Ekli dosyayı indirmek için tıklayınız.
Transkript
Ekli dosyayı indirmek için tıklayınız.
Amerikan Stratejik Yazımından... DR. IAN LESSER Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri (*) ve Jeopolitik Aldatma Dr. Ian Lesser (**) Türkiye ve Türk-Amerikan ilişkileri jeopolitiğin dar kapsamının esiri olagelmiştir. Temel mesele coğrafî -Türkiye'nin köprü mü yoksa bir engel mi yada bir cephe veya kanat ülkesi mi olacağı- olmaktan çok, Türkiye'nin nasıl davranacağı ve Türk-Amerikan politikalarının örtüşüp örtüşmeyeceği ile ilgilidir. Yıllardır, Ankara ile Washington arasındaki ilişkiler stratejik, devamlı ve her iki tarafın da uluslar arası önemli hedeflerinde birbirini destekleme merkezli olarak tanımlanmıştır. Bugün, ilişkinin stratejik niteliği, Irak savaşının farklı algıları ve daha da önemlisi her iki tarafında yeni uluslararası öncelikleri nedeniyle sarsılmaktadır. Bunun neticesinde, Soğuk Savaşın ilk yıllarından beri temel tekrar yapılandırmalar gerçekleştirilmeden işleyen karşılıklı jeopolitik ilişki, şimdi sorgulanmaktadır. Yeniden güçlendirilmiş stratejik bir ilişki mümkündür ve her iki tarafın da çıkarınadır. Fakat bu ilişki daha farklı bir çerçeve, yeni taahhütler ve daha gerçekçi beklentilerden oluşacağa benzemektedir. Altın Çağ Efsanesi Irak üzerindeki anlaşmazlıklar, Türkiye'de son zamanlarda yükselen anti-Amerikancılık birçok Türk'ün Washington'la ilişkilerdeki kayıp altın çağa özlemle bakmasına sebep olmuştur. Son anlaşmazlıklar bazı Amerikalıları da “Türkiye'yi kim kaybetti?” diye sormaya itmiştir. Her iki düşünce de yanıltıcıdır. Türkiye ve Birleşik Devletler arasındaki ikili ilişkilerde ciddî anlaşmazlıklar yaşanması yeni bir şey değildir. 1964'teki “Johnson Mek(*) Gürkan POLAT, Selçuk OKTAY, Kadir CEYHAN tarafından Survival dergisinin ..sayısından tercüme edilmiştir. (**) Washington'un en önemli düşünce kuruluşlarından Wilson Center'da Türkiye-ABD stratejik ilişkileri projesini yönetti. Alman Marshall Fonu'nun Türkiye ve Güneydoğu Avrupa direktörü ve aynı zamanda RAND düşünce kuruluşunda da dersler veriyor. Pasifik Konseyi adlı kuruluşun başkan yardımcılığını yaptı. Ayrıca Akdeniz güvenliği konusunda stratejik danışmanlık veren bir kurumun başkanlığını yapıyor. Belirsizlik Döneminde Türk Dış Politikası adlı bir kitabı da var. Atlantik Konseyi ve Dış İlişkiler Konseyi gibi kuruluşların da üyesi. ABD Başkanı Clinton'un danışmanlığını yaptı. [199] Dr. Ian Lesser tubu” ve 1974'teki Kıbrıs krizinin hemen ardından gelen silah ambargosu, arka plandaki ortak stratejik amaca zıt olarak, ardıl Türk-Amerikan hükümetleri arasındaki periyodik çatışmanın en dikkat çekici örnekleridir. Yıllar boyunca, Sovyetleri zaptetmek ihtiyacı hem ilişkileri şekillendirmiş, hem de Washington ile Ankara'nın güvenlik anlamında ne sunabileceği hakkındaki beklentileri hazırlamıştır. İlişkideki potansiyel talepler Sovyetler Birliğindeki hedeflere karşı nükleer saldırı için Türk topraklarını kullanmayı içerecek kadar önemli olmuştur. Aynı zamanda Birleşik Devletleri, Türkiye'yi korumak adına, kendi topraklarına nükleer misilleme riskini almak durumunda kalmıştır. Geçmişe baktığımızda bu ihtimaller imkânsız gibi görünse de 1980'lerin sonundaki kadar uzak ve hayal edilemez değildi. Soğuk Savaş sırasında, bu stratejik ilişki, ortak savunma bağlamında hiç sınanmadığından gayet sağlam görünmekteydi. Bu sınama, sonraları, Körfez Savaşı ile beraber, Türkiye'nin koalisyon operasyonlarına kapsamlı destek sağlamaya çağrılmasıyla birlikte olmuştur (Türkiye'nin NATO'dan hava savunmasının güçlendirmesiyle ilgili talepleri, yankıları Türk siyasî hayatında hala hissedilen, önemli bir ertelemeden sonra karşılanmıştır). Türkiye'nin Körfez Savaşındaki cesur duruşu her iki taraf içinde önemli ve oldukça çeşitli dersler vermiştir. 1990-91 tecrübesi, Birleşik Devletlerde, Türkiye'nin Ortadoğu'dan gelecek yeni güvenlik tehditlerine karşı stratejik müttefik konumunu güçlendirmiştir. Türk siyasa oluşturucuları da, Türkiye'nin Ortadoğu'daki müttefikliğinin Ankara'nın Avrupa ile ilgili isteklerine uymamasına rağmen, Amerika ile yapılan resmi görüşmelerde bu kanıyı güçlendirmenin yolunu aramışlardır. Buna karşın, Türkiye'de ise, sorunların başladığı nokta olarak, birinci Irak Savaşı, daha doğrusu bu savaşın kötü sonuçları gösterilmektedir ki bu sorunlar, PKK ayaklanması, Suriye ve İran'la daha karmaşık ilişkiler ve Washington'la daha tartışmalı görüşmeler olarak sıralanabilir. Bu noktada birinci Irak Savaşını izleyen yılların, (insanî yardım sağlayan ve Kuzey Irak'taki uçuşa kapalı bölgeye giren) “Huzur Harekâtı” ve “Keşif Gücü” operasyonlarının kurallarını belirleme, Güneydoğu Anadolu'da PKK karşıtı operasyonlar, insan hakları, savaş silahlarının nakli ile Ege ve Kıbrıs konuları üzerinde karşılıklı anlaşmazlıklarla özdeşleştiğini hatırlamakta fayda vardır. 