PDF Versiyonu - Kahve Molası
Transkript
PDF Versiyonu - Kahve Molası
Yazýlan, Okunan, Kopyalanan, Ýletilen, Saklanýlan, Adrese Teslim Günlük E-Gazete - Yýl: 2 Sayý: 275 3 Haziran 2003 - Fincanýn Ýçindekiler ■ ■ ISSN: 1303-8923 ■ ABONE FORMU ■ HASANBOÐULDU ... Didem Sökmen Þehir Hikayeleri/Þehrin Yalnýzlýðý ... Betül Ayhan 10 PUAN ... Rana Aslanbay Aydýn TÝP'in Doðuþu ve Batýþý - Üçüncü Bölüm: ... Kemal Duykan email@adresiniz ABONE OL ■ ABONELiKTEN AYRIL ■ HTML TEXT Milenyumun Mandalý...Sait Haþmetoðlu Dost Meclisi, Tadýmlýk Þiirler, Biraz Gülümseyin, Birlikte Oynayalým Ýþe Yarar Kýsayollar, Damak Tadýnýza Uygun Kahveler GÖNDER Önerir misin? Editör'den : Cep Kardeþliði!.. KISAYOLLAR Merhabalar, SON BASKI kahvemolasi.com Arþivimiz Yazarlarýmýz Manilerimiz Forum Alaný Ýletiþim Platformu Sohbet Odasý E-Kart Servisi Sizden Yorumlar Medya Ýletiþim Reklam Gizlilik Ýlkeleri Kim Bu Editor? KAPI KOMÞULARIMIZ Haziran ayý geldi mi alýr beni bir müteessir. Karalar baðlar, doluyu kaldýrýr boþu koyar, boþu kaldýrýr doluyu koyarým. Hesap eder kitap eder iþin içinden çýkmaya çalýþýrým. Okullardan dem vuruyorum. Hani þu vermezsen olmaz, verirsen süründürür özel okullar çýkmazýndan. Köþedeki mahalle mektebini unutalý yýllar oldu. Elde çanta koþa düþe okula gidiþlerin yerini servis cambazlýðý aldý. Bir önlük, bir kalem, bir defter, bir çanta devri kapandý, çok forma, çok servis, pentium bilgisayar devri açýldý. Zorunlu eðitim sorunlu eðitim, bedava öðretim dolarlý öðretim oldu. Özel okullar devletin öðretmenlerini kaptý, bize de onlarýn kapýsýnda kul olmak kaldý. Eskiden eti senin kemiði benim derlerdi analar babalar, þimdilerde neka ekmek oka köfte, para verdim boru mu diye salýnýyorlar. Haksýzlar mý? Deðiller tabi. Yýllardýr ite kaka yürüyen Milli Eðitimimizde pes edip yularý özel okullara kaptýrdý iþte. Ben yiyemedim bari onlar yesin zihniyeti egemen oldu. Eðitimde fýrsat eþitliði masaldý efsane oldu gitti yerine cep kardeþliði geldi. Dertliyim dertli. Çocuklarýmýz herþeyin en iyisine en güzeline layýk bu tartýþýlmaz. Tartýþtýðým bizleri bu açmaza sürükleyenler. Eðitime gereken önemi sözde deðil özde verselerdi bugün konularýmýz çok daha farklý olurdu. Müfredatý uygulama sürecinde 0 ila 15 milyar arasýnda bir yeri seçmekle karþý karþýya kalan velinin düþtüðü durumlarý anlamak için evliya olmak gerekmez. Kuþ kondurduðu için 15 milyar isteyen okullarýn baþarýsý ile kondurmadan düz vites çalýþan mahalle mektebinin yetiþtirdikleri arasýndaki farký görmekte öyle kolay deðil. Sonuçta pahada hafif yükte aðýr okul seçeceðimize yükte hafif pahada aðýr seçimlere zorlanýyoruz vesselam. Sorunda soruda çok ama seçenek fazla yok. El mahkum kesemize uygun bir okul bulacaðýz sonunda. Sonuçta kazanan yavru olursa ne ala, aksi olursa alsana bir baþka derd-i azam. Anladýnýz belki bizim minik Ege ilkokula baþlýyor. Yeteneklerini ortaya çýkaracak, ileride adam olmasýný saðlayacak okulla cebimin analitik koordinasyonunu saðlamaya çalýþýyorum. 7 ile 15 milyar arasýnda deðiþen özel okul fiyatlarý liste halinde önümde, bulabildiðim okul baþarý yüzdeleri cebimde, mekan ve olanaklarý aklýmda, hop oturup hop kalkýyorum. Fazla da vakit yok. Cuma'ya kadar bir karar vermek lazým. Ýþin içinden çýkamazsam, alacaðým Ege'yi karþýma, dökeceðim önüne seçenekleri, olmazsa gidip yerinde inceleme yaptýracaðým. En uygun kararý gene o verecektir eminim. ........... Kahve Molasý'ný hazýrlarken en zevk aldýðým günler sizleri yeni yazarlarla tanýþtýrdýðým zamanlar oluyor. Ýþte bugünde o güzel günlerden biri. Sevgili Rana Aslanbay 30 sene sonra Kahve Molasý aracýlýðýyla biraraya geldiðimiz bir arkadaþým. Araya giren yýllarýn ardýndan birikimlerini bizlerle paylaþmak için ilk adýmý attý. Gerisi hýzla