I Kör Bağnazlığın Yıkıcı Etkileri
Transkript
I Kör Bağnazlığın Yıkıcı Etkileri
Matbuat Yayın Grubu: 19 İyidüşün Yayınları: 1 Silah ve Zeytin Dalı: Ortadoğu’da Şiddetin Kökenleri David Hirst Copyright © David Hirst, 1977, 1984, 2003 © 2015 Kitabın Türkçe yayın hakları Anatolialit Telif Hakları Ajansı aracılığı ile Matbuat Yayın Grubu’na aittir. Sertifika No: 30908 Çeviren Timur Demirtaş Editör İsmail Numan Telci Redaksiyon Onur Yılmaz Kapak Melih Aytek Yıldırım Dizgi Mehmet Yılmaz Baskı ve Cilt Alemdar Ofset ve Matbaacılık 212 544 23 09 Sertifika No: 22953 Kapak Baskısı Ten Ofset 212 482 65 38 ISBN: 978-605-66013-5-4 İyidüşün Yayınları, Matbuat Yayın Grubu’nun tescilli markasıdır. Bu kitabın tüm yayım hakları saklıdır. Tanıtım amacıyla, kaynak göstermek şartıyla yapılacak kısa alıntılar dışında gerek metin, gerekse görsel malzeme yayınevinden izin alınmadan hiçbir yolla çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz. Matbuat Yayın Grubu Tic. Ltd. Şti. Ahmediye Mah. Halk Cad. Güven İş Merkezi No: 41/5 Üsküdar 34672 İSTANBUL Tel.: 216 201 18 71 Fax: 216 201 18 79 Online satış: www.matbuat.com.tr info@matbuat.com.tr SİLAH ve ZEYTİN DALI Ortadoğu’da Şiddetin Kökenleri DAVID HIRST Çeviren: Timur Demirtaş İçindekiler TÜRKÇE BASKIYA ÖNSÖZ 9 YAZARIN NOTU 17 ÜÇÜNCÜ BASKIYA ÖNSÖZ 19 I KÖR BAĞNAZLIĞIN YIKICI ETKİLERİ21 “Derin Ve Şaşırtıcı Bir Suskunluk” 21 Amerika Ve İsrail: Bir Gönül Meselesi 24 Siyonist Rüyanın Güçlendirilmesi: Joan Peters Olayı 28 Efsaneyi Sonsuza Dek Gömmek: İsrail’in “Yeni Tarihçileri” 32 II ARAFAT’IN TARİHİ BARIŞ ÖNERİSİ Filistinliler, Filistin Topraklarının Yüzde 78’inden Vazgeçiyor Oslo Antlaşması 37 37 42 İntifada47 Yeni Bir Nakba Mı Yaşanıyor? III. İSRAİL VE İSRAİL’İN ABD’DEKİ “DOSTLARI” Patron Kim? Bush Mu Şaron Mu? 56 61 61 Lobi65 Kongre68 Yönetim72 Medya76 Yahudi Muhalefetinin Kıpırtıları IV ABD’NİN SONU GELMEYEN TARAFGİRLİĞİ 85 89 Barış Süreci Çöküyor: Suçlu Arafat 89 “Filistinliler Saldırıyor; İsrailliler Savunuyor” 98 Her İki Taraftan Alçak Sözler, Alçak İdeolojiler 105 İslami Köktendincilik – Peki Ama Bunun İsrail-Yahudi Çeşidine Ne Demeli? 110 Evet, İsrail Irkçı Bir Devlettir 123 11 Eylül Saldırıları – Neden Diye Asla Sorma 133 İsrail ABD’nin Stratejik Bir Varlığı Mıdır... 141 Yoksa Adına Büyük Beddeller Ödediği Bir Külfet Midir? 142 “Şer Ekseni”: ABD, “İsrail’in Düşmanı Benim Düşmanımdır” diyor 149 Çok Geç Olmadan: İsrail’i “Çılgın Nükleer” Benliğinden Kurtarın 154 SİLAH VE ZEYTİN DALI 161 İKİNCİ BASKIYA ÖNSÖZ 163 1 ÇATIŞMANIN TOHUMLARI, 1882-1920 167 Herzl Araplara Güvence Veriyor 167 Köylüler Direniyor 175 İstihdamın Ele Geçirilişi 179 Yahudiler Silahlanmaya Başlıyor 181 Topraklarını Satanlar 183 Siyonizm Karşıtlığı Yayılıyor 185 Araplarla Siyonistleri Yakınlaştırma Yolunda Başarısız Girişimler 187 Yahudi Savaşçılar 190 Balfour Deklarasyonu 193 2 VAAT EDİLMİŞ TOPRAK’TA BARIŞ YOK, 1921-1935 199 1921 Katliamı 199 Haycraft Arapları Savunuyor 203 Siyonistler Arap “Politikacıları” Suçluyor 207 Arap