Küçük Adam Ne Oldu Sana - Duvara Karşı Tiyatro Topluluğu
Transkript
Küçük Adam Ne Oldu Sana - Duvara Karşı Tiyatro Topluluğu
DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? Küçük Adam Ne Oldu Sana – Hans Fallada Duvara Karşı Tiyatro Topluluğu BİRİNCİ PERDE SAHNE 1 (Sahnenin sol yanı nokta aydınlatma. Kadın Hastalıkları Doktor Muayenehanesi bekleme bölümü, iki sandalyede Emma ve Pinneberg Arkada insandan sus yapan hemşire.) EMMA: Prensim, gelmemiz şart mıydı sanki! PINNEBERG: Uğurum, tabiî ki… Bizler de bilinçli davranmazsak ayaktakımından ne farkımız kalır. Her yerde bas bas bağırıyorlar doğum kontrolünün önemini. Ekonomik kriz malum, bir kazaya kurban olmamızı istemezsin değil mi? EMMA: Keşke danışabileceğim birisi olsaydı. O zaman gelmek zorunda kalmazdık. PINNEBERG: Hem öyle bile olsa, bir kadın için uygun olan yöntemin başka bir kadında problemlere yol açabileceğini duymuştum. Sana zarar gelmesini istemem. Nasıl olsa sigortamızda var, en doğrusunu yaptığımızdan emin olalım. EMMA: Ya evet sigortam var ama sanırım bugünden sonra olmayacak. Sabahın 6’sından beri buradayız. Öğlene kadar izin almıştım saat 2 oldu. Bugünden sonra işimin olacağını sanmıyorum. PINNEBERG: Tamam uğurum artık olan oldu. Benim durumum farklı mı sanıyorsun? Bugün izin alabilmek için tam 3 haftadır uğraştım. Pazar mesaisi yapmak kaydı ile o da. EMMA: Fena mı mesai parası alırsın. PINNEBERG: Saçmalama ben işçi değilim ki mesai parası alayım. EMMA: Ya nesin? Patron mu? Tüm Pazar gününü çalışarak geçireceksin ve beş para almayacaksın öyle mi? PINNEBERG: Uğurum uzatma! Nasılda toysun, bizim pozisyonumuz daha farklı oluyor… EMMA: Bu Pazar günü görüşemeyeceğiz anlamına da geliyor hem. Tam 2 hafta seni göremeyeceğim… PINNEBERG: Ama bu sağlığın ve geleceğimiz için. Hamile kalman ne korkunç bir şey olurdu düşünsene… EMMA: Ya evet öyle olurdu. Haklısın galiba… (Doktorun gelmesiyle toparlanırlar. ) DOKTOR: Belgelerinizi alayım. Sen git hazırlan. (ardından seslenir) Şikayetin ne? PINNEBERG: Şikayeti yok efendim. DOKTOR: Niye geldiniz o halde? PINNEBERG: Şey efendim. Biz korunmak istiyoruz da. Bu konuda… 1 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? DOKTOR: Bunun için mi buraya geldiniz? Size bu konudan daha önce bahseden kimse olmadı mı? Haplar, kondom falan…(sessizlik) Oooo bunlarla da uğraşırsak artık… PINNEBERG: Bakın efendim, ben bir firmanın evrak işlerline bakıyorum. Bunun için bir doktor önerisinin en doğru olduğunu okumuştum bi…(Işık Pinneberg’in sözünü keser. Sahnenin sağ yanı nokta aydınlatma yanar. Emma hazırlanmış sandalyenin üzerinde, tutuğu bir örtü var. Yanlarda iki oyuncu ayaklarını kaldırıyor. doktor eldivenlerini giyiyor.) DOKTOR: Üst tarafını çıkarmana gerek yoktu. Kaldır ayaklarını şöyle. Kaç yıldır evlisiniz? EMMA: Şey… Henüz evli değiliz ama en kısa zamanda… DOKTOR: Tamam kalkabilirsin. ( Eldivenleri çıkarıp atar Sağ aydınlatma söner, sol yanarPinneberg bekliyor) Doğum kontrolü için geç kalmışsınız bayım. (Emma gelir) Karınız 2 aylık hamile. PINNEBERG: Nasıl olur? (Pinneberg bundan sonra şok halinde tepkisizleşir. İrade Emma’dadır) DOKTOR: İstenmeyen gebeliklerde kürtajı öneriyoruz. Bunun için muayenehanemde size seve seve hizmet verebilirim. EMMA: Sigorta? DOKTOR: Hanımefendi sigorta böyle keyfi şeyleri karşılamıyor. Aslında bu muayene bile fazla ama neyse size bir sorun çıkarmasınlar diye enfeksiyon olarak yazıyorum. (Elindeki dosyaya notlar alır. Dosyayı muayene sahnesinde Emma’nın yanındaki oyunculardan alacak) Dediğim gibi fiyatta size bir şeyler yapabilirim. EMMA: Ne kadar? DOKTOR: Sizin için 2500. EMMA: Kalsın! DOKTOR: Bir kez daha düşünün bu devirde çocuk… hem evli bile değilsiniz… düğün… EMMA: Kalsın dedim! DOKTOR: (Kâğıtlarını uzatır.Doktor ışıktan çıkar) Sıradaki! EMMA: (Pinneberg’in yerinden hala kalkamadığını görür.Kolundan sahne orta önüne doğru çeker.) Prensim! Prensim! Prensim hadi! Küçük adam ne oldu sana? Küçük adam ne yaparsın? Ufkun kararırsa birden, Efkar sararsa her yanı, Mutluluk hayal olursa, Ağlamak gelirse içinden At sıkıntıyı bir yana Karabulutlar dağılıp, Yeni umutlar doğarsa Elbet güzel olur yarın. 2 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? Neymiş demek ki: Düzelt kravatını sen Moralini bozma sakın Düzelecek vaziyetler Seni de düşünecekler! PINNEBERG: Evlenelim mi? EMMA: Evet prensim evlenelim! SAHNE 2 (Emma’ların evi. İşçi evi. Ortada yemek masası ve 4 sandalye. Solda tüpte yemek pişiyor ve bir sandalye daha. Anne yemek hazırlığında bir yandan da yama yapıyor. Emma girer, Pinneberg ardındadır.) EMMA: Anne! ANNE: Ne arıyorsun bu saatte evde? Sabahta gün ışımadan çıkmış gitmişsin hırsız gibi. Neler oluyor? EMMA: Anne, bu arkadaşım. İkimiz evlenmek istiyoruz. ANNE: (Donup kalır, arkasını dönüp boş çamaşır selesini alıp Emma’ya uzatır.) Git çamaşırları topla getir, yağmur yağdı yağacak! (İşine döner. Emma Pinneberg’i oturtur, seleyi alıp çıkar.) PINNEBERG: Şeyy efendim, bu biraz ani oldu biliyorum ama… ANNE: Kızımın duygularıyla oynamaya utanmadın mı? PINNEBERG: Onunla evlenmek istiyorum efendim. ANNE: Anlamadım sanıyorsun ha! İki aydır bekliyorum ben, bana bir şey söyler ya da o adamı alır gelir diyorum kendi kendime. Açmış gözü mü bekliyorum, ne sandın? İyi kızdır o. Bildiğin kızlardan değildir, tamam mı? Hep güler yüzlüdür. Hiç kötü laf çıkmamıştır ağzından. Ama siz onu kullanıyorsunuz! PINNEBERG: Hayır sandığınız gibi değil! ANNE: Öyle öyle. İki aydır çamaşırlarını saklıyor benden. Niye? Bunu nasıl yapabilirsiniz ona? PINNEBERG: Gençlikten işte! Bağışlayın efendim. ANNE: Gençlik ha! Bu kadar kolay! Kullandınız kızımı! PINNEBERG: Yoo, resmi işlemler biter bitmez evleneceğiz. ANNE: Evleneceğiz! Neyle? Neyin var? Evlenecek imkânın var mı bakalım? PINNEBERG: Temiz bir işim var efendim. İyi bir firmada evrak işlerine bakıyorum. Muhasebe, yazışmalar falan… ANNE: Kalem efendisi desene! PINNEBERG: Efendim? ANNE: Fabrikada falan çalışsaydın hiç değilse. Ne geçiyor eline? 3 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? PINNEBERG: 700 ANNE: Net mi? PINNEBERG: Hayır kesiliyor. ANNE: İşte bu harika! Eşek kuyruğu gibi, ne uzar ne kısalırsınız. Kızımın sefil bir hayatı olacak! PINNEBERG: Efendim ücretimin bir süre sonra artacağını sanıyorum. ANNE: Tabi tabi… bu ekonomik krizde, azalmasın da… Çeyiz meyiz bekleme ha! Evde ne var ki kıza ne verelim. Amele takımıyız biz, öyle adetler yoktur bizde. Kendisi birkaç parça çamaşır, birkaç kuruş koyabildiyse kenara ne ala. PINNEBERG: Hiç gereği yok efendim! (Sevinmiştir) ANNE: Hıh. Gereği yokmuş. (Gene delikanlıya bakar, zoraki şıklığını süzer) Seninde bir şeyin yok gibi. Görünüşe göre tutumluda değilsin. Böyle giyinen birinin para mı kalır elinde? (Emma elinde çamaşır dolu seleyle girer. Pinneberg koşarak selenin bir ucundan tutar Anne bu abartılı nezakete karşın seleyi ikisinin elinden de çeker alır. Emma ve Pinneberg birbirleriyle ilgilenmekte. Emma’ya) sofrayı hazırla, müstakbel kocana da bir tabak koy. (Babanın geldiğini gören Anne gidip kulağına bir şeyler söyler. Baba ceketini asar masaya oturur.Yemek servisi başlamıştır) PINNEBERG: Merhaba efendim. Adım… BABA: Demek kızımla evlenmek istiyorsunuz delikanlı! Oturun! İyi düşündünüz mü bakalım? PINNEBERG: Neyi efendim? ANNE: Nerde kaldı bu oğlan? Yemek kaynadı kaynadı soğudu. BABA: Toplantısı var. Patron diyormuş ki “iş yoktu kaç hafta çalışmadınız, şimdi onların yerine mesaili çalışacaksınız” Ama fazla mesaiyi çift kat ücretlendirmeye yanaşmıyormuş. ANNE: O nasıl işmiş öyle? BABA: Çalışılmayan günlerin yerine sayılıp normal yevmiye gibi ücretlendirileceğini duyurmuş Personel müdürü. ANNE: Sen neden gitmedin toplantıya? BABA: Bir şey olacağımı var. Bundan sonra böyle işte, esnek çalışma diyorlar. Bugün gelme yarın gel, istedikleri gibi. Söyledik yıllardır. Buna hazırlanıyorlar diye, duyan olmadı. Şimdi başlarına geleni çeksinler. (Pinneberg’e) Sen de arada bir mesai yapıyorsundur değil mi? PINNEBERG: (Gururla) Evet sık sık. BABA: Karşılığını veriyorlar mı? PINNEBERG: (Bozulur) Hayır mesai için ödeme yapılmıyor, pozisyonum gereği. Ama patronum diyor ki maaşlara en kısa zamanda… BABA: Onların dediklerini ben yıllardır dinliyorum delikanlı. Bunlara karnım tok artık. Asıl mesele ne yaptıkları. Haftalık çalışma saatinizi yazan bir sözleşmeniz var mı delikanlı? PINNEBERG: Galiba bir şey imzalamıştım. ANNE: Galiba dindarların işidir delikanlı, işçinin değil. İnanç itikat karnını doyurmaz. (Emma’ya) Gördün mü? Onun için diyorum ki amele olsa daha iyiydi. Bizimkiler mesai yaptı mı ücretini de alır hiç değilse. (Baba’ya) Bunlar için de aynı kanunlar yok mu? Ödemesiz fazla mesai yaptırılamaz falan diye… 4 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? BABA: Var tabi, bizimki gibi… ANNE: Ama kağıt üstünde. Eee, kağıt üstündeki hakkını bile almayan bir damatla ne yapayım ben? (Pinneberg öfkeyle kalkar) Otur. (Pinneberg yavaşça oturur. Emma'ya bakar, o ilgilenmiyor) Birlik olamıyorsunuz da ondan. Teşkilatlı değilsiniz efendi. Aranızda birlik beraberlik yok. Bu yüzden sizi tek tek burnunuzdan tutup bildikleri gibi oynatıyorlar. PINNEBERG: Bizim de var efendim, birlik olmasa da yardımlaşma… (Emma telaşla bakar) BABA: Nasıl şey o, söyle hele söyle... PINNEBERG: (Pot kırdığını anlar, ama çaresiz) Sandık, yardımlaşma sandığı. BABA: (Öksürük tutacak kadar güler) Tutun beni tutun, bizim damat efendinin teşkilatına bak. Neydi o ne? Sendika değil de sandık! Neydi ne? Birlik değil de yardımlaşma. Patronlarla yardımlaşma PINNEBERG: Bir dakika efendim, müsaade edin, neden patronlarla olsun, aidatımız maaşımızdan kesiliyor. BABA: İyi ya, sizden kesip onlar kullanıyor. Başka neye yarıyor? Kız aferin sana, turnayı gözünden vurmuşsun. Ah bu kalem efendileri ah! Temiz kıyafet, masa, dolap, kalemlik, çekmece, takvim verdin mi, bir de kendilerini işçilerin üstünde sayarlar. PINNEBERG: Ben saymam. BABA: Sayarsınız, çok gördük. Hem de niye? Daha düzgün kılık kıyafet giyersiniz, iş başında kravat takarsınız diye. Ödemesiz mesai yaparsınız diye. Grev, asla yapmazsınız diye. Grevdekilerin bile grevini kırarsınız diye. (Pinneberg kalkar) Oturun! PINNEBERG: (Oturmaz) Mesele yalnız para değildir ama efendim. Biz her şeyi sizin gibi düşünmüyoruz. Bizim ihtiyaçlarımız da farklı. BABA: Farklı, farklı, farklı. Ucu aynı kapıya çıkmıyor mu? Sizin yaptığınız iş değil mi? Niye bizim gibi düşünmüyormuşsunuz? İş kıza gelince ihtiyaçlarınız farklı değil ama değil mi? PINNEBERG: Ne gibi, ben. ANNE: Bırak çocukla eğlenmeyi artık. KARL: (Girer) İyi akşamlar! ANNE: Nerde kaldın hemen gel, yemek buz gibi oldu. Nasıl geçti toplantı. KARL: Olumlu, yarından itibaren iki kat ücretlendirilmeyen mesailer ile ilgili bildiriler dağıtmaya başlayacağız. Akşam evlere de gidip anlatmak gerek diyor bizim ihtiyar, bildiriyle olmaz yalnız. Bu akşam birkaç eve uğrayacağız. (Baba söylenenleri umursamaz tavırdayken Karl seslenir) Sana da “mücadeleye küsülmez, çıksın gelsin toplantılara” diye haber gönderdi. Yarın akşam bekliyorlar baba, tamam mı? (Baba umursamaz, Karl, Pinneberg’i fark eder) Ne o misafirimiz mi var? ANNE: Kardeşinin müstakbel kocası KARL: (dostça elini sıkar) Ha, merhaba. (Pinneberg'in elini sıkarken, ıslak olan öbür elini de yakasına değer şekilde omzuna koyunca yaka kirlenir, Pinneberg çekinir ama fark ettirmemeye çalışır. Karl anlamıştır, gülümser.) Kız, ameleleri beğenemedin galiba da, bir… BABA: (Hemen atılır, anneye) Hah! Demedim mi işte, bak Karl da öyle diyor gördün mü? KARL: (Birden ciddileşir) Ben sana başka bir şey dedim baba! (Baba sertçe başka yöne döner) 5 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? Hem ben zihni açık bir beyaz yakalıyı, kendini eve kapayıp, vazgeçmiş bir işçiye yeğlerim. ANNE: (Baba sertçe Karl’a yönelir. Anne araya girer) Kesin artık tamam bu iş. Hadi Karl yemeğini ye! (Anne ve Emma sofrayı toparlamaya başlamıştır. Baba kalkar ceketini alır) Nereye? BABA: Dolaşacağım biraz. (çıkar. perde kapanır. ışık söner. Işık yandığında Emma ve Pinneberg sahne önünde oturmuş, çekirdek çitliyor.) PINNEBERG: Şey olsa diyorum. Bizim evimiz şöyle şirin… Bir kere aydınlık olmalı, bembeyaz perdeler… Her şey, her şey bembeyaz… EMMA: Biliyorum prensim biliyorum. Bizim evi görünce… Haklısın. PINNEBERG: Yok sakın öyle anlama, onu demek istemedim. EMMA: Öyle öyle, niye saklayacakmışsın. Annem hep azarlar, suratı asıktır, öyle işte yalan mı, gündüz iş, gece ev, eldeki parayla idare etmekten başka şey düşünemez. Ağabeyimle babam tartışırlar. Ağabeyim geç kalır, başına bir şey geldi mi diye korkar durursun. Ama içlerine katılmak da istemezsin. Ağabeyim gibi de olamam ki, bir tezgahtar kızın elinden ne gelir? Öyle işte. Bizim ev böyle, mahalle böyle, koca şehrin çoğu böyle, iş böyle, dünya böyle... PINNEBERG: Yok yok, geçecek, hepsi geçecek. Benim oraya bir gidelim. Yakın da hem buraya. EMMA: Ne yapacakmışım burayı? Evlendikten sonra da buraya muhtaç olacaksak. Biz dememiş miydik, diye başlasınlar bir de değil mi? Kadın yerine bile koymadılar ki beni? Ağabeyim herp der ki “biraz güzel olsaymışım”. PINNEBERG: Güzel de söz mü? Hem nasıl güzelsin. Hem de uğurum değil misin sen benim, nasıl güzel olmazmışsın! EMMA: Baksana prens, bana ilk güzel diyen sensin ha. Durmadan içini döken biri olmak istemem. Bak bir yanlışım olursa yüzüme söyle ha. Tamam mı? Ben de hiç bir şey saklamayacağım senden. Hiç kavga etmeyelim biz tamam mı? Hiç ama! İstiyorum ki böyle nasıl mutlu olalım, öyle işte. Sırf senle ikimiz. Ha sonra da oğlanla beraber üçümüz. PINNEBERG: Ya kız olursa? EMMA: Yok oğlan olacak, bak da gör. Böyle adam gibi bir oğlancık. (Sarılırlar) PINNEBERG: Haa, yüzük? Yüzük alacak mıyız? EMMA: Tabii ya. Söyle hemen, mat mı parlak mı seversin? PINNEBERG: Mat. EMMA: Ben de, ben de. Zevklerimiz öyle benziyor ki ne güzel. Kaçadır onlar? PINNEBERG: Bilmem. 