1990'ların ortasında birçok Türk Amerika'yı bir müttefikten daha az güvenilir olarak görürken, bazı Amerikalı stratejistler de Türkiye'yi kısmen müttefik kısmen güvenilmez bir devlet olarak görme noktasına geldiler. Türkiye-AB ilişkilerindeki denklemin de bir parçası olan bu güvensizlik ortamında, Ankara'nın, İsrail'le güvenlik ve savunma sanayisi bağlamında [200] 21. YÜZYIL Nisan / Mayıs / Haziran 2007 Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri ve Jeopolitik Aldatma daha derin ilişkileri de içeren stratejik yelpazesini genişletme politikası sürpriz değildir. Sovyet gücünün kontrol altına alınmasının güvenlik politikalarını belirlemede temel etken olmadığı Soğuk Savaş dönemi sonrasında bile, Ankara ile Washington, Türkiye'nin stratejik öneminin dayanak noktası ve en nihayetinde işbirliğinin çekim merkezi olarak Türkiye'nin coğrafî konumunu görmekte ısrar etmektedirler. Türkiye'nin Balkanlar'da, Karadeniz'de ve Ortadoğu'daki kriz ve çıkar alanlarına yakınlığı, askeri güç projeksiyonu ve enerji transferi gibi konuları Ankara ile stratejik işbirliğinin merkezine taşıdı. Bu mekâna bağlı strateji anlayışı Atlantik'in iki tarafını da ulusal amaç ve güçle ilgili politikaları Türkiye'nin Balkanlar'da, konusunda tatmin etmedi. 1990'lı yıllarda Türk Karadeniz'de ve Ortadove Batılı gözlemciler Türkiye'nin Avrupa ile ğu'daki kriz ve çıkar kendi çevresi ve Müslüman Dünya ile Batı arasında bir köprü mü yoksa engel mi olacağını tar- alanlarına yakınlığı, asketışmışlardır. Gerçek ise çok daha basittir. Türki- ri güç projeksiyonu ve ye'nin rolü, her şeyden önce, soyut jeopolitik enerji transferi gibi koformüllerden çok kendi ulusal çıkar hesaplarına nuları Ankara ile stratejik göre şekillenecektir. işbirliğinin merkezine taşıdı. Değişen Çevrede Değişen Türkiye İç ve bölgesel faktörler, Türk siyaset oluşturucuları ve halkını Birleşik Devletlerle ilişkilerde daha sakıngan ve çelişkili yollar izlemeye itmiştir. Bu etkenlerden bazıları geçici olmakla birlikte diğerleri daha uzun sürelidir. İlkin, dış siyasetin de üzerinde etkili olduğu Türk kamuoyu, son seçimlerin de gösterdiği gibi belirgin bir biçimde anti-Amerikancı olmuştur. Yapılan son anketler Avrupa'da Birleşik Devletlere en olumsuz bakan halkın Türkler olduğunu ortaya koymuştur. Birleşik Devletler algısındaki bu belirgin kötüleşme Recep Tayip Erdoğan'ın Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümeti ile George W. Bush yönetimi arasındaki ilişkilerde oldukça önemli bir yere sahiptir. İslami kökenli halkçı hükümet, Türkiye'yi çevresi ile çeşitli siyasî ikilemlerle yüz yüze getiren Washington'daki daha aktif ve müdahaleci liderlikle uğraşmak durumundadır. Bu zorlu bir karışımdır ve tabi ki sadece Türk-Amerikan ilişkilerine de özel değildir. Gerçekten de hem Avrupa ile hem de Müslümanlarla(örneğin Filistin meselesi) ilgili meselelere hassas olan Türk kamuoyu Birleşik Devletlerle ilişkilere gelindiğinde birçok baskı kaynağını haizdir. Buna bazı Amerikan dışişleri -ve güvenlik- siyasî elitinin Türk tarafında, son on yılda, başta kamuoyunun hızla yükselen rolü 21. YÜZYIL Nisan / Mayıs / Haziran 2007 [201] Dr. Ian Lesser ve Türk siyasî hayatında beliren yeni aktörler olmak üzere, meydana gelen değişiklikleri göz ardı etmesi de eklenmelidir. Diğer alanlarda olduğu gibi bu noktada da ilişkiler, “ertelenmiş bakım” dan ve Türk tarafındaki geleneksel ortakların yanı sıra yeni destekleyicilerin bulunması konusunda denemelerin sınırlı olmasından dolayı sıkıntıya girmektedir. Gerçekten, Türk güvenlik ve askeri kuruluşları gibi, geleneksel partnerlerin bile Birleşik Devletlerle stratejik işbirliği konusunda ters düştükleri gözlemlenmektedir (1990'ların başındaki durum budur). Birleşik Devletler hakkındaki olumsuz düşünceler, özellikle Kuzey Irak'taki PKK varlığı yada Kıbrıs gibi konularda Türk tarafının çıkarlarına uygun yeni siyasî inisiyatifler alınarak tersine çevrilebilir yada en azından azaltılabilir. Birleşik Devletlerin Transatlantik ilişkilerinde geniş çaplı bir iyileşmenin de Türk kamuoyuna etkileri olması muhtemeldir. Bu alanlardaki değişmeler olmaksızın, Türk kamuoyunun duruşu karşılıklı işbirliği alanını özellikle bölgesel düzeyde olanını- kısıtlayacaktır. Türk kamuoyunda Birleşik Devletlere olumlu bakanların oranı tek haneli rakamlarla sınırlı olduğu sürece ikili ilişkilerde Amerika'nın