gelecek eminim. Bir diðer yazarýmýz sevgili Didem Sökmen. Daha önce bir kere yazan Didem'le Kahve Molasý'nda deðiþik tatta mekan hikayeleri yazmasý konusunda sözleþtik. Her ikisine de hoþgeldin diyor sizleri bugünkü sayýmýzla baþbaþa býrakýyorum. Bir sonraki sayýda buluþuncaya kadar bulunduðunuz yerden bir adým öne çýkýn. Sevgiyle... Cem Özbatur Mekan Hikayeleri : Didem Sökmen HASANBOÐULDU Öncelikle merhaba tüm Kahve Molasý okuyucularýna. Yayýnlanmaya baþladýðý ilk günlerden bu yana, ofiste güne baþlarken zevkle okuduðum; etrafýmda hemen hemen herkese önerdiðim, özel bir kitlesi olan böyle bir gazeteye bir gün dahil olmak çok güzel. Üniversitedeyken yazmaya karþý hevesim çok daha fazla artmýþtý; bir gün deðerlendirilecek bir yerlerde yazacaðýmý biliyordum. Bu çok güzel bir duygu.... Neyse coþkum o kadar fazla ki bana ayrýlan bu köþede sýrf bununla ilgili yazabilirim. Evet gelelim bu köþeye. Efendim bu bölümde sizlere Türkiye'nin bence gezilmesi ve görülmesi gereken yerlerinden bahsetmeye çalýþacaðým. Ama bu yazýlar-okudukça da göreceðiniz gibi- tatil önerisinden biraz farklý olacak. Amacým sizlere o yerleri efsaneleriyle, öyküleriyle, hikayeleriyle anlatmak. Biraz benim gözümle görmenizi saðlamak. Þimdi sizleri duyar gibiyim "vakit mi var gezmeye" gibi yakýnmalarýnýz vardýr mutlaka; ama bununda çözümü var. Ýstanbul'da da ya da Ýstanbul'a günü birlik mesafelerde de gezilecek, dinlenilecek çok yer var. Onlarý da sizlere anlatacaðým. Babam gezmeyi çok seven bir insan, þanslýyým bu yüzden. Yaþýtlarýmýn görmeye fýrsat bulamadýðý birçok yeri gezdim. Senede üç dört sefer geziye çýkan bir aileyiz. Zamanla yazýlarýma ailemle gezilerden anýlarda eklemek istiyorum. Ayrýca sizlerden gelecek çeþitli önerilere ve kaynaklara da açýðým. Evet artýk baþlayalým: "Ben bir gezginim iþim sürekli gezmek, gezemediðim yerleri ise hayal etmek... Tüm gezmeyi sevenler Haydi !! Sizde benimle birlikte gelin bu yolculuklara; sizde hayal edin benim gibi... Dünya, Türkiye, yaþadýðýnýz þehir ayaklarýnýzýn dibinde olsun... Haydi daha fazla bekletmeyin beni yolumuz çok uzun..." Ýlk olarak sizlere Ýstanbul' a yakýn bir yerleri anlatmak istedim ama Hasanboðuldu'nun hikayesi beni çok etkiledi. Senelerdir Kaz Daðý'nýn eteklerinde Küçükkuyu'da tatil yaparým, fakat bu bölgenin bu kadar etkileyici olduðunu bilmiyordum. Kaz Daðý aslýnda bir hazine... Neredeyse her köyünün, her metrekaresinin, her taþýnýn, bir hikayesi bir efsanesi var. Antik çaðlarda "Ýda daðý" olarak bilinmektedir. Mitolojide üç büyük tanrýça arasýnda geçen ünlü güzellik yarýþmasýnýn yapýldýðý dað olmasýnýn yanýnda yarýþmanýn yargýcý ve Troia Savaþý'nýn çýkmasýna neden olan Çoban Paris'in büyüdüðü dað olarak bilinir. Bu ayrý bir yazýmýzýn konusunu oluþturacak kadar güzel bir hikaye; o yüzden kýsa bir tanýmlamayla geçmek istiyorum þimdilik. Kaz Daðý, Edremit Körfezine hakim, eteklerinde, Küçükkuyu, Akçay, Altýnoluk, Güre gibi hepsi baþlý baþýna birer cennet olan yerleri barýndýrmaktadýr. Çanakkaleye yaklaþýk bir saatlik uzaklýkta bulunmaktadýr. Türkiye'nin oksijen deposu olarak adlandýrýlmaktadýr. Zeytin aðaçlarýyla dolu bu cennetin hikayelerinden biridir Hasanboðuldu. Edremit'ten baþlayarak Zeytinli, Beyoba, Sutüven rotasýnda devam edip, sonradan adý Hasanboðuldu Büveti olan Gök Büveti'nde sona ermektedir. Hasan'ýn boðulduðu görülmemiþ sadece söylenmiþ... Hasan Zeytinli'de bahçývanmýþ. Ufak bir bahçesi varmýþ; anasýyla yaþayýp gidermiþ. Daha gencecikmiþ. Düðünde, bayramda rakýya, oyuna oturmaz, anasýndan baþka kadýna bakmaz, yani kýz gibi oðlanmýþ Hasan. Bir gün Bostanlarý (kavun-karpuz) sattýðý Edremit Pazarý'nda Yüksekoba'dan Emine Hasan'ý görmüþ. Emine güçlü kuvvetli, dað gibi kýzmýþ. Babsýyla çalýþýr, her iþe