Ağustos son en son web.cdr - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
Transkript
Ağustos son en son web.cdr - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
K A L K I N M A D A VERİMLİLİK T. C . B İ L İ M , S A N A Y İ V E T E K N O L O J İ B A K A N L I Ğ I Ürün Yönetimi-1: Ürün Yönetimi Nedir? s. 29 Stratejik Ürün Planlama ve Ürün / Teknoloji Yol Haritaları - I s. 33 Kalkınma Sürecinde Türkiye s. 36 Verimlilik, Büyüme ve Kalkınma - I s. 44 A Ğ U S T O S 2 01 4 , Y ı l 2 6 , S a y ı 3 0 8 EMEK - ANKARA - PP - 2 STRATEJİ GELİŞTİRME VE KALKINMA – I “SU VERİMLİLİĞİ” ADLI 720 NO'LU KİTABIN İKİNCİ BASIMI YAYIMLANDI... Bir yanda, nüfus artışı ve değişen tüketim alışkanlıkları su talebinin artmasına neden olurken öte yanda, küresel ısınma, iklim değişikliği ve endüstriyel kirlilik su kaynaklarının azalmasına ve su kalitesinin düşmesine neden olmaktadır. Artan su talebini, su arzını sürekli olarak artırarak karşılayabilmek mümkün olmadığından mevcut su kaynaklarının etkin kullanılması gerekmektedir. Bu gereksinim doğrultusunda hazırlanan çalışma, water efficiency (su verimliliği) kavramını ele almaktadır. Çalışmada, suyun kentlerde ve sanayide verimli kullanımı incelenmiş, dünyadaki uygulamalar araştırılmış ve örneklendirilmiştir. Bu çalışma ile su verimliliği konusunda tüm paydaşların başvurabileceği ve yararlanabileceği bir kaynak oluşturmak amaçlanmıştır. Araştırma, Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Öğretim Üyesi Prof. Dr. Günay Kocasoy danışmanlığında, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürlüğü uzmanı Özlem Durmuş tarafından yürütülmüştür. Birinci baskısı Nisan 2011'de Mülga Milli Prodüktivite Merkezi tarafından gerçekleştirilen kitabın gözden geçirilmiş ikinci baskısının konunun tüm paydaşları için yararlı olmasını dileriz. Bakanlığımızın 720 Nolu “Su Verimliliği” başlıklı yayınına Verimlilik Genel Müdürlüğü'nden Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Sevgin Fettahoğlu ile bağlantıya geçilerek ulaşılabilecektir. AĞUSTOS 2014 K A L K I N M A D A VERİMLİLİK T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN AYLIK YAYIN ORGANIDIR AĞUSTOS 2014 YIL: 26 SAYI: 308 Bu dergi 6.500 adet basılmaktadır. ISSN: 1300-2414 Yayın Türü: Yerel Süreli Türkçe - İngilizce SAHİBİ T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ADINA GENEL MÜDÜR Anıl YILMAZ GENEL KOORDİNATÖR Dilek BİRBİL SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Cangül TOSUN YAZI KURULU Dilek BİRBİL - Cangül TOSUN - Lütfiye BALKAYA İNGİLİZCE SAYFA SORUMLUSU Gülçin MANZAK AYDIN - Şirin Müge KAVUNCU WEB SİTESİ SORUMLUSU Aytunç AYHAN FOTOĞRAFLAR Hakan CANBAKIŞ - Özgür YURDAKADİM DAĞITIM SORUMLUSU Mehtap EMRE (312) 467 55 90 / 331 mehtapemre@sanayi.gov.tr Anahtar dergisinin PDF dosyalarını her ay düzenli olarak e-posta hesabınıza gönderilmesini istiyorsanız, konu alanına Anahtar yazıp abone@sanayi.gov.tr adresine boş bir e-posta atabilirsiniz. Dergide yayımlanan yazılardaki görüşler yazarlarına aittir. YÖNETİM YERİ T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Gelibolu Sokak No:5 Kavaklıdere 06690 ANKARA Tel: (312) 467 55 90 (10 Hat) Faks: (312) 427 30 22 Faks (Dergi): (312) 467 47 79 e-posta: vgm@sanayi.gov.tr İnternet: http://vgm.sanayi.gov.tr http://anahtar.sanayi.gov.tr GRAFİK TASARIM VE UYGULAMA www.chesscreative.com BASKI KORZA YAYINCILIK BASIM SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ. Büyük Sanayi 1. Cad. 95/1 İskitler - ANKARA Tel: (312) 342 22 08 Faks: (312) 341 14 27 Ülkelerin kalkınmasının arka planında bilim, teknoloji ve sanayi politikaları ve stratejilerinin olduğu gerçeğinin farkında olan Bakanlığımız; büyüme, gelişme ve kalkınma konularında gerçekleştirdiği çalışmalarla önemli sorumluluklar üstlenmektedir. 2013-2017 Türkiye Sanayi Stratejisinde yer alan vizyonumuz; “orta ve yüksek teknolojili ürünlerde Avrasya’nın üretim üssü” olarak belirlenmiş olup bu vizyon kapsamında anılan dönemde Türkiye Sanayi Stratejisi’nin genel amacı, “Türk Sanayisinin rekabet edebilirliği ve verimliliği yükseltilerek, dünya ihracatından daha fazla pay alan, ağırlıklı olarak yüksek katma değerli ve ileri teknolojik ürünlerin üretildiği, nitelikli işgücüne sahip ve aynı zamanda çevreye ve topluma duyarlı bir sanayi yapısına dönüşüm” olarak belirlenmiştir. Buradan da görülebileceği gibi; kalkınmanın en önemli faktörleri olan, nitelikli iş gücü, ileri teknoloji, yüksek verimlilik ve katma değerli üretim gibi alanlarda temel politikaların belirlenmesi ve uygulanmasında Bakanlığımıza çok önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir. 2023 hedeflerini yakalayabilmemiz için sayılan tüm bu alanlarda kamu ve özel kesimle birlikte, akademik ve sivil toplum kuruluşlarının yakın işbirliğine gitmesi çok yararlı olacaktır. Diğer yandan mikro ölçekte kurumlar ve işletmeler seviyesinde başarı anahtarlarının yine strateji geliştirme ve uygulamadaki yetkinlik olduğunu görüyoruz. İşletmelerin faaliyet gösterdikleri iş alanlarına yönelik öngörülerini ekonomik gerçeklere yaklaştırma düzeyi ve bu yönde doğru stratejik planlar yapabilme ve bu stratejileri uygulama becerisi geliştirmeleri rekabet üstünlüğü yakalamalarının ön koşulu olarak görülmektedir. Bakanlığımızın 2014 yılı için ilkini gerçekleştirdiği Verimlilik Proje Ödülleri de stratejik yönetim anlayışını benimsemiş ve bu yönde projeler geliştiren işletme ve kuruluşların bir adım önde olduklarını bir kez daha kanıtladı. Dergimizin bu sayısından başlayarak Aralık sayısına kadar Verimlilik Proje Ödülü kazanmış işletme ve kuruluşların projelerini tanıtacağız. Strateji Geliştirme ve Kalkınma temasıyla yayımladığımız Anahtar dergisinin Ağustos sayısına makaleleri ile destek veren tüm yazarlara ve uzmanlarımıza teşekkür eder, projeleri ile ödül alan kurum ve kuruluşların yönetici ve çalışanlarını bir kez daha kutlarım. Anıl YILMAZ Genel Müdür BASILDIĞI TARİH Anahtar dergisinin Ağustos 2014 sayısı 08.08.2014 tarihinde basılmıştır. 01 AĞUSTOS 2014 İÇİNDEKİLER 22 04 Yıllık Verimlilik İstatistikleri: 2009-2010-2011 / İlknur PULAK TARAS 12 2014 Verimlilik Proje Ödülleri: Parlatılmış Porselen Karo Yüzeyleri İçin Düşük Maliyetli-Yüksek Performanslı Koruyucu Kaplama Geliştirilmesi Projesi 14 2014 Verimlilik Proje Ödülleri: Atlas Motor “Yaratıcı Teknoloji” Projesi 16 2014 Verimlilik Proje Ödülleri: Yüksek Kapasiteli Merkezi VoIP Santral Tasarımı Projesi 18 2014 Verimlilik Proje Ödülleri: Termal ve Fotovoltaik Güneş Enerjisi Destekli Otonom Kurutma Kabini Projesi “Solarbooster Sundry ®” 20 2014 Verimlilik Proje Ödülleri: “Kamuda Bir İlk! Sağlıkta Sözleşmeli Yöneticilerin ve Sağlık Tesislerinin Etkinlik ve Verimliliğinin Karne Uygulaması İle Çok Boyutlu Değerlendirmesi” Projesi 22 Veri Zarflama Analizi İle İllerin Bölgelerinde TÜBİTAK ve KOSGEB Projelerindeki Etkinliğinin Ölçülmesi Dr. Rasim AKPINAR - Enver ÇAKIN 29 Ürün Yönetimi - I: Ürün Yönetimi Nedir? Dr. Nilgün FEŞEL 33 Stratejik Ürün Planlama ve Ürün/Teknoloji Yol Haritaları - I / Şakir KARAKAYA 33 36 02 AĞUSTOS 2014 36 Kalkınma Sürecinde Türkiye Sinan BORLUK 40 Verimlilik Alanında Politika Geliştirme - III Beşeri Sermayenin Gelişimi - I Ahmet Emre ÇOBAN 44 Verimlilik, Büyüme ve Kalkınma - I Dr. Halit SUİÇMEZ 50 Karadeniz Çayı Dünya Pazarına Çıkmak İçin Kolları Sıvadı 52 Bilişim, Bilim ve Teknoloji 56 Haberler 58 Temiz Üretim (Eko - Verimlilik) 59 Strategy Formulation and Development 62 Sanayi Göstergeleri Industry Indicators 63 Bilim ve Teknoloji Göstergeleri Science and Technology Indicators 64 Ulusal ve Uluslararası Verimlilik İstatistikleri / National and International Productivity Statistics 44 50 56 Ulusal Verimlilik İstatistikleri National Productivity Statistics 03 AĞUSTOS 2014 YILLIK VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ YILLIK VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ: 2009 – 2010 – 2011 İlknur PULAK TARAS / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü) 2003 yılından bu yana RİP (Resmi İstatistik Programı) kapsamında yer alan “Yıllık Verimlilik İstatistikleri”, her yıl Haziran ayının son iş gününde yayımlanmaktadır. Bu kapsamda 3 temel başlıkta toplanan istatistikler “Çalışan Kişi Başına Katma Değer”, “Çalışılan Saat Başına Katma Değer”, “Birim Emek Maliyeti” olup bunların endeksleri ve önceki yıla göre değişimlerini kapsamaktadır. İstatistiklere Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın web sitesinden ulaşılabilmektedir. İstatistiklerin hesaplanmasında, çıktı değişkeni olarak “Faktör Maliyetiyle Katma Değer”, girdi değişkenleri olarak “Çalışan Sayısı”, “Çalışılan Saat”, “Emek Maliyeti” kullanılmaktadır. Bu değişkenler TÜİK tarafından yayımlanan “Yıllık Sanayi ve Hizmet İstatistikleri” altında yer almaktadır. 2009, 2010, 2011 yıllarına ilişkin olarak, Avrupa Topluluğunda Ekonomik Faaliyetlerin İstatistiki Sınıflaması Nace Rev.2’ye göre “Sanayi ve Hizmet sektörlerini” kapsayacak şekilde 836 farklı faaliyet kolu için hesaplanan yıllık verimlilik istatistikleri, sektörler bazında incelendiğinde aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır: 2009 yılı için çalışan kişi başına katma değer verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek değer 97174,40 TL olarak “Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi ve İletişim” sektörü 77288,69 TL, “Su Temini; Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve İyileştirme Faaliyetleri” sektörü Şekil 1. 2009 Yılı İçin Çalışan Kişi Başına Katma Değer 04 35109,24 TL, “Madencilik ve Taş Ocakçılığı” sektörü 32596,99 TL, “Mesleki, Bilimsel ve Teknik Faaliyetler” sektörü 31653,61 TL ile takip etmektedir. 2009 yılı için çalışan kişi başına katma değer verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en düşük değer 3718,92 TL olarak “Diğer Hizmet Faaliyetleri” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Konaklama ve Yiyecek Hizmeti Faaliyetleri” sektörü 8241,91 TL, “Kültür, Sanat, Eğlence, Dinlence ve Spor” sektörü 9974,51 TL, “İdari ve Destek Hizmet Faaliyetleri” sektörü 11434,54 TL “Gayrimenkul Faaliyetleri” sektörü 11618,99 TL ile takip etmektedir. AĞUSTOS 2014 2009 yılı için çalışılan saat başına katma değer verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek değer 46,28 TL olarak “Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi ve İletişim” sektörü 36,23 TL, “Su Temini; Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve İyileştirme Faaliyetleri” sektörü 16,74 TL, “Madencilik ve Taş Ocakçılığı” sektörü 15,20 TL, “Mesleki, Bilimsel ve Teknik Faaliyetler” sektörü 14,90 TL ile takip etmektedir. Şekil 2. 2009 Yılı İçin Çalışılan Saat Başına Katma Değer Şekil 3. 2009 Yılı İçin Birim Emek Maliyeti 2009 yılı için çalışılan saat başına katma değer verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en düşük değer 1,72 TL olarak “Diğer Hizmet Faaliyetleri” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Konaklama ve Yiyecek Hizmeti Faaliyetleri” sektörü 3,82 TL, “Kültür, Sanat, Eğlence, Dinlence ve Spor” sektörü 4,71 TL, “İdari ve Destek Hizmet Faaliyetleri” sektörü 5,33 TL “Gayrimenkul Faaliyetleri” sektörü 5,38 TL ile takip etmektedir. 2009 yılı için birim emek maliyeti verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek değer 2,59 TL olarak “Diğer Hizmet Faaliyetleri” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Kültür, Sanat, Eğlence, Dinlence ve Spor” sektörü 2,07 TL “Gayrimenkul Faaliyetleri” sektörü 1,72 TL “Konaklama ve Yiyecek Hizmeti Faaliyetleri” sektörü 1,47 TL, “Eğitim” sektörü 1,44 TL ile takip etmektedir. 2009 yılı için birim emek maliyeti verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en düşük değer 0,44 TL olarak “Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi ve İletişim” sektörü 0,55 TL, “İnşaat” sektörü 0,56 TL, “Mesleki, Bilimsel ve Teknik Faaliyetler” sektörü 0,63 TL, “İmalat” sektörü 0,72 TL ile takip etmektedir. 05 AĞUSTOS 2014 YILLIK VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ Şekil 4. 2010 Yılı İçin Çalışan Kişi Başına Katma Değer ve Bir Önceki Yıla Göre Değişimi 2010 yılı için çalışan kişi başına katma değer verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek değer 125862,09 TL olarak “Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi ve İletişim” sektörü 78127,66 TL, “Madencilik ve Taş Ocakçılığı” sektörü 35642,96 TL, “Su Temini; Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve İyileştirme Faaliyetleri” sektörü 33607,52 TL, “Mesleki, Bilimsel ve Teknik Faaliyetler” sektörü 26859,33 TL ile takip etmektedir. 2010 yılı için çalışan kişi başına katma değer verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en düşük değer 3273,81 TL olarak “Diğer Hizmet Faaliyetleri” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Konaklama ve Yiyecek Hizmeti Faaliyetleri” sektörü 9022,04 TL, “İdari ve 06 Destek Hizmet Faaliyetleri” sektörü 10990,40 TL, “Eğitim” sektörü 12203,27 TL “Kültür, Sanat, Eğlence, Dinlence ve Spor” sektörü 15493,69 TL ile takip etmektedir. 2010 yılı için çalışan kişi başına katma değerin bir önceki yıla göre değişimi ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek artış % 72,04 olarak “Gayrimenkul Faaliyetleri” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Kültür, Sanat, Eğlence, Dinlence ve Spor” sektörü % 55,33, “Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı” sektörü % 29,52, “Konaklama ve Yiyecek Hizmeti Faaliyetleri” sektörü % 9,47, “Madencilik ve Taş Ocakçılığı” sektörü % 9,34 ile takip etmektedir. 2010 yılı için çalışan kişi başına katma değerin bir önceki yıla göre değişimi ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek azalış % 18,72 olarak “İnşaat” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Mesleki, Bilimsel ve Teknik Faaliyetler” sektörü % 15,15, “Diğer Hizmet Faaliyetleri” sektörü % 11,97, “Eğitim” sektörü % 7,01, “Ulaştırma ve Depolama” sektörü % 5,49 ile takip etmektedir. AĞUSTOS 2014 Şekil 5. 2010 Yılı İçin Çalışılan Saat Başına Katma Değer ve Bir Önceki Yıla Göre Değişimi 2010 yılı için çalışılan saat başına katma değer verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek değer 61,07 TL olarak “Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi ve İletişim” sektörü 36,63 TL, “Madencilik ve Taş Ocakçılığı” sektörü 16,55 TL, “Su Temini; Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve İyileştirme Faaliyetleri” sektörü 15,64 TL, “Mesleki, Bilimsel ve Teknik Faaliyetler” sektörü 12,73 TL ile takip etmektedir. 2010 yılı için çalışılan saat başına katma değer verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en düşük değer 1,52 TL olarak “Diğer Hizmet Faaliyetleri” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Konaklama ve Yiyecek Hizmeti Faaliyetleri” sektörü 4,18 TL, “İdari ve Destek Hizmet Faaliyetleri” sektörü 5,12 TL, “Eğitim” sektörü 5,85 TL “Kültür, Sanat, Eğlence, Dinlence ve Spor” sektörü 7,28 TL ile takip etmektedir. 2010 yılı için çalışılan saat başına katma değerin bir önceki yıla göre değişimi ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek artış % 73,18 olarak “Gayrimenkul Faaliyetleri” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Kültür, Sanat, Eğlence, Dinlence ve Spor” sektörü % 54,56, “Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı” sektörü % 31,96, “Konaklama ve Yiyecek Hizmeti Faaliyetleri” sektörü % 9,29, “Madencilik ve Taş Ocakçılığı” sektörü % 8,86 ile takip etmektedir. en yüksek azalış % 18,33 olarak “İnşaat” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Mesleki, Bilimsel ve Teknik Faaliyetler” sektörü % 14,56, “Diğer Hizmet Faaliyetleri” sektörü % 11,45, “Eğitim” sektörü % 8,67, “Su Temini; Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve İyileştirme Faaliyetleri” sektörü % 6,59 ile takip etmektedir. 2010 yılı için çalışılan saat başına katma değerin bir önceki yıla göre değişimi ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde 07 AĞUSTOS 2014 YILLIK VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ Şekil 6. 2010 Yılı İçin Birim Emek Maliyeti ve Bir Önceki Yıla Göre Değişimi 2010 yılı için birim emek maliyeti verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek değer 3,26 TL olarak “Diğer Hizmet Faaliyetleri” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Eğitim” sektörü 1,66 TL “Ulaştırma ve Depolama” sektörü 1,51 TL, “Kültür, Sanat, Eğlence, Dinlence ve Spor” sektörü 1,51 TL, “Konaklama ve Yiyecek Hizmeti Faaliyetleri” sektörü 1,46 TL ile takip etmektedir. 2010 yılı için birim emek maliyeti verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en düşük değer 0,38 TL olarak “Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi ve İletişim” sektörü 0,57 TL, “İnşaat” sektörü 0,73 TL “Madencilik ve Taş Ocakçılığı” sektörü 0,74 TL, “İmalat” sektörü 0,76 TL ile takip etmektedir. 08 2010 yılı için birim emek maliyetinin bir önceki yıla göre değişimi ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek artış % 30,57 olarak “İnşaat” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Diğer Hizmet Faaliyetleri” sektörü % 25,85, “Mesleki, Bilimsel ve Teknik Faaliyetler” sektörü % 21,51, “Eğitim” sektörü % 15,02, “Ulaştırma ve Depolama” sektörü % 13,76 ile takip etmektedir. 2010 yılı için birim emek maliyetinin bir önceki yıla göre değişimi ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek azalış % 29,30 olarak “Gayrimenkul Faaliyetleri” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Kültür, Sanat, Eğlence, Dinlence ve Spor” sektörü % 27,02, “Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı” sektörü % 13,61, “Madencilik ve Taş Ocakçılığı” sektörü % 5,17, “Konaklama ve Yiyecek Hizmeti Faaliyetleri” sektörü % 0,71 ile takip etmektedir. AĞUSTOS 2014 Şekil 7. 2011 Yılı İçin Çalışan Kişi Başına Katma Değer ve Bir Önceki Yıla Göre Değişimi 2011 yılı için çalışan kişi başına katma değer verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek değer 99221,21 TL olarak “Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi ve İletişim” sektörü 86505,93 TL, “Su Temini; Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve İyileştirme Faaliyetleri” sektörü 39463,74 TL, “Madencilik ve Taş Ocakçılığı” sektörü 38235,55 TL, “İmalat” sektörü 26515,04 TL ile takip etmektedir. 2011 yılı için çalışan kişi başına katma değer verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en düşük değer 2845,63 TL olarak “Diğer Hizmet Faaliyetleri” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Konaklama ve Yiyecek Hizmeti Faaliyetleri” sektörü 9040,03 TL, “İdari ve Destek Hizmet Faaliyetleri” sektörü 11157,52 TL, “Eğitim” sektörü 12238,88 TL, “Toptan ve Perakende Ticaret; Motorlu Kara Taşıtlarının ve Motosikletlerin Onarımı” sektörü 14907,50 TL ile takip etmektedir. 2011 yılı için çalışan kişi başına katma değerin bir önceki yıla göre değişimi ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek artış % 17,43 olarak “Su Temini; Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve İyileştirme Faaliyetleri” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi ve İletişim” sektörü % 10,72, “Konaklama ve Yiyecek Hizmeti Faaliyetleri” sektörü % 10,17, “Kültür, Sanat, Eğlence, Dinlence ve Spor” sektörü % 8,01, “Madencilik ve Taş Ocakçılığı” sektörü % 7,27 ile takip etmektedir. 2011 yılı için çalışan kişi başına katma değerin bir önceki yıla göre değişimi ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek azalış % 23,99 olarak “Gayrimenkul Faaliyetleri” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme Üretimi Ve Dağıtımı” sektörü % 21,17, “Mesleki, Bilimsel ve Teknik Faaliyetler” sektörü % 13,36, “Diğer Hizmet Faaliyetleri” sektörü % 13,08, “Toptan ve Perakende Ticaret; Motorlu Kara Taşıtlarının ve Motosikletlerin Onarımı” sektörü % 9,64 ile takip etmektedir. 