Politikacılar Şiddetsizliği Seçiyor 211 Halk Şiddeti Tercih Ediyor 219 İngiltere Siyonistlere Teslim Oluyor 229 3 ARAP İSYANI, 1935-1939 233 Şeyh İzzeddin Kassam – İlk Fedai 233 İsyan Başlıyor 239 İngiltere Bölünmeyi Öneriyor 247 İsyan Zirveye Ulaşıyor 248 İngiltere “Filistin’i Bir Kez Daha Fethediyor” 252 İngilizlerin Merhameti: 1939 Politika Belgesi 256 İngiltere Siyonistlere “İhanet Ediyor” 258 Revizyonistler “İtidal”i Elden Bırakıyor 259 4 SİLAHLI SİYONİZM 271 İngilizleri Kovmak 271 Arapları Kovmak 289 5 ŞİDDETİN ÖZEL KULLANIMLARI 313 Kont Bernadotte Suikastı 313 “Acımasız Siyonizm”- Veya Iraklı Yahudilerin “Tahliyesi” 323 Lavon Olayı 6 ARAPLARLA SAVAŞANLAR 333 341 Sömürge Sonrası Çağda Bir Sömürge Toplumu 341 Sınır Baskınları Ve Misillemeler 347 Geride Kalan Araplar 355 Yayılma Savaşları 366 Süveyş, 1956 370 7 BÜYÜK İSRAİL 377 Altı Gün Savaşları, 1967 377 David’e Karşı Goliath 381 Golan Telepeleri Efsanesi 383 Nasır Tuzağa Düşüyor 388 İsrail İmparatorluk Kuruyor 391 Bir Ömür Boyunca İki Kere: Başka Bir Arap Göçü 398 Yeni Kudüs 403 İsrail Tarzı Irk Ayrımcılığı (Apartheid) 418 İşgalci Güçlerin Ökçesi Altında Yaşamak 423 8 ARAP SİYONİSTLER 433 Deprem, Ekim 1973 433 “Filistinli Diye Bir Şey Yok” 438 Dönüş Vizyonu 441 El Fetih’in Yükselişi 446 Fedai Operasyonları Başlıyor 453 Karame Savaşı 461 9 SİLAH VE ZEYTİN DALI 465 Demokratik Filistin Devleti 465 İşgal Altındaki Topraklarda Ayaklanma Yok 471 Fetih Siyasi İlerleme Kaydediyor 472 Askeri Başarısızlık Ve “İç Hastalık” 477 Uçak Kaçırma Eylemleri Ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi 480 Filistinlileri Sırtından Bıçaklayan Düşman 482 Ürdün’de İç Savaş 485 Kara Eylül 487 Münih, 1972 489 Sınırsız Terör 498 Kabulcüler Ve Retçiler 502 İntihar Eylemleri: Kiryat Şmona Ve Ma’alot 509 Arafat Birleşmiş Milletler’e Hitap Ediyor 512 10 MISIR’LA BARIŞ 521 Başbakan Menahim Begin 521 Vekâleten Yürütülen Arap İç Savaşı 527 Sedat Kudüs’te 532 Camp David 534 11 BATI ŞERİA TECAVÜZÜ 549 Judea Ve Samarya’da “Demografik Çılgınlık” 549 Muhaliflerin İntikamı 562 Menahim Milson, Sivil İdare Ve Köy Birlikleri 572 12 LÜBNAN’IN İŞGALİ 583 Begin Barış Önerip Savaş Planlıyor 583 Şaron Planı 588 Beyrut Savaşı 594 Sabra Ve Şatilla610 İsrail’in Utancı Ve Günahlarından Arınması 617 Kahan Raporu 623 Emil Grunzweig Cinayeti 630 SONSÖZ635 DİZİN645 TÜRKÇE BASKIYA ÖNSÖZ Ortadoğu, Yirminci Yüzyıl’ın özellikle son çeyreğinde dünyanın bir numaralı haber ve yorum konusuydu. Dolayısıyla, dünyanın en kalburüstü gazetecileri de Ortadoğu’nun sorunlarıyla, başta Filistin sorunu ve Arapİsrail çatışmasıyla ilgilenirlerdi. Masa başı gazetecilerden, editörlerden söz etmiyorum. Sahadaki gazetecilerden. Onlar dünyanın en iyileriydi. 1960’lı yılların ikinci yarısı ve 1970’li yılları, tarihin akış yönünü değiştirmişti. 