (açıklayınız): ………………… b) Yok 25. Önceki intihar girişimi a) Var (açıklayınız): ………………… b) Yok 26. İntihar girişimi biçimi a) Kendini asma yoluyla d) Gaz ile zehirlenme g) Diğer: …………. b) Yüksekten atlama e) Kesici alet c) İlaç içme f) Ateşli silah 162 Ek 4 YARI YAPILANDIRILMIŞ GÖRÜŞME FORMU A. İNTİHAR GİRİŞİMİNDEN ÖNCEKİ DÖNEM 1. Bana biraz kendinizden bahseder misiniz? 2. Aile yaşamınızdan, anne-baba ve kardeşlerinizle olan ilişkilerinizden bahseder misiniz? 3. Yakın akrabalarınız ve komşularınızla ilişkilerinizden bahseder misiniz? 4. Arkadaşlarınızla olan ilişkilerinizden bahseder misiniz? 5. Çalışma / okul yaşamınızdan bahseder misiniz? 6. Girişimden önceki yakın zamanlarda sizi olumsuz olarak etkilediğini düşündüğünüz olaylardan bahsedebilir misiniz? 7. Bu olaylar karşısında kendinizi / duygusal durumunuzu nasıl değerlendiriyordunuz? 8. İntihar girişiminde bulunmayı önceden belli bir zaman düşündünüz mü yoksa aniden mi intihar girişiminde bulundunuz? 9. Yaşadığınız sorunların üstesinden gelebilmek ve intihar düşüncenizi kontrol edebilmek üzere yaptınız? 10. İntihar girişimine yönelik eğilimleriniz (düşünceleriniz) güçlendikten sonra intihar girişiminde bulunmak üzere ne tür hazırlıklar veya nasıl bir plan yaptınız? 11. İntihar girişiminde bulunacağınızı kimlere bildirdiniz ve bu kişiler size nasıl tepki gösterdiler? B. İNTİHAR GİRİŞİMDE BULUNMA DÖNEMİ 12. Sizi ölüme götürebilecek bir eylemde bulunmakla neyin olacağını düşündünüz? 13. Ne zaman ve nerede intihar girişiminde bulundunuz? 14. İntihar girişiminiz için hangi yöntemi kullandınız, bu girişimin sonucunda ölme olasılığınız hakkında ne düşündünüz? 15. İntihar girişiminde bulunduğunuz zamanda birinin sizi bulabilme ve sizi kurtarabilme olasılığı hakkında neler düşünmüştünüz? 163 C. İNTİHAR GİRİŞİMDEN SONRAKİ DÖNEM 16. İntihar girişiminde bulunduktan sonra neler olduğunu / neler yaptığınızı anlatabilir misiniz? 17. Girişimden sonra kendinize geldiğinizde ne tür duygular yaşadınız? 18. Aileniz ve yakın (akraba-arkadaş-işyeri) çevreniz bu eyleminizi nasıl değerlendirdi? 164 Ek 5 VAKA İNCELEME, SÜREÇ VE DEĞERLENDİRME RAPORU İG (8) VAKASI Vaka No: 8 Görüşme Tarihi: 23. 06. 2006 Görüşme Saati ve Süresi: 09:37 - 10:15 (38 dakika) Görüşme Yeri: Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servis Gözlem Odası Görüşmeyi Yapan: Kamil ALPTEKİN (H.Ü. S.B.E Sosyal Hizmet Anabilim Dalı Doktora Öğr.) Görüşmeye Katılanlar: Dr. Emel (Gürün) DERYA (I. Psikiyatri Kliniği Asistanı) Rapor Tarihi: 23. 06. 2006 I. SOSYO-DEMOGRAFİK VE SAĞLIK BİLGİLERİ İG (8); 22 yaşında, üniversiteden yeni mezun olmuş, bekar, genç bir kızdır. Halen bir fast-food işletmesinde sigortalı bir şekilde, satış elemanı olarak çalışmaktadır. İG (8) ailesinden ayrı olarak Ankara’da, kira karşılığı bir dairede, üniversiteden tanıştığı iki kız arkadaşı ile birlikte yaşamaktadır. İG (8)’in herhangi bir bedensel rahatsızlığı, hastalığı ve herhangi bir bedensel özür durumu bulunmamaktadır. İki yıl kadar önce ruhsal yakınmalar nedeni ile ayaktan iki kez psikiyatrik tedavi gören İG (8), bu tedaviler sonucunda ilaç kullanmıştır. İG (8) şu an herhangi bir ilaç kullanmamaktadır. Kendisi alkol ve/veya madde kullanmadığı gibi yakınlarında da alkol ve/veya madde kullanmakta olan bir kimse yoktur. İG (8), son bir yıl içinde herhangi bir nedenle hiç doktora gitmemiştir. Son bir yıl içinde İG (8)’in ailesinde vefat eden bir kişi yoktur. Bugüne kadar İG (8)’in ailesinde intihar etmiş veya intihar girişiminde bulunmuş kişi de yoktur. İG (8), 22.06.2006 tarihinde ilaç içmek suretiyle ilk kez intihar girişiminde bulunmuştur. II. GÖRÜŞMENİN AMACI “Ankara’da İntihar Girişimleri Üzerine Bir Çalışma” adlı doktora tezinin taşıdığı genel amaç çerçevesinde intihar girişiminde bulunan İG (8)’in girişim öncesindeki, girişim sırasındaki ve girişim sonrasındaki süreçlere ilişkin yaşantılarını ortaya çıkarmak ve intihar girişimini psiko-sosyal bağlamı içerisinde değerlendirmektir. 165 III. GÖRÜŞME SÜRECİ Araştırmacı sabah saatlerinde Gözlem Odası’na, araştırmasına kurum adına tanıklık eden asistan doktor ile birlikte gelmiştir. Asistan doktor, burada intihar girişimi nedeniyle gözlem altında tutulan üç kişiyle yaptığı kısa görüşmeler sonucunda bunlar arasından sadece İG (8)’in araştırma örnekleminin tüm ölçütlerine uyduğunu araştırmacıya bildirmiştir. Bunun üzerine araştırmacı İG (8)’e araştırmasına katılma teklifinde bulunmuş, İG (8) bu teklifi hemen kabul etmiştir. Daha sonra araştırmacı İG (8)’i araştırmanın amaçları ve prosedürleri konusunda bilgilendirmiş ve kendisinden ilgili onam belgesini imzalamasını istemiştir. İG (8)’in onam belgesini imzalamasından sonra sosyo-demografik ve sağlık bilgileri alınmış ve bu şekilde araştırma prosedürlerinin tamamlanmasından sonra kendisi ile görüşme yapılmıştır. İG (8)’in görüşme boyunca çok rahat olduğu, duygu ve düşüncelerini konuşmasının biçim ve içeriğine aldırmaksızın istediği gibi ifade edebildiği gözlenmiştir. İG (8) araştırmacının tüm sorularını yanıtlamıştır. Görüşmenin içeriğini araştırmacı belirlemiş olmasına karşılık İG (8), başından sonuna kadar görüşmenin gidişatını belirlemede etkili olmuştur. Girişim öncesinde yaşadığı duygusal ilişkilerin ruhsal dünyasında oluşturduğu karmaşadan henüz kurtulamadığı belli olan İG (8); süreç içerisinde kimi zaman sert çıkışlarda bulunmuş, kimi zaman yaptığı esprilerle ortamı yumuşatmaya çalışmıştır. İG (8), görüşme öncesinde kendisi ile kısa bir görüşme yapan asistan doktora gayet iyi olduğunu, herhangi bir şikayeti bulunmadığını söylemiş olmasına karşılık özellikle görüşmenin sonlarında mide bulantısı nedeniyle sıkıntı çektiğini belirtmiştir. Bu görüşmeyi, kendisine gösterilen bir ilgi olarak değerlendiren İG (8) görüşmenin sonunda araştırmacıya bu ilgiden duyduğu memnuniyeti de dile getirmiştir. Araştırmacı, İG (8) ile yaptığı görüşmenin amacına ulaştığını düşünmüştür. İG (8), kendisi ile yapılan bu görüşmenin bant kaydına alınmasının yanısıra kimlik bilgilerinin ve görüşme de geçen özel isimlerin (kişi, şehir, üniversite, işyeri gibi) bildirilmemesi koşulu ile yürütülmekte olan çalışma için “örnek vaka” olarak yayınlanmasına da izin vermiştir. Görüşmenin kelimesi kelimesine yapılan bant çözümlemesi aşağıda sunulmuştur. Not: Görüşmede geçen özel isimler için (X), (XX), (XY), (XZ) ve (YX) sembolleri; bant kaydından anlaşılmayan anlatımların yerine ise “üç nokta (...)” kullanılmıştır. 166 - Biraz önce söyledim, görüşmenin çerçevesini çizmeye çalıştım. Önce sizi, bi sizi tanıyacağız ee sizden konuşacağız. Sonrasında bu intihar girişimini nasıl gerçekleştirdiniz, neler hissettiniz onlara bi değineceğiz. Sonra görüşmemizi bitireceğiz. Sanıyorum bir 30-40 dakika kadar falan sürecek bu. Şimdi önce, evvela ben sizden başlamak isterim. Şimdi bana bir kendinizi bi tanıtabilir misiniz? Nasıl birisiniz, çevreniz sizi nasıl tanımlar? - Haa! - Nasıl biri olarak bilinirsiniz? - Yaa, nasıl bir insanım? Hep çok, hani değişik eee şey nasıl derler dengesiz olduğumu düşünürler yani beş dakkası ayrı, beş dakkası ayrı bi insanımdır. Gerçekten de öyleyimdir; yani tutarsız. - Tutarsız. - Hı hı. - Beş dakikası günlük, - Beş dakka önce ağlayıp, sonra gülen bir yapım var. Bazı şeyleri, çok gereksiz şeyleri takarım. Gerekli olan şeyleri takmam öyle. Okumayı falan çok hani ııı, üniversitede okumayı, bölümümü falan çok seviyordum zaten, okul bitti. - Hı hı. - İşte, yüksek lisans yapmayı falan istiyordum yaa haksızlıklara tahammül edemiyorum. Zaten o yüzden de şey böyle hani kazanamamaktan haketmediğim için değil, torpil olduğu için. Mesela ona çok üzülürüm. Burda, (X)’de çalıştım. İşte eve dönmedim daha. Normalde (XX)’liyim. Zaten işte, orda iş bulamayacağım korkusu, gelecek kaygısı taşıyan bir insanım. Hep sürekli yarını düşünmekten bugünü hiç bir zaman değerlendiremedim. - Bugünü hiç ııı, -Değerlendiremedim, yani bugünü. - Değerlendiremiyorsunuz. - Hı hı. Çok fazla yani bazen şöyle düşünüyorum. Beni mutlu eden şey nedir diye. Hiçbir şey mutlu etmiyor beni. - Hiçbir şey mutlu etmiyor sizi. - I ıh. Film izlemek dışında. Film izlemeyi çok seviyorum. Zaten ne geldiyse başıma ondan geldi. - Film izlemekten çok hoşlanıyorsunuz. - Başka böyle şey yok, yani bir hobi falan. Spor yapmaktan nefret ederim. Okumayı severim. Daha böyle (...) bir insanım. Zaten çok yoğun çalışmaktan nefret ediyorum; ama şu an çalıştığım iş çok yoğun. - Çok yoğun bir işte çalışıyorsunuz. - Çok yoğun bir iş. - Peki eee, - Ya tembelim açıkcası. - Tembelsiniz. (...) Biraz ailenizden bahseder misiniz? Ee şu an gerçi sanırım eee, - Uzaktayım. - Uzaktasınız ailenizden. Eee ailenizden, annenizden, babanızdan başlayalım isterseniz. Kimlerdir onlar, ne iş yaparlar? - Babam emekli. Eskiden çok zengindi, ben ortaokula giderken. Sonra iflas etti. Ondan sonra zaten ben ilk başlarda ondan çok nefret ediyordum. Hani niye böyle yaptı falan diye. Sonra anladım ki onun suçu değil. - Hımmm. - Sonra işte, maddi çok zorluklar falan çektik. İşte üniversiteye geldim en çok hazmedemediğim şey dört sene burda okudum. İşte Ankara’da. - Hı hı. - Burs almak hep beni rahatsız etti. Yani şey, her ay insanları arayıp para istemek. Babamın arkadaşlarıydı zaten çoğu ve şey yani hani hep şey demişimdir yüz milyon gönderse de, keşke babam gönderse demişimdir. Ama ailemle hiç bir sorunum yoktur. Yani şey işte dört kardeşiz zaten. - Hı hı. - İki ablam, bi ağbim var. İşte hepsi evli, çok yakındırlar. Zaten en küçük çocuk ben olduğum için aramızda da çok yaş farkı yok. Arkadaş gibiyizdir. (...) Artık şey burdan oraya gitmek de istemiyorum (XX)’e orda ortak bi noktamız olduğunu, ya ordan arkadaşım falan da çok kalmadı 167 zaten. Burdaki ev arkadaşım da benim (XX)’deki çocukluk arkadışım zaten. Beni oraya bağlayan bir şey olmadığını düşündüğüm için. İnatla çok yoğun bir iş olmasına rağmen. - (...) - Hayır, burda çalışmayı istiyorum çünkü çok fazla (...) kopmak istemiyorum. Hani özgür yaşamak istiyorum aslında. Özgürlük de yani bi gece şu barda, bi gece bu barda, - Şeklinde bir özgürlük değil. - Yok. - Hı hı. - Sadece kendi ayaklarım üstünde durmak. Hani aileme yük olamamak açısından, - İstiyorsunuz. - Hı hı. - Biraz önce ben konuştuklarınızdan şunları anladım. Bir süre babanıza kızdınız herhalde. Eee, - Hı hı nefret bile ediyodum, anneme de söylüyodum. - Hımmm. Ama daha sonra olayın gerçek yüzünü anladıktan sonra, - Ha yani büyüdükçe, o ergenlik dönemi bittikçe zaten az çok anlayabiliyosun. - Hımm. - Her şeyi. - Şu anda babanızla bi herhangi bir, - Hatta bazen şey düşünüyorum. Babam çok zengin olduğu zamanlar işten başka bi şey düşünmez. Ben babamla tek bi kelime falan bile konuşmazdım. - Hımm. - Ama şimdi mesela iflas ettikten sonra, hani evde çok fazla kaldığı için, mesela benimle konuşuyo artık. Hani nasılsın diyo eve gittiğimde. Mesela ya da aradığımda gelmiyor musun falan diyo. Yani nasılsın, okulun nasıl derslerin nasıl falan diyor yani. İlgileniyo. En azından şu anda iyi, mesela ha zaten kimseye muhtaç değiliz yani zaten emekli. - Hı hı. - Antrenörlük yapıp kendi maaşı (...) Zaten ben de yük olmuyorum. Diğer kardeşlerim de yok zaten. Normal standartta yaşıyoruz, yani mütevazi bir hayat. - Peki, annenize dönelim. Nasıldır ilişkiniz? - Annem. Annem arkadaşım gibidir. Bütün sevgililerimi bilir, hiç bir şeyden çekinmem. - Özel hayatınızı da bilir. - Ha ha. Her şeyimi bilir hatta. İlkokul mezunu; ama yani hani oturup konuşabildiğim bir insan. - Hani rahatlıkla konuşabiliyorsunuz. - Ha ha. - Her türlü sorununuzu paylaşabiliyorsunuz. - Bi çok üniversite mezunu bayandan daha anlayışlı. - Peki bi de kısaca, kardeşlerinizden bi bahseder misiniz? - İşte en büyüğü ablam, ikiz yeğenlerim var. - Hepsi evliydi. - Hepsi evli, bi de ağbim var en son O da ağustosta evlendi. Geçen sene evlendi işte. - Hı hımm. - Ablam var. Bi tek onun çocukları var. Ondan sonra abim var, O da evlendi. - Hı hımm. - Ama hiç, yani şey sorunları yok. Evlilikle ilgili sorunları yok. - İyi. Herhangi bir problemleri yok. - İşte bi benim, benim bi büyük ablam ilk evlenendi. O biraz sorunlu evlendi de. Hani kocaya kaçtı derler ya! Öyle bi şeydi, ama şimdi barıştık. Yani normal her şey. - Normal. - Yani kardeşlerimle hiçbir sorunum yok. Gayet iyidir. - Kardeşlerinizin birbirleri ile arası nasıl? - İyi. Hepimiz iyiyiz ben, düşkünüz birbirimize. - Birbirinize çok düşkünsünüz. Anladım. Peki, ee birlikte olduğunuz süre içerisinde ailenizde ne tür sorunlar yaşardınız genel olarak ya da sorunlar yaşar mıydınız? Hani aklınıza, - Valla (…) sorunu yaratan bendim. Yani ben onu biliyorum. Sorun diye bir şey varsa muhakkak benden çıkardı o sorun. O da şeyden, küçüklüğün verdiği şımarıklıktandı. - En küçük bendim diyorsunuz. 