09 AĞUSTOS 2014 YILLIK VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ Şekil 8. 2011 Yılı İçin Çalışılan Saat Başına Katma Değer ve Bir Önceki Yıla Göre Değişimi 2011 yılı için çalışılan saat başına katma değer verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek değer 47,85 TL olarak “Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi ve İletişim” sektörü 40,68 TL, “Su Temini; Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve İyileştirme Faaliyetleri” sektörü 18,67 TL, “Madencilik ve Taş Ocakçılığı” sektörü 17,86 TL, “İmalat” sektörü 12,28 TL ile takip etmektedir. 2011 yılı için çalışılan saat başına katma değer verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en düşük değer 1,32 TL olarak “Diğer Hizmet Faaliyetleri” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Konaklama ve Yiyecek Hizmeti Faaliyetleri” sektörü 4,60 TL, “İdari ve Destek Hizmet Faaliyetleri” sektörü 10 5,22 TL, “Eğitim” sektörü 5,86 TL, “Toptan ve Perakende Ticaret; Motorlu Kara Taşıtlarının ve Motosikletlerin Onarımı” sektörü 6,92 TL ile takip etmektedir. 2011 yılı için çalışılan saat başına katma değerin bir önceki yıla göre değişimi ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek artış % 19,38 olarak “Su Temini; Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve İyileştirme Faaliyetleri” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi ve İletişim” sektörü % 11,05, “Konaklama ve Yiyecek Hizmeti Faaliyetleri” sektörü % 10,04, “Kültür, Sanat, Eğlence, Dinlence ve Spor” sektörü % 8,90, “Madencilik ve Taş Ocakçılığı” sektörü % 7,94 ile takip etmektedir. 2011 yılı için çalışılan saat başına katma değerin bir önceki yıla göre değişimi ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek azalış % 24,18 olarak “Gayrimenkul Faaliyetleri” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme Üretimi Ve Dağıtımı” sektörü % 21,64, “Mesleki, Bilimsel ve Teknik Faaliyetler” sektörü % 13,55, “Diğer Hizmet Faaliyetleri” sektörü % 13,46, “Toptan ve Perakende Ticaret; Motorlu Kara Taşıtlarının ve Motosikletlerin Onarımı” sektörü % 9,41 ile takip etmektedir. AĞUSTOS 2014 Şekil 9. 2011 Yılı İçin Birim Emek Maliyeti ve Bir Önceki Yıla Göre Değişimi 2011 yılı için birim emek maliyeti verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek değer 4,05 TL olarak “Diğer Hizmet Faaliyetleri” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Kültür, Sanat, Eğlence, Dinlence ve Spor” sektörü 1,98 TL, “Eğitim” sektörü 1,83 TL, “Ulaştırma ve Depolama” sektörü 1,76 TL, “Gayrimenkul Faaliyetleri” sektörü 1,51 TL ile takip etmektedir. 2011 yılı için birim emek maliyeti verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en düşük değer 0,49 TL olarak “Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi ve İletişim” sektörü 0,55 TL, “Su Temini; Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve İyileştirme Faaliyetleri” sektörü 0,71 TL “Madencilik ve Taş Ocakçılığı” sektörü 0,75 TL, “İmalat” sektörü 0,79 TL ile takip etmektedir. 2011 yılı için birim emek maliyetinin bir önceki yıla göre değişimi ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek artış % 30,65 olarak “Kültür, Sanat, Eğlence, Dinlence ve Spor” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı” sektörü % 28,76, “Gayrimenkul Faaliyetleri” sektörü % 24,20, “Diğer Hizmet Faaliyetleri” sektörü % 23,91, “Toptan ve Perakende Ticaret; Motorlu Kara Taşıtlarının ve Motosikletlerin Onarımı” sektörü % 20,31 ile takip etmektedir. yüksek azalış % 9,54 olarak “Su Temini; Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve İyileştirme Faaliyetleri” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi ve İletişim” sektörü % 2,59 ile takip etmektedir. 2011 yılı için birim emek maliyetinin bir önceki yıla göre değişimi ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en 11 AĞUSTOS 2014 2014 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ “Büyük İşletme/Ar-Ge ve Ürün İyileştirme Kategorisi” Birincilik Ödülü PARLATILMIŞ PORSELEN KARO YÜZEYLERİ İÇİN DÜŞÜK MALİYETLİ-YÜKSEK PERFORMANSLI KORUYUCU KAPLAMA GELİŞTİRİLMESİ PROJESİ (ECZACIBAŞI YAPI GEREÇLERİ SAN. VE TİC. A.Ş. / AR-GE MERKEZİ) konusudur. Açılan porlar da leke tutmaya neden olmaktadır. Oluşan gözenekli yapısı dolayısı ile özellikle kahve, çay, şarap vb. kirleticilerin gözeneklere girmesi ile kalıcı lekeler oluşmaktadır. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri San. Tic. A.Ş. Ar-Ge Merkezi’nin ödülünü Fabrika Müdürü Ahmet DEVECİOĞLU ve ekibi aldı. Porselen karolar su emme değeri % 0.5’ten az olan, beyaz ya da pigment ilavesiyle renklendirilebilen, sırlı ya da sırsız üretilebilen karolardır. Porselen karoların pişirilme rejimleri ve kompozisyonlarına bağlı olarak, düşük su emme, yüksek aşınma direnci ve mekanik mukavemetleri değerlerine sahip olması porselen karoya olan ilgiyi artırmıştır. Teknik özellikleri bu kadar gelişmiş olan 12 porselen karoların estetik özelliklerini geliştirmek ve albenisini artırmak için de çalışmalar yapılmaktadır. Bu amaçla, en çok başvurulan yöntemlerden biri de parlatma (yüzey taşlama) işlemidir. Parlatma işlemi ürünün estetik özelliklerini geliştirmektedir fakat leke dayanımını olumsuz etkilemektedir. Çünkü parlatma etkisiyle karo bünyesinde kalan kapalı (izole) porların açılması söz Bu sorunları çözmek için firmalar parlatılmış porselen karo yüzeylerine koruyucu bir malzeme (protect) uygulaması yapmaktadır. Ancak bu ürün ithal edildiği için maliyeti oldukça yüksektir. Koruyucu kaplamanın pahalı olmasının yanı sıra prosesin getirdiği dezavantajlar da vardır. Koruyucu kaplama malzemesinin karo yüzeyine dağıtılarak fırça yardımı ile gözeneklere dolması sağlanmaktadır. Uygulama sonrası yüzeyde arta kalan malzeme ise yüzeyde kuruyup kalmadan önce alınmaya çalışılmaktadır. Ancak bazen proses kontrol edilememekte ve koruyucu malzeme yüzeyde kalarak karonun parlaklığını kapatmakta ve müşteri şikayeti olarak gelmektedir. Koruyucu kaplama malzemesi giderlerinin yanında AĞUSTOS 2014 müşteri şikayetlerine ayrılan zaman ve giderler de firmaları olumsuz etkilemektedir. Ayrıca proseste atık koruyucu kaplama malzemesi oluşmakta, proses yavaş işlemekte ve yavaş olması dolayısı ile daha fazla karbon salınımına neden olmaktadır. Koruyucu malzeme ithal edilen bir malzeme olduğu için viskozitesi, donma süresi vb. özelliklerine müdahale edilememekte ve bu da daha etkili bir proses oluşturmamıza engel olmaktadır. Tüm bu sorunlar elde ettiğimiz ürünün katma değerini azaltmakta ve özellikle yurt dışındaki porselen karo üreticileri ile rekabet şansımızı azaltmaktadır. Sorunları çözebilmek ve katma değeri yüksek ürünler üreterek sektörün birleşik ölçekte belli bir rekabet gücüne ulaşabilmesine katkı sağlamak amacıyla Parla lmış Porselen Karo Yüzeyleri için Düşük Maliyetli-Yüksek Performanslı Koruyucu Kaplama Geliş rilmesi Projesi geliştirilmiştir. Proje kapsamında birbirini takip eden üç iş paketi halinde çalışılmıştır. İlk iş paketinde ikinci iş paketi için bizi yönlendirecek şekilde mevcut durum analizleri yapılmıştır. Bu kapsamda ilk olarak parlatma işlemi sonrası porselen karoların mikro yapıları incelenmiş, karoların leke tutmasını engellemek için doldurulması gereken por boyut ve dağılımları belirlenmiştir. İkinci olarak mevcut durumda kullanılan kaplayıcı malzeme ve piyasada mevcut olan diğer malzemeler parlatılmış porselen karo yüzeylerine uygulanarak testleri yapılmıştır. Böylece hem parlatılmış porselen karo yüzeyi ve mikroyapısı tam olarak anlaşılmış hem de hangi dolgu maddelerinin daha iyi sonuçlar verdiği karşılaştırmalı bir şekilde tespit edilmiştir. İkinci iş paketinde ise birinci iş paketinde belirlenen porları kapatabilecek özellikte sol-jel kaplama malzemesi geliştirmek için reçete çalışmaları, uygulamaları ve analizleri yapılmıştır, uygun proses şartları belirlenmiştir. İstenilen özellikleri sağlayan reçete ve proses şartları belirlendikten sonra üçüncü iş paketinde pilot ölçekli denemeler yapılmıştır, iyileştirme Şekil 1. Yüzeyine Lekelendirici Uygulanmış Karoya Ait Digital Görüntü çalışmaları ile birlikte endüstriyel üretime geçilmiştir. Çözelti uygulanmış karolar EN 14411 BIA uluslararası standartlarına göre test edilmiştir. Bu standarta göre karoların leke dayanımı kromoksit yeşili, zeytin yağı ve alkol iyodür çözeltisine karşı test edilmektedir. Standartın belirlediği lekelere ilave olarak günlük kullanımda karşılaşılabilecek diğer lekelere karşı da testler yapılmıştır. Lekelendiricilerin uygulandığı karo Şekil 1’de, test yöntemine göre temizleme prosedürü uygulanmış karo yüzeyi Şekil 2’de görülmektedir. Çözeltinin dayanımını test etmek amacı ile yüzeyler aşındırılmıştır, aşındırma işlemi sonrası yapılan leke testleri ve elektron mikroskobu görüntüleri çözeltinin porlara tamamen dolduğunu göstermiştir. Geliştirilen dolgu malzemesi ithal ürünler ile kıyaslandığında % 80 maliyet düşüşü sağlamıştır. Şekil 2. EN 14411 BIA Standardına Göre Leke Testi Tamamlanmış Karo Yüzeyine Ait Digital Görüntü 13 AĞUSTOS 2014 2014 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ “Büyük İşletme/Ar-Ge ve Ürün İyileştirme Kategorisi” İkincilik Ödülü ATLAS MOTOR “YARATICI TEKNOLOJİ” PROJESİ (ARÇELİK A.Ş. ELEKTRİK MOTORLARI İŞLETMESİ) Arçelik Elektrik Motorları ve Kurucu İşletmesi Ürün Direktörü Mehmet SAVAŞ ödülü, Bakan Fikri IŞIK'tan aldı. Türkiye’nin patent şampiyonu olan Arçelik yaratıcı fikirlerini ürüne dönüştürme geleneğini çamaşır yıkama motoru alanında da sürdürmektedir. Yeni nesil 14 çamaşır yıkama motoru “Atlas” bu geleneğin en güzel örneklerinden biridir. Arçelik bir yandan inovatif projeler üretirken diğer yandan da dünyaya saygılı, dünyada saygın vizyonuyla uyumlu olacak şekilde çevresel etkilerin de düşünüldüğü işlerin altına imza atmaktadır. AĞUSTOS 2014 ilgili derinlemesine çalışmalar yapmıştır. Bu araştırmaların sonunda tüketici tarafında verimli, sessiz ve uzun ömürlü ürün beklentisinin yüksek olduğu görülmüştür. Bu nedenle projenin birincil hedefleri bu beklentileri karşılamak üzerine kurulmuştur. Proje sonunda hedeflerin tamamı yakalanmış hatta bu hedeflerin üzerine de çıkılmıştır. Atlas motorun kullanıldığı çamaşır yıkama makinaları dünya rekorlarını kırmaya aday ürünlerdir. Fırçasız ve mıknatıslı bir motor olan Atlas, çamaşır makinası üzerinde tüketicinin tüm ergonomik ihtiyaçları göz önünde bulundurularak geliştirilmiş bir çözümdür. Arçelik çevre politikası ilkelerinden biri olan “Dünyada en verimli ürünler üretmede sektöre örnek olmak” Atlas projesinin öncelikli hedeflerinden biri olmuştur. Beyaz eşyalar konutlardaki elektrik tüketiminin yaklaşık % 55’ini oluşturmaktadır. Konutlarda tüketilen enerji ise Türkiye elektrik tüketiminin % 13,2’sidir. Bu nedenle çamaşır makinasının enerji seviyesi tüketici için son derece önemli bir duruma gelmektedir. Tahrik sisteminde kullanacağınız motor ise bu enerji seviyesinin belirlenmesinde önemli bir paya sahiptir. Konvansiyonel çözüm olarak kullanılan fırçalı motorlar mıknatıslı motorlara göre daha verimsiz sistemlerdir. Atlas motor bu tip sistemleri hem maliyet hem de performans açısından alternatif olmaktan çıkarmaktadır. Proje tamamlandığında Arçelik bu projeye ilişkin 5 adet patent başvurusu yapmış bulunmaktadır. Böylece şirketin yaratıcı düşünceyi destekleme ve fikri haklar konusundaki tavrı da ortaya konmuş olmaktadır. Arçelik Atlas motor ile uzun ömürlü, esnek tasarım kabiliyetine sahip, mevcut çözümlerle aynı maliyette olduğu için ulaşılabilir teknolojik bir ürün yaratmıştır. Motorun üretildiği hatlardaki otomasyonu da yüksek tutarak üretim maliyetleri de minimize edilmiştir. Arçelik Atlas Çamaşır Yıkama Motoru projesi hazırlanırken pazarın ne istediği ile 15 AĞUSTOS 2014 2014 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ “Büyük İşletme/Ar-Ge ve Ürün İyileştirme Kategorisi” Üçüncülük Ödülü YÜKSEK KAPASİTELİ MERKEZİ VOIP SANTRAL TASARIMI PROJESİ (NETAŞ TELEKOMÜNİKASYON A.Ş.) NETAŞ Genel Müdürü Müjdat ALTAY ödülü, Bakan Fikri IŞIK'tan aldı. Bilişim alanındaki yenilikçi ve yaratıcı çözümlerle ulusal ve uluslararası pazarda kurumlara, kamu ve savunma sanayisine katma değerli çözümler üreten, sistem entegrasyonu ve teknoloji hizmetleri sunan Netaş, sahip olduğu bilgi ve deneyimle iş verimliliğinin artışı için çalışmalar yürütmektedir. 47 yıllık deneyime sahip Netaş, bilişim teknolojileri alanındaki faaliyetlerini, yeni nesil teknolojilerde derin bilgi birikimine sahip, 1 yaklaşık 700 kişilik Ar-Ge biriminin katkılarıyla sürdürmektedir. 2014 Verimlilik Proje Ödüllerinde “Yüksek 1 Kapasiteli Yeni Nesil Merkezi Santral Tasarımı ” projesiyle “Büyük Ölçekli İşletme Ar-Ge ve Ürün İyileştirme” alanında üçüncülük ödülünü kazanan Netaş, proje kapsamında internet üzerinden sesli iletişim (VoIP) sağlayan mevcut C20 santralinin kapasitesini artırarak yeni nesil yüksek kapasiteli VoIP santral tasarımı gerçekleştirmiştir. Şekil 1'de verilen C20 santrali üzerinde hatların, ağ geçitlerinin ve trankların (santralin diğer santrallerle bağlantısını sağlayan birimler) kapasitelerinin ve sayılarının artırılmasına yönelik yazılım ve süreç geliştirmeleri yapılmıştır. Bu projeyle müşterilere enerji verimliliği ve zaman tasarrufu, işletim bakım kolaylığı ve maliyet avantajı sağlanmıştır. Bu çalışma, TÜBİTAK-Teknoloji ve Yenilik Destek Programları (TEYDEB) tarafından 3120226 numaralı proje olarak desteklenmektedir. 16 AĞUSTOS 2014 Hatlara Servis Atama Tablosunda Geliştirmeler Hat Servis ve Çağrı Yönlendirme Tablolarında Kapasite Artırımı Çekirdek Yeni C20 C20 Bağlantı Düğüm Sayısının Artımı C20 İşletim Yönetimi Ağ Geçit Denetliyicisi Hat Oturum Sunucusu Yeni Nesil Merkezi C20 Santralde İşletim Yönetimi Tasarımları Hat Ağ Geçidi Desteklenen SIP Trank Sunucusunun Sayısının Artırılması SIP Trank Sunucusu SIP Trank Sunucusunun Yeni Donanım Üzerinde Desteklenmesi Şekil 1. Yüksek Kapasiteli Yeni Nesil Merkezi C20 Santrali C20 abone ve trank kapasitesinde, işlem hacminde ve Şekil 1'de gösterilen santrala bağlı bileşenlerin (ağ geçidi, SIP trank sunucusu) sayısındaki artış, gerekli işletim yönetimi değişikliklerini ve veri haberleşmesini yönetecek yenilikçi yazılım algoritmaları ile gerçekleştirilmiştir. Hat sayısı uluslararası santrallerde 500 binden 1.25 milyona, santrali diğer santrallere bağlayan SIP trank sunucusu desteği 1’den 3’e çıkarılmıştır. Yeni yazılım ve donanımla trank portu desteği 150 binden 400 bine çıkarılmıştır. Bu artış sayesinde, sistemin tüm etkileşim yapılarındaki temel tablolar, servisler, işletim yönetimi mimarileri ve yazılımları yeniden tasarlanmış ve bu kapsamlı değişiklikler nedeniyle yeni emülasyon ve simülasyon araçları ile gelişmiş ve detaylı testler yapılmıştır. Proje kapsamında geliştirilen yenilikçi algoritmalar ile Ar-Ge süreçlerinde % 50, iş gücünde % 35 tasarruf elde edilmiştir. Proje yenilikçi algoritmalar sayesinde 300 kat daha az kod değişimi ile tamamlanmıştır. Test sürecinde eski nesil TDM donanımlarını emule edebilmek için yeni araçlar tasarlanmıştır. Bu test araçları sayesinde bir futbol sahasını kaplayacak TDM donanımlarının fonksiyonları sadece dört sunucu bilgisayara sığdırılmış olup elde edilen verimlilik artışı ile müşteriler ve Netaş Ar-Ge için önemli maliyet avantajı sağlanmıştır. Bununla birlikte test aracının ayrı bir ticari ürün olarak satılması çalışmaları da sürdürülmektedir. Ürünün müşterilere sağladığı verimliliği daha somut bir şekilde ifade etmek gerekirse, özellikle enerji ve kira giderlerinde getirdiği avantajdan söz etmek mümkündür. Eski nesil santraller 95 kW/gün enerjiden fazlasına ihtiyaç duyarken, tasarlanan yeni nesil yüksek kapasiteli santral sayesinde % 90 enerji tasarrufu ile sistemin yalnızca 13 kW/gün enerji ile çalışması sağlanmıştır. Bu sayede müşteriler, dağınık santrallerini birleştirerek, bina kira ve operasyonel giderlerinden büyük kazanım sağlayabileceklerdir. 17 AĞUSTOS 2014 2014 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ “Mikro İşletme Kategorisi” Teşvik Ödülü TERMAL VE FOTOVOLTAİK GÜNEŞ ENERJİSİ DESTEKLİ OTONOM KURUTMA KABİNİ PROJESİ “SOLARBOOSTER SUNDRY ®” (ANIT CAM SAN TİC. LTD. ŞTİ. / SUNSTRIP) Anıt Cam Genel Müdür Yardımcısı Bartu BUGATUR ödülü, Bakan Fikri IŞIK'tan aldı. Sunstrip, ülkemizin güneş enerjisi potansiyelinden mümkün olduğunca yararlanabilmesine olanak sağlayan farklı uygulamalarda konumlanabilecek Doğru Akımlı Sirkulasyon Pompa İstasyonu, Monoblok Termal Kasa, yüzde yüz Termal Kontaklı Seçici Soğurucu, Trapez Dolgu 18 Kollektör, Giydirme Cephelere Entegre Kollektör, Polimer Esaslı Soğurucular ve Hava Kollektörleri gibi, hepsi termal güneş enerjisi uygulamalarına bir yenisini ekleyerek “Güneş Enerjisi Destekli Hibrid Endüstriyel Kurutma Kabini” geliştirmiştir. Sunstrip Ar-Ge Grubu tarafından geliştirilen ve “Bölgenin Rekabet Gücünün Artırılması Destek Programı” kapsamında Mevlana Kalkınma Ajansı tarafından da desteklenen kabin tasarımında birçoğu ilk defa kullanılan mekanik ve tesisat detaylarının patent ve faydalı model AĞUSTOS 2014 başvuruları yapılmıştır. Kabin tasarımı, tarımsal ve endüstriyel kurutma uygulamalarında termal ve fotovoltaik güneş enerjisinden eş zamanlı olarak faydalanma imkânı getirmektedir. Bu uygulamalar arasında meyve, sebze ve et ürünleri kurutma, çamaşırhane kurutma, boyahane kurutma, mekân ısıtma desteği gibi farklı uygulamalar öne çıkmaktadır. solarbooster SUNDRY®, bünyesinde kapasitesi uygulamaya göre ölçeklendirilebilen özel reküperatörler ve Türkiye’de ilk defa uygulanan patentli yekpare oniki metrekarelik polimer esaslı özel termal soğurucu paneller ve mafsallı PV entegrasyonları barındırmaktadır. Proje kapsamında, kurutucu fanlar ve kapalı devre termik devridaim pompası özel bir MPPT sürücü devresi ile kurgulanmış ve CFM debi değerleri ışınım şiddetine göre otomatik olarak ayarlanabilmektedir. Fanlar ve pompa ihtiyaç duyduğu enerjiyi, kasaya entegre edilmiş fotovoltaik modüllerden alabilmektedir. Kabin, uygulamanın ihtiyaç duyduğu hava debi ve rejimlerine göre farklı kapasitelerde imal edilebilmektedir. Emiş ve itiş hava giriş kanallarında filitrasyon özelliği bulunan kabin farklı uygulamalar için pozisyonlanabilir. Mobilite kazandırılmış kabin, uygulama bölgesine kolaylıkla sevk edilebilirken, işletmelerinde proses veya tüketim sıcak hava, ihtiyacı içerisinde olan kullanıcıların termal ve fotovoltaik güneş enerjisi katkısını sağlamalarını mümkün kılmaktadır. Termal ve fotovoltaik güneş enerjisi teknolojilerini tek bir kasa içerisinde optimizasyon ile entegre eden solarbooster SUNDRY® projesi özellikle tarımsal ve endüstriyel ürün kurutma sürelerini minimize ederek, zararlı oluşumunun da önüne geçmektedir. 19 AĞUSTOS 2014 2014 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ “Kamu Kategorisi” İkincilik Ödülü “KAMUDA BİR İLK! SAĞLIKTA SÖZLEŞMELİ YÖNETİCİLERİN VE SAĞLIK TESİSLERİNİN ETKİNLİK VE VERİMLİLİĞİNİN KARNE UYGULAMASI İLE ÇOK hizmet sunumunun etkinlik ve verimliliğini BOYUTLU DEĞERLENDİRMESİ” PROJESİ değerlendirmek üzere Dengeli Karne (TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU) Modelinden yola çıkarak Verimlilik Karne uygulamasına başlamıştır. Verimlilik Karnelerinde; “Balanced Score Card” olarak bilinen, bir organizasyonda değer yaratan anahtar faktörleri anlamayı ve ölçmeyi amaçlayan, yöneticilerin operasyonları daha efektif biçimde ölçmelerini sağlayan, dengeli ölçüm seti, model alınmıştır. Türkiye için oluşturulan özgün Verimlilik Modeline kaynak kullanımı, Bakanlık politika ve hedeflerine uyum eklenmiştir. Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu’nu temsilen Uzman Dr. Pınar KOÇATAKAN ödülü, Bakan Fİkri IŞIK'tan aldı. Kamu Hastane Birlikleri Verimlilik Karnesi; Sağlık Tesisi Karnesi ve Birlik Hedefleri bileşenlerinden oluşmaktadır. Sağlık tesisi karneleri 6 ana kriter grubundan oluşmaktadır: 2003 yılında başlayan “ Sağlıkta Dönüşüm Programı”nın ikinci basamağı olan “ Sağlık Sektörünün Yeniden Yapılanması Projesi” ile Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu kurulmuş, hastane yönetimlerinin birleştirilmesi ile Kamu Hastane Birlikleri oluşturulmuş ve sözleşmeli yöneticileri atanmıştır. Amaç kamu hastanelerinin daha verimli kurumlar haline dönüşmesi ve sektörün diğer aktörleri ile rekabet edebilmesini sağlamaktır. Yapılanma değişikliğine neden olan 663 Sayılı Kanun 20 Hükmünde Kararnamede; “Hastaneler; tıbbî ve malî kriterler ile kalite, hasta çalışan güvenliği ve eğitim kriterleri çerçevesinde Kurumca belirlenecek usûl ve esaslara göre altı aylık veya bir yıllık sürelerle değerlendirmeye tabi tutulur” maddesi yer almaktadır. Bu yaptırımdan yola çıkarak İzleme, Ölçme ve Değerlendirme Kurum Başkan Yardımcılığına bağlı Verimlilik Dairesi; Kamu Hastane Birliklerinin ve yöneticilerinin kaynak kullanımının ve 1.Tıbbi 2.İdari 3.Mali 4.Kalite, hasta ve çalışan güvenliği ile memnuniyeti 5.Eğitim 6.İzlem ve veri doğrulama, kanıta dayalı gözlemsel değerlendirme Her boyuta 1000 puan verilerek toplam 6000 puan üzerinden hesaplamalar yapılmakta, sonuçta elde edilen puanların AĞUSTOS 2014 TIBBİ İDARİ-MALİ HİZMET SUNUMU HASTA KAYNAK KULLANIMI POLİTİKA VE HEDEF ÇALIŞAN Türkiye Kamu Hastaneler Kurumu Şekil 1. Verimlilik Modeli hastane rollerine göre ağırlıklı ortalamalarının % 70 ile Birlik hedeflerinden (1000 puan) alınan puanın % 30’u alınarak Birlik puanı hesaplanmaktadır. Hesaplanan puana (0-1000 arası) göre A, B, C, D, E grubu verilmektedir. Böylece yapılan değerlendirmelerle tıbbi, idari-mali, hasta ve çalışan, eğitim, izlem boyutlarında değer yaratan anahtar faktörler tespit edilerek, bunların iyileştirip, geliştirilmesi için gerekli adımların atılması sağlanmaktadır. Sonuç olarak sağlık yöneticilerinin yönetsel becerileri ortaya konmakta, hastanelerin hizmet ve klinik kalitesi ile verimliliğinin süreğen hale getirilip arttırma yönünde çalışmalara destek verilmektedir. Her göstergede farklı metotlar kullanılarak kabul edilebilir değerler (KED) belirlenmiş ve bu kabul edilebilir değerler karne ve gösterge kartlarında belirtilmiştir. Bazı göstergelerde KED sağlık tesisinin bulunduğu hizmet sınıfının ortalaması olarak kabul edilirken bazı göstergelerde ise Bakanlık ve Kurum Hedefleri KED olarak değerlendirilmiştir. Hizmet sınıflaması; sağlık tesislerinin hizmet rolleri, kapasiteleri, ürettikleri hizmetler ve hizmet çeşitlilikleri bakımından benzerliklerine göre yapılan bir gruplamadır. Hasta maliyetleri için belirlenmiş göstergelerde hastanenin bulunduğu rolün ortalaması KED olarak kabul edilmiştir. Bazı göstergelere ise gözlemsel değerlendirme katsayısı eklenerek yerinde değerlendirme sonuçları karneye yansıtılmıştır. Hedefimiz kurulan 88 Kamu Hastaneleri Birliği ve bunlara bağlı sağlık tesislerinin kaynak kullanımı, etkinlik ve verimliliğinin değerlendirilmesi ve arttırılması yönünde kılavuz olmaktı. Verimlilik karne değerlendirilmesi ile mevcut durum analizi yapıldı, başlangıçta sergilenen performans ve sonrasında yöneticilerin yaptıkları düzenleyici ve önleyici faaliyetler sonucunda gelinen durum karne analizleri sonucunda ortaya kondu. Sonuçta; kurumumuz tarafından yayınlanan karnelerde hastaneler için toplam 45 tane gösterge, (Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi ve Hastaneleri) ADSM ve ADSH’lar için ise toplam 39 tane gösterge incelenerek oluşturulan Kriter gruplarının ulaşabilecekleri maksimum seviye 1000 puan olarak belirlenmiştir. Bugün TKHK'na Bağlı Sağlık Tesislerinin; • 25 tane göstergeden oluşan tıbbi kriter grubunun ağırlıklı ortalaması bir yıllık değerlendirme döneminde % 6’lık artış olduğu, • 25 tane göstergeden oluşan idari kriter grubunun ağırlıklı ortalamasında % 1’lik artış olduğu, • 9 tane göstergeden oluşan mali kriter grubunun ağırlıklı ortalamasında % 52’lik artış olduğu, • 8 tane göstergeden oluşan kalite kriter grubunun ağırlıklı ortalamasında % 12’lik artış olduğu, • Toplamda 45 tane gösterge hesaplamasından oluşan hastane puanlarının ağırlık ortalamasından hesaplanan Birlik puanlarında ise % 6’lık artış olduğu tespit edilmiştir. Kurumun 2013-2018 stratejik planında; Birlik puanlarında % 20’lik bir artış hedeflenmektedir. Verimlilik Karne Projesiyle kamuda bir ilk olan yönetici performansı, birlik ve sağlık tesisinin etkinlik ve verimlilik ölçümünün yapılabildiği çok boyutlu bir değerlendirme modelinin uygulanabilirliği kanıtlanmış oldu. Karne; sahadan gelen geribildirimlerle beslenen, uluslararası güncel uygulamaları takip eden ve araştıran, dinamik ve çok boyutlu bir uygulamadır. İleri dönemlerde her hastaneyi kendi altyapısı, insan kaynağı, hasta profili ve sahip olduğu şartlarda tek tek değerlendirme ve kendi gelişim sürecinde bir önceki durumuyla karşılaştırma imkânı sunan bir modelle çalışma alt yapısı düşünülmektedir. 21 AĞUSTOS 2014 MAKALE VERİ ZARFLAMA ANALİZİ İLE İLLERİN BÖLGELERİNDE TÜBİTAK VE KOSGEB PROJELERİNDEKİ ETKİNLİĞİNİN ÖLÇÜLMESİ Dr. Rasim AKPINAR / Bilim, Sanayi ve Teknoloji İzmir İl Müdürü Enver ÇAKIN / KOBİ Uzmanı (KOSGEB İzmir Kuzey Hizmet Müdürlüğü) 1. Giriş Ülkelerin rekabet güçleri, pazarlanabilir mal ve hizmet üretiminin ötesinde bunların ne ölçüde ileri teknolojiye dayalı yüksek katma değer taşıdıklarına bağlı hale gelmiştir (TÜBİTAK, 2004). Ar-Ge çalışmalarının yüksek katma değer yaratacak nihai bir ürüne dönüşmesi sürecinde üniversite-sanayi-kamu işbirliği önemli yer tutmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerin küresel ortamda rekabetçi konumlarını sürdürebilmeleri ve güçlendirebilmeleri, büyümelerini verimlilik artışlarına dayandırmalarına ve yeni mukayeseli üstünlük alanları yaratabilmelerine bağlıdır. Bu doğrultuda, yenilikçiliğe önem verilmesi, bilim ve teknoloji kapasitesinin artırılması, beşeri sermayenin geliştirilmesi, bilgi ve iletişim teknolojilerinin etkin biçimde kullanılabilmesi büyük önem taşımaktadır (DPT, 2006). Bu çerçevede yenilikçiliğe giden yol Ar-Ge’ye verilen önemden geçmektedir. Türkiye’de Ar-Ge harcamaları 2002 yılından itibaren sürekli olarak artış göstermiş; 2012 yılında, 2002 yılına oranla 3 kata yakın bir artış sağlamıştır. Bununla birlikte ülkemizde Ar-Ge harcamaları geçtiğimiz yıllarda belirgin artışlar kaydetse de yeterli seviyeye ulaşamamıştır. Gelinen noktada Avrupa Birliği Ar-Ge harcama oranının çok altında olduğumuz görülmektedir. Kalkınma Bakanlığı verilerine göre 2012 yılı itibarıyla Ar-Ge harcamalarının GSYİH içindeki payı % 0,86 iken, 27 ortaklı AB’de bu oran ortalama % 2,01 olarak tahmin 22 edilmektedir. Dünyada ekonomik ve sosyal ilişkilerin çapının ve hızının artması ve dahası teknolojik gelişmeler neticesinde günümüzde ülkelerin rekabet edebilirliği sürekli öğrenme, bilgi birikimi ve yenilik üretme kapasitesine bağlı hale gelmiştir. Bu meyanda kalkınma tartışmaları ulusal ölçekten bölge-yerel ölçeğine taşınmış; hem ulusal hem de küresel sistemin bir parçası olarak bölgeler-kentler kalkınmanın yeni birimleri/özneleri haline gelmiştir. Dolayısıyla kalkınma politikaları bölgesel/yerel ölçekte ele alınmaya başlamıştır. Bu çerçevede bölgelerin, kentlerin küresel ekonomide var olma, artan zenginlikten pay alabilme ve rekabet pozisyonu elde etme mücadelesinde öğrenme ve yenilikçilik kapasitesi önem kazanmıştır. Bu bağlamda, ülkeler yenilikçi yaklaşımın tüm ekonomiye yayılmasında önemli bir araç olan Ar-Ge çalışmalarını ve girişimciliği destekleyerek ekonomi politikalarını Ar-Ge ve yenilik zeminine oturtmaktadır. belirler. Bu yöntem geleneksel yöntemlerin çoklu girdi ve çoklu çıktıların değerlendirilmesi için sağlayamadıkları bütünselliği, toplam faktör verimliliği mantığı ile sağlayabilmektedir (Kutlar ve Babacan, 2008: 150). Bu süreçte, bazı birimler % 100 etkinliğe ulaşmakta ve “göreceli etkin birimler” olarak nitelendirilmektedirler. Diğer taraftan, etkinlik oranları % 100’ün altında olan birimler ise etkin sayılmamaktadır (Keh ve diğerleri, 2006: 268). Veri zarflama analizinin uygulanabilmesi için gerekli olan bazı adımlar vardır. Bu adımlar şunlardır (Aydemir, 2002: 88–91): • Karar verme birimlerinin seçilmesi, • Girdi ve çıktı kümelerinin seçilmesi, • Verilerin güvenilirliği, • Göreli verimliliğin ölçülmesi, • Verimlilik değerleri, • Başvuru grupları, • Verimli olmayan karar birimleri için hedef belirlenmesi, • Sonuçların değerlendirilmesidir. 2. Veri Zarflama Analizi Veri zarflama analizini benzer amaçlı diğer yöntemlerden ayıran temel özellik, çok sayıda girdi ve çıktının olduğu durumlarda değerlendirme yapılabilmesini sağlamasıdır. Analiz sonucunda, her karar noktasının etkinlik değeri, etkin olmayan karar noktalarının hangi girdi/çıktı oranlarında etkinliklerinin nasıl artırılabileceği (senaryolar) ve referans olarak kullanılabilecek karar noktalarına ilişkin bilgiler elde edilir. Veri zarflama analizi, benzer girdiler kullanarak çıktı ya da çıktılar ortaya koymakla sorumlu karar birimlerinin göreceli etkinliklerini değerlendirmek için kullanılan ve doğrusal programlama tabanlı bir yöntem olarak tanımlanabilir (Yalçıner ve diğerleri 2004:530). Veri zarflama analizi, gözlemlenen girdi ve çıktıları kullanarak, ağırlıklı çıktıların ağırlıklı girdilere oranını hesaplar ve her bir karar biriminin göreli etkinliğini AĞUSTOS 2014 3. Metodoloji 4. Araştırmanın Kısıtları 5. Araştırmanın Analiz ve Bulguları Bu çalışmanın amacı, ülkemizde illerin KOSGEB ve TÜBİTAK projelerinde veri zarflama analizi yaklaşımıyla kendi bölgeleri içinde göreceli performansını ölçmektir. Bu noktadan hareketle söz konusu illerle ilgili dört input kriteri ve dört output kriteri tanımlanmıştır. İnput Kriterleri 1. İllerin Nüfusu (TÜİK 2013 Yılı) 2. İllerin Aktif Sanayi Sicil Sayısı (BSTB 2014 Yılı) 3. İllerin Üniversite Sayısı (YÖK 2014 Yılı) 4. İllerin Öğretim Görevlisi Sayısı (YÖK 2014 Yılı) Output Kriterleri 1. İllerin TÜBİTAK’tan Aldığı Destek Sayısı (2009-2014 Yılı) 2. İllerin TÜBİTAK’tan Aldığı Destek Miktarı (2009-2014 Yılı) 3. İllerin KOSGEB’ten Aldığı Destek Sayısı (2010-2014 Yılı) 4. İllerin KOSGEB’ten Aldığı Destek Miktarı (2010-2014 Yılı) Her araştırmada olduğu gibi bu araştırmada da bazı kısıtlamalar bulunmaktadır. Bazı illerde girişimci ve işletmeler tarafından KOSGEB’den destek alınmasına rağmen TÜBİTAK’tan alınmamış, bazı illerde ise TÜBİTAK’tan destek alınmasına rağmen KOSGEB’den destek alınmamıştır. Bazı illerimizde ise her iki kurumdan da herhangi bir destek alınmamıştır. Adıyaman, Bartın, Bitlis, Çanakkale, Erzincan, Hakkâri, Karaman, Kars, Kırşehir, Kilis, Mardin, Tokat illerimizde sadece TÜBİTAK’tan destek alınırken, Van’da ise sadece KOSGEB’den destek alınmıştır. Ağrı, Artvin, Bingöl, Gümüşhane, Mersin, Siirt, Tunceli, Batman, Şırnak, Ardahan, Iğdır illerimizde de her iki kurumdan da herhangi bir destek alınmamıştır. Bu nedenle, sonuçların doğruluğu ve tutarlılığı açısından her iki kurumun da destek verdiği ortak iller baz alınarak analizler gerçekleştirilmiştir. Destek almayan illere KOSGEB ve TÜBİTAK tarafından destek verilmesi halinde önümüzdeki dönemlerde iller analizlere dâhil edilebilecektir. Ele alınan 57 ilin verileriyle etkinlik skorlarını hesaplamada EMS (Efficiency Measurement System) programından faydalanılmıştır. Öncelikle 57 il birlikte analize dâhil edilerek çalışma yapılmış, bu analize yönelik etkinlik skorları incelendiğinde karar verme birimi sayısının çok fazla olmasından dolayı etkinlik skorları çok düşük çıkmış ve etkin olmayan il sayısı çok fazla olmuştur. Bu sonuçların doğru ve tutarlı olmadığı görülmüştür. Çünkü iller birbirleriyle karşılaştırıldığında heterojenlik çok yüksektir. Bu da analiz sonuçlarını etkilemektedir. Bu nedenle bölgesel gelişmişlik düzeylerinin farklı olmasından dolayı iller TÜİK tarafından belirlenen Düzey 1 bölge sınıflaması dikkate alınarak bölgesel bazda gruplandırılmış ve analizlere devam edilmiştir. Ayrıca, İstanbul-Batı Marmara-Doğu Marmara Bölgeleri, Orta Anadolu-Batı Anadolu Bölgeleri, Batı Karadeniz-Doğu Karadeniz Bölgeleri ve Güneydoğu Anadolu-Ortadoğu Anadolu-Kuzeydoğu Anadolu Bölgeleri Tablo 1. İstanbul-Batı Marmara-Doğu Marmara Bölgeleri (KOSGEB) 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 İller Etkinlik Düzeyi BALIKESİR 19,65 % BİLECİK 18,22 % BOLU 79,30 % BURSA 79,09 % DÜZCE 38,94 % EDİRNE 53,63 % ESKİŞEHİR 96,89 % İSTANBUL 42,53 % KIRKLARELİ 5,77 % KOCAELİ 109,41 % SAKARYA 131,86 % TEKİRDAĞ 38,26 % YALOVA 122,03 % Tablo 2. İstanbul-Batı Marmara-Doğu Marmara Bölgeleri (TÜBİTAK) 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 İller Etkinlik Düzeyi BALIKESİR 12,03 % BİLECİK 78,58 % BOLU 9,58 % BURSA 79,83 % DÜZCE 13,90 % EDİRNE 1,73 % ESKİŞEHİR 52,85 % İSTANBUL 60,99 % KIRKLARELİ 21,38 % KOCAELİ 545,86 % SAKARYA 18,52 % TEKİRDAĞ 68,11 % YALOVA 76,47 % 23 AĞUSTOS 2014 MAKALE VERİ ZARFLAMA ANALİZİ İLE İLLERİN BÖLGELERİNDE TÜBİTAK VE KOSGEB PROJELERİNDEKİ ETKİNLİĞİNİN ÖLÇÜLMESİ Tablo 3. Ege Bölgesi (KOSGEB) birleştirilerek analizler yapılmış, Ege ve Akdeniz Bölgeleri ise yalnız analiz edilmiş ve sonuçlara tablolarda yer verilmiştir. Tablo 1’de görüldüğü üzere, Bölge içerisinde illeri KOSGEB destek programlarını kendi girdileri/potansiyeli bazında değerlendirdiğimizde; Sakarya, Yalova ve Kocaeli illerinin etkinlik düzeyinin oldukça yüksek olduğu görülmektedir. Dikkat çeken diğer bir husus ise İstanbul’un nüfusu, sanayi işletmesi sayısı, üniversite sayısı ve öğretim görevlisi sayısı karşısında ilin KOSGEB kredilerinden bu potansiyeli nispetinde yararlanamadığıdır. Yine bölgede Kırklareli’nin çok düşük düzeyde kalmış olması da önemli bir göstergedir. Tablo 2’de ise aynı Bölge içerisinde illeri TÜBİTAK destek programlarını kendi girdileri/potansiyeli bazında değerlendirdiğimizde; Kocaeli ilinin bu destekleri çok yüksek düzeyde etkin kullandığı/absorbe ettiği görülmektedir. Ege Bölgesi illerinin KOSGEB destek programlarında etkinliğini değerlendirdiğimizde; Denizli ve İzmir’in etkinlik düzeyinin oldukça yüksek olduğu görülmektedir. Afyon, Aydın ve Muğla illerinin ise potansiyeli nispetinde KOSGEB kredilerinden yüksek düzeyde yararlanamadığı görülmektedir (Tablo 3). Ege Bölgesinde TÜBİTAK destek programlarında etkinliği değerlendirdiğimizde; Manisa ilinin yüksek performansı dikkat çekmektedir (Tablo 4). 24 1 2 3 4 5 6 7 8 İller Etkinlik Düzeyi AFYONKARAHİSAR 27,06 % AYDIN 40,43 % DENİZLİ 232,19 % İZMİR 190,94 % KÜTAHYA 79,48 % MANİSA 84,10 % MUĞLA 57,74 % UŞAK 81,65 % Tablo 4. Ege Bölgesi (TÜBİTAK) 1 2 3 4 5 6 7 8 İller Etkinlik Düzeyi AFYONKARAHİSAR 8,94 % AYDIN 18,81 % DENİZLİ 29,12 % İZMİR 74,94 % KÜTAHYA 22,53 % MANİSA 557,96 % MUĞLA 18,34 % UŞAK 7,98 % AĞUSTOS 2014 Tablo 5’te görüldüğü üzere, Bölge içerisinde illeri KOSGEB Destek programlarını kendi girdileri/potansiyeli bazında değerlendirdiğimizde; Isparta’nın etkinlik düzeyinin oldukça yüksek olduğu dikkat çekmektedir. Bölgede Hatay’ın çok düşük düzeyde kalmış olması da önemli bir göstergedir. Tablo 6’da TÜBİTAK desteklerinde etkinlik değerlendirildiğinde, Isparta’nın burada da yüksek performansı öncelikle dikkat çekmektedir. Adana ve Antalya’nın da yüksek oranda etkinliği görülmektedir. Orta ve Batı Anadolu illerinin KOSGEB Destek programlarında etkinliğini değerlendirdiğimizde; Ankara, Aksaray, Kayseri ve Nevşehir’in etkinlik düzeyinin oldukça yüksek olduğu görülmektedir. Kırıkkale ve Sivas illerinin ise potansiyeli karşısında KOSGEB kredilerinden yüksek düzeyde yararlanamadığı görülmektedir (Tablo 7). Tablo 8’de ise TÜBİTAK desteklerinin etkinliği aynı bölge için değerlendirildiğinde, Ankara’nın bu desteklerdeki çok yüksek orandaki performansı dikkat çekmektedir. Tablo 9’da görüldüğü üzere, Bölge içerisinde illeri KOSGEB Destek programlarını kendi girdileri/potansiyeli bazında değerlendirdiğimizde; Trabzon, Çorum ve Giresun’un etkinlik düzeyinin oldukça yüksek olduğu dikkat çekmektedir. Bölgede Zonguldak, Ordu ve Karabük’ün çok düşük düzeyde kalmış olması da önemli bir göstergedir. Tablo 10’da ise TÜBİTAK desteklerinin etkinliği aynı bölge için değerlendirildiğinde, Çorum’un bu desteklerdeki yüksek orandaki performansı dikkat çekmektedir. Tablo 5. Akdeniz Bölgesi (KOSGEB) 1 2 3 4 5 6 7 8 İller Etkinlik Düzeyi ADANA 88,06 % ANTALYA 70,62 % BURDUR 126,23 % HATAY 22,28 % ISPARTA 369,32 % KAHRAMANMARAŞ 73,79 % MERSİN 126,52 % OSMANİYE 55,00 % Tablo 6. Akdeniz Bölgesi (TÜBİTAK) 1 2 3 4 5 6 7 8 Tablo 7. Orta Anadolu-Batı Anadolu Bölgeleri (KOSGEB) 1 2 3 4 5 6 7 8 9 İller AKSARAY ANKARA KAYSERİ KIRIKKALE KONYA NEVŞEHİR NİĞDE SİVAS YOZGAT Etkinlik Düzeyi 133,49 % 260,91 % 131,85 % 26,47 % 95,38 % 109,62 % 35,77 % 25,21 % 46,93 % Tablo 9. Batı Karadeniz-Doğu Karadeniz Bölgeleri (KOSGEB) 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 İller AMASYA ÇANKIRI ÇORUM GİRESUN KARABÜK KASTAMONU ORDU RİZE SAMSUN SİNOP TRABZON ZONGULDAK Etkinlik Düzeyi 49,80 % 63,57 % 267,02 % 103,02 % 36,37 % 51,04 % 29,18 % 52,09 % 94,89 % 63,38 % 157,68 % 18,84 % İller Etkinlik Düzeyi ADANA 199,79 % ANTALYA 111,56 % BURDUR 50,21 % HATAY 92,27 % ISPARTA 177,24 % KAHRAMANMARAŞ 43,85 % MERSİN 66,77 % OSMANİYE 91,85 % Tablo 8. Orta Anadolu-Batı Anadolu Bölgeleri (TÜBİTAK) 1 2 3 4 5 6 7 8 9 İller AKSARAY ANKARA KAYSERİ KIRIKKALE KONYA NEVŞEHİR NİĞDE SİVAS YOZGAT Etkinlik Düzeyi 69,32 % 513,92 % 54,99 % 6,92 % 101,27 % 29,51 % 13,54 % 20,67 % 8,43 % Tablo 10. Batı Karadeniz-Doğu Karadeniz Bölgeleri (TÜBİTAK) 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 İller AMASYA ÇANKIRI ÇORUM GİRESUN KARABÜK KASTAMONU ORDU RİZE SAMSUN SİNOP TRABZON ZONGULDAK Etkinlik Düzeyi 71,46 % 13,00 % 227,69 % 9,88 % 167,50 % 32,26 % 55,71 % 58,03 % 63,97 % 43,42 % 46,93 % 159,55 % 25 AĞUSTOS 2014 MAKALE VERİ ZARFLAMA ANALİZİ İLE İLLERİN BÖLGELERİNDE TÜBİTAK VE KOSGEB PROJELERİNDEKİ ETKİNLİĞİNİN ÖLÇÜLMESİ Güneydoğu Anadolu-Ortadoğu AnadoluKuzeydoğu Anadolu Bölgeleri illerinin KOSGEB Destek programlarında etkinliğini değerlendirdiğimizde, Erzurum ve Diyarbakır’ın etkinlik düzeyinin bölgedeki diğer illere göre oldukça düşük olduğu görülmektedir (Tablo 11). Tablo12’de TÜBİTAK desteklerinin etkinliği aynı bölge için değerlendirildiğinde; Erzurum ve Diyarbakır’ın etkinlik düzeyinin bölgedeki diğer illere göre yine oldukça düşük olması dikkat çekmektedir. 26 Tablo 11. Güneydoğu Anadolu-Ortadoğu Anadolu-Kuzeydoğu Anadolu Bölgeleri (KOSGEB) 1 2 3 4 5 6 7 İller Etkinlik Düzeyi DİYARBAKIR 26,57 % ELAZIĞ 109,95 % ERZURUM 28,80 % GAZİANTEP 283,72 % MALATYA 136,34 % MUŞ 154,51 % ŞANLIURFA 162,65 % Tablo 12. Güneydoğu Anadolu-Ortadoğu Anadolu-Kuzeydoğu Anadolu Bölgeleri (TÜBİTAK) 1 2 3 4 5 6 7 İller Etkinlik Düzeyi DİYARBAKIR 14,97 % ELAZIĞ 131,93 % ERZURUM 24,14 % GAZİANTEP 346,53 % MALATYA 113,03 % MUŞ 72,96 % ŞANLIURFA 27,61 % AĞUSTOS 2014 “Ar-Ge desteklerinde koordinasyon sağlanacak ve mevcut destek programları etki analizi çalışmaları yapılarak gözden geçirilecek r. Ar-Ge faaliyetleri, öncelikli alanlarda oluşturulacak ortak hedefler çerçevesinde, carileş rmeyi de içerecek şekilde piyasa şartları göze lerek bütünsellik içinde desteklenecek r.” 10. Kalkınma Planı 6. Sonuç TÜBİTAK ve KOSGEB desteklerinin kullanılması/absorbe edilmesinde etkinliği düşük olan illerde Ar-Ge, yenilikçilik ve teknoloji kullanım seviyesinin yükseltilmesi, üniversitelerin bulundukları illerin sosyo-ekonomik kalkınmasına katkılarının artırılması, girişimcilik kültürünün geliştirilmesi, üniversite sanayi işbirliğinin sağlanması büyük önem arz etmektedir. Bu illerde faaliyet gösteren işletmelerin Ar-Ge ve yenilik konularında bilinçlendirilerek, güncel trendleri ve sektörel yenilikçi modelleri takip etmeleri sağlanarak teknoloji kullanım düzeylerinin artırılması gerekmektedir. Bu illerdeki işletmeler ve üniversiteler arasındaki işbirliğinin artırılması için işletmeler ve üniversitelerin bir araya gelmesini sağlayacak mekanizmaların geliştirilmesi, işletmelerin Ar-Ge ve yenilik yapabilme yetkinliğinin geliştirilmesi amacıyla KOBİ Ar-Ge ve yenilik destekleri ile fikri ve sınai mülkiyet hakları konusunda bilgiye ulaşımlarının kolaylaştırılması ve bilgilendirme faaliyetlerinin yaygınlaştırılması büyük önem arz etmektedir. 