1967 Arap-İsrail Savaşı ile Birinci Dünya Savaşı sonrasında İngiliz Manda yönetimi altında belirlenen Filistin topraklarının İsrail Devleti’nin kendisini ilân ettiği bölümünün dışında kalan tümü de İsrail işgali altına girmişti. Kudüs’ün –tarihi ve üç din için kutsal mekânları barındıran Eski Şehir’i de içine alan– doğu yarısı, Şeria (Ürdün) Irmağı’nın Batı Yakası ve Gazze. İngiltere’nin son askerinin 1948 Mayıs’ında Filistin topraklarının terketmesinin hemen ardından, İsrail Devleti’nin ilân edilmesi üzerine patlak veren ilk Arap-İsrail Savaşı, mütareke ile durduğu sırada, Yahudi devleti, Birleşmiş Milletler’in 29 Kasım 1947’de aldığı Filistin’in Taksimi kararında kendisi için öngördüğü toprakların çok ötesinde zaten geçmişti. Filistin topraklarının yüzde 78’i üzerine Birleşmiş Milletler üyeliğine kabul edilmiş ama sınırları hiçbir komşusu tarafından tanınmamış ve uluslararası hukuk açısından sınırları belirsiz haldeki İsrail Devleti yerleşmişti. Silah ve Zeytin Dalı Geri kalan yüzde 22’nin bir bölümünü, Batı Şeria ve Eski Şehir ile birlikte Kudüs’ün doğu kesimini Ürdün ilhak etmişti. Maverayıürdün (Transjordan) Emirliği olarak, İngilizler tarafından icat edilmiş tuhaf antite, böylece, isminin başındaki Mavera (Trans) takısından ve isminin sonundaki Emirlik’ten de kurtulmuş; Kudüs’ün yarısının üzerine oturarak ve Batı Şeria’yı sınırları içine katarak Ürdün Haşimi Krallığı haline gelmişti. İsrail Devleti’nin kurulduğu alan ile Mısır’a ait Sina Yarımadası arasında Akdeniz’e bitişik biçimde uzanan Gazze Şeridi, Mısır’ın geçici yönetimi altına alınmıştı. Başta Filistinliler, Araplar için Nakba yani Felâket niteliği taşıyan Filistin toprakları üzerinde İsrail adında bir Yahudi ulus-devletinin kurulması, Birinci Dünya Savaşı’nda 400 yıl boyunca tek bir egemenlik altında yaşamış olan, Osmanlı İmparatorluğu’na ait Ortadoğu haritasının bir kez daha çizilmesine yol açmış ve Arap-İsrail sorununu ve onun özünü oluşturan Filistin sorununu oluşturmuştu. 1948 sonrası üzerindeki hiçbir toprak parçasının istikrarla tanışamayacağı Ortadoğu’da tarihin bir başka önemli kilometre taşını, 1967 Arap-İsrail Savaşı döşemişti. Zira, o savaşın sonunda, Filistin topraklarının geri kalan yüzde 22’lik bölümü de İsrail işgali altına düşmüştü. İsrail, Ürdün’ün elindeki Kudüs’ün Eski Şehir’ini ve Doğu kesimini ilhak edecek ve “Birleşik Kudüs”ü, İsrail’in “ebedî başkenti” olarak ilân edecekti. Ürdün toprağı haline dönüşmüş olan Batı Şeria ile Mısır’ın geçici yönetimi altına alınmış olan Gazze Şeridi ise işgal edilmişti. Birinci Dünya Savaşı’ndaki İngiliz Mandası altındaki Filistin topraklarının tümünde artık İsrail vardı. Yerleşmiş ve kurulmuş olduğu yüzde 78’lik bölümünde devlet, geri kalan yüzde 22’nin bir bölümünü ilhak ve işgal etmiş olarak. 1967 Savaşı’nın önemi sadece Filistin topraklarının tümünün İsrail’in eline geçmiş olmasının ötesindeydi. Mısır’ın Sina Yarımadası da İsrail işgali altına düşmüş, Süveyş Kanalı kapanmıştı. İsrail, kendi kuzeyine hükmeden, stratejik değeri çok yüksek Golan Yükseklikleri’ni de ele geçirmişti. Suriye başkenti Şam’a sadece bir saat uzaklıktaki bu bölgeyi de daha sonra ilhak ederek, kendi sınırlarına katacaktı. 