Gazeteyi okumak için tıklayınız
Transkript
Gazeteyi okumak için tıklayınız
Bunu siz yapın !!!! VAKFA ÇAĞRI.. Şarkikaraağaç’ta KYK ait bina yenisi yapılacak olması dolayısıyla yıkıldı. Yenisi ne zaman yapılacak belli değil. Şarkikaraağaç kültür ve Kalkınma Vakfının İlçemizde bulunan 3 katlı binasının Vakıf tarafından işletilmesi bu açığımızı bir nebze giderecektir. BİZ DİYORUZ Kİ … Vakfımız bu binayı “Kız öğrenci yurdu” adı altında hızlı bir şekilde revizyona sokarak yurt yapmalı ve bunu özellikle imkanı kısıtlı aile çocukları başta olmak üzere kız öğrencilere tahsis edilmeli. Birlik Olalım Güzel Söz Ham düşünceleri, ancak akıl pişirir. (Firdevsi) DUYURU ISPARTAM İlçemiz için “Şarkikaraağaç albümü” hazırlanmaktadır. Geçmişe ait ellerinde tarihi fotoğrafları olan ve bunları albüme koydurtmak isteyen bütün hemşehrilerimiz “ispartamgazetesi32@hotmail.com” adresimize yazdıkları taktirde kendileri ile iletişim kurulacaktır. UNUTMAYIN Dernek yayınorganıdır . YYıı l :7 : 7 Ağ A ğ u s t os 2 0 1 5 ISPARTAM Belediye Başkanına açık çağrı... Bu yıl 7-8-9 Ağustos’ta yapılacak helva bayramında, İsa ÇA R KA C I ONLAR,BULUNDUKLARI YERLERDE ŞA RK İKA RA AĞA Ç’ I YAŞ AD I VE YA ŞA TTI ... Gerek Devletimizde gerekse iş dünyasında Şarkikaraağaç’lı olarak hizmet veren,başarılara imza atan kurumların en yükseğine kadar çıkıp görevlerini yapan onlarca büyüğümüzden sadece bir kaçını yazdığımız değerli hemşehrilerimizi Helva bayramına davet etmeyi unutmayın. İsmail AKINALTUĞ İsmail ÖZGÜMÜŞ Bekir YALÇINKAYA Prof.Dr.Rasih DEMİRCİ Fahrettin BİLGİÇ Yılmaz KOÇAK Prof.Dr.Fatih AĞALAR Mehmet TOMBUL (Daire Başk.) M.Ali TOMBUL (Uzman) Yı lmaz ÇİMEN Atilla YAMAN Dr.Mehmet KARATAŞ Tefik BİLGİN Ramazan Yaman TAŞAN Yılmaz KARADEM Hasan ÇELİK Prof.Dr.M.Ali AKKUŞ Galip EROĞLU Av.Ali TANYILDIZ 2 Yıl:7 Ağustos 2015 ISPARTAM Haksızlığa baş kaldırmayanlar, onlardan gelecek her kötülüğe katlanmalıdırlar. (Hz. Ali (r.a)) Gecenin ne kadar uzun olduğunu ancak hastalar bilir. (Sadi) BİZİM ÖĞRETMENİMİZ MEHMET ZENGİN. Yazan:Em.Öğrt.Mehmet ZENGİN Devam edecek Sağlıklı yaşam HER KALEMDEN SİZLERE, ÖNERİLERİ. Dr.R.Minci KIVRAK GÜNESIN YARARLARI VE ZARARLARI. Normal şartlarda metabolizma denilen, vucuttaki kimyasal olaylar sonucu gelişen enerji ile vucut ısısı oluşur. Metabolizma ise vucudun beden hareketleri ile orantılı olarak artar. Vucut, solunum ve terleme gibi faaliyetlerle bu ısıyı 36 santigrad derece dolaylarında tutmaya çalışır. Sıcak havada artan terleme ile vucut ısısı normale düşürülmeye çalışılır. Havaların çok ısındığı dönemlerde artan terlemeye rağmen vucudun ısı kaybı yeterli olamamaktadır. Hava sıcaklığı yanında rutubetin artması, terin buharlaşmasını engellediğinden ısı kaybını daha da azaltır. Yani sıcaklığın artması ile birlikte havanın nem oranının artması vucutta ısı birikimine, bu