168 - Haaa! İstediğim olsun diye. Niye olmuyor diye. - En küçük çocuklar biraz böyle, - Hı hı. Ondan yani. - Hımm. - Bi de şey şimdi üniversite ortamına gelince, mesela burada hani sonuçta evde kalıyorum. Ailem hani bilmiyor benim ne yaptığımı. Belki gece eve bile gitmiyorum; ama eve gittiğimde (XX)’ye gittiğimde, şey eee şey mesela hani hava karar karardığında, babam eve geldiğimde niye geç kaldın diyor. Ankara’dayken sen bana sormuyorsun bunu, oradayken niye soruyorsun? O da haklı gerçi, yani bir baba olarak düşünüyor; ama o bana mantıksız geliyor; ama oturupta ben babamla kavga etmem. (...) İşte geleceğin şeyini yapıyo. Mesela O, bu işte çalışmamı istemiyor. Daha iyi yerlere layıksın diyor. Ben de işte öğretmen olmamı istiyor. Zaten öğretmenlik yapıyordum ben. Ama ben de sisteme kırgınım; çükü hiçbir şey yapamıyorum, daha güzel olacağından umudum yok. O zaten moralimi bozuyo. Öyle onu da anlatamıyorum Ona. Birazda yaşlandı, geç anlıyo. - Heee. - O yüzden yani. - Üniversiteyi yeni bitirdiniz - (bir süre öksürdükten sonra) Daha bi iki hafta falan oldu. - Ankara’da mıydı üniversite? (XZ) Üniversitesi. - Hangi bölümdü? - Aile ekonomisi ve beslenme öğretmenliği. Çok zevkli bir dal. - Hımmm. - Ama çok seviyordum yani. - Anladım. Lisede de, bir meslek lisesi mi? - Turizm meslek lisesi mezunuyum. - Turizm meslek lisesiydi. Oraya geçtiniz, dört yıl orada okudunuz. - Aslında dediğim gibi akıllı zannederler beni. Ben lisede okul birincisiydim, dört sene boyunca da hiç alttan dersim olmadı benim. Üniversitede, yani tembel birisi falan da değilim normalde de. - Yani okul başarısı da yüksek birisiniz. O zaman bu anlamda, - İşte herkes çok zeki, inek falan da der. - Hımmm. - İşte bazı şeylerde yaramıyo böyle. - Bazı şeyler de yaramıyor. Hımm. Mastırı falan düşündünüz. Biraz önce, - Yüksek li, hı hı. Şu anda işte (...) işte torpil var yani bana sıra gelmezdi diye düşündüm. - Sıra size gelmezdi diye düşündünüz. Evet, evet. Üniversitedeki eee yaşantınız nasıldı? - Çok mütevazi bir hayat. Ee, sınıfın çoğuyla arkadaş değildim; çünkü çok itici geliyorlardı bana. Çoğuyla da konuşmazdım sınıftakilerle. - Hı hımm. - Herkes psikolojik sorunlarım olduğunu düşünürdü. Ama mesela arkadaş olduğum insanlarla çok samimiyimdir. Onlar gerçekten hani ee benim hiçbir şekilde bi sorunum olduğunu falan düşünmezler. Sadece hani arada bir delilik yapabilir diye düşünürler ama çoğu (…) Dört senedir hiç konuşmadığım insanlar da olmuştur sınıfımda. - Hiç konuşmadığınız arkadaşlarınız, - Ama şeylerini beğenmediğim için, benim sorunlarım olduğu için değil de. Davranışlarını falan beğenmediğim için. Yani bana göre değil, yani gerekli bir insan değil. Hayatıma girmesi gerekmiyor o insanın diye düşünmüşümdür. - Anladım. - Fazlalık. O yüzden. Öyle çok da şaşalı, çok sosyal bir hayatım olmadı; ama hiç de rahatsız olmadım. - Mütevazi bir hayat diyorsunuz. Arkadaşlarınızla, yurtta mı kalmıştınız? - Üç sene yurtta kaldım. Bir sene evde kaldım. - Üç sene yurtta kaldınız. Bir sene evde, sonra arkadaşlarınızla eve çıktınız. - Hı hı. - Yurtta kalırken eee bir sorun yaşadınız mı? - Yaşadım, yurtta kaldığım işte psikiyatrist sanan kendini bir kadın vardı. - Yurdun psikiyatristi eee, 169 - Yurdun psikiyatristine de gittim ben. İşte O bana sen hastasın diyordu. Değilim diyorum sen hastasın diyo, değilim diyorum. Beni iyice hasta yapmaya çalıştı. Sonra da işte beynimdeki hücreler şöyle oldu, böyle oldu falan. İşte geri dönüşü olmaz, sürekli ilerler falan çok şeyler söyledi bana saçma sapan. - Anladım. Peki ne şikayetlerle gitmiştiniz Ona eee, O psikiyatriste, yurdun psikiyatrisine? - Benim bi tane erkek arkadaşım vardı. - Hımm. - Ve ee kadının beni sallamamasının nedeni de şey, internetten olması çocuğun. Benim mantığımca bir psikiyatrist ya da bir psikolog ee sonuçta bi insanı dinleyecekse en ufak bir sorunuyla siyaha beyaz demesiyle bile ilgilenmesi gerekiyor. Bu benim mantığım. O, ben seninle bu mevzu hakkında konuşmam bile dedi bana. - Psikiyatrist size böyle dedi. - Evet, - Dinlemedi sizi yani. - Dinlemedi, sallamadı. Yani şey yani çok da gerekli bi şey değil; ama beni yaralıyorsa üzüyorsa bu durum bi önemi vardır muhakkak, benim mantığım bu artık. Siz de bu işin içindesiniz, size nasıl geliyor bilmiyorum ama o yüzden beni dinlemiyorsan, ben de seni dinlemem yani. Sen hastasın, sen hastasın diyor bana. - Karşılıklı böyle restleştiniz. - Hı hımm. Bende bi daha gelmem dedim senin yanına. Beklerim dedi, bi abla olarak. Dedim gelmem senin yanına, hasta ettin beni hepten. - Hepten beni hasta ettin dediniz. - Durup durup benim geçmişime dönüyor. Senin kullandığın ilaçlar adları neydi, ailen bilir mi? Ya diyorum, benim bilmediğim şeyi ailem ne bilsin! Zaten çoğu unutmuş gitmiş herşeyi. Bitek o ilacı, işte bi de Vidalin mi vardı, böyle bir ilaç daha vardı. - Anladım. - Hatırlamıyorum çok fazla. - Başka eee o, - He, yurtta bi de şey yurtta arkadaşlarım vardı. Şu an onlarla konuşmuyorum. İki sene oldu, düşman olduk. - Düşman oldunuz onlarla. - Ha ha. - Oda arkadaşlarınızdı. - Evet, (...) Liseden arkadaşım onunla, - Hımmm. Üniversitede, peki şey yaşadınız mı bu tür sorunlar üniversitedeki arkadaşlarınızla? Iıı, (hayır anlamına gelecek bir baş işareti yapar) - Yaşamadınız. Hocalarınızla falan nasıldı durumunuz? - İyi. Şey (...) ben öğretmen olmayı çok istediğim için öğretmenlerime hep saygı duymuşumdur yani. - Hımm. - Hep böyle hani eski şeyler olur ya öğrenciler böyle, öğretmenlerin yanında hazır olur, yani ben biraz öyleyimdir. Hep saygı duyarım. - Düzenli, saygılı, - Ha ha. - Bir öğrenciydiniz. Onları çünkü anlardım diyordunuz. - Evet, bi de ben olmak istediğim için. Ee bi de benim için önemli bir meslek yani. Madem olmak istiyorum, çocukluktan beri hayalim öğretmen olmak. - Çocukluktan beri hayaliniz. - Evet. - Peki. (sessizlik) Yavaş yavaş bu günlere doğru gelelim. - Sadede gelelim. - Yavaş yavaş olanlara gelelim isterseniz, gelmeyelim mi? - Yooo! Gelelim. - Gelelim, peki. - Ben anlatırım, yani sorun değil. - Eee neler oldu, son zamanlarda? - Çok basit. O internetteki aşkım vardı ya benim, 170 - Hımm, biraz önce bahsetmiştiniz. - Hep Onun yüzünden oldu ne olduysa. O, birbuçuk iki senedir devam eden bir internet aşkı. Artık zaten internetlikten çıktı, normal çıkıyoruz zaten biz Onla. Çıkıyorduk ayrıldık. (gülerek) Niye ayrıldık. (...) - Eee, pardon! İnternette tanıştınız, bir süre çıktınız. - Dokuz ay ben Onu hiç görmedim, o internet boyunca. - Ha, dokuz ay boyunca hiç görmediniz. - O (XY)’deydi, ben (XX)- Ankara arası işte, - Hı hım. - Sonra dokuz ay. O, beni terketti. Tamamen yalan konuşmuş bana. İşte üniversiteye gidiyorum falan demiş. (...) Ben zaten anlamıştım da onun söylemesini bekliyordum. Hani erkek psikolojisi gururuna yediremez falan filan diye. - Evet. Hı hımm. - İşte ne gelirse başıma anlayışımdan geliyo. Sonra bu beni terketti falan. Sonra işte ablası araya girdi falan. Barıştık neyse. Ben (XY)’ye gittim, gördüm falan. Barıştık biz. Normal çıkma şeyine devam ettik, hani görüşüp devam ettik. - Hı hımm. - İşte bugünlere gelelim. - Gelelim. - Bu beni kışın aldattı bayağıdır. Ben bunu hakketim; ama hiç şey yapmadım. Sonra işte bu zamanlara gelelim, işte film seyretmeyi çok severim. Bizim mahallede de bir filmci var. Ben de Onla arkadaş oldum, sonuçta ortak noktamız var çocukla. Hani film, ben ona filmleri soruyorum ediyorum falan. Bu çocuk (YX)’li çıktı, hemşerim benim. Konuştuk ettik. Ondan sonra işte ben Onunla konuşmuştuk. Iıı onlarda o konuştuklarımızı kaydetmiştim. Geçende de bu benim sevgilimin arkadaşı geldi bizde kaldı. Ben de işe gittim. O da evde duruyordu, benim bilgisayarımı kurcalayıp Onunla konuştuğum şeyleri öğrenmiş ve gitmiş (XY)’ye gidince benim sevgilime anlatmış. - Hımmm. - Sonra tabi bütün olay böyle şey oldu; sen onu seviyorsun da, sen onunla nasıl konuşabilirsin de falandır filandır diye. Hani benim o filimcideki çocukla bi ilişkim olduğunu filan sandı. İyi tamam dedim. Hani görüşmek istemiyorsan bitsin o zaman diye düşündüm. Sonra işte dün tamam dedi. Görüşmeyelim etmeyelim falan. Tamam dedim, sorun değil benim için. Madem istemiyorsun; çünkü defalarca hani terkeden Oydu. Yani terkedersen terket artık yani yeter dedim. Çok da üzülmüyordum. Sonra işte bugün akşam mesaj çekmiş falan, işte ben ölüyom cart curt. Ondan sonra neyse, - Ben ölüyorum diye. - Heee. Aradım, ne yapıyorsun sen dedim. O da şimdi hastanede. (gülerek) Yatıyo. - O da hastanede yatıyor. - O da intihar etti. (gülerek ve alaysı bir şekilde) Bi Onun da yanına gidin isterseniz. - (gülerek) Peki. - Ben zaten aslında Ona olan büyük aşkımdan dolayı değil. Şey ya vicdan azabı. Çünkü şey oldu, ben aradım telefon kapandı. Anladım zaten, hani bir haltlar yemiş. Telefon kapandı. Ben intihar ettiğini anladım zaten. Teyzesinin oğlunu aradım, yan komşuları gibi bişey. Dedim bakın, (...) O dedi, bilöf yapıyordur falan diye. Hiç sallamadı. - Hımm. - Sonra annesi Ankara’daydı, annesini aradım. Ablasının telefonunu aldım ve evi aradık. Babasına haber verdik neyse. Ben haber verdim, herkese böyle. Sonra babasını aradım iyi mi diye. O da dedi ki dua et bi şey olmasın dedi, suratıma telefonu kapattı, benim yüzümden olduğunu düşünerek. Sonra tabi ben arayamıyorum. Artı ne şekilde arayacağım. Gitsem gidemem, evlerini de bilmiyorum yeni taşındalar. Vicdan azabı çekiyordum doğal olarak, benim yüzümden oldu çünkü. - Vijdan azabı çekiyordunuz. - Sonra ablası, ha teyzesinin oğlu beni aradı. Sen dedi ne yaptığını sanıyorsun dedi. Bir işi adam gibi bitiremiyorsunuz, beş yaşındaki çocuk gibisiniz. Ben de; ben ayrılmadım ki, O ayrıldı dedim. O ayrıldı. Ben ilk de intihar etmedim dedim. O etti dedim falan. Sonra ablası aldı; bi daha dedi aramayacaksın sen dedi kardeşimi, ne yaptın mahvettin şudur da budur da bi sürü laf söyledi bana. Zaten gitti gidiyo falan filan bayağı bi baskı da oldu üzerimde. - Hı hı, hı hı. 171 - Ondan sonra ben de, O ölürse ben de bu şekilde hani o ölürse dedim, ben de bu şekilde yaşayamam. Vicdan azabıyla