koþarmýþ. Çocuklarla da arasý çok iyiymiþ. Ýþte bu Emine, Hasan'dan bostan almýþ. Hasan bostanlarý Emine'nin heybesine doldururken, "Kaz Daðý çetin yoldur, yörük kýzý nasýl çýkaracaksýn bu bostanlarý ?" demiþ. Emine gülmüþ:"ne sandýn düz ovalý, biz daðlýyýz, bundan çok daha fazlasýný taþýrýz." demiþ. Ertesi hafta emine bostanlar çok iyi çýktýðý için Hasan'a bir teneke bal getirmiþ. Hasan mahçup olmuþ. Pazar bitimi köye dönerken Hasan, yolda Emine'yi görmüþ. Heybesini eþþeðe yüklemesini rahat gitmesini söylemiþ; ama Emine sonrasýnda yolu uzun olduðundan kabul etmemiþ. Az konuþmuþlar, çok bakýþmýþlar ve gönülleri birbirini sevmiþ. Artýk her hafta pazardan birlikte döner olmuþlar. Emine arada Hasan'ýn bahçesine uðrayýp, bal, süt getirir olmuþ ona; Hasan'da bu yörük kýzýna dut silkmiþ, viþne kiraz toplamýþ. Bunu görenler olmuþ; aralarýndaki bu yakýnlýk konuþulmaya baþlamýþ. Hasan'ýn anasý bakmýþ olacak gibi deðil, almýþ oðlunu karþýsýna, "Baban öleli erkeði oldun bu evin. Artýk bu eve bir kadýn lazým. Ben bu gün varým yarýn yoðum. Ben sana köyden bir kýz isterdim ama sen bu yörük kýzýný sevdinse, ben obasýna gidip isteteyim. Güz yaklaþtý, zeytinden sonra da düðünü yaparýz." demiþ. Dile getiremediði, uzun süredir de içinde olan bu isteði Emine'ye söylediðinde, kýzýn yüzü sapsarý olmuþ, "Kýþ derdi senden önce benim içime çöktü. Ne ben köyde yapabilirim ne de sen obada. Biz bir günah iþledik. Artýk sen beni unut, ben de seni" demiþ. Hasan'ýn ellerine sarýlmasý kar etmemiþ ve yörük kýzý Emine Hasan'ýn yanýndan koþarak gitmiþ. Ardýnda bakakalan bir Hasan býrakmýþ. Hasan'ýn artýk yüzü gülmez olmuþ. Ne yaptýðýný bilmez bir halde yaþar olmuþ. Dayanamaz olunca da Yüksekoba'ya giden yolun üstünde Emine'yi beklemiþ. Yörük kýzýný görünce sarýlýp "Ben de geleyim senle ananla babanla tanýþayým. Sen köyde yaþayamazsan ben obada yaþarým. Emine bunun mümkün olmadýðýný, Hasan'ýn yörük hayatýna dayanamayacaðýný anlatsa da diller dökse de inandýramamýþ Hasan'ý. "Peki "demiþ. "Haftaya beni burada bekle cevabýmý al." Bir hafta su gibi akýp geçmiþ. Hasan anasýyla helalleþmiþ. Yolun baþýnda Emine'yi beklemeye baþlamýþ. Sýrtýnda sanki içinde pamuk varmýþ gibi hafif duran bir çuval varmýþ. Emine ailesinin ona deli kýz dediklerini, ama bu tuz dolu çuvalý, Hasan hiç durmadan yörüðe kadar götürürse ancak o zaman evlenebileceklerini söylemiþ. Hasan kabul etmiþ ve yola düþmüþler. Beyobasý'ný geçtiklerinde ayaklarý kuþ gibi uçan Hasan'ýn yüzü gözü ter içinde kalmýþ, rengi atmýþ. Emine" Hasaným etme eyle , yazýk etme kendine, ver çuvalý bana ben yoluma gideyim. Sen de köyüne dön." Hasan'ý ikna etmek ne mümkün. Yola devam etmiþler. Sutüven'in oraya geldiklerinde Hasan biraz durmak istemiþ. "Eminem tuz yaktý sýrtýmý, bu zulümdür. Gel birlikte köye dönelim." Demiþ. Emine "Durmak yok, kavlimizde durmak yok" demiþ. Emine'nin içi parça parça olmuþ ama içini dýþarý dökmemiþ. "Sen dön Hasan ver çuvalý bana ben yoluma gideyim." Hasan son bir gayrete gelmiþ. Ama Gök Büvet'in orada dizlerinin üstüne çökmüþ. Emine tek söz söylemeden çuvalý alýp yoluna devam etmiþ. Hasan arkasýndan baðýrmýþ:" köyüme dönemem obaya da gidemiyorum. Ben burada ne ederim. Býrakma beni Emine "demiþ. Ama nafile. Emine yoluna devam ederken Hasan'ýn baðýrdýðýný duymuþ. "Emine ben senin ardýndan gelemedim, sen benim ardýmdan gel!! " Emine soluk almadan obaya varmýþ. Çuvalý sýrtýndan atýp olduðu yere yýðýlmýþ. "Duydunuz mu? Hasan beni çaðýrýyor." Hasan'ý Gök Büvet'in orada býraktýðýný söyleyince dellendiðini zannetmiþler. Oradan buraya kimin sesi duyulur ki!! Emine ýsrar edince gitmeye zor tutmuþlar o gece Emine'yi. Gün aðarýrken Gök Büvet'e gitmiþ Emine. Aramýþ, taramýþ. Bir de ne görsün Hasan'ýn dallý çevresi koca