da ısı artışına bağlı hastalıkların gelişmesine neden olur. Bu arada terle su ve tuz gibi bazı maddelerin kaybı vebunun yerine koyulamaması hastalık tablosunu ağırlaştırır. Cilt yanıkları, cilt kanserleri, katarakt, sıcak bunalımı (sıcak yorgunluğu, sıcak bitkinliği) ve sıcak çarpması güneşin ultraviyole ışınları, sıcak ve artmış nem oranı nedeniyle gelişen en önemli hastalıklardır. Güneşe ve ultraviyole ışınlarına bağlı cilt yanıkları sık olarak görülmektedir. Beyaz tenli ve cildi ince kişilerde, esmer ve kalın ciltli kişilere göre güneşin zararları daha fazla olur. Ciddi yanıklar için mutlaka bir sağlık yardımı alınmalıdır. Bunun dışında ultraviyole ışınlarına bağlı olararak cilt kanseri, ve katarakt gibi ciddi hastalıklar da gelişebilir. Sıcak bunalımı (yorgunluğu, bitkinliği) sıcak ve nem oranı yüksek ortamda uzun süre kalan veya egzersiz yapan kişilerde görülür. Belirtileri halsizlik, bitkinlik, baş dönmesi, bulantı, bazen kusma, cildin nemli, soğuk ve soluk olması, alın ve yüzde terleme, solunum sayısında artma şeklindedir. Sıcak yorgunluğu olan hasta serin bir yere alınmalı, kusması yoksa ve içebiliyorsa birkaç yudum soğuk su içirilmeli, üzerindeki elbisleri çıkarılıp başı ve vucudu ıslak bir süngerle veya bezle ıslatılmalıdır. Hasta düzelmiyor ve durumu kötüye gidiyorsa bir sağlık merkezine götürülmelidir. Sıcak çarpması da sıcak ve rutubetli ortamda uzun süre kalındığında veya ağır iş veya spor yapıldığında oluşur fakat, sıcak bunalımı kadar çok sık görülmez. Belirtileri yüksek ateş, çarpıntı, sık ve yüzeyel solunum, ciltte sıcaklık, kuruluk ve kırmızılık, hastanın hareketlerinde azalma veya garip davranışlar, şiddetli başağrısı yakınması, bulantı , kusma ve tedavi edilmeyen hastalarda şuur kaybı şeklindedir. Nadir de olsa ölüm görülebilir. Sıcak çarpması düşünülen bir hasta serin bir yere yatırılmalı, bütün giysileri çıkarılmalı, başı ve vucuduna (özellikle vucudun koltuk altı, kasıklar gibi kıvrım yerlerine) buzlu su ile ıslatılmış kompresler koyulmalı ve bunlar sık sık değiştirilmeli, varsa, hasta bir ventilatör veya bir yelpaze ile havalandırılmalı, kusması yok ve içebiliyorsa soğuk su içirilmeli ve en kısa zamanda bir sağlık merkezine götürülmelidir. GÜNEŞTEN KORUNMA Sıcak, rutubet ve ultraviyole ışınlarının zararlı etkilerinden korunmak için güneş altında özellikle sıcağın yoğun olduğu dönemlerde (saat 11.00 - 16.00 arası) uzun süre kalmamalı, gölge tercih edilmelidir. Güneş şemsiyesi gibi gölgeliklerin altında otururken de kum ve denizden yansıyan ultraviyole ışıkları önemli miktarda zarar verebileceği için dikkatli olmalıdır. Baş, şapka ile kapatılmalı, pamuklu (sentetik karışık giysiler su kaybını engeller) beyaz veya açık renkli, ince ve hafif giysiler giyilmeli, gözlerin korunması için güneş gözlüğü takılmalıdır. İnce, pamuklu