gücü ve amacı hakkındaki uluslar arası arenada çıkan tartışmalarla daha fazla anlam ifade edecek olan ciddî sıkıntılarla karşılaşılacaktır. İkinci olarak, hızlanan Türkiye-AB ilişkileri, Birleşik Devletlerle ilişkileri kaçınılmaz olarak etkileyecek şekilde dış politika gündemini değiştirmiştir. Türkiye'nin Avrupalı kurum ve uygulamalarla yakınlaşması, bir yandan güçlüklerle dolu diğer yandan da gelecek on yılda birçok fırsat doğuracak [202] 21. YÜZYIL Nisan / Mayıs / Haziran 2007 Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri ve Jeopolitik Aldatma olan Türkiye'nin üyeliğinin gerçek durumunun ne olduğuna bakılmaksızın, devam edecek gibi görünmektedir. Bu yakınlaşma süreci, en nihayetinde Avrupa, Birleşik Devletler ve büyük olasılıkla çoğu Avrupa projelerinden sıkılan ve kafası karışan ve ulusal bağımsızlıkla ilgili uygulamalardan rahatsız olan Türkler için de önem arz etmektedir. Bu bakımdan Türk kamuoyu AB ile ilgili kararsızlık ve kargaşa göstergelerine alışmıştır. 1999 Helsinki Zirvesi'nden sonra Washington'un Türkiye'nin durumunu destekleme gücü ve gereği- azalmasına karşın, Birleşik Devletler Türkiye'nin Avrupa'da sürekli destekleyicisi olmuştur. Kesin olmamakla birlikte AB üyeliğine giden yola girmiş gibi görünen Türkiye'yi göz önüne alarak, her iki tarafın da siyaset oluşturucuları ABD-Türkiye ilişkilerinin gelecek on yıldaki etkileri hakkında daha ciddî sorular sormalıdırlar. Bazı Avrupalılar, Türkiye'nin AB içinde Amerikan dış politikasının “Truva atı” olacağı korkusunda ısrar et- Türk siyaseti zaten Avrumektedirler. Gerçekte ise daha yakın TürkiyeAB ilişkileri Washington'la ilişkileri ayarlama pa düşünce sistemi içinkonusunda daha büyük sorunlar çıkaracaktır. dedir ve özellikle İran, Türk siyaseti zaten Avrupa düşünce sistemi Irak ve Ortadoğu barış içindedir ve özellikle İran, Irak ve Ortadoğu süreci gibi konularda barış süreci gibi konularda Amerika'dan fazla Amerika'dan fazla AvruAvrupa'nın açılımlarına çok daha yakındır. Bu temel Avrupa eksenli politika Uluslar arası Ceza pa'nın açılımlarına çok Mahkemesi ve Kyoto Anlaşması gibi tartışmalı daha yakındır. küresel meselelere kadar gitmektedir. Gelecek yıllarda Türkiye'nin adaylık süreci dursa da veya temelsiz olduğu kanıtlansa bile, Washington'la daha yakın bağların kurulması kuşkuludur. Avrupa'dan uzaklaşma durumunda, Türk kamuoyu, Brüksel'le olduğu kadar Washington'la da ilişkileri daha karmaşık hale getirecek ulusal bağımsızlıktan yana ve milliyetçi bir duruş sergileyebilir. Sadece, Amerikanın caydırıcılığının ve yatıştırıcılığının gerekli olacağı yüksek bölgesel risk zemininin doğal neticesi Amerika ile daha yakın stratejik işbirliği olabilir. Daha iddialı bir Rusya ile yeni bir yarış ve nükleer silahlı ve güçlü bir İran'la sürtüşme bu yakın stratejik işbirliğinin tetiğini çekebilir. Eğer Türkiye'nin adaylık süreci hızlı işler ve Avrupalılaşma devam ederse bu, özellikle ekonomik anlamda Türkiye-ABD ilişkilerini çeşitlendirip derinleştirebilir. Bu senaryoda, Avrupa'ya doğru bir hareketin, Birleşik Devletlerle, özellikle ticaret ve yatırım anlamındaki ilişkilere birden çok etkisi olabilir. Amerikalı yatırımcılar, Türkiye'nin % 9 olan büyüme hızından ve 21. YÜZYIL Nisan / Mayıs / Haziran 2007 [203] Dr. Ian Lesser 2005'te % 50 veya daha fazla gerçek getiri sağlayan İMKB'nin performansından etkilenebilir. Ama uzun vadede, Avrupa uygulamalarının benimsenmesiyle gelecek olan direkt yatırım için altyapı etkili hukuk kuralları, şeffaflık ve sürprizlere kapalı düzenli ortam şartları, Amerikan iş çevrelerini daha çok etkileyecektir. Avrupa ile devam eden entegrasyon süreci Transatlantik ilişkilerine cazip ve yakın bir hava katabilir. Transatlantik ilişkilerin topyekün ilerlemesi kaydıyla bu etki siyaset ve güvenlik alanlarında da hissedilebilir. Türk tarafından bakıldığında can sıkıcı bir senaryo da Transatlantik çerçevede bir anlaşmazlık durumunda Ankara'nın temel bölge ve meselelerde Amerikan ve Avrupa politikaları arasında seçim yapmak zorunda kalması veya daha kötüsü, hem Washington'dan hem de Brüksel'den uzaklaşmasıdır. Daha olası olanı ise Avrupa ve Birleşik Devletlerle daha sıkı ekonomik bağların stratejik anlamda daha yakın ilişkiyi de garanti etmemekle birlikte oldukça kolaylaştıracağıdır. Yeni bölgesel dinamikler de işbirliğini karIrak savaşı Türk toplum maşıklaştırmaktadır. Amerika'nın Türkiye'nin ve siyasetini etkileyen en Ortadoğu sınırına müdahalesi ikili ilişkilerdeki sorunları daha keskin hale getirmiştir. Irak savahassas ve önemli konu şı Türk toplum ve siyasetini etkileyen en hassas olan Kürt kimlik soru- ve önemli konu olan Kürt kimlik sorununa donuna dokunmuştur. kunmuştur. AKP hükümeti Kürt sorunu üzerine daha açık ve aktif açılımlar yapmış ve kısmen başarılı olmuştur ancak, bu açılımlar politik yelpazede tansiyonu oldukça yükseltmiştir. 