dedim, ben de içtim yani. - Herkes üzerenize geldi o an yani, - Tabi sonra da ben ilaçları içtikten sonra, ablası mesaj yollamış ki O kendisine geldi, seninle konuşmak istiyo. Dedim artık çok geç kaldınız, ben ilaçları içtim bile. - Hımmm. - Öyle oldu. (…) Aklımda ya da planlanmış tasarlanmış bi şey değil. Ben O öldüğünde vicdan azabı çekceğim için zaten intihar ettim. Yoksa ben Ona olan aşkım ya da Ondan ayrıldığım diye değil. Yani bi şekilde zaten ayrıl, ben çocuk değilim sonuçta. Bitiyorsa bitiyor napıyım. - Hı hım, hı hım. - O olmazsa başkası olur diye düşünüyorum artık. Yani birinin başını da bekleyemem. - Evet. - De, işte çok üstüme gelindi. Ailesi işte sen bi daha görünme gözümüze de şudur da, budur da erkeklerle oynaşıyordun, moynaşıyordun. Bi sürü hakaret ettiler bana. - Bir sürü hakaret ettiler size. Hımmm. - Hakaret ettiler işte artık hani ben de yediremedim kendime. Çünkü hakettiğim bi şey değil. Ben bir insanla arkadaşlık yapıyorsam, o arkadaşımdır benim. Kız veya erkek hiç fark etmez ki. Bunun açıklamasını yaptım Ona da zaten. Ki sen benim özel şeyimi nasıl benim bilgisayarıma girip de o dosyayı bile ben hani kaydettiğim şeyi bile ben bulamıyoken o gitmiş kendisi bulmuş ve benim özel şeyimi okumaması gerekiyor, okumuş ve gitmiş kardeşine anlatmış. - Hımmm. - Ve ben de hazmedemedim yani. Nasıl benim özel eşyamı karıştırabilir ki? O ayrı bir mevzu, bi de yanlış anlaşılmak apayrı bi mevzu. - Anladım. Tartışmış mıydınız ondan sonra? - (…) ben hiç konuşmadım zaten gözüme görünmesin demiştim. Bi daha beni aramasın falan hani, - Dediniz. Hı hı. - Onunla dün konuştuk. Anlayışlı bi şekilde bitti. Yani ben bunu kaldıramam falan dedi bu durumu. Ben de kaldıramazsan görüşmeyelim o zaman dedim. Tamam dedi. Dün akşam; ha bu akşam işte yani dün gece mesaj çekti. Ölüyom falan filan işte. Ben de aradım ne yapıyorsun diye. - Hı hı. - Öyle (derin bir nefes alır). - Yani ee, daha öncesinde çok düşünmediniz, artık bi an o gelişmeler üzerene, - Ha ha gelişmeler üzerine yoksa planlı, - Yani programlı bir, - Ondan ayrıldım diye intihar etmeyi düşünmedim. - Evet. - Çünkü bu olay, şimdi ben hastanedeyim. Benim işe gitmem gerekiyo, gidemiyorum. İşyerinden duyulursa hiç iyi olmayacak ve benim ailem duysa daha kötü olacak yani. Hani ben bunları düşünüp yani diyorum ya planlasam bunları düşünüp zaten hiç olmasına izin vermezdim; ama ani oldu. Artık dedim ne olursa olsun yani dedim. Artık bitsin, artık ölüyüm geberiyim yani dedim artık hani ne yapıyım artık ben. - Hı hımm. - Ya o kadar hakaret. Sonuçta benim de bir ailem var, benim de annem babam var. (…) Annesi babası Onun başında bekliyorlar. Benim burda hiç kimsem yok ki ve ben mesela onlar da biliyor benim ilaç içtiğimi. Bir kez olsun nasılsın diye aramadılar. Yani o kadar da değerli değilim ben onlar için. - Bunu anlamış oldunuz. - Yani. - Hımm. Evet, anladım. Peki ee şunu merak ettim eee intihar girişiminde bulunmaya karar verdiğiniz ana dönelim isterseniz. Bu vijdani bir şeyle ee yükümlülükle, vijdanınm ağır bastı dediniz bu şeye gelemem artık, bu sıkıntıya katlanamam dediniz. Orda mı karar verdiniz tam olarak? - Ha ha! - Karar verdikten sonra ee ne kadar bir süre geçti? - Arkadaşım odadaydı. Onun odadan gitmesini bekledim, engel olacaktı çünkü. Sonra ilaçları aldım. 172 - Niye engel olacaktı arkadaşınız, onu anlamadım. - İçmeme engel olcaktı. - Haa, ona söylediniz mi? Ee, - O her şeyi biliyodu zaten.Onun intihar ettiğini falan her şeyi biliyordu. Aynı odada oturuyorduk zaten. - Ha, arkadaşınız biliyordu. - Arkadaşım dediğim ev arkadaşım, kız arkadaşım. - Ev arkadaşı. Anladım, anladım. Ee evet, ee, - O’nun odadan çıkmasını, O bana, elim kesilmişti benim. Yara bantı almaya gitti. O giderken ben ilaçları aldım lavaboya gittim içtim. Geri geldi, O da anlamış zaten benim böyle bi şey yapacağımı. - Hımm. - Sonra gitti baktı ilaçları sen mi içtin falan. Ben tersledim Onu, hani git başımdan. Çünkü ben bi ilaç içmenin bu boyutta yani o an böyle hani insan bilinci gidiyo. Hani hiç bi şey yapamıyo yaaa! O, ben hiç böyle olacağını düşünmedim. Hani ben bayılırım, gerçi zaten şansıma da bayılmadım da; ama hani ben kendimden geçerim, biter yani yavaş yavaş olacağını hiç düşünmedim bi baktım ki gidiyorum. Böyle dedim. Ben hiç iyi değilim dedim. Kusmaya çalıştım, kusamadım. Sonra işte hastane yakındı, yürüyerek hastaneye gittik O’nunla. Sağolsun ordaki hastanede de şey yokmuş eee mide yıkama hortumu yokmuş, nasıl bir hastane ise (...). Ama biz taksiye bindik, buraya geldik. Burda ben işte iki hastane değiştirdiğimizi hatırlamıyorum. Taksiye bindik ama, - Ondan sonrasını, - Mide yıkanma, işte hortumu soktu. Ben çıkartmaya çalışıyordum. Bana su verildiğini falan hiç bilmiyorum. Mideye su verilip şey yapılıyormuştu, onları görmedim ben. Arkadaşım söyledi. Sonra işte orda yatarken buldum kendimi. - Orda yatarken, hımmm. - Sonra işte mide bulantısı hiç geçmedi yani şu anda hala devam ediyor. Zaten yemin ettim daha (…) ben bunu çekemem yani bu mide bulantısını. Hımm anladım ee dolayısıyla arkadaşınız getirmiş oldu sizi buraya. - Sonra işte, - Taksiye falan, - Bir erkek daha işte. O da benim iş yerinden arkadaşım. - Hımm. O da öğrendi, - O da garibim, yok orda müdür. (gülerek) O da beni seviyo. Olayı, mevzuyu falan biliyo hep. Ben Ona da mesaj çekmiştim. O da gelmiş falan işte. - Ona da mesaj çekmiştiniz. - O sırada ben dalga geçerek mesaj çekmiştim. Beni dedim, şimdi işten atarlar. Gerçi diyom zaten öleceğim, atsalar ne olacak falan filan. O zaten bekliyordu, benden bekliyordu böyle bi şey. O, zaten tetikteymiş (...) geldi. - Hımmm. - Ben zaten intihar ettiğimi Ona söyledim. Benim zaten, biz o arkadaşla biraz görüşmüştük. Sonra ben Ona dedim ki ben şeyi seviyorum (XY)’dekini seviyorum; çünkü biz Onunla daha ayrıydık o zaman Sonra işte dün mü ne ben buna dedim, beni bi daha arama demiştim işte. Sonra da işte sitem etmiş falan. Ben de ben senin gibi aynı durumdayım, ben de terk edildim hani hiç yoktan meseleler falan. - Hı hımm. - Sonra işte ben hep aynaları falan da kırdım. - Aynaları kırdınız evdeki. - (ellerini gösterir) Ellerim falan dikişli, - Ha görüyorum. Evet, ellerinizde şeyler var. - O geldi, sardı etti falan. Ben o sırada mesajlaşıyorduk işte. Ben dedim, işyerini arada işe gelemeyeceğim falan. Sonra işte akşam oldu. Ben de dedim intihar etmiş falan. Ben napacam ben şimdi hani? - Hımm. - Elim kolum bağlı napıyım falan. Sonra O da işte geliyim mi falan yanına dedi. Gece çalışıyo, işte vardiyada çalışma sistemi var (…) Ben de yok, gelme dedim. İyi, bi delilik yapma dedi. Beni tanıyan bilir zaten nasıl bir yapıya sahip olduğumu. Herkes bekliyordu benden böyle bişey. Sonra işte ben de mesaj çektim O da gelmiş. 173 - Anladım. Peki ee, o an ilaçları alırken ee ne kadar aldınız hatırlıyor musunuz? - Evet, iki tane (bir kutuyu bir tane olarak belirtmiştir). - İki. - Hatta yarısı da vardı da artık midem kaldırmadı. Ben bunları içemem. Zaten midem bulana bulana içtim. - Anladım. Ölebileceğinizi düşündünüz mü o an? Iı, - O an düşünmedim. - O an düşünmediniz. - Bana çok basit geliyordu. Yatağa yattım. İşte mesaj çekiyordum O arkadaşa. Sonra benim gözler falan gidince dedim ki ben ölüyorum sonra. -Ne hissettiniz o an gözlerinizin döndüğünde? - Korktum. - Korktunuz. Hımmm. - Korktum işte. Dedim (YX) (arkadaşının ismi) bana git, lavaboya falan, kus falan diyordu. Git başımdan, git başımdan diyordum. Dedim ki ben iyisi mi iyi değilim. Ben lavaboya gidiyorum. İnsan canının derdine düşer ya! - Evet canının derdine. - Sonra dedim ki ben kusamıyorum dedim. Hastaneye gidelim yani ben istiyorum. Artık gönüllü istiyorum yani. - Gönüllü istiyorum diyorsunuz. - Bana bir şeyler yapsınlar artık. - Hımm. Anladım, anladım. Ne zaman burda, buraya tam olarak geldiğinizi hatırlıyor musunuz? - İki gibi falan. - Gece iki gibi. - Evet, hı hı. O saatten bu yana midem bulanıyo benim. Kimse bakmıyo gelip de, yani deli oldum burda. Sinir hastası ettiler burda. - Burda mı? - Eveeet! hiçbir doktor gelmiyo etmiyo. - Bakın bizler geldik. - Evet. - Şu an sizle konuşuyoruz. - (gülerek) teşekkür ederim. - Eee, peki ee ne zaman, kendinize ne zaman geldiniz tam olarak? İki de buradaydınız. - Ben hep kendimdeydim yani hep kendimdeyim. Hortum falan, hayal mayal hatırlıyorum; ama yine hatırlıyorum. Hani sarhoşluk gibi. Gerçi ben çok da sarhoş olmadım hayatımda da. Şey, bu midem hep bulandı. Ben işte sedyede yattıklarımı konuştuklarımı falan hatırlıyorum; ama konuştuklarım şey böyle hep dalga geçme, espiri yapma. Bi de ben böyle ciddi mevzuları takmamaya çalışırım işte. O arkadaşa bağırıyorum ne bakıyon git, kuscam ben falan. Kusma derdindeydim. - Hep kusma derdindeydiniz. Hı hı. Midem çünkü çok bulanıyordu. - Hı hı. Ee, hani o ilaçları içtikten sonraki; o başınızın döndüğü zamanlarda bir korktunuz. Sonrada burda artık kendinize iyice geldikten sonra ee artık o korkunuz sanırım geçti. - I ıh. Geçmedi. - Geçmedi. - Benim zaten sürekli midem bulanıyo. Ben hatta dedim, hatta ben zehirlenmiş olmıyım. Benim hala midem bulanıyo. - Halen korkularınız devam etti. - Ha ha. O da yok dedi. Mideni yıkadılar dedi. Dedim ne zaman yıkadılar? Hortumu soktular ya, su saldılar. Ne zaman su saldılar dedim. O hortum direk boş bir hortum soktular sanıyodum kusturmak için diye düşündüm. Meğersem suymuş. O zaman yıkandı dedim. Bişey kalmış herhalde. Yine şey düşündüm. Ya hani ilaç mı çok ağırdı da bu mide bulantısı oldu falan diye düşündüm. İşte hala bulanıyo. Mesela bilmiyorum midede boş kustum, kustum hani hiçbir şey gelmiyor. - Gelmiyor. Peki şu an neler hissediyorsunuz? - Eve gidip, yatıp uyumayı düşünüyorum. - Gidip yatacağım, uyuyacağım. Hı hımm. 174 - (gülerek) İşten atmazlarsa çalışacağım. Atarlarsa eve gitçem. (XX)’ye dönerim. Gerçi o da biraz zor da. - Artık duruma göre bi hareket edeceksiniz. - Ama artık O insanla birlikte olmayı düşünmüyorum. - Hımmm. - Artık sorun O değil artık, yani ailesi de, - Sorun oldu diyorsunuz artık. - Ben artık istemiyorum. - Evet, tamam, peki. Ben yavaş yavaş görüşmeyi sonlandırmak istiyorum. Size son ııı iki sorum olacak, birbiri ile bağlantılı iki soru bunlar. Bir insan neden ölmek ister? - İşte bu vicdan azabını taşımadığı için, benim için en önemli etken. - Vijdan azabını taşıyamadığı için. - Hı hı. Yani vicdan azabı ile yaşamaz. Bi insanın ölümüne sebep olmak dünyadaki en kötü şeylerden bi tanesidir herhalde. Ki O, ölseydi gülüp, nasıl gezip ya da nasıl normal bir yaşantıma devam edebilirim? - Hımm anladım sizin için önemli olan vicdan azabı çekmemesi bir insanın. Vijdan azabı çekerse bu insanı ölüme kadar götürebilir. - En önemli şeydir. Zaten diyorum ya aşk değildi benim kendimi öldürme amacım. Ayrılık falan değildi. - Anladım, anladım. - Bi insanın hayatına sebep olmak. - Bi insanın hayatına sebep olmak. - Hı hı. - Şimdi tersinden alalım. Yaşamasını, yaşamayı neden bi insan çok isteyebilir? Onu yaşama bağlayan etkenler nelerdir? Bir insanı sizce, - Çevresindeki insanlar, ya iyi insan olmaktır bence. Yani şeydir çevresindekilere iyi şeyler yapmak, nasıl anlatayım ben bunu? - İyi şeyler yaparsa bir insan, - Ya mesela size bir faydam, size bir faydam, mesela şu an size bir faydam varsa, Benim yaşama nedenim olabilir. Yani, - O zaman bence çok büyük bir faydanız oldu. Yaşamak içinde çok önemli bir nedeniniz oldu. - Yani. - Çok teşekkür ederim. - O yüzden ben şu an midem bulanıyo. Mesela ama şey biliyom sizin ee hani yapmanız gereken şeylerden. Ben de üniversite okuduğum için az çok bazı şeyleri tahmin edebiliyorum. - Hımm. -O yüzden faydalı olabilirsem bu durumda bile. - Evet. - Benim için önemli olur diye düşünüyorum. - Bu durumda çok faydalı oldunuz,yaşamanız için çok iyi bir nedeniniz var. - Bu yüzden insanları mutlu edebiliyorsam kendimi de mutlu edebilirim diye düşünüyorum ben artık. Bi de, işte insan ölümden dönünce ya da ölüme yaklaştığını hissedince yaşamın değerini daha iyi anlıyor. Şu an galiba en azından şey insanın sağlığından güzel bi şey yok diye düşünüyorum. Hiçbir şey önemli değil; ne para, ne pul, ne aşk. Yani şu an, şu benim mide bulantısı geçsin hiçbir şey istemiyorum. - Hiçbir şey istemiyorsunuz. - I ıh. O kadar kötü bir şey. - Peki, çok teşekkür ederiz. - Ben teşekkür ederim. - Güzel bir görüşme oldu. - (gülerek) Rahatladım. 