27 AĞUSTOS 2014 MAKALE VERİ ZARFLAMA ANALİZİ İLE İLLERİN BÖLGELERİNDE TÜBİTAK VE KOSGEB PROJELERİNDEKİ ETKİNLİĞİNİN ÖLÇÜLMESİ Kaynakça • Aydemir, Zeynep Canan (2002), “Bölgesel Rekabet Edebilirlik Kapsamında İllerin Kaynak Kullanım Görece Verimlilikleri: Veri Zarflama Analizi Uygulaması”, DPT Uzmanlık Tezleri, Devlet Planlama Teşkilatı, Yayın No: DPT:2664, Ankara, http://ekutup.dpt.gov.tr/bolgesel/aydemirz /verimlil.pdf (04.05.2009). • TÜBİTAK, Ulusal Bilim ve Teknoloji Politikaları 2003-2023 Strateji Belgesi (Vizyon 2023), Ankara, 2004. 28 • Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Ankara, 2006. • Yalçıner, K., Atan, M., Kayacan, M., Boztosun, D., “İMKB 30 Endeksinde Etkinlik Analizi (Veri Zarflama Analizi-VZA) ile Hisse Senedi Seçimi”, 1. Uluslararası Manas Üniversitesi Ekonomi Konferansı'nda Sunulan Bildiri, 23-24 Eylül, Bişkek, Kazakistan, 2004. • Kutlar, A., Babacan, A. (2008), “Türkiye’deki Kamu Üniversitelerinde CCR Etkinliği - Ölçek Etkinliği Analizi: DEA Tekniği Uygulaması”, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt: 15, Sayı: 1, ss. 148 – 172. • Keh, H. T., Chu, S., Xu, J. (2006), “Efficiency, Effectiveness and Productivity of Marketing in Services”, European Journal of Operational Research, Vol: 170, Issue: 1, pp. 265-276. AĞUSTOS 2014 MAKALE ÜRÜN YÖNETİMİ - I: ÜRÜN YÖNETİMİ NEDİR? Dr. Nilgün FEŞEL / ODTÜ Endüstri Müh. Böl. Doktora Sonrası Arş. Prog. Bugünün hızla gelişen iş dünyasında teknolojik yenilikler ve değişen müşteri istekleri, firmaları ticari faaliyetlerini sürdürürken ağır rekabet koşulları içinde bırakmaktadır. Müşteri memnuniyetine odaklanan firmalar, bu yoğun rekabet ortamında piyasaya doğru zamanda doğru ürünler sunarak mali performanslarını artırmayı hedeflemektedir. Etkin bir ürün yönetiminin en temel amacı firmaları bu yöndeki aktivitelerinde başarılı kılmaktır. Burada ürün yönetiminin kısaca tanımı yapılmakta, ürün yönetiminin tarihsel gelişimi ve ürün yönetimindeki temel kavramlara yer verilmektedir. Ürün Yönetiminin Tanımı ve Tarihsel Gelişimi Ürün yönetimi 1930’lu yıllardan bu yana akademisyenlerin ve firma yöneticilerinin (karar vericilerin) ilgi odağı olmuş, günümüzün zorlayıcı rekabet koşulları ve hızlı teknolojik gelişmeler nedeniyle önemi daha da artmıştır. Ürün yönetiminin bir meslek olarak geçmişi 80 yıl öncelerine kadar uzanmaktadır. Kendisi de bir ürün yöneticisi olan Haines (2009) bu konuda yazdığı kitabında ürün yönetimi için “kazara ortaya çıkmış bir meslek” demektedir. Çünkü bu mesleği profesyonel olarak yürüten pek çok firma yöneticisinin başka alanlarda diploma sahibi olan kişiler olduğu belirtilmektedir. Bunun temel nedeni ise ürün yönetiminin geniş bir perspektif ile ekonomi, teknoloji, strateji, pazarlama, mühendislik gibi çoklu ve disiplinler arası bir yaklaşım ile oluşturulan bir yönetim felsefesi ve yaklaşımı gerektiriyor oluşudur. Bu nedenle firmalarda ürün yönetimi çoğunlukla şebeke (network) ya da matris organizasyonları ile yürütülür. Ürün yönetimi bir yönetim yaklaşımı olarak ilk kez 1931 yılında Procter & Gamble şirketi tarafından uygulanmıştır. Procter & Gamble 29 AĞUSTOS 2014 MAKALE ÜRÜN YÖNETİMİ-I: ÜRÜN YÖNETİMİ NEDİR? şirketinin pazardaki ürünlerinden biri olan Camay sabunlarının satışları azalırken Ivory sabunlarının satışlarında ise göz doldurucu bir artış gözlemleyen bir üst düzey yönetici bu iki sabun markasından her biri için birer marka yöneticisi oluşturmayı teklif eder. Hızlı tüketim malları sektöründe ürün yöneticisi (product manager) deyimi ile marka yöneticisi (brand manager) deyimi ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Bunun temel nedeni ise bu sektörde her bir ürünün neredeyse bir marka ile adlandırılarak piyasaya sürülmesi olarak açıklanabilir. Bu erken başlangıca rağmen, ürün yönetiminde uzunca bir dönem bir yaygınlaşma görülmez. Bundan sonraki ilk gelişme kimya ve deterjan sektörlerinde göze çarpar. 1950’li yıllarda ve 1960’lı yılların başlarında hızlı bir ekonomik büyümenin de etkisiyle hızlı tüketim malları sektöründeki pek çok firma yeni ürünler ve yeni markaların da piyasaya sürülmesiyle birlikte ürün yönetimi felsefesini firmalarında uygulamaya koyar. 1970’ler ve 1980’lerde ürün yönetimi daha çok yeni üretim teknolojileri, kalite uygulamaları ve üretimde maliyet azaltma konularına odaklanmaktadır. 1990’ların pazar koşulları rekabet savaşlarının yer aldığı farklı dinamikleri ortaya koymuş, firmaları yeni ürün geliştirme ve yeni pazar yaratma konularına yoğunlaşmaya itmiştir. Kısaca söylemek gerekirse, bu yılların ürün yönetimi, “yeni ürün geliştirme” ile birlikte anılır olmuştur. Günümüzde ise geleneksel ürün yönetimi yaklaşımı neredeyse tümüyle müşteri odaklı ürün yönetimi yaklaşımı olarak bir değişime uğramıştır. Diğer bir deyişle, müşteri rekabetçi ortamda pazarın kralı konumundadır. Firmalar yeni ürün 30 gelişimlerini, üretim olanaklarını tümüyle müşterilerinin beklentileri doğrultusunda oluşturmaktadır. Üretim hızları ve yeni ürünlerin pazara sevki için müşterilerin beklentileri ve memnuniyetleri firmalar için en önemli başarı kriterleri içinde yer almaktadır. Bu yeni yaklaşım ile ürünlerin pazar ömürleri de giderek kısalmaktadır. Küreselleşme, bugünün ürün yönetiminde değişime yol açan diğer bir önemli dinamiği oluşturmaktadır. Bugün pek çok firma yurt dışında da üretim ve pazarlama faaliyetlerini geliştirmek yönünde gayret göstermektedir. Bu değişim, firmaları daha karmaşık tedarik zinciri kurmalarına zorlamış ve bu aktivitelerinde çok etkin olmalarını gerektirmiştir. Özetle belirtmek gerekirse, ürün yönetiminin tarihsel gelişiminde temel prensiplerinin aynı kaldığı söylenebilirse de, hem akademik çevrelerde hem de iş hayatında önemi ve bu önemin algılanışı giderek artmaktadır. Yukarıda da anıldığı gibi, ürün yönetimi çoklu disipliner yaklaşım içeren bir yönetim felsefesi gerektirmektedir. Her disiplin kendi perspektifinden ürün yönetimini tanımlamaktadır. Rainey (2005) ürün yönetimini “firmanın mevcut ürün ve servislerini yönetme yaklaşımı” olarak tanımlarken pazarlama perspektifine ağırlık vermektedir. Haines (2009) ise “ürün yönetimi, ürünün fikir aşamasından pazardan çekilmesine kadar olan zamanı kapsayan bütünleşik bir yönetim sistemidir” der. Gerçekten de ürün yönetimi ürünün tüm hayat döngüsünü kapsayan bir yönetim faaliyetidir. Feşel (2013) farklı perspektifleri de kapsayacak şekilde entegre bir tanım önermiştir: “Ürün yöne mi, bir firmanın örgütsel hayat döngüsü fonksiyonu olup, müşterileri memnun eden en kârlı ürün karmasını oluşturmak için yeni ürün, teknoloji, pazar geliş rmek ve/veya mevcut ürünleri, teknolojileri iyileş rmeye yönelik yöne msel ve organizasyonel faaliyetleri kapsar.” Ürün yönetimi, sektörden sektöre, hatta firmadan firmaya farklılıklar gösterse de, bu farklılıklar ürün yönetimi fonksiyonunun neyi kapsadığından çok nasıl yapıldığı ile ilintilidir. Kısaca belirtmek gerekirse, etkin bir ürün yönetiminin temel amacı firma kârını ençoklayan ürün karmasının planlaması ve seçilmesini sağlamaktır. Ürün Yönetiminde Temel Kavramlar Yukarıda verilen tanımdan da görüleceği üzere, ürün yönetimi firmanın ürettiği ve üretmeyi planladığı tüm ürünleri kapsar. Bu nedenle ürün yönetimi, birbiriyle etkileşim halinde olan iki temel faaliyeti içermektedir. Bunlardan biri “Ürün Planlaması” diğeri ise “Ürün Pazarlaması”dır. Ürün planlaması ana hatları itibarıyla ürün stratejisi oluşturma, pazar gereksinimlerinin belirlenmesi, ürün yol haritalarının ve teknoloji yol haritalarının hazırlanması, yeni ürün tanımlanması ve geliştirilmesi, ürün çeşitlendirilmesi ve pazara sunulacak ürünlerin seçimi gibi temel faaliyetleri kapsar. Ürün pazarlaması ise ürünün pazarda konumlandırılması, yeni ürün için hazırlanmış olan pazarlama planlarının uygulanması, rakipleri izleme, ürün tanıtım, reklam ve promosyonları gibi temel faaliyetleri içerir. Şekil 1, ürün yönetiminin en temel aktivitelerini göstermektedir. Şekilde görülen ürün planlama ve ürün pazarlama aktiviteleri arasındaki çift yönlü ok işareti bu iki temel aktivite arasındaki etkileşimi ifade etmektedir. Pazarda müşteriye sunulmuş olan ürünlerin pazar performansları, müşteri şikâyetleri yahut memnuniyetleri, yeni ürünler planlanırken mutlaka göz önüne alınması gereken faktörlerdir. AĞUSTOS 2014 Bu nedenle bu iki temel faaliyet birbirleriyle etkileşim halindedir. Ürün planlamanın ilk adımı firmanın kuruluş stratejileri ile bağlantılı olmak üzere hazırlanan “ürün stratejilerini geliştirme ve planlama” faaliyetidir. Bu konu ayrıca ele alınması gereken bir öneme sahiptir. Ürün yönetimi binlerce aktivite ve bu aktiviteler yerine getirilirken alınan yüzlerce karardan oluşan karmaşık ve dinamik bir karar verme sürecini ifade etmektedir. Burada bu sürecin yapısına ve detaylarına girilmemiştir. Literatürde, ürün yönetimi karar süreçlerinin çoklu karar verme düzeylerine ayrıştırıldığını görmekteyiz (Ansoff, 1972; Bean and Radford, 2000; Haines, 2009). Bu düzeyler genel olarak stratejik, tak k ve operasyonel olarak adlandırılmaktadır. Her düzeydeki ürün yönetimi ve öğeleri birbirinden farklı, fakat birbiri ile etkileşim halindedir. Bu kararların alınış biçimi, seçimler, Ürün Yönetimi Ürün Planlaması Ürün Pazarlaması Ürün Stratejisi ve Planlaması Ürün Geliştirme ve İyileştirme Fikir/Kavram Geliştirme Tedarik Zinciri Tasarımı Ürün Tasarımı Performans Testi ve Onaylama Üretime Sürme ve Pazara Sürme Şekil 1: Ürün Yönetiminde Temel Faaliyetler Ürün Yönetimi Nedir? 31 AĞUSTOS 2014 netim MAKALE ÜRÜN YÖNETİMİ-I: ÜRÜN YÖNETİMİ NEDİR? Nedir? kullanılan yöntemler bir endüstriden diğerine, hatta bir firmadan diğerine, belki de aynı firmada zaman içinde farklılıklar gösterebilir. Ancak, tüm firmalar için ortak olabilecek karar verme alanları saptamak mümkündür. Bu tür ortak karar verme alanlarının işaret ettiği kararlar ürün yöne mi (ÜY) genel kararları olarak adlandırılmıştır. Şekil 2, kabaca ürün yönetimi karar mekanizmasındaki temel yapıyı ve işleyişi göstermektedir. Şekil 2’de yer alan çift yönlü oklar karar seviyeleri arasındaki ilişkiyi gösterirken, son kutu içerisindeki “yönetme” ile “strateji belirleme” arasındaki ok bu iki düzey arasındaki ilişkiyi ve kararların ve aslında ürün yönetiminin döngüsel özeliğini göstermektedir. “Strateji belirleme”, ürün yönetiminin uzun vadeli stratejilerinin oluşturulması kararlarını ifade etmektedir. “Geliştirme”, yeni ürün geliştirme ve var olan ürünlerin iyileştirilmesine yönelik karar verme sürecine ait kararları göstermektedir. Son olarak, “yönetme” ise süreklilik arz ederek günlük işlerin yürütüldüğü yönetimsel karar verme sürecini belirtir, ki ürün yönetim sürecinin günlük iş hayatındaki karşılığı olarak ifade edilebilir. Tüm bu kararların yer aldığı ürün yönetimi karar mekanizması ve işleyişi bir sonraki sayıda yer vermeyi planladığımız makalemizin konusu olacaktır. ÜY Kararları Strateji Belirleme Geliştirme Yönetme Şekil 2. Ürün Yönetimi Temel Kararları 32 KAYNAKÇA • Ansoff, H.I.,(ed.) (1972), Business Strategy, Penguin Modern Management Readings, Penguin Books. • Bean, R. and R. Radford (2000), Powerful Products–Strategic Management of Successful New Product Development, AMACOM American Management Association. • Feşel, N. N. (2013), Product Mix Determination under Uncertainty within a Framework Proposed for Effective Product Management, Ph. D. Dissertation, Middle East Technical University. • Haines, S. (2009), The Product Manager’s Desk Reference, McGraw-Hill. • Rainey, D. (2005), Product InnovationLeading Change through Integrated Product Development, Cambridge University Press. AĞUSTOS 2014 MAKALE STRATEJİK ÜRÜN PLANLAMA VE ÜRÜN/TEKNOLOJİ YOL HARİTALARI-I Şakir KARAKAYA / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü) Dr. Nilgün Feşel tarafından hazırlanan bir önceki makalede işletmelerde stratejik öneme sahip Ürün Yönetimi hakkında genel bilgiler verilmiştir. Bu makalede ise bütünleşik bir ürün yönetim sisteminin önemli aşamalarından biri olan Ürün Stratejilerini Geliştirme ve Planlama süreci detaylı olarak anlatılacaktır. “Ürün stratejilerini geliştirme ve planlama” (ÜSP) aşaması temelde iki ana alt faaliyetten oluşmaktadır: (1) Strateji geliştirme ve (2) stratejik ürün planlaması. Strateji geliştirme faaliyeti, ürünler için vizyon oluşturma, ürün hedeflerini belirleme, hedef pazarları tanımlama, ürün karmasını oluşturma, ürün geliştirme projelerini önceliklendirme, kaynak tahsisi, teknoloji seçimi vb. süreçleri kapsamaktadır. Mevcut pazarlardaki kârlı ürünleri yeni pazarlara sunma, yeni bir satış kanalı oluşturma, daha geniş bir müşteri kitlesine hitap etmek amacıyla mevcut ürünleri iyileştirme ve mevcut müşterileri elde tutmak amacıyla yeni ürünler geliştirme bu stratejilere örnek olarak verilebilir. Bu stratejilerden her biri stratejik ürün planlama faaliyetinin ana çıktıları olan ürün planlarını doğrudan etkilemektedir. Aslında ÜSP faaliyeti stratejik olarak bir işletmenin doğru pazarlarda doğru ürünlerin satışını sağlayan bir dizi 33 AĞUSTOS 2014 MAKALE STRATEJİK ÜRÜN PLANLAMA VE ÜRÜN/TEKNOLOJİ YOL HARİTALARI-I kararları kapsamaktadır. Bu kararların alındığı ÜSP süreci için Şekil 1’de yer alan akış diyagramı önerilebilir. Şekil 1’de görüldüğü üzere, ÜSP süreci beş aşamadan oluşmaktadır: (1) Pazar Analizi, (2) Finansal Analiz, (3) Kurumsal Stratejileri Geliştirme, (4) Ürün stratejilerini Geliştirme ve (5) Ürün Yol Haritalarını ve Pazara Sunma Planlarını Geliştirme. Birinci adımda (Pazar Analizi), ürün yönetimi ve satış ve pazarlama birimleri kurumsal strateji geliştirme sürecini desteklemek üzere, pazar trendleri ve fırsatları, müşteri ihtiyaç ve beklentileri, teknolojik trendler ve fırsatlar, ayrıca rakiplerin stratejileri ve davranışları hakkında elde ettiği verileri şirketin icra kuruluna sunar. Aynı zamanda Ar-Ge birimi de çeşitli araştırma çalışmaları sonucunda ürettiği yeni fikirleri ve yeni ürün/teknoloji konseptleri hakkında çeşitli bilgileri icra kuruluna sunar. Finans yönetimi birimi ise yine kurumsal strateji geliştirme sürecini desteklemek üzere, ürünlerin, satış kanallarının ve tüm şirketin finansal performans sonuçlarını icra kuruluna sunar. İcra kurulu ise bu verilere dayalı olarak ürünlerle ilgili spesifik hedefleri ve finansal planları da içeren kurumsal stratejileri (örneğin, gelecek dönemde elde edilecek gelirin % 50’sini yeni ürünlerden elde etmek, yerel pazarın payını %10 artırmak, gelecek üç yıl içerisinde şirketin toplam kârını % 30 artırmak vb.) geliştirir. Dördüncü adımda ise, ürün yönetimi birimi icra kurulu tarafından belirlenen kurumsal stratejileri ve aynı zamanda hedef pazarlarla ilgili mevcut koşulları, müşteri ihtiyaçlarını ve finansal planları dikkate alarak ürün stratejilerini geliştirir. Bu stratejiler spesifik olarak ürünler bazında Ürün Yönetimi, Ar-Ge, Satış ve Pazarlama Birimleri Finans Yönetimi Birimi - Pazar trendleri ve fırsatları - Kilit müşteri ihtiyaç ve beklentileri - Teknolojik trendler ve fırsatlar - Rakip davranışları - Ar-Ge biriminden gelen yeni fikirler - Şirketin, satış kanallarının ve ürünlerin finansal performansı (kârlılık, gelir vb.) Finansal Analiz Pazar Analizi Şirket İcra Kurulu - Kurumsal stratejiler (vizyon, ulaşılmak istenen finansal hedefler, büyüme hedefleri ve bu hedefleri gerçekleştirme planları) Kurumsal Strateji Geliştirme Ürün Yönetimi Birimi - Mevcut ve yeni ürünler için geliştirilen “ürün stratejileri” ve ürünlerle ilgili finansal plan ve hedefler Ürün Stratejisi Geliştirme Ürün Yönetimi Birimi Ürün/Teknoloji Yol Haritaları ve Pazara Sunma Planları Şekil 1. Ürün Stratejilerini Geliştirme ve Planlama Süreci 34 AĞUSTOS 2014 geliştirilebileceği gibi, bir ürün hattı, ürün ailesi veya ürün grubu için de geliştirilebilir. ÜSP sürecinin son adımında ise ürün yönetimi birimi tarafından, önceki adımlarda geliştirilen kurumsal stratejiler ve ürün stratejileriyle tutarlı bir şekilde ürün/teknoloji yol haritaları (ürün planları) ve pazara sunma planları geliştirilir. Şekil 1’den de görüldüğü üzere ÜSP sürecinin temel çıktısı ürün/teknoloji yol haritaları ve pazara sunma planlarıdır. Bu nedenle, ÜSP sürecinin aslında mevcut ürünlerin modifikasyonu ile ilgili faaliyetlerinin planlanması ve yürütülmesi, yeni ürünlerin geliştirilmesi ve sunulması ile ürünleri pazardan silme faaliyetlerinin yönetilmesi olarak tanımlanabilir. Ürün Yönetiminin ÜSP aşaması, planlanan yeni ürünlerin geliştirilmesi, mevcut ürünlerin iyileştirilmesi, ürünlerin pazara sunulması ve pazar performansının izlenmesi faaliyetleri ile devam eder. Özet olarak, Şekil 1’de ifade edilen sürecin ana çıktıları ürün stratejilerini, ürün geliştirme/iyileştirme projeleriyle ilgili bilgileri, hedef pazarları, ürün teknolojisi ile ilgili planları, ve mevcut ve planlanan yeni ürünlerle ilgili pazara sunma zamanlarını içeren ürün ve teknoloji planlarıdır. Bu planlar, kurumsallaşmış ürün yönetimi birimleri olan işletmelerde “ürün ve teknoloji yol haritaları (product and technology roadmaps)” olarak da adlandırılmaktadır. Ürün Yol Haritası, ürün stratejisi doğrultusunda hazırlanan vizyona ve hedeflere nasıl ulaşılacağını gösteren ve grafiksel gösterim araçlarıyla desteklenen bir yol haritasıdır. Teknoloji Yol Haritası ise, ürün yol haritasıyla tutarlı bir şekilde istenilen nitelikte ve istenilen zamanda hazır bulunmasını sağlamak amacıyla zaman içerisinde ihtiyaç duyulan teknolojileri gösteren yol haritasıdır. Ürün ve Teknoloji Yol Haritaları bir işletmenin gelecekte sunacağı ürünleri ile ilgili tüm bilgileri (teknolojik altyapıyla ilgili kararlar da dâhil olmak üzere) içerdiği için, ürün yönetiminde ve bir işletmenin orta ve uzun vadeli başarısında oldukça önemli bir yere sahiptir. Sonraki ayda yayınlanacak olan makalemizde, Ürün Yol Haritaları (ÜYH) ve ÜYH ile bütünleşik olarak hazırlanan Teknoloji Yol Haritaları (TYH) hakkında detaylı bilgiler verilecek olup bu yol haritalarının hazırlanma sürecinde kullanılan teknik ve yöntemlerden bahsedilecektir. KAYNAKÇA • Albright, R.E. and Nelson, B. (2004), “Product and technology mapping tools for planning and portfolio decision making”. In: The PDMA Toolbook 2 for New Product Development. Chapter 15. Eds.: Belliveau, P., Griffin, A., Somermeyer, S. Jonh Wiley&Sons, Inc. • Fesel, N. (2013), “Product mix determination under uncertainty within a framework proposed for effective product management”, PhD Dissertation, Middle East Technical University. • Thomson, B. (2014), “Creating a strategic product plan”, http://www.pragmaticmarketing.com//res ources/creating-a-strategic-productplan?p=0 accessed at 10.05.20014. 