1990'dan bu yana elde edilen tecrübeler (Suriye ve İran'da olduğu gibi) Irak'taki gelişmelerin Türkiye'nin iç güvenliğini çok yakından etkilediği izlenimini güçlendirmiştir. PKK saldırılarının son zamanlarda tekrar artması bu bölgedeki gelişmelerin öneminin altını çizerken, Batı'nın -ve özellikle Amerika'nın- Kuzey Irak'ta Kürt milliyetçiliğini destekleyeceği korkusunu da canlandırmıştır. Ankara 1998'de Suriye'nin PKK'ya desteğinden dolayı savaşın eşiğine kadar gelmiş ve Türkiye'nin sınırlarını bir saldırıya karşı korumak amacıyla Kuzey Irak'a müdahale etmiştir. Kısacası, Iraklı Kürtler ülkenin dış politikasının en sıkıntılı boyutunu ve elit kesimle kamuoyunun tarihsel hassasiyetinin bir parçasını oluşturmaktadır. Irak savaşı sonrasında da Washington'la sürtüşmelerin ve karşılıklı taahhütlerinde odak noktası olmuştur. Hiç şüphesiz birçok Türk Amerika'nın Kürt ayrılıkçılığı ve Irak politikası hakkındaki niyet ve stratejisini yanlış değerlendirmektedir. Birbirini izleyen Amerikan yöneticileri Birleşik Devletlerin Irak'ın bölünmesinden [204] 21. YÜZYIL Nisan / Mayıs / Haziran 2007 Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri ve Jeopolitik Aldatma veya bağımsız bir Kürt Devletinden yana olmadığını ve NATO müttefiklerinin bağımsızlığını ve güvenliğini kimsenin tehdit edemeyeceğini açıkça ortaya koymuştur. Bu konuda sık sık tekrar edilen güvenceler Amerika'nın Kuzey Irak'taki politikalarına karşı var olan geniş çaptaki Türk şüphesini azaltmak konusunda fazla işe yaramamıştır. Amerika'nın birleşik Irak ve Türkiye'nin güvenliği konusundaki taahhütlerinin en somut göstergesi PKK'nın tabanına ve liderlerine karşı gerçekleştirilecek ortak harekât olabilirdi. Birçok Amerikalı stratejist de bu görüşü paylaşmaktaydı. Fakat, zaten Amerika'nın dikkat ve kaynakları istikrarsızlığın hala hüküm sürdüğü Irak'ta iken ülke içinde özellikle Washington açısından nispeten güvenilir bir bölgede yeni cepheler açmak konusunda çok az siyasa oluşturucusu istekli olacaktır. Sonuç olarak Amerikan siyasa oluşturucuları, tüm çabalarını Türkleri Birleşik Devletlerin politikaları konusunda rahatlatmak için harcamak zorunda kalmışlardır (2005 Aralığında, Amerikan istihbaratının üst düzey yetkililerinin, muhtemelen bu konunun tartışıldığı Ankara ziyaretinin Türk gözlemciler tarafından hoş karşılanmasına rağmen). Amerikan ve Türk tarafının tercihlerine bakılmaksızın, iki tarafın da, Irak'ta devam eden kargaşadan bağımsız bir Kürt devleti çıkabileceği ihtimalini hesaba katması gerekmektedir. Bu senaryo Türkiye'nin stratejik tartışmalarında da tabu olmaktan çıkmıştır ve bazı analistler kalıcı Kürt devle21. YÜZYIL Nisan / Mayıs / Haziran 2007 [205] Dr. Ian Lesser tinin kontrol altında tutulabileceği, bölgesel sınırlar içinde barınabileceği ve hatta Türkiye için stratejik bir değer haline gelebileceğini tartışmaya başlamışlardır. Tabi ki bu düşünce Türkiye'deki genel kanı değildir. En kolay koşullar altında bile, Ankara batılı ortaklarıyla işbirliği yapmadan, tek başına, Kürt devletinin ortaya çıkmasına karşı koymayı zor bulabilir. Türk askerinin Kuzey Irak'a, yeni devletin ortaya çıkışını yönlendirmek veya engellemek, veya PKK'ya karşı daha aktif harekete geçmek için müdahale etmesi Ankara'nın Birleşik Devletler ve Avrupa ile ilişkilerinde ciddî siyasî bedeller ödemesi anlamına gelmektedir. Bütün bunlar Türkiye-ABD ilişkilerinde Kuzey Irak'ın ve Kürt sorununun ne kadar önemli olduğunun altını çizmektedir. Irak'ın da ötesinde, AKP hükümeti yönetiHatırı sayılır Kürt nüfumindeki Türkiye, Ortadoğu'da, odak noktası suyla İran da Türkiye'olan Avrupa ile ilişkilerden daha aktif görev alnin, ABD'nin Irak'ta ma politikası izlemektedir. Tabii ki bu, Türkibulunması hususundaki ye'nin Ortadoğu'daki komşularıyla ilişkileri hakkaygılarını paylaşmakta kında süregelen çelişkili tutumunu tamamen bir kenara bıraktığı anlamına gelmemektedir. Az ve diğer birçok konuda sayıda Türk, Güney ve Doğu ile bağların ekonoda ABD ile ters düşmek- mi ve dış politika bağlamında Batı ile bağlara çok ciddî bir alternatif olduğunu tartışmaktadır. tedir. Fakat bu iki alan Türk dış siyasetinde bir arada bulunabilir ve AKP hükümeti bu tezi seleflerinden çok daha ötede bir noktaya taşıma konusunda eğilimli görünmektedir. Şam ve Tahran'a karşı Batı politikalarının daha iddialı hale gelmeye başladığı bir dönemde, Suriyeli