175 IV. VAKA ÖZETİ İG (8) ilkokul, ortaokul ve lise öğrenimini memleketinde tamamlamıştır. Liseyi okul birincisi olarak bitirdikten sonra üniversite öğrenimi için dört yıl önce Ankara’ya gelmiştir. Üniversite öğreniminin ilk üç yılında öğrenci yurdunda kalmıştır. Bu süre içerisinde yaşadığı ruhsal yakınmalar nedeniyle iki kez kurumun psikiyatristine başvurmuş; ancak ondan beklediği yardımı alamamıştır. Gerek yurt yaşamına bir türlü ayak uyduramamış olması gerekse, oda arkadaşlarıyla anlaşamaması nedeniyle üniversitedeki son yılında yurttan ayrılmış ve iki arkadaşı ile birlikte kira karşılığı bir daire tutmuştur. Üniversitede okurken dersleri ve öğretmenleri ile herhangi bir sorun yaşamayan İG (8) sınıf arkadaşları tarafından zeki, çalışkan ancak psikolojik sorunları bulunan biri olarak değerlendirilmiştir. Çok fazla arkadaşı olmamış, herkesle ilişki kurmaktan özellikle kaçınmıştır. Üniversiteden mezun olduktan sonra ailesine yük olmama düşüncesiyle memleketine dönmek istemeyen İG (8) mezuniyetini izleyen iki hafta gibi kısa bir süre içerisinde bir fast-food işletmesinde satış elemanı olarak çalışmaya başlamıştır. İG (8) iki yıl kadar önce internet üzerinden kendi yaşlarında bir erkek arkadaş edinmiştir. Dokuz ay boyunca bu kişi ile internet ortamında yazışmıştır. İG (8)’nin erkek arkadaşı Ankara dışında ikamet etmektedir. Lise mezunu olmasına karşın kendisini üniversite mezunu olarak tanıtmıştır. Dokuz ay sonra yüz yüze tanıştıklarında gerçeği fark eden İG (8) durumu idare etmesine karşılık daha sonraki süreçte erkek arkadaşı ile çeşitli sorunlar yaşamaya devam etmiştir. Son tartışmalarının ardından erkek arkadaşı, İG (8)’i terk etmiştir. İG (8) bu terk edilişe arkadaşının beklediği şekilde herhangi bir tepki göstermeyince, bu kez arkadaşı ilaç içmek suretiyle intihar girişiminde bulunmuştur. İntihar girişiminden sonra erkek arkadaşının ailesi İG (8)’i aramışlar ve onu bu eylemden sorumlu tutmuşlardır. İG (8) arkadaşının eyleminden dolayı hiçbir suçu olmadığını, buna rağmen üzerine çok gelindiğini düşünmüş ve yoğun bir şekilde vicdan azabı çekmiştir. Bunun üzerine gece yarısından sonra ev arkadaşının bir an dışarı çıkmasını fırsat bilerek, onun ilaçlarını içmek suretiyle kendisi de intihar girişiminde bulunmuştur. 176 V. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ Hızlı düşünen, hızlı karar verebilen İG (8), kırılgan bir mizaca sahiptir ve duygu durumu hızla değişkenlik göstermektedir. Sosyal ilişkilerinde çok seçici olmasına karşın, bu ilişkilerinde tutarlılığı ve sürekliliği sağlamada zorlanmaktadır. İnsan ilişkilerinde sergilediği bir takım uyumsuz davranışları, yaşadığı olayları aceleci bir şekilde tek taraflı değerlendirme biçimi dikkati çekmektedir. İG (8) dört yıldır ailesinden uzak yaşamıştır. Dolayısıyla arkadaş çevresi ve yakın zamanda girmiş bulunduğu iş çevresi Onun genel yaşantısında önemli bir yer tutmuştur. Akademik yönden başarılı olmasına karşılık üniversitedeki yıllarını verimli bir şekilde geçirdiğini söylemek zordur. İG (8)’in ifadelerinden öğrenci yurdundaki yaşamının ve oda arkadaşlarına karşı uyumsuzluğunun ruhsal yönden kendisini olumsuz etkilediği; üniversite öğreniminin sonlarına doğru karşı cinsle kurduğu ilişkilerde epeyce sorun yaşadığı kolaylıkla anlaşılmaktadır. Buna karşılık yurt tarafından sağlanan profesyonel yardımı kendi isteğiyle yarıda bırakmış olması düşündürücüdür. İG (8)’in internet üzerinden tanıştığı ve iki yıl sürdürdüğü erkek arkadaşı ile ilişkisi neredeyse başından sonuna kadar sorunlarla doludur. Hem kendisi hem de erkek arkadaşı aynı zamanda farklı duygusal ilişkiler içerisinde karmaşık bir ilişki ağında yaşamaktadır. Böylesi bir ortamda sürdürülmesi giderek güçleşen ilişkileri üst üste gerçekleştirdikleri iki dramatik intihar girişimi ile sonuçlanmıştır. Bu nedenle İG (8)’in intihar girişimine yönelmesinde etkili olan nedenleri bireysel özellikleri ile bağlantılı olarak akranları ile kurduğu sağlıksız (patolojik) duygusal ilişkiler bağlamında düşünmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır. İG (8)’in intihar girişimini önceden planlanmayıp, intihar düşüncesinin oluştuğu kısa bir zaman dilimi içerisinde (iki saatten daha az) kolayca ulaşılan bir yöntemle (ilaç içme) gerçekleştirmiş olması, girişimden sonra kurtulmayı kendi istemesi ve bu doğrultuda yakın arkadaşlarına ya dolaylı yada doğrudan durumunu bildirmesi bu vakada intihar niyetinin zayıf olduğunu düşündüren önemli ipuçlarıdır. İG (8)’in intihar girişiminde bulunma amacının; ölmeyi isteme yerine, tamamen vicdani bir yükümlülükten kurtulmakla ilgili olduğu düşünülmektedir. İntihar girişiminde “kendini cezalandırma” yolu ile karşı tarafa “mesaj verme” teması ağırlıktadır. Dolayısıyla, erkek arkadaşının intihar girişimi ile suçlanmış olan İG (8)’in bu suçluluk duygusundan kurtulmak için aynı davranışta bulunarak cezasını çektiğini ve artık rahat bırakılmayı istediğini karşı tarafa bir mesaj olarak iletmiş olduğu düşünülmektedir. 177 Ek 6 İNTİHAR GİRİŞİMİ VAKALARININ ÖZETLERİ İG (1) VAKASI İG (1); 22 yaşında, ilkokul mezunu, bekar, genç bir kızdır. İçe kapalı, alıngan ve asabi (sinirli) bir mizaca sahiptir. Birisi evli, üç kardeşi vardır ve ailesinin ekonomik düzeyi düşüktür. İG (1) kendisinden küçük iki kardeşi ve anne-babası ile birlikte kendilerine ait bir apartman dairesinde yaşamaktadır. İG (1)’in annesi ile ilişkisi sorunludur. Buna karşılık babası ve kardeşleri ile herhangi bir ilişki sorunu bulunmamaktadır. Ailesinin komşuluk ve akrabalık ilişkileri güçlüdür. İG (1) ilkokulu bitirdikten sonra maddi imkanların yetersizliği nedeniyle öğrenimine devam edememiştir. İki buçuk yıl önce çalışma hayatına girmiş, bu süre içerisinde iki ayrı süpermarkette kasiyer olarak çalışmıştır. İG (1), ikinci işinden ayrıldıktan sonra olay gününe kadar geçen süre içerisinde evden dışarı hiç çıkmamış; çok da iyi anlaşamadığı annesine rutin ev işlerinde yardımcı olarak vakit geçirmiştir. İG (1) geçen hafta semtlerindeki bir eczaneden iki kutu uyku hapı almıştır. Dün öğleden sonra ikindi vakitlerinde evinde annesi ile yaptığı tartışma sonucunda aşırı derecede sinirlenmiş; öfkesine hakim olamayıp iki kutuya yakın uyku hapını içerek intihar girişiminde bulunmuştur. İG (2) VAKASI İG (2); 22 yaşında, nişanlı genç bir kızdır. Güler yüzlü, sosyal ilişkilere açık, konuşkan ve hareketli biridir. Lise mezunu olan İG (2) halen bir belediyenin konservatuar öğrencisidir. İş bulabildiği ölçüde hafta sonları dört arkadaşı ile birlikte amatör müzisyen olarak yarı zamanlı çalışmaktadır. Kendisinden büyük iki erkek kardeşi vardır. İG (2) annesi ile kira karşılığında bir apartman dairesinde yaşamaktadır. Orta düzey bir ekonomik güce sahip olan İG (2), babası dışındaki diğer aile üyeleri ile iyi geçinmektedir. Ailesinin ve kendisinin akraba ve komşularıyla oldukça sınırlı ilişkileri vardır. 178 İG (2) bir yıl kadar önce babası ile arasında süregelen ve şiddetli kavgalara varan çatışmalara dayanamayıp evinden ayrılmıştır. Bunun üzerine yalnız kalmaması için annesi İG (2)’nin yanına yerleşmiştir. Babasının onaylamamasına karşın İG (2) altı ay kadar önce, kendi yaşlarında bir inşaat teknikeri olan genç ile nişanlanmıştır. Nişanlısının yurtdışında çalışması nedeniyle onunla sıkça internet ortamında görüşen İG (2) kurduğu duygusal ilişkide iniş çıkışlar yaşamış; zaman zaman nişanlısının kendisini sarsan ve örseleyen yazılarına maruz kalmıştır. Nişanlısı ile duygusal ilişkisinin bu şekilde sürdürmek istemeyen ve ondan internet ortamında hiç beklemediği yazılar alan İG (2) yakın zamanlarda bu ilişkisine yeni bir düzen vermeyi düşünmüştür. Dün annesi ile birlikte kayınvalidesinin evine gelmiş, buradaki bilgisayar aracılığı ile akşam yine nişanlısı ile internet üzerinden görüşmüştür. Ancak nişanlısı yazdıklarıyla bu sefer İG (2)’yi sadece üzmemiş, oldukça da kızdırmıştır. İG (2), nişanlısını yazdıklarından dolayı hem ciddi bir şekilde uyarmak hem de cezalandırmak amacıyla dün gece herkesin uykuda olduğu bir zamanda kayın validesine ait ilaçların bir kısmını içmek suretiyle intihar girişiminde bulunmuştur. İG (3) VAKASI İG (3); 30 yaşında, evli, birisi 13 diğeri 9 yaşında iki çocuk sahibi olan, ilkokul mezunu bir kadındır. Solgun, çökkün ve içe kapanık haliyle depresif bir görünüm içerisinde olan İG (3) eşi ve çocuklarıyla birlikte kendilerine ait dairede kalmaktadır. Kendisi ev hanımıdır; eşi ise sürekli iş değiştirmekte ve son bir yıldır dolmuş şöförlüğü yapmaktadır. İG (3)’ün ailesi düşük bir ekonomik düzeye sahiptir. İG (3)’ün komşuluk ve çevre ilişkileri iyi olmasına karşılık özellikle asabi (sinirli) bir kişiliğe sahip olması nedeniyle onlarla istediği ölçüde ilişki kuramamaktadır. İG (3) bundan yedi-sekiz yıl kadar önce aşırı sinirli olduğu gerekçesi ile nöroloji uzmanına götürülmüş, nöroloji uzmanı da onu bir psikiyatri kurumuna havale etmiştir. Böylelikle İG (3) bir kez ayaktan psikiyatri tedavisi görmüştür. Bu tedavi sonucunda kendisine üç değişik ilaç verilmiştir ve halen bunlardan ikisini kullanmaktadır. İG (3) babası tarafından okutulmayıp çok genç yaşta (16) evlendirilmiştir. Eşinin uzun bir süre düzenli gelir getirici bir işi olmadığından zaman zaman ekonomik açıdan zor günler geçirmişlerdir. Bununla birlikte eşinin kendisine ve çocuklarına karşı ilgisizliği de 179 aile içinde yaşanmakta olan diğer önemli bir sorundur. İG (3) şiddetli geçimsizlik nedeniyle artık evliliğini yürütemeyeceğini, bu nedenle eşinden ayrılmak istediğini önce eşine, sonra da ağabeyi ve ablasına bildirmiştir. Buna karşılık hem ablası hem de ağabeyi İG (3)’ün eşinden ayrılma isteğini kesinlikle kabul etmemişlerdir. Ayrıca ablası ve ağabeyi İG (3)’ün eşi ile yaşadığı sorunları dinlemekten ve bunlara çözüm bulmaya çalışmaktan yorulmuşlardır. İki gün önce eşi ile çok şiddetli bir tartışma yaşayan İG (3) dün öğleden sonra çocukları ile birlikte abisinin evine gelmiş ve burada bir de abisi ile tartışmıştır. Tartışmanın etkisiyle kontrolünü kaybeden İG (3), evin boş odalarından birine geçerek her gün yanında bulundurduğu ilaçların tamamını içmek suretiyle intihar girişiminde bulunmuştur. İG (4) VAKASI İG (4); 18 yaşında, süper lise son sınıfında öğrenimine devam eden, oldukça başarılı bir kız öğrencidir. Zeki, güleryüzlü, neşeli biri olmasına karşılık aynı zamanda aşırı duyarlı ve hassas bir kişiliğe sahiptir. Ailesi orta düzey bir ekonomik güce sahiptir. İG (4) evin en küçük