VANK MANASTIRI Anadolu`daki Hıristiyan topluluğu içinde kilise
Transkript
VANK MANASTIRI Anadolu`daki Hıristiyan topluluğu içinde kilise
VANK MANASTIRI Anadolu’daki Hıristiyan topluluğu içinde kilise örgütlenmeleri 5. yüzyılın başlarından itibaren kurumsallaşmaya başlamış, Anadolu 10 başpiskoposluk şeklinde örgütlenmişti. Bunlara bağlı olan 45 metropolitlikten biri de Ankara idi. Ankara’da Gayrimüslimler Ankara’da 1830 yılında yapılan nüfus sayımında şehir nüfusu 25.000 olarak belirlenmişti. Aynı yıllarda Ankara’da, 59 Müslüman mahallesi, 17 gayrimüslim mahallesi ve 15 tane de karışık oturulan mahalle olmak üzere toplam 91 mahalle bulunuyordu. 1800-1900 yılları arasında Ankara’ya gelen yabancı gezginlerin notlarında Ankara nüfusunun üçte birinin gayrimüslimlerden oluştuğunu, yerli kaynaklar ise dörtte birinin gayrimüslim olduğunu yazmaktadır. Ankara’da gayrimüslim nüfusun çoğunluğunu Ermeniler oluşturuyordu. Ermenilerden başka Rumlar ve daha az olarak Yahudiler de vardı. 1907 Ankara Vilayeti Salnamesi incelendiğinde Ermenilerin Ankara’da çeşitli devlet kurumlarında ve ticari yaşam içinde yoğun olarak görev aldıkları gözlenmektedir. 1914 yılı nüfus sayımında Ankara’da Ermeni nüfusun 11.646 kişi olduğu görülmektedir. Ankara’da Gayrimüslimlerin İbadethaneleri ve Manastırları Ankara’da Ermeniler ve diğer gayrimüslim halkın kendilerine ait okulları ve ibadethaneleri bulunuyordu. 1890 yılında Ankara’yı ziyaret eden gezginlerden Fransız Vital Cuinet şehirde bulunan gayrimüslimlere ait yapıları şu şekilde sıralamaktadır (Avram Galanti-Ankara Tarihi 1950): 4 tane Ermeni Katolik kilisesi 2 tane Ermeni Gregoryen kilisesi 1 tane Ermeni Protestan kilisesi 2 tane Ermeni Katolik manastırı (biri kadınlara mahsus) 1 tane Ermeni Gregoryen manastırı 2 tane Rum Ortodoks kilisesi 1 tane Rum Ortodoks kilisesi 1 tane Yahudi sinagogu Manastırlar, Hıristiyan topluluklarda keşişler ya da rahibeler gibi din görevlileri ile kendilerini dine adayan kişilerin gereksinimlerine hizmet eden yapılar olarak karşımıza çıkmaktadır. Genellikle şehir dışına ve ulaşılması zor yerlere inşa edilen manastırların kendi kendine yeterli bir iç işleyişe sahip oldukları bilinmektedir. Ankara’da gayrimüslimlere ait kilise, manastır ve sinagog gibi yapılardan ne yazık ki günümüze kadar gelebilen olmamıştır. Müslümanlara ait cami, medrese, han ve hamam gibi eski yapıların bile korunamadığı Ankara’da gayrimüslim yapılarının korunmasını beklemenin fazlaca iyimserlik olduğu kanaatindeyim. Ermenilere ait yapıların korunamamasının bir nedeni de 1915 yılında yaşanan Ermeni tehciridir. Ermeni tehciri sonrasında Ankara’da Ermeni nüfus belirgin biçimde azalmıştır. 1914 yılında Ankara’da 11.646 kişi olarak sayılan Ermeniler 1927 yılında 705 kişiye düşmüştür. Rakamlardan yaklaşık 11.000 kişinin Ankara’dan zorla göç ettirildiği sonucu çıkmaktadır. Ermeni tehciri sonrasında Ermenilere ait kilise ve manastır gibi yapılar da zamanla tarihe karışmıştır. Bu yazımızın konusu, bir zamanlar Ankara’nın ünlü Ermeni yapılarından olan Vank Manastırı’dır. Ankara’daki Ermenilerin Mezhepleri Vank Manastırı’nı anlatmaya geçmeden önce Ankara’daki Ermenilerin mezhepleri hakkında kısaca bilgi verelim. Ankara’da yaşayan Ermenilerin 1600’lü yılların ortasından itibaren Katolik Kilisesi’ne bağlandıkları görülmektedir. 