ve İranlı siyasîlerle üst düzey görüşmeler, ziyaretler ve işbirliği anlaşmaları bunu göstermektedir. Eğer Türkiye, dış politikasını Ortadoğu'da daha aktif rol almak doğrultusunda dengelemeye ve çeşitlendirmeye devam ederse bu, Amerikalı yöneticileri Ankara'nın tarihsel olarak batıya dönük tutumunu değiştirdiğini düşünmeye sevk edecektir. Bu korkular, bütün ihtimaller içinde sadece Avrupa'dan uzaklaşmanın devam etmesi ve Türkiye veya başka bir yerde milliyetçiliğin belirgin bir biçimde yükselmesiyle gerçekleşebilir. Bu noktada Amerikalı siyaset oluşturucuları için çok daha faydalı soru ise Ankara'nın yeni bölgesel etkinliğinin Batı amaçlarını destekleyip desteklemeyeceğidir. Erdoğan Hükümeti, Şam ve Tahran'da kullanışlı bir konum elde etmiştir. Türkiye zaten Lübnan'daki soruşturmada Suriye'yi BM'li yetkililerle işbirliği yapmaya zorlama çabalarında gayet açık bir şekilde aracılık yapmaktadır. [206] 21. YÜZYIL Nisan / Mayıs / Haziran 2007 Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri ve Jeopolitik Aldatma Bu sorundaki kendi çıkarlarına ve Tahran'la gelişen ekonomik ve siyasî ilişkilerine bakılırsa, Türkiye'nin İran'la nükleer istekleri üzerindeki görüşmelerde faydalı bir rol oynaması muhtemeldir. Türkiye'nin kuzey sınırında yıllardır nükleer bir cephanelik ile birlikte yaşanmasına rağmen Türk stratejistler bölgede artan eğilim karşısında ülkenin korunmasızlığından iyiden iyiye endişelenmektedirler. İran zaten Türk nüfusunun yoğunlaştığı yerlere kadar erişebilen füzeleri konuşlandırmış durumdadır ve Ortadoğu'da nükleer silahlı yeni bir komşu olasılığı Ankara'yı ciddî olarak endişelendirecektir. Bölgede nükleer silahlı İran'ın muhtemel sonucu olarak birden çok nükleer gücün ortaya çıkması stratejik çevreyi çarpıcı bir biçimde değiştirecektir. Bu, Türkiye için zaten bir endişe kaynağı olan Rusya'nın stratejisini tekrar nükleerleştirmesine yol açabilir ve Ege'den Orta Asya ve gerisine kadar uzanan bölgede bütün Daha iddialı bir Rusya, askeri denge ve stratejileri etkileyebilir. Türkiye buna kendi nükleer programını takip ederek ce- Türkiye'nin bakışını devap verecek gibi görünmemektedir. Fakat bu ğiştirip, uzun vadede bir NATO'nun güvenlik garantisinin güvenilirliğini rakip olarak Türklerin ve etkisini temel sorun haline getirecek ve An- geleneksel endişelerini kara'yı, Washington'la güvenlik ilişkilerini nükleer bir garantör olarak güçlendirme ve yenile- canlandırabilir. me yoluna itecektir. Ortadoğu dışında da, Türkiye'nin Amerika ile işbirliğinde çeşitli menfaatleri vardır. Karadeniz, Atlantik'in her iki yakası içinde yükselen değer konumundadır. Türkiye bu bölgedeki gerek hafif gerekse sert güvenlik sorunlarını görmekte ve çok taraflı işbirliği kararlarında lider rolü oynamaktadır. Fakat Amerikan siyaseti hakkında var olan şüpheci tavır, özellikle NATO çerçevesi dışında kalan Amerikan diplomatik ve askeri tavırlarına karşı tedbirli davranmaya sebep olmaktadır. Rus çıkarları hususundaki, 1990'ların ortasından bu yana Türkiye ve Rusya arasında ortaya çıkan karmaşık ekonomik ve enerji bağlarını teşvik eden ihtiyatlı tutum da kısmen bu denklemin bir parçasıdır. Daha iddialı bir Rusya, Türkiye'nin bakışını değiştirip, uzun vadede bir rakip olarak Türklerin geleneksel endişelerini canlandırabilir. Fakat şu anda Ankara Moskova ile ilişkileri dikkatli sürdürme eğiliminde ve hatta ABD ve Avrupa ile ilişkileri de sınırlama yoluna gitmektedir. Amerika'nın Bosna ve Kosova'daki duruşu Türkler tarafından beğeniyle karşılanmış ve Balkanlarda Türk ve Amerikan politikaları büyük oranda örtüşmüştür. Bu noktada, Türk tarafının tutumu, Avrupa'nın sorumluluk 21. YÜZYIL Nisan / Mayıs / Haziran 2007 [207] Dr. Ian Lesser alanındaymış gibi görünen bölgeye Washington'u dahil edebilir. Benzer bir şekilde Türkiye ve Yunanistan arasında Ege'de hüküm süren, Washington tarafından gayet olumlu karşılanan barış havası da, başka yerlerdeki daha önemli diplomatik ve güvenlik önceliklerinin de bir sonucu olarak Amerika'nın bölgeye ilgisiz kalması anlamına gelmektedir. Ankara, Birleşik Devletlere kuzey Kıbrıs konusunda temel aktör olarak bakıyor olabilir ancak adanın geleceği Türkiye'nin AB adaylığı ve Avrupa politikalarıyla yakından ilgilidir. Washington çoktandır Kıbrıs konusundaki gelişmelerde çekim merkezi olmaktan çıkmıştır. Amerikan Ortaklığının Farklı Bir Türü Amerika'nın uluslar arası ortakları arasında 11 Eylül 2001'den itiba- Washington'la bağlarını, ikili ilişkilerde tarihsel ren, Amerikan güvenlik ayırt ediciliğe ve özgünlüğe odaklanacak şekilde ve dış politikası, Türkiye özelleştirmeye yönelik anlaşılır bir eğilim var. Fakat ABD tarafından bakıldığında bu ilişkiler, ile ortaklığı bağlamında en önemlisi bile, bölgesel nitelikli çıkarlarla Birleşik Devletlerin do- münhasır olmayıp, küresel perspektifin bir parğasını değiştirecek şekil- çası konumundadır. Son on yıldan bu yana, çarde dönüşüme uğramıştır. pıcı biçimde de 11 Eylül 2001'den itibaren, Amerikan güvenlik ve dış politikası, Türkiye ile ortaklığı bağlamında Birleşik Devletlerin doğasını değiştirecek şekilde dönüşüme uğramıştır. Öncelikle terörizme karşı mücadeleye aşırı odaklaşma, geleneksel anlamda birçok dış politika önceliğinin geri plânda kalmasına yol açtı ve dar kapsamda milli güvenlikle doğrudan ilgili görülen alanlarda daha fazla etkinlik kurmayı teşvik etti. Ortadoğu ve Avrasya'da halihazırdaki Amerikan stratejisi, esasen genişletilmiş bir anavatan savunması niteliğindedir. Son yıllarda önceliği iç güvenlik kaygılarına veren Türk stratejisi düşünüldüğünde, bu yaklaşım, Türkler için pek de yabancı değildir. Fakat terörizm ve kitle imha silahlarının yayılması gibi tehditlere karşı artan ilgi, çoktandır devam eden bölgesel bağların ve politikaların belirli fonksiyonel ihtiyaçlara göre değerlendirileceği anlamına gelmektedir. Eğer Türkiye(ya da diğer NATO müttefikleri) aktif yardımda bulunabilirse, yakın işbirliğine giden yol açık olacaktır. Aksi halde Türkiye'nin Irak'taki durumunda olduğu gibi ilişkide algılanan stratejik yarar azalacaktır. Mevcut ortam ilişkiler açısından, en azından güvenlik alanlarında, hayatî hükümlerin ve ihtiyaçların bir sonucudur. İttifak taahhütleri ile uyumunun oluşturduğu “volan” niteliğindeki [208] 21. YÜZYIL Nisan / Mayıs / Haziran 2007 Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri ve Jeopolitik Aldatma mekanizma devingenliğini epeyce yitirmiştir ve anlaşmazlık zamanlarında ilişkinin düzeyini korumada daha az etkin olacaktır. İkinci olarak Birleşik Devletler Türkiye'nin hemen yanı başındaki bölgelerde toplumları dönüştürmeyi amaçlayan daha aktif bir politika izledikçe ve davranışlarda değişikliklere yönelik zorlamalarda bulundukça, Ankara sürekli ve zor tercihlerle karşı karşıya kalacaktır. Irak sadece devam etmekte olan ve en acil durumdaki örnektir. Suriye'deki gelişmelerde korku salma arzusu, ya da İran'ın nükleer çalışmalarıyla ilgili emellerinin güç kullanımı yoluyla önüne geçme girişimi, Türk politikasında yeni ikilemlere neden olacaktır. Yıllardır Birleşik Devletler-Türkiye stratejik ilişkisi büyük ölçüde, esasen Türkiye'nin muhafazakâr dış politika görüşlerine de uyumlu bir yaklaşım olan, karasal ve politik çerçevede bölgesel statükonun korunması üzerine kuruluydu. Bugün Ankara, daha dinamik olan ve hatta ortak çıkarların olduğu alanlarda devrimci amaçlar güden bir müttefikle karşı karşıyadır. Yanlış anlamanın, yanlış idarenin, gerçekçi olmayan beklentilerin veya bunların her üçünün bir ürünü olan Irak üzerindeki anlaşmazlık 2003'ten bu yana problemli olan ikili ilişkilerin merkezinde yer almaktadır. İncirlik üssünün NATO dışı olası kullanımını da içeren güç projeksiyonu konularında üzerinde mutabık kalınmış bir yaklaşımın eksikliği, mevcut koşullar altında 21. YÜZYIL Nisan / Mayıs / Haziran 2007 [209] Dr. Ian Lesser ikili ilişki için daha büyük bir yük olacaktır. Amerikan stratejik toplumu içerisinde yer alan unsurlar Irak savaşının gelişimi çerçevesinde ikili işbirliğinin çökmesini tarihi bir kilometre taşı olarak algılamaya eğilimlidirler ve bu durum bölgesel krizlerde Türk-Amerikan savunma işbirliğinin öngörülebilirliği konusunda ciddî kuşkulara sebep olmaktadır. Esasen, birbirini takip eden Türk hükümetleri 1991'deki ilk Irak Savaşı'nın sona ermesinden bu yana Irak'ta stratejik nitelikli olmayan en sınırlı operasyonlar haricinde İncirlik'in kullanımına izin verme konusunda isteksizdirler. Amerikan güç projeksiyonu için Ankara'nın, topraklarının ve hava sahasının kullanımına ilişkin ketumiyeti, ABD siyasa oluşturucuları için bir sürpriz değildir.