150? EMMA: O kadar mı? PINNEBERG: Almasak? EMMA: Kaplama da olsa almamız lazım. Hadi parmak ölçümüze bakalım (İplik koparıp parmak ölçüsü almağa çalışırken Pinneberg kızın elini öper. Bu sırada kapı aralığından anne kafasını uzatır) ANNE: (Perdenin ortasından kafasını uzatır) Yatmayacak mısınız hala? (Pinneberg çekilir) Üç saat sonra işe gidilecek. EMMA: Tamam anne. 6 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? ANNE: Ağabeyin sabaha karşı gelecekmiş, siz beraber kalabilirsiniz. Söyle, bizim lafımıza aldırmasın, dilimiz böyledir ama kapımız açıktır hep, bilmez belki söyle ona. (Çıkar) PINNEBERG: Ben rahatsız etmiş olmayayım! EMMA: Prensim, kusura bakma ama, bizimkilerin hakkı var galiba, sende gerçekten biraz (duraklar) burjuvalık var. Nereye gidebileceksin bu saatte? PINNEBERG: Lafa bak. Ben annene babana karşı ayıp olmasın diye. Hem pijama da almadım yanıma. EMMA: İyi, sen bilirsin. Benim bütün gün ayakta durmaktan ayaklarıma kara su indi. Ben yatıyorum. (Perde açılır, yatak görünür, Emma çarşafı sermeye başlar) PINNEBERG: Yatmaya? Ben demi geleyim yani? EMMA: (Yatağı hazırlar) Sen bilirsin dedim ya. Ama eğer istemiyorsan gelme tabii. PINNEBERG: (Emma’ya yardıma gider. Kurlaşırlar) İstemez olur muyum hiç. Tüh! Bendeki kafaya bak! (Dalar içeri) EMMA: (İteler ve yatağa uzanır.) Birkaç saat sonra iş var. PINNEBERG: (Yatağa oturmuş Emma’nın saçlarını okşuyor) Evlenince çalışmazsın. (Kız garip bakar) Yani orada kolay kolay iş bulunmaz. Çocuk da olacak hem. (Konuyu değiştirir) Sahi orada müstakil ev bulabilir miyiz ki. Küçük yer sanmam. EMMA: Pansiyon buluruz ne olmuş. Aile yanında bir oda. Bulunmaz mı? PINNEBERG: Tamam. Ev eşyası da gerekmez o zaman. EMMA: Ama eşyalı oda iyice pahalıdır değil mi? PINNEBERG: Dur bir hesap yapalım ha. (Cebinden kağıt kalem çıkarır) EMMA: Hadi bir hesaplayalım. (Elini kurular) Önce kesintiler. PINNEBERG: Öyle, onun hiç çaresi yok. Vergi, işsizlik, sağlık sigortası, sandık; 100 EMMA: Orası küçük yerse yol masrafı olmaz değil mi? PINNEBERG: Neyseki yok. EMMA: Demek ki tek maaşla 600 kalıyor. Kira ne tutar? PINNEBERG: (Hesabına müdahale edilmesine bozulmuş gibi) Bilmem, eşyalı oda... Mutfak şart… 150 den aşağı bulunmaz EMMA: 200 de sen ona. 300 kalır. Yiyeceğe ne gider ki? PINNEBERG: Onu da sen hesapla bakalım. EMMA: Annem 4 kişi için günlük 14 ün altına indiremiyorum der hep. PINNEBERG: İkimiz için ayda 210 demek ki. EMMA: Kalır 90 (Susar) PINNEBERG: 90 EMMA: Bununla daha ısınacağız, ocak yanacak, elektrik, arada elbise, çamaşır, haa ayakkabı tabi, kap kacak da lazım olur arada. 7 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? PINNEBERG: Ee, arada bir sinemaya gitmez miyiz? Ha sigara, sigarasız olur mu? EMMA: Biraz da köşeye koymak şart. PINNEBERG: (Hesabı bırakmıştır) Şart tabii. En az ayda 50 artırmak gerek. EMMA: 75 PINNEBERG: 75 EMMA: Hii! Doğacak oğlanı hepten unuttuk iyi mi? PINNEBERG: Bir çocuk kaça patlar ki? EMMA: Bilmem. (Sessizlik) Baştan hesaplayalım. PINNEBERG: 5 lik sigara içmek şart mı, üçlük sigaralar daha bile güzel. Televizyon da alırız ha? EMMA: Tabii. Oğlan yüzünden ça1ışamadığım zaman sen işteyken evde yalnız başına, televizyon lazım. Ama hemen şart değil. Ooo daha nelerimiz olacak. Ama her şeyi kendi imkanlarımızla yapa1ım olmaz mı, kimseye minnetimiz olmasın. PINNEBERG: Bak, babam çok sıkı namuslu bir memurmuş. Satır kelime sektirmezmiş. Bir kanundan, bir de en çok neden korkarmış biliyor musun, borçtan! Ya dermiş ölürsem de gelip şuna şuna borcu vardı derlerse! EMMA: Öldü mü? PINNEBERG: Evet, ben küçükken. EMMA: Sahi prens, sen hiç sizinkilerden söz etmedin? PINNEBERG: Edip de ne olacak? Annem hala metropolde, ama başka biriyle. Mektup bile yazmıyorum. Karanlık işler dönüyor orada. Bana göre değil. EMMA: (Duygulanır) Demek öyle. Sen bilirsin. Sen üzülme de. (Sessizlik) PINNEBERG: (Birden sıçrar kaleme sarılır) Saç tıraşı da var! Hadi baştan hesaplayalım. Önce vergi.... Prensin sen benim Uğurumsun sen benim Yoksulmuşuz kime ne Kalplerimiz birleşsin Benle sen, senle ben Herkes boğuşadursun Bırakmam prensimi Bırakmam uğurumu Kalbimiz temiz olsun Benle sen, senle ben Ayıramaz hiç bir şey Kem göz bakana zarar Sen benimsin, ben senin 8 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? Dünya durana kadar Benle sen, senle ben Mutluyuz ikimiz (Şarkının son dizelerini Emma tek başına söyler. Pinneberg yatakta kıvrılıp uyumuştur. Şarkının bitmesiyle Emma Pinneberg’i fark eder ve tam yatağa yönelmişken Karl seyircilerin arasından gelir. Emma da sahne önüne çıkar. Perde kapanır.) KARL: Emma! EMMA: Gelmeyeceksin diye sana yatak hazırlamadım. Ama hemen… KARL: Hayır, Gideceğim. Işığı görünce seninle konuşmaya geldim. EMMA: Kötü bir şey yok ya. KARL: Bak, biliyorum bugüne kadar sana ağabeylik yapamadım. Şimdi söyleyeceklerimi ciddiye bile almazsan da sana kızacak değilim. EMMA: Ağabey! KARL: Söylediklerimi iyi dinle. Biraz ağabeylik damarım tuttu işte. Yanlış anlama yakıştıramamış da değilim ama emin misin? İyi düşündün mü güzel kardeşim? Dur hemen söyleme! Bir düşün! Bugüne kadar çok güzel bir hayatımız olmasa da birlikteydik ama senin için bu olmayacak artık. Bir an bile kendini yalnız hissedersen, biz buradayız ve bizler o kadar çoğuz ki güzel kardeşim. EMMA: Güzel mi? KARL: Tabi ya hem de dünyanın en güzeli! (Sarılırlar, Emma ağlamaklı) Umarım doğru bir karar vermişsindir ama unutma, herkes hata yapar. Önemli olan yanlışta olduğunu fark edebilmektir. Aklını, bilincini sakın kaybetme kardeşim. Hayatın sana bellettikleri sana doğru yolu gösterecektir. Öğrendiklerine ihanet etme olur mu? (Kapıya yönelir) EMMA: Ağabey! Kendine dikkat et! KARL: Sen de! (Karl geri döner koşarak gelir ve sarılırlar. Takip ışığı söner.) SAHNE 3 (Emma ve Pinneberg’in evinin yolu. Seyircilerin gerisinden Pinneberg’in sesi gelir ardında Emma) PINNEBERG: Uğurum sen dur biraz dinlen ben geleceğim yanına. (Elinde valizlerle perde önüne sahneye çıkar. Valizleri bırakır koşarak Emma’nın yanına gider.) Ver o elindekileri hamile bir kadının bu kadar eşya taşıması hiç doğru değil. (O eşyaları da sahneye çıkarır koyar. Emma geriden yorgun argın gelir) EMMA: Prensim bu civarda hiç ev yok. Yanlış yolda olmayalım. PINNEBERG: (görülmekten tedirgin) Şehrin biraz dışında olduğunu söylemiştim. Ama görsen her yanı yemyeşil. EMMA: Müstakil değil demiştin. PINNEBERG: (aceleci) Evet, apartman. Biz en üst katta oturacağız. Manzarası süper. EMMA: Prensim çok yoruldum azcık dinlenelim mi? PINNEBERG: (isteksiz) Az kalmıştı ama oturalım şuraya istersen. 9 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? EMMA: (Oturur, yüzüğüne bakar) Yüzük ne hoş duruyor. PINNEBERG: (Sarılırlar. Yüzüklü parmakları birleşir. Bakarlar) Uğurum, sana birşey söyleyeceğim, ama şimdi mi söylesem… EMMA: Şimdi söyle! Benden bir şey saklama. Buna şimdiden başlarsak, sonra yalan da söyler diğer insanlar gibi davranmaya başlarız. PINNEBERG: Peki uğurum, fakat anlatması epey zor. Öyle ahmakça öyle saçma ki! Kızma ama. EMMA: Söyle prensim, artık sana hiç kızmayacağım, uysal olacağım. PINNEBERG: Bizim evlendiğimizi burada kimse bilmemeli. EMMA: Nerden çıktı o? PINNEBERG: Yoksa işimden olurum. EMMA: O nasıl şey? (Kızgın sıyrılır) Hani hiç bir şey gizlemeyecektik birbirimizden? PINNEBERG: Hani hiç kızmayacaktın bana? Dinle bak. Sen çalışma demem, yüzük almasak mı demem, hep bu yüzden. EMMA: Şehrin dışında bu terkedilmiş daireyi tutman! PINNEBERG: Bak, şimdi ben daha önce bir mağazasında baş tezgahtardım ya, bu şimdiki patron da hep oradan giyinirdi, beni tanırdı, takdir ederdi, tamam mı? EMMA: (Kalkmaya yeltenir) Hayır! PINNEBERG: Dur sabret dinle. Bu odun herif, buğday gübre filan alıp satıyor ya, köylüleri kazıklaması gerek. Bunun için hep onlarla içiyor sonra da çamurlaşıyor, elbiselerle yerde. Gene gelip mağazadan elbise alıyor habire… EMMA: Bana ne odunun elbisesinden! PINNEBERG: Dinleyecek misin? İflas miflas denip mağaza kapanıverdi, anlayamadık, ama açıkta kaldık tabi. Aslında patron mağazayı iflas etti diye duyurup daha büyük bir yer açmış şehirde. Bunu çok sonra duydum. Neyse, tam işsiz kaldım derken bu şimdiki patronun eleman aradığını duydum. Önce oralı olmadım. Birinci sınıf tezgahtarlığa yükselmişim, herkes beni tanıyor, ne zaman kendi işim olacak diye düşünüyorum tam, buğday çuvalının altına girip hamlık mı yapacağım dedim Bir daha belimi doğrultamam, değil kendi işine atlamak, iş sahiplerinin içine bile çıkamam bir daha dedim. Sonra öğrendim ki büro için evrak işlerini yapacak birini arıyormuş. Görüşmeye gittim. O da biliyor tabi beni. Senin gibi işe sahip olacak dürüst biri lazım bana dedi. Daha önce çalışanlar baya kazık atmışlar buna. Müthiş sevindim tabi. EMMA: Sevin sevin, dinlemiyorum artık. PINNEBERG: Şşş! Dinle dinle! İşe başlarken bir sözleşme imzalattı bana. Bir sürü tazminatsız işten atılmayla ilgili madde var. Hepsini kabul ettiğine dair imzalıyorsun. Sözleşmede ki maddelerden birine bile uymazsan seni istediği gibi kapı dışarı edebiliyor. Eee tabi o zaman temiz bir iş bulmanın sevinciyle imzayı atıverdim. Açıkçası hiç biri de uyamayacağım şeylermiş gibi gelmemişti. EMMA: Yoksa? PINNEBERG: Evet, şimdi istersen dinleme. En az 5 yıl evlenemem. Üçüncü yıla yılbaşında gireceğim daha. EMMA: En az 3 yıl gizlenecek miyiz? Evlenmenin nesi kötü? 10 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? PINNEBERG: Seninle iş ciddileştikten sonra bunu anlayabilmek için iş arkadaşlarıma sordum çaktırmadan. Evliliğin mesaiye kalma isteksizliğine yol açması, işi yüz üstü bırakıp gitme ihtimali ve haliyle evlilikle birlikte artan nüfus için maaş zammının daha sık gündeme gelme durumu gibi nedenleri varmış. Yani sadece işinle evlenmeni istiyor… EMMA: Bu çok korkunç! İnsanlık dışı, çok acımasız! Söyleyecek başka bir şey bulamıyorum. Nasıl özel hayatına bile müdahale edebilirler? PINNEBERG: Uğurum! Bu krizde işsiz kalmamağa bakmalı, ne olursa olsun. EMMA: İşsiz kalmamalı prensim! Kriz var! PINNEBERG: Hadi Uğurum, kimseler görmeden artık evimize gidelim! EMMA: Evimize Prensim! (Sarılırlar) PINNEBERG: Uğurum! Perde açılır! Dünya evi ne güzel söz Her küçük insanın rüyası Hazır sabah kahvaltısı Gömlekler beyaz kolalı Uğurum İşte sana şirin bir ev Altın anahtarlı kapı Prensim işte sana doğan güneş Mutluluğun ilk adımı EMMA: İçiçe duvarlar, isli camlar, dar sokaklar arasında yaşamaktan kurtuldum. Hayat burada. Tut elimden prensim. Şatomuza giriyoruz! PINNEBERG: Bak uğurum, işte evimiz göründü! EMMA: (Döner, adımını atarken görür ve donar) Bu da ne? (Işık) SAHNE 5 – PİNNEBERG İŞ YERİ LAUTERBACH: (Marş söyleyerek seyircilerin arasından girer. Işık açıldığında Pinneberg masada çalışıyor. Lauterbach marşla sahneye girer) Dünkü bayraklı yürüyüş muhteşemdi. Bugünden sonra artık şu çapulcu takımı (Schulz’un yerini gösterir), vatanseverlere küçük bir grup diyemeyecek. Kurtuluş ruhuyla yeniden yükseliyoruz! Milli beraberlik, ulusal bütünlük için eylemlerimiz sürecek. Karanlığa karşı bir mumda sen yak! Çapulcular görsünler bakalım. Bundan sonra rozetlerimizde olacak. Birbirimizi tanıyamayacak kadar çoğuz. Fakat bu rozetler sayesinde bir arada olma ruhunu yaşayabileceğiz. Çok şahane be! Bak şimdi, mesela bir tartışmada gördün ki rozet var yakada hemen anlıyorsun ki karşıdaki rejim düşmanı, çağ dışı bir zihniyet. Görsün bölücüler, gericiler, din ve rejim istismarcıları. Harika bir birliktelik değil mi? PINNEBERG: Harikadır. Büyük yükleme bugün değil mi? LAUTERBACIH: Ha? PINNEBERG: Şu tahıl yüklemesi? 