çýnarýn su içindeki dallarýna takýlmýþ yüzüyor. Onu oradan almýþ, koynuna sokmuþ ve "Hasan'ým neredesin ses ver. Yanýna geleyim." Daðlar taþlar ses vermiþ: "Emine ben senin ardýndan gelemedim, sen benim ardýmdan geleceksin !!" Yemeden içmeden üç gün boyunca Hasan'ý aramýþ her yerde. Zeytinli'ye gidip anasýna sormuþ. Ama sonunda Hasan'ýn Gök Büvet'te öldüðüne inanmýþlar. Emine'yi ise kimse inandýramamýþ öldüðüne, o hala "Hasaným beni çaðýrýyor" dermiþ ; kaçýp kaçýp büvetin oraya gider Hasan'ý ararmýþ. Anasý babasý peþine düþmüþ, üstüne kilit vurulmuþ ama yine de kaçýp gidermiþ. Bir gün anasýna "Hasanla biz sözleþtik, Gök Büvette buluþacaðýz" demiþ ve kaçýp gitmiþ. O akþam üstü dönenler Emine'yi koca çýnarýn dalýnda Hasan'ýn çevresiyle asýlý bulmuþlar. Hikaye aslýnda daha uzun, biraz da hüzünlü. Emine'nin Hasan'ý ararken, beklerken yaktýðý aðýtlar var. Hikayenin geçtiði yol boyunca gezeken yaþýyorsunuz sanki bu aþký, etraftan soyutlanýyorsunuz; ayrý bir yer orasý... Doðal güzellikleri anlatýlamaz etkileyici. Her adýmda bir akarsu, dere, þelale karþýlýyor sizi. Yürüyüþ parkuru olarak çok uygun. Edremit' e gidip de sakýn görmeden dönmeyin. Bu bölgede konaklamak için çok fazla seçenek var. Ama sizlere ben köylerdeki ya da kasaba merkezleri dýþýndaki küçük otellerde ya da pansiyonlarda kalmanýzý önereceðim. Hem fiyatlarý makul hem de oranýn doðallýðýný rahat yaþamanýz için. Bence yaþayýn bu yeri hem de doyasýya... Þu zamanda böyle duygulara fazlasýyla ihtiyacýmýz var. Ýstanbul'da da olsanýz baþka bir þehirde de olsanýz en azýndan bir hafta sonunu ayýrmaya deðer emin olun. Þimdilik bu kadar. Bir sonraki yerde buluþmak üzere. Gezmekten asla sýkýlmayýn, geziye çýkmaktan þüphe duymayýn. Gezi bitiminde emin olun yorgunluðunuza deðecek. Öykünün kaynaðý: GEZÝ Dergisi (sayý -11) Didem Sökmen ddmskmn@mynet.com Yorum Oku / Yaz Yukarý Kaþif Kahveci : Betül Ayhan Þehir Hikayeleri/Þehrin Yalnýzlýðý Bütün þehirler birinin aynýsý mý? Evler, sokaklar, caddeler, meydanlar… Hepsini birbirinden ayýran sadece ebatlarý mý? Daha yeþil, daha çok çiçekli olanlar, daha iyi süslenmiþ olanlar daha mý güzel oluyor? Ya da içinde en çok insan gezen en güzeli mi? Parlak neonlar, kocaman spotlar, fosforlu renkler daha mý güzel kýlýyor þehri? Ya da çok daha derine mi bakmalý insan? Duygulara, yaþamlara, inançlara, fikirlere mi baðlý þehrin güzelliði? Genel geçer yargýlardan uzaklaþýp, kalýn puntoyla altý çizilen yalanlara kulaklarýný týkayýp, iþaret edilenden çok saklanana odaklanýp, öze indiðinde kentleri birbirinden ayýran ayrýntýlarý daha mý net görebilirsin? Ben, biz neredeyiz, nasýl bir kaosun içinde sürüklenmekteyiz, gittiðimiz yer neresi veya aslýnda nereye gitmek istiyorum diye kendi kendine sorduðunda daha mý kolay olur þehrin ruhunu, dilini, anlattýklarýný, hissettiklerini anlamak? Þimdiye kadar gördüðüm kentlerin hepsi birbirinin ayný gibi geliyor. Kiminde binalar daha büyük. Eskiden han denirdi bunlara, þimdi plaza diyoruz daha asortik olsun diye. Camdan sarkýp kapý komþuyla konuþmak bir yana, kapý komþunun kim olduðu bile bilinmiyor çoðu zaman. Kiminde evlerin bahçesi oluyor hep. Bahçede tahta bir masa, yanda saksýlar içinde sardunyalar, masanýn üzeri sarmaþýklarla kapatýlmýþ. Bir kýsmý buram buram yalnýzlýk kokuyor. Tüm sokaklarýný dolaþsanda selam verecek/alacak bir Allah'ýn kulu ile gögöze gelemiyorsun. Ama malum, insan burnu 4 dakikadan sonra kokuya karþý hissizleþiyor. Sonuçta herbirinin bir diðeriyle ayný olduðu hissine kapýlýyorum. Farklý olan tek þey o zamandaki ben yalnýzca. Peki yalnýzlýk, yalnýzlýk heryerde ayný mý? Ayný insan kalabalýðý içinde ayný derecede mi yalnýzlýk herkeste? Kimsenin kimsesi yok mu yoksa? Etrafýmýzda dolaþan 'seni seviyorum' oyunlarý sadece iyi kurgulanmýþ dramalar mý? Belli baþlý birkaç isim dýþýndakiler akýþý bozmamak için mi eþlik ediyor bu oyuna? Bu kentte deðilde bir diðerinde olsaydýk, mesela evleri hep bahçeli olanda, o zaman birbirimize ve kendimize bakýþýmýz daha mý farklý olurdu? Ya þu yalnýzlýk kokanda hep birlikte yaþasaydýk birbirimizin ellerinden tutarmýydýk, tutabilirmiydik? Yoksa zaman ve mekan mefhumlarýný hiç dikkate almadan ayný hayatlarý mý sürerdik farklý maskeler altýnda? Ýçimizdeki yalnýzlýk duygusunun varlýðýnda, büyüklüðünde kentlerin rolü var mýdýr, var ise nedir? Ýnsanýn içindeki boþluk ne garip bir þey. Sadece bende deðil, herkes bir parça yabancý galiba hayata. Hepimizin kafasý bir parça karýþýk. Tamam, bu böyledir diye kesin yargýlarla isimlendirdiklerimize bile þüphe ile bakabiliyoruz kimi zaman. Bir soru iþareti hep biryerlerde asýlý kalýyor. Arada bir kendini gösterip köþesine çekiliyor sonra. Kapkaranlýk bir gecede bir el fenerinin ya da bir lüks lambasýný aydýnlattýðý kadar yeri görebiliyoruz sadece. Gerisi kocaman bir boþluk, bir muamma. Bu muammanýn içinde tek baþýmýza kalýveriyoruz bazen. Cevaplarý yada cevaplara ulaþmak için doðru sorularý tek baþýmýza bulmak zorunda kalýyoruz. Hepimizde biraz var bu içsavaþtan. Yoksa yalnýzlýk þarkýlarý herkesi ayný derecede etkilermiydi? Ne çok soru buldum yine kendime. Afferin bana. BeT bet_ayh@mynet.com Yorum Oku / Yaz Yukarý Þimdilik Misafir Kahveci : Rana Aslanbay Aydýn 10 PUAN Kahve Molasý'na bir yazý yazmaya niyetlendiðimde ilk yazýyý yazmanýn gerginliðini bu denli güçlü yaþayacaðýmý düþünmemiþtim doðrusu. Oldum olasý, yazmayý severim. Konuþurken çok heyecanlandýðýmda ya da çok üzüldüðümde, boðazýma koca bir yumru týkanýp kendimi ifade etmemi engellediðinden olsa gerek, yazmak her zaman bana daha çekici gelmiþtir. (Tabii bu cümleye bakarak beni hiç konuþmayan, sessiz sedasýz biri sanacaksýnýz eminim ama bazen kendi sesimi fazla duymaktan ben bile sýkýlýrým.) Kimi zaman yazma isteði o kadar abartýlý bir biçime gelir ki, sanki o anda oturabilsem raflar dolusu yazabilecekmiþim gibi hissederim. Günlük koþuþturmamýn arasýnda, kendime ayýrabildiðim küçücük bir zaman aralýðýnda yazmaya kalktýðýmda ise sanki kelimeler bir yerlere saklanmýþlar da ben bir türlü onlarý bulamam. Kahve Molasý ile tanýþmama yol açan sevgili arkadaþým Nuray Ýnöntepe'nin yazýlarýný okuyunca, o akýcý anlatýmýndan o kadar etkilendim ve anlattýklarý gözümün önünde öyle bir canlandý ki, yine döktürme duygularým kabardý. Aslýnda kýskandým yani. Lakin, gel gör ki, bir gerginlik üzerimde, bir çekingenlik.......Bu arada bir de Nuray bana okuyucu olarak 10 puan verince daha da gerildim. Ya ben o kadar iyi yazamazsam, ya bana 10 puan veren çýkmazsa ve yazarlýk hayatým en baþýnda sekteye uðrarsa ?????? diye düþünürken, kendimi klavyenin baþýnda buldum. Aslýnda zaten klavye baþýndaydým ama yazdýklarým hep resmi raporlar, yazýþmalar ve hesaplamalardan öte gitmediði için, farklý bir iþ yapmaya baþlayýnca sanki klavyem de farklýlaþtý. O simsiyah, çok ciddi görünüþlü klavye birden renklendi, az ötede oturan mühendis arkadaþýn sahaya gömdürmeye çalýþtýðý yakýt tanklarýný taþerona tarif ediþi bile kulaklarýmý daha az týrmalamaya baþladý. Ýstanbul'da yaþayan herkesin yakýndan bileceði gibi, bu muhteþem þehir, sýradan yaþantýlarý olabildiðince sýkýntýlý hale getirmekte pek ustadýr. Hele bir de iþkolik bir yapýdaysanýz, yandýnýz demektir. Bir þeyler kaçýyormuþ gibi, koþa koþa iþe gelip, bütün gün telefon, bilgisayar, fax vs vs ile didiþmek, biz iþkoliklerin bütün gününü alýr ve eve posanýzý gönderir. Ne eþinize ne de çocuðunuza ayýracak bir tebessüm kalmýþtýr, ne de kendinize ayýracak bir saat. Bu tempoyu 19-20 yýl kadar yaþadýktan