(Türkiye Irak'ta devam eden koalisyon operasyonlarını lojistik olarak ve saldırı niteliğindeki operasyonlarla doğrudan yardım haricinde diğer şekillerde desteklemektedir.) Bir NATO ya da BM yetkisi olmasa da veya Türk savunmasının âcil ihtiyaçları başka yollarla karşılanamasa da bu çizgiler boyunca gerçekleşen işbirliği istisnaîdir ve öyle kalmaya devam edecektir. Üçüncü olarak Türkler, genişletilmiş Ortadoğu'da ve Kuzey Afrika'da Türkiye'nin rolü Türkler, genişletilmiş hakkındaki mevcut Amerikan düşüncesinden Ortadoğu'da ve Kuzey tedirginlik duymaya devam edeceklerdir. TürkiAfrika'da Türkiye'nin ye'nin ilişkilerini güneye ve doğuya doğru genişrolü hakkındaki mevcut letmesinden yana olanlar da dahil olmak üzere Amerikan düşüncesin- az sayıda Türk, Türkiye'nin Ortadoğu için bir den tedirginlik duymaya model olması fikrini hoş karşılamaktadır; çünkü ya Türkiye'nin rolünün Avrupa-Atlantik kavdevam edeceklerdir. ramları çerçevesinde tanımlanmasını tercih etmektedirler ya da demokrasinin Arap dünyasına ihraç edilebilirliği konusunda şüphe içerisindedirler, veya bu iki gerekçenin her ikisine de sahiplerdir. Bir dereceye kadar farklı koşullarda ve farklı bir dille AB de Akdeniz'de ve daha geniş bir çevrede demokratik dönüşümü teşvik girişimlerinde bulunmaktadır. Türkiye bu dönüşümde menfaate sahiptir, bununla birlikte doğal olarak Türk kamuoyundaki geniş antiAmerikancılığa karşı Brüksel'den kaynaklanan ve daha az müdahaleci olan yaklaşımı tercih edecektir. Suriye ve İran'a yönelik ekonomik ve politik yaptırımlar amaçlayan Amerikan ve olası bir Avrupa baskısının Ankara'nın bu komşularıyla daha fazla işbirliği içeren son politikasıyla uzlaşması zor olacaktır. Son olarak, ikili ilişkiler açısından kritik durumdaki Transatlantik çerçeve, en hafif söylemle değişim içerisindedir. Avrupa, Amerikan stratejik kay[210] 21. YÜZYIL Nisan / Mayıs / Haziran 2007 Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri ve Jeopolitik Aldatma gılarının ağırlık merkezi durumundayken, Türkiye Avrupa savunması açısından belirli ve öngörülebilir bir yere sahipti. Rusya ile daha yoğun rekabet içeren ilişkilere bir dönüş gerçekleşmedikçe, Amerikan stratejisi esasen küresel bir tabiatın fonksiyonel zorlukları çerçevesinde ifade edilmeye devam edecektir. Bir süre sonra, Çin ve Asya-Pasifik bölgesine yönelik ABD ilgisinde yapısal bir kaymanın gerçekleşmesi için gerçek bir potansiyel ortaya çıkacaktır. Avrupalı gözlemciler periyodik olarak bu olasılığı gündeme getirmektedirler. Çin'in birçok sektörde büyüyen bir tehdit olarak algılanması ve Tayvan'da artan kriz riski ile birlikte ABD'nin Ortadoğu ve Avrasya'daki angajmanının içerikleriyle önümüzdeki yıllar uzak doğuya yönelik göze çarpan bir ilgiye sahne olacaktır. Türk perspektifinden bakıldığında, bu durum bölgesel bir aktör olarak ABD varlığının daha az öngörülebilir olduğu bir dünya anlamına gelmektedir ve kıta çevresinde genişleyen bir Avrupa rolüne duyulan ihtiyaç artabilir. Körfez gibi bazı alanlarda Türkiye'nin işine gelenden çok daha fazla Amerikan etkisi olabilir. Balkanlar ya da Kıbrıs gibi Türk çıkarlarının olduğu diğer alanlarda ABD bağlantısı, çok az olacaktır. İşbirliği İçin Yeni Rotalar Jeopolitik çevrede gelişmeler devam ederken her ki taraf içerisinde dış 21. YÜZYIL Nisan / Mayıs / Haziran 2007 [211] Dr. Ian Lesser politika tartışmalarındaki değişiklikler, ikili ilişkilerin geleneksel şablonlarla daha fazla yönetilemeyeceğini ortaya koymaktadır. Yeni bir yaklaşım geliştirme noktasındaki başarısızlık, özellikle ittifak ilişkilerinin problemli olduğu bu şartlar altında, işbirliği bağlamında genel tabloda daha fazla kötüleşme anlamına gelebilir. Bu analiz, temel zorluklara dikkat çekmektedir. Ayrıca her iki tarafta da zarar görmüş algılamaları destekleyecek fırsatlar, adımlar önermekte ve ilişkinin stratejik karakterini iyileştirmeye yönelik yardım sunmaktadır. İkili ilişkiler çerçevesinde tasavvur edilen bir stratejik ilişkinin sürdürülebilir olmadığını kabul etmek gerekir. İlişkinin geleceğindeki en önemli dış unsur kuşkusuz bir bütün olarak transatlantik işbirliğinin değişmekte olan doğasıdır. İki taraf da Avrupa-Atlantik ilişkilerinin yeni ve pozitif bir çerçeveye kavuşturulmasının güvence altına alınmasında menfaate sahiptir. NATO için sınırlanmış bir rolü de içeren ve görevini yapamaz hale gelen bir transatlantik Mevcut durumdaki güilişkisi Türk-Amerikan ilişkileri üzerinde daha venlik ağırlıklı sistem, yoğun bir baskı oluşturacaktır ve önümüzdeki Soğuk Savaş yıllarının yıllarda Ankara'yı bir dizi endişe verici politika önde gelen ve problemli tercihlerine zorlayacaktır. Bu nedenden ötürü, transatlantik ilişkileri istikrarlı olduğu sürece bir mirasıdır. Washington Ankara'nın Avrupa'ya devam eden yakınsamasından faydalanacaktır. On yıllık bir farkındalığın ardından, Türk ve Amerikan siyaset oluşturucuları halen daha farklı ve geniş tabanlı bir ilişkiyi tanımlamanın ihtiyacı içerisindedirler. Burada ABD'nin Türkiye ve Hindistan ile devam eden ilişkileri arasında şaşırtıcı bir karşılaştırma söz konusudur. Birleşik Devletler Hindistan ile geniş ve aktif bir Hint-Amerikan topluluğu tarafından teşvik edilen, ekonomiden bilimsel ve kültürel bağlara uzanan derin ve