Karayolu Ulaşım Bölümleri Tanıtım metni
Transkript
Karayolu Ulaşım Bölümleri Tanıtım metni
Gülden A. Pınarcı gpinarci@atilim.edu.tr Onur Karagöz okaragoz@atilim.edu.tr Karayolu Ulaşım Bölümü Sergi Bölümü Tarım Bölümü Ali Rıza Eczanesi Karayolu ulaşımı bölümümüzdeyiz. Burada da yine eski motosikletlerimiz, arabalar ile diğer bir takım karayolu ulaşım araçları sergilenmektedir. Burada yer alan motosiklet özellikle İkinci Dünya Savaşı filmlerinde sıkça rastladığımız türden sepetli motosikletlerden NSU marka.Jawa ve BMW üretimi motosikletleri görmek de mümkün. 19. yüzyıldan bisikletler de mevcut. Daha modern olarak nitelendirebileceğimiz bisikletler mevcut, aynı model ve aynı marka bisikletin restorasyon öncesi ve sonrası halini görebiliyorsunuz burada. Bunu da özellikle bu şekilde sergiledik ki az önce de bahsettiğim gibi arkamızda çok ciddi bir restorasyon ekibimiz var. Dolayısıyla objeler mutlaka bir bakımdan geçiyorlar, bize geldikleri zaman bu pozisyondaysalar bile orijinal haline getirilebiliyorlar. Bizde atölyemizin yeteneğini ve marifetini göstermek için böyle bir sergileme biçimi tercih ettik. Müzemizde çok güncel objeler de yer almakta. Örneğin bu bölümde yer alan bisiklet son derece modern, birkaç sene öncesinin bisikleti. Bunun öyküsü çok enteresandır. Gürkan Genç isminde gerçekten Türkiye’nin gururu sayılabilecek bir bisikletçi arkadaşımız bu bisikletle Samsun’dan Japonya Tokyo’ya kadar yolculuk yapmış. Toplamda 11 ay süren bir yolculuk ve pek çok ilke imza atmış. Gobi çölünü bisikletiyle geçen ilk Türk, Kuzey Asya’nın tamamını bisikletle geçen ilk Türk olma özelliğini taşıyor. Daha pek çok ilk sıralayabiliriz. Hatta ilginçtir Moğolistan basınında bu yolculuğu yaparken şöyle anılmış: “Çekik gözlü atalarının atlar üzerinde terk ettiği vatanına badem gözü ve demir atıyla geri döndü” demişler. Son derece etkileyici. Sloganı da “doğa içi pedalla”dır.Biz de doğa için bir şeyler yapmak istedik, özellikle minik ziyaretçilere bu bilinci aşılamak amacıyla Gürkan Genç’in müzemize bağışlamış olduğu bisikletini de burada sergiliyoruz. Gürkan Genç şu anda yaklaşık yedi yıl sürmesi planlanan dünya turunda. Bu sefer “Türkiye için pedalla” sloganıyla yola çıktı ve dünyanın en iyi bisikletli gezgini unvanını almak için mücadele veriyor. Biraz daha ilerlediğimizde çocuk bisikletlerini görüyoruz, 3 tekerlekli çocuk bisikletleri ve burada yer alan kırmızı Austin marka otomobil Galler’de engelli maden işçilerini istihdam etmek için açılmış bir fabrikada engelliler tarafından üretilmiş. Bebek arabalarını da müzede görebiliriz. Bebek arabaları koleksiyonumuzun en yenisi de 1950’li yıllara kadar uzanıyor. Victorian dönem bir engelli arabasını da, protez bacağı ile birlikte bu bölümde görebiliyorsunuz. Otomobil koleksiyonumuz da bulunmakta. 