1800’lü yıllara gelindiğinde, Ankara’da Katolik Ermeniler, toplam Ermeni nüfusun yaklaşık %64’ünü oluştururken Gregoryen Ermeniler (Ortodoks Ermeniler) %34.5’ini, Protestan Ermeniler ise %1.5’ini oluşturmaktadır. 1820 yılından itibaren Katolik Ermeniler ve Gregoryen Ermeniler arasında mezhep çatışmaları yaşandığı bilinmektedir. Hatta bu çatışmalar, Gregoryen Ermenilerin Katoliklerin Ankara’daki 4 kilisesine el koymaları ve Katolik din görevlilerini şehir dışına sürmelerine kadar varmıştır. Ermeniler arasında Protestanlığın yayılması ise daha çok 1860’ların sonunda Anadolu’ya gelen İngiliz ve Amerikalı misyonerler tarafından gerçekleştirilmiştir. Ankara Ermenilerinin Dilleri Ankara’da yaşayan Ermenilerin günlük konuşma dili ve kilise ayinlerinde kullandıkları ibadet dili Türkçe’dir. Semavi Eyice, 1896 yılında Ankara’ya gelen Von der Goltz adlı Alman subayın notlarına dayanarak Ermenilerin kilise ayinlerini Türkçe olarak yaptıklarını yazmaktadır. Ancak Ermenilerin dua kitapları Ermeni alfabesi ile yazılmıştır. Okullarındaki eğitim de Ermenice alfabe ile Türkçe olarak yapılmaktadır. Hatta İlber Ortaylı’nın aktardığına göre, Sivrihisar’daki Ermeni okullarının Türkçe dersleri, Türk-Müslüman okullarından daha iyidir. Ankara içi ve ona bağlı merkezlerde sadece nüfusunun neredeyse tamamı Ermeni olan İstanoz Köyü’nde (sonraları Zir ve Yenikent adını aldı) günlük dil olarak Ermenice konuşulmaktadır. Bunun yanı sıra Tehcir öncesi son dönemlerde Ermenice’nin öne çıkartılması doğrultusunda çalışmalar başlatılmış ve Katolik manastırlarındaki eğitim dili Ermenice yapılmıştır. Bu dönemde zengin Ermeni ailelerin çocuklarını Ermenice öğrenebilmeleri için İstanbul’a okumaya gönderdikleri bilinmektedir. Ankara’da Ermenilere Ait Yapılar Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde Ankara’da bulunan Ermeni okul ve ibadethaneleri hakkında gezgin notlarından edindiğim bilgilere göre, 1555 yılında Hans Dernschawn, kale içinde ufak ve karanlık bir Ermeni kilisesi olduğunu yazmaktadır. 1712 yılında Paul Lucas, şehir dışındaki Vank Manastırı’ndan bahsetmektedir. 1716 yılında Fransız gezgin Tournefort, kale içindeki kilise de dahil olmak üzere toplam 7 kilise ile 1 manastır olduğunu söylemekte ve manastırın adını Saint Marie Manastırı olarak belirtmektedir. 1842 yılında Hamilton kent dışındaki Vank Manastırı’ndan bahsetmektedir. 1890 yılında Vital Cuinet, 2 Gregoryen, 4 Katolik, 1 Protestan olmak üzere toplam 7 kilise ve 2 Katolik, 1 Gregoryen olmak üzere toplam 3 manastır bulunduğunu belirtmektedir. Vital Cuinet’in bahsettiği iki Katolik manastırından biri kadınlara mahsus olarak yapılmıştı ve Anarat Hığutyun rahibeleri tarafından yönetildiği için aynı isimle anılıyordu. Katolik Manastırlarından birinin Hıdırlık Tepe üzerinde bulunduğu, diğerinin Bahçelievler’de Anıtkabir’in karşı tarafında bulunan Abdi Paşa Çiftliği olarak adlandırılan yapı topluluğu olduğu tahmin edilmektedir. Vank Manastırı adıyla bildiğimiz Gregoryen Manastırı ise Etlik tarafında Çubuk Çayı kenarında bulunuyordu. Bu manastırın Meryem Ana’ya adandığı bilinmektedir. Tournefort’un “Sainte Marie” Manastırı olarak bahsettiği manastır Vank Manastırı