Ekonomik, Toplumsal ve Siyasal Analiz Dergisi 2015/II. Sayısı
Transkript
Ekonomik, Toplumsal ve Siyasal Analiz Dergisi 2015/II. Sayısı
T.C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ EKONOMİK, TOPLUMSAL VE SİYASAL ANALİZ DERGİSİ İMTİYAZ SAHİBİ GENEL YAYIN YÖNETMENİ EDİTÖR YAYIN KURULU : : : : : : Prof. Dr. Şahin KARASAR Prof. Dr. Nazif GÜRDOĞAN Yrd. Doç. Dr. Burak KÜÇÜK Prof. Dr. Nazif GÜRDOĞAN Prof. Dr. Mehmet TANYAŞ Prof. Dr. Süleyman Seyfi : : Prof. Dr. Sadettin ÖZEN Prof. Dr. Ergül HAN ÖĞÜN YAYIN KURULU SEKRETERİ : Canan AYAR DANIŞMA VE HAKEM KURULU: Prof. Dr. Ali Rıza ABAY Prof. Dr. Mustafa ACAR Prof. Dr. Melek AKGÜN Prof. Dr. Dinç ALADA Prof. Dr. Betül ÇOTUKSÖKEN Prof. Dr. Mustafa DİLBER Prof. Dr. Bülent DURMUŞOĞLU Prof. Dr. Ercan EREN Prof. Dr. Yavuz GÜNALAY Prof. Dr. Emine KILAVUZ Prof. Dr. Hüseyin İNCE Prof. Dr. Niyazi KARASAR Prof. Dr. Nihat KAYA Prof. Dr. Halit KESKİN Prof. Dr. Mehmet MARANGOZ Yalova Üniversitesi Aksaray Üniversitesi Sakarya Üniversitesi İstanbul Üniversitesi Maltepe Üniversitesi Fatih Üniversitesi İstanbul Teknik Üniversitesi Yıldız Teknik Üniversitesi Bahçeşehir Üniversitesi Nuh Naci Yazgan Üniversitesi Gebze Teknik Üniversitesi Maltepe Üniversitesi Gebze Teknik Üniversitesi Gebze Teknik Üniversitesi Muğla Üniversitesi 1 Prof. Dr. Sedat MURAT Prof. Dr. Cemil OKTAY Prof. Dr. Ali Yaşar SARIBAY Prof. Dr. Mehmet TÜRKAY Prof. Dr. Cavide UYARGİL Prof. Dr. Özalp VAYVAY Doç. Dr. Sinan ALÇIN Doç. Dr. Çiğdem BOZ Doç. Dr. Ramazan KAYNAK Doç. Dr. Gonca ATICI Yrd. Doç. Dr. Zeynep AKIN Yrd. Doç. Dr. İdris AKKUZU Yrd. Doç. Dr. Levent AKSOY Yrd. Doç. Dr. Ebru Beyza BAYARÇELİK Yrd. Doç. Dr. İhsan GÜLAY Yrd. Doç. Dr. Tolga DURSUN Yrd. Doç. Dr. Kader OSKAYBAŞ Yrd. Doç. Dr. Deniz ÖZBAY Yrd. Doç. Dr. Mürşide ÖZGELDİ Yrd. Doç. Dr. Fulya TAŞEL Yrd. Doç. Dr. Hamit VANLI İstanbul Üniversitesi Yeditepe Üniversitesi Uludağ Üniversitesi Marmara Üniversitesi İstanbul Üniversitesi Marmara Üniversitesi İstanbul Kültür Üniversitesi Gaziantep Üniversitesi Gebze Teknik Üniversitesi Maltepe Üniversitesi Maltepe Üniversitesi Maltepe Üniversitesi Maltepe Üniversitesi Gelişim Üniversitesi Maltepe Üniversitesi Maltepe Üniversitesi Maltepe Üniversitesi Maltepe Üniversitesi Maltepe Üniversitesi Maltepe Üniversitesi Maltepe Üniversitesi YAZIŞMA ADRESİ : Analiz Dergisi Maltepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Marmara Eğitim Köyü 34857 Maltepe / İSTANBUL WEB e-MAİL ISSN : analiz.maltepe.edu.tr : analiz@maltepe.edu.tr : 1303 - 0496 2 T.C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ EKONOMİK, TOPLUMSAL VE SİYASAL ANALİZ DERGİSİ Maltepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Ekonomik, Toplumsal ve Siyasal Analiz Dergisi, Maltepe Üniversitesi’nce yılda iki kez yayımlanan hakemli bir dergidir. Dergimizde tüm sosyal bilimler alanlarında Türkçe ve İngilizce dillerinde yazılmış makaleler yayımlanmaktadır. Dergide yayımlanmak üzere gönderilen yazılar, belirtilen kurallara uygun olarak hazırlanmalıdır. Dergide yayımlanan makalelerde görüşler yazarlara ait olup, dergimizi bağlamaz. Dergimizde yer alan makalelerden kaynak gösterilerek aktarma ve alıntı yapılabilir. Editör Yrd. Doç. Dr. Burak KÜÇÜK 3 İÇİNDEKİLER Aydınlanma Ve Din: Deizmden Sivil Dine, İnsandan Yurttaşa Can ULUSOY Türkiye İmalat Sanayinin Analizi (2003-2012) Ergül HAN Türkiye’deki Endüstriyel Kümelerin Durumu Ahmet ERKOÇ Marka Deneyimlerinin Tüketicilerin Satın Alma Davranışına Etkisi ve Cep Telefonu Markalarında Bir Uygulama Kader OSKAYBAŞ Üretim ve Kalkınma Ekonomisi Sorunları ve Yönetimi Sadettin ÖZEN, Samet GÜRSEV İş Zekası ve Sosyal Medya Uygulamaları Tolga DURSUN, Seher KAYA 4 AYDINLANMA VE DİN: DEİZMDEN SİVİL DİNE, İNSANDAN YURTTAŞA Can ULUSOY Yrd. Doç. Dr., Maltepe Üniversitesi, İİB Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü, canulusoy@maltepe.edu.tr ÖZET Aydınlanma, kurumsal bir din olan Katolikliğe ve hurafelere karşı güçlü bir itirazdır. Bu bağlamda bir özerklik ve bireyin aklileştirilmesi talebidir. Özellikle Aydınlanmanın ilk döneminde, Katolik inancının, günahkâr bir doğaya sahip, aciz insanına karşı; “iyi tanrı, iyi doğa, iyi insan” ilkesi savunulmuştur. Çoğunlukla deist olan bu aydınların din hakkındaki düşüncelerinde, Saint Barthelemy Katliamı ile püriten bir hareketin Fransa’da gelişiminin engellenmesi arasında bağlar vardır. Püriten temellerden hareketle, yurttaşın moral dünyasını oluşturan bir sivil din anlayışı ise, Aydınlanmanın ikinci döneminde Jean Jaques Rousseau tarafından geliştirilebilmiştir. Anahtar Sözcükler: Aydınlanma, deizm, din, Katolik Kilisesi, Püritenizm ABSTRACT Enlightenment is a strong objection against superstitions and Catholicism that is an institutional religion. In this context, it’s a demand for autonomy and for rationalizing of the individual. Especially in the first period of Enlightenment, principle of “good God, good Nature, good Man” has been defended against the incapable human having an evil nature as defined by the Catholic faith. In the thought about religion of these intellectuals who were deist, there are links between the prevention of the development a puritanical movement in France and the Saint Berhalemy Massacre. As for the conception of a civil religion which creates the moral world of the citizen with the influence of Puritan ethics, it has been able to be developed by Jean Jacques Rousseau in the second period of the Enlightenment. Key Words: Enlightenment, deism, religion, Catholic Church, Puritanism 1. GİRİŞ Aydınlanma ve din ilişkisi açısından Peter Gay, Ernst Cassirer ve Geoffrey Hawthorn’un çalışmaları bu alanla ilgili literatürde önemli bir yere sahiptir. Cassirer’in pek çok kitabı Türkçeye çevrilmekle birlikte, en önemli 5 eserlerinden biri olarak görülen The Philosopy of The Enlightenment başlıklı kitabı Türkçeye kazandırılmamıştır. Aynı şekilde, Aydınlanma üzerine en önemli akademik çalışmalardan olarak kabul edilen Peter Gay’in The Enlightenment: An Interpretation: The Rise of Modern Paganism ile The Enlightenment: An Interpretation: The Science of Freedom başlıklı çalışmaları da maalesef Türkçeye çevrilmemiştir. Geoffrey Hawthorn’un da Enlightenment and Despair: A History of Social Theory başlıklı çalışması da sosyal teori ve Aydınlanma bağlamı üzerinden, Aydınlanma-din ilişkisini de tartışan ve Türkçeye kazandırılmamış bir başka önemli eserdir. Dinin toplumdaki yeri ve ilmiye sınıfı mensuplarının toplum üstündeki etkinliği Türkiye’nin modernleşme sürecinin en önemli sorunlarından biri olagelmiştir. Modern zihin dünyasının temelde Aydınlanmanın ilkeleri üzerinden belirlendiği düşünülürse, Aydınlanmanın din ile ilişkisini sorgulamak, Türkiye’de sosyal bilimlerde ve ilahiyat fakültesi bünyesinde öğrenim gören ya da öğretim kademelerinde bulunanlar için ayrı bir öneme sahiptir. Bu çalışma, daha çok Cassirer, Gay ve Hawthorn’un konu hakkındaki düşüncelerini temel alarak, bu alanda yer alan Türkçe literatüre mütevazı bir katkı sunmayı amaçlamaktadır. Bu çalışmada, Aydınlanmanın öncüleri olan 17.y.y. filozoflarının paganizm ile Hıristiyanlığı buluşturan düşünce dünyaları, Aydınlanma filozoflarının deizmi ve Jean Jaques Rousseau’da yurttaşın moral değerlerini inşa ederek bir ödev ahlakı oluşturulmasında önemli rol oynayacağını düşündüğü sivil (yurttaş) dini tartışılacaktır. 2. ÖNCÜLER VE PAGAN HIRİSTİYAN ÇAĞ Linda Kirk birçok yorumcuya atıfla Aydınlanma Çağı tarihçilerinin, tarihin seçilmiş hikâyelerden oluştuğunu, tarihçinin bir şeyi keşfetmekten ziyade onu inşa ettiğinin bilincinde olduklarını söyler (Kirk, 2000, 1137-1138). Aydınlanmacıların kendilerini, Yunanlıların ve Romalıların çocukları olarak gördükleri malumdur. Fakat Martin Bernal’ın da belirttiği gibi, Aydınlanmacılar ve Newton gibi öncüler, Yunan ve Roma 6 düşüncesini, Mısır gibi daha eski köklerinden soyutlayarak ele almazlar. Antik Yunan’ın biricikleştirilerek, buradan üstün bir Batı uygarlığı anlayışının tesisi, Aydınlanmanın reddiyesi üzerinden gelişen bir düşünsel hareket olan Romantizmde görülür. Bu açıdan Aydınlanmacılarda Hermesçilik ve paganizmin yüceltilmesi, Katolik Hıristiyanlığa bir tepki üzerinden konumlandırılır ve masonik köklere olan bağlılığı ile evrenselciliğinin dışavurumunu antikite üzerinden de gerçekleştirmiş olur (Bernal, 1998, s. 253, 299). Aydınlanma filozoflarına göre İyonya mitlerin tiranlığından insanın akıl yoluyla kurtulduğu ilk ülke, Yunanlılar gerçek uygarlığın –ilk Aydınlanma’nın- kuruculardır (Gay, 1966, s. 72). Aynı zamanda Diderot’a göre, “Yunanlılar Romalıların öğretmenidir.” (Gay, 1966, s. 94). Gay’e göre 1300 ile 1700 arasındaki 400 yıl Aydınlanmanın prehistoryasıdır. Petrarch ve Locke arasındaki bu yüzyıllarda farlı dini gruplar arasında önlenemez bir mücadele ve geri dönülemez bir değişim süreci nüvelerini vermiştir. Bu dönem Aydınlanma’nın hazırlandığı bir döneme tekabül eder. Bir diğer deyişle, Modern Paganizmi önceleyen bir Pagan Hıristiyan çağdır bu dört yüz yıl (Gay, 1966, s. 256). Bu yüzyılın en önemli simalarından biri olan Lorenzo de’Medici’ye göre iyi bir Platonist olmadıktan sonra iyi bir Hıristiyan ve iyi bir yurttaş olmak mümkün değildir. Medici, kendi çağının genel karakteristiğini yansıtır hatta onun öncülerindendir: “Orta Çağ’a karşı isyan çok açık bir şekilde kendisini bu cümlelerde saklar fakat asla dine karşı değildir.” (Gay, 1966, s. 257) 17. y.y. Fransa’da dâhilerin baharıdır (Gaxotte, 1964, s. 79). Bu dahiler Aydınlanma ve Devrimcilerden farklı olarak Fransa’nın birliğinin taç sayesinde korunduğunun farkındadırlar ve çağının hâkim ruhu, Paskal, Descartes, Bossuet ve La Bruyère’de görüleceği üzere, hukuk ve yönetime ilişkin konseptlerini monarşiye borçludurlar. Gaxotte’a göre, bundan farklı olarak Aydınlanmacılar, argümanlarını gelenek, Katolisizm, tarih ve otoriteye karşı geliştirmişlerdir (Gaxotte, 1964, s. 79). 7 17. yy.da Aydınlanmacılar için yüzlerini döndükleri birinci ülke Fransa değil, İngiltere’dir. Grim’e göre İngiltere hariç Fransa’da bile akıl ve felsefe henüz emekleme döneminde bile sayılmaz. Montesquieu ve Voltaire kendilerini İngiliz filozoflarının öğrencisi ve takipçisi olarak addetmektedirler (Gay, 1966, s. 12). Hatta Fransız Aydınlanmacılarının 17. yy.a ilişkin bakışlarında kuvvetli bir “Anglomania” gözlenebilir. Gerçekten de dahiler yüzyılı tanımlaması hiçbir ülkeye olmadığı kadar İngiltere’ye yakışmaktadır. Bu dâhilerin içinde en önemlisi ve Aydınlanmacıları en kuvvetli etkileyen Newton’dır. Aydınlanmacılar için tam bir otorite ve referans olan Newton’ın, dönem üzerinde şahsi karizması o kadar yüksektir ki “Beccaria kendisine “küçük Newton” denmesine bayılmaktadır. d’Alambert ve Jefferson O’nun portresini yazıyor, Voltaire, Bacon ve Locke ile birlikte tarihin en kutsal “üçlü”sü olarak Newton’ı da ekliyor.” (Gay, 1996, s. 128-130). Fakat Aydınlamacıların Newton’a yaklaşımlarında da, aynı antikiteye olduğu gibi seçmeci yakınlıklar mantığı üzerinden hareket ettikleri söylenebilir. Aydınlanmacılarda Newton’ın fiziğini, Tanrı merkezli yapısından kopartarak okumak hali mevcuttur. Newton için Tanrı en üstün niteliklerle bezenmiş mutlak bir varlık, güç ve yaratıcıdır. Tanrı herkesin lordudur (Gay, 1996, s. 141). Aydınlanma deizminin ise, her şeyi belirleyen mutlak bir güçten ziyade; Tanrı, doğa ve insan uyumu üzerinden hareket ettiği ve yasa kavramını bu temelden bina ettiği söylenebilir. Netice itibariyle, İngiliz emprisizminin Fransız rasyonalizmine dönüştürüldüğü, bilim ve politik propaganda üzerinden tüm Avrupa’ya taşındığı söylenebilir (Gay, 1966, s. 13). Cassirer’e göre İngiltere ve Fransa’da Aydınlanma eski metafizik sistemin ve filozofik düşüncenin kırılmaya uğramasıyla birlikte başlar. Bu sisteme yönelik inancın yitirilmesiyle, eski düşünce tarzı, felsefi aklın önünde bir engel olarak görülmeye başlanmıştır. Filozoflar bu dönemde yorumlarını doğa bilimleri, doğal hukuk ve doğa devleti prensipleri üzerinden hareketle kurgulamışlardır. Böylelikle bilginin tüm diğer alanları için de yeni formlar oluşmaktadır (Cassirer, 1951, s. 3). Bilimsel devrim, düşünsel devrime öncülük etmiştir. Aydınlanma, ideallerini, geçmişteki 8 felsefi doktrinlerin düşünce biçimlerinden değil, çağdaş doğa bilimlerinin model ve çizgilerine göre inşa eder. Bu yeni metodolojik düzen tüm 18. yy. düşüncesini karakterize eder. 18. yy.ın tüm bilgi teorisi, “sistemin ruhu”ndan “sistematik düşünce”ye keskin geçişi sağlama mücadelesinin tezahürüdür. Condillac’a göre “sistemin ruhu”na karşı “sistematik düşünce”, “bilimsel” ve “rasyonel” ruhu temsil eder. Bilim ve akıl asla çatışmaz ve bir sentez haline getirilebilir. Böylelikle dogmalara karşı, bireysel düşüncenin gelişim imkânları yükseltilmiş olunur (Cassirer, 1951, s. 7-9). 3. AYDINLANMA VE DİN Hegelyen bir bakış açısıyla, düşüncenin ve düşünürün, kendi tarihinin bir ürünü olduğu söylenebilir. Hegel’i takip ederek, Aydınlanma ve din arasındaki ilişkinin, dönemin koşullarından, yapılarından ve düşüncelerinde ayrı olarak ele alınamayacağı iddia edilebilir. Nasıl ki Fransa’nın, İngiltere’nin, Almanya’nın ve diğer ülkelerin kendi renklerinin nüfuz ettiği Aydınlanma pratikleri mevcutsa, bu pratiğin din ile karşılaşması ve ona karşı bir tavır geliştirmesi de yine kendi tarihsellikleri içinde mümkün olur. Katolik Fransa ile Protestan İngiltere’nin, Müslüman Türkiye’nin ile İran’ın Aydınlanmacılarının din meselesi ile aynı derecede ilgilendikleri söylenemez. Bu açıdan Fransız Aydınlanmasının din ile kurduğu ilişki de kendi tarihsel konteksti üzerinden tartışılmalıdır. Aydınlanmanın dine bakıştaki temel düşüncelerinin, aklın hâkimiyetini engelleyen hurafelere ve bireyin özerkliğini ortadan kaldıran kurumlara itiraz noktasından bir hareketle geliştiği söylenebilir. Bu açıdan Aydınlanmacılar cephelerini, kurumsal dine ve halkın akıl dışı mistik inançlarına karşı çevirmişlerdir. Avrupa coğrafyasında, bütün bir tarih boyunca, Katolik Kilisesi’nin etkisi ve kurumsal gücü ile mukayese edilebilecek başka bir dinsel yapı ortaya çıkmamıştır. Roma’nın çöküşü ile birlikte, orta çıkan otorite ve örgütlenme boşluğunu doldurmaya aday olan Kilise, 16. y.y. ile birlikte merkezi gücü elinde toplamak isteyen krallar ile teşebbüs hürriyetine getirilebilecek her türlü kısıtlamayı reddeden, bu yüzden de 9 bireyi kendi bünyesinde eriten Katolisizme karşı çıkan burjuvazinin muhalefeti ile karşılaşmaya başlamıştır. Calvinizm, Anglikan Kilisesi ve diğer asketik Protestan akımlar, çok genel olarak bu sürecin ürünü olarak görülebilir. Protestanlık, Tanrıyla kişinin arasındaki aracı kurumları kaldırıp, kişinin direk tanrıyla bağlantı kurmasına imkân vererek, kişinin özerkliği ve haklarda eşitliği sağlamada önemli bir etki sağlar (Hawthorn, 1987, s. 11). Weber bu bağlamda Calvinizmi, kapitalizmin ruhu olarak görmüştür (Weber, 2010), Hawthorn da İngiliz üniversitelerindeki durgunluğa rağmen, İskoçya’da ekonomi-politiğin gelişimini ve İskoç Aydınlanmasının moral temellerini Calvinizme bağlar (Hawthorn, 1987, s.29). Kapitalizmin ruhu alışılagelmiş yolları sorunsallaştırır, geleneği horlar, aynı Ansiklopedi gibi düşünce üzerinde köklü bir değişimin gerçekleşmesine yardımcı olur ve bunu doğrudan hümanitaryanizme doğru değil, en azından hayatın aklileşmesine (rationalization of life) doğru yapar (Gay, 1996, s. 45). 18. y.y.da Fransa’nın Saray toplumuna ve daha sonraları burjuva düşünürlerine de sirayet etmiş olan Aydınlanma düşüncesinin, bu bağlamda Katolisizme karşı temel bir itirazı ortaya koymuş olduğu söylenebilir. Katolik inancının, günahkâr bir doğaya sahip, aciz insanına karşı; “iyi tanrı, iyi doğa, iyi insan” anlayışıyla hareket eden Aydınlanma (Öğün, 2000, s. 2), modern dünyanın girişimci, kendine güvenen, özerkliğine son derece önem veren yeni insan ve yaşam algısının bir tezahürüdür. İngiltere’de VIII. Henry’nin Anglikan Kilisesi’ni kurdurarak Katolik Kilisesi’nden kopuşu, nihayetinde de 1688 Şanlı Devrim ile erken bir dönemde, Ada’nın modernleşmesi bağlamında din ve sosyal sınıflar arasındaki ilişkiler belirli bir istikrara kavuşmuştur. Fransa’da ise 1572’de Saint Barthelemy Günü Katliamı neticesinde Protestanlığın gelişimi durdurulmuş, böylelikle 18. y.y.da Fransız Aydınlanmacıları, Katolisizmle hesaplaşmalarında deizmi kendilerine temel inanç görüşü olarak belirlemişlerdir. Öyleyse, Fransız Aydınlanma düşünürlerinin, Katolisizme karşı çıkışlarının temelinde, bireysellik ve özerklik taleplerinin yattığı söylenebilir (Hawthorn, 1987, s. 11). Buradaki temel düstur insanın kendi 10 kaderini kendi ellerinde tuttuğu noktasındaki bir inanca tekabül eder (Gay, 1986, s. 6). Bu yüzden de hem hümanist, hem de iyimserdir. Bu iyimserliğini insanın doğasına olan güvenden çıkardığı için de Aydınlanma düşüncesi, deizmin genel yapısına uygun olarak evrenselcidir. Cassirer’e göre Aydınlanma düşüncesinin iyimserlik ve hümanizminin kökleri 16. ve 17. yy.ın hümanistik teolojisinde bulunabilir. Bununla birlikte Aydınlanmacıların Katolisizme karşı düşüncelerini, Yunan-Roma pagan geleneğinin mirasçıları olarak dillendirdikleri de malumdur. Nitekim 16. y.y. ve 17. y.y.ın filozofları üzerinde de Yunan etkisinden yukarıda bahsedildi. Fakat bu dönüşüm sadece düşünce düzeyinde ele alınıp tartışılamaz. İyimserlik ve hümanizmanın köklerinde 17. y.y.ın büyük bilimsel devrimlerinin yarattığı ve bilinemezliğin biraz daha sınırlandırılabileceğine dair umut, yaşam standardının yükselmesi, burjuvazinin İngiltere’de yeni bir toplumsal düzen kurulabileceğine dair inancın yükselmesi sayılabilir. Aydınlanma yüzyılı da bu sürecin bir sonucu olarak mistisizmin zayıfladığı, yaşam için umutların büyüdüğü, eleştiri ve sorgulamanın bir yükümlülük haline geldiği, sosyal reform taleplerinin geliştiği, sekülarizmin yükseldiği, risk alma arzusunun büyüdüğü bir döneme tekabül eder (Gay, 1986, s.6). Bu iyimserlik ve hümanizmanın devrimci bir düşünümün alt yapısını hazırladığı söylenebilir. Çünkü bu iki yaklaşım, nihayetinde insan doğası kurgusundan çıkarılmakta, böylelikle “Doğa”; Tanrı, insan ve tabiatı kucaklayan bir büyük toplam addedilerek, her türlü meşruiyetin yeni dayanağı olarak resmedilmektedir. Nitekim geleneksel meşruiyet sisteminin bu şekilde çözülmesi, modern dönemin şüphesiz en önemli siyasal sonucunu ortaya çıkarmıştır. Egemenliğin kaynağının Tanrı katından yeryüzüne indirilişinin yolu böylelikle açılmıştır. Bu noktada iyimser ve hümanist olmamasına, insan doğasına karşı kötücül bir yaklaşımı belirlemesine rağmen, tüm modern düşünüme damgasını vuran, böylelikle de Aydınlanmanın ve akabinde Fransız Devrimi’nin çözüme kavuşturduğu egemenlik anlayışını etkileyen kişinin Hobbes olduğunu söylenebilir. 11 Hobbes devletin varlık nedenini ilahi bir merkezden alıp, yeryüzüne yani insan katına indirerek, modern düşünce tarihimizde büyük bir devrime imza atmıştır. Gerçi kendisi İngiltere İç Savaşı’nda karşı devrimci bir tavır almıştır, fakat bu tavrı modernite karşıtı olarak okumak yanlış olur. Hobbes ortaya attığı fikirlerler (sözleşme, birey, tabii hak, doğa yasası vb.) modernitenin tam merkezinde yer alır. Onun Leviathan’ı tek tek bireylerin toplamından oluşan bir “commonwealth”tir. Hobbes’un özellikle doğa durumunda insanların özgür ve barış içinde yaşadıkları, devletin ise mülkiyet temelinde yükselerek bu özgürlüğü ve barış çağını insanların elinden aldıklarına dair liberal söylemlerle uzlaştırılamayacağı aşikârdır. Fakat Hobbes’taki bu düşünce farklılığı onu muhafazakâr yapmaz. Çünkü Hobbes da diğer liberal çağdaşları gibi en başta akla vurgu yapar, liberal mitleri tersinden bile okuyor olsa kabullenir ve yeniden üretir (Hobbes, 1993). Böylelikle din, egemenlik ve meşruiyet bağlamında, “Doğa” düşüncesini sosyal teoriye kazandıran Hobbes’un, Aydınlanma teolojisini etkilemiş bir diğer isim olduğu söylenebilir. Aydınlanmanın iyimserliğini doğa düşüncesi üzerinden tartışan düşünürlerin başında Rousseau, D’Alembert, D’Holbach ve Halvétius gelir. Rousseau biraz daha farklı bir bakış açısına sahip olmakla birlikte, bu düşünürler, geleneksel iyi ve kötü arasındaki ayrımı radikal olarak değiştirmişleridir. İyi haklıdır, haklı doğrudur. Doğa iyi olmak zorundadır, kötülükse doğa dışıdır. İnsan aklıyla bir seçim yapmak suretiyle, doğal olanı, doğa dışından ayırıp seçebilir. Böylelikle tüm insanlık evrense akılda buluşabilir (Hawthorn, 1987, s. 13). Bu evrenselliği sağlayan da Aydınlanmacılara göre insan doğasının her yerde aynı oluşudur. Fakat bu durum şartların ve düşüncelerin çeşitliliğinden görünür olamamaktadır (Hawthorn, 1987, s. 30). Kant’a göre Tanrı bizim düşüncelerimizi nakşeder. Bizim düşüncelerimiz doğayı anlamak için kâfidir. Doğa böylelikle Tanrı’nın iradesine bağımlıdır. Doğayı bütünüyle etüt etmeye ihtiyacımız yok. Doğayı anlamak için, sadece Tanrı’nın emirlerinin ne olduğunu keşfetmek ve içsel bir gözleme (murakabe) tabi tutmamız gerekmektedir (Hawthorn, 1987, s. 33-34). Kant’ın anlayışındaki bu iç görüşü, Rousseau’nun içsel 12 duyumlardan süzülen teoloji algısıyla birlikte okumak faydalı olabilir. Böylelikle hem laiklik hem de sivil din (yurttaş dini-civic religion) tartışmasını Aydınlanma ve doğa çerçevesi üzerinden gözlemek mümkün olacaktır. Rousseau’nun ilahiyat meselelerine yaklaşımında, diğer Aydınlanma dönemi düşünürlerine göre farklı bir perspektif ve orijinal bir eğilim içinde olduğu söylenebilir (Cassirer, 1951, s. 153). Bu eğilimin en önemli yönünü, dini kaidelerden soyutlanmış ve sadece vicdanlarda yaşayan bir din anlayışına karşı, Rousseau’nun sivil dini, yurttaşın moral değerlerini örecek, böylelikle de yurttaşın, toplum ve devlet ile ilişkilerinde yararlı bir birey olarak yaşamasına imkân vererek, şahsi çıkarı ile toplum çıkarını bir görmesini sağlayacak bir anlayışı içselleştirmesine imkân verecektir. Cassirer’e göre ilahiyata ilişkin, Leibniz, Shaftesbury veya Pope’da izlenebilecek saf bir analitik yorumu ya da açık bir eğilimi Rousseau’da görmek zordur. Rousseau’nun gerçek önemi ve orijinalitesi farklı bir alanda belirgindir. Rousseau bizatihi Tanrı’yı problem etmez, yasal ve toplumsal olan meseleler Rousseau’nun tüm düşüncesini işgal eder. Fakat Rousseau, yeni bir ilişki kurar ve iki alan arasında bir bağlantı yaratır. Rousseau böylelikle bu problemi bireysel varoluş meselesinden daha öteye, toplumsal alana taşır (Cassirer, 1951, s.154). Nitekim bireyin toplumla kurduğu önemli bağlardan biri olan sivil din, Rousseau’nun bu tercihi üzerinden bir anlam kazanır. Cassirer’e göre Rousseau sürpriz derecede Pascal ile uzlaşmış bulur kendisini. Fakat bu uzlaşıya rağmen Rousseau Pascal’ın mistisizmi ve dinsel metafiziğini reddeder. Aynı zamanda Rousseau Pascal’ın insan isteklerinin sapkınlığı hakkındaki düşüncelerine de karşı çıkar. Bu noktada Rousseau en az Voltaire ve Ansiklopedistler kadar ortodoksinin şiddetli ve radikal bir muhalifidir (Cassirer, 1951 s. 155). Onun din ile olan problemi bir inanç tartışmasından ziyade, kurumsal dine karşı bir itirazı içerir. Bu açıdan Aydınlanmacıların Katolisizme olan tepkisini paylaşır. Rousseau’nun Émile’i insan doğasının günahsızlığını ve doğa durumunda insanın itibarını, Ahit ve Kiliseye karşı keskin bir biçimde 13 savunur (Cassirer, 1951, s. 157) . İnsanın doğuştan kötü olduğu söylenirse ona tam manasıyla inisiyatif verilemez. Bir defa bu ilke kabul edildiğinde, insanî kötülüğe ve acziyete karşı, din, Tanrı ile insan arasında bir aracı kurum olarak devreye girer. Bu durum Rousseau’nun genel düşünce sistemine iki açıdan tezat oluşturmaktadır. Birincisi bireyin tercih hakkına saldırıdır ki bu tüm burjuva düşüncesi tarafından en fazla itiraz gören tutumdur, ikincisi de Kilisenin, yurttaş ile sosyal ve siyasal yapılar arasına girerek, egemenliğin tekliği ilkesini ortadan kaldırmasıdır. Rousseau’ya göre iyi doğaldır, doğal olan aklidir, akli olan ise iyidir. Bu bağlamda insan doğanın bir parçası olarak, rasyonel ve iyidir. Böylelikle Tanrıyla benzer bir biçimde yaratıcıdır (Gay, 1966, s. 90). Rousseau’da bu yaratıcılık etik ve politik teori bağlamında “sorumluluk” esası üzerinden hareket eder. Fakat bu sorumluluk bireysel değil, yarattığı değer sistemi ile birlikte “toplumsal”dır (Cassirer, 1951, s. 157). Çünkü Rousseau’da, Mirabeau’da olduğu gibi Tanrı adaletin ve hakların öznesidir. Böylelikle Tanrı ve haklar özdeştir (Michelet, 1964, s. 94). Bu özdeşlik, toplumun egemenliğindeki dünyada, Tanrıya karşı duyulan sorumluluk ile temellenir. Doğa durumunda var olan hakların korunması ile adalet sağlanmış olur (Michelet, 1964, s. 94). Rousseau, Émile’de “Yaratıcının elinden çıktığı haliyle her şey güzeldir, tüm dejenerasyon insan ellerinde gerçekleşir” der (Rousseau, 1889, s. 11). Bu durum, Rousseau’nun “Salon Aydınlanması”nın uygarlık vurgusuna getirdiği yabancılaşma eleştirisinin temel bir varlık noktasından resmedilmesidir. Rousseau’dan önce, Onun dillendirdiği manevi duyguların sosyal bütünleşmedeki önemine ve kullanımına benzer bir şekilde Diderot da mitlerin benzer bir amaçla kullanılabileceğini savunur. Fakat bir farkla; Diderot’un mitleri sekülerdir, asla bu gerekçe ile bile olsa hurafe niteliği taşıyan gizemlerin ya da dinsel sansasyonların kullanımını talep etmez (Gay, 1986, s. 91). Dinsel mitlerden seküler mitlere geçiş süreci, şüphesiz, dinsel metafizikten seküler metafiziğe, politik manada da ideolojilere geçiş sürecini açmıştır. İdeolojileri dinlerden ayıran en temel özellik de zaten 14 söylemi, İslamcılıkta da olduğu gibi tamamen dini motiflerle süslense bile, temelde dünyevi amaçlar üzerine konumlanmasıdır. İdeolojilerin oluşumunda Aydınlanma döneminin sekülerizminin esasi bir rol oynadığı söylenebilir. Bununla birlikte, dindışı olan sekülerizmin, din karşıtı ya da ateist bir bakış açısını Aydınlanmacılara kazandırmadığını, ateistlerin Aydınlanmacılar içinde daha az sayıda kaldığı görülebilir. Laiklik dindışı, ideolojiler de konumlarını dünya üzerine kurgulasalar dahi, tüm ideoloji ve laik pratiklerde din karşıtı bir tutum olmadığı söylenebilir. Aydınlanmacıların büyük çoğunluğunun Hıristiyan olmadığı fakat Tanrının varlığına inanan deistler olduğu bilinmektedir. Bu gurubun içinden sadece Helvétius, Baron d’Holbach, La Mettrie, Naigeon ve nihayet Diderot’dan oluşan oldukça küçük bir grup ateisttir. Bu isimlerin dışında kalan Aydınlanmacılar ise ahlaki veya politik gerekçelerle ateizme karşı çıkarlar. Voltaire, Jean François Dufour’a 1768’de yazdığı bir mektubunda ataeizmde iyi hiçbir şey olmadığını söyler (Garrard, 1951, s. 672). Voltaire’in düşüncelerini dikkatli bir biçimde ele aldığımızda, mücadeleri inançla değil, batıl inançlarla, din ile değil Kilise iledir (Michelet, 1961, s. 93). Voltaire, insanları barış ve adalet içinde bir arada tutacak bir insanlık kilisesine yer açmak istemiştir. Fakat bir sonraki kuşak olan Ansiklopedistler dine karşı açık bir savaş açmışlardır (Cassirer, 1951, s. 134). Holbach’a göre din insanı görünmez tiranlardan korkmak için eğitirken, onu dünyadaki despotlar karşısında da köle ve aciz kılmış, insanın kendi kaderinin özgür belirleyicisi olma imkânlarını boğmuştur (Cassirer, 1951, s. 134). Fakat Cassier dine karşı geliştirilen bu tavrın da inancı tamamen dışlamadığını, yeni bir inanç formu oluşturulmaya ve dinin bu form içinde eritilmeye çalışıldığını söyler (Cassirer, 1951, s. 135-136)). Benzer bir durum Alman Aydınlanması için de geçerlidir. Alman Aydınlanması’nın düşünürleri, dinin tamamen çözülmesini savunmamakla birlikte, onun kurumsal ve yasal aşkınlığına itiraz etmişlerdir (Cassirer, 1951, s. 136). 4. SONUÇ Protestanlığın şiddetli bir biçimde gelişiminin engellendiği Fransa’da, Aydınlanma aktörlerinin siyasal erkten özerklik ve Kiliseye karşı 15 kritik söylem ile bireyselliklerini ortaya koyma iddialarında deizmin önemli bir rolü olmuştur. Aydınlanmanın kozmopolit ve iyimser tavrına son derece uygun olan deizm, bir adım sonra Fransız Devrimi’nin laiklik ilkesinin konumunu da etkilemiştir. Nitekim din ile siyasal ve toplumsal kurumların ilişkinin İngiltere’den oldukça farklı bir seyir izlemesinde yukarıda tartışılan tarihsel sürecin ve zihin dünyalarının önemli bir payı olmuştur. Püritenizmin, bir mezhepsel yapı olarak değil ama bir moral sistem olarak Fransa ile buluşmasında Rousseau’nun büyük payı olmuştur. Roussea’nun ödev ahlakı ile hareket eden, Saray değerlerinden uzak ve kozmopolit olmayan yurttaşının moral dünyası, taşralı, orta sınıf püriten değerler üzerinden örülmüştür. Bu yönüyle Aydınlanmanın içinden Aydınlanmaya bir itiraz olarak Neo-Klasizmin de önünü açan Rousseau, 19. y.y.ın Romantiklerinin insan-doğa-topluluk anlayışına önemli etkide bulunmıştur. Netice itibariyle Alfred Coban’ın da belirttiği gibi “Aydınlanma melekler ve şeytanlar tarafından sürdürülen spiritüel düzenin sonunu getirmiştir. Din, bireysel inanç bağlamında deizmin gayrişahsî tanrısına yerini bırakmıştır.” (Coban, 1964, s. 187). Böylelikle kendisine yönelik güçlü bir itiraz barındırsa bile, Fransız Devrimi’nin ve 19. y.y. ulusçu hareketlerin yurttaş ve ulus kimliğinin inşası için önemli bir zemin sağlamıştır. Aydınlanmanın bu zemini sağlanmasındaki en önemli unsur hiç şüphesiz Katolik Kilisesi ile hesaplaşmasındaki başarısıdır. 16 KAYNAKÇA Bernal, M., (1998), Kara Atena: Eski Yunanistan Uydurmacası Nasıl İcad Edildi (1785 – 1985), İstanbul, Kaynak Yayınları, Çev. Özcan Buze, İstanbul. Cassirer, E., (1951), The Philosophy of the Enlightenment, Princeton University Press, Translated by Fritz C. A. Koelln – James P. Pettegrove, Princeton – New Jersey. Cobban, A., (1964), “The Enlightenment and the French Revulation”, The Influence of the Enlightenment on the French Revolution, Edt. William F. Church, Boston: D.C. Heath and Company, p.p. 183-193. Garrard, G., “The Enlightenment and Its Enemies”, American Behavioral Scientist, Vol: 49, p.p. 664-680 , 2006. Gaxotte, P., (1964), ‘The Enlightenment as Doctrinaire, Irreligious and Conspiritorial’, The Influence of the Enlightenment on the French Revolution, Edt. William F. Church, Boston: D.C. Heath and Company, p. p. 68-73. Gay, P., (1966) , The Enlightenment: An Interpretation: The Rise of Modern Paganism, W.W. Norton & Company, New York-London. Gay, P., (1996), The Enlightenment: An Interpretation: The Science of Freedom, W.W. Norton, New York. Hawthorn, G., (1987), Enlightenment & Despair: A History of Social Theory, Cambridge University Press, Second Edition, Londan-New York. Hobbes, T., (1993), Leviathan, Yapı Kredi Yayınları, Çeviren: Semih Lim, İstanbul. Kirk, L., “The Matter of Enlightenment”, The Historical Journal, Vol. 43, No. 4, 2000, p.p. 1129-1143. Michelet, J. (1964), “The Enlightenment as the Fountain of Social and Political Justice”, The Influence of the Enlightenment on the French Revolution, Edt. William F. Church, Boston: D.C. Heath and Company, p.p. 91-95. 17 Öğün, S. S., (2000), Mukayeseli Sosyal Teori ve Tarih Bağlamında Milliyetçilik, Alfa Yayınları, İstanbul. Rousseau, J. J., (1889), Émile, or Concerning Education, D.C. Heath and Company, Translated by Elenor Worthington, Boston. Weber, M., (2010), Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu, Ayraç Yayınevi, Çev. Zeynep Gürata, 6. b.s., Ankara. 18 TÜRKİYE İMALAT SANAYİNİN ANALİZİ (2003-2012) Ergül HAN Prof. Dr., Maltepe Üniversitesi, İİB Fakültesi, İktisat Bölümü, ergulhan@maltepe.edu.tr GİRİŞ İmalat Sanayinin Ekonomideki Yeri ve Önemi İster gelişmiş, isterse gelişmekte olan bir ülke için imalat sanayinin katma değer, istihdam, verimlilik artışı, ihracat ve ithalat gibi makro ekonomik büyüklüklerdeki payı ekonomik yapının en önemli göstergeleri olarak kabul edilir. Erken sanayileşmiş ABD, Almanya, Fransa ve daha sonra Japonya gibi gelişmiş ülkelerde imalat sanayinin, beklendiği gibi, katma değer ve istihdamda gösterdiği düşüş eğilimi bir kenara bırakılacak olursa, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde imalat sanayinin, hâlâ büyümenin ve ekonominin “motoru” olma özelliğini taşıdığını söylemeliyiz. Son yıllarda dünya ticaretinde egemen olan endüstri-içi ticaret eğilimleri ve özellikle Çin’in dünya ticaretine olanca ağırlığıyla girmesi, Türkiye imalat sanayinin gerek üretim gerekse dış ticaret yapısını önemli ölçüde etkilemiştir. Öte yandan Türkiye imalat sanayi 1970’lerden bu yana dışarda ve içerde yaşanan ekonomik çalkantı ve krizlerden, başlardakine göre daha az etkilenir olmuştur. Buradan hareketle Türkiye imalat sanayinin güçlenmiş bir yapıya ulaştığı söylenebilir. Nitekim Gümrük Birliği’ne, Çin ve Hindistan faktörüne rağmen belli imalat sanayi kollarında olumlu gelişmeler görülmektedir (Doğruel ve Doğruel, 2008, s.39). Bu gelişmelerin, daha yaygın bir sektör demetinde ve kalıcı bir biçimde sürdürülebilmesi, doğal olarak imalat sanayinin yapısını, küresel ve bölgesel entegrasyonlara uyumlu hale getirecek ve güçlendirecek politika ve stratejileri gerektirmektedir. Dünya ölçeğinde ortaya çıkan bu eğilimler yanında, özellikle “2001 Krizi ve sonrasında uygulanan yapısal reform ağırlıklı program, ülkemizde başta dış ticaret olmak üzere pek çok alanda temel bir dönüşüme 19 yol açmıştır. Bu dönemde, uygulanan programlar ekonomide göreceli istikrarı sağlamış, böylece yüksek üretim artışları gerçekleştirilmiştir. Ancak, daha sonraki yıllarda cari açığın yükselmesi, belirli yıllardaki hızlı büyümeye karşın işsizlik oranının düşürülememesi ve rekabet gücü kaybı önemli sorunlar olarak ortaya çıkmıştır.” (Yükseler ve Türkan, 2008, s.19). Buna ek olarak, özellikle 2007 yılının sonlarından itibaren olumsuz etkileri hissedilmeye başlanan Küresel Krizin yarattığı dış talep daralması, -2010 ve 2011 yılları dışında- büyüme hızında, üretim, ihracat üzerinde ve istihdam alanında etkilerini sürdürmeye devam etmektedir. Bu temel sorunlar, izlenmesi gereken sanayileşme politika ve stratejisinin ana hatlarını da göstermektedir: Bu bağlamda imalat sanayinde; Rekabet gücü yüksek, Katma değer içeriği yüksek, İstihdam yaratan ve Ara malı üreten sektörlerin geliştirilmesi gerekmektedir. Bu amaçlara yönelik önlemler bir yandan ihracatı artırarak ve ara malı ithalatını düşürerek cari açık sorununa çözüm getirirken, öte yandan yaratılan katma değerin yurtiçinde kalmasına ve istihdamın artmasına hizmet edebilecektir. Nitekim, Ekonomi Bakanlığının hazırladığı “Girdi Tedarik Stratejisi”nin (GİTES) temel amaçları; tüm tedarik zincirinde tedarik sürekliliği ve güvenliği ile ihracatta sürdürülebilir küresel rekabet gücü artışının sağlanması, daha fazla katma değerin Türkiye’de kalması, ara malı ithalat bağımlılığının azaltılması olarak belirlenmiştir (Ekonomi Bakanlığı, 2012, s.7). Bu strateji demetinde sayılan ve her fırsatta çeşitli kurum ve araştırmacılar tarafından dile getirilen öbür amaçlar yanında, ara malı ithalat bağımlılığının azaltılması üzerinde önemle durulması gereken bir amaç olarak görülmelidir. Türkiye imalat sanayinin Gümrük Birliği, Çin ve Pasifik ülkeleri faktörlerinden en fazla etkilenen sektörleri ara malı üreten sektörleridir. Bu faktörler, özellikle ilgili sektörlerin, buna ek olarak 2008 Küresel Krizi de hemen tüm imalat sanayi sektörlerinin üretimini, istihdamını, katma değer yaratımını ve dış ticaret büyüklüklerini önemli 20 ölçüde olumsuz etkilemiş, sonuçta üretimde dışa bağımlılık, işsizlik ve cari açık sorunları giderek ağırlaşmıştır. Bu çalışmada Türkiye imalat sanayinin 2003-2012 döneminde gösterdiği gelişme; üretim, katma değer, istihdam, verimlilik ve dış ekonomik büyüklükler esas alınarak incelenmiştir. Bunu yaparken, özellikle 2001 Krizi sonrası 2003-2008 dönemi ile 2008 Küresel Kriz sonrası 20092012 dönemi ayırımına gidilerek, iki farklı kriz sonrası iki farklı dönemde imalat sanayindeki gelişmeler gösterilmeye çalışılmıştır. Ayrıca bu analizlerde imalat sanayi; genellikle tüketim malları, genellikle ara malları ve genellikle yatırım malları üreten sektörler ayırımında ele alınarak, özellikle ara malları üreten sektörler grubunun çeşitli büyüklükler açısından gösterdiği gelişmeler vurgulanmaya çalışılmıştır. Çalışmada Türkiye İmalat Sanayinin 2003-2012 dönemindeki gelişimi, TÜİK’in kullandığı NACE Rev. 2 Üretim Faaliyetleri Sınıflaması’na göre 24 (Dış Ticaret’te ISIC Rev. 4 Sınıflamasına göre 23) Alt Sektör ayırımında ele alınmıştır. Çalışmada temel olarak TÜİK verileri kullanılmıştır. TÜİK’in cari fiyatlarla hazırladığı veriler 2003 bazlı İmalat 1 Sanayi ÜFE’siyle reelleştirilmiştir . Alt sektörler üretim yapısı, katma değer, istihdam, verimlilik ve dış ticaret büyüklükleri açısından incelenmiştir. 1. İMALAT SANAYİ ÜRETİMİ VE SEKTÖREL DAĞILIMI Bu bölümde imalat sanayi üretiminin gelişimi, alt dönemler itibarıyla gösterdiği ortalama yıllık artış ve üretimin sektörel dağılımı temelinde ele alınmıştır. 1.1. Üretimin Gelişimi İmalat sanayi üretiminin 2003-2012 dönemindeki gelişimi ve üç dönem itibarıyla gösterdiği ortalama yıllık artış Tablo 1’de verilmiştir. 1 İzleyen yılların endeks rakamları Aralık-Aralık değişim oranı kullanılarak elde edilmiştir. 21 Tablodan görüldüğü gibi imalat sanayi genelinde, reelleştirilmiş üretim büyüklüğü 2003’ten 2008’e ortalama yıllık yüzde 7,40 artarak 223.118 milyon TL’den 318.835 milyon TL’ye; 2008’den 2012’e, ilk döneme göre oldukça düşük, yüzde 5,02 oranında artarak 387.823 milyon TL’ye çıkmıştır. Bu dönemde, özellikle 2009 ve 2010 yıllarında ulaşılan düzey 2008’in altında kalmıştır. Dönemin tümü itibariyle ortalama yıllık artış yüzde 6,34 olmuştur. 22 Tablo 1: İmalat Sanayi Üretimi (2003 Fiyatlarıyla, Milyon TL) ve Artışı Düzey Ortalama Yıllık Artış (%) 2008/ 2003 2008 2012 2012/2008 2012/2003 2003 İmalat Sanayi Genellikle Tüketim Malları Gıda Ürünleri İmalatı İçeceklerin İmalatı Tütün Ürünleri İmalatı Tekstil Ürünleri İmalatı Giyim Eşyaları İmalatı Deri ile İlgili Ürünlerin İmalatı Mobilya İmalatı B.y.s. Diğer İmalat Genellikle Ara Malları Ağaç ve Man. Ür. İm.(mobilya hariç) Kâğıt ve Kâğıt Ür. İmalatı Basım ve Yayım (Kayıtlı Med. Çoğ.) Kok Köm; Raf. Ed. Pet. Ürünleri Kimyasal Madde ve Ürünl. İm. Temel Ecz. Ürün ve Malz. İmalatı Kauçuk ve Plastik Ürünl. İm. Metalik Olm. Diğer Min. Ür. İm. Ana Metal Sanayi Genellikle Yatırım Malları Mak. ve Teç. Hariç; Fab. Met. Ür.İm. Bilgisay. Elektron. ve Optik Ür. İm. Elektrikli Teçhizat İmalatı B.y.s. Mak. ve Ekipman İmal. Motorlu Kara Taş. Römork İmal. Diğer Ulaşım Araçları İmalatı Mak. ve Ekip. Kurulumu ve Onarımı 223.118 318.835 387.823 7,40 5,02 6,34 95.908 104.823 136.727 1,79 6,87 4,02 32.023 2.046 2.731 28.022 22.426 41.876 3.019 2.190 23.800 20.519 57.133 3.385 2.450 33.098 24.365 5,51 8,09 -4,32 -3,21 -1,76 8,08 2,90 2,84 8,59 4,39 6,64 5,76 -1,20 1,87 0,93 2.447 2.594 3.487 1,17 7,68 4,01 3.829 2.384 76.834 5.941 4.884 128.926 8.250 4.559 150.699 9,18 15,42 10,91 8,55 -1,71 3,98 8,90 7,47 7,77 2.096 4.307 5.197 15,49 4,81 10,62 3.866 5.628 7.964 7,80 9,07 8,36 2.241 3.415 3.614 8,79 1,43 5,45 9.875 19.147 21.795 14,16 3,29 9,19 13.809 14.752 18.233 1,33 5,44 3,14 6.319 4.363 4.194 -7,14 -0,98 -4,45 9.080 15.505 20.542 11,30 7,29 9,50 11.105 18.044 21.895 10,20 4,95 7,83 18.443 50.375 43.765 85.085 47.264 100.396 18,87 11,05 1,94 4,22 11,02 7,96 8.233 16.407 21.866 14,79 7,44 11,46 5.746 5.046 5.107 -2,56 0,30 -1,30 9.070 17.614 20.322 14,20 3,64 9,38 7.342 12.994 17.213 12,09 7,28 9,93 17.798 27.421 30.124 9,03 2,38 6,02 1.455 3.911 3.325 21,87 -3,98 9,62 731 1.693 2.440 18,29 9,57 14,33 TÜİK'in üretim verileri İmalat Sanayi ÜFE'siyle (2003=100) reelleştirilmiştir. 23 2003-2008 dönemine kıyasla 2008-2012 döneminde imalat sanayi üretiminin ortalama yıllık artışının oldukça düşük kalmasının temel nedeni, 2008 ve 2009 yıllarındaki dış talep yetersizliği ve buna ek olarak 2009 yılındaki iç talep yetersizliği olmuştur. Bu yıllarda yerli ve ithal girdi temini önemli bir sorun oluşturmadığı halde, imalat sanayinde talep yetersizliği nedeniyle kapasite kullanım oranı, önceki yıllara göre oldukça düşük kalmıştır (DPT, 2010 Yılı Programı, s.156). Genellikle tüketim malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta üretim artışı ilk dönemde ortalama yıllık yüzde 1,79 gibi oldukça düşük kalırken, ikinci dönemde bu oran yüzde 6,87 olarak gerçekleşmiştir. Dönemin tümünde artış oranı yüzde 4,02 olmuştur. İlk dönemde üretim artışının oldukça düşük kalmasında tütün ürünleri yanında tekstil ve giyim sektörü üretimindeki düşüşler etkili olmuş görünmektedir. Dönemin tümü itibarıyla mobilya ve diğer imalat sektörleri üretimi grup ortalamasının oldukça üstünde gelişme göstermiştir. Genellikle ara malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta üretim, genellikle tüketim malları grubunun aksine ilk dönemde ortalama yıllık yüzde 10,91 gibi oldukça yüksek bir oranda artış göstermiştir. İkinci dönemde bu oran yüzde 3,98; dönemin tümünde, imalat sanayi genelinin üstünde, yüzde 7,77 olmuştur. Bu grupta dönemin tümü itibarıyla, mobilya hariç ağaç-mantar ürünleri, kâğıt ve kâğıt ürünleri, kok kömürü; rafine edilmiş petrol ürünleri, kauçuk-plastik ürünleri ile özellikle ana metal sanayi sektörleri belirgin bir üretim artışı gerçekleştirmiştir. Buna karşı kimyasal ürünlerde en düşük üretim artışı görülürken, temel eczacılık ürünlerinde üretim gerilemesi yaşanmıştır. Genellikle yatırım malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta üretim, ilk dönemde ortalama yıllık yüzde 11,05 ve dönemin tümünde yüzde 7,96 ile imalat sanayinin en yüksek oranını tutturmuştur. Grupta bilgisayar, elektronik ve optik sektörü üretimi dönemin tümünde negatif gelişirken, diğer tüm sektörler dönemin tümü itibarıyla oldukça yüksek üretim artışları göstermişlerdir. 24 2003-2012 döneminin tümüne bakıldığında; Türkiye imalat sanayi üretimindeki artışın başını yatırım malları üreten sektörlerin çektiğini, onun hemen ardından ara malları üreten sektörün geldiğini görüyoruz. Bu iki gruba göre tüketim malları üreten sektörlerin bu gelişmedeki rolü, onların ancak yarısına yakın olmuştur. Ayrıntıya bakılınca, ortalama yıllık üretim artışının % 10’un üstünde olduğu toplam 4 sektörün 2’si genellikle ara malları, diğer 2’si de yatırım malları üreten sektör grubunda yer almaktadır. 1.2. Üretimin Sektörel Dağılımı Alt sektör üretimlerinin toplam imalat sanayi üretimi içindeki yüzde dağılımı Tablo 2’de üç yıl ve üç dönem itibarıyla verilmiştir. Buna göre imalat sanayi üretiminin 2003 yılında yüzde 43’ü, 2008 yılında yüzde 32,9’u ve 2012 yılında yüzde 35,3’ü tüketim mallarından oluşmaktadır. Görüldüğü gibi 2003’ten 2008’e yaklaşık 10 puan düşen bu grup malların payı 2012’de az da olsa tekrar yükselmiştir. Tüketim mallarının payı 2003-2008 döneminde ise yüzde 36,95 iken 2009-2012 döneminde 35,65’e düşmüş, 2003-2012 dönemi itibarıyla bu pay yüzde 36,36 olmuştur. Dönemin tümü itibarıyla bu payda gıda, tekstil ve giyim sektörü ağırlık taşımaktadır. Aynı yıllar için ara mallarının payı, sırasıyla yüzde 34,4, yüzde 40,4 ve yüzde 38,9 olmuştur. Bu gruptaki gelişme tüketim mallarındakinin tersidir. İlk başta 6 puan artış ve sonra yaklaşık 1,5 puan düşüş görünmektedir. Bu gruptaki gelişmenin temel belirleyicisi ise ana metal sanayi sektörü olmuştur. Aynı dönemler temelinde ara mallarının payı sırasıyla yüzde 37,05’ten yüzde 38,37’e yükselmiş, dönemin tümünde ise yüzde 37,65 olmuştur. Dönemin tümü itibarıyla bu payda ana metal sanayi, metalik olmayan diğer mineral ürünler, kimyasal ürünler, kauçuk-plastik ürünler ve kok kömürü; rafine edilmiş petrol ürünleri sektörü ağırlık taşımaktadır. Yine aynı yıllar için yatırım mallarının payı, sırasıyla yüzde 22,6, yüzde 26,7 ve yüzde 25,9 olmuştur. Yatırım malları grubunun gelişimi ile ara malları grubununki paralellik göstermektedir. 