1950’lerda üretilmiş bir Mercedes mevcut. Bu bölümde “çek çek” diye adlandırılan özellikle Uzakdoğu’da çok yaygın olan bir ulaşım aracı da var. Bir kişi oturuyor, diğer kişinin arabayı çekmesiyle hareket ediyor. Bu gördüğünüz siyah renkteki otomobil de 1918 model bir Ford T ancak Ford T’nin üretimi aslen 1908 yılında başlar ve dünyada seri üretimi yapılan ilk otomobil olma özelliğini taşır. Ford T otomobil dünyasında bir devrimdir. Henry Ford’un en büyük başarısıdır; çünkü seri üretim bandını hayata geçirmiştir. Bunda da en büyük amaç otomobil kullanımını yaygınlaştırmak ve maliyetini düşürmektir. Böyleceotomobil sahibi olmak orta sınıf için de olanaklı hale gelmiştir. Küçük bir Messerschmitt marka otomobilimiz mevcut. Messerschmitt aslen bir uçak firmasıdır ancak İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra uçak üretimi yasaklanınca firma elindeki parçalarla otomobil üretmeye başlamıştır. Bu otomobili de zaten kokpiti andıran görüntüsü ile hemen diğerlerinden ayırt edebilirsiniz. Bu bölümün bir diğer objesi 1968 yılında üretilmiş Arçelik Triportör. Arçelik ve bir İtalyan firması olan İnnocenti’nin ortaklığıyla üretilmiştir. Hem beyaz eşya dağıtımında hem de ticari pek çok malzemenin sevkiyatında kullanılmış bir araç tipidir. Yine Arçelik’in üretmiş olduğu merdaneli çamaşır makinelerinden bir örnek de triportörün üzerinde sergilenmekte. Bu bölümde çok nadide bir de model mevcut. Bu model bir Alman model yapımcısı tarafından yapılmış, tamamen çalışabilir durumda bir otomobil modeli. Toplamda dört bin parçadan oluşmaktadır. Bu gördüğünüz de bir gemi makinesidir. Bu da çalışabilir durumda, bas çalıştır özelliğini taşıyan objelerimizdendir. Dolayısıyla çocuklar makinelerin çalışma prensiplerini rahatlıkla görebiliyorlar. Müzemizin bodrum katına iniyoruz, yani develik dediğimiz kısım, 16. 17 yüzyılda binek hayvanlarının bağlandığı kısım. Sağlı sollu eski Ankara ve İstanbul fotoğraflarını görebilirsiniz. Sergi salonumuzu geçici sergiler için kullanıyoruz. Söylediğim gibi develik olarak geçen kısım burasıdır; ancak müze işlevini gördükten sonra burayı sergi salonu olarak kullanmaya başladık. Bugünlerde yine çok güzel bir sergiye ev sahipliği yapıyoruz Estonya Cumhuriyeti’nin 95. kuruluş yıldönümü sebebiyle düzenlenen bir fotoğraf sergisi. Sergimiz Nur Sağman’ın Estonya fotoğraflarından oluşuyor. Çok keyifle gezilebilir. Ziyarete açık bir başka alanımız da burada gördüğünüz makine modelleri atölyesidir. Ersan Doğan isminde bir model yapımcısı ki Türkiye’de tek örnektir. İsmail Atsürer sağlığındayken lokomotif modelleri yapardı işte İsmail Atsürer’den sonra bu hobinin tek temsilcisi Türkiye’de Ersan Doğan. Ersan Bey de burada gördüğünüz gibi çalışabilir durumda buharlı lokomotif modelleri yapmakta, tabii bunun yanı sıra diğer modelleri de mevcut. Buhar makinesi modelleri, gemi makinesi modelleri gibi pek çok model mevcut. Burası da ziyaretçilere açık bir alan, dolayısıyla burada modeller yapılırken hem öğrenciler hem yetişkin ziyaretçiler modellerin yapımı hakkında fikir edindikleri gibi makinelerle ilgili de modeller üzerinden detaylıca fikir sahibi olabiliyorlar. Müzemizde