çeşitlilik arz eden bir ilişki içerisindedir. Bununla birlikte Washington ve Delhi arasında stratejik bir ilişkinin ortaya çıkmasının zorluğu kanıtlanmıştır. Türkiye ile stratejik ilişki uzun dönemli olsa da, ekonomik ve kültürel boyuttaki geri kalmışlık sürmektedir. İkili ilişkinin temelinde toplumdan topluma münasebetler zayıf olup, ilişkinin mahiyeti yoğun olarak üst düzeydeki politik etkileşimin kalitesiyle ölçülmektedir. Bu, bir dereceye kadar, ilişkilere jeopolitik yaklaşımın ve Türkiye sınırlarındaki ya da hemen yanı başındaki çok yönlü krizlerin kaçınılmaz bir sonucudur. Eğer birkaç senelik süre zarfında İncirlik hava üssünün kullanımına yönelik ilgi azalır, ekonomik ve kültürel işbirliğine vurgu artarsa, bu durum ilişkilere yarar getirecektir. [212] 21. YÜZYIL Nisan / Mayıs / Haziran 2007 Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri ve Jeopolitik Aldatma Mevcut durumdaki güvenlik ağırlıklı sistem, Soğuk Savaş yıllarının önde gelen ve problemli bir mirasıdır. Yapısal nedenlerden dolayı, Avrupa Türkiye için ekonomik işbirliğinin odağı olmaya devam edecektir. Fakat malî hizmetler gibi pek geleneksel olmayan alanlara da katılımı içerecek şekilde, ülkede Amerikan ticaretini ve yatırımını teşvik etmek için fazlası yapılabilir. Bu bakıştaki en önemli faktör, Türkiye'de geniş çaplı bir özel sektör ilgisini teşvik eden, Avrupa Birliği üyeliğine yönelik girişim olarak düşünülebilir. Burada, diğer alanlarda olduğu gibi Avrupa ve Transatlantik meseleleri rekabet niteliğinde olmaktan ziyade, tamamlayıcı ve güçlendiricidir. Kürtlere ve Kuzey Irak'a yönelik Amerikan politikası, özellikle Türk kamuoyundaki görüş çerçevesinde ikili denklemin kaçınılmaz bir parçasıdır. Son on yıldan bu yana, Türkiye'nin milli bütünlüğü ve bu çerçevede güvenliğiyle ilgili ABD taahhütleri bağlamında Washington Türk siyaset oluşturucularına ve kanaat önderlerine güven telkin etme noktasında fevkalâde başarısız olmuştur. Irak'ta büyük ölçekteki Amerikan varlığının azaltılması, muhtemelen NATO liderliği altında olacak uluslar arası bir güçle değişimi ve bu güce Türkiye'nin olası bir kayda değer katılımı, ikili ilişki için faydalı olacaktır. Şu an için Birleşik Devletler Irak'ta makul bir istikrar düzeyini 21. YÜZYIL Nisan / Mayıs / Haziran 2007 [213] Dr. Ian Lesser sağlamakla meşgul görünmektedir ve direnişe karşı mücadelesini Kuzey Irak'tan kaynaklanan PKK şiddetini içerecek şekilde genişletmek konusunda isteksiz durmaktadır. Böyle olmakla beraber, Birleşik Devletler sadece Türk kamuoyunu tatmin için değil, aynı zamanda bir NATO müttefikinin güvenliğini desteklemek için Türkiye'ye bu alandan yönelen tehditlere karşı daha fazlasını yapabilir. Eğer Irak'ta genişleyen bir NATO rolü söz konusu olursa, Türkiye'nin sınırları boyunca PKK sızmalarına karşı koymak mantıklı bir başlangıç noktası olabilir. Ayrıca bir bütün olarak Irak'a yönelik yeni ve daha fazla bir işbirliğini öngören, Türkiye'nin PKK hususundaki kaygılarıyla ilgili Washington'un belirgin yardımda bulunacağı ve Ankara'nın Suriye-Irak sınırı boyunca direnişçilerin sızmaları konusunda Şam'a yönelik baskıya destek sağlayacağı bir yaklaşım tasavvur edilebilir. Irak'a yönelik işbirliğine dayanan, açık bir yaklaşımı geri getirmek mümkün olmakla birlikte, buna dair beklentiler Amerikan önceliklerini olduğu kadar, Türk önceliklerini de yansıtan bir paket yaklaşımı ile fazlasıyla iyileştirilmiş olacaktır. Son olarak, Türk ve Amerikan siyasa planlayıcıları, gelecekteki zorluklar ve stratejik işbirliği ile ilgili, ilişkinin her alanına şamil öngörülemezlik hissini azaltmayı amaçlayan, daha açık bir müzakereye ihtiyaç duymaktadırlar. Ele alınması gereken senaryolar nükleer güce sahip ya da nükleer güce erişmek üzere olan bir İran'la, diplomasinin başarısız olması halinde nasıl baş edileceğini ve Ortadoğu'da nükleer bir yayılmanın uzun vadeli sonuçlarının bir değerlendirmesini içermelidir. Yakın dönemde Ankara, Avrupa, Birleşik Devletler ve en nihayetinde Rusya tarafından paylaşılan bir endişe olan İran'ın nükleer programı meselesinde Türkiye'nin yardımını sağlamak elzem hale gelecektir. Yeni ve daha öngörülebilir bir ilişki mümkün olsa da bu, yeni yaklaşımlar, işbirliği için daha geniş katılımlar ve konular ile her iki tarafta da daha makul beklentileri gerektirmektedir. Ayrıca, çoğunlukla Türkiye'nin konumu üzerine temellenen ve mekâna bağlı bir strateji anlayışını yansıtan işbirliği düşüncesinin sonlandırılmasına, ileri plânlama ve birlikte kararlaştırılmış politikalara dayanan bir yaklaşıma ihtiyaç duyulmaktadır. [214] 21. YÜZYIL Nisan / Mayıs / Haziran 2007