8 İstanbul`un kuzeyinde, Karadeniz`in kıyısında

Transkript

8 İstanbul`un kuzeyinde, Karadeniz`in kıyısında
8
Ýstanbul’un kuzeyinde, Karadeniz’in kýyýsýnda
yapýlmasý planlanan 3. havalimanýnýn Çevresel
Etki Deðerlendirme raporu Çevre ve Þehircilik
Bakanlýðý’nýn internet sitesinde yayýmlanmaya
baþladý. Havalimanýnýn çevreye etkisi, alanýn
projeye uygunluðu ve gelecekte yol açabileceði
zararlarýn ele alýndýðý raporda ormanlarýn yok
olacaðý, su kaynaklarýnýn kurutulacaðý belirtilirken,
bölgenin heyelan alaný olduðu ifade edildi. Çeþitli
illerde HES projeleri yürüten Ak-Tel Mühendislik
þirketi tarafýndan hazýrlanan raporda, doða katliamý
ortaya konmasýna raðmen “Daha iyi yer yoktu”
denildi.
850 yolcu kapasiteli Airbus A380 ve 150 yolcu
kapasiteli Boeing 737 gibi dev uçaklarýn da
inebileceði boyutlarda yapýlmasý planlanan
havalimaný için 2 milyar 900 milyon avro
harcanmasý öngörülüyor.
Dicle Üniversitesi’nde Hizbullahçý olduklarý iddia edilen bir
grubun saldýrýlarýnýn ardýndan baþlayan olaylar ülke genelindeki
ünversitelere sýçradý. Orta Doðu Teknik Üniversitesi (ODTÜ),
Ýstanbul Üniversitesi, Samsun 19 Mayýs Ünversitesi ve Ege
Üniversitesi’nde de saldýrýlar yaþandý.
DÝCLE’DE 60 YARALI
Diyarbakýr’daki Dicle Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi
öðrencilerinin Kutlu Doðum Haftasý nedeniyle daðýtmak
istedikleri bildiriler üzerine baþladýðý belirtilen olaylarda,
Hizbullahçý olduklarý iddia edilen bir grup, Dicle
Üniversitesi’ndeki sol görüþlü öðrencilere sopa ve býçaklarla
saldýrdý. Silah kullanýldýðý da iddia edilen laylarda, polisin de
müdahale etmesi sonucu 60 öðrenci yaralandý.
ÝSTANBUL’DA ‘TEKBÝR’ SESLERÝ
Ýstanbul Üniversitesi’nde asýlan bir afiþe ve masa açan
öðrencilere gerici bir grup, tekbir getirerek sopalarla saldýrdý.
Türkiye´nin peribacalarý, kaya kiliseleri ve yer altý kent
yerleþimleri ile en önemli kültür turizm merkezlerinden biri
olan Kapadokya bölgesindeki tarihi ve turistik merkezleri, bu
yýlýn ilk üç aylýk döneminde 350 bin 532 turistin ziyaret ettiði
bildirildi.
Bölgeye gelen yerli ve yabancý turist sayýsý geçtiðimiz yýla
göre artýþ gösterdi.
Nevþehir Valiliði'nden yapýlan açýklamaya göre, Kapadokya
bölgesinde Kültür ve Turizm Bakanlýðý tarafýndan turizme
açýk bulundurulan Göreme Açýk Hava Müzesi baþta olmak
üzere Zelve, Açýksaray ve Mustafapaþa örenyeri, Nevþehir,
Ürgüp, Hacýbektaþ Arkeoloji ...
Sabahattin Ali; edebiyatýmýzýn
büyük ustasý, öyküleri, bugün bile en
çok okunanlar romanlar arasýnda yer
alan ‘Kuyucaklý Yusuf’ ve ‘Kürk
Mantolu Madonna’sý neredeyse tümü
þarký sözü olmuþ þiirleri ve yazdýðý
direngen, eleþtiren, yol gösteren,
mücadeleye çaðýran yazýlarýyla
unutulmayan, tek parti iktidarlarýnýn
hedef tahtasýna koyduðu, zulmettiði
ve katlettiði aydýndýr.
Sabahattin Ali öðretmen okulunu
bitirerek Yozgat’ta öðretmenlik yapmýþ
sonra, yabancý dil öðretmeni olarak
7 ’DE
yetiþtirilmek üzere düzenlenen sýnavý
kazanarak Almanya’ya gitmiþtir.
Orada 4 yýl kalan Sabahattin Ali
Almancayý öðrendiði gibi, yoðun
edebiyat okumalarý yapmýþ, þiirler
yazmýþ ve bilinçli bir aydýn olarak
yurda dönmüþtür.
DÝSK, Çalýþma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlýðý'nýn taþeron iþçilikle ilgili teklifinde
yanlýþ tanýlar koyarak, yanlýþ tedaviler ...
Nazým AKKOYUNLU-Tarýk ÞENGÜL (*)
Ýstanbul’un kuzeyinde, Karadeniz’in
kýyýsýnda yapýlmasý planlanan 3.
havalimanýnýn Çevresel Etki
Deðerlendirme raporu Çevre ve Þehircilik
Bakanlýðý’nýn internet sitesinde
yayýmlanmaya baþladý. Havalimanýnýn
çevreye etkisi, alanýn projeye uygunluðu
ve gelecekte yol açabileceði zararlarýn ele
alýndýðý raporda ormanlarýn yok olacaðý,
su kaynaklarýnýn kurutulacaðý belirtilirken,
bölgenin heyelan alaný olduðu ifade edildi.
Çeþitli illerde HES projeleri yürüten AkTel Mühendislik þirketi tarafýndan
hazýrlanan raporda, doða katliamý ortaya
konmasýna raðmen “Daha iyi yer yoktu”
denildi.
850 yolcu kapasiteli Airbus A380 ve
150 yolcu kapasiteli Boeing 737 gibi dev
uçaklarýn da inebileceði boyutlarda
yapýlmasý planlanan havalimaný için 2
milyar 900 milyon avro harcanmasý
öngörülüyor. Raporda yýllýk yolcu
kapasitesinin 150 milyon kiþi olduðu ifade
edilse de bu projeksiyonun kaynaðý
belirsiz.
TAÞOCAÐI DEÐÝL ORMAN ALANI
ÇED Raporu’nun en önemli
itiraflarýndan biri proje alanýnýn orman
göl ve mera alanlarýndan oluþmasý. Proje
için belirlenen 7650 hektarlýk alanýn 6172
hektarý (yüzde 80) orman alaný, 660
hektarý göl alaný (yüzde 9), 236 hektarý
ise mera alanýnda kalýyor. Bu üç kritik
alan havalimaný için kullanýlacak alanýn
yüzde 90’ýna karþýlýk geliyor. Diðer bir
anlatýmla proje baþlangýcýnda yüzde 90’ý
göl ve orman olan bu özel bölge proje
gerçekleþtiðinde yüzde 90’ý beton olan
bir alana dönüþmüþ olacak. 3.
havalimanýnýn kurulmasý planlanan alanýn
önemli kýsmýnda Arnavutköy Kuzey
ormanlarý yer alýyor. Belgrat
Ormanlarý’nýn en batý ucu olan bu
ormanlar Arnavutköy’ün doðudaki açýk
alan yüzünü oluþturan ve içerisinde maden
ocaklarý göllerinin de bulunduðu geniþ
alaný oluþturuyor.
HEYELAN TEHLÝKESÝ VAR
Raporda, “Proje alaný sýnýrlarý
içerisinde ve alanýn güney batýsýnda yer
alan hafriyat döküm alaný ve çevresinde
toprak kaymasý ve heyelan hareketleri
Memleketin "anayasa" gibi çok daha ciddi
sorunlarý varken hep bu boþ iþlerle uðraþýyorsun
diyen eleþtirel okuyucuya müstehzi bir selam
yollayarak geçen haftadan fikri takip yapalým. Geçen
hafta Gýda Tarým ve Hayvancýlýk Bakanlýðý’nýn ortak
kurbanlarý olan saftirik Sinem ve bizleri GDO ve
kadmiyumlu pirinç pilavýnýn baþýna oturtmuþ,
konudan sorumlu bakanýmýzý da ayný yemeði yemeye
davet etmiþtik. Bildiðiniz gibi Göze Tarým, TAT
Bakliyat, ve Tiryaki Agro ya ait 23 bin ton GDO’lu
pirince el konulmuþtu. Ardýndan bir soruþturma
baþlatýldý ve 8 kiþi “biyolojik terör” ve “kaçakçýlýk”
suçlamalarý ile göz altýna alýndý. Ancak biraz dikkatli
baktýðýmýzda gördük ki bu skandal ilk deðil. Daha
önce de yazdýðýmýz gibi Mersin Limaný’ndan daha
önce de ayný þirketler benzer ithalatlar
gerçekleþtirmiþ, yine benzer þekilde pirinçlere el
konulmuþ ancak bir miktar pirinç el konamadan
ortadan kaybolmuþtu. Son skandalda ise kimi
haberlere göre raflardan alýnan örneklerde GDO
var. Kimi haberler Ankara’ya doðru test edilmek
üzere yola çýkan pirinçlerin birden GDO’suz hale
gelmesi misali þekil deðiþtiriyorlar. Kimi haberler
diyor ki o pirinçler rafa inmeden el konulmuþ. Haber
ne olursa olsun bizler “terör” altýndayýz. “O
pirinçler bizim midemizde mi?” diye düþünmeyen
var mý? Tam da bu anda GDO’yu utanmazca
savunanlarýn bir argümanýný ödünç alacaðým.
Diyorlar ki “GDO’nun kantýlanmýþ bir etkisi
zararý yoktur!” Eðer etkileri hakkýnda bir fikrimiz
yoksa biz þimdi genetik bir deneyin kobaylarý mý
oluyoruz? Bunlarý satýp para kazananlar bizim
baþýmýza gelebileceklerden, örneðin seneler sonra
ortaya çýkabilecek kanser etkilerinden sorumlu
olacaklar mý? Yahut çocuk sahibi olamayanlarýn
sorumluluðunu alacaklar mý? Deðiþtirilmiþ genlerin
çok büyük olasýlýkla bizim midemizden
vücudumuzun deðiþmez birer parçasý olma yolunda
hayli mesafe almýþ olmasýnýn sorumluluðu kimin?
Sorumlu diye baþýmýzda bulunan Gýda Tarým ve
Hayvancýlýk Bakanlýðý'nýn bu GDO'larýn
denetlenmesi ve bu skandalýn ortaya çýkmasýnda
pek az pay sahibi olduðunu hatýrlamakta fayda var.
Bu skandalý ortaya çýkaran, Gümrük Bakanlýðý'nýn
yaptýðý denetimdir. Gýda Tarým ve Hayvancýlýk
Bakanlýðý bugüne dek yaptýðý denetimlerde GDO'lu
pirinci tespit edememiþtir. Kaldý ki bu bakanlýðýn
yaptýðý “pirinçte aslýnda GDO yoktu dýþarýdan
bulaþtý” açýklamasý durumu daha da vahim hale
getirmektedir. Bakanlýk bu durumda GDO'lu soyanýn
taþýndýðý yerde gýda maddelerinin taþýnmasýna ve
saklanmasýna izin mi vermektedir? Eðer bu pirince
bulaþmýþsa daha hangi gýdalar bu þekilde taþýnmýþ
saklanmýþ ve GDO ya bulanmýþtýr? Mýsýr, Soya ve
Kanola dýþýnda hangi gýdalar GDO analizine tabi
tutulmuþtur? Tutulmadý ise tüm gýdalarda mý risk
altýndayýz? Bir daha sormakta fayda var: Giriþi
tümüyle yasak olan gýdayý böyle denetle(yeme)yen
Bakanlýk, giriþi yasal olan GDO'lu yemi nasýl
denetlemektedir? Bakanlýk bu sorulara bir cevap
versin. Biz de bu arada gýda egemenliðini
yurttaþlarýnýn en temel haklarýndan biri olarak
Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR
tanýmlayan Ekvador anayasasýna bakýp, eleþtirel
okuyucuya bir müstehzi bir bakýþ daha atarak içimizi Hüseyin KAÝM
Adana´dan Nevþehir´e gezmeye gelen
çekelim.
Adana Feke Lisesi öðrencileri, Nevþehir
Üniversitesi´nin misafiri oldu.
Adana Feke Lisesi Müdür Basri
Yýldýrým, öðretmenler Bahadýr Fatih
Kanak, Ayþegül Altunal Kanak, Buket
Düzgün ve Mehmet Ýflazoðlu nezaretinde
Nevþehir´e gelen 41 kiþilik öðrenci grubu
görülmektedir. Özellikle TayakadýnÝhsaniye yolunun hafriyat depolama
alanýna denk gelen kýsmýnda heyelana
baðlý kaymalar ve yol bozulmasý söz
konusudur. Ayrýca alanda madencilik
faaliyetleri sonucu bozulmuþ arazilerde
zeminde kaymalar söz konusudur”
denilerek heyelan riskine dikkat çekiliyor.
SU KAYNAKLARI YOK OLACAK
Ýstanbul’un önemli su ihtiyacýný
karþýlayan su havzalarý arasýnda yer alan
Terkos Gölü’ne 2,5 kilometre uzaklýkta
bulunan havalimanýnýn yapýmý için Terkos
barajý ve Alibey barajý havzasýný besleyen
çok sayýda derenin kurutulmasý
planlanýyor. Proje alanýnda yer alan 70
adet göl ve gölet ise hafriyat yapýlarak
doldurulacak. 660 hektarlýk bir alaný
kaplayan göller proje alanýnýn yüzde 9’unu
oluþturuyor.
(*) Toplum için Þehircilik Platformu
***
Raporda yer alan tartýþmalý noktalar
» Altyapý Yatýrýmlarý Genel Müdürlüðü
verilerine göre 2.500 milyar m3 dolgu
yapýlacak. Dolgu yapýlacak alanlarýn
önemli bölümü göl yataðý ve havzasý
niteliðinde.
»Bölge farký kuþ türlerinin konaklama
alaný olmanýn yanýnda, göç yollarý
üzerinde de bulunuyor. 3. Havalimaný
projesi kuþlarýn göç güzergahý olmanýn
ötesinde Proje alanýnýn hemen yanýnda
yer alan Terkos gölü kuþlar için her
mevsim konaklama alaný. Rapor, kuþ
türlerinin geleceðini çok dert etmese de,
uçuþ güvenliði açýsýndan oluþabilecek
sorunlara deðinmek zorunda kalýyor. Kuþ
çarpmasý tehdidinin saptanmasý için
gerekli sayým ve tespitlerin yapýlmadýðý
anlaþýlan raporda, bu araþtýrmalarýn da
ileride yapýlacaðý vaadinde bulunuluyor.
»Aslýnda rapor, alýnacak önlemlerle
kuþlarý bertaraf etme sözü veriyor.
Alýnacak önlemler þöyle sýralanýyor; 1Kuþlarý cezbedecek ortamlar ortadan
kaldýrýlacak, 2-Havalimaný çevresine iðne
yapraklý aðaçlar dikilecek.
» Bu tür raporlarda mutlaka yer almasý
gereken kurum görüþlerine de bir kurum
dýþýnda yer verilmiyor. ÇED raporunu
deðerlendirecek olan Çevre Bakanlýðý,
Ýstanbul Ýl Müdürlüðü’nün verdiði görüþte,
alanýn orman ve göl havzasý olduðu
gerçeðini unutarak, “Alanda korunmasý
gereken tabiat varlýðý ve sÝt alaný yoktur”
deniliyor.
»Rapor projenin sadece yapýlacaðý
bölge için deðil tüm kent, hatta tüm ülke
için önemini vurgularken, ‘geniþ katýlýmlý
paydaþ toplantýlarý’ denilen etkinliklerin
yalnýzca Arnavutköy ilçesine baðlý
Tayakadýn Köyü ilkokulunda yapýlan halk
katýlýmý toplantýsý ile sýnýrlý kaldýðý
anlaþýlýyor.
Kaynak:BirGün
Nevþehir Üniversitesi´ni ziyaret etti.
Üniversite ziyaretlerinde kendilerini
karþýlayan Nevþehir Üniversitesi Eðitim
Fakültesi Dekan Yardýmcýsý Yrd. Doç. Dr.
Özden Taþðýn, öðrencilere üniversitenin
Kapadokya Bölgesinin doðal yapýsýna
özgü fiziki yapýlaþmasýnýn yaný sýra
öðrencilere sunulan imkanlar,
gerçekleþtirilen sosyal-kültürel ve sportif
faaliyetler, hakkýnda bilgi verdi. Öðle
yemeðini Sosyal Tesis ve Öðrenci
Yemekhanesinde yiyen ziyaretçiler daha
sonra üniversite görevlileri nezaretinde
ana yerleþke içerisinde bulunan okullarý,
bölümleri ve tesisleri gezerek, üniversiteyi
yakýndan tanýma imkaný buldu.
Ziyaretçiler daha sonra Kapadokya´nýn
doðal ve kültürel güzelliklerini gezmek
üzere üniversiteden ayrýldý.
Genetiði Deðiþtirilmiþ Organizmalar (GDO)
gündemimizi meþgul etmeye devam ediyor. Hem de
Dünya Saðlýk Haftasý’ný kutladýðýmýz þu günlerde.
GDO’lu ürünlerin insan, hayvan ve çevre saðlýðýna
zararlarý bilim insanlarý tarafýndan dile getirilse de
yaþadýklarýmýz biyoteknolojinin büyüsüne kapýlanlar
olduðunu gösteriyor. Basýndan, Mersin Limaný’ndan
sokulmak istenen, ancak el konulan 23 bin ton GDO’lu
çeltik ve sahiplerinin gözaltýna alýnmasý olaylarýný
izliyoruz.
Konuyu basýnda çýkan ve yetkililerin yaptýklarý
açýklamalardan hareket ederek açýklýk getirmek
istiyorum.
Gümrük ve Ticaret Bakaný Hayati Yazýcý,
“…Dünya’da GDO’lu pirinç üretilmediðini ve
bulaþmanýn, pirincin taþýndýðý gemiden
olabileceðini…” belirtmiþ. GDO’lu çeltiðin baþta Çin
olmak üzere Asya ülkelerinde yetiþtirildiðini bilimsel
çalýþmalardan biliyoruz. Çeltiðin genleri laboratuvar
ortamýnda deðiþtirilmiþtir. Yapýlan uygulamalarla
canlýlarýn genetik bilgilerini taþýyan DNA moleküllerine
müdahale edilerek, yeni bir tür elde edilmektedir.
GDO’lu ürünler bu müdahale sonunda ortaya
çýkmaktadýr. Kýsacasý bulaþma gemide deðil
laboratuvarda olmuþtur.
Gýda Tarým ve Hayvancýlýk Bakanlýðý’ndan yapýlan
yazýlý açýklamada ise; “bugüne kadar pirinçte GDO’ya
rastlanmamýþtýr. Ele geçirilen çeltiðin analizlerinde
GDO tespit edilmiþ ama bugüne kadar dünyada
hiçbir þekilde ticarete konu olmuþ GDO’lu çeltik
üretimi yapýlmamýþtýr.”denmiþtir. Demek ki GDO’lu
çeltiði ilk kez bizimle ticarete konu yapmýþlar… Ayrýca
bu açýklamadan þunu anlýyoruz; kabuðu ayýklanmamýþ
pirinç yani çeltik GDO’lu iken pirinçler deðildir. Ancak
ülkemizde çeltik ithalatý artmaktadýr. Çeltiðin 2006
yýlýnda ithalat kotasý kaldýrýlmýþ ve gümrük vergisi de
yüzde 45’i geçmeyecek þekilde düzenlenmiþtir. Çeltik
ithal edilip, pirince iþlenip çeþitli ülkelere ihracat
yapýlmaktadýr.
Diðer açýklamada Ulusal Baklagil Konseyi (UBK)
Baþkaný Mahmut Arslan’dan gelmiþtir. Yapýlan
açýklamada;“ Gýda Tarým ve Hayvancýlýk
Bakanlýðý’ndan yapýlan açýklamanýn aynýsýnýn yaný
sýra söz konusu olayda çeltik kabuðuna 10 binde 4
oranýnda GDO bulaþmasý olduðunu ve AB
ülkelerinde binde 9’luk oranla ithalata izin verilirken,
ülkemizde mevzuat gereði bulaþma oranýnýn sýfýr
olmasýnýn beklendiði” belirtilmiþtir. Sayýn Arslan 2011
yýlýnda UBK Baþkaný seçildikten sonra Tarým Bakaný’ný
ziyaret etmiþ ve görüþme sonunda “ilk defa kamu ve
özel sektörün yeni politikalara bakýþ açýlarýnda
büyük paralellikler ve örtüþmeler saðlandýðýný” ifade
etmiþtir. Yaþadýðýmýz olaylardan durumun zaten bunun
böyle olduðunu anlýyoruz. Çeltik tahýl grubu ürün
olmasýna raðmen UBK Baþkanýnýn açýklama yapmasýný
önce gariplikle karþýlamýþtým ama araþtýrýnca anladým
ki GDO’lu çeltiklerin sahipleri UBK’nýn Yönetim
Kurulu’nun asil üyeleriymiþ… Þirketlerden bir tanesi
2012’de Türkiye’nin “ilk 500 sanayi kuruluþu” dalýnda
ödül almýþ, ayrýca organik tarým faaliyetlerin de de
bulunmaktadýr.
Gündemimize düþen bu konuda taþlarýn pirinçten
çok olduðunu görüyoruz. GDO’lu ürünler ve ticareti
konusunda, en baþta insan saðlýðý üzerindeki risklerini
göz önünde bulundurmalý, biyoçeþililiðin korunmasý ve
sürdürülebilir kullanýmýna olumsuz etkilerini
düþünmeliyiz. Çeltik konusunda ise üreticilerimizi
korumaya yönelik önlemleri alarak pirincin içindeki
taþlarý temizlememiz gerekiyor.
DÝSK, Çalýþma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlýðý'nýn taþeron iþçilikle ilgili
teklifinde yanlýþ tanýlar koyarak, yanlýþ
tedaviler önerdiðini belirterek, "Taþeron
Cumhuriyeti"ne giden yolun açýlmasýna
sessiz kalmayacaklarýný, "Taþeron
Cumhuriyeti'ne geçit vermeyeceklerini"
bildirdi.
DÝSK Yönetim Kurulu, taþeron
sistemiyle ilgili yazýlý bir açýklama yaptý.
Ýþveren örgütlerinin talepleri
doðrultusunda, taþeron uygulamasýna
iliþkin yasal düzenlemeleri esnetmeyi,
yasal sýnýrlarý kaldýrmayý amaçlayan AKP
Hükümetinin, bu yöndeki iradesini son
üç yýl içinde iki defa somut biçimde ortaya
koyduðuna dikkat çekilen açýklamada,
geçtiðimiz aylarda kamuoyuna sýzan yasa
taslaðýnda, asýl iþlerin taþerona
verilebilmesine iliþkin koþulun tümüyle
kaldýrýlmasýnýn öngörüldüðünün altý
çizildi. Açýklamada emek örgütlerinden
yükselen tepki üzerine, Çalýþma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlýðý’nýn, teklifini revize
ederek, 12 Nisan 2013 tarihinde yapýlan
Üçlü Danýþma Kurulu’nda iþçi ve iþveren
konfederasyonlarýna ilettiði belirtildi
Bakanlýðýn teklifinin asýl amacýnýn asýl
iþlerin taþerona verilebilmesi için aranan
‘iþletmenin ve iþin gereði ile teknolojik
nedenlerle uzmanlýk gerektirme’
koþullarýnýn kaldýrýlmasý veya
gevþetilmesi ve asýl iþlerin de kolayca
taþerona verilebilmesi olduðu vurgulanan
açýklamada, “Bakanlýðýn teklifine göre,
‘iþletmenin ve iþin gereði olma’ koþullarý
tümüyle kaldýrýlacaktýr. ‘Teknolojik
nedenlerle uzmanlýk gerektirme’ koþulu
ise kelimelerle oynanarak fiilen
kaldýrýlacaktýr. Bakanlýðýn teklifi,
‘teknoloji’ ya da ‘uzmanlýk’ gerektiren
tüm asýl iþlerin baþka bir koþul
aranmaksýzýn taþerona verilebilmesini
öngörmektedir. Mevcut sýnýrlamalara
raðmen bu denli yaygýnlaþan taþeron
uygulamasý, bu deðiþiklik yapýldýðý
takdirde, istisna olmaktan tümüyle
çýkarak, kural haline gelecek, ‘Taþeron
Cumhuriyeti’ne giden yol tümüyle
açýlacaktýr.”
ÝÞÇÝ SINIFI TAÞERONA MAHKUM
EDÝLMEK ÝSTENÝYOR
Açýklamada Çalýþma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlýðý’nýn, dolayýsýyla AKP
Hükümetinin amacýnýn, taþeron iþçilerin
sorunlarýný çözmek deðil, sorunlarý bahane
ederek, iþverenlerin talepleri
doðrultusunda asýl iþlerin de kolayca
taþerona verilebilmesi, Taþeron
Cumhuriyeti’nin inþa edilmesi ve
taþeronlaþtýrmanýn kural haline getirilmesi
olduðu vurgulandý.
saðlýklý olmasý, hem de kanýn
kullanýlacaðý hastanýn saðlýða kavuþmasý
için, saðlýk durumu uygun olan her
vatandaþýn kan baðýþýnda bulunmasýný
tavsiye ediyorum." diye konuþtu. Ýl Saðlýk
Müdürü Dr.Rahim Ünlübay, kan baðýþýnýn
toplumsal alýþkanlýk haline getirilmesi
gerektiðini belirterek, kampanyayý
organize eden Türk Kýzýlayý çalýþanlarýna
ve baðýþta bulunan duyarlý vatandaþlara
teþekkür etti.
Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR
Hüseyin KAÝM
Nevþehir Ýl Saðlýk Müdürü Dr. Rahim
Ünlübay "Bir Hayat Ýçin, Sizde Gönüllü
Kan Baðýþçýsý Olun" çaðrýsýnda bulundu.
Türk Kýzýlayý Ürgüp Þubesince Ürgüp
Sinema ve Kongre Merkezinde
düzenlenen Kan Baðýþ Kampanyasýna Ýl
Saðlýk Müdürlüðü Araþtýrma, Bilgi
Sistemleri ve Halk Saðlýðý Þube Müdürü
Erkan Meriç ile beraber katýlan Saðlýk
Müdürü Dr. Rahim Ünlübay kan baðýþýnda
bulundu.
Ünlübay burada yaptýðý açýklamada
"Kan baðýþýnda bulunmak, saðlýk ihtiyacý
olan kiþilere yardým etmek olduðu gibi,
insanlar arasýnda dayanýþmanýn, sevgi ve
saygýnýn da bir göstergesidir. Bu yüzden
hem kan baðýþlayan kiþinin daha da
TAÞERON TÜMÜYLE
KALDIRILMALI
Açýklamada DÝSK olarak, modern bir
kölelik düzeni halini alan, mevcut
sýnýrlamalara raðmen baþ döndürücü hýzda
yaygýnlaþan taþeron uygulamasýnýn
tümüyle kaldýrýlmasýnýn savunulduðu
belirtilerek “Çok açýktýr ki taþeron
çalýþtýrma biçimi, doðasý gereði sorun
üreten bir sistemdir ve taþeron sistemin
sorunlarýný gidermek diye bir þey söz
konusu olamaz. Türkiye’de taþeron
uygulamasý kaldýrýldýðýnda ne kamu
kurumlarý ne de özel sektörde yürütülen
mal ve hizmet üretimi aksayacaktýr;
yalnýzca iþçilerin alýn terinin paravan
taþeron þirketlere aktarýlmasý ve insan
emeðinin ihale masalarýnda alýnýp satýldýðý
bu insanlýk dýþý çalýþtýrma biçimi önlemiþ
olacaktýr. DÝSK, bir yandan
taþeronlaþtýrmanýn kaldýrýlmasý ve
güvenceli çalýþma hakký için mücadelesini
yürütürken, bir yandan da taþeron iþçilerin
güncel sorunlarýnýn çözülmesi için atýlacak
her adýma katký sunmaya ve taþerona karþý
ortak ve birleþik bir mücadelenin
büyütülmesi için her türlü göreve hazýrdýr.
Ancak DÝSK, iþçilerin güncel sorunlarý
çarpýtýlarak, üretilen yanlýþ ya da yetersiz
‘çözümlerle’ kamuoyu ve iþçilerin
aldatýlmasýna, ‘sorunlarý çözüyoruz’
nidalarý eþliðinde Taþeron Cumhuriyetine
giden yolun açýlmasýna sessiz kalmayacak,
bu oyuna alet olmayacaktýr.
Asýl talebimiz taþeronun kaldýrýlmasý;
kýrmýzý çizgimiz ise taþerona iliþkin
mevcut sýnýrlamalar ve yasal
yaptýrýmlardýr. DÝSK bu çerçevede her
türlü mücadeleyi yürüteceðini ilan
ederken, mevcut sýnýrlamalarýn
kaldýrýlmasý yönünde atýlacak her adýma
karþý, tüm emek ve meslek örgütlerini,
emekten yana tüm güçleri, taþeron iþçisi
olsun olmasýn tüm iþçileri ortak bir
mücadele hattýnda buluþmaya, Taþeron
Cumhuriyeti’ne karþý mücadeleye davet
etmektedir" denildi. (Kaynak:Evrensel)
Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ
Eðitim Sen Genel Baþkaný Ünsal Yýldýz’ýn açýklama
metnini aynen yayýnlýyoruz.
Milli Eðitim Bakanlýðý, Sendikamýzýn ve toplumun
geniþ kesimlerinin bütün itirazlarýna raðmen hayata
geçirdiði eðitimde 4+4+4 düzenlemesine iliþkin
verileri açýklamýþtýr. Bakanlýðýn açýkladýðý çeþitli
eðitim göstergeleri, 4+4+4 düzenlemesinin ortaya
atýlmasý ve yasalaþmasý sürecinde yapýlan eleþtirileri
ve dile getirilen kaygýlarýn haklý olduðunu açýk bir
þekilde göstermektedir.
Eðitimde 4+4+4 düzenlemesinin topluma ve
öðrencilere zorla kabul ettirilmek istenmesi, eðitim
sisteminin çocuk ve gençlerimizin yararýna deðil,
AKP`nin siyasal-ideolojik hedefleri doðrultusunda
biçimlendirilmesinin esas alýndýðýný göstermiþtir.
Milli Eðitim Bakanlýðý tarafýndan açýklanan 20122013 eðitim istatistikleri, sendikamýzýn sýk sýk
vurguladýðý temel sorunlarýn büyük bir bölümünü
içermese de, 4+4+4 düzenlemesinin birinci yarýyýl
uygulamasýnda kimlerin haklý çýktýðýný, 4+4+4
düzenlemesinin eðitimde hangi sorunlarýn daha da
derinleþmesine neden olduðunu açýk bir þekilde
göstermektedir.
4+4+4 ile okulöncesi eðitimde okullaþma oraný
düþtü!
4+4+4 dayatmasýna karþý çýkanlarýn en önemli
itirazlarýndan birisi olan 72 aydan küçük çocuklarýn
ilkokula baþlatýlmamasýna yönelik itirazlar, Milli
Eðitim Bakanlýðý tarafýndan dikkate alýnmamýþtýr.
Okulöncesi çaðda olan ve okulöncesi eðitime gitmesi
gereken 60-71 ay grubundaki çocuklarýn ilkokula
otomatik kayýtlarýnýn yapýlmasý nedeniyle okulöncesi
eðitimde okullaþma oranlarý ülke genelinde ortalama
yüzde 10 düþmüþtür.
2011-2012 eðitim öðretim yýlýnda, 5 yaþ grubunda
okulöncesi eðitimde genel okullaþma oraný yüzde
65,69 (Erkek: %66,20; Kýz: 65,16) iken, 2012-2013
eðitim öðretim yýlýnda bu oran yüzde 55,35`e (Erkek:
%57,34; Kýz: 53,24) gerilemiþtir.
4+4+4 düzenlemesi ile ilkokula baþlama yaþýnýn
5 yaþ sýnýrýna (60 ay) çekilmesi ile birlikte bu yaþ
grubunun okulöncesi eðitime gidiþinde belirgin bir
azalma görülmüþtür. Okulöncesi eðitimde okullaþma
oranýnda ortalama azalma yüzde 10 iken, kýz
çocuklarýnda bu oran yüzde 12`ye çýkmaktadýr. 4+4+4
dayatmasý sürecinde bu düzenlemeden kýz çocuklarýnýn
daha olumsuz etkileneceði yönündeki tespitimiz,
okulöncesi eðitim ve diðer eðitim kademelerinde
ortaya çýkan rakamlar üzerinden ne yazýk ki açýk bir
þekilde doðrulanmýþtýr.
2012-2013 yýlýnda 2007 doðumlu 416 bin 191
çocuk, okulöncesi eðitime gitmesi gerekirken,
AKP`nin ve MEB`in en temel bilimsel verileri yok
sayarak yanlýþ yönlendirmesi sorununda ilkokula
gitmek zorunda kalmýþtýr. Bu yaþ grubundaki
çocuklarýn eðitiminin ilerleyen yýllarýnda yaþayacaklarý
tüm olumsuzluklarýn sorumlusu AKP hükümeti ve
Milli Eðitim Bakanlýðý olacaktýr.
Ýlkokula baþlayanlarýn sayýsýndaki artýþýn nedeni
2011-2012 eðitim öðretim yýlýnda 1. sýnýfa
baþlayan çocuk sayýsý 1 milyon 404 bin 857 iken,
4+4+4 düzenlemesi sonrasýnda okulöncesi çaðdaki
çocuklarýn zorla ilkokula kaydedilmesi nedeniyle, 1.
sýnýfa baþlayanlarýn sayýsýnda 2012-2013 eðitim
öðretim yýlý itibariyle 465 bin 848 artýþ olmuþ ve 1.
sýnýfa giden öðrenci sayýsý olmasý gerekenin üzerinde
artarak 1 milyon 870 bin 705`e çýkmýþtýr.
Bu durum okullarda yeterli altyapýnýn olmamasý
ve derslik yetersizliði nedeniyle pek çok sorunu
beraberinde getirmiþtir. Eðitimde 4+4+4 dayatmasý
sonrasýnda 60-66 aylýk çocuklarla 72-83 aylýk
çocuklarýn ayný sýnýflarda eðitim almasý nedeniyle
yaþanan pek çok sorun öðretmenleri, öðrencileri ve
velileri çok zor durumlara düþürmüþ, kendilerinden
yaþça büyük olanlarla ayný eðitimi almak zorunda
býrakýlan on binlerce çocuk, ciddi zorluklarla karþý
karþýya kalmýþtýr.
Bu durum geçmiþte eleþtirilerimize kulaklarýný
týkayan Milli Eðitim Bakanlýðý`nýn da dikkatini çekmiþ
ve okullarda yaptýrýlan deðerlendirmeler sonrasýnda
farklý yaþ grubundaki çocuklarýn sýnýflarýnýn ayrýlmasý
talimatý vermek zorunda kalmýþtýr. Oysa yapýlmasý
gereken okulöncesi çaðda olan 72 ayýn altýndaki bütün
çocuklarýn anasýnýflarýna kayýtlarýnýn yapýlmasý ve
ilkokula baþlama yaþýnýn kesinlikle 72 ayýn altýnda
olmamasýdýr. Milli Eðitim Bakanlýðý yanlýþta ýsrar
etmeyi sürdürmekte, olan yine çocuklarýmýza, velilere
ve elbette bütün bu sorunlarla baþ etmek zorunda
kalan öðretmenlerimize olmaktadýr.
Ýlkokul ve ortaokulda okullaþma oranlarýnda
belirgin bir iyileþme olmadý
Okulöncesi eðitimde, 60-71 ay yaþ grubundaki
çocuklarýn ilkokula yönlendirilmesine ve okullaþma
oranlarýnda yüzde 10 – 12 oranýnda bir azalma
olmasýna karþýn, bu yýl yeniden açýlan ilkokullardaki
okullaþma oranlarýnda dikkate deðer bir artýþtan
bahsetmek mümkün deðildir.
2011-2012 eðitim öðretim yýlýnda ilköðretimde
yüzde 98,67 olan okullaþma oraný, bu yýl ilkokul ve
ortaokul olarak bölünen temel eðitimde belirgin bir
deðiþime neden olmamýþtýr. 2012-2013 eðitim öðretim
yýlýnda ilkokulda okullaþma oraný yüzde 98,86 (Erkek:
98,81; Kýz: 98,92) iken; ortaokulda bu oran yüzde
93,09 (Erkek: 93,19; Kýz: 92,98) gibi düþük
sayýlabilecek bir seviyede gerçekleþmiþtir. Geçen
yýlýn verileri ile kýyasladýðýmýzda 4+4+4 ile 12 yýla
çýktýðý iddia edilen zorunlu eðitimin ilk 4 yýllýk ilkokul
bölümünden ikinci dört yýllýk ortaokul bölümüne
geçerken bile ortalama yüzde 5 oranýnda bir kayýp
yaþandýðý, bu oranýn kýz çocuklarýnýn ortaokula
devamýnda yüzde 6 civarýnda olduðu anlaþýlmaktadýr.
Ýmam Hatip Okullarýndaki Artýþ
Eðitimde 4+4+4 düzenlemesinin ortaya çýkardýðý
en belirgin sonuçlardan birisi de ilkokul ortaokul
ayrýþmasýnýn ardýndan yeniden açýlan imam hatip
ortaokullarý ve imam hatip liselerinin sayýsýndaki
belirgin artýþtýr.
2011-2012 eðitim öðretim yýlýnda 537 olan Ýmam
Hatip Lisesi sayýsý, AKP hükümetinin bilinçli
politikalarýyla bir yýl gibi kýsa bir sürede 708`e
çýkmýþtýr. 4+4+4 sonrasýnda Türkiye`de 730 baðýmsýz
imam hatip ortaokulu bulunuyorken, 369 imam hatip
ortaokulu Ýmam hatip liseleri bünyesinde açýlmýþtýr.
MEB verilerine göre toplam imam hatip ortaokulu
sayýsý 1.099`dur. Derslik ve öðretmen ihtiyacýnýn hat
safhaya ulaþtýðý ülkemizde Ýmam Hatip Okullarýna
uygulanan ayrýcalýklar ve destekler dikkat çekici
olmuþtur.
Okul dönüþümleri sýrasýnda en donanýmlý okullar
imam hatip okullarýna dönüþtürülmüþ, bu durum
öðrencileri ve velileri resmen isyan ettirmiþtir.
Öðretmen, öðrenci ve velilerin ülkenin çeþitli
yerlerinde yürüttükleri mücadele ile okullarýný geri
kazanabilmiþlerdir.
4+4+4 sistemi öðrencilerin devamlýlýðýný olumsuz
etkiledi
Milli Eðitim Bakanlýðý`nýn 2012-2013 Eðitim
Ýstatistiklerine göre; 8. sýnýftan mezun olan ancak
açýk lise de dahil olmak üzere, hiçbir ortaöðretim
kurumuna kayýt olmayan 49 bin 449 öðrenci
bulunmaktadýr. Bu durumdaki öðrencilerden 12 bin
172`sini erkek, 37 bin 277`sini kýz öðrenciler
oluþturmaktadýr.
4+4+4 sistemi uygulanmadan önce ortaöðretime
gitmeyen kýz öðrenci sayýsý 16 bin 137 iken, bu yýl
zorunlu olmasýna raðmen ortaöðretime devam etmeyen
kýz öðrencilerinin sayýsýnýn iki kattan fazla artmýþ
olmasý dikkat çekicidir. Bu durum sendikamýzýn,
eðitim ve bilim çevrelerinin 4+4+4 dayatmasý ile ilgili
eleþtiri ve kaygýlarýnýn ne kadar doðru ve haklý
olduðunu göstermektedir.
2011-2012`de 8. sýnýfý bitirenlerin 653 bin 22`sini
erkek, 599 bin 125`ini ise kýz öðrenciler oluþturmuþtur.
Erkek öðrencilerden 595 bin 499`u liseye
kaydolurken, kýz öðrencilerden 533 bin 58 öðrenci
temel ortaöðretime devam etmiþtir. Bu durumda
zorunlu olmasýna karþýn, 57 bin 523 erkek ve 66 bin
67 kýz öðrenci olmak üzere, toplam 123 bin 590
öðrenci bu yýl herhangi bir ortaöðretim kurumuna
kayýt yaptýrmamýþtýr.
Zorunlu eðitimin süresi arttý ise açýk lise kayýtlarý
neden arttý?
Ortaöðretimde 2011-2012 eðitim öðretim yýlýnda
yüzde 67,37 olan okullaþma oraný, 2012-2013 eðitim
öðretim yýlýnda yüzde 70`e çýkmýþtýr. Ayný dönemde
genel ortaöðretimde okullaþma oraný yüzde 35,14`ten,
yüzde 34,47`ye gerilerken, AKP hükümetinin çok
önemsediði mesleki ortaöðretimde okullaþma oraný
yüzde 32,24`ten, yüzde 35,59`a yükselmiþtir.
AKP hükümetinin mesleki eðitimi özelleþtirmek
için baþlattýðý özel meslek lisesi açanlara öðrenci
baþýna 5 bin TL teþvik uygulamasý ile birlikte, mesleki
eðitimdeki okullaþma oranlarýnýn kademeli olarak
arttýrýlmasý ve mesleki eðitimin tamamen piyasa
koþullarýnda ve yine piyasa aktörleri tarafýndan
verilmesi yönünde hazýrlýklar yapýldýðý bilinmektedir.
2012-2013 eðitim öðretim yýlýnda açýk öðretim
lisesinde okuyan 1 milyon 14 bin 409 öðrenciden 552
bin 514`ü erkek, 461 bin 895`i ise kýz öðrencilerden
oluþmuþtur. 2011-2012 eðitim yýlýnda açýk öðretim
lisesinde okuyan toplam 940 bin 268 öðrencinin ise
507 bin 163`ünün erkek, 433 bin 105`inin kýz öðrenci
olduðu dikkate alýndýðýnda bu yýl açýk liseye 45 bin
351 erkek, 28 bin 790 kýz öðrenci kayýt olmuþtur. Bu
durumda açýk liseye kayýt yaptýran kýz öðrencilerin
sayýsý bir önceki yýla göre 28 bin 790 artmýþtýr.
Örgün ortaöðretime devam etmeyenlerden açýk
lise yeni kayýt sayýlarýný çýkardýðýmýzda 4+4+4`ün
kýz öðrenciler açýsýndan yarattýðý düþündürücü bir
durum daha ortaya çýkmaktadýr. 12 bin 172 erkek
öðrenci, 37 bin 277 kýz öðrenci olmak üzere toplam
49 bin 449 öðrenci açýk lise veya temel ortaöðretim
kurumlarýndan hiçbirine kayýt yaptýrmamýþtýr.
Taþýmalý eðitim uygulamasýndaki artýþ dikkat
çekicidir
Milli Eðitim Bakanlýðý, çeþitli nedenlerle okula
eriþimde sorunlarý yaþayan ilkokul, ortaokul ve lise
öðrencileriyle özel eðitime ihtiyacý olan öðrencileri
belirlenen okullara günübirlik taþýmaktadýr. Türkiye`de
24 yýl önce, 1989-1990 eðitim öðretim yýlýnda sadece
2 ilde baþlayan taþýmalý eðitim uygulamasý,
Türkiye`nin çað atladýðý, ekonomik olarak geliþtiði
iddialarýna karþýn günümüzde Türkiye‘nin neredeyse
bütün illerinde uygulanýr hale gelmiþtir.
Milli Eðitim Bakanlýðý‘nýn (MEB), 1989 yýlýnda
sadece 2 ilde, 305 ilköðretim öðrencisiyle baþlattýðý
ve günümüzde kapsamý giderek geniþleyen taþýmalý
eðitimden, 2011-2012 eðitim öðretim yýlýnda 742 bin
924 ilköðretim öðrencisi yararlanýrken, 2012-2013
eðitim öðretim yýlýnda taþýnan öðrenci sayýsý 810 bin
809`a çýkmýþtýr.
2011-2012 eðitim-öðretim yýlýnda ülke genelinde
37 bin 706 okul 5 bin 968 merkez okula taþýnýrken,
toplam taþýnan öðrenci sayýsý 742 bin 924 olmuþtur.
Eðitimde 4+4+4`ün uygulanmaya baþladýðý 20122013 eðitim öðretim yýlý itibariyle 27 bin 635 okul,
7.037 merkez okula taþýnmaya baþlamýþ, taþýnan
öðrenci sayýsý artarak 810 bin 809`a çýkmýþtýr.
Eðitimde özele desteðin kanýtý: 4+4+4 ile özel okul
kayýtlarý yüzde 15 arttý
Eðitimde 4+4+4 düzenlemesi ile özel okullardaki
öðrenci sayýsý, geçen yýla göre belirgin bir þekilde
artmýþtýr. Velilerin çocuklarýný özel okullara
yönelmesinde kamu eðitim kurumlarýnýn 4+4+4
nedeniyle yaþadýðý tahribat belirleyici olmuþtur.
Zorunlu-seçmeli din dersleri, aþýrý kalabalýk sýnýflar,
öðretmen yetersizliði, fiziki koþullar vb gibi pek çok
neden birçok velinin özel okullara yönelmesini
beraberinde getirmiþtir.
Milli Eðitim Bakanlýðý`nýn 2012-2013
istatistiklerine göre örgün özel öðretim kurumlarýna
giden öðrenci sayýsý geçtiðimiz eðitim öðretim yýlýnda
535 bin iken, bu yýl 4+4+4 sonrasýnda bu rakam yüzde
15 artýþla 613 bine kadar çýkmýþtýr.
Eðitimde 4+4+4 düzenlemesi sonrasýnda özel
okulöncesi eðitim kurumu sayýsý 2.848`den 3.641`e,
özel ilköðretim okulu sayýsý; 992 ilkokul ve 904
ortaokul olmak üzere Türkiye koþullarýnda hayal bile
edilemeyecek rakamlara ulaþmýþtýr. Ayný dönemde
özel ortaöðretim sayýsý 840`tan 1.033`e çýkmýþtýr.
Hükümetin meslek liselerine yönelik teþviki daha
mürekkebi kurumadan etkisini göstermiþ, geçtiðimiz
yýl 45 olan özel meslek lisesi sayýsý yaklaþýk arak
126`ya çýkmýþtýr.
Milli Eðitim Bakanlýðý`nýn yýllardýr okullara yeterli
ödenek ayýrmadýðý gerçeði ortada dururken, okullarýn
veliler ve diðer ticari faaliyetlerden gelir elde etme
giriþimleri hýzla artmaktadýr. Eðitime yeterli bütçe,
okullara ihtiyacý kadar ödenek talebimiz karþýsýnda
"kaynak yok" diyenlerin, özel meslek lisesi açacak
olanlara öðrenci baþýna 5 bin lira vereceðini açýklamýþ
olmasý büyük bir çeliþkidir.
Eðitim Sen`in eðitimde 4+4+4 düzenlemesine
iliþkin tespitlerinin raporda yer almamasý ve resmi
rakamlar üzerinden kimi konularda çarpýtmalar
yapýlmasý dikkat çekicidir. Bu noktada Eðitim Sen
olarak soruyoruz;
* Milli Eðitim Bakanlýðý`nýn açýkladýðý sayýsal veriler
hangi bilimsel esaslara dayanýlarak hazýrlanmýþtýr?
* Bu raporda Okulöncesi çaðda olmasý gereken 6071 ay arasý çocuklarýnýn kaç tanesinin zorla ilkokula
kayýt yaptýrýldýðýna iliþkin veriler neden yer almýyor?
* Özellikle büyük þehirlerdeki 80-100 kiþilere kadar
ulaþan kalabalýk sýnýflar sorunu neden raporda yer
almýyor?
* Seçmeli derslerin artmasý nedeniyle artan ders
saatlerinin yarattýðý sorunlar neden bu raporda yer
almamýþtýr?
* 4+4+4 düzenlemesine göre ilkokullar ile
ortaokullarýn ayrý ayrý binalarda olmasý gerekirken,
özellikle Ýmam hatip Liseleri bünyesinde açýlan imam
hatip ortaokullarý uygulamasý ne anlama geliyor?
Bu tür sorularý daha da arttýrmak mümkündür.
Ancak 2012-2013 Milli Eðitim Ýstatistiklerini tek
baþýna 4+4+4 sonrasýnda okullarda yaþanan ve giderek
derinleþen sorunlardan, acil çözüm bekleyen okula
baþlama yaþýna iliþkin sorunlar, kalabalýk sýnýflar,
okullarda yeterli altyapýnýn olmamasý, fiziki donaným
eksiklikleri, anadilinde eðitimin olmamasý nedeniyle
yaþanan sorunlardan baðýmsýz ve ayrý deðerlendirmek
mümkün deðildir.
Eðitimde yaþanan kaosun sorumlularý hesap
vermelidir
Baþta sendikamýz Eðitim Sen olmak üzere, eðitim
ve bilim çevrelerinin, üniversitelerin eðitim bilimleri
bölümlerinin tüm eleþtiri ve önerilerine raðmen, siyasi
iktidarýn dayatmasý olarak gündeme getirilen ve yine
bir dayatma olarak meclisten geçirilen 4+4+4
yasasýnýn, Milli Eðitim Bakanlýðýnýn "resmi" olarak
yayýnladýðý istatistikler üzerinden deðerlendirmesi
bile sorunun tahmin edilemeyecek kadar derin
olduðunu bir kez daha göstermiþtir.
2012-2013 eðitim yýlýnýn baþýndan bugüne kadar
okullarda en çok gözlenen sorunlar; 72 ay öncesi
çocuklarýn hala okula uyum saðlayamamalarý, okula
giriþ çýkýþ saatleri, velilerden para toplama
uygulamalarýnýn yaygýnlýðý, temizlik sorunu, imam
hatiplerle ortak binalarý paylaþan okullarda öðrencilere
yönelik çeþitli baskýlar eðitim gündeminde ön
sýralardaki yerini korumaktadýr. Okullarýn
dönüþtürülmesi kararlarý ile açýða çýkan
maðduriyetlerin hala çözülememiþ olmasý dikkat
çekicidir.
Özellikle son 10 yýl içinde, eðitimin büyük ölçüde
paralý hale getirilmesine paralel olarak, eðitimde dini
inançlarýn istismarý ve dinsel sömürüye kaynaklýk
eden kimi uygulama ve söylemlerin yaygýnlaþmasý
4+4+4 düzenlemesinin diðer bir dikkat çekici yönünü
oluþturmaktadýr. AKP iktidarýnýn eðitim sisteminde
yaþanan deðiþiklikler üzerinden bugüne kadar ortaya
koyduðu pratik, her türden dini inancý istismar ederek,
çocuklarýmýzý ve toplumu "tek din, tek mezhep"
anlayýþý üzerinden "tek tip" hale getirmeye çalýþýp,
sürekli yeni kamplaþmalar yaratarak iktidarýný
sürdürmek olmuþtur.
Zorunlu din dersleri uygulamasýna ek olarak,
4+4+4 ile zorunlu seçmeli derlerin getirilmesi ve
buna baðlý olarak eðitim müfredatýnda din derslerinin
aðýrlýðýnýn arttýrýlmasý, kýlýk kýyafet serbestliði
konusunun hükümet ve yandaþ sendikalar tarafýndan
istismar edilmesi ve son olarak okullarda ibadet
yerlerinin açýlmak istenmesi gibi giriþimler, eðitim
sistemini dört bir yandan kuþatmýþ ve eðitimde yaþanan
en temel sorularýn üzerini örten, bu anlamda iktidarýn
iþini oldukça kolaylaþtýran bir iþlev görmeyi
sürdürmektedir.
4+4+4 ile baþlayan eðitimde piyasa odaklý
dönüþüm sürecinde ilkokul ve ortaokullarda yaþanan
dönüþümün ardýndan sýra liselerin dönüþtürülmesine
gelmiþtir. MEB, liseleri akademik, mesleki ve dini
olarak üzere üçe ayýrarak liselere yerleþtirme puanýna
göre kayýt yapýlmasýnýn planlandýðýný açýklamýþtýr.
Buna göre ortaokulda öðrencilerin "ders notlarý,
davranýþ ve faaliyet puanlarý birlikte hesaplanarak",
"liselere yerleþtirme puaný" oluþturulacaktýr. Baraj
puanýný geçen öðrenci akademik liseye barajýn altýnda
kalan öðrenci ise meslek lisesine yönlendirilecektir.
Bu süreçte imam-hatip liselerinin yer aldýðý dini liseler
ve özel liselerin herhangi bir baraj puaný ile
iliþkilendirilmeyecek olmasý, 4+4+4 sisteminin bütün
kademelerinde özel okullara ve imam hatip liselerine
yönlendirmenin esas alýndýðýný açýkça göstermektedir.
Gerek 4+4+4 düzenlemesi ile eðitim sistemini
kendi siyasal çizgisinde biçimlendirmek isteyen AKP
iktidarý gerekse, eðitim biliminin en temel ilkelerini
çiðneyerek 4+4+4 dayatmasýný bütün eleþtirilerek
kulaklarýný týkayarak hayata geçiren Milli Eðitim
Bakanlýðý eðitimdeki kaosun ve mevcut karanlýk
tablonun baþ sorumlularýdýr.
Milli Eðitim Bakanlýðý, tüm topluma ve
öðrencilerimize böylesi bir kötülüðü yapmaktan
vazgeçmeli, zaman geçirmeden eðitimde 4+4+4
dayatmasýndan vazgeçmelidir. Eðitim Sen, çocuk ve
gençlerimizin geleceðinin karartýlmasýna yönelik her
giriþim karþýsýnda mücadelesini kesintisiz olarak
sürdürmeye kararlýdýr.
Sabahattin Ali; edebiyatýmýzýn büyük
ustasý, öyküleri, bugün bile en çok okunanlar
romanlar arasýnda yer alan ‘Kuyucaklý
Yusuf’ ve ‘Kürk Mantolu Madonna’sý
neredeyse tümü þarký sözü olmuþ þiirleri ve
yazdýðý direngen, eleþtiren, yol gösteren,
mücadeleye çaðýran yazýlarýyla unutulmayan,
tek parti iktidarlarýnýn hedef tahtasýna
koyduðu, zulmettiði ve katlettiði aydýndýr.
Sabahattin Ali öðretmen okulunu
bitirerek Yozgat’ta öðretmenlik yapmýþ
sonra, yabancý dil öðretmeni olarak
yetiþtirilmek üzere düzenlenen sýnavý
kazanarak Almanya’ya gitmiþtir. Orada 4
yýl kalan Sabahattin Ali Almancayý öðrendiði
gibi, yoðun edebiyat okumalarý yapmýþ,
þiirler yazmýþ ve bilinçli bir aydýn olarak
yurda dönmüþtür. (Sabahattin Ali, Kürk
Mantolu Madonna romanýnda Almanya
yýllarýnýn anýlarýndan önemli ölçüde
yararlanmýþtýr. Romanýnýn kahramaný,
Almanya’da gezdiði müze ve sanat
galerilerini, okuduðu kitaplarla ufkunun
geniþlediðini anlatýr...) Gerçekte,
Almanya’daki eðitimi yarým kalmýþ, Alman
Hükümeti tarafýndan ülkeyi terk etmesinin
istenmesi üzerine ülkeye dönmüþtür.
Sabahattin Ali yurda dönünce Nazým
Hikmet’in de çalýþtýðý ve yazarlarý arasýnda
olduðu ‘Resimli Ay’ dergisinde yazýlarýný
yayýnladý ve sýnavlarýný vererek ortaokul
öðretmenliðine baþladý. Sabahattin Ali’nin
gerçekçi sanat anlayýþýna ve þiirle birlikte
hikaye ve romana yönelmesinde Nazým
Hikmet’in önemli katkýsý vardýr. Konya’da
çalýþtýðý yýllarda bir komplo sonucu Atatürk’e
hakaret ettiði gerekçesiyle 14 ay hapis
cezasýyla cezaevine düþtü ve Türkçenin en
güzel cezaevi þiirlerini yazdý. Sabahattin
Ali’nin yattýðý cezaevlerinden birisi ünlü
Sinop cezaeviydi ve yazdýðý “Eþkýya
Dünyaya Hükümdar Olmaz” þiiri ve
bestelenerek söylenen þarkýdan sonra daha
da “ünlü” oldu.
“...Sinop kalesinden uçtum denize/ Tam
üç gün üç gece göründü Rize/ Karþý ki
daðlardan gel oldu bize/ Eþkýya dünyaya
hükümdar olmaz...”
Sabahattin Ali’nin neredeyse bütün
þiirleri bestelenmiþtir demiþtik, ‘Eþkiya
Esrarengiz bir doða gibi önümüzde açýlan
metropolde kýrýntýlar toplayan serçe kuþlarý
gibiyiz; seke seke dolaþýp imge kýrýntýlarý
topluyor ve bunlardan anlamlar yaratmaya
çalýþýyoruz. Yollarý durmadan çatallanan
bahçe olarak tuhaf bir þekilde dallanýp
budaklanýyor metropol; bütüne dair
tahayyülümüz olmadýðý için kýrýntýlar ile
idare etmek zorunda kalýyoruz. Hayat ve
sanal âlem örtüþüyor: Nerede baþlayýp
nerede sona erdiðini kestiremediðimiz
internette de “bit”leri, yani enformasyon
kýrýntýlarýný toplamayý sürdürüyoruz,
Benjamin’in alegoristi ya da kent aylaðý
(flâneur) gibi. Kimdir alegorist? Bir unsuru
yaþam baðlamýndan koparýp yalýtan,
kendince anlamlandýran kimse. Bütüne dair
bir düþüncemiz olamadýðý için, daha doðrusu
bütünü artýk bilemediðimiz için imgeler
ormanýnda yaþayan, ama ormanýn bütününe
dair bir fikri olmayan metropol hayvanlarýna
dönüþtük. Bütünlük duygusunu yitiriyor ve
parçacýklardan, yani alegorilerden oluþan
bir ortamda buluyoruz kendimizi.
Alegoristiz, yalýtýlmýþ gerçeklik
fragmanlarýný bir araya getirip, bu yolla
anlam yaratýyoruz. Ýsteyerek alegorist
olmadýk, mecburen alegoristiz.
Dünyaya Hükümdar Olmaz’ kadar tanýnmýþ
iki ‘hapislik’ þiiri: biri ‘Geçmiyor Günler,
Geçmiyor’:
“Burda çiçekler açmýyor/ Kuþlar süzülüp
uçmuyor/ Yýldýzlar ýþýk saçmýyor/ Geçmiyor
günler geçmiyor
Avluda volta vururum/ Kah düþünüp
otururum/ Türlü hayaller görürüm/Geçmiyor
günler geçmiyor...”
diðeri; neredeyse herkesin bildiði,
þarkýsýný söylediði, ‘Aldýrma Gönül’ þiiri.
“Baþýn öne eðilmesin/ Aldýrma gönül,
aldýrma/ Aðladýðýn duyulmasýn,/Aldýrma
gönül, aldýrma...”
Sabahattin Ali Cumhuriyetin 100. yýlý
nedeniyle çýkarýlan ‘genel af’la cezaevinden
çýktý ve uzun uðraþlardan sonra memuriyete
dönebildi. 1935-1945 arasý dönem
Sabahattin Ali’nin en verimli yazarlýk
yýllarýdýr. Hikaye, roman, þiir kitaplarý
yayýnlandý. Oyunlarý, çevirileri, yazýlarý
yayýnlandý. Ankara Konservatuarý’nda ünlü
Alman Carl Ebert’in asistanlýðýný yapýyor,
ardýndan Konservatuar’da dramaturgluða
yükselmiþ ve diksiyon dersleri vermeye
baþlamýþtý. Bu dönemde yayýnlanan
‘Ýçimizdeki Þeytan’ romanýnda, ýrkçý ve
Turancýlarý eleþtiri konusu yaptý, onlarýn
içyüzünü ortaya koydu ve bu kesimlerin
hedefi oldu. Kendisine yönelik çok þiddetli
saldýrýlarla karþýlaþtý.
Irkçý ve Turancýlarla içine girilen süreçte,
Sabahattin Ali iþini kaybetmiþ ve Ýstanbul’a
dönüp gazeteciliðe baþlamýþtýr. Aziz Nesin
ve Rýfat Ilgaz ile birlikte çýkarýlan ve birkaç
sayý sonra kapatýlan gazetelerde (Marko
Paþa, Malum Paþa, Merhum Paþa, Öküz
Paþa), siyasal iktidarý oldukça sert eleþtiren
yazýlar yazýyor ve hakkýnda davalar
açýlýyordu. Bu arada ‘Sýrça Köþk’ hikaye
kitabý yayýnlandý.
Sýrça Köþk öyküsü hükümet tarafýndan
halký kýþkýrtan bir yazý olarak deðerlendirildi
ve ‘Sýrça Köþk’ kitabý hemen toplatýldý.
Sabahattin Ali, kendisini kapana kýstýrýlmýþ
hissediyordu, baskýlar, davalar, iþsizlik,
kapanan gazeteler, geçim sýkýntýsý onu
bunaltmýþtý.
‘Ne zor þeymiþ’ baþlýklý yazýsýnda içine
düþürüldüðü durumu yazdý: “...Çalmadan,
çýrpmadan bize ekmeðimizi verenleri aç,
bizi giydirenleri donsuz býrakmadan
yaþamak istemek bu kadar güç, bu kadar
mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi
olmalýydý...” Ülkeyi terk ederek, nefes
alabileceði, özgürce yazabileceði bir ülkeye
gitmek istiyordu. Yasal yollardan yurtdýþýna
gidebilmek için pasaport almak istedi,
verilmedi. O da gizlice ülkeyi terk etmeye
karar verdi, ancak Ýstihbarat Örgütü
tarafýndan izleniyordu ve süreç onun
Kýrklareli’nde aylar sonra vahþice
öldürülmüþ olarak bulunmasý ile sonuçlandý.
Baþbakan Adnan Menderes, “Sabahattin
Ali’nin Devlet tarafýndan öldürülmüþ”
olduðunu ve hükümetin ancak böyle bir yol
bulup “Milli hislerle galeyana gelen birinin”
Ali Ertekin’in iþlediði cinayet kýlýfýnýn
bulunduðunu söylemiþtir. Ali Ertekin bir yýl
bile hapiste yatmamýþ ve sonraki hayatýnda
“devletin himayesini” görerek rahat içinde
yaþamýþtýr.
Sabahattin Ali, bir þiirinde yazdýðý gibi;
“Göklerde kartal gibiydim,/ Kanatlarýmdan
vuruldum;/ Mor çiçekli dal gibiydim,/ Bahar
vaktinde kýrýldým.( kýrýlmýþtýr)
Sabahattin Ali’ye göre; “... Sanatýn biricik
amacý, insanlarý daha iyiye, daha doðruya,
daha güzele yükseltmektir”, “Sanat, insana
insaný, hayatý ve bunlarýn anlamýný
öðretmekle görevlidir. Sanatçý kitle ile
birlikte ýstýrap çekecek, halk ile birlikte
gülecek, onunla birlikte isyana kalkacaktýr.
Sanatçý geniþ kitlelerce anlaþýlmak istiyorsa,
süslü ve oyunlu, karýþýk bir anlatým yerine
yalýn bir anlatýmý seçmelidir. Ve sanatý,
bilimi, kültür varlýklarýný yalnýzca belli
sýnýflarýn hizmetinden kurtarýp bütün milletin
malý haline getirmek gerekir...”
Sabahattin Ali’ye göre; “Sanatýn bu
görevi yerine getirebilmesinin koþullarýndan
birisi, ‘gerçekçi’ olmasýdýr. Ama bu, tümüyle
romantizme sýrt çeviren ve natüralizme yüz
veren kuru, aldatýcý ve edilgen bir gerçekçilik
deðildir. Etkin, ‘namuslu ve samimi’ bir
gerçekçiliktir. Gerçekçiliðin bir baþka bir
özelliði de ‘inandýrýcý’ olmaktýr...”
Sabahattin Ali; eserlerinde, yalýn bir
anlatýmla, ayrýntýlarý ölçülü ve yararlý bir
biçimde kullanan, mizahtan olabildiðince
yararlanan, duru, akýcý ve temiz çarpýcý bir
dil kullanan edebiyatýmýzýn en önemli
yazarlarýndan biridir. Kitaplarýnýn bugün
dahi en çok okunan yazarlar arasýnda olmasý
Sabahattin Ali’nin sanat ve edebiyata
yüklediði görevleri kendisinin yazdýklarýnda
layýkýyla yerine getirmiþ olduðunun kanýtýdýr.
Sabahattin Ali’nin “kadrinin” halk
tarafýndan bilindiðine inanýyorum. Bu
nedenle, her ne kadar mezarýnýn yeri
bilinmiyor (saklanýyor) olsa bile, onun henüz
24 yaþýnda yazdýðý “Daðlar’ þiirini
anýmsayýnca aslýnda nerede olduðunu da
gerçekte herkesin bildiðini düþünüyorum.
“ .../ Bir gün kadrim bilinirse/ Ýsmim
aðza alýnýrsa/ Yerim soran bulunursa/ Benim
meskenim daðlardýr...”
ÝKTÝDARIN KORKULARI
Kent içindeki mekânlarda anaforlar
meydana getirerek, Deleuze’ün dediði gibi
“döner düþünceler” yaratmayý
beceremiyoruz artýk. Bir zamanlar anaforlar
meydana getirip giderek derinleþen döner
düþünceler ürettiðimiz Taksim gibi
meydanlar, alegorinin çizgisel ilerleyiþini
taklit eden alýþveriþ mekânlarýna
dönüþtürülüyor. Zihinlerde ve meydanlarda
anaforlar yaratmamýzdan korkuyor iktidar.
Herkesin kendince anlamlar yüklediði ölü
nesnelerle týka basa dolu vitrinler arasýnda
çizgisel ve alegorik yolculuklar yapýyoruz.
Simgenin, “alegorinin doðrusal zincirinin
aksine, bir grup imgenin gizemli bir noktanýn
etrafýnda gitgide daha hýzlý bir þekilde
döndüðü döner düþünce” olduðunu söylüyor
Deleuze, Kritik ve Klinik’de (Norgunk).
Simgelerin içinin boþaltýldýðý bir çaðda döner
düþünceler üretmek de giderek daha
zorlaþýyor. “Simge bir girdap, þiddetli bir
burgaçtýr, çözüm ve kararýn ortaya
çýkýverdiði bu yoðun durumu üretinceye
kadar bizi döndürüp durur. Simge bir eylem
ve karar sürecidir.” Giderek derinleþen bir
merkezin etrafýnda karar verene kadar hýzlý
bir þekilde kendimize ve kendi üzerimize
döndüðümüz bir anafordur simge. Oysa
alegorik düþünce, kararý durmadan öteleyen
ya da erteleyen bir düþüncedir. O yüzden
baþka bir dünya kurma hayallerimizi de bir
kenara býraktýk, anlamý sürekli deðiþen
nesnelerin peþinden koþar olduk.
KARAR ANINI HEP ÖTELÝYORUZ
Ýlk filozoflardan Anaksimandros ve
Anaksimenes yeni dünyalarýn, her yöne
sonsuzca uzanan sýnýrsýz maddenin içinde
yaratýlan anaforlarla meydana geldiðini
söylediklerinde, yaratýcý düþüncenin döner
karakterinden söz ediyorlardý belki de, bir
karar ya da baþka bir dünya ortaya çýkýncaya
kadar durmadan dönen, anaforik
düþünceden. Artýk anafora kapýlmamak,
giderek hýzlanan düþünce girdabýnýn içine
girmemek için alegorilerin peþinden
koþuyoruz, yoðunlaþmanýn terk edildiði
hiperaktivite çaðýnda yaþýyoruz hepimiz.
Düþünmemek için yaþamdan, televizyondan,
internetten imge kýrýntýlarý devþiriyoruz
durmadan, karar anýný, eylemi hep
öteliyoruz. Bir labirent gibi giderek bizi
içine çeken, duyulara yönelik bilincin
geniþlemesini, derinleþmesini, yayýlmasýný
saðlayan düþünceden korkuyoruz.
LABÝRETLERE BUYURUN
Ýngiliz arazi sanatçýsý Richard Long’un
1971’de Ýrlanda’da topladýðý taþlarla
gerçekleþtirdiði Connemara Heykeli doðanýn
ortasýnda döner düþünceyi simgeliyordu.
Ülkemizin Kapadokya bölgesinde
gerçekleþtirdiði devasa heykellerle kimi
bürokratlar arasýnda paranoyaya neden olan
Avustralyalý arazi sanatçýsý Andrew Rogers,
“Dönenceli Yollar – Gerçeðin Arayýþý” isimli
projesiyle, düþüncenin anaforik özeliðini
somutlaþtýran bir labirent inþa edecek
Ýstanbul’da. 2008 yýlýnda Nepal’de 450
Nepalli ile gerçekleþtirdiði labirentin bir
replikasýný. “Dünyamýza önem veriyorsak,
hangi ölçütleri ön planda tutarak
yaþamalýyýz?” sorusu etrafýnda giderek
hýzlanan bir düþünce girdabýna kapýlmak
isteyenleri, gerek kurulma aþamasýnda
gerekse sonrasýnda, metropolün ortasýndaki
labirente davet ediyor sanatçý.
D.H. Lawrence alegorik düþüncenin
zihinsel ve doðrusal sürecinin aksine,
simgenin akýþlar düþüncesi olduðunu
vurguluyordu: “Modern düþünce biçimi,
kýsýmlarý, parçacýklarý ve parçalarý kavrayýp
her tümceden sonra bir nokta koyar, oysa
duyulara yönelik bilinç, bir bütünü sel ya
da akýþ olarak kavrar.” Rogers’ýn labirenti,
yaþadýðýmýz dünyanýn geleceðine dair
düþünce girdabýna, akýþýna kapýlmak
isteyenleri, 18 Nisan-8 Haziran tarihleri
arasýnda Proje 4L/Elgiz Çaðdaþ Sanat
Müzesi’nin Maslak’taki binasýnýn terasýnda
bekliyor olacak.
Kaynak:BirGün
Kaynak:Evrensel 06-04- 2013
Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR
Hüseyin KAÝM
Bektaþ Veli Meslek Yüksekokulu Müdürü
Öðr. Gör. Gökhan Keven, akademik ve
idari personel ile öðrenciler katýldý.
Ýlk gün yapýlan etkinlikte, Üniversite
Bilgi Ýþlem Daire Baþkanlýðý ve Biliþim
Kulübü tarafýndan düzenlenen etkinlikte
Bilgi Ýþlem Daire Baþkanlýðý Öðr. Gör.
Mehmet Kýtay, internet bilincini
uyandýrmak ve bilgi toplumunu oluþturmak
temalý sunumda bulundu. Bilgi Ýþlem Daire
Baþkanlýðý personeli Gökmen Özdil ise,
‘Linux Mint Ýþletim Sistemi’nin
kurulumunu ve kullanýmýný katýlýmcýlar
Nevþehir Üniversitesi Bilgi Ýþlem Daire
Baþkanlýðý ve Bilim Kulübü tarafýndan
‘Ýnternet Haftasý’ dolayýsýyla 2 gün süren
ortak etkinlik düzenlendi.
Nevþehir Üniversite Meslek Yüksek
Okulu Kazakistan Konferans Salonunda
gerçekleþtirilen konferansa; Turizm
Fakültesi Dekaný Prof. Dr. Emir Erden,
Genel Sekreter Vekili Doç. Dr. Erdoðan
Çiçek, Nevþehir Meslek Yüksekokulu
Müdürü Yrd. Doç. Dr. Ersan Kabalcý, Hacý
Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR
Hasan KANKAL
önünde gerçekleþtirerek diðer iþletim
sistemlerine göre avantajlarý konularýnda
katýlýmcýlarý bilgilendirdi.
2. gün yapýlan panelde “Linux Nedir?
Yenir mi?” Konulu sunumunu yapan Linux
Kullanýcýlar Derneði Üyesi Doruk Fiþek
ise Linux iþletim sistemine ait geniþ bir
sunum gerçekleþtirdi.
Gerçekleþtirilen sunumlarýn ardýndan
etkinlik katýlýmcýlarýn sorularýnýn
cevaplandýrýlmasý ile son buldu.
Sulucakarahöyük/KAPADOKYA
Cuma Onur ÞAHÝN
Niðde Halýcýlar Birliði Müdürü Bilgehan
Harmanþah, Çin gibi ucuz emeðin olduðu
ülkelerin dünya pazarýna sert girmesiyle
Kapadokya´ya özgü halýlar ve motiflerin
rafa kalktýðýný söyledi.
Son 20 yýldýr, endüstriyel halý sektörünün
geliþmesi, Çin ve Afganistan halýlarýn dünya
piyasasýna hakim olmasýyla birlikte
Niðde´de yapýlan el halýlarý yavaþ yavaþ
yok oluyor.
Niðde Halýcýlar Birliði Müdürü Bilgehan
Türkiye´nin peribacalarý, kaya kiliseleri
ve yer altý kent yerleþimleri ile en önemli
kültür turizm merkezlerinden biri olan
Kapadokya bölgesindeki tarihi ve turistik
merkezleri, bu yýlýn ilk üç aylýk döneminde
350 bin 532 turistin ziyaret ettiði bildirildi.
Bölgeye gelen yerli ve yabancý turist
sayýsý geçtiðimiz yýla göre artýþ gösterdi.
Nevþehir Valiliði'nden yapýlan açýklamaya
göre, Kapadokya bölgesinde Kültür ve
Turizm Bakanlýðý tarafýndan turizme açýk
Harmanþah yaptýðý açýklamada el halýsý
yavaþ yavaþ yok olduðunu nedeninin ise el
halýlarýn yapýmýn zahmetli olduðunu, yoðun
emek gerektirdiðini altýný çizdi. Müdür
Harmanþah "Niðde´ye özgü halýlarda
metrekareye 70-80 bin ilmik atýlýyor. 5
metrekarelik bir halýda yaklaþýk 400 bin
ilmik atýlýyor. El emeði, göz nuru yani
fabrikasyon halýlarýn çýkmasýyla el halýsý
yapýmý aþaðýlara düþmeye baþladý. Çin gibi
ucuz emeðin olduðu ülkelerin dünya
pazarýna sert girmesiyle Kapadokya´ya özgü
halýlar, motifler rafa kalktý. Bizim açtýðýmýz
kurslara, ekonomik gerekçelerden dolayý
ilgi yok! Gençler halý dokumak nedir
bilmiyor" dedi. 1995 yýlýnda Türkiye ile
bulundurulan Göreme Açýk Hava Müzesi
baþta olmak üzere Zelve, Açýksaray ve
Mustafapaþa örenyeri, Nevþehir, Ürgüp,
Hacýbektaþ Arkeoloji ve Etnoðrafya ve
Hacýbektaþ Veli Müzesi, Hacýbektaþ Atatürk
Evi, Çavuþin, Gülþehir St.Jean, Mustafapaþa
Constantin-Eleni, Karanlýk ve El Nazar
Kiliseleri ile Özkonak, Tatlarin, Kaymaklý
ve Derinkuyu yeraltý kentlerini bu yýlýn ilk
üç aylýk döneminde 350 bin 532 yerli ve
yabancý turistin ziyaret ettiði bildirildi.
Kapadokya bölgesindeki müze ve ören
yerlerini geçtiðimiz yýlýn ayný döneminde
262 bin 290 turist ziyaret etmiþti.
Avrupa Birliði arasýnda imzalanan Gümrük
Birliði Anlaþmasý´yla el sanatlarýnýn
anlaþmada eklenmediðini söyleyen
Harmanþah "Bu þekilde el emeði olan bu
sanatlar gümrüksüz AB´ye gitmekte, ayný
þekilde AB menþeli firmalar ki Almanya´da
bir halý fabrikasý yokken dünyanýn en büyük
halý ihraç eden ülkesi konumundadýr, bu
ülkeler Türkiye´ye gümrüksüz halý getirerek
el sanatlarýna büyük bir darbe vurmaktadýr"
diye konuþtu. Gelecek 10 yýlda el dokumasý
halýlarýn Niðde´de tarih olacaðýný belirten
Harmanþah "Kendisin özgü geometrik
þekilleriyle, lacivert ve kýrmýzý aðýrlýklý
Niðde Halý motiflerinin kurumumuz
tarafýndan korunmaktadýr" þeklinde konuþtu.
Ýnsan Kaynaklarý Yönetiminde Ýþten Çýkarma
Stratejileri" baþlýklý konferansý görüp de "Vay
canýna sahiden küçük Amerika olmuþuz!"
diyecek birçok safdil çýkabilirdi.
Bu oksimoron irisi baþlýklý konferans, 27
Nisan Cumartesi günü Boðaziçi Eðitim ve
Danýþmanlýk þirketi tarafýnda Sheraton Maslak
Oteli'nde düzenleniyordu.
Kapitalist iþ kültürünü Batý'dan arak tercüme
slogan ve metin düzeyinde doðrudan
pazarlayamaya pek meraklý Turkish eðitim ve
danýþmanlýk þirketlerimiz "iþten adam atma
stratejilerine de" el atmýþtý.
Genellikle iþletmenin SMS atarak "yarýn
iþe gelmeyin" ya da akþam servis otobüsünde
"iþ akdiniz feshedildi" açýklamasýndan ibaret
"mahalli iþten atma stratejilerimiz" programda
var mý bilmiyorduk!
Ama anlaþýlan "býrakýn kurumsal
stratejinizi biz yönetelim, insani deðerlerinizi
küçülterek finansal deðerlerinizi büyütürüz"
piyasasý "iþyerinizin logo ve kapýsý
kirlenmeden gayet maliyetsiz adam atýlýr"
konseptini müþteri vitrinine çýkartýyordu.
Ve devletimiz, Çalýþma Bakanlýðýmýz da bu
"ileri bilgi teknolojisi" fýþkýran 650 TL katýlým
ücretli konferansa iki üst düzey bürokratýyla
katýlýyordu.
Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakanlýðý
Çalýþma Genel Müdürü ve SGK il Müdür
Yardýmcýsý konuþmacýlar listesinin top iki
numaralarýydý.
Bu iki bürokratýmýz konferansta iþten
çýkarmayla ilgili "Yargýtay'ýn kararlarý
doðrultusundaki uygulamadaki sorunlar ve
çözümler" ve "Sosyal Güvenlik Hukuku'na
iliþkin sorunlar ve çözümler" konusunda taktik
bilgilerini iþ çevrelerine aktaracaklardý...
Dicle Üniversitesi’nde Hizbullahçý
olduklarý iddia edilen bir grubun
saldýrýlarýnýn ardýndan baþlayan olaylar
ülke genelindeki ünversitelere sýçradý. Orta
Doðu Teknik Üniversitesi (ODTÜ),
Ýstanbul Üniversitesi, Samsun 19 Mayýs
Ünversitesi ve Ege Üniversitesi’nde de
saldýrýlar yaþandý.
DÝCLE’DE 60 YARALI
Diyarbakýr’daki Dicle Üniversitesi
Ýlahiyat Fakültesi öðrencilerinin Kutlu
Doðum Haftasý nedeniyle daðýtmak
istedikleri bildiriler üzerine baþladýðý
belirtilen olaylarda, Hizbullahçý olduklarý
iddia edilen bir grup, Dicle
Üniversitesi’ndeki sol görüþlü öðrencilere
sopa ve býçaklarla saldýrdý. Silah
kullanýldýðý da iddia edilen laylarda, polisin
de müdahale etmesi sonucu 60 öðrenci
yaralandý.
ÝSTANBUL’DA ‘TEKBÝR’ SESLERÝ
Ýstanbul Üniversitesi’nde asýlan bir afiþe
ve masa açan öðrencilere gerici bir grup,
tekbir getirerek sopalarla saldýrdý. Bunun
ardýndan ardýndan bu kez polis Ýstanbul
Üniversitesi'ndeki solcu öðrencilere
müdahale etti. Öðrenciler, okuldan çýkmaya
zorlandý.
SAMSUN’DA MHP SALDIRDI
Samsun 19 Mayýs Üniversitesi’ndeki
saldýrýlarda ise bu defa Ülkü Ocaklarý
üyeleri rol aldý. Ülkü Ocaklarý’nýn açtýðý
“Türkiye Türklerin’dir” standý nedeniyle
baþlayan gerginliðin ardýndan Gençlik
Muhalefeti, Genç-Sen, Öðrenci Kolektifleri
ve Yurtsever Öðrenciler üyesi 40 öðrenci
gözaltýna alýndý.
ÝZMÝR’DE MHP-AKP ÝÞBÝRLÝÐÝ
Meclis’te liderlerinin sürekli atýþtýðý
AKP ve MHP üyelerinin birlikte yaptýklarý
etkinlikte gerginlik yaþandý. Olay þöyle
geliþti:
AKP’li öðrenciler Ege Üniversitesi’nde
toplu namaz çaðrýsý yaptý. Ülkü Ocaklarý
da Facebook’ta, bu davete destek çaðrýsý
yapan bir ileti paylaþtý. Ardýndan okulda
toplanan grup Edebiyat Fakültesi’nde toplu
namaz kýlmak isteyince gerginlik yaþandý.
***
Saldýranlar Hizbullahçý eþlik edenler
polis
Dicle Üniversitesi’nde 3 gün süren
olaylarýn bilançosu aðýr oldu. Olaylarda
60 öðrenci gözaltýna alýnýrken, 1’i aðýr 7
kiþi yaralandý. Olaylarýn tanýðý olan
öðrenciler, yaþadýklarýný gazetemize anlattý.
Ýsminin açýklanmasýný istemeyen
öðrencilerden M.G, “Yaþananlar karþýsýnda
þok olduk. Olaylar çýkmýþ ve polis
öðrencileri kantine kapatmýþtý. Kapýlar
kilitlenmiþti. Kantinde mahsur kaldýk.
Dýþarýya çýkmamýza izin verilmedi” dedi.
M.G, olayýn Ýlahiyat Fakültesi
öðrencilerinin Kutlu Doðum Haftasý
nedeniyle daðýtmak istedikleri bildiriler
üzerine çýktýðýný kaydetti.
‘SÝLAHLARI VARDI’
Dicle Üniversitesi öðrencilerinden S.M
ise þunlarý anlattý: “Ýlk olaylar Mimarlýk
Fakültesi’nde geliþti. 15 kiþilik bir grup
kafeteryaya geldi. DÜÖ-DER üyelerinin
açmýþ olduðu standýn orada bildiri daðýtmak
istedi. Yurtsever öðrenciler buna izin
vermedi. Bunun üzerine karþý gruptan biri
yumruk attý. Sonra olay kavgaya dönüþtü.
Sandalyeler uçuþtu. Ancak o grup oradan
ayrýldý.” Daha sonra o grubun kalabalýk
bir grupla polis eþliðinde geldiðini belirten
S.M, “Tekbir getiriyorlardý. ‘Kahrolsun
PKK’ þeklinde slogan atarak yürüdüler.
Oradaki öðrencilerde karþýlýk verdi.
Kargaþa çýktý. Bir iki öðrenci yaralandý.
Gelenlerin elinde sopa, býçak hatta
bazýlarýnda silah bile vardý” dedi. S.M,
þöyle devam etti: “ Öðrencilere
helikopterlerden gaz bombasý atýldý. Birinci
sýnýf öðrencisiyim ilk kez böyle bir þey
görüyorum. Saldýrýyý gerçekleþtirenler
Hizbullahçýlardý. Polis de onlara eþlik etti.
Okuldan ayrýlmak isteyen öðrencilerin
bindiði otobüslerin bile camlarý kýrýlýp
içeriye biber gazý atýldý. Bunu yapan da
polisti.”Kaynak:BirGün 12 Nisan 2013
Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ
daðýtýldý.
Bildiride, “Biz Allah yolunda cihat
etmiþ ve þehitlikle nasiplenmiþ önderimiz
Þeyh Muaz-El Hatip Taburu’nun askerleri
olarak Eset ve iþbirlikçilerine sesleniyoruz.
Kâfire destek vermeyin. Allah yolunda
olun. Yoksa baþýnýz bedeninizden Allah
yolunda kesilecektir. Sen Eset köpeðinin
salyasýnda abdest alan kâfir, Suriye kutsal
Sünni devletinin topraklarý sizin dökülen
kanlarýnýzla yunup arýnacak. Yüce Allah’ýn
kolumuza vereceði kudretle hepinizin sonu
yakýndýr” denildi.
Pir Sultan Abdal Derneði
öncülüðündeki Alevi dernekleri yasal iþlem
baþlatýlmasý için savcýlýða suç duyurusunda
bulundu.
“Özellikle Arap Alevi kesimini ve
gençlerini kýþkýrtmaya yönelik bazý
oyunlarýn tezgâhlandýðýný biliyoruz” diyen
CHP Adana Milletvekili Ümit Özgümüþ
þöyle konuþtu:
“Konu güvenlik güçlerimizin takibinde.
Bu aþamada tepki göstermek bu
provokasyonu tezgâhlayan alçaklarýn
amacýna hizmet edecektir. Tüm Alevi
kesimini ve özellikle gençlerimizi sakin
olmaya ve araþtýrmanýn sonucunu
beklemeye davet ediyorum.”
ÇALIÞMA BAKANLIÐI'NIN YÜKSEK
KATKILARI DEVRE DIÞI MI?
"Ýþe iade davalarý, taþeron iþçinin asýl
iþverenin iþçisi olduðu kararý, kýdem
tazminatsýz kapý önüne konma, gasp edilmiþ
sigorta primleri" gibi stratejik mevzular da
"paylaþým mý" yaþanacaktý.
Sendika Org'da haberin yayýnlanmasý ve
tepkilerin büyümesi üzerine Çalýþma Bakanlýðý
Çalýþma Genel Müdürü'nün isminin bilgisi
olmadan yazýldýðýný açýklayarak konferansa
katýlmayacaðýný bildirdi.
Konferansýn adý da acele "Ýnsan Kaynaklarý
Yönetiminde Ýþ Ýliþkilerinin SonlandýrýlmasýFesih" olarak deðiþtirildi.
Belli ki kapitalist arsýzlýk Batý'da týrmandýðý
son aþamada "iþten çýkartma uzmanlýðý" ve
"iþten çýkartma eðitimleri" icat edip, bu
sektörel hizmetlerini "hümanizma maskesiyle"
pazarlamasý ülkemizde de heyecan yaratmýþtý.
Sosyal duyarlýlýk abidesi, hizmet ödüllü,
"insan deðerdir" yazýlý plastik tabelalarýyla
mangalda kül býrakmayan sermaye çevreleri
hak ve hukuk gözetmeden "iþten attýklarý onca
yýllýk çalýþanlarýný" çevik kuvvet ya da kolluk
güçlerine gaz-cop-direniþ çadýrý yýkýmý gibi
þiddet içeren medyatik algýlarýný yönetme
derdine düþmüþlerdi...
Dolayýsýyla bu "alaturka yöntemlerden"
Ýnsan Kaynaklarý departman "bilimselliðinde"
daha ucuz emeði maliyetsiz istihdam ederken
"sessizce" sokaða insan atmanýn sosyal
psikolojik püf noktasýný öðreneceklerdi.
Üstelik bu organizasyonda vatandaþýn iþ
güvenliði, hak ve hukukunu gözetmekle ve
ulusal istihdamý artýrmakla görevli Çalýþma
Bakanlýðýnýn "veremeyeceði" katký da merak
konusu olmuþtu...
Kaynak:Akþam
Adana’da Alevilerin yaþadýðý
mahallelerde, cihat çaðrýsý yapan ve
“Suriye Devlet Baþkaný Esad’a destek
verenlerin baþýnýn gövdesinden
ayrýlacaðý” gibi tehditlerin yazýlý olduðu
bildiriler daðýtýldý.
Alevilerin yoðun olduðu Hadýrlý, Mýdýk,
Sucuzade, Havuzlubahçe, Mirzaçelebi gibi
mahallelerle kent merkezindeki Küçüksaat
kesiminde, “Muaz El Hatip Taburu”
imzasýyla önceki gün cihat çaðrýsý yapan,
tehdit ve hakaretlerin yer aladýðý bir bildiri
Þirketler ve onlarýn emrindeki hükümetler,
elbette pratik deðiþikliklerle yetinmediler.
Sonradan gelenler tarafýndan ‘bozulacak’ geçici
sistemler yerine yasalarla tarýmýn elini kolunu
baðlayarak çiftçiliði tükettiler
Adý, saný ve politik eðilimi fark etmez. Son
yirmi-otuz yýlda hangi hükümet gelirse gelsin,
önceliði tarýmýn piyasalaþtýrýlmasý ve çiftçilerin
güvencelerinin yok edilmesi oldu. Elbette, bütün
bu operasyonun arkasýnda uluslararasý gýda
þirketleri vardý
Talan yasalarý böyle çýkarýldý
Þimdiye kadar anlatýlanlardan da anlaþýlacaðý
gibi hükümetlerin þirket yanlýsý dýþ güdümlü
politikalarýyla, çiftçilerin tasfiyesinde belli bir
aþamaya gelindi. Bu politikalar her yýl en güçsüz
çiftçileri mesleðinden etmek üzere iþlemekteydi.
Sonunda sýra, þirketleri tarým ve gýdada tam
egemen kýlmaya gelmiþti. Bu amaçla
hükümet(ler) yaptýrýmlarýný sürdürmekte;
kanunlar, kararnameler, yönetmelikler
çýkarmaktadýr.
Birlikleri kýrýp geçirdiler
Tarýmsal Üretici Birlikleri Yasasý1 bu yasalardan
biriydi.
Þirketlerin karþýsýnda örgütsüz býrakýlan çiftçiler
örgütlensin diye yasa çýkarýyoruz yanýlsamasý
yaratmak için çýkarýlan Tarýmsal Üretici
Birlikleri Yasasý ile esasýnda çiftçilerin birlikte
davranmalarýný engellemektedir. Çünkü
çýkarýlan yasa;
• Birlik üyelerinin kolektif üretim yapmasýný
engelliyor,
• Tüm üyelerin Birliklere ortak olmasýný ancak
Birliklerin üyelerinin ürettiði ürünleri
iþleyebilecek sanayi tesisleri kurmasýný önlüyor,
• Birliklerin üreticilerin kullandýklarý girdilerin
(ilaç, gübre vb) iç veya dýþ piyasadan toptan
alýp üreticilere daðýtmasýný engelliyor,
• Üretici - tüketici iliþkisini kurup aracýlarý
ortadan kaldýrmayý saðlayamýyor,
• Çiftçiler adýna tek tek olmak kaydýyla sözleþme
imzalayabilmesini, ancak tüm üyeleri adýna
sözleþme imzalamasýný yasaklýyor.
• Birliklerin gelirlerinden üyelerine pay
daðýtýlmasýný engelliyor,
• Birliklere, tarýmla ilgili olan ve onaylanmýþ
uluslararasý sözleþmeleri aynen kabul etme ve
gereðini yapma zorunluluðu getiriyor.
Tarýmsal Üretici Birlikleri Yasasý; üreticilerin
birliðini tesis edici deðil, daðýtma maksatlý
çýkarýlmýþ bir yasa olarak orta yerde durmaktadýr.
ABD’den alýnma yasalar
Tarým Ürünleri Lisanslý Depoculuk Yasasý2
da bir baþkasýydý...
Lisanslý Depoculuk Yasasý ABD’den örnek
alýnmýþ bir yasadýr.3 Kaldý ki, ABD’de küçük
çiftçiliðin pek kalmadýðý, tarýmýn neredeyse
þirketleþtiði (þirketlerin eline geçtiði), gerçeði
orta yerde dururken, söz konusu yasanýn oradan
kopyalanmasý Türkiye tarýmý ve tarýmcýsýnýn
ihtiyaçlarýyla doðrudan çeliþmektedir. Bir baþka
gerçek de, yasanýn doðru bile kopyalanmamýþ
olmasýdýr. Lisanslý Depoculuk Yasasý’nýn,
ABD’de uygulanmasý ile Türkiye’de çýkarýlan
yasa farklýdýr.
Þöyle ki;
ABD’de Lisanslý Depoculuk Kurumu:
Çiftçinin/tarým þirketlerinin sorununu çözmeye
ve çiftçiye kazandýrmaya kurguludur. Çünkü
sýfýr faize yakýn kredi destekli, depo kirasý yok.
AKP hükümetinin çýkardýðý Lisanslý
Depoculuk Yasasý: Çiftçinin sorununu çözmeye
deðil, þirketlere kazandýrmaya kurguludur.
Çünkü ürüne karþýlýk çiftçiye ucuz kredi desteði
yok. Depo kirasý var. Bu yasa, depolarda
ürünlerini bekletme gücüne sahip toprak aðalarý
ile þirketlere yararlý. Küçük ve orta ölçekli
çiftçilerin zararýna bir yasa.4
Peþpeþe gelen yasalar
• Organik Tarým Yasasý5 Organik tarým
sertifikasý nasýl ürünlerin organik olduðuna dair
belge ise, Organik Tarým Yasasý da tarýmýn
þirketlere devir edilmesinin belgesidir. Þöyle
ki; yasa, organik tarým sertifikasýný verme
yetkisini devlet kuruluþlarýna deðil, çiftçilere
para karþýlýðýnda hizmet verecek olan þirketlere
vermiþtir. Oysa Tarým Bakanlýðý, 81 ilde Ýl Tarým
Müdürlüðü ve bütün ilçelerde Ýlçe Tarým
Müdürlüðü adý altýnda örgütlenmiþ yaygýn bir
yapýya sahip, onbinin üzerinde eleman
çalýþtýrmaktayken organik tarým sertifikasý
vermekte Tarým Bakanlýðý deðil, þirketler yetkili
kýlýnmýþtýr.
• Tarým Sigortasý Yasasý6 Tarým Sigortasý Yasasý
çýkartýlmýþ; mevzuatý çiftçileri deðil, sigorta
þirketlerini gözetecek, daha da zenginleþtirecek
þekilde düzenlemiþtir. Yasayla çiftçilerin
ödeyeceði sigorta priminin yüzde 50’sinin devlet
tarafýndan karþýlanmasý öngörülmüþ, fakat yasa
bu öngörüyle çýktýktan sonra sigorta þirketleri
prim oranlarýný devletin çiftçilere vereceði teþvik
oranýnda yükseltmiþtir.
• Tarým Kanunu7 Çiftçilere Gayri Safi Milli
Hasýla’nýn yüzde 1’in altýnda destekleme
yapýlmayacaðýný kanun maddesi haline getirmiþ.
Daha ilk yýlda kendi çýkarttýðý kanunu
uygulamamýþ, çiftçilere verilen destekler her
yýl yüzde 1’in altýnda kalmýþtýr. Tarým
Kanunu’nun çýktýðý yýldan bu yana hiçbir yýl
kanuna uygun bir destekleme
gerçekleþtirilmemiþtir. Tarým Kanunu’na göre
ödenmesi gereken 65.576 Milyon TL, ödenen
destekler 35.804 Milyon TL, çiftçiye eksik
ödenen miktar, 27. 919 Milyon TL.8
Odayý susturmak için
• Ziraat Odalarý Kanunu9 Ziraat Odalarý’na
üyelik aidatlarýný arttýrma yetkisi gibi “ufak
tefek”, “aðza bir parmak bal” misali denilecek
kazanýmlar saðladý. AKP hükümetinin çiftçiler
aleyhine, þirketlerin lehine çýkardýðý yasalarýn
yapýlmasý sürecinde odanýn sessiz kalmasýný
çiftçiler bu yasa ile odaya saðlanan “bir parmak
bala” yormaktadýr. Ziraat Odalarý Kanunu,
çiftçiler ile Ziraat odasýnýn zaten sýcak olmayan
iliþkilerinin daha fazla soðumasýna neden
olmuþtur.
• Toprak Koruma ve Arazi Kullaným Kanunu10
Birinci sýnýf tarým arazisi üzerine izinsiz
kurulmuþ olan sanayicilere af getirmenin
ötesinde bir iþlevi olmamýþtýr.
Tüccarý kollayan yasa
• Hal Yasasý da11 bir baþka sorun. Eski hal
yasasý da yeni hal yasasý da çiftçilerin ve
tüketicilerin ihtiyacý olan üretimden pazara
kadar uzanan sürece egemen kýlmayacak,
þirketleri sahip kýlacak. Çiftçilerin bin bir
güçlükle yetiþtirdiði ürünlerine hallerde bir tür
yok pahasýna el konuluyor. Çiftçilerin katma
deðerden yararlanmalarý hal yasasý ile
engellenmektedir. Harcadýklarý emeðin
karþýlýðýný alamadan, ürünlerini alan tüccarlar,
ayný ürünleri 4-5 bazen altý katý fiyatla
tüketicilere satabilmektedir. Yani düzenlemeler
çiftçilerin ürettiði ürünlerin katma deðerini
artýrmýyor. Aracýlara kazandýrýyor.
Yeni yasa ile belediyelere halleri devretme
yetkisi de verildi. Yani belediyeler isterlerse
halleri özelleþtirilebilecek. Hallerin
özelleþtirilmesi halinde þirketler, ürünün fiyatýný,
malýný satmaya getiren üretici/çiftçi deðil, satýn
alacak olan halin sahibi þirket belirleyecek. Hem
de tek baþýna! Belediyelere haftada bir gün
sadece üretici köylülerin ürünlerini getirip
satabilecekleri pazar yeri saðlamasýný öngörüyor.
Buna da belediyeler zorunlu tutulmuyor.
Bundan sonra bildik aracýlardan çok büyük
tarým ve gýda þirketleri daha da egemen olacak.
Pazarlarda köylülere yüzde 20 tezgah yeri
verecek. Yani köylülere, istedikleri gibi
ürünlerini özgür bir biçimde tüketiciyle
buluþturma hakký kýsýtlý olarak tanýnýyor.
Uygulama adil deðil. Baðýmlýlýðý daha da
pekiþtiren, üretici köylünün sýrtýndan sömürüyü
katmerleþtiren bir yasal düzenlemedir.
GDO nasýl engellenecek?
Þirketlerin isteði ile Ulusal Biyogüvenlik
Yasasý12 çýkarýldý. Oysa Ulusal Biyogüvenlik
Yasasý doða için anayasa niteliðinde olan bir
yasadýr. Ondan önce çýkarýlan Tohumculuk
Kanunu ise doðanýn anayasasýna uygun bir
kanun olarak çýkarýlmasý gereken bir kanundu.
Yani tohumculuk þirketlerinin bastýrmasýyla
Türkiye’de önce Tohumculuk Kanunu çýkarýldý
ardýndan Ulusal Biyogüvenlik Yasasý çýkartýldý.
Çýkarýlan Ulusal Biyogüvenlik Yasasý ile
hayvan besleme amaçlý GDO’lu yem ithalatýna
izin verildi. Oysa, tarým hayvan yetiþtiriciliðiyle
bitkisel üretimin birlikte yapýldýðý iþin adý olduðu
için GDO tarýmsal üretimde kullanýlmýyor deðil
kullanýlýyor demektir.
Hayvan yemi olarak kullanýlacak olan taneli
yemlerin, örneðin GDO’lu mýsýrýn çiftçiler
tarafýndan tohum olarak kullanýlmasýný
engellemek zordur. Hayvanlarýn yeminde
kullanýlan GDO’lu tohumlarýn hepsini
çiðneyemeyeceði için bir kýsmýnýn gübrelerle
birlikte toprakla buluþma riski vardýr. Ayrýca
çocuk mamasý hariç GDO’lu ürünlerle gýda
üretmek serbest býrakýldý.
Köyleri ortadan kaldýrdýlar
Hükümet, 13 yeni büyükþehir kurulmasýna
iliþkin13 kanun çýkarttý. Kanuna göre, 16 bin
200 köy mahalleye dönüþüyor. Kapatýlacak
belde sayýsý 1591 oluyor. Beldeler, sosyal,
ekonomik ve kültürel yapýsýyla aslýnda köydür.
Kapatýlacak beldeler de mahalleye
dönüþtürülecek köylere eklendiðinde yaklaþýk
20 bine yakýn köy tasfiye edilecek. Toplam köy
sayýsý 34.500’dür.
Bir baþka ifadeyle köylerin yüzde 47’si halka
sorulmadan ortadan kaldýrýlýyor. Kanunla
nüfusun yüzde 75’i (56 milyon kiþi) þehirli
yapýlýyor.
Kanunun gerekçesinde “etkin, etkili,
vatandaþ odaklý, katýlýmcý, saydam ve
olabildiðince yerel bir yönetim anlayýþý” vurgusu
var. Gerçekler öyle deðil. Gerçekler, AB’nin
kýrsal nüfusu yüzde 8-10 civarýna indirin
talebinin yerine getirilmesinin yanýnda kýrsalýn
rantçýlara açýlmasý ve sermayenin yeni birikim
alaný olarak görülmesidir. Kýrsal alanda
yapýlacak olan HES’ler, Termik Santraller,
(Rüzgar Enerji Santralleri-RES’ler ve Güneþ
Enerji Santralleri- GES’ler için yetkiyi merkezde
toplamak ve böylece hukuka çalým atarak,
muhalefeti devre dýþý býrakmak, ofsayta
düþürmektir.
Türkiye’deki köylerin yarýsý köylülükten
çýkaracak olan bu yasa ile köylülerin, ekonomik,
sosyal, siyasal ve en önemlisi de kültürel haklarý
ile birlikte üretme haklarý ellerinden alýnmýþ
olacak.
Kanuna göre;
Tarým ve hayvancýlýkla uðraþan, suyu bedava
kullanan, vergi muafiyetine sahip köyler;
belediye sýnýrlarýna alýndýktan sonra bu haklarýný
kaybedecek, köylü için hayat daha pahalý hale
gelecektir. Bu yeni alanlarda yasalar gereði
hayvancýlýk yapýlamayacaktýr. Köyde yaþayan
insanlarýn iktisadi faaliyeti kýsýtlanacak, kültürel
yaþamlarý erozyona uðrayacak.
Tarýma ve gýdaya þirketlerin egemen olmasý
için küçük ve orta ölçeðe sahip çiftçilerin ortadan
kaldýrýlmasý gerekmektedir. Kanunla toplam
köy sayýmýzýn yaklaþýk yarýsý mahalleye
dönüþmüþ olacak. Yani üretici köylü olan
çiftçiler tasfiye edilmiþ olacaktýr. Böylece küçük
ve orta ölçekli çiftçilere deðil küresel tarým ve
gýda þirketlerinin taleplerine yanýt verilmiþ
olacaktýr.
Kanun ile kente dahil edilecek olan köy
arazileri kýymetlenecek ancak bu ranttan köylü
herhangi bir pay alamayacaktýr. Üstelik baþka
yer gösterilerek veya kamulaþtýrma yoluyla
köylerinden sürülebilecek; yaþam alaný
üzerindeki haklarýný kaybedebileceklerdir.
Beldelerde ve köylerde yaþayan halka
sormadan bu yönetim birimlerinin tüzel
kiþiliklerini kaldýrmak demokratik deðildir. AK
Parti’nin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel
Baþkan Yardýmcýsý Menderes Türel: “Avrupa
Konseyi’nde (AK) 1989 senesinde imza
attýðýmýz yerel yönetim özerklik þartnamesi
gereðince yapýlmasý gerekenleri daha yeni
yapabiliyoruz” diyor. Evet, Avrupa Yerel
Yönetimler Özerklik Þartý’na imza atan ilk
ülkelerden biri Türkiye’dir. Ancak bu þart,
hizmetin halka en yakýn yönetim birimlerince
verilmesi ilkesi üzerine oturur. Köyler ve belde
belediyeleri, halkýn yönetime ulaþmasý ve
katýlmasý bakýmýndan en uygun yönetimlerdir.
Belde belediyelerinin dolayýsýyla yerel halkýn
yönetim/yönetme yetkisini ortadan kaldýrmak
yanlýþtýr, yapýlmasý gereken idari ve mali açýdan
güçlendirmektir. Ayrýca yerleþim yeri sýnýrlarý
içinde yaþayanlarýn ortak sorunlarýnýn nasýl
çözüleceðine, o sýnýrlar içinde yaþayanlarýn
karar vermesi en doðru ve demokratik olan
yöntemdir.
Toplumsal açýdan deðerlendirildiðinde bu
Kanun köylü ve özellikle küçük üreticiler için
yýkýcý sonuçlar doðuracaktýr.
Siyasi bakýmdan deðerlendirildiðinde bu
Kanun, köylü, iþçi, memur ve küçük üreticiyi,
küçük esnafý katýlýmcý demokrasiden tamamen
uzaklaþtýracak; bunun karþýsýnda küresel ve
ulusal büyük sermaye ile rantiyecileri
güçlendirecektir.
Özetle kanun, demokratik deðil, kâra odaklý
bir yönetim modelidir. Çiftçiliði ortadan
kaldýracak, tarým ve gýdaya þirketleri egemen
kýlacak anti demokratik bir toplum tahayyülüdür.
********************************
(1) Bkz. Resmi Gazete, 6 Temmuz 2004, sayý
25514.
(2) Bkz. Resmi Gazete, 17 Þubat 2005, sayý
25730.
(3) Tarým Ürünleri Lisanslý Depoculuk Kanunu
Tasarýsý’na Ýliþkin Ziraat Mühendisleri
Odasý’nýn Görüþleri - 11.06.2004
(4) Kaynak: “Her 50 Saniyede Bir Çiftçi Ýflas
Ediyor” Çiftçi Sendikalarý Konfederasyonu
Broþürü, 2007
(5) Bkz. Resmi Gazete, 13 Aralýk 2004, sayý
25659.
(6) Bkz. Resmi Gazete, 21 Haziran 2005, sayý
25852.
(7) 25.4.2006 tarih ve 26149 sayýlý Resmi Gazete
(8) Kaynak: TKB ve BÜMKO
(9) R.Gazete : Tarih : 23/5/1957,† Sayý : 9614
(10) Resmi Gazete, 21 Temmuz 2005, sayý
25880.
(11) 26 .3.2010 tarih ve 27533 sayýlý Resmi
Gazete
(12) 26.3.2010 tarih ve 27533 sayýlý Resmi
Gazete
(13) 6 Aralýk 2012 tarih, 6360 Sayýlý Kanun,
11.12.2012 tarih 28489 Sayýlý Resmi Gazete
Kaynak:Özgür Gündem