PDF SAYI 24 - Hayat Online
Transkript
PDF SAYI 24 - Hayat Online
24. sayi sayfalar 30.04.2009 10:58 Uhr Seite 1 Kargaþanýn kavramlarý, kavramlarýn kargaþasý Bonn`da düzenlenen sempozyumda kavramlar tartýþýldý Sayfa: 31-33`te Alýþ-Veriþ için farklý bir internet sitesi. Mutlaka ziyaret edin. www.balbalshop.com Yeþiller Adayý Tarek Al-Wazir Roland Koch`un kullandýðý dil bir Eyalet Baþbakan`ýna yakýþmýyor, bu sebeple makamýndan indirilmesi gerekiyor. Sayfa: 10`da Yeþiller Adayý Mürvet Öztürk 27 Ocak`ta Roland Koch`un gitme zamaný geldi Çok-Kültürlülük Zenginliktir, Ayrýmcýlýk Yerine Elele Beraber Hareket Edelim Sayfa: 10`da hayat Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Aylýk Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung . Sayý/Nr.: 24 . Yýl/Jahre: 5 . Ocak/Januar 2008 . Muharrem 1429 SPD Juso Dill Çalýþma Grubu Sorumlusu Mario Hermann Sayfa: 10`da Avrupa`daki Kitapçýnýz OKUSAN Binlerce Kitap, CD, VCD, DVD Hac Malzemeleri ve Hediyelik Eþyalar Tel: 069-43052815 www.oku-san.de Göçmen Gençlerle Ýlgili Sürdürülen Tartýþmalar Dýþlama Politikasýdýr Sivil Örgütlerin Ortak Basýn Açýklamasý Sayfa: 4`te Savunma Hattýndaki Türkler Hicri Yýl ve Hicret Mahmut AÞKAR Dr. Yusuf IÞIK Dosya Sayfa 5`te Dosya Sayfa 7`de Dosya “Sað” duyulara hitap etmeye çalýþýrken! CDU, entegrasyona cevap ararken... Oðuz ÜÇÜNCÜ Ýlhan BÝLGÜ Sayfa 11`de Dosya Sayfa 15`te Hacarap`ýn Asker Arkadaþýnýn Sözü Mehmed Akif Ersoy’un Ölüm Yýldönümü .. Selma ÖZTÜRK Dosya Sayfa 17`de M.Salih AYDIN Dosya Sayfa 37`de Dosya Almanya Tarihi Sanal Dünya... Aydýn ERSOY Mehmet GEDÝK Sayfa 13`te Dosya Sayfa 9`da 2008 yýlý için uyarýlar Asým TOZOÐLU Dosya Sayfa 35`te Afganistan Arnavutluk Azerbeycan Bangladeş Belgrad Benin Bosna Bulgaristan Burkina Faso Burma Arakan Burundi Çad Çeçenistan Cezayir Cibuti Doğu Türkistan Endonezya Eritre Etiyopya 73 Kosova Lübnan Macaristan Makedonya Mali Mısır Moğolistan Filipinler/Moro Mozambik Nahcivan Nijer Nijerya Ogedan Pakistan Romanya Ruanda Rusya Sancak Senegal Yemen Ürdün Uganda Türkmenistan Türkiye Tunus Togo Tayland Tanzanya Tacikistan Suriye Surinam Sudan Sri Lanka Somali Sierra Leone ülke ve bölge: Surinam Katkıda bulunan herkese teşekkür ederiz. 88.889 Kurban kesimi sağlanmıştır. 73.938 Kurban bağışı gerçekleştirilerek, Kurban Kampanyasında tüm camiamız hizmet vermiş ve İslam Toplumu Millî Görüş’ün organize ettiği 2007 yılı Etyopya ‹slam Toplumu Millî Görüfl • KURBAN KOM‹SYONU • Boschstr. 61-65, 50171 Kerpen • Tel: +49 2237 656 293 • Fax: +49 2237 656 222 • www.igmg.de • E-Mail: sosyalhizmetler@igmg. de Filistin Gambiya Gana Gine Bissau Güney Afrika Guyana Gürcistan Hindistan Irak İran K.K.T.C. Kamerun Karadağ Kazakistan Kenya Keşmir Kırgızistan Komor Adaları Kongo Kurban kesimi yapılan Burundi 10:59 Uhr Bangladeş 30.04.2009 Türkiye 24. sayi sayfalar Seite 2 24. sayi sayfalar 30.04.2009 10:59 Uhr editörden Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Akl-ý Selim Galip Gelsin toplumun her katmanýndan tepki ile karþýlandý. Hessen`de ve Almanya`da her zaman olabilecek yanlýþ hareketler ne hikmetse sanki bir yerlerden düðmeye basýlmýþ gibi özellikle bunlarý göçmen gençleri yapýyormuþ gibi medyada lanse edilmeye baþlandý. Tabiki yapýlan yanlýþ hareketleri bizler tasvip etmiyoruz. Etmemiz de mümkün deðil. Ama bu ferdi yanlýþý tutup da genele mal edip; yok efendim hapis cezasý yok efendim yurtdýþý edilmeli gibi toplumu gerek açýklamalar yapmak yanlýþtýr. Tamam sizler iktidarýnýzý korumak ve koltuðunuzu muhafaza etmek isteyebilirsiniz. Bundan daha doðal birþey olamaz. Ama bunu yaparken züccaciye dükkanýna giren fil gibi ortalýðý kýrýp dökerek yapmanýz çok yanlýþtýr. Yukarýda belirttiðimiz þeylerin toplumun diðer katmanlarý ve seçime giren partilerin çoðunluðu tarafýndan da ayný þekilde dillendirildiðini görmekteyiz. Bunun örnekleri gazetemizin sayfalarýnda bulabilirsiniz. Yapýlan röportajlardaki açýklamalarý dikkatle okumanýzý tavsiye ediyoruz. Bu tür yanlýþ politik manevralara karþý Almanya`da bulunan Sivil Teþkilatlarýn birlikte verdikleri demokratik tepkilerini içlerine sindiremeyip; aba altýndan sopa gösterir gibi medya aracýlýðý ile uyarýlarda bulunmak da hiç þýk olmayan davranýþlardýr. Siz yanlýþ yapacaksýnýz ve bu 3 Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 yanlýþa karþý kurumlar demokratik tepkilerini gösterdiklerinde de kabullenemeyeceksiniz. Neyse bu konu ile alakalý son sözümüz Hessen seçimlerinde aklý selim galip gelir ve Eyalet Yönetimine kim daha layýk ise o gelir ve Hessen için, Hessenliler için en güzel çalýþmalarý yapar. Bizim tavsiyemiz oy kullanma hakkýna sahip olanlarý bu demokratik haklarýný kullanmalarýdýr. Malumunuz Ocak ayý içerisinde Ýslam Alemi için iki önemli olayý idrak etmekteyiz. Hicri Yýlbaþý ve Kerbela Olayý. Hicri yýlbaþý ve Hicret olayý ile alakalý yazýlarý sayfalarýmýzda bulabilirsiniz. Kerbela olayý yani Hz. Hüseyin Efendimizin ve Aile Efradýnýn Kerbela`da hunharca þehit edilmesinin yýldönümü ile alakalý bir kaç kelam da biz söylemek isteriz. Yaþanan olaylardaki Hz. Hüseyin Efendimizin tavrý gerçekten çok önemlidir. Eðer Hz. Hüseyin o vakarlý ve Peygamber torununa yakýþan tavrý sergilemese idi; yani zalimlerin zulmüne karþý dik durmasa idi; bugünkü zulumlere karþý bizlerin tavýrlarý farklý olabilirdi. O yapmýþ olduðu mücadele ile bizlere örnek olurken görevini hakký ile yerine getirdi. Bizlere düþen ise O`nun zalime ve zulme karþý olan tavrýný ayný þekli ile devam ettirmektir. Baþta Efendimiz Hz. Muhammed ve O`nun Ehl-i Beytine salat ve selam olsun. Sevgili dostlar! Gazetemizi takip eden sizlerden zaman zaman deðiþik teklifler gelmekte idi. Bu tekliflerden birisi de gazetemizin internet ortamýna da aktarýlmasý idi. Ýnþallah bu konuda çalýþmalarýmýz son safhaya gelmiþtir. Önümüzdeki sayý ile birlikte hem gazetemizi ve hem de deðiþik çalýþmalarýmýzý þu adreste bulabileceksiniz. www.hayatonline.de Burada bulunmasýný istediðiniz þeyler hakkýnda lütfen bize bilgi veriniz. Telefonla, faxla veya e-maille bize ulaþabilirsiniz. Bu vesile ile yeni Hicri yýlýnýzý da tebrik etmek isteriz. Cenab-ý Allah çalýþmalarýmýzý bereketlendirsin, þuurlandýrsýn. Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr. Allah`a emanet olun. hasbihal Sevgili dostlar! Gazetemizin bu 24. sayýsý ile 5. yýlýmýza da girmiþ bulunuyoruz. Bu 5 senelik zaman zarfý içerisinde çýkartmýþ olduðumuz sayýlarýmýzda her daim insanýmýzýn ihtiyaçlarýna cevap verecek konularý irdeledik. Ýlk sayýmýzý çýkarýrken ki amatör heyecanýmýz hala devam etmektedir. Niye amatör heyecan diyorum; çünkü amatör heyecaný kaybetmek bu tür çalýþmalardaki en kötü þeydir. Amatör heyecan ile her zaman deðiþik konularý araþtýrýp insanlara ulaþtýrmak için güzel bir çaba içerisinde olursunuz. Ama kendinizi profesyonel olarak görmeye baþlarsanýz; artýk o heyecan kaybolur, onun yerine kendinizi fildiþi kulelerde görmeye baþlarsýnýz. Artýk insanlarýn ihtiyaçlarý sizin için bir þey ifade etmez. Ýhtiyaçlarý siz belirlemeye baþlarsýnýz ki bu çok yanlýþtýr. Bulunduðumuz Ocak 2008 içerisinde Hessen Eyaletinde seçimler yapýlmaktadýr. 27 Ocak`ta yapýlacak seçimler Hessen için hayýrlý olsun. Bununla baðlantýlý olarak þunlarý söylemek istiyorum: Dünyayý politika ve politikacýlar yönetiyor ve yönlendiriyor. Tabi bu iþi yaparken de kendi düþünceleri ve menfaatleri doðrultusunda yapýyorlar. Böyle olunca da her politikacý bulunduðu konumu ve koltuðu kaybetmemek için elinden gelen herþeyi yapmaya çalýþýyor. Yapmaya çalýþýyor ama toplumda huzursuzluklara da sebeb oluyorlar. Bunun örneðini Almanya`da her seçim öncesi görmekteyiz. Ne hikmetse her seçim öncesi yabancý düþmanlýðý hortlatýlmakta ve yabancý gençlerin bazýlarýnýn yaptýklarý hatalar genele mal edilmeye çalýþýlmaktadýr. Bu noktada medyaya da önemli görevler düþmektedir. Eðer toplumun huzur ortamýnýn devamý için yapýlmasý gereken haberleri tam tersi huzurun bozulmasý için yapar ise medya; insanlarýn birbirine bakýþýný da zedeler. Bundan önceki iki seçimde aklý selim politikacýlarýn da karþý çýktýklarý seçim stratejileri ile iktidara gelen Roland Koch hükümeti maalesef bu seçimde de ayný hatalý stratejileri sürdürmeye devam ediyor. Yabancý gençlerin üzerinden bu stratejiyi uygulamaya devam eden Koch, bu sefer Seite 3 Impresium/Künye hayat Aylýk Ücretsiz Gazete Ocak/Januar 2008 Muharrem 1429 Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni Sinan AKTÜRK Yayýn Kurulu Dr. Yusuf Iþýk, Ýbrahim Gümüþoðlu, Abdüssamet Temel, Bilal Demiroðlu, Mahmut Aþkar, Sinan Aktürk, Ýshak Özen, Saim Ayas, Sait Yüksel, Ýhsan Güler, M. Salih Aydýn Bölge Temsilcileri Münih: Ýshak Özen 0179-8335363 . ishakozen@yahoo.com Nürnberg: Adem Güray 0163-1345948 . furkancan52@hotmail.de Ulm: Cengiz Aslan 0178-5333144 . yenidunya@gmx.de Merkez Königsbergerstr. 16 . 61169 Friedberg Tel: 06031-162411 Fax: 06031-738644 E-Mail: info@hessenhayat.de Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz. 24. sayi sayfalar 30.04.2009 4 10:59 Uhr Seite 4 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 basýn açýklamasý Sivil Toplum Kuruluþlarý’ndan Basýn Açýklamasý lmanya’da faaliyette bulunan Sivil Toplum Kuruluþlarý’nýn Baþkan ve Yöneticileri, son zamanlarda Alman kamuoyunda tartýþýlan; “Yabancý gençlerin suç iþlemeleri ve onlara karþý alýnan önlemler” ile ilgili olarak, ortak basýn açýklamasýnda bulundular. IGMG (Ýslam Toplumu Milli Görüþ) adýna Genel Baþkan Yavuz Çelik Karahan, DÝTÝB (Diyanet Ýþleri Türk Ýslam Birliði) adýna Genel Baþkan Sadi Arslan ve Genel Müdür V. Mehmet Yýldýrým, ABAF (Avrupa Ehli Beyt Alevi Federasyonu) adýna Genel Baþkan Fuat Mansuroðlu, ATÝB (Avrupa Türk Ýslam Birliði) adýna Genel Baþkan Fikret Ekin, ADV (Avrupa Demokrasi Vakfý) adýna Genel Baþkan Aydýn Yardýmcý, AÝK (Almanya Ýslam Konseyi) adýna Genel Baþkan Ali Kýzýlkaya, MÜSÝAD (Almanya Müstakil Sanayici ve Ýþadamlarý Dernekleri Federasyonu) adýna Orhan Bilen, TÝDAF (Türk Ýþadamlarý Dernekleri Avrupa Federasyon) adýna Ahmet Serdar Yenice, TGD (Almanya Türk Toplumu) adýna Genel Baþkan Yardýmcýsý Sabriye Supçun, Avrupa Türk Caferiler Birliði adýna Genel Baþkan Mehmet Irmak, ATB (Avrupa Türk Kültür Dernekleri Birliði), Türk Federasyonu, (Almanya Demokratik Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu) adýna Genel Sekreter Mustafa Güler, KRM (Almanya Müslümanlarý Koordinasyon Konseyi) adýna Dönem Sözcüsü Bekir Alboða, Cem Vakfý Avrupa Koordinatörlüðü, Hür-Türk (Türk-Alman Dostluk Federasyonu), RTS (Almanya Türkiye Kökenli Vatandaþlar Konseyi), UETD (Avrupalý Türk Demokratlar Birliði), Avrupa Batý Trakya Türk Federasyonu, Islamrat (Zen- A tralrat der Muslime in Deutschland), VIKZ (Ýslam Kültür Merkezleri), ATÝAD (Avrupa Türk Ýþadamlarý Derneði)’nin katýdýklarý ve altýna imza koyduklarý basýn bildirisinde: Göçmen dernekleri, sosyal sorunlarý etnik ve kültürel kimliðe indirgemenin tehlikeli olduðuna dikkat çekiyor: “Þu an, gençlerin suç olaylarýna karýþmasýyla ilgili sürdürülen tartýþmalar dýþlama politikasýdýr!” Siyaset ve toplumun görevi antidemokratik güçleri kuvvetlendirmek deðil geleceðimizi olumlu bir þekilde ve beraber þekillendirmek! Kamuoyu haftalardýr, göçmen kökenli gençlerin suç olaylarýna karýþmasýyla ilgili sahte tartýþmalarý izlemekte. Tartýþmalara neden olan olay ise, Münih Metrosu istasyonunda iki gencin, yaþlý ve müdafaasýz bir emekliye saldýrýp dövmelerini belgeleyen video kayýtlarý. Bu olay kesinlikle kýnanmalý ve sergilediði vahþetiyle Almanya’daki gençlerimizin durumuna ýþýk tutmaktadýr. Öte yandan bu olayýn, önümüzdeki seçimler için bazý siyasetçiler tarafýndan ne kadar rahat bir þekilde malzeme yapýldýðý da endiþe vericidir. Örneðin, her iki failin de alt yapýsýnda karýþýk bir sosyal yapýnýn olmasýna raðmen, olayýn asýl nedeninin göçmen kökenli olmalarýymýþ gibi gösterildi. Bu unsur da bir an önce sadece Türk asýllý failde ön plana çýkarýlmaya baþlanýldý. Olayýn nedeninin hemen bulunduðu gibi, sözde çözümü de hemen bulundu: sýnýr dýþý etmek. Bu arada, gençlerin suç olaylarýna karýþmalarýnýn ne yurtdýþýndan ithal edilen, ne de sadece göçmen kökenli gençlerde görülen bir sorun olduðu, bilinçli olarak göz ardý edildi. Failler burada, Almanya’da doðup büyümüþlerdir, burada sosyalleþme süreçlerini yaþadýlar ve burada okula gittiler. Faillerden birisini sýnýr dýþý etmek, Almanya’da yüz gösteren sosyal eþitsizliði, haksýzlýklarý ve dýþlanýlýyor olma duygusunu yok etmez. Böylelikle sorunlarýmýzý ancak yurt dýþýna kaydýrmýþ oluruz. Ama bu sorun baþkalarýnýn sorunu deðil, kendi sorunumuz, Almanya’nýn kendi ürettiði bir sorundur. Gençlerin suç olaylarýna karýþmasýyla ilgili tüm tartýþmalar, geçtiðimiz haftalarda yaþanan olaylarýn dümen suyunda yürütüldü ve anlaþýlan orada da takýlý kaldý. Baþlangýçta bu baðlamda söylenenlerin çok azý yapýcý ve tarafsýzdý. Olayýn nedeni sosyal eþitsizlikte, þans eþitliðinin olmayýþýnda, faillerin sosyal ortamlarýnda, çoðunlukla kendilerinin de burada sosyalleþtikleri anne babalarýn olasý eðitim hatalarýnda ya da sorunlarýnda aranmadý. Olaya neden olabilecek unsurlarýn arasýnda kültürel altyapýnýn olmadýðý, hatta bunun tam tersine, her zaman yapýlan Almanya’da da yaþlýlara saygý gösterilmesi talebinin karþýsýnda durduðu da göz ardý edildi. Dolayýsýyla gençlerin þiddete yatkýn olmalarýnýn nedeni kültürel altyapýlarý olamaz. Tartýþmalarda, özellikle de göçmen kuruluþlarý ve diðer kurum ve kuruluþlar tarafýndan bu güne kadar sunulmuþ ve daha da sunulacak olan sayýsýz uyum çalýþmalarý ve hizmetleri pek yer bulmadý. Gerçekten bu alanda iyi çalýþmalar var; ama öte yandan tabi ki kendimizi daha geliþtirmemiz gereken noktalar da var. Bu günlerde, gençlerin suç olaylarýna karýþmasýyla ilgili tartýþmalar, yapýcý siyaset olmaktan çýka- rak daha çok dýþlama politikasý haline gelmiþtir. Toplumda yerlerini bulabilmeleri için çocuklara ve gençlere eðitim ve teþvik programlarýna odaklanmaktansa hemen yeni ve daha uç noktalarda seyreden ceza yollarý talep edilmekte. Buna karþýlýk göçmen kökenli çocuk ve gençleri topluma kazandýrmanýn ve entegre etmenin en iyi yolu, erken yaþta edinilen Almanca dil bilgisi ve eþit eðitim haklarýndan geçer. Son dönemlerde birçok toplumsal sorunun etnik ve kültürel kimliðe indirgenildiðini gözlemlemekteyiz. Buna bir de gençlerin ümitsizliklerini tetikleyen ve sýkça yaþanan dýþlanma olaylarý eklenmekte. Biz, eþit katýlým ve kabul edilme saðlanamazsa taraflarýn daha da birbirinden uzaklaþacaðýný düþünüyoruz. Alman gençlerinde olduðu gibi, göçmen kökenli gençlerde de görülebilen sosyal sorunlarý etnik ve kültürel kimliðe indirgeme, çözüm arayýþýna katkýda bulunacaðý yerde daha çok engeller. Biz, çözüm yaratan ve ayrýlýkçý niteliði olmayan olumlu tartýþmalara her zaman açýk ve hazýrdýk. Bu vesileyle, görüþmelere ve tartýþmalara hazýr olduðumuzu tekrar beyan ederiz! Siyasi güçler tedbirlerini alýp gençlerin arasýndaki iþsizlik oranýný düþürmeli ve uyum çalýþmalarýný teþvik etmeli. Sosyal altyapýlarý zayýf olan ve eþit haklara sahip olmayan çocuk ve gençlerin ümitsizlik, dýþlanma duygusu ve çaresizlikleri, hangi ülkenin vatandaþý ya da hangi dinden olurlarsa olsunlar, kendi gerçek yaþam ortamlarýna tesir eder. Burada istatistikleri ve sayýlarý istediðiniz kadar ters okuyabilirsiniz, sonuçta her birine ancak, uygun anaokulu, okul, meslek eðitimi ve iþ imkâný tedarik etme gibi engelleri ortadan kaldýran teþviklerle yardýmcý olunabilir ve böylelikle çaresizlik ve öfke þiddete dönüþmez. Birçok genç, açýk ve gizli yabancý düþmanlýðý, göçmenler ve demografik deðiþimlerden duyulan korku gibi nedenlerden ötürü çok erken yaþlarda istenilmedikleri, haksýzlýða uðradýklarý ve eþit þanslara sahip olmadýklarý duygusuyla tanýþýyorlar. Gençlerde hakim olan „Ne yaparsam yapayým, benim zaten þansým yok!“ düþüncesini beraber yürüttüðümüz çalýþmalarla deðiþtirmeliyiz. Siyaset ve toplumun görevi antidemokratik güçleri kuvvetlendirmek deðil, geleceðimizi olumlu bir þekilde beraber þekillendirmektir. Geleceðimizin þekillendirilmesi seçim malzemesi yapýlmamalý. Federal Hükümetin „Eðitimle Kalkýnma“ adlý kalifikasyon inisiyatifi, bu baðlamda doðru yola giden önemli bir adýmdýr. Belediyelerin, örneðin Köln Belediyesinin, tedbirler kataloðunun çerçevesinde gençlerle yapýlan çalýþmalar için daha fazla maddi kaynak tahsis etme giriþimleri bizim için oldukça yapýcýdýr. Ancak göçmen kökenli insanlarý toplumun bir parçasý olarak gören ve onlara bu göçmen kimlikleriyle sorumluluk yükleyen ortak bir çabayla toplumsal barýþ ve huzur saðlanabilir ve Almanya’da kültürlerin ve dinlerin barýþ içerisindeki verimli beraberlikleri ve ortak geleceðimiz için daha fazla seyler yapýlabilir” denilmiþtir. 24. sayi sayfalar 30.04.2009 dosya slam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v)`in Mekke þehrini býrakýp bütün Müslümanlarla, davet edildiði Medine Þehrine yerleþmesine “Hicret” denir. Kelimenin Arapça`da anlamý “Göç”tür. 609 miladi yýlýnýn sonuna doðru Hz. Muhammed`e ilk ayetin indirilmesiyle Ýslam Dini baþlamýþ 622 yýlýna kadar epey taraftar toplamýþsa da, Mekke`de müslümanlara baskýlar gittikçe artmýþ, dayanýlmaz hale gelmiþtir. O zaman Yesrib denilen Medine þehrinde Müslümanlar çoðalýnca Hz. Peygamberi davet etmiþtir. Müslümanlar kýsa zamanda gruplar halinde Mekke`yi terkedip Medine`ye geldiler. Hz. Muhammed (s.a.v) yaninda Hz. Ebu Bekir olduðu halde, müþrik (Allah`a ortak koþan, inkarcý) Kureyþlilerin takibi altýnda göçebildi. (20 Eylül 622). Bu suretle Medine`de 622 yýlýnda Medine Ýslam Devletinin kurulmasýndaki süreç baþlamýþ oldu. Bu tarih ayný zamanda Hz. Ömer zamanýnda düzenlenen Müslüman (Hicret) Takviminin 1. yýlý olarak kabul edildi. Ýþte bu yýl da kutladýðýmýz, Hicri yýlbaþý diye adlandýrýlan 622 yýlýndan itibaren geçen 1429 yýllýk bir süreçte Ýslam ve Müslümanlar hayatiyetlerini sürdürmektedir. Bizim burada üzerinde duracaðýmýz konu 622-632 yýllarý arasýnda Medine dönemi diye adlandýrdýðýmýz bu on yýlda Hz. Peygamberin riyasetinde yapýlanlar olacaktýr. Kýsa baþlýklar halinde takdim edeceðimiz Medine dönemini bir maka- Ý GMG Hessen Bölgesine baðlý olarak faaliyetlerini sürdüren Haiger Cemiyeti düzenlenen eðitim kursu için bir bitiþ töreni organize etti. Yaklaþýk 20 kýz ve 20 erkek ve 23 bayanýn katýldýðý eðitim kursu Cemiyet imam hatibi Vahit TAÞKIN I 10:59 Uhr Seite 5 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 Hicri Yýl ve Hicret... lede bütünüyle dile getirme imkaný yoktur. Konunun diðer Ýslam Tarihi kitaplarýndan okunmasýný tavsiye ederiz. Þimdi Medine`de neler yapýlmýþ kronolojik bir þekilde sýralayalým: Birinci yýl: 1. Hutbe 2. Ezan 3-Nikah 4-Mücadele 5-Belediye Nizamý Ýkinci yýl: 1-Oruç 2-Bayram namazlarý 3- Fýtýr sadakasý 4- Kurban 5-Zekat 6-Kýblenin deðiþtirilmesi 7-Ganimetler ve taksimi Üçüncü yýl: 1-Miras hükümleri 2-Boþanma Dördüncü yýl: 1-Yolculuklarda namazýn kýsýtlanmasý ve korkulu durumlarda Namaz 2-Recm cezasý 3-Arazi Ikta`i 4-Teyemmüm 5-Ýffete iftira cezasý (Haddü`l Kazf) 6- Örtünme ve evlere izin alarak girme hükümleri 7-Hac ve Umre Beþinci yýl: 1-Yaðmur duasý namazý 2-Ý`la Altýncý yýl: 1-Anlaþma 2-Hac ve Umre yolunda engellenme 3-Alkollü içkilerin ve þans oyunlarýnýn yasaklanmasý Dr. Yusuf IÞIK 4-Zihar 5-Vakýf 6-Ýsyan ve haydutluðun cezasý Yedinci yýl: 1-Bazý yiyeceklerin yasaklanmasý 2-Zirai ortaklýk Sekizinci yýl: 1-Mekkenin kutsiliði ve dokunulmazlýðý 2-Kýsas 3-Alkollü içki satýþýnýn yasaklanmasý 4-Geçici evliliðin yasaklanmasý 5-Hukuk karþýsýnda eþitliðin ilaný 6-Kabir ziyaretine izin verilmesi Dokuzuncu yýl: 1-Çýplak tavafýn yasaklanmasý 2-Mula`ane Onuncu yýl: 1-Ýnsan Haklarýnýn ilaný 2-Vasiyet, neseb, Nafaka ve borçla ilgili hükümler 3-Cezanýn þahsiliði prensibi 4-Vasiyetin üçte birle sý- nýrlandýrýlmasý 5-Faizin yasaklanmasý ve akitlerin serbest býrakýlmasý Bütün bunlarýn dýþýnda 622-632 yýllarý arasýnda gerçekleþtirilen siyasi, idari, hukuki, iktisadi müesseseler de vardýr ki, esas kýyamete kadar geçerli prensipleri bunlar içerir. Daha önce de deðindiðimiz gibi bu makaleye bu konularý sýðdýrmak mümkün deðildir takdir edileceði gibi. Hicretin bir baþka yönü de Medine Ýslam toplumunun oluþturulmasýdýr. Bu da hicretin sosyal boyutunu meydana getirir. Medine Ýslam Toplumunu meydana getiren iki kategoride deðerlendireceðimiz Muhacirler ve Ensar olgusudur. 1-Muhacirler: Hz. Peygamber ile Mekke`den kalkýp, Medine`ye göç eden Mekkeli Müslümanlar. 2-Ensar: Medine`nin yerli halkýndan oluþan Müslümanlar. Gerek muhacirler, gerekse ensar arasýnda da sosyal guruplaþmalar sözkonusudur. Bunlar da çeþitli tabakalara ayrýlmýþtýr: a-Zenginler: Mal varlýðý yönünden zengin sayýlabilen müminler. Genelde geçerli olan uygulamaya göre toplum meselelerinde daha çok bunlar söz sahibi olurdu. Ancak, Hz. Peygamberin uygulamalarý eþitlik ilkesine dayandýðýndan, diðer sýnýflardan da söz sahibi olanlar çoðaldý. IGMG Haiger`de Eðitim Kursu töreni düzenlendi ve Tuðba TAÞKIN tarafýndan yapýldý. Cemiyeti idarecileri katkýlarýndan dolayý Vahit Taþkýn hocaefendi ve Tuðba Taþkýn Hocahanýma teþekkürlerini sundular. Kursa katýlan talebelere cemiyet tarafýndan çeþitli hediyeler takdim edildi. 5 b-Orta sýnýf: Ne zengin ne de fakir sayýlan orta tabaka. Bunlar ortahalli müminlerdi. c-Yoksullar: Mal varlýðý yönünden fakir ve zayýf durumda olanlar. Bunlar daha çok, müslüman olarak Medine`ye gelenler arasýnda görülürdü. d-Köleler ve cariyeler: Azad edilmiþ bile olsalar kölelerle cariyeler ayrý bir alt sýnýf oluþturuyorlardý. Bu vesileyle iþaret etmek yerinde olacaktýr; Ýslam, toplum fertlerini birbirlerinden ayýrmaz. Hepsini eþit sayar. Toplumun her kesimine onurlu bir hayat nizami öngörür. Özellikle kardeþlik ve eþitlik ilkeleri, toplumun her kesimini ayný düzeyde kabul eder. Her birine söz hakký tanýr. Böyle olmakla birlikte alýnan bütün tedbirler, toplumdaki sýnýflaþmaya tam anlamýyla engel olamamýþtýr. Ne yazýk ki zamanýmýzda da bunu gözlemleyebiliyoruz. Bütün bunlara raðmen bizim Medine Ýslam toplumundan ve bu toplumu oluþturan unsurlardan ve Resulullah`ýn yaþamýndan elde edebileceðimiz ve tatbik edebileceðimiz örnekleri iyi kavramamýz ve ona göre hayatýmýzý ve yaþantýmýzý yeniden gözden geçirmemiz yerinde olacaktýr. Ýþte kutlamakla þerefyab oldugumuz Hicri Yýlbaþý ve Resulullah`ýn hicretinin 1429. yýlý bu gerçeklerin bir defa daha anlaþýlmasý yönünden son derece önem arzetmektedir. Bu duygu ve düþüncelerle Hicri yeni yýlýnýz tüm Ýslam Alemi ve insanlýk alemi için hayýrlara vesile olsun!... Talebelerin kursun bitimindeki törende sunduklarý çalýþmalar katýlýmcýlar tarafýndan takdirle izlendi. Cemiyet Kadýn Kollarý Baþkaný Fatma Çimene de takdir ve teþekkürlerini sunan cemiyet idarecileri bu çalýþmalarýn devam edeceðini söylediler. 24. sayi sayfalar 30.04.2009 10:59 Uhr Seite 6 6 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir ivana ATÝB-Haysiyet Divaný Baþkaný Ýhsan Öner, ATÝB-Genel Sekreteri Ýmam Cengiz ve ATÝB-Kýz Kollarý görevlisi Dr. Nazife Dinç'in kongre de Kur'aný Kerim'den okunan bir Aþr-ý Þerif ve Ýstiklal Marþý'nýn topluca okunmasýnda sonra gündeme geçildi. Daha sonra kürsüye bir selama konuþmasý yapmak ATÝB-Darmstadt Emir Sultan Külliyesi Baþkaný Ragýp Yazýcý davet edildi. Yaptýðý teþekkür konuþmasýnda, görev aldýðý dönem boyunca planladýðý ve yapmak istediði çalýþmalarý, teþkilatýn geçirmiþ olduðu sýkýntýlardan dolayý yapýlamadýðýný dile getiren Ragýp Yazýcý þöyle devam etti:"Sizden bir ricada bulunmak istiyorum. Bu da yeni seçilecek arkadaþlara yardýmcý olmanýzdýr. Çünkü bu gibi dernekler kolay kolay kurulmuyor, kurulmuþ teþkilatlarý da ayakta tutmak ve ileriye götürmek ancak sizlerin yardýmý ile olur." dedi. Faaliyet ve Muhasebe raporlarýnýn okunmasýnda sonra, yönetim kurulu oy birliði ile ibra edilmiþ oldu. Kongrenin yeni baþkanýn seçimi ile ilgili bölümde de Ýlhami Ertürk gelecek dönem için ATÝB-Darmstadt Emir Sultan Külliyesi Baþkanlýða D hayat ATÝB-Darmstadt Emir Sultan Külliyesi' nde Kongre ATÝB-Darmstadt Emir Sultan Külliyesi 33. Olaðan Kongresi'ni kendi salonunda kalabýlýk bir katýlým ile gerçekleþtirdi. ATÝB Genel Baþkaný Fikret Ekin, ATÝB-Genel Sekreteri Ýmam Cengiz ve ATÝB-Haysiyet Divaný Baþkaný ve ATÝB Kurucularýndan Ýhsan Öner'de Kongre'ye misafir olarak katýldýlar. teklif edildi ve oy birliði ile seçildi. Bir diðer seçim maddelerinde de Yönetim Kurulu, Denetle ve Disiplin Kuru- lu üyeliklerine teklifler yapýldý, bu üyelikler de oy birliði ile seçildi. Bu arada yapýlmasý düþünülen tüzük de IGMG Hessen Teþkilatlanma Baþkanlarý toplandý slam Toplumu Milli Görüþ Teþkilatlarý Hessen Bölgesine baðlý olarak faaliyetlerini sürdüren cemiyetlerin çoðunluðunun Teþkilatlanma Baþkanlarý Rüsselsheim`daki Bölge Merkezinde toplandýlar. Ý Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 Program açýlýþ Kur`an-ý Kerimi ile baþladý. Hessen Bölgesi Teþkilatlanma Baþkaný Ahmet Ölmez ve Bölge Ýcra Üyelerinden bazýlarýnýn da katýldýðý çalýþmada Cemiyet Teþkilatlanma Baþkanlarý eðitimden geçti. Bölge Teþkilatlanma Baþkaný Ahmet Ölmez çalýþmaya katýlanlara teþekkür etti. Katýlýmcýlara teþkilatlanma çalýþma prensipleri ve evraklarý hakkýnda doyurucu bilgilendirmeler yapýldý. genel kurulun onayýna sunuldu ve kabul edildi. Kongreye misafir olarak katýlan ATÝB Genel Baþkaný faaliyet haber Fikret Ekin yaptýðý konuþmasýnda; ATÝB'in kuruluþundan itibaren Avrupa'da hayatýný idame ettiren insanýmýzýn gelecekte de müslüman ve Türk olarak kalmasý üzerine yoðunlaþtýðýný, bunu da ancak bu gibi teþkilatlarda mümkün olduðunu dile getirdi ve þöyle devam etti:"biz, üç insan yola çýkýnca içleriden birinin imam, önder, lider seçilmesini emreden, bir peygamberin ümmetiyiz. Dikkat ediniz, atamaz, seçer. Ýstiþare ile seçerler atamazlar. Seçimden sonra da görev süreleri boyunca onlara uyarlar. Bu baþkana tabii olur. Bu baþkanda aramamýz gereken bazý vasýflar vardýr. Sarhoþ olmamasý gerekir, liyakat sahibi olmasý, yani ehliyetli olmasý gerekir. Bizler, seçtiðimiz yöneticilerimiz adaletle hükmettiði sürece ona uymak zorundayýz. Bunu mezhebimizin kurucusu da buyurmaktadýr. Bugün burada görevi devralan arkadaþlara baþarýlar diliyorum, Cenab-ý Allah (C. C.) yar ve yardýmcýlarý olsun. Onlara buradan bir kere daha seslenmek istiyorum; Avrupa Türk Ýslam Birliði'nde seçilenler hizmetkardýr. Seçilenler kendisine hizmet edilen aðabey, þeyh, patron deðillerdir." dedi IGMG Hessen Eðitim Baþkanlarý toplandý slam Toplumu Milli Görüþ Teþkilatlarý Hessen Bölgesine baðlý olarak faaliyetlerini sür- Ý düren cemiyetlerin çoðunluðunun Eðitim Baþkanlarý Rüsselsheim`daki Bölge Merkezinde toplandýlar. Program açýlýþ Kur`an-ý Kerimi ile baþladý. Hessen Bölgesi Eðitim Baþkaný Ali Çiçek ve Bölge Ýcra Üyelerinden bazýlarýnýn da katýldýðý çalýþmada Cemiyet Eðitim Baþkanlarý eðitimden geçti. Bölge Eðitim Baþkaný Ali Çiçek çalýþmaya katýlanlara teþekkür etti. Katýlýmcýlara eðitim çalýþma prensipleri ve evraklarý hakkýnda doyurucu bilgilendirmeler yapýldý. 24. sayi sayfalar 30.04.2009 dosya Temsilci farký Almanya Türkleri ile ilgili meselelerde sýkça dile getirdiðim bir eleþtirimi tekrarlamak istiyorum: Almanya Türkleri hakkýyla temsil edilmiyor! Gereðinden fazla temsilcimiz ortalýkta görünse de, hadise ehliyetli olmakla alakalýdýr. Özelde Almanya Türkleri, genelde Batý Avrupa Müslüman Göçmenleri üzerine dünya çapýnda, ABD'li Fukuyama'dan Ýngiliz Bernard Lewis'e, Fransýz Oliver Roy'dan Alman-Ýsviçre'li Hans Küng'e ve daha nice sahasýnda isim yapmýþ Alman yazar ve araþtýrmacýnýn makaleleri ve kitaplarý mevcuttur. Bunlardan hariç, hemen hemen her Allah'ýn günü Alman televizyon kanallarýnda ve gazete sayfalarýnda Türk ve müslüman göçmenlerle ilgili (genellikle menfi) haber ve yorumlar artýk sýradanlaþmaya baþladý. Siz bunlara Hollanda'nýn Ayaan Hirsi Ali'sinden Almanya'nýn Necla Kelek ve Seyran Ateþi'ne kadar daha bir dizi özel muameleye tabi karalamacýlarý da rahatlýkla ilave edebilirsiniz. Geride býraktýðýmýz yüzyýla "Soðuk Savaþ" sürecinin dünya çapýnda ideolojik kamplaþmalarý damgasýný vurmuþken, daha baþlar baþlamaz din eksenli bir kültürler çatýþmasýyla irkildiðimiz 21. yüzyýl, Batý Avrupa Türkleri'ne de uður getirmedi. Bir taraftan dünya ölçekli Ýslamafobi rüzgarýnýn da etkisiyle giderek týrmanan ve en entellektüel aðýzlarda ifadesini bulan müslüman veya Türk karþýtlýðý, diðer taraftan Almanya'da ekonomik hayatýn daralmasýnýn getirdiði olumsuzluklar, Almanyalý Türklerin önündeki en büyük engellerdir. Hemen þu gerçeði de unutmamak gerekir ki, Almanya Türklerinin þahsýnda Batý Avrupa'da yerleþik olarak yaþayan bütün Türkler için de geçerli olan bu sýkýntýlar, ayný zamanda Türkiye'nin Avrupa'ya giden güzergahýndaki engellerdir. Türkiye, AB ülkelerinde sayýlarý 4 milyona varan Türkleri þimdiye kadar olduðu gibi ihmal etmeðe devam etse de, bu insanlar üzerinden elde edeceði milli menfaatler sebebiyle, yol üstündeki taþlarý temizlemede devlet olarak öncülük etmelidir. "Devlet gölge etmesin, baþka ihsan istemeyiz" kabilinden bir yaklaþým burada geçerli olamaz. Böylesi hallerde psikolojik ve lojistik desteðe mutlaka ihtiyaç duyulur. 