2003’ten 2008’e payın yükselmesinde, bilgisayar, elektronik ve optik sektörü dışında hemen tüm 25 sektörler katkıda bulunmuştur. Her üç dönem itibarıyla yatırım mallarının payı yüzde 26,00 olmuştur. Dönemin tümü itibarıyla bu payda motorlu kara taşıtları, elektrikli teçhizat ve makine ve teçhizat hariç fabrikasyon metal ürünleri sektörü ağırlık taşımaktadır. Sonuç olarak 2003 yılından 2012 yılına gelindiğinde tüketim mallarının payı düşerken ara ve yatırım mallarının payları artış göstermiş; bu gelişme, özellikle 2003 ile 2008 arasında belirginleşmiştir. Türkiye imalat sanayi üretiminin 2012 yılı itibarıyla üçte ikiye yakını ara ve yatırım mallarından oluşmaktadır diyebiliriz. Dönemin tümü itibarıyla, üretim artışında önde gelen yatırım mallarının toplam üretim içindeki payı en düşük, ancak üretim artışında ikinci sırada olan ara mallarının toplam içindeki payı en yüksektir. Toplam üretim içinde tüketim mallarının payı ara mallarını izlemektedir. Buna göre, imalat sanayi üretiminin gösterdiği gelişimi belirleyen alt sektörlerin, gerek imalat sanayi üretimi içindeki payı gerekse üretim artışı dikkate alındığında esas olarak genellikle ara malları üreten alt sektörler olduğu görülmektedir. 26 Tablo 2: İmalat Sanayinde Üretimin Sektörel Dağılımı (%) 2003 2008 2012 20032008 20092012 20032012 İmalat Sanayi 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 Genellikle Tüketim Malları 42,99 32,88 35,25 36,95 35,65 36,36 Gıda Ürünleri İmalatı 14,35 13,13 14,73 13,27 14,76 13,95 İçeceklerin İmalatı 0,92 0,95 0,87 0,92 0,98 0,95 Tütün Ürünleri İmalatı 1,22 0,69 0,63 0,92 0,70 0,82 Tekstil Ürünleri İmalatı 12,56 7,46 8,53 9,79 8,37 9,15 Giyim Eşyaları İmalatı 10,05 6,44 6,28 7,87 6,39 7,20 Deri ile İlgili Ürünlerin İmalatı 1,10 0,81 0,90 0,97 0,87 0,92 1,91 Mobilya İmalatı 1,72 1,86 2,13 1,80 2,04 B.y.s. Diğer İmalat 1,07 1,53 1,18 1,40 1,53 1,46 Genellikle Ara Malları 34,44 40,44 38,86 37,05 38,37 37,65 Ağaç ve Man. Ür. İm.(mobilya hariç) 0,94 1,35 1,34 1,23 1,36 1,29 Kâğıt ve Kâğıt Ür. İmalatı 1,73 1,77 2,05 1,80 2,02 1,90 Basım ve Yayım (Kayıtlı Med. Çoğ.) 1,00 1,07 0,93 1,05 0,97 1,02 Kok Köm; Raf. Ed. Pet. Ürünleri 4,43 6,01 5,62 5,01 4,92 4,97 Kimyasal Madde ve Ürünl. İm. 6,19 4,63 4,70 5,07 5,04 5,06 Temel Ecz. Ürün ve Malz. İmalatı 2,83 1,37 1,08 1,91 1,48 1,72 Kauçuk ve Plastik Ürünl. İm. 4,07 4,86 5,30 4,53 5,24 4,85 Metalik Olm. Diğer Min. Ür. İm. 4,98 5,66 5,65 5,66 5,69 5,67 Ana Metal Sanayi 8,27 13,73 12,19 10,78 11,65 11,17 Genellikle Yatırım Malları 22,58 26,69 25,89 26,00 25,98 25,99 Mak. ve Teç. Hariç; Fab. Met. Ür. İm. 3,69 5,15 5,64 4,56 5,38 4,93 Bilgisay. Elektron. ve Optik Ür. İm. 2,58 1,58 1,32 2,20 1,36 1,82 Elektrikli Teçhizat İmalatı 4,07 5,52 5,24 5,03 5,36 5,18 B.y.s. Mak. ve Ekipman İmal. 3,29 4,08 4,44 3,84 4,14 3,98 Motorlu Kara Taş. Römork İmal. 7,98 8,6 7,77 9,10 8,12 8,66 Diğer Ulaşım Araçları İmalatı 0,65 1,23 0,86 0,87 1,03 0,94 Mak. ve Ekip. Kurulumu ve Onarımı 0,33 0,53 0,63 0,38 0,60 0,48 27 İMALAT SANAYİ KATMA DEĞERİ VE SEKTÖREL BİLEŞİMİ 2. İmalat sanayi katma değerinin 2003-2012 dönemindeki gelişimi ve üç dönem itibarıyla gösterdiği ortalama yıllık artış Tablo 3’de verilmiştir. 2.1. Katma Değerin Gelişimi Tablo 3’de görüldüğü gibi imalat sanayi genelinde, reelleştirilmiş katma değer 2003’ten 2008’e ortalama yıllık yüzde 2,27 artarak 56.023 milyon TL’den 62.672 milyon TL’ye; 2008’den 2012’ye, ilk dönemle hemen hemen aynı, yüzde 2,26 oranında artarak 68.530 milyon TL’ye çıkmıştır. Bu dönemde, özellikle 2009 ve 2010 yıllarında ulaşılan düzey 2008’in altında kalmıştır. Dönemin tümü itibariyle ortalama yıllık artış yüzde 2,26 olmuştur. Aynı dönemler itibarıyla imalat sanayi genelinde üretimin ortalama yıllık artışı dikkate alındığında, katma değerdeki artış oranının yüzde 2,26 ile bunun oldukça altında seyrettiği görülmektedir. Genellikle tüketim malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta katma değer, ilk dönemde ortalama yıllık yüzde 3,34 oranında düşmüş; ikinci dönemde artış oranı yüzde 5,34 olarak gerçekleşmiştir. Dönemin tümünde artış oranı yüzde 0,43 olmuştur. 2003-2008 döneminde bu grupta sadece içeceklerin imalatı ile mobilya imalatı sektörlerinin katma değerinde artış elde edilirken; başta tekstil ürünleri ile giyim eşyaları olmak üzere diğer tüm sektörlerin katma değeri gerileme göstermiştir. Her üç dönem itibarıyla, sadece içeceklerin imalatı ile mobilya imalatı sektörleri pozitif gelişmeler göstermiştir. 2008-2012 dönemindeki pozitif gelişmede, özellikle mobilya imalatı, deri ürünleri, tekstil ürünleri, gıda ürünleri ve giyim eşyaları sektörleri etkili olmuştur. 28 Tablo 3: İmalat Sanayi Katma Değeri (2003 Fiyatlarıyla, Milyon TL) ve Artışı 2003 Düzey Ortalama Yıllık Artış (%) 2008 2008/ 2003 2012 /2008 2012/ 2003 2012 İmalat Sanayi 56.023 62.672 68.530 2,27 2,26 2,26 Genellikle Tüketim Malları 23.513 19.842 24.434 -3,34 5,34 0,43 Gıda Ürünleri İmalatı 6.824 6.606 8.135 -0,65 5,34 1,97 İçeceklerin İmalatı 564 784 807 6,81 0,73 4,06 Tütün Ürünleri İmalatı 798 698 732 -2,64 1,2 -0,95 Tekstil Ürünleri İmalatı 7.065 5.019 6.391 -6,61 6,23 -1,11 Giyim Eşyaları İmalatı 5.843 4.214 5.102 -6,33 4,9 -1,5 Deri ile İlgili Ürünlerin İmalatı 601 511 668 -3,19 6,93 1,18 Mobilya İmalatı 1.043 1.247 1.801 3,64 9,63 6,26 B.y.s. Diğer İmalat 775 763 796 -0,31 1,06 0,3 23.006 4,99 -1,2 2,19 Genellikle Ara Malları 18.926 24.146 Ağaç ve Man. Ür. İm.(mobilya hariç) 523 876 1.185 10,87 7,85 9,51 Kâğıt ve Kâğıt Ür. İmalatı 905 1.066 1.561 3,33 10 6,24 Basım ve Yayım (Kayıtlı Med. Çoğ.) 701 769 800 1,87 0,99 1,48 Kok Köm; Raf. Ed. Pet. Ürünleri 1.167 1.436 967 4,24 -9,41 -2,07 Kimyasal Madde ve Ürünl. İm. 3.388 2.732 3.047 -4,21 2,77 -1,17 Temel Ecz. Ürün ve Malz. İmalatı 2.083 1.510 1.349 -6,23 -2,78 -4,71 Kauçuk ve Plastik Ürünl. İm. 2.560 3.274 3.987 5,04 5,05 5,05 Metalik Olm. Diğer Min. Ür. İm. 3.412 4.943 5.385 7,7 2,16 5,2 Ana Metal Sanayi 4.187 7.539 4.725 12,48 -11,02 1,35 Genellikle Yatırım Malları 13.584 18.685 21.090 6,58 3,07 5,01 Mak. ve Teç. Hariç; Fab. Met. Ür. İm. 2.144 4.828 11,02 7,49 9,44 Bilgisay. Elektron. ve Optik Ür. İm. 1.255 972 926 -4,98 -1,2 -3,32 Elektrikli Teçhizat İmalatı 2.359 3.862 3.927 10,36 0,42 5,83 B.y.s. Mak. ve Ekipman İmal. 2.287 3.229 4.215 7,14 6,89 7,03 Motorlu Kara Taş. Römork İmal. 4.772 5.252 5.393 1,94 0,66 1,37 Diğer Ulaşım Araçları İmalatı 539 1.137 959 16,1 -4,17 6,61 Mak. ve Ekip. Kurulumu ve Onarımı 228 617 842 22,03 8,08 15,62 3.616 TÜİK'in katma değer verileri İmalat Sanayi ÜFE'siyle (2003=100) reelleştirilmiştir. 29 Aynı dönemler itibarıyla imalat sanayi genelinde üretimin ortalama yıllık artışı dikkate alındığında, katma değerdeki artış oranının yüzde 2,26 ile bunun oldukça altında seyrettiği görülmektedir. Genellikle tüketim malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta katma değer, ilk dönemde ortalama yıllık yüzde 3,34 oranında düşmüş; ikinci dönemde artış oranı yüzde 5,34 olarak gerçekleşmiştir. Dönemin tümünde artış oranı yüzde 0,43 olmuştur. 2003-2008 döneminde bu grupta sadece içeceklerin imalatı ile mobilya imalatı sektörlerinin katma değerinde artış elde edilirken; başta tekstil ürünleri ile giyim eşyaları olmak üzere diğer tüm sektörlerin katma değeri gerileme göstermiştir. Her üç dönem itibarıyla, sadece içeceklerin imalatı ile mobilya imalatı sektörleri pozitif gelişmeler göstermiştir. 2008-2012 dönemindeki pozitif gelişmede, özellikle mobilya imalatı, deri ürünleri, tekstil ürünleri, gıda ürünleri ve giyim eşyaları sektörleri etkili olmuştur. Genellikle ara malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta katma değer, genellikle tüketim malları grubunun aksine ilk dönemde ortalama yıllık yüzde 4,99 oranında artış göstermiştir. İkinci dönemde bu artış oranı yüzde -1,20’ye düşmüş; dönemin tümünde, imalat sanayinin genelinin biraz altında, yüzde 2,19 olmuştur. Bu grupta 2003-2012 dönemi itibarıyla, özellikle ağaç-mantar ürünleri, kâğıt ve kâğıt ürünleri, metalik olmayan diğer mineral ürünler ve kauçukplastik ürünleri sektörleri belirgin bir katma değer artışı gerçekleştirmiştir. Buna karşı özellikle temel eczacılık ürünleri ve kok kömürü; rafine edilmiş petrol ürünleri sektörleri katma değerinde gerilemeler yaşanmıştır. Genellikle yatırım malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta katma değer ilk dönemde ortalama yıllık yüzde 6,58 ve dönemin tümünde yüzde 5,01 ile imalat sanayinin, üretim artışında olduğu gibi, en yüksek oranını tutturmuştur. 30 Grupta dönemin tümü itibarıyla, sadece bilgisayar, elektronik ve optik sektörü katma değeri negatif gelişirken, motorlu kara taşıtları dışında, diğer tüm sektörler oldukça yüksek katma değer artışları göstermişlerdir. 2003-2012 döneminin tümüne bakıldığında; Türkiye imalat sanayi katma değer artışının başını, üretimde olduğu gibi, yatırım malları üreten sektörlerin çektiğini, onun ardından ara malları üreten sektörlerin geldiğini görüyoruz. Bu iki gruba göre tüketim malları üreten sektörlerin bu gelişmedeki katkısı, önemli görünmemektedir. Ayrıntıya bakılınca, ortalama yıllık katma değer artışının % 5’in üstünde olduğu toplam 10 sektörün 5’i yatırım malları, 4’ü ara malları, sadece 1’i tüketim malları üreten sektörlerdir. 2.2. Katma Değerin Sektörel Bileşimi 2003-2008, 2008-2012 alt dönemleri ve 2003-2012 döneminin tümünde katma değerin gelişiminden sonra imalat sanayi katma değerinin sektörel bileşimini de değerlendirmek konu hakkında daha anlamlı bilgiler verecektir. Alt sektör katma değerlerinin toplam imalat sanayi katma değeri içindeki yüzde dağılımı Tablo 4’de üç dönem itibarıyla verilmiştir. Buna göre, imalat sanayi katma değeri içinde, ikinci sırada yer alan genellikle tüketim mallarının payı, 2003-2008 döneminde yüzde 35,93 iken 2009-2012 döneminde 34,39’a düşmüş, 2003-2012 dönemi itibarıyla bu pay yüzde 35,28 olmuştur. Dönemin tümü itibarıyla, üretimin dağılımında olduğu gibi bu payda gıda, tekstil ve giyim sektörü ağırlık taşımaktadır. Aynı dönemler temelinde, üretim içinde olduğu gibi, imalat sanayi katma değeri içinde de en yüksek paya sahip olan genellikle ara mallarının payı, sırasıyla yüzde 36,35’ten yüzde 35,18’e düşmüş, dönemin tümünde ise yüzde 35,85 olmuştur. 31 Dönemin tümü itibarıyla bu payda, sırasıyla, ana metal sanayi, metalik olmayan diğer mineral ürünler, kauçuk-plastik ürünler ve kimyasal ürünler sektörü ağırlık taşımaktadır. Aynı dönemler temelinde, imalat sanayi katma değeri içinde genellikle yatırım mallarının payı, sırasıyla yüzde 27,72’den yüzde 30,43’e yükselmiş, dönemin tümünde ise yüzde 28,87 olmuştur. 2003-2012 döneminin tümü itibarıyla en yüksek ortalama yıllık katma değer artışına sahip olan yatırım malları grubunun imalat sanayi katma değeri içindeki payı en düşüktür. Öte yandan yatırım mallarının katma değer payı her üç dönem itibarıyla, üretimdeki payından daha yüksektir. Dönemin tümü itibarıyla katma değer payında motorlu kara taşıtları, makine ve teçhizat hariç fabrikasyon metal ürünleri, elektrikli teçhizat ve b.y.s. makine ve ekipman imalatı sektörü ağırlık taşımaktadır. 32 Tablo 4: İmalat Sanayinde Katma Değerin Sektörel Bileşimi (%) İmalat Sanayi Genellikle Tüketim Malları Gıda Ürünleri İmalatı İçeceklerin İmalatı Tütün Ürünleri İmalatı Tekstil Ürünleri İmalatı Giyim Eşyaları İmalatı Deri ile İlgili Ürünlerin İmalatı Mobilya İmalatı B.y.s. Diğer İmalat Genellikle Ara Malları Ağaç ve Man. Ür. İm.(mobilya hariç) Kâğıt ve Kâğıt Ür. İmalatı Basım ve Yayım (Kayıtlı Med. Çoğ.) Kok Köm; Raf. Ed. Pet. Ürünleri Kimyasal Madde ve Ürünl. İm. Temel Ecz. Ürün ve Malz. İmalatı Kauçuk ve Plastik Ürünl. İm. Metalik Olm. Diğer Min. Ür. İm. Ana Metal Sanayi Genellikle Yatırım Malları Mak. ve Teç. Hariç; Fab. Met. Ür. İm. Bilgisay. Elektron. ve Optik Ür. İm. Elektrikli Teçhizat İmalatı B.y.s. Mak. ve Ekipman İmal. Motorlu Kara Taş. Römork İmal. Diğer Ulaşım Araçları İmalatı Mak. ve Ekip. Kurulumu ve Onarımı 33 Yüzde Dağılım 2003-2008 2009-2012 2003-2012 100,00 100,00 100,00 35,93 34,39 35,28 10,73 11,53 11,07 1,17 1,30 1,22 1,38 1,06 1,24 10,38 9,01 9,80 8,09 6,99 7,62 0,98 0,89 0,95 2,01 2,37 2,16 1,19 1,24 1,21 36,35 35,18 35,85 1,25 1,53 1,37 1,82 2,09 1,93 1,27 1,19 1,23 2,52 1,73 2,18 4,86 4,73 4,80 2,73 2,51 2,63 4,76 5,81 5,21 8,06 7,83 7,96 9,10 7,76 8,53 27,72 30,43 28,87 4,94 6,48 5,59 1,93 1,59 1,78 5,28 5,88 5,54 4,71 5,56 5,07 8,95 8,07 8,58 1,25 1,69 1,44 0,65 1,15 0,87 3. İMALAT SANAYİNDE ÜRETİM VE KATMA DEĞERİN YAPISI Tablo 5’te 2003, 2008 ve 2012 yıllarına ilişkin imalat sanayi üretim bileşimini oluşturan katma değer/üretim ve girdi/üretim oranlarının gelişimi, imalat sanayi geneli ve üç mal grubu ayrıntısında verilmiştir. Tabloda girdi/üretim oranı, yerli girdi ve ithal girdi olarak ayrıştırılamamıştır. Bu ayrıntı, bilindiği gibi Girdi-Çıktı Tabloları aracılığıyla elde edilebilir. Güncel ya da anlamlı olabilecek yakın geçmişe ilişkin veri olmaması nedeniyle girdi büyüklüğü üretim değeri ile katma değer arasındaki fark (yerli girdi+ithal girdi) olarak alınmıştır. Katma değer/üretim oranı ücret ve ücret dışı olarak ayrıştırılırken, yaratılan katma değer içinde ücretin payı da ücret/katma değer oranıyla verilmiştir. 3.1.Katma Değer / Üretim ve Girdi / Üretim Oranları Tablo 5’te görüldüğü gibi 2003 yılında imalat sanayi toplamı olarak katma değer/üretim oranı yüzde 25,11, girdi/üretim oranı ise yüzde 74,89’dur. Katma değer/üretim oranı yatırım malları grubunda yüzde 26,97 ile en yüksekken, bu oran ara malları grubunda yüzde 24,63 ve tüketim malları grubunda yüzde 24,52’dir. Mal gruplarının girdi/üretim oranları da yukarıdaki oranlara bağlı değerler almıştır. 34 Tablo 5: İmalat Sanayinde Üretimin Yapısı (%) İmalat Sanayi 2012 Tüketim Malları 2003 2008 2012 Ara Malları 2003 2008 2012 Yatırım Malları 2003 2008 KD/Üretim 25,11 19,66 17,67 24,52 18,93 17,87 24,63 18,73 15,27 26,97 21,96 21,01 2003 2008 Ücret/Üretim 7,62 7,78 8,10 7,70 8,86 8,86 6,96 5,95 6,24 8,45 ÜcretDışı/Üretim 17,49 11,87 9,57 16,82 10,07 9,01 17,67 12,78 9,02 18,52 12,73 11,15 Girdi/Üretim 74,89 80,34 82,33 75,48 81,07 82,13 75,37 81,27 84,73 73,03 78,04 78,99 Ücret/KD 30,33 39,6 9,23 2012 9,86 45,85 31,41 46,82 49,57 28,28 31,77 40,90 31,34 42,04 46,94 Kaynak: TÜİK, Yıllık Sanayi ve Hizmet İstatistikleri KD: Faktör Maliyetleri ile Katma Değer Ücret: Maaş ve Ücretler Girdi: Üretim Değeri ile Katma Değer arasındaki fark Girdiler üzerindeki net dolaylı vergilere yer verilmemiştir. 35 2008 yılında imalat sanayi toplamı olarak katma değer/üretim oranı yüzde 19,66’ya gerilerken, girdi/üretim oranı yüzde 80,34’e yükselmiştir. Katma değer/üretim oranı yatırım malları grubunda yüzde 21,96 ile yine en yüksekken, bu oran tüketim malları grubunda yüzde 18,93 ve ara malları grubunda yüzde 18,73’tür. Görüldüğü gibi, katma değer/üretim oranı 2003 yılına göre, her üç mal grubunda da düşme göstermiş; girdi/üretim oranı ise yükselmiştir. Ayrıca üretim başına katma değer yaratmada 2003 yılında ikinci sırada olan ara malları grubu, 2008 yılında tüketim malları grubunun da altına düşmüştür. 2012 yılında imalat sanayi toplamı olarak katma değer/üretim oranı gerileme eğilimini sürdürmüş ve yüzde 17,67’ye düşmüştür. Girdi/üretim oranı da yüzde 82,33’e yükselmiştir. 2012 yılında da katma değer/üretim oranı yatırım malları grubunda yüzde 21,01 ile yine en yüksek değeri alırken, bu oran tüketim malları grubunda yüzde 17,87 ve son sıradaki ara malları grubunda önemli bir düşüşle, yüzde 15,27’ye gerilemiştir. Görüldüğü gibi, katma değer/üretim oranı 2003 ve 2008 yıllarına göre, başta ara malları olmak üzere her üç mal grubunda da düşme eğilimini sürdürmüş; girdi/üretim oranı ise yükselmesine devam etmiştir 2. Kısacası imalat sanayi geneli ve ana mal grupları 2003’ten 2012’ye, 1 liralık üretim yaparken giderek daha az katma değer yaratır olmuştur. 2003-2012 döneminde imalat sanayi üretimi ortalama yıllık yüzde 6,34 artarken, katma değer ancak yüzde 2,26 oranında artmış; birim üretimin yarattığı katma değer sürekli düşmüş; birim üretim başına girdi gereği ise artış göstermiştir. 2 Girdi kullanımı artışında da ithal girdi payının giderek arttığı konusunda bkz.: Saygılı, Ş., Cihan, C. vd (2012). Türkiye İmalat Sanayiinde İthal Girdi Kullanımı. İktisat, İşletme ve Finans. Aralık, 2012, s.12. 36 Ayrıca her üç yılda da en yüksek katma değer/üretim oranı, yatırım malları grubunda elde edilirken; imalat sanayi üretimi ve katma değeri içinde en yüksek paya sahip olan ara malları grubunda bu oran, 2003 yılından sonra diğer mal gruplarına göre, en düşük düzeyde gerçekleşir olmuştur. 3.2. Ücret / Üretim ve Ücret / Katma Değer Oranları İmalat sanayinde katma değeri oluşturan unsurlardan ücret/üretim oranlarına bakarsak (Tablo 5); imalat sanayi genelinde bu oranın 2003, 2008 ve 2012 yıllarında aldığı değerler, sırasıyla yüzde 7,62, yüzde 7,78 ve yüzde 8,10’dur. Ücret/üretim oranı yine aynı yıllarda yatırım malları üreten grupta sırasıyla yüzde 8,45, yüzde 9,23 ve yüzde 9,86 ile diğer gruplara göre en yüksek değeri almıştır. Aynı yıllarda bu oran tüketim malları grubunda sırasıyla yüzde 7,70, yüzde 8,86 ve yüzde 8,86 olurken, ara malları grubunda yüzde 6,96, yüzde 5,95 ve yüzde 6,24 olmuştur. Aynı yıllar itibarıyla ücret dışı katma değer/üretim oranı, imalat sanayi genelinde, sırasıyla yüzde 17,49, yüzde 11,87 ve yüzde 9,57 değerleriyle giderek düşüş göstermiştir. Aynı yıllarda bu oran yatırım malları grubunda yüzde 18,52, yüzde 12,73 ve yüzde 11,15 ile en yüksek değerleri alırken (2008’de ara malları grubuyla yaklaşık aynı); ara malları grubunda bu oran yüzde 17,67, yüzde 12,78 ve yüzde 9,02 değerlerini almış; tüketim malları grubunda ise bu oran yüzde 16,82, yüzde 10,07 ve yüzde 9,01 olmuştur. Görüldüğü gibi ücret dışı katma değer/üretim oranı her üç mal grubunda da düşmüştür. 2003’ten 2012’ye katma değer/üretim oranının düşüşünde, bu oranın unsurlarından ücret/üretim oranından çok, -net dolaylı vergiler, sabit sermaye tüketimi ve diğer faktör gelirlerinden oluşan- ücret dışı katma değer/ üretim oranı etkili olmuş görünmektedir. Son olarak ücret/üretim oranı ile birlikte, yaratılan katma değer içinde ücret ödemelerinin payını veren ücret/katma değer oranına bakarsak; imalat sanayi genelinde 2003, 2008 ve 2012 yıllarında ücret/üretim oranı sırasıyla 37 yüzde 7,62, yüzde 7,78 ve yüzde 8,10 iken; ücret/katma değer oranı aynı yıllarda sırasıyla yüzde 30,33, yüzde 39,60 ve yüzde 45,85 olmuştur. Görüldüğü gibi, ücret/üretim oranında çok önemli bir değişme olmadığı halde, ücret/katma değer oranı 2003’ten 2008’e ve 2008’den 2012’ye önemli ölçüde artış göstermiştir. Ücret/katma değer oranındaki artış 2003’ten 2012 yılına yüzde 50’nin üzerinde olmuştur. Ücret/katma değer oranının mal grupları itibarıyla gösterdiği gelişmeye gelirsek; 2003, 2008 2012 yıllarında bu oran tüketim malları grubunda sırasıyla, yüzde 31,41, yüzde 46,82 ve yüzde 49,57; yatırım malları grubunda sırasıyla, yüzde 31,34, yüzde 42,04 ve yüzde 46,94 ve ara malları grubunda ise sırasıyla, yüzde 28,28, yüzde 31,77 ve yüzde 40,90 olmuştur. Görüldüğü gibi her üç yılda da mal gruplarında yaratılan katma değer içinde ücret payı itibarıyla; tüketim malları en yüksek düzeyi tuttururken, ikinci sırada yatırım malları grubu ve son sırada ara malları grubu yer almaktadır. Başka bir ifadeyle, mal grupları itibarıyla yaratılan katma değer içinde en düşük ücret payı, ara malları grubuna aittir. 4. İmalat Sanayinde İstihdam ve Sektörel Dağılımı İstihdamdaki gelişmeler üretim artışı ve ekonomik büyümeyle çok yakından ilişkilidir. Bilindiği gibi istihdamı dar anlamıyla sadece, emeğin üretim sürecinde bir üretim faktörü olarak kullanımı olarak görmek doğru değildir; istihdamın çok önemli sosyo-ekonomik yansımaları olduğu açıktır. Bu nedenle istihdam konusunu, özellikle imalat sanayinin analizi çerçevesinde ele almamız gerekir. Tablo 6’da TÜİK’in Nace Rev. 2 sınıflandırmasına göre, 20052012 dönemi istihdamdaki gelişmeler ve yüzde dağılımı belli sektörler itibarıyla verilmiştir. Tablodan görüldüğü gibi imalat sanayi tüm dönemler itibarıyla diğer alanlara göre ortalama yıllık yüzde 3,42, yüzde 4,77 ve 4,19 ile en yüksek istihdam artışı gösteren alandır. Özellikle 2008 yılından 2012 yılına 38 gelinirken, sanayi sektöründeki istihdam artışı, önceki döneme göre oldukça yavaşlarken, imalat sanayinde bu artış yükselerek devam etmiştir. İmalat sanayinin toplam istihdam içindeki payı ise 2005’te yüzde 13,08’den 2008’de yüzde 13,79’a, 2012 yılında da yüzde 14,30’a yükselmiştir. Tablo 6: Çeşitli İstihdam Büyüklükleri (15+Yaş, Bin kişi) 2005 2008 2012 Ortalama Yıllık Artış (%) 2008/ 2012/ 2012/ 2005 2008 2005 Yüzde Dağılım 2005 2008 2012 Toplam 19.633 20.604 23.937 1,62 3,82 2,87 100,00 100,00 100,00 Tarım 5.014 5.301 -2,68 3,49 0,8 25,54 22,43 22,15 Tarım Dışı 14.619 15.983 18.636 3,02 3,91 3,53 74,46 77,57 77,85 Sanayi İmalat Sanayi 4.241 4.537 4.903 2,27 1,96 2,09 21,60 22,02 20,48 2.568 2.841 3.423 3,42 4,77 4,19 13,08 13,79 14,30 4.621 Kaynak: TÜİK 4.1. İstihdamın Gelişimi İmalat sanayinin alt sektörleri itibarıyla 2003-2012 dönemine ilişkin ayrıntılı istihdam gelişmeleri ve bu gelişimin üç dönem itibarıyla gösterdiği ortalama yıllık artış Tablo 7’de verilmiştir. Tablodan görüldüğü gibi imalat sanayi genelinde, istihdam 2003’ten 2008’e ortalama yıllık yüzde 5,52 artarak 2.172.190 kişiden 2.841.298 kişiye yükselmiş; 2008’den 2012’ye, ilk döneme göre daha düşük bir hızda, yüzde 4,77 oranında artarak 3.423.468 kişiye çıkmıştır. Bu dönemde, özellikle 2009 yılında yaşanan olumsuz ekonomik koşullar istihdama etkili bir biçimde yansımıştır. Dönemin tümü itibariyle istihdamdaki ortalama yıllık artış yüzde 5,18 olmuştur. Katma değer artışında olduğu gibi, imalat sanayi genelinde istihdamın ortalama yıllık artışı da, aynı dönemler itibarıyla, üretim artışının altında 39 kalmıştır. İmalat sanayi istihdamına mal grupları ve alt sektörler itibarıyla baktığımızda şu gelişmeleri görüyoruz: Genellikle tüketim malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta istihdam artışı ilk dönemde ortalama yıllık yüzde 2,28 olurken, ikinci dönemde bu oran belirgin bir artışla yüzde 5,47’ye çıkmıştır. Dönemler itibarıyla istihdamdaki bu gelişme üretimdeki gelişmeyle uyumlu görülmektedir. Dönemin tümünde artış oranı yüzde 3,69 olmuştur. Her ne kadar toplam imalat sanayi istihdamındaki payı çok küçük de olsa, üç dönem ayırımında da tütün ürünleri sektöründe istihdamda önemli oranda gerilemeler yaşanmıştır. Asıl önemlisi, dönemin tümü itibarıyla imalat sanayi istihdamındaki payı, giyim sektöründen hemen sonra yüzde 12,68 ile ikinci yüksek paya sahip olan tekstil sektöründe, dönemin tümü itibarıyla imalat sanayinin en düşük istihdam artışının gerçekleşmiş olmasıdır. Buna karşın b.y.s. diğer imalat sektöründe, 2008 öncesi dönemde istihdamda ortalama yıllık artış yüzde 11,58 gibi oldukça yüksek gerçekleşirken, 2008 sonrası dönemde artış sıfır olmuştur. Dönemin tümü itibarıyla bu grupta en yüksek istihdam artışları mobilya, b.y.s. diğer imalat ve gıda ürünleri sektörlerinde görülmüştür. Buna karşı, gruptaki istihdam payı oldukça yüksek olan tekstil ürünleri ve giyim eşyaları sektörlerinde istihdam artışı oldukça düşük kalmıştır. Genellikle ara malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta istihdam artışı, 2003-2008 döneminde ortalama yıllık yüzde 7,15 artış gösterirken, 2008-2012 döneminde bu artış yüzde 4,48 gibi oldukça düşük kalmıştır. 2008 yılından sonra bu grubun istihdam artışında, özellikle ağaç ve mantar ürünleri, basım-yayım ve metalik olmayan diğer mineral ürünler sektörlerinde önemli yavaşlamalar olmuştur. Ara malları grubunda elde edilen istihdam artışı, dönemin tümü itibarıyla imalat sanayi genelinden yüksektir. Bu grupta tüm dönem itibarıyla en yüksek istihdam artışı gösteren sektörler, 2008 öncesi dönemdeki yüksek artışın sonucunda, sırasıyla kauçuk-plastik, metalik olmayan diğer mineral ürünler, basım ve yayım, kâğıt ve kâğıt ürünleri ile ana metal sanayi olmuştur. Dönemin tamamı itibarıyla en düşük istihdam artışları ise, özellikle 2008 öncesi dönemin etkisiyle, temel eczacılık ürünleri, kimyasal ürünler ve kok kömürü; rafine edilmiş petrol ürünleri sektörlerinde görülmüştür. 40 Tablo 7: İmalat Sanayi İstihdamı ve Artışı Düzey Ortalama Yıllık Artış (%) 2003 2008 2012 2008/ 2003 2012/ 2008 2012/ 2003 İmalat Sanayi 2.172.190 2.841.298 3.423.468 5,52 4,77 5,18 Genellikle Tüketim Malları 1.223.076 1.369.162 1.694.366 2,28 5,47 3,69 Gıda Ürünleri İmalatı 264.834 317.713 440.942 3,71 8,54 5,83 İçeceklerin İmalatı 10.939 10.940 14.304 0 6,93 3,02 Tütün Ürünleri İmalatı 22.181 18.669 4.893 -3,39 -28,45 -15,46 Tekstil Ürünleri İmalatı 348.114 329.997 397.341 -1,06 4,75 1,48 Giyim Eşyaları İmalatı 398.695 443.727 520.370 2,16 4,06 3,00 Deri ile İlgili Ürünlerin İmalatı 41.025 50.764 63.816 4,35 5,89 5,03 Mobilya İmalatı 104.909 141.349 196.695 6,14 8,61 7,23 B.y.s. Diğer İmalat 32.379 56.003 56.005 11,58 0,00 6,28 Genellikle Ara Malları 489.836 691.976 824.677 7,15 4,48 5,96 Ağaç ve Man. Ür. İm.(mobilya hariç) 52.548 71.526 71.000 6,36 -0,18 3,40 Kâğıt ve Kâğıt Ür. İmalatı 31.067 43.284 51.225 6,86 4,30 5,71 Basım ve Yayım (Kayıtlı Med. Çoğ.) 35.708 56.619 63.729 9,66 3,00 6,65 Kok Köm; Raf. Ed. Pet. Ürünleri 6.234 6.435 7.778 0,64 4,85 2,49 Kimyasal Madde ve Ürünl. İm. 52.816 56.277 64.957 1,28 3,65 2,33 Temel Ecz. Ürün ve Malz. İmalatı 25.495 26.852 29.294 1,04 2,20 1,56 Kauçuk ve Plastik Ürünl. İm. 95.784 147.282 189.002 8,99 6,43 7,84 Metalik Olm. Diğer Min. Ür. İm. 116.896 181.725 228.157 9,23 5,85 7,71 Ana Metal Sanayi 73.288 101.976 119.535 6,83 4,05 5,59 Genellikle Yatırım Malları 459.278 780.160 904.425 11,18 3,76 7,82 Mak. ve Teç. Hariç; Fab. Met. Ür. İm. 141.061 246.117 314.668 11,78 6,34 9,32 Bilgisay. Elektron. ve Optik Ür. İm. 24.363 27.306 27.835 2,31 0,48 1,49 Elektrikli Teçhizat İmalatı 68.663 112.243 133.658 10,33 4,46 7,68 B.y.s. Mak. ve Ekipman İmal. 101.669 165.374 186.980 10,22 3,12 7,00 Motorlu Kara Taş. Römork İmal. 91.001 151.300 161.413 10,7 1,63 6,57 Diğer Ulaşım Araçları İmalatı 16.652 37.991 25.313 17,94 -9,65 4,76 Mak. ve Ekip. Kurulumu ve Onarımı 15.869 39.829 54.558 20,21 8,18 14,71 TÜİK, Yıllık Sanayi ve Hizmet İstatistikleri 41 Genellikle yatırım malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta istihdam artışı, ilk dönemde ortalama yıllık yüzde 11,18 ve dönemin tümünde yüzde 7,82 ile imalat sanayinin en yüksek oranını tutturmuştur. Bu dönemlerde üretim artışı da sırasıyla yüzde 11,05 ve yüzde 7,96 ile imalat sanayinin en yüksek oranlarıdır. Benzer durumun katma değer artışlarında da görüldüğünü hatırlatalım. Ne var ki, 2008 sonrası dönemde bu grubu oluşturan tüm sektörlerde istihdam artışı, ilk dönemle kıyaslanamayacak ölçüde oldukça düşük düzeyde kalmıştır. 2008 öncesi dönemde, bilgisayar, elektronik ve optik sektörü dışında çift haneli istihdam artışları gösteren bu sektörlerin, 2008 yılı sonrası istihdam performansı çok büyük oranda zayıflamış görünmektedir. Dönemin tamamı itibarıyla grupta bilgisayar, elektronik ve optik sektörü istihdamı en düşük artışı gösterirken, diğer tüm sektörler oldukça yüksek istihdam artışları gerçekleştirmişlerdir. 2003-2012 döneminin tümüne bakıldığında; Türkiye imalat sanayi istihdamında en yüksek artışın, üretim ve katma değer artışlarında olduğu gibi, genellikle yatırım malları üreten sektörlerde gerçekleştirildiğini, onun hemen ardından genellikle ara malları üreten sektörlerin geldiğini görüyoruz. Bu iki gruba göre tüketim malları üreten sektörlerin istihdam artışındaki rolü, oldukça düşük kalmıştır. Ayrıntıya bakılınca, ortalama yıllık istihdam artışının % 5’in üstünde olduğu toplam 14 sektörün 5’inin genellikle yatırım malları, 5’inin genellikle ara malları ve 4’ünün de genellikle tüketim malları üreten sektörler grubunda yer aldığı görülmektedir. İstihdamın Sektörel Dağılımı Üretim ve katma değer konusundaki açıklamalara benzer olarak imalat sanayi istihdamının yine aynı dönemler itibarıyla sektörel dağılımının ele alınması, alt sektörlerdeki istihdam artışının imalat sanayi geneli açısından taşıdığı anlamı daha net gösterebilecektir. Alt sektörlerdeki istihdamın toplam imalat sanayi içindeki yüzde dağılımı Tablo 8’de üç dönem itibarıyla verilmiştir. 4.2. 42 Tablo 8: İmalat Sanayinde İstihdamın Sektörel Dağılımı (%) 2003-2008 2009-2012 2003-2012 İmalat Sanayi 100,00 100,00 100,00 Genellikle Tüketim Malları 51,71 48,82 50,45 Gıda Ürünleri İmalatı 11,33 12,88 12,01 İçeceklerin İmalatı 0,41 0,44 0,42 Tütün Ürünleri İmalatı 0,78 0,30 0,57 Tekstil Ürünleri İmalatı 13,65 11,43 12,68 Giyim Eşyaları İmalatı 16,94 14,82 16,01 Deri ile İlgili Ürünlerin İmalatı 1,89 1,77 1,84 Mobilya İmalatı 5,05 5,47 5,24 B.y.s. Diğer İmalat 1,67 1,72 1,69 Genellikle Ara Malları 23,72 24,78 24,18 Ağaç ve Man. Ür. İm.(mobilya hariç) 2,60 2,28 2,46 Kâğıt ve Kâğıt Ür. İmalatı 1,52 1,52 1,52 Basım ve Yayım (Kayıtlı Med. Çoğ.) 1,87 1,89 1,88 Kok Köm; Raf. Ed. Pet. Ürünleri 0,25 0,23 0,24 Kimyasal Madde ve Ürünl. İm. 2,24 2,08 2,17 Temel Ecz. Ürün ve Malz. İmalatı 1,02 1,01 1,01 Kauçuk ve Plastik Ürünl. İm. 4,69 5,60 5,09 Metalik Olm. Diğer Min. Ür. İm. 6,05 6,56 6,27 Ana Metal Sanayi 3,47 3,59 3,52 Genellikle Yatırım Malları 24,57 26,40 25,37 Mak. ve Teç. Hariç; Fab. Met. Ür. İm. 7,74 8,96 8,27 Bilgisay. Elektron. ve Optik Ür. İm. 1,13 0,87 1,01 Elektrikli Teçhizat İmalatı 3,49 3,97 3,70 B.y.s. Mak. ve Ekipman İmal. 5,21 5,39 5,29 Motorlu Kara Taş. Römork İmal. 4,90 4,77 4,84 Diğer Ulaşım Araçları İmalatı 1,01 0,98 0,99 Mak. ve Ekip. Kurulumu ve Onarımı 1,10 1,47 1,26 43 2003-2012 dönemi itibarıyla istihdam artışında en düşük oranda gelişme gösteren genellikle tüketim malları grubu, her üç dönem ayırımında imalat sanayinde en yüksek istihdam payına sahiptir. Bu pay 2003-2008 döneminde yüzde 51,71’den 2009-2012 döneminde yüzde 48,82’ye düşmüştür. 2003-2012 dönemi itibarıyla bu grubun istihdam payı imalat sanayinin yarısından biraz fazladır. Dönemin tümü itibarıyla bu payda, üretim ve katma değer payında olduğu gibi, giyim, tekstil ve gıda sektörü önemli bir ağırlık taşımaktadır. Aynı dönemlerde genellikle ara mallarının payı sırasıyla yüzde 23,72’den yüzde 24,78’e yükselmiş, dönemin tümünde ise yüzde 24,18 olmuştur. Dönemin tümü itibarıyla bu payda, sırasıyla metalik olmayan diğer mineral ürünler, kauçuk ve plastik ürünler ve ana metal sanayi ağırlık taşımaktadır. Bu üç sektör üretiminin ara malları üretimi içindeki paylarının da yüksekliği yanında, sektörlerdeki istihdamın grubun en yüksek artışlarını da gösteriyor olması dikkate değer bir husustur. Bu grupta üretim payı yüksek olan kok kömürü; rafine edilmiş petrol ürünlerinin istihdam payı yüzde 0,24 ile tüm imalat sanayi içinde en düşüktür. Genellikle yatırım malları üreten sektörlerin yer aldığı grubun istihdamdaki payı ilk dönemde yüzde 24,57’den ikinci dönemde yüzde 26,40’a yükselmiş, dönemin tümü itibarıyla yüzde 25,37 olmuştur. Her üç dönem ayırımında yatırım malları grubunun istihdam payı, ara malları grubundan biraz yüksek olmuştur. Dönemin tümü itibarıyla istihdam payı en yüksek olan sektörler, sırasıyla makine ve teçhizat hariç fabrikasyon metal ürünleri, b.y.s. makine ve ekipman imalatı, motorlu kara taşıtları ve elektrik teçhizatı imalatı sektörleridir. Bu sektörlerin genel olarak üretim ve katma değer payları ile istihdam artış hızlarının da yüksek olması, özellikle dikkate alınması gereken bir noktadır. Bu grupta üretim ve katma değer paylarında olduğu gibi istihdam payları da en düşük sektörler diğer ulaşım araçları imalatı ve bilgisayar, elektronik ve optik ürünler sektörleridir. Bu sektörlerin diğerlerine göre orta üst ve yüksek teknoloji sınıfına dahil sektörler olması gözden kaçırılmamalıdır. Dönemin tümü itibarıyla imalat sanayi genelinde, istihdamın ortalama yıllık artış hızı ve yüzde dağılımı dikkate alındığında; bu iki büyüklüğü 44 birden en olumlu kılan 8 alt sektörün 4’ünün yatırım malları, 3’ünün ara malları grubunda yer aldığı görülmektedir. 5. İMALAT SANAYİNDE VERİMLİLİK Ülkelerin büyüme, gelişme ve sanayileşme düzey ve potansiyellerini ölçmekte başvurulan en temel göstergelerden biri verimliliktir. Gerek genel olarak ekonominin gerekse onu oluşturan sektörlerin verimlilik düzeyleri çeşitli faktörlere bağlıdır. Bu bağlamda üretimde kullanılan sermaye ve işgücünün donanımı, üretimin organizasyonu, teknolojik düzey ve piyasa yapısı en başta gelen faktörler olarak sayılabilir. Genellikle yapısal bir özellik taşıyan bu faktörler ekonominin ya da sektörlerin büyüme, katma değer, rekabet gücü ve sonuçta toplum refahı üzerinde kalıcı etkiler yaratırlar. Çalışmada, kısmî verimlilik göstergelerinden sıkça kullanılan işgücü verimliliği esas alınmış ve Türkiye imalat sanayinde işgücü verimliliği 2003-2012 dönemi için üretim/istihdam ve katma değer/istihdam oranı biçiminde iki değişik yoldan hesaplanmıştır. Aşağıda önce üretim-istihdam oranıyla hesaplanan verimlilik gelişimi ve ortalama yıllık artış hızları üzerinde durulmuştur. 5.1. Verimlilik I: Üretim / İstihdam Oranları ve Artışı 2003-2012 döneminde imalat sanayinde çalışan başına düşen üretim cinsinden verimlilikteki gelişme ve bu gelişmenin 2008/2003 ve 2008/2012 alt dönemleri ile 2003/2012 döneminin tümü itibarıyla ortalama yıllık artışı 2003 fiyatlarıyla reelleştirilen sektörel üretim büyüklükleri ile istihdam rakamları kullanılarak Tablo 9’da verilmiştir. 45 Tablo 9: İmalat Sanayi Verimliliği (Üretim/İstihdam) (2003 Fiyatlarıyla, TL) ve Artışı Düzey Ortalama Yıllık Artış (%) 2003 2008 2012 2008/ 2003 2012/ 2008 2012/ 2003 İmalat Sanayi 102.716 112.215 113.284 1,78 0,24 1,09 Genellikle Tüketim Malları 78.415 76.560 80.695 -0,48 1,32 0,32 Gıda Ürünleri İmalatı 120.917 131.803 129.570 1,74 -0,43 0,77 İçeceklerin İmalatı 187.037 275.994 236.650 8,09 -3,77 2,65 Tütün Ürünleri İmalatı 123.123 117.299 500.779 -0,96 43,74 16,87 Tekstil Ürünleri İmalatı 80.497 72.121 83.298 -2,17 3,67 0,38 Giyim Eşyaları İmalatı 56.249 46.243 46.822 -3,84 0,31 -2,02 Deri ile İlgili Ürünlerin İmalatı 59.647 51.103 54.639 -3,04 1,69 -0,97 Mobilya İmalatı 36.498 42.027 41.945 2,86 -0,05 1,56 B.y.s. Diğer İmalat 73.628 87.215 81.407 3,45 -1,71 1,12 Genellikle Ara Malları 156.857 186.315 182.737 3,50 -0,48 1,71 Ağaç ve Man. Ür. İm. (mobilya hariç) 39.887 60.217 73.204 8,59 5,00 6,98 Kâğıt ve Kâğıt Ür. İmalatı 124.441 130.03 155.462 0,88 4,57 2,50 Basım ve Yayım (Kayıtlı Med. Çoğ.) 62.759 60.315 56.713 -0,79 -1,53 -1,12 Kok Köm; Raf. Ed. Pet. Ürünleri 1.584.055 13,44 -1,49 6,54 Kimyasal Madde ve Ürünl. İm. 261.455 262.127 280.697 0,05 1,73 0,79 Temel Ecz. Ürün ve Malz. İmalatı 247.853 162.479 143.159 -8,10 -3,12 -5,92 Kauçuk ve Plastik Ürünl. İm. 94.797 105.276 108.688 2,12 0,80 1,53 Metalik Olm. Diğer Min. Ür. İm. 94.999 99.291 95.966 0,89 -0,85 0,11 Ana Metal Sanayi 251.651 429.16 395.397 11,27 -2,03 5,15 Genellikle Yatırım Malları 109.683 109.062 111.006 -0,11 0,44 0,13 Mak. ve Teç. Hariç; Fab. Met. Ür. 58.365 66.662 69.489 2,69 1,04 1,96 Bilgisay. Elektron. ve Optik Ür. İm. 235.849 184.785 183.472 -4,76 -0,18 -2,75 Elektrikli Teçhizat İmalatı 132.094 156.925 152.043 3,51 -0,79 1,58 B.y.s. Mak. ve Ekipman İmal. 72.215 78.576 92.057 1,70 4,04 2,73 Motorlu Kara Taş. Römork İmal. 195.580 181.233 186.628 -1,51 0,74 -0,52 Diğer Ulaşım Araçları İmalatı 87.377 102.940 131.344 3,33 6,28 4,63 Mak. ve Ekip. Kurulumu ve Onarımı 46.065 42.516 44.729 -1,59 1,28 -0,33 2.975.436 2.802.196 46 Tablo incelendiğinde imalat sanayi genelinde reelleştirilmiş verimlilik büyüklüğü 2003’ten 2008’e ortalama yıllık yüzde 1,78 oranında artarak 102.716 TL’den 112.215 TL’ye; 2008’den 2012’ye, ilk döneme göre oldukça düşük oranda kalarak 113.284 TL’ye yükselmiştir. 2008 yılından 2012 yılına bu oldukça düşük artışta 2008 yılını izleyen yıllardaki olumsuz ekonomik koşulların etkili olduğu açıktır. Dönemin tümü itibarıyla ortalama yıllık artış yüzde 1,09 olmuştur. Genellikle tüketim malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta ilk dönemde verimlilikte ortalama yıllık yüzde 0,48 oranında gerileme ortaya çıkmıştır. Bu gerilemede, özellikle giyim, deri ile ilgili ürünler ve tekstil ürünleri sektörlerinin etkili olduğu görülmektedir. Bu dönemde bu grupta en yüksek verimlilik artışları içecek ve b.y.s. diğer imalat sektörlerinde elde edilmiştir. 2008-2012 döneminde verimlilikte ortalama yıllık artış yüzde 1,32 oranda olmuştur. Bu dönemde içecek, b.y.s. diğer imalat ve az da olsa gıda ürünleri sektöründeki negatif gelişmeye karşın, özellikle tütün ürünleri sektöründe olağanüstü yüksek olmak üzere, tekstil, ve deri ile ilgili ürünler sektörlerinde verimlilik artışları elde edilmiştir. Dönemin tümü itibarıyla bakıldığında; toplam imalat sanayi istihdamının yarısından fazlasını, üretiminin yüzde 36’dan fazlasını gerçekleştiren tüketim malları grubunda verimlilik artışı ortalama yıllık yüzde 0,32 gibi oldukça düşük bir oranda kalmıştır. Genellikle ara mallarının yer aldığı grupta verimlilik, tüketim malları grubunun aksine ilk dönemde ortalama yıllık yüzde 3,50 oranında artış göstermiştir. Bu dönemde basım ve yayım sektöründe verimlilik yüzde 0,79 gibi çok küçük bir gerileme gösterirken, temel eczacılık ürünleri sektöründe yüzde 8,10’luk önemli bir verimlilik düşüşü ortaya çıkmıştır. Bu sektörler dışında, sırasıyla kok kömürü, ana metal sanayi ve ağaç ve mantar ürünleri sektörleri başta olmak üzere diğer sektörlerde verimlilik artışları pozitif olmuştur. Bu grupta, bu dönemde en düşük verimlilik artışı yüzde 0,05 ile kimyasal ürünler sektöründe gerçekleşmiştir. Ara malları grubunda, yine tüketim malları grubunun aksine 2008-2012 döneminde verimlilik ortalama yıllık yüzde 0,48 oranında gerilemiştir. Bu olumsuz gelişmede en önemli etki sırasıyla temel eczacılık ürünleri, ana metal sanayi, basım ve yayım ve kok kömürü sektörlerinden gelmiştir. Oysa kok kömürü ve ana metal sanayi 47 ilk dönemde en yüksek verimlilik artışları göstermişti. Bu olumsuz gelişmede istihdamdan çok ilgili sektör üretimlerinde görülen gerilemelerin etkili olduğu söylenebilir. Dönemin tümü itibarıyla bu grupta ortalama yıllık yüzde 1,71 oranında verimlilik artışı olmuştur. Dönemin tümünde sırasıyla ağaç-mantar ürünleri, kok kömürü ve ana metal sanayi sektörleri önemli ölçüde olmak üzere diğer sektörlerde verimlilik artışları görülürken sadece temel eczacılık ve basım-yayım sektörlerinde verimlilikte düşüşler ortaya çıkmıştır. Genellikle yatırım mallarının yer aldığı grupta verimlilik 2003-2008 döneminde ortalama yıllık yüzde 0.11 oranında gerileme göstermiştir. Bu olumsuz gelişmede başta bilgisayar-elektronik ve optik sektörü olmak üzere, makine ve ekipman kurulumu ile motorlu kara taşıtları sektörü etkili olmuştur. Bu sektörlerde üretim aynı dönemde yalnızca bilgisayar sektöründe yüzde 2,56 oranında gerilerken diğer iki sektörde oldukça yüksek üretim artışları görülmüştür (sırasıyla yüzde 18,29 ve 9,03). Bilgisayar sektöründeki verimlilik düşüşün nedeni üretim gerilemesi olurken diğer iki sektördeki neden, üretim artışının üstünde istihdam artışının gerçekleşmiş olmasıdır (sırasıyla yüzde 20,21 ve 10,70). Bu grupta özellikle elektrikli teçhizat ve diğer ulaşım araçları sektörleri başta olmak üzere, fabrikasyon metal ürünleri ile makine ve ekipman sektöründe üretimistihdam oranı yükselme göstermiştir. İlgili dönemde oldukça yüksek oranda istihdam artışları ile birlikte verimlilik artışlarının da elde edilmiş olması, bu sektörler açısından olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmelidir. 2008-2012 döneminde yatırımın malları grubunun verimlilik artışı ortalama yıllık yüzde 0,44 oranında olmuştur. İlk döneme göre verimlilik artışındaki -küçük de olsa- bu iyileşmede, özellikle diğer ulaşım araçları, makine ve ekipman imalatı ile ilk dönemde negatif gelişme gösteren makine ve ekipman kurulumu ve onarımı sektörleri etkili olmuştur. Bu arada, özellikle diğer ulaşım araçları sektöründeki önemli ölçüde istihdam gerilemesi göz ardı edilmemelidir. Dönemin tümü olan 2003-2012 dönemi itibarıyla bu gruptaki verimlilik artışı ortalama yıllık yüzde 0,13 gibi oldukça düşük düzeyde 48 kalmıştır. Bu durumun ortaya çıkmasında, diğer ulaşım araçları imalatı dışında, diğer sektörlerde görülen ya negatif ya da çok düşük verimlilik artışları etkili olmuştur. Dönemin tümü itibarıyla ortalama yıllık yüzde 1,09 artış gösteren imalat sanayi üretim/istihdam oranında belirleyici grubun genellikle ara malları üreten sektörler olduğu; imalat sanayi genelinde en yüksek verimlilik artışlarının (tütün ürünleri dışında) bu grupta yer alan ağaçmantar ürünleri, kok kömürü ve ana metal sanayi sektörlerinde gerçekleştiği görülmektedir. Ortalama yıllık yüzde 4’ün üzerindeki verimlilik artışı gösteren toplam 5 sektörün 3’ü ara malları, 1’i tüketim malları, 1’i de yatırım malları grubunda yer almaktadır. 5.2. Verimlilik II: Katma Değer / İstihdam Oranları ve Artışı 2003-2012 döneminde imalat sanayinde çalışan başına düşen katma değer cinsinden verimlilikteki gelişme ve bu gelişmenin 2008/2003 ve 2008/2012 alt dönemleri ile 2003/2012 döneminin tümü itibarıyla ortalama yıllık artışı 2003 fiyatlarıyla reelleştirilen sektörel katma değer ile istihdam rakamları kullanılarak Tablo 10’da verilmiştir. Tablo incelendiğinde imalat sanayi genelinde çalışan başına düşen katma değer cinsinden reelleştirilmiş verimlilik büyüklüğü 2003’ten 2008’e ortalama yıllık yüzde 3,08 oranında azalarak 25.791 TL’den 22.058 TL’ye; 2008’den 2012’ye, ilk döneme göre daha düşük oranda (-2,40) azalarak 20.018 TL’ye gerilemiştir. Dönemin tümü itibarıyla ortalama yıllık gerileme yüzde 2,78 oranında olmuştur. Dönemin tümünde, özellikle 2004, 2005 ve 2009 yıllarında çalışan başına katma değerde, çalışan başına üretimde olduğu gibi negatif bir gelişme olmuştur. 49 Tablo 10: İmalat Sanayi Verimliliği (Katma Değer/İstihdam) (2003 Fiyatlarıyla,TL) ve Artışı Düzey Ortalama Yıllık Artış (%) 2003 2008 2012 2008/2003 2012/2008 2012/2003 İmalat Sanayi 25.791 22.058 20.018 -3,08 -2,40 -2,78 Genellikle Tüketim Malları 19.224 14.492 14.420 -5,49 -0,12 -3,14 Gıda Ürünleri İmalatı 25.767 20.792 18.449 -4,20 -2,94 -3,64 İçeceklerin İmalatı 51.559 71.643 56.443 6,80 -5,79 1,01 Tütün Ürünleri İmalatı 35.977 37.406 149.697 0,78 41,44 17,17 Tekstil Ürünleri İmalatı 20.295 15.209 16.084 -5,61 1,41 -2,55 Giyim Eşyaları İmalatı 14.655 9.497 9.805 -8,31 0,80 -4,37 Deri ile İlgili Ürünlerin İmalatı 14.650 10.072 10.467 -7,22 0,97 -3,67 Mobilya İmalatı 9.942 8.820 9.158 -2,37 0,95 -0,91 B.y.s. Diğer İmalat 23.935 13.623 14.215 -10,66 1,07 -5,62 Genellikle Ara Malları 38.637 34.894 27.897 -2,02 -5,44 -3,55 Ağaç ve Man. Ür. İm.(mobilya hariç) 9.953 12.246 16.685 4,23 8,04 5,91 Kâğıt ve Kâğıt Ür. İmalatı 29.131 24.620 30.472 -3,31 5,48 0,50 Basım ve Yayım (Kayıtlı Med. Çoğ.) 19.631 13.582 12.555 -7,10 -1,95 -4,85 187.199 223.210 124.358 3,58 -13,60 -4,44 Kimyasal Madde ve Ürünl. İm. 64.147 48.547 46.903 -5,42 -0,86 -3,42 Temel Ecz. Ürün ve Malz. İmalatı 81.702 56.248 46.044 -7,19 -4,88 -6,17 Kauçuk ve Plastik Ürünl. İm. 26.727 22.227 21.096 -3,62 -1,30 -2,59 Metalik Olm. Diğer Min. Ür. İm. 29.188 27.203 23.602 -1,40 -3,49 -2,33 Ana Metal Sanayi 57.131 73.929 39.530 5,29 -14,49 -4,01 Kok Köm; Raf. Ed. Pet. Ürünleri Genellikle Yatırım Malları 29.577 23.950 23.319 -4,13 -0,67 -2,61 Mak. ve Teç. Hariç; Fab. Met. Ür. İm. 15.199 14.693 15.343 -0,67 1,09 0,10 Bilgisay. Elektron. ve Optik Ür. İm. 51.513 35.602 33.276 -7,12 -1,67 -4,74 Elektrikli Teçhizat İmalatı 34.356 34.405 29.379 0,03 -3,87 -1,72 B.y.s. Mak. ve Ekipman İmal. 22.495 19.523 22.540 -2,79 3,66 0,02 Motorlu Kara Taş. Römork İmal. 52.439 34.714 33.414 -7,92 -0,95 -4,88 Diğer Ulaşım Araçları İmalatı 32.368 29.927 37.903 -1,56 6,08 1,77 Mak. ve Ekip. Kurulumu ve Onarımı 14.368 15.489 15.426 1,51 -0,10 0,79 50 Her üç dönem itibarıyla çalışan başına katma değerin azalmasında, doğal olarak katma değer artışının istihdam artışından daha düşük kalmasının rol oynadığı açıktır. 