tarım bölümü de bulunuyor. Anadolu’da patoz diye adlandırılan buğdayla sapı birbirinden ayırmak için kullanılan bir alet, hemen yanında yeşil renkli olan makine buğday öğütme valsidir; Alman yapımıdır. Bu traktörümüz özellikle, çok önemlidir, 1955 yılında üretilmiş Türkiye’nin ilk traktörlerinden. Amerikan Minneapolis Moline firmasının ortaklığıyla üretilmiş ve o dönem seri no:1 Adnan Menderes’e hediye edilmiş daha sonra kendisi hediyeyi kabul etmeyip parasıyla satın almış. Hala Türk Traktör fabrikasının bahçesinde sergilenir Menderes’in traktörü. Bu da aynı üretim bandından çıkan altı no’lu traktördür. Dolayısıyla Türk sanayi tarihi açısından çok önemli bir objedir. Bu bölümde ABD üretimi, 1949 yılında üretilmiş olan Farmall marka bir traktör de mevcut. Diğeri de 1951 yılında Almanya’da üretilmiş Hanomag traktörümüz. Bahçede tarım bölümümüz devam ediyor. Zirai ilaçlama uçağı var. Uçağın kanatlarının altında spreyleri görebilirsiniz ilaçlama yapmak için kullanılıyordu; ancak artık ekolojik dengeyi bozduğu için havadan ilaçlama yasaklandı. Dolayısıyla artık zirai ilaçlama uçakları da müzelerdeki yerini aldılar. Orta Anadolu’nun ilk eczanelerinden bir tanesi olarak bilinen Ali Rıza Eczanesi 1906 yılında Sivas’ta kurulmuş ve üç kuşak boyunca aktif olarak devam etmiş bir eczanedir. Ve en son artık mesleğe devam etmedikleri için babaları Mehmet Demir Peker’in vefatından sonra Nazire ve İdil Peker Hanımefendiler eczaneyi tüm ekipmanları ve mobilyaları ile birlikte bize bağışladı. Eski ilaç şişeleri, Ali Rıza Eczanesi’nin orijinal vitrini ve daha pek çok detayı görmek mümkün. Yine eczanenin sahiplerine ait diplomalar, bir takım belgeler aynen kendilerinin muhafaza ettiği şekliyle sergileniyor. Ziyaretçilerin en çok ilgisini çeken örneklerden bir tanesi de burada gördüğünüz tablodur “insan vücudu bir fabrikaya benzer” Bayer’in basmış olduğu bir poster. İnsan vücudunu bir fabrika şeklinde betimlemişler, gerçekten özellikle çocuklar için çok eğitici öğretici bir poster olmuş. Eczacımızın çalışma masasıve duvarlarda eski Sivas fotoğrafları yer alıyor. Koleksiyonumuzdan reçete örmekleri ve zehir dolabımız… O dönemde bu tarz zehir dolapları olurmuş. Hafif zehirler, şiddetli zehirler; çünkü zehirler de ilaç yapmak için kullanılırmış. Bir atasözü vardır “Neyin zehir neyin panzehir olacağına dozu karar verir” diye hakikaten öyle eczacılıkta zehir de çok önemli bir ilaç aslında. Bir diğer bölümümüz göz muayenesiyle ilgili. Bize Ankara Üniversitesi Vehbi Koç Göz Hastanesi’nin bağışlarıdır. Göz muayenesiyle ilgili bir takım teçhizatlar, kitaplar da yine Ankara Üniversitesi’nin bize bağışıdır; tarihsel olarak 1800’lü yıllardan 1950’lere kadar uzanıyor. Koleksiyonumuzun en ilgi çekici objelerinden bir tanesi de 19. yüzyılda gül ağacından yapılmış olan bu piyanodur. Müzemiz pazartesi günü hariç her gün, hafta içi 10.00-17.00 hafta sonu 10.00-18.00 saatleri arasında açık, ilgi duyan tüm ziyaretçilerimizi bekliyoruz.