kumaşlar, tişörtler ve suni ipekten yapılmış ürünler ışığı daha fazla geçirir. Bu giysiler giyilmeden önce güneş koruyucular kullanılmalıdır. Vücudunuzu mümkün olduğu kadar çok örtebilen bol ve açık renkli, uzun kollu tişört, pantolon ve elbiseleri tercih edin. Güneş ışınlarının yüzde 99-100’ünü engelleyebilen ultroviyole koruyuculu güneş gözlüklerini kullanın. Çünkü bu tür güneş gözlükleri katarakta ve gözde hasara neden olan zararlı ışınları azaltır. Koruyucu yağlar ve kremler güneşe çıkmadan yarım saat kadar önce sürülmeli ve her 2 saatte bir ve yüzdükten sonra tekrarlanmalıdır. Fakat bilinmelidir ki, giysilerin yararı koruyucu yağlardan çok daha fazladır. Sıcak ve rutubetin yoğun olduğu saatlerde ağır işler ve sporlar yapılmamalı, bu gibi faaliyetler serin saatlere alınmalıdır. Mutlaka ihtiyacın üzerinde sıvı içilmelidir. İdrarın azalması ve koyulaşması su ihtiyacı olduğunun belirtisidir. Bu gibi ortamlarda herkesin yanında içecek su mutlaka bulunmalıdır. Alkol ve kafein idrar artışı ve sıvı kaybı yaptığı için sıcak saatlerde içilmemelidir ÖZEL RİSK GRUPLARI Özellikle yaşlılar ile kalp ve tansiyon hastaları, çocuklar, hamileler, aşırı kilolu kişiler, kanser hastaları ile kemoterapi görenlerin güneşten korunma yöntemleri konusunda çok diikkatli olmaları gerekmektedir. Ağır efor harcamaktan kaçınmalı, kapalı ve havasız yerlerde de uzun süre kalınmamalıdır. Güneş ışınlarının etkisinin güçlü olduğu 11.00-16.00 saatleri arasında güneş ışınlarından kaçınılmalı ve bu saatlerde uzun süre güneş altında kalınmamalı. Sık sık ılık suyla duş yapılmalı. Açık, renkli bol giysiler giyilmeli ve geniş kenarlı şapka takılmalıdır. Güneşlenmeden veya güneşe çıkmadan önce cilde uygun koruyucu bir güneş kremi sürülmeli. Güneşlenme sonrasında oluşabilecek güneş yanıklarında kesinlikle yoğurt ve benzeri maddeler sürülmemeli, bu durumda soğuk kompres uygulaması yapılmalı. Gözlerde ağrılı kızarıklıklar olması durumunda soğuk kompres yapılmalı ve bir hekime başvurulmalı. Sıcak çarpmalarında kişiler önce serin ve gölge bir yere alınmalı, vücudundaki sıkı giysiler çıkarılarak başı ve vücudu ıslatılmak suretiyle serinletilmelidir. Bilinç bulanıklığı olan hastalar hemen en yakın sağlık kuruluşuna götürülmelidir. 3 Cevizi kırıp özüne inemeyen, hepsini kabuk zanneder. (İmam Gazali) B e y ş e h i r G ö l ü n d e A v S a h a l a r ı DÜÞÜNCE Þükrü B. KAPLAN Genişledi Yýl:7 Ağustos 2015 ISPARTAM Tarih değil, hatalar tekerrür ediyor. (Abdulhamid Han) MEZARLIKLAR T ür k iy e’ nin e n b ü y ük ta t lı s u g ölü o lan Be y ş e hir Gö lü' nd e am a tö r a v c ılık y a p ılab ile c e k.. İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü tarafından belirlenen amatör olta balıkçılarının avlanabilecekleri sahaların KAOBDER ve üyelerinin yapmış olduğu başvuru üzerine artırılıp genişlemek