10:59 Uhr Seite 7 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 Savunma Hattýndaki Türkler Ýþte böylesi bir ortamda Batý Avrupa Türk varlýðýný muhafaza etme mücadelesi verilirken, yerli toplum ve idari kurumlarla uyum içinde olmanýn da gayreti en azami düzeyde gösterilmelidir. Yukarýda sýralamaya çalýþtýðýmýz etkenlerin yanýsýra, MüslümanTürk olmamýz ve Almanya'da en büyük göçmen grubu teþkil etmemizden kaynaklanan (yerli halka göre) "dezavantaj"larýmýz var. Ne kadar iyimser olmaya çalýþsak da, mevcut ortam bize karþý (aðýrlýklý olarak) taraflý ve peþinhükümlüdür. Böylesi bir ortamda dahi hadiseleri objektif deðerlendiren, vicdan sahibi aydýnlar ve siyasiler de her zaman vardýr. Türklerin artýk baþta Almanya olmak üzere birçok Avrupa ülkesinin bir parçasý olduðu, gerek yerli halk/hükümet, gerekse Türk azýnlýk istese de bunun geriye dönüþünün mümkün olamayacaðý gerçeði kabul görmüþtür. Her ne kadar sözkonusu ülkelerin sözde vatanseverleri ve dindarlarý tarafýndan Türk aleytarlýðý ha bire körüklense de, Allah'tan bu tür ýrkcý-ayýrýmcý akýmlarýn karþýsýnda iþleyen bir adalet sistemi ve akl-ý selim insanlar vardýr. Savunma hattýndakiler ve taaruza geçenler Türk azýnlýðýn temsilcileri genelde Avrupa'nýn, özelde ise Almanya'nýn kuþbakýþý fotoðrafýný çekerek gidiþatý etüt etmelidirler. Ne her þeye evet diyen teslimiyetçi, ne de her þeye hayýr diyen reddiyeci bir tavýr çözüm getirmez. Onyýllardan beri neredeyse her attýðý adýmýn, aðzýndan çýkan her kelamýn yanlýþ olduðunu siyasetçisi, kamuoyu önderleri ve medyasýyla vurgulayan Almanya'nýn taaruzu karþýsýnda Türkler, savunma hattýndan bir adým ileriye gidemediler. Gerek Almanlarýn kendi kamuoyu araþtýrmalarý, istatistikleri ve gerekse Birleþmiþ Milletler, OECD veya Avrupa Birliði destekli uluslararasý arþtýrma ve inceleme kuruluþlarý, Almanya'daki göçmenlerin bilhassa Türk ve müslüman kimlikli olanlarýna karþý önyargýnýn, ayýrýmcýlýðýn hayatýn her safhasýnda tehlikeli bir boyuta ulaþtýðýný ortaya koymaktadýr. Son Mahmut AÞKAR çýkarýlan "Göç Yasasý"nda olduðu gibi, insan hak ve hukunu bir kenara býrakarak, düpedüz Türkleri hedef alan kanun çýkarýlmasýna tepki gösteren Türk kuruluþlarý neredeyse Federal Hükümet tarafýndan azarlandýlar. Almanya uluslararasý baskýlardan çekinmese, asimilasyon kokan "entegrasyon" politikasýný Türk azýnlýk üzerinde biraz daha sertleþtirebilirdi. Güçlü medyasý, Türklere önyargýlý kamuoyu ve devlet imkânlarýyla sindirme politikasýný harekete geçiren Almanya karþýsýnda neye uðradýðýný þaþýran, deðiþik cephelerden gelen suçlama ve töhmetlere savunma refleksiyle cevap yetiþtirmeðe çalýþan Türkler, þimdiye kadar kendilerini ifade etmeðe bir türlü fýrsat bulamadýlar. Sizi "misafir" olarak çaðýranlar tarafýndan hiç ummadýðýnýz bir sertlik ve insafsýzlýkla suçlanýrsanýz, ilk tepkiniz; ben bunlarý hak etmedim diyerek, yapýlan suçlamalarýn doðru olmadýðýný izaha çalýþmaktýr. Bu ülkenin göçmen Türkleri ve yerli Almanlarý arasýndaki münasebet, oldum olasý hep böyleydi. Siz buna bir de, alt yapýsý saðlam olmayan liyakatsýz temsilcileri de ilave ederseniz, suçlamalara cevap yetiþtirmeðe çalýþmaktan, kendi doðrularýný ve taleplerini dile getiremeyen bir Türk azýnlýk manzarasý karþýnýza çýkar. Kendisine yabancýlaþtýrýlan yabancý Bilhassa müslüman kimlikli göçmenine karþý zeka, bilgi, kültür üstünlüðüne sahip olduðuna inanan yerli, bunun neticesi olarak, müslüman Türk azýnlýðýn sosyal ve kültürel hayatýndan tutun da, yediðine, içtiðine (doðrusu, içmediðine), giyimine ka- dar hemen herþeye müdahele etmeði, kendini tatmin eden bir alýþkanlýk haline getirmiþtir. Gerisini burada yetiþen Türk kökenli, ortaya koyduðu eserleriyle kendisini ispatlamýþ bir yazara býrakalým: "Planlanan bir cami inþaatýna veya saçýný örten bir müslüman kadýna karþý harekete geçen provakatörlerin iþ baþýnda olmadýklarý gün yok gibidir. Günümüz aydýnlatýcýlarý, camilerde minareye ihtiyaç olmadýðýný savunan uzmanlara beyanet verdirmekten usanmazlar. ...... Muhafazakâr kendini haklý çýkarmak için tehlikeli ortam yaratmaya ve felaket tellallýðýna ihtiyacý var. Hep ayný hikâyeyi yeni bir düþmanla izah ederek takdim ediþini anlýyoruz. Dün itaatsýz Alman gençliðinin ihaneti sözkonusuydu, bugün ise göçmenler, muhafazakârlarýn imdadýna yetiþerek, onlara iþ ve ekmek temin etmiþ oldular. Ýþte sözkonusu bu yabancýlar o zamandan beri bitmez tükenmez bir ilham kaynaðýdýrlar. Saðcýlar konu bulamadýklarý an, hemencecik sýðýnmacýlara, Türklere ve (güncel bir konu olan) müslümanlara karþý kampanya baþlatýrlar." Feridun Zaimoðlu'nun Yeþiller/Birlik 90 adlý Alman siyasi partisinin grup toplantýsýnda, "Bizi Ýstemiyorlar" baþlýðýyla, konumuz olan Göç Yasasý'ný yorumlayan bu yazýsýnda, "Bir yabancý, kendisine ait olanlardan uzaklaþtýrýldýðý için yabancýdýr" gibi çok yerinde ve þahsýna münhasýr, entellektüel seviyede sosyolojik tesbitleri de var. Mesele baþka kýlýflara da sokulsa, deðiþik adlarla terennüm edilse de, genelde Avrupa'nýn müslüman göçmenlerle, özelde ise Almanya'nýn Türk azýnlýkla olan ihtilafýnýn özünde Feridun Zaimoðlu'nun, "Bir yabancý, kendisine ait olanlardan uzaklaþtýrýldýðý için yabancýdýr." tesbiti yatmakla birlikte, buna þöyle bir ilave yaparsak belki "Yabancý" kavramýný iki yönüyle izah etmiþ oluruz: Bir yabancý, kendisine ait olanlardan dolayý dýþlandýðý için yabancýdýr. Almanya Türklerindeki yabancýlaþma da, iki yönlü geliþmektedir: Birincisi; ken- 7 di deðerlerini muhafaza edenlerin yerli toplum tarafýndan, yarým asýrlýk geçmiþe raðmen "yabancý" olarak görülmeðe devam edilmesi, ikincisi ise; uyum adýna, ait olduðu kültürel deðerlerden uzaklaþtýrýlmasý ki, bu durum bilhassa üçüncü nesil göçmen Türklerin büyük bir kesimi için geçerlidir. Aklý-fikri orada olursa.... Bir taraftan her an anavatana dönecekmiþ gibi zihnen ve kalben yönünü o yana çevirmek, diðer taraftan buradaki meselelere uzun vadeli çözüm beklemek; birbiriyle çeliþen mülahazalardýr ve Türk azýnlýðýn Avrupa'daki geleceðine zarar veren bu tutumdan baþta cemiyet yöneticileri olmak üzere vazgeçilmelidir. Hissiyatý bir kenara býrakarak, soðukkanlý düþünülerek uzun vadeli kararlar alýnmalýdýr. Uzun soluklu ve sabýrlý olan taraf kazançlý çýkacaktýr. Temennimiz, yerlisi ve yabancýsýyla Almanya'nýn bundan kazançlý çýkmasýdýr. Gönül rýzasý olmadan, zoraki kabullendirme yapanlar kadar, baskýya boyun eðen, kültürel varlýðýna gölge düþürenler de, insanlýk suçu iþlemiþ olacaklar ve neticede ne yerlisi, ne de yabancýsýna huzur getirmeyecek bir uyumsuzluðun temelini atmýþ olacaklar. Her Türk göçmen, artýk burasý benim yeni (veya ikinci) vataným ve ben burada kalýcýyým, demeli ve hayatýn her kesiminde "En Üsttekiler" seviyesini yakalamak için var gücüyle uðraþmalýdýr. Almanya'daki Türk Üst Kuruluþlarý Temsilcileri ilk defa "Uyum Zirvesi"ne karþý bu sefer kendileriyle uyum içinde, þahsiyetli bir tavýr sergileyerek "Uysal Koyun" olmadýklarýný gösterdiler. Bu tip çýkýþlar, dayanaðý olmaz ve devamý gelmezse, "bir defalýða mahsus" olarak yazýlýr, söylenir ve unutulur. Temsilcilerimizin yerine ve konusuna göre ilmi araþtýrmalara dayalý dosyalarý, konusunda uzman elemanlarý olmadýðý müddetçe, konuþtuklarý gibi, çözüm bekleyen hayati meseleleri de, havada kalýr. Bizim meselelerimiz gibi çözümü de, insan kaynaklýdýr. Onun için, Almanya'da mutlaka kuruluþlarüstü bir Türk Ýnceleme- Araþtýrma Vakfý kurularak, burada projeler üretilmeli, Türk azýnlýðýn kanaat önderleri, kamuoyundaki temsilcileri artýk buralarda yetiþmelidir. 24. sayi sayfalar 30.04.2009 10:59 Uhr Seite 8 8 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 faaliyet haber Ýslam Toplumu Milli Görüþ Teþkilatlarý Hessen Bölgesi tarafýndan organize edilen Tefekkür Konferanslarýnýn beþinci yapýldý ad Homburg`da bulunan Kirdorf Bürgerhaus salonunda yapýlan programa katýlým oldukça yoðundu. Salon katýlýmcýlarý almadý. Bazý misafirler yer yokluðundan geri dönmek mecburiyetinde kaldýlar. Program açýlýþ Kur`an-ý Kerimi ile baþladý. Rüsselsheim cemiyet imam-hatibinin okuduðu açýlýþ Kur´an-ý Keriminden sonra IGMG Hessen Bölge Baþkaný Mehmet Ateþ selamlama ve açýlýþ konuþmasý için mikrofona geldi. Ateþ; geçen sezon düzenlenmeye baþlanan tefekkür konferansla- B rýnýn insanýmýz tarafýndan sahiplenildiðini ve bu programlarýn yenilerinin tarihlerinin de belli olanlarýný açýkladý. Hessen Bölge Baþkaný Mehmet Ateþten sonra Tefekkür Konferanslarýnýn beþincisini sunmak üzere Kozmik Bilim ve Bilinçle Yaþam Enerjisi Uzmaný Prof. Dr. Ahmet Maranki sahneye geldi. Prof. Maranki “Ýlahi Hükümler Iþýðýnda Saðlýklý Yaþamanýn Sýrlarý” konulu konferansýný yaklaþýk 2,5 saatlik bir zaman diliminde izleyicilere sinevizyon eþliðinde sundu. Salonda bulunanlar tarafýndan pür dikkat iz- ATÝB-Höchst'te Sazlý Ve Sözlü Sohbetler Ýslam Toplumu Milli Görüþ Teþkilatlarý Hessen Bölgesi tarafýndan organize edilen “Tefekkür Konferanslarý”nýn beþincisi Bad Homburg`da yapýldý. lenen konferans sinevizyonla da desteklenince oldukça verimli geçti. Program kapanýþ Kur`an-ý Kerimi ile sona erdi. Program bitiþinde Prof. Dr. Ahmet Maranki hem kitaplarýný imzaladý hem de katýlýmcýlarla sohbet etti. ATÝB-Mainz Türk Kültür Merkezi'nde Ýç Eðitim ATÝB-Höchst Eðitim ve Kültür Merkezi’de her Cumartesi akþamý sazlý ve sözlü sohbetler düzenlenmekte. ulunduðu bölge yaptýðý faaliyetlerle takdir toplayan ATÝBHöchst Eðitim ve Kültür Merkezi yaz sezonunda baþladýðý ve her Cumartesi akþamý aksatmadan devam ettirdiði sazlý ve sözlü sohbetlere ilgi ve katýlým her hafta biraz daha artýyor. Ýhtiyarýndan, gencine geniþ bir katýlý- B mýn olduðu sohbetlerde, "ihtiyar delikanlýlar" gençlik yýllarýna doðru bir gezintiye çýkarlar. Burada yetiþen gençlerde kültürümüzün bir sahasýný daha yaþayarak tanýma ve öðrenme imkaný bulurlar. ATÝB-Hessen Bölge Baþkaný Köksal Akçay'ýn ve ATÝBGençlik Kollarý Yö- netim Kurulu Üyesi Alperen Akçay'ýn da zaman zaman iþtirak ettikleri programlar katýlanlara hoþ ve coþku dolu zaman geçirmelerine vesile olmaktadýr. ATÝBHöchst Eðitim ve Kültür Merkezi Baþkan’ý Kemal Oruç, bu programlarý aksatmadan yürütmeye azami gayret gösterdiklerini ifade etti. TÝB-Mainz Türk Kültür Merkezi'nde yeni seçilen görevlileri, baþkan Süleyman Taner'in baþkanlýðýnda toplanarak görev daðýlýmý yaptý. ATÝB Genel Baþkaný Fikret Ekin ve ATÝB-Genel Sekreteri Ýmam Cengiz'de misafir olarak katýldýðý yönetim kurulu toplantýsýndan sonra ATÝB Genel Baþkaný Fikret Ekin tarafýndan da Teþkilat ve Teþkilatcýlýk adlý bir seminer verildi. Yönetim kurulu toplantýsýnýn baþýnda, görevli bulunduklarý dö- A nem için yapmak istekleri faaliyetler hakkýnda kýsa bir bilgi veren Süleyman Taner, bu çalýþmalarda esnasýnda nasýl bir metod da izlenilmesi gerektiðini dile getirdi. Dernek çatýsý altýnda faaliyet gösteren birimlerin de bu faaliyetlere katkýda bulunmalarý gerektiðini de vurguladý. Daha sonra ATÝB Genel Baþkaný Fikret Ekin "ATÝB'de Teþkilat ve Teþkilatcýlýk" adý altýnda yeni seçilen yönetim kurulu ve birim görevlilerine bir seminer verdi. Seminerinde Teþ- kilatýn tarýfýnden yola çýkarak, teþkilatýn unsurlarý hedefleri gibi konularý iþleyen Fikret Ekin bir teþkilatýn en önemli unsurunun insan olduðu, insanýn olmadýðý bir yerde teþkilattan bahsetmenin mümkün olamýyacaðýný ifade etti ve þöyle devam etti: "Arýlarýn, karýnclarýn da kendi ihtiyaçlarýný gidermek için kurduklarý düzenleri vardýr. Ama burada teþkilattan bahsetmek mümkün deðildir." dedi. 24. sayi sayfalar 30.04.2009 dosya u yazýmda sizlere, çok yaygýnlaþmýþ ve dikkat edilmediðinde önüne geçilemeyecek bir tehlikeden; sanal dünyadaki arkadaþlýklar, dostluklar ve alýþkanlýklardan bahsetmek istiyorum. Günümüzde bir çok insan, gerek kendi çabasýyla gerekse bir yakýný yoluyla sanal dünya ile tanýþtý. Zamanla da, bu dünyanýn vazgeçilmez olduðunu ve alýþkanlýklara sürüklediðini fark etti. Çoðu zaman, sanal dünyanýn akýþýna kaptýrýrýz kendimizi. Kimimizin amacý sadece sohbet etmek, tanýþmak ve fikir alýþveriþinde bulunmaktýr. Kimimizin amacý sörf yapmak, hýzlý ulaþým mekanizmalarýný devreye koyarak bilgiye ulaþmaktýr. Kimimiz ise haber, spor, sinema grubu müptelâsý olmuþtur. Yani herkes kendisine göre bir sanal alem oluþturmuþ ve onun büyüsüne kaptýrývermiþtir kendisini.. Hiç düþündünüz mü? Bu sanal (dünya) âlemi, getirdiði güzelliklerin yaný sýra bizlerden neleri alýp götürmektedir? Bu konularý zaman zaman fikir alýþveriþinde buluýnduðum sitelerinde konusunda uzman arkadaþlarýmla tartýþýyorum. Ve bu konu ile ilgili üniversitelerin, gerek velilere gerekse gençlere yönelik hazýrladýklarý “okullarda bilgilendirme projeleri”ni takip ettim. Konuyu çok önemli gördüðümden gençlerimizin velilerine önemli bir bilgi olarak ulaþtýrmak istedim. Bu maksatla elinizdeki bu yayýnde “sanal dünya” konusunun iþlenilmesinin çok isabetli olabileceðini düþündüm. Bir zamanlarýn televizyon baþýnda yaþanýlan “zamaný boþa geçirme veya zaman öldürme seanslarý”ný bugün özellikle bilgisayar ve sanal âlem almýþtýr. Çoðu zaman bilgisayara fazlaca takýldýðýnýzda; “Bu bilgisayarýn baþýnda çok zaman geçiriyorum, biraz azaltarak zamanýmý kontrol etmeliyim” dediðinizi tahmin edebiliyorum. Ama, mutlaka kendimize göre gerekli sandýðýmýz bir bahane bulup tekrar oturuyoruz bilgisayarýn baþýna. En çok kendimize yakýþtýrdýðýmýz bahane ise “e-maillerime bakmaya girmiþtim B 10:59 Uhr Seite 9 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 Sanal Dünya... de...”oluyor. dan dolayý tehlikelidir. Bunlar kendilerine, Mesleðim gereði sa“hürriyet ve özgürleþnal dünyanýn içindeme fantezileri”ni sanal yim. Uzunca bir süredünyada oluþturmaktaden beri bu sayede birdýrlar. Gizli ve sýrlar çok araþtýrma yapma dünyasý o âlemde kenfýrsatý buldum. Konu ile disini nasýl kabul ettirilgili olarak bir çok mek istiyorsa, o psikoolumlu yazý aldým ve lojiyle hareket etmekte telefon görüþmelerinde ve karþýsýndaki kiþiyi bulundum. Birçok gözyalan ve yanlýþlarla etlemlerim oldu. Ailelerkilemeye çalýþmaktadýr. den bu konuda azýmBununla birlikte chat sanmayacak sayýda ortamýnda her iki kullaþikâyet telefonlarý ve nýcý da gerçek hayattan yazýlarý aldým. Bildiðikopmakta ve kiþisel özniz gibi, bir çok bölgeDipl. Päd. Mehmet GEDÝK gürlük psikolojisini lerde yaptýðýmýz semiyanlýþ yönlendirmektener programlarýnda yasanal âlemde baðýmlýlýk kadirler. Özelikle bu türden zýlý ve sözlü dilek ve temenzananlar ve kazandýranlar baðýmlýlýklar kiþiyi yaþadýkniler alýyorum. Bu sorularýn olacaktýr. larý sosyal çevreden uzakarasýnda ailelerin konuyla Birinci grupta olanlar, laþtýrmaktadýr. Ayrýca, içine ilgili yazdýklarýný ve yaþakendilerini özgür hissederkapanýk, þüpheleri olan ve dýklarý tedirginliklerini ler ve sanal dünyada da taözgüvenini yeniden kazaokuyorum. Sanal dünya ile nýnma korkusu yaþamazlar. nabilme sorunlarý olan bir ilgili olmanýz yönüyle sizleBu tipler, toplum yada aile karakter kazandýrmaktadýr. re ve özellikle de çocuklarýbireyleri tarafýndan birtaAraþtýrmalar bu gibi baðýmnýza faydalý olabileceðine kým duygularýn kiþiliklerinlýlýk ve sorunlarýn, bayan inandýðým bazý bilgilere de bastýrýlmaya çalýþýldýðýný kullanýcýlar üzerinde daha dikkat çekmenin kaçýnýlhissettikleri zaman tepkileduygusal olmalarý nedeniymaz olduðuna inanýyorum. rini ifade etmekte zorlanle daha çok tehlike oluþtuBu konuda, özellikle de samazlar. Doðal bir ortamda rabildiðini ortaya koymaknal dünyadaki insan portresorunlarýný veya sýrlarýný tadýr. lerinden ve nelere dikkat etpaylaþabilirler. Yine bunlar memiz gerektiði ile ilgili Sanal dünya baðýmlýsý sanal âlemde karþýsýndakiyhususlardan öz olarak bahasosyal kiþilerdeki bazý bele konuþurken, normal yasetmek istiyorum. lirtileri þu þekilde sýralamaþamýnda en yakýn arkadaþýKonuyu iki þýkta ele almýz mümkündür. Yalnýz na bile anlatamadýðý birçok makta fayda görüyorum. þeyi burada rahatlýkla anla- kalmak isterler. Çok uzun Birincisi, sanal dünya tabilmektedirler. Çünkü sa- zaman ve geç vakitlere ka(âlem) ortamýnda insanlar nal dünyada paylaþtýklarý dar bilgisayara takýlýrlar. ya gerçek yüzleri ile karþý- konularýn dýþarý çýkmayaca- Aile içerisinde sohbet ortamýza çýkýyor. Ki, burada ðýndan emindirler. Yani mýndan ve birlikte ziyaret oranlama yapacak olursak normal yaþamda nasýllarsa programlarýndan uzaklaþýrbunun yüzdesi oldukça az- sanal dünyada da aynýdýr- lar. Hýzlý bir þekilde yemekdýr. Ýkincisi ise, bence en lar. Bu tür insanlar ile ilgili lerini yerler ve bir an önce önemli husustur. Bu âlemde araþtýrmalarda, bunlarýn bilgisayarýn baþýna oturmak kendilerini olduklarýndan güvenilirliði ortaya çýkmak- isterler. Aslýnda sanal dünya kotamamen farklý þekilde gös- tadýr. Bu kiþilerle sanal teren ve farklý isimler (sahte âlemde geliþen arkadaþlýk- nusunu çok kýsa ve özet bilisim – nick name) kullanan lar, menfaat veya çýkar te- giler hâlinde aktarabilmek kiþilerdir. Bunlar, ya bu âle- meline dayanmadýðýndan kolay deðil. Çok geniþ kapme yeni girmiþ ve henüz bu çok samimi ortamlarý oluþ- samlý ve hayatî önem taþýyan bir konu. Çocuklarýmýalýþkanlýklarýn baþlangýç turabilmektedir. Günümüzde en yaygýn zýn ve gençlerimizin konu aþamasýnda olan ve tanýnmak istemeyen kiþilerdir. sanal dünya tehlikesi, hakkýndaki bilgisizlikleri, boyutlarda onlarýn sanal dünyanýn fanVeya tamamen sorunlu kiþi- önemli lerdir. Ýþte böylesi durum- “chat/dedikodu-sohbet” tezili akýntýlarýna kapýlmalarda alýþkanlýklara dönen ortamýnda yaþanmaktadýr. larýna ve toplumdan kopbaþlangýçlarýn ve sonrasýn- Chat, kiþinin asosyal kalýp- malarýna neden olabilir. Soda nasýl baðýmlýlýk oluþtuðu lara girmesini, yani toplum nuçta da geleceklerini kaynelere dikkat edilmesi ge- dýþýna itilmiþ görüntüsünü betmenin yaný sýra ailelerinde ve yaþadýklarý toplumda rektiði noktalarýna deðine- hýzlandýrýr. ceðim. Asosyal kullanýcýlarýn dýþlanýrlar. Sizlere bu konuda yapaGerçek kiþiliklerinden çoðunluðu, kurduklarý iliþziyade kendilerini gizleye- kilerin bütün boyutlarýyla bileceðimiz bir çok öneri rek karþýmýza çýkanlar her chat ortamýnda kalmasýný olabilir. Ancak, öncelikle zaman ilgimi çekmiþtir. As- istemektedirler. Bu durum- kendinizi kontrol etmenizi lýnda dikkat edilmesi gere- lar ve taþýdýðý gizlilikler, ki- ve internet ortamýný ihtiyakenler de kendilerini gizle- þideki baðýmlýlýk ve fantezi cýnýz oldukça deðerlendiryerek karþýmýza çýkanlar ve ortamýný yoðunlaþtýrdýðýn- menizi tavsiye ederiz. Veli 9 olarak çocuklarý internet ve chat ortamlarýndan tamamen uzak tutmanýz çözüm olmayacaktýr. Bunun yerine onlara kontrollü internet imkâný saðlamanýzý öneririz. Çocuklarýnýzla arkadaþ olun! Zaman ayýrýn… Baðýmlýlýk belirtileri gösterenlere karþý yapýlacak ilk þey þartelleri tümüyle indirmekten ziyade çocuklarýnýzla arkadaþ olabilmenizdir. Onlara karþý ikna metotlarýnýn pek çoðunun denendiðinin ve iflas ettiklerinin bilinmesinde fayda vardýr. Aile içerisinde sohbet ve sorunlarý paylaþabilme ortamlarýný oluþturabilmeli, yani zaman ayýrabilmelidir. Bu konuda geliþtireceðiniz davranýþlarla ilgili danýþmak istediðinizde veya daha geniþ bilgi için IGMG Eðitim Baþkanlýðýmýzý arayabilirsiniz. Yine de acil önlem olarak yapabileceklerinizle ilgili birkaç önerimiz olacak. Bunlarýn baþýnda sanal araçlarý ev ortamýna taþýmanýz gelmektedir. Çocuklarýmýzýn odalarýnda yalnýz kalabilecekleri alanlardan bu araçlarýn çýkarýlmasý uygun olacaktýr. Oturma odalarýnda veya evdeki diðer bireylerin de bulunduðu ortamlarda bu araçlardan yararlansýnlar. Böylece, yapýlanlarý birlikte paylaþabilmeli ve gizlilikler asgariye indirilmelidir. Sanal araçlarýn olumsuz yönlerinin çok olduðu bilinse de, faydalý yönleri de dikkatlerden kaçýrýlmamalýdýr. Burada önemli olan kontrol altýnda kullandýrýlmasýdýr. Biliyoruz ki, kullandýðýmýz ilâçlarýn bir çoðunun yan etkileri vardýr. Buna raðmen yan etkileri dikkate alýnarak kullanýlýr. Yan etkilerini önleyici önlemler alýnmazsa, tedavi niyetiyle aldýðýmýz ilâçlar da istenmedik boyutlarda tedavisi güç sýkýntýlar çýkarabilir. Bu nedenle kullanýlan her þeyin saðlayacaðý fayda ve zararýna dikkat edilmelidir. Bunlarý kontrollü kullanmamýz mutlaka fayda saðlayacaktýr. O hâlde bir veli olarak bizlere düþen görev ise, gerekli kontrolleri saðlamaktýr. Sonuçta istediðimiz saðlýklý aileler olmak ve saðlýklý toplumlar oluþturmaktýr. 24. sayi sayfalar 30.04.2009 10:59 Uhr 10 Seite 10 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat röportaj Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 Arkadaþýmýz Halit Erdemir`in yapmýþ olduðu röportajlarý aþaðýda bulabilirsiniz Tarek Al-Wazir ile söyleþi 1995’ten bu yana eyalet meclisinde milletvekili 1. Uyum Erdemir: Sadece grup baþkaný deðil, ayný zamanda partinizin uyum sözcüsüsünüz. Uyum konusundaki yaklaþýmýnýz nedir? Al-Wazir: Almanca öðrenmeyi teþvik; ancak uyum (entegrasyon) dil kurslarýndan çok daha fazladýr. Bunlar iyi ve doðrudur, yine de baþarýlý uyum baþka adýmlar da gerektiriyor, mesela: - okullarda teþvik - Alman olmayan öðrencilere iyileþtirilmiþ eðitim koþullarýnýn saðlanmasý - iþyeri bulunmasý konusunda hakedilen koþullarýn saðlanmsý (genç yabancýlar için) - ayný haklar ve ödevler - CDU Hessen örgütü gibi bölünmelerin olmamasý 2. Eðitim Erdemir: Son yýllarýn eðitim politikasýný nasýl deðerlendiriyorsunuz? Al-Wazir: Kaotik ve kötü: tüm öðrencilerin % 20’si ya hiç okul bitiremiyor, ya da kötü kalifikasyon sahibi oluyor. Hessen’de eðitim bir numaralý sorun haline geldi. Erdemir: Bir numaralý sorunu nasýl çözeceksiniz? Al-Wazir: Daha çok öðretmen kadrosuyla teþvik, sosyal iþçilerin desteklenmesi, tam gün okul programýnýn yaygýnlaþtýrýlmasý, öðrencilerin teker teker desteklenmesi. Mevcut eðitim sistemini deðiþtirmek ve „yeni eðitim sistemleri“ getirmek istiyoruz. 3. Çevre politikasý Erdemir: Hessen’in çevre politikasýnda somut olarak neleri deðiþtirmek istiyorsunuz? Al-Wazir: Biz saðlýklý ve iklimdostu enerji kullanýmý ve enerji kazanýmýný yaygýnlaþtýrmakla enerji devrimini Hessen’de de baþlatacaðýz. Yani, yeni kömür santralleri açýlmayacak. Biz Yeþiller yenilenebilir enerji kaynaklarýnýn kullanýmýyla, sadece atom santrallerinden deðil, orta vadede kömür ve doðal gaz santrallerinden de vazgeçmeyi planlýyoruz. Bundan öte enerji tasarrufunu da destekleyeceðiz. Erdemir: Bu andýðýnýz enerji tasarruf önlemlerini nasýl yürüteceksiniz, bazý örnekler verir misiniz? Al-Wazir: Mesela binalara ýsý yalýtýmý getirilmesinin teþvikiyle ve enerji danýþmanlýk hizmetleriyle. 4. Roland Koch ve Hessen CDU örgütü Erdemir: Koch’un Bild Gazetesi manþetinden yayýnlanan ifadesine ne diyorsunuz: „Türk temsilcilerinin beni susturmasýna izin vermeyeceðým.“? Al-Wazir: Bu kampanyayý, asýl konularýn gündeme alýnmamasý için baþlattý. Ancak, bu plan yürümedi, tersine kamuoyu yoklamalarýnda CDU sürekli düþüyor. Yine de yaptýklarýyla yetinmiyor. Onun yaptýðý toplumun daha da bölünmesini saðlýyor ve ýrkçý yaklaþýmlarý besliyor. Kullandýðý dil ve tutumlarý bir Eyalet Baþbakanýna yakýþmýyor, bu sebeple makamýndan indirilmesi gerekiyor. Erdemir: Bu söyleþi için çok teþekkür ederim ve baþarýlar dilerim. Al-Wazir: Ben teþekkür ederim. Erdemir: Sayýn Hermann, SPD’nin gençlik örgütü Juso’nun eski Dill vilayeti sorumlususunuz. Hessen Eyaletinde yapýlacak eyalet meclisi seçimleri hakkýnda bazý sorularým olacak. Bugünlerde Almanya`da gençlikten kaynaklanan þiddet taþkýnlýklarý hakkýnda ne dersiniz? Hermann: Bu tartýþmanýn bugünlerde yapýlmasý beni þaþýrttý. Ne de olsa Hessen Eyalet Baþbakaný Roland Koch (CDU) dokuz yýl boyunca eyalette þiddete karþý önlemler almayý ihmal etti. Dahasý: polis teþkilatýnda 1000 kadroyu sildi ve yüzden fazla gardiyan ve tutukevi görevlisini iþten çýkardý. Aslýnda önemli olan „eðitim“, „yenilenebilir enerji kaynaklarý“ ve „asgari ücret garantisi“ gibi konularda kendi görüþlerinin kamuoyunda yanký getirmediðini anladý, sunduðu konseptler eski ve yetersiz. Bu ortamda, bir kez daha seçimleri Alman olmayan yurttaþlarýn sýrtýndan kazanmaya çalýþýyor. Erdemir: Bir sorum daha var: CDU yabancý kökenli suçlu gençleri sýnýrdýþý yapmak istiyor. Bu önlemin caydýrýcý etkisinin olacaðýna inanýyor musunuz? Hermann: Þahsen, kuru popülizm amacýyla daha sert cezalandýrmalara baþvurulmasýný uygun bulmuyorum. Mevcut yasalar tamamen yeterlidir. ABD’de ölüm cezasý var. Yine de, oradaki suçluluk oraný dünyanýn hiç bir ülkesinde olmadýðý kadar yüksek. Yani, caydýrýcýlýktan bahsetmek mümkün deðil. Almanya’da bilinmesi gereken þudur: Þiddet yasaktýr ve cezalandýrýlýr. Bu arada göçmenlerin özel ya da daha kötü muameleye tabi tutulmasý kabul edilemezdir. Onlar da Almanlar gibi cezalandýrýlmalýdýr. Tabii ki, cezalar daha hýzlý kararlaþtýrýlmalý ve yürürlüðe konmalýdýr. Hessen Eyaleti Almanya genelinde bu noktada son sýrada geliyor. Bu durum SPD’nin kuracaðý bir eyalet hükümeti esnasýnda düzeltilecektir. Juso Dill Çalýþma Grubu Sorumlusu Mario Hermann ile söyleþi Erdemir: Gençler arasýndaki þiddet olaylarýnýn arkasýnda yatan sebepler nelerdir ve SPD bu durumu deðiþtirmek için ne yapacaktýr? Hermann: Sebepler farklý farklý olabilir. Önce her olayý kendi içinde deðerlendirmek gerekir, sonra bizim toplumumuzda bazý þeyler yolunda gitmiyor. Erdemir: Örnek verebilir misiniz? Hermann: 3 örnek verebilirim: 1. Eðitim politikasý: SPD çocuklarýn zorunlu okul sürelerini uzatýlmasýný savunuyor. Bizim hedefimiz, bütün öðrencilerin onuncu sýnýfa kadar gidecekleri bir okuldur. Bu okul çocuklarýn bugünkü sistemde olduðu gibi henüz dördüncü sýnýf bittiðinde hangi okula gideceklerine karar verme sýkýntýlarýný giderecektir. Biz ayrýca yabancý kökenli yurttaþlarýn çocuklarýnýn çoðunlukla düþük seviyeli düz liselere gitmek zorunda kalmalarýný engellemek istiyoruz, ne de olsa mevcut okul sistemi baþka bir fýrsata yer vermiyor. Çocuklarýn anadilde ders yapmalarý çok önemli, ayný zamanda erken yaþta Almanca öðrenmeleri de. Bu durum çocuklarýn Almanyadaki yerlerini anlamalarýna ve Alman sýnýf arkadaþlarýnca daha iyi anlaþýlmalarýna ve kabul görmelerine H. Erdemir: Mürvet haným, siyasi tercihinizi niye Yeþiller Partisinden yana kullanmayý uygun gördünüz? M. Öztürk: Ben siyasi tercihimi Birlik 90 /Yeþiller partisinden yana kullandým, çünki Yeþilleri seçmiþ olduðu toplumsal konularýndan ve duyarlýlýðýndan dolayý, her zaman ileriyi gören bir parti olarak tanýdým ve benimsedim. Dolayýsý ile tüm genç ve siyasi ilgisi olan insanlarýmýzý daha aktif bir þekilde partilerde çalýþmalar yürütmelerini teþvik ediyorum, Yeþiller partisine dahil olmalarýný arzu ediyorum ve bekliyorum. H. Erdemir: 27 Ocak 2008 Pazar günü iki eyalette seçimler var: Hessen ve Aþaðý Saksonya, yani baþkenti Wiesbaden ile Hannover olan iki Eyalet. Bu seçimlerde Türk kökenli vatandaþlardan isteðiniz nelerdir? M. Öztürk: Hessen ve Aþaðý Saksonya eyalette yaþayan herkesi sandýk baþýna davet ediyorum. Seçim sandýðýnda iki oy kullanma hakkýnýz var. Bu oylarýn ilki sizin yaþadýðýnýz bölgede her partinin kendi bünyesinde seçmiþ olduðu direk adaya giden tercihli oylardýr. Ýkinci oyunuzu ise bir partiye veriyorsunuz. Seçmiþ olduðunuz partinin oy oraný ne kadar yüksek olur ise, listesinden de o kadar adayý parlamentoya göndermiþ oluyor. Ben ikinci oyu mutlaka Yeþiller için istiyorum. H. Erdemir: Peki niye Yeþilleri seçelim? M. Öztürk: Çok kültürlü Hessen için, çünki Farklýlýk Zenginlikdir. Hessen Eyaleti vatandaþlarýnýn yaklaþýk dörtte biri yabancý kökenli olmasýna raðmen, bu potansiyel yeterince kullanýlmamaktadýr. Bu nedenle Birlik 90 / Yeþiller olarak eþit ve çaðdaþ bir uyum politikasý ve çoðulcu bir toplumsal modelini gerçekleþtirmek istiyoruz. Düþlediðimiz toplumda tüm farklýlýklarý zenginlik olarak görülmesini arzu ediyor, tüm vatandaþlara topluma katýlým imkânlarýný saðlamak istiyoruz. Uyumun yolu tek yönlü olmamalýdýr. Uyum derken asimilasyon anlaþýlmamalýdýr. Baþarýlý uyum ortak bir projedir ve göçü alan ile göç eden toplum arasýnda ortak bir çalýþmayla gerçekleþtirilmelidir. Bu demektir ki, hem göçmenler hem de Alman toplumu arasýnda hoþgörü ve tolerans becerisi yüksek olmalýdýr. Birlik 90 / Yeþiller olarak; mevcut sorunlarý ortak çözümler üretmek ve baþarýlý örnekleri çoðaltmak istiyoruz. H. Erdemir: Alman vatandaþlýða geçiþ oranlarýn azalmasýnýn sizce sebepleri nelerdir? M. Öztürk: Alman vatandaþlýða geçiþ oranlarýn azalmasýnýn nedenleri, bürokratik zorluklar ve insanlarýn yeterince katký saðlar. Roland Koch’un hükümeti bunu istemedi. Onlar herþeyin olduðu gibi sürmesini istiyor. Eksik kalan okul eµitimi öðrencilerin meslek öðreniminde aksaklýklara yol açar ve iþ bulmalarýný imkansýz kýlar. Gençler perspektiflerini kaybettiklerinde korku ve endiþeye düþerler. Bu da gençlerin çoðunluðunda þiddete yol açar. Yani, gençlerden kaynaklanan þiddet taþkýnlýklarýný engellemenin en güzel yolu daha verimli eðitimdir. Bu itibarla SPD yeni dönemde çok daha fazla öðretmen kadrosu açacaktýr. 2. Sosyal politika ve olmayan adalet Roland Koch ve CDU 2003 yýlýnda yardýma muhtaç insanlara tahsis edilen bütçeden yaklaþýk 30 Milyon Euro kesintiye gitti. Bu sayede uyuþturucu danýþmanlýk merkezleri, ebeveyn danýþmanlýk merkezleri, kadýn evleri ve daha birçok sosyal kuruluþ kapatýldý ve buralarda çalýþanlar iþsiz kaldý. SPD seçimlerden sonra bu 30 Milyon Euro’yu yeniden kullanýma sunacaktýr. Biz, Hessen anayasasýný ihlal eden ve yoksul ailelerin çocuklarýný maðdur duruma düþüren öðrenim harcýný seçimlerden sonraki ilk 100 gün içinde Birlik 90 /Yeþiller Eyalet Milletvekili adayý Mürvet Öztürk “çok-kültürlülük zenginliktir, ayrýmcýlýk yerine el ele beraber hareket edelim“ bilgi sahibi olmamasýdýr. Yýllardýr Almanya’da yaþayan, kendini Alman toplumun bir parçasý olarak gören ve vatandaþlýða geçmek isteyenlerin teþvik edilmesini istiyoruz. Bu nedenle Alman vatandaþlýða geçiþin kolaylaþtýrýlmasýný talep ediyoruz. Demokratik toplumlarda insanlarýn bir kýsmýnýn katýlýmcý haklardan yoksun býrakýlmasý kabul edilemez bir durumdur. Vatandaþlýða geçmek isteyen herkes desteklenmelidir. Bundan dolayý Birlik 90 / Yeþiller olarak vatandaþlýða geçiþ kampanyasý düzenlemek, insanlarý bilgilendirmek istiyoruz. H. Erdemir: Uyumdan bahsettiðinizde neyi kast ediyorsunuz? M. Öztürk: Uyumdan bahsettiðimizde toplumsal yaþama katýlýmý ve katkýyý kastediyoruz. Bu durumun gerçekleþmesi için ön koþul Almanca’yý iyi þekilde öðrenmektir. Bu nedenle Birlik 90 / Yeþiller olarak; -anadil bilgisini arka plana atmadan- erken yaþtan itibaren Almanca öðrenimini destekliyoruz. Bizce çok dillilik zenginliktir ve çok kültürlü bir toplum için önemli bir artýdýr. Anadilin güçlendirilmesini de bu nedenle destekliyoruz. Dil öðrenimi Almanya’da yaþayan ama oturum hakkýna sahip olmayan insanlar için de geçerli olmalýdýr. H. Erdemir: Son 15 yýl içerisinde Alman kökenli olmayan iþadamlarý ve þirketlerin sayýsý yaklaþýk ikiye katlanmýþtýr. Fakat bu þirketler maalesef mesleki eðitim alanýnda çok aktif bir þekilde çalýþmamaktadýr, bu iþadamlarý ve þirketleri nasýl aktif hale getirmeyi düþünüyorsunuz? M. Öztürk: kaldýracaðýz. Biz insanlarýn emekleri için, kendilerini ve ailelerini doyurabilecekleri kadar maaþ almalarýný istiyoruz. Bu, asgari saat ücretinin 7,50 Euro olmasý anlamýna gelir. Bu baðlamda, Siz yurttaþlarýmzý seçim standlarýmýza gelmeye ve asgari saat ücreti için imza atmaya davet ediyoruz. 3. Kültürel çeþitlilik ve Almanya’da yaþayan herkesin daha verimli uyumu Ben þahsen ve Hessen SPD örgütü „Alman egemen kültürü“ anlayýþýný kesinlikle reddediyoruz. Biz çeþitlilik içinde, baþka ülkelerden hangi sebepten olsa da Almanya’ya gelen insanlarla birlikte yaþamak istiyoruz. Yalnýzca, örneðin benim memleketim Herborn gibi baþarýyla yürüyebilen toplumlar kendilerini geliþtirebilirler. Bizim göçmen yurttaþlarýmýzý da daha fazla cesaretle Alman ailelerle temasa geçmeye davet ediyorum. Sadece diyalogla karþýlýklý korkular aþýlabilir. Hatta kendi çýkarlarýnýzý temsil etmek için politikaya giriniz. Erdemir: Son olarak bir soru daha: Okurlarýmýzdan önümüzdeki seçimler için ne bekliyorsunuz? Hermann: Hessen insanýnýn SPD’yi desteklemesini istiyorum ve 27 Ocak’ta yönetimde deðiþiklik olsun ve Roland Koch alaþaðý edilsin. Bunu baþarýrsak, Bayan Ýpsilanti ile Bayan Eyalet Baþbakaný olacaktýr ve Yeþiller Partisi ile birlikte Hessen’i yeniden geleceðe taþýyacaðýz. Lütfen seçim kaðýdýnýzda SPD için iki çapraz iþaretleyiniz, ilki seçim bölgesi güney LahnDill-Kreis’ýn adayý Bayan Künholz, ya da seçim bölgesi kuzey Lahn-Dill-Kreis’ýn adayý Bay Aurand için. Ýkinci çapraz ise SPD’nin eyalet genelinde mümkün olduðunca çok oy almasý ve Bayan Ýpsilanti’nin Bay Koch’un yerine geçebilmesi için. Erdemir: Sayýn Hermann, bu detaylý söyleþi için çok teþekkür ederim! Hermann: Ben teþekkür ederim. Biz Yeþiller olarak bu þirketleri mesleki eðitim imkâný sunma konusunda teþvik etmek ve gerekli desteði vermek istiyoruz. Bizler okulda baþarýsýz olan gençlerimizin, iþ hayatýnda da baþarýsýzlýða mahkûm edilmesini istemiyoruz, bu gençlerin perspektifsiz varoþlarda tek baþýna býrakýlmalarýna karþýyýz. Biz gençlerin kendi yeteneklerin yatkýn eðitim ve mesleki eðitim imkânlarý saðlanmasýný istiyoruz. Onlarý varoþlarda deðil toplumun tam göbeðinde görmek arzumuzdur. H. Erdemir: Bu seçimler niye bu kadar kritik ve önem taþýmaktadýr? M. Öztürk: Bu seçimlerin deðiþik nedenlerden dolayý önemi büyüktür: Hepiniz Hessen Eyalet Baþkaný Roland Koch’un 1999 yýlýnda çifte vatandaþlýða karþý yürütmüþ olduðu çirkin imza kampanyasýný çok iyi hatýrlýyorsunuzdur. Bu imza kampanyasý sonucu Roland Koch Hessen Eyaletinde seçimleri kazanmýþtýr ve bu güne kadar, yabancý uyruklu, göçmen kökenli insanlara karþý önyargýlý politikasýný sürdürmektedir. PÝSA sonucu Almanya’nýn eþitsiz bir eðitim sistemine sahip olduðu tesbit edilmiþken, sayýn Koch okullara biçilen kötü raporu bile yabancý kökenli çocuklarýn baþýna patlattý. Okullarda mevcut seviye düþüklüðünün sebebi yabancý kökenli çocuklarmýþ. Bu tür ayrýmcýlýk temeli üzeri kurulmuþ siyaset mantýðý kanýmca çaðdaþ Almanya’da yersizdir ve yadýrganmalýdýr. H. Erdemir: Bu seçimlerde insanlarýmýzdan ve kurumlardan ne bekliyorsunuz? M. Öztürk: Tüm duyarlý vatandaþlarý ve kurumlarý da harekete geçmeye davet ediyorum. Siyasette en büyük baþarý, sivil toplumun katkýsýyla olur. Bundan dolayý sizler aracýlýðý ile tüm duyarlý vatandaþlarý ve kurumlarý göreve ve desteðe çaðrýyorum: Haydi sandýk baþýna. 27 Ocak 2008 mutlaka seçime gidin ve tüm doslarýnýz ve tanýdýklarýnýzý da seçime gitmeleri için teþvikde bulunun. H. Erdemir: Niye Yeþilleri sorusundan sonra, niye Mürvet Öztürk’e oyumuzu verelim ? M. Öztürk: Oyunuzu Yeþillere ve kendime istiyorum, çünki sizin desteðinizle ilk defa Hessen Eyalet Parlamentosu’nda Türkiye kökenli biri olacaktýr. Güveniniz için þimdiden teþekkür ederim. H. Erdemir: HAYAT Gazetesi olarak baþarýlar dileriz. M. Öztürk: Teþekkür ederim... 24. sayi sayfalar 30.04.2009 dosya iç þüphesiz Aralýk ayý, Almanya’da Müslümanlar için yine sürprizlerle doluydu. Eyalet seçimlerine az bir süre kala, yani tam zamanýnda, CDU’nun ileri gelenleri, yelkenlerini, aþýrý sað seçmenlere ulaþacak rüzgarlara açmýþlardý. Hatta açýlýþý, camilerin kiliselerden daha yüksek olmamasý talebini dillendirmesiyle, bizzat Baþbakan Merkel yapmýþtý, partisinin Genel Kurulu’nda... Yaklaþýk 160 metreyi bulan Ulm veya Köln’deki Dom kiliselerinin yüksekliklerine yaklaþacak halihazýrda hiçbir cami projesinin olmamasý bir tarafa, burada ortaya çýkan hukuk zihniyeti endiþe verici. Þimdiye kadar Alman Ýmar Mevzuatý binalarýn görünüþ ve yüksekliklerini inþaat sahipleri ve onlarýn “kültürel” arka planlarýna göre deðil, bunlardan baðýmsýz olan yasal düzenlemelere göre belirlemekteydi. Umarýz, Alman saðýnýn alkýþýný almak için tribünlere yönelik sarf edilen bu tür sözler, gün gelir de, aþýrý muhafazakar “yüksek(lik)” kültür anlayýþýnýn þehir planlamasý baðlamýnda, ye- H hne Zweifel hatte es der Dezember für die in Deutschland lebenden Muslime noch einmal in sich. Pünktlich zu den anstehenden Landtags- und Bürgerschaftswahlen versuchen die Vorderen der CDU im wahrsten Sinne des Wortes den „rechten“ Ton beim Wahlvolk zu treffen. Eröffnet hat den Reigen bezeichnender Weise die Bundeskanzlerin mit ihrer auf dem Bundesparteitag ihrer Partei vorgetragenen Forderung, dass Moscheen nicht höher als Kirchen sein dürfen. Mal abgesehen davon, dass es keine aktuellen oder geplanten Moscheebauprojekte in Deutschland gibt, die auch nur annähernd an die 160 m des Ulmer oder Kölner Domes heranreichen, ist das o f f e n b a r t e Rechtsverständnis besorgniserregend. Denn bisher regelte das deutsche Baurecht die Höhe und das Aussehen von Gebäuden, ohne Rücksicht auf den Bauherren und seinem vermeintlich „anderen“ kulturellen Hintergrund. Wir können natürlich nur hoffen, O 10:59 Uhr Seite 11 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 “Sað”duyulara hitap etmeye çalýþýrken! rel düzenlemeler ve kanunlarda karþýlýk bulmaz. Tabiî, bu þekilde baþlayan bir seçim kampanyasýnda, Birlik partilerinin çok sevdiði “iç güvenlik” konusunun da, Müslüman karþýtý polemiðin bir parçasý olacaðýný tahmin etmek zor deðildi. Tam da Müslümanlar Kurban Bayramýný kutlayýp hristiyanlar da Noel’e hazýrlanýrken, Ýçiþleri Bakaný Schäuble, bakanlýðýnýn yaptýrdýðý bir araþtýrmayla, bayram günlerinde biraz da manevî huzur bulmaya çalýþan insanlarýn, huzurunu kaçýrmadan yapamadý. Özgürlükçü demokratik düzenin baþ koruyucusu makamýnda olan bakanýmýz, araþtýrmanýn önsözünde “endiþe verici sonuçlardan” dem vuruyor ve nedenini ise, araþtýrmanýn sonuçlarýnýn “Almanya’da ciddiye alýnmasý gereken Ýslamcý radikalleþme potansiyelinin geliþme gösterdiði” olarak belirtiyordu. Tabiî bunun Oðuz ÜÇÜNCÜ doðal sonucu olarak, konuyla ilgili medyada çýkan yayýnlarda araþtýrmanýn sonuçlarý, Almanya’daki Müslümanlarýn diðer inançlara sahip olan insanlara karþý þiddete hazýr olduklarý iddiasýna indirgeniyordu. Tartýþmalar üzerine Ýçiþleri Bakaný’nýn kendisi bile, sözkonusu yanlýþ yorumlara müdahale etmek ve kendi araþtýrmasýndaki bazý ifadelerini görecelendirmek zorunda kaldý. Oysa, daha baþtan, araþ- týrmanýn sonucunun, Müslüman gençlerin davranýþlarýnýn ayný yaþta olan diðer dinlere mensup gençlerden farklý olmadýðý ve bununla doðru orantýlý olarak,, aþýrýlýklar, ýrkçýlýk ve þiddetle mücadelenin tüm toplumun sorumluluðunda olduðuna dikkat çekmek yeterli olacaktý. Ama sandýk süreci baþladýktan sonra kimse aklý baþýnda þeyler söyleyenleri dinlemeyecektir. Hele bir de, aþýrý alkollü iki genç, savunmasýz yaþlý bir emekliyi Münih metrosunda vahþice dövünce, fikir ve vizyon kýtlýðý çeken politikacý, tehlikeye girmiþ olan yeniden seçilme ihtimalini kurtarmak için ihtiyaç duyduðu seçim malzemesini bulmuþ oluyor. Hessen Eyalet Baþbakaný Roland Koch’un, 9 yýldýr süren görevi esnasýnda Çocuk Muhakemeleri Ceza Kanunu’nun sertleþtirilmesini talep etmediði halde, þimdi, neden medya önünde yaþlýlarýn ve zayýflarýn kriminel Den rechten Ton treffen!! dass aus markigen Sprüchen für das Parteivolk und für die Lufthoheit über deutschen Stammtischen nicht kommunale Regelungen und Bestimmungen entspringen, die ein erzkonservatives Verständnis von heimischer „Hoch“-Kultur auch städteplanerisch manifestierten! Und mit einem so eröffneten Wahlkampf war es dann auch nicht schwer zu prophezeien, dass das bei der Union hoch beliebte Thema „Innere Sicherheit“ seinen Eingang in die bewährte Polemik gegen Muslime finden würde. Pünktlich zum muslimischen Opferfest und zu den Weihnachtsfeiertagen hat Bundesinnenminister Schäuble versucht, der auf Besinnlichkeit eingestellten Bevölkerung mit der von seinem Ministerium in Auftrag gegebenen Studie zu „Muslimen in Deutschland“ gründlich die Stimmung zu verderben. Spricht doch der oberste Schützer unserer freiheitlich demokratischen Grundordnung im Vorwort der Studie von „besorgniserregenden Ergebnissen“, weil sich mit der Studie belegen lasse, „dass sich in Deutschland ein ernst zu nehmendes islamistisches Radikalisierungspotenzial entwickelt hat. Folgerichtig wurden die Ergebnisse in der medialen Berichterstattung auf die fatale Erkenntnis verkürzt, wonach viele in Deutschland lebende Muslime bereit zu Gewalt gegen Andersgläubige seien. Selbst der Innenminister musste angesichts dieser k o l o s s a l e n Fehlinterpretation intervenieren und seine eigene Studie relativieren. Es hätte schon gereicht darauf hinzuweisen, dass auch die vorgelegte Studie zu dem Ergebnis kommt, dass sich das Verhalten von muslimischen Jugendlichen nicht wesentlich von dem andersgläubiger Altersgenossen unterscheidet und dementsprechend die Bekämpfung von Extremismus, Rassismus und Gewalt als gesamtgesellschaftliche Herausforderung begriffen werden muss. Doch wenn die Wahlkampflawine erst einmal losgetreten worden ist, hört keiner mehr auf die besonnenen Stimmen. Und schlagen dann noch zwei stark alkoholisierte Jugendliche einen wehrlosen Rentner in der Münchener U-Bahn brutal zusammen, hat man als ideen- und visionsloser Landespolitiker endlich das lang ersehnte Thema mit dem man die sonst gefährdete Wiederwahl vielleicht doch noch schafft. Warum Ministerpräsident Koch in seiner 9-jährigen Amtszeit bisher keine weitergehenden Schritte im Bezug auf die Verschärfung des Jugendstrafrechts gefordert hat und jetzt medienwirksam sich zum Beschützer der Alten und Gebrechlichen vor kriminellen Ausländern aufspielt, erklärt sich damit von selbst. So ist es nur folgerichtig, das die Hessen- 11 yabancýlar karþýsýndaki yýlmaz koruyucusu rolünü üstlendiðini anlamak daha kolay. Hessen Eyaleti’nde CDU’nun, özellikle Münih’teki þiddet olaylarýna dikkat çeken iç güvenlikle ilgili seçim kampanyasý afiþi hazýrlamasýna da artýk þaþýrmamak gerekir. Kitle partisi olduðunu söyleyen ve toplumun merkezini muhatap aldýðý iddiasýný taþýyan bir partinin, bir taraftan daha fazla göçmen kökenli milletvekili ihtiyacýný ifade etmesi, diðer yandan bu insanlara karþý polemik yapmasý kabul edilemez. Böyle bir siyasetin vahim sonucu ise, “ýrkçý” kesimi bir kere yanýna çektiðinde, bir daha onlardan kolay kolay kurtulamýyacak olmasýdýr. Seçim kampanyasýnda ortaya atýlan konular bir þekilde günlük hayatta yerlerini alýyor ve toplumsal zemini zedeliyor. Ýlk görev dönemini de, basit polemiklere borçlu olan bir muhafazakar siyasetçinin, toplumsal zemini zedeler endiþesiyle, yine ayný yöntemi kullanmýyacaðýný düþünmek safdillik olur. CDU ein neues Wahlkampfplakat zur inneren Sicherheit angekündigt hat, welches sich ausdrücklich auf die Gewalttat in München beziehen soll. Es kann nicht sein, dass eine Volkspartei, die beabsichtigt, die Mitte der Gesellschaft anzusprechen, einerseits mehr Abgeordnete mit Migrationshintergrund fordert, um im gleichen Atemzug gegen diese Menschen zu polemisieren. Das fatale an einer solchen Politik ist, das man die Geister, die man argumentativ am „rechten“ Rand einmal gerufen hat nicht einfach wieder los wird. Die Wahlkampfthemen finden über kurz oder lang ihren Eingang in unser Alltagsleben und vergiften das gesellschaftliche Klima. Naiv ist es aber zu glauben, das ein konservativer Politiker, der seine erste Amtszeit dumpfer Polemik zu verdanken hat, wegen vorgeblich negativer Folgen für das gesellschaftliche Zusammenleben, der Versuchung widersteht, es auf die gleiche Weise noch einmal zu versuchen. 24. sayi sayfalar 30.04.2009 12 icrî 1290 yýlý Þevval ayýnda (Aralýk 1873), Ýstanbul’da Fatih’in Sarýgüzel mahallesinde dünya geldi, Akif. 1889 yýlý baharýnda Yakacýk’a Emin Paþa’nýn yazlýðýnda odluklarý bir sýrada evleri yandý. Merhum babasý Fâtih medresesi müderrislerinden Mehmed Tâhir Efendi’nin (1826-1888) telebelerinden Mustafa Sýdký Efendi yanan evin olduðu yere baþka bir ev yaptýrarak onlarý evsiz kalmaktan kurtarmýþtý. 1878 yýlý Þubat ayý baþlarýnda Hicri hesapla 4 yýl 4 ay ve 4 günlük olduðunda, o zaman ki geleneðe uyularak, Fatih’te “Emir Buhari” mahalle mektebine baþlayan Akif bir yýl sonra Fatih ibdidaisine (ilkokul) geçmesiyle birlikte babasýndan Arapça öðrenmeye baþladý. Ortaokula baþladýðý yýl (1882) babasýndan aldýðý arapça derslerinin yanýsýra Fatih camiinde Farsça ders vermekteydi. Ýlk olarak Rüþdiye yýllarýnda þiire merak duymaya ve þiir kitaplarý okumaya baþladý. Ýlk okuduðu manzum eserin Fuzûli’nin “Leyla ve Mecnûn”u olduðunu kendisi söylemektedir. Meslek seçiminde serbest býrakýlan Akif; üç yýllýk rüþdiye mektebini bitirdikten sorna Mülkiye Mektebi’ne baþladý. Hazýlýk okulu olarak açýlmýþ olan “milkiye i’dadisi”nde (sivil lise) 1889 yýlýna kadar okudu. Babasý Hoca Tahir Efendi, tutulduðu gýrtlak veremi hastalýðýndan kurtulamayarak 1888 yýlýnda vefat etti. Mehmed Akif’in kýrk yaþýnda iken babasý hakkýnda yazmýþ olduðu satýrlar, Tahir Efendi’nin oðlu ile olan yakýn iliþkisini ortaya koymaktadýr: “Benim hem babam, hem hocamdýr. Ne biliyorsam kendisinden öðrendim.” Ýçinde bulunduðu maddi sýkýtný sebebiyle sadece on gün devam ettiði Mülkiye’yi býraktý ve 1889 yýlý sonunda açýlarak tedrisata baþlamýþ ve ilk mezunlarýna hemen iþ verilecek olan Baytar Mektebi’ne (Veteriner Yüksek Okulu) baþladý. Dört yýllýk tahsili sýrasýnda, çoðu doktor ve dindar kimseler olan hocalarýndan misbet te’sirler almýþ, okulun mescidine de, laboratuvarlarýna da ayný þevk ve arzu ile devam etmiþtir. Okulun H 10:59 Uhr Seite 12 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 Mehmet Akif ERSOY Akil ALTUNTAÞ • aaltuntas@igmg.de son iki senesinde daha çok þiir ile meþgul olan Akif’in, divan edebiyatýnda nazire olarak kaleme aldýðý birçok manzûme eser daha sonra kendisi tarafýndan tamamen imha edilmiþtir. Mehmed Akif 22 Aralýk 1893’te, o zaman “Halkalý Baytar ve Ziraat Mektebi” adýný taþýyan “Veterinerlik Fakültesi”nden birincilikle mezun olmuþtur. Mehmed Akif’in 1911’de 38 yaþýnda iken yayýmladýðý ilk kitabý Safahat baðýmsýz bir edebi kiþiliðin ürünüdür. Aruzu en güzel þekilde kullanan þairler arasýnda yer alan Akif’in, þiirlerinde bazan duygu, bazen de düþünceler ön plana çýkmaktadýr. Bakma kabristânýn ancak sâha-i medhûþuna, Dur da bir müddet kulak ver nâle-i hâmuþuna! Þiirlerinde bir taraftan hürriyet, doðruluk, samimiyet, vatanseverlik, adâlet, istiklâl gibi ahlâkî kýymetleri telkin ederken, diðer taraftan cemiyetlerin çökme sebebi olan riyakârlýk, münâfýklýk, korkaklýk, dalkavukluk, tembellik, zulüm gibi fenalýklara þiddetle karþý çýkmaktadýr. Üç beyinsiz kafanýn derdine, üç milyon halk, Bak nasýl doðranýyor? Kalk, baba, kabrinden kalk! Diriler koþmadý imdâdýna, sen bâri yetiþ... Ýçinde bulunduðu yüzyýlda Osmanlýnýn yaþadýðý acýlarý, sevinçleri, ümidleri ve hayal kýrýklýklarýný manzum bir târih, bir roman, bir hikâye, bir destan havasý içinde anlatmaya çalýþan Akif; eserlerindeki kiþiler de aydýn, cahil, yobaz, züppe, þehirli, dinli, dinsiz, sarhoþ, gariban, külhanbeyi vs. gibi cemiyetin hemen her kesiminden insanlardýr. Çevre olarak da saray, konak, câmi, sokak, bayram yeri, mevlit cemiyeti, savaþ yeri, mahalleler, köhne evlerin odalarý, oteller vs. þeklinde yaþadýðý devrin bütün husûsiyetlerini aksettiren yerleri seçmiþtir. Baksana kim boynu bükük aðlayan? Hakk-ý hayâtýn senin ey mülüman! Kurtar o biçâreyi Allâh için, Artýk ölüm uykusundan uyan! Akif; haksýzlýk karþýsýnda susan dilsiz þeytandýr inancýndaydý. Haksýzlýða tahammül ettiði ve heleyaltaklanarak menfaat peþinde koþtuðu görülmemiþtir. 1911 yýlý baþlarýnda Baytarlýk Dairesi, katiplik için imtihan açar ve bunu kazanan bir genç iþe alýnýr. Daha önce tanýmadýðý, fakat zeki ve yetenekli olan bu genç ile ilgilenir. Mülkiye’ye devam etmesi için ona yarým gün izin verir. Akif’in bu ilgisinden genci daha öncede tanýdýðý ve imtihanda ona yardým ettiði düþüncesine kapýlanlar, gencin iþine son verir. Birkaç gün sonra tüm olup bitenden haberdar olan Akif derhal istifasýný vererek daireden ayrýlýr. Genç geri alýnýr ve Akif’de ricalar sonucu görevine geri döner.“ Veteriner Ýþleri Müdür Yardýmcýsý görevini üstlendiði yýllarda Veteriner Ýþleri Müdürünün bir haksýz karar ile azledilmesi üzerine görevinden istifa eder. Kendisine bu hareketinin sebebi sorulduðunda baþkasýna yapýlan haksýzlýða tahammül etmesinin mümkün olmadýðýný söylüyordu. ‘Arkadaþýma yapýlan haksýzlýk bana yapýlmýþ demektir‘ diye 20 yýllýk memuriyetine tereddütsüzce veda etmiþtir. Üç buçuk soysuzun ardýndan zaðarlýk yapamam. Hele hak namýna haksýzlýða ölsem tapamam. Yumuþak baþlý isem, kim demiþ uysal koyunum. Kesilir belki fakat, çekmeye gelmez boynum!.... 1912 yýlýnda Balkan savaþlarýnýn baþlamasýndan sonra 1913 de Beyazýt Camii Kürsüsü’nde daha sonra Fatih Camii’nde halký birlik ve beraberliðe çaðýrdý. 30 Ekim 1918 yýlýnda Mondros Ateþkes Anlaþmasý imzalanmasý ile Mehmed Akif ümitlerini kaybetmeye baþlamýþtýr. Ýslam âlemini kurtaracak en aydýnlýk yolun el birliði ile mücadele olduðuna inan Akif; onu yeniden aydýnlýða kavuþturacak ruhun Türk milletini yeniden ayaklandýrmak, halký milli mücadeleye sevketmek olduðunu benimsemiþtir. Bu sebeple Ýstanbul’dan Kastamonu’ya geçerek Nurullah camiinde ve civar kazalarda vaazlar vermeye baþlar. 25 Ocak 1920 de Kastamonu’dan Ankara’ya hareketi sýrasýnda; Yunan ordularýnýn Ankara’ya yaklaþmakta olduðu haberini alýnca tekrar Kastomonu’ya geri döner. Burada tekrardan Milli Mücadele katýlmanýn önemi hakkýnda vaazlarýna devam eder. 3 Haziran 1920 de Biga’da adaylar arasýnda en fazla oyu alarak milletvekili seçildi. Konya’da baþlayan ayaklanmalarý bastýrmasý için görevlendirilmesi sebebiyle 15 Temmuz 1920 de Meclis’te ant içti. Mehmed Akif Ankara’ya gelince Hacý Bayram Camiinde va’za baþlar. Milli Mücadeleye katkýsý olabilecek þekilde bazý kentleri dolaþýr ve o kentlerde vaazlar verir. Kuvâ-yý Milliye’nin bir Ýttihatçý hareketi olmadýðýný anlatýr. Eðer vataný kaybedersek gidecek yerimiz kalmayacaðýný söyler. Bu savaþýn dine ve halifeye hiyanet için yapýlmadýðýný anlatýr. Aksine milli mücadelenin bir cihad olduðunu ve bu savaþa katýlmanýn dinen farz kýlýndýðýný aktarýr. 1921 yýlýnda Milli Mücadele’yi canlandýrmak için açýlan þiir yarýþmasýna; kazanana para ödülü olmasý dolayýsýyla katýlmayan Akif, dönemin Milli Eðitim Bakaný Hamdullah Suphi’nin (Tanrýsever) ýsrarý üzerine, ödülsüz olmak þartýyla þiirini gönderir. 12 Mart 1921 de “Kahraman Ordumuza” adlý þiiri büyük çoðunlukla TBBM tarafýndan birinci seçilerek Ýstiklal Marþý olarak dosya kabul edilir. (1926) 53 yaþýndaki Akif, Mýsýr Darülfünunu Edebiyat Þubesi, Edebiyet-ý Türkiye müderrisliðine atamasý sebebiyle 10 yýl boyunca Mýsýr’da kalýr. Burada kaldýðý son yýllarda (1935) rahatsýzlanmasý üzerine tedavi olmak için önce Lübnan’a daha sonra da Antakya’ya geçer. 63 yaþýnda hasta olarak tekrar Ýstanbul’a dönen Akif, ilk olarak bir ay kadar Niþantaþý Sýhhat Yurdunda tedavi görmeye baþlar, hastalýðýn günden güne þiddetlenmesi yüzünden, Dr. Fuat Þemsi’nin tavsiyesiyle buradan alýnarak Mýsýr apartmanýna götürülür. Bir süre sonra Mýsýr’da iken arzuladýðý Prenses Halim’in Alem Daðýndaki Baltacý Çifliðine gitti. Kanýnda toplanan suyu aldýrmak için sýk sýk Ýstanbul’a giden Akif, 27 Aralýk 1936 Pazartesi gecesi vefat etmiþtir. Eserleri: Safahat, “Ýttihat Yaþatýr, Yükseltir, Tetrika Yakar Öldürür”, “Kastamonu’da Nasrullah Kürsüsü’nde”, “Kur’an’dan Ayetler ve Nesirler”, “Mehmet Akif Ersoy ( Safahat ve Ýstiklal Marþý Þairi), Kur’an -I Kerim’den Ayetler (Meal-Tefsir)Mev’izeler (Balkan Harbi’nde-Milli Mücadele’de), “Mehmet Akif, Ýstiklal Marþý Þairimizin Ýstiklal Harbindeki Vaazlarý”, “Babanzade Ahmet Naim, Profesör Abbas Mahmut Akkad, Mehmet Akif: Ýman ve Ahlak”, “Mehmet Akif Ersoy Hutbeler”. Çevirileri: “Müslüman Kadýný”, “Hanoto’nun (Hanotaux) Hücmuna”, “Ýçkinin Hayatý Beþerde Açtýðý Rahneler”, “Anglikan Kilisesi’ne Cevap”, “Mehmet Akif Külliyatý”, “Hadika-i Fikriyye”, “Müslümanlýkla Medeniyet”, “Medeniyet-i Ýslamiye Tarihi’nin Hatalarý”, “Asr Sûresi Tefsiri”, “Alemi Ýslam”: Hastalýklarý ve Çareleri, “Müslümanlýk Fikir ve Hayata Neler Bahþetti?”, “Kavmiyet ve Din, Ýslam ve Medeniyet”, “Esrar-ül Kur’an”, “Ýslamlaþmak” Þiirleri: Bülbül, Çanakkale Þiirleri, Azim, Uyan, Bayram, Dirvas, Canan Yurdu, Durmayalým, Cenk Þarkýsý, Hasta... 24. sayi sayfalar 30.04.2009 özel köþe lmanya Federal Cumhuriyeti ya da kýsaca Almanya (Almanca: Bundesrepublik Deutschland) orta batý Avrupa'da yer alan bir devlettir. Kuzeyinde Kuzey Denizi, Danimarka, Baltýk Denizi, doðusunda Polonya ve Çek Cumhuriyeti, batýsýnda Lüksemburg, Belçika, Hollanda, Fransa ve güneyinde Avusturya ve Ýsviçre bulunur. Almanya, 16 eyaletten oluþan federal bir devlettir. Baþkent ve hükumet merkezi Berlin'de bulunmaktadýr. Ulusal birlik 1871 FrancoPrusya Savaþý sonrasý saðlanmýþtýr. II.Dünya Savaþý sonrasý Doðu Almanya ve Batý Almanya olarak ikiye bölünen ülke 1990'da tekrar birleþmiþtir. Almanya, Avrupa Birliði'nin kurucu ülkelerindendir ve 82 milyondan fazla nüfusu ile Avrupa Birliði'nin en kalabalýk ülkesidir. Cermen Kabileleri (M.Ö 100-M.S 300) Cermen kabilelerin M.Ö. 1800-M.Ö. 500 yýllarý arasýnda ya da M.Ö. 4/5 yy, 1.yy'da ortaya çýktýðý sanýlmaktadýr. Cermen kabileleri 1.yy'de Güney Ýskandinavya ve Kuzey Almanya'dan güneye, batýya ve doðuya yayýlarak en fazla Galyalýlar olmak üzere, Baltýk, Ýran ve Slav kabileleri ile iliþki haline girdiler. Arkeolojik araþtýrmalarda Cermen kabilelerinin Roma Ýmparatorluðu'nun dýþýnda olduðu kanýtlanmýþtýr. Romalý General Publius Quinctilius Varus Cermanya'ya saldýrýlara baþladý. Cermen kabileleri bu sýrada Romalýlarýýn savaþ taktiklerini öðrendiler. Bu esnada kimliklerini muhafaza etmeyi baþardýlar. M.S. 9 yýlýnda Cheruscan (Cermen) lideri Arminius, Varus'u yendi. Böylece Almanya Tuna, Ren nehirleri arasýnda Roma Ýmparatoýrluðu sýnýrlarýna kadar geniþledi. M.S. 100'lerde Cermen kabileleri Tuna, Ren Nehirleri arasýna yerleþip adapte oldular. 3.yy'de görünen en geniþ cermen kabileleri þunlardý: Alamanlar, Franklar, Chattiler, Saksonlar, Frizyeliler, Sicambriler ve Thuringiililer. Kutsal Roma Cermen Ýmparatorluðu (843–1806) 962 yýlýnda bir Cermen sülalesi olan Ottolar (919– 1024), Saksonya, Bavyera, Suabiya, Thuringia, Loren ve Franconia düklerini bir çatý altýnda topladý ve Al- A 10:59 Uhr Seite 13 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 Alamanya Tarihi man Krallýðý'ný ilan ettiler. Bu krallýðýn adý Kutsal Roma Cermen Ýmparatorluðu idi. Kutsal Roma Cermen Ýmparatorluðu, Salian sülalesinin (1024–1125) yönetimindeyken devlet Ýtalya ve Burgonya'yý topraklarýna kattý fakat daha sonra buralardaki güçlerini kaybettiler. Hohenstaufen sülalesinin yönetimi altýnda, Alman prensleri, güney ve doðudaki Slav topraklarýndaki etkilerini arttýrdýlar. Kuzey Alman þehirleri Kuzey Avrupa þehirleri arasýnda zenginliklerini arttýrdý. Ýlan edilen fermanla ipparatorluðun temel yapýsýný geniþletti. Bu, hükümdar seçimini sistemleþtirdi. Buna göre imparator, 7 prens tarafýndan seçilecekti. 15.yy'nin baþlarýnda imparatorlar yalnýzca Avusturya'nýn Habsburg Sülalesi'nden seçilmeye baþlandý. Papaz Martin Luther, Katolik kilisesi'ne 95 adet soru yazdý. Bunlar Protestan Reformlarý'nýn temelini oluþturdu. Lutheran Kilisesi'nin öðrenilmeye baþlanmasýyla, birçok eyalet tarafýndan bu kilise yasaklandý. Bu, din savaþlarý olan 30 Yýl Savaþlarý'na neden oldu. Bu savaþ Alman ülkesini harap etti. Bu savaþ hali Vestfalya Antlaþmasý ile son buldu. 1740'larýn ardýndan Prusya Krallýðý ve Habsburg Sülalesi Almanya'da iki önemli güç oldu. 1806'da Ýmparatorluk Napolyon Savaþlarý sonunda yýkýldý. Rönesans ve Reform (1814–71) Napoleon Savaþlarý'nýn ardýndan Avrupa'da düzeni yeniden saðlamak adýna Viyana Kongresi yapýldý ve 1814'te Alman Konfederasyonu kuruldu. Fakat özgürlük, liberal sistemin arttýrýlmasý ve zahmetli iþlerin yapýlmasý konusunda anlaþmazlýklar çýktý. Bu konferansta Almanya'nýn yönetimi Avusturya yöneticilerine býrakýlmýþtý. Vergilendirme sistemi eyalet ekonomilerini geliþtirmiþti. Bu sýrada birçok Alman, Fransýz Ýhtilali ve milliyetçilik akýmýnýn etkisiyle daha fazla kanun hakký istediler, özellikle de genç aydýnlar. Ýlk zamanlar bu hareketi temsil eden si- Aydýn ERSOY HDN Bilgi&Araþtýrma Türk toplumu olarak On yýllardýr üzerinde yaþadýðýmýz ve etkileþtiðimiz bu topraklarýn tarihini bu sayýdaki sayfamýza taþýmaya çalýþtýk... yah, kýrmýzý ve altýn sarýsý renkler daha sonra Almanya Bayraðý'na renk vermiþtir. Alman aydýn ve halk, özellikle Fransa'da yerleþen inkýlaplar çerçevesinde Avrupa'da meydana gelen yenilikleri kendi yurtlarýnda uygulamaya baþladýlar. Hükümdar yenilikçilerin liberal taleplerine karþý koyamadý. Kral IV.William seçildi fakat birçok gücü elinden alýndý. Bunun üzerine kral tacý reddetti ve yenilikçilere anayasayý önerdi, geçici düzenlemelerin baþýnda oldu ve hareketi geriletti. Bu esnada Prusya Kralý I.William ile yaþanan çekiþme savaþa dönüþtü. I.William'ýn baþbakan olarak atadýðý Otto von Bismarck 1864 Danimarka Savaþý'ný baþarýyla sürdürdü. Prusya'nýn Avusturya karþýsýndaki galibiyeti ile Kuzey Almanya Konfederasyonu kuruldu ve Avusturya bu konfederasyonun dýþýnda býrakýldý. Alman Ýmparatorluðu (1871–1918) Bilinen modern Almanya 18 Ocak 1871'de Prusya'nýn düzenlemeleriyle, Versailles da kuruldu. Yeni Ýmparator- luða Hohenzollern sülalesi hükmetti, baþkent Berlin yapýldý. Yeni Ýmparatorluk, Avusturya'yý topraklarý dýþýnda býraktý. 1884'ten itibaren Almanya, Avrupa dýþýnda sömürgeler kurmaya baþladý. Birleþik Almanya, Ýmparator I.William zamanýnda dýþ politikasýný Almanya'nýn güvenli bir pozisyonda durmasý, güçlü ülkelerle dostluk kurulmasý, Fransa ile dýþ politikada uzak durulmamasý ve Fransa ile savaþtan kaçýnýlmasý üzerine kurmuþtu. II.William zamanýnda sömürge konusunda diðer Avrupa ülkeleriyle çekiþmeye girildi. Bu, Almanya'nýn ittifaklarýný yenileyememesine neden oldu. Bu esnada Fransa ise Birleþik Krallýk ve Rusya ile ittifak kurdu. Almanya ise sadece Avusturya-Macaristan Ýmparatorluðu ile ittifak kurabildi. Almanya, sömürgecilik politikasý gereði, Afrika'nýn diðer Avrupa ülkeleri tarafýndan paylaþýmýna katýlmak istedi. Berlin Konferansý ile Avrupa'nýn önemli güçleri Afrika'yý paylaþtýlar. Almanya'nýn payýna Alman Doðu Afrikasý, Alman Kuzey-Batý Afrikasý, Togo ve Kamerun düþtü. Afrika'yý paylaþma mücadelesi I.Dünya Savaþý'ný tetikledi. Avusturya Arþidükü Ferdinand'ýn 28 Haziran 1914'te suikaste uðramasý ile I.Dünya Savaþý patlak verdi. Savaþta Almanya'nýn içinde olduðu Ýttifak Devletleri savaþý kaybetti. Kasým 1918'de, Alman devrimi patlak verdi; II.William ve tüm prensler tahttaki tüm haklarýnda vazgeçtiler. Almanya'nýn savaþ hali Haziran 1919'da imzalanan Versailles Antlaþmasý ile sona erdi. Bu ittifak devletlerinin de maðlubiyeti anlamýna geliyordu. Bu antlaþmanýn Almanya'yý aþaðýladýðý düþünülüyordu. Bu, daha sonra Almanya'da Nazizim'in yayýlmasýný hýzlandýrdý Weimar Cumhuriyeti (1919–33) 1918 Kasým Devrimi'nin baþarýsýnýn ardýndan cumhuriyet ilan edildi. 11 Aðustos 1919'da Friedrich Ebert devlet baþkaný olarak hükümeti kurdu. Bundan sonra 13 Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht 1918 yýlýnda Alman Komünist Partisi'ni kurdular. Alman Ýþçi Partisi ise Ocak 1919'da kuruldu. Parti daha sonra adýný Milliyetçi Sosyalist Alman Ýþçi Partisi'ne dönüþtürecekti. Cumhuriyet ismini, I. Dünya Savaþý’ndan yenilgiyle ayrýlýnmasý sonucu, lavedilen Alman monarþisi yerine, milli meclisin yeni anayasayý oluþturmak için 1919 yýlýnda toplandýðý Weimar kentinden alýr. Ancak cumhuriyet o dönemde hala kendini “Deutsches Reich” Alman Ýmparatorluðu olarak adlandýrýyordu. Almanya’da liberal bir demokrasiyi yerleþtirmek için yapýlan bu ilk giriþim, yoðun sivil antlaþmazlýklarýn olduðu bir döneme rastgeldi ve Adolf Hitler’in Nasyonal Sosyalist Alman Ýþçi Partisi'nin iktidara gelmesiyle sona erdi. Aslýnda teknik olarak 1919 Anayasasý II. Dünya Savaþý'nýn sonuna kadar yürürlükten kaldýrýlmadý. Ancak 1933 yýlýndaki Nazi Hükümeti düzenlemeleri, tipik “demokratik” sistemin mekanizmalarýný tahrip etti, o yüzden 1933 Weimar döneminin sonu olarak kabul edilir. Üçüncü Ýmparatorluk(1933–1945) 27 Þubat 1933'te meclis ateþe verildi. Bazý temel demokratik haklar hýzlý bir þekilde insanlarýn elinden alýndý. Meclis, Hitler hükümetine yasama ile ilgili tam yetki verdi. Bununla ilgili tasarýyý sadece Alman Sosyal Demokrasi Partisi reddetti. Bunu reddeden milletvekilleri ya öldürüldü ya da hapse atýldý. Yapýlan bu seri deðiþiklikler tek parti iktidarýnýn doðmasýna yol açtý. Bütün endüstri alanlarý temel ihtiyaçlar dýþýnda savaþ ana ve yan sanayisine hizmet verecek þekilde düzenlendi. 1936'da Alman askerleri daha önce silahsýzlandýrýlmýþ Ren Bölgesi'ne girdi. Ýngiltere baþbakaný Neville Chamberlain, bu harekete karþý pasif kaldý. Hitler, bundan sonra Büyük Almanya'yý kurmak için hazýrlýklara baþladý. Ýki cephede birden savaþmanýn zor olacaðýný anladýðý için Sovyetler Birliði ile Molotov-Ribbentrop Antlaþmasý'ný imzaladý. Fakat bu antlaþma daha sonra Almanya tarafýnda bozulacaktý. Artan karýþýklýk ortamýnda Almanya 1 Eylül 1939'da 24. sayi sayfalar 30.04.2009 14 10:59 Uhr Seite 14 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Polonya'ya girdi. Bunu izleyen iki günde Ýngiltere ve Fransa tarafýndan savaþ deklorasyonlarý yayýnlandý ki bu II.Dünya Savaþý'nýn baþlamasý anlamýna geliyordu. Almanya Avrupa'yý dolaylý veya dolaysýz yoldan iþgal etti. 22 Haziran 1941'de Hitler, Ruslarla yapýlan antlaþmayý fesh etti, Doðu cephesini açtý ve Rusya'ya saldýrdý. Hemen ardýndan Japonya Birleþik Devletler'in Pearl Harbor üssüne saldýrdý. Alman askerleri hýzlý bir þekilde Rus topraklarýna girdi. Fakat Stalingrad Savaþý savaþýn seyrini deðiþtirdi. Alman askerleri geri çekilmeye baþladý ve Almanya savaþý kaybetti. 8 Mayýs 1945'te Almanya teslimiyetini ilan etti. Hemen ardýndan Kýzýl Ordu, Berlin'e girdi. Nazi soykýrýmý 11 milyon insaný ölümüne neden oldu. Bunlarýn 6 milyonu Yahudi, 3 milyonu Polonyalý idi. Savaþ sonunda ise toplam 35 milyon insan hayatýný kaybetti. Bölünme ve Birleþme (1945-90) Savaþ, on milyona yakýn sivil ve asker Alman'ýn ölümü ile sonuçlandý. Almanya ve Berlin savaþý kazanan dört büyük devlet tarafýndan dört iþgal bölgesine ayrýldý. Fransa, Amerika Birleþik Devletleri ve Ýngiltere iþgal bölgelerini birleþtirerek 23 Mayýs 1949'da Federal Almanya Cumhuriyeti'ni kurdular. 7 Ekim 1949'da ise Sovyetler Birliði, kendi iþgal bölgesinde Demokratik Almanya Cumhuriyeti'ni kurdu. Bu ülkelerden birincisi genellikle Batý Almanya, diðeri ise Doðu Almanya olarak bilinir. Batý Almanya'da liberal parlamenter cumhuriyet kuruldu. Fransa, Amerika Birleþik Devletleri ve Ýngiltere ile iþbirliðine gidilerek pazar ekonomisine aðýrlýk verildi. 50'lerden itibaren ekonomisi hýzla geliþti. 1955 yýlýnda NATO'ya katýldý. 1958 yýlýnda Avrupa Ekonomik Topluluðu'nun kurucularý arasýnda yer aldý. Doðu Almanya ise Sovyetler Birliði ile iliþkilerini geliþtirdi. Ekonomi Sovyet sistemine dayanýyordu. Çok geçmeden Doðu Almanya'da ekonomik bakýmdan güçlendi. Fakat birçok vatandaþ Batý Almanya'nýn politik serbestliðine ve güçlü ekonomisine hayrandý. 1961'de inþa edilen Berlin Duvarý ile Batý Almanya'dan Doðu Almanya'ya kaçýþlar durduruldu. Berlin Duvarý, Soðuk Savaþ'ýn simgesi haline geldi. Her nasýlsa Batý ve Doðu Almanya arasýndaki gerilim, Batý Almanya Baþbakaný Willy Brandt'ýn doðudaki Almanlarýn batýya göç etmesi ile ilgili yasayý çýkarmasý ile, 1970'lerde azalmaya baþladý. hayat özel köþe Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 Özellikle 1989'un yazýnda, Doðu Almanya'dan Batý Almanya'ya göç arttý. Bu yeniden birleþmeyi hýzlandýrdý. Sonuçta iki ülke birleþti. Baþkent Berlin oldu. Birleþmeden beri Almanya, NATO ve Avrupa Birliði içinde oldukça önemli rol üstlenmeye baþladý. Yönetim Almanya'nýn devlet yapýsý anayasal federal cumhuriyet'tir. Devlet; cumhuriyet, demokrasi, federalizm, hukuk devleti ve sosyal devlet beþli temel üzerine kuruludur. Baþkaný federal cumhurbaþkanýdýr. Görevi politik bir karar alma yetkisi olmadan devleti temsil etmektir, görev süresi beþ yýldýr ve ikinci kez seçilebilir. Bundestag (Federal Meclis) ülkenin ana yüksek yasama organýdýr. Þu anda görevde bulunan 16. Federal Meclis'te 614 milletvekili bulunur. Bu milletvekilleri dört yýlda bir seçilir ve Alman halkýný temsil eder. Seçim sistemi çoðunluk ve nispi temsil sistemlerinin bir karýþýmýdýr. Almanya Federal Cumhuriyeti toplam 16 eyaletten oluþur. 10'u eski eyaletler diye tabir edilen birleþmeden önceki batýdaki eyaletlerdir. Bunlar Bavyera, BadenWürttemberg, Hessen, Bremen, Hamburg, Aþaðý Saksonya, Kuzey Ren-Vestfalya, Rheinland-Pfalz, Saarland ve Schleswig-Holstein'dir. Birleþimden sonra 6 yeni eyaletlerin katýlýmý ile eyalet sayýsý 16`ya çýkmýþtýr. Her eyaletin bir meclis ya da senatosu (Landeshaus / Senat) bir de bir eyalet hükümeti (Landesregierung) vardýr. Her eyalet özerk yönetim kazalarýna (Almanca Kreis; adlarýný genelde tarihi derebeylerinden alýr) ayrýlýrlar. Her kaza ise belediye ve muhtarlýk bölgelerine (Stadt - Gemeinde) ayrýlýr. Burada da belediye veya þehir meclisleri bulunur ve yerel seçimlerde seçilen belediye baþkaný tarafýndan yönetilirler. Seçmen ve seçilme yaþý 18'dir. Yerel seçme hakký sadece AB yurttaþlarýna tanýnýr. Ülke 16 eyalete, eyaletler; yönetim bölgelerine, ilçelere, beldelere veya ilçeden baðýmsýz hareket eden þehirlere (kreisfreie Städte: kent-ilçe) ayrýlýr. Hamburg, Bremen ve Berlin þehir eyaletler olmakla birlikte, kendi içinde idari açýdan bölünmezler. Eyaletlerin kendi yasama, yürütme ve yargý organlarý bulunur. Ayrýca yerel yönetimlerle ilgili düzenleme yapma yetkisi de eyaletlerdedir. Bu 16 eyaleti temsil eden, yasalarýn yapýlmasýna ve kýsmen federal devlet yönetimine katýlan anayasal organ Federal Konsey (Bundesrat)'dýr. Federal Hükümet (Bun- deskanzler), Federal Meclis tarafýndan seçilen ve bu meclise karþý sorumlu olan baþbakan yani Þansölye (Bundeskanzler) ve federal bakanlardan (Bundesminister) oluþur. Kabineyi, ayný zamanda çoðunluk partisinin lideri olan baþbakan kurar, bakanlarýný seçer ve göreve atanmalarýný ya da görevden alýnmalarýný cumhurbaþkanýna (Bundespräsident) önerir. Federal Almanya Baþbakanlarý ve Görev Süreleri: • Konrad Adenauer, CDU (1949-1963) • Ludwig Erhard, CDU (1963-1966) • Kurt Georg Kiesinger, CDU (1966-1969) • Willy Brandt, SPD (1969-1974) • Helmut Schmidt, SPD (1974-1982) • Helmut Kohl, CDU (1982-1998) • Gerhard Schröder, SPD (1998-2005) • Angela Merkel, CDU (2005-) Federal Almanya Cumhuriyeti’nin anayasasý, bireyin garanti altýna alýnan temel haklarýný kapsar: “Ýnsanýn onur ve haysiyeti dokunulmazdýr. Tüm devlet erki ona saygý göstermek ve onu korumakla görevlidir” (Federal Almanya Anayasasý, Madde 1, Paragraf 1). Ýnsanlar, Ülkeler ve Haftalýk Yiyecekleri J a p o n y a M ý s ý r 3 1 7 6 8 d o l a r d o l a r Ý t a l y a E k v a d o r 2 6 0 3 2 d o l a r d o l a r A l m a n y a 5 0 0 d o l a r A m e r i k a 3 4 2 d o l a r M e k s i k a 1 8 9 d o l a r P o l o n y a 1 5 1 d o l a r B h u t a n 5 d o l a r Ç a d 1 , 5 d o l a r 24. sayi sayfalar 30.04.2009 dosya lmanya Hristiyan Demokrat Birliði (CDU) son genel kurulu, parti tarihinde üçüncü kez temel ilkeler programýný açýkladý. Programa ve Almanya Baþbakaný olan Genel Baþkan Dr. Angela Merkel’e göre, parti, tam bir “orta”nýn partisi idi. Parti, buna göre, ne ortanýn saðýnda ne solunda idi. Hatta, sosyal demokratlarý dahi bu ortanýn solunun soluna oturtup, ortadan kenarlara iten genel kurulda, SPD, tam bir muhalefet ve eski Doðu Almanya partisi olarak takdim ediliyordu. CDU Genel Kurulu’nun bir önemli açýlýmý ise entegrasyon ve göçmenlik üzerine oldu. Partinin göçmenlerle ilgili düþünceleri, resmî görüþ ve ilke haline getirilerek temel ilikeler programýna alýnýyordu. Merkel’in ve diðer parti sözcülerinin bu konudaki konuþmalarý büyük bir coþku ile alkýþlanýyordu. Parti programýna göre, Almanya’nýn, CDU’nun uzun süre kabullenmekte ayak dirediði göçmen ülkesi olduðu gerçeði, dolaylý olarak kabul ediliyordu. Fakat, bu tanýmlamayla Almanya, CDU’nun kabullenebildiði bir göç ülkesi deðil, bunun yerine, yeni bir tanýmlama ile bir “entegrasyon ülkesi: Integrationsland” haline geliyordu. Ve CDU entegrasyon anlamýnda, “özellikle ikinci ve üçüncü neslin çocukularýnýn ve gençlerinin topluma entegre edilmesini temel bir siyasal görev” olarak deðerlendiriyordu. Bunun için göç ve entegrasyonun “düzenlenmesi” gerekiyordu. Her ne kadar göç Almanya için bir “fýrsat ve zenginlik” olsa dahi, yürütülecek olan politika “Almanya’nýn toplumsal ve ekonomik çýkarlarýna göre yönlendirilmeli”ydi. Bunun için de, kontrollü bir göç poltikasý gerekiyor. CDU, ikinci dünya savaþý sonrasýndan bu zamana kadar Almanya’nýn ekonomik kalkýnmasý ve sosyal güvenliðine inkar edilemeyecek kadar önemli katkýlar yapmýþ A 10:59 Uhr Seite 15 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 CDU, entegrasyona cevap ararken... bulunan ve halen de bu ülkede göçmen olarak yaþayanlarýn bu emeklerine vurgu yapmaz iken, göçü tamamen ekonomik bir katký olarak görme yanlýþlýðýna da düþüyordu: “Ýyi eðitim görmüþ, iþ yapmaya hazýr, entegre olmak isteyip, aramýzda yaþamak, çalýþmak, bizim deðerlerimizi ve ülkemizi yurt olarak kabullenmek isteyenlerin kontrollü göçüne ihtiyacýmýz var.” Programa göre CDU, “dünyaya Almanya’yý açýk ve hoþgörülü bir ülke” olarak tanýmladýktan sonra Almanya’nýn bir “entegrasyon ülkesi” olduðunun da unutulmamasýný istiyordu. Peki o zaman “entegrasyon ülkesi” ne demekti?: “Entegrasyon, toplumsal yapýyla bütünleþme olduðu gibi, ayný zamanda, genel olarak paylaþýlan ve yaþanýlan temel deðerlere dayalý kültürel farklýlýklarýn kabullenilmesidir de.” Angela Merkel önderliðindeki CDU’nun, bu ifadelerden hareketle, makul ve üzerinde durulmasý gereken bir entegrasyon anlayýþýna yaklaþtýðýný zannederseniz, yanýlýyorsunuz. Çünkü, Baþbakan Merkel, entegrasyonun asýl maksadýnýn neredeyse Müslümanlara yönelik olduðunu aðzýndan kaçýrýyor. Zira, Merkel’in entegrasyon tanýmlamasý, CDU’nun temel ilkeler programýnýnýn entegrasyon bölümünü tefsir ediyordu. Ve Merkel, çok tartýþmalý Leitkultur-Öncü Kültür, tartýþmalarýný yine bu baðlamda, yani entegrasyon baðlamýnda kullanmayý da ihmal etmiyordu. Merkel’in öncü kültürü, parti kongresinde gündeme getirdiði “toplumdaki hristiyan-yahudi kültürü damgasý, anayasa, dil, Almanya’nýn geçmiþin/tarihinin sorumluluðu” gibi temellere dayansa da, öncü kültürün zannedildiði gibi her þeye hoþgörülü olamayacaðýný da Ýlhan BÝLGÜ gündeme getiriyordu. Parti programý “Yine, entegrasyon, ülkemiz için sorumluluk yüklenmek demektir,” dese de, bu anlamda bazý göçmenlerin entegrasyona karþý çýktýklarý ima ediliyor ve farklý kültürlere sahip insanlar olarak yaþama istekleri, hukuk düzenini reddetmek olarak deðerlendiriliyordu: “Birbirine baðlý olmayan yan yana yaþamayý ve hukuk düzenimizi dikkate almayan paralel topluluklarý reddediyoruz.“ Daha sonra, galiba yanlýþ anlaþýlma ihtimali de göz önünde bulunduruldu ki, söylenilen ile söylenmek istenen þeyler birbirine karýþtýrýlmýþ gibi oldu. Bir taraftan farklýlýklar ve özgürlükler üzerinde durulurken, öbür taraftan, amaçlanan kesimin belirli bir kesim olduðuna iþaret olunuyordu. “Kim, Almanya’da yaþamak istiyorsa, kendi kökenini küçümsemeden ve köklerinden vazgeçmeden özgürlükçü demokratik temel düzenimizin temel deðer ve normlarýný kabul edip uymalýdýr,” denildikten sonra toplumdaki yanlýþ ön yargýlar pekiþtirilircesine yaptýrýmlardan söz ediliyordu. “Ýnsan haklarýnýnýn ve demokrasinin sorgulandýðý yerde, kültürel farklýlýk hakký olamaz. Bu durum özellikle, kadýn-erkek eþitliði temel ilkesinde geçerlidir. Bunun üzerinde, göçmenler ve kabul eden toplum olarak ittifak edilmelidir. Kim, entegrasyonu sürekli ola- rak reddediyorsa, buna karþý yaptýrýmlarý da hesaba katmak durumundadýr.” Buna raðmen, yine de Almanya’nýn bir göçe ihtiyacý vardý. Ama hangi göçe? CDU lideri Merkel, bu sorunun cevabýný bildiðini þöyle açýklama ihtiyacý duyuyordu: “Almanya’nýn göçe ihtiyacý var: En iyi kafalarý kapýþmak için.” Fakat yine de, Merkel’in kafasýný karýþtýran bir durum söz konusuydu. “Açýkça þunu söylüyoruz: Entegrason ülkesi Bu tek yönlü bir yol deðildir.” Peki öyleyse çift yön nasýl olur? sorusuna cevap aramadan, tek yönlü yol, yine ön yargýlarla söyle açýlýyordu: “Paralel toplumlarýn dünyaya açýk olmakla bir iliþkisi yok, ama hiç yok.” Ýþte tartýþmanýn tam burasýnda, Almanya anayasasýna vurgu yapmak, Merkel’i ve CDU programýný haklý göstermeye yeterli miydi acaba? “Anayasamýz, Almanya’nýn her yerinde ve herkes için geçerlidir.” Temel ilkeler programý 15 ve CDU lideri Merkel’in entegrasyonun baþarýsýzlýðý ile ilgili suçlamalarýný dinleyenler, Alman anayasasýný ihlal etmekte israrlý bir topluluðun varlýðý hissine kapýlsa da, bu anayasanýn özgürlüklerden çok, kýsýtlamalar ve engellemelerle dolu olduðunu sanýrdý. Lakin, CDU ve Merkel, entegrasyondan söz ederken nasýl bir maksatlarý olduðunu þu þekilde açýklamayý zarurî görüyordu: “Sürekli bir diyaloga ihtiyacýmýz var. Bu doðru. Ama, bu diyalogu ülkemizde, anayasamýz temelinde açýk þartlara baðlý olarak yürütmek zorundayýz. Bunun için çok açýk belirli þeyleri dikkate almamýz gerekiyor. Örneðin, camilerin kubbeleri, kilise kulelerinden gösteriþli bir þekilde yüksek olarak inþa edilemez. Çünkü hoþ görü, isteyenin isteðini yapabileceði anlamýna gelemez.” Parti tarihinde üçüncü kez ele alýnan bir temel ilkeler programýyla ilgili söylenecek daha çok söz var? Ancak þu soru önemli: Hristiyan Demokratlar’ýn böylesine ilkeleþtirdiði bu programýn Almanya’ya ve Almanya’yý vatan kabullenmiþ göçmenlere ne yararý olacak? 24. sayi sayfalar 30.04.2009 16 arþýlaþtýðýmýz insanlara Selam verdiðimizde “Allah’ýn Selamý Sizin Üzerinize Olsun!..” diyerek onlara emniyet, itimat, barýþ ve esenlik telkin etmekle birlikte kardeþlerimize hem dünya refahý, hem de ahiret mutluluðu için duada bulunuruz. Selam, Rabb’i zikirdir. Selam, Allah’ýn 99 isminden bir tanesidir ve “ayýptan, kusurdan, eksiklikten, fani olmaktan ve zevalden salim olan; kurtuluþ ve esenlik kaynaðý olan ve isteyenleri selamete ulaþtýran” anlamýna gelir. Selam kelimesi sözlükte, “Ýnsanlarýn birbirleriyle karþýlaþtýklarýnda kullandýklarý yakýnlýk dostluk, saygý ifade eden söz, yaptýklarý iþaret veya hareket” diye geçer. Selamýn Ýslam toplumunda yeri, anlamý ve önemi çok daha büyüktür. Selam vermek, her þeyden önce Peygamberimiz (s.a.v.)’den bizlere kalan en güzel sünnetlerinden biridir. Selamýn alýnmasý ise farzdýr. Sünnet olmakla birlikte, ilk insan olan Hz.Adem (a.s.)’den bizlere bir yâdigardýr da. Ebu Hureyre (r.a.)’den rivayet edildiðine göre, Nebî (s.a.v.) þöyle buyurdu: “Allah Teâlâ Âdem (a.s.)’i yaratýnca ona: - Git þu oturmakta olan meleklere selam ver ve senin selamýna nasýl karþýlýk vereceklerini de güzelce dinle; çünkü senin ve senin çocuklarýnýn selamý da bu olacaktýr, buyurdu. Âdem (a.s.) meleklere - Es-Selamu aleykum, dedi. Melekler: - es-Selamu aleyke ve rahmetullâh; karþýlýðýný verdiler. Onun Selamýna “ve rahmetullâh” ilave ettiler.? (Buhârî, Enbiyâ 1; Ýsti’zân; Müslim, Cennet 28) Selam verme þekli ile ilgili “Bir selam ile selamlandýðýnýz zaman siz de ondan daha güzeli ile selamlayýn; yahut ayný ile karþýlýk verin. Þüphesiz Allah, her þeyin hesabýný arayandýr.” (4;86) buyuran âyet-i kerime’ye istinaden selam verirken; “Selamun Aleykum” veya “Esselamu Aleykum” denir, alýrken de “Ve Aleykumesselam” ve- K 10:59 Uhr Seite 16 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Selam ve selamýn önemi üzerine Habibe BALTACI • baltacih@gmail.com ya “Ve Aleykumesselam ve rahmetullahi ve berakatuh” þeklinde ifade edilir. Bu þekilde selamý veren, insanlara sevgi ve saygýsýný, verilen selamýn karþýlýðýný daha güzeliyle veren de, alçakgönüllülüðü belirtmiþ olur. Selam vermenin bir adâbý da vardýr. Þöyle ki: “Binekte olan yürüyene, yürüyen oturana, az çok’a selam verir.” [Buhârî, Ýsti’zân 4, 5, 6; Müslim, Selam 1, (2160); Ebu Davud, Edeb 145, (5198, 5199); Tirmizi, Isti'zan 4, (2704, 2705)]. Bir topluluða girerken verildiði gibi, bir topluluðun yanýndan ayrýlýrken de selam verilir. Bir topluluða selam verildiðinde içlerinden birisi selamý alýrsa diðerlerinden selam alma sorumluluðu kalkar, fakat o topluluktan bir kimse selamý almazsa hepsi günahkar olur. Bir baþkasýnýn selamýný getirene “Aleyke ve Aleyhisselam” diye cevap verilir. Mektupla gelen selama sözlü veya yazýlý þekilde “Ve Aleykesselam” denilir. Selam vermenin mekruh olduðu durumlar vardýr. Yemek yiyene, Kur’ân okuyana, hutbe dinleyene, namaz kýlana, selam verilmemelidir. Selam verilmiþ ise mutlaka cevap vermek gerekmez. Ayrýca açýkça günah iþleyene de selam verilmez (Büyük Ýslam Ýlmihali; Ömer Nasuhi Bilmen). Büyüklere selam vermek saygýnýn, küçüklere selam vermek ise tevazuun göstergesidir. Enes (r.a.) çocuklara rastladýðý zaman onlara selam verir ve: “Resûlullah (s.a.v.) böyle yapardý” derdi. [Buhârî, Ýsti’zân 15; Müslim, Selam 15. Ayrýca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 136; Tirmizî, Ýsti’zân 8; Ýbni Mâce, Edeb 14]. Bu þekilde çocuklara selam verildiði takdirde, onlarý selama alýþtýrmýþ olunur. Selamýn önemine binaen Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: “Kim selamdan önce konuþmaya baþlarsa ona cevap vermeyiniz” buyurmuþtur. (Ebu Naim-Muhtear’ul-ehadis). Ebu Hureyre dosya Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 Selam bir anahtardýr, mü’min yüreklerin kapýlarýný açan... (r.a.)’nýn rivayetine göre de verilen Selamý almak Müslümanýn Müslüman üzerindeki beþ hakkýndan ilkidir [Buhârî, Cenâiz, 2, (1240)]. Efendimiz (s.a.v.)’in sünnetlerini ihya ettikçe gönüllerimiz ve ruhlarýmýz peygamberî edebin aydýnlýðýna kavuþur. Bugün toplum olarak geldiðimiz noktada selama hak ettiði önemi vermekten uzaklardayýz. Günlük hayatta selamýn önemi çok büyüktür. Bunun farkýnda olmalýyýz. Ýnsanlarla bað kurmak için söze selam ile baþlarýz. Tanýþmaya selam vesile olur, kalpleri birbirine ýsýndýrýr, kardeþlik baðlarýný kuvvetlendirir. Selam dostça iliþkiler kurma prensibinin ilk þartý olduðundan, toplumun fertleri arasýndaki dayanýþmayý büyütür. Bununla ilgili bir Hadis-i Þerif’i daha aktaralým: Ebu Hureyre (r.a.)’den rivayet edildiðine göre, Rasûlullah (s.a.v.) þöyle buyurdu: “Siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de iman etmiþ olamazsýnýz. Yaptýðýnýz zaman birbirinizi seveceðiniz bir þey söyleyeyim mi? Aranýzda Selamý yayýnýz!” (Müslim, Ýmân 93; Ebu Davud, Edeb 131; Tirimizi, Ýsti’zan 1; Ýbni Mace, Mukaddime 6, Edeb 11). Müslüman, insanlardan kopuk ve çevresine duyarsýz olamaz. Bunu büyük þairimiz Mehmet Akif Ersoy’un Safahat’ýndan þu mýsralarýyla dile getirerek, sözlerimize nokta koyalým: “Bir Selam ver be herif, aðzýn aþýnmaz ya... Hayýr, Ne bilir vermeyi herif, ne de sen versen alýr.” “Allah’ýn selamý, bereketi ve rahmeti üzerinize olsun!..” Autopartner Rosenheim GmbH Nejat&Ýsmail Demir Bize danýþmadan otomobil almayýn Rosenheimer Str asse 47 . D-83059 Kolbermoor Tel: 0 80 31-23 00 58 . Fax: 0 80 31-23 00 60 Mobil: 0171-33 13 108 E-Mail: info@autopar tner-r osenheim.de Internet: www.autopar tner-r osenheim.de 24. sayi sayfalar 30.04.2009 dosya ... O Ýstiklal Marþýmýz’ýn yazarý, milli þair diye tanýnan ve anýlan yüce zat. O hayatý boyunca ruhi çileler ve ýstýraplar çekmiþ, yaþamýþ olduðu toplumun dertlerini farketmiþ ve onlarý kaleme alarak dile getirmiþ bir insan. O sadece bir þair deðildi. Ayný zamanda bir din adamýydý. Onun ciddi bir sýkýntýsý vardý. Ve bu sýkýntýsýný ifade edip, kendisini anlayýp kendisiyle hemfikir olan insanlarla paylaþmak istiyordu. Yaþam süresi boyunca Ýslam Ümmetinin dini, milli ve hayati dertlerine üzülmüþ, onu kendisine dert edinmiþ ve 63 yaþýnda rahatsýzlýðýndan dolayý Hakk’ýn rahmetine kavuþmuþtur. 63 yaþýndayken Azrail (a.s.)’in onun kapýsýný çalmasýndan mutluluk duyuyordu. Çünkü Allah Rasulüde ayný yaþta dünyaya gözlerini yummuþtu... “Aðlarým, aðlatamam. Hissederim, söyleyemem.” diyordu Mehmed Akif. Üzüntüsünü ve elemini böyle ifade etmeye çalýþýyordu. O hep aðlýyordu. Kendisi “aðlarým, aðlatamam.” dese de, aslýnda aðlatýyor insaný. Akif’in eserlerini okuyup da etkilenmemek, aðlamamak mümküm deðil. Akif’in eserleri insana öyle bir tesir ediyor ki, onun kanayan yarasýndan okuyucusu da payýný alýyor. Neden aðlýyordu acaba? Onu aðlatan, dertlere sokan ve hastalýklara iten neydi? Mehmed Akif halký bulunmuþ olduðu zihin darlýðýndan kurtarmak ve insanlarý uyanýþa ve harekete çaðýrýyordu. O eserleriyle herkese ferdi bir sorumluluk yüklüyor ve herkesin üzerinde bir görev orunu, pamuk gibi bembeyaz sakallý, nur yüzlü dedesine merakla soruyor: "Dedeciðim! Bir insanýn ömrü ne kadar olur?" Dede tatlý bir gülücükle: "Ezanla namaz arasý kadar yavrucuðum." deyince torun: "Nasýl yani, ömür bu kadar kýsa mý?" der. Dede: "Evet yavrum. ömür, namazsýz ezanla, ezansýz namaz arasý kadardýr." T 10:59 Uhr Seite 17 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 Ýstiklal Marþý Þairimiz Merhum Mehmed Akif Ersoy’un Ölüm Yýldönümü Münasebetiyle... þiirlerden ziyade üfledüþtüðünü vurguyla miþ olduðu neyle ziyabeyan ediyordu ve “Sahipsiz bir memdeleþtirmiþtir. leketin batmasý haktýr, Babasý tarafýndan sen sahip çýkarsan bu almýþ olduðu saðlam memleket batmayacakeðitiminden dolayý týr.” diyerek durumun Arapça lisanýný çok iyi biliyordu. ciddiyetini insanlarýn Bunun için de Atagözü önüne koyuyortürk’ün Kuran-ý Kedu. rim’i Türkçe’ye tercüAkif bir þeyler hisseme edilmesi teklifini diyor, fakat o hissettikgetirdiðinde ve bu terlerini söyleyemediðini cümeye kim üstlenebiiddia ediyor. Þiirlerine Stj. Av. Selma Öztürk lir sorusu sorulduðunbakýldýðýnda ise, hisda akla gelen ilk insan settiklerini söyleyebilMehmed Akif olmuþdiðini ve ayný zamanda onun ölçüsüde, prensiplehissettiði gibi, hissettirdiði- ride ortadaydý. Ve bu ilke- tur. Mehmed Akif Kuran’ý ni hissettirebildiðini görü- sine hayatýnýn sonuna ka- Kerim’i talimat üzere yoruz. Akif þiirlerinde in- dar riayet etme gayretin- Türkçe’ye çevirmiþtir. Bazý tarihi olay ve geliþmelersaný kendi dünyasýna götü- deydi. rüyor ve insana ayný acýlarý “Ýki mukaddesatým var: den dolayý ise bu meal çave elemleri yaþatýyor. Yal- Birisi dil diðeri din.” Bu iki lýþmasý imha edilmek mecnýzlýðý seven ve tercih eden mukaddes deðerlerin mu- buriyetinde kalmýþtýr. “Allah-u Teala Kur’an-ý bir insan. Þahid olduðu hafaza edilmesi gerektiðini olaylardan rahatsýzlýk duy- vurguluyor, onlarýn elden Kerim’i Türkçe lisanýyla duðu için onlardan yalnýz- gittiði taktirde ne büyük indirmiþ olsaydý, Cebrail’i lýðýna kaçýyor. Ayný za- felaketler yaþanacaðýný hiç þüphesiz Mehmed Akif manda bu yükü yalnýz ba- söylüyordu. Akif’in kana- olurdu.” diyen Süleyman Nazif belki de onun bir deþýna taþýyamýyacaðýný bili- yan yarasý buydu iþte. yor. Keskin bir zekaya ve ha olduðunu fark eden inVe çekmiþ olduðu bu müthiþ bir hafýzaya sahip sanlardan birisidir. Mehmed Akif öyle bir acýya okuyucusunu þöyle olan Mehmet Akif daha 20 davet ediyor: yaþýnda bir gençken hüviyete sahip bir insan ki, “Gitme ey yolcu, bera- Kur’an’ý ezberleyip hafýz kendisinde bulunan vasýfber oturup aðlaþalým. Ele- olmuþtur. Kur’an’ý sýrf di- lar Peygamber Efendimimim bir yiðidin karý deðil liyle kuru kuru okuyup ye- zin meþrebini hatýrlatýyor. paylaþalým.” tinmemiþ, onu hayatýnýn Ve kendisinde dört büyük Mehmed Akif kendini her saha ve alanýnda yaþa- halifenin vasýflarýný taþýyor tanýmlamýþ ve “kafa kaðý- yýp uygulama çabasýný adeta. Onun karakterini dýnýn” adýný Müslüman göstermiþtir. Bu uygulama tahlil edip analizde buluTürk koymuþ. Dinine ve titizlikle üstünde durduðu nanlar, onda Hz. Ebu Beahlakýna baðlý olan Akif dakikliði, vefalýlýðý ve sa- kir’in sadakatý ve güvenikendisi hakkýnda þu itiraf- dakatýndan baþlýyor, spora lirliðini, Hz. Ömer’in þecata bulunuyor: “Gençliðim- olan sevgisine, esprisine ve at ve cesurluðunu, Hz. Osde dindar bir insan olma- sabrýna kadar devam edi- man’ýn ar ve hayasýný ve saydým, bir çok günah iþle- yordu. Sanata olan meylini nitekim Hz. Ali’nin bilgi ve yebilirdim.” Demek ki ve alakasýný yazmýþ olduðu zekasýný bulurlar. Bir dede ile torununun konuþmalarýna kulak veriyoruz: Diye cevap verir. Torun yeniden sorar: "Namazsýz ezan ve ezansýz namaz sözlerinden ne kastettiðini anlamadým dedeciðim. Bu ne demek açýklar mýsýn?" Dede þefkatle ellerinden tuttuðu torununa: "Bak yavrum, geçen- lerde komþumuzun çocuðu doðdu. O çocuðun kulaðýna ezan okundu deðil mi? iþte o ezanýn namazý kýlýndý mý? Kýlýnmadý. O ezan "Namazsýz ezan"dý. insan öldüðü zaman kýlýnan cenaze namazýnýn da ezaný yoktur. O da "Ezansýz namaz"dýr. Aslýnda o 17 Þahsýna yapýlan hakaretlere ve haksýzlýklara sabredip susabiliyordu belki. Lakin Allah’a ve Rasulune yani dinine ve imanýna yapýlan hiç bir hakarete tahammül edemiyordu, susmuyordu ve o cürette bulunanlara: “Elimden gelse seni tepelerim.” diyecek kadar cesur ve mertti. Mehmed Akif yaþamý ve düþünceleriyle tam bir nümune insandýr. Gençlere örnek gösterilecek saðlam ve kuvvetli bir þahsiyetti o. Mehmed Akif’i tanýmak, onun ruhunu anlayýp kavramak ve onun sürdürmüþ olduðu bir hayat sürdürmek... Merhumun kabri Ýstanbul’da Edirnekapý’da ki Þehidlik’te bulunmaktadýr. Ýmkaný olan herkese orayý ziyaret etmesini tavsiye ederim... Fakat merhumun ruhuna bir Fatiha okumak için ille de o kabristan mekanýnda bedenen bulunmak þart deðil... Her müslümam gencin kitaplýðýnda bulunmasý gereken bir eser Mehmed Akif’ Ersoy’un Safahat’ýdýr. Safahat Akif’in tek þiir kitabýdýr. Bütün þiirlerini Safahat’ta toplamýþ, Ýstiklal Marþý’ný ise “Kahraman Ordumuz’a” yazýp, ithaf ettiði için onu halka mal edip Safahat’ýna almamýþtýr. Bir Türk müslüman genci olarak bize burada düþen görev herþeyden önce Akif’i ve Akif gibi nice büyük insanlarýmýzý tanýmak ve onlarýn hayatlarýný kendimize örnek almaktýr. Merhumlarý anýp yad etmek, onlarýn kýymetli eserlerini tanýyýp, o eserleri içimize sindirip kendimizde yaþatmaktýr. Nesillere düþen görev budur iþte. namazýn ezaný insan doðunca okunmuþtu kulaðýna. "Bak ey insan! Doðdun, ama öleceksin, ömür çabuk biter, hayatýný iyi deðerlendir. Boþa vakit harcama!" ikazýný yapýyordu o ezan. Ýþte yavrum öMüR, EZANLA NAMAZ ARASI KADARDIR. Sakýn boþa geçirme. ömrünü dolu dolu yaþa, bir nefes bile boþluk býrakma!" 24. sayi sayfalar 30.04.2009 18 ECD tarafýndan katýlýmcý ülkelerin eðitim durumunu araþtýran PISA(*), 15 yaþýndaki öðrencilerin matematik, fen bilimleri ve okuma alanlarýndaki becerileri hakkýnda bilgi veriyor. Araþtýrma programýnýn üzerinde durduðu bir diðer hususu da, ülkede yürürlükte olan eðitim sistemindeki eksiklikler oluþturuyor. Eðitimin merkezi olan okulun, öðrenciyi geleceðe ne kadar hazýrladýðýyla ilgili veriler, program çerçevesinde iþleniyor, ülkedeki okul sisteminin eðitimde eþitlik ilkesi ile ne kadar örtüþtüðü sorusuna cevap aranýyor. Okul, iþ hayatý ve günlük yaþamda gerekli olan kabiliyetlerin geliþimine hangi derecede katkýda bulunmaktadýr? Okulda bu doðrultuda herhangi bir eþitsizlik söz konusumudur? Özellikle de toplumsal sýnýfa dayanan eþitsizlikten bahsetmek mümkün müdür? PISA araþtýrmasý, araþtýrmaya katýlan ülkelerde bu sorulara cevaplar aramakta, çýkan sonuçlar doðrultusunda ilgili ülkelerin eðitim politikalarýna çözüm önerileri sunmaktadýr. Geçtiðimiz ayda açýklanan PISA 2006 sonuçlarýna geçmeden önce PISA 2000’in Almanya’da oluþturduðu atmosferi hatýrlamakta fayda var. PISA, ilk defa 2000 yýlýnda uygulandýðýnda Almanya’da büyük bir yanký uyandýrmýþtý. Zira araþtýrmanýn sonuçlarýna göre Almanya, uluslararasý ölçekte orta seviyede bile yer almayý baþaramamýþtý. Yukarýda soru þeklinde sýraladýðýmýz araþtýrma hedefleri göz önünde bulundurulduðunda elde edilen so- O ichtenstein Devlet baþkaný Prens II. Hans Adam, 2008 yýlýnda devlet ve kilise ayrýmýnýn en büyük gerekliliklerden biri olacaðýný söylerken, Ýslam dininin ikinci büyük din olarak kabul edilmesi gerektiðini belirtti Lichtenstein radyosunun geleneksel olarak her yýlbaþýnda yaptýðý röportajda Lichtenstein, Devlet Baþkaný Prens II. Hans Adam ile, özellikle ülkede Ýslam’ýn L 10:59 Uhr Seite 18 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 PISA: Sosyal konum okullardaki baþarýya etki ediyor Ünal KOYUNCU • ukoyuncu@igmg.de nuç, Almanya açýsýndan düþündürücüydü. Geliþmiþ ülkeler arasýnda yer alan Almanya’nýn eðitim sistemindeki aksaklýðý yansýtan bu sonuç, ülkenin geleceðine dair bir takým endiþeleri de beraberinde getirdi. Nitekim ülkenin geliþmiþlik düzeyinin gelecekte de devam etmesi, eðitim sisteminin bu seviyeyi devam ettirebilecek düzeyi ile yakýndan alakalý bulunuyor. Ayný þekilde eðitim sisteminin ülkedeki gençlerin tamamýný hayata kazandýrabilmesi, dünyanýn önde gelen ülkelerinden olan Almanya açýsýndan önemlidir. Bu açýdan bakýldýðýnda PISA 2000 araþtýrmasýnda ortaya çýkan endiþe verici bir diðer sonuç, alt sýnýfa mensup öðrencilere iliþkin tespitlerdi. Göçmen kökenli öðrencilerin de yer aldýðý bu kesimle ilgili ortaya çýkan olumsuz sonuç, eðitim sisteminin eþitlik ilkesinden uzaklaþtýðýný göstermekteydi. Dolayýsýyla hayatýn diðer alanlarýnda yaþanan zengin-fakir arasýndaki uçurumu, eðitim sisteminde de görebilmek mümkündü. 