olmalıdır. Vank Manastırı ve Paganist Tapınak Ankaralı Gregoryan Ermenilerinin Piskoposluk Merkezi olan Vank Manastırı, İslam Ansiklopedisi’nin Ankara maddesinde, Garbi ve Orta Anadolu’nun en eski manastırı olarak anlatılmaktadır. Ernest Mamboury 1933 yılında yayınlanan ‘Ankara Guide Touristique’ adlı kitabında Vank Manastırı’nı 12. yy’a tarihlemektedir. Batılı gezginlerden Vank Manastırı’nı ilk gören 1555 yılında Ankara’ya gelen Hans Dernschawn olmuştur. Bu bilgilerden Vank Manastırı’nın 12. yy’dan bu yana var olduğu anlaşılmaktadır. Oysa Nurettin Can Gülekli, ‘Ankara, Tarih-Arkeoloji (1948)’ kitabında, Vank Manastırı için, “Etlik’e giden yolun sağında, askeri depoların bulunduğu sırtlardan birinin üzerinde, 1759 yılında yapılmış, 1860 yılında onarım geçirmiştir” demektedir. Yapının inşa tarihi ile ilgili çelişik gibi görünen bu bilgiler kanımca manastırdan önce burada bulunan tapınaktan kaynaklanmaktadır. Nurettin Can Gülekli bu tapınağın varlığına kuşku ile yaklaşmaktadır. Ermeni yazarlardan Drtad Balyan, ‘Hay Vanorayk (1914)’ adlı kitabında, Vank Manastırı hakkında verdiği bilgilerde, “Eski dönemden kalan üç bin yıllık paganist tapınak, Hıristiyanlığın kabulünden sonra, bizzat Aziz Boğos Arakel tarafından Allah’a ibadet için tahsis edilmiştir. Yuvarlak kubbeli ibadethane Aziz Meryem Ana’ya adanmıştır” demektedir. Barnett’in 20. yy’ın başında Ankara’yı ziyaret eden Baedeker’den (1907) aktardığına göre, Vank Manastırı çok daha eski dinsel bir yapı üzerine kurulmuştu. Binanın eklentisi şeklinde görünen dinsel yapı, 7 nişli, 8 köşeli ve kubbeli bir narteksten oluşuyordu. Grek kültürüne ait muhtemelen Paganist nitelikteki tapınağın, Hıristiyanlığı yaymaya çalışan Aziz Paulus tarafından ziyaret edildiği söylencesi oldukça yaygındır. Baedeker, bu tapınağın Roma Dönemi’ne ait bir ‘Minerva Medica Tapınağı’ olma olasılığını dile getirmektedir (Küçük Asya’nın Bin Yüzü, 2005). Semavi Eyice de Vank Manastırı ile ilgili benzer görüşler öne sürmektedir: “Evvelce şehrin 1.5 km uzağında, Tabakhane suyu kenarında olan Vank Manastırı denilen bu tesis sanat tarihi bakımından kilisesindeki Kütahya çinilerden başka, narteksinin yanında Roma’daki Minerva Medica mabedine benzeyen, içinde nişlerle genişletilmiş sekizgen planlı ve üstü kubbe ile örtülü bir ek yapısı bakımından da önemli idi. Söylentiye göre bu eski bir mabet olup havari St. Paulus da burada vaaz vermişti.” (Semavi Eyice, Ankara’nın Eski Bir Resmi 1972) 1945 yılında manastırın önünde yer alan Ermeni mezarlığını ziyaret eden Nezih Fıratlı, burada yılanlı bir büst gördüğünden bahsetmektedir. Fıratlı’ya göre bu büst büyük olasılıkla tanrı Zeus’un ya da Asklepios’un yerel bir örneğidir. Fıratlı’nın bu saptaması ve manastırın önünde bulunan mezarlıkta bulunan klasik dönem mimari parçaları, antik dönemden kalma eski bir tapınak görüşünü güçlendirmektedir. Vank Manastırı’nın Yeri 1716 yılında Tournefort, manastırın yerini “şehrin haricinde” bir yerde olarak belirtmektedir. Vank manastırı ile ilgili bilgi veren sınırlı sayıdaki kaynakta, manastırın şehrin dışında olduğu konusunda görüş birliği olduğu söylenebilir. Burada, şehrin dışından kastedilen, üç sıra olarak inşa edilmiş olan Ankara şehir surlarının dışıdır (Ankara’da bugün görülebilen surlar, 1 ve 2. sıraya aittir. 