üzere yeniden tespit edildi. Beyşehir ve Hüyük ile Isparta'nın Şarkikaraağaç ve Yenişarbademli olmak üzere 4 ilçeye sahili olan Beyşehir Gölü'ndeki bazı adaların olta balıkçılığına açılması için yapılan müracaatın uygun görülmediği ve adalarda halen bu yasağın devam ettiği, kurallara uymayanların tespit edilmesi halinde idari para cezası yaptırımları ile karşı karşıya kalınabileceği uyarısında bulunulurken, 1 Temmuz 2015 tarihi itibariyle Beyşehir Gölü'nde sportif amatör olta balıkçılığına izin verilen bölgeler şöyle belirtildi: Beyşehir Eşrefoğlu Köprüsü-Atapark arası, Yeşildağ Sapçaburun (İskele) mesire alanı, Yörükoğlu harımı-Ergenli (Dirgen'in yeri) arası, Gölkonak iskele mevkii, Yenişarbademli-Şarkikaraağaç yolu üzeri Kızılkise piknik alanı, Pereme mevkii-Sulak (Cennet) arası, Hüyük Budak Mahallesi Aliçarası mevkiinden, Köyaltı-Soğla mevkiine kadar, Beyşehir Akburun Mahallesi'nde Çetin'in Burnu mevkii, Sarıgöz deresinin göle döküldüğü alanlar. Beyşehir Gölü kıyılarında, daha önce sportif amatör olta balıkçılığı sadece Beyşehir Eşrefoğlu Köprüsü ile Karaburun ve Isparta bölgesinde Pereme (Cennet) mevkisinde yapılabiliyordu. Yeni düzenleme ile Türkiye'nin en büyük tatlı su gölündeki amatör balıkçılık av sahasının genişlemesi olta tutkunlarını sevindirdi. Beyşehir Gölü'nde amatör balıkçılığa izin verilen bölgelerde yapılabilecek sportif olta avcılığı sadece su ürünleri avının serbest olduğu 9 aylık dönemde yapılabilecek... Konya-Beyşehir arasını bölünmüş yol olarak bu yıl sonunda trafiğe açılıyor Komşu ilçe Beyşehir’i ziyaret eden Karayolları Genel Müdürü Cahit Turhan, "Konya-Beyşehir arasını bölünmüş yol olarak bu yıl sonunda trafiğe açmayı hedefli yoruz" dedi. Bu kesimin, topoğrafyası, jeolojik yapısı ve çevre şartları bakımından zor bir kesim olduğuna vurgu yapan Turhan, buna rağmen bu yıl sonunda yolun bölünmüş olarak tamamını trafiğe açma hedeflerinin olduğunu söyledi. Turhan, "Eğer öngörmediğimiz bir mani olmazsa, Konya-Beyşehir arasını bölünmüş olarak bu yıl sonunda trafiğe açmayı hedefliyoruz" diye konuştu. Turhan,"Beyşehir'in, Isparta, Doğanhisar ve Seydişehir istikametindeki yollarda da iyileştirme çalışmalarımız sürüyor. Bununla ilgili de bu yılki hedeflerimizde; Doğanhisar yolunun Ankara-Konya, Konya-Afyonkarahisar yolu bağlantısında çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Hüyük üzerinden Isparta Beyşehir-Şarkikaraağaç yolu çalışmaları devam ediyor. Yine Beyşehir-Şarkikaraağaç sahil yolundaki proje çalışmalarımız mesafe aldı, o da önümüzdeki yatırım döneminde ihalesini yapacağımız projelerimizden biri. Daha ekonomik, daha güvenli bir ulaşım sağlamak amacıyla bu hizmetlerimizi yürütüyoruz."diye sözlerine ekledi. Pİ- AN ALİTİK DE RS HANESİN DE N BÜYÜK BAŞ ARI.. İlçemizdeki Pi Analitik Dershanesi 2014-2015 eğitim öğretim yılında 8.sınıf ta okuttuğu 50 öğrencinin 25 tanesi TEOG sınavında fen lisesine girebilecek puanı aldı. İlçede TEOG’ ta ilk 3 sıra ve ilk 10 sıranın 8 tanesi Pi Analitik dershanesi öğrencisi oldu.. İki öğrenciden birini fen lisesine yerleştiren dershane aynı başarıyı Osmanlı Koleji ile de yakala mayı hedefliyor. KYK BİNASI YIKIMINA BAŞLANDI... Şarkikaraağaç’ta çürük raporu verilen Yüksek Öğrenim ve Kredi ve Yurtlar Kurumuna ait bina 2 yıl önce kapatılmıştı. Çürük Raporu verilen binanın yıkımına başlandı.. Bilindiği üzere KYK’nun olmayışı ilçemizde büyük bir eksiklik olarak görülüyordu. Sevgili dostlarf malumunuz hayırlı 3 aylardayız.Duygularımızın ve maneviyatımızın yükseldiği aylar. Bu aylarda Yüce Allah’a olan görevlerimiz yanında birde ölenle rimizi hatırlamak,İhtiyaç sahipleri ne yardım eli uzatmak vb.şeyler kaplar tüm benliğimizi. Ölülerimizi hatırlamakta ziyaret de bunlardan biri Aslına bakarsanız Mezar kelimesi ürkütücüdür. İnançsız veya inançlı bir insan olmanız bu gerçeği değiştirmez. İnançsız bir insan için mezar meçhul bir âlemdir. Belki yok olmanın adıdır. Belki toprağa karışıp sonsuza doğru yol almaktır. İnançsız bir insan bu nedenle mezardan ürker. Haksız da değildir. Dediği gibiyse, yok olup gidecek. Bu dünyada ne yaptıysa ona kâr kalacak. Aslında yaptığı da kâr kalmıyor ki... Çünkü en güzel zevkler, hazlar, tatminden sonra sonra bir hiçe dönüşür. Neticede inançsız insanın ileri gitse, geriye dönse varacağı yer aynıdır. Ona göre hiçten geldi hiçe gidecek. Elbette mezardan ürkecek. Her ne kadar ölümü, normal bir süreç olarak görse de, sonunda her şeyden ve herkesten ayrılıp soğuk bir toprağa uzatılacak ve üstü kapanacak. O, orada kalacak ötekiler ise işlerinin başına dönecekler. O ne kadar yaşayabilse bunu kâr sayar. Mümin için de mezar ürkütücüdür. Ölüm soğuktur. O, çok iyi mümin olsa bile bu hakikat değişmez. Ancak inançsız bir insanın korkusu ile müminin korkusu arasında çok önemli farklar vardır. Mümin ölümden ve mezardan ürker, çünkü gerçek bir kulluk yapıp yapmadığını bilememektedir. Yüce Allah'ın huzuruna nasıl bir halde çıkacağını kestireme mek tedir. İşte bunun ürküntüsü ve endişesi vardır. Ya mahcup olsa ya Yüce Allah'ın hoşnutsuz luğuyla karşılaşsa ne yapacak. Mümin bunun için ölümden, daha doğrusu ölüm sonrası hesaptan korkar. Bu korku, bu mahcubiyet sağlıklı bir imanın işaretidir. Diyeceksiniz ki, iyi ama kitaplarda büyük insanların ölümü özledikleri, ölümü gerdek gecesi gördükleri, bir kısmının ölüme "merhaba, beklenen davetçi hoş geldin" diye seslendikleri yazılıdır. Bu bir çelişki değil mi? Hayır, çelişki değil. Zira bu hal onların Allah'a karşı besledikleri hüsnü zann'ın, sözlerine bir yansımasıdır, ümitleridir. Yüce Rabbin kendilerine iyi muamele edeceği beklentisidir. Çünkü aynı insanların hayatı incelendiğinde çok hassas bir hesap duygusu içinde olduklarını görme niz mümkündür. Hz. Peygamber (s.a.v.) bir gün Medine mezarlığından geçtiğinde bir an duraksamış ve sonra yanındaki sahabesine -İbni Abbas (r.a.)- bana bir yaş dal getir mezara dikeyim diye buyurmuştur. Gerekçesini de şöyle açıklamıştır; "Buradakilerden biri söz getirip götürmekten azap görmektedir. Ötekisi ise küçük abdestin sıçrıntısından sakınmadığı için azab görmektedir. Bu yaş dal Yüce Allah'ı andıkça onların azabı hafifler diye ümit ediyorum." Bu vesileyle Mubarek Ramazan Bayramınızı tebrik ediyorum. 4 BİZİM KARA AĞAC DA 1904’TE RUM NÜFUS VAR MI YOK MU? Vefatından birkaç ay önce Şarkî SÖZÜMÜZ Kara Ağaclılar Vakfı’nda Rahmetli Tevfik Şatıroğlu’yla sohbet ederken bir ara O’ ‘bizim ilçede hiç Yıl: 5 Sayı: 71 Tarih: Ağustos 2015 ISPARTAM Dünü ve Bugünü İle Başbakanlık Osmanlı ve Tapu Kadastro Arşivlerinden Nefsi Kara Ağac ve Karyeleri Karye-i Salur Defter Sıra No:185/410 Bu köy de Oğuz Han’ın beşinci oğlu Dağ Han oğlu Salur Han’ın neslinden almış bir boy adıdır. Tımarları Mustafa, Hasan ve Erişdi olan Salur’un Onkunu Uçkuş ‘Nereye varsa kılıç ve çomağı ile iş görür’ manâsındadır. Ebu’l Gâzi Bahadır Han’ın ‘Şecere-i Terakeme’ isimli eserine göre ise Salur boyunun onkunu Kartal’dır. Yine bazı kaynaklarda Salgur/Salur, Kars ve Erzurum Hâkimi Salur Kazan Han sülâlesi, Sivas-Kayseri Hükümdarı âlim ve şair Kadı Burhaneddin Ahmed ve Devleti, Fars Ataegleri, Salgurlular, Horasan’daki Teke Yomud ve Sarık Türkmenleri’nin çoğu bu boydandır. Salur boyu, Oğuz Kağan Destanı’na göre Oğuzlar’ın 24 boyundan biri, Kaşgarlı Mahmud’a göre ise Divan-ı Lügati’t-Türk’deki yirmi iki Oğuz bölüğünden beşincisi; رُغلَاص Salgur’lardır. (103) Bu boyların Üçoklar kolundan (sol kolundan) Oğuz Kağan’ın oğlu DağHan’ın soyundan geldikleri kabul edilir. Salur kelimesi ‘Kılıç sallayan’ anlamında kullanılmıştır. Bu soydan gelenlerden bir grub İskilip’te Salur köyünü kuranlar ve günümüzde Salur soyadını taşıyanlardır. Çağdaş Türkmenler’in kökeni Salır (104) boyu Türkmenistan, Özbekistan, Afganistan, Irak ve İran’da ve aynı kökden olan Çin’deki Salar uyruğu Rum yokmuş’ diyor.. Var diyorum ve 1881/82-1883 Osmanlı Genel Nüfusu’ndaki Isparta geneli şu hususlara dikkat çekiyorum; “İldeki 21561 Müslüman Kadın-Erkek nüfusa karşılık Rum 4524 ve Ermeni 319’dur. Uluborlu ve Eğirdir’de Rum ve Emeni nüfus ağırlıktadır. Yalvac ve Kara Ağac’da hiç yoktur. Kara Ağac’ın 1831’deki az nüfusu 4.987 iken 1883’de bu 20.177’e çıkıyor. 1914 sayımında ise 15. Bölge Konya’ya bağlı Kara Ağac 51 köyüyle birlikte 25.743 nüfusludur ve 10 nüfus Rum vardır.” Prof. Kemal H.Karpat, Osmanlı Devleti Nüfusu, s. 380-381 ŞARKÎ KARA AĞAC Hamideli’nde Türkmen Soyumuz KARA AĞAC Kitabından Salur (105) boyundan gelmektedir. Salur boyu kendi arasında sekiz oymaklara ayrılmaktadır. Bunlar: Usta, Yomut, Hızır, Karamanlı Akkoyunlu (Akçakoyunlu), Ulutepe, Güneş, Kara ve Bekevül isimli dört cema’âtli Ersarı (Aksarıklı); Karakoyunlu (Karacakoyunlu), Kuloğulları (Tekeoğlu, Tekeloğlu, Tekelioğlu), Burgaz, Akseki, Bahşı (Bahşiş), Karaca, Karatekeli, Alseki, Aziz (Aziziye Kınalı Yörükleri), Daş (Taş), Dongüç (Tongüç), Ayak (Kızılayak), Ötemiş (Ödemiş), Mırış, Tutamış, Karaahmet, Toktamış, Tufaz, Gökçe ve Saçmaz’dır. Böylesine zengin bir boy olan Salurlular’ın yadigârı bir köy de ilçemiz Şarkî Kara Ağac’da bulunmaktadır ve bu Salur, zamanın Kara Ağac’ının en fazla tarlası ve hasılatıyla dikkati çeken karyesidir. Burada özellikle ifade edelim ki Isparta bölgesindeki Eğirdür’de Hâmidoğulları Beyliği’nin istiklâlini ilân eden Hâmid Bey, Salur boyunun sekiz oymağı içinde yer alan Yomudlar’ın neslindendir. Karye-i Sürtme Defter Sıra No: 186/411 Sürtme de, Fakihler ve Armudlu’da olduğu gibi Mustafa’nın zeâ’metidir. Beyşehir Gölü’nün kuzeybatı yakasındaki bir dağın yüksek eteğinde kurulmuştur. Kara Ağac’ın en eski karyelerinden birisi olmasına rağmen uzun yıllar bir çiftlik, hattâ bir mezra’a gibi iskân olunmuş yerdir. 1831 OSMANLI GENEL NÜFUS SAYIMINA GÖRE Hâne 4 Numro 8: Orta boylu, kara sakallı tüccar Abdülbâki veled-i Hâcı Mustafa, 40 Numro 9: Oğlu orta boylu, ter bıyıklı Mustafa, sin 25 Numro 10: Redif, diğer oğlu orta boylu, şab-ı emred Ömer, sin 22 Hâne 5 Numro 11: Orta boylu, aksakallı tüccar Molla İsmail veled-i Hocacıoğlu İbrahim, sin 58 Numro 12: Oğlu orta boylu, kara bıyıklı İbrahim, sin 25 Numro 13: Diğer oğlu uzun boylu, ter bıyıklı Hasan, sin 22 Hâne 6 Numro 14: Orta boylu, kır sakallı tüccar Molla Mehmed veled-i Kavakoğlu Ali, sin 57 Numro 15: Oğlu Mehmed Emin, sin 7 Numro 16: Dİğer oğlu sabi Ali, sin 5 Numro 17: Öveyoğlu Mustafa veled-i Mehmed Ali, sin 12 Hâne 7 Numro 18: Orta boylu, kara sakallı çiftçi Veli veled-i Mustafa oğlu Murad, 38 Numro 19: Oğlu şab-ı emred Mustafa, 13 VARAK 24 Hâne 8 Numro 20: Orta boylu, kara sakallı Abdurrahman vld. Muradoğlu Mustafa, 35 Numro 21: Oğlu Hasarı, sin 8 Numro 22: Diğer oğlu Mustafa, sin 3 Hâne 9 Numro 23: Orta boylu, kara sakallı halvacı İsmail veled-i Salamurcuoğlu Ahmed, sin 40 Numro 24: Oğlu sabi Ahmed, sin 6 Hâne 10 Numro 25: Orta boylu, kara bıyıklı halvacı Ahmed veled-i Salamurcuoğlu Ahmed, sin 30 Hâne 11 Numro 26: Orta boylu, aksakallı Hazırlayan Gazeteci-Yazar Bekir YALÇINKAYA Yakın tarihimize kadar yerleşim yeri olarak ikâmete açık kalan Sürtme 20. asırda çiftlik hâlinde iken, halkının Yeniköy, Çeltek ve Armudlu gibi yakın köylere göç etmesiyle tamamen meskûnluğu silinen bir yer olmuştur. Sürtmenin en son müdavim meskûnlarından bir kaçı Danacılar, Karaoğlanlar, Mevlüt Taşlar, Arabın Hasanlar ve Kuşcular sülâleleridir. Karye-i Akça-Kal’a Defter Sıra No: 186/412 Kasabanın