225 okulda 5000 öðrenci üzerinde yapýlan PISA 2006 araþtýrma sonuçlarýnýn açýklanmasýnýn ardýndan yapýlan deðerlendirmelerde öne çýkan yaklaþým, PISA 2000 ile yapýlan kýyaslamalardýr. Öyle ya, geride býrakýlan 6 yýllýk sürenin ardýndan sorulacak en doðal soru, eðitim ala- nýnda hangi yöne doðru bir geliþmenin yaþandýðý sorusudur. Bakýþ açýsýna göre deðiþen yorumlarda bir taraftan genel bir iyileþme eðilimden bahsedilirken diðer taraftan ayný sorunlarýn devam ettiðine iliþkin tespitler yapýlýyor. PISA 2000 ile yapýlan genel kýyaslamalarda olumlu geliþmelerin yaþandýðý ortaya çýkýyor. Genel alandan özel alana kayýldýðýnda ayný geliþmelerden bahsetmek pek de mümkün deðil. Alt sýnýfa mensup öðrencilerin eðitim hayatýnda gördükleri haksýzlýk, sistematik olarak devamlýlýðýný sürdürdüðü görülüyor. Ancak, kamuoyunun araþtýrmada elde edilen genel iyileþmeye odaklanmasýnýn sonucu, bu alandaki zaafiyet göz ardý ediliyor. PISA 2006’nýn yinelediði tespit, öðrencinin mensup olduðu sosyal sýnýfla okulda gösterdiði baþarý arasýndaki iliþkinin, Almanya’da diðer ülkelere kýyasla yüksek olduðu tesbitidir. Bunun anlamý, gelir ve yaþam þartlarý yüksek düzeyde olan bir aileye mensup öðrenciyle karþý tarafta yer alan, yani geliri düþük ve hayat þartlarý kýsýtlý olan bir aileye mensup bir öðrenci arasýnda ciddiye alýnmasý gereken bir baþarý farkýnýn olmasýdýr. Gerek okul derslerinde elde edilen notlar ve gerekse de Gymnasium ile Hauptschule öðrencileri arasýndaki sýnýf farklýlýkla- rý bu tespitin altýný çiziyor. Öte taraftan, fen bilimlerine olan ilginin, araþtýrma sonucunda dile getirildiði gibi, deðiþik kesimlere mensup öðrenciler arasýnda eþit seviyede olduðu dikkate alýndýðýnda, sistemdeki eþitsizlik daha da bir anlam kazanýyor. PISA 2006 sonuçlarýnda yer verilen bilgiye göre Gymnasium’daki öðrenciler fen bilimlerinde temel bilgilere sahipken, Hauptschule’daki öðrencilerin %40 oranýndaki bir kesimi bu bilgilere sahip deðildir. Buna göre ayný ilginin olmasýna raðmen eþit imkan ve þartlara sahip olmayan öðrenciler, sistemin ortaya koyduðu ayýrýcý ve ayrýmcý uygulamalardan dolayý elenmekte ve baþarýsýzlýða sevkediliyor. Bu bilgiler, alt sýnýfa mensup ve göç kökenli öðrencilerin eðitim politikasýnda teþvik edilmesi gerektiði kanaatini de pekiþtiriyor. PISA 2006 araþtýrmasýnýn odak noktasýný fen bilimleri oluþturuyor. Fen bilimleriyle iliþkili teknik meslek ve iþ alanlarýnýn önümüzdeki yýllarda iþ gücü ihtiyacýný giderebilmesi, öðrencilerin bu alana yönelik ilgi göstermesine baðlý. Fizik ve Kimya gibi derslerde yapýlan deney ve benzeri pratik derslerin bu ilgiyi artýrdýðý, raporda vurgulanýyor. Raporda, bu çerçevede araþtýrýlan diðer konular, öðrencilerin fen bilimlere olan ilgisi, haftalýk ders saati ve okulun sa- “Bir yandan kiliselerin çanlarý çalarken diðer yandan da müezzinin ezan okumasýnda bir problem görmüyorum” yeri konusu konuþuldu. Prens, halk ve siyasilerin din özgürlüðünü benimsemeleri görüþünü dile getirdi. Buna Lichtenstein’da Hýristiyanlýðýn özel bir konumu olmamasýnýn da dahil olduðunu belirten Prens, Hýristiyanlýðýn yanýnda ikinci büyük dini topluluk olarak Ýslam'ýn da unutulmamasý ve kabullenilmesi gerektiðini ifade etti. Bunun yanýnda Müslümanlar'a camilerini yapabilmeleri için imkan saðlanmasý gerektiðini kaydetti. Hýristiyanlar'a saðlanan dinlerini yayma imkanýnýn ayný þekilde Müslümanlar'a da verilmesi gerektiðinin altýný çizen Prens, bir yandan kiliselerin çanlarý çalarken diðer yandan da müezzinin ezan okumasýnda bir problem görmediðini belirtti. Prens, Avrupa’nýn gös- dosya hip olduðu teknik altyapý konularýydý. Almanya’da, araþtýrmaya katýlan öðrencilerin %35’i haftada iki saatten az fen bilimleri dersi aldýklarýný belirtirken, %32 civarýnda bir kesim, katýldýklarý haftalýk fen bilimleri dersinin dört saat olduðunu bildirirken, buna ek olarak derslerde, öðrencinin fen bilimlere olan ilgisini artýrýcý deneyler ve grup çalýþmasý, diðer ülkelere kýyasla orta derecede yapýlýyor. Dersin kalitesini artýran bu tür metodlarla gözetilen hedef, öðrencinin kendi baþýna deneylerde bulunabilmesi, ortaya çýkan sonucu deðerlendirebilmesi ve elde edilen bilgileri günlük hayata aktarabilmesidir. PISA 2000 araþtýrmasýnýn ana temasý olan okuma kabiliyetinde genel olarak bir iyileþme eðilimden bahsediliyor. PISA 2006’nýn ortaya koyduðu bu durum, bu dalda aþaðý seviyede öðrencilerin bulunmadýðý anlamýna gelmiyor. Aksine, okuma alanýnda beklenen seviyede olmayan öðrencilerin teþvik edilmesi, eðitim politikasýnýn önemli bir hedefi olmak durumundadýr. Okuma kabiliyetinde görülen iyileþme, öðrencilerin Matematik kabiliyetinde gözükmüyor. Bir önceki araþtýrmanýn aðýrlýk verdiði alan olan Matematik’de, daha çok istikrarlý bir geliþmeden bahsediliyor. Bunun anlamý, son araþtýrmada elde edilen sonucun korunduðu gerçeðidir. (*) PISA, Programme for International Student Assessment, Uluslararasý öðrenci ölçme programýnýnýn kýsaltýlmýþýdýr. PISA Araþtýrmasý 3 yýlda bir yapýlmaktadýr. terdiði oldukça geniþ dini tarafsýzlýðýn Ýslam baðlamýnda ne gibi sonuçlar doðurabileceði sorusuna ise, dünya genelinde bir Ýslamlaþma gibi bir korkusunun olmadýðýný söyledi ve bugüne kadar dünyanýn birçok bölgesinde farklý dinlerin barýþ içerisinde yaþayabildiðinin örneðinin bulunduðunu, bu konuda olmadýk korkular yaratmanýn problem çýkarmaktan baþka bir iþe yaramayacaðýný belirtti 24. sayi sayfalar 30.04.2009 10:59 Uhr Seite 19 24. sayi sayfalar 30.04.2009 10:59 Uhr Seite 20 24. sayi sayfalar 30.04.2009 10:59 Uhr Seite 21 dosya Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 Bir Kurban, Bin Dua… GMG (Ýslam Toplumu Milli Görüþ) teþkilatlarý 2007 Kurban Kesim Görevliler deðerlendirme toplantýsý Kerpen’ de iki gün devam etti. Ýki gün süren toplantýda 199 kurban kesim görevlisi gittikleri ülkelerde izlenimlerini aktardýlar. Ýlhan hoca’nýn okuduðu Kur’an-ý Kerim ile baþlayan proðram, Abdullah Mert’in yaptýðý yoklama ile devam etti. Açýlýþ konuþmasýný yapan Genel Baþkan Yardýmcýsý ve Sosyal Hizmetler Baþkaný Ali Bozkurt konuþmasýnda; ’’Bu yýl 199 görevlinin 73 ülke ve bölgede görev yaptýðýný ve sað salim tekrar yuvalarýna döndüðü için þükür kurbaný kestiklerini belirtti. Hedefimiz kampanya öncesi 72 ülkede 72 000 kurban idi. Elhamdulillah biz bu rakamý aþtýk ve 73.938 adet kurban baðýþý toplanmasýný saðladýk. Bizler müslümanlarýn kurban vekaletlerini hakkýyla yerine getirdik ve 88.889 kurban kesimi gerçekleþtirdik’’ dedi. IGMG Sosyal Hizmetler Baþkan yardýmcýsý Süleyman Yýlmaz da konuþmasýnda Bölgelerin Kurban hedeflerine ulaþma konusundaki gayretleri için teþekkür etti. Bölge kurban sorumlularýna birer baþarý plakatý verilirken, 2008 yýlý kurban çalýþmasýnýn startýnýnda verildiði belirtildi. Daha sonra, takriben 73 ülke ve bölgelere giden görevliler raporlarýný takdim etti ve karþýlaþtýklarý ilginç I olaylarý ve yaþadýklarýný paylaþtýlar. Kurban Kesim Görevlileri sadece kurban baðýþý daðýtýlmadýðýný, bunun yaný sýra tonlarca gýda yardýmý, yoksul insanlara, yetimlere ZekatSadaka daðýtýldýðý ve ihtiyaç olan bölgelerde su kuyularý açýldýðý belirtildi. Toplantýda bir konuþma yapan IGMG Genel Baþkaný Yavuz Çelik Karahan, görevlilere teþekkür etti. Karahan: „Bayram da aileniz yerine ümmet ile bir oldunuz“ diyerek, 23. Kurban kampanyasýnýnda baþarýyla tamamlandýðýnýn altýný çizdi. Karahan: ’’73 ülke ve bölgede 88.889 kurban kesimi gerçekleþtiðini, göçün 48. yýlýnda olunduðunu ve Milli Görüþ teþkilatlarýnýn 40. hizmet yýlý içinde olduðunu ve bununla gurur duyduklarýný’’ dile getirdi. Baþkan, IGMG’ nin temel hedefinin Ýslam dininin doðru kaynaklardan öðrenilmesini ve yaþanýlmasýný saðlamak olduðunu söyledi. “Bu din Allahýn’dýr, kim sahib çýkarsa Allah da onlara sahib çýkar“ diyerek IGMG’ nin gayesinin insanlýða hizmet ve tüm insanlarýn saadeti için çalýþmak olduðunu kaydetti. Genel Baþkanýn konuþmasýnýn ardýndan, dilek ve temenniler alýndý. Genel Baþkan Yardýmcýsý Ali Bozkurt’un dilek ve temennileri deðerlendirmesinin ardýndan, 2 günlük proðram okunan Kur’an-ý Kerim ile son buldu. 21 24. sayi sayfalar 30.04.2009 10:59 Uhr Seite 22 24. sayi sayfalar 30.04.2009 dosya icret, Ýslâm tarihinde tam bir dönüm noktasý olan en önemli olaydýr. Çünkü, Hicret, Müslümanlar üzerinde tatbik edilen zulüm cenderesinin kýrýlmasý, söndürülmek istenen Ýslam güneþine yeryüzünü aydýnlatma fýrsatý veren bir doðuþ ve Ýslâm inkýlâbýna ulaþtýran ve kemale erdiren yepyeni bir baþlanðýçtýr. Bundan dolayýdýr ki, hicretten onyedi sene sonra alýnan bir kararla Ýslam Takvimi diyebileceðimiz “Hicrî-Kamerî Takvim”in “takvim baþlangýcý” olarak kabul edilmiþtir. Peygamber Efendimiz (as), bugün Arabistanýn Hicaz bölgesi olarak bilinen bölgenin Mekke þehrinde dünyayý þereflendirmiþ, yine bu mukaddes þehirde Yüce Rabbimiz, O’nu peygamber olarak görevlendirmiþtir. Peygamberlik görevi gereði olarak, “(Önce) en yakýn akrabalarýný uyar.” [Þuarâ, 214] âyet-i kerimesi uyarýnca, akrabalarýndan baþlayarak, çevresindeki insanlarý Ýslâm dinine inanmaya davet etmiþti. Kendilerini Ýslâm’a da’vet ettiði kimseler O’nu, el-Emin = güvenilir kiþi olarak tanýyorlardý. O güne kadar zaten O’nu bu sýfatý ile tanýyan insanlarýn bir kýsmý, O’na inanarak etrafýnda toplanmaya baþladýlar. Yeni dinin mensubu olan bu insanlarýn sayýsý hergün artýyor ve Ýslam hýzla yayýlýyordu. Fakat o güne kadar toplum üzerinde hakimiyet kurmuþ olan, kimi Mekke ileri gelenleri, zulüm iktidarýný kaybetme endiþesiyle O’nun Hakk’a çaðýrýlarýna engel olmaya baþlamýþlardý. Daha da ötesi, Peygamberimiz ve O’na inanan insanlara karþý amansýz birer düþman olmuþlardý. Bilhassa fakir, köle ve arkasýnda güçlü kabilesi olmayan Müslümanlara zulmediyorlar ve akýl almaz iþkenceler tatbik ediyorlardý. Ancak bu yýldýrma hareketleri ne Hz. Peygamber (as)’ý ne de o ilk kutlu insanlarý yýldýramadý. Sadece Allah Rasulü (as)’ý birgün mutlaka doðarak bütün dünyayý aydýnlatacaðýna inandýðý Ýslam güneþinin doðacaðý baþka ufuklar araþtýrmaya sevketti. Ýnanmayan zorbalarýn zulmü altýnda ilk þehidler verildi; þartlar daha da zorlaþýnca o gün adil bir idarenin yöneti- H 10:59 Uhr Seite 23 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 Bir doðumun sancýsý: Hicret M. Hulusi ÜNYE • mhulusiunye@hotmail.com mi altýnda olan ve hemen Kýzýldeniz’in karþý kýyýsýndaki Habeþistana iki göç gerçekleþtirildi. Ne çare ki Mekke’de kalan diðer müslümanlara yapýlan zulüm eksiksiz devam ediyordu. Bu durum karþýsýnda Peygamber Efendimiz (as), davet çalýþmalarýný Mekke’de yerleþik kabilelerin dýþýndan çeþitli vesilelerle Mekke’ye gelen civar kabile ve þehir ahalisinden olan insanlara yöneltti. Biribiri ardýnca konuyu teblið etmek üzere onlarca kabileye müracaat etti, ama her defasýnda red cevabýný aldý. Fakat asla umudunu kaybetmedi. Sonunda beklediði cevabý Medine’li Evs ve Hazreç kabilelerine mensup kutlu insanlarda buldu. Az-çok eski dinlerin ve son bir peygamberin geleceði bilgilerine sahip olan Medineliler hemen bu yeni dini kabul ettiler ve Ýslam’ýn yayýlmasý görevini üstlendiler. Hz. Mus’ab b. Umeyr (ra)’ý onlara öðretmen-mübellið olarak gönderen Peygamberimiz (as), bu süreci daha da hýzlandýrmýþ oldu. Mekke’de iþkence ve zulmün artýk çekilmez boyutlara ulaþtýðý günlerden bir gün Efendimiz (as) “Sizin hicret edeceðiniz yerin iki kara taþlýk arasýnda hurmalýk bir yer olduðu bana gösterildi...” (El-Buhârî, 4/255; Tecrid-i Sarih tercemesi, 10/86) buyurarak Müslümanlarýn Medine’ye hicret etmelerine izin verdi. Böylelikle Peygamberliðin 13. yýlý Muharrem ayýnda (Temmuz 622) nurlu þehir Medine’ye, Mekke’den hicret=göç baþlamýþ oldu. Bundan sonra Müslümanlarýn büyük bir kýsmý peyderpey gizlice ve küçük gruplar halinde Medine’ye hicret ettiler. (Prof. Dr. Muhammed Hamidullah; Ýslâm’a Giriþ, Çev. Cemal Aydýn, T.D.V.Yayýnlarý, Ankara 1996, s, 13,14.) Kýsa bir müddet sonra da Mekke’li Müslümanlarýn hemen hepsi Medine’ye ulaþtý. Bütün komutanlarýn yaptýðý gibi geride sadece Peygamber Efendimiz (as) kendisi ve has yardýmcýlarý Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ali (ra) efendilerimiz kaldýlar. Durumun bu þekle geliþi Kureyþli müþrikleri daha da telâþlandýrdý. Çünkü bu göçün neticesi Medine-i Münevvere, güçlü bir Ýslâm merkezi haline gelecek, bu da onlarýn aleyhlerine olacaktý. Konuyu tartýþmak ve bir çare bulmak üzere “Dâru’n-Nedve” denilen meclislerinde toplandýlar. Uzun uzun görüþtüler. Neticede kurtuluþ yolununun son nur halkasý, dünya ve ahiretin mutluluk rehberi, Yüce Peygamber (as)’ýn hayatýna son vermeye karar verdiler. Akýllarýnca son derece gizli bir karar aldýlar ve kusursuz bir plân yaptýlar. O’nu hak peygamber olarak gönderen Allahu zülcelalin planlarýný bozacaðýný bir türlü düþünemediler. Halbuki Cebrail (as) daha onlar bu akamete uðrayacak tuzaklarýný kurarlarken çoktan haberi Efendimiz (as)’a ulaþtýrmýþtý. Kur’an’ýmýz bundan þöylece bahis buyurmaktadýr: “Ýnkâr edenler, seni baðlayýp bir yere kapamak veya öldürmek, ya da sürmek için düzen kuruyorlardý. Allah düzen yapanlarýn en iyisidir.” [Enfâl, 30] Müþriklerin hazýrladýðý ölüm planýný Cebrâil (as), Peygamberimiz (as)’a haber verdi ve : “Bu gece, her zaman yatmakta olduðun yataðýnda yatmayacaksýn, evini terk edeceksin...” dedi. Böylece Hz. Peygamber’e hicret için izin verildi. Peygamber Efendimiz (as) önce Hz. Ali’yi çaðýrdý: “Ben Medine’ye gidiyorum. Sen bu gece benim yataðýmda yat, hýrkamý üstüne ört. Müþrikler beni yatýyor sansýnlar, onlara bir þey sezdirme. Sabahleyin þu emânetleri sahiplerine ver. Ondan sonra sen de hemen gel” buyurdu. Hz. Ali Efendimiz gönlünde hiçbir sýkýntý duymadan adeta ölüm yataðýna yatar gibi Peygamber yataðýna yattý. Gecenin bir yarýsýnda Peygamber evinin etrafýný saran canilerin yüzüne yerden aldýðý bir avuç kumu serpen Efendimiz (as), bir taraftan onlarý uyuturken diðer taraftan “Yâ-sin “ Suresi’nin: “Biz onlarýn önlerine ve arkalarýna birer sed çektik, böylece gözlerini perdeledik. Onlar artýk elbette görmezler.” [Yâ-Sîn, 9] anlamýndaki âyetini okuyarak aralarýndan çýkýp gitti. Önce Kabe’yi tavaf etti. Sonra doðup-büyüdüðü topraklardan ayrýlýþýn hüznünü anlatan þu sözler mübarek dudaklarýndan yankýlandý: “Ey Mekke! Sen Allah katýnda yeryüzünün en hayýrlý ve bana en sevimli yerisin. Eðer çýkmak zorunda býrakýlmasaydým senden ayrýlmazdým.” (Ýbn-i Mâce 2/1037, Hadis no: 3108; Tirmizi, 5/722, Hadis No: 3925) Öðleye doðru Hz. Ebû Bekir’in evine vardý ve ona Medine’ye hicret edeceklerini bildirdi. Peygamber Efendimiz (as), taktik gereði, Hz. Ebû Bekir efendimizle Mekke’den çýktýlar, Sevr Daðý’na geldiler ve oradaki maðaraya gizlendiler. Üç gün üç gece maðarada kaldýlar. Onlarý arayanlar, maðaranýn aðzýna kadar gelmelerine ve ayak sesleri ve konuþmalarýnýn içeriden duyulacaðý kadar yaklaþmalarýna raðmen, onlarý göremediler. Bir ara telaþlanarak “Ya Resûlâllah, eðilip baksalar, bizi görecekler” diyen Hz. Ebû Bekir (ra)’a Peygamber Efendimiz (as): “Korkma, Allah’ýn yardýmý bizimledir. [Tevbe, 40] Ýki yoldaþ ki, üçüncüsü Allah’týr, hiç endiþe edilir mi?” buyurdular. (El-Buhâri; 4/263; Tecrid-i Sarih tercemesi, 10/119 (Hadis No: 1557) Allah (cc), Resûlü Hz. Muhammed (as)’a ilk vahyi Nur Daðýndaki Hîra maðarasýnda göndermiþti. Hiradaki maðarasý ile Sevr maðarasý arasýnda geçen müddet, Hz.Peygamberin, Peygamberlik hayatýnýn Mekke devrini teþkil etmiþti. Sevr Maðarasýndan baþlayan hicret ise, Mekke devrinin sonu, Medine devrinin baþlangýcý olmuþtur. Medine yolunda bir kaç takip ve takip edenlerin hüsraný ile neticelenen müþriklerin teþebbüsleri, Efendimiz (as)’ýn Kuba’ya ve Kuba’da bulunan müslümanlarla kucaklaþmalarý ile son bulmuþtu. Resullar Sultanýnýn Mekke’den yola çýktýðý Medi- 23 ne’de duyulmuþtu. Medineliler bu müjdeli geliþi gözleri ufukta günlerce beklediler. Sonunda bir Pazartesi günü öðleye doðru bu hasret sona erdi ve Medineliler Peygamberlerine, Peygamber de geliþi ile nurlanan Medine ve oradaki o ilk samimi insanlara kavuþtu. Yol güzergahýnda bölgenin ilk ve “temelinin takvâ üzere atýldýldýðý” Kur’an’da haber verilen Kuba Mescidi inþa edildi. Medine halký, Allah Rasulü (sas)’in Medine’ye geliþine sevindikleri kadar hiç bir þeye sevinmemiþlerdi. En büyük inkýlaplara gebe olan hicret hadisesi gerçekten bir dönüm noktasý olmuþtur. Hicret ederek Medine’ye gelen Efendimiz (as) bazý dini düzenlemelerin ardýndan bu gün bile bir benzeri yapýlamayan bazý dev adýmlar atmýþ ve devrimlerine baþlamýþtýr. Bu cümleden olarak Medine’de yaþayan diðer dinlere mensup cemaatlerle, dayanýþma temeli üzerine bir antlaþma imzaladý. Böyle bir antlaþmanýn bundan önce bir benzeri daha yoktu. Bu antlaþma, Ýslâm Dininin Müslüman olmayan topluluklarla barýþ içinde yaþamaya ve onlarla her zaman iyi iliþkiler içinde olmaya ne büyük bir önem atfettiðini göstermektedir. Örneði olmayan diðer bir antlaþma da Sevgili Peygamberimiz (as)’ýn Mekke’den gelen muhacirlerle Medine’li Ensar Müslümanlarýn arasýnda kurmuþ olduðu kardeþlik antlaþmasýdýr. Bu kardeþlik antlaþmasýnýn en önemli maddelerinden birisi, Medine’li Müslümanlarýn, mallarýnýn yarýsýný göçmen kardeþlerine vermeleri idi ki, tarihte bu kardeþlik, dayanýþma, ve yardýmlaþmanýn bir benzerini daha bulmak mümkün deðildir. Hicret, ilk Müslümanlarýn, o sýkýntýlý, acý dolu günlerden kurtulmalarýna, temelde kardeþlik esaslarý üzerine kurulan toplum hayatýna kavuþmalarýna ve sadece kendi aralarýnda deðil hudutlarý içinde bulunan bütün insanlarýn tam bir adalet ve hakkaniyet ortamýnda yaþamalarýna vesile olmuþtur. Ayrýca Ýslâm Dini, Mekke þehri hudutlarýnýn dýþýna Hicret’le taþmýþ ve bu güneþ, dünyaya Medine ufuklarýndan yayýlmýþtýr. 24. sayi sayfalar 30.04.2009 24 nneannesinin sözleri yankýlandý kulaklarýnda: Oðlum namaz hiç bu vakte býrakýlýr mý? Anneannesinin yaþý yetmiþe dayanmýþ, ama ezan okunduðu vakit yerinden sýçrar, yaþýndan beklenmeyecek bir hýzla abdestini alýr ve namazýný kýlardý. Kendisi ise, nefsini bir türlü yenemiyordu. Hep ne oluyorsa, namaz son dakikalara kalýyor, bu sebeple namazýný alelacele eda ediyordu. Bunu düþünerek kalktý yerinden, gözü saate kaydý. Yatsý ezanýnýn okunmasýna on beþ dakika kalmýþtý. Baþýný her iki yöne piþmanlýkla sallayarak, "Yine geçiktirdim namazý." dedi kendi kendine... Kývrak hareketlerle abdestini aldý ve daha elini tam kurulamadan kendisini odasýna attý. Mecburen, hýzlý hareketlerle namazý eda etti. Tesbihatýný yaparken anneannesini düþünmeden edemedi... "Bu halimi görse, tatlý-sert kýzardý yine bana." dedi. Çok seviyordu onu... Hele öyle bir namaz kýlýþý vardý ki, onu hep bir gökkuþaðý hayranlýðýyla seyrederdi. Namazda öyle bir mahviyeti vardý ki, hicabýndan rekten renge girerdi. O gün akþama kadar derse girmiþti. Müthiþ bir aðýrlýk vardý üzerinde duasýný yaparken, baþýný ellerinin arasýna alýp secdeye durdu. Namazdan sonra bir süre bu þekil tefekkür etmeyi severdi. Gözleri kapanýr gibi oldu. "o kadar A undan sekiz yýl önceki hükümet göçmen çocuklarýnýn Alman pasaportu alabilmeleri için iki vatandaþlýktan birini seçme modelini uygulamaya koymuþtu. 2008 yýlýndan itibaren göçmen çocuklarý karar vermeye baþlayacak. Ýki vatandaþlýktan birini seçme modeli, Almanya’da doðan bir çocuðun, eðer anne veya babasý sekiz yýldýr Almanya’da ikamet ediyor ve yerleþme izni bulunuyor ise, doðumuyla birlikte Alman olmasýný öngörüyor. Ancak modele B 10:59 Uhr Seite 24 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 Namazlarýnýzý ihtiyarlatmayýn! da yorulmuþum." dedi. Daldý gitti öylece.... Kýyamet kopmuþtu. Mahþeri bir kalabalýk vardý. Her taraf insanlarla doluydu. Kimi dona kalmýþ, hareketsiz bir þekilde etrafý izliyor; kimi saða sola koþturuyor, kimisi de diz çökmüþ, baþý ellerinin arasýnda bekliyordu. Yüreði yerinden fýrlayacak gibi atýyor, adeta kafesinden kurtulmaya çalýþýyor, soðuk soðuk terler döküyordu. Hayattayken kýyamet, sorgu sual ve mizan hakkýnda çok sey duymuþ ve ahiret hayatý adýna bu kavramlar kendisi için köþe taþý olmuþlardý. Ama mahþer meydanýndaki ürperti, korku ve bekleyiþin bu denli dehþet vereceðini düþünmemiþti. Hesap ve sorgu devam ediyordu. Bu arada onun ismini de okudular. Hayretle bir saða, bir sola baktý. "Benim ismimi mi okunuz?" dedi dudaklarý titreyerek..... Kalabalýk birden yarýlmýþ, bir yol olmuþtu önünde... Ýki kiþi kollarýna girdi. Mahþer meydanýnýn vazifelileri olduklarý belliydi. Kalabalýk arasýndan sakin bakýþlarla yürüdü. Merkezi bir yere gelmiþlerdi. Melekler her iki yanýndan uzaklaþtýlar. Baþý önündeydi. Bütün hayatý, bir film þeridi gibi geçiyordu gözlerinin önünden.... "Þükürler olsun" dedi, kendi kendine ve devam etti; "Gözlerimi dünyaya açtým, hep hizmet eden insanlarý gördüm. Babam sohbetlerden sohbetlere koþuyor, malýný Ýslam yolunda harcýyordu. Annem eve gelen misafirleri aðýrlýyor, yemek sofralarýnýn biri kalkýp, bir yenisi kuruluyordu. Ben ise, hep bu yolda oldum. Ýnsanlara hizmete çalýþtým. Onlara Allah'i anlattým. Namazýmý kýldým. Orucumu tuttum. Farz olan ne varsa yerine getirdim. Haramlardan kaçýndým. Kirpiklerinden aþaðý gözyaþlarý dökülürken, "Rabbimi seviyorum, en azýndan sevdiðimi zannediyorum." diyordu. Ama bir yandan da "O'nun için ne yapsam az, Cennet'i kazanmama yetmez." diye düþünüyordu. Tek sýðýnaðý Allah'ýn rahmetiydi. Hesap sürdükçe sürdü. Boncuk boncuk terliyor; sýrýlsýklam olmuþ, zangýr zangýr titriyordu. Gözleri terazinin ibresindeki neticeyi bekliyordu. Sonunda hüküm verilecekti. Vazifeli melekler ellerinde bir kaðýt, mahþer meydanýndaki kalabalýða döndüler. Önce ismi okundu. Artýk ayaklarý tutmaz olmuþtu. Neredeyse yýðýlýp kalacaktý. Heyecandan gözlerini kapamýþ, okunacak hükme kulak kesilmiþti. Mahþeri kalabalýktan bir uðultu yükseldi. Kulaklarý yanlýþ mý duyuyordu? Ýsmi cehennemlikler liste- sindeydi. Dizlerinin üstüne yýðýldý. Hayretten dona kalmýþtý. "Olamaaaazzzz" diye baðýrdý. Saða sola koþturdu. "Ben nasýl Cehennemlik olurum? Hayatým boyunca hizmet eden insanlarla birlikte oldum. Onlarla beraber koþturdum. Hep Rabbimi anlattým." diyordu. Gözleri saðanak olmuþ, titrek vücudunu ýslatýyordu. Vazifeli iki melek kollarýndan tuttu. Ayaklarýný sürüyerek ve kalabalýðý yararak alevleri göklere yükselen Cehennem'e doðru yürümeye baþladýlar. Çýrpýnýyordu. Medet yok muydu? Bir yardým eden çýkmayacak mýydý? Dudaklarýndan kelimeler kýrýk dökük, yalvarmayla karýþýk döküldü.." Hizmetlerim... Oruçlarým.... Okuduðum Kur'anlar...... Namazým.... Hiçbiri beni kurtarmayacak mý?" diyordu. Baðýra baðýra yalvarýyordu. Cehennem melekleri onu sürüklemeye devam ettiler. Alevlere çok yaklaþmýþlardý. Baþýný geriye çevirdi. Son çýrpýnýþlarýydý. Resulullah, "Evinin önünde akan bir ýrmak içinde günde beþ defa yýkanan bir insaný o ýrmak nasýl temizler, günde beþ vakit namazda insaný günahlardan öyle temizler." buyuruyordu. "Oysa ki benim namazlarým da mý beni kurtarmayacak?" diye düþünüyordu. "Namazla- Uzmanlar iki vatandaþlýktan birini seçme modelinin kaldýrýlmasýný talep ediyor göre bu þekilde Alman vatandaþlýðýný elde eden çocuklarýn, 18 ile 23 yaþlarý arasýnda ilgili vatandaþlýk dairesine giderek Alman vatandaþlýðýný devam ettirmek istediklerini veya baþka bir vatandaþlýðý tercih ettiklerini bildirmeleri gerekiyor. Bilindiði gibi Almanya çifte vatandaþlýðý artýk kabul etmiyor. Buna karþýn iki vatandaþlýktan birini zorunlu olarak seçme modeline uzmanlardan tepkiler geldi. Frankfurtlu hukuk profesörü Rainer Hofmann, dünya genelinde çok vatandaþlý olma trendi yaþanýrken bu uygulamayý tasvip etmediðini belirtti. Almanya’nýn þimdiden birden fazla pasaportu olan AB ülkesi vatandaþlarýný kabul ettiðini belirten Hofmann, eþlerden biri Alman olan ailelerin çocuklarýna bile çifte vatandaþlýk hakký olduðunu belirtti. Giessen Üniversitesi’nden Astrid Wallrabenstein ise Meclis Ýçiþleri Komisyonu için hazýrladýðý raporda iki vatandaþlýktan birini seçme zorunluluðunun bu nedenlerle sadece hukuk politikasý açýsýndan deðil, ayný zamanda anayasa hukuku açýsýndan da gerekli olduðu açýklamalarýna yer verdi. dosya rým..... Namazlarým.... Namazlarým. " diye diye hýçkýrdý. Vazifeli melekler hiç durmadýlar. Yürümeye devam ettiler; Cehennem çukurunun baþýna geldiler. Alevlerin harareti yüzünü yakýyordu. Son bir defa dönüp geriye baktý. Artýk gözleri de kurumuþtu. Ümitleri sönmüþtü. Baþýný öne eðdi. Ýki büklüm oldu. Kollarýný sýkan parmaklar çözüldü. Cehennem meleklerinden birisi onu itiverdi. Vücudunu birden bire havada buldu. Alevlere doðru düþüyordu. Tam bir iki metre düþmüþtü ki, bir el kolundan tuttu. Baþýný kaldýrdý. Yukarýya baktý. Uzun beyaz sakallý bir ihtiyar onu düþmekten kurtarmýþtý, kendisini yukarýya çekti. Üstündeki baþýndaki tozu silkerek ihtiyarýn yüzüne baktý. "Siz de kimsiniz?" dedi. Ýhtiyar gülümsedi: "Ben senin namazlarýným." "Neden bu kadar geç kaldýnýz? Son anda yetiþtiniz. Neredeyse düþüyordum. " dedi... Ýhtiyar yüzünü gererek, tekrar güldü; baþýný salladý; “Sen beni hep son anda yetiþtirirdin, hatýrladýn mý?.." Secdeye kapandýðý yerden baþýný kaldýrdý. Kanter içinde kalmýþtý. Dýþarýdan gelen sese kulak kabarttý. Yatsý ezaný okunuyordu. Bir ok gibi yerinden fýrladý. Abdest almaya gidiyordu. Hessen Ýçiþleri Bakanlýðý’nýn Almanya’daki nüfus ve vatandaþ sayýlarýnýn arasýnýn açýldýðý tespitinden yola çýkan Frankfurtlu Avukat Reinhard Marx, Almanya’da doðup yaþayan ve sayýlarý giderek artan bir kesimin ikinci sýnýf muamele gördüklerini vurguladý. Sadece seçme ve seçilme hakkýna sahip olmamalarýnýn bile, toplumsal yaþama katýlmalarýna engel olduðunu belirten Marx, bu durumun yasama organýnýn aþmasý gereken bir durum olduðunu kaydetti. 24. sayi sayfalar 30.04.2009 dosya er insanýn kendisine güven ve güvensizlik duyduðu genel bir tutumu, yaþama bakýþý vardýr. ÖZGÜVEN, insanýn kendine güven ve kendisi hakkýnda olumlu ama gerçekçi tutumda olmasýdýr. Ýnsanlar yaþamlarýnýn bazý alanlarýnda (akademik çalýþma, atletizm, vb.) kendilerine fazla güvenirken, diðer bazý alanlarda (bedensel görünüm, sosyal iliþkiler, vb.) fazla güven duymayabilirler. Kendine güven kiþiye “yaþamým denetimimde” duygusu verir. Bu duygu yine de insanýn her þeyi yapabileceði deðil, “beklentilerin gerçekçi” tutulduðu anlamýna gelir. Güvenli insanlar, bazý beklentileri gerçekleþmese bile, kendilerini kabul etmeyi ve olumlu düþünmeyi sürdürürler. Güvensiz kiþilerin, kendilerine iliþkin duygularý baþkalarýna ve onlardan alacaklarý onaya baðlýdýr. Baþarýlý deðil baþarýsýz olmayý bekler ve o korkuyla, risk almaktan kaçýnýrlar. Kendilerine düþük deðer biçerler, kendilerine söylenen olumlu sözleri görmezden gelir ya da dikkate almazlar. Oysa, kendine güveni olan kiþiler, kendi yeteneklerine güvendiklerinden, diðerlerinin onayýna baðlý kalmazlar. Kendilerini kabul etme eðilimindedirler, bunun için istemedikleri þeyleri yapmak zorunda olduklarýný düþünmez, haklarýna baþkalarýnýn haklarýna tecavüz etmeden sahip çýkarlar. Kendine Güven Nasýl Oluþur? Kendine güvenin geliþimini etkileyen pek çok etken olmakla birlikte, özellikle çocukluk döneminin ilk yýllarýnda ana-baba tutumlarý insanýn kendisi hakkýndaki duygularýnýn oluþumunda son derece önemlidir. Ana-babadan biri ya da her ikisi, aþýrý derecede eleþtirel ve yüksek beklentili ise ya da aþýrý korumacý ve baðýmsýzlýðý engelleyiciyse, çocuklar kendilerinin yeteneksiz, yetersiz ve deðersiz olduðuna inanabilir. Oysa ana-babalar çocuklarýnýn giriþimlerini destekler, geliþimlerini alkýþlar, hata yaptýklarý zamanlarda doðrusunu bulmalarýna yardýmcý olurken, onlarý sevmeye ve kabul et- H 10:59 Uhr Seite 25 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 Özgüven Ýkbal NUR - Pedagog meye devam ederlerse çocuklar da kendilerini kabul etmeyi, sevmeyi ve güvenmeyi öðrenebilirler. Kendine güven eksikliði, mutlaka yetenekten yoksun olunduðu anlamýna gelmez. Bu eksiklik, diðer insanlarýn, özellikle ana-babanýn, çevre ve toplumun gerçek dýþý beklenti ile ölçütlerine fazla yoðunlaþmanýn bir sonucudur. Bu noktada kendine güvensizliðin hiç bir þekilde deðiþmeyeceðini düþünmek de son derece yanlýþ olur. Kendine Güveni Olumsuz Etkileyen Varsayýmlar Dýþ etkilere karþý korunmak için insanlar bazý gerçekdýþý düþünceler geliþtirirler. Bunlarýn bazýlarý yapýcý, bazýlarý ise yýkýcýdýr. Kendine güveni olumsuz etkileyen bir kaç düþünce þekli ve onlarýn gerçekçi seçenekleri þu þekilde sýralayabiliriz: “Herkesin sevgisini ve onayýný kazanmalýyým.” Bu mükemmeliyetçi, ulaþýlamaz bir hedeftir ve kiþinin deðerini tamamen baþkalarýnýn onayýna býrakýr, adeta baþkalarýna baðýmlý gibi yaþamayý getirir. Oysa ki kiþisel deðer ve ölçütler geliþtirmek daha olumludur. “Tüm önemli alanlarda yetenekli, yeterli ve baþarýlý olmalýyým.” Bu da mükemmeliyetçi, ulaþýlamaz bir hedeftir ve kiþisel deðerimizi baþarýyla ölçmeye dayanýr. Oysa baþarý doyurucu olabilse de sizi daha deðerli kýlmaz. Deðerli olma, her insanýn doðuþtan sahip olduðu bir özelliktir. “Bugünkü bütün duygu ve davranýþlarýmý geçmiþim belirler.” Güven duygusunun çocukluk döneminde dýþ etkilerden daha fazla zarar görebildiði doðrudur, ancak yaþýnýz ilerledikçe bu etkilerin neler olduðuna iliþkin bir bilinç ve bakýþ açýsý kazanabilir ve yaþamýnýz üzerinde ne gibi etkilere izin vereceðinize siz karar verebilirsiniz. Geçmiþteki olaylarýn gölgesinde umutsuzca yaþamak zorunda deðilsiniz. Kendine Güvene Zarar Veren Düþünce Tarzlarý Aþaðýda örnekleri verilen bazý düþünme biçimleri insanýn kendine olan güvenini sarsar ve olumsuz etkilere karþý savunmasýz hale getirir: Ya hep ya hiççilik; Kiþi her þeyi tam ve mükemmel yapmayý bekler, bu nedenle ya tamamen ondan vazgeçer ya da sürekli kendisini kötü hisseder. Oysa ‘bir her þeyi tam olarak yapmak’ fikrinin kendisi ne kadar doðrudur? “Çok iyi yapamadýðýmda, tamamen baþarýsýzým.” Genellemek; Karamsar bir bakýþ açýsýyla her köþe baþýnda pusuya yatmýþ bir felaketle karþýlaþmayý bekler. Bir þeyin sonucunu ve deðerini tek bir davranýþ ya da göstergeye baðlar. “Biyoloji sýnavýnda düþük aldým, asla týbba giremeyeceðim.” Etiketlemek; Etiketlemek, kiþiyi tek bir davranýþla ya da özellikle yargýlamak anlamýna gelen, suçluluk duygusu getiren, basit bir süreçtir. “Hep kaybediyorum, ama bu benim hatam.” Olumsuza seçici dikkat; Ýyi olan hiçbirþey, kötüler kadar önemsenmezler. Önemsiz bir eleþtiri, sýradan yapýlmýþ bir yorum, olumsuz bir ayrýntý bütün gerçeði gölgeler. Ýltifatlar göz ardý edilir. “Bir turda beþ satranç oyununu kazandým, ancak sonuncuyu kaybedince moralim çok bozuldu.” “Bu kýyafetimi mi beðendin? Oysa beni þiþman gösteriyor.” Duygularýn doðruluðunu sýnamadan kabullenmek; Olumsuz bir duyguya insan baþkalarýnýn etkisinde kalarak kapýlabilir ve bu gerçekleri yansýtmadýðý halde öyleymiþ gibi algýlanýr. “Kendimi çirkin buluyorum, böyle hissettiðime göre, demek ki öyleyim.” “-meli, -malý” cümleleriyle düþünmek; “-meli, malý” ile biten cümleler genelde mükemmeliyetçi özelliðe iþaret eder ve kiþi- lerin kendi istek ya da arzularýndan çok baþkalarýnýn beklentilerini yansýtýr. Gerekliliklere takýlýr. “Üniversiteye gelen herkesin bir meslek planý olmalý. Benim olmadýðýna göre, bende bir sorun var.” Kendine Güveni Geliþtirmenin Yollarý Ýlk çocukluk döneminde kiþinin kendi ana-baba tutumunu deðiþtirmede ve çevresini belirlemede çok az gücü vardýr, oysa bu sonraki yýllarda artar. Kiþi bilinçli bir seçim ve çabayla olumsuz deneyimlerini olumluya çevirebilir. Gençlik döneminde insanýn kendisi hakkýndaki düþüncelerinde arkadaþlarýn etkisi, ailenin ya da büyüklerinkinden çok daha güçlü hale gelir. Üniversite yýllarýnda öðrenciler, deðerleri yeniden gözden geçirip kendi kimliklerini oluþtururken arkadaþ etkisine daha açýk hale gelirler. Bu baðlamda, kendinizi olumsuz hissetmenize yol açan arkadaþlarýn sizin için uygun olmadýðýna karar verebilir, onlardan uzaklaþmayý seçebilir ve yeni olumlu arkadaþlýklar kurabilirsiniz. Aþaðýda olumsuz düþünme tarzlarýndan kaçýnýp kendinize olan güveninizi artýrmanýn belli baþlý yollarý sýralanmýþtýr: Ýyi yanlarýnýzý görün. 25 Yapabildiklerinizi göz ardý etmeyin, yapamadýklarýnýzda da gösterdiðiniz emek ve çabayý takdir edin. Ýþe yapabildiklerinizle baþlamak, kaçýnýlmaz olabilen sýnýrlarýnýzý kabulde size yardýmcý olacaktýr. Ýçsel deðerlendirme yapýn. Kendinizi deðerlendirdiðiniz kendi iç deðer ve ölçütleriniz olsun, geliþmenizi onlarla kýyaslayýn. Baþkalarýyla olan rekabetin sonucuna ya da toplumun genel geçer beklentilerine baðýmlý kalmayýn. Baþkalarýný da dinleyin ancak onlarýn fikirlerini doðrudan kabul etmek yerine aklý seliminizle deðerlendirmeyi öðrenin. Hiçbir konuda tek ve mutlak doðrular olmadýðýný sýk sýk kendinize hatýrlatýn. Baþkalarýnýn söylediklerinden çok kendi geliþtirdiðiniz olumlu sesinize kulak verin. Ýçsel konuþmalarýnýz olsun. Kendi kendinizle içsel bir ses geliþtirin ve onu kendinizi zararlý etkilere karþý korumada kullanýn. Olumsuz düþüncelere kapýlýrken kendinize “dur” deyin ve daha mantýklý karþýt düþünceler, seçenekler geliþtirin. Risk alýn. Yeni deneyimleri, kazanýp kaybedilecek sýnavlar olarak deðil, bir þeyler öðrenmek için birer fýrsat olarak görün. Böylece zorlayýcý yaþantýlarda kendinizi yýpratmak yerine geliþtirebilirsiniz. Becerilerinizi ve zaaflarinizi iyi bilin ve tanýyýn. Kendinize güveniniz olsun! Inhaber: Arif Güngör Çalýþma Saatleri: Pazartesi-Cuma: 06.00 - 18.00 Cumartesi: 06.30 - 12.30 . Pazar: 07.00 - 11.00 Waldfriedhof 46 . 81377 München Tel: 089-71090481 Handy: 0157-74492176 24. sayi sayfalar 30.04.2009 10:59 Uhr 26 Seite 26 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat DÝTÝB Herborn’da Hicri Yýlbaþý Kutlamalarý ÝTÝB Herborn Merkez Camii’nin geleneksel hale getirdiði Hz. Muhammed (S.A.V.)‘in Mekke’den Medine’ye hicretini (göçünü) konu alan bir program tertip edildi. Program Halil Duman’ýn okumuþ olduðu Kur’an-ý Kerim ve Dernek Baþkaný Kahraman Sargýn’ýn selamlama konuþmasý ile baþladý. Akabinde Hasan Akdaþ ve Sacit Küçük hocalarýn ayrý ayrý okuduklarý Mevlid-i Þerif ile devam etti. Okunan kasidelerden sonra günün ehemmiyeti Camii Din Görevlisi Ahmet Kocaaða tarafýndan özet olarak izah edildi. Konuþmanýn ardýndan Serdar Doða- D ner’in Kur’an-ý Kerim tilaveti ve Ýsa Akdað’ýn okumuþ olduðu ilahiler programa renk kattý. Bu güzel sunumlardan sonra Herborn’dan hacca gidenler adýna üç hacý seyahat esnasýnda yaþamýþ olduklarý duygu ve düþüncelerini cemaatla paylaþtýlar ve misafirlere kutsal topraklardan getirdikleri zemzem ve hurma ikramýnda bulundular. Duygusal anlarýn yaþanmýþ olduðu program Kerim Yöntem’in Kur’an-ý Kerim kýraatýndan sonra Ayþegül Akþit, Elvan Doðaner, Kevser Karadedeli ve Serdar Doðaner’in okumuþ olduklarý Hatmi Þeriflerin duasý ile program nihayete erdi. Kassel`de Bayramlaþma ve Hicri Yýlbaþý Kutlamalarý GMG Hessen Bölgesine baðlý olarak faaliyetlerini sürdüren Kassel Þubesi Kadýn Kollarý iki mübarek hadiseyi bir arada coþkuyla kutladý. Bayram Þöleni ve Hicri yeni yýlý birlik beraberlik içinde muhteþem bir proglamla idrak ettiler. Açýlýþ Kur`an-ý Kerimi tilaveti ardýndan mealin okunmasý çok faydalýydý. Ýstiklal marþýnýn ilk dört kýtasýný okuyan Teslime Karabudak misafirlerin takdirini kazandý. Kur`an Kursu Talebelerinin okuduðu ilahiler cemaati duygulandýrdý. Kadýn Kollarý Baþkaný Öznür Altýparmak selamlama konuþmasýnda cemaate ilgi, katký ve desteklerinden dolayý teþekkür etti. Gençlik Baþkaný Halime Baþer Gençlik Komisyonuyla birlikte ilahilerle ve tiyatrolarýyla programa neþe kattýlar. Günün önemine binaen I yapmýþ olduðu sohbet Perihan Yýlmaz hocahaným iki güzel günü kutlayarak baþladýðý sohbette özellikle müslümanlar olarak Hicri yeni yýlýmýza gereken ilgi alakayý göstermediðimizden Muharrem ayýnýn faziletlerini ve o ayda yapýlmasý gereken ibadetlere deðindi. Kur`an Kursu Talebelerinin de sunduklarý tiyatrolar ilahiler gerçekten takdire þayandý. Hocalarýna bir þiir ile teþekkür eden Rabia Karabudak ve Rabia Yýldýz Hocalarýn ne kadar fedakar olduðunu þiirle dile getirdiler. F. Yýldýr Hocahaným talebeler ve tüm çocuklara hazýrladýklarý yarýþma bölümünde çocuklar doyasýya eðlendiler, yarýþtýlar. Yumurta Yoðurt v.s. gibi yarýþlarýn yanýnda anneler halat çekme yarýþýnda kýyasýya mücadele verdiler. Kapanýþ Kur`an-ý Kerimi ile program nihayet buldu. Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 cemiyet haberleri Herborn´da Öðrencilerden Cami Ziyareti erborn Gymnasium yedinci sýnýf öðrencilere Ýslam ve Camii tanýtýldý. DiTiB Herborn Merkez Camiisine çevredeki okullarýn yoðun ilgisinin giderek artmasýný Dernek Yöneticileri memnuniyetle karþýlýyor, misafirperverliðimizi öðrencilere gösteriyor. Herborn Merkez Cami Din Görevlisi Ahmet KOCAAÐA’nýn okumuþ olduðu Kur´an-ý Kerim ile baþlayan program, ögrencilere bütün insanlarýn Allah’ýn kulu olduðu ve iliþkilerimizde bunun gözardý edilmemesi gerektiði anlatýlarak bazý önemli tavsiyelerde bulunuldu. Proðram Ýslam`ýn Temel Þartlarýný ve Müslümanlýðý anlatan bir filmin izlenmesi ile devam etti. Görüntülü bilgilendirmenin ardýndan öðrencilere Olcay H TÜRKYILMAZ tarafýndan camilerin iç donanýmý hakkýnda bilgi, çocuklarýn ve öðretmenlerin Ýslam konusundaki sorularýna açýklýk getirdi. Programýn sonunda öðrencilerle yazýlý ufak bir testten sonra öðrencilere Cemiyet ikramda bulundu. Din dersi öðretmenin ve öðrencilerin ziyaretten memnun olduklarýný, Ýslam dinini yakýndan tanýma fýrsatýný bulduklarýný, beyinlerdeki sorularýn tatmin edici cevaplandýðýný açýkladýlar. Dernek Yöneticileri adýna Baþkan Kahraman SARGIN Okul ziyaretinden memnun kaldýklarýný, her zaman kapýlarýnýn açýk olduðunu ve misafirlere ziyaretlerinden dolayý müteþekkir olduklarýný beyan ettiler. Bu dosthane diyaloðlarýn devamý temennisinde bulundular. Kelsterbach`ta Bayram coþkusu GMG Hessen Bölgesine baðlý olarak faaliyetlerini sürdüren Kelsterbach Þubesi Kadýn Kollarý Gençlik Teþkilatý tarafýndan hazýrlanmýþ olan Bayram Þenliði coþku ile camide kutlandý. Tatil boyunca ders gören kýz çocuklarýnýn yoðun isteði üzerine gerçekleþtirilmiþ olan bu programa çok sayýda katýlým oldu. Büyük bir çoþku ile kendilerini programa hazýrlayan kýz çocuklarýnýn gözlerindeki heyecanlarý görülmeye deðerdi. Kurban Bayramýnýn önemini I daha iyi anlamak için Hz. Ýbrahim´in hayatý tiyatro gösterisi olarak ele alýndý. Ýlahiler ve þiirler programa ayrý bir renk kattý ve anneleri duygulandýrdý. Program kapanýþ Kur`an-ý Kerimi ile sona erdi. 24. sayi sayfalar 30.04.2009 dosya irçok Avrupalý gayri-müslim Müslümanlarýn Hz. Ýsa’yý bir peygamber, hatta büyük peygamberlerden biri olarak kabul ettiklerini ve bir peygamber oluþundan dolayý hürmet ettiklerini bilmezler. Bu ebeple “Sizin peygamberiniz size, bizim peygamberimiz bize” Þkri din anlayýþlarýna yerleþmiþtir. Diðer taraftan Müslümanlar da bu düþünceden etkilenmiþ olmalýlar ki, Hz. Ýsa (as)’dan bahsetmeleri ancak Hristiyanlar veya Hristiyanlýk hakkýnda konuþulurken söz konusu oluyor. Elbette bu bir yere kadar gerekli ve doðru. Fakat nasýl ki, Hz. Nuh (as)’un, Hz. Ýbrahim (as)’in, Hz. Eyyub (as)’un veya Hz.Yusuf (as)’un kýssalarýndan bireysel veya toplumsal dersler çýkarýp hayatlarýmýza uygulamaya çalýþýyorsak; büyük peygamberlerden olan Hz. Ýsa (as)’nýn hayatýný, davasýný ve mesajýný bilmemiz ve üzerinde düþünmemiz, birilerinin bu peygamberi ‘kendi’ peygamberleri olarak görmeleri olgusundan etkilenmemeliyiz. Müslümanlarýn böyle bir düþünceye kapýlmalarýnýn iki sebebi vardýr: Hz. Ýsa (as)’nýn hayatý hakkýnda kaynaklarýmýzda fazla bilgi mevcut deðildir. Kur’an’daki ayetlerin dýþýnda klasik hadis külliyatýnda birçoðu sahih olmayan (tekrarlar sayýlmaz ise) ancak 300 küsür rivayet bulunmakta. Nass’a dayanmayan ve rivayet yoluyla bize ulaþmýþ olmayan tarihî ve arkeolojik bilgiler ise Ýslam ilimlerinde reva görmezler. Daha mühim sebeb ise Hz. Ýsa (as)’nýn nerdeyse peygamberimiz deðilmiþ veya yalnýz Hristiyanlarýn peygamberiymiþ gibi algýlanmasý. Bu algý elbette açýkça dile getirilmez. Fakat Hristiyanlýðýn hakim olduðu ülkelerde yaþamamýz ve birinci maddede dediðimiz gibi bilgiden yoksun olmamýz hasebiyle böyle bir tasavvurdan bahsedilebilir. Bütün insanlýða peygamber olarak gönderilmiþ olan Hz. Ýsa (as), þahsý B 10:59 Uhr Seite 27 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 Peygamberimiz Hz. Ýsa (as) Ali METE ve özel mesajý hakkýnda bilgi sahibi olma yolunda bütün kaynaklarýn göz önünde bulundurulmasý gerektiðini hatýrladýktan sonra, bu yazýda kýsaca Hz. Ýsa (as)’nýn hayatý ný ve en saðlam kaynak olan Kur’an ayetlerin ýþýðýnda mesajýný aktarmaya çalýþacaðýz. Hz. Ýsa (as) Kudüsün (Jerusalem) güneyinde bulunan Betlehem (arapça Beyt Lahm) þehrinde mucizevi bir þekilde doðmuþtur. Doðum tarihi Hristiyan aleminde milady takvimin baþlangýcý olarak addedilse de, bugünkü araþtýrmalara gore Hz. Ýsa (as) miladdan en geç 4 ve en erken 7 yýl önce doðduðu kabul edilir. Hz. Ýsa (as)’nýn annesi Hz. Meryem’dir. Bilindiði gibi Hz. Ýsa (as) babasýz olarak Allah’ýn “Ol” emriyle týpký Hz. Adem (as) gibi dünyaya gelmiþtir: “(Hz.Meryem) ‘Rabbim, bana bir beþer dokunmamýþken, nasýl bir çocuðum olabilir?’ dedi. (Fakat) Allah neyi dilerse yaratýr. Bir iþin olmasýna karar verirse, yalnýzca ona ‘ol’ der, o da hemen oluverir.” [3:47] Hayatý hakkýnda fazla bir bilgi mevcut olmamasý ile birlikte peygamber olmadan önce ailesiyle birlikte Mýsýr’a gitmesi ve tekrar geri dönmesi bilinir. Peygamber olduktan sonra ilk olarak doðduðu bölgede, fakat zamanýn din adamlarý nýn sert muhalefetiyle karþýlaþýnca Kudüs dýþýndaki bucak kentlere giderek öðretilerini yaymaða çalýþmý þtýr. Kendisi miladdan yaklaþýk 30 yýl sonra, dolayýsýyla 34 veya 37 yaþýnda Allah’ýn huzuruna kavuþmuþtur. Evlenmediði için ne bir aile hayatý ne de çoluk-çocuðu olmuþtýr. Kur’an’da kendisinden “Meryem’in oðlu Ýsa’ diye bahsedilerek onun bir anneden doðduðu için bir insan olduðu ve babasý olmadýðý vurgulanýr. Hz. Ýsa (as)’nýn baþlýca görevi, içinde yaþadýðý Yahudi toplumuna ve tüm insan- lara Ýncil’i ulaþtýrmak ve daha önce Hz.Musa (as)’a indirilen Tevrat’ý doðrulamaktýr. Ayrýca tüm peygamberlerde olduðu gibi Hz. Ýsa (as) Müslümanlar ve tüm insanlar tarafýndan örnek alýnacak bir insandýr. Kur’an’da Hz. Ýsa (as)’ýn bir insan olduðu vurgulanýr. Rasulullah zamanýnda olduðu gibi bugünde Hristiyan ve Müslümanlarý ayýran en belirgin konu Hz. Ýsa (as)’nýn ila-hîliði konusudur. Hristiyanlarýn büyük çoðunluðuna göre Hz. Ýsa (as) Allah veya Allah’ýn bir parçasýdýr yani oðludur. Kur’an’da “O doðurmamý þ ve doðmamýþtýr.” [108:3] ilkesine dayanarak Allah’ýn bir oðlu olmadýðý açýkça ifade edilir. Bu gerçek Kur’an’da þu ayetlerde dile getirilir: “Meryem oðlu Mesih, yalnýzca bir elçidir. Ondan önce de elçiler gelip geçti. Onun annesi dosdoðrudur, ikisi de yemek yerlerdi. Bir bak, onlara ayetleri nasýl açýklýyoruz? (Yine) bir bak, onlar ise nasýl da çevriliyorlar?” [5:75] “Meryem oðlu Mesih Ýsa, ancak Allah’ýn elçisi ve kelimesidir.” [4:171] Hz. Ýsa (as) Yahudi bir topluma Tevrat’ý doðrulamak ve bazý emirleri bildirmek için gönderildi. Tüm peygamberler gibi insanlarý Allah’tan korkmalarýný ve O’nun emirlerine uymaya çaðýrmak üzere insanlara gönderilmiþtir. Onun için Kur’an’da þöyle denilir: “Benden önceki Tevrat’ý doðrulamak ve size haram kýlýnan bazý þeyleri helal kýlmak üzere size Rabbinizden bir ayetle geldim. Artýk Allah’tan korkup bana itaat edin.” [5:50] “Meryem oðlu Ýsa” hitabýnýn yanýsýra Allah, Hz. Ýsa (as)’yý bir kul ve elçi olarak adlandýrýr. Özellikle onun kul olarak vasýþandýrýlmasý Allah’a teslim olmasýný (yani Müslüman olmasýný) vurgulamak içindir. Namaz kýlmak, sadaka vermek, kendini diðer insanlara karþý sorumlu bil- mek, merhamet sahibi olmak ve sevgi beslemek gibi özellikler Hz. Ýsa (as)’yý örnek bir Müslüman yapýyor. Aslýnda bu saydýklarý mýz tüm peygamberlerin özelliklerindendir ve dolayýsýyla her Müslümaný n kendisine örnek almasý gereken özelliklerdir. Hz. Ýsa (as)’nýn bir kul olduðu hususu Kur’an’da þöyle dile getirilir: “Doðrusu Allah benim de Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir, artýk O’na kulluk edin, bu, doðru yoldur.” [43:64] “(Ýsa) Dedi ki:Þüphesiz ben Allah’ýn kuluyum. (Allah) Bana Kitabý verdi ve beni peygamber kýldý. Nerede olursam (olayým,) beni kutlu kýldý ve hayat sürdüðüm müddetçe, bana namazý ve zekatý vasiyet etti. Anneme itaati de. Ve beni mutsuz bir zorba kýlmadý. Selam üzerimedir; doðduðum gün, öleceðim gün ve diri olarak yeniden kaldýrýlacaðým günde.” [19:30][19:31][19:32] [19:33] Allah’ýn izni ile gerçekleþen ve birer yardým mahiyetinde olan Hz. Ýsa (as)’nýn gösterdiði mucizeler hakkýnda Kur’an’da þöyle buyurulur: “Bunun üzerine ona (çocuða) iþaret etti. Dediler ki: Henüz beþikte olan bir çocukla biz nasýl konuþabiliriz? (Ýsa) Dedi ki: Þüphesiz ben Allah’ýn kuluyum. (Allah) Bana Kitabý verdi ve beni peygamber kýldý.” [19:29][19:30] “Gerçek þu, ben size Rabbinizden bir ayetle geldim. Ben size çamurdan kuþ biçiminde bir þey oluþturur, içine üfürürüm, o da hemencecik Allah’ýn izniyle kuþ oluverir. Ve Allah’ýn izniyle doðuþtan kör olaný, alaca hastalýðýna tutulaný iyileþtirir ve ölüyü diriltirim. Yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi size haber veririm. Þüphesiz, eðer inanmýþsanýz bunda sizin için kesin bir ayet vardýr.” [3:49] Ýnciller’de Hz. Ýsa (as)’nýn, buna benzer birçok mucizesi anlatýlýr. Mesela kendisinin beþbin kiþilik bir toplu- 27 luða, beþ yufka ve iki balýk doðrayýp verdiði. Hepsinin yediði, doyduðu ve geri kalan artýk ekmeklerin yedi seleye doldurulduðu anlatýlýr. Son olarak kaynaklarýmýzda geçen ve Hz. Ýsa (as)’ýn özel mesajý hakkýnda bize ipucu veren, yaþadýðý çaðýn insanlarýna olduðu gibi tüm insanlara verdiði bazý öðütleri zikretmek istiyoruz: “Allah, Ýsa (as)’ya þöyle dedi: Ey Ýsa! Önce kendi nefsine öðüt ver. Öðüdün sana fayda verirse, ondan sonra insanlara nasihat et. Aksi takdirde, Allah’tan utan.” “Allah’ý çok zikredin, O’na çok þükredin ve O’nu takdis edin. Kendisine itaatte bulunun, çünkü Allah kendisinden hoþnud ve razý olduðu zaman, sizden birinizin duasýnda: “Allah’ým! Ey Rabbim! Günahlarýmý baðýþla, geçimime dirlik düzenlik ver. Beni çirkin þeylerden muhafaza et.’ demesi, O’na yeter.” “Sizden biriniz sað eli ile verdiði sadakayý, sol elinden gizlesin. Namaz kýlacaðý zaman da, evinin kapýlarýný güzelce kapatsýn. Zira, Allah, rýzýklarý taksim ettiði gibi, övgüsünü de taksim eder.” “Meryem oðlu Ýsa (as) havarilere sordu: “Ne oluyor da ibadetlerin en üstününü yapmýyorsunuz?” Onlar da: ‘Ýbadetlerin en faziletli olaný hangisidir?’ demiþler. O, ‘Allah için alçak gönüllülüktür.” cevabýný vermiþtir.” “Bilginin, öðretmedikçe ve onunla amel etmedikçe sana bir faydasý olmaz. Kendisiyle amel etmediðin müddetçe bilginin çokluðu sadece senin kibrini artýrýr.” “Ey Havariler topluluðu! Mescidleri, meskenler edininiz! Evlerinizi de, yolcu menzilleri gibi edininiz ki, dünyadan, selametle kurtulasýnýz!” Kaynaklar: - Der muslimische Jesus, Tarif Khalidi, 2001 - Kitabu’z-Zühd, Ahmed bin Hanbel - Jesus. Eine Einführung, Peter Antes 24. sayi sayfalar 28 30.04.2009 10:59 Uhr Seite 28 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 saðlýk 24. sayi sayfalar 30.04.2009 biyografi nsanlar vardýr, dini hayatýmýz için kendilerini ne kadar öne çýkartsak azdýr. Kendimizi ona nisbet eder, kendisinin takipçisi olduðumuzu ifade ederiz. Hayranlýkla kendisine bakar, menkibelerini birbirimize anlatýr, ama aslýnda kendisini, misyonunu, dini hayatýmýzdaki belirginliðinin sebebini bilmeyiz. Þüphesiz geldiðimiz çevredeki insanlarýn çoðunluðunun mezhep imamý olarak kabul ettiði Ýmam-ý Azam Ebu Hanife de þüphesiz bu önde giden þahsiyetlerden biridir. Mezhep Ýmam’ý olduðu Hanefi mezhebinin geldiðimiz çoðrafyadaki yaygýnlýðýndan dolayý kendisi þüphesiz hayýrla yad edilen bir kiþi, insanýmýz da kendisine sevgi beslemekte. Bu sevgi ise genelde Ebu Hanife’nin eserine, sahih rivayetlerle belirginleþen kiþiliðine, metoduna ve olaylara yaklaþýmýna deðil, daha çok menkibevari, aslen Ebu Hanife’nin hayatýnda yeri olmayan hikayelerle beslenmekte. Kendisine gerçek sevgi ve saygý göstermek ise bilinçsiz bir hayranlýk ile deðil, kendisini hakkýyla tanýmakla olur. Doðduðu ve büyüdüðü çevre Ebu Hanife lakabý ile ün bulan Nu’man b. Sabit b. Zuta hicri 80 yýlýnda Kufe’de dünyaya gelmiþtir. Dedeleri Arab olmayýp, Kabil bölgesinde yaþayan Farisoðullarý’na mensub olduklarý rivayet edilir. Kufe’ye Ebu Hanife’nin dedesi azatlý köle Zuta, Hz. Ali’nin halifeliði döneminde yerleþir. Ebu Hanife’nin babasý Sabit, akýllý ticaretle uðraþan varlýklý bir zattý. Ayný yola oðlu Numan’da gençliðinde atýldý ve asýl ilim tahsilinden önce ticaretle meþgul oldu. Ebu Hanife’nin hayatýnda Kufe’de doðup büyümesinin ve oradaki ilim çevresinden yararlanmasýnýn þüphesiz büyük etkisi oldu. Kufe ilim çevresinin temel taþlarý daha Hz. Ömer’in devrinde atýlmýþtý. Hicri 17 tarihinde Hz. Ömer Irak ordusunun karargâhý olarak kurdurtmuþtu þehri Sad bin Ebi Vakkas’a. Abdullah ibni Mesud’u da kadý ve beytü’l-mal’den sorumlu olarak Kufe’ye göndermiþti ve Ý 10:59 Uhr Seite 29 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 “Bilinmeyen” imam; “Ýmam-ý Azam Ebu Hanife” böylece hem Kufe þehrinin, hemde Ýmam Azam’ýn geliþimindeki belirleyici olacak olan unsurlarýn ilk taþlarýný yerine oturtmuþtu. Kufe’de 15 sene kalan Ýbni Mesud, sonra hilafet merkezini buraya alan Hz. Ali þüphesiz bu þehrin ilmi geliþimine damgalarýný vurmuþlardý. Yeni kurulmuþ olan bir þehir olarak Kufe, çevresindeki insanlar için cazibe haline gelmiþti. Farklý kabileler, deðiþik ülkelerin, özellikle Yemen, Nezir ve Kuzey ve Doðu’dan gelmiþ insanlarý þehre yerleþmeye baþlamýþtý. Daha önceleri birbirlerini uçsuz bucaksýz sahralarýn, uzun mesafelerin ayýrdýðý farklý kültürleri, farklý örfleri Kufe’de sadece bir sokak ya da cadde ayýrmaktaydý. Özellikle yeni fethedilen bölgelerden insanlar buraya yerleþmeye Ýslam’la tam manasýyla burada tanýþmaya, sorularýný bu çevrede yöneltmeye baþlamýþlardý. Ýmam-ý Azam’ýn ilme yöneliþi Kufe’de Ýbni Mes’ud ile baþlayan Ýlim silsilesi, Ýmam-ý Azam’a kadar kesintisiz ulaþmaktadýr. Alkame bin Kays, Mesruk bin el-Ecda, Kadý Þureyh ve Ibrahim en-Nehai ibni Mes’ud’un ilmini Ýmam-ý Azam’ýn hocasý Hammad bin Ebu Süleyman’a kadar taþýmýþlardý. Ýmam-ý Azam’ýn Hocasý Hammad aslen Ýranlý idi. Alkame bin Kays’dan ders alan Hammad, hocasýnýn vefatýndan sonra Hocasý’nýn halkasýný devr alýr ve 24 sene ders okutur. Hammad’ýn ders halkasýna Ebu Hanife, hocasýnýn vefatýna kadar tam 18 yýl devam eder. Hammad bin Ebu Süleyman dýþýnda her ne kadar baþka isimlerde Ýmam-ý Azam’a hoca olarak izafe edilse de, Ýmam-ý Azam’ý etkileyen ve eðiten þüphesiz Hammad’dýr. Bunun yaný sýra tabiiki Ebu Hanife baþka âlimler ile görüþmüþ, kendisi ders okutmaya baþladýktan sonrada dahi bunlardan yararlanmýþ, çok farklý görüþler- de olan âlimlerden faydalanmaktan çekinmemiþtir. Ýmam-ý Azam hakkýnda anlatýlan bazý menkibelerin aksine çocukluktan beri sürekli bir ilim tahsilinde bulunmamýþtýr. Evet, o dönem gerekli olarak görülen ilmi tahsil etmiþtir. Ama gençliðinde babasý Sabit’in mesleði olan ipek tüccarlýðýný devralmýþ ve ticarette ilerlemiþtir. Ticareti sýrasýnda karþýlaþtýðý ilim adamlarý Genç Numan’ýn berrak zekasýný ve kabiliyetini farketmekte geç kalmadýlar. Ebu Hanife Ebu Amr Þa’bi ile olan bir karþýlaþmasýný þöyle naklediyor. “Günün birinde Þa’bi’nin yanýndan geçiyordum. Beni yanýna çaðýrdý ve bana: -Nereye devam ediyorsun?, dedi. Ben de: -Çarþý pazara, dedim. -Maksadým o deðil, ulemadan kimin dersine devam ediyorsun, dedi. -Hiç birinin dersinde devam üzere bulunamýyorum, dedim. -Ýlmi ve ulema ile görüþmeyi sakýn ihmal etme, ben senin uyanýk ve canlý bir genç olduðunu görüyorum, dedi. Onun bu sözü benim içimde iyi bir tesir býraktý. Çarþý-pazar iþlerini býraktým. Ýlim yolunu tuttum. Allah’ýn inayetiyle, Þa’bi’nin sözünün bana çok faydasý oldu. ” Bu tavsiyelerden sonra Genç Numan ilim tahsiline yönelmeye baþlar. Ama ticaret hayatýnda ve hayatýn kendi içinde kazandýðý tecrübeler kendisini ömür boyu farklýlaþtýran bir unsur olmuþtur. Eðitimine akaid ve cedel ilmi ile baþlayan Ebu Hanife, bu alanlarda hýzlý bir þekilde ilerlemiþ ve dönemindeki inkarcý ve bidatçý fýrka müntesibleriyle birçok münakaþalara katýlmýþtýr. Bir süre sonra bunlarý yetersiz ve hayattan, insanlarýn ihtiyaçlarýndan uzak görmüþ olmalý ki, fýkýh ilmini öðrenmeyi karar verir. Hocasý Hammad bin Süley- man’ýn ders halkasýna katýlmasý da böyle olur. Hicri 102 yýlýnda Hammad’ýn halkasýna katýlan Ebu Hanife on sekiz yýl boyunca bu halkaya devam etmiþ, hocasýnýn 120 yýlýnda vefatý ile hocasýnýn yerine geçmiþ ve vefatý ettiði Hicri 150 yýlýna kadar ders okutmaya devam etmiþtir. Ebu Hanife’nin ders halkasýna Ýslam ülkesinin her tarafýndan öðrenciler katýlmaya baþlamýþtý. Birkaç bini bulan öðrencilerinin arasýndan kýrka yakýný, içtihat derecesinde olan âlimlerdi. Ebu Hanife ilmi çalýþmalarýna baþladýktan sonra dahi ticareti býrakmamýþtýr. Her ne kadar iþlerinin çoðunu ortaklarý üzerinden yürüse de, kendisi hiç bir zaman ne ticari hayattan, ne de halkla alýþ-veriþten uzak durmuþtur. Böylece ilmi tedrisatýnýn yanýnda toplumsal hayatý da bizzat gözlemlemekten ve takip etmekten hiçbir zaman uzak kalmamýþtýr. Ýmam’ýn ilim anlayýþý Bu hayatýn içinde kalýþý, verdiði fetvalar ve yaptýðý içtihatlara haliyle yansýmýþtýr. Ebu Hanife’ye göre doðru amel ancak saðlam bir bilginin üzerine bina edilebilir. Hayýrlý insan olmak için sadece hayýr iþlemek deðil hayrý ve þerri bilmek gerekir. Kötüden kaçýnmak ancak kötünün zararlarýný bilerek olur. Ebu Zehra’nýn Ebu Hanife biyografisinde ifade ettiði þekilde, itikadi konularda temel görüþleri þu iki noktada birleþtirilebilir: “Doðru amel doðru düþünce üzerine kurulur, dürüst iþ kararlý ve sabit amele dayanýr. Ýlim kati ve kesin olmalýdýr. Ýtikat meselelerinde tereddüt olmaz.” Her ne kadar bazý rivayetler Ebu Hanife’nin Kelam ilmini eleþtiren ifadelerinden de bahsetse de, bunlara fazla itibar edilmemesi gerekir. Hem ilimlerin daha farklý bölümlere ayrýlmamasý, hem de Ebu Hanife’nin her ne kadar hayatýnýn uzun bir bölümünde Fýkýh’la uðraþmýþ olsada, bu- 29 nun kendisinin Akaid ile ilgilenmediði manasýna gelmez. Özellikle de kendisinden rivayet edilen ve talebelerine yaptýðý tavsiyeleri ihtiva eden son iki eseri olan el-Vasýyye ve er-Risale’nin daha çok itikadi konulara dair olmasý da, Ebu Hanife’nin Kelam’dan uzak kalmadýðýný gösterir. Akaid’deki görüþleri Akaid konusunda Ebu Hanife ilk etapta Kur’an’ý esas almýþ ve hükümlerini onun üzerine bina etmiþtir. Kur’an’a aykýrý hükümleri ihtiva ettiðini tespit ettiði hadisleri uydurma olarak deðerlendirmiþ ve dikkate almamýþtýr. Ýmam’ýn akaide dair görüþleri talebeleri Ebu Yusuf, Ebu Muti elBelhi ve EbuMukatil esSemerkandi tarafýndan özellikle el‘Alim ve’l müte’allim, elFýkhü’lekber, elFýkhü’lebsat, erRisale ve elVasýyye adlý eserleri yoluyla bize ulaþmýþtýr. Eserlerin günümüze ulaþmasýna kadar bunlara bazý ilavelerin yapýldýðýný kabul etmek zorunda olsak da, eserlerin ana hatlarý ile Ebu Hanife’nin hükümlerini ifade ettikleri kesindir. Ýmam Azam Akaid’deki görüþleri ile Ehli Sünnet akaidinin oluþmasýna yön vermiþtir. Bunda þüphesiz görüþlerinin itidalli olmasý, Ebu Hanife’nin aþýrýlýklardan uzak durmasýndan kaynaklanýr. Nitekim birkaç konu haricinde diðer üç mezhep imamý Malik bin Enes, Ýmam Þafii ve Ýmam Ahmed bin Hanbel’de onun görüþlerine uymuþlardý. Daha sonralarý Ebu Hanife’nin akaid konusundaki görüþleri Ebu Mansur elMaturidi tarafýndan ele alýnmýþ ve bu güne kadar Maturidiyye adý altýnda taþýnmýþtýr. Ebu Hanife’nin Akaid’deki görüþlerini tam olarak vermek bu yazýnýn sýnýrlarýný aþsa da, bazý örnekler vermek mümkündür. Ýmam’a göre her insan Allah’ýn var olduðunu düþünerek idrak edebilir. Bütün varlýklar Allah tarafýndan yoktan var edilmiþtir. Göklerin ve yerin þaþmaz bir düzene sahip olmasý, tüm varlýklarýn bir halden bir baþka hale dönüþmesi, çocuðun ana karnýndaki geliþmesi bilgi ve hikmet sahibi ulu bir yaratýcýnýn 24. sayi sayfalar 30.04.2009 30 varlýðýný gösterir. Nasýl ki azgýn bir denizde bir geminin yoluna devam etmesini akýl kabul etmiyorsa, kâinatýn da bilgi sahibi ve herþeye gücü yeten bir yaratýcýsýnýn olmamasýný kabul edemez. Ýþte bunlarý düþünerek her insanýn Allah’ýn var olduðunu idrak edebileceðini iddia eder Ýmam Azam. Kendisine dini bir davet ulaþmasa da, her yetiþkin ve akýllý insan Allah’a inanmakla yükümlüdür. Ebu Hanife’ye göre akýlla bilinemeyen bir þey varsa o da, Allah tealanýn isim ve sýfatlarýdýr. Allah ancak kendine nisbet ettiði isim ve sýfatlarla nitelendirilebilir. Kader konusunda Ebu Hanife, kâinatta meydana gelen her þeyin ilahi takdir ve kazaya göre meydana geldiðini ifade eder. Ama Allah teala ne müminleri imana, nede kafirleri küfre zorlamýþtýr. Herkese kendi fiillerini kendi iradeleri ile gerçekleþtirme imkanýný vermiþtir. Kullarýn fiillerini yaratan Allah’týr, kullar ise fiil yapmayý diler ve o dilediði fiili icra eder. Her ne kadar bu açýklamalarý getirse de, Ýmamý Azam insan aklýnýn kader konusunu tam olarak idrak edemeyeceðini savunur. Nasýlki gözün güneþe bakmasý mümkün deðilse, aklýn da kader ve kullarýn fiili konusunu nihaî bir çözüme kavuþturamayacaðýný düþünür. Ýman konusunda Ýmam bilgi, tasdik ve ikrarýn gerekliliðin savunur. Bir insanýn iman edebilmesi için onun her türlü þüpheden arýnmýþ kesin bir bilgiye sa- essen Eyaleti’ndeki baþörtüsü ile ilgili kanuni düzenlemelerin diðer eyaletlere oranla daha geniþ olduðu kaydedilirken, sözkonusu düzenlemenin kamuya ait okullarda öðretmenlerin yanýsýra tüm memurlar için baþörtüsü yasaðý getirdiði kaydedildi. Buna göre tüm öðretmenler ve memurlarýn kamu hizmeti verirken siyasi, dünya görüþü ve dini açýlardan tarafsýz davranmalarý gerektiði belirtiliyor. Ancak Hessen eyaletindeki kanunun tarafsýzlýðý zedeleyici kýyafet, H 10:59 Uhr Seite 30 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hip olmasý ve bu bilginin doðruluðunu kesin olarak tasdik etmesi gerekir. Ayrýca bu bilginin varlýðýný ve tasdikini sözlü olarak ifade edilmesini, ikrar edilmesini þart koþar. Ameli ise, diðer mezheplerin aksine, imanýn cüzünden saymamýþtýr. Ameller Ebu Hanife için, dini hayatta imandan sonra yer alan