3. sıraya ait sur duvarları yok olmuş durumdadır). Semavi Eyice, manastırın yerini “şehrin 1.5 km uzağında, Tabakhane suyu kenarında” olarak tanımlarken; Mamboury, Etlik yolu üzerinde olduğunu söylemektedir. Nurettin Can Gülekli de manastırın, “Etlik’e giden yolun sağında, askeri depoların bulunduğu sırtlardan birinin üzerinde olduğunu” belirtmektedir. Barnett ise, şehrin 1.5 km dışında, Çubuk Çayı kıyısında bulunduğundan bahsetmektedir. Ermeni kaynaklarında manastırın, şehrin kuzeyinde, merkezden yarım saatlik mesafede, vadinin ortasından geçen nehrin kenarında kurulduğu belirtilmektedir (armenian on web). Günümüzde, Vank Manastırı’nın Etlik tarafında, Nurettin Can Gülekli’nin tarif ettiği yerde, Çubuk Çayı’nın kuzey yüzünde ve 850 m rakımda yer aldığı bilinmektedir (Ankara’da güneyden gelen İncesu deresi ve Hatip çayı, Ankara’nın eski yerleşim birimlerini çevreledikten sonra birleşip Çubuk çayına karışırlar. Çubuk Çayı’nın, karışım noktasından itibaren doğu kısmı Ankara çayı, batı kısmı ise yine Çubuk çayı olarak adlandırılır. Tabakhane Suyu olarak adlandırılan dere, Hatip çayının kalenin iç surlarının kuzeyinden geçerken aldığı isimdir.). Vank Manastırı ve Yapısal Özellikleri Kesme taşlardan yapıldığını bildiğimiz manastır, takviyeli olarak inşa edilmiş sağlam duvarlara sahipti. Yapının dışarıya açılan 3 kapısı bulunuyordu. Kapılardan biri görevliler için diğer ikisi ise ibadete gelenler için ayrılmıştı. Manastır, antik dönemden kalma eski bir tapınağın Bizans döneminde kiliseye çevrilmesi ve sonrasında da 1759 yılında etrafına eklentiler yapılmasıyla düzenlenmişti. Sonraki yıllarda yapıya çeşitli eklentiler daha yapıldı. Dışarıdan bakıldığında manastırın eklentisi şeklinde görünen ibadethane bölümü, 7 nişli, 8 köşeli ve kubbeli bir narteksten (girişten) oluşuyordu. Mihrap kısmının duvarları Anadolu işi (Kütahya) çinilerle kaplıydı. 1860 yılında onarım gördüğü bilinen manastıra, 1892 yılında hacca gelenler için 35 odalı bir misafirhane ve yanına da daha sonra okul (veya yetimhane) olarak kullanılan bir bina inşa edilmişti. Vank Manastırı Kütüphanesi ve Mezarlığı 1677-1694 yıllarında yapının idareciliğini yapan Yebisgobos Garabed, manastır bünyesinde el yazması eserlerden oluşan bir kütüphane oluşturmuştu. 1700’lü yıllarda ise idarecilerden Hovannes Vartabet bu kütüphaneyi daha da geliştirmişti. Manastırın 1905 yılında son idarecilerinden olan Papken Yebisgobos Güleseryan, bu kütüphaneyi sonraki yıllarda korumaya çalışsa da tehcir sonrası kütüphanenin akıbeti hakkında bilgimiz bulunmamaktadır. Manastırın doğu tarafında ise Ermenilere ait eski bir mezarlık bulunuyordu. Mezarlıkta bazı klasik çağ yapı kalıntılarının bulunduğu birçok gezginin notlarında yer almaktadır. Buradaki mezarlığa çoğunlukla 14 ve 15. yy’larda ölmüş olan Avrupalı tüccarların gömüldüğü bilinmektedir. Bu tüccarların çoğu sof ticareti ile uğraşan kişilerdi. Bunlardan bir kısmının yazıtlı mezar taşları, Roma Hamamı ve Anadolu Medeniyetleri Müzesi bahçesinde sergilenmektedir. Bunlara ilaveten manastıra ait kalıntılar arasında iç kapı kitabesinin olduğu da yazılı kaynaklarda belirtilmektedir. Vank Manastırı’nın Sonu Ermeniler arasında Kırmızı Manastır, Garmir