11 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? LAUTERBACH: Ha, evet bugün herhalde. Bu yürüyüşlerle de yetinmemeli. Herhangi bir büyük tehlikeye karşı yeraltı – yani gizli anlıyor musun? – örgütü şart. Yarın öbür gün bunların iyice çoğaldığını düşünsene… Biz hazırlıklı olmalıyız. Parlak üniforma, yıldızlı…(Marşı söylemeye başlar) Sol sağ sol sağ Yürüyoruz aydınlığa Karanlık kafalara Bir balyoz da sen salla Sol sağ sol sağ… SCHULZ (Girer) Şuna bak! Dünyadan haberin yok be! (Pinneberg’e) Sen de buna uyuyor musun? Vah vah! LAUTERBACH: Biz ciddi işlerin adamıyız, senin gibi tarihi 500 yıl önceden takip etmiyoruz. SCHULZ: Bak, haberiniz yok işte, dün neler oldu. LAUTERBACH: Neler olmuş? SCHULZ: Patronun bankacılarla toplantısı vardı dün. LAUTERBACH: Ha? Yok, canım, o bir kere dün odasından hiç çıkmadı. SCHULZ: Evet, çünkü onlar buraya geldi. LAUTERBACH: Niye gelmişler? SCHULZ: Haberi yokmuş küt diye gelmişler. Kredi borçları çoğalıyormuş ödenmedikçe. Bir de yeni kredi başvurusu varmış, onun olmayacağı kesin zaten. Ciddi bir uyarı almış anlayacağınız. LAUTERBACH: Ee ne olacağı beklenirdi ki zaten, sizin iktidarınız ülkeyi uçuruma götürüyor. Bu vatanın insanları ikinci sınıf vatandaş ama elin adamına milletin her şeyi satılıyor. (Pinneberg’e) yarın öbür gün bizim dilimizi konuşmayan patronların olursa hiç şaşırma. SCHULZ: (Bozulmuştur) Bu ne hırs bu ne öfke. Herkes istediğini düşünmekte, yaşamakta serbest değil mi? Kimin doğru olduğu bu dünyada anlaşılamazsa, öbür dünya Tanrı herkese hakikatın ne olduğunu gösterir. LAUTHERBACH: Öbür dünya diye diye bu dünyada korkutup her şeye razı ettiğiniz o insanlardan değilim ben. SCHULZ: Siz bir grup elit kendinizi üstün tutuyorsunuz ama Tanrı katında herkes eşittir. Saldırganlaşmayalım lütfen tırmalamaktan tırnaklarının manikürü bozulacak. LAUTERBACH: (Üstüne yürür) Gösteririm şimdi sana manikürü… PATRON: Bunlar da benim büromun elemanları ha! İş güç kalmadı mı? Sizin yüzünüzden batıyor burası. Rasyonalizasyon! Reorganizasyon! Bu ekonomik krizde her yer yapıyor, ben de yapacağım. Maliyetleri iyice azaltmak gerek. Hanginizi atayım işten, deyin bakalım. Üç tembelin yaptığı işi iki çalışkan haydi haydi yapar. Eee (Pinnebeg’e) ne diyorsun? Son giren ilk çıkar mesela ha? Şimdi dut yemiş bülbüle dönersiniz tabi. (Lauterbach’a) Senin çıkışını vereyim mi ha? (Schulz’a) Ya sen? SCHULZ: (Biraz horozlanarak) Ben bir şey mi yaptım? PATRON: (Çekinir, oradan uzaklaşır) Yazık yazık. Üçünüzden birini çıkaracağım, öbür ikinize de göz açtırmayacağım, görün bakalım. Sizler gibisi sokakta sürüyle. Gümrüğe gidilip yarın ki 12 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? yüklemenin işlemleri yapılacak, hızlandırmak lazım yoksa yükleme yatar. (Lautherbach’a) Sizin elemanlar mı vardı gümrükte ha? SCHULZ: Onların devri bitti. Ben yardımcı olayım! PATRON: O halde siz limana gidin. (Lautherbach’a) Kilere git, beş ton un çuvallara dolacak! Öyle süslü püslü dolanmak yok. Biraz da hamallık yap! (Lautherbach sallana sallana giderken Pinneberg makineyi kucaklar) Dur! PINNEBERG : (Kucağında yazı makinesiyle öyle durur) Buyrun efendim! PATRON: Saman işini yazacaksın değil mi? Tır için nakliye parası yatmış mıydı? PINNEBERG: Tamamdır efendim, bir imza kaldı. Birazdan gidip halledeceğim. PATRON: Öğleden sonra hepiniz hazır olun, yarınki yüklemenin mallarını ayarlayacağız. Bundan böyle çuvallar kapanırken de başında durulacak. Hatta tartma, taşıma işlerine de bakacaksınız. Rasyonalizasyon! PINNEBERG: Olur efendim. PATRON: Sen benim yerimde olsan kimi atardın? PINNEBERG: Valla ne diyeyim efendim? Arkadaşlar için bir şey diyemem. PATRON: Peki ya kendin için? PINNEBERG: Kendim için mi, yani nasıl desem? PATRON: Nasıl desemmiş, korkak herif. (Çıkarken) Ayın son günü öğlen on iki'ye kadar içinizden birini çıkaracağım. Kim demiş Firmam batıyor diye. SAHNE 6 (Perde kapanır. Sahne önünde Emma elinde yarı dolu bir torba alış verişte. Pinneberg etrafı kollayarak yaklaşır.) PINNEBERG: Akşama ne yemek var bayan? (Kız şaşırır döner) Şşş! Öğlen arasındayız. Çaktırma sakın. EMMA: Hep böyle mi görüşeceğiz biz? PINNEBERG: Pazar günü nöbetim yok. Uzaklara gideriz ha, söz, yüzüklerimizi de gerine gerine takarız! EMMA: Söz ama tamam mı? (Bir an Pinneberg’e doğru yönelir. Sonra hatırlar ve hızlıca sırtını döner.) Ne o prensim, sapsarısın, bu kadar korkacak ne var, kimse görmüyor işte. PINNEBERG: Olan oldu bugün. Patron olacak odun herif bugün açık açık söyledi. Üçümüzden birini çıkaracakmış, ayın son günü pazartesi on ikiye kadar. EMMA: Olamaz! PINNEBERG: Düşündüm de, diyorum ki, gitsem ona durumu açsam bir güzel, desem ki ben evliyim, evli insan sokağa atılır mı, hangi vicdan kabul eder, desem ha! EMMA: Bu kadar işsizi hangi vicdan sokağa attı? PINNEBERG: Niye canım, bizim Patron odundur filan ama iyi insandır, pek ince düşünmez yalnız, ona iyice anlatmak gerek. Bakın bir de çocuğumuz olacak, üç vatandaşı birden aç mı bırakmak 13 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? istiyorsunuz, dedim mi... EMMA: Onun da umurundaydı. PINNEBERG: Senle de hiç konuşulmuyor canım. EMMA: Baksana prens, sen hakikaten biraz babam ve ağabeyimin dediği gibi. İşverene içini dökmekten ne hayır gelir? PINNEBERG: Sen de aynen babanın kızısın yani. EMMA: Bak. (Elde olmadan bakışırlar ) Yok yani bakma da dinle. Ben senin yerinde olsam ne yaparım biliyor musun? Patronla değil, öbür iki arkadaşınla konuşurum. Onlar için de aynı şey geçerli değil mi? PINNEBERG: Evet. EMMA: Eee, üçünüz bir olursanız, üçünüzü birden atamayacağından hiçbirinizi atamaz. PINNEBERG: Bu fena fikir değil yahu. Aklıma yattı. Boşuna mı diyorum sen benim uğurumsun diye. Umarım kalleşlik yapmazlar. EMMA: Yapmazlar, yapmazlar. İş arkadaşları birbirine niye kalleşlik yapsın? PINNEBERG: Birileri geliyor, hadi… (Tüyer) EMMA : (Pinneberg'in gittiğini fark etmeden sürdürür) Yok yok her şey iyi olacak. Niye kötü olalım hem? Ne suçumuz var? Çalışmaksa çalışkanız. Tasarrufsa bizden tutumlusu yok. Kötü ruhlu insanlar hiç değiliz. Bir de oğlumuz olacak. Onu da seviyoruz. Niye kötü gitsin halimiz? Niye? Niye yani? (Işık) SAHNE 7 (İş yeri çuvallar, üç çalışan bir yandan çuval taşıyor, bir yandan da ellerinde kalem kağıt çuval tartıp, çeki listesi tutuyor. İrrasyonel bir çalışma kaosu oluşturulacak) PATRON: Rasyonalizasyon! O kadar! Kapatılan her 10 çuvaldan birini kontrol edeceğim. (Taşıyanlardan birine toslar. Herkes birbirine toslamakta) Hadi çabuk! (Kantara ve ardından Schulz’a bakar) Hani çuvalın darası? Çuval iki kilo değil üç kilo çeker efendiler. (Schulz ters ters bakınca geri çekilir) Dikkat edelim. Fazla buğday hediye edecek halimiz var mı? (Lautherbach’a ) Doğru tart kontrol edeceğim ha! (Bir çuval taşırken açılı verir) Kim bağladı bunu? Bir çuvalı doğru dürüst bağlatamıyorsunuz, hanım evlatları! (Pinneberg’e) Öyle fazla fazla tartmak yok, silme gibi olacak, elin alışmadı mı hala? (Lautherbach’a) Aptal aptal bakma, işine gelmiyorsa buyur kapı açık! (Schulz’a) Kaç çuval oldu? SCHULZ: Yirmi üç. PATRON: Böyle yavaş olmaz. Büro elemanlarım gayretli olmazsa işçilere ne diyeyim? Bütün çuvallar bitmeden şuradan şuraya gitmek yok. İş bitene kadar mola da yok! PINNEBERG: (Kulise doğru kaygılıca) On çuvaldan birisi buraya unutmayın. Biraz çabuk! (sessizce) Çabuk yoksa gece yarısına kadar buradayız. KUBE: (Getirdiği çuvalı bırakır ve Pinneberg’e) Dört bin dokuz yüz! PATRON: Ne, Dört bin dokuz yüz mü? Beşbin kilo diye aldık bu partiyi? Buraya getirene kadar yüz kilo ne oldu? Yüz kilo nereye gitti? Yeniden tarttırırım ha! 14 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? KUBE: Buğday bu. Sıcaktan kendini çeker. Zaten ambara geldiğinde adamakıllı yaştı. PATRON: Ben ha, bana yaş buğday kazıklayacak köylü anasından doğamaz! Yalan. Çoluk çocuğuna götürdün değil mi? Kendini çekmiş diyor bir de. Çalınmış belli. Hepiniz buğday faresi gibi. KUBE: Bana bak efendi. Bu yaşa gelmişim hırsız yerine koyamaz beni kimse! Haram ekmeğe el sürmem ben! Bizim birliğe şikayet edeceğim seni, sendikaya da. Hırsız demek neymiş görürüz bakalım. PATRON: Ne dedim ki ben? Hırsız dedim mi? Sana hırsız dedim mi? Fareler çalıyor dedim, oraya buraya niye kapan koyuyoruz? Bu hırsız mahlukIara bir ilaç daha serpelim ha? KUBE: Burada herkesin önünde dedin efendi. Buğdayı sen çaldın, çoluk çocuğuna götürdün dedin. PATRON: Hiç de demedim. Ben sana hiç böyle bir şey demedim. (Lautherbach’a) Siz söyleyin ben ona hırsız filan dedim mi? LAUTHERBACH: Ben bir şey duymadım efendim. PATRON: Duy duy bak. Siz, (Pinneberg’i işaret eder) siz bir şey duydunuz mu? PINNEBERG: (Ulana sıkıla) Ben, yok, yok, hayır, bir şey.... PATRON: İşte bak. Hep iftira edersin zaten. Sendika temsilcisi olmakla böyle mi yapılır? Öbür işçileri de zehirliyorsun, yazık. KUBE: Uzatmağa gerek yok efendi. Bilen biliyor. Sen yolunu biliyorsan ben de biliyorum. Kimseden korkum yok benim. PATRON: Sen artık hepten ihtiyarladın, ne dediğini ne yaptığını bilmiyorsun. Ben hep senin iyiliğini düşünüyorum oysa yazık. (Pinneberg’e) Benim büroya bir çıkmam gerek. Siz nezaret edeceksiniz işe. Dikkat edin, iş yetişecek, mola yok. Buradaki işin sorumluluğu size ait. KUBE: (saate bakar, kulise doğru seslenir) Mola! PINNEBERG : (Telaşla ) Gözünü seveyim yapma, mola yok dedi gitti, gördün. KUBE: Bizim toplu sözleşme böyle bey, onun keyfine göre değil. PINNEBERG: Ama beni sorumlu bıraktı, kabak benim başıma patlayacak; ne olur. KUBE: Bana ne, bana hırsız fare dediği zaman senin kulağın duydu mu? PINNEBERG: Ah benim durumumu bilsen baba, bir bilsen! KUBE: Biliyorum Bey, biliyorum. Herkes sizin gibi düşünüp, sizin gibi yapsaydı, patron efendiler hepimizi zincire vurur bir lokma ekmek uğruna kırbaçla çalıştırırdı. Eeh, daha gençsin, daha çok yaşayacaksın umarım, çok görürsün böyle, efendilerin kıçına girmekle nereye varıldığını. KUBE: (Kulise) Mola, mola, haydi! (Pinneberg’e) Memur Beyler devam etsin isterlerse. (Çıkar) PINNEBERG: Bu işin sonu tatsız. LAUTHERBACH: Tatsız ne, sonu yok bu işin, yok. PINNEBERG: Bir şey de yapamıyoruz ama baksana. İşçilerin yanında ne hale düştük. Onların aklı daha iyi. SCHULZ: Ne demek? LAUTHERBACH: Ne yapalım diyorsun yani? 15 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? PINNEBERG: Ne yapacağız. Üçümüze de demedi mi, birinizi atacağım diye. Kalanlara da göz açtırmayacağım dedi, yani aynı hesap. SCHULZ: Öyle mi? Sen çok şey biliyorsun! Söyle ne yapalım, neymiş işçilerin aklı yani? PINNEBERG: Bir karar verelim. (İşçileri gösterir) Bunlar neye dayanıyor, birliklerine. Biz de üçümüz birlik olalım. Birimizin çıkışını verdi mi, öbür ikimiz de işi bırakacağımızı söyleriz. Üçümüzü birden atacak hali yok ya. Bak işçilerin hepsi durunca yaşlıya bir şey yapabildi mi? SCHULZ: (Sinsice) Anladım, şimdi anladım. PINNEBERG : İyi Öyleyse, sen razı mısın? LAUTHERBACH: (Diğer ikisine bakar, sinsice) Ben varım. KUBE: Mola tamam. Memur beyler hazırsa devam edebiliriz. PINNEBERG: Söz