unsurlardýr. Kiþi namaz kýlýp oruç tuttuðu için Allah’a ve Peygambere iman etmez, Allah’a ve Peygamber’e iman ettiði için bu amelleri yerine getirir. Ýmam-ý Azam’ýn Fýkýh’taki görüþleri Þüphesizki Ebu Hanife’nin hayatýn içinde kalan kiþiliði en çok Fýkýh alanýndaki görüþlerine yansýmýþtýr. Ýmam-ý Azam fýkhý “kiþinin dünya ve ahirete fayda veya zarar göreceði hususlara iliþkin hususlarý bilmesi” olarak anlamýþtýr. Her ne kadar Ebu Hanife, metot konusunda herhangi bir eser kaleme almamýþ olsa da, sorunlara getirdiði çözümlerden, sorulara verdiði fetvalardan kendinden sonra gelen alimler kendisinin içtihad metodunu tesbit etmeye çalýþmýþlardýr. Temel metodu olarak þüphesiz kendisinin þu ifadesini alabiliriz: “Biz önce Allah’ýn kitabýnda olaný alýrýz. Onda bulamazsak ashabýn ittifak ettiðini benimseriz, ihtilaf etmiþlerse dilediðimizin görüþünü alýrýz. Baþkalarýnýn görüþlerini onlara tervih etmeyiz. Ancak tabiin alimlerine gelince onlarýn ictihadlarýna baðlý kalmayýz. Onlar gibi biz de icti- hayat Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 hadda bulunuruz. Aralarýnda müþterek illet bulununca bir hükmü diðerine kýyas ederiz.” Ýçtihadlarýnda Ýmam özellikle kýyas metodunu çok sýk kullanmýþtýr. Bunda bulunduðu çevrenin etkisi büyüktü. Kýyasý ve genel manada içtihadý Ebu Hanife belirsiz bir þekilde deðil, belli kurallara baðlý kalarak ve bir “Ýçtihad þûrasý” þeklinde iþlev gören ders halkasýnda iþtiþare ederek kullanýyordu. Her ne kadar Ýmam Azam hadis konusunda meþhur muhaddisler kadar uzman olmasa da, ilim meclisinde birçok hadis hafýzý bulunmakta idi. Özellikle delil olarak kullandýðý hadislerin sayýsý bazý iddialarýn aksine yüksektir. Kendisine bir meselenin arzedilmesinden sonra Ebu Hanife, önce talebelerine bu konuda bildikleri hadisleri ve sahabilerin sözlerini sorar, sonra kendi bildiði rivayetleri nakleder. Talebelerinin konu ile alakalý görüþlerinide dinledikten sonra, kendisi meseleyi hükme baðlardý. Konu hakkýnda herhangi bir hadis yada sahabi sözü bulunmadýðý zaman, kýyasa, o da mümkün olmadýðý zaman istihsana giderdi. Kullandýðý Hadisler konusunda Ýmam-ý Azam bazý sýhhat þartlarý ileri sürmektedir. Bu þartlarý taþýmayan hadislerle amel etmez ve onlarla hüküm vermezdi. Peygamberimizin hayatýný ve hadislerini öncelik ve sonralýk açýsýndan inceler ve özellikle hayatýnýn son döneminde söylediði hadisleri delil alýrdý. Bu nedenle de birbirleri ile çatýþan hadisleri uzlaþtýrmaya deðil, sonradan sadýr olan hadisin kendinden önceki hadisi nesh ettiðini düþünürdü. Ama kýyas ile fetva verdiði bir konuda fetvasýna aykýrý bir sahih hadis nakledildiðinde görüþünden vaz geçmekten imtina etmez, hadise aykýrý görüþünü terk ederdi. Tek silsileden rivayet edilmiþ hadisleri (ahad) Kur’an’ýn hükümleri, Ýslam fýkhýnda yerleþik genel ilkeler ve Peygamberimizin meþhur sünneti ile karþýlaþtýrýr ve öyle deðerlendirirdi. Özellikle geniþ bir toplumun önünde meydana gelmiþ ve bu sebebten dolayý çok sayý kiþi tarafýndan bilinmesi ve rivayet edilmesi gereken olaylarý rivayet eden ahad hadisleri delil olarak kabul etmemiþtir. Bunun manasý ise bazýlarýnýn iddia ettiði gibi hadise önem vermemesi deðil, birçok kiþi olaya þahit olmasý gerektiði halde, sadece bir tarikten rivayet edilen haberi sýhhatine güvenmemesinden kaynaklanýyor. Ayrýca ravisi fakih olmayan hadislerde kýyasa baþvurduðu, Kur’an’ýn açýk ve özel hükümleri ve ilkelerine ters düþen haber-i vahidi, ve rivayet ettiði hadise aykýrý davranan ravinin hadisini delil olarak almadýðý rivayet edilir. Genel metodu itibari ile Ebu Hanife her zaman Hadis ve sahabi sözü ile amel etmeyi tercih etmiþtir. Ancak bunlarýn olmadýðý yerde kýyasa gitmiþ, eðer kýyas ile vardýðý hüküm dinin ruhuna, genel prensip ve Hessen Eyaleti Devlet Yüksek Mahkemesi baþörtüsü yasaðýna karþý açýlan davada red kararý verdi Hessen Eyaleti Devlet Yüksek Mahkemesi kamu hizmetinde çalýþa memuralara yönelik baþörtüsü yasaðýnýn anayasaya uygunluðunu onayladý. Karar beþ oya karþýn altý oy ile kabul edilirken, beþ hakim yasaðý getiren yeni kanuni düzenlemelerin büyük ölçüde Hessen anayasasý ile baðdaþmadýðý yönünde görüþ bildirdiler. “Devletin tarafsýzlýðýnýn güvenceye alýnmasýna dair kanun” adýný taþýyan yeni düzenleme 2004 yýlýnda CDU tarafýndan Eyalet meclisine getirilmiþ ve meclis tarafýndan onaylanmýþtý biyografi amaçlarý ile uyuþmazsa ilk bakýþta görülemeyen, kaynaklarda yatan temel illeti kavrar ve bu delile dayanarak istihsan metodu ile içtihadda bulunurdu. Talebeleri kýyaslarý konusunda kendisi ile tartýþmaktan çekinmedikleri halde, ihtihsan yaptýðýnda ise kendisi ile tartýþmaya tereddüt ederlerdi. Ebu Hanife’nin ilim tahsilinde önce ve hatta ilimle uðraþtýðý dönemde de ticaret hayatýnýn içinde bulunmasý, kendisine insanlarýn problemlerini yakýndan tanýma fýrsatýný vermekteydi. Bu da tabiiki insanlar tarafýndan içtihatlarýnýn kabul görmesini saðlamaktaydý. Kendisinin farklý kültür ve geleneklerin biraraya geldiði bir çevrede yaþamasý, halkýn muamelatýný ve örfünü, dinin temel ilke ve esaslarýna muhalif olmama þartý ile dikkate almasý, farklý yorum ve içtihatlara gitmesine sebep olmuþtur. Böylece Ýmam-ý Azam “kendisine intikal ettirilen fýkhi kurallarý, görüþleri, ayet ve hadislerle ilgili yorumlarý içinde bulunduðu ortam, insanlarýn ihtiyacý ve dinin genel ilke ve amaçlarý açýsýndan yeniden deðerlendirme, sýnýrlý naslarla sýnýrsýz olaylar, naklin hükmü ile aklýn yorumu, hadisle re’y arasýnda makul bir ahenk kurma imkanýný yakalamýþtýr.” Ebu Hanife, Muhammed Ebu Zehra, Ankara 2002, 31. Ebu Hanife, Muhammed Ebu Zehra, Ankara 2002, 211. Mustafa Uzunpostalcý; DÝA, X, 135. Mustafa Uzunpostalcý; DÝA, X, 137. semboller veya diðer unsurlarý yasaklamasýna raðmen, Hessen’in Hristiyan veya batýnýn hümanist gelenekler ile ilgili sembolleri açýkça serbest býraktýðý belirtiliyor. Bu arada kanunla ilgili kontrol sürecinde sözkonusu kanunla ilgili Hessen Eyalet avukatý Prof. Dr. Ute Sacksofsky kanunun temel haklar noktasýnda din ve dini yaþama özgürlüðüne, kamu iþlerinin herkese açýk olmasý, kadýn erkek eþitliði gibi ilkelere aykýrý olduðu gerekçesiyle dava açmýþtý. 24. sayi sayfalar 30.04.2009 sempozyum slam Toplumu Millî Görüþ (IGMG), Almanya’nýn eski baþkenti Bonn’da düzenlediði “Kargaþanýn Kavramlarý ve Kavramlarýn Kargaþasý” isimli sempozyumda, Müslümanlarýn benlik ve dünyayý algýlamalarýný tartýþmaya açtý. Sempozyum’da özellikle bu tür tartýþmalarda kullanýlan kavramlara, bu kavramlarýn oluþumu ve kullanýmýna dikkat çekildi. 200’ün üzerinde katýlýmcýnýn geldiði sempozyum, Bonn’daki GustavStresemann-Enstitüsü’nde yapýldý. Sempozyumun selamlama konuþmasýný IGMG Genel Baþkaný Yavuz Çelik Karahan yaptý. Karahan, “Ýslam artýk Almanya’nýn ve Avrupa’nýn bir gerçeði haline geldi” tesbitini seslendirirken, “Dünya kamuoyunun dikkati uzun zamandan beri Ýslâm dini ve Müslümanlar üzerine odaklanmýþ durumda” diyen Karahan, Müslümanlarýn dahi, bu konularý tartýþýrken, kullandýklarý kavramlarýn arka planýný ciddî manada sorgulamadýklarýný ifade etti. Karahan konuþmasýna devamla “Kullandýðýmýz kavramlar kendi iç dünyamýzýn dýþa yansýmasý, kelimelere dökülmesidir. O halde herhangi bir konuda birþeyler söylemeden önce, kavramlarýmýzýn kendi anlam dünyamýzý ne kadar ifade ettiðini iyi düþünmek zorundayýz” dedi ve bunun ister istemez, “Biz kimiz?” ve “Nerede duruyoruz?” sorularýný ve arkasýndan muhasebesini de beraberinde getirdiðini ifade etti. “Dolayýsýyla bu konularý gündeme taþýmak, modern dünyada yaþayan biz Müslümanlarýn, içinde yaþadýðýmýz dünyaya karþý bir süredir geliþtirmeye çalýþtýðýmýz fikrî ve pratik tutumlarýn bir muhasebesi anlamýna” geldi diyen Karahan, “Müslümanlarýn, kullandýklarý kavramlarý dahi tartýþmaya açmalarý, zayýflýðýn ve güvensizliðin deðil, bilâkis kendilerine olan özgüvenlerinin bir iþaretidir” dedi. Karahan ayrýca böylesi bir sempozyumla amaçlarýnýn “akýp giden gündem karþýsýnda acele ve hazýr cevaplar ye- Ý 10:59 Uhr Seite 31 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 Kargaþanýn kavramlarý, kavramlarýn kargaþasý IGMG’nin düzenlediði sempozyumda kavramlar tartýþýldý tiþtirmek yerine, doðru sorularý sorarak insanlarý düþünmeye sevketmek” olduðunu ifade etti. Karizmanýn sürdürülmesi ve rutinleþmesi Sempozyumun açýþ konuþmasýný 1993 yýlýndan beri Bosna-Hersek Baþmüftülüðü (Reisu’l Ulema) görevine devam eden Prof. Dr. Mustafa Çeriç yaptý. “Burada olmamý, Ýslam Toplumu Millî Görüþ’e ülkem Bosna-Hersek için yaptýðý herþey için þükranlarýmý sunmak için deðerlendirmek istiyorum. Bu konuyu Bonn’da tartýþmamýz ilginç. Belki de Avrupa’da alimlerimizin arasýnda var olan bazý kafa ve konsept karýþýklýklarýna bazý çözüm önerileri getirebilmemiz, iyiye bir iþa- rettir” þeklinde konuþmasýna baþlayan Çeriç, konuþmasýnda Akide, Þeriat ve Hilafet konularýna ve bunlarýn Müslümanlar üzerindeki önemine deðindi. Daha geçen yüzyýlda Þeyh Þeltut gibi, Ýslam’ý sadece Akide ve Þeriat’tan oluþtuðunu söylerken, bugün Akide, Þeriat ve Hilafet/Ýmamet’ten oluþan bir Ýslam’dan bahsettiðimizi tesbit eden Çeriç “Akide, Þeriat ve Hilafet’in tam olarak anlamadýðýmýz ve sürekli yanlýþ kullandýðýmýz üç temel konsept” olduklarýný ifade etti. Çeriç tesbitlerine þöyle devam etti: “Akide bireysel bir inanç ifadesidir. Ýtikad konsunda Müslümanlarýn çoðunluðunun bir sorunu yok. Çünkü, Ýslam en kolay anlaþýlabilir ve bili- nebilir inanç temellerine sahip. Bazý âlimlerin Akaid’i zorlaþtýrmaya çalýþmalarýna bu açýdan bir anlam veremiyorum. Akaid, bireysel bir konu iken, Þeriat ise toplumsal bir konu. Þeriat, ayný zamanda, her zaman ahlak ile baðlantýlýdýr ve ahlak sadece bireysel bir mesele deðildir. Ahlak’ta, her zaman öteki ile olan iliþki önemlidir. Þeriat ise, Akaid gibi bireysel tutumlarýmýzý ve dünya algýlarýmýzý belirlediði gibi, baþkalarýna karþý sergilediðimiz toplumsal tutumlarýmýzý da belirler.” Þeriat’ýn geri gelmesinin gerekliliðinden bahsetmediðini ifade eden Çeriç, bu söylenenler baðlamýnda Ýmamet’in hangi anlama geldini sorguladý. “Ýmamet tarihtir. Akide ve Þeriat ise 31 aþkýndýr. Akidemizin ne olmasý gerektiðini bize Allah teala bildirmiþtir. Þeriat ise, onu Tevrat, Ýncil ve Kur’an’da bulabilmemiz açýsýndan aþkýndýr. Þeriat, bir nevi Allah ile aramýzda olan bir mîsaktýr/sözleþmedir. Ama Hilafet ile Ýmamet, bize býrakýlmýþ tarihimizdir; davranýþlarýmýzýn ve icraatlarýmýzýn tarihi. Ve genelde de, bu alanda baþarýsýz olmaktayýz. Çünkü Ýmamet’in yapýlanmaya, sosyolojiye, bir toplumun nasýl organize edileceði hakkýnda bilgiye ihtiyacý var.” Çeriç, Hamid Habbaþi’nin, Peygamberimiz’in karizma sahibi olduðuna dair ifadesini kabullendiðini ifade etti. “Karizmanýn rutinleþmesi, tarihte, Sünnîlerin yolu oldu, Þiî’lerse yaþayan karizmayý sürdürmeye çalýþtýlar. Haricîler ise, karizmayý daðýtma yolunu tuttular. Sünnîler karizmanýn rutinleþmesi, sürekli kurumsallaþmasý yolunda baþarýsýz oldular, çünkü yoðun bir þekilde sekülerleþtiler. Þiîler, karizmayý yaþatabildiler, ama onlar da azýnlýk olarak. Ve Haricîler bugün farklý þekillerde tekrar sahneye çýkmaya baþladýlar. Tarihte Sünnîler, Ýmamet kurumunu yerleþtirmede baþarýsýz olduklarýndan, Þiîler karizmayý yaþatma yolu ile ortaya çýktýlar. Þiîler’in de hakim bir pozisyona sahip olamadýklarýndan, bugün biz, Haricilerin “daðýtýlmýþ karizma” düþüncesi ile karþý karþýyayýz. Ve Avrupa’daki bizler, bunun en iyi örneðiyiz. Çünkü, bizi Avrupa’da kimse birleþtiremez. Bu açýdan bakýldýðýnda hepimiz Haricîyiz. Zira, karizmanýn kurumlaþmasýný, Sünnet’i kabul etmiyoruz.” Çözüm olarak Çeriç, Sünnîlerin ve Þiîlerin biraraya gelerek, Sünnîlerin karizmanýn nasýl yaþatýlabileceðini Þiîlerden, Þiîlerin de karizmanýn nasýl kurumsallaþtýrýlacaðýný Sünnîlerden öðrenmelerinin gerekliliðini savundu: “Haricî mantýðýný ancak böyle aþabiliriz.” Dr. Mustafa Çeriç, Þeriat kavramýný, Asifa Kureyþi’nin çalýþmasýndan yola çýkarak tarif etmeye çalýþtý. 24. sayi sayfalar 30.04.2009 32 Çeriç, Kureyþi’nin çalýþmasýnýn Müslümanlarýn Þeriat’ý hayatlarýna yansýtma konusunda, Batý’nýn da, ‘Þeriat’tan vazgeçin’ taleblerinde ne kadar ikiyüzlü olduklarýný gösterdiðini ifade etti: “Þeriat’ý uyguladýklarýný söyleyen ülkeler dahi bunu yapmamaktadýr.” Çeriç þöyle devam etti: “Fýkýh, Þeriat’ýn kendisi deðildir. Fýkýh sadece, Þeriat’ý anlama yöntemidir. Þeriat aþkýndýr, tamamýyla kavranamaz. Tarihte Ýslam hukukçularý, siyasetten baðýmsýzdýlar. Onlar bilim adamý ve âlimdiler. Siyasî sistemin parçasý olduklarýnda ise, baðýmsýzlýklarýný ve haysiyetlerini kaybettiler. Bu, günümüzün baþlýca sorunlarýndan biri. Birçok Müslüman ülke hukuklarýnýn Þeriata dayandýðýný ifade etseler de bu yanlýþtýr. Çünkü, onlarýn hareket temelleri gündelik siyasetleridir. Ýslam hukukçularý, ancak toplumun kenarýnda yer bulabilmekteler.” Ýslam’a hýrýstiyan gözlüðü ile bakmak Sempozyum’un ilk oturumunun konusu “Kavramsal Sýnýrlarý Aþmak ve Tercüme Sorunu”ydu. Singapur Üniversitesinden Prof. Syed Farid Alatas, konuyu, din bilimlerinde kavram oluþumu sorunu baðlamýnda ele aldý. Sosyal bilimlerdeki konseptlerin, güncel hayatta kullandýðýmýz kültürel kavramlardan oluþtuðunu ifade eden Alatas, problemin, bu kavramlar ile, bunlarýn oluþtuklarý çevrenin dýþýndaki olgularý tarif etmeye kalkýþýldýðýnda ortaya çýktýðýný ifade etti. Alatas þöyle devam etti: “Bunun sonucu ise, irdelemek istedikleri olgularý yanlýþ yansýtmalarýdýr. Mesela 18. yüzyýldan beri “religion” kavramý hýrýstiyanlýk dýþýndaki inanç sistemlerini tarif etmek için kullanýlmaktadýr. Ama “religion” konsepti hýrýstiyanlýktan baþka dinlerde kullanýldýðýnda, mesela Ýslam ya da Hinduizm’de. Bu þekilde, ister istemez bu dinler ve hýristiyanlýk arasýnda bir mukayese yapýlmaktadýr. Bu tanýmlama ise gerçekleri dikkate almamakta ve diðer inanç 10:59 Uhr Seite 32 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir sistemlerinin “hýristiyanlaþtýrýlmasý”yla sonuçlanmaktadýr. Böylece, hýristiyanlýða özel unsurlar, diðer inanç sistemine de atfedilmektedir.” Alatas bu iddiasýna örnek olarak Hinduizm üzerindeki araþtýrmalarý gösterdi: “Alman ve Ýngiliz þarkýyatçýlarý, araþtýrma alaný olarak Hindistan’ý keþfettiklerinde, beraberlerinde hýristiyan din tasavvurunu da getirmiþlerdi. Hindistan’da farklý kültler ve tanrýlarla karþýlaþtýlar. Hýristiyanlýk anlayýþlarý tarafýndan belirlenmiþ din algýlarýndan dolayý bunlarý, bir dinin farklý mezhebleri ve tarikleri olarak kabul ettiler ve bu dini Hinduizm olarak adlandýrdýlar. Hindistanlýlar ise o tarihe kadar Hinduizm diye bir din tanýmamaktaydýlar. Müslüman âlim Biruni ise daha önceleri Hindlilerin sadece bir dinin deðil, birçok dînin varlýðýndan yola çýktýklarýný tesbit etmiþti, mesela Þiva tanrýsýna inananlarýn olduðu gibi, bunun dýþýnda Viþnu, ya da, baþka bir tanrýya inananlarýn varlýðýný da tesbit etmiþti. Hindliler için bunlar ayrý dinler ve inanç sistemleri idi. Avrupalý þarkiyatcýlar ise, bunlarýn hepsini kapsayan bir Hinduizm dinini icat etmiþ oldular.” Prof. Alatas Müslümanlar baðlamýnda ise, kullandýklarý birçok konseptin kendi algýlarýný yansýtamadýðý tesbitinde bulundu. Oryantalizm’e yöneltilen eleþtirilerin sosyal bilimlere karþý eleþtirileri de içermesi gerektiðini ifade eden Alatas, Batýlý konseptlerin eleþtirilmesine raðmen bunlara alternatif olabilecek konseptlerin ortaya konulmadýðýný söyledi: Hatta Müslümanlar da kendi dinlerine hýristiyan kökenli kavramlarla bakmaya baþlamýþlar. “Protestan Müslümanlýk” kavramý da bu açýdan örnek bir sorun olarak karþýmýza çýkmaktadýr. Neyin “Protestan Müslümanlýk” olduðu konusunda iki görüþ var. Birine göre Vahhabilerin ve Ýhvan-ý Müslimin’in doðuþu bir “protestanlaþma” hareketi olarak anlaþýlmalý, diðerine göre ise, Ýslam’ýn da, hýristiyanlýk gibi bir re- hayat Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 formdan geçmesi gerekiyor. Ama bu tür deðerlendirmeler Ýslam dünyasýnda var olan geliþmeleri göz ardý etmekte ve mesela kilise gibi, olmayan öncüllerden yola çýkmaktadýr. Hatta Müslümanlar, kendi tarihlerini deðerlendirirken de, hýristiyan gelenek tarafýndan belirlenen kavramlarý kullanmaktalar. Bugün, Müslümanlarýn “haçlý seferler”inden bahsettikleri görülür. Aslýnda bu seferlere “haçlý seferleri” demeleri de ilginçtir. O dönemin Müslüman alimleri ise “haçlý seferi” gibi bir kavramý kullanmýyorlardý. Mesela Selahaddin Eyyubi dönemindeki Müslümanlar için Avrupalýlar, hýristiyan deðildi. Onlardan “Frenk” diye bahsedilmekteydi. O günkü Müslümanlarýn perspektifinden bakýldýðýnda, gelenler, hýristiyan deðil, Müslüman, hýristiyan ve yahudilerin topraklarýný iþgal eden yabancý “Frenkler” idi. Bugün ise kendi kavram dünyamýz ve bu çatýþmalara bakýþýmýz Avrupa’nýn tecrübesi tarafýndan belirlenmekte. Müslümanlara düþen görev, bu tarih dilimine alternatif bir rekonstrüksyon oluþturma görevidir. Bunu da, sadece terminolojiyi deðiþtirerek deðil, olanlara farký bir bakýþ açýsýyla yaklaþmalarýyla gerçekleþtirmelidirler. “Ýslam’da geleneði olmayan terimlerin devralýnmasýyla Müslümanlar, var olan, geçmiþte sorunlarýnýn çözümü için kullandýklarý terminolojilerini gözardý etmekteler,” diyen Alatas þöyle devam etti: “Burada amacýmýz “yabancý” konseptlere karþý toplu bir red deðil, çünkü Müslümanlar her zaman faydalý bulduklarý “yabancý” konseptleri almýþlardýr. Ama, var olan Ýslamî miras, sadece bir veri kaynaðý olarak deðil, sosyolojide konseptler için de bir kaynak teþkil etmeli. Ama biz Birûnî ya da Ýbn Haldun’u incelediðimizde, ilgimizi sadece o dönemin hayatý ile ilgili veriler çekmekte, konseptleri ya da bakýþ açýlarýný deðil.” Helsinki Üniversitesinden sempozyuma katýlan Dr. Amr Sabet “Ýslam’ýn siyaseti mi, Siyaset’in Ýslam’ý mý?” konulu bir teblið sundu. Sunumunda Ýslam’ýn siyasetinin her zaman Siyaset’in Ýslam’ý ile örtüþmediði gerçeðine dikkat çeken Sabet, “Ama ilki, sonrakini en azýndan temellendirebilir, ama altýný da oyabilir” dedi: “Temellendirme için yapýcý konsept ve teorilerin olmasý gerekir. Ama, yapýcýlýcýlýk, yoðun bir þekilde problem bilincine ve alternatif arayýþlarýna baðlý. Bunun için de gerekli olan sahih bir içtihaddýr. Kendi kendine konulan sýnýr ve özgüven eksikliði ise buna engel oluyor.” Anlayabilmek için konseptlere ve entellektüel tecrübeye ihtiyaç olduðunu söyleyen Sabet, soyutlamanýn konseptleþtirmek demek olduðunu, bunun sonucunun da anlama olduðunu ifade etti ve “Ben bilinci ve gerçek birbirine uymadýðýnda, topyekün bir medeniyete zarar verebilecek kriz hissiyatýna yol açmaktadýr. Bugün Ýslam’ýn sürekli deðiþen bir dünyanýn sorunlarýyla karþý karþýyadýr,” dedi. Sabit’e göre, var olan eþitsizlik ve kafa karýþýklýðýnýn Müslümanlarý, nerede hata yaptýk sorularýna sevk etmekte. Bu sorularla Müslümanlar daha 19. Yüzyýldan beri çýrpýnmaktalar. Doyurucu bir cevap bu güne kadar bulunamadý, hatta bu sorular daha çok savunmacý, baðlantýsýz soyut bir düþünceye sebep olmuþtur. Bir zamanlar Ýslam dünyasýnda “Sosyalist ya da liberal-demokrat fikirlerin temel Ýslamî fikirler olarak yeniden paketlenip piyasaya sürülmeleri olaðan dýþý deðildi” tesbitinde bulunan Sabet, klasik Ýslamî düþüncenin temel sorununun, içerikte deðil, usulde olduðunu ifade etti. “Hedef, dinî ve sekuler bilginin uyumlu hale getirilmesi” diyen Dr. Sabet, düþüncenin sömürgeci anlayýþtan kurtuluþunun, bilgiyi, siyaseti, ekonomiyi ve toplumu anti-emperyalist ve çokkültürlü bir reformdan geçirilmesi ile mümkün olabileceðini ifade etti: “Buna, Ýslam destek olabilir ve taþýyabilir. Ama bugün Ýslam dünyasý ne yazýk ki, daha çok bir kargaþa sempozyum görüntüsü sergilemektedir”. Bir sonraki sunumda Padova Üniversitesin’den Prof. Dr. Stefano Allievi “Kamuoyundaki Ýslam Tartýþmalarý Baðlamýnda Müslümanlardaki Din Algýsý Deðiþimi”ni ele aldý. Batý dünyasýnda, son 30 yýlda, Müslümanlarý algýlayýþta büyük bir deðiþimin gerçekleþtiðini ifade eden Allievi, “Önceden göçmenlerden bahsedilirken, bugün ayný insanlardan sadece Müslüman olarak bahsediliyor,” dedi. Allievi þöyle devam etti: “Ne zaman ki göçmenler burada kalmaya karar verdiler, o zaman, Müslüman oldular. Kamuoyu da bu insanlarý iþçi, aile, çocuk, öðrenci olarak deðil, sadece Müslüman olarak algýlamaya baþladý. Bu tavýr yabancý algýsýný güçlendirdi ve uyumsuzluk tartýþmalarýný körükledi. Böylelikle, toplumsal korkuyu kullanarak Ýslam’ýn tehlike olarak yanýstýlmasýna baþlanýldý. Bu korkuyu ise, bazýlarý siyasî ve maddî rant kazanmak için kullandý. Bu zaman zarfýnda karþýmýza tepkisel insanlar da çýkmaya baþladý; hiç bir þekilde dindar olmamasýna raðmen, Ýslam’ýn karþýsýnda kendisinin hýristiyanlýðýný keþfeden insanlar. Ayný tutumu, Müslümanlar arasýnda da görebiliriz.” Ýslam’ýn Avrupa’daki varlýðý, Ýslam hakkýnda tartýþmalara, ayný zamanda böylece, Avrupa’nýn temelleri ve dýþa açýklýðý hakkýnda da tartýþmalara sebep olduðunu söyleyen Allievi þöyle devam etti: “Genelde de bunlar, Ýslam ve Müslümanlar hakkýnda çoðunluk toplumunun içinde geçen iç tartýþmalar olmaktaydý. Müslümanlar sýk sýk çatýþmalar üzerinden tanýmlanmaktadýr. Dindar bir Müslümanýn sakalý, bir de bakýyorsunuz, bir aþýrýnýn üniformasý olarak algýlanmaktadýr.” Prof. Allievi Müslümanlarýn da kendi dinlerini algýlamada sorun yaþadýklarýna dikkat çekti. “Her türlü hareketi, Ýslam ile delillendirme eðilimi bunlardan biri. Bu þekilde özcü, sabit bir Ýslam anlayýþý meydana çýkmakta. 24. sayi sayfalar 30.04.2009 10:59 Uhr sempozyum Bunu yaparken de, Ýslam dünyasýnda, çoðunluk bir toplum içinde var olan konseptler devr alýnmakta, burada Müslümanlarýn azýnlýk statüsünde olduðu dikkate alýnmamakta. Bugün Avrupa’daki Ýslam, daha çok Mekke dönemine benzemekte; ikisi de azýnlýk durumunda. Hatta, bir Ýslam ümmetinini farkýna, homojenleþmiþ ana vatanlarýndan daha çok, artýk Avrupa’da varýlabilir.” Leeds Üniversitesinden Dr. Salman Sayyid sunumunda “Ýslam’ýn Farklýlaþmasý Baðlamýnda “Euro-Ýslam” Tartýþmalarý”ný ele aldý. Sayyid “Euro-Ýslam” ya da “Avrupa Ýslam’ý” gibi terimlerin ortaya çýkardýðý sorunlara deðindi. Bu terimlerin ne çoðrafi açýdan, ne de, etnografik açýdan açýklanabileceðini ifade eden Sayyid, kamuoyunda Ýslam algýsýndan önce, “yabancý algýsýnýn” hakim olduðunu ifade etti. Dr. Sayyid þöyle devam etti: “Göçmen ve çoðunluk toplumu arasýnda aþýlamaz farklýlýklar öne sürülmekte ve göçmenlerin, zamanla asimile olmasý beklenmekte. Bu süreç çerçevesinde göçmenden tarihsizleþmesi; kendi tarihi yerine çoðunluk toplumunun tarihini sahiplenmesi bekleniyor.” Sayyid, “Euro-Ýslam” konseptini stratejik bir konsept olarak deðerlendirmekte: “Bu konseptte, Avrupa’nýn Seite 33 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir ve Ýslam’ýn deðerleri karþý karþýya getirilmekte ve Müslümanlardan Avrupa deðerlerini devr almalarý beklenmektedir. Ýslam’ýn reforme edilmesi, kaynaklarýn yeniden yazýlýp yorumlanmasý ve dinî hayatýn yeniden tanzimi, bu baðlamda ileri sürülen taleplerin bazýlarý.” Sayyid’e göre “Euro-Ýslam” konseptinin hedefi, Ýslam’ý hýristiyanlýðýn olduðu gibi bir din haline getirmek: “Böylece, Ýslam batýnýn sekülerleþme þartýna uyumlu bir din haline gelmiþ olur düþüncesi var herhalde. Herþeyden önce Ýslam, Ýslam’dýr. Ýslam’ýn kendine has þartlarýnýn olduðunu kabul etmemiz gerekir.” Mainz üniversitesinden katýlan Dr. Jörn Thielmann, Dr. Sayyid’in sunumun müzakeresinde þunlarý ifade etti: “Burda tartýþýlan kavramlar, hakkýnda her ortamda ateþli tartýþmalarýn sürdürüldüðü kavramlar. Dr. Sayyid’in dediði gibi, Ýslam: Ýslam’dýr demek yetmiyor. Çünkü Almanya’da doðup büyüyen Müslümanlar, mecburen farklý bir ortamda geliþmekteler. Ve bu ortam onlarý ister istemez etkisi altýna almaktadýr. “Euro-Ýslam” kavramýndan vazgeçilmesi gerektiði konusunda hemfikiriz. Sayyid’in, kuþaklara göre bir etiketlendirmenin varlýðýna dikkat çekmesi de doðru. Sa- hayat Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 nýrým bu etiketlendirme, sadece Müslümanlarda yapýlmakta, diðer göçmen gurublarda yapýlmamakta. Ama sekularizm konusundaki söylediklerinde, çok fazla oranda “Batý’dan bahsettiðini, Batý’da da var olan farklýlýklarý dikkate almadýðýný düþünüyorum.” Sempozyumun son bölümünde Ýslam Toplumu Milli Görüþ Genel Sekreteri Oðuz Üçüncü “Bir Tezahür Alaný olarak Ýslam Toplumu Millî Görüþ”ü ele aldý. Göç tarihi ile teþkilat tarihi arasýndaki sýký baðlantýya dikkat çeken Üçüncü, göç araþtýrmalarýnda genelde Avrupa’daki Ýslamî cemaat yapýlanmalarýnýn geliþiminde 80’li yýllara kadar Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa’ya giden vatandaþlarýný, dinî ihtiyaçlarý konusunda yalnýz býrakmasýnýn gözden kaçmakta olduðunu söyledi. “IGMG’de, bu yüzden, baþtan beri geleneksel ve devlet tarafýndan belirlenmiþ bir din anlayýþýnýn yerine, þuur kavramý çevresinde bilinçli bir dinî yaþam hedeflemiþtir. Birçok bilinen sorgulandý ki, bu baðlamda merkezi soru, “Yaratan benden ne bekliyor?” sorusudur,” diyen Üçüncü þöyle devam etti: “Dinin sadece özel alana sýkýþtýrýlmasý kabul edilemez olarak algýlanmaktaydý. O zamanlarda, zamanýn acil sorularýna ne Batý’nýn Çok kültürlülük - bir göç ülkesi olarak Almanya 5. Römerberg görüþmeleri çerçevesinde Frankfurt þehrinde tarihçi, felsefeci, sosyolog, gazeteci ve yazarlar, çok kültürlülük - bir göç ülkesi olarak Almanya- gibi konularý tartýþtýlar Filolog Sigrid Weigel yaptýðý konuþmada, Almanya hakkýnda konuþmanýn Avrupa hakkýnda konuþma manasýna geldiðini belirtti. Frankfurter Rundschau gazetesi, Berlin’li Filolog Weigel’ýn, “Weimar’da bulunan Anna Amalia Kütüphanesi’ndeki kitaplarý alýp okuduðumuzda, öncü Alman kültürü gibi düþüncelerin iflas ettiðini görüyoruz” ifadelerine yer verdi. Gazeteci yazar Navid Kermani ise, kültür milliyet- 3 çiliði gibi fikirlerin Avrupalýlaþma sürecinde oluþtuðuna iþaret etti. Öncü kültür tartýþmalarý çerçevesinde ise etnik kökene kesinlikle bir dine iman eder gibi iman edilemeyeceðini belirten Kermani, ama bunun yanýnda Avrupalý olunabileceðini söyledi. Öte yandan cami yapýmý tartýþmalarýnýn gerçekte Müslümanlar hakkýnda deðil, aslýnda Avrupa’nýn kendisiyle ilgili bir tartýþma konusu olduðunu kaydetti. Köln’lü yazar ayrýca kültür savaþý propagandasý yapan medyayý da eleþtirdi. Bu sayede Köln þehrinde yapýlmasý planlanan camiye karþý gerçekleþtirilen en büyük gösteriye yaklaþýk 80 göstericinin katýldýðýný belirten Kermani, medyada haber yapýmý ve toplumsal gerçeklik arasýnda büyük bir uçurum olduðunun altýný çizdi. ne de Doðu’nun cevap bulabileceði kabul edilmekteydi. Çözüm ancak kendi kaynaklarýmýza bilinçli bir þekilde yönelmekle olabilirdi.” Bu gün için ise Üçüncü’nün tesbiti þöyle: “2007 yýlýndaki duruma bakarsak, bugün de, doðru yaþanmýþ bir Ýslam ile barýþ ve adaleti ihdas edileceði inancý mevcut. Ama “Nasýl?” sorusu her zamankinden daha fazla soru iþareti ve þüpheler taþýmakta; kavramlar hakkýnda olduðu kadar, kendimizin oluþturduðu çözüm önerileri hakkýnda da þüpheler var.” Üçüncü’ye göre bu eleþtirel yaklaþýmlarýn sebepleri, alternatif toplum modellerini destekleyebilecek ve halen örnek uygulamalarýn olmamasý ve iddia ile gerçek arasýndaki yoðun tezatlardýr. Avrupa’da yaþayan Müslümanlar olarak bu tür tartýþmalarýn etkisi dýþýnda kalýnamadýðýný da ifade eden Üçüncü, sürekli kendimize kaynaklarda gerçekten sadece “yeni sorulara” cevap mý aradýðýmýzý, yoksa istenen ve beklenen cevaplarý kaynaklara onaylatmaya mý çalýþýyoruz sorusunu yöneltmemiz gerektiðine dikkat çekti. Üçüncü, bunun sonucunda cemaat içi gerginliklerin de çýkabileceðine, içerikleri tartýþma taleblerinin “Euro-Ýslam” ya da “ýlýmlý 33 Ýslam” tartýþmalarý baðlamýnda algýlanabileceðine dikkat çekti: “Bu ise hem teþkilat içi, hem de çoðunluk toplumu ile iliþkilerde “güvensizlik tartýþmalarý”na sebep olmaktadýr.” Müslüman cemaatin, dýþ baskýlara göre bir söylem izlendiði suçlamasýna muhatap olduklarýný söyleyen Üçüncü, teþkilat içinde bu eleþtirilere muhatap olurken, buna karþýlýk, çoðunluk toplumunun sonsuz talepleri ile karþýlaþtýklarýný belirtti. Örneðin, cihadýn reddedilmesi, baþörtüsünün çýkarýlýp atýlmasý ve Kur’an’ýn tarihselleþtirilmesi istekleri ile karþýlaþtýklarýný bildiren Üçüncü konuþmasýný þöyle sürdürdü. “Her ne kadar önceden hazýrlanmýþ, sözde Avrupa’ya uygun konseptlerin altýna, içerik hakkýnda görüþ belirtme imkaný dahi verilmeden imza atýn dayatmalarýna boyun eðmesek de, toplumun temel meselelerine Ýslamî bir cevap ararken, demokrasi ve sosyal pazar piyasasý gibi konseptlerin, kendi adalet temelli idealimize çok yaklaþtýklarýný itiraf etmekten de çekinmemeliyiz. Bu, ne Ýslam’ýn önemini azaltmakta, ne de IGMG’nin, dinî, kültürel ve medeniyet kökleri ýþýðýnda, kardeþlik, merhamet ve yardýmseverlik gibi deðerler ile toplumsal katký iddiasýný ortadan kaldýrabilir.” Ýki vatandaþlýktan birini seçme mecburiyetinin kaldýrýlmasý anayasal açýdan gerekli çiþleri komisyonundan uzmanlarýn yapmýþ olduklarý açýk görüþmede iki vatandaþlýktan birini seçme mecburiyetinin kaldýrýlmasý ve birden fazla vatandaþlýða sahip olunmasý lehinde açýklamalar yapýldý Giessen Üniversitesi’nden Astrid Wallrabenstein, 18 yaþýný dolduran yabancýlardan istenen "Alman vatandaþlýðýný almak veya doðumu ile kazandýðý vatandaþlýðý devam ettirmek" suretiyle iki vatandaþlýktan birini seçme mecburiyetinin kaldýrýlmasýnýn, anayasal açýdan gerekli olduðunu belirtti. Profesör Kay Hailbronner buna ek olarak, bir- Ý den çok vatandaþlýk nedeniyle ortaya çýkan problemlerin sýklýkla gözde büyütüldüðünü söyledi. Uzmanlar, vatandaþlýða geçiþ için talep edilen þartlarda yapýlan sertleþtirilme konusunda iyi düþünülmesi gerektiðini belirtirken, Leipzig’den Profesör Uwe Berlit, birden çok vatandaþlýða sahip olmanýn entegrasyon politikasý açýsýndan bir gereklilik olduðunu söyledi. Profesör Rainer Hofmann iki vatandaþlýktan birini seçme zorunluluðunun kaldýrýlmasýnýn, birden çok vatandaþlýk hakkýnýn verilmesi ile Avrupa genelinde sürekli olarak uygulandýðýný kaydetti. 24. sayi sayfalar 30.04.2009 10:59 Uhr 34 • Binnaz KARACA-MÜNIHGMG Güney Bavyera Bölge Kadýn Kollarý çocuk kulubü tarafýndan düzenlenen Fener alayý geçit töreni yapýldý. Çocuk Kulubü Baþkaný Emine Baþoðlu´nun organize ettiði fener alayýna raðbet oldukça fazla ve görülmeye deðerdi. Çok sayýda çocuk kulubü üyesi ve üyesi olmayan çocuklarýn da katýldýðý alay, bölge merkezinden start aldý. Osmanlý kýyafetleri gi- I Seite 34 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat cemiyet haberleri Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 MÜNiH´TEN FENER ALAYI GEÇTi yinmiþ olan bir görevli önlerinde davul çalarak ve ilahiler ve marþlar söyleyerek yola çýkýldý. Yaklaþýk 2 Km´lik bir gezintiden sonra tekrar merkeze gelindi. Þehir polisinin de eþlik ettiði fener alayý geçidi, çok beðenildi. Daha sonra ise çeþitli etkinlikler ve yarýþmalar ile program devam etti. Bölge yetkilileri yaptýðý açýklamada; “Ýçinde yaþadýðýmýz toplumda çocuklarýmýz ve gençlerimiz, kendi deðerle- rinden emin olmadýklarý için hýzla kültür erezyonuna uðruyorlar. Tarihlerinden, kültürlerinden, medeniyetlerinden ve dinlerinden uzak kalan ve yeterince bilgi sahibi olmayýþlarý, onlarýn içine düþ- tükleri bir aþaðýlýk kompleksi ile çevrelerini gözlememelerine, iyi kötü ayýrýmý yapmaksýzýn gördüklerini taklit etmelerine sebeb oluyor. Bizler isterdik ki bu programla kendi medeniyetimizin kapýsýný aralayacak bir anahtar olalým dedik. Tarihimizin unutulmaya yüz tutmuþ etkinliklerini yaþatalým, bilginin, aydýnlýðýn sembolu olan Fener Alayý ile toplumumuza ýþýk olalým istedik.” IGMG Güney Bavyera Bölgesinde Teþkilat Ziyaretleri Elsenfeld Fatih Camii´nde güzel bir gün E LSENFELD -IGMG Hessen Bölgesi Elsenfeld Þubesi Fatih Camii´nde Kuveyt kökenli iþ adamý Yüksek Mühendis Haytham S. Abdulhasan ile Alman haným Mühendis Susi´nin nikahý geniþ bir Müslüman ve Alman vatandaþ topluluðunun katýlýmý ile 28.12.2007 Cuma günü Namazdan sonra Elsenfeld Camii Ýmam-Hatibi M.Edip Gökbakan tarafýndan kýyýlmýþtý. Gökbakan, Ýslamiyet hakkýnda geniþ bir þekilde bilgi verdikten sonra Eðitim Baþkaný Alim Yýldýz güzel sesiyle Kur´an-ý Kerim´den bir bölüm okudu ve almanca tercümesi bir öðretmen tarafýndan yapýldý. Daha sonra çiftin nikahlarý kýyýldý, dualar okundu, fotoðraflar çekildi. Cemiyet Baþkaný Bilal Sargýn ve Kadýn Kollarý Baþkaný Gülizar Nefes tarafýndan Almanca Kur´an-ý Kerim Mealleri ve hediyeler çiftlere sunuldu. Toplu çekilen resimlerden sonra çiftler Camiden Tekbirlerle uðurlandýlar. ünih Yüksek Eyalet Mahkemesi 32 Wx 146/07 dosya numaralý 06.11.2007 tarihli kararý ile, bir binada kablo yayýný olsa dahi, dini gerekçeler çerçevesinde çatýya konulacak çanak antene izin verilmesi ve diðer komþularýn buna müsamaha göstermeleri gerektiði sonucuna vardý Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi 32 Wx 146/07 dosya numaralý 06.11.2007 tarihli kararý ile, bir binada kablo yayýný olsa dahi, dini gerekçeler çerçevesinde çatýya konulacak çanak antene izin verilmesi ve diðer komþularýn buna müsamaha göstermeleri gerektiði sonucuna vardý. Ancak bu izin doðrultusunda çanak anteni örneðin balkon gibi komþularý rahatsýz edecek M M ehmet KARACA-MÜNIH -Güney Bavyera Bölgesi Yürütme Kurulu Üyeleri Teþkilat ziyaretlerine baþladý. Güney Bavyera´daki bütün teþkilatlarýn tatil olmasý nedeniyle ziyaret edilmesi kararý alan bölge yetkilileri iki grup halinde bölgeye daðýldýlar. Hedeflerinin, tatil olmasý nedeniyle teþkilatlarý ziyaret edip sorunlarý yerinde görmek ve onlarýn görüþ, dilek ve temennilerini almak üzere yola çýkan yürütme kurulu üyeleri, bölgede bulunan yaklaþýk 38 ana teþkilat ve müteþebbis teþkilatý tek tek ziyaret ederek hem onlarý teþkilatlarýnda ziyaret etti, hem de onlara yaptýklarý çalýþmalar neticesinde Milli Görüþ için yapýlan çalýþmalarýn en güzel þekilde nasýl yapýlmasý ve bun- dan sonra yapýlacak çalýþmalar üzerine bilgi alýþ-veriþi karþýlýklý sohbetler ile samimi ve güzel bir ortamda gerçekleþti. Bruckmühl, Rosenheim ve Hausham teþkilatlarýný BYK üyeleri, Mahmut Karaali, Ahmet Kalyon, Adil Ergan ve Ergün Kökten ziyaret edenler arasýndaydý. Gençlik teþkilatý adýna ise Abdurrahman Kaya katýldý. Bölge yetkilileri yapmýþ olduðu açýklamada: Teþkilat ziyaretlerinin oldukça yararlý geçtiðini, teþkilatlarýn yapýlan bu ziyaretten dolayý çok memnun kaldýklarý, bundan sonra da bunun gibi ziyaretlerin daha fazla yapýlmasýnýn faydalý olacaðýný ifade ederek daha seri bir þekilde ziyaretlerin devam edeceðini söylediler. Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi: Kablo yayýný olsa dahi, dini gerekçeler çerçevesinde çanak antene izin verilmelidir bir yere yerleþtirmenin ise mümkün olmadýðý kaydedildi. Alevi olduðunu söyleyen ve dini gerekçeler ile Alevilik inancýna yakýn kanallarý izlemek istediðini belirten, ancak ev yönetimi tarafýndan buna müsaade edilmemesi üzerine mahkemeye baþvuran Türk aileyi haklý bulan Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi, verdiði kararýnda, yurtdýþýnda yaþadýðý veya saðlýk nedenleri ile mensubu olduðu mezhebin ibadetlerine katýlamayanlarýn ibadet yayýnlarý yapan ka- nallarý izlemek için eve çanak anten kurma hakký bulunduðunun altýný çizdi. Hamburg-Harburg Yerel Ýdare Mahkeme’sinin benzer bir olay hakkýnda vermiþ olduðu 22.03.2005 tarihli, 642 C 580/05 dosya numaralý kararýnda ise, din özgürlüðüne dayanarak dini yayýn yapan bir kanalý izleme hakkýnýn temin edilemeyeceðine karar verilmiþti. Verilen bu kararda diðerinden farklý olarak mahkemeye baþvuran kiþi ev sahibi deðil kiracý idi. Diðer taraftan Federal Yüksek Mahkeme’nin (BGH) VIII ZR 260/06 dosya numaralý ve 10.10.2007 tarihli kararýnda ise, bir kiracýnýn (bu olayda alevi inancýna sahip bir Türk vatandaþý), kablo yayýnýnda Türk kanallarý olsa dahi, fakat bu kanallar alevi inancýna yönelik yayýn yapmýyorlar ise o kiþinin inanç ve din özgürlüðü göz önünde bulundurulmasý gerektiði hükmünü vermiþti. Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi baþta belirttiðimiz kararý doðrultusunda böylece, evine çanak anten takmak isteyen, ancak ev yönetimi tarafýndan buna müsaade edilmeyen bir davada Türk aileye hak vererek, çanak anten takmak isteyen kiracýlarýn da haklarýný güçlendirmiþ oldu. 24. sayi sayfalar 30.04.2009 bilgilendirme Vergi denkleþtirmede süreler ne kadardýr? Vergi denkleþtirmede süreler ana kural olarak iki yýldý. Örneðin 2005 yýlýnýn vergi denkleþtirme süresi 31 Aralýk 2007`de sona erecekti. 2008`den itibaren Maliye Bakanlýðý, yukardaki bahsettiðimiz iki yýllýk sýnýrlamayý 5 yýla kadar uzatmýþtýr. Eðer vatandaþýn sadece iþyerinden aldýðý gelirlerin vergi denkleþtirmesi söz konusu ise. Baþka bir deyiþle, kira geliri, faiz geliri vb. gelirleri artýrýcý diðer unsurlar yoksa. Unutmamak gerekir ki, geç yapýlan vergi denkleþtirme için maliye ‘gecikme zammý’ talep edebilir. 2007 vergi denkleþtirmede ne gibi deðiþiklikler var? a. BAÐIÞLARDA YÜKSELME: Maliye bazan da vatandaþýn lehine kararlar alabiliyor. Örneðin geçen yýllarda kamu yararýna çalýþan dernek veya karuluþlara yapýlan baðýþlarda kiþinin gelirinin yüzde 5`i kabul edilirken, 2007 yýlýnýn iþlemlerinde yüzde 20`ye yükseltilmiþtir. Bu da bilhassa büyük firmalara büyük bir avantaj saðlamaktadýr. Ayrýca, 200 euroya kadar belgesiz, yani makbuzun verilmesiyle baðýþ kabul edilecektir. b.ÝÞ YOL MASRAFLARI ASKIDA: Ýþyol masraflarý için 21 km`den itibaren geçerlilik kuralý Anayasa Mahkemesinde olduðundan kararýn sonucu beklenmektedir Þu anda ilk 21 km yok kabul edilerek iþlem yapýlmaktadýr ve bu bilhassa Özürlülük kartýnda (Behindertenausweiss) G harfi olanlarda iþ yolu iki katý hesaplandýðý için saðlanan avantaj ortadan kalkýnca, vergi mükellefi büyük haksýzlýða uðramaktadýr. Örnegin 20 km iþ yolu olan G özürlü bir kimse, (235x20x30centx2katý) 2820 euroyu vergiden muaf tutarken, 2007`den itibaren sadece 920 euroyla muaf olacaktýr. Bu da çok büyük bir kayýptýr. Diðer taraftan çocuk paralarýnýn hakedilmesinde yol masraflarýnýn ve sigorta primlerinin düþülmesinden sonra net 7680 euronun kalmasý gerekiyor. Ýlk 21 km`nin hesaba katýlmamasý bu konuda da büyük haksýzlýða yol açýyor. Familienkasse`den gelen çocuk parasý sonuç bildirilerine 10:59 Uhr Seite 35 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 2008 yýlý için uyarýlar mutlaka itiraz edilmelidir. Dileriz ki Federal Anayasa Mahkemesi bu yanlýþlýðý düzeltsin ve atalarýmýzýn tabiriyle yanlýþ hesap Baðdat`tan dönsün. c.BAKIM BELGESÝ KARMAÞASI; Türkiye`deki bakýma muhtaç akrabalar için gönderilen paranýn miktarý kiþi baþýna 3840 euro olarak kalmýþtýr. Fakat bakým belgeleri 4 sayfa halinde düzenlenmiþ ve nüfus memurluklarýndan mühürletilecektir. Çok detaylý bilgirin verilmesi gerekmektedir. Bakým yapýlan kiþilerin özel durumuna göre sýnýrlamalar getirildi. Bakým yapýlan kiþilerin gelirlerinin yanýnda giderleri de sorulmaktadýr. Gelirleri toplam bakým miktarýný aþanlar, 65 yaþýndan daha genç olanlara sadece istisnai durumlar (özürlülük gibi). Bakým belgeleri artýk kaymakamlýk ve valilik yerine nüfus memurluklarýndan tasdik ettirilecektir. Þu ana kadar vatandaþlarýmýzdan aldýðýmýz bilgilere göre, nüfus memurluklarý bu konuda birþey bilmediklerini belirterek bakým belgesi formlarýný tasdik etmiyorlarmýþ. Devlet yetkililerinden bu konuda kolaylýk bekliyoruz. d.FAHRÝ OLARAK YAPILAN ÝÞLERDE MUAFÝYET YÜKSELDÝ: Fahri olarak Kamu yararýna çalýþanlarýn (Aufwandentschädigung) yan gelir olarak aldýklarý paralarýn muafiyet sýnýrý yýllýk 1848 euro`dan 2100 euro`ya çýkarýldý. Ayný muafiyetten spor kuruluþlarýnda çalýþan eðitmen (Übungsleiter), bakýcýlar, vs. yararlanacak bu uygulama Ocak 2008`den geçerli olacak. e. AYRILAN EÞLERDE ÇOCUK NAFAKALARI ÝLK SIRAYI ALACAK: . Ayrýlan eþlerde çocuk nafakalarý birinci sýrada olacak. Kiþinin ayrýldýðý eþinden olan çocýuðuna bakýmý hem boþandýðý eþinden hem de aktüel eþinden daha öncelikli olarak belirlenecek. Üstelik çocuðun annesiyle yasal evlilik sözkonusu olmasa bile. Eðer anne veya baba çocuðun bakýmý yüzünden çalýþmýyorsa, ba- Asým TOZOÐLU *Bakýmlar için mutlaka ocak ayýnda havale yapýlsýn aksi halde maliye hesaplamada kýsýtlama yapýyor * Türkiyede bakým belgelerini mühürleyecek muhatap yok vatandaþ nüfus memurluðu ile kaymakamlýk arasýnda bocalýyor * 21 km kuralý yüzünden çocuk paralarýnda da büyük haksýzlýklar doðuyor kýmda eþit hakka sahip olacak. Öte yandan, boþanan eþlere ömür boyu nafaka ödemek yok artýk. Nafakanýn miktarý ve süresi, evlilik zamanýndaki ailenin gelirinin yanýsýra, evli kalýnan süreyle de orantýlý olacak. f.ÝÞLETME EMEKLÝLÝÐÝ: Ýþletme emekliliði (Betriebsrente): 2007`de yýlda 2520 euro olan iþletme emekliliði, 2008`den itibaren 2544 euro`ya çýkarýlmýþtýr. Ýþletme emekliliðinin en önemli özelliði, hem vergiden hem de sosyal sigorta kesintisinden muaf olmasýdýr. Bir yandan çalýþan geleceðini garanti altýna alýrken, iþveren de yaptýðý katkýdan dolayý daha az sigorta primi ve vergi ödemektedir. Örneðin 210 euro aylýkla iþletme emekliliðine baþvuran çalýþan A`nýn ayda 103 euro ücretinden kesilirken, kalan 107 euro firmasý tarafýndan karþýlanmaktadýr. Bu da uzun yýllar sonra kiþinin emekliliði için büyük bir miktara ulaþmaktadýr. g.MÝRAS VERGÝ,SÝ (Erbschaftsteuer): 2008 yýlýndan itibaren daha önce geçerli olan yüzde 60 vergilendirme sistemi deðiþecek ve miras kalan evin piyasa deðeri üzerinden daha çok evin gerçek deðeri üzerinden vergiye tabi tutulacak . Miras vergisindeki muafiyetler ailelerde 30.000 eorodan 35.000 euroya, çocuklarda ise 20.000 den 25.000 euroya çýkarýlmýþtýr. h.ÖZEL HASTALIK SÝGORTASI: Özel hastalýk sigortasý (private Krankenversicherung): Baylar yüzde 3 daha fazla öderken, bayanlar da o kadar daha az ödeyecekler. ý. ÖZEL ÝFLAS (privatinsolvenz): Borç bataðýnda boðulan özel þahýslar için devlet bir kolaylýk daha saðlýyor ve mahkemeye verilen bir dilekçe sonucu mahkemenin kararý yeterli olacak. j.BÝRAZCIK MAAÞ ARTIÞI: Ocak 2008`den itibaren iþsizlik vergisi primlerinin oraný düþecek (Arbeitslosebversicherung) Þimdiye kadar ücretler hesaplanýrken 35 iþsizlik sigortalarýna ödenen yüzde 4,2 oranýndaki sigorta primi, 2008 yýlýnda 3,3 oranýnda kesilecektir. Bu hem iþçinin alacaðý parayý artýracak hem de iþverenler daha az masraf edeceklerdir. Bir örnek vermek gerekirse, 4000 euro brüt maaþla çalýþan bir kimsenin ocak 2008 geliri 36 euro daha fayla olacaktýr. k.BAKIM SÝGORTASI PRÝMÝ YÜKSELECEK: (Pflegeversýcherung): Temmuz 2008`den itibaren çocuklu çalýþanlarýn yaþlýlýk bakým sigorta primleri yüzde 1,7 den 1,95 e , çocuksuz kimselerden de yüzde 1,95 den 2,2 yükseltilecek. Türkiyedeki emeklilik kurumlarýna yatýrýlan paralarýn durumu nedir? Türkiye`de ister Baðkur, SSK olsun ister emeklilik sandýðý farketmez. Bu kuruluþlara Almanya`da yaþayan kimselerin ödedikleri paralarýn yüzde 62 oranýnda Alman vergi sisteminde vergi denkleþtirme iþlemlerinde pozitif etki yapmaktadýr. Maliyeden gelen paralar, haliyle yatýrýlan paralarýn miktarýna ve kiþilerin gelir durumuna baðlýdýr. Türkiye emeklilik kurumuna yatýrýlan paralar deðiþik yýllarda yatýrýlmýþsa, o yýllara ait vergi vergi denkleþtirmede kullanýlýr. Daha geniþ bilgi için: 069/731919 Veya melik.sel@gmx.de 24. sayi sayfalar 30.04.2009 10:59 Uhr 36 Seite 36 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Klinik’te ortak dua edildi ünih-Schwabing Kliniði’n-de yaþamýný yitirenler için düzenlenen anma gününde, dinlerin temsilcileri biraraya geldi. Münih-Schwabing Kliniði’nde geçtiðimiz yýl yaþamýný yitiren yaklaþýk binyüz kiþi için anma günü düzenlendi. Anma gününde DÝTÝB Mehmet Akif Camii Din Görevlisi Hüdaverdi Öðüt, Protestan Rahip Günter Breit ve Yunan Ortodoks Kilisesi Rahibi Apostolos Malamousis ortaklaþa dua ettiler. Törende konuþma yapan Klinik Genel Müdürü Manfred M Kircher, insan faktörünün önemini vurgulayarak, “Buradan giden her insan bizde bir etki býrakmaktadýr” dedi. Ölenleri temsilen binyüz deðiþik renkte çakýl taþý masa üzerine dökülürken, klinikteki istasyonlarý temsilen elliyedi küçük mum yakýldý. DÝTÝB Mehmet Akif Camii Baþkaný Sezai Toka’da “Rengi, dili, dini, ýrký ne olursa olsun insan insandýr. Biz tüm insanlara eþit hizmet için buradayýz. Her hastamýzýn dinine, kültürüne ve alýþkanlýklarýna saygý gösteren dinin mensubuyuz” dedi. Ausburg’da konferans ugsburg DÝTÝB Merkez Camii'nin organizesinde Moritz salonunda Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý Dýþ Ýliþkiler Dairesi Baþkaný Doç. Dr. Ali Dere “Dünya Ahiret Dengesi” konulu bir konferans verdi. Çok sayýda vatandaþýmýzýn katýldýðý konferans Ýstiklal Marþý, Kur'an-ý Kerim’in okunmasý ve koronun söylediði ilahilerle baþladý. Programýn açýlýþ konuþmasýnda T.C. Münih Baþkonsolosluðu Din Hizmetleri Ateþesi Mustafa Temel, her geçen gün ahlaki deðerlerimizden, dinimizden bir þeyler kaybettiðimizi hatýrlatarak, “Bizi biz yapan deðerleri korumalýyýz. Evlatlarýmýzý kazanamazsak kaybetmiþiz demektir. En deðerli yatýrým evlat- A larýmýzdýr. Mal ve mülk evladýn yerini asla alamaz. Bu sebeple evlatlarýný, kaybetmiþ bir milletten bir þey beklenemez” dedi. Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý Dýþ Ýliþkiler Dairesi Baþkaný Doç. Dr. Ali Dere, hayatta her þeyin bir ölçüsünün olduðunu ve bu ölçünün bozulduðu zaman huzursuzluklarýn, kavgalarýn baþlayacaðýna dikkat çekerek “Ýnsanýn da bir beden dengesi var tansiyon, kan gibi... Allah bizden dengeli bir hayat sürmemizi istiyor. Sosyal hayatta insanýn sorumluluklarý vardýr. Ýslam'da orta yoldan, dengeli gidilmesi çok önemlidir. Peygamber Efendimiz hayatýn bir bütün olarak hem dünya hem ahiret için yaþanmasý gerektiðini söylüyor” þeklinde konuþtu. Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 cemiyet haberleri Lindau’da diyalog toplantýsý büyük ilgi gördü indau DÝTÝB Fatih Camii’nde yapýlan ve T.C. Münih Baþkonsolosluðu Din Hizmetleri Ataþesi Mustafa Temel’in de iþtirak ettiði toplantýya, Almanya’nýn emekli Büyükelçilerinden Dr. Murat W. Hoffman konuþmacý olarak katýldý. Çok sayýda davetlinin katýldýðý toplantýda Alman Müslümaný olan Dr. Murad W. Hofmann kültürlerarasý iletiþim konulu konferans verdi. Ýslam dünyasýnýn geçmiþten günümüz medeniyetine yaptýðý katkýlarý dile getiren Dr. Hoffman, Ýslam Dini’nin ne denli hoþgörülü ve kucaklayýcý bir din olduðunu vurguladý. Batý dünyasýný göz önü- L ne alarak yaptýðý konuþ masýnda; gelecek yüzyýlda Ýslam’ýn en canlý din haline geleceði ve Batý’daki Müslümanlarýn tecrübe ve baþarýlarýndan elde edilecek büyük kazanýmlarý, özellikle uyuþturucu alýþkanlýðýnýn önlenmesi ve kiþilerarasý ‘soðuk luðun giderilmesi’ konularýnda, Ýslam medeniyetinin bir þifa kaynaðý olacaðý hususlarýný iþleyerek Batý dünyasýndaki müslümanlarýn demokratik potansiyelini, bir alman diplomatýn bakýþ acýsýyla dile getirdi. Toplantý, davetliler tarafýndan sorulan sorularýn cevaplandýrýlmasýnýn ardýndan verilen ikramla sona erdi. 24. sayi sayfalar 30.04.2009 özel köþe irgün babam yine daralmýþ durumda elinde avucunda yok. Aklýna asker arkadaþý Alaaddin geliyor. Askerken babama: —Malým mülküm yeteri kadar var sýkýþýrsan gel yardým ederim demiþ. Babam bir çuval alýr ve doðru Karaman’ýn Tavþanlý Köyüne varýr. Caminin yanýnda oturan Köylülere sorar: —Alaaddin Çavuþun evi neresi? Köylüler evin önünü süpüren bir kýzý göstererek: —Þu kýz onun kýzý derler. Babamda Köylülere teþekkür ederek tarif edilen eve yönelir. Kýza yaklaþýnca sorar: —Baban nerede? Kýz da: —Amca babam þimdi gelir þuraya otur der ve babama 1 bardak ayran getirir. Biraz sonra Alaaddin amca gelir babamý görünce sarýlýr babamda hislenir ve aðlar: —Alaaddinim çocuklar evde aç der. Alaaddin amcada babama kýzarak: —Niye daha önce gelmedin ben sana askerde demedim mi diye. ALLAH razý olsun onun verdiði nimeti yine onun fakir kullarý ile paylaþanlardan paylaþmayý bilenlerden. Alaaddin amca babamýn çuvalýna 3 kilo sadeyað, 10 kilo bulgur, 10 lira para verir ve Karaman’a gönderir. Asker arkadaþý ve sözü böylece onaylanmýþ olur. Babam buna hayat mücadelesi diyor. Yine bir kýþ günü babam iþ bulamayýnca ayakkabý boya sandýðýný alýr ve esnaf kahvehanesine gider. 2 gün bekler ama bir ALLAH’ýn kulu ayakkabý boyatmaz. Kahvehanedekilere: —Ya arkadaþlar ALLAH rýzasý için ayakkabýnýzý boyayýmda en azýndan eve 1 ekmek götüreyim evdekiler 2 gündür aç der ama. Onlarda: —Hacarap dýþarý çýkýnca boya hemen gidiyor görmüyormusun her yer çamur. Diye bahane bulurlar kendilerince kimsenin kýlý bile kýpýrdamaz. Bir yerlerden bir sebeb olurda o kýþda rahat geçer. ALLAH kimseyi açlýkla terbiye etmesin Müslümanlarýn ufkunu geniþ kalbini merhametli ve elini cömert etsin fakir fukarayý da namerde muhtaç etmesin. BABAM ve ANNEMÝN SON UMRE YOLCULUKLARI! B 10:59 Uhr Seite 37 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir hayat Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 Hacarap`ýn Asker Arkadaþýnýn Sözü Babam ve annem Türkiye`ye izine gitmek istiyorlardý. Ben de dedimki: —Baba izine gerçekten gitmek istiyor musunuz? Öyleyse hem umre yapýn hem de Türkiye`de izin yaparsýnýz dedim. Onlar da: —Tamam, olur dediler ben de biletleri bizim Hüseyin Avcý`ya ayarlattým. Zamaný gelince kardeþim Hüsnü Düsseldorf`tan umreye gönderdi. Cidde`ye varýnca Önce Medine-i Münevvere ziyareti için Otobüsle yolculuklarý baþlar. Babam bu durur mu yolda ilahileri döktürür haným bacýlar hüzünlenir sevinç gözyaþlarý dökerler. Medine ziyaretlerini mükemmel bir þekilde yaptýktan sonra Mekke-i Mükerremeye yolcuðu baþlar bu arada babam kendine dikkat etmediðinden biraz rahatsýzlanýr. Mekke`ye varýnca otele geçerler annem babamý yataða yatýrýr ve: —Sakýn kalkma ve dýþarý çýkma bir yerlere düþer kalýrsýn der. Annem Kâbe ziyaretine gidince babam duramaz ve içinden: —Ben ne için geldim þimdi ne yapýyorum deyip abdest alýr ve Kâbeye gitmek için çýkar. Kabeye varýnca 50 riyal verir tekerlekli sandalyeyle tavafý yapar. 50 riyal daha verir Safa ve Merve arasýnda say yapar. Adam zemzem kuyusunu yakýnýnda býrakýp gider. Babam orda bir köþede þükür namazýna durur daha secdeye gidemeden düþer bayýlýr. Tabii orda bulunanlar müdahele ederler gözlerini açarki insanlar telaþlý telaþlý bir þeyler söylüyorlar. Ellerindeki torbalardan babama yastýk yaparlar babamýn garip garip baktýðýný görüncede bazýlarý aðlaþýrlar. Biraz kendine gelince de gitmek için kalkýp dýþarýya doðru yürür giderken yine arkasýna doðru bakýnca ordaki bazý müslümanlar hüzünlenir. Babam 22 numaralý kapýya doðru yönelir ama baþaramaz yine düþer. Haným bacýnýn biri baþýnýn altýna ordaki torbalardan koyar ve gider. Bu arada bir genç tam yanýndan geçmekte iken iþaret ederek gence sorar: —Türk müsün? Gençte: M.Salih AYDIN —Elhamdulillah hem müslümaným hem türküm amca ne ihtiyacýn varsa yardým edeyim deyince. Babam da: —Beni otelime götür yeter der. Genç babamý kucaklar ve ta yola kadar götürür hatta taksiye bindirir otele götürür taksinin parasýný bile verir. Babamý oteldeki görevlilere teslim eder vedalaþýr gider. ALLAH onlardan razý olsun. Babam bu ya yine duramaz biraz kendini iyi hissedince torunlara birþeyler alayým diye otelin yakýnýndaki maðazalara gitmek için tekrar çýkar. Çýkar ama bu sefer ciddi þekilde hastalanýr otele geri döner ve kendini yataða atar. Annem iþin vehametini görünce görevlilere haber verir. Görevlilerde Sefer hocaya durumu iletir. Sefer hoca yanýnda karadenizli iyi arapça bilen bir hoca efendi ile babamýn yanýna gelir. Babama: —Seni hastahaneye götüreceðiz derler. Babamý acilen bir ambulansla hastahaneye sevkederler. Hastahanede 4 þiþe serum verilir bütün tahliller yapýlýr. Doktorlar babamda kalp rahatsýzlýðý ve vücudunun susuz kaldýðýný istirahat ve hastahanede kalmasýný söylerler. Fakat umre günü de dolmuþ olduðundan hareket etmesi gerekir. Fakat doktorlar býrakmak istememektedirler. Babam diyorki: —Kaçacam ama elbiselerim de yok bana kefen gibi bir þey giydirdiler yanýmada hemþirelerden nöbetçi býraktýlar ne söylesem nafile. Doktorlar diyorki: -Artýk bir þey olursa sen kefilsin deyip. Sonunda Sefer hocanýn uðraþlarý ve kefil olmasý ile babamý býraký- yorlar. Son anda otobüse yetiþip Cidde`ye doðru yola çýkýyorlar. Ciddeden uçaða biniyorlar tabi bu arada Sefer hocam yardýmlarýný eksik etmiyor. Ýstanbul`a inince iç hatlarý gösteriyor ve Konya uçaðýna biniyorlar. ALLAH onlardan razý olsun. Konya`ya inince bir taksiye atlayýp Konya otobüs garýna oradan otobüsle Karaman`a ve eve ulaþýyorlar. Fakat bir müddet sonra iyice rahatsýzlaþýyor. Karaman` daki kýzkardeþim babamý hastahaneye sevkettiriyor. Hastahanede biraz düzelsede durumunun vahim olduðu görünce. Babamýn ve annemin biletlerini öne aldýrdýk. Rahmetli dayým Konya`ya götürür, helâlleþir ve Konya`dan uçaða bindirir (Dayým babamý gönderdikten 1 sene sonra 2006`nýn Kasým ayýnda 58 yaþýnda vefat etti). Ýstanbula indikten sonra iç hatlarý bulamayýnca yardým sever bir polis memuresi. Babamý bir tekerlekli arabaya bindirip iç hatlardan babamý bindirinceye kadar yardým eder. ALLAH imandan Kur’an`dan merhametten ayýrmasýn bütün yardým severlerden razý olsun. Almanya`ya gelincede 1 sene kadar rahatsýzlandý çok þükür þimdi durumu iyi. Babamýn son umre yolculuðuda böyle geçti. Ýnsan kendi saðlýðýna dikkat etmesse doktor ne yapsýn. BABAM VE TORUNLARI! Sene 1997 babamda aþýrý astým rahatsýzlýðý var. Babam bir gün dediki: Ýzine gideyim de Alanya, daki damla maðarasýnda biraz tedavi olayým geçen sefer faydasý olmuþtu dedi. Biz de izine gönderdik, bu arada benim rahmetli büyük oðlum Halil abituru bitirdi 3 ay boþ. Bana: - Baba arabayý ver de bir izine gideyim bundan sonra üniversitede zamaným olmaz dedi. Ben de amcasýnýn masrafýný da çektim amcasý ile birlikte izine gönderdim. Amcasý Türkiye`ye býraktý uçakla geri döndü. Daha sonra hanýmý da en küçük olan Behzadýmla izine gönderdim. Evimin gülü kýzým Kübram Türkiye`de imam- 37 hatibe gidiyordu. Benim yanýmda 3 numara Yasinim kaldý. Daha okulun tatiline 2 hafta var. Yasini mi de okul tatil olur olmaz gönderdim. Bana iþyerinden geç izin veriyorlardý çünkü ben makinist olarak çalýþýyorum. Bütün vardiyada kýsýmýn sorumlusu benim. Bizim bölümde üç kýsým var. Tam 2 hafta kaldý benim izine gitmeme. Yasinimi gönderdiðim hafta sonu babamlar bizim eve gelirler babamýn nefesi sýkýþýr nefes darlýðýndan muzdarip kronik asmasý var. Rahmetli kýzým Kübram bakar dedesi aðýrlaþmýþ: -Ne duruyorsunuz dedem gidiyor diye baðýrýnca Halilim babamý acil hastahaneye kaldýrýr. Babam biraz düzelince biletini öne alýr ve Ankara Esenboða havaalanýna götürür. Tam ayrýlacaklarýnda tekrar tekrar vedalaþýr bir daha göremem diye. Babam Almanya`ya geldikten sonra 1 hafta hastahanede yattý ve iyileþti. Üç Agustos Pazar günü içimde bir ateþ yanmaya baþladý hemen hanýma telefon ettim evde kimse yoktu. Cep telefonu o zamanlar büyük lükstü ilgi de azdý ve düþünmemiþtim. Halilim istemiþti ama ben olmaz demiþtim. Akþama doðru içim iyice yanmaya baþlamýþtý tekrar telefon ettim haným çýktý ben: —Çocuklar nerde dedim. Haným: —Arabayla gezmeye gittiler dedi. Ýçimdeki alev daha da alevlendi kor oldu. Seslerini duymam lâzým ama evde yoklar. Bu arada birkaç sefer daha telefon ettim ama gelmemiþler. Gece yarýsý bir telefon geldi. Acý haber ulaþtý. Kaza yapmýþlar ve üçü de vefat etmiþ. ALLAH hepsine ve bütün mümin kardeþlerime rahmet eylesin. Kimin kimden önce vefat edeceðini ancak RAB’bim bilir. ALLAH (c.c) hepsini rahmetiyle kuþatsýn, ondan geldik ona döneceðiz, o ne derse ona tabiyiz, ancak ondan rahmet dileriz, o verdi o aldý, ben yoktum o var etti, birliðinden haberdar etti, bizi isyankâr kullarýndan eyleme bizi rahmetinle kucakla, bizi nefsimize býrakma, bizi razý olduðun kullarýndan eyle âmin. Selam ve dualarýmla ALLAH’A emanet olunuz efendim. 24. sayi sayfalar 30.04.2009 10:59 Uhr Seite 38 38 Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir Dört hak mezhepten biri Hanefi mezhebinin ‹mam› hayat bulmaca Ocak-Januar 2008 / Muharrem 1429 Allah’›n (cc) Evi Örne¤in Ömür, süre Allah’›n (cc) Evi Ba¤lanma Mera’n›n ünsüzleri Hile, düzen 1 2 Bir nota Belirsiz tarih Peygambere (sav) övgü fliiri 42 Bir Körfez ad› Ma¤ara Birfleyler yemek Bir tür s›çan Bir renk ‹flleyen 45 Yön Alfabemizin 16. harfi Yurdumuz Bir nota Tüküren hayvan Tersi, Kur’an-› Kerim’de bir sure Mümkün olmayan Kral›n efli Arapça’da bir harf ‹yot’un simgesi Kamer 64 Tabii olmayan yumru Gökyüzü De¤ersiz Bununla birlikte 61 15 Bir flart yap›m eki Güzel koku Bir hayret nidas› Arapça’da bir harf Zile’nin ünsüzleri S›cakl›k Yararl› Emir’in ünsüzleri Alemlere rahmet Cesur olarak gönderilen Sevgili Peygamber Tersi, büyük erkek Efendimiz(sav) kardefl Baston Uymak Tersi, befleri ideoloji tak›s› Osmanl›da esnaf Belirsiz tarih ‹talyan para birimi Çocuklu kad›n Sözleflme Zorla al›nan para Sinirli 57 Ma¤ara 54 Dahi anlam› veren bir ek Tersi, bal yapan hayvan Bir hat›rlama nidas› Tesi, Birleflik Arap Emirlikleri Bir kad›n ad› Denizin yükselmesi Tersi, nahiye Tarihte bir Türk devleti Nezir Su içindeki kara Oksijenin simgesi Tersi, er kifli Söz verme Arapça’da bir harf Rüzgar ‹ri cüsseli yarat›k Tersi, büyük tepe Kusur Kad›nlar elifli yapmada kullan›r Bir ba¤laç 60 Pozitif film Bir haber ajans›m›z Tungsten’in simgesi 19 Ac›, ekfli, tatl› gibi kavramlar Metre Azerbaycan’›n baflflehri Dolayl› anlat›m Bir iflaret zamiri Meydan Tersi, vaktinden önce sebze yetifltirilen yer 18 Paylama Ayn› günde do¤an kardefller Ayr›l›k, niza K›fl›n ya¤ar Gurup 12 47 Kiloamper Son zaman Umumi banyo 13 Masa’n›n ünsüzleri Bir erkek ad› Tabiat olaylar› bilimi 49 Em ‹stanbul Elektrik Tünel ve Tramvay iflletmecili¤i Orta resimdeki muhteflem Camiimiz Felç olma hali 51 Bir kad›n ad› Kürkü de¤erli bir vahfli hayvan Hane 41 55 9 Bir renk Tersi, utanma duygusu Bir say› 35 Anahtar Geri verme Mükemmel 65 10 44 Meydana gelen olay ‹lgi Alfabemizin ilk harfi 53 Hindistan’da insanlar›n sosyal olarak s›n›fland›r›lmas› Tersi, flehir 11 Mevlam›z›n kesin olarak yasaklad›¤› fleyler Dünyan›n en kalabal›k ülkesi Bir gezegen ‹lgili Bir gezegen 27 26 Tersi, ö¤ütülmüfl bu¤day 38 S›k›nt› belirtme Bir büyükbafl hayvan At›n aya¤›na çak›l›r Taburlardan oluLahza flan askeri birlik Sülale büyü¤ü Döteryum’un simgesi 48 Çat› DonduruEdevat cu so¤uk Köpek 46 63 7 Tuzak 52 28 Flamadaki simge Deprem çizgisi 33 34 4 ‹talya’n›n baflflehri Bir tür pamuk Cinsi latif 29 Auç içi Avrupa Ekonomik Toplulu¤u Bir erkek ad› 50 40 39 Rehber, örnek 59 17 Heybetli Bal yapan hayvan Namzet Baston 5 14 Su içindeki kara Lüks bir deniz tafl›t› Lahza 58 23 Bir flafl›rma ünlemi Ac›km›fl olan 62 20 Ses Tersi, ‹talya’n›n baflflehri Bir hayret nidas› Onay verme 8 56 ANAHTAR SÖZCÜK 30 Alt resimdeki hayvan 6 1 2 29 30 3 31 32 33 24 3 4 5 34 6 35 36 7 37 8 38 9 39 32 43 10 40 11 41 42 12 13 14 43 44 45 46 15 16 16 47 21 17 48 49 50 18 36 19 51 52 20 53 21 54 55 56 31 22 37 23 57 58 24 25 25 59 60 61 62 26 22 27 28 63 64 65 24. sayi sayfalar 30.04.2009 10:59 Uhr Seite 39 24. sayi sayfalar 30.04.2009 10:59 Uhr Seite 40