10 Türkçe Baskıya Önsöz: Cengiz Çandar 1967 Savaşı’nın hemen sonrasında, temelleri çok önceden atılmış olan Filistin kurtuluş hareketi sahneye çok daha belirgin biçimde çıkacaktı. Benim kuşağım uluslararası siyasete gözünü 1967 Savaşı ile Filistin mücadelesinin yükselişi ile açtı. 1968 kuşağına mensup olmanın çalkantıları, gençlik hareketinin eylemciliği, Türkiye’nin kendine özgü siyasi gelişmelerinin sonucunda kendimi 1971 yılında Filistin hareketinin içinde, önce Suriye’de, bir süre Golan’da kalacak şekilde, daha sonra Lübnan’da, ülkenin her yerinde ve en sonunda Beyrut’ta buldum. 1967 Savaşı sonrasında Ortadoğu’da tarihin akışına, o tarihin içinden geçerek ve o coğrafyada yaşayarak kapıldım. 1970’li yıllarda tarih Ortadoğu’da çok coşkulu aktı. Dördüncü ve Mısır ile Suriye’nin birlikte İsrail ile savaştığı son büyük Arap-İsrail Savaşı sayılan 1973 Savaşı, 1975’te patlak veren ve neredeyse 1980’lerin sonuna, Soğuk Savaş’ın bitimine kadar süregelen Lübnan İç Savaşı, Filistin lideri Yasir Arafat’ın, kendi deyimiyle bir elinde “kurtuluş savaşçısının silahı” ve diğer elinde “barış için zeytin dalı” ile kürsüye çıktığı tarihi 1974 Birleşmiş Milletler Genel Kurul konuşması, 1979 İran Devrimi, her biri yüzbinlerce, milyonlarca insanın kaderini belirleyecek önemde birçok olay, 1970’li yıllara damgasını vurdu. Ortadoğu sahnesine 1978’de ve bir daha ayrılmamak üzere gazeteci olarak geri döndüm. Dünyanın en iyi gazetecileri, yüzbinlerce, milyonlarca insanın bilgi dağarcıklarını besleyen, beyin kıvrımlarını harekete geçiren kalburüstü gazetecileri o sayede sahada tanıdım. Ortadoğu sahasına ayak basanların “idolü”, Ortadoğu’nun tarihe derin damga vurmuş yıllarının unutulmaz kalemi Eric Rouleau idi. 1970’li, 1980’li yıllarda dünyanın en etkili gazetelerinden biri sayılan Fransız Le Monde gazetesinin Ortadoğu’daki ismiydi. Ortadoğu’da ona açılmayan hiçbir kapı yoktu. Büyük otoriteydi. O, ne yazarsa, o konuya dair gerçek öyle imiş gibi kabul görürdü. Ortadoğu gazeteciliğinin efsanesi ile yollarımız, kaçınılmaz olarak, kesişti. Çok da yakın dost olduk. Filistin mücadelesine ilişkin haber oluşturmak ve bilgi toplamak eylemimiz bizi birçok ülkede buluşturdu. Cezayir’den Fas’a, Tunus’a... Paris’te buluştuk. François Mitterrand tarafından Fransa’nın Ankara Büyükelçisi olarak atandığında, 1980’lerde, 11 Silah ve Zeytin Dalı Ortadoğu sahasında inşa edilmiş olan dostluğumuz pekişti. Yıllar sonra Washington’da biraraya geldik. O, Princeton Üniversitesi’nde ders verirken, konuğu oldum. Sabahlara kadar Ortadoğu konuşurduk. Bu yılın başlarında yılında bir gün, Eric Rouleau’nun bu dünyadan ayrıldığını öğrendim. Sadece bir dostu değil kaybetmiş olduğumun değil, Ortadoğu tarih yazımının bir çınarının devrilmiş olduğu duygusuna kapıldım. Eric Rouleau’nun ölümünü öğrendiğim vakit, 2012 yılında Dans les coulisses du Proche-Orient –Memoires d’un journaliste-diplomate yani Yakın Doğu’nun Kulislerinde– Bir Gazeteci-diplomatın Anıları adlı Fransızca kitabının yayımlanmış olduğunu da öğrendim. Daha