35 AĞUSTOS 2014 MAKALE KALKINMA SÜRECİNDE TÜRKİYE Sinan BORLUK / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü) Kalkınma kavramı genellikle büyüme kavramı ile karıştırılmakta olan bir kavramdır. Oysa temelde birbirleriyle ciddi ilişki içinde olmakla birlikte, birbirlerinden farklı kavramlardır. Büyüme, bir ülkenin/bölgenin üretim değerinin (hacim ya da değer olarak) artması durumunu ifade etmektedir. Kalkınma ise farklı içeriklere sahip endeks hesaplamalarıyla belirlenmektedir. Kalkınma alanında ünlü iktisatçı Amartya Sen’in 1990 yılında yaptığı çalışma sonrasında Birleşmiş Milletler bir endeks değeri hesaplamakta ve bunu UNDP HDI olarak 1 36 yayımlamaktadır. İnsani kalkınma endeksi (HDI) üç alanda hesaplanan endeksi içermektedir. Daha doğru bir anlatımla üç alanda hesaplanan endekslerin geometrik ortalamasından oluşmaktadır. Bu üç endeks hayat beklentisi endeksi, eğitim endeksi ve gelir endeksidir. Bu endeksler kendi içlerinde “doğumda beklenen yaşam süresi”, “ortalama okula devam yılı”, “beklenen okula devam yılı” ve “satın alma gücü paritesine göre brüt GSMH” gibi belirgin değişkenler kullanılarak hesaplanmaktadır. Bu değişkenleri etkileyen faktörler ise doğrudan sağlık ve eğitim yatırımları ile fiziki ve beşeri sermaye yatırımları ile ilişkilidir. Bir başka anlatımla, insani kalkınmışlık düzeyinin artırılması için temel sosyal yatırımlar yapılmalı ve ayrıca üretimi artırıcı nitelikte yatırımlar gerçekleştirilmelidir. Türkiye insani kalkınma endeksi 2012 yılı sıralamasında Kolombiya ve Sri Lanka’nın üstünde Ermenistan ve Ekvator’un altında 90. sırada yer alırken, 2013 yılında ise büyük bir ilerleme göstererek 69. sıraya kadar yükselmiştir1. Oysa Türkiye cari fiyatlarla GSYİH sıralamasında dünyada https://data.undp.org/dataset/Table-1-Human-Development-Index-and-its-components/wxub-qc5k, Erişim Tarihi: Temmuz 2014 AĞUSTOS 2014 19. satın alma gücü paritesine göre de dünyada 16. sıradadır. Türkiye’nin 2000’lerin başında yaşadığı krizler sonrası yakaladığı yüksek tempolu büyüme eğilimi, ekonomide gerçekleşen genişlemenin daha fazla büyüme için kaynak oluşturduğunu göstermektedir. Ancak kalkınma için bir diğer önemli ayak olan sosyal yatırımlar alanı aynı oranda fonlanmamaktadır. Bu durumun temel nedeni, yeterli oranda katma değer üretilememesidir. Sosyal yatırımların da fonlanması için kişi başı üretilen katma değerin artması gerekmektedir. Türkiye için eğitim ve sağlık alanındaki gelişmeler incelendiğinde, eğitimde okul sayısının öğrenci sayısı artarken azaldığı, sağlıkta ise sağlık harcamalarının GSYİH’ye oranının kabaca aynı kaldığı gözlemlenmektedir. Bu durumun çok yüksek oranlı büyümenin tecrübe edildiği yıllarda gözlemlenmesi, yaratılan katma değerin tümüyle büyüme dinamiği olarak kullanıldığının göstergesidir. Büyümenin girdisi olarak kullanılan katma değerin bir kısmının sosyal yatırımlara dönüştürülmesinin önemi yüksektir. Sağlıklı ve eğitimli bir nüfusa sahip toplumların daha yüksek emek verimliliği oranlarına sahip oldukları bilinmektedir. Yine iş ortamında yapılan işçi sağlığı ve iş güvenliği yatırımlarının, iş yaşamı kalitesi yatırımlarının vb. harcamaların yüksek verimlilik sonucunu doğurduğu gözlemlenmiştir. Bu alanda en belirgin örnekler İskandinav ülkeleri ile Orta ve Kuzey Avrupa ülkeleridir. Yüksek verimliliğin anlamı kişi başı üretilen katma değerin artmasıdır. Bu durum da ortaya daha fazla kaynak çıkarma sonucunu doğurmaktadır. Bu noktadan sonra ülkeler açısından önemli bir yol ayrımı söz konusudur. Liberal ekonomilerde, yaratılan her fazla kaynak ve ücrete yansımayan tüm verimlilik artışları, sermaye için tasarruf ya da yatırım anlamına gelmektedir. Sosyal yatırımlar, özel girişimler açısından öncelikli alanlar olmamaktadır. Kamusal otorite bu noktada, artan verimlilik ve artan katma değerle oluşan yeni kaynakların tahsisinde etkinliği sağlamak durumundadır. Bu alanda ise elinde kamu gelir ve harcama politika araçları mevcuttur. Kamu dolaylı ve dolaysız vergi gelirlerinin toplam vergi gelirleri içindeki paylarını dengeli dağıtmak suretiyle, daha fazla gelire sahip olan firma ve bireylerden daha fazla gelir elde edebilecektir. Gelişmiş ülkeler için dolaysız vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı % 70 civarındadır. Gelişmiş ülkeler olarak adlandırılan yüksek GSYİH’ye sahip olan ülkeler aynı zamanda yukarıda bahsi geçen insani kalkınma endeksinde de birkaç istisna dışında üst sıralarda yer almaktadır. Bu durum kamunun vergi politikasının da kalkınma üzerindeki etkisini ortaya koymaktadır. Kamusal gelirin artması ve kamunun özel sektörün boş bıraktığı sosyal alanlarda yatırımlarını yoğunlaştırması Türkiye için kalkınma tablosunu temelden değiştirebilecektir. Bu önermenin somutlaştırılması adına HDI hesaplama metoduna göre, 2000’li yıllar boyunca Türkiye’nin yakalamış olduğu yaklaşık % 4’lük yıllık ortalama büyümenin yarısı kadar sosyal yatırımlar yoluyla sosyal göstergelerde artış sağlanmış olsa idi, Türkiye HDI sıralamasında 2013 yılında bulunduğu 69. sıra yerine endeks değerinin alacağı 0.81-0.82 değeriyle yaklaşık olarak 43-49. sıralar arasında yer alması söz konusu olabilecekti.. Her ne kadar önemli görünmese dahi, büyüme sürecinde olan bir ülkenin bir yandan büyürken diğer yandan kalkınma yolunda başlangıç adımları attığına dair önemli bir gösterge olacaktı. Kalkınmaya dair göstergelerin zayıf olmasının gelişmekte olan ülkeler açısından yarattığı çeşitli dezavantajlar bulunmaktadır. Bunların başında, “yeşil saha yatırımları” adı verilen sıfırdan yapılan yatırım hacminin daralması, mali kaynakların finansal plasmana dönüşmesi sonucunun doğmasıdır. Bu durum uzun vadede istihdamın daralması ve ülkeye giriş yapan kısa vadeli sermayenin “vur-kaç kazançları” elde etmesine neden olmaktadır. Ülke ekonomileri için “afyon etkisine” sahip bu durum kısa vadede cari açıkların, yüksek faizlerle ülkeye çekilen mali kaynaklarla kapatılması imkânı doğurmaktadır. Ancak bu durum belli bir aşamadan sonra sürdürülemez hale geleceğinden ülkenin bu süreçte elde ettiği tüm kazanımları ve daha fazlasını yitirmesi sonucunu doğuran krizlerin altyapısının oluşmasına neden olmaktadır. Her krizin de kalkınma sürecine önemli zararlar vereceği tespiti yapılmalıdır. Sonuç olarak kalkınma olgusunu ikinci plâna iterek gerçekleştirilmeye çalışılan yüksek tempolu büyüme politikaları gerçekte ülke ekonomisinin yerinde sayması hatta yaşayacağı krizlerin derinliğine bağlı olarak geriye gitmesi sonucunu doğuracaktır. Büyümenin kalıcı olabilmesi için tek yol büyümenin verimlilik artışlarına dayanıyor olmasıdır. Kalkınma politikalarıyla desteklenen büyüme süreçlerinde artan verimlilik, ülke ekonomisinin dayanıklılığını artıracaktır. Unutulmamalıdır ki, her kalkınmış ekonominin üç önemli özelliği bulunmaktadır. Birincisi sağlıklı yollarla 37 AĞUSTOS 2014 MAKALE KALKINMA SÜRECİNDE TÜRKİYE Tablo 1. Yıl Bazında Endeks Değerleri 2013 HDI Sırası - Ülke 2013 1985 1990 2000 2005 1 Norveç 0.944 0.814 0.841 0.910 0.935 2 Avustralya 0.933 0.853 0.866 0.898 0.912 3 İsviçre 0.917 0.813 0.829 0.886 0.901 4 Hollanda 0.915 0.796 0.826 0.874 0.888 5 ABD 0.914 0.839 0.858 0.883 0.897 6 Almanya 0.911 0.752 0.782 0.854 0.887 7 Yeni Zellanda 0.910 0.806 0.821 0.873 0.894 8 Kanada 0.902 0.822 0.848 0.867 0.892 9 Singapur 0.901 .. 0.744 0.800 0.840 10 Danimarka 0.900 0.797 0.806 0.859 0.891 … 41 Şili 0.822 0.664 0.704 0.753 0.785 43 Macaristan 0.818 0.707 0.701 0.774 0.805 44 Küba 0.815 0.714 0.729 0.742 0.786 44 Bahreyn 0.815 0.718 0.729 0.784 0.811 46 Kuveyt 0.814 0.739 0.723 0.804 0.795 47 Hırvatistan 0.812 .. 0.689 0.748 0.781 48 Litvanya 0.810 .. 0.710 0.729 0.786 Arjantin 0.808 0.688 0.694 0.753 0.758 49 … 69 Türkiye 0.759 0.542 0.576 0.653 0.687 70 Kazakistan 0.757 .. 0.686 0.679 0.734 71 Seyşel Cum. 0.756 .. .. 0.743 0.757 71 Meksika 0.756 0.631 0.647 0.699 0.724 … 184 Çad 0.372 .. .. 0.301 0.324 185 Orta Afrika Cumhuriyeti 0.341 0.310 0.310 0.314 0.327 186 Kongo 0.338 0.348 0.319 0.274 0.292 187 Nijer 0.337 0.197 0.218 0.262 0.293 Kaynak: https://data.undp.org/dataset/Table-1-Human-Development-Index-and-its-components/wxub-qc5k Erişim Tarihi: Temmuz,2014 38 AĞUSTOS 2014 sağlanan büyüme, ikincisi belirgin verimlilik artışları ve üçüncüsü ihmal edilmemiş sosyal yatırımlardır. Kalkınma endeksine göre ilk 10 sırada yer bulan ülkeler hâlihazırda belli bir gelişmişlik seviyesine ulaşmış ve on yıllardır bu durumlarını muhafaza eden ülkelerdir. Türkiye’nin içinde bulunduğu ülkelerin, endeks sıralamasında 78-96. ülkeler arası, temel özelliği kalkınmışlık seviyeleri düşük ancak genel olarak yüksek büyüme oranları tutturan ülkelerdir. Bu ülkeler arasında en dikkat çeken ülke Brezilya’dır. Son 10 yılın en yüksek tempolu büyüyen ve bu performansıyla dikkat çeken Brezilya HDI sıralamasında 85. sıradadır. HDI endeksinde alt sıralarda yer alan ülkelerin temel özellikleri, gelir dağılımında bozukluk, geleneksel sektörün ki bu genelde tarım sektörüdür, yoğunluğu, hızlı nüfus artışları, göç oranlarının yaygınlığı vb’dir. İlgi çekici bir şekilde, bu grup içindeki ülkelerin bazıları yüksek büyüme oranlarına sahiptir. Ancak, bu büyüme verimlilik artışları ile desteklenmemektedir. Yine bu ülkelerin ortak bir diğer özelliği, kişi başı brüt sermaye yatırım miktarının sınırlı olmasıdır ki bu da yine verimlilik alanında olumsuz bir durumdur. Genel bir analiz göstermektedir ki, verimlilik ve kalkınma arasında karşılıklı bir nedensellik ilişkisi söz konusudur ve tıpkı büyüme gibi kalkınma süreci için de verimlilik temelli politikalar belirleyicidir. 39 AĞUSTOS 2014 MAKALE VERİMLİLİK ALANINDA POLİTİKA GELİŞTİRME - III BEŞERİ SERMAYENİN GELİŞİMİ - I Ahmet Emre ÇOBAN / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü) Geçmiş yazılarda (Anahtar, Haziran 2014 ve Temmuz 2014) ülke ölçeğinde verimlilik artışlarının merkezinde yer alan iki ana unsurun beşeri sermayenin gelişimi ve ulusal teknoloji yeteneğinin artırılması olduğundan söz edilmişti. Bu yazı dizisinde her ne kadar söz konusu iki unsur ayrı ayrı ele alınacak olsa da, bu aşamada teslim etmek gerekir ki, beşeri sermayenin gelişimi de ulusal teknoloji yeteneğinin artırılması da, temelde bilgi unsurunun iktisadi süreçlere entegrasyonuna ilişkin problemlerdir ve çoğu zaman bu iki unsur iç içe geçmektedir. Politika geliştirme süreçlerinde her iki unsur üzerinde spesifik analizler yapılması ve tedbirler ortaya konması muhakkak pratik anlamda büyük kolaylıklar sağlayacaktır; ancak bu iki alan üzerinden yapılan ayrıştırmaların temelde kavramsal ve yöntemsel düzeyde kalması ve alanların birbirinden bütünüyle özerk, bağımsız nitelik taşıdığı yanılgısına düşülmemesi gerekmektedir. Buna paralel biçimde, beşeri sermayenin niteliğinin verimlilikle ilişkisini işgücü verimliliğiyle sınırlandırmak da doğru olmayacaktır. Ülke ölçeğinde beşeri sermayenin genel düzeyi, ulusal teknoloji yeteneğinin temel belirleyicilerinden biri olmasına koşut bir biçimde, makro düzlemde istihdam ve işgücüne katılım oranları, sektörel kompozisyon, dış ticaret performansı gibi çok sayıda temel değişkeni doğrudan etkilemektedir. Daha mikro, işletme ölçeğinde bakıldığında da beşeri sermayenin niteliğinin firmaların kurumsallaşma ve bu bağlamda pazarlama ve yönetim süreçlerine, teknoloji ve ihracat potansiyellerine ve 40 firma ömrü, kârlılık gibi diğer birçok performans göstergesine etki ettiği görülmektedir. Grafik 1. Beşeri Sermayenin Niteliğinin Makro ve Mikro Düzeyde Etkileri MAKRO MİKRO İstihdam ve İş Gücüne Katılım Oranları Firmaların Kurumsallaşma Düzeyleri Ulusal Teknoloji Yeteneği Yönetim ve Planlama Yetkinlikleri Beşeri Sermayenin Niteliği Üretimin Sektörel Kompozisyonu Pazarlama ve Dış Hareket Yetkinlikleri Dış Ticaret Performansı ve Ödemeler Dengesi Ar-Ge, Ürün ve Süreç Geliştirme Yetkinlikleri AĞUSTOS 2014 Ülke düzeyinde teknoloji yeteneğinin geliştirilmesine yönelik olarak ilk anda akla inovasyon ve tasarım süreçlerinin desteklenmesi, fikri mülkiyete yönelik düzenleme ve denetimlerin güçlendirilmesi, araştırma - teknoloji merkezlerinin tesis edilmesi gibi tedbirler (doğrudan Ar-Ge yatırımları) gelmektedir. Gerçekten de beşeri düzeyde belirli bir yetkinliğe ulaşmış ülkelerde bu alanlarda yapılan yatırımlar, sahip olunan teknoloji yeteneğinin uygulamaya, ürüne dönüşmesinden ve ticarileşmesinden yana kısa vadede önemli kazanımlar sağlamaktadır. Ancak bilgiye dayalı ekonomiye geçişte temel kısıtın beşeri sermayenin niteliği olduğu ülkelerde bu yatırımlardan elde edilen fayda, özellikle kısa vadede sınırlı olmaktadır ve bu ülkelerde, öncelikle, beşeri sermayenin niteliğinin geliştirilmesine yönelik politika ve strateji geliştirme gerekliliği kendini göstermektedir. Bu anlamda bilgiye dayalı ve ileri teknolojiye sahip bir üretim yapısının tesisi söz konusu olduğunda, tercih problemlerinden başlıcasını, mevcut durumda sahip olunan mali kaynakların ne kadarının doğrudan Ar-Ge yatırımlarına ne kadarının ise eğitim yatırımlarına ayrılacağına yönelik kararlar oluşturmaktadır. Beşeri sermayenin niteliğinin yükseltilmesi dendiğinde en kaba şekliyle, insanların daha yüksek yaratıcılık ve daha sistematik düşünme yetilerini kazanması anlaşılmaktadır. Buna paralel şekilde, mevcut bilgi stokunu artırmak için sürekli olarak daha fazla insanı, daha uzun süre eğitime ve gelişime tabi tutma gereği ortaya çıkmaktadır. Ancak tam da burada, eğitim alanında kamu müdahalesinin ölçüsüne dair tartışmalar gündeme gelmektedir.1 İnsanları eğitime teşvik etmede ve belirli, uygun eğitim alanlarına yönlendirmede kamunun rolünün ne olması gerektiğinin yanında, yine eğitim harcamalarının ne kadarının kamu eliyle yapılmasının doğru olacağı gibi sorular, çoğunlukla konjonktürel etkiler ve dönemsel iktisadi politika tercihleri doğrultusunda birtakım cevaplara kavuşturulmaktadır. Bu yönde neo-liberal yaklaşımların sunduğu analiz ve gözlemler, her bir bireyin (ya da ailesinin) eğitim alanına özel bir yatırım alanı olarak bakması gerektiğini savunmaktadır. Bireyler kendi refah düzeylerini, refah düzeylerine dair beklentilerini, eğitimin maliyetini, eğitimde geçecek sürenin fırsat maliyetlerini ve farklı disiplin alternatifleri içinde geçirilecek her bir yılın marjinal faydasını değerlendirmek durumundadır. Yine bu yaklaşıma göre, bireyler, eğitimden sağlayacağı faydayı azami düzeye taşımak için eğitime ne kadar kaynak ve zaman ayıracağına ve hangi alana yöneleceğine dair kararı kendileri alırsa, piyasanın görünmez eli beşeri sermayenin de ideal dağılımını sağlayacaktır; bu alanda kamunun müdahalesi ise sadece durumu kötüleştirmeye yarayacaktır. Ne var ki bu tezin arka planını oluşturan analiz ve karşılaştırmalar, ağırlıkla gelişmiş, kentleşme sürecini büyük oranda tamamlamış, okuma yazma oranlarında ve ortalama eğitim sürelerinde kat etmesi gereken mesafenin neredeyse sonuna gelmiş ülkelerin son 10-20 yıllık deneyimlerine dayandırılmaktadır. Özellikle savaş sonrası dönemde Kuzey Amerika, Batı Avrupa ve Doğu Asya ülkelerindeki sosyal ve müdahaleci devlet uygulamalarının eğitim alanında getirdiği kazanımlar ise çoğu zaman arka plana atılmaktadır. Aşağıdaki satırlarda izlenebileceği gibi, hakikaten eğitim alanında yapılan yatırımların ve devlet müdahalesinin geri dönüşleri izlendiğinde, gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasında bazı farklar kendini göstermektedir. Eğitime yapılan yatırımların dönüş oranlarını analiz etmeye yönelik çalışmalar, genel itibariyle ortalama eğitim süresinde yıl bazında meydana gelen artışların ekonomik büyüme üzerinde yol açtığı değişimi temel almaktadır. Bu alanda bir diğer gösterge ise, eğitim düzeyindeki değişimin reel ücretler üzerindeki etkisine yoğunlaşmakta, ücret üzerindeki değişimi ise, verimlilik artışının bir katkısı olarak değerlendirmektedir. Bu alandaki kayda değer ampirik analizlerin ilki, 1994 yılında Psacharopoulos tarafından yapılmıştır.2 Ortalama eğitim süresindeki bir yıllık artışın millî gelir üzerinde %10’luk bir artış sağladığını sunan bu çalışma başlangıç niteliğinde olup millî gelir içinden eğitime ayrılan payın azaltılması gibi ek düzenlemeleri dışarıda bırakmıştır; ayrıca eğitim düzeyini bağımsız, millî geliri bağımlı bir değişken olarak görüp yorumlama gibi yetersizlikler de mevcuttur. Psacharopoulos’un sonraki yıllarda ortaya koyduğu, farklı eğitim düzeyleri özelinde ve dünyanın değişik bölgelerine yönelik analizler ise, konuya ilişkin temel referans metinleri hâlini almıştır.3 1 Isaksson, Anders Thiam Hee Ng ve Ghislain Robyn (2005), Productivity in Developing Countries: Trends and Policies, United Nations Industrial Development Organization Research Programme, ss. 89-90. 2 Psacharopoulos, George, 1994. "Returns to investment in education: A global update," World Development, Elsevier, vol. 22(9), pages 1325-1343, September. 3 Bu analizlere toplu olarak http://ideas.repec.org/e/pps2.html adresinden ulaşılabilir. Erişim tarihi: 18 Temmuz 2014. 41 AĞUSTOS 2014 MAKALE VERİMLİLİK ALANINDA POLİTİKA GELİŞTİRME - III / BEŞERİ SERMAYENİN GELİŞİMİ - 1 Bu alandaki analizlerin ortaya koyduğu diğer bir veri, Hall ve Jones’un da belirttiği gibi, ortalama eğitim seviyesi yükseldikçe, eğitimde sağlanan bir yıllık artışın büyüme üzerindeki etkisinin azalma eğilimi göstermesidir.4 Bu veriye de paralel şekilde, göreli olarak düşük eğitim seviyelerine sahip olan gelişmekte olan ülkelerde eğitim alanında yapılan yatırımların büyüme ve verimlilik üzerinde daha yüksek etkisi olduğu gözlenmektedir. Ancak burada, Isaksson vd.’nin ortaya koyduğu açılım büyük önem taşımaktadır:5 Gelişmişlik düzeyi en düşük olan ve teknoloji sınır değerlerine en uzakta olan ülkelerde, orta ya da yüksek (mesleki) öğretimden ziyade temel eğitime sağlanan 4 yatırımların etkileri daha yüksek seyretmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde orta ve yüksek (mesleki) öğretime ayrılan kaynakların dönüşü daha net bir biçimde gözlenirken gelişmiş ülkelerde ise lisansüstü eğitime ve araştırma faaliyetlerine yapılan yatırımlar, daha gözle görünür etkilere olanak vermektedir. Yine daha önce belirtildiği gibi, genel itibariyle eğitim alanına yapılan kamu yatırımlarının dönüşleri, göreli olarak gelişmekte olan ülkelerde daha yüksek olmaktadır. Her ne kadar bu analiz ve yorumlar spesifik örnekleri ele almakta her zaman yol açıcı olmasa da, eğitim alanına yapılacak kamu yatırımlarının sahip olması gereken temel birtakım özelliklere cevap verir niteliktedir. Gerek büyüme düzeyleri gerekse de verimlilik üzerinde eğitim yatırımlarının etkisini azami düzeye çekme yönündeki çabalar, eğitime ayrılan kaynağı artırmaktan ziyade, eğitime ayrılan kaynağı doğru düzeylerde, doğru disiplinlere aktarmaya yoğunlaşmalıdır. Bu anlamda beşeri sermayenin gelişimi konusu, karşımıza bir kez daha dağılım problemi olarak çıkmaktadır. Bu dağılım problemini çözmekten yana genel olarak iki bileşenli bir formül ortaya konmaktadır: (i) Ulusal teknoloji yeteneğini farklı disiplinler temelinde analiz etmek ve teknoloji sınırından uzak Robert E. Hall, Robert E. ve Charles I. Jones 1999. “Why Do Some Countries Produce So Much More Output per Worker than Others?” NBER Working Paper No. 6564, June. 5 Isaksson vd. a.g.e. s. 91. 42 AĞUSTOS 2014 olunan alanları belirlemek; (ii) İşgücü piyasasının mevcut durumdaki ve gelecekteki olası işgücü talep alanlarını öngörmek. Her iki bileşen de önemli olmakla birlikte, bu bileşenlerin veri aldığı bazı varsayımlara yönelik ülke düzeyinde de analizler yapılmalı ve bu yönde spesifik sorun ve dönüşüm alanları tespit edilmelidir. Örneğin gelişmekte olan ülkelerin hemen hepsinde kentleşme oranları benzer düzeylerde seyretse de, kentleşme oranlarının ortalama eğitim düzeyi üzerindeki etkisi, her yerde aynı ölçüde belirleyici nitelik taşımamaktadır. Bunun yanı sıra, sektörel kompozisyonun değişimi sürecinde tarım sektöründen sanayi sektörüne geçiş desenleri büyük ölçüde benzerlik taşımakla birlikte, sanayi sektöründen hizmet sektörlerine geçiş ve üretimin teknoloji düzeyini yükseltme konularında aynı paralellik gözlenmemektedir. Beşeri sermayenin genel gelişmişlik düzeyi, ülkeden ülkeye farklılaşan bütün bu değişim parametrelerini açıklamak için yeterli olmayacaksa da, birçoğu için önemli bulgulara ve bu bağlamda politika ihtiyaçlarına işaret edebilecektir. Dolayısıyla bu zeminde yapılacak analizlerin, ülkelerin demografik yapısından, kültürel ve toplumsal özelliklerden ve mevcut gelişim süreçlerinden bağımsız olmayacak şekilde, her eğitim düzeyinde, nitelikler, nicelikler, pazar ihtiyaçları, eğitime olan talep, disipliner farklılıklar, işgücü piyasası - eğitim ilişkisi gibi çok sayıda faktörü içermesi gerekliliği kaçınılmazdır. Tablo 1. Beşeri Sermayenin Niteliğine İlişkin Analiz ve Karşılaştırma Alanları A. DEMOGRAFİK GÖSTERGELER 1. Yaş ortalaması; nüfusun yaş aralıklarına göre dağılımı 2. Yaş gruplarının nüfusa oranlarına yönelik projeksiyonlar 3. Bölgeler bazında nüfus ve yaş grubu dağılımları 4. Kentleşme düzeyine dair göstergeler vd. B. İŞ GÜCÜ YAPISINA YÖNELİK GÖSTERGELER 1. İstihdam düzeyleri; bölge, sektör, cinsiyet temelli karşılaştırmalar 2. İş gücüne katılım oranları; bölge, sektör, cinsiyet temelli karşılaştırmalar 3. İş gücünün eğitim profili; bölge, sektör, ölçek temelli karşılaştırmalar 4. İşbaşı eğitim ve gelişim olanakları 5. İş gücü piyasasına yönelik talep analizleri vd. C. EĞİTİM DÜZEYİ GÖSTERGELERİ 1. Temel eğitim alanların yüzdesi ve yaş gruplarına dağılımı 2. Orta düzeyde eğitim alanların yüzdesi ve yaş gruplarına dağılımı 3. Yüksek eğitim alanların yüzdesi ve yaş gruplarına dağılımı 4. Yaş grupları bazında alınan en yüksek eğitim düzeyleri 5. Toplam nüfus içinde alınan en yüksek eğitim düzeyinin seyri 6. Üniversite mezunu işsiz nüfus oranları 7. Alt yaş grupları bazında okullaşma oranları 8. Üniversiteye giriş oranları 9. PISA vb. karşılaştırmalı analizler vd. Sonraki yazıda, Türkiye örneği spesifik olarak ele alınacak, eğitim profilinin verimlilik düzeyindeki etkisine yönelik olarak karşılaştırmalı analizler, veriler ve nitel gözlemler aktarılacaktır. 