Vank ya da Ankara Surp Asdvadzadzin Vankı adıyla bilinen manastır, Müslüman halk arasında “Vank Manastırı” adıyla anılıyordu (Vank kelimesi Ermenice ‘manastır’ anlamındadır). Bazı kaynaklarda ise “Meryem Ana Manastırı” şeklinde geçmektedir. Vank Manastırı sadece Ankara ve çevresinin değil Ermenilerin yoğun olarak yaşadıkları Kırşehir ve Sivrihisar gibi yerleşim yerlerinin de ruhani önderlik merkezi durumundaydı. Manastıra ait çevre topraklarda meyve ağaçları yetiştirilir ve tarımla uğraşılırdı. 1914 yılına kadar kullanıldığı bildiğimiz manastır, 1915 yılı başlarında alınan tehcir kararı sonrası boşaltılmıştır. Manastırın 27 Ağustos 1915 tarihinden itibaren I. Dünya Savaşı esirlerinin toplandığı “esir kampı” haline getirildiği bilinmektedir. Genelkurmay arşiv belgelerine göre 1916 yılına girildiğinde Ankara’da 460 İngiliz askerinin esir olarak tutulduğu kayıtlıdır. Manastır bir süre bu askerlere ev sahipliği yapmıştır. Manastır savaş sonrasında kaderine terk edilmiş ve kısa süre içinde yıkılarak yok olmuştur. Kaynaklarda 1920 yılına gelindiğinde manastırdan bir iz kalmadığı belirtilmektedir. Manastırda İdareci Olarak Görev Yapanlar 1) Nerses Yebisgobos, 1450 tarihlerinde. 2) Nigoğayos (Nigoğos) Yebisgobos, 1469-1486 tarihlerinde. 3) Garabet Yebisgobos Ulnetsi, 1677-1694 tarihlerinde. 4) Stepan Yebisgobos Zeytuntsi, 1670-1690 tarihlerinde (1694 tarihinde görevini devrettiği Zeytun 1697 yılında ölmüştür.). 5) Hovannes Vartabet, 1700’lü yılların başında. 6) Movses Yebisgobos, 1726 civarında. 7) Hagop Vartabet Nalyan 1733 civarında (Daha sonra Konstantinopolis Ermeni Patriği olmuştur.). 8) Movses Vartabet Şirinyan, 1734 civarında (1735 yılında ölmüş ve manastırda gömülmüştür.). 9) Sarkis Vartabet Sarafyan, 1736 civarında (Ağın-Eğin doğumlu. Bu tarihten önce de Kayseri Surp Garabet Manastırı ruhani lideri olmuştur.). 10) Tovmas Vartabet Tamzaralyan, 1741 yılında. 11) Bedros Vartabet Bahaduryan, 1742 yılında. 12) Garabet Vartabet Everegtsi, ? 13) Tateos Yebisgobos, 1815-1821 yılları arasında. 14) Mgrdiç Yebisgobos, ? 15) Bedros Yebisgobos, 1830 yılında. 16) Arisdakes Yebisgobos, ? 17) Boğos Vartabet, 1839 yılında. 18) Hagop Yebisgobos, 1847 yılında. 19) Yeğişe Vartabet Kalfayan, 1890-1893 yılları arasında. 20) Dacat Vartabet, ? 21) Yeznig Vartabet Babayan, ? 22) Papken Yebisgobos Güleseryan, 1905 yılında. Yararlanılan Kaynaklar 1) Ankara’nın Eski Bir Resmi, Semavi Eyice, 1972 2) Ankara, Tarih-Arkeoloji, Nurettin Can Gülekli, 1948 3) Ankara Tarihi, Avram Galanti, 1950 4) Ankara’nın Eski Esnafını Açıklayan Bir Belge, Halit Ongan, T. Etn. Dergisi, 1957 5) 17.yy Başlarında Ankara’nın Yerleşim Durumu, Özer Ergenç, 1980 6) İslam Ansiklopedisi, Ankara Maddesi, 1978 7) Tarih İçinde Ankara, 1984, ODTÜ 8) Ankara’08 Milli Pul Sergisi Kataloğu, 2008 9) Şehrin Zulası Ankara Kalesi, Güven Tunç-Figen Özbay, 2004 10) Küçük Asya’nın Bin Yüzü Ankara, 2005 11) Ankara Guide Touristique, Ernest Mamboury, 1933 12) Ankara Vilayeti Salnamesi 1907, (1995) 13) “armenian on web”, web sitesi. 14) http://team-aow.discuforum.info/t6371-Ankara-Kagatia-Surp-Asdvadzadzin-Krm-z-Manast-r-Garmir-Vank.htm Yazan: Yavuz İşçen, Ocak 2012 Ankara Kaynak: http://yavuziscen.blogspot.com e-mail: yavuziscen@gmail.com