önce haberim olmamış olmasına hayret ettim. Eric’in anı kitabı derhal edinip, bir çırpıda okudum. O vesile ile Eric’i anmış olurken, dostumun hiç bilmediğim ve üzerinde kendisiyle konuşmamış olduğum özelliklerini de öğrendim. Eric Rouleau, Kahire doğumlu yani Mısır-Yahudi kökenli idi. Arapça, ana dili sayılırdı. Zaten aramızda öyle anlaşırdık. Kendisinin “formasyon yılları”nı, Fransa’ya ne vakit, niçin gittiğini Mısır’da solcu bir Yahudi olarak gazeteciliğe nasıl başladığını, İsrail’in 1948’de kuruluşundan sonra mensup olduğu kimlik nedeniyle nasıl bir durumun içinde kaldığını, gençlik yıllarına ait anılarını heyecanla okudum. Eric Rouleau’nun “formasyon yılları”, Ortadoğu ve Filistin sorununun ortaya çıkışına denk düşüyordu ve yaşam öyküsü de ona göre şekillenmişti. Eric Rouleau’nun, yakın Ortadoğu tarihi niteliğindeki anı kitabını okurken, yakın dostumun o güne dek öğrenmemiş olduğum yaşı da ortaya çıktı. Eric Rouleau için 4 Mart 2015 tarihinde yayımlanan Requiem başlıklı bir yazı yazdım. O yazıdan şu bölümleri hatırlatmalıyım: “Geçen gün Yaşar Abi (Yaşar Kemal) için yazı yazmaya oturduğumda, bilgisayarda tesadüf ettiğim bir yazıdan, Eric Rouleau’nun ölümünü öğrendim. Yazının başlığı “Final Act” yani “Son Sahne” idi ve başlık altında da “Perde gazeteci Eric Rouleau’nun üzerinde indi” deniyordu. 12 Türkçe Baskıya Önsöz: Cengiz Çandar Yazıda, Eric Rouleau’nun ölümünün, Ortadoğu’da bir tarihi dönemi kapatan simgelerden biri olduğunu anlatılıyordu. Yani, Eric Rouleau, koca bir tarihi dönemi simgeleyecek kadar büyük bir isim sayılıyordu. Eric, 89 yaşındaymış meğerse. Son birkaç yıldır çok hasta olduğunu duyuyordum; Paris’e de yolum düşmediği için görmeye gidememiştim. Demek ki, meslek hayatımda gözümü ilk kez ve en göz alıcı biçimde kamaştıran “örnek gazeteci”yi, 30 yıllık sevgili dostumu bir daha hiç göremeyecektim… Bu arada öğrendim ki, Ortadoğu’nun İngilizce yazan gazeteciler arasında gördüğü tartışmasız en parlak isim olan David Hirst, kuşak olarak, tam ikimizin arasındaymış. Oxford ve Beyrut Amerikan Üniversitesi’nde 1956-1963 yılları arasında okumuş olan David Hirst, 1963’ten 1997’ye kadar Guardian muhabiri idi ve Ortadoğu’daki gelişmeler üzerine tarihe çok önemli kayıtlar düşen kitaplar yazdı. 1936 doğumlu David Hirst, 1967 Savaşı sonrasında Kahire’de karşılaştığı Eric Rouleau için ölümünün ardından şu notu düşecekti: ‘... Bir tek o, haber atlatmıştı. Ama, sadece haber atlatması değildi önemli olan... Bilgisi, derinliği, yoruma kattığı otoritesi vardı asıl. O sıralarda ben mesleğin başlangıcındaydım ve Eric büyük bir gazeteci olarak hemen modelim oldu. Büyük bir gazeteye yazmak nasıl olmalı, sorusunun cevabıydı. Böyle bir örnekti...’” Evet, Eric Rouleau için “Requiem” yazarken, kendiliğinden David Hirst’ü hatırlamak durumunda kalmışım. Eric’i daha iyi anlatabilmek için David Hirst’ü aramışım ve David Hirst’ün Eric Rouleau için yazmış olduğu, yukarıda aktardığım satırları bulmuşum. Eric’i, daha yolun başında “idolü” olarak