43 AĞUSTOS 2014 MAKALE VERİMLİLİK, BÜYÜME VE KALKINMA - I Dr. Halit SUİÇMEZ / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü) Sürdürülebilir kalkınmanın temeli verimlilik ve istihdam odaklı büyümedir. Gelişmiş ülkelerin büyümelerinde teknoloji ve toplam faktör verimliliğinin payı gelişmekte olan ülkelere göre daha yüksektir. Türkiye’de büyümede verimliliğin payı uzun yıllar düşük kalmış, son dönemlerde kısmen yükselişler yaşanmıştır. Önümüzdeki dönemde, hem büyüme hızını yükseltmek ve hem de büyümede teknolojik artışa dayalı verimliliğin payını artırmak için, kapsamlı bir büyüme ve verimlilik planlaması zorunludur. Bu makalede önce büyüme, sonra da kalkınma ve verimlilik açısından ülkemizdeki esas sorunların neler olduğu ortaya konulacak, ardından sürdürülebilir büyüme ve verimlilik açısından önerilen planlamaya vurgu yapılacaktır. Makale Anahtar dergisinde iki bölüm halinde yayımlanacaktır. İlk bölümde, Türkiye’de büyüme, kalkınma ve verimlilik açılarından ne türden sorunlar yaşandığı üzerinde durulacak, ikinci bölümde ise, büyüme-verimlilik ilişkisi açısından yaşanan sorunlar ile Onuncu Kalkınma Planı’nda verimlilikle ilgili hedefler ve yaklaşımlar üzerinde durulacaktır. 1.Türkiye’de Büyüme Açısından Sorun Nedir? Büyüme konusu, nitelik ve kalıcılık açısından çok tartışılmaktadır. Sorunun siyasi, akademik ve sanayi çevrelerinde nasıl algılandığına bakalım: Öncelikle büyüme konusundaki sorunların siyasal düzlemde nasıl tanımlandığını ortaya koyalım: 44 Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın bu konudaki görüşleri oldukça önemlidir. Aşağıdaki alıntıda bu konuya olan yaklaşımı verilmektedir: "Sadece nicelik olarak hangi ülkenin yüzde kaç büyüdüğü değil ama büyümenin niteliği de bundan sonraki dönemde herkesin dikkat etmesi gereken önemli bir unsur...” "Büyümenin niteliğine baktığımızda, büyüme kamu sektöründen mi geliyor yoksa özel sektörden mi geliyor? Büyüme tüketerek mi yoksa yatırım harcamalarıyla mı oluyor? Büyüme iç tasarruflara dayanan bir büyüme mi yoksa dış kaynağa bağlı bir büyüme mi? Büyümenin sonucunda kamunun borç stoğu, şirketlerin borcu nereye gidiyor? Öncelikle tüketime değil, özel sektörün kamunun yatırımlarına bağlı bir büyüme... Kamunun değil, özel sektörün yatırımda, harcamada ağırlıklı olduğu bir büyüme yapısı...” İç talebe değil, dış talebe, ihracata dayalı büyümenin de çok önemli bir unsur olduğunun altını çizen Babacan, "Türkiye ancak ürettikçe, yüksek katma değerli ürettikçe, ürünlerini, hizmetlerini dünya pazarına daha çok sattıkça gerçek anlamda sıhhatli büyümeye sahip olacak" dedi. Babacan, “…büyümenin faturasını gelecek nesillere borç stoğu olarak bırakmamalıyız" ifadelerini kullandı (Hürriyet, 19.09.2013). Bu alıntıdan, ekonomik büyümenin nitelik açısından irdelenmesi gerektiğini, bununla da üreterek büyüme anlayışının önemsenmesini anlamaktayız. Büyüme ve kalkınma konularında Türkiye’de en çok yazı yazan ve araştırmalar yapan akademisyenlerden biri olan Prof. Dr. Erinç Yeldan da büyümenin niteliği üzerinde çok durmaktadır. Yazara göre; büyümenin kaynaklarının ortaya konulması çok önemlidir. “Bu hafta başında ulusal gelir istatistikleri sessiz sedasız yayımlandı. TÜİK’in tahminlerine göre 2013 yılında Türkiye ekonomisi yüzde 4 büyüme kaydetti. Büyümenin kaynakları üzerine yapılan değerlendirmeler, ulusal ekonominin özel tüketim harcamaları ve kamu yatırımlarının ağırlıklı olarak büyüdüğünü gösteriyor” (Kaynak; Büyümenin Yapısında Değişen Yok, 02 Nisan 2014 Cumhuriyet). Özel sabit sermaye yatırımlarının büyümeye katkısı neredeyse sıfır; kamu yatırımlarının ana kalemi ise kamu inşaatından gelmekte. İhracatın da büyümeye katkısının söz konusu olmadığı ve dolayısıyla ekonominin iç (tüketim) talebe dayalı olarak büyüme gösterdiği anlaşılıyor. Büyümenin giderek daha fazla cari işlemler açığı gereksinimini duyuyor olması ise ulusal ekonominin en büyük çözümsüzlüğü ve ana kırılganlık noktası. 2013’ün büyüme yapısı “dış kaynağa dayalı orta halli büyüme” sorununun giderek daha da derinleşmekte olduğunu belgelemektedir. Türkiye ekonomisinde büyümenin 2013’teki kaynaklarını, küresel krizden bu yana gözlenen kaynaklar ile karşılaştırmayı düşünebiliriz. Tablo 1’de böyle bir çalışma sunuyoruz. AĞUSTOS 2014 Tablo 1. Büyümenin Kaynakları indirgenmiş bir söz oyununa dönüşmüştür” (Erinç Yeldan, Orta Gelir Tuzağı Meselesi, 6 Nisan 2014 Cumhuriyet). Büyümenin Kaynakları 2008 - 2012 (1998 Fiyatlarıyla) 2012 - 2013 2006 - 2012 (Toplam) GSYH 4,0 15,4 Özel Tüketim 3,1 8,1 Kamu Tüketimi 0,6 2,2 Sabit Sermaye Yatırım Har. 1,1 5,0 Stok Değişmeleri 1,6 -1,9 İhracat 0,0 5,9 İthalat -2,4 -3,9 NOT: Çalışan Başına Reel Milli Gelir (İşçi Üretkenliği) 4.795,0 4.809,1 Kaynak: TÜİK, Ulusal Hesaplar ve Hane Halkı İş Gücü İstatistikleri Türkiye 2008’den 2012’ye, krizin öncesi ve sonrası da dâhil, birikimli olarak yüzde 15.4 büyüme gösterdi. Bunun yüzde 8.1’i özel, yüzde 2.2’si de kamu olmak üzere neredeyse üçte ikisi “tüke m” harcamalarına dayanmaktaydı. Yatırımların katkısı yüzde 5 civarında iken, net ihracatın (ihracat eksi ithalat) katkısının da küçük, ama pozitif yönde olduğu görülmekteydi. Oysa 2013, yatırımların ve ihracatın katkılarının artık söz konusu olmadığı ve ekonominin iç tüketim ve stoklarda birikime dayalı bir konjonktürel büyümeye dayanmaktadır. Ekonominin dış kaynak girişine bağımlılığı sorunu, en çarpıcı olarak “üretkenlik” kayıplarında kendini göstermektedir. Çok kaba ancak doğrudan bir hesaplamayla, 2008 ile 2013 Türkiye’sinde işçi üretkenliğini karşılaştırırsak 2008’de çalışan başına üretilen reel ulusal gelirin (sabit 1998 fiyatlarıyla) 4.809 TL olduğunu ve bu rakamın 2013’te 4.795 TL’ye gerilediğini görebiliriz. Borçlanmaya dayalı tüketim harcaması sayesinde büyüyebilen bir ekonomi… “Türkiye’de büyüme, teknolojik gelişme ve eğitilmiş iş gücüne dayalı üretkenlik kazanımlarından değil, uluslararası piyasalarda doların fiyatının ne olacağına Tablo 2. İstihdamın Milli Gelir Esnekliği (Yıllık Ortalamalar) Tablo 2’de verileri sunulan istihdam esnekliği konusu da büyümenin niteliğini anlamada önemli bir araçtır. Bir birim milli gelir artışında kaç birim istihdam yaratıldığı (istihdam yüzdesi/milli gelir yüzdesi=0.25/1.00=0.25 ) konusu istihdam esnekliğinden anlaşılır. Bu oran 2002 sonrasında yüzde 0.14’e düşmüştür. Bu durum istihdam yaratmayan büyüme demektir. Bu alıntıda da yine büyümenin tüketime dayandığını görmekteyiz. Olması gereken sağlam büyüme kaynaklarının ise, teknolojik gelişme ve nitelikli iş gücü olduğu vurgulanmaktadır. Şimdi de iş dünyasından önemli bir temsilcinin konuya yaklaşımını özetleyelim: İş dünyasının önde gelenlerinden biri, Ersin Özince de "biz rant ekonomisiyiz" diyerek bu eğilimi destekler yönde konuşmuştur. İş Bankası Başkanı çok ilginç saptamalarda bulunmuştur: "...Türkiye bugün tasarruf yapmıyor, tüketiyor. Bunu müşterilerimizden biliyoruz. Kredi kullanan müşterilerimiz artık yatırım yapmıyorlar. Çoğu marketçi, gayrimenkulcu, inşaatçı oldu. Gayrimenkul fiyatlarının ne kadar yükseldiğine bakarsanız Türkiye'nin üretmediğini görebilirsiniz" diyerek ülke ekonomisinin daha büyük dalgalanmalara karşı beklenen gücü gösteremeyeceğine dikkat çekti” (2 Temmuz 2012, Dünya). İstihdamın Milli Gelir Esnekliği (Yıllık Ortalamalar) 1989-2008 1989-2000 2002-2008 0.25 0.39 0.14 Büyüme açısından siyasette, akademide ve iş dünyasında “ortak” sayılabilecek bir yaklaşımın olduğunu öne sürebiliriz. 45 AĞUSTOS 2014 MAKALE VERİMLİLİK, BÜYÜME VE KALKINMA - I Ekonomik büyümenin niteliğinin zayıf olduğu konusunda tüm kesimlerde ortak bir görüş oluşmuştur. Büyüme konusunda bu saptamalardan sonra şimdi de kalkınma olgusunda ülkemizdeki sorunun ne olduğu üzerinde duralım. 2. Türkiye’de Kalkınma Açısından Sorun Nedir? Kalkınma elbette büyümeden farklıdır. Sağlanan üretim artışının (büyümenin) toplumun geneline daha adil, dengeli yansıması ve sosyal göstergelerle de desteklenmesidir. Bu olgu ise daha çok insani gelişme endeksleri ile ölçülmektedir. Türkiye insani gelişmişlikte 180 ülke içinde 92'nci sıradadır. Demokrasi indeksinde de 167 ülke içinde 88’nci 46 durumdadır. Her iki göstergede de “orta”larda bulunmaktadır. Kalkınma derecesiyle demokrasi karnesi yakın noktalardadır (Kaynak:1http://www.izafet.com/genelkultur/608475-dunya-demokrasi-indeksiulkelere-gore-demokrasisiralamasi.html#ixzz1wEpj2dBY, 2UNDP,Human Development Report,2009). Ülkemiz genelde orta düzey bir “özgürlük ve kalkınma toplumu” görüntüsü sunmaktadır. Milli gelirde ilk 20 ülke içinde olan Türkiye’nin niçin küresel rekabette 59, temel eğitimde 100, eğitim kalitesinde 94, yenilikçilikte 67 ve küresel bilgi teknolojisinde 52’nci sırada olduğu ayrıca araştırılması gereken bir sonuçtur (Kaynak; OECD,2011). Bugün, A. Sen’in bazı kavramları üzerine kurulan insani gelişme kavramı kalkınmanın nihai hedefi olarak merkezi bir roldedir. İnsani gelişme, sağlık, eğitim, beslenme, barınma, bilgiye erişim, katılım, rejim türü (demokrasi ve özgürlük derecesi) gibi birçok boyut ve bakış açısı içermektedir (Kaynak; E. Thorbecke, Kalkınma Doktrininin Evrimi, 1950-2005, Fikret Şenses, Neoliberal Küreselleşme ve Kalkınma, 2009 İçinde, s; 166). Kalkınma konusunda bir başka çalışmada şunlar söylenmektedir: “… bugün üretim olarak dünyada 17’nci ülkeyiz. Ama insani gelişmişlik olarak da 169 ülke içinde 84’ncü sıradayız”(Kaynak; Sırma Demir Şeker, Türkiye’nin İnsani Gelişme Endeksi ve Endeks Sıralamasının Analizi T.C. Kalkınma Bakanlığı, s;17,Ekim 2011). AĞUSTOS 2014 Büyüme hızı ve milli gelir büyüklüğünde önemli performans gösteren Türkiye, kalkınma konusunda niçin sıçrama yapamamıştır? Bu durum ülkemizde reel ekonomiden uzaklaşılmasıyla da yakından ilgilidir. Bugün kalkınmanın gerçek göstergesi olan insani gelişmişlikte nerede olduğumuz ortada. O halde yapılacak iş, hep birlikte zayıf kaldığımız alanları bilmek. Bunlar; eğitim, sağlık, kadın istihdamı, şehirleşme, demokrasi. Ama bunların da gerisinde esas sorun; verimsizliktir. Verimlilik Ekonomisi olmalıyız. İnsan potansiyelimizi her alanda en doğru biçimde değerlendirmeliyiz. Başta beşeri varlıklarımız olmak üzere, fiziksel kaynaklarımızı, her çeşit potansiyellerimizi tam ve etkin değerlendirmenin yol ve yöntemlerini hep birlikte araştırıp bulmalıyız. Sonuç olarak gerçek, adil ve dengeli bir kalkınma için iki kavrama ihtiyaç var: 1-Planlama 2-Verimlilik Sanayileşmiş ülkelerin büyüme ve gelişmelerinde verimlilik artışlarının (artık değer artışının, teknolojik gelişmenin) büyük rolü olmuştur. Bu hem tarihsel, hem de toplumsal ve güncel olarak doğrulanmıştır. Teknik olarak da kanıtlanmıştır. Büyüme muhasebesinde TFV’nin büyümedeki payı ağırlık taşır. Kalkınma ve verimlilik bağlantıları konusunda 10’ncu Kalkınma Planı’nda önemli vurgular bulunmaktadır. Bu çalışmanın ileriki kısımlarında bu bağlantılar değerlendirilmiştir. Büyüme ve kalkınma konusundaki sorunlardan sonra, iktisatta bu iki temel alanın kapsamında yer verilen, verimlilik konusundaki zayıflıklarımıza değinebiliriz. 3. Türkiye’de Verimlilik Açısından Sorunlar Nelerdir? Ülkemizde üç kez verimlilik hamlesi olmuştur. Ancak bunlar kalıcı ve sürdürülebilir olamamıştır. Birinci verimlilik hamlesi, 1960’ların ortalarından 1970’lerin ortalarına kadardır. Verimlilik kazanımlarının kaynağı KİT’lerin sağladığı ucuz sanayi girdileriyle ithalat koruma duvarlarının yarattığı rantlardan oluşmaktaydı. İkinci verimlilik hamlesi 1980 sonrasında oldu. Bunun kaynağı da, yapısal uyum kredileri ve ihracat teşviklerine dayalı rantlardı. Üçüncü verimlilik hamlesi, 2001 krizi sonrasında 2002-2008 döneminde oldu. Bunun kaynağı da IMF’den kullanılan 30 milyar dolar kredi ile küresel ekonomide ABD kaynaklı ucuz dövize dayalı sıcak para akımlarıydı. Türkiye bugün bir “verimlilik yorgunluğu” içindedir. Son 50 yılda üç kez bu yorgunluk yaşanmıştır. Çünkü her defasında verimlilik hamlesinin arkasındaki esas kaynak rantlara, borçlanmaya ve ucuz döviz kaynaklarına dayandırılmıştır.Verimlilik hamlesinin finansmanı, sağlam olmayan bu kaynaklarla yapıldığından çabuk tükenmiştir. Verimlilik kazanımlarının arkasında milli tasarruflara dayalı, Ar-Ge ve teknolojik gelişmeye yaslanan bir finansman ve nitelikli bir iş gücü olması gerekir. Bu açıklamalardan sonra, ülkemizde verimlilik olgusu açısından yaşanmakta olan sorunları sıralayabiliriz: 1-Birinci sorun; iş gücünün niteliği ve teknolojik gelişmenin yetersizliği, 2-İkinci sorun olarak; 2010 yılından sonra verimlilik atılımının önemli ölçüde durağanlaştığını görmekteyiz. 3-Dünya ülkeleri ile aramızda önemli bir verimlilik açığı bulunmaktadır. Bu da üzerinde durulması gereken çok önemli bir sorundur. 4-Verimlilik ile makroekonomik değişkenler arasındaki ilişkilerin kopuk olduğunu öne sürebiliriz. MPM (mülga) ve VGM çalışmalarında bu saptamalar yapılmıştır. 5-Toplumsal düzeyde verimlilik kültürümüzün de çok zayıf olduğunu belirtmek gerekir. Başta insan varlığımız olmak üzere birçok kaynaklarımızı israf ettiğimiz bilinmektedir. Tablo 3, Tablo 4 ve Şekil 1’de yukarıda sıraladığımız sorunların verilerine işaret etmekteyiz. Örneğin 2010-2013 arasında iş gücü verimliliğinin durağanlaştığını Tablo 3 ve Şekil 1’de görmekteyiz. Üretkenlik Karşılaştırması Tablosunda da (Tablo 4) Türkiye’de emek üretkenliği endeksinin ABD’nin yüzde 44’ü düzeyinde olduğu gösterilmiştir. Tablo 3. Üç Aylık Verimlilik İstatistikleri Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) Yıl-Dönem C 2005-O. 87,57 2006-O. 91,55 2007-O. 94,22 2008-O. 93,09 2009-O. 91,64 2010-O. 100 2011-O. 103,45 2012-O. 100,81 2013-O. 100,86 Kaynak:http/vi.sanay.gov.tr/rpr.aspx, Erişim Tarihi 08.05.2014 47 AĞUSTOS 2014 MAKALE VERİMLİLİK, BÜYÜME VE KALKINMA - I Tablo 4. ABD, OECD, Türkiye Üretkenlik Karşılaştırması, 2009 ÜRETKENLİKTE ABD, BAZI OECD ÜLKELERİ ve TÜRKİYE (2009) Ülkeler/Bloklar Kişi Başına Kişi Başına Çalışan Saat Gelir (SAGP) $ Gelir $ ABD=100 Başına Hasıla, $ Çalışan Saat Başına Hasıla ABD=100 ABD 46,581 100 57,4 100 Norveç 55.650 G7 Ülkeleri 39.409 119 73,3 128 85 50,6 88 Almanya 36.452 78 53,3 93 AB, 15 Ülke 34.694 74 48,8 85 Fransa 33.679 72 54,5 95 OECD (30 ülke) 33.697 72 43,4 76 İspanya 32.565 70 47,4 83 Japonya 32.421 70 38,2 67 İtalya 31.887 68 43,6 76 Yunanistan 29.724 64 33,9 59 G. Kore 27.169 58 25,2 44 Macaristan 19.765 42 25,2 44 Türkiye 14.469 31 25,2 44 Polonya 19.076 41 23,4 41 Rusya 20.409 44 20,5 46 14.406 31 19 33 Meksika Kaynak: OECD Veri tabanı, SAGP: Satın Alma Gücü Paritesine Göre Şekil 1. İmalat Sanayiinde Üretim, İstihdam, Verimlilik ve Reel İş gücü Maliyeti (Bir Önceki Yılın Aynı Dönemine Göre Yüzde Değişim) Kaynak: TÜİK Kısa Dönemli İş İstatistikleri, Üretim, İstihdam ve Üretici Fiyatları Endeksi Haber Bültenleri; aylık üretim endeksinin üçer aylığa dönüştürülmesi, verimlilik ve reel iş gücü maliyeti TİSK hesaplaması,2014. 48 Ülkemizde büyüme-kalkınma-verimlilik açılarından yaşanan önemli sorunlara yer verdikten sonra şimdi de büyümeverimlilik ilişkisine ayrıca değinmek özellikle yararlı olacaktır. Gelecek bölümde; Türkiye’de verimlilik ve büyüme ilişkileri açısından yaşanan sorunlar ile Onuncu Kalkınma Planı’ndaki verimlilik hedefleri üzerinde durulacaktır. Yararlanılan Kaynaklar •Erinç Yeldan, Büyümenin Yapısında Değişen Yok,02 Nisan 2014 Cumhuriyet •Erinç Yeldan, Orta Gelir Tuzağı Meselesi, 6 Nisan 2014 Cumhuriyet •Erinç Yeldan, A ve Güneş Kolsuz (2014) “1980-Sonrası Türkiye Ekonomisinde Büyümenin Kaynaklarının Ayrıştırılması” Çalışma ve Toplum, 40(1): 49-66. •www.tobb.org.tr, erişim tarihi, 13.05.2014 •(Kaynak:1- http://www.izafet.com/genelkultur/608475-dunya-demokrasi-indeksiulkelere-gore-demokrasisiralamasi.html#ixzz1wEpj2dBY, 2UNDP,Human Development Report,2009 •OECD,2011 Raporu •Sırma Demir Şeker, Türkiye’nin İnsani Gelişme Endeksi ve Endeks Sıralamasının Analizi T.C. Kalkınma Bakanlığı, s;17,Ekim 2011 •http://vi.sanayi.gov.tr/rpr.aspx, erişim tarihi; ; 08.05.2014 •Halit Suiçmez, Ekonomik Büyümede Toplam Faktör Verimliliğinin Rolü, MPM Yayını, 698, Ankara, 2008, Sf:13 •Halit Suiçmez, Verimlilik Ekonomisi ve Politika Arayışları, Verimlilik Dergisi, 2013/4 •TÜSİAD, TCMB; 2008 Raporları •Nurettin Alpkent, Teknoloji Seviyesi Araştırmaları, İllerde VAP Projeleri,19992009 •B.Saraçoğlu ve H.Suiçmez, (2006), Türkiye İmalat Sanayinde Verimlilik, AĞUSTOS 2014 Teknolojik Gelişme, Yapısal Özellikler ve 2001 Krizi Sonrası Reel Değişimler) •E.Taymaz, ve H. Suiçmez, (2005), Türkiye’de Verimlilik, Büyüme ve Kriz, MPM Yayını, Ankara.) •E.Thorbecke, Kalkınma Doktrininin Evrimi, 1950-2005, Fikret Şenses, Neoliberal Küreselleşme ve Kalkınma, 2009 İçinde, s; 166 •http://vi.sanayi.gov.tr/rpr.aspx, erişim tarihi; ; 08.05.2014 •TÜİK Kısa Dönemli İş İstatistikleri, Üretim, İstihdam ve Üretici Fiyatları Endeksi Haber Bültenleri; aylık üretim endeksinin üçer aylığa dönüştürülmesi, verimlilik ve reel iş gücü maliyeti TİSK hesaplaması,2014 •Dr. Halit Suiçmez, Ekonomik Büyümede TFV’nin Rolü, MPM Yayını, 698, Ankara, 2008, Sf:13) •Şeref Saygılı, Uluslararası Üretim Zincirlerinde Dönüşüm ve Türkiye’nin Konumu, Değerlendirme,2 Mart 2012,TCMB •The Conference Board, Aktaran; Metin Ercan, Radikal,05.04.2014) T.C.Kalkınma Bakanlığı, Onuncu Kalkınma Planı 2014-2018),Ankara 2013http://www.academia.edu/3349233/Orta_G elir_Tuzagindan_Cikis_Hangi_Turkiye)http://www.academia.edu/3349233/Orta_G elir_Tuzagindan_Cikis_Hangi_Turkiye,erişi m tarihi; 13.05.2014 49 AĞUSTOS 2014 PROJELER KARADENİZ ÇAYI DÜNYA PAZARINA ÇIKMAK İÇİN KOLLARI SIVADI Çay, Türkiye’de ve dünyada sudan sonra en popüler içecek. Dünyadaki üretim sıralamasına bakıldığında ise Çin bir numarada yer alırken, Türkiye 77 bin hektarlık alanda yaptığı üretimle 6. sırada yer alıyor. Ancak Türkiye bu üretiminin çoğunluğunu iç piyasaya sürüyor. Diğer bir deyişle Doğu Karadeniz Bölgesi’nin kilit sektörü olan çay, dünya pazarında beklenen noktada değil. Bu durum gerek Türkiye’nin gerekse bölgesel kalkınmanın önünde aşılması gereken önemli engellerden birini oluşturuyor. AMAÇ: ÇAY SEKTÖRÜNÜN REKABET GÜCÜNÜ, VERİMLİLİĞİNİ, KALİTESİNİ ARTIRMAK VE DÜNYA PAZARINA GİRMEK Türk çayının dünya pazarında söz sahibi olması yönünde atılacak önemli adımlar arasında; çay sektörünün rekabet gücü ve kalitesinin artırılması, bu konuda sürdürebilirliğin sağlanması ve sektördeki aktörler arası işbirliği ve koordinasyonun 50 artırılması sayılabilir. İşte bu adımları harekete geçirecek olan Çay