mü? LAUTHERBACH: (sessizce) Söz. PINNEBERG : (Schulz’a) Ya sen? SCHULZ: (Yarım ağız) Tabii tabii. (Işık.) Ekonomi tıkırında Ekonomi tıkırında Kriz var kriz var, bunalım var Demek ki ne yapmalı Paradan at üç sıfır Artsın öyle fiyatlar İşçi fazla at gitsin Hayatta başarılar Hayatta başarılar Ekonomi tıkırında Ekonomi tıkırında Kriz var kriz var, bunalım var Of bunaldık, bir daha! Paradan at üç sıfır Artsın öyle fiyatlar İşçi fazla at gitsin Hayatta başarılar Ekonomi tıkırında Ekonomi tıkırında SAHNE 8 16 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? (Yükleme sonrası büro. Yalnız Pinneberg var çalışıyor) PATRON: Yarın pazar nöbetini sen tutacaksın. PINNEBERG: Ama benim sıram değil. PATRON: O izin istedi. PINNEBERG: Aman efendim mümkün değil. Olsa memnuniyetle tutarım bilirsiniz. PATRON: Bak, miting var dedi anlıyor musun? İzin verdim bir kere. Bakarsın bir darbe olur yeniden bunlar başa geçer. Arayı açamam anladın mı? PINNEBERG: Ya… PATRON: Onunla da konuştum. Ev toplantımız var dedi. Zaten hassas olan ekonomik dengelerimi riske atamam. Sen tarafsızsın! Senin öyle hiçbir işin yok. Niye itiraz ediyorsun? PINNEBERG: Gerçekten mümkün değil efendim. Yoksa istemez miyim? PATRON: Ben kendim mi kalayım yani? PINNEBERG: Hayır ama bir çare bulunamaz mı diyorum acaba? PATRON: Bulunur elbette. Firmam çaresiz mi demek istiyorsun? Oysa ben seni düşündüm, onun için senin kalmanı istedim. Sense beni hayal kırıklığına uğrattın. Çok yazık. Ekonomi tıkırında Ekonomi tıkırında Kriz var kriz var, bunalım var İşsizlik pahalılık Konjonktür enflasyon Milletçe fedakarlık Kriz bunalım derken Bilançoya bir baktık Bu yıl iki misli kar Hayret şu işe bak sen Nerden geldi bu karlar Kime gitti bu karlar? Kim kazandı bu işten? Aman kimse sormasın Aman kimse duymasın! Ekonomi tıkırında Ekonomi tıkırında. SAHNE 9 (Sahne önü. Pinneberg ile Emma Pazar gezintisinde. Tavandan sarkan bir salıncak kullanılabilir.) 17 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? PINNEBERG: Her yer göz alabildiğine orman, su, dağ… EMMA: Mis gibi mantar kokuyor. Giderken toplayalım mı? PINNEBERG: Ama uğurum ya zehirli olanlardansa EMMA: Annem olsa hemen anlardı. Aaa prensim bak uçurtmalara… PINNEBERG: Şu tepenin arkasından uçuruyorlar. EMMA: Ama nasıl oluyor da bu kadar havalanıyor. PINNEBERG: Uçurtmanın orantılı yapılması çok önemli. En önemlisi de kuyruk kuyruk olmadan hayatta uçmaz. EMMA: Nasıl yani o kuyruk mu uçuruyor? PINNEBERG: Tek başına olmasa da evet… EMMA: Ah, bugün hiç bitmese. (Pineberg’in elini tutup yüzükleri güneşe doğru uzatır) Tut güneşe inadına parlasın, şöyle, tam şöyle, hah! LAUTHERBACH: Ooo ne yapıyorsun burada? Sen nöbette olmalıydın? PINNEBERG: (Aceleyle elini çeker) Asıl senin nöbetindi bugün. Hani gösteriniz vardı? Çok alçaksın. LAUTHERBACH: (Biraz bozulmuştur) Erken bitti… (pis pis gülerek üste çıkar) Yengeyle tanıştırmayacak mısın? EMMA: (Çekingen) Merhaba! LAUTHERBACH: Sözleşmeyi unutmuşsun galiba dostum. PINNEBERG: Bunun sözleşmeyle bir ilgisi yok. Biz sadece… LAUTHERBACH: Yüzüklerde parlıyor… Altın olmalı! (gülerek çıkar) PINNEBERG: Eyvah, bitti bu iş. Tam da yarın ayın son günü. On ikiye kadar, bitti bu iş. EMMA: Çok kötü oldu? Ama neden bitsin? Belki de söylemez! PINNEBERG: Ne biçim sırıtıyordu giderken görmedin mi? EMMA: Yok yok söyleyemez sende mitingin yalan olduğunu söylersin Patrona diye korkar. PINNEBERG: Umarım Uğurum benim! (Işık) SAHNE 10 (Büro. Pinneberg en düzgün giyimiyle masasına geçmiş iş başında. Lauterbach girer. Kafası gözü sarılı, mitinge gitmiş izlenimi vermektedir. Hiç bir şey demez.) PINNEBERG: Günayd... Aa! Ne oldu, geçmiş olsun? (Ses yok) Haa, dünkü gösteriniz (alaycı)... (Lauterbach çok ters bakar) Halbuki dün hiç bir şeyin yoktu. Ama üzülme biz arkadaşız. Üstelik Patron anlamasın diye senin işlerini de ben yaparım. PATRON: (Girer ve doğru Pinneberg'e ) Eveet Bayım. Sizin işinizi başkasına verdim bugün, 11'e kadar bitirip dönecek. Siz bu köşelerde heder oluyorsunuz. Güzelim pazar günlerinden sonra, bu şıklıkla, size göre iş değil burası, değil mi efendim? İşte böyle... (Lauterbach'ı görür.) Gene mi? 18 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? Kilere filan git bari, kaybol böyle görünme sakın müşteriye.(Lauterbach çıkar) Tuu! (Ne yapacağını bilemez, bakmaksızın Pinneberg'e buyurur) Yılbaşından bu yana yapılan yüklemelerin hesaplarını çıkar, üç aylık mahsubunu yap, saman teslimatını iyi kontrol et, yine çavdar yerine yulaf samanı kazıklamasın herifler! Hadi durma! PINNEBERG: (fırlar) baş üstüne efendim! O yüklemelerde ben bulunmadım ama tüm detaylarını biliyorum. PATRON: Iyi, iyi. İşini biliyorsun tamam, ne demek istiyorsun yani? Off! (Çıkar) PINNEBERG: (Yalnız. Gözleri sevinçle parlar) Uğurum, uğurum! Sıyırdık, yaşasın, bir ay daha sıyırdık! (Dosyaları alır) Bu iş en az üç günlük. 12'ye kadar beni atmak istese böyle işi niye versin? (Dosyaları açarken) Oğlum, sen de korkma! Seni de gördü, gizlemek yok, işsizlikten korkma kurtulduk oğluşum... Eveet, yılbaşından bu yana ilk yükleme… (Düşünür) Demek ki burasına geldi, mitinginden de gösterisinden de başkanından da dedi adamcağız…eee haklı… böyle de işe gelinir mi, işine, zinde, taze, verimli geleceksin... (Birden aklına gelir) Hii, Ben hıyar kafa, ah hıyar kafa, birimizi atarsa hepimiz çıkalım diye ben dedim. Ben kendi ağzımla, yuh aptal kafa! Tuu. Üçümüzü birden atamazmış, bok atamaz, nesine minnet, işsiz dolu. Ne güzel sıyırmıştık... (Ortalıkta dolanır) Ne yani beni atsa onlar sözlerinde duracaklar mıydı sanki. Laf. (Rahatlar gibi olur. Yerine oturacakken ) Olmaz. Böyle rezilliğin utancı yeter. Ah uğurum şuracıkta bir görünüversen, gene sana bir soruversem. Ulan onun kafası ne güzel işliyor be, hiç böyle karıştırmıyor, dosdoğru bakıp söylüyor. PATRON: (Ani girer. Pinneberg irkilir) Bayım! PINNEBERG: Buyrun efendim! Yılbaşından bu yana tam 30 yükleme yapılmış ve… PATRON: En ciddi, en iş bilen, en çalışkan elemanımsın. PINNEBERG: Teveccüh… PATRON: Ama yazık ki seni işten atmak zorundayım... PINNEBERG: (Donar) Efendim? Ne sebeple? PATRON: Ne sebeple? (Duraklar) Sanki bilmiyor! Seni çıkarıyorum işten o kadar! PINNEBERG: Efendim yapmayın. Evliyim ve çocuğum olacak… PATRON: Hah tamam işte. Yani, demek ki, karınla ve doğacak çocuğunla gezmeğe çıkmak için Pazar nöbetini kabul etmediğinden. Sözleşmede ki evlilikle ilgili maddeye uymadığından.(Çıkar) İşte bu madde senin gibi bir kadın görüverince firma çıkarlarını bir yana itiveren sorumsuzlar için konmuştu. PINNEBERG: (İçeri giren Schulz’a yönelir) Hah, iyi ki geldin! Beni işten attı. Ne sözleşmiştik? Sözünü hatırlıyorsun değil mi? Üçümüzü birden işten atamaz. (Patron arkasındadır) PATRON: (Schulzla işaretleşir) Demek bu da doğruymuş. Aferin bayım, bir bu eksikti, işçilerin aklı ha! PINNEBERG: (Schulz'a döner) Söyledin demek? İt oğlu it! LAUTHERBACH: (Girer) Sen de bizi aldatmışsın ama, evlenmişsin bizden saklamışsın. Değil mi efendim? PINNEBERG: (Lauterbach'a saldırmak ister) O mor gözüne gerçek bir yumruk istiyorsun sen! PATRON: (Sakin araya girer) Dışarı bayım, bitti bu iş, ihbarsız, tazminatsız. (Pinneberg kravatını 19 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? düzelterek hırsla çıkar) Hadi işinizin başına sizde. Onu gönderdik ama muhasebeyi kim yapacak ha? Şu hale bak! (Çıkar) LAUTHERBACH: Gözümü morartacakmış. Kızıl kancıklar! SCHULZ: Bize yaptığı oyundan belliydi komünist olduğu. Pis düzen düşmanı! SAHNE 11 (Emma ve Pinneberg daha önce kır sahnesinde kullanılan salıncakta. Birbirlerinden adreslerini gizledikleri mektuplar yazıyorlar.) Kücük adam ne oldu sana Küçük adam ne yaparsın Utkun kararırsa birden Efkar basarsa her yanı Mutluluk hayal olursa Ağlamak gelirse içinden Sıkıntı gider mi bir yana Açar mı kara bulutlar Yeni umutlar doğar mı? Güzel olabilir mi yarın Sen bu kafada gidersen. (Pinneberg kafasını diker kravatını düzeltir) İnadım inat de bakalım Düzelt kravatını da Kafanı düzeltme sakın Senin yerin başka ama İşsizlerin yeri parklar Ah bu çarkı kırık dünya. EMMA: Sen kime yazıyorsun? PINNEBERG: Ben mi? Hiç, daha eski patronumun firmasına. Yeni bir yer açtığını duydum demiştim ya…başvuru için… Sen? EMMA: Ben kime yazsam diye düşünüyorum. PİNNEBERG: Deminden beri yazıyorsun ama. (Bakışırlar, gülümserler.) Bu günle otuz dokuz. EMMA: Gün saymayı bırak. Tek biz değiliz. Her geçen gün yenileri ekleniyor işsizlere. Krizi de bahane ediyorlar. Herkes olağan karşılıyor. İşsizler ordusu diyorlar ya işte bu doğru. PINNEBERG: (Gülümser) Bu kadar savunmasız ordu olur mu? EMMA: Hiçte savunmasız değiliz aslında. Ben biliyorum kimlerle hareket etmemiz gerektiğini 20 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? ama… PINNEBERG: Benim eski iş arkadaşlarımınkilerle mi? EMMA: Yok deve! Ne hayrını gördün onların? Sana en büyük kötülüğü onlar yaptı! Birisi 80 yıl, diğerleri de son 10 yıldır başımızda. PINNEBERG: Her yerde onlar ve adamları var. Belki de ancak onlar düzeltir. Geçenlerde yolda yakaladı beni. Evlerden birine yerleştirebileceğini söyledi. Her semtte birçok evleri var. Dersler falan oluyormuş yalnız onlara uymak gerek… EMMA: Aklını mı kaçırdın sen? Sen iyi değilsin prensim! Gel eve gidelim de bir bezelye çorbası yapayım ben sana. Bir de… PINNEBERG: Bir de ne? Evde lamba bile yakamazken... Sahi Uğurum sen kimlerden bahsediyordun hani onlarla olmamız lazım derken… EMMA: (Sessiz kalır) PINNEBERG: Ağabeyin gibilerden… Ama Uğurum biz onlardan farklıyız…(Emma bir şey diyecek olur vazgeçer.) Elindeki kitap ne? EMMA: (Sevinçle gösterir) Bugün çöpleri atarken buldum. PINNEBERG: "Anneliğin Esrarı" Ne yazıyor bunda? "Evet, çocuğun doğmasıyla beraber mutlu ve aydınlık günler de başlar". (Bakışırlar. Emma'nın karnına bakar) Belli oluyor artık. EMMA: Olacak prensim, güzel olacak her şey. Birbirimizi hiç bırakmayalım! PINNEBERG: (Sarılırlar) Uğurum benim! (Işık) SAHNE 12 (Sahne önünde Pinneberg tek başına mektup okuyor) PINNEBERG: “Sözlerime gücenmediğine sevindim. Haklı olduğumu görüyorsun. Baba ocağına gelin siz. Hiç çekinmek yok. Ağabeyiniz hapiste, ama yanımızda gibi. Benim işsizlik sigortasıyla idare ederiz. Annenizin yevmiyesiyle de aynı kazandan geçiniriz. Kızıma da söyle, diretse de akıllıdır. Orada garip kalmayın. En kötüsü garibanlıktır. Buradan oraya ne yapabiliriz ki? Ama burada olursanız, iş bulamasak da yapacak çok şey var" EMMA: (Koşarak gelir) Her yerde seni arıyorum. Annenden cevap geldi. PINNEBERG: Nasıl? EMMA: Nasıl olacak, ben yazmıştım, annene yazmışım, göstermedim sana. PINNEBERG: Hani hiç bir şeyi gizlemeyecektik? EMMA: Ama bu başka. Sen bırakmazdın yoksa. Bak boşuna değilmiş. Çok büyük bir mağazada tezgahtarlık bulmuş. Kurtulduk. Metropolde tam sana göre iş. Oğlan doğunca ben de iş bulurum orada. Hadi. PINNEBERG: Büyük mağazada tezgahtarlık mı? EMMA: Evet prens! PINNEBERG: Annemin oraya ha! Hadi bakalım! EMMA: Elindeki ne? 21 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? PINNEBERG: Hiç. EMMA: Hani birbirimizden hiç bir şey gizlemeyecektik. PINNEBERG: Ama bu başka, babandan mektup. EMMA: Nasıl? PINNEBERG: Nasıl olacak ben yazmıştım, sana göstermedim. Eski patronuma ne yazacağım, foyası meydana çıkmasın diye eski tezgahtarlarından hiçbirini almayacağını çoktan öğrenmiştim. (Emma mektubu kapar.) EMMA’NIN BABASI: (Baba sahnenin sol yanından çıkar, üzerine nokta ışık) Durmayın gelin, iş bile buluruz belki, gençsiniz nasıl olsa. Yalnız bizim bulacağımız iş ütülü olmaz herhalde. Gelmeseniz de gücenmeyiz. Yolunuz açık olsun. Ama söylediklerimi unutma. Gücenmeden düşün. Sormadan yazıyorum, ağabeyinizin de selamı var. Gözlerinizden öperim. (Babanın ışığı söner.) EMMA: Oraya dönmeyelim diyordum ama ne yapsak? PINNEBERG: Bilmem. Ben de annemin orayı istemiyordum ama… Tezgahtarlıksa… Hatta büyük şehir, belli olmaz belki kendi dükkanımız bile olur ha? EMMA: Ya o koca yerde hem işsiz, hem de yapayalnız kalırsak? Prensim sen bilirsin, yalnızlık işsizlikten de kötü. PINNEBERG: Ama orada iş kesinse… mektubu ver bakayım… EMMA: Bak. (Pinneberg’e uzatır. Anne sahnenin sağ yanından çıkar, üzerine nokta ışık) PINNEBERG’IN ANNESİ: Sevgili gelinim. Benim delikanlı tabii eskisi gibi asidir. Bu nasıl şey, oradan bile atılsın? Derhal gelin. Onun sevmeyeceği biri, çok büyük bir giyim mağazasında ona göre bir tezgahtarlık buldu. Ayın birinden önce burada olun. Çok düşündüm, nihayet yazmaya karar verdim. Onun için geciktim. Gelmeden haber verin. Anneniz. (Annenin ışığı söner.) PINNEBERG: Metropole gidelim ha. EMMA: Sen bilirsin. PINNEBERG: Hadi haber ver!.. EMMA: Olur. (Emma koşarak çıkar, müzik girer daha sonra Emma elinde valizlerle gelir. Diğer oyuncularda valizlerle yolcuları oynarlar.) Kalkıyor kalkıyor Dokuz on beş treni kalkıyor Çabuk herkes binsin Yeni umutlara kalkıyor Kalkıyor kalkıyor Dokuz on beş treni kalkıyor İKİNCİ PERDE 22 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? SAHNE 13 ( Anne sahnenin önünde elinde Emma’dan gelen mektup duygulu ve heyecanlı bir şekilde okuyor arada da beklediği belli. Düşünceli, yorgun, biraz çökük, fakat kentli orta giyimde ve makyajlı. Emma ve Pinneberg salondan sahneye doğru gelir. Eşyaları evlendiklerindeki kadardır.) EMMA: (Coşkulu, hareketli, heyecanlı) Anne! Anne! İşte orada! ANNE: (Boynuna atlayan Emma’ya sarılır daha sonra, çekingence oğluna… Pinneberg mesafelidir. Emma’ya) Hoş geldiniz evladım. Mektubunuz ne güzeldi, yanıma aldım. EMMA: Yazdığıma iyi etmişim değil mi anne? Çekinecek ne varmış. Eşyamızın da hepsi bu, bagaj yok, her şeyi burada yapacağız anne! ANNE: Hiç bir şeyiniz yok mu?! PINNEBERG: (Soğuk ve gergin) Hadi gidiyor muyuz? EMMA: Yakınsa yürüyerek gidelim. Şehri hemen görmek istiyorum, içinden, yakından. ANNE: Biraz… Uzak… Kızım. SAHNE 14 (Perde açıldığında evde Jachman içki içiyor. İki kişilik hazırlanmış bir ev. İki koltuktan birinde silahını temizliyor aynı zamanda puro ve içki içiyor Ortada bir sehpa.) ANNE: İşte burası! Biraz dağınık kusura bakmayın çocuklar. JACHMANN: Ooo, kimlerle müşerref oluyorum efendim? ANNE: Oğlum ve gelinim. Yani kızım. (Pinneberg tokalaşmaz.) Kendinize bir yer bulup oturun çocuklar. JACHMANN: Oğlun? İyi. Hiç duymamıştım. İyi. Gelinin? Gelinin de var demek. Çok iyi. (Kızın elini öper) Bayan! Müşerref oldum. ANNE: (Sakin, kararlı) Saçmalama kaç kere bahsettim biliyorsun. Hem oğluma mağazada iş ayarladın. Aybaşında iş başı yapmak üzere… Sen ayarladın. Aybaşı yarın biliyorsun! JACHMANN: (Böbürlenerek) Ben? Neler yapmışım ben, hiç haberim yok. Bugünkü günde iş nerde? (Oğlanın iyice gözleri açılır, kız şaşkın.) ANNE: Ya sabır! Sen söyledin, kesin tamam dedin. Bende oturdum mektup yazdım. JACHMANN: Yanlış efendim. Yanlış. Sen yanılıyorsun. ANNE: Ne yapmaya çalışıyorsun sen? JACHMANN: Efendim? Evet yani iş falan, sanki öyle bir şeyler hatırlıyor gibiyim. Ama oğlundan hiç söz etmedim. Hiç. ANNE: (Kızgın ve bir an çaresiz) İyi. JACHMANN: Kesin, tamam demişim ha? Ben bir şeye kesin dedim mi kesindir. Bıçak gibi. Mal geldi, Kesin! Polis ayarlandı, kesin! Adamın hesabı kesildi! Kesin! ANNE: Kes artık şunu! JACHMANN: Kesin! Kesin dedim mi kesin! Sahi ya, dün akşam mağazanın personel şefiyle 23 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? beraberdik. Niye hiç bir şey söylemedi o pezevenk? (Kıza döner) Affedersiniz madam. PINNEBERG: (Patlar, ayağa fırlar) Anne, ne demek oluyor bütün bunlar? Bu halimizde o kadar yol parası verip buralara getirttin bizi, oyun oynamak için mi? EMMA: Şşt, prens! JACHMANN: Prens? Ooo, müşerref oldum ekselans. PINNEBERG: (Kanı tepesine çıkmış) İşsiziz. Son kuruşları harcıyoruz. Buraya gelince işsizlik sigortası da kesilecek belki. Ne olacak, ne olacak sonra ha? Bizi de karışık işlerinize alet etme numarası mıydı yoksa? JACHMANN: (Kıza işaret ederek) Güzel. Aferin. Çok güzel... (Anne dişlerini sıkarak yüzünü kapatıp çıkınca) cık cık cık… EMMA: Bayım dinleyin bakalım. Sizin kendi işleriniz bizi ilgilendirmez. Önceden de hiç mi hiç bilmiyordunuz diyelim. Kabul. Ama sizin elinizde imkan var, çevre var belli. Tamam, öyleyse şu andan itibaren yapın bizim işimizi. JACHMANN: (Anne'nin çıktığı yöne) Bak bak dinliyor musun? EMMA: Siz işsiz kalmanın, aç kalmanın ne demek olduğunu bilmezsiniz tabii… JACHMANN: (Gülerek annenin olduğu yöne) Ben! Heh heh, bilmezmişim, duyuyor musun meleğim? EMMA: İyi bayım, biliyorsanız daha da iyi. Öyleyse şimdi kocama bir iş bulacaksınız, ne yapıp edip bulacaksınız, tamam mı? JACHMANN: Hah şöyle söyleyince ne güzel anlaşılıyor yahu. Prensinize (Pinneberg'e bakıp göz işareti yapar) iş bulacağım. Bulurum tabii. O mağazadakiler sahibinden müdürüne kadar bana mecbur. Nasıl bir iş olsun? Ne kadarlık mesela? ANNE: (girmiştir) Erkek bölümünde tezgahtarlık. JACHMANN: Mağazada? O kocaman kalabalık yerde her Allahın günü çalışmak ömür törpüsüdür yahu. İster misin öyle iş? Hem ayda dokuz yüzden fazla vermezler ki. PINNEBERG: Dokuz yüz? ANNE: Sapıtma gene. Tezgahtara dokuz yüz nerde? En fazla yedi yüz elli verirler, olsun. JACHMANN: (Hince) Durun yahu. Bakın ben size bir şey diyeyim. Ben arkadaşlardan biriyle konuşayım. Size kenar bir semtte küçük şirin bir dükkan açalım ha? PINNEBERG: (Gözleri parlayarak) Dükkan? JACHMANN: (Anne sertçe "sakın" işareti yapar) Her çeşit iş çevrilir orada. Yükseltirim sizi, iş adamlığına kadar. EMMA: (Baştan kararlı) Hayır! Erkek reyonunda tezgahtarlık olacak! Sağlam, sözleşmeli, işi belli, parası belli. JACHMANN: Hah şöyle söyleyince ne güzel anlaşılıyor yahu. Tamam, benim için bir dakikalık iş. Zaten dün akşam halletmiştik. (güler) Yarın sabah mağazada. Kesin! Bayan, müşerref oldum. (Anne'ye) Kızma meleğim. Bugün ne kadar güzelsin. (Kadını itekleyerek odadan çıkarır. Sevişeceği anlaşılır. Kadın zorla itaat ederken ışık azalır, Pinneberg'le Emma'ya lokalleşir) PINNEBERG: Uğurum, gör işte. Boşuna mı mektup bile yazmıyormuşum? 24 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? EMMA: Ne olmuş, annenin elinden bu kadar geliyor ne yapsın? Hem bu iş olursa gene kendi başımızın çaresine bakarız biz, oradakinden bile iyi oluruz. PINNEBERG: Bu herifi gözüm tutmuyor benim. Büyük mü, küçük mü onu bile anlayamadım. Yalnız pis işler içinde olduğu belli. Haksız mıyım? EMMA: İş bulsun da kendisi ne yaparsa yapsın. PINNEBERG: Onun bulacağı işte ben ne kadar sağlam olurum ki? EMMA: Kendi bulacağımız işler farklı mı? ANNE: (Üstünde süslü bir sabahlıkla sessizce gelir.Elinde 2 yatık ve çarşaf) Çocuklar, size oda vermek isterdim ama görüyorsunuz. (Aceleyle elindeki yastıkları bırakır) Buralarda şöyle ayarlayın bir şeyler artık... Kusura bakmayın. EMMA: Biliyoruz anne. Yarın hemen ben de ev arayıp bulacağım, şu iş olsa. PINNEBERG: (yarım ağız) O dükkan dediği neydi? EMMA: Sakın ha! ANNE: Aslı faslı yok onun. Elinden gelse önce kendine yapardı öyle işleri. Bunun başındakiler ne derse onu yapar bu. Kaç yıldır buyuz biz. Bata çıka gidiyoruz işte. Bakalım sonu nereye… Neyse... Yarın sabah gidip mağazada personel şefine çıkacaksın. PINNEBERG: Çıkacağım. ANNE: Adama bir şey söylemeyecekmişsin. O bilirmiş yapacağını. EMMA: (Koltukların minderlerinden yer yatağı hazırlamıştır) Hadi sen uyu prensim. Yarın enerjik taze görünmen gerek. ANNE: Sen de uyu kızım, bu hamile halinde fazla yorgunluk doğru değil. EMMA: Belli oluyor mu? ANNE: Hem de nasıl. Hayırlı olsun. (Jachmann'ın çağıran sesi gelir, aceleyle) Hadi iyi geceler. PINNEBERG: (Uykulu) İyi geceler anne. (Uyur. Kadın, anne denmesinden memnun olur, elini oğlunun başına koyar gibi olur bir an) EMMA: İyi geceler. (Kadın sessizce çıkarken Emma kitabı açar) "Anne, büyük bir sevinç, hassasiyet ve daima artan bir hayretle karnındaki yavrucuğun hafif darbelerine kulak kabartır" (Kapatır) Hafif darbeymiş. Çimdikliyor sanki be. (Kafasını kaldırır) Bu ne biçim apartman dairesi? Büyük şehir! Püf! (Işık söner,perde kapanır) SAHNE 18 (Sahnenin sağ yanı aydınlanır. Pinneberg bankta) PINNEBERG: Eyy koca gökdelen! Yarın beni de içine alacaksın. Burada çalışacağım. Dünyada bir sürü kişi iş arıyor şu anda. Ben de güya iş buldum ya. Yalan üstüne, rezillik üstüne. Yarın bizim babalıkla kavga etti mi ben gene sokakta... O on dokuzuncu katta, ben yerde, yerin dibinde… Eskiden ortalık bu kadar işsiz dolu değildi. Her yanda kadın erkek… Bana saygın bir adam diye bakıyorlar, yabancı... (Kravatını düzeltir ) Öyleyim de. Ama yerim neresi peki? Uğurum nerdesin? O bunları anlamaz ki. Onu çamura koysan basacak taş bulur. Babasına, ağabeyine kızar… Ama kafası onlarla… Eli, ayağı onlarla… Ağzı aynı lafları yapamıyor ama kendisi onlarla… Bir şey 25 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? söylenmez ki… Aslında haklılar… Ama ben yapamam…(Açıklara bakar) Büyük şehir! Büyük binalar. En büyükler gökdelenlerde, şuralarda işte. Nutuklar buralardan çekiliyor: Sabredin! Fedakarlık! Çalışın! Konuşmayın! Güvenin! Oturun! Kalkın! Dik durun! Eğilin! Bir ki... Hep benden istiyorlar, ama bana kimse bakmıyor... (Çevresine bakınır) Bu işsizlerden ve ağaçlardan, binalardan başka… Ben kimim peki? Kendimi şu kalabalığın dışında kendi gözümle bir görebilsem! (Birden karar verir) Hah, uğurum, ev bulduysa ilk maaşımla en büyük aynalısından bir tuvalet masası alacağım. O kadar! (Işık söner) SAHNE 19 (Mobilya atölyesinin yanında eğreti bir merdivenle çıkılan küçücük kulübe tarzı bir ev. Sahnenin orta gerisine kurulur. Marangoz sandalyede oturmuş bir şeyler kesiyor, arkasında paravana asırlı testere vs. Yanında şarap şişesi) PINNEBERG: Kirası neymiş peki? EMMA: 200. Hiç bir şey değil. PINNEBERG: Nasıl hiç bir şey değil? EMMA: Bak şimdi. Nasıl çıkacağımızı anladın mı? Oda yukarıda arkada. Şu merdiveni koyup dıngıdı dıngıdı… PINNEBERG: Anlamadım. Bunun evini bombalamışlar mı nedir? EMMA: Alakası yok. Burası adam gibi bir evmiş. İki katlı, her şeyiyle... Burada normal merdiveni varmış. PINNEBERG: Eee sonra ellerinden düşmüş kırılmış mı böyle? EMMA: Yok canım. Bitişikteki sinema yüzünden. Sinemanın duvarı evin ortasına isabet edince evin yarısı gitmiş. Öbür yarısı böyle kalmış. Unutmuşlar nerdeyse. Bu usta keşfetmiş, dükkan yapmış. Yukarıyı da depo. Şimdi işleri kesatlaşınca şu merdiveni koyup yukarıyı kiraya veriyor. PINNEBERG: Bu merdivenle dıngıdı dıngıdı… Hem de sen bu halinle… Mutfak var mı? EMMA: Var. PINNEBERG: Peki kira niye hem 200 hem de hiç bir şey değil? EMMA: Kaçak kiralıyorlar da ondan. İmar kanununa aykırı. Onun için merdiven de devamlı durmayacak. Ne yapalım hem bu semtte, hem müstakil, hem 200 ancak bu kadar. PINNEBERG: Yani, sen buralara tırmanmayı göze aldıktan sonra, benim için... EMMA: Sen bana bırak. Tekrar ev aramaktansa... Sen olur de yeter. PINNEBERG: Eh, yani fena da sayılmaz aslında... EMMA: (Sevinçle sarılır) Canım, canım canım! Burada kendi başımıza hiç değilse, karışan görüşen yok, minnetsiz. Ne güzel! PINNEBERG: Tamam, tuttuk gitti. Sen baş edebileceksen, sen razı olduktan sonra… EMMA: Ben çoktaan... MARANGOZ: Delikanlı, burası için para almıyorum, tamam mı, anlıyorsunuz. PINNEBERG: Tabii. 26 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? MARANGOZ: Anlaştık değil mi? PINNEBERG: Elbette. EMMA: Iyi ya. (Pinneberg şaşırır) Off! Versene hiç değilse bir yüzlük peşin. PINNEBERG: Haa şimdi anladım. MARANGOZ: Tamam. Bayan işten anlıyor, bravo. Doğum yaklaşınca ne olacak diye hiç dert etmeyin bayan. İlerleyince buraya bir ip makara tertibatı yaparız, ucuna da bir sandalye. Prensesler gibi çekeriz sizi yukarı. EMMA: Hadi prensim çıkalım da gör! MARANGOZ: Ne? EMMA: Yok bir şey. (Emma ve Pinneberg mutlu evlerine çıkarken Marangoz paraya bakar, cebine koyar, içkisini diker ve çalışmaya devam eder.) MARANGOZ: Şerefinize! (Sahne Mağaza dekoruna geçerken şarkı girer) KADINLAR: Ucuzluğu kaçırmam Sabah akşam bakarım Uzadı mı etekler Bende hemen uzarım Yaşşaaa Ne ister ki metropol Mutluluk için başka? ERKEKLER : Akşamları caddeye Düştüm mü tamam işim İki tur beş de bira Cenneti buldum derim Haydaaa Ne ister ki metropol Mutluluk için başka? HEP BERABER: Gitti gün geldi akşam Bugün de böyle biter Dünya yıkılmış ne gam Metropol bakar geçer. Ne ister ki metropol Mutluluk için başka? SAHNE 20 27 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? (Şarkı söylenirken mağaza dekoru oluşturulur.Askılıklar, ıkı küçük yuvarlak masanın üzerine yığılmış elbiseler vs.) PINNEBERG: Buyurun efendim. Ne emredersiniz? KADIN 1: Kocam bir gece elbisesi istiyor. Senin ağzın yok mu hayatım? Kendin söylesene! ADAM: Bir şey istiyorum… KADIN 1: Pek güzel bir şeyiniz de yok galiba. KADIN 2: Demedim mi öbürüne gitseydik şimdiye kadar alıp çıkmıştık bile. Sözüm dinlenmiyor ki. ADAM: Bir gece elbisesi istiyorum. PINNEBERG: Bir smokin, derhal. İKİ KADIN BİRDEN: Smokin mi? KADIN 1: Kocamın smokini olmaz olur mu canım. Ne cehalet. Gece elbisesi istiyoruz. PINNEBERG: (Bir ceket getirmiştir bile) Tabii efendim, giyiniz. ADAM: Aman rica ederim bu da ceket mi yani. (Ama giyer bir yandan) PINNEBERG: Omuzlarınızı biraz şöyle efendim… KADIN 1: Sen de omuzlarını dik tutmayı öğrenmedin yani. Moruklar gibi sarkık. Bir doğru dürüst dursana, ne bu sopa gibi? KADIN 2: Siz burada oyalanıp durun bakalım. KADIN 1: Bu daha iyi belki. KADIN 2: Ay sen de bunu mu beğenebildin? (Adama) Sen söyle güzel mi bu şimdi? ADAM: Off.