2003-2012 döneminin tümü itibarıyla istihdamdaki artış ortalama yıllık yüzde 5,18; üretimdeki artış yüzde 6,34 iken, katma değerdeki artış ancak yüzde 2,26 olmuştur. 2003-2012 döneminde imalat sanayi genelinde, çalışan başına üretimin ortalama yıllık yüzde 1,09 oranında artarken, çalışan başına katma değerin yüzde 2,78 oranında gerilemesinin temel nedeni, bu dönemde artan istihdamın oransal olarak giderek daha düşük katma değer yaratacak bir üretim biçimiyle sağlanıyor olmasıdır. Ayrıca çalışan başına üretim artarken, çalışan başına katma değerin giderek azalması, ortalama yıllık yüzde 6,34 oranında artan üretimin bileşiminde girdi-üretim oranının katma değer-üretim oranı aleyhine giderek artması anlamına gelmektedir. Tüketim malları grubunda 2003-2008 döneminde çalışan başına katma değerde ortalama yıllık yüzde 5.49 gibi önemli oranda gerileme olmuştur. Bu grupta içecek ve tütün ürünleri dışında, tüm sektörlerde verimlilikte önemli oranlarda gerilemeler söz konusudur. Özellikle b.y.s. diğer imalat, giyim, deri, tekstil ve gıda sektörlerinde çalışan başına katma değerde belirgin düşüşler gerçekleşmiştir. Bu grupta 2008-2012 döneminde, önemsiz de olsa yüzde 0,12 oranında bir verimlilik gerilemesi devam etmiştir. Bu dönemde kötüleşmenin hafiflemesinde, özellikle tütün, tekstil, diğer imalat sektöründeki pozitif verimlilik gelişmeleri etkili olmuştur. 2003-2012 döneminin tümü itibarıyla tüketim malları grubunda verimlilik gerilemesi ortalama yıllık yüzde 3,14 oranındadır. Grupta yer alan sektörlerde çalışan başına katma değerin gelişimi, oranlar farklı da olsa ilk dönemin aynıdır. Tütün ve içecek sektörleri dışında, başta diğer imalat olmak üzere, giyim, deri ürünleri, gıda ve tekstil sektörlerinde belirgin verimlilik gerilemeleri yaşanmıştır. Tüketim malları grubunun toplam imalat sanayi istihdamındaki payı dikkate alındığında yüzde 3,14’lük gerilemenin önemi daha iyi anlaşılır. Ara mallarının yer aldığı grupta da çalışan başına katma değer 20032008 döneminde, ortalama yıllık yüzde 2,02 oranında gerilemiştir. Bu dönemde tüketim malları grubundaki yüzde 5,49’luk gerilemeye kıyasla, ara malları grubundaki gerilemenin oldukça düşük olduğu görülmektedir. Bu 51 grupta, özellikle temel eczacılık ürünleri ile basım-yayım sektörleri başta olmak üzere kimyasal ürünler, kauçuk-plastik ürünler ve kâğıt ürünleri sektörlerinde önemli gerilemeler ortaya çıkmıştır. Bu dönemde ana metal sanayi, ağaç-mantar ürünleri ve kok kömürü-rafine edilmiş petrol ürünleri sektörlerinde verimlilik gelişmeleri pozitif olmuştur. 2008-2012 döneminde temel eczacılık ve basım-yayım sektöründe gerileme devam ederken, ilk dönemde pozitif gelişme gösteren ana metal sanayi ile kok kömürü sektörlerinde önemli gerilemeler ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla ikinci dönemde bu grupta çalışan başına katma değerdeki gerileme 2003-2008 döneminden daha yüksek oranda olmuştur. 2003-2012 döneminin tümünde ara malları grubundaki çalışan başına katma değerdeki gerileme ortalama yıllık yüzde 3,55 olmuştur. Bu olumsuz gelişmede etkili olan başlıca sektörler, sırasıyla temel eczacılık ürünleri, basım-yayım, kok kömürü, ana metal sanayi ve kimyasal ürünler sektörleridir. Dönemin tümü itibarıyla, çalışan başına katma değerde -yüzde 6’ya yakın- artış gösteren tek sektör ağaç-mantar ürünleri sektörüdür. Yatırım mallarının yer aldığı grupta da çalışan başına katma değer 2003-2008 döneminde ortalama yıllık yüzde 4.13 gibi oldukça yüksek oranda gerilemiştir. Bu olumsuz gelişmede, özellikle motorlu kara taşıtları ile bilgisayar-elektronik sektörleri başrolü oynamıştır. Bu grupta 2008-2012 dönemindeki gerileme yüzde 0,67 oranında olmuştur. En önemli gerileme yüzde 3,87 oranında elektrikli teçhizat ile bilgisayar sektörlerinde görülürken, özellikle diğer ulaşım araçları başta olmak üzere, makineekipman imalatı sektörlerinde önemli sayılabilecek verimlilik artışları elde edilmiştir. 2003-2012 döneminin tümünde bu grupta ortalama yıllık yüzde 2,61’lik gerileme yaşanmıştır. Bu olumsuz gelişmede motorlu kara taşıtları, bilgisayar-elektronik ve elektrikli teçhizat imalatı sektörleri etkili olmuştur. Elektrikli teçhizat imalatı sektöründe ikinci dönemdeki olumsuzluk; diğer iki sektörde ise birinci dönemdeki önemli verimlilik gerilemeleri dönemin tümündeki gelişmeyi belirlemiştir. 2003-2012 döneminin tümü itibarıyla imalat sanayini oluşturan mal grupları ve bunların alt sektörlerindeki Katma Değer/İstihdam Oranları ve Artışına ilişkin gelişmeler ışığında sonuç olarak şu değerlendirmeleri yapabiliriz: 52 Bu dönemde imalat sanayi genelinde katma değerdeki ortalama yıllık artış, özellikle yatırım malları ve ara malları grubunun etkisiyle pozitif oranda olmuştur. Aynı dönemde imalat sanayi genelinde istihdamdaki ortalama yıllık artış da, yine özellikle yatırım malları ve ara malları grubunun etkisiyle pozitif oranda olmuştur. Gerek imalat sanayi genelinde gerek mal gruplarında, çalışan başına üretim pozitif gelişme gösterirken, çalışan başına katma değerde gelişme negatif oranlarda olmuştur. Toplam 24 alt sektörden sadece içecek, tütün ürünleri, ağaç-mantar ürünleri, kâğıt ürünleri, fabrikasyon metal ürünleri, makine-ekipman imalatı, diğer ulaşım araçları ile makine-ekipman kurulumu olmak üzere 8 sektörde çalışan başına katma değer pozitif gelişme göstermiştir. Bu sektörlerden sadece tütün ürünleri sektöründe hem üretim ve katma değer hem de istihdamda gerilemeler ortaya çıkarken; çalışan başına katma değerin artması, istihdamdaki düşüşün katma değerdeki düşüşten çok daha fazla olmasından kaynaklanmaktadır. Diğer 7 sektörde hem üretim ve katma değerde hem de istihdamda artışlar olurken; çalışan başına katma değerin artması, doğal olarak yaratılan katma değer artışının istihdam artışından daha yüksek olmasından ileri gelmiştir. Çalışan başına katma değer artışının negatif olduğu geriye kalan toplam 16 sektörün tümünde de istihdam artışları olurken; sektör katma değerlerindeki artışlar ya daha düşük kalmış ya da kimilerinde gerileme görülmüştür. Bu arada temel eczacılık ürünleri ile bilgisayar-elektronik ürünleri sektörleri dışında tüm sektörlerin üretimi artışlar gösterirken, çalışan başına katma değer büyüklüğünün gerilemesi, daha düşük katma değerli üretim yapılması anlamına gelmektedir. İmalat sanayinde katma değer/üretim oranlarını gösteren Tablo 11, yukarıdaki son ifadeyi desteklemektedir: 2003 yılından 2012 yılına gelindiğinde tütün ürünleri ile makine ve ekipman kurulumu sektörleri dışında tüm imalat sanayi alt sektörlerinde giderek düşen katma değerli üretim yapıldığı görülmektedir. Üretimin yapısının incelendiği kısımda da belirtildiği gibi bu durum, birim üretimin bileşiminde yerli+yabancı girdi payının, katma değer aleyhine büyümesi demektir. 53 Tablo 11’de görüldüğü gibi 2003’ten 2012’ye katma değer/üretim oranında en fazla düşüş 9,36 puanla ara malları grubunda olmuş; onu 6,65 puanla tüketim malları grubu izlemiş ve en az düşüş 5,96 puanla yatırım malları grubunda gerçekleşmiştir. Tablo 4’den de görüleceği gibi, katma değer/üretim oranının en fazla düştüğü ara malları grubunun imalat sanayi katma değerindeki payı 2003-2012 döneminde yüzde 35,85 ile en yüksektir; tüketim malları grubunun bu payı yüzde 35,28 ve yatırım mallarının payı da yüzde 28,87’dir. Yine Tablo 11’den yararlanarak 2003’ten 2012’ye alt sektörler itibarıyla katma değer/üretim oranındaki düşüşleri büyükten küçüğe sıraladığımızda ilk beş sektör şöyledir: Sektör Düşüş Puanı İmalat Sanayi Katma Değerindeki Payı (%) 1. B.y.s. Diğer İmalat 15,05 1,21 2.Ana Metal Sanayi 12,70 8,53 3.Basım ve Yayım 9,14 1,23 4.Motorlu Kara Taş. 8,91 8,58 5.Kauçuk ve Plastik 8,78 5,21 Katma değer/üretim oranında 8 puandan daha fazla düşme gösteren bu 5 sektörün, 2003-2012 dönemi ortalaması olan imalat sanayi katma değerindeki payları da dikkate alındığında, üçünün ara malları grubuna giren sektörler olduğu görülmektedir. Tablo 11: Katma Değer/Üretim Oranları (%) 2003 2008 2012 İmalat Sanayi 25,11 19,66 17,67 Genellikle Tüketim Malları 24,52 18,93 17,87 Gıda Ürünleri İmalatı 21,31 15,78 14,24 İçeceklerin İmalatı 27,57 25,96 23,85 Tütün Ürünleri İmalatı 29,22 31,89 29,89 Tekstil Ürünleri İmalatı 25,21 21,09 19,31 Giyim Eşyaları İmalatı 26,05 20,54 20,94 Deri ile İlgili Ürünlerin İmalatı 24,56 19,71 19,16 Mobilya İmalatı 27,24 20,99 21,83 54 B.y.s. Diğer İmalat 32,51 15,62 17,46 Genellikle Ara Malları 24,63 18,73 15,27 Ağaç ve Man. Ür. İmalatı (mobilya hariç) 24,95 20,34 22,79 Kâğıt ve Kâğıt Ür. İmalatı 23,41 18,93 19,60 Basım ve Yayım (Kayıtlı Med. Çoğ.) 31,28 22,52 22,14 Kok Köm; Raf. Ed. Pet. Ürünleri 11,82 7,50 4,44 Kimyasal Madde ve Ürünl. İmalatı 24,53 18,52 16,71 Temel Ecz. Ürün ve Malz. İmalatı 32,96 34,62 32,16 Kauçuk ve Plastik Ürünl. İmalatı 28,19 21,11 19,41 Metalik Olm. Diğer Min. Ür. İmalatı 30,72 27,40 24,59 Ana Metal Sanayi 22,70 17,23 10,00 Genellikle Yatırım Malları 26,97 21,96 21,01 Mak. ve Teç. Hariç; Fab. Met. Ür. İmalatı 26,04 22,04 22,08 Bilgisay. Elektron. ve Optik Ür. İmalatı 21,84 19,27 18,14 Elektrikli Teçhizat İmalatı 26,01 21,92 19,32 B.y.s. Mak. ve Ekipman İmalatı 31,15 24,85 24,49 Motorlu Kara Taş. Römork İmalatı 26,81 19,15 17,90 Diğer Ulaşım Araçları İmalatı 37,04 29,07 28,86 Mak. ve Ekip. Kurulumu ve Onarımı 31,19 36,43 34,49 Bu arada buraya kadar elde edilen bulguları topluca veren Tablo 5.4’ten hareketle imalat sanayinin üretim ve katma değer cinsinden büyümesinin kaynakları hakkında bir değerlendirme yapabiliriz. Tablonun alt kısmında, ilişkilendirme amacıyla ilgili dönemler itibarıyla GSYH, nüfus ve kişi başına GSYH’nın gelişimi de verilmiştir. Türkiye imalat sanayi genelinde; 2003-2008 döneminde; ortalama yıllık yüzde 7,40 oranında üretim artışının 5,52’lik kısmı istihdam artışından, 1,78’lik kısmı da işgücü verimliliği artışından kaynaklanmıştır. Bir başka ifadeyle bu dönemde imalat sanayi üretim büyümesinin yaklaşık yüzde 75’i istihdam artışından, yüzde 24’ü verimlilik artışından elde edilmiştir. 2008-2012 döneminde ise yüzde 5,02 oranındaki üretim artışının 4,77’lik kısmı istihdam artışından, 55 ancak 0,24’lük kısmı işgücü verimliliği artışından kaynaklanmıştır. Bir başka ifadeyle bu dönemde imalat sanayi üretim büyümesinin yüzde 95’i istihdam artışından, yüzde 5’i verimlilik artışından elde edilmiştir. Dönemin tümü için yüzde 6,34 oranındaki üretim artışının 5,18’lik kısmı istihdam artışından, ancak 1,09’luk kısmı da işgücü verimliliği artışından kaynaklanmıştır. Bir başka ifadeyle tüm dönemde imalat sanayi üretim büyümesinin yaklaşık yüzde 82’si istihdam artışından, yüzde 17’si verimlilik artışından elde edilmiştir. Öyle anlaşılıyor ki, 2008-2012 dönemi üretim artışının temel kaynağı istihdam artışıdır. İlginç olan gelişme katma değer artışında görülmektedir: 2003-2008 döneminde; katma değer cinsinden işgücü verimliliği ortalama yıllık yüzde 3,08 oranında gerilerken, katma değeri yüzde 2,27 oranında artıran, istihdamın yüzde 5,52 oranında artış göstermesidir. Bir başka ifadeyle bu dönemde imalat sanayi katma değer büyümesi, tümüyle, verimliliğin negatif etkisini de gideren istihdam artışından kaynaklanmıştır. Benzer gelişmeler hem 2008-2012 ve hem de dönemin tümü için söz konusudur. Tablo 12: İmalat Sanayi Büyümesinin Kaynakları Ortalama Yıllık Artış (%)* 2008/2003 2012/2008 2012/2003 Üretim 7,40 5,02 6,34 Katma Değer 2,27 2,26 2,26 İstihdam 5,52 4,77 5,18 Verimlilik 1 1,78 0,24 1,09 Verimlilik 2 -3,08 -2,40 -2,78 GSYH 5,95 3,65 4,92 Nüfus** 1,28 1,41 1,33 Kişi Başına GSYH 4,71 2,10 3,54 *GSYH ve Kişi Başına GSYH 1998 , diğer parasal büyüklükler 2003 Fiyatlarıyla hesaplanmıştır. ** Yıl Sonu Nüfus esas alınmıştır. Verimlilik 1: Üretim/İstihdam; Verimlilik 2: Katma Değer/İstihdam 56 6. İMALAT SANAYİNİN DIŞ TİCARET YAPISI Türkiye-AB Gümrük Birliği’nin yürürlüğe girdiği 1996 ile yapısal dönüşüm programının uygulamaya sokulduğu 2001 yılı arasında geçen zaman diliminde ulusal ve uluslararası alanda sık aralıklarla bir çok önemli ekonomik, finansal ve ekonomi dışı gelişme ortaya çıkmıştır. Bunların yanısıra, özellikle 2003 yılından sonra belirginleşen Asya-Pasifik etkisi ve 2008-2009 küresel finansal kriz, Türkiye’nin dış ticaret yapısında, o arada imalat sanayi dış ticaretinde önemli değişim ve dönüşümlere yol açmıştır. Özellikle 2008-2009 küresel finansal kriz Türkiye imalat sanayi ihracat ve ithalatında belirgin etkiler yaratmıştır. İmalat sanayi dış ticaret yapısının analizi, esas olarak daha önce elde edilen büyüklüklerle ilişkilendirerek yapılacaktır. Bu nedenle, yine 20032012 dönemine ilişkin imalat sanayi ihracat ve ithalat büyüklükleri, dolar cinsinden değil, diğer büyüklüklerde yapıldığı gibi, 2003 fiyatlarıyla düzenlenerek analiz edilmiştir. 6.1. İmalat Sanayi Üretim ve İhracatının Gelişimi 2003-2012 dönemi itibarıyla Tablo 13’de gösterilen ihracat artış oranları ile Tablo 1’deki üretim artış oranlarına baktığımızda her iki büyüklüğün gelişimi için şunları söyleyebiliriz3: 3 İmalat sanayi ihracat ve ithalat tablosunda Makine ve Ekipman Kurulumu ve Onarımı sektörü yer almamaktadır. 57 Tablo 13: İmalat Sanayi İhracatı (2003 Fiyatlarıyla, Milyon TL) ve Artışı Düzey Ortalama Yıllık Artış (%) 2008/ 2012/ 2012/ 2003 2008 2003 8,09 5,27 10,40 2003 2008 2012 İmalat Sanayi 66.685 109.348 134.306 Genellikle Tüketim Malları 29.404 30.133 39.360 0,49 6,91 3,29 Gıda Ürünleri İmalatı 4.512 6.290 9.756 6,87 11,60 8,95 İçeceklerin İmalatı 78 149 212 13,82 9,14 11,74 Tütün Ürünleri İmalatı 141 249 390 12,05 11,89 11,97 Tekstil Ürünleri İmalatı 7.496 8.050 10.118 1,44 5,88 3,39 Giyim Eşyaları İmalatı 14.842 11.790 13.273 -4,50 3,00 -1,23 Deri ile İlgili Ürünlerin İmalatı 428 540 914 4,78 14,06 8,80 Mobilya İmalatı 550 1.031 1.580 13,39 11,27 12,44 1.357 2.034 3.118 8,43 11,27 9,68 7,46 14,31 8,24 12,76 13,34 11,69 9,92 16,42 B.y.s. Diğer İmalat Genellikle Ara Malları Ağaç ve Man. Ür. İm.(mobilya hariç) 15.785 39.458 52.618 20,11 219 470 646 16,50 Kâğıt ve Kâğıt Ür. İmalatı Basım ve Yayım (Kayıtlı Med. Çoğ.) 575 943 1.555 10,40 5 13 20 21,06 Kok Köm; Raf. Ed. Pet. Ürünleri 1.422 6.298 6.675 34,67 1,46 18,74 Kimyasal Madde ve Ürünl. İm. 2.542 3.930 6.165 9,10 11,92 10,34 329 414 665 4,70 12,56 8,14 11,82 Temel Ecz. Ürün ve Malz. İmalatı Kauçuk ve Plastik Ürünl. İm. 2.197 4.151 6.004 13,57 9,67 Metalik Olm. Diğer Min. Ür. İm. 2.682 3.765 3.804 7,02 0,26 3,96 Ana Metal Sanayi 5.814 19.474 27.085 27,35 8,60 18,65 Genellikle Yatırım Malları 21.496 39.757 42.328 13,09 1,58 7,82 Mak. ve Teç. Hariç; Fab. Met. Ür. 2.408 5.108 6.595 16,23 6,60 11,85 Bilgisay. Elektron. ve Optik Ür. İ 3.088 2.359 2.813 -5,24 4,49 -1,03 Elektrikli Teçhizat İmalatı 3.547 6.879 8.955 14,16 6,82 10,84 B.y.s. Mak. ve Ekipman İmal. 2.361 5.320 6.571 17,64 5,42 12,04 7,32 -0,23 Motorlu Kara Taş. Römork İmal. 8.258 17.055 15.598 15,61 -2,21 Diğer Ulaşım Araçları İmalatı 1.834 3.036 1.796 10,61 -12,30 Cari Fiyatlarla İhracat 2003=100 İmalat Sanayi ÜFE'siyle reelleştirilmiştir. 58 İmalat sanayi üretiminin ele alındığı kısımda ayrıntısıyla incelendiği gibi, 2003-2008 döneminde, imalat sanayi üretimi yılda ortalama yüzde 7,40 oranında artmıştır. Bu artış, tüketim mallarında yüzde 1,79; ara mallarında yüzde 10,91 ve yatırım mallarında yüzde 11,05 olmuştur. 20082012 döneminde ise imalat sanayi üretimi yılda ortalama yüzde 5,02 oranında artarken; bu artış, tüketim mallarında yüzde 6,87; ara mallarında yüzde 3,98 ve yatırım mallarında yüzde 4,22 oranında olmuştur. Dönemin tümü olan 2003-2012 itibarıyla, imalat sanayi üretimi yılda ortalama yüzde 6.34 artarken; bu artış, tüketim mallarında yüzde 4,02; ara mallarında yüzde 7,77 ve yatırım mallarında yüzde 7,96 oranında gerçekleşmiştir. Üretimdeki bu artış oranlarına karşın, 2003-2008 döneminde imalat sanayi ihracatı, yılda ortalama yüzde 10,40’la üretim artışından daha yüksek gerçekleşmiştir. Tüketim malları ihracatı, yüzde 0,49 ile üretimdeki artıştan daha düşük oranda artmış; buna karşın ara malları ihracatı, üretimdeki artışın neredeyse iki katı kadar olmak üzere yüzde 20,11 ve yatırım malları ihracatındaki artış ise üretimdeki artışın biraz üzerinde, yüzde 13,09 oranında gerçekleşmiştir. Bu dönemde, tüketim malları dışında, gerek imalat sanayi genelinin, gerekse yatırım malları ve özellikle ara malları ihracatı, üretim artışlarının üstünde gerçekleşmiştir. 2008-2012 döneminde ise imalat sanayi genelinin ve tüketim malları grubunun ihracat artışı bunların üretim artışıyla hemen hemen aynı olmuştur. Buna karşı ara malları ihracatı, yine üretimdeki artışın neredeyse iki katı kadar olmak üzere yüzde 7,46 oranında gerçekleşmiştir. Bu dönemde yatırım malları ihracatı ise, ara mallarının tam tersine, yüzde 4,22’lik üretim artışına karşılık yüzde 1,58’lik bir artış göstererek üretim artışının oldukça altında kalmıştır. 2003-2012 döneminin tümü itibarıyla bakıldığında, imalat sanayi ihracatı, üretim artışının biraz üstünde bir gelişme gösterirken, mal grupları arasında sadece ara malları ihracat artışının üretimindeki artıştan oldukça yüksek oranda gerçekleştiği görülmektedir. 59 6.2. İmalat Sanayinde İhracat / Üretim Oranları 2003 fiyatlarıyla reelleştirilen imalat sanayi ihracatı (Tablo 13) ile üretim (Tablo 1) büyüklükleri kullanılarak 2003 yılından 2012 yılına kadarki dönemde bazı yıllara ilişkin ihracat / üretim oranları hesaplanarak Tablo 14’de gösterilmiştir. Tablo 14: Sektörel İhracat/Üretim Oranları 2003 2007 2008 2009 2010 2011 2012 İmalat Sanayi 0,2999 0,3230 0,3448 0,3570 0,3070 0,3086 0,3485 Genellikle Tüketim Malları 0,3066 0,2917 0,2875 0,2931 0,2646 0,2775 0,2879 Gıda Ürünleri İmalatı 0,1409 0,1462 0,1502 0,1570 0,1408 0,1704 0,1708 İçeceklerin İmalatı 0,0381 0,0499 0,0495 0,0498 0,0496 0,0545 0,0626 Tütün Ürünleri İmalatı 0,0516 0,0791 0,1137 0,0975 0,1206 0,1394 0,1592 Tekstil Ürünleri İmalatı 0,2675 0,3002 0,3382 0,3649 0,2949 0,2962 0,3057 Giyim Eşyaları İmalatı 0,6618 0,6009 0,5746 0,6281 0,5701 0,5393 0,5447 Deri ile İlgili Ürünlerin İmalatı 0,1749 0,2045 0,2082 0,2205 0,2194 0,2413 0,2622 Mobilya İmalatı 0,1436 0,1622 0,1735 0,1956 0,1762 0,1727 0,1915 B.y.s. Diğer İmalat 0,5692 0,4296 0,4164 0,2995 0,4048 0,4304 0,6839 Genellikle Ara Malları Ağaç ve Man. Ür. İm.(mobilya hariç) Kâğıt ve Kâğıt Ür. İmalatı Basım ve Yayım (Kayıtlı Med. Çoğ.) Kok Köm; Raf. Ed. Pet. Ürünleri Kimyasal Madde ve Ürünl. İm. Temel Ecz. Ürün ve Malz. İmalatı Kauçuk ve Plastik Ürünl. İm. Metalik Olm. Diğer Min. Ür. İm. Ana Metal Sanayi 0,2054 0,2534 0,3061 0,3278 0,2653 0,2593 0,3492 0,1045 0,0967 0,1092 0,1312 0,1203 0,1283 0,1242 0,1487 0,1467 0,1675 0,1820 0,1685 0,1811 0,1953 0,0022 0,0033 0,0039 0,0054 0,0057 0,0064 0,0054 0,1440 0,3139 0,3289 0,3293 0,2873 0,2680 0,3062 0,1841 0,2721 0,2664 0,2706 0,2873 0,2845 0,3381 0,0521 0,0844 0,0950 0,0900 0,0994 0,1100 0,1586 0,2420 0,2695 0,2677 0,2958 0,2695 0,2820 0,2923 0,2415 0,1768 0,2087 0,2411 0,1946 0,1767 0,1738 0,3152 0,3336 0,4450 0,5612 0,3664 0,3306 0,5731 Genellikle Yatırım Malları 0,4330 0,4601 0,4767 0,4907 0,4307 0,4274 0,4321 60 Mak. ve Teç. Hariç; Fab. Met. Ür. İm. Bilgisay. Elektron. ve Optik Ür. İm. Elektrikli Teçhizat İmalatı 0,2925 0,2968 0,3113 0,3342 0,2898 0,3011 0,3016 0,5374 0,5904 0,4676 0,5297 0,5155 0,4710 0,5507 0,3911 0,3557 0,3906 0,4285 0,4210 0,4488 0,4407 B.y.s. Mak. ve Ekipman İmal. Motorlu Kara Taş. Römork İmal. 0,3216 0,3606 0,4094 0,4714 0,3860 0,3774 0,3817 0,4640 0,5789 0,6220 0,6077 0,5277 0,5003 0,5178 Diğer Ulaşım Araçları İmalatı 1,2605 0,9700 0,7764 0,6751 0,4851 0,5500 0,5403 Bulunan bu sonuçlara göre, imalat sanayi genelinde ihracat/üretim oranı 2003 yılında yaklaşık yüzde 30,00 iken, 2008 yılında yüzde 34,48’e ve 2009 yılında yüzde 35,70’e yükselmiştir. İhracat/üretim oranı 2010 yılında yüzde 30,70’e, 2011 yılında da yüzde 30,86’ya gerilemekle birlikte, 2012 yılında tekrar yükselerek yüzde 34,85’e çıkmıştır. 2010 ve 2011 yıllarını bir kenara bırakırsak, ihracat/üretim oranı 2008 yılından itibaren yüzde 34-35 bandında kalmış görünmektedir. İhracat/üretim oranında 2010 ve 2011 yıllarındaki gerileme ile 2012 yılındaki yükselmenin arkasında ihracatın ve üretimin ilgili yıllarda gösterdiği şu gelişme yatmaktadır: 2010 yılında imalat sanayi genelinde ihracat/üretim oranının yaklaşık yüzde 31 olmasının nedeni, bu yılda imalat sanayi üretiminin yüzde 17,0 artmasına karşın ihracatın ancak yüzde 0,6 oranında artmış olmasıdır. Küresel kriz sonrası toparlanma sürecindeki Türkiye Ekonomisi güçlü bir seyir izlerken, 2010 yılında Avrupa Ekonomilerinde yaşanan kamu mali sorunların etkisiyle zayıf seyreden dış talebe bağlı olarak ihracat önemli ölçüde olumsuz etkilenmiştir (TCMB, 2011,Yıllık Rapor 2010, s.36). Nitekim bu yılda toplam ihracat da sabit fiyatlarla yüzde 1,4 gibi oldukça düşük bir hızda artış göstermiştir. 2011 yılında her iki büyüklük yaklaşık aynı oranda artış göstermiş, dolayısıyla ihracat/üretim oranı da yaklaşık yüzde 30’luk düzeyini korumuştur. Buna karşı 2012 yılında üretim yüzde 6 artarken ihracat yüzde 20 gibi oldukça yüksek bir artış göstermiş ve dolayısıyla bu yılki ihracat/üretim oranı yüzde 35’e kadar yükselebilmiştir. İhracat/üretim oranının 2010 ve 2011 yıllarındaki gerilemesi imalat sanayinin tüm mal gruplarında söz konusu olmuştur. 61 Tüketim malları üreten sektörler grubunda, ihracat/üretim oranı 2003 yılında yüzde 30,66 iken, bu oran giderek düşmüş, 2008 yılında yüzde 28,75’e, 2010 yılında yüzde 26,46’ya, 2012 yılına ise yüzde 28,79’a gelmiştir. 2003-2012 döneminde ortalama yıllık üretim artışı yüzde 7,77, ihracat artışı ise yüzde 14,31 olan ara malları üreten sektörler grubu, diğer mal gruplarına göre ihracat/üretim oranı dönem başına göre yükselme gösteren gruptur. Bu grupta ihracat/üretim oranı 2003 yılında yüzde 20,54 iken, bu oran 2008 yılında yüzde 30,61’e yükselmiş, 2010 yılında yüzde 26,53’e düşmekle birlikte, 2012 yılında tekrar yükselerek yüzde 34,92’ye çıkmıştır. Diğer mal gruplarına göre 2003 yılından beri en yüksek ihracat/üretim oranına sahip olan yatırım malları üreten sektörler grubunda, bu oran 2003 yılında yüzde 43,30 iken, 2008 yılında yüzde 47,67’ye, hatta 2009 yılında yüzde 49,07’ye kadar yükselmiştir. Ancak 2010’da yüzde 43,07’ye ve 2012 yılında da yüzde 43,21’e düşerek tekrar 2003 düzeyine inmiştir. Buna göre, 2003-2012 döneminde ihracat/üretim oranının en fazla artış gösterdiği mal grubu, ara malları üreten sektörler olurken, bu oranın en yüksek olduğu grubu, yatırım malları üreten sektörler oluşturmaktadır. Tüketim malları üreten sektörler grubunda ise bu oran hem gerileme göstermiş hem de en düşük düzeyde kalmıştır. 6.3. İhracat / Üretim, İhracat / İstihdam, Katma Değer / İstihdam ve Katma Değer / Üretim Oranları ile Teknolojik Düzeyler İmalat sanayiyi oluşturan sektörlerin üretimlerine oranla ihracat performanslarını (Tablo 14); çalışan başına katma değerleri (Tablo 10), katma değer/üretim oranları (Tablo 11) ve çalışan başına ihracatı ile birlikte ele alarak bir değerlendirme yapmak yararlı olacaktır. Aşağıdaki Tablo 15, ihracat/istihdam oranları yanında, imalat sanayi sektörlerinin OECD Teknoloji Sınıflamasına göre durumlarını da göstermektedir 4 4 OECD tarafından her sektörün içerdiği teknoloji yoğunluğuna göre yapılan bu sınıflandırma konusundaki 62 İmalat sanayi genelinde 2003 yılından 2008 yılına gerek ihracat/üretim gerekse ihracat/istihdam oranları görece yüksek bir artış, 2008 yılından 2012 yılına ise düşük de olsa bir artış gösterirken; katma değer/üretim oranı ve katma değer/istihdam oranı 2003 yılından 2012 yılına sürekli bir düşüş içinde olmuştur. Bir başka ifadeyle imalat sanayi genelinde üretim ve istihdama oranla ihracat artış gösterirken, bu ihracat, üretim ve çalışan başına giderek daha düşük katma değer yaratılarak yapılmış görünmektedir. Tablo 15. Sektörel İhracat/İstihdam Oranı ve Teknolojik Düzey İhracat/İstihdam Oranı Teknolojik Düzey * 2003 2008 2012 İmalat Sanayi 30.699 38.485 39.866 Genellikle Tüketim Malları 24.041 22.008 23.230 Gıda Ürünleri İmalatı 17.037 19.798 22.124 Düşük teknoloji İçeceklerin İmalatı 7.130 13.620 14.814 Düşük teknoloji Tütün Ürünleri İmalatı 6.357 13.338 79.747 Düşük teknoloji Tekstil Ürünleri İmalatı 21.533 24.394 25.464 Düşük teknoloji Giyim Eşyaları İmalatı 37.226 26.570 25.506 Düşük teknoloji Deri ile İlgili Ürünlerin İmalatı 10.433 10.637 14.326 Düşük teknoloji Mobilya İmalatı 5.243 7.294 8.032 Düşük teknoloji B.y.s. Diğer İmalat 41.910 36.319 55.673 Düşük teknoloji Genellikle Ara Malları 32.225 57.022 63.805 Ağaç ve Man. Ür. İm.(mobilya hariç) 4.168 6.571 9.092 Düşük teknoloji Kâğıt ve Kâğıt Ür. İmalatı 18.508 21.786 30.359 Düşük teknoloji 140 230 308 Düşük teknoloji Kok Köm; Raf. Ed. Pet. Ürünleri 228.104 978.710 858.159 Orta alt teknoloji Kimyasal Madde ve Ürünl. İm. 48.129 69.833 94.904 Orta üst teknoloji Temel Ecz. Ürün ve Malz. İmalatı 12.904 15.418 22.706 Yüksek teknoloji Kauçuk ve Plastik Ürünl. İm. 22.937 28.184 31.769 Orta alt teknoloji Basım ve Yayım (Kayıtlı Med. Çoğ.) Eleştiriler için bkz.: (Doğruel ve Doğruel, s.52). 63 Metalik Olm. Diğer Min. Ür. İm. 22.943 20.718 16.674 Orta alt teknoloji Ana Metal Sanayi 79.331 190.967 226.583 Orta alt teknoloji Genellikle Yatırım Malları Mak. ve Teç. Hariç; Fab. Met. Ür. İm. 46.804 50.960 49.805 17.071 20.754 20.959 Bilgisay. Elektron. ve Optik Ür. İm. 126.750 86.391 101.044 Yüksek teknoloji Elektrikli Teçhizat İmalatı 51.658 61.287 66.999 Orta üst teknoloji B.y.s. Mak. ve Ekipman İmal. 23.222 32.170 35.142 Orta üst teknoloji Motorlu Kara Taş. Römork İmal. 90.746 112.723 96.632 Diğer Ulaşım Araçları İmalatı 110.137 79.914 70.970 Orta üst teknoloji Orta üst ve alt teknoloji Orta alt teknoloji 2003 fiyatlarıyla ihracat ve istihdam verilerinden hesaplanmıştır * Teknolojik düzeyler OECD'nin sınıflaması göre yapılmıştır. Kaynak: Doğruel, A.S.ve F., Türkiye Sanayiine Sektörel Bakış, TÜSİAD, s.52. Tümünün düşük teknoloji düzeyinde bulunduğu tüketim malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta, 2003 yılından 2008 yılına üretim ve istihdama oranla ihracatta çok az bir düşüş yaşanırken, üretim ve çalışan başına katma değer önemli miktarda azalmıştır. 2008 yılından 2012 yılına ise üretim ve istihdama oranla ihracatta düşük de olsa artışlar görülürken, üretim ve çalışan başına katma değerdeki düşüş devam etmiştir. Başka bir ifadeyle bu grup, üretim ve istihdam başına ihracatını, bunu yine giderek daha düşük katma değer yaratarak gerçekleştirmiştir. Bu grupta oransal olarak en düşük katma değerli üretim yapan sektörler en yüksek ihracat/üretim oranına sahip sektörlerdir. Temel eczacılık ürünlerinin yüksek teknoloji, kimyasal ürünlerin orta üst teknoloji, diğerlerinin orta alt ve düşük teknoloji sınıfına sokulduğu ara malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta, 2003 yılından 2008 yılına gerek üretim gerekse istihdam başına ihracatta çok önemli artışlar yaşanmıştır. Buna karşı üretim ve çalışan başına katma değer yine azalışını sürdürmüştür. 2008 yılından 2012 yılına da üretim ve istihdam başına ihracatta artışlar sürerken, üretim ve çalışan başına katma değerde önemli 64 düşüşler görülmüştür. Başka bir ifadeyle bu grup, üretim ve istihdam başına ihracatını önemli ölçüde sürekli artırırken, bu ihracatı giderek önemli ölçüde daha düşük katma değerli üretim ile gerçekleştirmiştir. Özellikle bu grupta yer alan sektörlerin üretim ve çalışan başına gösterdikleri ihracat performanslarına katma değer yönünden bakıldığında, ihtiyatlı bir değerlendirme yapılması gerektiği görülmektedir. Gerçekten de ara malları üreten sektörler arasında da oransal olarak en düşük katma değerli üretim yapan sektörler en yüksek ihracat/üretim oranına sahip sektörlerdir. Bilgisayar, elektronik ve optik ürünlerin yüksek teknoloji, makine ve teçhizat hariç fabrikasyon metal ürünlerinin tümü ile diğer ulaşım araçları imalatının bir kısmının orta alt teknoloji, diğerlerinin orta üst teknoloji sınıfına sokulduğu yatırım malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta, 2003 yılından 2008 yılına üretim ve istihdama oranla ihracatta önemli sayılabilecek artışlar yaşanırken, üretim ve çalışan başına katma değer önemli oranda düşüş göstermiştir. 2008 yılından 2012 yılına ise üretime oranla ihracatta bu kez önemli sayılabilecek bir azalmayla 2003’teki oranlara geri dönülürken, istihdama oranla ihracattaki azalma daha düşük kalmış, üretim ve çalışan başına katma değerde de çok az bir düşüş yaşanmıştır. Dolayısıyla bu grupta 2003 yılından 2012 yılına çalışan başına ihracat artarken, üretime oranla ihracat hemen hemen aynı kalmış, buna karşı üretim ve çalışan başına katma değer diğer gruplarda olduğu gibi önemli sayılabilecek oranda düşme göstermiştir. Yatırım malları üreten sektörler arasında da oransal olarak en düşük katma değerli üretim yapan sektörler (diğer ulaşım araçları dışında) en yüksek ihracat/üretim oranına sahip sektörlerdir. Son olarak 2012 yılı itibarıyla; çalışan başına en yüksek ihracatın ve en yüksek katma değerin, düşük teknoloji sınıfına girenlerin azınlıkta olduğu, genellikle ara malları üreten sektörlerce gerçekleştirildiğini; onu, düşük teknoloji sınıfına giren hiçbir sektörün yer almadığı genellikle yatırım malları üreten sektörlerin izlediğini ve son sırada, tümünün düşük teknoloji sınıfına girdiği genellikle tüketim malları üreten sektörlerin yer aldığını görmekteyiz. İmalat sanayi ihracatında mal gruplarının payları da aynı sırayı izlemektedir. Üretimine oranla ihracatı ve katma değerinin 65 yüksekliği açısından yatırım malları grubu, her iki oran itibarıyla ilk sırada; ara malları grubu ise görece en düşük katma değerli üretim yaparak ihracat/üretim oranında ikinci sırada bulunmaktadır. 6.4. İmalat Sanayinde İhracat / Arz Oranları İmalat sanayi ve alt sektörlerinin ihracat güçlerini daha sağlıklı değerlendirebilmek için, yukarıda verilen ihracat/üretim oranları yanında bunların ihracat/arz oranlarını da görmek gerekir. Bilindiği gibi ihracat/arz oranı, ilgili sektör ihracatının sektörün üretim ve ithalatı toplamına oranlanmasıyla elde edilir. Fiyat hareketlerinden etkilenmemek için, yine 2003 fiyatlarıyla reelleştirilen imalat sanayi üretim, ihracat ve ithalat büyüklükleri kullanılarak elde edilen ihracat/arz oranları Tablo 16’da gösterilmiştir. İmalat sanayi genelinde 2003 yılında yüzde 21,82 olan ihracat/arz oranı, 2008 yılında yüzde 24,46’ya, 2009 yılında yüzde 25,29’a yükselmiş; 2010 ve 2011 yıllarında ihracat/üretim oranında olduğu gibi düşerek, yüzde 21’lere gerilemiş ve 2012 yılında tekrar yükselerek yüzde 24,42’ye gelmiştir. Yine 2010 ve 2011 yıllarını bir kenara bırakırsak, ihracat/arz oranı 2012 yılında, yaklaşık yüzde 24 civarında 2008 yılındaki düzeyini korumuştur. 2003-2008 ve 2008-2012 dönemlerindeki ihracat/üretim oranı ile ihracat/arz oranındaki gelişmeler birbirine benzemektedir. Öte yandan aynı dönemlerde ihracatın gösterdiği ortalama yıllık artış oranlarının da sırasıyla yüzde 10,40 ve yüzde 5,27 olduğu da dikkate alındığında, 20082012 döneminde imalat sanayi ihracat gücünde bir durgunluk yaşandığı görülmektedir. Tüketim malları grubunda ihracat/arz oranı 2003 yılında yüzde 27,50’den 2008 yılında yüzde 25,23’e, 2012 yılında da yüzde 25,33’e gerilemiştir. 2008-2012 döneminde, imalat sanayi genelinde olduğu gibi tüketim malları grubunun da ihracat performansında bir durgunluk yaşanmıştır. Öte yandan 2003-2012 dönemine baktığımızda tüketim malları grubunun ortalama yıllık ihracat artışı yüzde 3,29 olsa da, bu grubun ihracat/arz oranındaki ve ihracat/üretim oranındaki gelişmeler, ihracat güçlerinin zayıfladığını ortaya koymaktadır. 66 Tablo 16. Sektörel İhracat/Arz Oranları 2003 2007 2008 2009 2010 2011 2012 İmalat Sanayi 0,2182 0,2266 0,2446 0,2529 0,2162 0,2134 0,2442 Genellikle Tüketim Malları 0,2750 0,2576 0,2523 0,2579 0,2325 0,2416 0,2533 Gıda Ürünleri İmalatı 0,1304 0,1366 0,1386 0,1463 0,1319 0,1569 0,1569 İçeceklerin İmalatı 0,0377 0,0481 0,0466 0,0473 0,0471 0,0517 0,0589 Tütün Ürünleri İmalatı 0,0458 0,0706 0,0984 0,0854 0,1050 0,1179 0,1346 Tekstil Ürünleri İmalatı 0,2303 0,2553 0,2882 0,3063 0,2481 0,2514 0,2672 Giyim Eşyaları İmalatı 0,6446 0,5645 0,5267 0,5646 0,5081 0,4814 0,4968 Deri ile İlgili Ürünlerin İmalatı 0,1317 0,1387 0,1406 0,1540 0,1565 0,1640 0,1847 Mobilya İmalatı 0,1357 0,1457 0,1579 0,1790 0,1614 0,1577 0,1777 B.y.s. Diğer İmalat 0,3162 0,2742 0,2659 0,2084 0,2533 0,2660 0,3755 Genellikle Ara Malları Ağaç ve Man. Ür. İm.(mobilya hariç) Kâğıt ve Kâğıt Ür. İmalatı Basım ve Yayım (Kayıtlı Med. Çoğ.) Kok Köm; Raf. Ed. Pet. Ürünleri Kimyasal Madde ve Ürünl. İmalatı Temel Ecz. Ürün ve Malz. İmalatı Kauçuk ve Plastik Ürünl. İmalatı Metalik Olm. Diğer Min. Ür. İmalatı Ana Metal Sanayi 0,1384 0,1638 0,2030 0,2153 0,1745 0,1681 0,2255 0,0892 0,0816 0,0922 0,1135 0,1005 0,1035 0,0983 0,0981 0,0984 0,1137 0,1247 0,1152 0,1237 0,1384 0,0022 0,0032 0,0039 0,0054 0,0056 0,0063 0,0054 0,1008 0,1952 0,2030 0,1686 0,1474 0,1485 0,1682 0,0938 0,1100 0,1158 0,1230 0,1276 0,1239 0,1409 0,0337 0,0462 0,0487 0,0487 0,0558 0,0579 0,0809 0,1956 0,2223 0,2245 0,2471 0,2261 0,2348 0,2430 0,2257 0,1636 0,1941 0,2245 0,1810 0,1635 0,1620 0,1982 0,2052 0,2941 0,3788 0,2490 0,2196 0,3762 Genellikle Yatırım Malları Mak. ve Teç. Hariç; Fab. Met. Ür. İm. Bilgisay. Elektron. ve Optik Ür. İmalatı Elektrikli Teçhizat İmalatı B.y.s. Mak. ve Ekipman İmalatı Motorlu Kara Taş. Römork İmalatı 0,2540 0,2807 0,2984 0,2977 0,2573 0,2515 0,2624 0,2318 0,2442 0,2572 0,2744 0,2416 0,2511 0,2523 0,2311 0,1978 0,1676 0,1688 0,1521 0,1451 0,1652 0,2855 0,2612 0,2798 0,2971 0,2865 0,3009 0,3113 0,1256 0,1626 0,1986 0,2156 0,1873 0,1782 0,1855 0,3010 0,3839 0,4149 0,4024 0,3386 0,3169 0,3380 Diğer Ulaşım Araçları İmalatı 0,8188 0,5379 0,4473 0,3611 0,1968 0,2065 0,2301 67 Ara malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta ihracat/arz oranı 2003 yılında yüzde 13,84 iken 2008 yılında önemli bir artışla, yüzde 20,30’a gelmiş, 2012 yılında da yüzde 22,55’e yükselmiştir. 2003-2012 döneminde ihracat/üretim oranı en yüksek artış gösteren bu grubun, özellikle ikinci dönemde ihracat/arz oranındaki yükseliş oldukça zayıf kalmıştır. 2003 yılından 2012 yılına gelindiğinde, bu grupta yer alan sektörlerin ihracat/üretim oranları ile ihracat/arz oranları arasındaki farkın giderek açıldığı, başka bir ifadeyle ihracat performanslarının giderek ithalata bağlı hale geldiği görülmektedir. Yatırım malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta ihracat/arz oranı 2003 yılında yüzde 25,40’dan 2008 yılında yüzde 29,84’e yükselmiş, ancak 2012 yılında yüzde 26,24’e düşmüştür. İhracat/üretim oranında olduğu gibi diğer gruplara göre en yüksek ihracat/arz oranına sahip olan bu grup da, ihracat/arz oranında 2003-2008 döneminde gösterdiği performansı 20082012 döneminde gösterememiştir. Öte yandan ihracat/üretim oranı ile ihracat/arz oranı arasındaki en yüksek farkın bu grupta olduğu görülmektedir. Öyle anlaşılıyor ki, 2003-2012 döneminde imalat sanayi genelinde, gerek ihracat/üretim oranının gerekse ihracat/arz oranının dönem başına göre yükselmesinde belirleyici grup, ara malları üreten sektörler grubu olmuştur. 6.5. İmalat Sanayi Üretim ve İthalatının Gelişimi İmalat sanayi ithalatı da ihracatta olduğu gibi, aşağıdaki Tablo 17’de 2003 fiyatlarıyla düzenlenmiştir. İthalat / üretim oranlarının hesaplanması için üretim rakamlarında olduğu gibi, ithalatın da 2003 fiyatlarıyla düzenlenmesi yoluna gidilmiştir. 2003-2012 döneminde imalat sanayi ithalatı yılda ortalama yüzde 7,88 oranında gerçekleşmiştir. Alt dönemlere baktığımızda, 2003-2008 döneminde yılda ortalama yüzde 9,32 gibi yüksek sayılabilecek bir artış görülmüştür. Bu dönemde Türk lirasının değer kazanması, hızlı ekonomik 68 büyüme ve dünya ticaretindeki canlılık, imalat sanayi ithalatının artmasında etkili olmuştur. Buna karşın 2008-2012 dönemi ithalatı, 2009 küresel krizinin gerek uluslararası gerekse ulusal ekonomide hâlâ hissedilen derin olumsuz etkisiyle, ortalama yıllık yüzde 6,10 oranında bir artış göstermiştir. Tablo 17’de verilen ithalat artış oranları ile Tablo 1’deki üretim artış oranlarına baktığımızda her iki büyüklüğün gelişimi için şunları söyleyebiliriz: 2003-2008 döneminde imalat sanayi ithalatı, yılda ortalama yüzde 9,32 ile üretimdeki artıştan daha yüksek oranda gerçekleşmiştir. Tüketim malları ithalatı da yüzde 5,81 ile üretimdeki artıştan oldukça yüksek oranda bir artış göstermiştir. Ara malları ithalatı, üretimdeki artıştan yaklaşık bir puan daha yüksek olmak üzere yüzde 11,98 oranında artarken; yatırım malları ithalatındaki artış üretimdeki artışın altında, yüzde 7,32 oranında gerçekleşmiştir. Bu dönemde, yatırım malları dışında, gerek imalat sanayi genelinin, gerekse ara malları ve özellikle tüketim malları ithalatı, üretim artışlarının üstünde gerçekleşmiştir. 2008-2012 döneminde ise tüketim malları grubu dışında, imalat sanayi genelinin ve diğer mal gruplarının ithalat artışı üretim artışlarından daha yüksek olmuştur. Öte yandan küresel krizin etkilerinin sürdüğü bu dönemde, özellikle ara ve yatırım malları grubunun hem üretiminde hem de ithalatında, ilk döneme göre önemli düşüşler kendini göstermiştir. Buna göre ithalatın imalat sanayi geneli ve mal gruplarında, -özellikle ara mallarında- üretim artış hızına bağlı olarak geliştiğini söyleyebiliriz. Dönemin tümü olan 2003-2012 itibarıyla, imalat sanayi ithalatı yılda ortalama yüzde 7,88, tüketim malları ithalatı yüzde 6,04 ve ara malları ithalatı yüzde 9,27 ile üretim artışının üstünde gerçekleşirken; yatırım malları ithalatı ise yüzde 6,82 ile üretim artışının biraz altında bir gelişme göstermiştir. 69 Tablo 17: İmalat Sanayi İthalatı (2003 Fiyatlarıyla, Milyon TL) ve Artışı Düzey Ortalama Yıllık Artış (%) 2012 2008/ 2003 2012/ 2008 2012/ 2003 83.211 129.929 164.643 9,32 6,10 7,88 Genellikle Tüketim Malları 11.017 14.609 18.669 5,81 6,32 6,04 Gıda Ürünleri İmalatı 2.579 3.492 5.031 6,25 9,56 7,71 İçeceklerin İmalatı 23 182 214 51,29 4,08 28,12 2003 İmalat Sanayi 2008 Tütün Ürünleri İmalatı 350 340 450 -0,55 7,20 2,82 Tekstil Ürünleri İmalatı 4.528 4.127 4.770 -1,84 3,68 0,58 Giyim Eşyaları İmalatı 600 1.865 2.353 25,46 5,98 16,39 Deri ile İlgili Ürünlerin İmalatı 804 1.249 1.464 9,20 4,05 6,88 Mobilya İmalatı 225 588 643 21,18 2,26 12,37 B.y.s. Diğer İmalat 1.908 2.765 3.745 7,70 7,88 7,78 Genellikle Ara Malları Ağaç ve Man. Ür. İm.(mobilya hariç) Kâğıt ve Kâğıt Ür. İmalatı Basım ve Yayım (Kayıtlı Med. Çoğ.) Kok Köm; Raf. Ed. Pet. Ürünleri 37.198 65.498 82.611 11,98 5,97 9,27 358 795 1.371 17,29 14,61 16,09 1.995 2.663 3.272 5,94 5,29 5,65 37 45 44 4,03 -0,35 2,06 4.238 11.878 17.887 22,89 10,78 17,35 Kimyasal Madde ve Ürünl. İm. 13.302 19.190 25.521 7,60 7,39 7,51 Temel Ecz. Ürün ve Malz. İmalatı 3.447 4.145 4.027 3,76 -0,72 1,74 Kauçuk ve Plastik Ürünl. İm. 2.150 2.985 4.169 6,78 8,71 7,63 Metalik Olm. Diğer Min. Ür. İm. 778 1.352 1.595 11,68 4,23 8,30 Ana Metal Sanayi 10.893 22.446 24.725 15,56 2,45 9,54 Genellikle Yatırım Malları 34.996 Mak. ve Teç. Hariç; Fab. Met. Ür. 2.154 İm. Bilgisay. Elektron. ve Optik Ür. İm 7.614 49.822 63.363 7,32 6,20 6,82 3.453 4.278 9,90 5,51 7,92 9.031 11.921 3,47 7,19 5,11 Elektrikli Teçhizat İmalatı 3.353 6.976 8.446 15,78 4,90 10,81 B.y.s. Mak. ve Ekipman İmal. 11.450 13.798 18.211 3,80 7,18 5,29 Motorlu Kara Taş. Römork İmal. 9.640 13.686 16.024 7,26 4,02 5,81 Diğer Ulaşım Araçları İmalatı 785 2.877 4.483 29,67 11,72 21,36 Cari Fiyatlarla İthalat 2003=100 İmalat Sanayi ÜFE'siyle reelleştirilmiştir. 70 Dönemin tümünde en yüksek ithalat artışı ara malları üreten, -özellikle kok kömürü; rafine edilmiş petrol ürünleri, ağaç-mantar ürünleri ve ana metal sanayi- sektörlerince gerçekleştirilirken; yatırım malları üreten grupta, özellikle diğer ulaşım araçları imalatı ile elektrikli teçhizat imalatı sektörlerinin ithalatı oldukça yüksek oranlara varmıştır. 6.6. İmalat Sanayinde İthalat / Üretim Oranları 2003 fiyatlarıyla reelleştirilen imalat sanayi ithalatı (Tablo 17) ile üretim (Tablo 1) büyüklükleri kullanılarak 2003 yılından 2012 yılına kadarki dönemde bazı yıllara ilişkin ithalat / üretim oranları hesaplanarak Tablo 18’de gösterilmiştir. İmalat sanayi genelinde 2003 yılında yüzde 37,42 olan ithalat/üretim oranı, ekonominin hızlı büyüme sürecine girdiği 2003-2007 döneminde, hızlı bir sıçrama göstererek 2007 yılında yüzde 42,54’e yükselmiştir. Bu dönemde ithalat/üretim oranının yükselmesinde, Türk lirasının değer kazanmasının ve uluslararası rekabetin artan yoğunluğunun ve dolayısıyla üretimin ithalata bağımlılığının artmasının belirleyici olduğu söylenebilir (Yükseler ve Türkan, 2008, s.90). Tablo 18: Sektörel İthalat/Üretim Oranları 2003 2007 2008 2009 2010 2011 2012 İmalat Sanayi 0,3742 0,4254 0,4097 0,4113 0,4202 0,4459 0,4272 Genellikle Tüketim Malları 0,1149 0,1324 0,1394 0,1367 0,1381 0,1485 0,1365 Gıda Ürünleri İmalatı 0,0805 0,0709 0,0834 0,0730 0,0678 0,0866 0,0881 İçeceklerin İmalatı 0,0112 0,0380 0,0604 0,0527 0,0523 0,0542 0,0632 Tütün Ürünleri İmalatı 0,1282 0,1206 0,1555 0,1422 0,1489 0,1819 0,1835 Tekstil Ürünleri İmalatı 0,1616 0,1759 0,1734 0,1913 0,1885 0,1783 0,1441 Giyim Eşyaları İmalatı 0,0268 0,0646 0,0909 0,1126 0,1219 0,1201 0,0966 Deri ile İlgili Ürünlerin İmalatı 0,3286 0,4741 0,4813 0,4319 0,4022 0,4710 0,4197 Mobilya İmalatı 0,0588 0,1135 0,0990 0,0931 0,0919 0,0952 0,0779 71 B.y.s. Diğer İmalat 0,8003 0,5668 0,5661 0,4369 0,5977 0,6179 0,8214 Genellikle Ara Malları Ağaç ve Man. Ür. İm.(mobilya hariç) Kâğıt ve Kâğıt Ür. İmalatı 0,4841 0,5476 0,5080 0,5221 0,5207 0,5431 0,5482 0,1708 0,1855 0,1845 0,1564 0,1972 0,2399 0,2638 0,5160 0,4914 0,4731 0,4598 0,4633 0,4640 0,4108 Basım ve Yayım (Kayıtlı Med. Çoğ.) 0,0165 0,0128 0,0132 0,0129 0,0127 0,0145 0,0123 Kok Köm; Raf. Ed. Pet. Ürünleri 0,4292 0,6085 0,6203 0,9531 0,9495 0,8041 0,8207 Kimyasal Madde ve Ürünl. İm. 0,9633 1,4730 1,3009 1,1996 1,2514 1,2949 1,3997 Temel Ecz. Ürün ve Malz. İmalatı 0,5455 0,8258 0,9500 0,8494 0,7828 0,9000 0,9601 Kauçuk ve Plastik Ürünl. İm. 0,2368 0,2124 0,1925 0,1972 0,1918 0,2011 0,2029 Metalik Olm. Diğer Min. Ür. İm. 0,0701 0,0810 0,0749 0,0737 0,0752 0,0807 0,0728 Ana Metal Sanayi 0,5906 0,6253 0,5129 0,4816 0,4714 0,5050 0,5231 Genellikle Yatırım Malları Mak. ve Teç. Hariç; Fab. Met. Ür. İm. Bilgisay. Elektron. ve Optik Ür. İm. 0,7049 0,6390 0,5974 0,6486 0,6740 0,6996 0,6469 Elektrikli Teçhizat İmalatı 0,3697 0,3617 0,3961 0,4426 0,4695 0,4913 0,4156 B.y.s. Mak. ve Ekipman İmal. 1,5595 1,2176 1,0619 1,1858 1,0605 1,1181 1,0580 Motorlu Kara Taş. Römork İmal. 0,5416 0,5078 0,4991 0,5100 0,5583 0,5789 0,5319 Diğer Ulaşım Araçları İmalatı 0,5395 0,8032 0,7358 0,8693 1,4648 1,6631 1,3482 0,2616 0,2152 0,2104 0,2181 0,1994 0,1993 0,1957 1,3251 1,9844 1,7899 2,1381 2,3884 2,2450 2,3342 2008 yılından itibaren ithalat/üretim oranı yüzde 41-42 civarında seyretmiş, 2011’de bir miktar yükselmekle birlikte 2012 yılında yaklaşık yüzde 43 olmuştur. Görüldüğü gibi 2007 yılından sonra ithalat/üretim oranında önemli bir sıçrama olmamıştır. Tüketim malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta, ithalat/üretim oranı 2003 yılında yüzde 11,49 iken, bu oran 2008 yılında yüzde 13,94 olmuş, 2012 yılında ise yüzde 13,65’e gelmiştir. Bu grupta giyim ve deribavul-ayakkabı sektörlerinde, ithalat/üretim oranlarının arttığı buna karşın, tekstil sektöründe düştüğü gözlenmektedir. 