sonra, aniden eter koklatýlmýþ gibi uyanýp neleri kaçýrmakta olduðumu farkedince, artýk iþi "iþ" olarak görme lüksünü elde ettim. Ve artýk iþi de hareketlendirmek, biraz daha seyreltebilmek için araya bir þeyler serpiþtirmeye gayret ediyorum. Bu günden itibaren bu serpinti malzemesine yeni bir konu daha ekliyorum ve kahve molalarýma Kahve Molasý'ný ilave ediyorum. Sýk sýk buluþmak ümidi ile. Rana Aslanbay Aydýn Yorum Oku / Yaz Yukarý Görmüþ Geçirmiþ Kahveci : Kemal Duykan TÝP'in Doðuþu ve Batýþý - Üçüncü Bölüm: Güner Samlý Güner Samlý, Antep merkez ilçesinde TOPLUM adýnda sosyalist bir gazete çýkarýyordu. O da pek sosyalist gibi daha on sekiz yaþýný doldurmadan siyasi görüþleri nedeniyle hapsi boylayanlardandý,ancak hükümlü deðildi...Tanýþtýðýmýz zaman benimle ayný yaþlardaydý yirmi-iki yirmi üç civarýnda yani... Ýnanýlmaz derecede namuslu,çalýþkan, bir koltukta dört karpuz taþýyan,arkadaþ canlýsý ayný zamanda gerçek bir gazeteciydi. Ýstanbul da yayýnlanan Sabah Gazetesi köþe yazarlarýndan birisi , geçenlerde Güner Samlý’dan söz eden bir yazýsýnda ”tanýdýðým en namuslu en büyük gazetecidir; öðrencisi olmaktan gurur duyuyorum” demiþti. Türk basýnýnýn bu gerçek kahramanlarýndan hemen hiç söz edilmez.... Yazýyý okuyunca içim burkulmuþtu... Güner Samlý’nýn çýkardýðý ve hemen her iþini kendisinin yaptýðý TOPLUM gazetesinin konuk yazarlarýndan da birkaç isim vereyim: Aziz Nesin, Çetin Altan, Ýlhan Selçuk ve diðer ünlü sol yazarlar... Ucuza mal etmek için normalden biraz küçük ebatta basýlan, dört bazen altý sayfalýk haftalýk gazetenin yer darlýðý,yazar çokluðu nedeniyle gelen yazýlar,yukarýda adlarýný saydýðým ünlülerden bile gelse sýra beklemek zorundaydýlar...Ben de kendi yazdýðým gazete de iþim bittiðinde biraz da Güner’e yardým etmek ve sohbet etmek için onu ziyarete giderdim. Her karþýlaþtýðýmýzda “yahu,ortaðým hep Sabah’a yazacaðýna biraz da TOPLUM’a yazsan olmaz mý” derdi; sanki gazetesinde yazacak yer kalýyormuþ gibi;gene de onu kýrmamak için arada sýrada bir yazý gönderirdim. Güner bütün dost bildiklerine “ortaðým”derdi... Bir önceki bölümde kendisinden söz ettiðim (artýk yaþamadýðý için adýný yazmýyorum) Milletvekilliði satýn almak için Antep’e gelen kiþi, partililere yaptýðýna benzer bir öneriyi de, TOPLUM’da kendisini desteklemek koþulu ile Güner Samlý’ya önerince, kýzýlca kýyamet koptu... Sevgili Güner biraz da kekeme olduðundan öyle tepesi atmýþtý ki sakinleþtirmek uzun zamanýmý aldý, diðer arkadaþlarýn da yardýmýyla þaþkýna dönen milletvekili aday adayýný elinden zor kurtarmýþtýk... Anadolu da yayýnlanan yerel gazetelerin içinde öyle gazeteciler var ki, tanýsanýz, siyasi görüþlerine düþman bile olsanýz, kiþiliklerine saygý duyarsýnýz... Ýþte Sevgili Güner Samlý dostum bunlarýn en seçkinlerinden biriydi... Dayanýlmaz yoksulluða, inanýlmaz baskýlara göðüs germek yetmiyormuþ gibi bir de nerede ise her gün ya savcýlýktan çaðýrýyorlardý yada mahkeme de duruþmasý vardý;hem kendisinin hem de baþkalarýnýn TOPLUM’da çýkan yazýlarý dolayýsýyla... Güner Samlý da TÝP’e girmemekte direniyordu. “Ben parti disiplinine katlanamam” diyordu. TOPLUM’da çýkan yazýlarýn neredeyse tümü TÝP’i destekler nitelikteydi. Haberlerin de çoðu TÝP’le ilgili diðer basýnýn vermediklerinden oluþuyordu. Böylesine TÝP için mücadele veren Güner Samlý,bazý partili arkadaþlar tarafýndan soðuk karþýlanýyordu; özellikle de dedikodu üretmekten baþka bir þeyle iþtigal etmeyenler tarafýndan...Bunlar toplumumuzun her kesiminde bolca bulunduðu gibi TÝP’te de yeteri kadar , hatta fazlasýyla vardý... Ýster inanýn ister inanmayýn dedikoducular diðer partilerden daha fazla sol partilerde bulunur... Bir gün TOPLUM’da yayýnlanan bir haber röportajda Lise son sýnýf öðrencisi bir densizin camilerle alay eder gibi bir cümlesi, neredeyse memleketi ayaða kaldýrdý... Aslýnda Güner böyle akla ziyan yazýlarý gazetesine koymazdý ama, insan hali boþ bulunup atlamýþ... Gazete daha çok TÝP’liler tarafýndan okunduðu, hatta diðer bazý illere de partililer tarafýndan gönderilip satýldýðý için, TÝP’in basýn organý gibi bir izlenim yaratmýþtý... Oysaki gazetenin sahibi, baþ yazarý,her þeyi olan Sevgili dostum Güner partili bile deðildi... Bu yüzden kimisi onu korkaklýkla suçluyor kimisi de “burjuva kökenli bir adamdan ne hayýr gelir ki” diyordu... Ailesinin burjuva kökenli olmasý sanki Güner’in suçuydu... Oysaki Güner solcu olduðu için ailesinden dýþlanmýþ da olduðundan gazete satýþlarýndan elde ettiðinden baþka bir geliri yoktu, o da bir demirci ustasýnýn gelirinden fazla deðildi... Örneðin en büyük keyfimiz ayda yýlda bir en ucuzunda bir iki þiþe þarap alýp biraz de leblebi-melengiçle gazete baðlandýktan sonra, gece yarýsýna doðru ufaktan kafalarý tütsülemekti...Hele bir de karpuz yada kavun, yanýna da domates, yeþil biber, siyah zeytin, beyaz peynir alabildiðinde, Güner Samlý dostumun keyfine keder bulaþamazdý: ”Ortaðým bugünkü nevalemize diyecek yok!”der, zevkten dört köþe olurdu; ben de... Yoksulluðu derinlemesine yaþarken mutlu olunabilir mi? Hem de nasýl!.. Böylesine mutluluklarý ancak yaþayanlar bilir... Bizim yaþadýðýmýz mutluluklarýn yüzde birini holding sahiplerinden pek çoðu rüyasýnda bile göremez... Üçüncü Bölümün Sonu Kemal Duykan Yorum Oku / Yaz Yukarý Milenyumun Mandalý : Sait Haþmetoðlu Editör'den Önemli Not: Sevgili Sait Haþmetoðlu'nun e-romaný görsel öðelerle süslendiðinden, devamýný ve önceki sayýlarýný aþaðýdaki adresten tek týklamayla okuyabilirsiniz. Üþenmeyin... Týklayýn... http://www.kahvemolasi.com/xfiles/mandal_115.asp Devamý var Yukarý Dost Meclisi Kahve Molasý'nýn sürekli ve sabit(!?) bir yazar kadrosu yoktur. Gazetemiz, siz sevgili kahvecilerden gelen yazýlarla hayat bulmaktadýr. Her kahveci ayný zamanda bir yazar adayýdýr. Bu bölüm sizlerden gelecek minik denemelere ayrýlmýþtýr. Yolladýðýnýz her özgün yazý deðerlendirilecektir. Siz sevgili kahvecilere önemle duyurulur. Kahve Molasý bugün 3.311 kahveciye doðru yola çýkmýþtýr. Yukarý Tadýmlýk Þiirler KÝMLER KALIR Oturuþundan bellidir bazýsýnýn kalkývereceði.. Belki ilk sýkýldýðýnda caný, belki de baþka bir mekân istediðinde.. Oturuþundan bellidir bazýlarýnýn kalkývereceði.. Belki de; oturamayýþýndan. Ama bakarsýn ki, biri “köþe yastýðý” gibidir sedirin baþýnda. Ve bakarsýn, biri de su küpü gibi meydandadýr, Hani þu adam boyu olanlardan. Ve içi dolu doludur, içsen, bitiremeyeceðin kadar. “Oturuþundan” bellidir yani bazýsýnýn kalkacaðý, gidici olduðu.. Bazýsýnýn da kalýcý olduðu bellidir yine, duruþundan.. Gidenlerden sonra kalanlardýr, evin sahipleri. Gidenlerden sonra kalanlar; evin sahipleridir… Sahiplenmek… Sahip olmak…Sahip bilinmek… Belki yüktür; Ama, büyüklüktür… “Sahip” olandýr sahip çýkan.. Sahip olan, sahip çýkandýr.. Sahiplik; sorumluluktur. Sahip olmak; Kendine sahip olmaktýr önce.. Sahip bilinmek için, kendini sahip bilmek yetmez… Misafirler, gidicidir zaten, ilk sýkýldýðýnda giderler.. Kalanlar, “yorulmaya talip” olanlardýr.. Hancýlar, “haný beðenmeyenlere bile” hizmet ederler. Hancýlar; Hân’ý beðenmeyenlere bile, Hizmet ederler... Muammer Erkul Yukarý Biraz Gülümseyin Adamýn biri! Adamýn biri sabah evden iþe giderken ilginç bir cenaze kafilesi farkeder. En önde yürüyen köpekli bir adam. Arkasýnda bir tabut ve onun 10 metre arkasýnda bir baþka tabut. Bunlarý takip eden, tek sýra olmuþ 200'den fazla adam.Meraklanýr. Kafilenin baþýndaki köpekli adam hiç kuþku yok ki cenazenin sahibidir. Yanýna yaklaþýr ve sorar: -Beyefendi, bu üzüntülü gününüzde