görmüş ve hissetmiş olan benim gibi birisi için, David Hirst’ten, mesleğinin başında onu “modeli” olarak gördüğünü öğrenmek, tanımlayamayacağım bir mutluluk vesilesi oldu benim için. Çünkü, David Hirst, Ortadoğu’ya ayağını basan birçokları için, bizzat kendisi “model” olacak nitelikte, bir başka çok büyük gazeteci idi. 13 Silah ve Zeytin Dalı Benim yaptığım gibi, Eric Rouleau’nun ardından yazı yazmaya ya da Ortadoğu ve tarihiyle bağlantılı herhangi bir şey araştırmaya kalktığınızda, şayet Yirminci Yüzyıl’ın son çeyreğinden itibaren Ortadoğu sahası ile buluşmuşsanız, David Hirst’a aklınıza getirmemenizin ve David Hirst ile de bir şekilde buluşmamanızın imkânı ihtimali yoktur. Bu yazının başında, “Yirminci Yüzyıl’ın özellikle son çeyreğinde dünyanın bir numaralı haber ve yorum konusuydu. Dolayısıyla, dünyanın en kalburüstü gazetecileri de Ortadoğu’nun sorunlarıyla, başta Filistin sorunu ve Arap-İsrail çatışmasıyla ilgilenirlerdi... Onlar dünyanın en iyileriydi” diye yazmıştım ya; işte onların başında David Hirst gelirdi. Ne gariptir ki, Eric Rouleau ile uzun Ortadoğu yıllarım boyunca nasıl tanışmış ve yakın dost olmuşsam, David Hirst ile oturup bir kez bile konuşmuşluğum olmadı. Üstelik, David Hirst’ü “sahada iken”, Eric Rouleau’dan daha da fazla görmüştüm. Eric, Paris’te yaşar, sık sık “sahaya” gelirdi. David Hirst ise zaten hep “sahada” idi. Beyrut’ta yaşıyordu. Kendisiyle oturup bir kez bile konuşmuşluğumuz olmasa bile, sima olarak birbirimizle çok sık karşılaştık. Ve, hiçbir yazısını kaçırmadan dikkatle okurdum. Kendimin de bildiği ve yerinde izlediği olayları bir de onun gözüyle izlemek, onun kalemiyle okumak, onun beyni aracılığıyla değerlendirmek, bir tür “gerçek sağlaması” yapmak gibiydi. Kalburüstü ve hatta olağanüstü bir gazeteciydi. Daha da ötesi, o bir “Ortadoğu vakanüvisi” ve değeri on yıllar sonra daha da belirginleşecek bir “modern Ortadoğu tarihçisi” sayılmalıydı. Eğer, kendisine çok yerine olacak şekilde bu sıfatları kazandıracak bir eseri varsa, o da, bugün Matbuat Yayın Grubu tarafından Silah ve Zeytin Dalı adıyla Türkçe’ye kazandırılmış olan The Gun and the Olive Branch – The Roots of Violence in the Middle East (Ortadoğu’da Şiddetin Kökleri) adlı anıt-kitabıdır. Silah ve Zeytin Dalı, 1977’de ilk kez yayımlanmasının ardından, 1984 ve 2003’te yeniden yayımlanırken, David Hirst’ün önsözleriyle, sürekli güncellenerek, hiçbir zaman eskimeyecek olan eşsiz bir tarih kitabı özelliği kazandı. Kurgusu, mimarisi, içeriği, ufku, başka hiçbir tarih kitabında bulunamayacak çarpıcı ama çok önemli ayrıntıları ile özgündür. 