İstemiyorum artık, giymeyeceğim, bakmayacağım… Sıkıntıdan patladım yani… KADIN 1: Ne oluyor gene? Gece elbisesi istiyor musun, istemiyor musun? ADAM: Sen istedin. KADIN 1: Hayır sen istedin. ADAM: Sen demedin mi herkes elbise giyecekmiş, sen smokinle yanlarında komik olursun diye? PINNEBERG: (Bir ceket getirmiştir) Şuna bir bakınız hanımefendiciğim, muhteşem bir ceket. Biraz fiyatı fazla ama sosyete giyemez, üstün bir şey. KADIN 1: Bu gerçekten çok güzel. KADIN 2: Sen de yani, her gördüğüne dalıp düşüyorsun. Bu ceketi demin gördük ayol. KADIN 1: Ah şekerim o kadar da gerzek değilim yani. ADAM: A bir de kavganız eksikti, gidiyorum ben! PINNEBERG: (Gömleği ile gitmeye kalkar) Ceketiniz, efendim. KADIN 2: Ben de gidiyorum, (Kadın 1’e) İlla kendi dediğini yaptıracak… Ben demedim mi öbür mağazada şimdiye kadar... KADIN 1: Ay gene başlama… (Hırlaşma başlar, ceketler elden ele gider, çekiştirilir) 28 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? ADAM: İyi öbür mağazaya gidelim de görelim bakalım. KADIN 2: Benim zorumla mı yani? KADIN 1: Yok kimin zoruyla? KADIN 2: Hayır Efendim. PINNEBERG: Ama şunu bir giyseydi... (Tezgahtar’a imdat ister gibi bir bakış fırlatarak, bakılmış bir ceketi getirir) Ah nasıl yanılmışım, nasıl göremedim, İşte sizin ceketiniz efendim! TEZGAHTAR: (Gelir. Çok alımlı bir tip.) Harika bir seçim yapıyorsunuz efendim. En şık gece elbisemizin… İKİ KADIN BİRDEN: (birbirlerine ve Tezgahtara bakarlar. Fısıltıyla) Aa o.. ValIahi o. O yaa. TEZGAHTAR: Her zaman bulunmaz! KADIN 2: Pahalı da olsa... KADIN 1: Tabii. Nasıl buldun hayatım? ADAM: E yani. KADIN 1: Pantolonunu da lütfen. PINNEBERG: Hazır efendim. (Paketlemiş verir. Alır giderler. Tezgahtar’a) Cehennemden kurtardın beni sağ olasın! TEZGAHTAR: Yoo, sen de çok usta tezgahtarsın ama. PINNEBERG: Hayır, sende şeytan tüyü var. TEZGAHTAR: Şeytan tüyü değil sosyete var bende. PINNEBERG: Sosyete mi, sahi seni tanıdılar galiba. TEZGAHTAR: Akşamları gittiğim spor salonundan. Sende gelsene, hem meslek sırrını öğrenirsin… PINNEBERG: Bana göre değil. PERSONEL MÜDÜRÜ: (Aniden girer) Ooo beyler, ufak bir mola ha? Satış düşünülüyor mu bari bu arada? Satış, satış, piyasa durgun, bir tezgahtarın maaşı kaç paralık satışla çıkıyor biliyor musunuz? TEZGAHTAR: Biz de şimdi çeşitli tezgahtar tiplerinden söz ediyorduk efendim! PERSONEL MÜDÜRÜ: Ben bir tek tip tanırım tezgahtar için: Akşama en yüksek satışı yapmış olan. Daha az satış yapan tezgahtar tipleri de yok mu, var ama benim mağazamda böyleleri kalmayacak. Devam ediniz. (Gider) TEZGAHTAR: Domuz! (Işık) KADINLAR: Kozmetiğim tamam mı? Yaşlanmamız gecikti Gerçeğinden bana ne Daha güzel sahtesi Yaşşaa 29 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? Ne ister ki metropol Mutluluk için başka? ERKEKLER: Önde bir çıplak bacak Memeler çağlayarak Laf atmadan duramaz Tütsülüyse kafalar Haydaaa Ne ister ki metropol Mutluluk için başka? HEP BERABER: Gitti gün geldi akşam Bugün de böyle biter Dünya yıkılmış ne gam Metropol bakar geçer. Ne ister ki metropol Mutluluk için başka? SAHNE 21 (Şarkı sırasında mağaza dekoru kalkar arkasındaki ev dekoru görünür. Emma evde Pinneberg’i beklemekte. Gece. Ağzını bıçak açmıyor. Marangoz altta çalışıyor, arada bir şişeyi kafasına dikiyor) MARANGOZ: Bugün maaş günü değil mi bayan? EMMA: Değil! MARANGOZ: Nasıl değilmiş, ayın ilk günü işte. EMMA: Günüyse günü, kiranızı veririz korkmayın. MARANGOZ: Haa onu kastetmedim canım. Benim demem o ki, bir erkeğin maaş günü eve bu kadar geç kalması hayra alamet değildir. Ama senin Prens yapmaz böyle şeyler tabii. EMMA: Yapmaz, asla. MARANGOZ: Yapmaz yapmaz. Hani mesela afet gibi bir hatuna rastlayıp filan maaşı hüüp! Yapmaz yapmaz. EMMA: Yapmaz tabii. MARANGOZ: Ya da iki tek atıvereyim deyip, zurna olup bir güzel paralan da kaptıraraktan... Yapmaz ama. EMMA: Yapmaz dedim, duymadınız mı? MARANGOZ: Ee, ne yapar bu oğlan peki bu saate kadar? İki yudum şu mübarekten de tatmadıktan sonra... Doğru dürüst bir şey yapsa vallahi helal diyece... PINNEBERG'İN SESİ: Çabuk ol oğlum. Ayaklarını kedi mi yedi? 30 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? ÇIRAK: Nefesim kesildi bayım, biraz nefeslensek! PINNEBERG: Mola yok! EMMA: (Gergin dikilir) Prens! (Pinneberg ve çırak görünür. Ayna çırağın sırtında, Pinneberg önde) ÇIRAK: Hamalın halinden anlayan mı var? EMMA: Oda ne? MARANGOZ: Tuu, nasıl düşünemedim, senin adamdan ancak bu beklenirdi. Akıl fikir versin… PINNEBERG: Bak uğurum, halis kristal. Yalnız aynası bile... Çerçeve Kafkas cevizi… Bir kerelik… (Çırağa bahşiş verir) Al da toz ol! ÇIRAK: Ağabey bu ne? PINNEBERG: Ne var? Hiç vermesem ne olacaktı? Fiyata dahil değil mi? ÇIRAK: Fiyattan bana ne ağabey. Siz ne verirseniz bana o. PINNEBERG : (Biraz daha verir) Al şunu da hadi uzatma. Yoksa polise… ÇIRAK: (Homurdanarak uzaklaşırken) Beş yüzlük malı alır, taşıyana beşliği çok görür. Herif zengin tabii, hey kavanoz dipli dünya hey! PINNEBERG: (Arkasından kızgın) Zengin sensin, anladın mı! MARANGOZ: (Yaklaşır, elindeki içkiyi gösterir) İçsen daha iyiymiş be… EMMA: (Fiyatı duyunca irkilmiş öyle durmaktayken öfkeyle bağırır) Size nee! MARANGOZ: O da bir fikir. Beşte bir fiyata bulup buluştururdum size böyle bir şey. Çok lazımdıysa tabi. Akıl fikir versin… PINNEBERG: Uğurum, kızma anlatacağım. Nasıl oldu anlamadım. Bir de baktım almışım. Girmiş bulundum. On kere vazgeçtim. Ama kendime yediremedim. Bir de baktım almışım. Hadi git sabahlığını giy de gel. Şu aynaya bak hiç de eğri büğrü yapmıyor adamı. Ona dayanamadım. Hayatımda ilk defa böyle ayna görüyorum. Hemen giy de bak. İlk defa! Hey be! Uğurum sabahlıkla bakarken seyretmeme kim engel olabilir? EMMA: O herif kirayı bekliyordu prensim. PINNEBERG: Ha? (utanarak) Veremezdik ki. Cebimde zaten 195 kaldı. EMMA: Ne! Bütün maaş yedi yüz mü? Zamlı maaş verdiler de ondan yaptın desem oda değil. Umduğumuzdan bile az üstelik. Nasıl aldın bunu, nasıl alırsın? Ne yiyip ne içeceğiz nasıl, nasıl? PINNEBERG: Aptallık, hödüklük, biliyorum. Ama bir daha olmaz. Bir daha olmaz ne olur. Ah bu kafa ah! Ama bak baş başayız. Yok, bu aynaya güzel bakılacak. Hep güzel olacaksın. Uğurum olacaksın benim. (Emma birden acı ile gülümser) Oğlan mı, tekmeledi mi ne? EMMA: Bilmem. PINNEBERG: Duydum, ben de duydum, duydum! Doğum parası da verirler belki, niye vermesinler! Hadi güzel bak aynaya, hadi. EMMA: Öyle bakıyorum ya. PINNEBERG: Hayır aynada bana, işte bir kafasız, işte bir kelek der gibi bakıyorsun! EMMA: (Aynadan çevirir) Ah! benim… Ne desem bilmem ki… benim... 31 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? PINNEBERG: Haa... EMMA: Prensim işte! (Sarılır, ağlar) PINNEBERG: Uğurum, ne dersen de, işte baş başayız ya! Hadi çıkaralım yerine de, orda bakalım doya doya… (Merdivenlerden çıkarmaya çalışırlarken, Işık söner) SAHNE 22 (Pinneberg koşarak sol yandaki nokta ışığa girer. Sekreter ardından seslenir.) SEKRETER: Bekle! Bekleyeceksiniz. Yeni organizatörümüz görüşecek. PINNEBERG: (Kendi kendine) Yeni organizatör mü? (Sol söner, sağ yanda nokta yanar, Organizatör patron koltuğunda yanında Personel Müdürü ve öbür yanda Kadın Tezgahtar) KADIN TEZGAHTAR: İşyeri dışında ne yaptığım sizi ilgilendirmez ki. ORGANİZATÖR: Yanılıyorsunuz bayan. Burası sizi besliyor. O halde siz de firmanızı düşünmek zorundasınız. KADIN TEZGAHTAR: Özel hayatım ve düşüncelerim bana aittir ama. ORGANİZATÖR: Düşünceleriniz, hele faaliyetleriniz hiç de size ait değildir. Çünkü siyasi. KADIN TEZGAHTAR: İktidardakilerin yandaşlarına ses yok ama değil mi? ORGANİZATÖR: Ne demek? KADIN TEZGAHTAR: Hiç. ORGANİZATÖR: Evet, düşünceleriniz siyasi, ve öyle ki büyük ticari kuruluşlar gibi bizi de hedef alıyorsunuz, almıyoruz diyebilir misiniz? Özel hayatınız firmayı yakından ilgilendirir. Ya o işçilerle yaptığınız gösterilerde sizi biz değil de bir müşteri görseydi? Müşteri ürkmez mi, siz sabotaj bile yapabilirsiniz! KADIN TEZGAHTAR: Ne demek istiyorsunuz? ORGANİZATÖR: İşten atıldınız demek istiyorum. İhbarsız, tazminatsız. Sekretere uğrayın çıkışınızı alın ve bu işyerini terk edin. PERSONEL MÜDÜRÜ: (Kadının arkasından seslenir) Hiç değilse bir daha yapmayacağım deseydiniz. Özel hayatınız bizi ilgilendirmez olur mu hiç! (Sağ nokta ışık söner, sol taraf yanar) KADIN TEZGAHTAR: (Işıktan çıkarken Pinneberg’e) Bu yeni gelen, bu iş için on beş bin alıyor. (Çıkar) PERSONEL MÜDÜRÜ: (Pinneberg’e) Siz! ORGANİZATÖR: Bu mu? PERSONEL MÜDÜRÜ: Evet efendim. (Kadın için) Yerine kimseyi alacak mıyız? (Pinneberg anlamaz, bayılacak gibi olur) ORGANİZATÖR: Hayır, kadın konfeksiyonunda satış ortalaması yükseltilecek. (Pinneberg'e ) Size gelince, yarım saat geç geldiniz, bunun ne demek olduğunu biliyor musunuz? PINNEBERG: (Biraz rahatlamış, ama korkulu) Efendim, sabah karımı hastaneye... Hamile olduğu için dikkat etmek gerekiyor... 32 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? ORGANİZATÖR: Sizin özel hayatınız bu firmayı hiç ilgilendirmez. Önce firma, sonra yine firma ve tekrar firma. Bakın, satış ortalaması kondu hepiniz için. Konulan miktarda satış yapamayan tezgahtar, gider. Demek ki, hem geç kalmamak, hem de konulan miktarda satışı yapabilmek. Anladınız mı şimdi, firma ne demek? (Başını sallayarak gitmeye davranır) Durun! (Pinneberg gene şok olur) Tam ve içten evet deyin. Anlaştık mı? PINNEBERG: Evet efendim. (Organizatör çıkar. Personel müdürü yaklaşır) PERSONEL MÜDÜRÜ: İkna olmadınız galiba. Karım bir daha hasta olmayacak deseydiniz hiç değilse. Sizin özel hayatınız firmayı niçin ilgilendirsin canım. Dikkat, günlük satış rakamınızı söyleyeceğim şimdi. PINNEBERG: (Kendi kendine) Organizatör, bu iş için otuz bin ha! PERSONEL MÜDÜRÜ: (Kağıtları karıştırırken) Bir şey mi dediniz? PINNEBERG: Ben hayır… Günlük zorunlu satış miktarını merak ettim de... PERSONEL MÜDÜRÜ: Evet... Şimdilik günde bin yedi yüz elli. Bu kadar satamayan puff! Bu arada sevgili dayanışmacı tezgahtar arkadaşınız da Puff! PINNEBERG: Nasıl? PERSONEL MÜDÜRÜ: Evet, o da puff! İşte çıkışı elimde. Müşterilerin ona bakışları garip değil miydi sizce de biraz? PINNEBERG: Ama o onun özel hayatı değil mi? Firmayı... PERSONEL MÜDÜRÜ: İlgilendirmez öyle mi? Zengin müşterilerimize jigololuk yapıyormuş. Eee kaldıran var kaldıramayan var. Yeni hedef kitlemiz olan muhafazakar müşterilerimiz bunu duyar ve onu burada görürlerse… PINNEBERG: (İçinden) Almayacakları elbiseleri alırlar. PERSONEL MÜDÜRÜ: Bir şey mi dediniz? PINNEBERG: Hiç efendim, sakıncalı olur tabi. PERSONEL MÜDÜRÜ: Evraklarını almaya bile tenezzül etmedi. O olsaydı kendi satış fazlalıklarından size de aktarıverirdi, değil mi? Hadi geçmiş olsun. Daha fazla geç kalmayın. Zaten bir saati buldu. Yazık. PINNEBERG: Efendim karımı hastaneye... PERSONEL MÜDÜRÜ: Sizin özel hayatınız firmayı… PINNEBERG: (Hemen atılır) İlgilendirmez tabii, pardon. (Takip ışığı üzerinde kalır) İlgilendirir elbette, hayır yani hiç ilgilendirmez… ama ilgilend…(ışık söner) SAHNE 23 (Emma, Pinneberg, Marangoz ve 4-5 Oyuncu daha sinemada. Sandalyeleriyle gelir yerleşirler.) MARANGOZ: Kesin canım teşekkürü, sinemanın dibinde, otur, bir film seyretme olur mu? Bendensiniz işte. PINNEBERG: Usta teşekkür… MARANGOZ: Kes be tamam... 33 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? OYUNCU 1: Sus artık be adam! MARANGOZ: Bakın bu adam çok meşhur, bir artist. Lakabı Yoksul Prens…(güler) sizin gibi… PINNEBERG: Bu küçük bir memur, benim gibi belli. (Çalar saat zil sesi. Pinneberg yerinden zıplar ve düşer) Demedim mi? Yatma sakın hadi işe! OYUNCU 2: Karıya bak be! EMMA: Memur karısı, böyle mi olur! MARANGOZ: Bu artist de, çok meşhur. EMMA: Ne istiyor bu! PINNEBERG: Mücevher. Alamaz ki yazık. Aaa banka, bizim mağaza gibi gökdelen. Veznedar bu. OYUNCU 3: Paralara bak paralara! PINNEBERG: Eyvah çalma sakın! OYUNCU 1: Susun be! PINNEBERG: Çalacak ama. EMMA: Bankerin oğlu geldi. MARANGOZ: O da çok meşhur artist. PINNEBERG: Aa, para veriyor veznedara. Patron oğlu, böyle olmalı. OYUNCU 2: (Islık) Karıya bak karıya! EMMA: Sevindi kaltak, parayı görünce. MARANGOZ: Hadi çarşıya. Ah bu para… EMMA: Paralar bitti, bir de borca girdi, aptal veznedar. OYUNCU 3: Paralara bak paralara. PINNEBERG: Eyvah çalacak bu sefer. Hah patronun oğlu, gene kurtardı. MARANGOZ: Bu oğlanın, kadında gözü var. Bahse girerim. OYUNCU 1: Şşşt! MARANGOZ: İşte bak, yemeğe davet. Boşuna mı? PINNEBERG: Eyvah parası da yok, çalacak. OYUNCU 3: Paralara bak paralara. PINNEBERG: Çalacak, yapma, çaldı! MARANGOZ: İşte yemekte. Patronun oğlu da gelecek, bahse girerim OYUNCU1: Şşşşt! MARANGOZ: İşte masaya geldi bile. Şşşt’miş (döner) kerizler. (itişme) PINNEBERG: İçme sakın veznedar. Bırakma kadını be! Tuvalete gitmesen olmaz mı. Tut çişini be! Pardon. Şşşş. EMMA: Eyvah dönüyor, görecek. Sarmaş dolaş. 34 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? OYUNCU 2: Offf… ye onu ye... PINNEBERG: Susun be, hissiz herifler! (Sessizlik) Kadın onunla mı gitti? Niye yalnız bu? Zavallı veznedar. (Birden zırrr! Pinneberg gene zıplar düşer) EMMA: Bu saat sesi değil, siren. PINNEBERG: Eyvah polisler! MARANGOZ: Bunlar meşhur değil. PINNEBERG: Geldiler işte. Ahh, kelepçe. (Sessizlik. Pinneberg bakamaz, yüzünü kapatır. Müzik kesilir.Salon ışığı yanar. 4-5 oyuncu ve Marangoz gürültüyle sandalyelerini alıp çıkar. Emma ve Pinneberg sandalyelerinde öylece kalırlar. Marangoz geri döner.) MARANGOZ: Hadi canım, alt tarafı bir film, pişman ettirmeyin beni. PINNEBERG: Şu veznedarı oynayan adamın lakabı neydi? MARANGOZ: Yoksul Prens. Çok meşhur artist. Ama yüz vermeyin deyyusa. Hadi iç bir yudum. (Cebinden hemen şişeyi çıkarmıştır) EMMA: Yok o içmez. MARANGOZ: O da bir fikir. Hadi keyfinize bakın. (Onları kaldırır sandalyelerini alır ve çıkar.) PINNEBERG: Yoksul Prens… Bizim gibi… EMMA: Prensim, biz birbirimizden hiç ayrılmayalım değil mi, hiç. PINNEBERG: Hiç… Ama günde bin yedi yüz elliyi tamamlayamıyorum ki. EMMA: Ne demek o? PINNEBERG: Yeni organizatör. On beş bin maaşla. Koyduğu şart bize: Günde bin yedi yüz ellilik satış yapamayan tezgahtar, atılıyor! EMMA: Ne? İyice azıttı bunlar. Meydan hepten bunların ha! Tezgahtarı sattığı pantolonla ölçüyorlar. PINNEBERG: Sen de kendini tutamıyorsun bak. EMMA: Nasıl tutarım. Evde öğrendiğim küfürlerin hepsi geliyor ağzıma. PINNEBERG: Onlar da diyorlar ki ama, biz sana kaşın gözün için değil, pantolon satman için para veriyoruz. EMMA: Hıh. Tükürmüşüm onların dediğine. Bu yaptıklarını babama, ağabeyime, işçilere yıllarıdır yapıyorlar. Ondan kaçtım. Şimdi herkese başladılar. Meydan onlara kaldı ha? Bir de onların pis işlerini gördürdükleri haydutlara. Ama görecekler. Dünyanın sonu gelmedi ya. Görecekler! PINNEBERG: Kimsenin göreceği falan yok. Devir güçlünün yanında ol devri. İyi seyret onları geçen seçimlerden daha iyi oy alacaklar. Hep kendi adamlarını yerleştiriyorlar her yere. Bende gidip onlara üye olacağım. EMMA: Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu senin. İmandan bahsederler ama onların dini imanı para. Yoksulluğu ortadan kaldırmak yardımlaşmayla mı olurmuş! Ağabeyim ne derdi ki biliyor musun? “balık vereceklerine balık tutmayı öğretsinler” Ben biliyorum kimlerden yana olacağımı… PINNEBERG: Kimlere? Şu işçilerin aklından olanlara mı? EMMA: Elbette. 35 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? PINNEBERG: Yok gene bir düşünelim hele. Şimdilik bir işimiz var nasıl olsa. O işe hemen karar vermemeli. (Işık) SAHNE 24 (Müzikle birlikte mağaza dekoru kurulur. Pinneberg askıları yerleştiriyor. TEZGAHTAR 1 yanında) PINNEBERG: Senin satış kaç oldu bugün? (Tezgahtar 1 düşman gibi bakar, yanıtlamaz. O sırada bir müşteri girer. İkisi de ona yönelir. Pinneberg kazanır) MÜŞTERİ: Selam sana kardeşim, selam sana. Parlak bir şeyler olsun istiyorum bugün, parlak, yüce, azim! PINNEBERG: (Üzgün ) Parlak kıyafetlerimiz bir kat üstte efendim. Janjanlı elbise… MÜŞTERİ: Yanlış anladınız efendim, manen, manen diyorum, parlak fikirler, hayal gücü, büyüklük… PINNEBERG: Benim hayal gücüm biraz zayıftır efendim. MÜŞTERİ: Zayıf? Olmaz olmaz. Sizin meslekte hayal gücü, fantezi lazım. PINNEBERG: Emriniz nasıl bir şeyler efendim? MÜŞTERİ: Emir? Ne demek, haşa. Emir, amir, memur. Bakın hemen memur zihniyeti. Özel sektörün yaratıcılığı lazım size. Diyelim çok meşhur bir şahsiyet geldi. Beni donatın dedi, neler bulup çıkarırdınız? PINNEBERG: Anladım efendim! (Hemen koşar) Baş üstüne! (Elbiseleri seçerken) Çok meşhur? Bu adamı tanıyacağım bir yerden ama… Çok da şey alacak herhalde, yaşadık! (Getirir) Bütün meşhurlar bizden giyinir zaten efendim. Açık renk ve büyük kareliler, buyurun, gösterişli, sahne kostümü gibi… MÜŞTERİ: Fevkalade. Bakın sahne dediniz, ne hayal gücü! Bu meşhur, çok zengin bir artist diyelim. Her şeyiyle yeni baştan giyinmek istiyor. Getirin, getirin. (Pinneberg bir an düşünür) Tereddüt yok. Düşünce, fanteziyi öldürür. Peki bir de diyelim tam tersine şöyle biri. Sade bir şeyler istiyor. Çünkü (zavallı bir adam tavrına girer, küçülür) böyle biri. Ona yardımcı olamaz mısınız? PINNEBERG: (Bu pozdan tanır ) Siz, siz Yoksul Prens! En meşhur artist. Filminizi gördüm ben. Hay aksi nasıl olur, nasıl hemen tanımadım? Unutamadığım insan. MÜŞTERİ: Gördünüz mü? Gördünüz mü? Hangi filmdi bakayım o? PINNEBERG: Adı, şeydi, hay aksi… Siz veznedarsınız, bankerin oğlu size para veriyor, sonra siz çalıyorsunuz... MÜŞTERİ: Haa, anladım… Demek unutamadığınız insan, pek güzel, unutamadığınız tarafım nedir peki? PINNEBERG: Nasıl desem, öyle yer etti ki. Tuvaletten dönüşteki haliniz, affedersiniz yani, bankerin oğlu karınızla sarmaş dolaş, size gülüyorlar böyle… Siz küçük, küçücük… Unutulur gibi değil... MÜŞTERİ: Neden acaba? PINNEBERG: Şeyden, yani bana öyle geldi ki, ama gülmeyin sakın, yani böyle bizler gibi… Siz sanki bensiniz gibi. Bana gülüyorlardı sanki. Bizim gibi küçük insanların hali iyi değil, sanki her şey, kader, hayat bizimle alay ediyormuş gibi… 36 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? MÜŞTERİ: Milletimin feryadının ifadesi… Çok memnun oldum bayım. PINNEBERG: Bir de biliyor musunuz benim lakabımda Prens. Fakat bunu sadece karım söylüyor. MÜŞTERİ: (Güler) Güzel güzel. Efendiiim. Gelelim, hayatın ciddi işine, elbiseleri görelim. Diğer mağazalarda gösterdikleri saçma sapan şeylerdi, bakalım sizde…( habire elbiseler getirilir, gösterilir, götürülür) Çok iyi… çok iyi…Evet… PINNEBERG: Hangileri için fatura kesiyorum efendim? MÜŞTERİ: Fatura? Aa, yani sadece bir göreyim dedim. Alacak değilim. Üzülmeyin canım biraz yordum ama prömiyerim için davetiye göndertirim… PINNEBERG: Yoksul Prens, bir şeyler alın ne olur. Paranız var… Alın ne olur. Şimdi hiç bir şey almadan giderseniz kabahat benim oluyor ve işten atıyorlar. Ayrıca sizin için çok vakit harcadım. Geri kalan sürede satış kotamı doldurmam imkansız... MÜŞTERİ: Aa tuhaf. Neden illa almam gerekiyor? Tuhaf. Sizin hatırınıza. Peki kim bana beleşten para veriyor? PINNEBERG: Bakın, filmdeki siz küçük yoksul insan. Bizim halimizden en iyi siz anlıyordunuz. Çocuğum olacak, işsiz kalırsam o çocuk… MÜŞTERİ: İnanılmaz. Yani şimdi sizin çocuğunuzun keyfi olsun diye giymeyeceğim elbiseleri… PINNEBERG: Bu iyiliği yapın ne olur? Bir saat sizin için çırpındım, hiç değilse bir tane… Bakın saf yün, ömürlük, çok memnun kalacaksınız… MÜŞTERİ: Yok ama artık biraz fazla kaçmaya başladı. (Gitmeye yönelir) PINNEBERG: Yoksul Prens (Kolunu tutar) Toplam yedi yüz açığım var. Atacakla alın ne olur. Bizim derdimizi en iyi siz anlarsınız... Filmde canlandırdınız… (Müşteri Pinneberg'in elini iter) MÜŞTERİ: Dinleyin bakalım delikanlı. Üstüme dokunulmasından huylanırım…(Birden Personel Müdürü görünür) PERSONEL MÜDÜRÜ: Bir şey mi vardı efendim? MÜŞTERİ: Ben sinema sanatçısı, artist… PERSONEL MÜDÜRÜ: Tanımayan mı var efendim? (Pinneberg'i gösterir) Tanımadı mı yoksa? MÜŞTERİ: Tezgahtarınız bir tuhaf. İlla satın alacaksın diye yapışıyor insana. Satış kotası koymuşsunuz diyor. Bakın böyle bir şey varsa gazeteler yazmalı bunu, bu adalet değil. İş sahipleri, çalıştırdıkları insanlara anlayışlı ve adil davranmalıdır ki, hiç kimse rencide olmasın... PERSONEL MÜDÜRÜ: Efendim bu genç işinin ehli değil, kaçıncı hatası bu. Sizin tam da ona denk gelmeniz ne talihsizlik. Derhal atacağız onu, işe yaramaz. MÜŞTERİ: Yok derhal atmanız şart değil, ben atın demiyorum yani, gerçi koluma yapışmasından huylandım doğrusu ama… PERSONEL MÜDÜRÜ: Size dokundu mu bir de? (Pinneberg’e) Derhal personele gidin ve çıkışınızı alın. Yapamıyor efendim, kabiliyet yok, gayret, istek yok. O kadar. Yoksa biz… Bin defa özür dilerim, bin defa. (Işık) SAHNE 25 (Müzikler birlikte mağaza dekoru kaldırılır ve ev dekoru kurulur. Evlerinin önü) 37 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? MARANGOZ: Ben demedim mi, yüz verme o deyyusa diye. Meşhur artist diye yani. Gericilerin gazetesinde reklamı çıkan deyyustan medet umulur mu? Tüh. İç bir yudum. (Durur) Yok o içmez. Bu da bir fikir. Bayan gideli çok oldu, nerde kaldı ki bu saatte? Tüh! PINNEBERG: Ne demek? MARANGOZ: Yazık, iyiydik burada. Çıkacak mısınız şimdi? Nereye? Bayan, atıldığını duyunca hiç renk vermedi. Buradan çıkacağız dedi sadece. Hemen de gitti. Nerde kaldı ki? PINNEBERG: Kira borcunuzu öderim, mutlaka! MARANGOZ: Şu durumda mı, istemem, kalsın! PINNEBERG: Alay mı ediyorsun sen! Ben şerefli bir memurum, borcumu öbür dünyaya bırakmam, oğluma da bırakmam, bırakmam! MARANGOZ: (Durur, şaşkın bakar) Bırakma, öde, peki. Akıl fikir versin. Akıl fikir versin. (Uzaklaşırken) Şerefe! PINNEBERG: (Dinlemez. Kendi kendine) Niye gecikti ki? Uğurum gel artık. Bir hiçiz hiç! Hepsi Bildiğini söylüyor, bildiğini yapıyor bize, gık diyemiyoruz. Bitmişiz bitmiş! MARANGOZ: (tekrar kulak kesilmiş içeri girer) Hı hı… PINNEBERG: İşçilerin durumu bizden iyi. Tuu! MARANGOZ: Kim demiş? İşçilerin durumunu ne bilirsin ki sen? Hıh. PINNEBERG: (Duymaz sürdürür) Biz hep böyle zavallıyız, çaresiz… Mağazada tek bir tezgahtar kılını kıpırdatamadı. Ben atıldığım için onların satış zorunluluğu yükseliyor, ama bir tanesi dönüp bakamadı bile bana. Oysa işçiler hiç değilse birbirlerine yardım ediyorlar. MARANGOZ: Hah! PINNEBERG: Onların da başı belada ama hiç değilse bildikleri gibi konuşuyorlar, oldukları gibi gezebiliyorlar. Kirliyse kirli, eskiyse eski. MARAHGOZ: Hı hı PINNEBERG: Ya biz onlardan iyiymişiz gibi bir de böyle gezmek zorundayız! (Kravatını öfkeyle düzeltir) Tuu! (İyice coşmuş) Bir dilekçe yazacağım! MARANGOZ: (Tam Pinneherg'e onaylayarak yaklaşmışken) AI işte. Nereye, kime? PINNEBERG: Her yere, her makama! MARANGOZ: (Vazgeçer, çekip gider) akıl fikir versin… Akıl fikir versin… PINNEBERG: (Bir ağlama duyulur. Bakar ki Emma ) Uğurum. Ne o, ne oldu? EMMA: (Ağlayarak boşalır) Hepsini yedim, tek başıma, yolda! PINNEBERG: Neyi, nasıl? EMMA: Balığı, sekiz dilimini birden öylece… PINNEBERG: Ağlamayı bırak, gel anlat hele, ne balığı? EMMA: Sen gelip gitmişsin duydum, teselli olsun diye yani benim de her görüşte canım çekiyordu zaten, dayanamadım, gittim o balıktan aldım. Şimdi sofrayı hazırlamış olacaktım… PINNEBERG: Hazırlarız üzülme… 38 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? EMMA: Neyle? (Boş paket kağıdını gösterir.) Daha dilimlenirken kendimi zor tutuyordum… Kapıdan çıkar çıkmaz bir dilimini… PINNEBERG: Kapıda… EMMA: Yemişim baktım ki.. Yol boyu ne zaman bir kapıdan, geçitten geçtiysem tutamadım kendimi. Yarıya bölmüştüm, dört sana dört bana. Ama sonra bir dilim seninkinden alıversem ne olur deyip seninkileri de… (Ağlar) Bir dilim inatla sonuna kadar sakladım ama… İnatla işte şuracığa kadar. PINNEBERG: Eee… EMMA: Tam orada o eski kapı var ya, olmaz olası… Seninki de gitti. (Ağlar) Lanet olsun bana. Ama ben böyle pisboğaz değilim. Gerçekten değilim (karnına dokunur) bundan bundan. (Sarılıp ağlarken) Daha kapanmamıştır, hemen gidip sana da alayım, kaç para olursa olsun, hemen ha? (Gitmeye davranır) PINNEBERG: (Tutar) Ah, uğurum benim, ben de burada... EMMA: Bu sefer yemem, tutarım kendimi, söz oğlanın üstüne... PINNEBERG: Ah koca kızım, küçük kadınım, uğurum benim, olan bu olsun (Emma bu sefer ciddi kıvranmaya başlar) Ne o? Boş ver dedim, unut, ne oldu gene? EMMA: Ağrılar... Yakın... Prensim… Bırakma beni… PINNEBERG: (Sevinçle fırlar, eli ayağına dolaşır) Oğlan… Oğlancık… Dur… Taksi… Değil de… Dayan bana… Hadi… Şu taraftaydı değil mi? Hastaneye kadar dayan hadi… Bırakır mıyım seni… Uğurum, unut, her şeyi… (Işık) (Oyuncular gelir Emma’yı Pinneberg’in kollarından alır. Doğumhane canlandırılır. Pinneberg bir köşede nokta ışık altında kaygılı sigara içiyor.) Kücük adam ne oldu sana Küçük adam ne yaparsın Uğurun sancılar içinde Efkar kapladı her yanı Oğlun bu dünyaya doğar Sevinsen mi ağlasan mı At sıkıntıyı içinden Eski dostta ne işler var Belki de bir yol gösterir PINNEBERG: O benim bu şehirde ki tek arkadaşım! (Tezgahtar gelir, ona sarılır) Kusura bakma seni buraya çağırdım ama o kadar yalnızım ki tek arkadaşımın yanımda olmasını istedim. Zahmet vermedim ya? TEZGAHTAR: Ne demek! Asıl ben işten ayrıldıktan sonra arayamadım, hakkımda ne düşündüğünü bilemediğim için. Beni attılar, şimdi bana müşteri gönderiyorlar. Arada bir de ufak rüşvetlerimi. Ne yapalım, senin namus anlayışının tersine dönüyor çarklar. İşi büyütemezsen batar. Çünkü rekabet büyük. Ha geçen gün kimi gördüm biliyor musun? PINNEBERG: Kimi? 39 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? TEZGAHTAR: Aklına bile gelmez… Bizim eski efendimiz, personel müdürünü, hani beni işten çıkaran… PINNEBERG: Öyle mi? Peki onunla konuştun mu? TEZGAHTAR: Tabii. Senin çıkarıldığını da ondan öğrendim. Aslında daha çok o konuştu içini döktü bana (güler) PINNEBERG: (başı önde) Neden? O da yakınırsa… TEZGAHTAR: İşten atılmış. Yeni Organizatör tarafından. Tıpkı bizi çıkardıkları gibi… PINNEBERG: İnanılmaz! Personel müdürü çıkarılmış ha! Bunu bana baştan sona anlatmalısın. Biraz ferahladım artık. İlk görüşmeye gittiğim gün beni aşağılayarak gübre işiyle uğraşmıyoruz demişti… TEZGAHTAR: Dedim ya rekabet büyük… Bizi o attı, onu Organizatör. Gün gelecek oda işten atılacak. Herkes gittiği yere kadar… Sen beni dinle. Sen benim yaptığım işten yolunu tutamazsın biliyorum. Yap ta demem. Ama bir baraka miras kaldı bana, şehrin dışında, harap bir çiftlik barakası. Oraya bakar mısın benim hatırıma? Masrafı yüz falan tutar. Çatıyı katranlatıp bir de sürekli ısıtırsan, yıkılmaktan kurtulur. Şu dört yüz ilk masraflar için, ayda elli de ısıtma için yeter mi bir bak. Büyük iyilik olur bana. Evet veya hayır de sadece. (Güler) Hiç cevap verme tamam. Kabul ettin! PINNEBERG: (Bebeğin ağlama sesi duyulur, Pinneberg bağırır) Üç kişi olduk, üüç! TEZGAHTAR: Tebrikler! (Müzikle birlikte oyuncular yeniden girer, sahne yeniden düzenlenir) Küçük adam ne oldu sana Küçük adam ne yaparsın Oğlun bu dünyaya doğar Sevinsen mi ağlasan mı At sıkıntıyı içinden Eski dostta umutlar var SAHNE 26 (Sahne karanlık, fener ışığıyla Emma girer. Pinneberg sandalyede yanında bebek arabası) EMMA : Nasıl buldun yeni fenerimizi? (Güler) Burada şart, ne yapalım? PINNEBERG: (Emma çocuk arabasına yaklaşır) Uyuyor, uyusun. EMMA: Of, bu sefer gittiğim yerler uzaktı, geciktim yoruldum da, ama boş ver… PINNEBERG: Dokuz saatte örülen çoraba bir beşlik… Olmaz ki... Hele temizliği iyice bıraksan. Hem hep yabancı evlerde, korkuyorum. böyle gitmez… Yanlış anlama uğurum, dokunuyor... Hep sen çalış, ben… Bir iş çıkmalı bana göre de çıkmalı… EMMA: Üzme kendini, asıl ben hep sizi düşünüyorum. Gittiğim evde yemek bol, bana iyi ama alıp getiremiyorum ki. Hem bak, yabancı ev dedin de bana bir iyilik yapar mısın? Üçüncü defadır paramı alamadım. Sen yarın uğrayıp alır mısın? Ama kavga çıkarmak yok ha. 40 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? PINNEBERG: Tamam, sen hiç merak etme. Marangozun borcunun da bir kısmını veririm yarın. Şu işsizlik sigortasını bari bir alabilseydim. EMMA: Bugün gelen giden oldu mu? PINNEBERG: Ha evet. Ağabeyin gibiler. Burada da çoklar. Ahbap olduk biraz ama tam olamadık. Yani ben olamadım. Şuradan bir kurtulabilseydik. EMMA: Prensim şu zamana kadar hep ağabeyim gibilerden kaçtık ama yakınımızda, çevremizde olmaları güven veriyor yine de bana… PINNEBERG: Bana hep yoldaş diyorlar, bana bir tuhaf geliyor o laf. Buradan bir kurtulsak, buranın çamurundan. EMMA: Boş ver şimdi bunları… Ha, yarın bir de margarin almayı unutma tamam mı, hiç kalmadı.Hadi iyi geceler ben yatıyorum. (Fener söner) SAHNE 27 (Eski evleri ve marangozun mekanı. Marangoz çalışıyor.) PINNEBERG: (Koşa koşa gelmiş gibi) Merhaba usta, borcun bir kısmını getirdim… MARANGOZ: Parayı nereden buldun. PINNEBERG: (Burayı canladırarak oynar ama Pinneberg’in aklını yitirmeye yakın olduğu anlaşılmalı) Emma’nın birikmiş parasını aldım yaşlı cadıdan. Emma alamıyordu haftalardır, bugün ben gittim. Çocuğu da koydum arabaya kapıyı çaldım. İhtiyar kadın beni dilenci sandı ilk “Ne istiyorsunuz, sadaka vermiyorum!” dedi. “Karım size örgü yapmış parasını istiyorum” dedim. İhtiyar cadı “Zili hemen bırakmazsan bekçiyi çağırırım” dedi. Bekçiyi işten çıkardıklarını biliyordum Emma’dan “Çağırmak için çıkarken, parayı da getirin” dedim. İhtiyar baktı ben de tık yok “Köpekleri salıyorum ha! Defol oradan” dedi. Öyle deyince korktum, çocuğu arabayla uzak bir yere koydum “Sen burada dur oğluşum” geri geldim kapıya. “Paramızı verin gideyim” dedim. Kadın, “Seni şikayet edeceğim. Karın çalıştığı halde işsizlik sigortası alıyorsun. Devleti dolandırmak bu. Kocam fabrikatör, bu işleri bilir.”dedi. Ben para dedim de başka bir şey demedim. “Gelir vergisi ve sigorta keseceğim paradan” dedi. Sanki biz işi bilmiyoruz “Makbuz verirsen olur” dedim. “Karın tekrar çalışmaya gelsin vereyim” dedi. Önce parayı verin sonra gelir dedim. Sonunda ihtiyar bunak parayı verdi. “Ne utanmaz şeysin be. Ah kocam burada olacaktı ki” diye bağırıyordu ardımdan. Ama bende bağırdım “Yok işte ne yaparsınız” dedim. MARANGOZ: (Pinneberg’in hastalıklı durumundan kaygılanmıştır) İyi, madem öyle istiyorsun bırak oraya. Bayan nasıl, çocuk? PINNEBERG: İyiler, iyiler, mektup filan var mı? MARANGOZ: Bana bak, sen de bayan gibi olabilsen, ama nerde, Akıl fikir versin. Mektupla iş mi bekliyorsun? Hem de ille prense göre iş. Akıl fikir versin. Merkezden geliyorsun, oralarda vaziyet nasıl? PINNEBERG: Ne gibi nasıl? MARANGOZ: Polisle işçiler çatışmış. Vitrinler şangır şungur inmiş. Neler olmuş neler. Görmedin mi? PINNEBERG: Yok görmedim, bana ne. Mektup var mı? 41 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? MARANGOZ: Bırak şimdi mektubu. Sen onlardan değil misin? PINNEBERG: Hayır ilgim yok. MARANGOZ: Akıl fikir versin. Senin yerinde olsam onlardan olurdum. PINNEBERG: Peki sen? MARANGOZ: Ben şu halimle bile… Neyse, iç bir yudum desem, o da yok. PINNEBERG: Mektup var mı, yok mu? MARANGOZ: Ne yapacaksın mektubu? Şu haline bak. Ne zamandır işsiz. Pislikten eskilikten batmış hala bu kıyafet. (Pinneberg'in memur giysisi gerçekten berbat durumda) Hele şu (Kravatını göstererek) leş gibi yuları çıkarsana artık… İflah olmazsın sen… PINNEBERG: Bana bak, sen beni kızdırmak için mi... Mektup var mı yok mu be! MARANGOZ: Karını, çocuğu boş ver karın kendi hakkından gelir, sen kendine sahip çıkmasını öğren, bırak mektubu! PINNEBERG: Lanet olsun sana. (Çıkar) MARANGOZ: (Ardından) Kızma, kızma. Mektup yok. Ama şu son yudumu beraber içelim istersen... (Kendisi diker) PINNEBERG: Zıkkım iç! MARANGOZ: O da bir fikir, bugünkü günde… (Pinneberg çıkarken bir genç çiftle karşılaşır, kadın hamile) ADAM: Şeyy, kiralık bir yeriniz varmış galiba… MARANGOZ: Şu merdiveni dayayıp bakın, yukarısı… ADAM: Bu halinde buraya çıkabilecek misin Kraliçem? KADIN: Evimiz olsunda başka ne isterim Kralım? MARANGOZ: Ne kadar şanslısınız daha önce de Prensle Prenses kalıyordu bu evde! (Güler. Pinneberg sahneden çıkar. Marangoz şişeyi diker. Evli çift mutlu. Işık söner) SAHNE 28 (Perdenin önünde Pinneberg o hırsla hedefsiz yürüyor, öfkeden kravatını çıkarmış. Elinde.) PINNEBERG: Uğurum bir bildiğimi var bu herifin, yapar mısın öyle şey, katılır mısın onlara. Yani sende öyle camları, çerçeveleri… Gerçekten çatışan var, ya da olmuş, neyse bana ne… Uğurum, bugün erken dönse… Hii margarin! Tüh, dükkanlar kapandıysa! (Pinneberg bir vitrinin önünde, çevrede 5-6 oyuncudan oluşan bekleşen bir kalabalık da var) İçerde biri olsa açar mı? POLİS: Hey, yaylan oradan! (Pinneberg çevresine bakınır, anlamaz.) Toz ol vitrinin yanından. Sağır mısın? Sen, sen! PINNEBERG: Efendim. Ben mi? Neden ama? (Birden kravatın elinde olduğunu fark eder, takmaya çalışır) Herkes gibi ben de… POLİS: İndir ellerini, yürü, uzaklaş vitrinden, hiçbir yere bakma! PINNEBERG: (Korku ile kımıldanırken) Ama ben, margarin… 42 DUVARA KARŞI TİYATRO TOPLULUĞU Küçük Adam Ne Oldu Sana? POLİS: Hadi lan, aptal mıyız biz, margarin miş… Kaldırım da yasak size. Vatandaşa rahat yok mu lan sizden, devlet düşmanları… (iter) PINNEBERG: Ama benim de yeri... POLİS: Bak hala konuşuyor, aşağı lan hergele, kaldırıma çıkma vururum! (Kolundan tutar öte yana atar, birkaç job indirir) Oradan oradan yürü, yaylan! (Toparlanmış olan Oyunculara ve seyircilere doğru) Hadi durmayın sizde tiyatro mu oynuyor burada? Hadi…(ışık söner) SAHNE 29 (Perde açılır. Pinneberg’lerin barakası bebek uyuyor arabada. Emma 3 devrimciyle birlikte masada) ADAM 1: Bizimle gelse düzelir. Kendine gelir. Ama bizi anlamıyor. KADIN 1: Sen anlatabilirsin ancak. ADAM 2: Bak senin de şeymiş… ağabeyin, baban… EMMA: Bilmiyorum, o çok zor. Ben artık kendi haline bıraktım... İki yıl içinde onu ne hale getirdiler. Eski fotoğraflarını bir görseniz tanıyamazsınız… Aslında özünde çok iyi bir adamdır. Aklını kaçırmasından korkuyorum ya da başına bir şey gelmesinden. Ancak bir iş bulursa düzelir… ADAM 1: Nasıl bir iş? Onun kafası hala... Ormandan odun kesmeye bile gelmiyor, yasal değil diye… Yasalar bizler için değil ki… Anlamıyor! EMMA: Bu hırsızlıktır dedi bana. Ben çalamam, onurumu korumalıyım dedi. Buna lüks denebilir tabi ama bu onun hayattaki tek lüksü… Bugün benimde gösteride olduğumu bilse beni değil kendini öldürür önce… Ama nerede kaldı? Bu kadar geç… Hiçbir şeye karışmayan adam. KADIN 1: Bu halde her şeyi yapabilir. En kötüsü de ihbarcılarla… EMMA: Saçmalama… Yapmaz o, yapmaz ADAM 2: Yapabilir, dayanamaz böyle giderse… Artık bir tarafta olmak zorunda… (Kapı açılır. Pinneberg berbat bir görünümdedir. Eski püskü kravatını yine boynunda. Elinde yeni bir takım elbise kılıfının içinde) EMMA: Nerde kaldın, ne bu halin? PINNEBERG: Uğurum, bak ne aldım. Biliyorum kızacaksın ama iyi bir iş bulmam için bu şart. Bugün Polisler sırf elbisem eski püskü diye beni onlardan zannetti. Şu camları çerçeveleri indirenlerden. (Pinneberg elbiseyi çıkarmaya çalışırken, Emma ilk kez umutsuzca sandalyeye çöker) EMMA: Parayı nereden buldun? PINNEBERG: Senin paranı aldım bugün yaşlı cadıdan, birde arkadaşım bu gün bütün kışı geçirecek kadar kömür almamız için para vermişti… Bu elbiseyle nasıl olsa biran önce iş bulur yakacak parasını çıkarırım diye düşündüm. (Emma kararlı kalkar, çocuğu hazırlar. Valizine birkaç parça eşya koyar, devrimcilerle birlikte kapıya yönelir) Uğurum! Nereye! Uğurum her şey düzelecek beni böyle bırakamazsın! Yoksa, yoksa doğru mu sende onlarla! (Işık Pinneberg’de kalır bir süre. Tüm oyuncuların oyunu bozup şarkıyla birlikte sahneye girmesiyle final.) Kücük adam ne oldu sana Küçük adam ne yaparsın 43