hatýrlatmak istemem ama ölenler neyiniz oluyor? Adam yanýtlar: -Öndeki karým, arkadiki de kayýnvalidem -Vah vah, baþýnýz saðolsun. Nasýl oldu? -Köpeðim karýma saldýrýp öldürmüþ. Kayýnvalidem de karýma yardýma gelmiþ. Köpek onu da öldürmüþ. Adam biraz düþündükten sonra sorar: -Beyefendi, köpeðinizi ödünç alabilir miyim? -Sýraya geç!!!!!!! <#><#><#><#><#><#><#> Dikkat et abicim düþeceksinnn. hevvv!... Yukarý Birlikte Oynayalým : Presented by Enishte Yeni Soru : 10 - Özel imalat olarak; KATIR'dan SUCUK yaptým, ama iþin içine biraz BALIK, biraz da MALAK karýþtýrdým ve öncesinde de biraz SALAM yaptým :-) Her kelimeyi sadece 1 kez kullandým, iyi haftalar... KATIR - ..(2).. - BALIK - ..(2).. - MALAK - ..(5).. - SALAM - ..(3).. - SUCUK asesen@tnn.net Yukarý Ýþe Yarar Kýsayollar - Þef garson: Akýn Ceylan http://www.denizce.com/baliktakvim.asp Balýk avlama ve/veya yeme meraklýlarý için balýk takvimi... Ayrýca diðer sayfalarda denizcilik, su altý ve hatta bazý canlýlarýn anatomik yapýlarýyla ilgili genel bilgilere ulaþmanýz da mümkün. Örneðin: ...At kafasýna benzeyen bir baþý, uzayarak hortum biçimini almýþ burnu, küçük aðzý, birbirinden baðýmsýz hareket eden gözleri, kemik plakalarla kaplý vücudu, öne kývrýlan kavrayýcý kuyruðu ve yüzgeçleriyle denizatlarý... http://www.haciabdullah.com.tr/Rehber/balik.htm Balýk avlamaktan çok satýn alýp yemeyi tercih edenler için ...Yapacaðýnýz yemeðin tatlý ve saðlýklý olmasý için balýðýn alýnmasýnýn ve saklanmasýnýn çok iyi bilinmesi gerekir, çünkü kýrmýzý etlerde olduðu gibi uzun süre dinlendirilmeye ve terbiyeye gelmez. Tazeyken veya tazeliðini muhafaza ederken tüketilmesi gereklidir. Bu nedenle dondurulacak balýðýn da satýn alýnýrken taze olmasý gerekir... http://hermetics.org/vejetaryen.html ...Beslenmenin Ezoterik Yönü ve Vejetaryenlik. "You are what you eat" - "Siz ne yerseniz osunuz". Beslenme dediðimiz an aklýmýza çeþitli yiyecekler gelir. Oysa, ezoterik açýdan farklý besinler de vardýr. Unutmamak gerekir kadim öðretilerde bir kaç bedenden söz edilir, dolayýsýyla insanýn çeþit çeþit beslenme gereksinimi vardýr. Bu konuda Gurdjieff epey durmuþtur... Eee hepimiz etobur olmadýðýmýza göre(?) http://karamizah.20m.com/metin/syf02.htm ...- Afedersiniz hostes haným! - Buyrun beyefendi? - Eee...þey ben uçaðý kaçýracaktým. Þimdi olmaz efendim, servise baþlýyoruz. Servis bitsin, rahat rahat kaçýrýrsýnýz. - Pardon hostes haným! Bitti mi servis? - Ha evet. Çok özür dilerim, siz uçaðý kaçýracaktýnýz deðil mi? Pardon unuttum - Önemli deðil þimdi müsait mi acaba? - Siz rahatsýz olmayýn ben bir kaptana sorup geleyim. - Afedersiniz Kaptan, içeride uçaðý kaçýrmak isteyen biri var. - Yine mi!...Nereye kaçýracakmýþ? - Bi saniye Kaptan sorup geleyim... Yukarý Damak tadýnýza uygun kahveler ScrubXP v1.1 [351k] 2k/XP FREE http://www.mywebattack.com/gnomeapp.php?id=106333 Windows XP de kullanabileceðiz bir aðýr hizmet temizlikçisi. Ardýnýzda býraktýðýnýz ne var ne yoksa silip size tertemiz bir bilgisayar býrakýyor. IE Geçmiþi, IE Geçici Dosyalar, IE Kurabiyeler, Son kullanýlan dosya listesi, Çöp Kutusu, Kendiliðinden tamamlanan giriþler. Ayrýca, Çalýþtýr, Son dökümanlar, Arama asistaný, Girlmiþ URL'ler, Media Player, Real Player gibi yardýmcý programlardaki son kullanýlan dosya listelerini bir bir yok ediyor. Sildiði sadece isimler dosyalara birþey yapmýyor merak etmeyin. Windows açýldýðýnda devreye giriyor ve yukarda sözü edilen tüm temizliði yapýyor. Ek temizlik istediðinizde üstüne çift týklamanýz gerekiyor. Konfigürasyon gerektirmiyor. Birden fazla insanýn kullandýðý bilgisayarlar için tavsiyeye þayan. Yukarý http://kahvemolasi.com/sayilar/20030603.asp ISSN: 1303-8923 3 Haziran 2003 - ©2002/03-kahvemolasi.com istanbullife.com