Araştırma ve Uygulama Merkezi Projesi, yine çayın başkenti olarak bilinen Rize’den geldi. ÇAY İÇİN YAKLIŞIK 10 MİLYON AVRO’LUK YATIRIM YOLDA Rize Ticaret ve Sanayi Odası ile Rize Ticaret Borsası, çay sektörüne ilişkin problemleri ortadan kaldırmak, çay ve çay ürünlerinin kalite ve kontrolünü daha sağlıklı bir biçimde yapmak ve ürün geliştirme faaliyetlerine katkı sağlamak için çay işleme ve paketleme tesisi kuruyor. Proje kapsamında kurulacak tesis, tüm KOBİ’lerin ortak kullanımına açık olacak. “Rize Çay Araştırma ve Uygulama Merkezi” Projesi, Türkiye Cumhuriyeti ile AB’nin ortak finansmanı çerçevesinde yaklaşık 10 milyon Avro ile destekleniyor. AĞUSTOS 2014 Çağrı ÖNER - Fotoğraf Sanatçısı Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülen Rekabetçi Sektörler Programı kapsamında yer alan ve 36 ay sürecek olan proje, KOBİ’lere Ar-Ge ve inovasyon konularında önemli altyapı katkısı verecek. Kurulacak olan tesis 5 üniteden oluşacak: 1. Siyah çay fabrikası 2. Yeşil çay fabrikası 3. Organik çay fabrikası 4. Çay paketleme fabrikası 5. Yeni teknolojilerle geliştirilmiş bir çay laboratuvarı. sahip olmayan çay üreticileri, çay paketleme tesisini kullanabilecekler. Proje sayesinde Rize çayının markalaşması için yurt içi ve yurt dışına tanıtımı yapılırken, KOBİ’lerin pazara girişlerindeki sıkıntıların çözümüne yönelik danışmanlık ve eğitim hizmetleri de verilecek. ÇAYIN DÜNYA PAZARINA AÇILMASI İÇİN YENİ TATLAR DA DEVREYE GİRECEK Kurulacak olan merkezde yapılacak araştırmalar ile Rize çayı yanında, dünya pazarlarından ülkelerin talep ettiği farklı çay çeşitleri de tespit edilecek. Bu sayede teknolojisi yüksek üretim teknikleri ile farklı tatlarda çay çeşitleri yetiştirilip ürün çeşitliliğinin sağlanması planlanıyor. Böylesi bir çeşitlendirme, yurt içi ve yurt dışı pazarlarda da Türk çayının daha geniş yelpazede yer edinme şansını kuvvetlendiriyor. TESCİLLİ RİZE ÇAYI Rize Çay Araştırma ve Uygulama Merkezi Projesi, yeni teknoloji ve araştırma yöntemlerinin uygulanmasıyla KOBİ’lerin rekabet güçlerini özellikle kalite ve ürün standartları açısından artıracak. Merkez ile üretim maliyetleri düşürülürken verimliliğin de yükselmesi sağlanacak. KOBİ’ler yeni üretim teknikleriyle çalışmalarına devam edecekler. Özellikle paketleme sistemine 51 AĞUSTOS 2014 BİLİŞİM, BİLİM VE TEKNOLOJİ SANAYİ ÜRETİMİNDE ÇIĞIR AÇAN TEKNOLOJİLER: ÜÇ BOYUTLU (3D) YAZICILAR Dr. Mustafa Kemal AKGÜL / Daire Başkanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü) Giriş Değerli okuyucular, bu sayımızda yeni bir konuyla sizinle buluşmaktayız. “Sanayi Üretiminde Çığır Açan Teknolojiler Üç Boyutlu (3D) Yazıcılar” başlıklı yazımızda, kuramsal (teorik) ve ilk örnek (prototip) çalışmaları yaklaşık 50 yıldan fazladır sürmekte olan, sanayide kullanımı ise son 15 yıldan bu yana yoğun olarak artmış bulunan üç boyutlu yazıcıların sanayi üretiminde nasıl çığır açmakta olduğunu sizlerle paylaşacağız. Dün için bir hayal gibi olan “Üç boyutlu uzayda ne tasarlıyorsanız onu görünür hale getirebilirsiniz?” gibi iddialı bir sözün günümüzde gerçekleşebileceğini kim düşünebilirdi ki? İşte 3D yazıcılar artık 52 buna imkân verebilmektedir. Sanayinin gelişimi ve bununla yakın ilişkili olan teknolojiyle ilgili her yazının içinde rekabete değinilmesi kaçınılmazdır. Sanayinin gelişmesi ve rekabeti teknolojik gelişmelerle doğrudan ilgilidir. Teknolojik gelişmeler ise temel bilimler ve bunların birbirlerini etkilediği çoklu bilim disiplinlerinde ortaya çıkan kuramsal (teorik) çalışmaların uygulanabilir hale getirilmesiyle mümkün olabilmektedir. Tasarım ise kurgulanan teknolojilerin hayat bulmasının temeli sayılmaktadır. İşte tam da bu aşamada bilgisayar ortamında geliştirilen 3D tasarım yazılımları ve burada oluşturulan 3D tasarımları yine 3D tasarım ürününe dönüştüren üç boyutlu yazıcılar araştırmacıların, yenilikçi (inovatif) çalışma yapanların hayatlarını inanılmaz ölçüde kolaylaştırmaktadır. Eskiden ayları alan tasarım çizimleri bir iki haftada tamamlanabilmekte, yine haftalar hatta aylar alan ilk örneklerin ve bunların kalıplarının hazırlanma süreleri ise birkaç güne inmiş bulunmaktadır. Bu teknolojik fırsatı kullanabilen, sanayi üretim kapasitesini yeni teknolojileri kullanabilme yeterliliği ile yükseltebilen ülkelerde sanayi alanındaki rekabet gittikçe azalırken, bu teknolojileri kullanamayan ülkelerin ise sanayi üretimindeki rekabeti kaybolmakta, gelişmiş ülkelerin alt üreticisi konumuna hızla sürüklenmektedirler. AĞUSTOS 2014 Bu yazımızda 3D yazıcıların ne olduğu, kabiliyetlerinin sınırlarının neler olduğu, dünyadaki sanayi üretimi rekabetini nasıl etkilediğini ve Türkiye’deki kullanımı konusunda bilgiler sunacağız. Üç Boyutlu (3D) Yazıcılar Nedir? Geleceğin teknolojisi olarak görülen 3 boyutlu yazıcılar, hayal ettiğiniz bir parçayı bilgisayar ortamında modelleyerek, birkaç dakika içinde yazıcıdan çıkartıyor. Yazıcı, tasarımı somut bir obje olarak elle tutulur hale getiriyor. Son yıllarda bazı yasal patentlerin sürelerinin dolmasıyla maliyetleri azalan 3 boyutlu yazıcıların yakın gelecekte evlere kadar girmesi bekleniyor. Tüketiciler böylece, bilgisayar ortamında hazırladıkları 3 boyutlu nesneleri anında yazıcılarıyla üretebilecek. 3D Yazıcıların Diğer Adı 3D Baskı Üç boyutlu baskı sanal ortamda tasarlanmış herhangi bir şekilde üç boyutlu nesnenin katı formda basılması işlemidir. Bu işlemi gerçekleştiren cihazlara ise üç boyutlu yazıcı adı verilir. Baskılar birçok türde ham maddenin kullanılması ile yapılabilir. Normal kullanıcı bazında en yaygın kullanımı olan ham madde PLA ve ABS adı verilen sert plastiklerdir. 3D Baskı Çeşitleri Değişik türlerde ve tekniklerde baskı yapabilen üç boyutlu yazıcılar vardır. En yaygın kullanıma sahip olan üç boyutlu yazıcıların çalışma prensibi bilgisayar ortamında hazırlanmış herhangi bir üç boyutlu nesnenin sanal olarak katmanlara bölünmesine ve her bir katmanının eritilen ham madde dökülerek üst üste gelecek şekilde basılmasına dayanır. 3D Baskı Teknolojilerinin Kullanımı Üç boyutlu baskı teknolojisi 1980'li yıllarda başlamıştır. Buna rağmen 2010 yılından sonra adı daha fazla duyulmaya başlanmış ve günümüzde çok daha yaygın bir şekilde kullanılır hale gelmiştir. Bunun nedenleri olarak medyada daha fazla yer almaya başlaması, birçok sayıdaki girişimci firmaların bu teknolojiye yatırım yapması, akademik çevrelerin ilgi göstermesi, teknolojinin birçok alanda getirdiği kolaylıklar ve avantajların yanı sıra üretim maliyetlerinin düşmesi gösterilebilir. İlk uç boyutlu yazıcı 1984 yılında Chuck Hull of 3D Systems firması tarafından üretilmiştir. Günümüzde ise birçok firma üç boyutlu yazıcı üretmeye ve satmaya başlamıştır. 2012 yılı itibarıyla üç boyutlu yazıların market hacmi 2.2 milyar dolara erişmiş ve 2011 yılına göre % 29'luk bir artış göstermiştir. Üç boyutlu yazıcılar büyük oranda kendi parçalarını basabilir. Elektronik parçalar ve motorlar dışında neredeyse bütün mekanik parçalar 3D yazıcı tarafından basılabilir. İleride üç boyutlu yazıcıların kendisini tamamen basabilecek özelliklerde olması tahmin edilmektedir. Günümüzdeki geleneksel 3D yazıcıların büyük kısmı ilk düşük maliyetli yazıcılardan olan açık kaynak olan RepRap projesini baz almıştır. RepRap projesi açık kaynak 3D yazıcılarda devrim niteliği taşımaktadır ve günümüzde 3D yazıcıların yaygınlaşmasında büyük bir öneme sahiptir. boyutlu tarama işlemi gerçek bir objenin analiz edilmesi ve veri toplanması ile yapılır. Bu sayede üç boyutlu taranan herhangi bir objenin birebir kopyasını basmak mümkün hale gelmektedir. Bilgisayar ortamında 3D tasarım yapmak birçok bilgisayar kullanıcı için zor ve deneyim gerektiren bir işlemdir. Bu nedenle birçok 3D yazıcı kullanıcısı başkalarının hazırladığı tasarımları bilgisayarına indirip kullanmaktadır. Shapeways, Thingiverse bu tasarımların bulunabileceği web sitelerinden bazılardır. Bu web siteleri üzerinde birçok baskıya hazır üç boyutlu tasarım ücretsiz olarak indirilebilir ve basılabilir. Şekil 1. Dilimleme İşlemi [1] 3D Basılabilir Modeller [2] Üç boyutlu tasarımlar bilgisayar ortamında CAD (Bilgisayar Destekli Tasarım) programları ile tasarlanabilir. Ayrıca herhangi bir obje üç boyutlu tarayıcılar ile taranıp sanal ortama üç boyutlu tasarım olarak geçirilebilir. Üç Şekil 2. 3D Baskı İşlemi [1] 53 AĞUSTOS 2014 BİLİŞİM, BİLİM VE TEKNOLOJİ Baskı İşlemi Baskı işlemi bilgisayar ortamında başlayıp yazıcının baskıyı yapmasıyla tamamlanır. Üç boyutlu tasarım dosyaları bilgisayar yazılımı aracılığı ile dilimleme işleminden geçirilir ve üç boyutlu olarak basılabilir dosya formuna dönüştürülür. Bu dosyalar STL dosya formatındadır. Üç boyutlu yazıcının baskı sırasında yapacağı bütün hareketler ve ne zaman ham maddeyi dökmeye başlayacağı bilgisi gibi bilgiler bu dosya içerisindedir. Yazıcının çözünürlüğü katmanın kalınlığına ve x-y eksenleri üzerindeki hareket hassaslığına bağlıdır. Genelde baskı kalınlığı 100 µm (250 DPI). Fakat bazı yazıcılar çok daha yüksek çözünürlükte baskı yapabilmektedir. 16 µm (1,600 DPI). Baskı süresi yazıcıya ve basılan tasarıma göre değişiklik göstermektedir. 1 Kg Filamentten Ne Kadar Baskı Alabilirsiniz? 3D printerların ham maddesi PLA ve ABS'dir. Hem baskı kolaylığı hem de yüksek detay baskı için en çok tercih edilen PLA’dır. Poli Laktik Asit'in kısa hali olan PLA, mısır nişastasından üretilen bir malzemedir ve diğer plastiklerin aksine doğaya zarar vermez. Çevre dostu bu hafif termo-plastik, 1 kg'lık rulolar halinde satılmaktadır. İstediğiniz her renge ulaşabileceğiniz geniş bir renk portföyüne sahiptir. Gelelim en çok sorulan sorulardan biri olan 1 kg'lık filamentten ne kadar baskı alabilirsiniz? Bu sorunun cevabı yapılacak ürünün gramajına göre değişiklik gösterebileceği gibi, doluluk oranıyla da doğru orantılıdır. Makerbot'un arayüzü Makerware uygulaması sayesinde bir parçanın doluluk oranını % 5 ila % 100 arasında düzenleyebiliriz. Örnek vermek gerekirse, Makerbot 1 kg filamentten 392 adet satranç taşı üretilebilmektedir [5]. 54 Dünyadaki 3D Çalışmalarından Bazı Örnekler Türkiye’de 3D Yazıcılar Alanında Yapılan Çalışmalar [3] • Dünyada 3 boyutla ilgili çalışmalar hızla ilerliyor. Son olarak yapılan bazı çalışmalarda yiyecek üretmeye başlayan yazıcılar vanilya, nane, elma, vişne ve kavun tatlarını şeker ve çikolatayla birleştirebilen ürünlerini tanıtmıştı. • Tıp alanında 3D ile yapay organ üretimi çalışmaları sürdürülüyor. • İngiliz ordusu, Tornado GR4 savaş uçaklarında 3 boyutlu yazıcılarla üretilmiş parçaların kullanımını test ediyor. • Savunma bütçelerinde yer alan bakım, onarım, bozulan ve kırılan parçaların yerine, 3 boyutlu yazıcılardan çıkan parçaların kullanılması gündemde. Savaş alanına götürülecek bir 3 boyutlu yazıcı, acil parça değişimlerini yapabilir hatta askerler için silahlar üretebilir [3]. CES teknoloji fuarına [İstanbul 2/2014] bu yıl damgasını vuran 3 boyutlu yazıcıları bir Türk mühendis yıllardır geliştiriyor. Açık kaynaklı geliştirdiği ürün bugün Çin’de üretilip, satılıyor. Mühendis Nuri Erginer, tecrübelerini Türkiye’nin de bu pazarda rekabetçi olabilmesi için aktarabileceğini söyledi. Uzay Araştırmalarında Kullanımı NASA uzayda 3D basım teknolojisini kullanarak besin üretimi yapmak için araştırma yapmaktadır. NASA ayrıca uluslararası uzay istasyonuna astronotlara yardımcı olması ve kabiliyetlerini artırmak için 3D yazıcı göndermiştir. 3D İle Hobilerden İşe Dönüş Başladı Hobi sahipleri de 3D yazıcılara en büyük ilgi gösterenler arasında. Karşımıza bu teknolojiyi ve hobisini kullanarak kişiye özel aksesuar üretimine geçen örnekler çıkmaya başladı. Kimi 3D yazıcı sayesinde takı tasarımı yapıyor, kimi ise cep telefonu kılıfı, kimi uçak, ev araba gibi model maketler üretiyor [7]. ABD’de müşterilerden gelen isteklere göre bisiklet ve gitar gövdesi üreten dükkânlar bile hizmet vermeye başladı. Erginer, 1995 yılında bir beyaz eşya firmasında staj yaparken kütüphanede okuduğu bir kitapla 3 boyutlu (3D) yazıcılardan haberdar oldu. O günden itibaren bu konuya merak duyan Türk mühendis, 3D yazıcıların Türkiye’de bilinirliğinin az olması sebebiyle yurtdışında çalışmalara katıldı. CNC makinelerinin 3 boyutlu yazıcı olarak kullanılabileceği fikrinden yola çıkan mühendis yazılım ve donanım içeren bir kit tasarladı. Açık kaynaklı olarak gerçekleştirdiği çalışmaları internette yoğun ilgi gördü. SeedStudio isimli bir Çin firması kendisinden aldığı özel izinle CNC makinalarını 3 boyutlu yazıcıya çeviren bu kiti üretip, satıyor. 3D yazıcıların geliştirilmesinde Amerikalı mühendis Mike Joyce ile birlikte çalıştığını aktaran Erginer, “Onunla tanışmamız benim printerlarla ilgili yazılımımı internette okuyup incelemesiyle oldu. Bana kendi fikirlerini ve yapacağı makinayı anlattı. Bu makinanın yazılımı üzerine internet üzerinden birlikte çalıştık. Kendimize Team 7/24 adını verdik. Ben yazılımı Türkiye’de geliştirirken o ABD’de uyuyor, ben uyurken de çalışmaları o devam ettiriyordu. Saat farkını böylece lehimize kullandık. Kendisi Kickstarter adında bir proje fonlama sitesinde 2 başarılı kampanya yaparak 800 bin dolara yakın para topladı ve yazıcıları üretmeye başladı” dedi. AĞUSTOS 2014 Üretmek İsteyene Know-How Erginer, çalışmalarını Gnexlab isimli teknolojik çalışma merkezinde yürütüyor. Gnexlab, herhangi bir ticari faaliyet göstermeksizin, Türk mühendislerin de bu alanda bir şeyler yapabildiğini ispatlamaya çalışıyor. Teknolojiye meraklı herkesi bu topluluğun içine girmeye davet eden Erginer, “Şu an profesyonel olarak çalıştığım bir işim var. 3D çalışmalarını evde boş zamanlarımda hobi olarak yaptım. Çok emek ve zaman harcadım. 3 boyutlu yazıcıları ticari olarak geliştirmek isteyen şirketler olursa onlara know-how desteği vermeye hazırım. Bu konuda yeni teknolojiler geliştirmek isteyen üniversiteler, vizyon sahibi iş adamları, Türkiye’yi dünyayla eşzamanlı olarak 3D yazıcıların geldiği noktaya taşıyabilir. Bu pazarda rekabet edebilecek bir 3D printer markası ortaya çıkarabiliriz” dedi. GN2'nin 240 mikron baskı kalitesiyle çıktı alan ilk Türk malı 3 boyutlu yazıcı olduğunu anlatan Enginer, 5 yıllık bir çalışmanın ardından geliştirilen ürünün 100 mikron hassasiyetiyle dünyadaki örneklerini yakaladığını anlattı. Enginer, "Delta mekaniğini kullanan bu cihaz büyük çıktı ebatlarına ulaşabilmesi ve neredeyse tüm parçalarının Türkiye’de üretilmiş olması nedeni ile büyük önem taşıyor. Sanayide inovasyon ve tasarımı özendiren 3 boyutlu yazıcıların Türkiye lideri olan infoTRON, en ekonomik 3D Printer MOJO™’yu tanıttı. Yaklaşık 20 yıllık tecrübesi ile teknoloji ve tasarım dünyasına hizmet veren infoTRON, pahalı olarak bilinen 3 boyutlu yazıcıları, ilgi duyan herkesin alabileceği fiyata çekti. Bugüne kadar Türk sanayinde 10 binden fazla firmaya hizmet ve çözüm üreten infoTRON, uygun fiyatlı ve yetkin özellikleriyle ilgi çeken MOJO™’yu Türkiye’de satışa sundu. Sabancı Üniversitesi 3D Yazıcıyla Kan Damarı Üretti Sabancı Üniversitesi’nde Prof. Dr. Bahattin Koç ve ekibi, canlı hücrelerle üç boyutlu biyo-baskı yöntemi kullanarak yapay doku üretmeyi başardı. Bahattin Koç ve öğrencileri; Can Küçükgül, Saime Burçe Özler, Forough Hafezi MR verilerini kullanarak Türkiye’de ve dünyada ilk kez aort damarı doku örneğini, hücreleri ve destek yapılarını kat-kat üç boyutlu basarak oluşturuldu [6]. Kaynakça [internet kaynaklarına erişim tarihi 10-18 Temmuz 2014 aralığı] 1.http://reprap.org/wiki/RepRap 2.https://en.wikipedia.org/wiki/3D_printing 3.Dünya Gazetesi “3 boyutlu yazıcı geliştirdi şimdi ürününü Çinliler satıyor” http://www.dunya.com/3-boyutlu-yazicigelistirdi-simdi-urununu-cinliler-satiyor220159h.htm 4.KOBİTEK “Bilgisayarlar Çevre Birimleri – Mojo” http:// kobitek.com/dunyanin _en_ucuz_3_ boyutlu_yazicisi_mojo 5.3bFAB http://www.3bfab.com/3dakademi/1-kg-filamentten-ne-kadarbaski-alabilirsiniz 6.Mühendis On-Line http://muhendisonline.net/sabanciuniversitesi-3d-yaziciyla-kan-damariuretti.html 7.Dünya Gazatesi “Savulun 3D Girişimciler..”http://www.dunya.com/savulu n-uc-boyutlu-girisimciler-geliyor222827h.htm 8.http://www.nasa.gov/directorates/spacet ech/home/feature_3d_food_prt.htm 9.http://www.nasa.gov/mission_pages/stati on/research/experiments/1115.html#overv iew Türkiye’nin 3D Pazarında Önemli Rekabeti [4] Türkiye’nin teknoloji alanındaki en değerli “yerli” firmalarından biri olan infoTRON, 3 boyutlu yazıcı sektöründe merakla beklenen MOJO™’yu piyasaya sürdü. MOJO™, 10 bin Euro’nun altına inen ilk 3 boyutlu yazıcı ünvanını elinde bulunduruyor. Teknoloji dünyasında yaşanan hızlı değişim, bilgi çağına daha hızlı ulaşılacağının sinyallerini veriyor. 55 AĞUSTOS 2014 HABER TEKNOLOJİK ÜRÜN YATIRIM DESTEK PROGRAMI BAŞVURULARI BAŞLADI “Ülkemizden, tüm dünyanın tanıdığı teknoloji devlerinin çıkmasını istiyoruz” Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Teknolojik Ürün Yatırım Destek Programı başvurularının başladığını belirterek, bu alanda faaliyet gösteren tüm ilgilileri programa başvurmaya davet etti. Işık, “Destek almaya hak kazanan ve ileri teknoloji üretecek KOBİ’lerimize nakdi olarak 5 milyon liraya kadar ve kalan kısmı da kredi faiz desteği olmak üzere toplamda 10 milyon lira hibe vereceğiz” dedi. Bakanlık, işletmelere başlangıç sermayesi sağlayan Tekno-Girişim ve pazar arayışlarını destekleyen Tekno-Pazar uygulamalarından sonra geçtiğimiz aylarda Teknolojik Ürün Yatırım Destek Programı'nı da hayata geçirmişti. 56 İleri teknoloji üretecek KOBİ'lere önemli desteklerin sağlanacağı programa başvurular 17 Temmuz itibarıyla başladı. Programa başvurmak isteyenlerin, 3 Ekim 2014 tarihine kadar Bakanlığın internet sitesindeki formu doldurmaları gerekiyor. Başvurular, yine aynı siteden online olarak yapılacak. Başvuru dokümanları alındıktan sonra bir değerlendirme süreci olacak. Teknik uzmanlardan oluşan heyet, başvuruları inceleyecek ve bir rapor hazırlayacak. Bu raporun sonucuna göre de Bakanlığın oluşturacağı komisyon, programdan yararlanmaya hak kazanacakları belirleyecek. Konuya ilişkin AA muhabirine açıklamalarda bulunan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Teknolojik Ürün Yatırım Destek Programı'nın başvurularının başladığını belirterek, bu alanda faaliyet gösteren tüm ilgilileri programa başvurmaya davet etti. Işık, çalışmanın hedefinin, Ar-Ge sonucu ortaya çıkmış orta ve yüksek teknolojili ürünlerin yatırım ve üretimine destek vererek, bu ürünleri üreten teknoloji tabanlı firmaların ortaya çıkması ve büyümesini sağlamak olduğunu bildirdi. Bu sayede ülkenin uluslararası rekabet gücünü artıracak ve ekonomiye dinamizm kazandıracak büyük teknoloji şirketlerinin ülkeye kazandırılacağını vurgulayan Işık, “Aslında geleceğin teknoloji şirketlerine yatırım yapıyoruz. Yaptığımız çalışmaların yerini bulmasını ve ülkemizden, tüm dünyanın tanıdığı teknoloji devlerinin çıkmasını istiyoruz” diye konuştu. Program kapsamındaki desteklere ilişkin de bilgi veren Işık, “Bu programla, desteklenmeye değer bulunan yatırım projelerinin makine teçhizat, taşıma, sigorta, montaj, fizibilite raporu giderleri ile birlikte yüzde 75 oranında ve bir yıl için personel, kira, enerji gibi işletme giderleri karşılanacak. Destek almaya hak kazanan ve ileri teknoloji üretecek KOBİ'lerimize nakdi olarak 5 milyon liraya kadar ve kalan kısmı da kredi faiz desteği olmak üzere toplamda 10 milyon lira hibe vereceğiz. Bu programın ülkemiz için hayırlı olacağını umuyor, teknoloji düzeyimizin artmasına önemli katkı sağlayacağına inanıyorum" diyerek sözlerini tamamladı. AĞUSTOS 2014 TEMİZ ÜRETİM (EKO - VERİMLİLİK) OECD YEŞİL BÜYÜME GÖSTERGELERİ 2014 RAPORU YAYIMLANDI Yeşil büyüme göstergelerinin ilk seti Yeşil Büyümeye Doğru: İlerlemenin İzlenmesi adı altında 2011’de OECD tarafından yayımlanmıştır. 