çocuğudur, kendisinden büyük üç kardeşi daha vardır ve bunların en büyüğü evlidir. İG (4) iki kardeşi ve anne babası ile birlikte kira karşılığında bir dairede oturmaktadır. İG (4) ders yılının başından itibaren oldukça fazla devamsızlık yapmış; buna karşılık okula devam konusundaki sıkıntılarını ailesine bildirmemiştir. İG (4) devamsızlıklarının bir çoğunu sağlık raporu alarak geçiştirmek istemiştir. Aynı zamanda yasal olmadığı halde aldığı sağlık raporlarının bir kısmının tarihleri üzerinde çeşitli değişiklikler de yapmıştır. İG (4) geçen hafta okula gitmemiş, yine gitmediği günler için aldığı sağlık raporunun tarihini değiştirmiştir. Okulun müdür yardımcısı bu sefer İG (4)’ün vermiş olduğu sağlık raporunun üzerinde tahribat olduğunu fark etmiş, durumu hemen okul müdürüne bildirmiştir. Bu durum üzerine okul müdürü İG (4)’ü odasına çağırarak önce yapmış olduğu bu işlemden dolayı onu epeyce azarlamış, sınıfta kaldığını söyleyerek odasından kovmuştur. İG (4) okul yöneticileri ile yaşadığı gerilim dolu, sarsıcı gelişmelerin ardından bunalımlı bir halde evine gelmiştir. Oldukça kızgın, sinirli ve öfkeli bir halde evde yalnız kalan İG 180 (4)’ün vakit ilerledikçe bunalımı daha da artmıştır. Yaşadığı bunalım sonucu çok belirgin olmasa da intihar düşünceleri eşliğinde kısa sürede intihar girişimi için plan yapan İG (4) akşama doğru evin salonunda annesinin ilaçlarını içerek ve ardından hafif bir şekilde bileklerini keserek intihar girişiminde bulunmuştur. İG (5) VAKASI İG (5); 29 yaşında, ilkokul mezunu bir kadındır. Yaşama isteği ve umudu zayıf, özsaygısı düşüktür.; aynı zamanda asabiyeti artmış bir haldedir. İG (5) herhangi bir işte çalışmamaktadır. Ailesi düşük bir ekonomik düzeye sahiptir. Yedi çocuklu, yoksul bir köylü ailenin beşinci çocuğu olarak dünyaya gelen İG (5), ilkokuldan mezun olduktan sonra öğrenim hayatına devam edememiş ve çok genç yaşta evlendirilmiştir. Ancak şiddetli geçimsizlik nedeniyle ilk eşinden boşanmak zorunda kalmıştır. İG (5) bundan yaklaşık olarak üç ay önce ikinci kez evlenmiştir. Şimdiki eşi, kendisi ile aynı yaşta olup, sigortasız olarak bilgisayar bakım-donanım ve satış işlerinde çalışmakta; bu işlerden ancak evin geçimini sağlayacak kadar para kazanmaktadır. İG (5), eşi ile birlikte üç ay kadar kira karşılığı tuttukları bir dairede oturmuşlardır. Evliliklerinin ilk ayı sorunsuz bir şekilde geçmiştir. Ancak henüz ikinci aya girdiklerinde eşi, İG (5) ile evli olmaktan duyduğu rahatsızlığı belli etmeye başlamıştır. Önceleri durgun, neşesiz ve isteksiz bir görüntü içine giren eşi, birlikteliklerinin üçüncü ayına yaklaşırken iyiden iyiye rahatsızlığını dile getirmiş ve eve geç gelmeye başlamıştır. İG (5), eşinde ortaya çıkan bu değişikliklere hiç bir anlam verememiş, elinden geldiğince evliliğini sürdürmeye çalışmıştır. Evliliklerinin üçüncü ayında eşindeki ani değişimin düzelmediğini gören İG (5) ümitsizlik ve korku içerisinde günlerini geçirirken, eşi iki gün önce Ankara dışında yapması gereken bir iş nedeniyle eve birkaç gün gelemeyeceğini öne sürerek onu babasının evine bırakmıştır. Eşi dün akşam saatlerinde İG (5)’i telefonla aramış; ona kendisinden ayrılmak istediğini, bir daha eve dönmeyeceğini belirtmiştir. Sürecin zaten bu şekilde sonlanacağını tahmin eden İG (5) önce ne yapacağını bilememiş, sonrasında büyük bir öfke ve kızgınlık yaşamıştır. Olayın şokunu üzerinden atamayan İG (5), evin mutfağına gidip yanında bulundurduğu yirmi altı adet hapı bir anda içerek intihar girişiminde bulunmuştur. 181 İG (6) VAKASI İG (6); 19 yaşında, bekar, genç bir kızdır. Üç çocuklu orta düzey bir ekonomik gücü bulunan bir ailenin ortanca çocuğudur ve halen hemşirelik meslek lisesi son sınıf öğrencisidir. İG (6)’nın duygusal geçişleri hızlıdır, öfkesini kontrol etme ve sağlıklı bir şekilde sorunlarını çözebilme becerileri zayıftır. Ağabeyi Ankara dışındaki bir üniversitede öğrenimine devam etmektedir. Küçük kardeşi ise ilköğretim beşinci sınıf öğrencisidir. İG (6)’nın anne ve babası geçen ay mahkeme kararı ile boşanmışlardır. Ebeveynlerin boşanmasından sonra İG (6), annesi ve küçük kardeşi ile birlikte geçici bir süre babasından uzak bir semtte kiralık bir daire tutmuşlar ve oraya yerleşmişlerdir. İG (6)’nın tıpkı aile yaşantısı gibi okul yaşantısı da sorunlarla doludur. İG (6) öğretmenleri ve okul yöneticileri tarafından sorunlu bir öğrenci olarak değerlendirilmektedir. Özellikle liseye başladıktan sonra birkaç kez disiplin kurulana gönderilen öğrenciler arasında yer almıştır. İG (6) ilk olarak geçen yıl derslerindeki süregelen başarısızlıklardan dolayı intihar etmeyi düşünmüştür. Bu dönemde hırçın, sinirli ve agresif tavırlarıyla kendine yönelik çeşitli zarar verme davranışları sergilemiş ve birkaç kez ayaktan psikiyatrik tedavi de görmüştür. Kendisine depresyon, anksiyete bozukluğu ve kişilik bozukluğu gibi tanılar konan İG (6), tedavi amacıyla uzun süre psikiyatrik ilaç da kullanmıştır. Gördüğü psikiyatrik tedavinin sonrasında derslerinde başarı grafiği yükselen İG (6) böylelikle intihar düşüncelerinin de üstesinden gelmeyi başarmıştır. Ancak dönem başından beri evindeki huzursuzluğun giderek artması nedeniyle okula devam etme konusunda zorlanmıştır. İG (6) dün (okulun son günü) sabah kendisiyle vedalaşmak için babasına uğramış ve burada hem onunla hem de babaannesi ile tartışmıştır. Sinirli ve kızgın bir şekilde babasının evinden ayrılan İG (6) öğleden sonra karnesini almak üzere okula gitmiş; ancak devamsızlık nedeni ile sınıfta kaldığını öğrenmiştir. İG (6) okul yöneticilerinin devamsızlığını idare etme yerine kendisini sınıfta bırakmalarını, kendisine yapılmış büyük bir haksızlık olarak değerlendirmiştir. Okuldan ayrılmadan önce öğretmenleri ve arkadaşları ile bir intihar girişiminde bulanacağını ima eder bir tarzda vedalaşmıştır. Morali çökkün bir vaziyette bir arkadaşı ile birlikte okuldan ayrıldıktan sonra annesinin evine gelen İG (6), burada bir de annesi ile tartışmıştır. Tartışma sonrasında tüm gün boyunca yaşadığı gerilimin de etkisiyle İG (6), annesinden ve arkadaşından habersizce kendi odasında bulunduğu bir anda annesinin ilaçlarını içmek suretiyle intihar girişiminde bulunmuştur. 182 İG (7) VAKASI İG (7); 23 yaşında, açık lise mezunu, bekar bir gençtir. Az konuşan, sınırlı sayıda arkadaşı bulunan, kalabalık ve gürültülü ortamlarda bulunmaktan kaçınan İG (7) içedönük, sakin bir kişidir. Halen bir benzin istasyonunda işçi olarak çalışmakta; kendilerine ait bir dairede annesi ve teyzesi ile birlikte yaşamaktadır. İG (7) tüm yakın akrabaları ile birlikte 16 yaşına kadar İstanbul’da yaşamıştır. Henüz 6 yaşında iken babası vefat etmiştir. Lise birinci sınıfa kadar İstanbul’da okumuş, daha sonra ailesinin Ankara’ya taşınma kararı ile birlikte öğrenim hayatına ara vermek zorunda kalmıştır. Ankara’ya taşındıktan sonra İG (7) annesi, dayısı, ablası ve sonradan eşinden ayrılıp yanlarına gelen teyzesi ile birlikte kendilerine ait bir dairede yaşamaya başlamıştır. Bir süre sonra İG (7)’nin dayısı felç geçirmiştir. Annesi ve teyzesi çalıştıkları için İG (7), dayısının vefatına kadar (dört-dört buçuk yıl kadar önce) evde kalarak ona bakmak zorunda kalmıştır. Bu süreçte İG (7)’nin ablası evlenerek evden ayrılmıştır. İG (7) bir yandan felç geçiren dayısına bakmış diğer yandan açık lise öğrenimini tamamlamıştır. Dayısının vefatı nedeniyle çok üzüntü çeken İG (7) ilk kez bu olaydan sonra intihar etmeyi düşünmüştür. Evde yanlız ve boş kalmaya daha fazla katlanamayan İG (7) dayısının vefatından iki ay sonra halen çalışmakta olduğu benzin istasyonuna işçi olarak girmiştir. Askere gitmesine az bir süre kala kendi yaşlarında bir kızla tanışıp onunla duygusal ilişki yaşayan İG (7) bu süreçte intihar düşüncesinden tamamen vazgeçmiştir. İG (7) askerlik hizmetini tamamladığında kız arkadaşı ile evlenmeyi de planlamıştır. Askerden terhis olduktan sonra İG (7), yine aynı iş yerinde bu sefer gece vardiyasında çalışmaya başlamıştır. Ancak bu arada kız arkadaşının; en yakın arkadaşlarından biri (bu kişi aynı zamanda uzaktan akrabasıdır) ile ilişkisi olduğunu öğrenmesi uzun sürmemiştir. Bu haberi aldıktan sonra İG (7)’nin hayatı ve düzeni sarsılmıştır. Aradan geçen bir yıl boyunca işi dışında hiç bir şeyle ilgilenmemiş, son kırk beş günde alkol kullanmaya başlamıştır. İG (7) son zamanlarda sıkça yaptığı gibi dün işyerinde nöbeti boyunca yaşamını sorgulamıştır. Bu sorgulama sonucunda yaşamını anlamsız görüp intihar etmeye karar vermiştir. İş çıkışında evine gitmiş, kahvaltısını yapmış ve öğlene kadar evde tek başına müzik dinlemiştir. Önce vefat eden dayısının tabancasını bulunduğu yerden çıkarmış ancak mermi bulamayınca bu şekilde intihardan vazgeçmiştir. Daha sonra 183 teyzesinin ilaçlarını dolabından almış, bunların arasından oldukça fazla sayıda (yirmi kadar olduğunu hatırlıyor) hapı yutmuş ve üzerine iki tane bira içmek suretiyle intihar girişiminde bulunmuştur. İG (8) VAKASI Bu vakanın özeti Ek-8’de “vaka inceleme süreç ve değerlendirme raporu” içerisinde sunulmuştur. İG (9) VAKASI İG (9); 22 yaşında, nişanlı genç bir kızdır. Uzun süre Almanya’da yaşamış olan dört çocuklu bir ailenin en küçük çocuğudur. Bundan on yıl önce babasının emekli olması sonucunda anne ve babasıyla birlikte Türkiye’ye kesin dönüş yapmışlardır. Ailenin İG (9) dışında diğer çocukları Almanya’da kalmıştır ve hepsi evlidir. Dini ilgileri yüksek, sakin, yardımsever, detaylı düşünmeyi seven ve oldukça hassas biri olan İG (9), halen kendilerine ait bir dairede anne-babasıyla birlikte yaşamaktadır. 12 yaşına kadar Almanya’da yaşayan İG (9) bu süre içerisinde ilkokul düzeyindeki eğitimini tamamlamıştır. Ortaokul ve lise öğrenimini Türkiye’de tamamlayan İG (9) liseden sonra öğretim hayatına devam etmemiş, mahallesindeki bir markette kasiyer olarak çalışmaya başlamıştır. Marketteki işinden ayrıldıktan sonra medikal malzeme satan bir şirket kendisini sekreter olarak işe almıştır. Kısa bir süre içerisinde muhasebeciliği de öğrenmesi üzerine aynı şirkette bir yıldan beridir hem sekreter hem de muhasebeci olarak çalışmaya devam etmektedir. İG (9), bir yıl kadar önce kendi mahallesinde oturan bir genç ile nişanlanmıştır. İG (9) ve nişanlısı önümüzdeki yıl için evlilik planları yapmaktadır. Ancak geçen aydan bu tarafa ilişkilerinde çeşitli sorunlar yaşamaktadırlar. Anne ve babası kendisinin sorunlarını paylaşmak istemelerine karşılık İG (9) tam olarak onlara açılamamıştır. Nişanlısının yoğun iş temposu nedeni ile istediği gibi onunla da sorunlarını konuşamayan İG (9), bu zaman zarfında nişanlısı ile her görüşmesinin ardından sıkıntılarının daha da arttığını fark etmiştir. Giderek içe kapanan İG (9) dün akşam iş çıkışında kendi halinde epeyce bir parkta oturmuş, burada tüm yaşantısını gözden geçirdikten sonra mutsuz olduğunu ve yaşama karşı ilgisini yitirdiğini düşünmüştür. İntihar düşünceleri ilk defa burada aklına 184 gelmiştir. İG (9) parktan ayrılıp evine gelir gelmez ilk defa anne ve babasına hiç aldırış etmeden mutfakta bulunan ilaçları alarak odasına geçmiştir ve kısa bir süre içerisinde bunları içerek intihar girişiminde bulunmuştur. İG (10) VAKASI İG (10); 28 yaşında, meslek yüksekokul mezunu, bekar, genç yetişkin bir kızdır. Üç çocuklu, ekonomik durumu düşük sayılabilecek bir ailenin en büyük çocuğudur. Paylaşımcı ve mücadelecidir. Serinkanlı, hassas bir kişiliğe sahiptir. İG (10) annebabası ve kardeşleriyle birlikte kendilerine ait bir apartman dairesinde oturmaktadır. Her iki kardeşiyle de ilişkisi oldukça iyidir. Ailesi, komşuları ve akrabaları ile iyi geçinmektedir. Ailesinde ortanca çocuğun evlilik hazırlıkları ve kendisinin sınav kaygısı dışında yaşanılan önemli sorun alanı bulunmamaktadır. İG (10), beş yıl önce bir meslek yüksekokulundan mezun olmuştur. Mezuniyetinden sonra özel sektörde yoğun bir iş temposu içinde ve zor koşullar altında çalışan İG (10), kendisine uygun bir iş ortamı bulamadığından sık sık iş değiştirmek zorunda kalmıştır. İG (10), özel yaşantısına ve hobilerine de vakit ayırmak istediğinden geçen yılın eylül ayında son işinden ayrılarak, bu yıl eylül ayında yapılacak olan KPSS sınavlarına hazırlanma kararı almıştır ve o günden bu tarafa düzenli olarak evinde kendi olanakları ile bu sınava hazırlanmaktadır. İG (10) sınav hazırlıkları nedeniyle uzunca bir süredir arkadaşları ile yeterince görüşememiş, sınav zamanının yaklaşması ile birlikte son zamanlarını yoğun kaygı ve stres içerisinde geçirmiştir. Dün, akşamın erken saatlerinde annesinin ve komşularının evin salonunda oturdukları bir sırada o, kendi odasında yine geleceği ile ilgili kaygı ve korkular eşliğinde; iç dünyasında yaşadığı çatışmalar ve çelişkilerden kaynaklanan bir anlık bunalım sonucunda ilaç içmek suretiyle intihar girişiminde bulunmuştur. İG (11) VAKASI İG (11); 22 yaşında, ilkokul mezunu bir kadındır. Oldukça özverili, dirençli ve sabırlı bir kişi olmasına karşılık son günlerde aile yaşamından kaynaklanan olaylarla birlikte sorunlarıyla başetme inançları zayıflamış ve asabiyeti de artarak kendini kontrol edemez bir hale gelmiştir. Evli ve bir kız çocuğu olan İG (11) herhangi bir işte çalışmamaktadır. Ailesinin ekonomik düzeyi düşüktür. Eşi bir elektrik-elektronik 185 firmasında bakım-onarım şefidir. Halen eşi, kızı ve bir aydır yanlarında kalan 18 yaşındaki kız kardeşiyle birlikte, kira karşılığında bir dairede oturmaktadır. Akrabaları ile görüşmeyen İG (11)’in komşularıyla sınırlı bir ilişkisi vardır. İG (11), çiftçilikle geçimini sağlayan bir ailenin kızı olarak köyde doğmuş ve 14 yaşına gelinceye kadar köyde yaşamıştır. İG (11)’in öz babasının vefatından önce köyde kendi halinde mutlu bir yaşam süren ailenin tek sorun kaynağı çobanlık yapmakta olan büyük ağabey olmuştur. Büyük ağabey, uzunca bir süre idrarını tutamama sorunu yaşamış; buna karşılık ekonomik güçlükler nedeniyle tedavi görememiştir. Ağabeyi bu sorunundan dolayı çevrenin kendisini sürekli tenkit etmesi sonucunda bunalıma girmiş ve intihar etmiştir. Ağabeyin intiharından kısa bir zaman sonra İG (11)’in önce babası daha sonra da babaannesi vefat etmiştir. Üst üste gelen ölümler İG (11)’in ailesini oldukça sarsmış ve dengesini bozmuştur. Bundan sonraki süreçte akrabalar ailesine yeterince yardımcı olmadıkları gibi ailede yaşanan bir çok gerilimin de kaynağı olmuşlardır. Ayrıca dayılarından biri, kendisine cinsel tacizde bulunmuştur. Dul kalan annesi bir süre sonra yeniden evlenmiş; ancak üvey babası İG (11)’i yanına almak istememiştir. Bunun üzerine İG (11), zorunlu olarak, eşiyle sorunlu bir evlilik yürütmekte olan ablasının yanında kalmıştır. Yanlarında kaldığı süre içerisinde eniştesi tarafından zaman zaman fiziksel şiddete maruz kalan İG (11), henüz 14 yaşında iken sevdiği gençle birlikte görüşürken yakalanmıştır. Bu olay üzerine eniştesi kanalıyla başka bir gençle olayı izleyen bir ay içerisinde kendi rızası olmadan ve resmi nikah yaptırılmadan (imam nikahı ile) evlendirilmiştir. Zorla evlendirildiği bu kişiyle ancak dokuz ay birlikte kalan İG (11) anlaşamayarak ondan ayrılmış ve kısa bir süre sonra şimdiki eşi ile evlenerek ablasının evinden ayrılmıştır. Bu arada annesi ise ikinci eşinden boşanmış ve iki kızı ile birlikte değişmeli olarak bazen ablasında bazen de kendilerinde kalmışlardır. İG (11) ekonomik sorunların yanı sıra yanlarında kalan kız kardeşi ile de bir hayli sorun yaşamakta, kardeşinin neden olduğu sorunlardan eşi de rahatsızlık duymaktadır. Hem kardeşinin evde çıkardığı sorunlar hem de eşinin bu durumdan hoşnutsuzluğu İG (11)’i iyiden iyiye yormuştur. Dün kızkardeşi ile şiddetli bir tartışma yaşadıktan sonra bir de eniştesinin ablasını dövdüğü ve annesi ile kız kardeşini evden kovduğu haberini almıştır. Üst üste gelen bu iki yaşam olayı sonucunda tüm moral dünyası alt üst olan İG (11), aynı gün akşam saatlerinde evde kimsenin olmadığı bir zaman diliminde aşırı dozda ilaç içerek intihar girişiminde bulunmuştur. 186 İG (12) VAKASI İG (12); 28 yaşında, evli ve üç çocuğu bulunan genç yetişkin bir kadındır. Genelde sakin ve serinkanlı biri olmasına karşılık son zamanlarda yaşadığı sorunlar nedeniyle aşırı sinirli ve öfkeli bir haldedir. Kendisi ev hanımıdır; eşi ise bahçe ve yapı malzemesi satan büyük bir işletmede işçidir. Ailesinin ekonomik düzeyi düşük olması nedeniyle kayınpederine ait bir dairede eşi, çocukları, kayınvalidesi ve kayınpederi ile birlikte oturmaktadır. Ayrıca komşu ve akrabalarıyla sık olmasa da görüşmektedir. İG (12) ilkokuldan sonra öğrenim hayatına devam etmemiş, henüz 16 yaşında iken ailesi tarafından görücü usulü ile evlendirilmiştir. Evliliğinin ilk yıllarında özellikle kayınvalidesinden baskı görmüştür. Halen kayınvalidesi ile ilişkilerinde zaman zaman sorunlar yaşamaktadır. Geride kalan beş aydan bu tarafa İG (12)’nin eşi bir başka kadınla yasak bir ilişki yürütmüştür. Eşinin iş yerinden bir arkadaşı adını gizli tutarak bu durumu İG (12)’ye bildirmiştir. İG (12) eşi tarafından aldatıldığını öğrendiğinde büyük bir şok yaşamış; tüm ruhsal dünyası alt üst olmuştur. Önce bu durumu görümcesi ile daha sonra eşi ile de konuşmuştur. Eşi anlattıklarını doğrulamış, yaptığının bir hata olduğunu kabul edip, ona bunun bir daha tekrarlanmayacağına dair söz vermiştir. Hatta güven duygusunu yeniden kazanmak için kendi aralarında cep telefonlarını değiştirmişlerdir. Dün her şeyin tekrar yoluna girdiğini düşündüğü bir anda İG (12), kendisinde bulunan eşinin cep telefonuna beş kez gizli bir numaradan çağrı bırakıldığını fark etmiştir. Kısa bir süre sonra da yine gizli bir numaradan aranan İG (12) telefonu açmış; eşinin yasak ilişkide bulunduğu kadının aradığını fark ederek onunla hakaret dolu bir tartışma yaşamıştır. Telefon görüşmesinden sonra yine oldukça sinirlenip hemen eşinin işyerini aramış ancak eşinin izinli olduğunu öğrenmiştir. Bunun üzerine eşini bu sefer cep telefonundan aramış ve en kısa zamanda eve gelmesini istemiştir. İG (12) artık bu şekilde ikinci kez aldatılmış olmanın ezikliği içerisinde evinde yalnızken (kayınpederi, kaynanası ve iki çocuğu tatile gitmişler, 1,5 yaşındaki çocuğu da uyumaktadır) akşama doğru yüksek dozda ilaç içerek intihar girişiminde bulunmuştur. İG (13) VAKASI İG (13); 21 yaşında, bekar, üniversite öğrencisi olan genç yetişkin bir kızdır. Üç çocuklu bir ailenin en büyük çocuğudur. Güleryüzlü, aşırı duygusal, çevresi ile zengin bir ilişki 187 ağı kurabilen, yardımsever biridir ve oldukça hassas bir kişiliğe sahiptir. Şu anda okullarının tatilde olması nedeniyle yarı zamanlı olarak bir avukatın bürosunda çalışmakta; kendilerine ait bir dairede ane-babası ve iki kardeşi ile birlikte yaşamaktadır. İG (13)’ün ailesi orta düzey bir ekonomik güce sahiptir. İG (13) ebeveynleri ve kardeşleri ile iyi geçinmektedir. Ayrıca üniversite yaşantısına dair herhangi bir sorunu bulunmamaktadır. İG (13) üniversite öğrenimine başlamadan önce dersaneye gittiği dönemlerde tanıştığı ve duygusal olarak yakınlık duyduğu erkek arkadaşı ile bir yıl yoğun olarak görüşmüştür. Ancak ÖSS sınavı öncesinde erkek arkadaşına duyduğu güveni yitirmeye başlamış; özellikle sınava az bir süre kala onun son zamanlardaki davranışlarından hiç de memnun olmadığından ondan ayrılma kararı almıştır. Aradan geçen iki yıl içerisinde erkek arkadaşı İG (13)’ü belli aralıklarla telefonla aramış, cep telefonundan sık sık mesajlar atmıştır. İG (13) okulun tatile girdiği dönemlerde Ankara’ya geldiğinde arkadaşının ısrarını kıramayarak onunla birkaç defa görüşmüştür. Erkek arkadaşından ayrı kaldığı bu süre içerisinde sürekli onunla ilişkisini düşünmüş, ayrılık nedenlerini ve yaşadığı üzüntünün kaynaklarını sorgulamıştır. Bu nedenle kendisini insanlardan bir ölçüde soyutlayarak son bir yıl içerisinde okul ve aile çevresiyle daha az ilişkiye girmiştir. Okullarının yaz tatiline girmesiyle birlikte Ankara’ya gelen İG (13)’ün huzursuzluğu ve sıkıntıları artmıştır. İçerisine düştüğü bu duruma bir türlü anlam veremeyerek neşesini ve canlılığını giderek yitirmiştir. Bu arada erkek arkadaşı da yine cep telefonu ile kendisini zaman zaman aramıştır. Yaşadığı soruna bir türlü anlam veremediği için bu sorunla nasıl baş edeceğini bilemeyen, bunu kimseyle konuşamayan İG (13), bir psikologa gitmek istemiş; ancak bir türlü fırsatını bulup bu isteğini gerçekleştirememiştir. İG (13) dün annesi ile hayatında ilk defa çok ciddi bir şekilde tartışmıştır. Bu tartışmanın etkisiyle gecenin ilerleyen saatlerinde annesinin ilaçlarının tamamını bulunduğu yerden almış, elinde kendisine ait günlüğü ve resim albümü ile birlikte odasına gitmiştir. Burada bir süre yalnız oturan İG (13) önce Ankara dışında bulunan kız kardeşine mesaj çekerek onunla vedalaşmış, daha sonra kuzeni ile de telefonla görüşmüştür. Bu telefon görüşmelerinin hemen ardından yanındaki ilaçların bir kısmını içerek intihar girişiminde bulunmuştur. 188 İG (14) VAKASI İG (14); 35 yaşında, ortaokul mezunu ve iki çocuk sahibi dul bir kadındır. Az konuşan, diyaloğa kapalı, depresif görünümlü biridir. Hafta sonları evlere temizlik işlerine gitmektedir. Düşük bir ekonomik düzeye sahip olan İG (14), kira karşılığı bir gecekonduda iki çocuğu ile birlikte yaşamaktadır. Şu an 11 yaşında olan kızı ilköğretim okulu beşinci sınıfa devam etmekte; 16 yaşındaki oğlu ise halen bir lokantada garson olarak çalışmaktadır. İG (14) çocuklarının her türlü sorunlarıyla yakından ilgilenmekte, kendi anne ve babası dışında sürekli görüştüğü kimse bulunmamaktadır. İG (14), 18 yaşında iken görücü usulü ile evlenmiştir. Ancak evliliğinin başından itibaren eşi ile geçinememiştir. Bundan sekiz yıl önce artan evlilik sorunları yüzünden bir psikiyatri uzmanına başvurmuş, bir süre depresyon tedavisi görmüş; ancak tedaviyi yarım bırakmıştır. Bu dönem içerisinde intihar etmeyi de düşünmüş; fakat çocuklarının çok küçük olması nedeniyle bu kararından vazgeçmiştir. Gördüğü tedaviden bir yıl kadar sonra da eşinden mahkeme kararı ile boşanmış ve iki çocuğu ile birlikte annebabasının evlerine yakın bir yerde bulunan bir gecekonduda yaşamaya başlamıştır. Eski eşi çocukların çok küçük olduğunu ve geçim sıkıntısı çektiklerini öne sürerek bazı dönemler İG (14)’ün evinde kalmıştır. Bundan yedi ay kadar önce yaşanan şiddetli bir tartışma nedeniyle İG (14) ile eski eşinin nikahsız birliktelikleri de tamamen sona ermiştir. Bu yedi aylık süre içerisinde İG (14) eski eşinin artan kıskançlığına ve sözlü baskılarına karşı göğüs germesini bilmiş ancak eşinin oğlunu yanına almak istemesi ve ona kendisi hakkında yanlış bilgiler (kötü kadın olarak tanıtılması gibi) vermesine katlanamamıştır. Eski eşine kendisini hiç aldatmadığını, oğluna da kötü bir kadın olmadığını defalarca anlatmaya çalışmış; fakat onları bir türlü ikna edememiştir. Son bir haftaya girerken eski eşinin baskılarından ve oğlunun kendisi hakkında yanlış bilgilendirilmesinden iyice bunalan İG (14) yeniden intihar etmeyi düşünmüştür. Bu amaçla mahallesindeki bakkaldan bulabildiği kadar ilaç alıp biriktirmiştir. Dün, akşama doğru annesinin evinde bulunduğu bir zamanda eski eşi, oğlu ile birlikte gelip İG (14)’ü annesinin evinden almışlar ve yol boyunca ona hakaret etmişlerdir. Hatta eski eşi ona fiziksel şiddet dahi uygulamıştır. Daha sonra onu evine bırakmışlardır. Kızını annesinin yanında bıraktığı için evinde yalnız kalan İG (14), bir-bir buçuk saat süre boyunca intihar edip etmeme konusunda yaşadığı kararsızlıktan sonra 189 evin penceresini, kapısını ve ışıklarını kapatıp, yüksek dozda ilaç içmek ve hemen arkasından mutfak tüpünü açık bırakmak suretiyle intihar girişiminde bulunmuştur. İG (15) VAKASI İG (15); 26 yaşında, ortaokul mezunu genç yetişkin bir erkektir. Evlidir ve biri şu an 7 yaşında (erkek), diğeri 3.5 yaşında (kız) olan iki çocuk babasıdır. Öfkesini kontrol etmede zorlanmakta, agresif hareketleriyle dikkat çekmektedir. İG (15) evlendiği günden itibaren kendi ailesi (eşi ve çocukları), anne-babası ve erkek kardeşi (23 yaşında) ile birlikte babasına ait bir evde kalabalık bir ortamda yaşamaktadır. İG (15), şu anda medikal malzemeler satan bir firmada satış elemanı olarak çalışmaktadır. Kendisi ve ailesi akrabalarıyla sıklıkla görüşmektedir. İG (15), ortaokulu bitirdikten sonra çalışma hayatına atılmış; askere gitmeden önce anne babası tarafından kendisinden iki yaş büyük olan teyzesinin kızı ile evlendirilmiştir. Sekiz yıldır evli olan İG (15) uzunca bir süredir eşi ile mutsuz bir evlilik sürdürmekte, onunla çeşitli sorunlar yaşamaktadır. Bundan sekiz ay kadar önce İG (15) iş ortamında, komşu firmada çalışan bir kızla tanışmış; kısa süre içerisinde bu kızla duygusal bir ilişki geliştirerek onunla arkadaşlık kurmaya başlamıştır. Ancak çok geçmeden ailesi ve yakın akrabaları tarafından yasak ilişki sürdürdüğü anlaşılmıştır. Ailesi ve yakın akrabalarından birkaç kişi bu ilişkiyi bitirmesi için onu uyarmışlardır. Kız arkadaşı dün İG (15)’in evini arayarak eşi ile telefonda sözlü olarak karşılıklı hakaretlerle dolu bir kavgaya tutuşmuşlardır. Bu kavganın ardından önce kız arkadaşı, sonra da eşi İG (15)’i aramış, sert bir dille onu eleştirmişlerdir. Kız arkadaşının ve eşinin eleştirilerini dinledikten sonra İG (15) izin alarak işyerinden ayrılıp öğlen saatlerinde iş yerine oldukça yakın olan bir otele gitmiştir. Tek kişilik otel odasında önce bir saat kadar daha düşünüp sonrasında yanında bulundurduğu yirmi tane hapı içerek intihar girişiminde bulunmuştur. İlaçlar henüz etkisini göstermeden otelden ayrılarak iş yerine yeniden dönmüş ve arkadaşlarına durumunu bildirmiştir. Bunun üzerine arkadaşları onu Ankara Numune Araştırma ve Eğitim Hastanesi Acil Servisi’ne getirmişlerdir. Burada tıbbi tedavisi yapılıp Gözlem Odası’na alınan İG (15) dinlenmek üzere iken kız arkadaşı ile telefonda yeniden tartışmıştır. Henüz bir şoku atlatamadan ikinci bir şoku yaşayan İG (15) Acil Servis’in erkekler tuvaletinde bu sefer sol bileklerini jiletle hafif bir şekilde kesmiştir. 190 İG (16) VAKASI İG (16); 35 yaşında, ilkokul mezunu, genç yetişkin bir erkektir. Evli ve iki çocuk babası olan İG (16) sakin, çevresini ve kendisini sorgulayan; buna karşılık iç dünyasını açığa vurmaktan çekinen biridir. Ailesinin en büyük çocuğudur ve dördü öz; ikisi üvey olmak üzere toplam altı kardeşi vardır. İstemediği halde zaman zaman semtinde oturan akraba ve hemşerileriyle görüşmektedir. İG (16) köyde doğmuştur ve askere gidinceye kadar köyde kalmıştır. Askerlik hizmetini tamamladıktan kısa bir süre içerisinde babası tarafından evlendirilmiş; daha sonra Ankara’ya gelerek halen bina sorumlusu (kapıcı) olarak çalışmakta olduğu apartmanın kapıcı dairesine eşi ile birlikte yerleşmiştir. Aradan geçen onüç yıl içerisinde İG (16) şu anda birisi 11, diğeri 4 yaşında olan iki çocuk sahibi olmuştur. İkinci çocuğunun dünyaya gelmesi ile birlikte ekonomik açıdan iyice zorlanmaya başlayan İG (16) gelirini artırmak üzere, kaldıkları apartmanın sahibine (75 yaşında kendisine bakacak kimsesi bulunmayan yaşlı bir kadın) eşi ile birlikte bakmaya başlamıştır. İG (16) üvey annesinin, babasının köydeki mal varlığını sorumsuzca tüketmesinden uzunca bir süre şikayetçi olmuştur. Kendisi de ekonomik sıkıntı çekmesine rağmen köyden hiç yardım almamakta; ancak üvey annesi, babasının servetini diğer çocukların haklarını gözetmeden sadece iki çocuğunun ihtiyaçları için harcamaktadır. İG (16) kardeşlerinin değişik bölgelerde yaşamalarından dolayı onlarla bir araya gelememekte dolayısıyla bu sorunu onlarla paylaşamamaktadır. Ankara’da ikamet eden hemşerilerinin zaman zaman köylerinde olan bitenlerle ilgili gelişmeleri imalı bir şekilde (tenkit edercesine) kendisine hatırlatması ise sürekli moralini bozmaktadır. Yakın zamanda İG (16) yine hemşerilerinin birinden üvey annesinin, bir oğluna ev almak diğerine ise düğün yapmak için babasının tarlalarından birini sattırdığı haberini almış ve bu duruma oldukça sinirlenmiştir. Dün öğlen saatlerinde kızgınlığını üzerinden atamayan ve uzunca bir süredir yaşamakta olduğu huzursuzluğa artık dayanamayan İG (16), son gelişmelerden duyduğu rahatsızlığı konuşmak üzere köyde yaşayan babasına telefon etmiş ve elinde olmadan onunla çok şiddetli bir tartışma yaşamıştır. Telefon görüşmesinden sonra apartmanın kazan dairesine tek başına iki saat kadar kapanan İG (16), burada tarım ilacı içmek suretiyle intihar girişiminde bulunmuştur. Daha sonra oradan kendi dairesine geçmiş, eşi ve çocuklarını parka göndererek iki tane de bira içmiştir. 191 İG (17) VAKASI İG (17); 19 yaşında, lise mezunu, bekar, genç bir erkektir. Üç çocuklu bir ailenin ortanca çocuğudur. Kişilik özellikleri bakımından içe kapalı, kolayca çevresine açılamayan, duygu ve düşüncelerini bir başkasına ifade etmede zorlanan biridir. Halen babasına ait bir parfümeri dükkanında çalışmakta; kendilerine ait bir dairede annebabası ve iki kardeşi ile birlikte yaşamaktadır. İG (17)’nin ailesi orta düzey bir ekonomik güce sahiptir. Ailesi, komşu ve akrabalarıyla yakın ilişkiler içerisindedir. İG (17) küçüklüğünden beri kendisinden üç yaş büyük olan ağabeyi ile bir türlü anlaşamamıştır. Bunda anne babasının da hep ağabeyinden taraf olan tutumları etkili olmuştur. Ebeveynleri onun hep ağabeyini örnek almasını, ağabeyinin yolundan gitmesini ve sözünü dinlemesini istemişlerdir. Lise son sınıfta okurken ÖSS sınavlarına hazırlık için dersaneye de giden İG (17) ağabeyi ile aralarındaki sorunlar nedeniyle dersaneden ayrılmak zorunda kalmış, zaten tüm lise yaşantısında okula çok fazla devamsızlık yaptığından ve derslerine gereği gibi çalışamadığından ÖSS sınavlarında başarılı olamamıştır. İG (17) liseden mezun olduktan sonra babasının parfümeri dükkanında ağabeyi ile birlikte çalışmaya başlamıştır. Bu arada kız arkadaşı ile de sorunlar yaşamaktadır. Kız arkadaşına karşı yeterli ölçüde duygu ve düşüncelerini ifade etmede zorlanan İG (17) bu nedenle onu kaybetmek istememiş; ancak sorunlu ilişkisini nasıl yürüteceğini de bilememiştir. Son iki haftan beridir bel ağrıları nedeni ile işe öğleden sonraları giden İG (17)’yi dün kız arkadaşı aramış, ondan işe gitmemesini ve kendisi ile birlikte vakit geçirmesini istemiştir. Yaklaşık bir saat sonra bu sefer annesi aramış, dükkanda kimse olmadığı için onun derhal dükkana gelmesini istemiştir. Böylelikle İG (17) hem kız arkadaşının hem de annesinin istekleri arasında sıkışıp kalmıştır. Annesinin ikinci kez tekrar araması üzerine tercihini işe gitmekten yana yapmıştır. Akşama doğru işlerini bitirip evine döndükten sonra İG (17) hemen kız arkadaşını aramıştır. Ancak kız arkadaşı, bugünü kendisine ayırmadığı için onunla tartışma yoluna gitmiştir. Tartışmanın etkisinden kurtulamayan İG (17) evdeki bulabildiği tüm ilaçları alarak bunların bir kısmını içmek suretiyle intihar girişiminde bulunmuştur. 192 İG (18) VAKASI İG (18); 20 yaşında, ortaokul mezunu, bekar, genç bir kızdır. Geleneksel yaşam örüntülerinin hakim olduğu dört çocuklu bir ailenin en büyük çocuğudur. Ağırbaşlı ve yardımsever biri olan İG (18), çocukluğundan beri konuşma güçlüğü çekmektedir. İG (18) anne-babası ve iki kardeşi ile birlikte Ankara’ya komşu bir ilde, kira karşılığında bir dairede yaşamaktadır. 18 yaşındaki kız kardeşi evlidir. Biri 16, diğeri 13 yaşında olan erkek kardeşleri ise ilköğretimlerine devam etmektedir. İG (18)’in kardeşleri ve annesi ile gayet iyi bir ilişkisi olmasına karşın babası ile ilişkileri zayıftır. Babası sert mizaçlıdır ve nadiren çocukları ile konuşmaktadır. Yakın akraba ve komşuları ile yakın bir ilişki içerisinde bulunan ailesi zaman zaman ekonomik sorunlar yaşamaktadır. İG (18) ortaokulu bitirdikten sonra kendi isteği ile öğrenim yaşamına devam etmemiştir. Önce dikiş-nakış işlerinde çalışmış, daha sonra da bir konfeksiyon mağazasının bayan reyonunda tezgahtar olarak çalışmaya başlamıştır. Pazar günleri dışında her gün işe giden İG (18) sabahın erken saatlerinde işe başlamakta, geç saatlerinde işten ayrılmaktadır. İG (18) bu yoğun ve temposu hızlı olan işte üç yıldan beridir düşük bir ücretle ve sigortasız bir şekilde çalışmaktadır. Çalışma şartlarının ağırlığını kabullenmiş olan İG (18)’in işyerindeki arkadaşları ve işvereni ile herhangi bir sorunu bulunmamaktadır. Bir süredir İG (18), kendi yaşlarında bir genç ile ciddi bir duygusal ilişki içerisindedir ve onunla ileriye yönelik evlilik planları yapmaktadır. Bu ilişkisini annesine, teyzesinin kızına ve işyerinde birlikte çalıştığı arkadaşlarına bildirmiş olmasına karşılık babası bu ilişkiden haberdar değildir. Dün akşam saatlerine doğru babası, İG (18)’in işyerine gelmiş ve işvereni ile bir süre sohbet etmiştir. Sohbet esnasında işverini, babasına onun genç bir erkekle görüştüğünü söylemiş, babası da bu duruma oldukça sert tepki göstermiştir. Konuşmalara tanık olan arkadaşları bu durumu hemen İG (18)’e bildirmişlerdir. İşyerinde büyük bir tedirginlik ve korku ile ne yapacağını şaşıran İG (18), mesai bitiş saatinde işten ayrılıp eve gelmiş; annesi ve kardeşleri ile hiç konuşmadan doğrudan odasına gitmiştir. Burada kısa bir süre oturduktan sonra annesinin ilaçlarını içmek suretiyle intihar girişiminde bulunmuştur. 193 İG (19) VAKASI İG (19); 18 yaşında, lise mezunu, bekar bir kızdır. Dört çocuklu bir ailenin son çocuğudur. Alıngan, kolay incinebilir bir kişiliğe sahip olan İG (19) aynı zamanda neşeli, cana yakın, insanlarla kolayca ilişki kurabilen ve yardımsever biridir. Hem ağabeyi hem de küçük ablası evlidir ve bu nedenle evden ayrılmışlardır. İG (19) anne babasının yanısıra büyük ablası ile birlikte kendilerine ait bir dairede oturmaktadır. Ailesi orta düzey bir ekonomik güce sahiptir. Anne ve babası ile ilişkileri iyidir. Onların kendisine gösterdikleri ilgiden memnundur. Buna karşılık aralarında epeyce bir yaş farkı bulunan ablası ile daha mesafeli bir ilişki içerisindedir. Yakın akrabaları ile de sık sık görüşen İG (19) oturdukları apartmanda akranı bulunmaması nedeniyle komşularıyla fazlaca görüşmemektedir. İG (19) dört yıl boyunca devam ettiği kız meslek lisesinden yeni mezun olmuştur. ÖSS sınavlarına kendi imkanları ile evinde hazırlanmış olan İG (19) bir yandan sınav sonuçlarının açıklanmasını beklemekte; diğer yandan semtlerinde bulunan gençlik merkezinin çeşitli faaliyetlerine katılmaktadır. İngilizce, bilgisayar ve voleybol kurslarına devem eden İG (19), okul süresi boyunca da geniş bir arkadaş çevresinin içerisinde değişik etkinliklere katılmıştır. Ortaokul ve lise yaşantısında ciddi ölçüde hiç bir sorun yaşamamış, liseyi de iyi bir derece ile bitirmiştir. İG (19) geçen hafta amcasının oğlunun evleniyor olması nedeniyle İzmir’e gitmiş ve bir süre burada kalmıştır. Düğünden sonra Ankara’daki rutin tatil yaşantısına dönen İG (19) dün annesi ile akşam saatlerinde bir tartışma yaşamıştır. (Tartışma öncesi ve anındaki süreci görüşme içerisinde araştırmacıya anlatmak istemediğinden onun intihar girişimine yönelten hazırlayıcı ve tetikleyici faktörler bilinmemektedir.) İG (19) tartışma sonrasında öfkesini kontrol edemeyerek, bir anlık bir kızgınlıkla mutfağa gitmiş ve açık bir yerde bulunan annesinin tansiyon ilaçlarının bir kısmını içmek suretiyle intihar girişiminde bulunmuştur. İG (20) VAKASI İG (20); 18 yaşında lise mezunu, bekar bir kızdır ve iki çocuklu bir ailenin büyük çocuğudur. Sade ve yalnız yaşamayı seven, rutin uğraşları olan, aile üyeleri ile iyi geçinen biridir. 12 yaşında olan ve ortaokula devam eden kardeşi ve anne-babası ile birlikte amcasına ait bir dairede birlikte yaşamaktadır. Gerek ebeveynleri ile gerekse 194 kardeşi ile uyumlu, anlayışa ve hoşgörüye dayalı bir ilişki sürdüren İG (20) ebeveynlerinin yoğun iş hayatı nedeni ile komşuları ile çok sınırlı ilişki kurabilmiştir. Buna karşılık yakın akrabaları içerisinde akranları ile sık sık görüşmektedir. Ailesi orta düzey bir ekonomik güce sahiptir. İG (20) geçen yıl okul başarısı yüksek olmamasına karşılık liseden mezun olabilmiştir. Bu yıl ÖSS’ye hazırlanmak üzere dersaneye gitmiştir. Dönem başlarında dersanede kuzeni aracılığıyla kendi yaşında bir gençle ile tanışmış ve bu genç ile kısa zamanda duygusal ilişki kurmuştur. İG (20)’nin erkek arkadaşı ile ilişkisi ilk üç ay sorunsuz geçmiştir. Ancak ilerleyen süreçte erkek arkadaşı İG (20)’ye karşı aşırı düşkünlük gösterip, kıskançlık duymaya başlayınca da ilişkileri bozulmaya başlamış ve bundan sonra onunla ÖSS sınavı öncesine kadar gerilimli ve sorunlu bir ilişki sürdürmüşlerdir. Erkek arkadaşının aşırı kıskanç davranmasına, kendisini çok sık evden ve cep telefonundan aramasına daha fazla katlanamayan İG (20), ÖSS sınavından bir hafta önce onunla süregelen ilişkisini bitirme kararı almış ve bu kararını ona da bildirmiştir. Dün, gün boyunca evde yalnız kalan İG (20) ile erkek arkadaşı arasında saat 10:00 sularında başlayıp akşam 18:30’a kadar süren bir dizi telefon görüşmesi gerçekleşmiştir. Bu telefon görüşmelerinin her birinde erkek arkadaşı, kendisini terk etmiş olması nedeniyle hakaretler, küfürler ve tehditler savurmuştur. İG (20) akşama doğru artık dayanamadığı bir noktada arkadaşına bu ilişkiyi bitirmesini, kendisini rahatsız etmemesini söyledikten sonra ilaç içmek suretiyle intihar girişiminde bulunmuştur. İG (21) VAKASI İG (21); 18 yaşında genç yetişkin bir erkektir. Geçen yıl liseden mezun olmuştur. Dördü kız, üçü erkek olan yedi çocuklu bir ailenin son çocuğudur. Sakin bir mizacı olan İG (21); insanlarla çabucak diyaloğa girebilen, konuşkan biridir. Geçen yıldan bu tarafa vaktini daha çok kendi imkanları ile bilgisayar yazılım ve donanım işleri ile uğraşarak geçirmiştir. İG (21) şu anda yarı zamanlı olarak babasının ayakkabı tamir ve satış atölyesinde çalışmaktadır. Tapusu yeni alınan ve kendilerine ait olan büyükçe bir müstakil evde (gecekonduda) anne-babası, 33 ve 30 yaşlarında olan iki ablası ve birisi 35, diğeri 24 yaşında olan iki ağabeyi ile birlikte yaşamaktadır. Ailede ciddi boyutlarda ekonomik sorunlar bulunmamaktadır. İG (21)’in yakın akrabalarının bir kısmı aynı 195 mahallede oturmakta, bu nedenle ailesinin onlarla ilişkileri halen devam etmektedir. Ailesi aynı zamanda komşuları ile de sıcak bir ilişki sürdürmektedir. İG (21) beş buçuk ay kadar önce kendi yaşlarında bir kızla tanışmıştır ve onunla duygusal ilişki kurmuştur. Ancak kız arkadaşı ile kurduğu ilişkide epeyce bocalamış ve geçen süre içerisinde hep onu kaybetmekten korkmuştur. Bu nedenle ilişkileri hep bir gerilim ve sıkıntı içerisinde geçmiştir. İG (21)’in kız arkadaşı ise daha önce amcasının oğlu ile duygusal bir ilişki yaşamış; fakat amcasının oğlu bir suç nedeni ile cezaevine düşünce bu ilişkileri yarım kalmıştır. Amcasının oğlunun geçen hafta cezaevinden çıkması üzerine kız arkadaşı, İG (21) ile olan ilişkisini bitirmek istemiştir. İG (21) ise bu ilişkinin ne pahasına olursa olsun sürdürmeyi istediğini kız arkadaşına iletmiş olsa da o, kararından vaz geçmemiştir. İki gün önce İG (21) her zamanki gibi akşamdan başlayıp sabahın erken saatlerine kadar kız arkadaşı ile cep telefonundan görüşmüştür. Bu telefon görüşmesinde kız arkadaşının ilişkilerini bir kez daha ciddi olarak bitirme isteğini belirtmesi üzerine terk edilmenin acısına katlanamayan İG (21) o an ölmeyi düşünmüş ve istemiştir. Bu amaçla evin ecza dolabındaki ilaçları taramış; bulabildiği ilaçların hepsini alıp, kendi odasına giderek bunları içmek suretiyle intihar girişiminde bulunmuştur. 196 Ek 7 ACİL SERVİS POLİS KAYITLARI Açıklama: Polis kayıtları, Ankara Numune Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Acil Servisi’ne 01.06.2006 / 18.07.2006 tarihleri arasında getirilen intihar girişim vakalarını içermektedir. Acil Servis’te görevli polis memurlarından intihar girişimi vakalarının; ilaç, ilaç içme, ilaç intoksikasyonu, intihar girişimi, intihar veya suisid isimleri altında kaydedildiği öğrenilmiştir. Bununla birlikte kayıtlarda yer almış olup, bir intihar davranışı olma ihtimali taşıyabilecek pek çok vaka (ateşli silahla yaralama, kesi, yüksekten düşme, karnı kesme, delici kesici aletle yaralama, bıçakla yaralama, tüp-sohben gaz zehirlenmesi gibi) için herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Bu nedenle Polis Kayıtlarındaki intihar girişimi vakalarından bu araştırma için sadece “ilaç”, “ilaç içme” “ilaç intoksikasyonu”; “intihar girişimi”, “intihar” ve “suisid” isimleri altında belirtilen vakalar değerlendirmeye alınmıştır. Çizelge 12. İntihar Girişimlerinin Cinsiyete Göre Dağılımı CİNSİYET SAYI YÜZDE (%) Kadın 90 69,77 Erkek 39 30.23 Toplam 129 100 Çizelge 13. İntihar Girişimlerinin Yaş Grupları ve Cinsiyete Göre Dağılımı YAŞ KADIN ERKEK TOPLAM GRUBU Sayı Yüzde (%) Sayı Yüzde (%) Sayı Yüzde (%) 0 - 14 1 1,11 - - 1 0,78 15 - 19 20 22,22 7 17,95 27 20,93 20 - 24 27 30,00 10 25,64 37 28,68 25 - 29 14 15,56 8 20,51 22 17,05 30 - 34 11 12,22 2 5,13 13 10,08 35 - 39 12 13,33 6 15,39 18 13,95 40 - 44 2 2.22 3 7,69 5 3,88 45 - + 3 3,33 3 7,69 6 4,65 Toplam 90 100 39 100 129 100 198 Ek 9 ÖZGEÇMİŞ Kişisel Bilgiler Adı Soyadı: Kamil ALPTEKİN Doğum Yeri ve Tarihi: Ankara, 1969 Eğitim Durumu • Lisans Öğrenimi: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulu, 1999 • Yüksek Lisans Öğrenimi: Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Disiplinlerarası Sosyal Psikiyatri Anabilim Dalı, 2002, Tez: “1974-1999 Yılları Arasında Türkiye’de Tamamlanmış İntiharların Coğrafi Yerleşim Birimleri ve Cinsiyetlere göre Dağılımı” • Doktora Öğrenimi: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sosyal Hizmet Anabilim Dalı, 2008. Tez: “Sosyal Hizmet Bakış Açısından Genç Yetişkinlerde İntihar Girişimlerinin İncelenmesi: Bir Model Önerisi” • Bildiği Yabancı Diller: İngilizce • Bilimsel Faaliyetler: 1. KİTAP Alptekin, K. (2002). 1974-1999 Yılları arasında Türkiye’de tamamlanmış intiharların coğrafi yerleşim birimlerine ve cinsiyetlere göre dağılımı. Ankara: T.C. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı Yayınları, No: 119, 2. KİTAP YAYINA HAZIRLAMA Demirel, S. ve Alptekin K. (2005). Özel eğitim ve rehabilite hizmetlerine ihtiyaç duyan bireyler ve aileleri. Ankara: Zihinsel ve Bedensel Engelli Çocukları ve Aileleri Araştırma Eğitim ve Yardımlaşma Derneği Yayın No: 001. 3. MAKALELER 3.1. Kitap İçinde Makale Demirel S. ve Alptekin K. (2005). Özel özel eğitim ve rehabilitasyon kurumlarına özgü sorunlar ve bu sorunlara yönelik çözüm önerileri. S. Demirel ve K. Alptekin (yayına hazırlayanlar). Özel eğitim ve rehabilite hizmetlerine ihtiyaç duyan bireyler ve aileleri (ss. 91-110). Ankara: Zihinsel ve Bedensel Engelli Çocukları ve Aileleri Araştırma Eğitim ve Yardımlaşma Derneği, Yayın No: 001. 199 Demirel S. ve Alptekin K. (2005). Kendini yaralama davranışında kullanılan yöntem veya araçlar ile yaralanan veya zarar verilen beden bölgeleri üzerine bir çalışma. A. İçağasıoğlu-Çoban ve H. K. Arslanoğlu (yayına hazırlayanlar). Türkiye’de sosyal hizmet uygulamaları: İhtiyaçlar ve sorunlar (ss. 483-493). Sosyal Hizmet Sempozyumu 2004, Konferans ve Bildiriler. Ankara: Haberal Eğitim Vakfı Yayını. Demirel S. ve Alptekin K. (2005). Özel özel eğitim ve rehabilitasyon kurumlarına özgü sorunlar ve bu sorunlara yönelik çözüm önerileri. A. İçağasıoğlu-Çoban ve H. K. Arslanoğlu (yayına hazırlayanlar). Türkiye’de sosyal hizmet uygulamaları: İhtiyaçlar ve sorunlar (ss. 365-373). Sosyal Hizmet Sempozyumu 2004, Konferans ve Bildiriler. Ankara: Haberal Eğitim Vakfı Yayını. Alptekin, K., Sayıl I. ve Özgüven H. D. (2003). The distribition of suicides in Turkey according to cities and gender. XXII World Congress of the International Association for Suicide Prevention (IASP), Final Programme and Abstract Book (pp:213:3), Stockholm-Sweden. Alptekin, K. (2001). Sosyal psikiyatriyi doğru anlamak. K. Karataş ve Ç. Arıkan (yayına hazırlayanlar). İnsani gelişme ve sosyal hizmet: Prof. Dr. Nesrin Koşar’a armağan (ss. 22-26). Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulu Yayını No: 009. 3.2. Dergilerde Yayınlanmış Makale Alptekin, K., Duyan, V. ve Demirel, S. (2006). Adıyaman’da intihar girişimleri. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 7(3), 150-156. Alptekin, K. (2004). Anahatlarıyla özel eğitim ve rehabilitasyon kurumlarında aile eğitim programının yapılandırılması. Ufkun Ötesi Bilim Dergisi, 4(1), 47-58. Alptekin, K. (2004). Sağlık hakkı ve insan hakları üzerine bir değerlendirme. Türkiye Klinikleri Tıp Etiği-Hukuku-Tarihi, 12(2), 132-139. Alluşoğlu M. A., Alptekin K. ve Demirel S. (2002). Sivil toplum örgütleri. Mülkiyeliler Dergisi, 24(233), 127-138. 4.Konferans / Panel / Bildiri Sunumları • “Kadın İntiharı”, II. Kadın Ruh Sağlığı Kongresi, İstanbul 2006. • “Küçülen Sosyal Devlet, Küçülen Sosyal Hizmet mi?”, 6. Ulusal Sosyal Hizmetler Konferansı, Ankara 2004. • “Küreselleşme, Yoksulluk ve Sosyal Devlet Anlayışının Çöküşü”, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Güçlendirme Vakfı Toplumsal Gelişme Çocuk ve Yoksulluk Paneli, Ankara 2003. İş Deneyimi • Stajlar T.C MEB Özel Gönül Özel Eğitim Kursu (Ekim 2003 – Haziran 2004), OSTİM Çıraklık Eğitim Merkezi (Şubat - Haziran 1999), 200 Maden Tetkik ve Araştırma Kurumu (MTA) Kreş ve Gündüz Bakımevi (Şubat - Haziran 1998). • Projeler Özel Eğitim ve Rehabilite Hizmetlerine İhtiyaç Duyan Bireyler ve Ailelerine Yönelik Eğitim Materyalini Hazırlama Projesi. Özel Gönül Özel Eğitim Kursu, Sincan / ANKARA Nisan 2004. Özel Öğretim Kurumlarında Verilecek Ruh Sağlığı Hizmetleri. Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Disiplinlerarası Sosyal Psikiyatri ABD, Haziran 2002. İletişim • E-Posta Adresi: kalptekin@yahoo.com Tarih: 20 / 05 / 2008