14 Türkçe Baskıya Önsöz: Cengiz Çandar Çeşitli üniversitelerde on yılı aşan bir süre “Modern Ortadoğu Tarihi” dersi vermiş ve Albert Hourani’den Bernard Lewis’e ölümsüz Ortadoğu tarihçilerinin eserlerinden yararlanmış biri olarak, David Hirst’ün Silah ve Zeytin Dalı’nın en özgün Ortadoğu tarih kitapları arasında yerini almış olduğunu ve bir ders kitabı olarak değerini hiçbir zaman yitirmeden, Silah ve Zeytin Dalı’nın da ölümsüzleşmiş olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Yaşam süresi içinde David Hirst’ü defalarca görmüş, gazete yazılarını hiç kaçırmamış ve kitaplarını okumuş birisi olmamı büyük bir şans olarak görüyor, ölümsüz eseri Silah ve Zeytin Dalı’nın Türkçe baskısına önsöz yazabilmiş olmamı ise bir onur olarak addediyorum. Ortadoğu’nun Yirminci Yüzyılı’nın mükemmel bir anlatımı olan bu kitabı kütüphanelerine yerleştirecek herkes ise, Yirmibirinci Yüzyıl’ın talihli insanları arasında sayılmalıdır. Cengiz ÇANDAR Ekim 2015 15 YAZARIN NOTU Silah ve Zeytin Dalı’nın güncellenmiş üç hali vardır. Bunlardan ilki 1977 yılında basıldı. Birinci bölümden dokuzuncu bölüme uzanan kısım söz konusu bu ilk baskıyı oluşturmaktadır. Kitabın güncellenmiş ikinci baskısı 1984 yılında yayınlandı; bu yeni baskıya üç yeni bölüm daha eklendi. İkinci baskıya yazılan sonsöz de dahil olmak üzere her şey bu üçüncü baskıda değiştirilmeden yer almaktadır. Elinizdeki bu üçüncü baskıda güncel kısmı Önsöz oluşturmaktadır. Yazar okuyucuyu söz konusu bu Önsöze kendi içinde bütünlüğü olan ayrı bir kitap olarak bakmaya davet edip kitabın geri kalanını okuma konusundaki iştahı kabartmasını ummaktadır. Yardımları ve teşviki için çok eski arkadaşım Leyla Kadi’ye özel bir teşekkür borçluyum. Filistin Çalışmaları Enstitüsü’nden Linda Butler, Michele Esphosito ve Jeannette Seraphim’e de araştırmalardaki katkılarından dolayı teşekkür ediyorum; keza başka türlü altına girmeyeceğim türden bir projeyi ortaya attığı için Nation basımevinden Carl Bromley için de öyle; kitabın son halini bilgisayarın azizliğine uğramaktan kurtaran Danny Trad’e de sonsuz teşekkürler. ÜÇÜNCÜ BASKIYA ÖNSÖZ Amina için I Kör Bağnazlığın Yıkıcı Etkileri “DERİN VE ŞAŞIRTICI BİR SUSKUNLUK” Elinizdeki bu kitap, ilk baskısı 1977 yılında Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere’de yapılan kitabın üçüncü yeniden basımıdır. Kitabın ilk baskısının yapılmasının hemen sonrasında Ortadoğu’da barış yolunda tarihi bir adım atılıyor ve Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat Kudüs’ü ziyaret ediyordu ve bu ziyaretin sonucunda da bir Arap devleti ile İsrail arasındaki ilk barış antlaşması imzalanıyordu. Kimileri için –özellikle de Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bazıları için– dünyanın en uzun süreli, bitmek bilmeyen ve en tehlikeli sorununun çözümü ufukta beliriyordu. Ancak bu, en iyi ihtimalle kitabı basan yayımcı Harcourt Brace Jovanovich’in ifadesiyle, kitabın İngiltere’ye kıyasla Amerika Birleşik Devletleri’nde “derin ve şaşırtıcı bir suskunlukla”1 karşılanmasının en iyimser tahminle küçük bir nedenini oluşturabilirdi. O dönemde kitaba değinen tek önemli gazete olan Washington Post’un tavrı alaycıydı. Romancı Roderick MacLeish, Arap-İsrail uyuşmazlığının tarihi üzerinde yazılanların genellikle baştan tarafgir olduğunu, çoğunda Arapların genellikle kötü taraf olarak tanıtıldığını kabul ettikten 1 Kıdemli editör Thomas Stewart’ın şahsıma yazdığı mektup