2014’te yayımlanan OECD Yeşil Büyüme Göstergeleri raporunda, önceki raporda yer alan göstergelerin daha güncel verilerle yeniden hesaplanması ve bazı göstergelerin daha detaylı incelenmesi yer almaktadır. Raporun birinci bölümünde kavramsal çerçeve ve yeşil büyümenin gösterge seti özetlenerek, son dönemdeki gelişmeler ve ölçüm takvimindeki ilerlemeler tanıtılmaktadır. Ayrıca, yeşil büyüme göstergeleri ile ilgili ulusal ve uluslararası girişimler ve altındaki istatistikler sunulmaktadır. Raporda Çevresel ve Ekonomik Muhasebe Sistemi’nin (System of Environmental and Economic Accounts – SEEA) Birleşmiş Milletler seviyesinde benimsenen ve uygulanması yeşil büyüme göstergelerinin kalitesinin geliştirilmesine önemli bir temel sağlayacak merkez çerçevesini de içermektedir. OECD yeşil büyüme göstergeleri dört ana amaç etrafında organize olmuştur: Bu amaçlar; düşük karbon, kaynak verimli ekonomi, doğal varlık temelinin korunması, insanların yaşam kalitesinin geliştirilmesi ve uygun politika önlemlerinin uygulanması ile yeşil büyümenin sağladığı ekonomik fırsatların farkına varılmasını içermektedir. Raporun ikinci bölümünde bu dört alanda ilerleme kaydeden ülkelerin çizelgeleri verilmektedir. Çizelge 1. Gösterge Grubu ve Kapsanan Konular 1 • Karbon ve enerji verimliliği Ekonominin çevresel verimliliği ve • Kaynak verimliliği: materyal, besin, su kaynak verimliliği • Çoklu faktör verimliliği 2 Doğal varlık temeli • Yenilenebilir stoklar: Su, orman, balık kaynakları • Yenilenemez stoklar: Mineral kaynaklar • Biyoçeşitlilik ve ekosistemler 3 Yaşam kalitesinin çevresel boyutu •Çevresel sağlık ve riskler •Çevresel servisler ve konforlar Ekonomik fırsatlar ve politik 4 karşılıkları • Teknoloji ve inovasyon • Çevresel mal ve hizmetler • Uluslararası finansal akışlar • Ücretler ve transferler • Yetenek ve beceriler • Mevzuat ve yönetim yaklaşımları - Sosyo-ekonomik bağlam ve büyümenin karakteristiği • Ekonomik büyüme ve yapı • Verimlilik ve ticaret • İş gücü piyasası, eğitim ve gelir • Sosyo-demografik kalıplar Yeşil Büyüme Gösterge Grupları Ölçüm çerçevesi kullanılarak 25-30 gösterge dört başlık altında tanımlanmaktadır. Göstergeler Çizelge 1‘de de görüldüğü gibi sosyo-ekonomik özellikler ve büyümenin karakteristiği bağlamında tanımlanmaktadır. Önerilen set eksiksiz ya da nihai değildir. Gösterge seti, yeni verilere erişim oldukça, kavramlar geliştikçe ve göstergelerin politika uygulamalarından alınan geri dönüşler gerçekleştikçe detaylandırılmış olacaktır. Web sitesi ve çevrim içi veri • OECD Yeşil Büyüme Göstergeleri: www.oecd.org/greengrowth/indicators. • Seçilmiş yeşil büyüme göstergeleri ile çevrim içi ulaşılabilir bir veri tabanı: http://stats.oecd.org/Index.aspx?DataSetC ode=GREEN_GROWTH. • Seçilmiş çevresel verilerle ve göstergelerle çevrim içi ulaşılabilir bir veri tabanı; yayınlardakinden daha uzun zaman serileri içermektedir: http://dx.doi.org/10.1787/env-data-en 57 AĞUSTOS 2014 TEMİZ ÜRETİM (EKO - VERİMLİLİK) YEŞİL EKONOMİ İÇİN EYLEM BİRLİĞİ PARTNERSHIP FOR ACTION ON GREEN ECONOMY (PAGE) Yeşil ekonomi insan yaşamının kalitesinde ve sosyal adalette ilerlemenin yanı sıra çevresel risklerin ve ekolojik sorunların önemli ölçüde azaltılmasına katkıda bulunabilecek bir araçtır. Yeşil Ekonomi İçin Eylem Birliği (Partnership for Action on Green Economy-PAGE) düşük karbonlu ve kaynak verimli bir ekonomiye geçiş arayışında olan ülkeleri desteklemek için 19 Şubat 2013’te oluşturulmuş bir programdır. PAGE, 2020 yılına kadar 30 ülkenin ekonomisinde yatırımları ve politikaları yeni bir yaklaşımla ele almaya yönelik dönüşümleri desteklemeyi ve hızlandırmayı amaçlamaktadır. Bu anlamda temiz teknoloji, iyi yönetişim, yeşil iş ve yeşil istihdam konularındaki dönüşüm desteklenmektedir. 58 2012 yılında ortaya koyulan Rio+20 Deklarasyonu: İstediğimiz Gelecek, yeşil ekonomiyi, sürdürülebilir kalkınmayı gerçekleştirebilmek ve yoksulluğu azaltmak için önemli bir araç olarak kabul etmektedir. Bu bağlamda, Birleşmiş Milletler, ekonomilerini daha yeşil bir hale getirmeye çalışan ülkeleri destekleme kararı almıştır. Bu eylem çağrısına cevap oluşturabilmek üzere yeşil ekonomiyi farklı açılardan ele alan UNEP, ILO, UNIDO ve UNITAR tarafından PAGE (Partnership for Action on Green Economy- Yeşil Ekonomi İçin Eylem Birliği) oluşturulmuştur. PAGE, ülkelerin yeşil ekonomi stratejileri geliştirmek ve uygulamak için ortaya koydukları istek ve iradeye destek olmak amacındadır. PAGE parçası olan tüm bu örgütlerin deneyiminin yanı sıra daha bütüncül bir bakış açısıyla ülkelerin ulusal ekonomi stratejileri ve planlarına entegre edebilecekleri çok sayıda araç ve hizmet önerisi sunmaktadır. Bu kolektif çaba yeşil ekonomi hakkında sosyal farkındalık, politika geliştirme ve uygulama ve bilgi paylaşımı kanallarını harekete geçirmeyi amaçlamaktadır. Sürdürülebilirlik İçin Yeni Yöntemler PAGE’in vizyonu, 2020 yılına kadar 30 ülkede ulusal ekonomilerin, çevresel sürdürülebilirliğin sağlandığı, yoksulluğun azaltıldığı, insana yakışır işlerin geliştirildiği ve refahın arttığı daha adil ve sürdürülebilir bir yapıya dönüştürülmesine katkıda bulunmaktır. Her ülkenin kendi ulusal öncelikleri, kaynakları ve sürdürülebilir kalkınmada ulaştığı seviye göz önüne alınarak kendine özgü yöntem ve araçlarını geliştirmesini önemseyen PAGE’in temel amaçları şunlardır: -Hükümetlere ve tüm paydaşlara kapsamlı hizmet paketleri, sürdürülebilir kalkınma için stratejik bakış açısı geliş rme yöntemleri ve yeşil ekonominin ge rilerini ölçmeyi sağlayacak veri toplama teknikleri sunarak ülkelerin yeşil ekonomi poli kaları uygulayabilir bir yapıya kavuşturulması, -Finansman kuruluşlarına teknik destek vererek kamu ve özel kesimde yeşil girişimleri destekleme kapasitesini ar rmak r. PAGE tüm bu uygulamalar aracılığıyla aynı zamanda küresel bilgi tabanını güçlendirmek ve iyi uygulamalara ulaşımı da kolaylaştırarak yaygınlaştırılmasına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Tüm ülkelerin erişimine açık eğitim programları, tüm kaynaklara erişilebilecek bir web portalı oluşturulması ve kapsayıcı bir teknik araçlar seti oluşturulması yoluyla yeşil ekonomi kavramı ve uygulamalarının bilinirliği artırmak bu programın temel amaçlarıdır. Mart ayında Dubai’de gerçekleştirilen ilk küresel PAGE konferansında da yeşil iş, yeşil sanayi politikaları, yeşil büyüme politikaları, yeşil ekonomi için veri kaynakları ile finansman ve yatırım olanaklarının ele alındığı kapsamlı oturumlar düzenlenmiştir. Son olarak Haziran ayı içerisinde Burkina Faso ve Senegal’de PAGE programının resmi olarak uygulanmasına başlanılmış olup 2020 yılına kadar 30 ülkede yeşil ekonomi politikalarının yerleştirilmesine katkıda bulunulması hedeflenmektedir. Detaylı Bilgi İçin: • UNEP www.unep.org/greeneconomy • ILO www.ilo.org/green-jobs-programme • UNIDO www.unido.org/greenindustry • UNITAR www.unitar.org/environment AĞUSTOS 2014 SUMMARY STRATEGY FORMULATION AND DEVELOPMENT Annual Productivity Statistics Productivity Project Awards “Annual Productivity Statistics”, handled within RİP (Official Statistics Program) framework since 2003, have been published by the last work day of June each year. In this context, statistics with three fundamental headings “value added per person employed”, “value added per hour worked” and “unit labor cost” have also included their indexes and percentage changes in those indexes compared to the previous year. These statistics are available on the Ministry of Science, Industry and Technology website. In calculation of these statistics, “value added at factor cost” is used as output variable whereas “the number of person employed”, “hour worked” and “labor cost” are used as input variables. These variables are found under “Annual Industry and Service Statistics” published by TurkStat. Five among 22 enterprises and 4 public institutions deserved to be rewarded and their projects are covered in this volume. In the list, Eczacıbaşı R&D Center took the lead in “Large Enterprise / R&D and Product Improvement Category” by the innovation project regarding ceramic tiles. By this innovation, low cost high performance protective covering has been made possible for tile surfaces. It was followed by Arçelik Electricity Engines Enterprise by the project with “Atlas Engine Creative Technology” heading. As a result of this project; consumer demands like productivity, silence and long life have been met at a similar cost in case of washing machine engines. Arçelik has made five patent applications by this project. The third award in this category has gone to NETAŞ Telecommunication regarding its operator design project that would increase the capacity of vocal communication through internet (VoIP). Elaborating on the value added per person employed data for 2011 revealed that the highest value belonged to “Electricity, Gas, Steam and Air Conditioning Supply” sector. It was followed by the sectors “Information and Communication”, “Water Supply, Sewerage, Waste Management and Remediation Activities”, “Mining and Quarrying” and “Manufacturing”, respectively. On the other hand, it was realized that the lowest value in this case belonged to “Other Service Activities”. This was also followed by “Accommodation and Food Service Activities”, “Administrative and Support Service Activities”, “Education” and “Wholesale and Retail Trade; Repair of Motor Vehicles and Motorcycles”, respectively. In terms of “Micro Enterprise Category”, Promotion Award has gone to Anıt Cam/Sunstrip of which R&D department designed an autonomous drying cabin supported by thermal and photovoltaic solar energy. This cabin design would enable utilizing both thermal and photovoltaic solar energy in agricultural and industrial drying implementations. As for “Public Institutions Category” the second award has gone to Public Hospitals Institution of Turkey. Its project was about the multi-dimensional assessment of contracted administrators in health and health facilities. By this project, it has been proven that a multi-dimensional assessment model is applicable in the public sector. Measurement of Efficiency of Regions regarding TUBITAK and KOSGEB Projects by Data Envelopment Analysis The study investigates the relative performance of provinces within their region regarding TUBITAK and KOSGEB projects by data envelopment analysis. As a result of the analysis, it is found that Sakarya, Yalova and Kocaeli in İstanbulWest Marmara- East Marmara Region have the highest efficiency levels whereas İstanbul could not show the expected success in terms of KOSGEB credits. Regarding TUBITAK support programs, Kocaeli has been the first comer. In the Aegean Region, on the other hand, Denizli and İzmir have been the most successful provinces in terms of KOSGEB support programs whereas Manisa has been the one in terms of TUBITAK. As for Mediterranean Region, Isparta has been the most efficient province for both TUBITAK and KOSGEB support programs. Regarding Middle and West Anatolia; Ankara, Aksaray, Kayseri and Nevşehir have been successful in terms of KOSGEB credits whereas the former has also been the most efficient province in terms of TUBITAK supports. In West and East Black Sea Region; Trabzon, Çorum and Giresun took the lead in terms of KOSGEB supports and Çorum also for TUBITAK. Finally, in Southeast-Middle EastNortheast Anatolia, Gaziantep has been the most efficient province in terms of both support programs. 59 AĞUSTOS 2014 SUMMARY Product Management-1: What is Product Management? Product management has been an attractive issue since 1930s and it was Procter & Gamble that first implemented it as a management approach in 1931. This philosophy has become widespread in 1950s and 1960s by the help of rapid economic growth enabling the expansion of nondurable consumer goods sector with new products and new brands. Product management has focused on new production technology, quality technics and cost reducing in 1970s and 1980s; and on new product development and new market creation in 1990s. Today, traditional approach has changed towards an understanding putting customer in the center. In fact, all processes of product management are shaped considering the customer expectations and satisfaction. Strategic Product Planning and Product/Technology Road Maps-1 “Development of and Planning Product Strategies” have two fundamental activities; namely strategy development and strategic product planning. Strategy development covers processes like determination of vision, product targets, target markets and prioritizing product development projects, allocation of resources and technology selection, etc. Each of these activities directly influence the product plans. Indeed these activities include a series of decisions enabling an enterprise to sell accurate products at accurate markets. 60 Turkey in Development Phase Development and growth are closely related but different concepts. Growth reflects the situation of production value (in volume or value) increase whereas development is calculated by indexes with different contents. The main index in this area is Human Development Index (HDI) depending on the study done by Amartya Sen in 1990. It includes three sub-areas “life expectancy”, “education” and “income” that are directly affected by investments in health, education, physical and human capital. In other words, basic social investments are also vital for development level of the country besides investments increasing production level. Turkey ranks 90th in HDI whereas 19th in the world according to its GDP with current prices. Therefore, it can be deducted that economic expansion in Turkey had created fund for growth instead of social investments. This can be linked to the fact that in liberal economies, every excess resource or productivity increase not affecting the wage level means saving for capital. As expected, social investments are not primary areas for private sector. At this point, public authority has to optimize the allocation of new resources by the help of its incomeexpenditure policy tools. Policy making in productivity area III / Development of Human Capital 1 In addition to the fact that two main elements of nationwide productivity increases are development of human resources and national technology capability, it is also important to note that these interlocked elements are mainly related to the problem of integration of information component to economic processes. Therefore, especially in countries where transition to information society is restricted by the quality of human capital, the development of this area has vital importance in terms of increasing nationwide technological capability. In other words, the first step of building a production structure depending on information and high-technology may not be direct investment on R&D centers or supporting innovation. That is, it is a big question for a developing country how to allocate its current resources between direct R&D investments and education. Moreover, there are significant discussions on fundamental characteristics of public investment devoted to education. At this point, instead of increasing public resources in education, the task of allocating resources to accurate disciplines at accurate levels is more important. In this respect, human capital development has become a distribution issue, again. Productivity, Growth and Development Different people from different areas like politics, academia and private sector have underlined the vulnerable characteristics of economic growth in Turkey. In fact, it is criticized in terms of its quality and its resources. Accordingly, the growth of Turkish economy depends on private consumption and public investment away from production. On the development side, moreover, the increase in production should supported by fair distribution and social indicators.Turkey's rank in growth and development indexes differ. This AĞUSTOS 2014 difference between growth and development scores is closely related to the structure of Turkish economy relying on rant. Beyond all these, the main problem is nonproductivity that prevents Turkey to use its potential. In order to overcome this obstacle, planning and productivity should become fundamental concepts in policy making. There have been three productivity movements in Turkish economic history. However, they were not permanent and sustainable. The first began in the mid1960s and persisted till mid-1970s. The sources of productivity gains were the rant created by protective international trade policies supported by cheap industrial inputs produced by State Economic Enterprises, at the time. The second one was after 1980 and its resources were structural adjustment credits and export incentives. Finally, the last one was between 2002 and 2008 and its resources were IMF credits and hot money flows from global economy. As seen, productivity movements relying on rants, borrowings or cheap exchange could not be longtermed. Instead, they should be supported by national savings, R&D and technological development and qualified human capital. 61 AĞUSTOS 2014 SANAYİ GÖSTERGELERİ / INDUSTRY INDICATORS Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) - İmalat Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) Industrial Production Index (2010 Avg.=100) - Manufacturing Industry Production Index (2010 Avg.=100) Kaynak: TÜİK - Source: TurkStat İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (%) Capacity Utilization Rate of Manufacturing Industry (%) 62 Kaynak: Merkez Bankası - Source: Central Bank of The Republic of Turkey AĞUSTOS 2014 BİLİM VE TEKNOLOJİ GÖSTERGELERİ / SCIENCE and TECHNOLOGY INDICATORS Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde 1000 Çalışan Başına Araştırmacı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2012) Total Researchers Per Thousand Total Employment in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2012) Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Araştırmacı Sayısı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2012) Total Researchers Annual Growth Rate in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2012) Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TurkStat, OECD MSTI Türkiye' de ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Araştırmacı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2002 - 2012) Total Researchers in selected OECD Countries and Turkey (Full time equivalent) (2002 - 2012) Türkiye' de Toplam Araştırmacı Sayısı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2002 - 2012) Total Researchers Annual Growth Rate in Turkey (Full time equivalent) (2002 - 2012) Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TurkStat, OECD MSTI 63 AĞUSTOS 2014 ULUSAL VE ULUSLARARASI VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ NATIONAL and INTERNATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS İmalat Sanayi Verimlilik Değişimleri (Yıllık ve Üç Aylık) ve Üç Aylık için Eğilimler Productivity Changes in Manufacturing Industry (Annually and Quarterly) and Trends for Quarterly Data Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İsta s kleri ve EUROSTAT - Source: Na onal Produc vity Sta s cs of Turkey and EUROSTAT Seçilmiş Avrupa Ülkeleri Son Dört Çeyrek Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Ortalaması ve Ortalama Yıllık Değişim Oranları Index of Production Per Person Employed; Average of Last Four Quarters and Annual Average Rate of Growth For Selected European Countries Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İsta s kleri ve EUROSTAT - Source: Na onal Produc vity Sta s cs of Turkey and EUROSTAT 64 ULUSAL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ / NATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS