tam sayfa
Transkript
tam sayfa
02 18/02/201 1 Fantastik Filmler’de Sınır Yok! !f Istanbul’un Fantastik Filmler’i hayal gücünün sınırlarını zorluyor. Canlanan nesneler, acayip psikanaliz seansları, son animasyon teknolojileri, dünyayı işgale hazırlanan uzaylılar, uzayda hayat arayan insanlar... Tamamen iki farklı zevke hitap eden ama benzer uçukluktaki iki animasyon televizyondan sinemaya yolculuklarında !f izleyicileriyle buluşuyor. Kankalar’ın Lascarları, yaz tatillerini uyuşturucu satmanın en havalı iş olduğu, Paris’in gettolarından birinde geçiriyorlar. Bu özgün Fransız animasyonu abartılı 2D karakterleri 3D arka plan ve efektlerle birleştiriyor, üstüne de klasik hip hop şarkılarıyla dolu bir soundtrack ekliyor. Popüler bir televizyon dizisinden uyarlanan bir başka animasyon Gintama’da geleneksel ve futuristik bir Japonya iç içe geçiyor. Filmin kahramanı Gintoki Sakata savaşçı Samuray ruhunu kuşanarak, geçmişle gelecek arasında bir yerlerde uzaylı Amantolarla savaşıyor. El çizimi, 3D ve rotoskopun birleştiği bir başka animasyonda üç insan ve bir robot Mars’a doğru son hızla ilerliyorlar. Geoff Marslett’in yönettiği Mars’ta, Amerikalılar ve Avrupalılar kızıl gezegende varlığı keşfedilen yaşamın hakimiyeti için savaşıyorlar. Filmde sevginin dünyada, Mars’ta ya da aralarda bir yerlerde, hiç beklemediğimiz bir şekilde nasıl yeşerdiğini görüyoruz. Quentin Dupiex’nun yönettiği Lastik’te bir araba lastiği canlanıyor ve çevresindekilere dehşet saçıyor. Bir lastiği duş yaparken, kadınları dikizlerken ve televizyon izlerken görmek bulunmaz bir deneyim. İki fantastik film, bizleri beynin en karanlık yerlerine götürüyor ve bilinçaltının ne kadar eğlenceli olabileceğini gösteriyor. İngiliz yönetmen Nick Whitfield’ın ilk filmi İskeletlerin başrolündeki iki kafadar bir tür varoluş hayalet avcısı olarak, müşterilerinin “kirli çamaşırlarını” buluyor, sonra da içlerindeki şeytanlarla vedalaşmalarına yardımcı oluyorlar. Usta Çek yönetmen Jan Svankmajer’in Hayatta Kalmak filminin baş karakteri rüyasında gördüğü güzel kadını yeniden görebilmek için bir psikanaliste gidiyor. Bu sıradışı gizem öyküsünde yenilikçi animasyon teknolojileri rüya sahneleriyle bir araya geliyor. Birbirinden uçuk bu altı film, ‘fantastik’ sözcüğüne yepyeni bir boyut getiriyorlar. Yazan: EMRAH GÜLER Günün Söyleşisi: Sam Green Sam Green The Weather Underground başta olmak üzere, pek çok ödüllü belgeselin yönetmeni. Şimdi son projesi 4 Bölümde Ütopya için istanbul’da. Radikal ütopya fikrini radikal bir formatta sunmak üzere… !f’in ilk canlı sineması’na buyrun... Canlı sinema ne demek? Belgesel bir film ama içinde canlı öğeler var. Ben anlatıcıyım. Bilgisayardan görseller seçiyorum. Yine bir grup aynı anda filmin müziklerini canlı çalıyor. Pek çok açıdan bildiğimiz film ama her defasında biraz değişiyor. Bir jazz parçası gibi. Her seferinde biraz daha uzun, biraz daha kısa olabilir. Performans da diyebilirsiniz. Ben bazen fantazi dersi diyorum. Janrlar arası tuhaf bir parça. Neden canlı yapmak istediniz bu projeyi? Bugün film yapıyorsanız, pek çok kişinin filmleri evde bilgisayarlarında, bir yandan e-postalarını kontrol ederken izlediği gerçeğini kabul etmeniz gerekiyor. Ütopya hakkında bir film, insanların birlikte izlemesi gereken bir şey gibi geldi bana. Ütopya hemen her zaman kollektif bir deneyimdir. Bu filmi görmek için de insanların gelmeleri gerekiyor. Ütopya sizin için ne anlama geliyor? Herkesin birbirini sevdiği, iyi bir işte çalıştığı mükemmel bir dünya değil. Ütopyanın temsil ettiği fikri seviyorum: Bugünden radikal olarak daha farklı ve daha iyi bir şeyi hayal edebilmek. Bugün dünyada, ya da biz batıda şunu kabul etme noktasına geldik: Hepsi bu. Pazar ekonomisi, demokrasi, adilimsi bir toplum – aynı zamanda pek çok kişinin dibe vurduğu bir toplum – hayal edebileceğimiz maksimum. Bana gore bu trajedi. Her şey çok daha iyi olabilir. Her şeyi daha iyi kılacak araçlara sahibiz. Gelecek için biraz yaratıcılık ve umut tetiklemek. Benim için ütopya bu. Belgeselcilik nereye gidiyor? Belgeselcilik gerçekten açılıyor. Artık kurgu ile gerçek arsındaki sınır çok daha flu. Yeni ve heyecan verici formatlar, dünyanın artık çok daha tuhaf, değişken, karmaşık olduğu gerçeğini yansıtıyor. Neyin nasıl doğru olduğunu bilmek, eskiye gore çok daha çetrefilli. Belgeselcilik için müthiş bir zaman. Ayrıca belgesel nedir? Biri YouTube’a bir şey koyuyor. Belgesel mi değil mi kimbilir ama gerçek. Benim için belgeselcilik formdan ziyade, gerçekliğin deneyimiyle ilgili. Fitaş IV: 19.30 Temmuz / Toprak / Zeynep Sinemanın geleceği: Bir !f Köşesi: Bu yıl kararlıyız, sizi interaktif yapacağız! Festival merkezimizdeki !f köşemize buyrun, bilgisayarların başına geçin ve National Film Board ve Submarine Interactive’in yapımlarına dokunun, değiştirin. Anlatıyı nasıl istiyorsanız öyle yönlendirin. Sinemanın geleceğinin parçası olun.