72 Ara malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta, ithalat/üretim oranı 2003 yılında yüzde 48,41 iken, bu oran 2007 yılında, oldukça yükselerek yüzde 54,76’ya çıkmış, 2008 yılında yüzde 50,80’e inmiş, 2012 yılında ise tekrar yükselerek yüzde 54,82 ile 2007 düzeyini yakalamıştır. Bu grupta, 2012 yılı itibarıyla kimyasal ürünler, temel eczacılık ürünleri ve kok kömürü; rafine edilmiş petrol ürünleri sektörlerinde ithalat/üretim oranı grup ortalamasının üzerinde bulunmaktadır. Bu sektörlerden kimyasal ürünler sektörünün ithalatı üretiminin de üstünde gerçekleşmiştir. Yatırım malı üreten sektörlerin yer aldığı grupta, ithalat/üretim oranı 2003 yılında yüzde 70,49 iken, bu oran 2008 yılında yüzde 59,74’e düşmüş, 2012 yılında ise tekrar artışa geçerek yüzde 64,69’a yükselmiştir. Bu grupta da bilgisayar, elektronik ve optik ürünler, diğer ulaşım araçları sektörlerinde ithalat/üretim oranı oldukça yüksek ve artış eğilimi gösterirken, b.y.s. makine ve ekipman sektöründe ithalat/üretim oranı yine oldukça yüksek, ama az da olsa bir düşüş göstermektedir. 2003 yılından 2012 yılına ithalat/üretim oranında en önemli düşüş makine ve teçhizat hariç, fabrikasyon metal ürünleri sektöründe görünmektedir. Buna göre, 2003-2012 döneminde ihracat/üretim oranında olduğu gibi, ithalat/üretim oranının en fazla artış gösterdiği grup yine ara malları grubudur. Katma değer cinsinden verimlilikte en büyük gerilemenin yaşandığı bu grup, girdi/üretim oranında ise en yüksek artışa sahiptir. İthalat/üretim oranının, zaman içinde düşmesine rağmen, yine en yüksek olduğu grup ise yatırım malları üreten sektörlerdir. 6.7. İmalat Sanayinde İthalat / Arz Oranları İlgili sektör arzının ne ölçüde ithalat tarafından karşılandığını gösteren ithalat/arz oranı, ilgili sektör ithalatının sektörün üretim ve ithalatı toplamına oranlanmasıyla elde edilmiştir. Fiyat hareketlerinden etkilenmemek için, yine 2003 fiyatlarıyla reelleştirilen imalat sanayi üretim ve ithalat büyüklükleri kullanılarak bulunan ihracat/arz oranları Tablo 19’de gösterilmiştir. İmalat sanayi genelinde 2003 yılında yüzde 27,23 olan ithalat/arz oranı, 2008 yılında yüzde 29,06’ya, 2012 yılında da yüzde 29,93’e 73 yükselmiştir. Buradan görüldüğü gibi, imalat sanayinde ithalatın toplam arz içindeki oranı giderek artmaktadır. 2003-2012 döneminin tümü itibarıyla, imalat sanayi üretiminin ortalama yıllık yüzde 6,34, ithalatının yüzde 7,88, ihracatının da, üretim ve ithalat artışından daha yüksek bir oranda, yüzde 8,09’lik artış göstermiş olması, imalat sanayinde, özellikle ihracatın ve üretimin ithalata bağımlılığını açıklar niteliktedir. Tüketim malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta ithalat/arz oranı, 2003 yılında yüzde 10,30’dan 2008 yılında yüzde 12,23’e yükselmiş, 2012 yılında ise yüzde 12,01’e gelmiştir. 2003-2012 döneminin tümü itibarıyla toplam arz içinde ithalatın payının artmasında, özellikle deri ile ilgili ürünler, giyim ve tütün ürünleri sektörleri etkili olmuştur. Ara malları üreten sektörler grubunda ithalat/arz oranı, 2003 yılında yüzde 32,62’den 2008 yılında 33,69’a, 2012 yılında da yüzde 35,41’e yükselmiştir. Görüldüğü gibi bu grupta toplam arz içinde ithalatın payında sürekli bir artış söz konusudur. Bu artışta, özellikle kok kömürü; rafine edilmiş petrol ürünleri, temel eczacılık ürünleri, kimyasal ürünler ile ağaç ve mantar ürünleri sektörleri etkili olmuştur. Kimyasal ürünlerde toplam arzın yarısından fazlasını, temel eczacılık ürünleri ve kok kömüründe yarıya yakın kısmını ithalat oluşturmuştur. Yatırım malları üreten sektörler grubunda ithalat/arz oranı, 2003 yılında yüzde 41,35 iken, 2008 yılında yüzde 37,40’a düşmüş, 2012 yılında ise tekrar yükselerek yüzde 39,28’e çıkmıştır. Ara malları grubunun tersine, 2003-2012 dönemi itibarıyla yatırım malları grubunun toplam arzı içinde ithalatın payı iki puandan fazla düşüş göstermiştir. Diğer mal gruplarının tersine yatırım malları üreten sektörlerin yer aldığı bu grupta ithalat/arz oranının düşmesinde, b.y.s. makine ve ekipman imalatı, makine ve teçhizat hariç, fabrikasyon metal ürünleri ile motorlu kara taşıtları imalatı sektörleri etkili olmuştur. Buna karşı, özellikle diğer ulaşım araçları imalatı ile bilgisayar, elektronik ve optik ürünleri sektörlerinde ithalat/arz oranı hem yüksek hem de artış eğilimi göstermiştir. Öte yandan tüm mal grupları arasında toplam arzı içinde en düşük ithalat payına sahip grup tüketim malları grubu iken, en yüksek ithalat payı yatırım malları grubundadır. 74 Tablo 19: Sektörel İthalat/Arz Oranları 2003 2007 2008 2009 2010 2011 2012 0,2723 0,2985 0,2906 0,2914 0,2959 0,3084 0,2993 0,1030 0,1169 0,1223 0,1203 0,1213 0,1293 0,1201 0,0745 0,0662 0,0770 0,0681 0,0635 0,0797 0,0809 0,0111 0,0366 0,0569 0,0501 0,0497 0,0514 0,0595 Tütün Ürünleri İmalatı 0,1136 0,1077 0,1345 0,1245 0,1296 0,1539 0,1551 Tekstil Ürünleri İmalatı 0,1391 0,1496 0,1478 0,1606 0,1586 0,1513 0,1260 Giyim Eşyaları İmalatı 0,0261 0,0607 0,0833 0,1012 0,1087 0,1072 0,0881 Deri ile İlgili Ürünlerin İmalatı 0,2473 0,3216 0,3249 0,3016 0,2868 0,3202 0,2956 0,0555 0,1019 0,0901 0,0851 0,0842 0,0869 0,0723 0,4445 0,3618 0,3615 0,3040 0,3741 0,3819 0,4510 0,3262 0,3538 0,3369 0,3430 0,3424 0,3520 0,3541 0,1352 0,1647 0,1935 0,2088 0,3150 0,3166 0,3169 0,2912 0,0128 0,0125 0,0143 0,0121 İmalat Sanayi Genellikle Tüketim Malları Gıda Ürünleri İmalatı İçeceklerin İmalatı Mobilya İmalatı B.y.s. Diğer İmalat Genellikle Ara Malları Ağaç ve Man. Ür. İm.(mobilya hariç) Kâğıt ve Kâğıt Ür. İmalatı Basım ve Yayım (Kayıtlı Med. Çoğ.) 0,1459 0,3404 0,0162 0,1565 0,1557 0,3295 0,3212 0,0126 0,0130 Kok Köm; Raf. Ed. Pet. Ürünleri 0,3003 0,3783 0,3828 0,4880 0,4870 0,4457 0,4508 Kimyasal Madde ve Ürünl. İm. Temel Ecz. Ürün ve Malz. İmalatı 0,4906 0,5956 0,5654 0,5454 0,5558 0,5643 0,5833 0,4593 0,4391 0,4737 0,4898 Kauçuk ve Plastik Ürünl. İm. 0,1915 0,1752 0,1614 0,1647 0,1609 0,1674 0,1687 Metalik Olm. Diğer Min. Ür. İm. 0,0655 0,0749 0,0697 0,0686 0,0700 0,0746 0,0679 Ana Metal Sanayi 0,3713 0,3847 0,3390 0,3250 0,3204 0,3356 0,3435 Genellikle Yatırım Malları Mak. ve Teç. Hariç; Fab. Met. Ür. İm. Bilgisay. Elektron. ve Optik Ür. İm. 0,4135 0,3899 0,3740 0,3934 0,4026 0,4116 0,3928 0,1790 0,1663 0,1662 0,1636 0,6813 0,7049 0,6918 0,7001 Elektrikli Teçhizat İmalatı 0,2699 0,2656 0,2837 0,3068 0,3195 0,3294 0,2936 B.y.s. Mak. ve Ekipman İmal. 0,6093 0,5491 0,5150 0,5425 0,5147 0,5279 0,5141 Motorlu Kara Taş. Römork İmal. 0,3513 0,3368 0,3329 0,3378 0,3583 0,3666 0,3472 Diğer Ulaşım Araçları İmalatı 0,4454 0,4239 0,4650 0,5943 0,6245 0,5742 0,3530 0,2074 0,5699 0,3504 0,4523 0,4872 0,1771 0,1739 0,6649 0,6416 75 6.8. İhracat ve İthalat Arz Oranlarının Gelişimi Tablo 20’de imalat sanayi geneli ve mal gruplarının alt dönemler ve 2003-2012 döneminin tümü itibarıyla ihracat/arz ve ithalat/arz oranlarının gelişimi, ortalama yıllık artış oranları ile gösterilmiştir. Böylece daha önce verilen ihracat/arz ve ithalat/arz oranlarının gerek imalat sanayi genelinde gerekse ana mal grupları bazında zaman içinde gösterdikleri gelişmeyi birlikte görmek mümkün olabilecektir. Tablo 20: İhracat ve İthalat Arz Oranlarının Ortalama Yıllık Artışı (%) 2008/2003 2012/2008 2012/2003 İhr./Arz İth./Arz İhr./Arz İth./Arz İhr./Arz İth./Arz İmalat Sanayi 2,31 1,31 -0,04 0,74 1,26 1,06 Genellikle Tüketim Malları -1,71 3,49 0,10 -0,45 -0,91 1,72 Genellikle Ara Malları 7,96 0,65 2,66 1,25 5,57 0,92 Genellikle Yatırım Malları 3,27 -1,99 -3,16 1,23 0,36 -0,57 İmalat sanayi genelinde 2003-2008 döneminde, ithalat/arz oranı ortalama yıllık yüzde 1,31 oranında artış gösterirken, ihracat/arz oranı yüzde 2,31 oranında artmıştır. İlgili dönemde arzı oluşturan üretim ve ithalat da artarken, ihracat/arz oranının ithalat/arz oranından daha yüksek hızda artması, imalat sanayinin toplam arzına oranla ihracat performansını giderek artırması demektir. Buna karşı 2008-2012 döneminde, yine üretim ve ithalatta artışlar söz konusu iken, bu kez ithalattaki artışın ihracattaki artıştan daha yüksek gelişmesi, hem ihracat/arz oranının gerilemesi hem de bu oranın ithalat/arz oranındaki artışın altında kalması sonucunu doğurmuştur. Bu sonuçta küresel krizin, özellikle 2008 yılından sonra üretim, ithalat ve ihracat üzerindeki olumsuz etkileri belirleyici olmuştur. 2003-2012 dönemi itibarıyla ihracattaki ortalama yıllık artışın ithalat ve üretim artışının biraz üstünde gelişmesi, ihracat/arz oranındaki ortalama yıllık artışın ithalat/arz oranındaki artıştan 20 baz puan kadar yüksek olmasını sağlamıştır. 76 Tüketim malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta 2003-2008 döneminde, ihracat/arz oranı ortalama yıllık yüzde 1,71 oranında gerilerken, ithalat/arz oranı yüzde 3,49 oranında artmıştır. Bu dönemde bu grubun ihracatındaki artışın ortalama yıllık yüzde 0,49 gibi sıfıra yaklaşması yanında üretim artışının da yüzde 1,79 gibi oldukça düşük kalması, özellikle nihai talebi karşılamaya yönelik ithalatı ortalama yıllık yüzde 5,81’lik bir artışa yükseltmiş görünmektedir. 2008-2012 döneminde, ihracat/arz oranının gelişiminde az da olsa bir iyileşme görülürken, ithalat/arz oranında da düşük bir gerileme söz konusudur. Bu gelişmede, özellikle ilk döneme göre -ithalatta artış trendi sürerken-, ihracat ve üretim artışlarında görülen iyileşmeler etkili olmuştur. 2003-2012 dönemi itibarıyla, tüketim malları grubunun toplam arzına oranla ihracatının düştüğünü, buna karşı ithalatının artığını görmekteyiz. Toplam ihracat içinde yaklaşık yüzde 30 gibi önemli, toplam ithalat içinde de yaklaşık yüzde 9 gibi oldukça düşük bir paya sahip bu grubun ihracat/arz ve ithalat/arz oranlarının bu gelişimi dikkat çekicidir. Ara malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta 2003-2008 döneminde, ihracat/arz oranı, tüm mal gruplarının oldukça üstünde ortalama yıllık yüzde 7,96 oranında artarken, ithalat/arz oranındaki artış sadece yüzde 0,65 olmuştur. Bu dönemde bu grupta üretim ve ithalat birbirine yakın oranlarda artış gösterirken, ihracat artışı oldukça yüksek oranlarda gerçekleşmiştir. 2008-2012 döneminde de, ilk döneme göre yüksek olmasa da ihracat artışının ithalat ve üretim artışından daha yüksek gerçekleşmesi, ihracat/arz oranının ithalat/arz oranına göre ortalama yıllık 1,5 puan kadar daha hızlı artmasını sağlamıştır. Bu oranlar itibarıyla küresel kriz, ara malları üreten grubu tüketim malları üreten grubu etkilediği kadar etkilememiş görünmektedir. 2003-2012 dönemi itibarıyla, bu grubun toplam arzına oranla ihracatı yüzde 5,57, ithalatı ise ancak yüzde 0,92 oranında artış göstermiştir. Bu sonuçta, ithalat ve üretim artışlarına kıyasla oldukça yüksek ihracat artışının etkili olduğu görülmektedir. Yatırım malları üreten sektörlerin yer aldığı grupta 2003-2008 döneminde, ihracat/arz oranı, ortalama yıllık yüzde 3,27 oranında artarken, ithalat/arz oranında yüzde 1,99 oranında gerileme olmuştur. Bu dönemde ihracat/arz oranının bu artışında ihracat artışının üretim ve ithalat artışından daha hızlı gelişmesi; ithalat/arz oranının gerilemesinde ise, diğer mal gruplarının aksine, üretimin ithalattan daha yüksek artış göstermesi belirleyici olmuştur. 2008-2012 döneminde ise bu kez ihracat/arz oranında 77 yüzde 3,16’lık gerileme; ithalat/arz oranında yüzde 1,23’lük bir artış gerçekleşmiştir. İhracat/arz oranının gerilemesinde, ihracat artışının hem üretimden hem de ithalattan oldukça düşük bir hızla artması belirleyici olmuştur. Öte yandan ithalat/arz oranının yükselmesinde, üretim artışının ilk döneme göre oldukça düşük kalması ve ithalat artışının daha yüksek oranda gelişmesi etkili olmuştur. Anlaşılan o ki, küresel kriz, Türkiye’de yatırım malları üretimini ve önemli ölçüde ihracatını belirgin bir biçimde olumsuz etkilerken, bu malların ithalatında büyük bir olumsuzluk yaratmamıştır. Bunun sonucunda, bu dönemde, diğer mal gruplarının aksine yatırım malları grubunda ihracat/arz oranı önemli ölçüde gerilemiş; buna karşın ithalat/arz oranı, ara malları grubununkine çok yakın oranda artış göstermiştir. Dönemin tümü olan 2003-2012 itibarıyla, bu grubun üretim, ihracat ve ithalatı ortalama yıllık yüzde 7 ila 8 aralığında, birbirine çok yakın oranlarda artmış, bunun sonucunda da ihracat/arz ve ithalat/arz oranları sıfıra yakın değişmeler göstermiştir. ÖZET VE SONUÇ Bu çalışmada Türkiye imalat sanayinin 2003-2012 döneminde gösterdiği gelişme; üretim, istihdam, katma değer, verimlilik ve dış ekonomik büyüklükler esas alınarak incelenmiştir. Bu analizde, özellikle 2001 Krizi sonrası 2008’e kadarki dönem ile 2008 Küresel Kriz sonrası 2012’ye kadarki dönem ayırımı yapılmış; böylece iki farklı kriz sonrası iki farklı dönemde imalat sanayindeki gelişmelerin daha açık bir biçimde ortaya konulması amaçlanmıştır. 2003-2008 dönemine göre 2008-2012 döneminde hızı düşmekle birlikte 2003-2012 döneminin tümü itibarıyla Türkiye imalat sanayi üretimi ortalama yıllık artış yüzde 6,34 oranında artış göstermiştir. Artışın başını yatırım malları üreten sektörlerin çektiğini, onun hemen ardından ara malları üreten sektörlerin geldiği görülmektedir. 2003 yılından 2012 yılına gelindiğinde üretimin bileşiminde tüketim mallarının payı düşerken ara ve yatırım mallarının payı artış göstermiş; bu gelişme, özellikle 2003-2008 arasında belirginleşmiştir. Türkiye imalat sanayi üretiminin 2012 yılı itibarıyla üçte ikiye yakını ara ve yatırım mallarından oluşmaktadır. İmalat sanayi katma değeri ortalama yıllık yüzde 2,26 gibi bir oranda artış göstermiştir. Gerek alt dönemlerde gerekse dönemin tümünde katma 78 değer artışının üretim artışının oldukça altında seyretmesi, imalat sanayi üretiminin giderek daha düşük katma değer yaratması anlamına gelmektedir. Başka bir deyişle, birim üretimle yaratılan katma değer sürekli düşerken; birim üretim başına girdi gereği artış göstermiştir. Öte yandan en yüksek katma değer/üretim oranı, yatırım malları grubunda elde edilirken; imalat sanayi üretimi ve katma değeri içinde en yüksek paya sahip olan ara malları grubunda bu oran, 2003 yılından sonra, en düşük düzeyde gerçekleşir olmuştur. İlgili dönemde imalat sanayinde ücret/üretim oranında çok önemli bir değişme olmadığı halde, ücret/katma değer oranı önemli ölçüde artış göstermiştir. Ücret/katma değer oranındaki artış 2003’ten 2012 yılına yüzde 50’nin üzerinde olmuştur. İmalat sanayi genelinde, istihdam ilk döneme göre ikinci dönemde azalan bir hızla artış göstermiştir. İkinci dönemde, özellikle 2009 yılında yaşanan olumsuz ekonomik koşullar istihdama etkili bir biçimde yansımıştır. Dönemin tümü itibariyle istihdamdaki ortalama yıllık artış yüzde 5,18 olmuştur. Türkiye imalat sanayi istihdamında en yüksek artışın, üretim ve katma değer artışında olduğu gibi, yatırım malları üreten sektörlerde gerçekleştirildiğini, onun hemen ardından ara malları üreten sektörlerin geldiğini görüyoruz. Çalışan başına üretim cinsinden imalat sanayinde verimlilik, ilk dönemde ortalama yıllık yüzde 1,78 oranında; ikinci dönemde ise sıfıra yakın bir artış göstermiştir. Dönemin tümü itibarıyla ortalama yıllık artış yüzde 1,09 olmuştur. Çalışan başına düşen katma değer cinsinden verimlilik büyüklüğü ise, her iki alt dönem itibarıyla de gerileme göstermiştir. Dönemin tümü itibarıyla ortalama yıllık gerileme yüzde 2,78 oranında olmuştur. İmalat sanayi genelinde, çalışan başına üretim artarken, çalışan başına katma değerin gerilemesinin temel nedeni, bu dönemde artan istihdamın oransal olarak giderek daha düşük katma değer yaratacak bir üretim biçimiyle sağlanıyor olmasıdır. Ayrıca bu, artan üretimin bileşiminde girdi-üretim oranının katma değer-üretim oranı aleyhine giderek artması anlamına gelmektedir. Katma Değer/İstihdam Oranları ve artışına ilişkin gelişmeler ışığında sonuç olarak şu değerlendirmeleri yapabiliriz: 79 Bu dönemde imalat sanayi genelinde katma değerdeki ve istihdamdaki ortalama yıllık artış, özellikle yatırım malları ve ara malları grubunun etkisiyle pozitif oranda olmuştur. Gerek imalat sanayi genelinde gerek mal gruplarında, çalışan başına üretim pozitif gelişme gösterirken, çalışan başına katma değerde gelişme negatif oranlarda olmuştur. Toplam 24 alt sektörden sadece içecek, tütün ürünleri, ağaç-mantar ürünleri, kâğıt ürünleri, fabrikasyon metal ürünleri, makine-ekipman imalatı, diğer ulaşım araçları ile makine-ekipman kurulumu olmak üzere 8 sektörde çalışan başına katma değer pozitif gelişme göstermiştir. Geriye kalan 16 sektörden temel eczacılık ürünleri ile bilgisayarelektronik ürünleri sektörleri dışındaki sektörlerin üretimi artarken, çalışan başına katma değerin gerilemesi, daha düşük katma değerli üretim yapıldığını göstermektedir. 2003’ten 2012’ye katma değer/üretim oranında en fazla düşüş imalat sanayi katma değerindeki payı en yüksek olan ara malları grubunda gerçekleşmiştir. İmalat sanayinin gösterdiği büyümeyi ayrıştırdığımızda; ilk dönemde; üretim büyümesinin yaklaşık yüzde 75’inin istihdam artışından, yüzde 24’ünün verimlilik artışından; ikinci dönemde yüzde 95’inin istihdam artışından, ancak yüzde 5’inin verimlilik artışından; dönemin tümünde ise yaklaşık yüzde 82’sinin istihdam artışından, yüzde 17’sinin verimlilik artışından kaynaklandığı görülmektedir. Öyle anlaşılıyor ki, 2008-2012 dönemi üretim artışının temel kaynağı istihdam artışıdır. İlginç olan gelişme katma değer büyümesinde görülmektedir: 20032008 döneminde; katma değer cinsinden işgücü verimliliği ortalama yıllık yüzde 3,08 oranında gerilerken, katma değeri yüzde 2,27 oranında artıran, istihdamın yüzde 5,52 oranında artış göstermesidir. Bir başka ifadeyle bu dönemde imalat sanayi katma değer büyümesi, tümüyle, verimliliğin negatif etkisini de gideren istihdam artışından kaynaklanmıştır. Benzer gelişmeler hem 2008-2012 ve hem de dönemin tümü için söz konusudur. 2003-2012 döneminde ihracat/üretim oranının en fazla artış gösterdiği mal grubu genellikle ara malları üreten sektörler olurken, bu oranın en yüksek olduğu grubu genellikle yatırım malları üreten sektörler oluşturmaktadır. 80 İmalat sanayi genelinde üretim ve istihdama oranla ihracat artış gösterirken, bu ihracat, üretim ve istihdama oranla giderek daha düşük katma değer yaratılarak yapılmış görünmektedir. 2012 yılı itibarıyla, çalışan başına en yüksek ihracatın ve en yüksek katma değerin, ara malları üreten sektörlerce gerçekleştirildiği; onu, yatırım malları üreten sektörlerin izlediği görülmektedir. Üretimine oranla ihracatı ve katma değerinin yüksekliği açısından yatırım malları grubu ilk sırada; ara malları grubu ise görece en düşük katma değerli üretim yaparak ihracat/üretim oranında ikinci sırada bulunmaktadır. İmalat sanayi genelinde 2003 yılında yüzde 21,82 olan ihracat/arz oranı, 2012 yılında, yaklaşık yüzde 24 civarında 2008 yılındaki düzeyini korumuştur. Aynı dönemlerde ihracatın gösterdiği gelişme de dikkate alındığında, 2008-2012 döneminde imalat sanayi ihracat gücünde bir durgunluk yaşandığı görülmektedir. 2003 yılından 2012 yılına gelindiğinde, ara malları grubunda yer alan sektörlerin ihracat/üretim oranları ile ihracat/arz oranları arasındaki farkın giderek açıldığı, başka bir ifadeyle ihracat performanslarının giderek ithalata bağlı hale geldiği görülmektedir. İhracat/üretim oranında olduğu gibi diğer gruplara göre en yüksek ihracat/arz oranına sahip olan yatırım malları üreten grup da, ihracat/arz oranında 2003-2008 döneminde gösterdiği performansı 2008-2012 döneminde gösterememiştir. Öte yandan ihracat/üretim oranı ile ihracat/arz oranı arasındaki en yüksek farkın bu grupta olduğu görülmektedir. Öyle anlaşılıyor ki, 2003-2012 döneminde imalat sanayi genelinde, gerek ihracat/üretim oranının gerekse ihracat/arz oranının dönem başına göre yükselmesinde belirleyici grup, ara malları üreten sektörler grubu olmuştur. İmalat sanayi genelinde ithalat/üretim oranı 2003 yılında yüzde 37,42 iken, ekonominin hızlı büyüme sürecine girdiği 2003-2007 döneminde, hızlı bir sıçrama göstererek 2007 yılında yüzde 42,54’e yükselmiştir. 2008 yılından itibaren ithalat/üretim oranı yüzde 41-42 civarında seyretmiş, 2011’de bir miktar yükselmekle birlikte 2012 yılında yaklaşık yüzde 43 olmuştur. Görüldüğü gibi 2007 yılından sonra ithalat/üretim oranında önemli bir sıçrama olmamıştır. 81 2003-2012 döneminde ihracat/üretim oranında olduğu gibi, ithalat/üretim oranının en fazla artış gösterdiği grup yine ara malları üreten sektörler olurken, bu oranın zaman içinde düşmesine rağmen yine en yüksek olduğu grubu yatırım malları üreten sektörler oluşturmaktadır. İmalat sanayi genelinde 2003 yılında yüzde 27,23 olan ithalat/arz oranı, 2008 yılında yüzde 29,06’ya, 2012 yılında da yaklaşık yüzde 30’a yükselmiştir. Buradan görüldüğü gibi, imalat sanayinde ithalatın toplam arz içindeki oranı giderek artmaktadır. İmalat sanayi üretiminin, ithalatının ve ihracatının artış oranları, özellikle ihracatın ve üretimin ithalata bağımlılığını açıklar niteliktedir. 82 KAYNAKÇA Doğruel, A.S. ve Doğruel, F. (2008). Türkiye Sanayiine Sektörel Bakış, Yayın No: TÜSİAD-T/2008-05/466. TÜSİAD, İstanbul. DPT (2010). 2010 Yılı Programı. 10 Temmuz 2014 tarihinde http://www.kalkinma.gov.tr/Lists/YillikProgramlar/Attachments/4/2010 adresinden erişildi. EKONOMİ BAKANLIĞI. (2012). Girdi Tedarik Stratejisi (GİTES), (20132015). 05 Temmuz 2014 tarihinde http://www.ekonomi.gov.tr/upload/3819CABCD34E adresinden erişildi. Saygılı, Ş., Cihan, C. vd (2012). Türkiye İmalat Sanayiinde İthal Girdi Kullanımı. İktisat, İşletme ve Finans. 27 (321) 2012: 09-38. 03. 12. 2012 tarihinde www.iif.com.tr adresinden erişildi. TCMB (2011), Yıllık Rapor 2010. 15 Temmuz 2014 tarihinde http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/e5387637-e133-4b1d-9b202f5dbac9c701/10turkce.pdf adresinden erişildi. TÜİK: Temel İstatistikler, İstihdam, İşsizlik ve Ücret. 06 Temmuz 2014 tarihinde http://www.tuik.gov.tr/UstMenu.do?metod=temelist adresinden erişildi. TÜİK: Yıllık Sanayi ve Hizmet İstatistikleri. 15 Nisan 2015 tarihinde http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1035 adresinden erişildi. TÜİK: Harcama Yöntemi İle GSYH. 10 Nisan 2014 tarihinde http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1063 adresinden erişildi. TÜİK: Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi. 20 Nisan 2015 tarihinde http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1076 adresinden erişildi. TÜİK: Dış Ticaret İstatistikleri. 83 26 Mayıs 2014 tarihinde http://rapor.tuik.gov.tr/reports/rwservlet?disticaretdb2=&report=IHT0147 adresinden erişildi. Yükseler, Z. ve Türkan, E. (2008). Türkiye’nin Üretim ve Dış Ticaret Yapısında Dönüşüm, Yayın No:TÜSİAD-T/2008-02/453. TÜSİAD, İstanbul. 84 TÜRKİYE’DEKİ ENDÜSTRİYEL KÜMELERİN DURUMU Dr. Ahmet Erkoç ahmeterkoc11@gmail.com ÖZET Türkiye’deki Endüstriyel Kümelerin Durumu Küreselleşmeyle birlikte serbestleşen ticaret rekabet üstünlüğünü çok önemli bir hale getirmiştir. Dünyanın herhangi bir yerindeki işletme veya kümeler yalnız uluslar arası pazarda değil iç pazarda da rakip olarak karşımıza çıkabilmektedir. Zorlaşan rekabet koşullarında başarılı olabilmek için önerilen yöntemlerden biri kümelenmedir. Kümelenme ekonomik, teknolojik, sosyal, kültürel boyutlarla şekillenmektedir. Bu çalışmanın amacı Türkiye’deki kümelerin mevcut durumunu belirlemektir. Kümelerin sorunlarını, zayıf ve kuvvetli yönlerini, ihtiyaçlarını belirlemek için Türkiye’nin altı bölgesinde, 65 katılımcıyla ampirik bir saha çalışması düzenlenmiştir. Katılımcılar kümelenme kavramına dahil olan; küme koordinatörleri, bakanlık görevlileri, üniversiteler, Ticaret ve Sanayi Odaları gibi kuruluşlardan seçilmiştir. Anahtar kelimeler: Kümelenme Endüstriyel Küme, Kümelenme, Türkiye’de ABSTRACT The Status of Industrial Cluster in Turkey The competitive advantage is considered one of the most important subject in globalization period. With the liberalization of trade, any company or cluster could be competitor to another company at international or domestic market. The clustering could be the way to achieve competitive advantage in the challenging worldwide trade. The clustering concept are formed by economic, technological, social, and cultural dimension of the society. The purpose of the study is define the existing status of industrial cluster in Turkey. The characteristics of existing clusters in Turkey were empirically studied. The cluster's requirements, problems, strong and weak points were defined empirically with site study. This study was conducted with 65 85 participants from 6 different regions of Turkey. The participants were selected from cluster coordinators, ministry experts, university staff, and Chambers of Commerce experts. All of them were related with clustering concept. Key words:Industrial Cluster, Clustering, Clustering in Turkey 1. GİRİŞ Günümüzde politik, yasal, ekonomik, sosyokültürel, demografik, teknolojik ve uluslararası konulardaki değişimler, gelişimler eskisiyle kıyaslanmayacak derecede hızlı ve kapsamlı bir şekilde gerçekleşmektedir. Küreselleşme bu değişimi hızlandırarak işletmelerin yalnız kendi çabalarıyla başedemeyeceği bir konuma getirmiştir. Küreselleşme; ekonomik faaliyetler yanında bilgi, teknoloji ve fikirlerin tüm dünya ülkelerinde engelsiz olarak yayılması ve bu yayılmayı destekleyen politik, yasal, ekonomik, sosyokültürel düzenlemeleri tanımlayan bir kavram olarak tanımlanmaktadır (Ülgen ve Mirze, 2010, s.309). Küreselleşmenin kültüre yaptığı etkiler de göz önüne alınması gereken diğer bir önemli noktadır. Küreselleşmenin etkileriyle rekabet yalnız bölgesel değil uluslar arası düzeyde gerçekleşmektedir. Teknolojideki hızlı değişim, gelişen tasarım ve üretim süreçleri, kısalan ürün ömürleri, serbestleşen ticaret farklı ülkede veya ülkelerde konumlanmış çok sayıda işletmeyi de yerel pazarda rakip olarak karşımıza çıkarmaktadır. Teknolojideki ilerleme ve küreselleşme birbirlerini destekleyerek daha ucuz, hızlı, kaliteli, yeni ürün ve hizmetin müşteriye sunulmasını mümkün kılmıştır. Pazarlar alıcı pazarı haline gelmiştir. Müşteri kararı marka yönelimli olabilmektedir. İşletmelerin bu yeni duruma uyabilmesi, rekabet üstünlüğü elde edebilmesi için önerilen yöntemlerden biri de kümelenmedir. Türkiye kümelenme çalışmalarını dünyada ilk başlatan ülkelerden biridir. 1999 yılında başlayan çalışmalarla çok sayıda kümelenme çalışması gerçekleştirilmiştir. Kümelenme yerel, bölgesel, ulusal ve küresel düzeyde ekonomik, teknolojik ve toplumsal değişkenlerle şekillenmektedir. Kümelenme ana sektördeki firmalar, destekleyici firmalar, yerel çevre, kamu kurumları, eğitim kurumları, sivil toplum kurumları gibi çok çeşitli kurumların işbirliği içinde çalışmalarını gerektirmektedir. Kümelenmeyle ilgili resmi kurumlar Ekonomi, Kalkınma, 86 Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlıkları ve ilgili kuruluşlarıdır. Bu çalışma Türkiye’deki endüstriyel kümelerin durumunu, ihtiyaçlarını, sorunlarını, geliştirme önerilerini, tiplerini, gelecek beklentilerini belirleyerek daha güçlü kümelerin oluşturulmasına katkıda bulunmayı hedeflemektedir. Bu amaçla yapılan literatür taraması ve saha mülakatları sonrasında oluşturulan anketle kümelenme konusunda çalışan uzmanların görüşleri bilimsel metotlarla toplanarak analiz edilmiştir. Çalışmanın Amacı: Kümelenme çok çeşitli kurumların etkileşimiyle oluşan bir yapı olduğu için oldukça karmaşık konuları ve sorunları barındırmaktadır. Literatür taraması ve saha mülakatlarıyla belirlenen araştırma sorularının cevapları araştırılarak Türkiye’deki kümelerin durumu, ihtiyaçları, sorunları, geliştirme önerileri, tipleri, gelecek beklentileri belirlenmeye çalışılmıştır. Böylece kümelenme çalışmalarının daha etkili yapılabilmesine katkı sağlayacak bilgilerin ortaya çıkarılarak, kümelenme çalışmalarının başarısına katkı sağlanması amaçlanmıştır. Çalışmanın Önemi Kümelenme yaklaşımı rekabet üstünlüğü elde ederek, yerel, bölgesel, ulusal ve küresel bir ekonomik güç olabilmek amacıyla dünyanın 75’yen fazla ülkesinde uygulanmaktadır. Türkiye’de de çok sayıda kümelenme çalışmaları mevcuttur. Kümelenmenin başarıyla ve hızlı bir şekilde gerçekleşmesi her düzeydeki ekonomik kalkınma çalışmalarını daha etkin kılmaktadır. Bu konuda oluşturulacak bilgiler kümelerin daha hızlı ve güçlü gelişimini sağlayabilecektir. 1. KÜME KAVRAMI Kümelenme (yığınlar) antik şehirlere kadar uzanan bir uygulamadır. Ticarette ve zanaatta işbirliği, lobicilik, mesleki eğitim, belirli bir zanaat kolu içinde mutabık kalınan kurallara uyma kültürü, Anadolu’da 12. Yüzyıldan beri mevcut olan ‘’Ahilik’’ kurumunda da gözlenmektedir. Bu toplanmaların belirli avantajlar sağladığı bilinmekte ve uygulanmaktadır. Kümelerin rekabet üstünlüğü sağladığı görüşü Alfred Marshall’ın (1920) İngiltere’deki endüstriyel bölgelerde yaptığı çalışmalara 87 dayandırılmaktadır. Kümelenmenin yaygınlık kazanmasındaki en önemli katkı M. Porter tarafından yapılmıştır. Porter’ın rekabet ve kümelenme konusundaki temel çalışmaları; 1980 yılında yayınladığı Rekabet Stratejisi; 1990 yılında yayınlanan Ulusların Rekabet Avantajı (Elmas modeli) kitapları ve 1998’de Harward Business Review’da yayınladığı Kümeler ve Rekabetin Yeni Ekonomisi makalesidir. Porter 2003 yılında yayınladığı ‘’Bölgelerin Ekonomik performansı’’ çalışmasıyla örnek olay yönteminin yaygın olarak uygulanmasına öncülük etmiştir. Kümenin tanımı konusunda görüş birliği sağlanamamıştır. Porter’a (1998) göre küme; ‘’Birbiriyle rekabet eden, ama aynı zamanda işbirliği de yapan belirli alanlarda birbirlerine bağlı şirketler, uzman tedarikçiler, hizmet sağlayıcılar, ilgili sektörlerdeki firmalar ve bağlantılı kurumlardan (örneğin üniversiteler, ticaret birlikleri) coğrafi yoğunlaşmalar..’’ . Morosini (2004)’nin tanımına göre; ‘’Endüstriyel küme, belirli bir coğrafi alanda sıkı ilişkiler içinde olan insanların sosyal topluluğu ve ekonomik faktörler topluluğu ile karakterize edilen sosyoekonomik kuruluştur’’. Kümelenme; Porter’ın (1998) deyişiyle parçalarının toplamından daha büyük bir güç oluşturulabilmektedir. Bu görüş Porter’ın yaptığı saha çalışmalarıyla kanıtlanmıştır. Küme konusunda değişik tanımlar olmasına rağmen çoğunluğunun birleştiği kavramlar şunlardır; coğrafi bir bölgede yoğunlaşma, benzer veya tamamlayıcı konularda çalışma, uzmanlaşma, bilgi ve inovasyon yaratma, hem işbirliği hem de rekabet içinde olma, sosyal bir sistem oluşturma, küme içinde ve çevresiyle (üniversiteler, araştırma kurumları, kamu ve sivil toplum kuruluşları) rekabet gücünü arttırmak amacıyla bilinçli ve sürekli işbirliği yapma, gelişkin bir fiziki altyapı, uzman tedarikçiler ve destekleyici işletmelere, sahip olmadır. 88 Merkez Merkez Sektördeki Sektör İşletmeler Destek kurumları Bilgi ve işbirliği altyapısı Fiziksel altyapı Şekil 1: Kümeyi Oluşturan Katmanlar Kaynak: Ekonomi Bakanlığı(2014), Yerel Paydaşlar İçin Kümelenme Kılavuzu, s.15. Kümelenme işletmelerin verimliliğini, üretkenliğini, inovasyon kabiliyetini, uzmanlaşmasını, bilgi üretme kabiliyetini arttırarak sürdürülebilir rekabet üstünlüğü elde etmesini kolaylaştırmaktadır. 2. DÜNYADAKİ KÜMELENME UYGULAMALARININ DEĞERLENDİRİLMESİ Kümelenme programları gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde bölgesel ve ulusal düzeyde uygulanmaktadır. ABD’de ARGE ve yenilikçilik projeleri merkezi hükümet tarafından desteklenmekte, risk sermayesinin önemli rolü ile verimli bir iş ortamı sağlanmaktadır. Özellikle biyoteknoloji alanındaki kümeler dünyanın en başarılı kümelerindendir. Girişimcilik kültürü kümelerin oluşturulması ve geliştirilmesi aşamasında en önemli etkenlerden biridir. Eski Doğu Bloku ülkelerinde sosyal sermaye ve güven eksikliği küme gelişiminin önündeki büyük engellerden biridir. Devletin müdahalesi 89 genellikle katalizör olarak ve ortamın uygunluğunu sağlayarak gerçekleşmektedir. Almanya’daki Heidelberg kümesi kumu müdahalesinin mevcut potansiyeli harekete geçirmedeki rolünü etkili bir şekilde göstermektedir (Chiaroni & Chiesa, 2006). Yetişmiş insan gücünün, uzmanlaşmanın olduğu bölgelerdeki krizler aynı zamanda yeni kümelerin kamu desteği ile oluşturulması için birer fırsat olarak da değerlendirilebilmektedir. Bu konuda Avrupa’daki Biovalley Kümesi (Fransa, Almanya, İsviçre), Amerika’daki San Diego kümesi, İskoçya’daki gemi inşa kümesinin ‘’Slicon Glen’’ adı verilen kümeye dönüşümü ilginç örneklerdir. Her teknoloji kümesinin ardında bir dizi başarılı eğitim kurumu vardır (Senor ve Singer, 2011). Silikon Vadisinin arkasında Standford Üniversitesi, Paris Every Biyoteknoloji kümesinin arkasında Paris Üniversitesi, biyoteknolojinin doğum yeri olan Bay Area Biyoteknoloji kümesinin (ABD) arkasında Kaliforniya üniversitesi vardır. Aarhus Biyoteknoloji kümesi (Danimarka) akademik çevrelerin taahhüdü ile ortaya çıkmıştır, bu bölge batı Danimarka’nın en önemli eğitim ve araştırma alanıdır (Chiaroni&Chiesa, 2006). Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ancak küme oluşumunun çok çeşitli faktörlerin uyum içinde bir araya geldiğinde veya getirildiğinde gerçekleşebildiğini vurgulamak gerekir. Bu faktörlerin her biri zorunlu ancak kendi başına yeterli değildir. 3. TÜRKİYE’DE KÜMELENME Türkiye’deki kümelenme çalışmaları 1999 yılında başlamıştır. 2008 yılına kadar oldukça farklı ve birbirleriyle koordine edilmeden yapılan kümelenme çalışmalarından edinilen deneyimler çerçevesinde Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM) sorumluluğunda Ulusal Kümelenme Politikasının Geliştirilmesi Projesi kapsamında, 2009 yılı Mart ayında ‘’Küme Haritalama, Analiz ve Kümelenme Yol Haritaları’’ (Sentez) raporu ile daha uyumlu bir hale gelmiştir. Türkiye’deki kümelerin kümelenme sürecindeki gelişimi ‘’Ortak Rekabet Alanları Strateji Raporunda’’ değerlendirilmiştir (Ekonomi Bakanlığı, 2012). Toplam 356 kümelenme; gelişme sürecine göre fikir, başlangıç, gelişme ve olgun olarak dörtlü bir ölçekte değerlendirilmiştir. Bu 90 değerlendirme sonucuna göre olgunluk aşamasında sadece üç küme mevcuttur. Bunlar; ODTÜ Teknokent Yazılım Kümesi, SASAD- Savunma ve Havacılık Sanayi İmalatçılar Derneği, TAYSAD- Taşıt Araçları ve Yan Sanayicileri Kümesi. Gelişme aşamasındaki 14 küme; MOSDER Türkiye Mobilya Sanayicileri Derneği, Eskişehir-Bilecik-Kütahya Seramik İş Kümesi, İTKİB- Moda ve Tekstil İş Kümesi, Ankara Giyim Sanayicileri Derneği, OSTİM Savunma ve Havacılık Kümesi, OSTİM İş ve İnşaat Makineleri Kümesi, OSTİM Medikal Sanayi Kümelenmesi, OSTİM Yenilenebilir Enerji ve Çevre Teknolojileri Kümesi, İzmir Endüstriyel Havalandırma, İklimlendirme ve Soğutma Kümesi, İzmir Organik, İzmir Havacılık ve Uzay Kümelenmesi, İzmir İNOVİZ Biyomedikal Teknolojiler, Konya Otomotiv Yan Sanayi, Mersin Lojistik Platformu’dur. Başlangıç aşamasındaki kümelenmelerde 18 küme mevcuttur. Geri kalan 321 adet kümelenme ise fikir aşamasındadır. Sentez raporunda ve diğer kaynaklarda gelişmişliklerine göre sınıflandırılan kümeler farklılıklar gösterebilmektedir. Tablo 2’de yapılan önemli çalışmalar yürüten kurumlara göre verilmiştir. Tablo 1: Türkiye’deki Kümelerin Gelişim Sürecine Göre Dağılımı Kümelenme Gelişim Küme Süreci Sayısı Olgun 3 Elişmekte 14 Başlangıç 18 Fikir 321 Kaynak: Ortak Rekabet Alanları Strateji Raporu, 2012, s.74-90. 91 Tablo 2. Türkiye’deki Önemli Kümeler Yol Haritası BROP (DTM) Analiz ÇorumMakine İmalatı Ankara-İş ve İnşaat Makinleri Ankara-Yazılım Erzurum-Kars Bodrum Yat İmalatı GaziantepMakine Denizli ve UşakEv Tekstili KayseriMobilya Eskişehir Bilecik KütahyaSeramik MalatyaKayısı Üretimi İzmir-Organik Gıda MardinTurizm Konya-Oto. Yan San. Samsun-Dış Tic. Hiz. Manisa- Sivas-Doğal Taş Trabzon-Ağaç veAğaç Ürünl. YozgatMobilya Elektronik MarmaraOtomotiv İZKA GAP ABİGEM Diğer GİDEM Araç Üstü Ekipman AdıyamanTekstil Adana-Hazır Giyim Ankara-Kazan Savunma Sanayi Endüstriyel Havalandırma, İklim.Soğutma Cihazları DiyarbakırMermer Denizli-Ev Tekstil İstanbul Tekstil Gelinlik, Abiye ve Sünnet Kıyafetleri GAPOrganik Tarım DenizliYeşilyuva Kimya: Temizlik Mardin-Gıda Malz.Kozmetik ve Boya EskişehirHavacılık OSTİMKauçuk, Medikal, Raylı Sistemler, Savunma, İstanbul Yenilenebilir Tekstil(İTKİB), Enerji Sultan AhmetTurizm Konserve Gıda ŞanlıurfaOrganik KayseriKapadokya İzmir OSBMakine, Lojistik Tarım Turizm Metal Döküm Konya-Metal Döküm Samsun Medikal İstanbul Finans Mersin-Tarım ve Gıda Kaynak: Sentez Raporu, 2009 ‘dan faydalanılarak yazar tarafından hazırlanmıştır 92 4. ARAŞTIRMA YÖNTEMİ Literatür çalışmasıyla beş adet araştırma sorusu belirlenmiştir. Belirlenen beş araştırma sorusunu geliştirebilmek amacıyla ilk aşamada yarı yapılandırılmış mülakat tekniği kullanılmıştır. OSTİM OSB’de bulunan küme koordinatörleriyle yapılan derinlemesine mülakatlarda, kümelerin kuruluş hikayesi, uygulamalar, karşılaşılan sorunlar, çözüm önerileri, kümeler konusunda gelecekle ilgili beklentileri ve öngörüleri görüşülmüştür. Kümelenmeyle ilgili üç bakanlık, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı ve Kalkınma Bakanlığı’ndan kümelenme uzmanlarıyla derinlemesine mülakat yapılmıştır. Bu çalışmalar sonucunda elde edilen cevaplar tasniflenmiş ve her araştırma sorusunun değişik yönlerini irdeleyecek anket sorularına çevrilmiştir. Türkiye’de kümelenme konusunda çalışan kitleyi temsil edecek üç bakanlığın kümelenme uzmanları, kalkınma ajansları, küme koordinatörleri, küme yönetim kurulu üyeleri, teknopark ve teknoloji transfer ofisi kümelenme uzmanları, kümelenme konusunda çalışmış ihracatçı birlikleri, kümelenme dernekleri yöneticileri, Ticaret ve Sanayi Odaları kümelenme projelerinde çalışan uzmanlar, ABİGEM uzmanları gibi oldukça geniş bir kitleye ulaşılmıştır. 4.1. Örneklem Bu çalışmada kullanılan yöntem yargısal (kasti) ve kota örneklemin karışımı olan bir örneklem alma şeklinde olmuştur. Yargısal ve kota örneklemin karışımı olan bir örneklem metodunun seçilme gerekçesi; kümelenme konusunda uzman olan, fiilen kümelenmeyi koordine eden, yöneten, süreci yaşayan kişi sayısı oldukça kısıtlı olması; bu kişilerin kamu, bakanlık merkez ve bölge teşkilatları, yarı resmi ve sivil toplum kuruluşları gibi farklı kuruluşlarda ve değişik gelişim safhalarındaki kümelerde çalışmalarıdır. 93 Tablo 3: Kümelenme Konusunda Çalışan Ana Kitle Ana Kitle, Adet Olgun, Gelişmekte, Başlangıç aşamasında küme Bakanlık personeli URGE projesi kabul edilen İşbirliği kuruluşu (diğerleri dışında kalan) Toplam Kaynak: Yazar tarafından hazırlanmıştır. 35 32 26 93 Ana kitlenin yaklaşık üçte biri bakanlık elemanlarından, üçte biri kümelerden ve biraz daha küçük bir kısmı URGE projesi kabul edilen İşbirliği kuruluşlarından oluşmaktadır. Barlett, Kotrlik ve Higgins’e (2001) göre, örneklem büyüklüğü 100 civarındaki bir ana kitle için %5 güven seviyesinde 55 olarak belirlenmiştir (aktaran Özdemir, 2013, s.122). Toplanmak istenilen bilgiler konuya taraf olan ve farklı kurum, coğrafi bölge ve deneyimlere sahip olan kişilerden sağlanmaya çalışılmıştır. Bu amaçla yapılan saha çalışmasında toplam 65 adet anket elde edilmiştir. Örneklem grupları ve ankete alınan cevap sayıları aşağıdaki gibidir; Kişi sayısı Bakanlıklar 17 10 19 Küme koordinatörleri ihracatçı birliği, dernek Teknopark ve TTO 19 Tic.ve San. Odası, ABİGEM Şekil 2: Dört Ayrı Sınıfta Toplanan Katılımcıların Dağılımı 94 4.2. Veri Toplama Araçları ve Analizler Anketin işlerliğinin test edilebilmesi amacıyla ilk sekiz anket OSTİM küme koordinatörleri, bakanlık uzmanları ve kümelenme dernek yöneticileriyle yüz yüze mülakat yöntemiyle yapılmıştır. Edinilen bilgilere göre güncellenen anket elektronik ortamda dağıtılmış ve toplanmıştır. Katılımcılar 17 ayrı şehirden ve 6 coğrafi bölgeden olmak üzere çalıştıkları yerlere göre dört ayrı grup şeklinde tasniflenmiştir. Toplanan veriler IBM SPSS 20.0 programı kullanılarak analiz edilmiştir. Değişkenlerin aralarındaki ilişkiler Faktör Analizi, t testi , korelasyon analizi , ANOVA gibi yöntemlerle test edilmiştir. 5. ANKET BULGULARI Türkiye’deki endüstriyel kümelerin durumunu belirlemek amacıyla aşağıdaki 5 adet araştırma sorusu literatür taraması yapılarak araştırmacı tarafından belirlenmiştir. 1.Türkiye’nin hangi alanlarda (endüstriyel sektörlerde) endüstriyel küme oluşturmaya ihtiyacı vardır? 2.Bu kümeleri oluşturabilme kabiliyeti var mıdır? 3.Bu kümelerin çıktıları neler olacaktır? 4.Bu kümeler Türkiye koşullarına en uygun küme tipi için hangi tipolojide olmalıdır? 5.Başarılı olma koşulları nelerdir? Bu açık uçlu sorular Ankara OSTİM Organize Sanayi Bölgesi , Ekonomi Bakanlığı, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı kümelenme uzmanlarıyla yüz yüze mülakat tekniğiyle görüşülmüştür. Bu görüşmenin sonucu her araştırma sorusuna uzmanların verdiği cevaplar değerlendirilmiştir. Bu cevaplardan, literatür incelemesinden ve diğer görüşmelerden faydalanılarak anket hazırlanmıştır. Böylece anketin kümelenme konusundaki araştırmayı mümkün olan en geniş kapsamda içermesi sağlanmıştır. Saha verileri Türkiye’de kümelenme sürecini yaşamış resmi, yarı resmi, özel ve sivil toplum kuruluşlarını içeren 17 farklı ildeki toplam 65 katılımcıdan toplanmıştır. Kümelenme konusunda önemli mesafeler almış kurum ve uygulamaları kapsayan ve değişik coğrafi 95 bölgeleri içeren bir veri seti elde edilmiştir. Anketler katılımcıları çalıştıkları kurumlara göre gruplara ayrılabilecek bir yapıda tasniflenmiştir. Bu ayrım ileriki analizlerde grupların farklı bakış açılarını, yaklaşımlarını belirlemek için kullanılacaktır. Ankette araştırılan konuya göre nicel ve nitel sorular kullanılmıştır. Nicel sorularda 5’li likert ölçeği kullanılmıştır. Bu tür soruların değerlendirilmesinde aritmetik ortalama değer kullanılan yerler mevcuttur. Ayrıca t testi, faktör analizi, korelasyon analizi ve ANOVA testi gibi yöntemler de kullanılmıştır. Bu makalede kullanılan yöntemlerden sadece ikinci araştırma sorusu için gerçekleştirilen faktör analizi ayrıntılı olarak verilecektir. 2 3 2 1 1 1 2 17 2 4 9 1 8 2 1 7 2 Ankara İstanbul İzmir Adana Samsun Eskişehir Kahramanmaraş Karaman Kocaeli Kayseri Gaziantep Bursa Isparta Mersin Tekirdağ Düzce Şekil 3 Ankete Katılanların Şehirlere Göre Dağılımı 5.1. Türkiye’nin Hangi Sektörlerde Kümelenmeye İhtiyacı Vardır Hangi sektör veya endüstri konularında kümelenmeye ihtiyaç olduğu değişik kamu ve danışmanlık firmalarının yaptığı çalışmalarla belirlenmiştir. Kamu kurumlarının çalışmalarından bazıları; TÜBİTAK Ulusal Bilim ve Teknoloji Politikalar (TÜBİTAK, 2004, versiyon 19), Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi (Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, 2010), 2023 Hedefleri (TÜBİTAK, 2015). Bu konudaki danışmanlık firmaları PwC’nin 96 “2041’de Türkiye: Geleceğe bakış” raporu (Price Waterhouse Copers, 2014), Deloittle Türkiye’de İmalat Endüstrisi sunusu (Deloittle, 2014) gibi çalışmalardır. Bu kapsamda belirlenen soru ankette dokuz ayrı küme konusu olarak katılımcılara yöneltilmiştir. Cevapların dağılımı katılımcıların sayısı olarak Tablo4.’de gösterilmiştir. Tablo 4 Kümelerin Sektörler Bazında Önem Derecesi Önem derecesi Fikrim Az Orta Önemsiz Önemli yok Önemli Düzeyde Küme Konusu Çok Önemli İş makineleri 9 0 5 14 23 8 Nano Teknoloji 5 0 1 3 15 37 Medikal 2 0 0 3 21 34 Otomobil 3 0 3 11 23 17 Tekstil 0 2 5 15 13 21 Yazılım 3 0 4 4 19 30 Yenilenebilir enerji 5 0 2 2 9 41 İlaç 3 3 2 6 16 27 Raylı sistemler 5 0 2 12 14 22 Diğer 0 0 0 0 2 9 Tablo 4’de görüldüğü gibi her sektör için farklı bir öngörü ortaya çıkmaktadır. İş ve İnşaat Makinelerinde orta düzey ve önemli’de bir yığılım görülürken; Nano Teknolojide önemli ve çok önemlide yoğunlaşma gözlenmiştir. Otomobil, Tekstil ve Raylı Sistemler sektöründe önemli etrafında bir dağılım vardır. İlaç ve Yenilenebilir Enerji’de önemli ve çok önemli’de bir birikim söz konusudur. Diğer sektörler konusunda açık uçlu soru sorulmuş ve yalnızca onbir katılımcı cevaplamıştır. Katılımcılar önemli gördükleri konuyu belirttikleri için cevapların önemli ve çok önemlide 97 toplanması doğal görülmektedir. Diğer konular başlığında; biyo teknoloji, genetik, savunma, seramik, uzay ve havacılık, motor, kimya, makine, metal gibi sektörlerde de kümelenmenin olması gerektiği önerilmiştir. Kümelerin ne kadar önemli olduğu konusunda sorulan soruya verilen cevapların ortalaması Şekil 4.’te görülmektedir. Önem Derecesi Ortalaması 6 5 4 3 2 1 0 3,68 4,57 4,53 4,00 3,82 4,32 4,65 4,15 4,12 4,82 Önem Derecesi ortalaması Şekil 4 Farklı Sektörlerdeki Kümelerin Önem derecesi Ortalaması Şekil 4 incelendiğinde en yüksek önem derecesi diğer kümeler seçeneğinde görülmektedir. Ancak bu seçeneği sadece 11 katılımcı doldurmuş ve çok önemli gördükleri için de yüksek bir ortalama vermişlerdir. Fazla sayıda katılımın olduğu sektörlerden Yenilenebilir Enerji, Medikal ve Nano Teknoloji ilk üç sıradadır. İş Makineleri, tekstil ve otomobil gibi geleneksel sektörler daha az önemli olarak değerlendirilmiştir. Ankette endüstri kollarına göre farklı tipte kümelerin olup olmadığı araştırılmıştır Marcusen (1996) tarafından yapılan küme sınıflamada 5 ayrı tip kümelenme belirlenmiştir. Bunlar en temel özellikleriyle aşağıdaki gibidir; a.Kendi içlerinde yoğun ilişkileri olan çok sayıda yerel küçük firma (Marshallian tipi) 98 b.Güçlü ticaret birliklerinin olduğu, inovasyonun, riskin paylaşıldığı çok sayıda küçük yerel firma (İtalyan tipi Marshallian) c.Bir kaç büyük firma etrafında öbeklenmiş yerel küçük firmalar, ilişkiler büyük firma ile yoğunlaşmış (Göbek ok tipi) d.Üniversite veya askeri tesis gibi kar amacı gütmeyen büyük bir müşteri etrafında öbeklenmiş çok sayıda yerel firma (kamu ağırlıklı) e.Uluslar arası firmanın şubesi olan firmaların toplandığı ve firmalar arası ilişkinin az olduğu bir yapı (Uydu platformu) Belirlenen 9 farklı endüstri kümesinin hangi tipte olması gerektiği sorusuna verilen cevaplar Tablo 5’de gösterilmiştir. Değişik endüstrilerde farklı tipte (belirgin temel özellikte) kümelerin olması gerektiği büyük oranda (%72), önemli ve çok önemli tercihlerin toplamı olarak belirlenmiştir. İş Makineleri (İş ve İnşaat Makineleri) kümesi için öngörülen en yüksek iki oran şu şekildedir; %42 Bir kaç büyük firma etrafında öbeklenmiş yerel küçük firmalar, ilişkiler büyük firma ile yoğunlaşmış (c tipi) ve %32 ile Güçlü ticaret birliklerinin olduğu, inovasyonun, riskin paylaşıldığı çok sayıda küçük yerel firma (b tipi) olarak belirlenmiştir. Nonoteknoloji için aynı değerlendirme ile %33 b tipi ve %27 c tipi olarak belirlenmiştir. Otomobil endüstrisi için, %65 c tipi ve %16 b tipidir. Bu oranlar gerçek uygulamalarla örtüşmektedir. Tablo 5’te 9 farklı sektördeki küme için elde edilen sonuçlar toplu halde görülmektedir. 99 Tablo 5. Farklı Sektörlerde Öngörülen Temel Küme Özellikleri (adet) Toplam Temel Özellik Küme Konusu a b c d e İş makineleri 10 53 . 17 22 2 2 Nano Teknoloji 4 52 12 8 23 5 Medikal 7 55 18 15 9 6 Otomobil 51 8 33 3 7 Tekstil 20 53 23 7 1 2 Yazılım 19 54 16 8 7 4 Yenilenebilir enerji 4 51 14 13 13 7 İlaç 52 10 10 16 16 Raylı sistemler 3 49 9 15 15 7 8 Diğer ____________________ 5 1 2 Bazı sektörlerde belirli temel özellikler için bir yığılım sözkonusudur. İş Makinelerinde b ve c tipi öne çıkarken, nano teknolojide b ve d tipi, otomobilde yalnız c tipi öne çıkmaktadır. Tekstil ve Yazılım’da a ve b tipi; yenilenebilir Enerjide b, c ve d tipi, İlaç’ta d ve e tipi; Raylı Sistemler’de c ve d tipi kümelenme önerilmiştir. 40 33 30 20 8 10 7 3 0 b c d e Şekil 5. Otomobil İçin Önerilen Küme Tipi Dağılımı Bu sonuçlar değerlendirildiğinde; İş ve İnşaat Makineleri ile Medikal konularında; sıkı dayanışma içinde olan çok sayıda yerel küçük firma 100 (İtalyan tipi Marshallian) veya birkaç büyük firmanın etrafına odaklanmış küçük yerel firma (Göbek ok modeli) önerilmektedir. Nano Teknoloji konusunda kar amacı gütmeyen kamu, üniversite etrafında öbeklenmiş çok sayıda yerel firma önerilmiştir, bu aynı zamanda ana sorumluluğu ve yönlendirmeyi kamunun almasını önermektedir. Otomobilde ise çok belirgin olarak göbek ok modeli önerilmiştir, gerçek durumla örtüşmektedir. Tekstil ve Yazılım’da çok sayıda küçük yerel firma ve bunun yanında riskin paylaşıldığı küçük yerel firmalardan oluşan tip ağırlıklı olarak önerilmiştir. İlaç sektöründe çok belirgin olarak uluslar arası firmaların olması öne çıkmıştır. Raylı Sistemlerde ise hem kamu hem de uluslar arası firmalardan oluşan tip baskındır. Dokuz sektöre topluca bakılırsa en yüksek oranda önerilen küme tipi 5 adet ile a ve b tipi (Marshallian ve İtalyan tipi Marshallian); 3 adet ile d tipi (kamu ağırlıklı veya devlet), 2 adet ile c tipi (Göbek ok modeli) olmuştur. Kısaca önerilen küme tipi Marshallian tipi daha sonra devlet ağırlıklı ve göbek ok tipi kümeler olmaktadır. Küme firmalarında dış kaynak kullanımının da yapıldığı %79’luk bir oranla belirtilmiştir. Kümenin, küme üyeleri tarafından organize edilmesi %66’lık bir oranda belirlenmiş; ondan sonraki en büyük oran olan Sanayi ve Ticaret Odaları ise yaklaşık %14 gibi diğer seçeneğe göre çok küçük bir orandır. Savunma sanayi, raylı sistemler, ilaç gibi müşterisinin önemli ölçüde kamu olduğu kümelerin başarılı olabilmesinin ağırlıklı olarak kamu desteğine bağlı olduğu %88 ‘lik bir oranda kabul görmüştür. ‘’İş makineleri, otomobil, tekstil gibi kümelerde, kamu desteğinin diğer konulardaki kümelere göre (üretilen malların, satın alma kararını kamu otoritesinin verdiği kümelere göre) daha kısa sürede verilmesi yeterli olur’’sorusunun cevabında ise bu oran %52’ye düşmüştür. Yaklaşık olarak %48’lik bir oranda hiç katılmıyorum, katılmıyorum ve kararsızım şeklindedir. 101 ‘’Nano teknoloji, ilaç gibi ticarileşmesi daha uzun zaman alan konulardaki kümelerde, kamu desteği daha uzun süreli olmalıdır’’ın cevabında katılımcılar %86’lık bir oran ile katılmışlardır. Savunma Sanayi, İlaç, Raylı Sistemler, Nano Teknoloji konularındaki devlet desteğinin İş Makineleri, Otomobil, Tekstil gibi geleneksel sektörlere göre daha uzun süreli olması gerektiğini belirtmişlerdir. Porter’ın elmas modelinde belirttiği rekabet üstünlüğünü sağlayabilecek etkenlerin önemi 5’li Likert ölçeğiyle sorgulanarak sonuçlar Şekil 6.’da gösterilmiştir. En önemli faktör olarak ihtisaslaşmış iş gücü ve bilgi öne çıkmıştır. Bu da günümüzün yeni ekonomi olarak adlandırılan bilgi ekonomisi ve insan yeteneklerini en önemli unsur olarak gören yaklaşımına uymaktadır. 4,35 üniversiteler, odalar, sektör dernekleriyle yoğun işbirliği kamu politikaları ve kurumlarıyla desteklenme küme faaliyeti konusunda ilgili destekleyici faktörler küme firmaları arasında aynı anda rekabet ve işbirliği beklentisi yüksek yerel ve ulusal talep 4,25 4,00 4,28 4,11 4,70 ihtisaslaşmış iş gücü ve bilgi 4,34 fiziki altyapı ve finansman 1 2 3 4 Şekil 6. Porter’ın Elmas Modelindeki Etmenlerin Önem dereceleri 102 5 5.2 Bu kümeleri oluşturabilme kabiliyeti var mıdır Araştırma sorularının ikincisi bu sorunun cevabını incelemektedir. Bu amaçla altı ayrı alt bölümden oluşan sorularla ankette katılımcıların görüşleri sorgulanmıştır. 5’li Likert ölçeği ile elde edilen sonuçlar grafikler halinde gösterilmiştir. Bu bölümler; Bilimsel temeli ve bilgi üretme, paylaşma kabiliyeti Endüstriyel Etmenler Destek etmenler Finansal etmenler Küme kültürü mevcut mu Organizasyon 5.2.1. Bilimsel Temel ve Bilgi Üretme Paylaşma Kabiliyeti Bilimsel temeli ve bilgi üretme, paylaşma kabiliyetiyle ilgili cevapların ortalama değerler Şekil 7.’de verilmiştir. Bilgi üretme kabiliyeti ve bilimsel temelin zayıf olduğu konusundaki görüş karasız ile kısmen katılıyorum arasındaki bir seviyede belirtilmiştir. En küçük değer alan veri, bilgi ve deneyimin paylaşılıp paylaşılmadığıdır. Bu konuda katılımcılar karasız olduklarını belirtmişlerdir. Bu konu kümelenmenin en temel gereklerinden ve değiştirilmesi en zor konularından biridir. Bu konu insan davranışlarına, kurum kültürüne ve genel anlamda toplum kültürüne dayanmaktadır. Bu nedenle toplumsal bir kültür dönüşümü gerektirir. Kümelenme kültürünün geliştirilmesi bu anlamda hem paylaşım kültürünü geliştirebilecek, paylaşım kültürü geliştikçe kümelenme kültürü de gelişebilecektir. 103 3,03 3,36 3,19 3,49 Edinilen bilgi ve deneyim kurum içinde ve endüstriyle paylaşılmaktadır Araştırma enstitüleri mevcuttur 1 2 3 4 5 Üniversiteler kümenin çalıştığı konuda makale, patent, proje gerçekleştirmektedir Şekil 7. Bilimsel temeli ve bilgi üretme, paylaşma kabiliyeti 5.2.2. Endüstriyel Etmenler Endüstriyel etmenler toplam on soruda araştırılmıştır. Firma sayısı konusundaki soru olumsuz soru olduğu için grafikte kırmızı ile renklendirilmiştir. İstenilen nitelikte teknik eleman temini ve uzmanlığın üst seviyede olması konusunda katılımcılar kararsız olduklarını belirtmişlerdir. Diğer konulardaki değerlendirmelerde kararsızım ile kısmen katılıyorum arasında değerlendirilmişlerdir. 104 3,45 Uluslar arası firmalarla işbirliği yapılmaktadır Sertifikasyon ve test Laboratuarları mevcuttur Bölünmelerle yeni şirketlerin oluşması gerçekleşmektedir Diğer şirketler bölgeye çekilmektedir 3,33 3,34 3,33 3,27 ARGE, inovasyon yapılmaktadır 2,92 İstenilen nitelikteki teknik elemanlar temin edilebilmektedir Mevcut bir başarı hikayesi mevcuttur 3,61 3,59 Girişimci kültür mevcuttur 3,03 Uzmanlık üst seviyededir 3,11 Firma sayısı (kritik kütle) yetersizdir 1 2 3 4 5 Şekil 8. Endüstriyel Etmenler 5.2.3. Destek Etmenleri Destek etmenlerinin hepsi oldukça düşük değerlerde belirlenmiştir. Özellikle toplumsal destek olumsuza yakındır. 105 2,48 Kümelenmeye toplumsal destek gösterilmektedir 2,97 2,66 2,80 Kümenin çalıştığı konuda uzmanlaşmış tedarikçiler mevcuttur Özelleşmiş destek altyapısı (enerji, arıtma, bilgi sistemleri) mevcuttur 1 2 3 4 5 Şekil 9. Destek etmenler 5.2.4. Finansal Etmenler Finansal etmenler diğer konulardakilere göre oldukça düşük değerlendirilmiştir. Risk sermayesinin temin edilememesi özellikle büyümeyi kısıtlayan etmenlerin en önemlilerinden biridir. Başlangıç sermayesi temininde de yetersizlik sözkonusudur. En yüksek değerlendirmeyi alan kamu destekleri orta düzeyin az altında bir değerdedir. 2,80 Kamu desteklerine yeterlidir ve hızlı alınabilmektedir 2,06 2,47 Risk sermayesi mevcuttur Başlangıç sermayesi temin edilmektedir 1 2 3 4 5 Şekil 10. Finansal Etmenler 106 5.2.5. Küme Kültürü Küme kültürünün araştırıldığı bu bölümde değerlendirme genellikle zayıf ile orta düzeyde olarak gerçekleşmiştir. Küme kültürünün doğrudan sorulduğu soru 5 birimlik bir ölçekte 2,38 gibi bir değer almıştır. En kuvvetli görülen ortak fuar katılımı, eğitim, firma ziyaretleri, lobi gibi faaliyetlerdir. Bunlar bağlayıcılığı olmayan, kamu destekleriyle yapıldığında firmalara çok az maliyet getiren konulardır. Ancak güvenin oluşturulması gereken ilk aşamalar için önemlidir. Daha sonraki aşamalarda ortak satın alma, pazarlama, üretim, tasarım gibi bağlayıcılığı olan ve güçlü bir kümenin ulaşması gereken süreçlere adım adım geçilebilir. Rekabetçiliğin ölçülebileceği ölçüm metodunu oluşturmak önemli bir konu olmasına rağmen, önce rekabet gücü kazandıracak etkinliklerde geliştirmeler yapmak daha önemlidir. 2,20 Rekabetçiliğin ölçüleceği genel bir ölçüm metodu oluşturulmuştur Ortak satın alma, pazarlama, üretim, tasarım mevcuttur Ortak satın alma, pazarlama, üretim, tasarım yapılması… Ortak teknik-yönetsel- sosyal sorunların çözümü için dayanışma,… Ortak ;fuar katılımı, eğitim, firma ziyaretleri, iş görüşmeleri, lobi)… İnsan sermayesinin geliştirilmesi için eğitimler, seminerler etkin olarak… Küme üyeleri arasında küme kültürü mevcuttur 1 2,51 2,74 2,80 3,42 3,05 2,38 2 3 4 Şekil 11. Küme Kültürü 5.2.6. Organizasyon Bu konudaki değerler orta düzeyde olarak nitelendirilmişlerdir. Kümenin yasal yapısı ve yasal yapının yeterliği konusunda bir zayıflık belirtilmiştir. 107 5 Özellikle küme koordinatörü konumunda çalışanlar bu konuyu sık ve önemli ölçüde dile getirmişlerdir. Dernek yapısı altında yapılan çalışmalar çeşitli kısıtlamalar getirmektedir. URGE projeleri kapsamında yapılan çalışmalar bir destek sağlamasına rağmen doğrudan küme oluşumunu ve kuvvetlendirmesini sağlayamamaktadır. 3,20 Kabul gören belirgin bir lider (liderler grubu ) mevcuttur İhtiyaç analizi, yol haritası, ortak faaliyetler, çevredeki kurumlarla… Toplantılar, görüşmeler küme firmalarının etkin katılımıyla… Küme koordinatörü ve ofisi mevcuttur Mevcut yasal yapı (dernek,anonim şirket, organize sanayi bölgesi vs.)… Kümenin yasal bir yapısı vardır (mevcut yasalara uygun bir küme… 1 3,30 3,02 3,12 2,88 2,95 2 3 4 Şekil 12. Organizasyon 5.3. Bu Kümelerin Çıktıları Neler Olacaktır Kümenin çıktılarının ne olması gerektiği konusunda önemli ölçüde fikir birliği mevcuttur. En yüksek değeri kümenin konusunda ürettiği bilgi almıştır. Üretilmek istenilen ürünün yapılabilir hale gelmesi 4,19 değeri ile diğer değişkenlere göre göreceli olarak daha düşük bir değerdedir. Üretilen bilgi elbette çok değerlidir, fakat ticari anlamda bir ürüne dönüştürülemeyen bilginin sürdürülebilirliği olmayacaktır. Ancak üretilen bilgi ve ürün biraraya geldiğinde diğer konularda da gelişmeler sağlanabilecektir. Patent, uzmanlaşma ve markalaşma, dışsal fayda hatta küme kültürünün gelişmesi dahi üretilen bilgi ve ürünün birlikte başarılmasıyla gerçekleştirilebilecek değerlerdir. 108 5 Kümenin önemli bir çıktısı konusunda ürettiği patentleri… 4,14 Kümenin önemli bir çıktısı konusunda küme kültürünün… 4,25 Kümenin önemli bir çıktısı konusunda üretilen bilgi veya… 4,25 Kümenin önemli bir çıktısı konusunda uzmanlaşma ve… 4,38 Kümenin önemli bir çıktısı konusunda üretmek istediği… 4,19 Kümenin önemli bir çıktısı konusunda ürettiği bilgi olacaktır 4,75 1 2 3 4 5 Şekil 13. Kümenin Çıktıları 5.4. Türkiye Koşullarına En Uygun Küme Tipi Değerlendirmesi Bu bölümde Marcusen (1996) küme tipolojisinde belirlenen özelliklere göre mevcut kümelerin özellikleri belirlenmeye çalışılarak nicel ve nitel sorular bir arada sorulmuştur. Önce Küme Tipolojisi Konusundaki nicel soruların cevaplar incelenecek sonraki bölümde nitel soruların cevapları yorumlanacaktır. 5.4.1. Küme Tipolojisi Nicel Anket Soruları Şekil 14.’deki grafikte Küme tipolojisi konusundaki nicel soruların cevapları gösterilmiştir. Kümelenmede liderlik özelliğinin kuvvetli olması önerilmektedir. Küme firmalarının yapısının küme içi ticareti önemli miktarda etkileyeceği kanısı yaygındır. Ancak özellikle uydu platformu yapılanmasında kararlar merkez şirketten verileceği için bu tip bir karar yerelde genellikle alınamamaktadır. Firmalar arasındaki işbirliklerini orta ile kuvvetli seviye arasında olduğu, yerel kültürel bağların da aynı mertebede olduğu sonucu elde edilmiştir. Faaliyetlerin uzun dönemde sabır sermayesi ile finansmanı orta düzeyden fazladır. Sabır sermayesi kar 109 maksimizasyonunu amaçlamayan yereldeki firmaların sürdürülebilmesini ön planda tutan bir tür sermayedir. Risk sermayesi, karı maksimize ettiğinde yer değiştirirken sabır sermayesinde bu durum görülmez. Aynı kümedeki rakip firmalar arasında riski paylaşmak, istikrarı sağlamak ve inovasyonu paylaşmak için istikrarlı bir iş birliğinin sorgulandığı sorunun cevabı orta düzeye yakın bir seviyede çıkmıştır. Bu kümelenme için temel özelliklerden biridir, geliştirilmesi zorunludur. Güçlü ticaret birliklerinin ve kamu desteklerinin küme başarısında önemli bir rolü olduğu kanısına varılmıştır. Kümedeki rakip firmalar arasında işbirliğinin oldukça düşük çıkması kümenin gelişmesindeki önemli engellerden biridir. Dokuz ayrı konuda belirlenen kümelerin olumlu uzun dönemli büyüme ve istihdam beklentisi araştırılmıştır. Sektörlerin ortalama değeri 3,83 olarak bulunuştur, bu değer kuvvetliye yakın bir olumlu beklentiyi göstermektedir. Dikkati çeken sonuç İş ve İnşaat makineleri ve Tekstil gibi geleneksel sektörlerde orta düzeyin üzerinde bir beklenti vardır. Otomobil’deki beklenti kuvvetlidir. Medikal, Nano Teknoloji, Yazılım ve Yenilenebilir Enerjideki beklenti de kuvvetlidir. İlaç ve Raylı sistemler göreceli yeni sektörler olmasına rağmen beklenti kuvvetlinin aşağısında kalmıştır. 110 4,29 Büyüme ve istihdam konusundaki olumlu uzun vadeli beklenti -Diğer Büyüme ve istihdam konusundaki olumlu uzun vadeli beklenti -Raylı sistemler 3,76 Büyüme ve istihdam konusundaki olumlu uzun vadeli beklenti -İlaç 3,70 3,97 Büyüme ve istihdam konusundaki olumlu uzun vadeli beklenti -Yenilenebilir enerji 4,09 Büyüme ve istihdam konusundaki olumlu uzun vadeli beklenti -Yazılım 3,58 Büyüme ve istihdam konusundaki olumlu uzun vadeli beklenti -Tekstil Büyüme ve istihdam konusundaki olumlu uzun vadeli beklenti -Otomobil 3,96 Büyüme ve istihdam konusundaki olumlu uzun vadeli beklenti -Medikal 4,03 3,90 Büyüme ve istihdam konusundaki olumlu uzun vadeli beklenti -Nano Teknoloji 3,48 Büyüme ve istihdam konusundaki olumlu uzun vadeli beklenti -İş makineleri 4,27 Merkezi ve yerel yönetimlerin teşvikleri, düzenlemeleri küme başarısını ne ölçüde… 4,11 Küme konusundaki güçlü ticaret birlikleri (dernek, ticaret odası, sanayi odası, vakıf… 2,66 Aynı kümedeki rakip firmalar arasında riski paylaşmak, istikrarı sağlamak ve… 2,75 Müşteri ve tedarikçilerle personel değişimi ne oranda olmaktadır 3,56 Faaliyetlerin uzun dönemde ne ölçüde sabır sermayesi ile finanse edilebiliyor 3,48 Kümede taklit edilemez yerel kültürel kimlik bağları mevcuttur 3,60 Küme firmaları arasındaki iş birlikleri hangi etkinlik seviyesindedir 2,49 Kümedeki firmaların yapısı küme içi ticaretin yapısını değiştirmez 4,20 Küme yönetiminde liderlik özelliği nasıl olmalıdır 1 2 3 4 Şekil 14. Küme Tipolojisi Konusundaki Nicel Ortalama Anket Sonuçları 111 5 5.4.2. Küme Tipolojisi Nitel Anket Soruları Küme tipolojisi konusundaki nitel anket soruları Tablo 6’da verilmiştir. Elde edilen sonuçlar Tablo 6’da verilen sıra numarası ile yorumlanmıştır. 1 Tablo 6. Küme Tipolojisi Nitel Anket Soruları Kümeye dahil olan işletmelerin büyüklüğü aşağıdaki şirket büyüklüklerinden hangisini içermelidir. 2 İşletmelerin kurumsal yapısı (sahibi olmak anlamında) nasıl olmalıdır 3 Kümeye dahil olan hangi büyüklükteki firmalar, küme dışındaki firma ve kuruluşlarla bağlantı geliştirmelidir 4 Küme yönetiminde liderliği hangi firmalar yapmalıdır 5 Küme katılımcısı firmalardan hangisinin ölçek ekonomisine ulaşması küme başarısı için yeterlidir 6 Anahtar yatırım kararlarının alındığı yer neresidir 7 Kontrat ve anlaşmaların yapıldığı yer ağırlıklı olarak neresidir 8 Kontrat ve anlaşmaların süresi genellikle hangi dönemlidir Kümedeki firmalar daha çok hangi coğrafi bölgedeki firmalarla işbirliği yapmaktadır Sağlanan elemanların beklentileri karşılama düzeyi Üniversite, Meslek Yüksek 10 Okulu, Endüstri Meslek Lisesi ve diğer eğitim kurumları için ne seviyededir 9 11 Hangi pozisyondaki eleman sıkıntısı kümenin başarısızlığına sebep olur 12 Çalışılacak konu uzmanlarının yurtdışından transferinin başarıya katkısı ne ölçüdedir 13 Çalışanların sadakati öncelikle hangi kurumadır 14 Kümede taklit edilemez yerel kültürel kimlik bağları mevcuttur 15 Uzmanlaşmış finans genellikle nereden temin ediliyor 16 Uzmanlaşmış teknik uzmanlık genellikle nereden temin ediliyor 17 Uzmanlaşmış hizmetler genellikle nereden temin ediliyor 18 Küme firmaları arasındaki iş birliği hangi tip işletmeler arasında vardır 19 Merkezi ve yerel yönetimlerin teşvik, düzenleme rolü hangi konularda olmalıdır 112 1. Şirket büyüklüğü olarak KOBİ’lerin ağırlıklı olduğu ve diğer büyüklükteki şirketlerin de olduğu bir yapı önerilmiştir. 2. İşletme sahipliğinde özel sektörün ağırlıklı olduğu ve diğer yapıları da içeren bir görünüm vardır. 3.Küme dışındaki kuruluşlarla bütün firmaların ve özellikle KOBİ’lerin bağlantı geliştirmesi öne çıkmıştır. 4. Küme liderliğinin de karışık olarak ve büyük şirket ağırlıklı yapılması önerilmektedir. Çok uluslu şirketlerin oranı en düşük orandır. 5. Ölçek ekonomisine ulaşmak için bütün firmaların ölçek ekonomisine ulaşması öne çıkmıştır. Yerel ve lider firmanın ölçek ekonomisine ulaşması da vurgulanmıştır. 6. Anahtar yatırım kararlarının alınma yeri olarak küme içi, ulusal ve bölgesel olması gerektiği vurgulanmıştır. Bu uydu tipi sanayi bölgelerinin benimsenmediğini gösterebilir. 7. Kontrat ve anlaşmalar önemli ölçüde küme dışında yapılmaktadır. Ulusal ve bölgesel önemli yer tutmaktadır. 8. Anlaşmaların süresinde orta vade ağırlıklıdır. Uzun ve çok uzun vade toplamı %26 gibi çok düşük düzeydedir. Uzun vadeli işlemlerin düşüklüğü dikkati çekmektedir. Sürdürülebilirlik ve büyük projelere, yatırımlara başlamak bu işlem yapısıyla kolay görülmemektedir. 9. Küme içi işbirliği oranları düşük değerlerdedir, uzmanlaşma ve temel yetkinliğe eğilmenin mevcut olmadığını belirtmektedir. 10. Bu analizde frekans dağılımı değil beklentileri karşılama düzeyi olarak önemli ve çok önemli diyenlerin sayıları alınarak eğitim kurumları birbiriyle karşılaştırılmıştır. Yaklaşık üçü de birbirine eşit çıkmıştır. Her biri frekans tablolarından incelendiğinde %70 civarında beklentileri karşıladığı görülmüştür. Oranlar gerçekçi değildir. 11. Kümenin başarısındaki en önemli elemanın yönetim ve ARGE konusundaki elemanlar olduğu ileri sürülmüştür. Zincirin halkaları gibi düşünülecek iş süreçlerinde her fonksiyonun iyi işlemesi, başarı için zorunluluktur. Ancak eksiklik duyulan konuların öne çıkarıldığı şeklinde de yorumlanabilir. 12. Yurt dışından getirilecek uzmanın başarıyı etkileyebileceği düşünülmektedir. 13. Çalışan sadakatinin kümeye ve büyük firmaya olduğu belirlenmiştir. 113 14. Kümenin taklit edilemez yerel kültürel bağlarının olması kümenin en önemli rekabet gücünü oluşturacak kaynaklarıdır. Önemli ve orta düzeyde olarak belirtilmiştir. Kuvvetlendirilmesi gerekir. 15. Uzmanlaşmış finansın yurt içi ve bölgeden temin edildiği belirtilmiştir. Önemli bir başarı elde edilebilmiş olması durumunda yurt dışı kaynaklarının çekilebilmesi mümkün olacaktır. 16.Uzmanlaşmış teknik uzmanlık önemli ölçüde bölge ve yurt içinden temin edilmektedir. Yurt dışından temin oranı son derece düşüktür. Yurt dışından teknik uzmanlık temini önemli bir katkı sağlayabilir ancak yüksek bir maliyet gerektirir. Kümenin vizyonunu nasıl şekillendiğiyle ilgili bir konudur. Uluslar arası rekabeti hedefleyen işletmeler yüksekte olsa konunun dünya çapındaki uzmanlarıyla çalışabilmektedir. Teknik uzmanlığın kümeden temin edilememesi kümenin teknik uzmanlık seviyesinin yetersizliği olarak yorumlanabilir. 17. Hizmetlerin küme içinden temin edilememesi destekleyici kurumların gelişmemiş olduğunu gösterebilir. 18. İşbirliği konusunda, KOBİ’ler ile büyük şirketler ve KOBİ’lerle ile KOBİ’ler arasındaki işbirlikleri ağırlıklıdır. Diğer ilişkilerin eksikliği ağ yapısının çok gelişmemiş olduğunu belirtir. 19. Kamunun rolü bütün konuları kapsayan bir teşvik olarak belirtilmiştir. Kümelenme sürecinde kamu destekleri büyük bir önem taşımaktadır. 5.4.3. Marcusen Tipolojisine Göre Türkiye’deki Kümeler Tablo 7’de Marcusen’in (1996) tanımladığı küme modellerine göre belirlenen özellikler ile anket sonucu elde edilen veriler birlikte gösterilmiştir. Tablo 7.’de ikinci, üçüncü ve dördüncü sütunlar sırasıyla anketteki soru numarası, Marcusen sınıflamasına göre yaklaşık olarak uyduğu küme tipi ve anketten elde edilen sonuç görülmektedir. Marcusen küme tipleri Marshallian için 1, Göbek-Ok modeli için 2, Uydu Sanayi Bölgeleri için 3 ve Devlet Ağırlıklı Kümelenme için 4 numara ile gösterilmiştir. Bazı ilave özelliklerle Marshallian kümeler İtalyan tipi Marshallian olarak isimlendirilir. Kümeleri yaklaşık olarak uyduğu tip sütunundaki küme tipleri sayıları; 11 adet 1 Tipi küme yani Marshallian, 7 adet 2 Tipi küme Göbek-Ok tipi, 6 adet 3 Tipi küme Uydu Sanayi tipi olarak belirlenmiştir. 2 adet, 4 Tipi küme Devlet Ağırlıklı Kümelenme özelliğine rastlanmıştır. Bazı özellikler birden fazla küme tipinde ortak 114 olabilmektedir. Bu sonuçlara göre Türkiye’deki kümelerin baskın özelliğinin Marshallian tipinde olduğu söylenebilir. Daha sonra Göbek-Ok ve Uydu Sanayi Bölgeleri gelmektedir. Marcusen’e (1996) göre Marshallian ve İtalyan tipi Marshallian tipi kümeler büyüme ve gelişme için diğer tiplerde görülmeyen olumlu uzun dönemli beklentiye sahiptir. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’deki kümelerin ağırlıklı olarak Marshallian tipi özellikleri taşıması olumlu olarak değerlendirilebilir. Ancak ölçek ekonomisine ulaşılamaması büyümeye engel olan bir özellik olarak karşımıza çıkmaktadır. Bölüm 5.1.’de dokuz ayrı sektör için küme tiplerinin ne olması gerektiği, doğrudan sorularak alınan cevaplar Tablo 5’te gösterilmiştir. En yüksek oranda önerilen küme tipi 5 adet ile Marshallian ve İtalyan tipi Marshallian; 3 adet ile kamu veya devlet ağırlıklı, 2 adet ile Göbek ok modeli olmuştur. Marcusen’in (1996) tanımladığı özelliklere göre belirlenen küme tipiyle, ankette farklı sektörlerde hangi küme tipleri olmalıdır sorusuna verilen cevaplarda ağırlıklı olarak Marshallian ve İtalyan tipi Marshallian tipi küme öne çıkmaktadır. Ankette Nano Teknoloji, İlaç, Raylı sistemler gibi konulardaki küme tipi için doğrudan sorulan soruların cevabında kamu ağırlıklı olması önerilmiştir. Bu konuların yeni, ticarileşmesi uzun zaman olan ve alıcısının büyük ölçüde devlet olduğu gözönüne alındığında; küme tipi belirleme konusunda kullanılan her iki yöntemden elde edilen sonuçların birbirini doğruladığı söylenebilir. 115 116 37 kuvvetli, 43 çok kuvvetli 4.7.1 ile 4.7.4 sırasıyla 67 küme içi tic. 55 bölgedeki, 64 ulusal, 70 uluslar arası 4.7.1 ile 4.7.4 sırasıyla 67 küme içi tic. 55 bölgedeki, 64 ulusal, 70 uluslar arası 30 küme içi, 27 ulusal, 23 bölgesel 4.12. 37 bölgesel, 24 ulusal, 19 yereL, 11l uluslar arası 49 orta düzeyde, 34 az önemli, 10 önemli 44 kümeye, 29 büyük firmaya, 18 küçük firma Hizmetlerin temin yeri teknik: 39 yurtiçi, 37 bölge, 19 kümeden hizmet: 42 yurtiçi, 42 bölge, 15 küme 1 3 1,3 1,2 1,2 2 2 1 2 4.5 4.7 4.7 4.9 4.10/4.11 4.12 4.22 4.17 4.19 3 4 5 6 7 8 9 10 11 Kaynak: Marcusen (1996)'den faydalanılarak yazar tarafından hazırlanmıştır 4.10. yeri 28 ulusal, 24 küme içi, 16 uluslar arası, 14 yerel 4.11. 57 orta, 20 uzun, 16 kısa 20 kobi, 69 hepsi Hiçbiri 2 4.3 4.1 1 %48 kobiler %45 hepsinin karışımı Yaklaşık Uyduğu Ankette önemli ve çok önemli tip olanların toplam %si Karışık No soru no Anketteki 4. ve 2. bölüm Tablo 7. Türkiye’de Mevcut Kümelerin Yapısı Emek göçü Çalışanların sadakati Emek piyasasının yönü ve esnekliği Küme dışı firmalarla işbirliği, bağlantı Kontrat ve anlaşmaların yeri, süresi (lokal, uzun) Anahtar yatırım kararlarının alındığı yer Küme içi ticaret Ölçek ekonomisine ulaşma Küme yönetiminin liderlik özelliği Dış bağlantıları İşletmelerin büyüklüğü Küme Tipleri Küme Özellikleri Göbek ok Modeli 2 çekirdek firmanın çok sayıda dış bağlantısı mevcut büyük firma ile tedarikçiler arasında dikey olarak ilişkiler mevcut göreceli yüksek, genelde düşük ciro baskın firma ile tedarikçiler arasında sağlam ve önemli yerel alınır küresel olarak yayılır sağlam, önemli yerel kümeye, bölgeye küme içi yüksek, dışarıya düşük esnek yönetim, uzmanlık,teknik hizmetler seviyesinde içeri ve dışarı yüksek oranlı göç, mavi yakalılarda düşük iç, dış göç kümeye değil firmaya yönelik büyük enstitüsel firmalar, sonra küme, en sonda küçük firmalar yüksek oranda emek iç göçü, düşük oranda emek dış göçü vardır, (firma kapatılmadığı veya kamu elemanları geri çekmediği sürece) orta seviyede ve sıklıkta personel yüksek oranda ve dışsal gerçekleşir, değişimi kümede dikey olarak bütünleşmiş firmalar arasında tedarikçi ve müşterilerle orta seviyede ve sıklıkta personel değişimi daha az esnek ve kümelenmenin içine yönelik büyük firmaya, sonra kümeye, daha sonra küçük firmaya küme içi yüksek oranda, dışarıya düşük dışardan yönetilen tedarikçi işletmeler ile yüksek derecede işbirliği küme içi, esnek baskın kurumla tedarikçi ve müşteriler arasında kısa dönemli yerel tedarikçilerle az sayıda uzun dönemli anlaşma dışsal firmalarla özellikle ana firmayla yüksek seviyede işbirliği hem içsel hem de dışsal olarak dışsal olarak alınır Hem yerel hem de dışsal olarak yüksek derecede işbirliği ve bağlantı baskın kurum ile tedarikçiler arasında önemli ölçekte vardır, fakat diğerleriyle yoktur düşük ve orta seviyeye doğru göreceli yüksek, yerel işletmelerde düşük ciro oranları dışardan yönetilen tedarikçi işletmeler ile yüksek derecede işbirliği Farklılık gösterebilir çok kuvvetli kümelenme dinamiği dışardaki ana firmalardan kontrol edilir orta seviyeden yükseğe doğru değişir kar amacı gütmeyen kamu, askeri üs, üniversite etrafına toplanmış yerel ekonomik birimler farklı boyutta olabilir Devlet Ağırlıklı 4 Kümelenme merkezi başka yerde olan büyük işletmelerin şubeleri yaygın Uydu Sanayi Bölgeleri 3 düşük seviyede yerel, uzun yerel, uzun dönemli düşük güçlü minimum küçük, yerel birkaç büyük çekirdek firma, tedarikçiler çok sayıda,küçük ve tüm firmalar yerel, çok sayıda küçük tedarikçi hepsi yerel Marshall ian 1 Küme Tipleri ve Özelliklerinin anketten elde edilen verilerle karşılaştırılması 1 4.21 15 2.4.3. 20 Büyüme ve istihdamın uzun dönemdeki beklentisi Taklit edilemez yerel kültürel kimlik, bağları Uzmanlaşmış finans,teknik uzmanlık, hizmete ulaşım Sabır sermayesi var mı? ulaşım yeri Küme Tipleri Küme Özellikleri Yerel yönetimlerin teşvik, düzenleme rolü Altyapı sağlanmasında yüksek seviyede kamuya bağlılık 4.27. 74 hepsi, 18 yatırım desteği, 5 koordinasyon 2.3.2 . 42 zyıf, 36 orta, 17 kuvvetli Güçlü ticaret birlikleri 2.4.3. 37 orta, 31 zayıf, 23 kuvvetli 52 önemli, 31 çok önemli, 14 orta düzeyde Dizayn ve inovasyon alanında çalışanların oranı gelişmiş Göbek ok Modeli 2 var, küme, bölge olumlu mevcut mevcuttur düşük seviyede güçlü güçlü güçlü mevcut zayıftır yoktur eksik mevcut mevcut profesyonel uzman çalışanlar ile büro çalışanları arasında orantısız dağılım vardır ana şirketin politikası doğrultusunda genellikle az mavi yakalı işçilerin orantısız paylarda dağılımı yerel özel sektör firmaları arasında düşük seviyede işbirliği orta seviyede ve sıklıkta merkezi hükümet imkan ve beklentilerine göre şekillenir teçhizat ve aktivitelerin farklı yerlere kayma tehtidi altındadır yüksek oranda tekrar eden dışsal bir değişim vardır yerel değildir düşük derecede işbirliği yoktur kaynakları yoktur gelişmiş Devlet Ağırlıklı 4 Kümelenme yoktur dışsal olarak sağlanır zayıf Uydu Sanayi Bölgeleri 3 orantısız, az büyük rakip işletmeler arasında düşük derecede işbirliği orta seviyede ve sıklıkta az miktarda büyük firmalar haricinde var endüstri ve baskın firmaların stratejileri üzerine şekillenen uzun dönemli büyüme beklentisi küme yada büyük firmaların hakim olduğu mevcuttur bölgeden gelişmiş Marshall ian 1 Küme Tipleri ve Özelliklerinin anketten elde edilen verilerle karşılaştırılması (devam) İtalyanTipiKüme (Marshallian ek olarak) Müşteri ve tedarikçilerle personel yüksek 49 orta düzeyde, 34 az önemli, 10 önemli oranda,sık değişimi yüksek 4.23. 39 zayıf, 30 orta, 14 kuvvetli, 11 çok zayıf 4.24. Rakip firmalararasında riski derecede 4.24. 39 büyük- kobi, 32 kobiler arası,11 büyük-kamu paylaşmak, istikrarı sağlamak ve inovasyonu paylaşmak için işbirliği işbirliği istikrarı hepsinin ortalaması 3,83 9 ayrı kümede farklı iş mak. 48, nano, 72, medikal 74, oto 73, tekstil 54, yazılım79, yenilenebilir 76, ilaç 63, raylı 60 Finans temini 45 yutiçi, 34 bölge, 18 kümeden teknik: 39 yurtiçi, 37 bölge, 19 kümeden hizmet: 42 yurtiçi, 42 bölge, 15 küme 41 önemli ölçede, 30 orta, 14 çok önemli, 11 az önemli 4.18. 39 önemli ölçede mevcuttur, 36 orta düzeyde, 2.5.1. 40 orta, 32 zayıf, 20 çok zayıf Ankette önemli ve çok önemli olanların toplam %si Kaynak: Marcusen (1996)'den faydalanılarak yazar tarafından hazırlanmıştır Hepsi 1,2,3 4.25 19 21 4.27/ 2.3.2. 1 yok 3 18 17 4.23/4.24 16 2,4 1 4.20 14 4.22 1 4.19 1,2,4, 13 12 4.18 /2.5.1. Anketteki 4. Yaklaşı ve 2. bölüm Uyduğu soru no tip Tablo 7. Türkiye’de Mevcut Kümelerin Yapısı 117 5.5. Başarılı Bir Küme Olmanın Koşulları Nelerdir Bu sorunun cevabının araştırıldığı anket soruları da nicel ve nitel sorulardan oluşmuştur. Güven ve işbirliğinin geliştirilmesi kümelenme ile ilgili daha kapsamlı projelerin yapılabilmesi için ön koşuldur. Başarılı bir kümelenme için hangi kurumlar arasında yüksek düzeyde güven olmalıdır sorusunun cevabına göre Şekil 15 oluşturulmuştur. İlk sırayı diğer seçeneklerin çok üzerinde bir oranla, %72 ile küme firmaları arasındaki güven almıştır. Sonra firmalar ile küme yönetimi; üniversite ve araştırma kurumları; kamu kurumları almıştır. Kümedeki asıl unsur, baş rol küme üyesi firmaların olmalıdır. Bu cevapta kuvvetle vurgulandığı gibi küme firmaları arasındaki güvenin yüksek düzeyde olması başarı için en önemli unsurdur. Aksi durumda küme kültürünün geliştirilmesi, birlikte olmanın getireceği sinerji ile daha fazla değer oluşturmak mümkün olmayacaktır. Firmalar arası güvenin yükseltilmesi için önce daha az bağlayıcı olan birlikte eğitim alma, ortak fuar katılımı gibi etkinliklerle başlayıp karşılıklı güveni geliştirmek önerilebilir. Küme kültürünün sorgulandığı bölümde bahsedildiği gibi daha sonra ortak satın alma, üretim, pazarlama, tasarım gibi daha bağlayıcı etkinliklere geçilmelidir. Şekil 11.’de görüldüğü gibi ortak eğitim, fuar katılımı gibi faaliyetler daha fazla gerçekleştirilirken, bağlayıcılığı artan faaliyetler daha azalmaktadır. hangi kurumlar arasında yüksek düzeyde güven olmalıdır 7% 9% 12% 72% Küme firmaları arasında Firmalar ile Küme yönetimi arasında Şekil 15. Kümelerde Güven Seviyesi 118 İş birliği kurumlarının sayı ve tür olarak artmasının kümelerin geliştirilmesine çok yüksek seviyede bir fayda sağladığı belirtilmiştir. Bireylerin girişimcilik seviyesinin kümelenmenin başarısı için çok önemli bir etmen olduğu belirtilmiştir. Küçük ve büyük şirketlerin bir arada olması önemli görülmüştür. Büyümenin en dinamik unsuru olarak KOBİ’ler görülmektedir. KOBİ’lerin büyümeye etkisi, kümelerin zaman içersindeki gelişimi konularında önemli bir rolü olduğu yapılan bilimsel çalışmalarla belirlenmiştir (He ve Fallah, 2011). Anketten elde edilen sonuç ile bilimsel araştırmaların sonuçları örtüşmektedir. Kamudaki istikrarlı yönetimde küme başarısı için önemli olarak değerlendirilmiştir. İşbirliği kurumlarının kümelenmenin hangi safhasında daha faydalı olduğunun sorgulandığı soruda; en büyük değeri kuruluş aşaması almıştır. Kuruluş safhası işbirliği kuruluşlarının en etkin olduğu safhadır. Özellikle günümüzdeki uygulamada, URGE desteklerinin alınması için kümelenme zorunluluğu getirilmesi, daha sonraki aşamaya geçerek eğitim, ihtiyaç analizi ve sonrasındaki etkinliklerdeki devlet desteğini alabilmek kuruluş aşamasının başarılı olması ile gerçekleşebilecektir. Yüksek çıkan kuruluş aşaması, daha sonra eğitim ve danışmanlık bir çok kümenin bu aşamada olmasından kaynaklanmış olabilir. Yeni pazarlar bulunması ve uluslararasılaşma çabaları çok fazla sayıdaki küme için ilerde ulaşılabilecek bir hedef olduğundan günümüz koşullarında önemli olarak değerlendirilmeyebilir. 119 İşbirliği Kuruluşlarının kümelenmeye katkı safhası Kuruluş 4% 12% 6% 47% İhtiyaç analizi 10% eğitim danışmanlık 21% yeni Pazar bulma uluslararasılaşma Şekil 16. İşbirliği Kurumlarının Kümelenmeye Katkısı URGE desteğinin daha başarılı olması için ARGE’yi de kapsaması öne çıkmıştır. Finansal miktarın artması ve hızlı sonuçlanması daha sonraki önemli maddelerdir. URGE desteklerinin en fazla aksayan yönü sorgulandığında, en önemli sorumluluğun küme üyelerinde olduğu görülmektedir. Bu sonuçta anketin genellikle küme koordinatörü, bakanlık yetkilileri gibi kişilerle gerçekleştirilmiş olmasının etkili olduğu düşünülmektedir. Küme üyesi olarak ankete katılan az sayıdaki kişi aynı zamanda küme yönetim kurulu üyesi olarak çalışmaktadırlar. 120 9 Diğer 56 Küme üyesi firmalardan 23 Bakanlıktan 10 Küme koordinatörüden 23 Küme yönetiminden 13 İşbirliği kurumundan URGE desteklerinin en fazla… 0 10 20 30 40 50 Şekil 17. URGE Desteklerinin En Fazla Aksayan Yönü Küme ofisi ve koordinatör için maddi destek süresi 3 yıl ve üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bir kümenin rekabet üstünlüğüne ulaşması on yıl civarında sürebilmektedir. Başarılı bir küme oluşturulabilmesi için hangi kamu teşviklerin gerekli olduğu sorusuna; ARGE, üretim, pazarlama, ihracat konularının hepsinin desteklenmesi gerektiği %92 oranıyla belirtilmiştir. 6. KÜMELERİ OLUŞTURMA KABİLİYETİ ANALİZİ FAKTÖR Kümeleri Oluşturma Kabiliyeti Konusundaki anketin ikinci bölümündeki sorularla Faktör Analizi yapılmıştır. Bu bölümdeki sorularla yapılan faktör analizinin sonuçları Tablo 7’de ve Tablo 8’de verilmiştir. Faktör analizi çok sayıda değişkenden oluşan veri setinin azaltılarak açık hale gelmesi için yapılan analizlerdir (Özdemir, 2013). Böylece değişkenler faktör gruplarında toplanabilir. Her faktörü oluşturan değişkenler incelenerek isimlendirilir. Faktöre dahil edilen değişkenler yorumlanarak faktörün ne anlama geldiği yorumlanabilir. Bu yöntemle çok sayıda değişken ve aralarındaki ilişkilerin anlaşılmasında karşılaşılabilecek sorunlar azaltılır. Faktör analizi değişkenler arasındaki gizli yapıyı ortaya çıkarır. Faktör analizi yapılar içi korelasyonu inceleyerek, karmaşık ilişkileri özetler ve basitleştirir. Faktörlerin belirlenmesinde sık kullanılan ve genel kabul 121 60 görmüş yöntem temel bileşenler yöntemidir (Principle Component). Dört aşamalı bir işlem gerçekleştirilir, bunlar; korelasyon matrisinin hesaplanması, faktör sayısının belirlenmesi, faktör döndürmesi ve faktör skor puanlarının hesaplanarak yorumlanmasıdır. Kaizser-Mayer-Olkin (KMO) testi değişkenlerin faktör analizine uygun olup olmadığını belirlemekte kullanılır. Elde edilen katsayı 0,7 ve üzerindeki değerlerdeyse yeterli görülür. Yapılan analizde KMO yeterlik katsayısı 0,798 olarak bulunmuştur. Sig. değeri de 0,000 bulunmuştur, bu değer 0,05’ten küçük olduğu için veri seti faktör analizine uygundur. Toplam açıklanan varyans 5 faktör için % 69,27 gibi yüksek bir değerdedir. F(1) faktörü varyansın %37’sini açıklayarak en güçlü faktör olarak belirlenmiştir. F(2) faktörü varyansın %10’unu açıklamaktadır. Daha sonraki faktörler sırasıyla , %9,5; %7 ve %6’sını açıklamaktadır. Bir sonraki adımda Tablo 9’da verilen matris döndürme işlemi yapılır ve hangi faktörlerde hangi değişkenlerin olacağı belirlenir. Belirlenen faktör yüklerine göre her faktörde yer alan katsayılara göre faktörü oluşturan sorular belirlenir. Faktör yüklerinde, bazı kaynaklar değeri 0,5’ten, bazıları 0,4’ten büyük olanların faktöre dahil edilmesini önermektedir (Özdemir, 2013). Tablo 7 Küme Oluşturma Kabiliyeti Faktör Analizi KMO andBartlett's Test Kaiser-Meyer-OlkinMeasure of SamplingAdequacy. ,798 Bartlett's Test of Sphericity Approx. Chi-Square 560,051 Df 153 Sig. ,000 122 Tablo 8 Faktör Analizi Döndürülmüş Matris Rotated Component Matrix(a) Component 1 2 3 4 5 SMEAN(S2.3.1) 0,076 0,104 0,833 0,037 -0,093 SMEAN(S2.3.2) 0,201 -0,082 0,641 0,317 0,174 SMEAN(S2.3.4) 0,17 0,108 -0,164 0,784 0,213 SMEAN(S2.4.1) 0,084 0,026 0,08 0,297 0,733 SMEAN(S2.4.2) 0,101 0,038 0,082 0,047 0,884 SMEAN(S2.5.1) 0 0,532 0,144 0,378 0,256 SMEAN(S2.5.2) 0,775 0,141 0,047 -0,154 0,204 SMEAN(S2.5.3) 0,825 0,162 0,047 0,153 -0,011 SMEAN(S2.5.4) 0,604 0,371 0,293 0,252 0,128 SMEAN(S2.5.5) 0,734 0,265 0,204 0,325 -0,017 SMEAN(S2.5.6) 0,69 0,222 0,162 0,392 0,118 SMEAN(S2.5.7) 0,277 0,17 0,354 0,69 0,109 SMEAN(S2.6.1) 0,078 0,5 0,654 -0,06 0,128 SMEAN(S2.6.2) 0,173 0,354 0,605 -0,159 0,339 SMEAN(S2.6.3) 0,35 0,665 0,296 0,076 0,049 SMEAN(S2.6.4) 0,083 0,731 0,219 0,341 -0,024 SMEAN(S2.6.5) 0,262 SMEAN(S2.6.6) 0,407 0,826 0,737 -0,03 0,053 0,028 -0,039 -0,027 0,026 Verimax yöntemiyle döndürülen matriste, birinci Faktörde (F1) 5 değişken (soru), ikinci Faktörde (F2) 5 değişken, üçüncü Faktörde (F3) 4 değişken, dördüncü faktörde (F4) 2 değişken ve son Faktör olan F5’te iki soru yer almıştır. Faktöre dahil olan sorular incelenerek faktörlerin isimlendirilmesi gerekmektedir. Birinci faktör F1’e dahil olan sorular anketin 2.5.2, 2.5.3, 2.5.4, 2.5.5 ve 2.2.6. sorularıdır. İkinci faktör olan F2’ye 2.5.1, 2.6.3, 2.6.4,2.6.5. ve 2.6.6. soruları dahildir. Bu soruların kapsamına göre faktörler isimlendirilir. F1 faktörünün, küme kültürünü ölçtüğü belirlenerek ismi 123 F(kültür) olarak belirlenmiştir. F2 faktörü ağırlıklı olarak küme organizasyonuyla ilgili soruları içerdiği için F (organizasyon); benzer şekilde, F3 faktörü, hukuki ve fiziki alt yapı ile ilgilidir F (yasalt), olarak adlandırılmıştır. F4 faktörü toplumsal destek ve rekabetçiliği ölçme metodunu içermektedir, F (toplum) olarak adlandırılmıştır. Son faktör olan F5 ise başlangıç ve risk sermayesini kapsadığı için F (sermaye) olarak isimlendirilmiştir. Böylece 18 sorudan oluşan bir değişkenler grubu 5 faktöre indirgenmiştir. Bu faktörler incelenerek yorumlama yapılabilecektir. Ortalaması en düşük faktörlerden faktör yükü en yüksek olanlar belirlenerek bu konuların güçlendirilmesiyle küme oluşturma kabiliyetinin arttırılmasına çalışılacaktır. Her faktörün Cronbach’s alpha sayısı Tablo 10’da verilmiştir. Güvenilirliği gösteren bu sayının 0,7’den veya 0,6’dan büyük olması istenir. Her faktör bazında da bu faktör yaklaşık olarak sağlanmıştır. İlk üç faktörde 0,7 aşılmış, son iki faktörde küçük bir miktar aşağısında kalınmıştır. Tablo 9 Faktörlerin Güvenilirliği Faktör no Cronbach's alpha 1 0,870 2 0,862 3 0,749 4 0,645 5 0,655 7. ANKET SONUÇLARI ÖZETİ VE YORUMLAR 1. Belirlenen sektörlerdeki kümelenme ihtiyacı değişik sektörler için; orta düzeyin üzerinde bir değerden başlayarak çok önemli’ye kadar giden bir değerdedir. İş ve İnşaat Makineleri ve Tekstil konularında orta düzeyin üzerinde; Otomobil, İlaç, Raylı Sistemler ve Yazılım konularında önemli düzeyde; Nano Teknoloji, Medikal ve Yenilenebilir Enerji konularında ise çok önemli düzeyde kümelenme ihtiyacı olduğu belirtilmiştir. İş Makineleri, tekstil ve otomobil gibi geleneksel sektörler diğerlerine göre daha az önemli olarak değerlendirilmiştir. Bu sektörlerde edinilen önemli deneyim kuvvetlendirilerek mevcut potansiyel korunmalı ve geliştirilmelidir. 2. Değişik sektörlerde farklı tip kümelenme olması gerektiği belirlenmiştir. Belirlenen sektörlerdeki kümelerin hangi tipte olması gerektiği, doğrudan 124 doğruya sorulduğunda Marshallian tipi kümelenme ilk sırada olmuştur, daha sonra Göbek-ok tipi ve Devlet ağırlıklı, en son sırada ise Uydu Sanayi tipi kümelenme belirlenmiştir. Bu sonuç ile anket sonucu Marcusen (1996) sınıflamasına göre belirlenen küme tipleri arasında benzerlik vardır. Tek farklılık anketteki sorular cevaplanırken, Devlet ağırlıklı küme Türkiye’de mevcut olmadığı için çok az sayıda özellikle temsil edilerek son sırayı almıştır. Soru doğrudan sorulduğunda ise, Nano Teknoloji, İlaç, Raylı Sistemler gibi konularda üniversiteler araştırma kurumlarıyla devletin yönlendirmesi görüşü ağırlık kazanmıştır. 3.Türkiye’deki kümelerin özellikleri, anket verileri kullanılarak Marcusen’in küme sınıflamasına göre değerledirildiğinde, ağırlıklı olarak Marshallian tipinin özelliklerini taşımaktadır; daha sonra göbek-ok ve Uydu Sanayi tipi gelmektedir. 11 adet Marshallian, 7 adet Göbek-Ok tipi, 6 adet Uydu Sanayi tipi özelliği belirlenmiştir. 4. Kümelerde ihtisaslaşmış iş gücü, işbirliği ve bilgi en önemli rekabet üstünlüğü kaynağı olarak belirlenmiştir. İşbirliği konusunda önemli derecede eksiklik belirlenmiştir. Küme kültürü vasıtasıyla geliştirilmelidir. 5. Kümenin en önemli bir çıktısı konusunda ürettiği bilgi olarak belirlenmiştir. Daha sonraki sıralarda uzmanlaşma ve markalaşma, dışsal fayda sağlaması, küme kültürünün gelişmesi olarak verilmiştir. Kanımızca küme kültürünün geliştirilmesi diğer unsurları da geliştirecektir. 6. Kamunun vergi, sigorta, yatırım gibi çeşitli desteklerin hepsini sağlaması önemli görülmektedir. 7. Kümelenmeyi desteklemek için eksik veya yetersiz seviyede olan konular; Yasal altyapı, Fiziksel altyapı, Düşük seviyede toplumsal destek’tir. 8. Ticarileşmesi daha uzun zaman alan kümelerdeki devlet desteğinin daha uzun olması gerekmektedir. 9. İşbirliği Kurumlarının sayı ve türünün artması kümelenmeyi olumlu etkilemiştir. 10. URGE desteklerinin en fazla aksayan yönünün küme üyesi firmalardan kaynaklandığı belirtilmiştir. 11. URGE desteklerinin daha başarılı olabilmesi için ARGE’yi kapsaması, finansal miktarının artarak hızlı sonuçlanması gerektiği belirtilmiştir. 12. Kümelenme kültürünün yetersiz olduğu belirlenmiştir. 125 13. Kümenin taklit edilemez yerel kimlik bağlarının önemli ve orta düzeyde bulunduğu belirtilmiştir. 14. Küme firmaları arasındaki güven seviyesinin yüksek olması başarılı bir kümelenme için temel onsurdur. Güven geliştirici etkinlikler gerçekleştirilmelidir. 15. Toplantılara katılımın orta düzeyde olduğu belirtilmiştir. 16. Edinilen bilginin kurum içinde ve endüstride paylaşılmasında zayıflık belirtilmiştir. 17. Kümelerin yönetiminin ve asıl rolün küme üyelerinde olması gerektiği belirtilmiştir. 18.Kümeyi geliştirecek liderin her kümede bulunmadığı belirtilmiştir. Küme liderliğinin farklı büyüklükteki firmalar tarafından üstlenilmesi önerilmiştir. 19. Kümedeki liderlik özelliğinin kuvvetli olması, güçlü ticaret birliklerinin olmasının faydalı olduğu kuvvetle belirtilmiştir. 20. Kümedeki rakip firmalar, aralarında riski paylaşmak, istikrarı sağlamak ve inovasyonu paylaşmak için düşük düzeyde işbirliği yapmaktadırlar. 21. Küme firmalarının hepsinin küme dışındaki firmalarla ilişki geliştirmesi önerilmiştir. 22. Küme firmalarının işbirliklerinin küme içi ve uluslararası alanda düşük seviyededir. Buna karşılık bölgesel ve ulusal düzeyde önemli bir orandadır. 23. Küme koordinatörü ve ofisinin bazı kümelerde olduğu, bu konudaki destek süresinin 3 yıl ve üzerinde olması ağırlıklı olarak kabul görmüştür. 24. Küme başarısında; bireysel girişimciliğin yüksek olması, küçük ve büyük şirketlerin birarada bulunması, kamu kurumlarındaki istikrar olması önemli görülmüştür. 25.Yönetici ve ARGE elemanı eksikliğinin kümenin başarısızlığa götürebilecek en önemli pozisyonlar olarak değerlendirilmiştir. 26. Uzmanlık ve istenilen nitelikte teknik eleman temininde sorunlar olduğu ve genellikle küme dışından sağlandığı belirtilmiştir. 27. Firma sayısının kümelenmeyi sağlayacak kritik kütleye ulaşmadığı belirtilmiştir 28. Uzmanlaşmış tedarikçiler konusunda eksiklik olduğu belirtilmiştir. 29. Finansal etmenlerden risk sermayesinin olmaması en önemli eksiklik olarak belirtilmiştir. 126 8. TARTIŞMA VE SONUÇ Türkiye, Porter metodolojisiyle kümelenme çalışmalarına ilk başlayan ülkelerden biridir. Ancak yaklaşık 16 yıllık bir süre sonunda olgunluk ve gelişme aşamasındaki kümeler topamın % 4,7’sini oluşturmaktadır. Bu oran son derece düşüktür. Uygulanacak politikalar ve yapılacak çalışmalarla kümelerin geliştirilmesi son derece önemlidir. Aksi taktirde kümelenme kavramının içi boşaltılmış bir kavrama dönüşerek toplumun inancı sarsılmış olacaktır. Kümelenmedeki en önemli etkenlerden biri olan toplum desteğinin güçlü tutulması için kümelenme kültürünün geliştirilmesi muhtemelen en önemli odak noktası olmalıdır. Kümelenme kültürünün oluşturulması uzun zaman ve emek gerektiren bir konu olacaktır. Birlikte iş yapma, paylaşma, birlikte kazanma, bilgi ve yenilik üretme, girişimcilik toplumumuzun benimsediği, içselleştirdiği kavramlar olmadıkça kümelenme çalışmalarında hızlı ve kapsamlı bir başarı elde edilmesi kolay değildir. Elde edilen sonuçlardan zayıf görülen konular güçlendirilmeli ve geliştirilmelidir. Küme oluşturma kabiliyeti konusunda yapılan faktör analizinde bu konular ayrıntılarıyla belirtilmiştir. Kümelenme resmi, özel, sivil toplum ve eğitim kuruluşlarını kapsayan çok geniş kapsamlı bir konudur. Hepsinin uyum içinde ve birbirini destekleyerek çalışması gereklidir. Kümelenmeyle ilgili üç bakanlık ve bağlı kuruluşları çalışmaktadır. Bu yapı etkinliği azaltmakta ve tekrarlara yol açmaktadır. Kümelenmeyle ilgili ulusal seviyede bütüncül bir strateji oluşturularak uygulanmalıdır. Bütün bu öneriler ve ileriki çalışmaların sonuçlarına göre yapılacak düzenlemeler, yerelden kaynaklanan güçlerin küresel rekabete ulaşarak kümeyi, bölgeyi ve ülkeyi daha yüksek ve sürdürülebilir bir ekonomik ve sosyal refaha taşımasına katkı sağlayabilecektir. Anadolu’da 12. Yüzyıldan beri mevcut olan ‘’Ahilik’’ kurumunda ve daha sonrada Lonca’larda gerçekleştirilen ticarette ve zanaatta işbirliği, mesleki eğitim, belirli bir zanaat kolu içinde mutabık kalınan kurallara uyma kültürü kümelerin de temel dayanaklarını oluşturmaktadır. Yüzyıllar evvel bu kurumları geliştirmiş ve yaşatmış olan toplumumuz kümelenme konusundaki planlı çabalarla önemli başarıları gerçekleştirebilecektir. 127 KAYNAKLAR 2023 Türkiye İhracat Stratejisi ve Eylem Planı, (2012), Eylül, 2014. www.ekonomi.gov.tr/.../İhracat/2023%20İhracat%20Stratejisi/2023 Bartlett, J.E., Kortlik, J.W., Higgins, C.C. (2001). Organizational Research: Determining Appropriate Sample Size in Survey Research, Information Technology, Learning, and Performance, Vol. 19, No.1 Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı (2011), Küme Geliştirme Kılavuzu, 23 Aralık2012 http://www.smenetworking.gov.tr/userfiles/pdf/belgeler/sanayiBakanligi/Sa nayiBakanligi_kilavuz.pdf adresinden indirildi. Bulu, M. , Eraslan, İ.H. & Sağlam, İ. (Ed.). (2004). Kümelenme Yaklaşım, Çağdaş Yönetim Yaklaşımları Ülkeler Kavramlar ve Yaklaşımlar. Beta Basım Yayım Dağıtım AŞ., 2004, İstanbul, s. 162. Chiaroni, D. & Chiesa, V. (2006). Forms of creation of industrial clusters in biotechnology. Science Direct Technovation 26 (2006) 1064-1076; Temmuz 2013’te www.elsewer.com/locate/technovation adresinden indirildi. Cüceloğlu,D. (2001). İçimizdeki Biz. İstanbul, Remzi Kitapevi. Çoban, O. (2010). Rekabet ve Firma Stratejisi. İstanbul Ticaret Odası Yayınları, Yayın no: 2010-94 Deloittle , (2014). The Manufacturing Industry in Turkey . Şubat, 2014. http://www.invest.gov.tr/enUS/infocenter/publications/Documents/MANUF ACTURING.INDUSTRY.pdf) Enright, M.J (2000). Survey On The Characterization Of Regional Clusters: Initial Results, Working Paper, Hong Kong. Mart,2014, http://www.researchgate.net/profile/Michael_Enright2/publication/2285996 16 Friedman, T. L. (2010). Dünya Düzdür. İstanbul:Boyner Yayınları. 128 Güvenç, Z. B. Gelecekte var olma projesi: Kümelenme Sunusu 3. Sanayi Şurası 2022 Kasım 2013, Ankara. Mayıs, 2014. www.sanayisurasi.gov.tr/pdfs/komisyon5-ziya-burhanettin-guvenc.pptx He, J & Fallah, M. H. (2011). The typology of technology clusters and its evolution — Evidence from the hi-tech industries. Technological Forecasting & Social Change 78 (2011) 945–952 http://www.intelspace.eu/wpcontent/uploads/2012/07/Jiang-He-andM.-Hosein-Fallah-2011-Thetypology-of-technology-clusters-and-itsevolution.pdf bağlantısından haziran 2014’te indirilmiştir. Iammariona, S., McCann. P. (2006). The structure and evolution of industrial clusters:Transactions, technology and knowledge spillovers. Research policy 35, (2006) 1018-1036; Haziran 2013’te www.sciencedirect.com adresinden indirildi. Keskin. H. & Dulupçu, M.A. (2010). Kümeler: Bir Literatür İncelemesi. Süleyman Demirel Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Y.2010, C.15, S.1 s.441-461. Kasım, 2014. http://sablon.sdu.edu.tr/fakulteler/iibf/dergi/files/2010_1_22.pdf Küme Geliştirme Sürecinde UR-GE Projesi Hazırlama ve Uygulama Kılavuzu. Temmuz. http://www.smenetworking.gov.tr/detay.cfm?MID=45 Küme Haritalama, Analiz ve Kümelenme Yol Haritaları , Sentez Raporu (2009). Temmuz, 2014’te indirildi. http://www.smenetworking.gov.tr/detay.cfm?MID=45 Marcusen, A., (1996). Sticky Places in Slippery Space: A Typology of Industrial Districts.Economic Geography Vol. 72, No. 3 (Jul., 1996), pp. 293-313. Mayıs,2014 http://www.jstor.org/stable/144402?seq=1#page_scan_tab_contents 129 Marshall, A. (1920). Principles of Economics, McMillan and Co. Ltd., London, 8. Baskı, Bölüm IV. X, s.27. Morosini, P. (2004). Industrial Clusters, Knowledge Integration and Performance. World Development Vol. 32, No. 2, pp. 305-326; Temmuz, www.elsevier.com/locate/worlddev adresinden indirildi. Ortak Rekabet Alanları Strateji Raporu, 2012. Ekonomi Bakanlığı, Ankara. Özdemir, A. (2013) Yönetim Biliminde İleri Araştırmalar. 2013 İstanbul. Beta BasımYayım Dağıtım A.Ş. Porter, M. E. (1991). Clusters of Innovation. Regional Foundations of U.S. Competitiveness Monitor Group ontheFRONTIER Council on Competitiveness http://www.hbs.edu/faculty/Publication%20Files/COI_National_05202014_ a d0fe06c-674c-494 adresinden ‘07.07.2014’te indirildi. Porter, M. E. (1998). Clusters and the New Economics of Competition. Harvard Business Review, November 1998. 27 Aralık 2012’de http://hbr.org/1998/11/clusters-and-the-new-economics-of-competition/ar/1 adresinden indirildi. Porter, M. E.,(2001). Clusters of Innovation: Regional Foundations of U.S. Competitiveness. Haziran , 2014, http://www.hbs.edu/faculty/Publication%20Files/COI_National_05202014_ a d0fe06c-674c-494b-96f6-6882db4e6aaf.pdf Porter, M. E. (2003). The Economic performans of Regions, Regional Studies, Vol: 37, No: 6&7, August-October 2003, ss. 549-578 Porter, M. E.,(2010). Rekabet Üzerine. İstanbul: Optimist Yayınları. Price Waterhouse Copers , (2012). Eylül, 2014. 2041’de Türkiye: Geleceğe bakış . 130 http://www.pwc.com.tr/tr_TR/tr/publications/arastirmalar/pdf/2041deturkiy e.pdf Raines, P. (2000). Developing Cluster Policies in Seven European Regions, European Policies Research Center, University of Strathclyde, UK. http://www.eprc.strath.ac.uk/eprc/documents/PDF_files/R42(DevelopingCl usterPolicies).pdf adresinden 13.07.2014’te indirildi. Senor, D. & Singer, S., (2011). İsrail’in Ekonomik Mucizesinin Öyküsü. İstanbul: Doğan Egmont Yayıncılık . Sövell, Ö, Lindqvist, G. & Ketels C. (2003). The Cluster Initiative Green Book. Temmuz, 2013. http://www.hse.ru/data/2012/08/08/1256393499/GreenbookSep031.pdf Taylor, S & Raines, P. (2001). Learning to Let Go: The Role of the Public Sector in Cluster Building in the Basque Country and Scotland. Regional and Industrial Policy Research Paper Number: 48, Europen Policies Research. Center, September 2001 TÜBİTAK, (2004). Ulusal Bilim ve Teknoloji Politikaları 2003-2023 Strateji Belgesi. Ağustos, 2014. http://www.tubitak.gov.tr/tubitak_content_files/vizyon2023/Vizyon2023_St rateji_Belgesi.pdf TÜBİTAK, Vizyon 2023. Ekim,2014. http://www.tubitak.gov.tr/tr/kurumsal/politikalar/icerik-vizyon-2023 Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi 2011-2014, 2010. http://www.smenetworking.gov.tr/detay.cfm?MID=45 Temmuz, 2014. Ülgen, H, & Mirze, S.K. (2013). İşletmelerde Stratejik Yönetim. İstanbul: Beta Basım Yayım Dağıtım Yerel Paydaşlar için Kümelenme Kılavuzu. Temmuz, 2014. http://www.smenetworking.gov.tr/detay.cfm?MID=45 131 MARKA DENEYİMLERİNİN TÜKETİCİLERİN SATIN ALMA DAVRANIŞINA ETKİSİ VE CEP TELEFONU MARKALARINDA BİR UYGULAMA Kader Oskaybaş Yrd.Doç.Dr., Maltepe Üniversitesi, İktisadi ve İdari Birimler Fakültesi, İşletme Bölümü, kaderkara@maltepe.edu.tr ÖZET Post modern tüketici ürünleri satın alırken ihtiyacının karşılanmasının yanında hedonik fayda elde etmeyi amaçlamaktadır. Hedonik (hazcı) yaklaşım yaşanılan deneyimler sonucunda alışverişten zevk alma anlamına gelmektedir. Farklı deneyimlerin arayışı tüketicileri ihtiyaçları dışında da farklı ürünleri satın almaya götürmektedir. Tüketici, yeni deneyimler yaşatan alışveriş merkezlerinden bu deneyimleri yaşayabilmek için vakit geçirmeye ve ihtiyacı dışında ürünleri de satın almaya başlamıştır. Bu durum, işletmelerin ürünlerini yaşattıkları deneyimler ile sunmalarını sağlamıştır. Başka bir ifade ile ürünlerin değil marka deneyimlerin pazarlanması söz konusu olmuştur. Çalışmamda, Samsung ve Apple markalı cep telefonlarının marka deneyimlerinin boyutlarının satın almaya etkisi tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu kapsamda 154 tüketiciden veri toplanarak istatistikî analizler yapılmıştır. Anahtar Kelimler: Marka deneyimi, satın alma davranışı Products of the Brand Experience Impact on Consumer Buying Behavior and an Application in Mobile Phone Brand When buying products, post modern consumer not only meets their needs, but also aims to obtain hedonic benefit. Hedonic (about pleasure) approach means taking pleasure from shopping as a result of experience process. Being in search of a different experience leads consumers to buy different products apart from their needs. Consumers, in order to live this experience, began to spend time and buy 132 products in shopping centers that offer new experiences. This provided that businessoffers their products with experiences. In other words, not the products but the marketing of brand experiences came into question. In my study, it was studied to determine the effect of Samsung and Apple-branded mobile phones' size of brand experiences on buying proces. In this context, statistical analyzes were performed by collecting data from 154 consumers. Key Terms: Brand experience, buying behaviour, logit model 1. GİRİŞ Günümüzün modern toplumlarında firmalar tüketicilerin dikkatlerini üzerlerine çekebilmek ve artan rekabete karşı koyabilmek için üstün müşteri değeri yaratmalıdırlar. Müşteri değeri, tüketicinin ürünleri sahip olmaktan ve kullanmaktan ötürü sağladığı yararlarla ile maliyetler arasındaki ilişkidir (Kotler,2010,s:9). Değerin arz ve talep yönlü olarak ele alınması gerekmektedir. Başka bir deyişle, değer hem satıcı hem de alıcı açısından değerlendirmelidir (Torlak, Altunışık, Özdemir,2007,s:58). Tüketicilere rakiplerine göre üstün değer sunan işletmeler farkındalık yaratmaktır. İşletmeler yeni müşteriler kazanmak ve mevcut müşterilerini elde tutmak için diğer işletmelerin ürünlerin veya sunumlarından farklılıklar yaratmak zorundadırlar. Bu farklılığı yaratacak olan geleneksel pazarlamadaki mal ve hizmetleri sahip oldukları fonksiyonel ve duygusal faydalarından dolayı satın alma anlayışının müşterinin ürünle yaşadığı deneyimlere dönüştürmesidir (Odabaşı, Barış;2007,s:23). Tüketicilerin ürünleri sundukları fiziksel faydadan ziyada sunduğu deneyimlerden dolayı da satın alması deneyimsel pazarlama kavramını karşımıza çıkarmaktadır. Deneyimsel pazarlama kavramını ilk olarak Pino ve Gilbert 1998 yılında yapmış oldukları çalışma ile ortaya çıkarmıştır. Müşteriler herhangi bir alışverişle ilgili olarak mal veya hizmetin kalitesi, özellikleri, muhtemel faydaları ve fiyatını inceler ve alternatifleri karşılaştırır. Bu alışveriş olayının birinci yönüdür. Alışverişi diğer yönü ise müşterinin o ürün veya firma ile yaşadığı deneyimdir (Kaya,2004,s:) 133 Deneyimsel pazarlama kavramından önce, deneyim denildiğinde ilk olarak, alışveriş sırasında müşterinin mağazada edindiği deneyimi akla getirmektedir. Deneyimin mağazanın fiziksel durumu, çalışan elemanlar, mağazanın müşteri ilişkileri ile ilgili politikalarından kaynaklandığı söylenmekte, bütün bunların ve özellikle de mağaza atmosferinin müşterinin aklında belirli bir iz bıraktığı ileri sürülmektedir. Bu iz ve alışveriş deneyiminin, o mağazanın sattığı ürünün fiyatından ve kalitesinden çok daha önemli olduğu belirtilmektedir (Kerin, Jain ve Howard,1992s. 376-379). Deneyimsel pazarlamanın duyusal, duygusal, düşünsel, davranışsal ve ilişkisel boyutları vardır.(Schmitt,1999,s:53-67). Tüketicilerin duyularına hitap ederek duygular uyandırmaya çalışır; böylelikle yaratmaya çalıştığı deneyimi ile davranışı yönlendirebilmektedir. Alışveriş yapmak mutluluk verir (Kaya,2004,s:17) Deneyimsel pazarlamanın temelinde hedonik alışveriş ve bu alışverişin sağladığı haz yatmaktadır. Hedonik alışveriş konusu ilk kez Hirhcman ve Holbrook tarafından ortaya atılmış tüketimi kişinin ürünlerle olan, duygusal ve fantezi deneyimiyle ilgili tüketici davranışının değişik görüntüleri olarak ifade etmiştir.(1982,s:132-140) Hedonik (hazcı) tüketim, tüketim duygulandırıcı, fantezi ve duyumsal yönüne ilişkin davranışları kapsamaktadır. Bu bakış açısına göre: tüketim, ürünün kullanılması sonucunda sahip olunması düşünülen eğlence tarafından yönlendirilir ve bu süreçte tatminin belirleyicisi estetikle ilgilidir (Torlak, Altunışık, Özdemir,2006,s:122). 2. MARKA DENEYİMİ İLE SATIN ALMA İLİŞKİSİ Tüketim, ortaya çıkan bir ihtiyacın giderilmesine yönelik faaliyetler ve katlanılan giderlere verilen genel adıdır (Torlak,2000,s:17) Tüketim olgusunda, tüketici davranışının önemli önermelerinden birisi insanların çoğunlukla ürünleri temel fonksiyonları nedeniyle değil, içerdikleri anlamları nedeniyle satın aldıklarını ifade etmektedir (Odabaşı, Barış;2007,s:23). Tüketicilerin fiziksel ihtiyaçlarını karşılarken işletmelerin pek zorlanmadığı aşikârdır ancak psikolojik ihtiyaçlarını karşılamaları için işletmelerin tüketicilere farklı deneyimler sunması gerekmektedir. Bu durum deneyimsel pazarlama bünyesinde marka deneyiminin önemini arttırmıştır. 134 Marka deneyimini sübjektif, içsel tüketici tepkileri (duyuları, duyguları ve koşulları) ve markanın tasarımı-kimliği-ambalajı-çevresiiletişimi gibi markayla ilişkilendirilmiş uyarıcılarla harekete geçirilen tüketicilerin davranışsal tepkileri olarak kavramlaştırılmaktadır (Brakus et.al., 2009, s.56). Bir marka tüketicilerde ne kadar çok duyuya hitap ederse, diğer bir ifadeyle tüketicilerde ne kadar güçlü bir duyusal sinerji yaratabilirse, tüketicilerde o kadar fazla ilgi sağlamaktadır. Bunun temel sebebi her duyunun bir diğeriyle içsel bir bağlantısının olmasıdır (Schmitt, 2008, s.209).Marka deneyiminin ise duyusal boyutu (görsel, işitsel, dokunsal, kokusal ve duyusal), duygusal boyutu (markanın tüketici oluşturduğu duygusal bağlar) düşünsel boyutu (markanın tüketici zihnindeki yakınsal ve uzaksal olarak düşündürdükleri) ve davranışsal boyutu (markanın deneyimlerle etkileşimi) olmak üzere dört farklı boyutu vardır (Brakus,Schmitt,Zarantonello,2009,s:52-68). Deneyimsel pazarlamadaki ilişkisel boyutu marka deneyiminde davranışsal boyut kapsamında ele alınmıştır. 3.ARAŞTIRMA METODOLOJİSİ Araştırma şirketi Jack Morton Worldwide tarafından gerçekleştirilen araştırma sonuçlarına göre tüketicilerin %40’ı olumlu marka deneyimi yaşadıkları ürünlere daha fazla ödemeye istekli olduğunu belirtmişlerdir .(http://www.jackmorton.com/pdf/jack-morton-bestexperience-brands.pdf Erişim 20.03.2014). Bu durum, tüketicilerin satın alma karar aşamalarında marka deneyimin önemini vurgulamaktadır. Bu çalışmamda telekomünikasyon sektöründe yer alan Apple ve Samsung markalarının sundukları marka deneyimlerinin ve demografik özelliklerin satın almaya etkisi bulunmaya çalışılmıştır. Araştırmada kullanılan veriler toplam 154 kişiden kolayda örnekleme yöntemi kullanılarak elde edilmiştir. Tüm katılımcılar 18 yaşından büyüktür ve İstanbul’da ikamet etmektedir. Verilerin toplanmasında kullanılan anket toplam üç bölümden oluşan tek bir form olarak hazırlanmıştır. Anket formunun birinci bölümünde, araştırmaya dahil edilecek katılımcıları belirlemeye yönelik bir soru sorulmuştur. İkinci bölümünde, tüketicilerin marka deneyimi algısı, Brakus, Schmitt ve Zarantonello (2009, s.52-68) tarafından geliştirilen, 12 değişkenli bir ölçek 135 aracılığı ile değerlendirilmiştir. Marka deneyimi ölçeği duyusal, duygusal, davranışsal ve düşünsel olmak üzere dört ana boyuttan oluşmaktadır. Araştırmanın son bölümünde, katılımcıların demografik özelliklerini belirlemeye yönelik 7 soru sorulmuştur. Şekil 1’de araştırma modeli gösterilmiştir. Modele göre toplam dokuz hipotez geliştirilmiştir. Bu hipotezler de araştırma modelinin altında sıralanmıştır. Tüketicilerin Demografik Özellikleri Marka Deneyimi Duyusal Duygusal Davranışsal Düşünsel Satın alma Davranışı Bu kapsamda geliştirilen hipotezler: H1: Cep telefonu markaları için, duyusal marka deneyiminin satın alma davranışı üzerinde etkisi vardır. H2: Cep telefonu markaları için, duygusal marka deneyiminin satın alma davranışı üzerinde etkisi vardır. H3: Cep telefonu markaları için, davranışsal marka deneyiminin satın alma davranışı üzerinde etkisi vardır. H4: Cep telefonu markaları için, düşünsel marka deneyiminin satın alma davranışı üzerinde etkisi vardır. H5: Gelirin marka deneyimi üzerinde etkisi vardır. Şekil 1: Araştırma Modeli 3.1 Frekans Tabloları ve Betimleyici İstatistikler Araştırmada kullanılan çeşitli demografik verilere ilişkin ve toplamda 154 kişiyi kapsayan istatistikler Tablo 1’de gösterilmiştir. 136 Tablo 1. Katılımcıların demografik dağılım tablosu CİNSİYET MESLEK DAĞILIMI Sayı(f) % Sayı(f) Kadın 88 57,1 Serbest Meslek 12 Erkek 66 42,9 Tüccar/Sanayici 1 Öğrenci 17 Toplam 154 100,0 Ev hanımı 2 YAŞ DAĞILIMI Sayı(f) % İşci 1 18-23 25 16,2 Kamu çalışanı 5 24-29 59 38,3 Özel sektör 88 çalışanı 30-34 35 22,7 Diğer 26 35-39 24 15,6 154 Toplam 40+ 11 7,1 Toplam 154 100,0 EĞİTİM DÜZEYİ ÇOCUK SAHİPLİĞİ Sayı(f) % Sayı(f) İlköğretim 6 3,9 Çocuklu 53 Lise 31 20,1 Çocuksuz 101 Yüksek okul 21 13,6 Toplam 154 Üniversite 58 37,7 Lisansüstü 38 24,7 GELİR DAĞILIMI 1000 TL altı Sayı(f) Toplam 154 100,0 1001-1500 TL 17 1001-1500 TL 59 MEDENİ DURUM Sayı(f) % 1501-2000 TL 123 Evli 90 58,4 2001-2500 TL 14 Bekar 62 40,3 2501-5000 TL 31 Dul/Boşanmış 2 1,3 5001 + 17 Toplam 154 100,0 Toplam 154 % 7,8 ,6 11,0 1,3 ,6 3,2 57,1 16,9 100 % 34,4 65,6 100,0 % 11,0 38,3 10,4 9,1 20,1 11,0 100,0 Tüketicilerin cep telefonlarında marka tercihleri sorulduğunda, Tablo 2’de ki sonuçlar elde edilmiştir. 137 Tablo 2 Katılımcıların cep telefonu marka tercihleri Sıklık Yüzde (%) Apple 45 29,2 Samsung 69 44,8 İkisi de değil 40 26,0 Toplam 154 100,0 Marka deneyimini frekans dağılım tablosu tablo 4’te ve ölçek ortalamaları tablo 5’te yer almaktadır. Tablolara göre katılımcılar ne katılıyorum ne katılmıyorum ile katılmıyorum cevapları arasında kalmışlardır. Ne katılıyorum / ne katılmıyorum Katılıyorum Kesinlikle katılıyorum Değer Sıklık 1 9 2 17 3 25 4 55 5 48 154 Yüzde (%) 5,8 11, 0 16, 2 35, 7 31, 2 100 ,0 Sıklık 8 10 27 61 48 154 Yüzde (%) 5,2 6,5 17, 5 39, 6 31, 2 100 ,0 Sıklık 15 13 32 47 47 154 Yüzde (%) 9,7 8,4 20, 8 30, 5 30, 5 100 ,0 138 Toplam Katılmıyorum Bu markanın beş duyumdan birini bile etkilemesi satın alma davranışımı olumlu etkiler. Bu markanın, beş duyumdan biri için bile ilgi çekici olduğunu düşündürmesi satın alma davranışımı olumlu etkiler Bu markanın, beş duyumun birine bile hitap etmemesi satın alma davranışımı olumsuz etkiler. Kesinlikle katılmıyorum Tablo 3 Marka Deneyimi Algısı Frekans Dağılımı Tablosu Bu markanın, duygularımı uyarması satın alma davranışımı olumlu etkiler Bu markanın, duygulara seslenmesi satın alma davranışımı olumlu etkiler Bu markaya yönelik beslediğim güçlü duygular, satın alma davranışımı olumsuz etkiler Bu markan, beni fiziksel davranışlarda bulunmaya yöneltmesi satın alma davranışımı olumlu etkiler Bu markanın, bedensel bir deneyim yaşamamı sağlaması satın alma davranışımı olumlu etkiler. Bu markanın, beni fiziksel davranışlara yönlendirmemesi satın alma davranışımı olumsuz etkiler Bu markaya ilişkin uyarıcıların (reklam gibi) düşünmemi sağlaması satın alma davranışımı etkiler Bu markanın, keşfetme ve öğrenme isteği uyandırması satın alma davranışımı olumlu etkiler Bu markanın hiç bir şey düşündürmemesi satın alma davranışımı olumsuz etkiler Sıklık Yüzde (%) Sıklık Yüzde (%) Sıklık 3 13 24 30 19, 5 36 23, 4 41 63 40, 9 57 37, 0 46 45 29, 2 35 22, 7 25 154 100 ,0 154 100 ,0 154 1,9 8,4 11 15 7,1 9,7 18 Yüzde (%) 11, 7 15, 6 26, 6 29, 9 16, 2 100 ,0 Sıklık 15 19 45 56 19 154 Yüzde (%) 9,7 12, 3 29, 2 36, 4 12, 3 100 ,0 Sıklık 15 16 49 55 19 154 Yüzde (%) 9,7 10, 4 31, 8 35, 7 12, 3 100 ,0 Sıklık 14 27 62 33 18 154 Yüzde (%) 9,1 17, 5 40, 3 21, 4 11, 7 100 ,0 Sıklık 9 14 31 64 36 154 Yüzde (%) 5,8 9,1 20, 1 41, 6 23, 4 100 ,0 Sıklık 12 9 25 60 48 154 Yüzde (%) 7,8 5,8 16, 2 39, 0 31, 2 100 ,0 Sıklık Yüzde (%) 19 12, 3 20 13, 0 28 18, 2 47 30, 5 40 26, 0 154 100 ,0 139 Tablo 5 Marka Deneyimi Algısı Ortalaması Ortalama DUYUSAL Bu markanın beş duyumdan birini bile etkilemesi satın alma davranışımı olumlu etkiler. Bu markanın, beş duyumdan biri için bile ilgi çekici olduğunu düşündürmesi satın alma davranışımı olumlu etkiler Bu markanın, beş duyumun birine bile hitap etmemesi satın alma davranışımı olumsuz etkiler. DUYGUSAL Bu markanın, duygularımı uyarması satın alma davranışımı olumlu etkiler Bu markanın, duygulara seslenmesi satın alma davranışımı olumlu etkiler Bu markaya yönelik beslediğim güçlü duygular, satın alma davranışımı olumsuz etkiler DAVRANIŞSAL Bu markanın, beni fiziksel davranışlarda bulunmaya yöneltmesi satın alma davranışımı olumlu etkiler Bu markanın, bedensel bir deneyim yaşamamı sağlaması satın alma davranışımı olumlu etkiler. Bu markanın, beni fiziksel davranışlara yönlendirmemesi satın alma davranışımı olumsuz etkiler DÜŞÜNSEL Bu markaya ilişkin uyarıcıların (reklam gibi) düşünmemi sağlaması satın alma davranışımı etkiler Bu markanın, keşfetme ve öğrenme isteği uyandırması satın alma davranışımı olumlu etkiler Bu markanın hiç bir şey düşündürmemesi satın alma davranışımı olumsuz etkiler 140 3,75 3,75 3,85 3,64 3,56 3,87 3,58 3,23 3,23 3,29 3,31 3,09 3,64 3,68 3,80 3,45 3.2 Güvenilirlik Analizi Sosyal araştırmalarda alpha değerinin 0,70 seviyelerinde olması güvenilirlik için yeterli görülmektedir (Nakip, 2006, s.146). Eğer Cronbach Alpha .00<α< .40 ölçek güvenilir değil, .40<α< .60 ölçeğin güvenilirliği düşük, .60<α< .80 ölçek oldukça güvenilir ve .80 <α< 1.00 ölçek yüksek derecede güvenilirdir (Altunışık vd, 2005, s.115). Tablo 3 Güvenilirlik Analizleri Cronbach Alpha 0,692 0,627 0,791 0,671 DUYUSAL DUYGUSAL DAVRANIŞSAL DÜŞÜNSEL Araştırmada kullanılan ölçeklere ait güvenilirlik analizi sonuçlar Tablo 3’te ayrıntılı olarak gösterilmektedir. Tabloda Cronbach Alpha değerleri hesaplanarak araştırılmıştır. Marka deneyimini ölçmek için kullanılan 12 ifadenin Crobach Alpha değeri 0,86’dır. 3.3 Marka Deneyimi Unsurlarının (Duyusal, Düşünsel, Davranışsal ve Duygusal) Analiz Sonuçları Tablo 4’te ve Tablo 5’te yer alan logit model sonuçlarına göre; Apple marka cep telefonu için yapılan analizlerde duyusal, düşünsel, davranışsal ve duygusal algı değişkenlerinden sadece duyusal algı değişkeni istatistiksel açıdan anlamlı bir değişkendir. 141 Tablo 4 Apple için Logit Model Sonuçları Değişkenler Katsayıla Standart r Hatalar zİstatistikleri Olasılı k Y=1 -2.407928 0.8374328 -2.88 0.004 0.398815 2 Bağımlı Değişken: Apple 0.2102074 1.90 0.058 Sabit Duyusal Gözlem Sayısı: 154 LR 21 =3.88 Prob> =0.0487 2 Pseudo R2 =0.0209 Log-Benzerlik=-91.091731 Buna göre duyusal algı değişkeni Apple markası cep telefonu sahipliğini pozitif yönde etkilemektedir. Modele ait marjinal etki sonuçlarına bakıldığında ise duyusal algı değişkenindeki 1 birimlik artış, Apple marka cep telefonu sahibi olma olasılığını 0.08 kat arttırmaktadır. Tablo 5 Apple için Marjinal Etki Sonuçları Değişkenler Katsayılar Standart Hatalar z-İstatistikleri Olasılık 1.92 0.054 Y=1 Duyusal 0.0814822 0.04235 Tablo 6’da ve Tablo 7’de yer alan logit model sonuçlarına göre; Samsung marka cep telefonu tercihi için yapılan analizlerde duyusal, düşünsel, davranışsal ve duygusal algı değişkenlerinden duyusal ve davranışsal algı değişkenleri istatistiksel açıdan anlamlı değişkenlerdir. 142 Tablo 6 Samsung için Logit Model Sonuçları Değişkenler Katsayıl Standart ar Hatalar zİstatistikle ri Olasıl ık 0.7658507 0.07 0.942 0.205186 -2.31 0.021 0.2059361 2.26 0.024 Y=1 Sabit Duyusal Davranışsal 0.05530 97 0.47488 83 0.46503 86 Bağımlı Değişken: Samsung Gözlem Sayısı: 154 LR 22 =7.87 Prob> =0.0372 2 Pseudo R2 =0.0372 Log-Benzerlik=-8.6848016 Buna göre duyusal algı değişkeni Samsung markası cep telefonu sahipliğini negatif yönde, davranışsal algı değişkeni ise Samsung markası cep telefonu sahipliğini pozitif yönde etkilemektedir. Modele ait marjinal etki sonuçlarına bakıldığında ise duyusal algı değişkenindeki 1 birimlik artış, Samsung marka cep telefonu sahibi olma olasılığını 0.11 kat azaltmakta, davranışsal algı değişkenindeki 1 birimlik artış ise Samsung marka cep telefonu sahibi olma olasılığını 0.11 kat arttırmaktadır. 143 Tablo 7 Samsung için Marjinal Etki Sonuçları Değişkenler Katsayılar Standart Hatalar z-İstatistikleri Olasılık Y=1 Duyusal -0.117269 0.05062 -2.32 0.021 Davranışsal 0.1148367 0.05076 2.26 0.024 Duyusal ve davranışsal algı değişkenleri Samsung marka cep telefonu sahipliğinde farklı yönde etkilere sahip olmasına rağmen bu etkinin büyüklüğü aynı olarak bulunmuştur. Hipotez 1 ve hipotez 3 kabul edilmiştir. Tablo 8 ve Tablo 9’da yer alan logit model sonuçlarına göre; diğer marka cep telefonu için yapılan analizlerde duyusal, düşünsel, davranışsal ve duygusal algı değişkenlerinden sadece davranışsal algı değişkeni istatistiksel açıdan anlamlı bir değişkendir. Tablo 8 Diğer için Logit Model Sonuçları Değişkenler Katsayıla Standart r Hatalar zİstatistikleri Olasılı k Y=1 0.0956318 0.6354404 0.15 0.880 0.3622065 Bağımlı Değişken: Diğer 0.1969003 -1.84 0.066 Sabit Davranışsal Gözlem Sayısı: 154 LR 21 =3.44 Prob> =0.0637 2 Pseudo R2 =0.0195 Log-Benzerlik=-91.091731 144 Tablo 9 Diğer için Marjinal Etki Sonuçları Değişkenle Katsayılar Standart r Hatalar zİstatistikleri Olasılı k -1.86 0.063 Y=1 Davranışsa l 0.0687441 0.03695 Buna göre duyusal algı değişkeni diğer marka cep telefonu sahipliğini negatif yönde etkilemektedir. Modele ait marjinal etki sonuçlarına bakıldığında ise davranışsal algı değişkenindeki 1 birimlik artış, diğer marka cep telefonu sahibi olma olasılığını 0.06 kat azaltmaktadır. 3.4. Demografik Değişkenlere Ait Analiz Sonuçları Tablo 10’da ve tablo 11’de yer alan logit model sonuçlarına göre; Apple marka cep telefonu için yapılan analizlerde demografik değişkenlerden medeni durum, yaş, eğitim ve gelir değişkenleri istatistiksel açıdan anlamlı bir değişkenlerdir. Buna göre medeni durum, eğitim ve gelir değişkenleri Apple markası cep telefonu sahipliğini pozitif yönde etkilemekteyken, yaş değişkeni ise Apple markası cep telefonu sahipliğini negatif yönde etkilemektedir. Tablo 10 Apple için Logit Model Sonuçları Değişkenler Katsayıl Standart ar Hatalar zİstatistikler i Olasıl ık 1.108926 -4.04 0.000 0.4701054 2.07 0.039 0.2617724 -2.27 0.023 0.1561043 3.09 0.002 Y=1 Sabit Medeni Durum Yaş Eğitim 4.479762 0.971363 7 0.593615 2 0.483078 145 1 0.465038 6 Gelir 0.2059361 2.26 0.024 Bağımlı Değişken: Apple Gözlem Sayısı: 154 LR 24 =28.50 Prob> =0.0000 2 Pseudo R2 =0.1532 Log-Benzerlik=-78.783584 Modele ait marjinal etki sonuçlarına bakıldığında ise medeni durum değişkenindeki 1 birimlik artış, Apple marka cep telefonu sahibi olma olasılığını 0.18 kat, eğitim değişkenindeki 1 birimlik artış Apple marka cep telefonu sahibi olma olasılığını 0.08 kat, gelir değişkenindeki 1 birimlik artış ise Apple marka cep telefonu sahibi olma olasılığını 0.09 kat arttırmaktadır. Diğer taraftan yaş değişkenindeki 1 birimlik artış ise Apple marka cep telefonu sahibi olma olasılığını 0.11 kat azaltmaktadır. Apple marka cep telefonu sahipliği üzerinde medeni durum değişkeni diğer değişkenlere göre daha büyük bir etkiye sahiptir. Tablo 11 Apple için Marjinal Etki Sonuçları Değişkenler Katsayıla Standart r Hatalar zİstatistikleri Olasılı k Y=1 0.1813904 0.08624 2.10 0.035 0.04756 -2.33 0.020 Eğitim 0.1108505 0.0800285 0.03625 2.21 0.027 Gelir 0.090209 0.02859 3.15 0.002 Medeni Durum Yaş 146 Tablo 12’de ve Tablo 13’te yer alan logit model sonuçlarına göre; Samsung marka cep telefonu tercihi için yapılan analizlerde demografik değişkenlerden sadece gelir değişkeni istatistiksel açıdan anlamlı değişken olarak bulunmuştur. Tablo 12 Samsung için Logit Model Sonuçları Değişkenler Katsayıla Standart r Hatalar zİstatistikleri Olasılı k 0.3699442 2.29 0.022 0.1067877 -3.13 0.002 Y=1 0.848513 9 Gelir 0.334449 2 Bağımlı Değişken: Samsung Sabit Gözlem Sayısı: 154 LR 21 =10.52 Prob> =0.00012 2 Pseudo R2 =0.0497 Log-Benzerlik= -100.6528 Tablo 13 Samsung için Marjinal Etki Sonuçları Değişkenle Katsayılar Standart r Hatalar zİstatistikleri Olasılı k -3.14 0.002 Y=1 Gelir 0.0825287 0.02626 Buna göre gelir değişkeni Samsung markası cep telefonu sahipliğini negatif yönde etkilemektedir. Modele ait marjinal etki sonuçlarına bakıldığında ise gelir değişkenindeki 1 birimlik artış, Samsung 147 marka cep telefonu sahibi olma olasılığını 0.08 kat azaltmaktadır. Hipotez 5 kabul edilmiştir. 4. SONUÇ Tüketiciler, ürünleri değerlendirirken markaların onlara sunduğu deneyimleri de göz önüne alarak satın alma kararı vermektedirler. Ürün kategorisine göre tüketicilerin marka deneyimi beklentileri artıp azalabilmektedir. Tüketim ürünlerinin bir türü olan kolayda mallarda marka deneyimi beklentisi hiç veya az olurken özellikli mallarda bu beklenti artış gösterebilmektedir. Bu nedenle, işletmeler yarattıkları deneyimlerle ürünlerini pazarlamaktadırlar. Marka deneyimi, tüketicilerin duyularına hitap eden uyarıcıların tasarlanarak sunuluş biçimi olarak ifade edilebilir. Markaların ambalajı, sunumu, kimliği vb unsurları ile tüketicilerle iletişime geçmesi sonucunda davranışsal tepkilerin oluşmasına yol açabilmektedir. Çalışmamda, marka deneyimlerinin cep telefonlarının satın alınmasındaki etkisine bakılmıştır. Brakus vd tarafından 2009 yılında oluşturulan marka deneyimi ölçeğinden yararlanılmıştır. Marka deneyimi ölçeği duyusal, duygusal, davranışsal ve düşünsel olmak üzere dört ana boyuttan oluşmaktadır. Araştırmada, Samsung, Apple ve diğer cep telefonu markalarının marka deneyimleri ölçümlenmeye çalışılmıştır. Bu kapsamda tesadüfî olarak seçilen 154 tüketiciden veri toplanarak istatistikî analizler yapılmıştır. Apple ve Samsung marka cep telefonu için yapılan analizlerde duyusal algı değişkeni Apple ve Samsung marka cep telefonu sahipliği üzerinde etkili bir değişkendir. Duyusal algı değişkeni Apple marka cep telefonu sahipliğini pozitif yönde etkilerken, Samsung marka cep telefonu sahipliğini negatif yönde etkilemektedir. Apple markasının tüketicilerin beş duyusundan birine hitap edilerek sunulmasının satışları arttırdığı tespit edilmiştir. Samsung marka cep telefonlarının ise daha akılcı satın alan tüketicilerin tercih ettiği ve duyulara hitap biçimde sunulmasının satan alan tüketici profilini olumsuz yönde etkilediği tespit edilmiştir. 148 Davranışsal algı değişkeni ise Samsung ve diğer marka cep telefonu sahipliği üzerinde etkili bir değişkendir. Bu değişken, Samsung marka cep telefonu sahipliğini pozitif yönde etkilerken, diğer marka cep telefonu sahipliğini negatif yönde etkilemektedir. Samsung markalı cep telefonu kullanıcılarını markanın yaptığı etkinliklere katılma gibi kampanyalar satın almalarını olumlu yönde etkilemektedir. Diğer marka cep telefonlarında ise tüketicilerin daha çok bu tür etkinliklere katılımlarının olumsuz yönde etkilediği tespit edilmiştir. Demografik özellikler değerlendirildiğinde; gelir değişkeninin Apple ve Samsung marka cep telefonu sahipliği üzerinde etkili bir değişkendir. Ancak bu değişken Apple marka cep telefonu sahipliğini pozitif yönde etkilerken, Samsung marka cep telefonu sahipliğini negatif yönde etkilemektedir. Bu bulgular, tüketicilerin geliri arttıkça Samsung markalı cep telefonları yerine Apple markalı cep telefonlarını tercih ettiklerini göstermektedir. Araştırmada kullanılan örnekleme yöntemi ve örnek kütle sayısı araştırmanın en büyük kısıtını oluşturmaktadır. Bundan sonra yapılacak olan çalışmalarda faktörler arasındaki ilişkiyi ortaya koyacak daha kapsamlı araştırmalar yapılmalı, örnek kütle açısından farklı coğrafi bölgelere ulaşılarak Türk tüketicilerin konuyla ilgili olarak daha net profil özellikleri belirlenmelidir. Ayrıca marka deneyimini unsurlarının belirlenmesinde; farklı sektörlere bakılması da ileride yapılacak olan çalışmalar için faydalı olacaktır. 149 KAYNAKLAR ALTUNIŞIK R, R. Coşkun, E. Yıldırım ve S. Bayraktaroğlu (2006) Sosyal Bilimlerde Araştırma Yönetemleri- SPSS Uygulamalı, Sakarya Kitabevi, 4. Baskı, Sakarya BRAKUS, J. J, B. H. Schmitt ve L. Zarantonello. (2009). Brand Experience:What Is It?How Is It Measured?Doest It Affect Loyalty?. Journal of Marketing. 73.3.ss:52-68 GEGEZ, A.E.(2007). Pazarlama Araştırmaları, 2.bs, İstanbul, Beta Basım A.Ş., HOLBROOK, Moris B ve E.C. Hirschman (1982) “The experiental aspects of consumption: Consumer fantasies, Feelings and Fun “Joornal of Consumer Research, 9, Septermber.ss:132-140 KAYA, İ. (2004) Damla Damla Pazarlama- Pazarlama ve Müşteri Aşkı Üzerine İstanbul: Babaili Kültür ve Yayıncılık KAYA,İ (2004)Pazaryeri Pazarola İstanbul: Babaili Kültür ve Yayıncılık KERİN, R. A, Ambuj, J. And Howard D. J (1992) Store Shopping experince and consumer price quality- value perceptions Journal of Retailing 68 (4) ss:376-397 KOTLER Philip, ARMSTRONG Gary (2010) Principles of Marketing, Prentice Hall,13th Edition ODABAŞI, Yavuz ve BARIŞ Gülfidan (2007) Tüketici Davranışları, MediaCat Yayınları, İstanbul PİNE, J. B. ve Gilmore, J. H. (1998), “Welcome to the Experience Economy”, Harvard Business Review, July-August, ss:97-105 NAKİP, M Pazarlamada Araştırma Teknikleri (2006) Seçkin Yayıncılık 3. Baskı SCHMİTT B.. H. (1999), “Experiential Marketing”, Journal Of Management, 15, ss:53-67. TORLAK, Ömer, ALTUNIŞIK Remzi, ÖZDEMİR Şuayip (2006) Postmodern Dünyada Tüketimi Yeniden Anlamlandıracak Yeni Müşteri, Hayat Yayıncılık İletişim, İstanbul TORLAK, Ömer (2000) Tüketim: Bireysel Eylemin Toplumsal Dönüşümü, Inkılab Yayınları,İstanbul http://www.jackmorton.com/pdf/jack-morton-best-experience-brands.pdf Erişim 20.03.2014 150 ÜRETİM VE KALKINMA EKONOMİSİ * SORUNLARI VE YÖNETİMİ Sadettin Özen1, Samet Gürsev2 1 Prof. Dr., Maltepe Üniversitesi, İ.İ.B.F. Ulus. Tic. Ve Loj. Yön. Bölümü, sadettinozen@maltepe.edu.tr 2 Doktora Öğrencisi, Marmara Üniversitesi, Özet Üretim ve kalkınma ekonomisinin temel sorunu, talebin, sektörlerin özgün ve stratejik üretim önceliklerinin görülmesi, somutlaştırılması sorunudur. Bu süreçte orta ve uzun dönemli karar ölçütlerin dışında marjinal karlılık karar ölçütlerinin dikkate alınması girişimin sabit yatırım, sosyal sermaye ve işletme sermayesi girdilerinin belirli ölçülerde heba olmalarına yol açabilmektedir. Bu sorun süreçlerinde yatırım ve üretim girdilerinin, katma değerlerin, ortalama değerlerin dikkate alınmasını önemli ve gerekli kılmaktadır. Yeni üretim ve uygun üretim olanaklarının, kalite, marka, tüketim, pazar olanakları karar yöntemlerinin; sosyal algı ve düşüncelerinin; uygun girişim, yatırım ve işletim koşullarının, sosyal psikoloji etkilerinin araştırılması işlerini kapsamaktadır. Üretim ekonomisi sektörlerde arz, talep ve fiyat dengesi, maliyet ve gelir analizi, kar, zarar, katma değer değişim süreçlerini temel alır. Üretim ve kalkınma ekonomisi sorunları ilgili sektör ve iş alanlarında verimlilik, karlılık, süreklilik, esneklik, girişimcilik; geliştirilebilirlik, değiştirilebilirlik ölçütleri yönlerinde araştırılır, çözümlenebilir. Üretim ve üretim ekonomisi araştırması sektörlerin, üretimin uzun solukta deterministik, analitik ve sentetik üretim fonksiyonları tanımlamaları, çözümlemeleri ile gerçekleştirilir. Çalışma bu yönlerde sektörler ve iş süreçlerinde optimum makul kararlar için yöntemler ile nesnel ölçütler, öncelikler araştırmaya önem verdi. Sektörlerde girişim ve yatırım kararlarının marjinal ve ortalama verimlilik, karlılık, katma değer ilkelerini, yöntemlerini, analitik ve parametrik formüllerini tanımlama temellidir; amaçlıdır. Girişim ve yatırım * İstanbul Kültür Üniversitesi İİBF’si 2014 Üretim Ekonomisi Kongresinde sunulan bildiriden çıkarılmıştır. 151 kararlarının nesnellik, öznellik, özgürlük, bütünlük ve özgünlük düşünceleri ile somutlaştırılması odaklıdır. Aynı yönde yatırım yapılabilirlik kararlarında sabit yatırım maliyetinin; talep miktarının, talebin gelir ve ücret düzeylerinin önemli belirleyici olduğu görülür. Ortalama ve standart sapma değerlerinin önemli olduğu görülür. Sektörler ve iş kolları süreçlerinde yine uzun dönemli büyük iş hacimli teknoloji değiştirme girişim, yatırım ortalama ve marjinal değerler ilişkileri, çözüm öncelikleri ölçülerinin ekonomik olarak birbirlerine yaklaşmakta olduğu görülür. Anahtar Kelimeler: Üretim, teknoloji ve kalkınma ekonomisi, marjinal ve ortalama verimlilik, karlılık, stratejik çözümleme ve planlama. ABSTRACT THE BASIC PROBLEMS IN THE DEVELOPPİNG PRODUCTION ECONOMICS The basic problem of the developing production economics is to estimate the balance of demand and supply, the priorities in sectors and product capacities, and also investment capitals. In the developing process it is important the visions and long term planning decision criteria, the medium term planning decision criteria because of the using productivity investment capitals. The solutions of these problems are to increase the importance of the average costs and also investments with added values. These problems are to increase the importance of the social perceptions and responsibilities depending on benefits. So, this study has focused the investigating optimum and economic solutions of the priorities in sectors and product capacities, and also investment capitals in sectors. The study has researched the as the maximizing the productivity, the economic and social benefits. In the same way, this study’s goal is to bring out analyzing the productivity problems depending on the developing production economics models. So the developing production economics concepts are tried to be defined accordance with the views of the realism, empiricism, pragmatism and rationalism. Key Words. Production economics, productivity, visions, long term planning, decision criteria, demand, sectors and product capacities, investment capitals. 152 GİRİŞ Üretim ve kalkınma ekonomisi sorunu bütün sektörleri ve iş alanlarını, sosyal etkinlikleri, üretim süreçlerini ve ilişkileri kapsayan genel bir sorundur. Üretim ve kalkınma ekonomisi sorunu bilgi, kültür, bilim, sağlık, teknik, eğitim, mühendislik, üretim, teknoloji, araştırma geliştirme, ekonomik kalkınma süreçleri teori ve uygulama ekonomileri ile ilişkilidir. Süreç ve iş kolları üretim ve kalkınma ekonomisi sorunları teorileri, uygulamalı mikro ekonomi teknikleri, girişimleri; verimlilik, karlılık, süreklilik, bütünlük, esneklik; geliştirilebilirlik, değiştirilebilirlik ölçütleri yönlerinde araştırılır, çözümlenebilir. Üretim ekonomisi, mikro ekonominin üretim, üretim yönetimi süreçlerine bağlı teknik araştırma ve uygulama hizmetleri, ürün uygulanmaları doğrultusunda ortaya çıkar. Sektörler ve firmalar düzeyinde üretim faktörleri, arz ve arz maliyeti, talep, arz ve talep dengesi, fiyat dengesi, gelir, kar, katma değer, zarar değişim ilkelerini ve karar yöntemlerini araştırır. Üretim ekonomisi belirli sektör ve iş alanlarında araştırma geliştirme, eğitim öğretim, teknik, teknoloji, üretim, kalkınma ve sağlık süreçlerine uygulanmakta ve süreçler ile biçimlenmektedir. Bu düşünceler yönünde bilgi ekonomisi, eğitim ekonomisi, enerji ekonomisi, sağlık ekonomisi, araştırma ekonomisi, tarım ekonomisi, üretim ekonomisi, işletme ekonomisi, ulaştırma ekonomisi, büyüme ve kalkınma ekonomisi, dünya ekonomisi ve uygulamaları temellidir, amaçlıdır. Dolayısı ile çalışma öncelikle üretim modeli ve fonksiyonu, üretim girdileri, yatırım sermayesi ve verimliliği, yatırımın yapılabilirliği, uzun dönemli birim maliyeti, birim ikinci el fiyatı, sermaye stoku, arz ve talebin gelecek uygun dengelerini, üretim sürecinin kar zarar ölçütlerini, büyüme ve sektör sorunlarını ve çözümleme yöntemlerini araştırma ve açıklama odaklıdır. Üretim ve büyüme modellerini, sektörlerin özgün ve stratejik üretim önceliklerini ve biçimlerini açma amaçlıdır. Süreçlerde, ülkede insanların gelir, sosyoekonomik ve refah düzeylerini, sosyal psikoloji, algı ve girişimci düzeylerini, katma değerleri üretme yükseltme ölçütlerini araştırma ve tartışma amaçlıdır. 153 Bu yönde çalışma üretim ve yatırım ekonomisinin karar ölçütlerine ilişkin deterministik, analitik ve sentetik bazı yöntemlerin ortaya konmasına, yerel ve sektör süreçlerine ilişkin değerlendirmelerine yönelikliktir. Orta ve uzun dönemli üretim temel karar ölçütlerini, biçimlerini ve etkilerini ortaya koymaya çalışır. Yatırım ve üretim girdilerinin, kaynakların orta ve uzun dönemli önemli marjinal verimlilik ve karlılık karar ölçütlerini girişimin sabit yatırım, sosyal sermaye ve işletme sermayesi girdilerinin ekonomiklik ölçütlerini ortaya koymaya çalışır. Kaynakların heba hallerini; heba olmadan ekonomik kullanım ölçütlerini ortaya koymaya çalışır. 1. ÜRETİM EKONOMİSİ MATERYALİ, YÖNTEM TEMELLERİ Ekonomik büyüme, kalkınma süreçleri ve yönetimleri birbirlerine bağlı, birbirlerini destekleyen süreçlerdir. Kalkınma, bölgesel toplumsal kültür, bilgi, eğitim öğretim, bilim, sermaye, teknik, talep, üretim ile sosyoekonomik bütünleşik iç gelişmeleri; sosyal algıları, sosyal sorumlulukları, sosyal katkıları, değerleri ve katılımları kapsar. Sosyal kültür, vicdan, sanat, sosyal verim ve kalite, sosyal birikim ve sermaye değerlerini gerektirir. Ekonomik kalkınma ve üretim ekonomisi aynı yönde kaliteli eğitim, araştırma geliştirme, üretim ve toplam verim dönüşümleri yaratma temellidir. Bu bakış açıları ile üretim ve büyüme ekonomisi, kalkınma ekonomisi yöntemleri, sınırları bütünleşik olarak şöyle ortaya konmaya ve verilmeye çalışılmıştır. 1.1. Üretim Ekonomisi Temel bilgileri Üretim ekonomisi deterministik, analitik ve genel olarak açıklanabilmesi için öncelikle üretim, tüketim, üretim olanakları, süreç, model, yönetim temel kavramlarının tanımlanmasında yarar görülmektedir(Dinler, 1994; Karayalçın, 1979; Gökdere, 1991). Üretim: Üretim, toprak, toprak altı ve toprak üstü doğal kaynaklar, üretim tesisleri, sermaye, emek, nitelikli personel üretim olanakları 154 kullanılarak örgütlenerek mal ve hizmetin elde edilmesine denir. Meyve, sebze, hayvan yetiştirmek; makine, giysi, salça, şeker yapmak; araca, insana bakmak, bozulanı onarmak, yolcu ve eşya taşımak, öğrenci yetiştirmek üretim etkinlikleridir. Üretimin parasal karşılığına gelir denilir. Üretim sonuçları genel olarak tüketim, tasarruf, üretim, yatırım, ihracat olarak kullanılır. Tüketim: Tüketim, gereksinimlerin direkt karşılaması, fayda sağlanması doğrultusunda mal ve hizmetin kullanılması işlemidir. Ekmeğin yenmesi, otomobil gezintisi, eğitim öğrenim alınması tüketim olaylarıdır. Üretim Olanakları: Bir ülkenin veya bölgenin üretim olanakları toprak, toprak altı ve toprak üstü doğal kaynaklar, üretim tesisleri, sermaye, emek, nitelikli personel ve örgütlenme düzeyi toplamlarından oluşur. Belirtilen üretim olanakları belir bir zaman kesitinde sınırlıdır. Dolayısıyla ele alınan zaman kesitinde ve döneminde üretim miktarı, bu sınırlı üretim olanaklarına, üretim ve büyüme politikalarına bağlı olarak belirli özellikleri ile sınırlıdır(Dinler, 1994; Gökdere, 1991). Süreç: Sistemlerin, unsurların belirli bir zaman ve mekan çerçevesinde belirli amaçları ve işlevleri gerçekleştirmek için oluşturulan etkinlikler, olaylar bütünlülüğüdür. Sorun: Sorun genel olarak süreçlerde oluşan darboğazlara, sıkışıklıklara sınırlı kaynakların, olanakların etkin ve uygun biçimlerde dağıtımı ve kullanımı zorunluluklarına bağlı olarak ortaya çıkar. Sorun basit tanımı ile olayların, süreçlerin temel ilkelere, kısıtlara ve amaçlara ters yönde gelişmesine bağlı olarak ortaya çıkar (Türk Dil Kurumu; Karayalçın, 1979). Aynı yönde sorun olayların geçmişten bugüne, geleceğe uzantılarının; bilimsel doğrular, ilkeler ve kurallar, toplulukların genel amaçları çerçevesinde neden-sonuç ilişkileri, yarattıkları olumsuz etkileri ortaya konarak belirlenir. Sorunlar olayların uzantılarının insanların ve toplulukların dönemsel genel doğruları, ilkeleri, kısıtları, amaçları ile uyumsuzluklar yaratması, insanlara rahatsızlık ve endişe vermesi sonuçlarına bağlı olarak belirirler; insanların olayların gelişim uzantılarını arzuları, amaçları doğrultusunda düzenleme, yönlendirme, kullanma 155 amacına ve ekonomisine paralel olarak önem ve öncelik kazanırlar. Başka bir deyiş ile sorun süreçler içinde olaylar çizgisinde kısmi bilgiler ve olaylar arasında somut ve belirli ilişkilere dayalı olarak amaçlanan somut bilgilerin elde edilmesi yönünde tanımlanır. Bu yönde sorunların çözümü ise olayların uzantılarını, insanların amaçları çerçevesinde bilimsel ilkeler, modeller, yöntemler, teknikler doğrultusunda düzenleme ve bu olaylardan ve tekniklerden yararlanma işlemi, işi şeklinde belirginleşirler. Araştırma: Bilgiyi, bilimsel ilkeyi, yasayı fark etme ve bulma; ürün geliştirme ve üretme etkinliğidir. Araştırma insanlığa fayda sunmak amacıyla doğa, fizik, teknik ve sosyal olaylardan, objelerden, ekonomik kaynaklardan, arz ve talep oluşumlarından; olanaklardan ve temel bilimlerinden; bilgi, bilim, model, yöntem, ekonomi, yöneylem düşüncesi ilkeleri ve yöntemleri ile yeni bilgi, ürün, sistem, üretim süreci ve yöntemi belirleme, geliştirme, üretme etkinlikleridir. Model: Sistemin belirli üretim amacı için üretim süreçlerinin dinamik, fiziki yapısını tanımlayan, ana işlevini belirleyen kısıt, kapasite ve amaç bağıntıları kümesidir. Model matematik ifadeleri; sistemin veya sürecin karakteristik yapısının parametresini, katsayını, kontrol edilebilir ve edilemeyen kontrol büyüklüklerini içerir. Model sistemin sürecin tüm üretim olanaklarını verimli kullanımına aracılık eder. Model ayrıca kapalı ya da açık olarak sorunun çözümüne olanak verecek bir yöntem, yöntemler dizi ima eder veya içerir(Karayalçın, 1979). Yöntem: Yöntem, kısa bir tanım ile fizik ötesini, bilinmeyenleri bulma ve belirleme aracıdır. Süreçlerde olaylar çizgisinde kısmı verilere, bilgilere ve olaylar arasında somut değişmez ve kararlı ilişkilere, yasalara, kısıtlara dayalı olarak somut, belirsiz, bilinmeyen amaç bilgilerin bilinmesi yönünde ilkeler, aksiyomlar, ifadeler sistemi biçimde tanımlanır(Karayalçın, 1979). Yönetim: Yönetim bilimleri insanlığa ilişkin gereksinimleri etkin biçiminde karşılanmaları temelli ve amaçlı düşünce ve yöntemler toplamı olarak tanımlanır. Yönetim bilimleri bireylerin ve toplumların fizyolojik, ekonomik, güvenlik, psikolojik, sosyolojik, saygınlık gereksinimlerinin 156 etkin olarak karşılaması amacıyla üretim olanaklarının sağlanması aşamalarına ilişkin öngörüler, ilkeler ve yöntemler bütünlüğü ve uygulamaları biçiminde ele alınır(Koçel, 1998). Bu bağlamda yönetim bilimleri ve yaklaşımları klasik, neo klasik, modern yönetim, post modern yönetim ileri teorileri, biçimlerinde ilerletilir(Koçel, 1998). Yönetim bilimlerinin temeli fizik, matematik, ekonomi, istatistik, teknik ve yöneylem araştırması bilimleri ile psikoloji, sosyoloji, sosyal psikoloji, sağlık, eğitim bilimleri; süreçlere ve gereksinimlere uygun sentezleridir. Yönetim bilimleri temel olarak; politika, plan, program kavramları ile bunları belirleme, planlama, örgütleme, isteklendirme, koordine etme, denetleme ve bütçeleme çalışmalarını kapsar. Bu yönde yönetim bilimleri gerek yukarıda belirtilen bilim dallarındaki gelişmeler, gerekse karar verme, planlama ve optimizasyon teknikleri, internet olanakları ile neo klasik ve modern yönetim yaklaşımlarındaki gelişmeler doğrultularında post pozitivist, post modern yönetim teorileri ve yaklaşımları biçimlerinde gelişmiştir. Üretim ve kalkınma ekonomisi ve yönetimi sorunları birbirini izleyen birbirine paralel sorunları içeren geniş kapsamlı aşamaları, derinlikleri olan bütünleşik temel bir sorundur. Dolayısı ile sorunun çözümü, çözüme uygun birbirini izleyen birbirine paralel kapsamlı karar yöntemlerini, yönetim biçimlerini gerektirir. Üretim ve gelişme ekonomisinin temel materyalleri mikro ekonomi, işletme ekonomisi, ölçek ekonomisi, piyasa ekonomisi, yatırım ekonomisi, sektör ve üretim süreci ekonomisi, kalkınma ekonomisi teorileri ve yöntemleridir. Aynı yönde üretim süreçlerinde üretim fonksiyonu ve analizi, başa baş noktası analizi, bu günkü net değer analizi, fayda maliyet analizi, iç verimlilik analizi, lineer programlama ile sektör analizi, üretim ve stok analizi, ikinci el analizi, üretim sermayesi ve amortisman analizi yöntemleridir. Bu karar analizleri bütünleşik modelleri yönlerinde büyüme ve kalkınma modelleri gelişir, geliştirilir. 1.2. Üretim Fonksiyonu ve Analizi Üretim süreci bir bütün olarak ele alındığında üretim modelinde L emek, K sermaye stoku, T teknoloji, G dış ticaret dengesi kaynak girdisi üretim olanaklarına bağlı olarak Y üretim/milli gelir fonksiyonu; 157 Y GL f L, K , T , G biçiminde tanımlanabilir. Bu üretim ve gelir fonksiyonu üretim sistemine, teknolojisine, girdileri marjinal verimlerine bağlı olarak belirli dönem içinde “yatık s” biçiminde ortaya çıkması beklenir. Üretim olanaklarına bağlı üretim gelir fonksiyonu incelendiğinde; aynı süreçte üretim sistemi kapasitesine uygun üretim olanaklarının artırılması durumunda üretim fonksiyonunun sağ tarafa doğru kayarak büyüyebileceği görülür. Yine ileri teknolojili ve kaliteli üretim olanakları ile yeni üretim sisteminin geliştirilmesi ile üretim fonksiyonunun yukarı sol tarafa doğru da kayarak büyüyebileceği ön görülür. Modelde amaçlara, ekonomik koşullara ve işleyişe bağlı olarak aranan çözüm için üretim ve gelir fonksiyonun geliştirilmesinde L emek, K sermaye stoku, T teknoloji, G dış ticaret dengesi kaynak girdisi olanakları arasında ekonomik analitik bağıntılar geliştirilmesi gerektiği belirginlik kazanır. Bu gelir/üretim fonksiyonunun dönem içinde analitik olarak incelendiğinde Y mutlak üretim/ gelir artışı; Y dY Y Y Y Y dK dL dG dT K L G T biçiminde tanımlanabilir. Bu yönde ele alınan dönem içinde işleyen üretim sisteminin üretim olanakları artışına bağlı yıllık Y üretim atışı ile Y / Y biçiminde tanımlanabildiği görülür. Büyüme oranının Y / Y 0 biçiminde artışı üretim alt yapı kapasitesinin kullanım büyüme oranının olanaklarının bulunduğu, üretim girdilerinin artırılmakta olduğu ve kullanılması gerektiği anlamına gelir. Diğer ifade ile büyüme oranının Y / Y 0 durumlarında üretim girdilerinin üretim alt yapı kapasitesi yönünde ya kullanılamadığı ya da üretim alt yapı kapasitesinin ve girdilerinin tam kullanılma ilişkilerine erişilemediği anlamına gelir. Üretim girdileri ve üretim alt yapı kapasitesinin Y / Y 0 koşullarında kullanılması ve bu üretim koşullarında başka üretim modeline geçilmesi 158 üretim alt yapısı sermaye ve potansiyel üretim girdilerinin heba olmasına, sosyal maliyetlerin gereksiz artışlarına yol açar. Bu gerçeklik yönünde, Y 0 için; Y 0, L Y 0, T Y 0, K Y 0 G biçiminde marjinal artımlarının “0” değerlerine yaklaştırılmasının gerek koşul olduğu belirginlik kazanır. Bu yönde dönem içinde Y üretim ve gelir fonksiyonunun maksimum değeri; marjinal artım denklemlerinin “0” ve Y 0 civarında ortak çözümleri Lo, To, Ko, Go üretim olanakları girdileri değerlerinde ortaya çıkabilir. Aynı işletme döneminde toplam gelirin maksimum değerine yakın çalışma koşullarına yaklaşıldığı ölçülerde üretim girdilerinden ve üretim sisteminden azami verim sağlanmakta ve üretim girdileri arasında kararlı, optimum dengelerin oluşturulmakta olduğu görülür. Bu değerlendirmelerden Y üretim/gelir fonksiyonunun maksimum değerini veren Lo, To, Ko, Go optimum değerleri civarı ele alınan dönem içinde belirtildiği biçimde, üretim girdilerinin marjinal verimlerinin ve büyüme oranının, “0” sıfıra yaklaşmakta olduğunu belirginlik kazandırır. 1.3. Büyüme ve Sermaye Stoku Artış Oranı Bu ekonomik büyüme ve üretim modellerinde büyüme oranı, genel olarak gelir artışının toplam gelire oranı ya da sermaye stokun artışının toplam sermaye stokuna oranı biçiminde, Y K s Y K olarak tanımlanır. Bu ifadede, s tasarruf yüzdesini, yatırım/üretim girdileri verimliliğini K üretim artışını ve büyümeyi sağlayan sermaye stoku artışını, K = üretimde olan toplam sermaye stokunu 159 gösterir. Net büyüme oranı ise bu büyüme oranı ifadesinden nüfus artış oranı etkeni çıkarılarak elde edilir. Bu bağlamda ekonomik büyüme sürecinde işletme ve yatırım etkinliklerinde aşağıda belirtildiği şekilde mevcut K sermaye stokunun; K K olarak artması gerekli görülmektedir. Burada K ile Y arasında yukarıda belirtilen basit bir ilişki bulunduğu görülür. Burada I toplam tasarruf/yatırım değerinden K mevcut sermaye stokunun amortisman/faiz maliyetinden farkı olarak K sermaye stoku artışının, K I K.D biçiminde sıfırdan büyük olması gerekir. Burada K 0 , o ülkede sermaye birikimi ve yatırımların dönemsel büyüme yaratabilecek ölçülerde olmadığı, yetersiz olduğu anlamına gelir. Bu yönde bilinen sermaye faiz oranına ve yatırım planlamasına bağlı amortisman/faiz maliyeti D katsayısı ifadesi, K ifadesinde yerine konulur ise K ifadesi, K I K .D I K r H (1 r ) n n K (1 r ) 1 biçiminde tanımlanır. Bu ifade de; H = Sermaye stokunun işletme dönemi sonundaki kalan hurda değeri, r = Sermaye stokunun faiz yüzde değeri, n = Sermaye stoku işletme dönemi süresi olur. Yukarıda ifadede K 0 için I / K D olması gerekir. Üretim ve kalkınma ekonomisiinde toplam amortisman ve hurda değerinin mevcut sermaye ve yatırım artışı ile artmakta olduğu, üretim ve sermaye stoku artışı için daha çok tasarruf, yatırım sermayesi ve pazar gerektiği görülür. Süreçte sermaye ve üretim girdileri yatırımları bu ifadeler ile dengeli biçimlerde ele alınmaları doğaldır ve temeldir. 160 1.4. İkinci El Değeri Gelişmekte ve orta gelir düzeyli ülkelerde araçlar ve yatırımlar ikinci el olabilir. Bir aracın/tesisin geometrik seri işletme ilişkileri koşullarında ilk x yıl sonra, ilk satın alma ve geri ödeme temelli işletme koşullarına bağlı A0 olarak Ax deterministik analitik satış değeri ifadesi; (1 r ) n (1 r ) x 1 C Ax r (1 r ) n x elde edilir. Bu ifadede yine hurda değerli yıllık sabit C yerine ifadesi konulur, uygun biçimlerde sadeleştirilir ve Ax değeri yalnız bırakılır ise, Ax determinitik analitik satış sermaye/amortisman maliyeti değeri ifadesi (1 r ) x 1 H (1 r ) n Ax A0 (1 r ) x n A0 (1 r ) 1 bulunur. Liberal, neo liberal büyüme ve üretim modellerinde tesislerin sektör ve yer ikinci el işletme değişikliklerinde teknolojinin ve sermayenin kalan değerine dikkat etmek, piyasasını buna göre yönetmeye önem vermek gereklidir. 2. ÜRETİM KARAR YÖNTEMLERİ VE ÖLÇÜTLERİ Uzun dönemli üretim girişimi, yatırım ve işletme araştırma geliştirme projeleri yapılabilirlik karar ölçütleri; maliyetlerinin, gelirlerinin bugünkü değerlerinin hesabına ve fırsat maliyetleri ile değerlendirilmesine, planlama ve yapılabilirlik kararlarına dayanır. 161 2.1. Uzun Dönemli Olabilirlik Ölçütü Uzun dönemli üretim süreçleri yatırım ve işletme giderleri şöyle hesap ve tahmin edilebilir. Uzun dönemli planlamada toplam gelirden toplam maliyetin çıkartılması ile projenin yapılabilirlik ölçütü bugünkü net değeri ifadesi ( BND ); Gi M i H i (1 r ) n i 1 (1 r ) n BND A0 biçiminde yazılır(Karayalçın, 1979; Birdal, 1986; Öney, 1987). Bu ifadelerde; A0 = Projeye ait yatırım giderlerinin işletmenin başlangıç yılındaki sermaye ve faiz yükü toplamı, Pb, M i = i . yıldaki işletme gideri veya maliyeti, Pb/yıl r = Projenin yıllık gelir ve giderlerini güncelleştirme faiz yüzdesi değeri, n = Projenin yıl olarak işletme dönemi süresi Gi = i . yıldaki gelir, Pb/yıl H = Dönem sonundaki hurda değeri, Pb değerlerini gösterir. İfade de Gi M i yerine, Gi M i f1 m1 qo (1 a) i eşitliğin sağ taraf ifadesi konulur ve toplam önündeki ifadenin geometrik dizi ve yine a r olduğu varsayımı yapılır ise yatırım projesi BND ifadesi, 162 n 1 a 1 a BND A0 ( f1 m1 )qo 1 r a 1 r H (1 r ) n biçiminde düzenlenebilir. Son ifade de f 1 = Birim başına ortalama işletme geliri, Pb /birim, m1 = Birim başına ortalama işletme gideri, Pb/birim, q 0 = İşletmenin açılış yılındaki trafik talebi miktarı, birim/yıl a = Talepteki yıllık artış yüzde değeri, değerlerini gösterir. Yukarıda verilen BND değerinin BND 0 olması durumu, yatırımın yapılabilir olduğu anlamına gelir. Yine, BND ifadesinin BND=0 koşulundan yatırım ortamının beklenen ortalama değerleri ile yatırımın mali ve ekonomik yönden işletilebilirlik ölçütünü ortaya koyan değerleri hesaplanabilir ve bu hesaplanan değer ile sektörde gözlem yolu ile saptanan gerçek değerler karşılaştırılıp değerlendirilerek yatırımın işletilebilirlik dereceleri gerçekçi ve somut biçimlerde belirlenebilir. Uzun dönemli planlamada işletmenin dolayısı ile projenin, yatırımın gelecekteki talep değişimleri göz önünde bulundurularak süreçte avantajlı, dezavantajlı durumlar değerlendirilir, hesaba dâhil edilir. 2.2. Gelir ve Birim Maliyet Yukarıda verilen A0 ifadesinde hurda değeri güvenli kararlar yönünde ihmal edildiğinde yine, işletme sistemi alt yapı ve tesis yatırım maliyetine bağlı yapılabilirlik koşulu altında arz ve talep ekonomik dengesi ve bu dengeye bağlı işletme geliri; 163 f1q0 A n 1 a 1 a 1 r a 1 r m1 q0 biçiminde hesaplanır. Buradan sistemin alt yapı ve tesis yatırım maliyeti bileşenini içeren mt “uzun dönemli ortalama yatırım ve işletme birim maliyeti” değeri veya fonksiyonu, f1 mt olur. Bu ifade A n 1 a 1 a q0 1 r a 1 r m1 mt ifadesi marjinal sıkışma ve bekleme maliyet bileşenini içermemektedir. Bu ifade ile bulunan yatırımın ortalama maliyet ve piyasa fiyat değerleri ilişkileri, yatırımın mali ve ekonomik yönden işletilebilirlik ölçütünü veren BND=0 koşulunu sağlar. Hesaplanan değerler ve piyasa saha gözlem çalışmaları ile elde edilebilecek gerçek değerler karşılaştırılarak yatırımın işletilebilirlik ölçütü ve koşulları belirlenebilir. Bu yönde ayrıca araştırma ve yatırım projeleri seçenekleri ayrıca fırsat maliyeti ölçütleri ile değerlendirilir. Bir sektör veya proje seçeneklerinin fırsat maliyeti seçilen seçeneğin üretilmesinden vazgeçilmesine bağlı olan kazanç kaybından doğan maliyettir. Belirli bir yatırım araştırmaları çerçevesinde araştırma ve yatırım seçeneklerinden toplam maliyeti küçük, fırsat maliyeti büyük seçeneğin uygun olduğu görülür. 2.3. İşletmelerde Kar/Zarar Süreçleri ve Ölçütleri Bir işletmenin yönetim kararları için daha çok dönemsel maliyet ve gelir fonksiyonları ile tanımlanıp analizleri temeldir. İşletmenin dönemsel sabit sermaye, arz miktarı büyüklüklerine bağlı üretim, sıkışma-bekleme, 164 arz ve yönetim maliyet bileşenlerini içeren dönemsel toplam maliyet fonksiyonu şöyle tanımlanabilir. M (q) m0 m1q m2 q 2 Dönemsel talebe ve fiyata bağlı toplam gelir fonksiyonu ise şöyledir. G(q) ( p0 q)q Üretim süreçlerinde, son birim ürünün oluşturduğu toplam maliyet, toplam gelir, toplam kar, toplam zarar farkı kavramları ve büyüklükleri ile ortalama maliyet, ortalama gelir, ortalama kar, ortalama zarar kavramları ve büyüklükleri oldukça önemli karar ölçütleridir. Bir üretim sürecinde son birim ürünün oluşturduğu toplam maliyet, toplam gelir, toplam kar, toplam zarar farkı büyüklükleri aynı zamanda sıra ile marjinal maliyet, marjinal gelir, marjinal kar, marjinal zarar olarak da tanımlanır. Bu kavramlar temelli bir işletmenin kar ve zarar koşulları, değerleri şöyle tanımlanır, irdelenir(Dinler, 1994; Gökdere, 1991). Bir işletmenin q( p) arz/hizmet düzeyine bağlı karlılık koşulu, G(q) toplam gelirin M (q) toplam maliyetten büyük veya eşit olması koşulu temeldir: K ( q) G ( q ) M ( q ) 0 . İşletmenin q( p) arz/hizmet düzeyine bağlı karlılık koşulunda K (q) 0 olması durumu, işletmenin karlılık için başa baş üretim sınır değerlerini, bir diğer deyiş ile ekonomik üretim başlangıç son değerlerini verir: G(q) M (q) ( p0 q)q (m0 m1q m2 q 2 ) 0 . 165 Arz ve talep q( p) değişkenine bağlı ikinci dereceden bir bilinmeyeni denklemin çözümünden bulunan kökler ile; sanal iki kök işletmenin zarar sürecinde çalıştığını, gerçel iki kök işletmenin karlı üretim süreci aralığı değerleri bulunduğunu, gerçek bir kökü işletmenin normal karlı bir üretim durumu bulunduğunu, ortaya koyar. Bu yönde, örneğin yukarıda verilen ikinci dereceden denklemin m0 ( p0 m1 )q (m2 )q 2 0 biçiminde düzenlenmesinden sonra karlılık gerçek kökü için denklemin diskirimant kök içi ifadesine ait, ( p0 m1 ) 2 4(m2 )m0 0 ifadesi elde edilir. Bu ifadeden karlılık için m0 işletmenin sabit sermaye ve işletme maliyetinin, m0 ( p0 m1 ) 2 4(m2 ) koşulunu sağlaması, sağ taraftaki değere eşit veya ondan küçük olması gerektiği görülür. Diğer yandan işletmenin q( p) arz/hizmet düzeyine bağlı öngördüğü işletme karar dönemlerinde karın maksimum, zararın minimum olmasını amaçlar. Bu yönde, kar fonksiyonu K (q) ’nin türevi olarak marjinal kar/zarar fonksiyonu, K ' (q) G ' (q) M ' (q) p0 2q m1 2m2 q 0 166 koşulunu sağlaması beklenir. Buradan maksimum kar/minimum zarar için marjinal gelirin marjinal maliyete G ' ( q) M ' ( q) eşit olması beklenir: Aynı yönde maksimum kar/minimum zarar için uygun üretim miktarı, uzun dönemli yatırım kararı üretim miktarı değeri qk p0 m1 2(m2 ) olarak bulunur. Bu üretim düzeyi değeri ifadesi, maksimum kar/minimum zarar koşulunun yukarıda verilen G(q) toplam gelir fonksiyonunun M (q) toplam maliyet fonksiyonundan büyük ya da en eşit, başa baş olmaları; yani G(q) M (q) durumlarını ortaya koyar. Burada m0 ve q k kritik değer ifadelerinin incelenmesinden bir yandan, piyasada p0 talep başlangıç fiyatının, p0 m1 olması gerektiği; diğer yandan birim fiyat değişim oranı ile m2 üretim miktarı sıkışıklık maliyeti toplamının ters yönde etki yaptığı görülür. Üretim kanallarında üretimin miktarının veya üretim miktarı kapasite oranının belirli değerlerinin altında olması durumunda m2 üretim miktarı sıkışıklık maliyet katsayısı değeri de ihmal edilebilecek derecede küçük olabilir. 2.4. Katma Değer İşletmelerin ve sektörlerin üretim katma değerleri/katkı payları dönemsel gelir, maliyet ve kar ilişkileri yönlerinde somutlaşır. Bu tanımlamalara göre, üretim sistemlerinde üretimin katma/katkı değeri aşağıdaki gibi tanımlanır. katma değer =gelir- değişken maliyet =sabit maliyet işletme karı katma değer ( p0 q)q (m1 m2 q)q m0 kar katma değer ( p0 q)q (m1 m2 q)q m0 167 Bu ifadelere göre üretim arzı katma değeri, ekonomik olarak, m0 yıllık sabit maliyetten büyük olması gerektiği açıklık kazanır. Bunun için talebe bağlı fiyat birim maliyet ilişkisinin, ( p0 q) (m1 m2 q) m0 q olması gerektiği görülür. Aynı yönde üretim arzı maksimum katma değerlerinin, karın maksimum değerlerinde gerçekleşebileceği açıktır. Üretim sistemlerinin katma değeri, sosyoekonomik etkinliklere bağlı sabit yatırım ve işletme sermayesi girdileri, vergi, net kar/faydalar ile yaratılan diğer sosyal faydalar toplamlarından oluşabileceği görülür. Katma değerler yeterli pazar, alış veriş oluşumu oranlarında artar; etkinlik temelli somut gelir, sosyal faydalar kazanım ile kullanıcıların gerçekten sosyoekonomik kalıcı kazanımlar oluşumlarını işaret eder. Üretim arzı ilişkilerinde büyük katma değerlerin büyük pazar ve sosyal paylaşımlarını gerektirdiği görülür. 3. EKONOMİK BÜYÜME MODELLERİ Üretim ve büyüme süreçlerinde üretim ve ekonomik büyüme modellerinin temel amacı yukarıda belirtilen üretim olanaklarının, girdilerinin yüksek verimlilik ile kullanılmasına odaklıdır. Dikkate değer ekonomik üretim büyüme modelleri başında Klasik büyüme modeli, Keynesyen büyüme modeli, Rostow büyüme modeli, Neo-Keynesyen Harrod-Domar büyüme modeli, Neo-klasik büyüme modeli, Solow modeli, İçsel büyüme modeli Sürdürülebilir en büyük ekonomi büyüme gelir(Jones, 2001; İşgüden, 1985; Krgel, 1982). Neo-Keynesyen Harrod-Domar büyüme modeli üretim fonksiyonu emek ile birlikte sermaye ve yatırım girdilerinin, kombinezonlarının verimlilik ilişkilerine bağlı tanımlanmıştır. 168 Yaygın olarak bilinen neo-klasik büyüme modelleri, SOLOW ve geliştirilmiş SOLOW modelleridir(Jones, 2001). Genel olarak neo-klasik büyüme modellerinde Y üretim fonksiyonu emek, sermaye ve teknoloji üretim girdilerine, verimlilik ilişkilerine bağlı olarak tanımlanmıştır. Bu büyüme modelinde üretim fonksiyonu, emek, teknoloji ve sermaye girdileri ile artışları kombinezonunun toplam sosyoekonomik sinerjik etkilerine ve verimliliklerine bağlı olarak artma, azalma kayması gösterebilen bir fonksiyondur. Modelde belirli bir dönemde üretim fonksiyonları ve sermaye stoku artışlarının yeni ve ileri teknolojiler ile sağlanabileceği, sağlanması öngörülür. Bu üretim/milli gelir fonksiyonu üretim teknolojisine, olanaklarına ve sistemine bağlı olarak belirli dönem içinde “yatık s” biçiminde belirli süreçlere limit olmaktadır. İçsel büyüme modeli, genel olarak neo-keynesyen, neo-klasik büyüme modelleri yaklaşımları çerçevesinde geliştirilmiştir, model aşağıda sıralanan ilke ve süreçlere öncelik vermiştir. Tasarrufların teşvik edilmesi. Etkin bir eğitim sistemi ile sosyal sermayenin yetiştirilmesi ve geliştirilmesi. Büyük talepler, teknolojiler yaratacak geliştirme çalışmalarının desteklenmesi. İleri uygun üretim teknolojili projelerin ve sanayiinin geliştirilmesi. Uluslararası ticarette açık ileri teknolojili yatırımların yapılması. Uluslararası ticarette daha büyük pay elde edilmesi. Bu açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde içsel büyüme modelinde sürekli üretim ve sermaye stoku artışlarının, sürekli dönemsel yeni ve ileri teknolojilere bağlı üretim ve dış ticaret fazlalıkları ile sağlanabileceği belirginlik kazanmaktadır. Son yıllarda ülkelerin büyüme ve üretim modelleri işletmelerin liberal ve neo-liberal büyüme ve üretim modellerine dayanmaktadır. İşletmelerin liberal ve neo-liberal büyüme ve üretim modelleri ekonomik ve 169 sermaye birikimlerine, yeni girişim ve piyasa olanakları yaratma temelli küresel sermaye, yabancı sermaye giriş çıkış, verimli girişim, yatırım ve işletme hareketleri, sosyoekonomik katma değerler çerçevesinde ilerletilmektedir. Bu yönde özellikle hızlı büyüme ve kalkınma iradesi gösteren ülkeler için üretim ve büyüme olanaklarının uzun dönemli durumsal marjinal kullanım ve yararlanma temelli ortalama optimum büyüme modelleri geliştirilmiş, ileri sürülmüştür. 4. ÜRETİM YÖNETİMİ KARAR MODELİ VE YÖNTEMLERİ Üretim ve gelişme ekonomisinin en önemli sorunlarından birisi de zaman içinde yerel, ulusal bölgesel ve dünya ölçeklerinde verimli sektörlerin, iş kolu önceliklerinin; üretim hacmi ve kapasite miktarlarının, üretim yönetimi seçeneklerinin, ölçütlerinin talebe bağlı saptanabilmesidir. Bu sorunların çözümlerine ilişkin belirgin karar modeli ve yöntemleri; Lineer programlama modeli Girdi-çıktı modeli Olabilirlik ölçütleri modeli Üretim stok yönetimi modeli Uygun talep, üretim ve servis kanalları yönetimi modeli yöntem ve çözümlemeleri ile üretilebilir(Öney, 1987; Karayalçın, 1979). 5. ÇIKARIMLAR VE SONUÇ Üretim ve kalkınma ekonomisi süreçleri ve sorunları birbirine paralel, birbirini izleyen derinlikli, kapsamlı uzun soluklu bütünleşik temel bir sorundur. Dolayısı ile sorunun çözümleri uygun birbirini izleyen birbirine paralel kapsamlı büyüme, kalkınma ve üretim felsefelerini, bilgi, bilinçlenme, gelişme ve üretim ekonomilerini; vizyonları, sürekli kararlı misyonları, esnek modelleri ve özgün yöntemleri, politikaları ve stratejileri gerektirir. Bu yönde bu üretim ekonomisi çalışmaları ile üretim ve kalkınma ekonomisi sorunlarının yöntemlerinin, çözümlerinin ancak belirli bir kısmının ele alınabileceği, araştırılabileceği, ortaya konabileceği belirginlik kazanmaktadır. Bu çalışma üretim ve kalkınma ekonomisi süreçlerinde daha 170 kapsamlı geniş analiz ve sentez çalışmalarının gerekliliklerini ortaya koymaktadır. Üretim ve kalkınma ekonomisi süreçleri deterministik analitik yaklaşım ve değerlendirmeler içinde bir yıllık dönem sonunda ortaya çıkan maksimum büyüme değerlerinin uzun dönemli isabetli büyüme modelleri ve politikaları için tek anlamlı ölçüt olmadığı görülür. Bir yıllık dönem içinde yüksek marjinal büyüme değeri ile büyüme oranının değerleri, sürekli küçük yeni yatırımlar gerektirmesi dolayısıyla uzun dönemde yatırım olanaklarının ve kapasitesinin verimli kullanılamamasına, israf edilmesine neden olabilir. Aynı zamanda sürekli yüksek büyüme oranın sağlanması ölçütünün, sürekli üretim sistemi kapasitesinin ve olanaklarının artırılması ve geliştirilmesi yaklaşımlarını gerekli kıldığı görülür. Bu saptamalar yönünde, isabetli sürdürülebilir yüksek büyüme oranlarının sağlanması ölçütü, ancak, uzun dönemli isabetli büyüme modelleri ile 20-30 yıllık uzun dönemlerde önceki dönemlere kıyasla toplam üretim artışlarının, yerel üretim, sermaye ve yatırım olanakları artışlarının sağlanması, ortalama büyük büyüme oranı değerlerinin sağlanması, yaklaşımları ve stratejileri ile gerçekleştirilebilir. Uzun önemli büyüme oranları için, sermaye, yatırım ve üretim olanaklarının ve kapasitelerinin özgün ileri teknolojiler, yüksek katma değerli büyük projeler, stratejiler ile artırılması, geliştirilmesi gerektiği belirginlik kazanır. Üretim ve kalkınma ekonomisi süreçleri ve sorunları üretim ve kalkınma yerel sektör olanakları, kaynakları, süreklilikleri, küresel belirtilen dinamikler, ölçütler içinde ele alınmaları temeldir. Üretim ve kalkınma ekonomisi sorunları yöntemleri, çözümleri ve yönetimleri sorunu uzun ve orta dönemli bir sorundur. Üretim ve gelişme ekonomisinin ilk öncelikli materyalleri mikro ekonomi, işletme ekonomisi, ölçek ekonomisi, piyasa ekonomisi, yatırım ekonomisi, sektör ve üretim süreci ekonomisi, lojistik ve taşıma ekonomisi, büyüme ve kalkınma ekonomisi teorileri ve yöntemlerini, sentezlerini kapsar. Bu ekonomilerin bilgi araştırma, bilgilenme ve bilinçlenme süreçleri, uygulamalı bilim felsefeleri ile gerekliliklerini, yöntemlerini, gelişimlerini gerektirir, kapsar. İç ve yerel olanakların, dinamiklerin dışa doğru etkin, verimli ve sosyoekonomik katma değerli kullanımlarını gerektirmektedir. 171 Bu yönlerde sonuçta, ekonomik üretim ve kalkınma süreçlerinde kısa, orta ve uzun dönemli bakış açılarının, vizyon ve misyonlarının; aynı ölçeklerde toplam, ortalama ve marjinal üretim ve verim fonksiyonları analizlerinin, karar ölçütlerinin temel ölçütler oldukları ve olacakları görülür. Üretim ve kalkınma süreçlerinde yerel üretim ve kalkınma olanaklarının, küresel arz ve üretim olanaklarının, talep, piyasa ve pazar koşullarının gelişimlerinin, dönüşümlerinin uzun zamana ve mekana bağlı değişim özelliklerinin önemli oldukları görülür. Ekonomik üretim ve kalkınma süreçlerinde belirtilen etkenlere bağlı sektör ve ölçek ekonomilerinin, sermaye birikimi ve üretim olanaklarının gelişme ve değişme özellikleri taşıdıkları, taşıyabilecekleri görülür. KAYNAKLAR ALTAN, E.(1975), Yüksek Matematik I, Birsen Kitapevi Yayınları, 6. Baskı, İstanbul. ALTAN, E.(1975), Yüksek Matematik II, Birsen Kitapevi Yayınları, 6. Baskı, , İstanbul. BİRDAL, İ. (1986), İşletme Ekonomisi, Çağlayan Kitapevi, Birinci Baskı, İstanbul. DİNLER, Z. (1994), Mikro ekonomi , 10. Baskı, Ekin Kitabevi Yayınları, Bursa. GÖKDERE, A.(1991), Bankacılar İçin Ekonomi Bilgisi, Yayın No:245, ISBN 975-537-000-5, Adalet Matbaacılık Tic. Ltd. Şti., Ankara. IŞIK, A. (1998), Mühendislik Ekonomisi, Üçüncü Baskı, Birsen Yayınevi, ISBN 975-511-392-4, İstanbul. İŞGÜDEN, T.(1985), Makro İktisat, Bilim ve Teknik Yayınları, İstanbul. 172 JONES, C. I. (2001), (Çev: Ş. ATEŞ, İ. TUNCER), İktisadi Büyümeye Giriş, Literatür Yayıncılık, ISBN:975-8431-36-6, İstanbul. KARAYALÇIN, İ. (1979), Harekat Araştırması, İ.T.Ü. Kütüphanesi, İstanbul. KARLUK, R.(2004), Türkiye Ekonomisi, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş., İstanbul. KILIÇBAY, A., (1988), İktisat Teorisi, İktisat Politikaları ve İşletme, İstanbul Üniversitesi Yayını, No: 3488, İstanbul . KOÇEL, T., (1998), İşletme Yöneticiliği, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş., Yayın No. 405, 6. Baskı, ISBN 975-486-304-0, İstanbul. KRGEL, J. A.(1982), (Çev: Ö. GÖKAY), İktisadi Büyüme Teorisi, Akbank Kültür Yayınları, İstanbul( Macmillan Press, 1976, New York). MİLLİ PRODÜKTİVİTE MERKEZİ, (2004), Verimlilik Raporu 3 “Sürdürülebilir Büyümenin Anahtarı: Verimlilik”, Nisan, Ankara. OKKA, O.( 2003), Mühendislik Ekonomisine Giriş, Nobel Yayın Dağıtım, ISBN 975-591-447-1, Ankara. ÖNEY, E.(1987) İktisadi Planlama, Savaş Yayınları, 5.Baskı, Ankara. TÜRKAY, O.( 1983), İktisat Teorisine Giriş, Mikro İktisat, Doruk Yayınları, No: 29, Ankara. TÜRK DİL KURUMU, (1988), Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları: 549, Ankara. T.C. DEVLET BAKANLIĞI, (1983), Türk Bilim Politikası, 19832000, Ankara. YILDIRIM, C.,(1991), Bilim Felsefesi, 3. Baskı, Remzi Kitabevi, Evrim Matbaacılık, İstanbul. 173 İŞ ZEKASI VE SOSYAL MEDYA UYGULAMALARI Tolga DURSUN1, Seher KAYA Yrd. Doç. Dr., Maltepe Üniversitesi, İ.İ.B.F., tolgadursun@maltepe.edu.tr 1 İşletme Bölümü, ÖZET Günümüzde teknolojik gelişmeler ve küreselleşme kurumları pozitif yönde etkilerken, bilgi ve bilginin kullanım süreçlerini daha karmaşık hale getirmiştir. Bu karmaşıklığın tam ortasında iş zekası yazılımları kurumların karar verme aşamasında ihtiyaç duydukları bilgiyi ortaya çıkaran ve böylece karar verme sürecine katkı yapan uygulamalar olarak gelişim göstermiştir. Bu nedenle, bir iş zekası çalışmasında kullanışlılık, performans, doğruluk ve raporlama en önemli faktörlerdir. İlerleyen teknoloji ve gelişmeler sonucunda bir diğer ihtiyaç sosyal medya ve uygulamaları olarak ortaya çıkmıştır. Bu ihtiyaç sosyal medya üzerinden pazarlama, uygulama kullanımı ve gündelik yaşamın bir parçası olmayı gerektirmektedir. Anahtar Sözcükler: İş Zekası, Karar Destek Sistemleri, Iş Zekası Uygulamaları, Sosyal Medya, Web 2.0, Sosyal Medya Uygulamaları, Dijital Medya BUSINESS INTELLIGENCE AND SOCIAL MEDIA APPLICATIONS ABSTRACT Today, technolojical improvement and globalization positively affects institutions, knowledge and use of knowledge has become more complex process. In the midst of this complexity, business intelligence software contributes institutions’ they need in the decision-making support processes and thus show the development of software applications required while making decisions, from data. Therefore, any business intelligence studies always as it must enable useful, performance, accuracy processing, these are the most important factors in the BI. 174 As a result of advancing technology and development it has emerged as a need for social media and other applications. This needs through social media marketing and use of the application requires to be a part of everyday life. Keywords: Business Intelligence, Decision Support Systems, Business Intelligence Applications, Social Media, Web 2.0, Social Media Applications, Digital Media GİRİŞ Sanayi devrinin sona ermesi ve bilgi çağının başlamasıyla birlikte yaşanan gelişmelerin etkisi ile dünya küreselleşmiştir. Küreselleşmeyle beraber teknoloji, iletişim, veri, bilgi, sorgulama ve haberleşme alanlarında devrimler yaşanmış, sınırların eskisi kadar önemli olmadığı bir dünya yaratılmıştır. Bilgisayarın ve internetin etkisi ile teknolojide, haberleşmede ve bilgiyi kullanmada yeni bir dönem başlamıştır. Dünyada artık büyük bir çoğunluk bilgisayar ve internet kullanır hale gelmiştir. Normal şartlarda, teknolojinin bu kadar ilerlemiş olması, insanlarda işlerin kolaylaştığı fikrini doğurmaktadır. Çok daha fazla veriye sahip olma şansı mevcuttur ve üretim kapasitesi inanılmaz derecede yüksektir. Ancak bunlar tek başına yeterli değildir. Önemli olan bilgiyi doğru yönde faydalı hale getirmek ve analiz ederek yorumlamaktır. İşlevselliğini ve etki alanını arttırmaktır. Bu bağlamda, çalışma iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde iş zekası ve uygulamalarından bahsedilmekte, iş zekasının önemine ve kullanım kavramlarına değinilmektedir. Çalışmanın ikinci bölümünde ise, web 2.0, sosyal medya, sosyal medya araçları, sosyal medya uygulamaları ve neden sosyal medyaya ihtiyaç olduğu gibi başlıklardan bahsedilecektir. Bu başlık altında web 2.0 özelliğine değinilme amacı; internet teknolojilerinin gelişmesiyle web 2.0 döneminin başlaması ve sosyal medya kavramı ortaya çıkmasıdır. Web 2.0 sosyal medyanın teknolojik boyutunu ifade etmektedir. 1. İŞ ZEKASI NEDİR ? Geçmişten günümüze kadar bakıldığında insanoğlunun hayatının birçok safhasında “karar verme” durumunda kaldığı gözlemlenmektedir. Verilecek her bir karar istenen bir sonucu doğurabileceği gibi karar vericiyi istenmeyen durumlarla da karşı karşıya bırakabilir. Bu nedenle karar verme süreci doğru ve etkin bir şekilde gerçekleştirilmelidir. 175 Günümüz şirketleri artık içinde bulundukları rekabet ortamında bilginin karar verme sürecinde doğru kullanımının organizasyonlara veya kurumlara neler kazandırdığının bilincindedirler. Bu nedenledir ki; çağımızdaki yöneticiler, şirketler, kurumlar, organizasyonlar vb. bilgi teknolojilerine yatırımlar yaparak organizasyonların veya kurumların stratejik hedeflerine ulaşmalarını hızlandırmaktadırlar. Geçmiş dönem yöneticilerin, şirketlerin, kurumların vb. karar verme sürecinde karşılaştıkları en büyük problemlerden biri bilgi toplamak iken, günümüz trendlerinin karar verme sürecinde karşılaştıkları en büyük problem ise toplanan verilerden anlamlı sonuçlar çıkartılması olarak değişmiştir. Bu aşamada toplanan veri miktarı büyük ölçüde önem taşımaktadır. Veri miktarı arttıkça karar vericilerin bu verileri anlamaları ve yorumlamaları da zorlaşmaktadır. Bu problemi çözmek için artık karar vericiler ellerindeki veri yığınlarından gerekli ve yararlı olan bilgileri çıkartmak, veriler arasındaki gizli ipuçlarını ve yol gösterecek sistemleri bulmaya ihtiyaç duymaktadırlar. İşte tam da bu noktada iş zekası ve çözümleri devreye girmektedir. İş Zekası (BI - Business intelligence), iş amaçları için ham veriyi anlamlı ve kullanışlı bilgiye dönüştüren teorilerin, metodolojilerin, süreçlerin, mimarilerin, teknolojilerin, verilerin bir kümesidir. Yeni fırsatlar tanımlamak ve geliştirmek için büyük miktarlardaki bu bilgileri yönetir. Bir kurumun bir işletmenin; mevcut durumunu analiz etmek, performansını ölçeklendirmek, ileriye dönük stratejik kararlar alabilmek, kaynaklarını daha doğru kullanabilmek, finansal fayda elde etmek, verileri tek bir veri tabanında tutmak, geniş hacimli verileri anlamlandırmak, farklı formatlarda (Excel, XML, Oracle, my-sql vb.) tutulan verileri yorumlamak, veriye hızlı erişmeyi sağlamak, text içerikli geniş raporların özetlenmesini sağlamak, tüm ortamlar üzerinden hızlı bilgi paylaşımını yönetmek ve WEB ortamından ortak erişim sağlamak gibi amaçlarla ham verilerinin analiz edilip bilgiye dönüştürülmesidir. İş zekası, kilitli kalmış bilginin anahtarıdır. 2. İŞ ZEKASI ve TARİHÇESİ Tarihte ilk kez 1958 yılında IBM araştırmacısı Hans Peter Luhn tarafından kullanılmıştır. Hans Peter Luhn, iş zekasını, istenilen hedeflere doğru ilerlemek için aksiyon kılavuzu gibi bir yöntem içinde sunulan gerçeklerin 176 birbirleriyle ilişkisini kavrama yeteneği olarak tanımlamıştır. Daha sonra karar destek sistemlerinin bir parçası olarak varlığını sürdürmüştür (Hans Peter Luhn,1958). Bugün bildiğimiz iş zekasının 1960’da başlayan ve 1980’lerin başından ortasına kadar gelişen karar destek sistemlerinden geliştiği söylenebilir. Karar destek sistemi planlama ve karar vermeye yardımcı olmak için oluşturulmuş bilgisayar destekli modellerden türetilmiştir. 1980’lerin sonunda KDS ’den ise veri ambarları, çalıştırılabilir bilgi sistemleri, OLAP ve iş zekası ortaya çıkmıştır. 1989 yılına gelindiğinde, Howard Dresner (daha sonra Gartner Grup analisti olmuştur) iş zekasını bir şemsiye dönemi olarak tanımlamak için gerçek tabanlı destek sistemleri kullanarak iş karar vermeyi geliştirmeye yarayan metotlar ve kavramlar olduğunu söylemiştir (Howard Dresner, 1989).1996 yılında, Gartner Group iş zekâsı terimini raporunda kullanmıştır. Bu rapora göre; 2000 yılında ileri görüşlü kuruluşlar Bilgi Demokrasilerine dönüşecek, İş zekası bilgileri ve uygulamaları bu kuruluşların çalışanları, danışmanları, müşterileri, tedarikçileri ve kamuoyu tarafından geniş çaplı olarak erişilebilir hale gelecektir. Rekabetçi bir piyasada başarıyı elde etmenin anahtarı rakiplerin önünde yer almaktır. Doğru ve güncel bilgilere dayalı sağlam işletme kararları yalnızca sezgilere dayanılarak alınamaz. Veri analizi, raporlama ve sorgu araçları işletme kullanıcılarının bir bilgi deryasında bata çıka ilerleyerek bunun içindeki değerli bilgileri bir araya getirmelerine yardım edebilir, günümüzde bu araçlar hep birlikte “İş zekâsı “ adı verilen bir kategoride değerlendirilmektedir (Gartner Group, 2006). 3. İŞ ZEKASI AŞAMALARI ve BİLEŞENLERİ İşletmelerin rekabet stratejilerinde, etkinlik, verimlilik ve sürdürülebilirliğin ölçülebilmesi için iş zekâsı stratejik bir girişimdir. İş zekâsı projesi beş aşamadan oluşmaktadır ve bu aşamalar iş zekâsı sisteminin yaşam döngüsü olarak adlandırılmaktadır (Gangadharan, 2004: 139-140). Analiz: Bu kısımda kullanıcıların beklentilerinin ve ihtiyaçlarının belirlenmesi gerekir. Analiz aşamasında ilgili bilgi kaynaklarından elde edilen bilgiler ile çeşitli bileşenlerin çözümleri yüksek bir seviyede dizayn edilir. Her iş zekâsı projesinde bir iş probleminin çözülmesinde fayda ve maliyet analizi yapılmalıdır. Modelleme: Bu kısımda belirlenen beklentilerin ve ihtiyaçların nasıl bir model kullanarak işlenmesi gerektiğine karar vermek gerekir.Modellemeler; ilişkisel, çok boyutlu ve OLAP (Online Analytical Processing) Çevrimiçi analitik işlem olmak üzere üç şekilde yapılabilir. 177 ETL- Extract-Transform-Load (Çekme-Dönüştürme-Yükleme): Bu adımda elde edilen veriler veri ambarına dönüştürülür ve yüklenir. Tasarım: Bu kısımda ise raporlamak için eldeki verilerin tasarımı yapılır. Raporlama: Son adımda ise raporlar ve gösterge tabloları oluşturulur. 4. İŞ ZEKASI TİCARİ UYGULAMALARI Günümüzde iş zekâsı üzerine hazırlanmış olan birçok ticari ürün bulunmaktadır. Bu ürünlerin herbiri incelendiğinde iş zekâsı olarak sunulan yapıların gelişmiş raporlama olmaktan öteye geçmediği görülmektedir. Genel olarak verilen hizmetler data-drilling olarak ifade edilen SQL ve OLAP sorguları ve bu tekniklerin yan ürünleri olarak çıkarılan Dash Board, Score Card ve Business Event Management olarak gösterilebilir. Ticari ürünlerden ön plana çıkan uygulamalar ve özellikleri: • Syncsort http://www.syncsort.com/ • Information Builders http://www.informationbuilders.com • Noetix http://www.noetix.com • Scentric http://www.scentric.com • Sirana http://www.sirana.com 5. COGNOS UYGULAMASI Cognos iş zekası uygulamaları içerisinde referanslarının sayısı ve işlem kapasiteleri göz önünde bulundurulduğunda lider konumdadır. BI uygulamalarının genelinde görülen ve aslında “intelligence” ifadesini sadece dikkat çekmek üzere kullanılması durumu sonucu cognos’da gelişmiş bir raporlama aracı olarak sınıflandırılabilir. Ancak raporlama yetenekleri açısından klasik anlayışın ötesinde işlevselliğe sahip olması sebebiyle incelenmesinde fayda vardır.Cognos, belirli ERP ürünleri üzerinde çalışmaktadır. Veri tabanı ya da uygulama bağımsızlığı öngörülmemiştir. Bu seçim işlevselliği ilgili ürünler üzerinde artırırken, uygulamanın kullanım alanını daraltmaktadır. Özellikle ülkemizde, ERP ürünlerinin hali hazırda durağan bir yapıya kavuşmaması ve lider bir ERP üreticisinden bahsedilememesi, bu şekilde belirli ERP ürünleri üzerine çalışmayı imkânsız kılmaktadır. Zira ülkemizde en yoğun kullanılan ERP ürünlerinde dahi çekirdek yapı hala durağan bir yapıya kavuşmamıştır ve durağan olmayan bir çekirdeğe göre sabit bir araç geliştirmek, sık günleme maliyeti açısından ekonomik olmayacaktır. 178 6. ORACLE UYGULAMASI Oracle veri tabanı yönetim sistemine tümleşik olarak Veri Ambarı uygulamalarına yer vermektedir. Veri Madenciliği ve gelişmiş OLAP teknikleri Data Warehousing uygulamalarını oluşturmaktadır. Oracle içerisinde Data mining işlevleri supervised ve unsupervised olmak üzere iki farklı kümede ele alınabilecekleri gibi başka bir yaklaşımla predictive ve descriptive olarak da ele alınabilirler. ODM tekniklerinin etkili çalışabilmesi için veriler üzerinde ön çalışma yapılması gerektiği öngörülmüştür. Veri hazırlama işlemi tabloların ve görünümlerin SQL sorgulama tümceleri ile düzenlenmesinin yanında, • Uç değerler üzerinde trimming (uç değerlerin yok sayılması, tıraşlanması) ya da winsorizing (uç değerin en yakın makul değere dönüştürülmesi) işlemlerinin uygulanması, • Farklı değer sayısının azaltılması, • Normalleştirme (Normalization) işlemlerini de gerektirmektedir. 7. MICROSOFT BUSINESS INTELLIGENCE UYGULAMASI Microsoft veri madenciliği, OLAP, raporlama araçlarını iş zekâsı platformu olarak sunmaktadır. Microsoft BI ortamı bir uygulamalar bütünü olarak tarif edilebilir. Uygulamalar, sıradan raporların üretilmesinden gelişmiş veri madenciliğine kadar birçok iş zekâsı uygulamasını desteklemektedir. Veri tabanından bağımsız veri madenciliği uygulamaları geliştirme ortamına sahip olmasının yanında Microsoft Visual Studio 2005 ile entegrasyonu ile güçlü geliştirme ortamı desteği verilmiştir.Ancak bu güçlü geliştirme ortamının bir dezavantajı olarak, veri madenciliği uygulamalarını geliştirmek için uzman programcı iş gücüne sahip olunması gerekmektedir. 8. WEB 2.0 (İKİNCİ NESİL WEB HİZMETLERİ) İnternetin ortaya çıkması, world wide web ‘in (www) geliştirilmesi ve internetin ticari kullanıma açılmasıyla bilgi paylaşıma açılmış, ticaret gelişmiş, sınırların önemi ortadan kalkmış, özgür bir ortam meydana gelmiştir. Bu durum işletmelerin ve kişisel kullanıcıların hayatlarına önemli değişiklikler getirmiştir. Web 2.0 kavramı ilk defa bir O‟Reilly ve Mediali ve International Konferansının beyin fırtınası bölümünde tartışılmış, yeni uygulamaların web açısından bir dönüm noktası olduğu öngörülmüştür. Web 2.0 kavramı ortaya çıktıktan sonra, ilk bir buçuk senede Google’da 9,5 milyondan fazla sorguya ulaşmıştır (Koç, E. (2008)). İnternet 179 kullanıcılarının ortaklaşa üreterek ve paylaşarak yarattığı bir sistem olan, ikinci nesil internet hizmeti olarak da bilinen web 2.0, bilgisayar endüstrisinde internetin bir düzlem olarak ilerlemesiyle bir işletme devrimi ve bu düzlemin kurallarının başarı içinde anlaşılmaya çalışması olarak ifade edilmektedir. Bahsedilen kuralların başında, ağ etkilerini daha çok insanın kullanabilmesi için programlar kurmak gelmektedir (Odabaşı, Y., Barış, G. (2003). Web 2.0, içeriğin kullanıcılar tarafından oluşturularak veya değiştirilerek yönetilebildiği basit ara yüzleri olan sitelerden oluşmaktadır. 9. SOSYAL MEDYA NEDİR ? Sosyal medya, web 2.0 ile birlikte ortaya çıkmış bir kavram olmakla birlikte Web 2.0 ‘dan farklı bir anlam taşımaktadır. Web 2.0, internette yaşanan dönüşümün daha çok teknolojik boyutunu simgelerken sosyal medya, kullanıcılar açısından yaşanan dönüşümün sosyal boyutunu ortaya koymaktadır. Sosyal medyanın tanımı 3 temel unsur üzerine kuruludur. Bunlar içerik, topluluk ve web 2.0’ dır. İçerik, kullanıcılar tarafından birçok farklı şekilde oluşturulur ve paylaşılır. Fotoğraflar, resimler, videolar, konum bilgisi, etiketler ve yorumlar kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriklerden bazılarıdır. Bu içeriklerin birçok kullanıcı tarafından oluşturulması ve internete yüklenmesi sosyal medyanın katılımcılık yönünü oluşturur. Bu aktivitelerin sosyal doğası da ikinci unsur olan topluluğu ifade eder. Sosyal medya ve geleneksel medya sürekli olarak karşılaştırılarak tanımlanmaya çalışılmaktadır (Stokes, 2009: 124). Bu yaklaşım sosyal medya ile geleneksel medya arasında net bir ayrımın ortaya konması ve bu ayrımın kavranması açısından önemlidir. Tüketicilerin geleneksel medya formlarına olan güvenlerinin azalmasının da etkisiyle büyük bir ivme kazanarak popüler bir ortam haline gelen sosyal medya ile geleneksel medya arasındaki farklar aşağıda Tabloda özetlenmiştir; 180 Tablo 1.Sosyal Medya ile Geleneksel Medyanın Farkı (İnternet: 10 Differences Between Classic and Social Media Marketing, https://www.marketingtechblog.com/class-vs-social-media-marketing/, Major Differences Between Traditional Media and Social Networking, https://www.hausmanmarketingletter.com/16-differences-between-socialmedia-and-traditional-media/ 27 Aralık 2015’te alınmıştır,) Geleneksel Medya Durağandır, değiştirilemez, tek yönlüdür. Sınırlı ve gecikmelidir. Arşivlere erişim yetersizdir, sınırlıdır. Pasif katılım vardır. Ücretlidir. Bir komite tarafından yayınlanır. Erişim kısıtlıdır. Sosyal Medya Anında güncellenebilir ve çift yönlüdür. Özgürlük vardır. Anında paylaşım, görüntülenme ve ulaşım söz konusudur. Paylaşım ve katılım desteklenir. Arşivlere kolayca erişim sağlanır. Aktif katılım vardır. Ücretsizdir. Bireyler tarafından yayınlanır. Erişim 24/7 dir. 10. SOSYAL MEDYA UYGULAMALARI Sosyal medya uygulamaları bloglar, mikrobloglar, sosyal ağlar, wikiler, içerik paylaşım toplulukları, podcastler ve forumlardan oluşmaktadır. 10.1 . Bloglar Sosyal medyanın en tanınmış biçimi olan blog / weblog (ağ günlüğü, günce), ingilizce “web” ve “log” kelimelerinin birleşiminden oluşmuştur. Günümüzdeki formata uygun olan ilk blog, Dave Winer ‘ın “Demokrasinin 24 Saati” isimli projesinin bir parçasıdır ve weblog terimi yine ilk kez bu sayfa için 1997 yılında kullanılmıştır (Bayraktutan Sütcü, G. (2010)). Bloglar kolay hazırlanabilir web sayfalarıdır. Bloglarda yazılan her bir konu “post” olarak adlandırılmaktadır. En son gönderilen post ilk sırada yer almakta ve her postun gönderilme zamanı belli olmaktadır. Postların içeriği güncel haberler, diğer blogların içerikleri, fotoğraf, video, ses kaydı hatta yorumlarla ilgili linklerden (bağlantılar) oluşabilir. Blog kültürünün önemli bir parçası da yorumlardır. Ayrıca geri izleme mekanizması sayesinde belirli bir yazı hakkında yazılan diğer yazıların tespit edilmesi de mümkündür. İnternette birçok ücretsiz blog oluşturma servisi mevcuttur. En çok kullanılan blog servislerinden bazıları Wordpress, LiveJournal ve 181 Blogger‟dır. (İnternet: Blog. Wikipedia. Web: http://en.wikipedia.org/wiki/ BloG 27 Aralık 2015’te alınmıştır.) 10.2 . Sosyal Ağlar Sosyal ağ siteleri, bireylerin sınırları belirlenmiş bir sistem içinde halka açık yada yarı açık profil oluşturmasına, bağlantılı olduğu diğer kullanıcıların listesini ortaya koymasına, diğer kullanıcıların sistemde listelenmiş diğer bağlantılarını görmesine ve bu bağlantılar arasında gezmesine izin veren web tabanlı hizmetlerdir. Sosyal ağ sitelerini benzersiz kılan, bireyleri yabancılarla buluşturmasından ziyade kullanıcıların sosyal ağlarını görünür kılmasıdır. Bu açıdan arkadaş listesi görüntülenebilen profiller sosyal ağların bel kemiğini oluşturmaktadır. Profiller yaş, lokasyon, ilgi alanları gibi tanımlayıcı öğeler içermekte ve kullanıcılar tarafından profil fotoğrafı yüklenerek oluşturulmaktadır.Profilin görünürlüğü kullanıcı takdirine göre değişir. Profil bilgileri herkese açık olabileceği gibi yalnız arkadaşlara da açık olabilir. Aynı sosyal ağı paylaşan kullanıcılar izin verilen ölçüde birbirlerinin profil bilgilerini görebilirler. Profiller arkadaşlık, yorum yapmak ve özel mesajlaşmanın ötesinde sosyal ağ siteleri, fotoğraf ya da video paylaşımı, yerleşik blogging ve anlık mesajlaşma gibi teknolojilere de sahiptir. Bütün bunlar kişisel gizlilik konusunu gündeme getirmektedir. (Boyd, D. M., Ellison, N. B. (December, 2007). Sosyal ağlar artık çevrimdışı hayatın önemli bir parçası haline gelmiştir. Çevrimdışı etkinlikler de sosyal ağlardan yönetilebilir hale gelmiştir. Günümüzde en çok bilinen ve kullanılan sosyal ağlar Facebook, MySpace, Linkedln, Badoo, Cyworld, Friendfeed, Google+ ‘dır. Bunlardan bazıları özel amaçlara hizmet ederken çoğunluğu genel amaçlı kullanıma açıktır. 10.3 . Facebook Facebook, 4 Şubat 2004 tarihinde Harward Üniversitesi öğrencisi Mark Zuckerberg tarafından, Harward Üniversitesi öğrencileri için kurulmuş ve kuruluşundan itibaren 1 sene içerisinde Amerika’daki tüm okulları kapsamış bir sosyal ağdır. Bugün ise çeşitli dillere destek sağlayan altyapısıyla dünyanın en çok ilgi gören sitelerinden birisidir. Facebook’un gelirinin büyük kısmı reklamlardan gelmektedir. Facebook kullanıcıları fotoğraf ve çeşitli görseller yükleyerek, ilgi alanlarını listeleyerek, iletişim bilgileri, anılar, istihdam durumu ya da ilişki durumu gibi kişisel bilgilerini ortaya koyarak profil oluşturmaktadır. Facebook, kullanıcılarına çeşitli alanlarda kendilerini tanımlayabilmeleri için imkan tanıyan seçenekler sunmaktadır. 182 (İnternet: Facebook. Wikipedia. http://en.wikipedia.org/wiki/Facebook 24 Aralık 2015’te alınmıştır). Web: Tablo 2. Facebook’ta Dünya’da En Çok Takip Edilen Markalar Markalar Takipçi Sayısı Coca - Cola 95,921,266 Mc Donalds 61 206 414 Red Bull 44 563 248 Samsung Mobile 42 268 495 Nike Football 42 038 221 (İnternet: Facebook Pages Statistics&Number of Funs. socialbakers. Web: http://www.socialbakers.com/facebook-pages/brands/ 27 Aralık 2015‟te alınmıştır.) Tablo 3. Facebook’ta Türkiye’de En Çok Takip Edilen Markalar Takipçi Sayısı Markalar Turkish Airlines 7 529 681 Sefamerve 4 305 208 Volkswagen 3 566 525 Kayra 3 444 545 Turkcell 2 857 734 (İnternet: Facebook Pages Statistics&Number of Funs. socialbakers. Web:http://www.socialbakers.com/statistics/facebook/pages/total/turkey/bra nds/27 Aralık 2015‟te alınmıştır.) 10.4 . Linkedin Linkedin, kişilerin ve firmaların iş bağlantıları kurmak amacıyla kullandıkları dünyanın en büyük profesyonel sosyal ağıdır. Dünya çapındaki 400 ülke ve bölgede kullanılmaktadır. LinkedIn’in temelleri 2002 yılında kurucu ortak Reid Hoffman’ın oturma odasında atıldı ve site 5 Mayıs 2003 tarihinde resmi olarak açıldı. Şirketin CEO’su Jeff Weiner’dır ve yönetim ekibi, Yahoo!, Google, Microsoft, TiVo, PayPal ve Electronic Arts gibi şirketlerde yöneticilik görevini üstlenmiş, deneyimli kişilerden oluşmaktadır. Halka açık olan şirket, farklı alanlara yönlendirilmiş iş modeli ile abonelikler, reklam satışları ve işe alma çözümlerinden gelir elde etmektedir. (İnternet: 183 https://www.linkedin.com/about-us?trk=hb_ft_about 27 Aralık 2015’te alınmıştır.) Dünya genelinde 300 milyon kullanıcı sayısını bundan tam bir yıl önce geride bırakan LinkedIn’in en hızlı büyüdüğü ülke ise Türkiye. Publik’in, LinkedIn Türkiye kullanıcı istatistiklerine göre profesyonel ağın Türkiye’deki kullanıcı sayısı 4 milyon 300 bindir. Şekil 1.Türkiye’de Profesyonellerin En Çok Çalıştığı Pozisyonlar Türkiye’deki profesyonellerin LinkedIn’de pozisyonlara göre dağılımını da incelenen verilere göre, Türk girişimciler LinkedIn’i en yaygın olarak kullanan ilk beş grup arasında. Zira LinkedIn’in Türk kullanıcıları arasında satış pozisyonu yüzde 14’le ilk sırada, onu yüzde 11’le mühendislik izliyor, girişimcilikse yüzde 6 ile beşinci sıradadır. Türkiye’deki LinkedIn kullanıcıları üstlendikleri görevlere göre de analiz edilirken, 4 milyon 300 bin kullanıcının 500 bininin karar verici profesyoneller olduğu söyleniyor.Webrazzi Pro’nun derlediği verilere göre LinkedIn’in Türkiye’deki kullanıcı sayısı geçtiğimiz Eylül ayında 3,7 milyondu. Türkiye, dünya çapında LinkedIn’i en yaygın olarak kullanan ilk 20 ülke arasında 19’uncu sırada yer alıyordu. Şekil 2.Linkedin ‘de En Çok Takip Edilen Markalar 184 (Şekil 1 ve Şekil 2 : İnternet : http://www.connectedvivaki.com/linkedinturkiye-verileri-infografik/ 27 Aralık 2015’te alınmıştır.) 10.5 . MySpace Myspace, kullanıcıların kendi seçtikleri formatta profil oluşturabildikleri blog, grup, fotoğraf, müzik servisi ve video paylaşımı imkanı sunan bir sosyal ağdır. Myspace sanal ortamda kullanıcı denetiminde iletişim ve arkadaşlıklar kurulabilen, kişisel profillerin, blogların, grupların, resimlerin, müzik ve videoların barındırılabileceği bir sosyal iletişim web sayfası'dır. Myspace yüklenen müzik eserlerinin telif hakkını yükleyen kişilerden alamaz, yani Myspace bir nevi bedava reklam sitesidir. Myspace'e fotoğraf ve kişisel bilgi eklenebilir. Bu eklenen bilgi "privacy" ayarları tarafından korunulmaktadır, dolayısıyla kullanıcılar profillerinin içeriklerini istediği kişilerle paylaşabilir. Ancak ABD'de çıkan "Patriot Act" yasası ABD hükümetine gizli olan profillere bile giriş hakkı sağlamıştır, eleştirilere maruz kalan bu yasa halâ yürürlüktedir.Şirketin yaklaşık 300 çalışanı vardır (Sellers, Patricia (2006-08-24). "MySpace Cowboys". CNN). 100 milyonuncu hesap 6 Ağustos 2006'da Hollanda'da açılmıştır ("100,000,000th Account". MySpace. 2007-02-25, Murdoch, Rupert (200608-09). "Rupert Murdoch Comments on Fox Interactive's Growth". SeekingAlpha.) ve 8 Eylül 2006'da çıkan bir haberde 106 milyon hesap olduğu belirtilmiştir ("Murdoch MySpace’i 30 milyon $’a sattı". Milliyet. 2006-06-30). 30 Haziran 2011 tarihinde Specific Media tarafından satın alınan internet sitesi 30.000.000$ bedel ile el değiştirmiştir. 10.6 . Mikrobloglar Mikrobloglar, blog ve anında mesajlaşma özelliklerini birleştiren ancak bloglardan farklı olarak içerik paylaşımının belirli karakter sayılarıyla sınırlandırıldığı sitelerdir. Mikroblog kullanıcıları siyasi, sosyal, ekonomik, sanatsal içerikli çeşitli güncel paylaşımlarda bulunabileceği gibi duygu ve düşüncelerini ifade eden anlık paylaşımlarda da bulunabilir.Mikrobloglarda bilgi son derece hızlı güncellenmekte ve yayılmaktadır. Ayrıca mikrobloglara cep telefonu ve tablet gibi mobil araçlarla ulaşılabilmesi kullanıcıların dünyadaki gelişmelerden anında haberdar olmasını sağlamaktadır.Bu durum mikroblogları en çok ilgi gören sosyal medya araçlarından birisi haline getirmiştir. Twitter, Jaiku, Plurk, Tumbler çeşitli mikroblog servisleridir. 185 10.7 . Twitter Twitter, 2006 yılının Mayıs ayında Jack Dorsey, Evan Williams, Biz Stone ve Noah Glass tarafından geliştirilmiş, kullanıcıların tweet adı verilen 140 karakterlik mesajlar oluşturabildiği, takip sistemi üzerine kurulu bir mikroblog servisidir (Yılmaz,V. (2005)). Kişiler, markalar, firmalar, sivil toplum kuruluşları, siyasi organizasyonlar hatta devlet kurumları kitlelerle iletişime geçebilmek için Twitter’ı kullanmaktadır. Türkiye’deki ve dünyadaki birçok siyasetçi de son yıllarda Twitter’ı etkin bir şekilde kullanmaktadır. Sosyal medya takibi ve ölçümlemesi hizmeti sunan Monitera‘nın elindeki verilere göre Türkiye’de 9.6 milyon Twitter kullanıcısı bulunuyor, geçtiğimiz yıl aynı sayı 7.2 milyon olarak hesaplanmıştı. Buna göre bir yıl içerisinde Twitter’ın Türkiye’deki üye artışı %33.3 oranında gerçekleşmiş.Bu kullanıcıların %53’ü kadın, %47’si ise erkek olarak belirlenmiş. Bu kullanıcılardan 6.2 milyonu aylık olarak Twitter’ı aktif kullanıyorken, 4.3 milyon kullanıcı ise haftalık olarak Twitter’ı aktif şekilde kullanıyor. Monitera’nın verilerine göre ortalama bir Twitter kullanıcısının 320 takipçisi bulunuyor. Haber paylaşımları kategorisinde Hürriyet en üstte yer alırken arkasından Radikal, Ntvmsnbc ve Habertürk geliyor. Dikkat çekici bir diğer istatistik ise mobil cihaz kullanımı kategorisinde. Monitera’nın incelediği tweetler arasında mobilden en çok Blackberry kullanıcıları tweet atıyor. İlk bakışta ilginç gelen bu istatistiğe göre Blackberry kullanıcıları diğer akıllı telefon kullanıcılarından fazla tweet atıyor. (İnternet: http://lorirtaylor.com/twitter-statistics-2015/ 27 Aralık 2015’te alınmıştır , http://www.digitalinformationworld.com/2015/01/twitter-marketing-statsand-facts-you-should-know.html 27 Aralık 2015’te alınmıştır, http://dijitalrehberim.com/twitter-haberleri-2015-twitter-istatistikleri/ 27 Aralık 2015’te alınmıştır). 10.8 . Wikiler Wikiler, içeriğin kullanıcılar tarafından işbirliği içerisinde geliştirildiği, organize edildiği ve güncellendiği web uygulamalarıdır (İnternet: Mitchell, S. (July, 2008). Easy Wiki Hosting, Scott Hanselman’s blog, and Snagging Screens. MSDN Magazine. Web: http://msdn.microsoft.com/enus/magazine/cc700339.aspx 20 Aralık 2015’te alınmıştır).Kitle bilincinden yararlanılarak içerik üretimi yapılan bir sosyal medya aracı olan Wiki, Hawai dilinde hızlı anlamına gelmektedir. İlk wiki sitesi olan wikiwikiweb Ward Cunningham tarafından ortaya konulmuştur (İnternet: Wiki. Wikipedia. Web: http://en.wikipedia.org/wiki/Wiki 22 Aralık 2015’te 186 alınmıştır).Wikilerin en bilinen örnekleri Wikipedia, Wikileaks, Wikia, Wikihow, Wikinews’dir. 10.9 . Wikipedia Wikipedia, birçok dilde hizmet veren özgür, bağımsız ve ücretsiz bir sanal ansiklopedidir. Wikipedia kurucularından Jimmy Wales tarafından, “Dünya üstündeki her insana kendi dillerinde, en üst kalitede bedava bir ansiklopedi yaratma ve dağıtma emeği” olarak tanımlanmıştır. Wikipedia‟da bilgiler uzmanlar tarafından ortaya konulmakla birlikte, bir sosyal medya aracı olarak tartışmaya açık ve güncellenebilir niteliktedir. Bu yüzden hiçbir zaman tamamlanmayacaktır. Wikipedia her dilde birbirinden bağımsız hizmet vermektedir. Kullanıcılar mevcut maddelere ekleme yapabilmenin yanı sıra yeni madde başlıkları da açabilmektedirler (Bostancı, M. (2010)). 10.10 Podcastler Podcast kelimesi, iPod sözcüğündeki Pod (küçük kapsül) ve broadcast (yayın) sözcüğünün birleşiminden oluşmaktadır. Podcasting kavram olarak radyo programları, videolar, pdf vb dizi halindeki dijital medya ürünlerinin internet üzerinden besleme yöntemiyle (feed) bilgisayar, cep telefonu veya tablet gibi taşınabilir cihazlara indirilebilecek şekilde yayınlanmasıdır. (Kardeş, İ. (Ocak, 2011)). (İnternet: Podcast. Vikipedi. Web: http://tr.wikipedia.org/wiki/Podcast, 22 Aralık 2015’te alınmıştır.) 10.11 Forumlar Forumlar sosyal medyanın en köklü oluşumlarından birisidir. Forumlarda belirli konular ve ilgi alanları çerçevesinde tartışmalar gerçekleşmektedir. Bu açıdan forumlar herhangi bir konuda tavsiye almak, haber paylaşmak, flört etmek ya da sohbet etmek için canlı ortamlar olarak kabul edilebilir. Forumlar, “administrator” olarak ifade edilen yöneticiler tarafından yönetilir. Fakat bu yöneticiler tartışmaları başlatmaz ya da yönlendirmez sadece uygun olmayan içeriği kaldırmakla görevlidirler. Forumlarla bloglar arasındaki temel fark, blogların belirli bir sahibi varken forumlarda tartışmaların üyeler tarafından yönlendirilmesidir (Gonca Yazıcı, (2014)). 187 10.12 İçerik Paylaşım Toplulukları İçerik paylaşım toplulukları, üyelik sisteminin geçerli olduğu, belli kurallar çerçevesinde konu sınırlaması olmaksızın içerik paylaşımı yapılan ortamlardır.Sosyal ağlarda olduğu gibi içerik paylaşım topluluklarında da bir hesap alınır ve diğer kullanıcılarla bağlantıya geçilir. Ancak sosyal ağlardan farklı olarak belirli bir tip içeriğin paylaşımına odaklanılmıştır (Ebrahim,R. (March, 2011). Çeşitli alanlarda içerik paylaşım toplulukları mevcuttur. En çok bilinen içerik paylaşım toplulukları video paylaşımında Youtube, fotoğraf paylaşımında Flickr, sunum paylaşımında Slideshare, tüm dökümanlar için Scribd gibi servislerdir. 10.13 Youtube Youtube, kullanıcılar tarafından geliştirilen amatör videolar, filmler, müzik videoları, dizileri tv programları gibi içeriklerin paylaşıldığı sosyal medyanın en önemli içerik paylaşım topluluğudur. Kendini yayınla “Broadcast Yourself” sloganıyla hizmet veren Youtube‟a dakikada onlarca saatlik video yüklenmektedir. Tablo 4. Youtube’da Dünya’da En Çok Takip Edilen Markalar Takipçi Sayısı Markalar Angry Birds 1 550 974 Lego 1 130 084 Vat 19 1 951 802 Red Bull 4 838 620 Go Pro 3 584 535 (İnternet: Youtube Pages Statistics&Number of Funs. socialbakers. Web: http://www.socialbakers.com/statistics/youtube/channels/brands/ 27 Aralık 2015‟te alınmıştır.) Tablo 5. Youtube’da Türkiye’de En Çok Takip Edilen Markalar Takipçi Sayısı 105 350 110 260 15 600 34 528 9 834 Markalar Turkish Airlines Cornetto Turkiye Ülker Turkcell Turkcell Superonline 188 (İnternet: Youtube Pages Statistics&Number of Funs. socialbakers. Web: http://www.socialbakers.com/statistics/youtube/channels/brands/ 27 Aralık 2015‟te alınmıştır.) 11. İŞ ZEKASI ve SOSYAL MEDYA KULLANIM ALANLARI İş zekâsına sadece çok uluslu, büyük insan kaynaklarına yatırımlar yapan çok uluslu şirketlerde değil, aynı zamanda orta ve küçük ölçekli işletmelerinde ihtiyacı vardır. (S.Pazarçeviren, Ü. Zor ve F.Gürbüz, 2015) Bir işletmede iş zekâsı uygulama gerekliliğini belirleme ölçüleri aşağıdaki şekilde sıralanabilir: Küçük miktarda bilgi üretimi yerine, büyük miktarda veriden elde edilmiş ihtiyaca uygun özet bilgi üretimi, Verinin ayıklanması ve ölçülmesi için harcanan sürenin hesaplanması, Öncelikli bilgi ihtiyaçları ve bilgilerini kullanmaktaki hedefleri nelerdir? Şirkette bilgi kullanıcıları kimlerdir ve kullanıcı grupları arasında bilgi gereksinin değişiklikleri nasıldır? İş zekâsı stratejisinin belirlenmesinde şirketin hedefleri nelerdir? Rakip işletmeler müşterileri ve ortaklarıyla bilgi paylaşımında İş zekâsını nasıl kullanıyor? Daha karlı duruma gelmek için iş süreçleri nasıl geliştirilecek? İş zekasını uygulayacak işletmelerde, sınırlı kapasiteye sahip cihazlarla kapsamlı kaynaklara erişimin sağlanmaya çalışılması, benchmarklar ve performans hedefleri, birden fazla uygulamaların geliştirilmesini ve dağıtımını desteklemek için yeni bir bilgi altyapısı oluşturulması, mevcut kurumsal sistemlerin entegre edilmesi ve birden fazla ağ ile bağlantının sağlanması, iç ve dış ağ kapsama alanı sınırları ve yönetimi için çözümlerin üretilmesi, veri ambarına erişim güvenliği ve rol tanımlamaları gibi bir takım problemlerle karşılaşılması muhtemeldir. 11.1 İş Zekâsı Sistemleri ile Sağlanan Bilginin Kullanım Alanları İş zekâsı ile gelecekteki trendler yâda ekonomik şartlar, işletmenin iç ve dış ortamı ile ilgili göstergeler hakkında işletmelere sağlanan doğru bilgi tahminleri, etkin ve proaktif olarak kullanılarak işletmelere iş kararları almada iyi bir bilgilendirme ve rekabetçi avantaj sağlamaktadır. İş zekâsının temel amacı; zamanında ve kaliteli bilgi sağlanmasının geliştirilmesidir. 189 Zamanında ve kaliteli bilgiyi elde etmenin yollarının iş zekâsına göre göstergeleri aşağıdaki şekilde sıralanabilir. İşletmenin konumunun rakiplerine kıyasla piyasadaki durumu Müşteri davranışları ve harcama kalıplarındaki değişiklikler İşletmenin kapasitesi Piyasa şartları, gelecekteki trendler, coğrafi ve ekonomik bilgi Sosyal, düzenleyici ve politik çevre İş zekâsı, bireysel ve kurumsal iş yönetiminde, bilginin toplanması ve paylaşılması ve teknolojinin etkin olarak kullanılmasını sağlamaktadır. Her işletme için, işletme içi faaliyetlerde kaliteli işletme kararları verilmesi, ekonomik çevre, iş ortakları, müşteriler, rekabetçiler gibi işletmeyi etkileyen her bir faktörle ilgili derin bir bilgiye sahip olunması şarttır. Dolayısıyla, kurumsal kullanıcılara, işletmeyi etkileyen tüm faktörlerle ilgili karar vermelerinde bilgi toplama, bilgiye erişim sağlama, verilerin depolanması, veri analizi gibi geniş bir alanda kılavuzluk ederek kapsamlı bir bilgi sağlayan geniş bir kategoridir (Rouhani, Asgari ve Mirhosseini, 2012: 65-66). İş zekâsı, işletme içinden elde edilen bilgileri dönüştüren, bilgileri filtreleyerek verilerle ilişkilendiren örgütsel bir veri sağlama yoludur. İş zekâsı süreçlerinde görev alan kişiler yazılım uygulamaları ve veri toplama, verileri depolama, veri analizi verilere erişim ve verilerin basit ve kullanışlı bir şekilde sunulması gibi teknolojik uygulamaları kolaylıkla kullanabilirler. Yazılımlar, iş performansının yönetimi ve daha iyi işletme kararları verilmesinde, karar vericilerin ihtiyacı olan doğru, güncel ve ilgili mevcut bilgiyi sağlamada yardımcı olmaktadır. (Ranjan, 2009: 61) 11.2 İş Zekâsı Sistemlerinin Sağladığı Stratejik Avantajlar İş zekâsı, bir yandan finansal değişikliklere hızlı bir şekilde adaptasyonun sağlanması, müşteri tercihlerinin belirlenmesi, tedarik zinciri operasyonları ve işletme faaliyetlerinin koordinasyonunu sağlarken aynı zamanda işletmedeki tüm departmanlar arasında iletişimi artırarak pek çok varsayımı en aza indirgemektedir. Dolayısıyla iş zekâsının kullanılması işletmelerin tüm faaliyetlerini geliştirmektedir. İş zekâsı uygulayan pek çok firmanı sağladığı avantajları aşağıdaki şekilde sıralanabilir. (S.Pazarçeviren, Ü. Zor ve F.Gürbüz, 2015) İşletme pazarlama kampanyalarının internet yoluyla duyurulması, mail ve telefon trafiğinin gittikçe artması gibi pek çok iş problemleri ile ilgili 190 bilgileri, analitik bir zekâ yoluyla işletme çalışanlarına kolayca iletmede üstün bir araçtır. İşletmeler gelecekteki potansiyel müşterilerini belirlemenin yanı sıra en karlı müşterilerini ve bu müşterilerinin sadakatlerinin sebeplerini belirleyebilir. E-ticaret stratejilerini geliştirmek için akım verilerinin analiz edilmesi. Karlı müşterilerin potansiyel büyüme analizi ve daha doğu finansal kredi puanları yoluyla riske maruz kalmayı azaltmak. Müşterilerin niçin rakip işletmelere gittiği ya da yeni müşterilerin gelme nedenleri yıpratma ve yayık analizler yoluyla ile belirlenir. Hileli davranışları belirlemek ve caydırmak. Müşteriler bir firmanın başarısında önemli bir rol oynamaktadırlar müşteriler olmadan bir firma var olamaz. Dolayısıyla firmaların müşteri tercihleri ile ilgili bilgiye sahip olmaları kaçınılmazdır ve talep değişikliklerine hızlı bir şekilde adapte olmalıdırlar. Firmaların, müşterilerin değişen taleplerini karşılayabilmek için pazarlanabilir ve yenilikçi ürün trendleri ile ilgili bilgileri bir araya getirmeleri iş zekâsı ile mümkün olmaktadır (Ranjan, 2009: 65). 11.3 Stratejik İletişimde Sosyal Medyanın Kullanım Alanları Gelişen teknoloji özellikle kurumlar açısından bir çok avantajı da beraberinde getirmiştir. Eskiden hedef kitlesine kendilerini rahatlıkla ifade edemeyen kurumlar sosyal medya sayesinde kendilerini ifade edebilme şansını yakalarken, hedef kitleler de kendi istek, talep ve önerilerini kurumlara iletebilme özgürlüğünü elde etmişlerdir. Yeni çevrimiçi çağda kullanılan araçlar, firmalara ürün ve hizmetlerini, markalarını tanıtmaları ve hedef kitleleri ile iletişim kurmaları için yeni fikirler vermiştir. Çevrimiçi ağlarda kullanılan bu araçlar içinde Wiki, podcast ve forumlar gibi değişik iletişim mecraları bulunsa da, kurumlar tarafından en sık kullanılanlar blog, mikroblog, sosyal ağlar, elektronik posta grupları ve kurumsal internet sayfaları olarak sıralanabilir. 11.4 Sosyal Medyanın Dezavantajları Sosyal medya avantajlar sunduğu kadar dezavantaj ve tehditleri de beraberinde getirmektedir. İçerik hazırlama ve sayfa oluşturmada herhangi bir kısıtlama olmaması ve kurumların kendi haklarında yazılan doğru veya yanlış bilgileri sürekli takip edememelerinden dolayı, bazen sosyal medya sorunların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Hatta bu sorunlar iyi 191 yönetilmediği takdirde firmalar için krize de dönüşebilirler. Örneğin Domino’s Pizza’nın Amerika’da bulunan bir şubesindeki iki çalışanın Youtube’a yüklediği video Domino’s Pizza için kriz meydana getirmiştir. Bu videoda çalışan iki kişi hijyen standartlarını göz ardı ederek müşterilerine pizza hazırlarken birbirlerinin videolarını çekmiş ve sosyal medyaya yüklemişlerdir. (Alikılıç Aşman, Ö. (2011). Youtube’a yüklenen bu video 24 saat içinde 500,000 kişi, 48 saat içinde ise 1 milyonu aşan izleyiciye ulaşmıştır. İzleyen sayısının artması ve video’nun yayılması Domino’s Pizza’yı zor durumda bırakmıştır. Ancak Domino’s pizza 48 saat içinde olaya müdahale etmiş ve CEO’nun konu ile ilgili konuştuğu bir videoyu Youtube’a yüklemiştir . Bununla da yetinmeyip, Twitter’dan krizle ilgili bir hesap açarak müşterilerinin sorularını yanıtlamış, Facebook’da bulunan kurumsal sayfasında açıklamalarda bulunmuş, elektronik posta ile çalışanlar ve tedarikçilerine konu ile ilgili gerekli açıklamaları göndermiş ve ünlü blog yazarları ile iletişim kurarak konu ile ilgili onları bilgilendirmişlerdir. Tabii ki bütün bunları yaparken sosyal ağ siteleri ve haber merkezlerine de bültenler göndermişlerdir. Dolayısıyla sosyal medyada ortaya çıkan bir sorun yine sosyal medyadan faydalanılarak çözülmüştür. Özellikle krizler gibi beklenmedik anlarda ortaya çıkan durumlarda geleneksel medya kullanımı maliyetli olabileceği için ve satın alınan mecradaki sürenin kısıtlı olmasından dolayı, sosyal medya kullanımı ile kurumlar kendilerini daha geniş sürede, sürekliliği olacak şekilde kendilerini ifade edebilmektedirler. 11.5 Sosyal Medyanın Avantajları Bunlara ek olarak genelde sosyal medya pazarlamasının kurumlara sağladığı avantajlarda bulunmaktadır. (İnternet: http://www.socialmediaelearning.co.uk/6-advantages-of-social-mediamarketing/ 24 Aralık 2015’te alınmıştır.) - Marka bilinirliliğinin artması: Sosyal ağ pazarlamasının en önemli kullanım nedenlerinden birisi marka farkındalığının arttırılmasıdır. - Geniş kitlelere ulaşma olanağı: Sosyal ağlar üzerinden işletmenin çevrimiçi olarak tanıtılmasında geniş kitlelere ulaşabilme imkanı bulunmaktadır. - Maliyetinin düşük olması: Herhangi bir maliyet olmaksızın sosyal medya üzerinden istenildiği kadar kurum bilgisi paylaşılabilir. 192 SONUÇ İş zekâsı kavramı 1958 yılında tanımlanmış olsa da pratikte işletme yapıları içinde bir sistem olarak kullanılmaya 1970’lerden sonra başlanmıştır ve gün geçtikçe teknolojik gelişmelere paralel olarak gelişmiştir. İş zekâsı taşıdığı anlam itibari ile bilginin toplanması, paylaşılmasını ve teknolojinin etkin olarak kullanılmasını sağlamaktadır. Her işletme için, işletme içi faaliyetlerde kaliteli işletme kararları verilmesi, ekonomik çevre, iş ortakları, müşteriler, rekabetçiler gibi işletmeyi etkileyen her bir faktörle ilgili derin bir bilgiye sahip olunması şarttır. Bu nedenle, kullanıcılara, işletmeyi etkileyen tüm faktörlerle ilgili karar vermelerinde bilgi toplama, bilgiye erişim sağlama, verilerin depolanması, veri analizi gibi geniş bir alanda kılavuzluk ederek kapsamlı bilgi sağlayan oldukça geniş bir kategoridir. İş zekâsı sistemleri; çeşitli kaynaklardan sağlanan nitelikli bilginin aranmasını, entegre edilmesini ve kümelenerek çok yönlü analizler yapmak suretiyle; karar verme süreçlerinde kullanılacak anlamlı, özet ve amaca uygun raporların sunulmasını sağlamak amacıyla kullanılmaktadır. Bu sistemlerin ileri düzey raporlama sunabilmeleri amacıyla, belli başlı bileşenlere ihtiyaç duyulmaktadır. Her ne kadar bu bileşenler zaman ve teknolojiye göre farklı kategoriler altında ele alınmış olsa da bir iş zekâsı sisteminde ihtiyaç duyulan başlıca bileşenleri OLAP, veri madenciliği, veri depoları ve ETL araçları olarak sınıflandırılmaktadır. OLAP terim olarak verinin hızlı, tam ve doğru bir şekilde veri depolarından çekilerek istenildiği kadar çok boyutlu bir şekilde analiz yapılmasını sağlayan yazılım teknolojileridir. Üst düzey yönetim için sunulacak raporlar belirli parametreler altında OLAP yapısından sağlanmaktadır. OLTP ise OLAP yapısından farklı olarak; günlük (rutin) veri girişlerinin yapıldığı, rutin veri raporlarının sağlandığı ve rutin verilerin güncellenmelerinin yapıldığı veri tabanı yapısıdır.Veri madenciliği kavramı genel olarak büyük veri yığınları içinden işletmelerin gelecek tahminleri için ilişkili verilerin toplanması anlamına gelmektedir. Veri madenciliği; uygun bilgisayar yazılımları yardımıyla zaman içinde gerçekleşmiş olayların ve/veya işlemlerin istatiksel olarak ilişkilendirilmesini ve böylece gelecek beklentilerinin belirli bir deneyime dayandırılmasını sağlamaktadır. İşletmelere birçok farklı kaynaktan ve farklı formatlarda birçok veri akışı sağlanmaktadır. Bu verilerin işletme bilgi sistemine girmeden önce 193 ayıklanarak gereksiz bilgilerin en aza indirilmesi, gerekli bilgilerin ise ortak kısıtlar altında kaliteli bir şekilde veri depolarına aktarılması ETL süreçleri ile mümkün olmaktadır. ETL sürecinden geçirilen veriler ise veri depolarına aktarılarak, analiz ve raporlama için hazır bulundurulmaktadır. İş zekası sistemlerinin bir işletmede uygulamaya konulabilmesi için işletmelerin önceliklerini, örgütsel yapılarını ve raporlama tercihlerini belirlemeleri gerekmektedir. Genel olarak işletmeler iş zekâsı sistemlerinin uygulanabilmesi için çeşitli maliyetlere katlanmak durumundadır. İşletmelerde, sınırlı kapasiteye sahip cihazlarla kapsamlı kaynaklara erişimin sağlanmaya çalışılması, kıyaslamalar ve performans hedefleri, birden fazla uygulamaların geliştirilmesini ve dağıtımını desteklemek için yeni bir bilgi altyapısı oluşturulması, mevcut kurumsal sistemlerin entegre edilmesi ve birden fazla ağ ile bağlantının sağlanması, iç ve dış ağ kapsama alanı sınırları ve yönetimi için çözümlerin üretilmesi, veri ambarına erişim güvenliği ve rol tanımlamaları gibi bir takım problemlerle karşılaşılması muhtemeldir. İş zekâsı ile gelecekteki trendler ya da ekonomik şartlar, işletmenin iç ve dış ortamı ile ilgili göstergeler hakkında sağlanan doğru bilgi tahminleri, etkin ve proaktif olarak kullanılarak işletmelere iyi bir bilgilendirme ve rekabetçi avantaj sağlamaktadır. İş zekâsının temel amacı zamanında ve kaliteli bilgi sağlanmasının geliştirilmesidir. İşletmelerde kurumsallaşmanın giderek artması, üretim süreçlerinin karmaşık hale gelmesi gibi nedenlerle işletmelerde bilgi akış süreçleri de karmaşık yapılara dönüşmeye başlamıştır. Bununla birlikte bilgisayar teknolojisindeki gelişmeler bize 21. Yüzyılın karmaşık yapılarında; veri yığınları içinden ihtiyaç duyduğumuz her türlü bilgiyi, kendi belirlediğimiz parametrelere uygun bir şekilde raporlama imkânı sağlamaktadır. İş zekâsı bir sistem, yapı ya da teknoloji olarak günümüz işletmelerinde ihtiyaç duyulan tam, doğru ve zamanında bilgiye ulaşılmasını ve sunduğu otomasyonla bilgi akışlarının sürekliliğini sağlayan bir sistemdir. 2. nesil web hizmetiyle (web 2.0) hayatımıza giren sosyal medya kavramı firmalar ve kullanıcılar açısından yeni bir alandır. Bilgisayarın icat edilmesi ve geliştirilmesinin ardından internet ortaya çıkmış ve yıllar içinde kullanımı yaygınlaşmıştır. Bilgi alışverişi, iletişim, sosyalleşme, oyun, alışveriş, pazarlama, reklam, halkla ilişkiler gibi birçok alanda kullanılan internet artık günlük hayatın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. 194 Sosyal medya, her çevreden kullanıcıya açık ve kullanıcıların birbirleriyle iletişime geçerek düşüncelerini özgürce ifade ettikleri yeni bir iletişim platformudur. Forumlar, bloglar, mikrobloglar, sosyal ağlar, içerik paylaşım toplulukları firmalarla kullanıcıları buluşturan sosyal medya araçlarından bazılarıdır.Sosyal medyada kullanıcılar içerik oluşturabilmekte ya da oluşturulan içeriğe katkıda bulunabilmektedir. Maliyetlerin geleneksel pazarlama kanallarına göre çok daha düşük oluşu, tüketicilerle birebir iletişime geçebilme ve tüketici verilerine kolaylıkla ulaşabilme imkânı, sosyal medyanın firmalar açısından alternatifli yönlerinden bazılarıdır.Avantajlarına rağmen birçok firma sosyal medya araçlarını doğru ve verimli kullanamamakta bu da kurum ve marka imajına zarar verebilmektedir. Sosyal medya araçlarını doğru ve etkin kullanan kuruluşlar, başarılı kampanyalar yürütüp, marka imajını güçlendirmekte ve satışlarını arttırmaktadırlar. Ancak bu platformu doğru kullanamayan, sosyal medya üzerinde tam anlamıyla bir marka kimliği yaratamayan kurum ve kuruluşlar avantajdan çok dezavantajları ile karşılaşmaktadır. Bu plaformlar çok faydalı olabileceği gibi doğru yol izlenmediğinde, marka kimliği ve marka duruşu belirlenmediği taktirde tüm firmanın imajını ve var oluşunu bir anda başka bir yöne sürükleyebilir. Bu nedenle herşeyden önce izlenecek yol, paylaşım ve gündem konuları, medyadaki duruş, marka değeri, marka imajı, marka farkındalığı, algılanan kalite ve marka sadakati kavramları iyi belirlenerek tüm sosyal ağlar üzerinde aynı tutarlılıkla seyir alınmalıdır. KAYNAKÇA Yararlanılan İnternet siteleri ya da yazar adı olmayan kaynaklar: URL 1, İnternet: http://www.socialmediaelearning.co.uk/6-advantages-of-socialmedia-marketing/ 15 Aralık 2015’te alınmıştır. URL 2, İnternet: http://www.sitepoint.com/15-companies-that-really-get-corporateblogging/ 15 Aralık 2015’te alınmıştır URL 3, İnternet: http://sosyalmedyakulubu.com.tr/faydali-bilgiler/sosyal-medyauygulamalari.html 23 Kasım 2015’te alınmıştır. URL 4, İnternet: http://dataqlik.com/blog/index.php/blogs/item/238-is-zekasi-nedir 23 Kasım 2015’te alınmıştır. URL 5, İnternet:http://www.gtech.com.tr/Cozum_Hizmetler/Servisler/Kurumsal_Is_Zekasi_ Uygulamalari.aspx 23 Kasım 2015’te alınmıştır. URL 6, İnternet: http://www.akgunyazilim.com.tr/akgun-is-zekasi/ 23 Kasım 2015’te alınmıştır. 195 URL 7, İnternet: http://deryagunduz.com/?p=805 23 Kasım 2015’te alınmıştır. URL 8, İnternet: http://www.kurumsalzeka.com 23 Kasım 2015’te alınmıştır. URL 9, İnternet: http://www.yazgelistir.com/ 23 Kasım 2015’te alınmıştır. URL 10, İnternet: http://www.iszekam.net 23 Kasım 2015’te alınmıştır. URL 11, İnternet: http://acungilsqlbi.wordpress.com/ 23 Kasım 2015’te alınmıştır. URL 12, İnternet: http://en.wikipedia.org/wiki/Business_intelligence 23 Kasım 2015’te alınmıştır. İnternet: http://www.bitechnology.com/ 23 Kasım 2015’te alınmıştır. URL 13, İnternet: http://yte.bilgem.tubitak.gov.tr/tr/faaliyet-alanlari/zekasiuygulamalari 28 Kasım 2015’te alınmıştır. URL 14, İnternet: Power, D. J. "A Brief History of Decision Support Systems" 10 Kasım 2015’te alınmıştır. URL 15, İnternet: Ebrahim,R. (March, 2011). A Study of Brand Preference: An Experiential View. Brunel Business School Doctoral Symposium. Web: http://www.brunel.ac.uk/__data/assets/file/0003/91182/phdSimp2011RehamEbrahi m.pdf 10 Kasım 2015’te alınmıştır. URL 16, İnternet: Kardeş, İ. (Ocak, 2011). Markaların Çevre Dostu Uygulamalarının Tüketicinin Marka Tercihi Üzerindeki Etkisi. Ege Akademik Bakış Dergisi, 11(1). Web:http://www.onlinedergi.com/MakaleDosyalari/51/PDF2011_1_14.pdf 10 Kasım 2015’te alınmıştır. URL 17, İnternet:Fruchter, M., (2009). Getting started in Social Media. Slideshare. Web: www.slideshare.net/mikefruchter/social-media-1010705 19 Aralık 2015’te alınmıştır. URL 18, İnternet: Blog. Vikipedi. Web: http://tr.wikipedia.org/wiki/Blog 27 Aralık 2015’te alınmıştır. URL 19, İnternet: Tonta,Y. (2009). Dijital Yerliler, Sosyal Ağlar ve Kütüphanelerin Geleceği. Türk Kütüphaneciliği, 23 (4). Web:http://www.tk.org.tr/index.php/TK/article/view/534/527 adresinden 27 Aralık 2015’te alınmıştır. URL 20, İnternet: http://files.shareholder.com/downloads/AMDANJ5DZ/968914079x0x859021/F783FA3F-CB65-42C2-AB305F4C56567A31/FB_News_2015_11_4_Financial_Releases.pdf , 24 Aralık 2015’te alınmıştır. URL 21, İnternet: 10 Differences Between Classic and Social Media Marketing, https://www.marketingtechblog.com/class-vs-social-mediamarketing/, 27 Aralık 2015’te alınmıştır. URL 22, Major Differences Between Traditional Media and Social Networking, https://www.hausmanmarketingletter.com/16-differencesbetween-social-media-and-traditional-media/, 27 Aralık 2015’te alınmıştır. Kitap, yayımlanmış ders notu, bildiri, makale vb: Alikılıç Aşman, Ö. (2011). Halkla İlişkiler 2.0, Ankara: Efil Yayınevi 196 Akar, E. (2010). Sosyal Medya Pazarlaması: Sosyal Web’de Pazarlama Stratejileri, Ankara: Efil Yayınevi Bayraktutan Sütcü, G. (2010). Blog Ortamı ve Türkiye’de Blogosferdeki Akademik Entelektüeller Örneği, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 97. Bostancı, M. (2010)). Sosyal Medyanın Gelişimi ve İletişim Fakültesi Öğrencilerinin Sosyal Medya Kullanım Alışkanlıkları, Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri, 64-65). Bostancı, M. (2010). Sosyal Medyanın Gelişimi ve İletişim Fakültesi Öğrencilerinin Sosyal Medya Kullanım Alışkanlıkları, Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri, 48-49. Boyd, D. M., Ellison, N. B. (December, 2007). Social Network Sites: Definition, History, and Scholarship. Journal of Computer-Mediated Communication, Vol 13. Web: http://onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1111/j.1083-6101.2007.00393.x/pdf adresinden 22 Aralık 2015’te alınmıştır. Campbell, Don (23 June 2009). "10 Red Hot BI Trends". Information Management. 15 Kasım 2015’te alınmıştır. D. J. Power (10 March 2007). "A Brief History of Decision Support Systems, version 4.0". DSSResources.COM. 10 Kasım 2015’te alınmıştır. Evelson, Boris (29 April 2010). "Want to know what Forrester's lead data analysts are thinking about BI and the data domain?". 10 Kasım 2015’te alınmıştır. Fatih Mehmet Güleç, 2007, Kurumsal Verilerin Yapay Zekâ Modelleri İle İşlenmesi İçin Modelleme Aracı Alt Yapı Tasarım Ve Gerçekleştirimi) Güray Tarımer / UyumSoft Bilgi Sistemleri ve Teknolojileri AŞ. Proje Yöneticisi , http://www.dunya.com/guncel/is-zekasi-uygulamalari-ve-isletmeler-uzerine-pratiketkileri-116655h.htm 10 Kasım 2015’te alınmıştır. Gartner Reveals Five Business Intelligence Predictions for 2009 and Beyond. gartner.com. 15 Kasım 2015’te alınmıştır. Gonca Yazıcı, 2014. İnternetten pazarlamada yeni bir boyut : Sosyal medyanun tüketicilerin marka tercihlerine etkisi üzerine bir araştırma. Kobielus, James (30 April 2010). "What’s Not BI? Oh, Don’t Get Me Started....Oops Too Late...Here Goes....". "“Business” intelligence is a non-domainspecific catchall for all the types of analytic data that can be delivered to users in 197 reports, dashboards, and the like. When you specify the subject domain for this intelligence, then you can refer to “competitive intelligence,” “market intelligence,” “social intelligence,” “financial intelligence,” “HR intelligence,” “supply chain intelligence,” and the like." M. Tvrdíková, “Support of Decision Making by Business Intelligence Tools”, 6th International Conference on Computer Information Systems and Industrial Management Applications, Ostrava, Czech Republic, 364-368, 2007. Mehmet Aktuğ, http://seozeo.com.tr/en-iyi-5-sosyal-medya-yonetimi-araci Kasım 2015’te alınmıştır. 10 Nur Gün , Bişimin Parlayan Alanı: İş zekası. http://www.kigem.com/yeni-nesilmeslek-is-zekasi-uzmanligi.html 10 Kasım 2015’te alınmıştır. Odabaşı, Y., Barış, G. (2003). Tüketici Davranışı. (İkinci Baskı).İstanbul,:Mediacat Akademi, 29-38. Ranjan, Jayanthi (2009). Business Intelligence: Concepts, Componenets, Techniques and Benefits. Journal of Theoretical and Applied Information Technology, 60-70. Rouhani, Saeed, Asgari, Sara & Mirhosseini, Seyed, V. (2012). Review Study: Business Intelligence Concepts and Approaches. American Journal of Scientific Research , 62-75. Semmes, E.(2009). “How web 2.0. is changing business development” Right Hat, http://www.righthat.com/images/PDF/RightHat_Web2.0.pdf Yükselen,C. (2008). Pazarlama İlkeler-Yönetim-Örnek Olaylar.(Yedinci Baskı). Ankara: Detay Yayıncılık, 140. 198