batı istikâmetinde olması ve Yenice ile birleşerek ona Kale ekini vermesi muhtemeldir. Dergah-ı âli müteferrikânîlerinden, yani ‘Padişah, vezir ve diğer başka devlet büyüklerinin yanında, türlü hizmetlerde çalışan kimselerden’ olan Abdulgani’nin zeâ’metindeki Akçaka’a hem BOA’nın 321. sayfasındaki Akça-Kal’a kısmında, hem de Tarihçi Zeki Arıkan’da; “Karye-i Akçakale ve Saraycık Tımar-ı Pir Cesur bin Bereket. Mezkûr karye köhne defterde hâli hayırsız durağı (Mütercim Halit Atlı burasını Hırsız Durağı olarak tercüme etti. Bu ifade kaleliği vasfıyla KAZÂ-İ KARAAĞAC çiftçi Bekir veled-i Osman, sin 60 Numro 27: Oğlu Osman, sin 7 Numro 28: Diğer oğlu Bekir, sin 3 Hâne 12 Numro 29: Orta boylu, kara sakallı tüccar Durmuş Ali veled-i Hasan, 50 Hâne 13 Numro 30: Orta boylu, kara sakallı çiftçi Süleyman veled-i Çakaloğlu Ahmed, sin 45 Numro 31: Oğlu Ahmed, sin 4 Hane 14 Numro 32: Orta boylu, şab-ı emred Etmekci Süleymanoğlu Süleyman veled-i Hasan, sin 15 Hâne 15 Numro 33: Orta boylu, kara sakallı tüccar Abdurrahman veled-i Etmekci Süleyman, sin 40 Numro 34: Oğlu Hüseyin, sin 3 Numro 35: Orta boylu, kara sakallı Eyub veled-i Etmekci Süleyman, sin 30 Numro 36: Oğlu Mehmed, sin 6 Hâne 17 Numro 37: Orta boylu, kara sakallı halvacı Mustafa veled-i Etmekci Süleyman, sin 30 Numro 38: Oğlu sabi Mehmed, sin 5 Hâne 18 Numro 39: Orta boylu, kara bıyıklı çiftçi Nu’man vld. Hâcı Abdurrahman, 30 Hâne 19 Numro 40: Orta boylu, kumral sakallı Etmekci Ömer vld. Kart İsmail, 40 Numro 41: Oğlu İbrahim, sin 8 Numro 42: Diğer oğlu Mustafa, sin 3 Hâne 20 Numro 43: Orta boylu, kumral bıyıklı çiftçi Osman veled-i İsmail, sin 30 Hâne 21 Numro 44: Orta boylu, şab-ı emred çiftçi İsmail veled-i İsmail, sin 18 Hâne 22 Numro 45: Orta boylu, kara bıyıklı haffaf Halil veled-i İbrahim, sin 25 Devam edecek daha uygun) yer olup İshak Paşa Hazretleri Bereket Bey’e, ihya etmek için vermiş ve kimesnenin yazılusu olmayan evlerden gelip oturalar ve avaraz-ı divaniyeden emin olalar deyü mekdup vermiş. Biz dahi ol mekdupla deftere kaydettük deyü sept etmiş” diye bahsedilen ve Ağcakale veya Akçakale olarak gösterilen yerdir. Akça-Kal’a ile ilgili BOA'daki (H. 937) 1530 tarihli kayıt şöyledir: “Mezkûr karye köhne defterden hali hırsız durağı yer olup İshak Paşa yerinin ihya etmek için vermişler ve kimesnenin yazulusu olmayan evlerden gelüp oturalar ve avarız-ı divaniyeden emin olalar deyü mektub vermiş biz dahi ol mektub ile deftere kayd itdük deyü Saru Seydi yazduğu defterde mukayyed şimdiki halde dergâh-ı mualladan hükm-i hümayün irad idüp emr olunmuş ki ber-karar-ı evvel mezkûrlar zikr olan derbendi hıfz idüp avaraız-ı divaniyeden muaf olup sahib-i timara öşr-i şer’iyye ve rüsumı örfiyyelerin eda edeler deyu defter-i köhnede mukayyed yine kemâ-kân mukarrer.” Kaynaklar___________________ 103-Besim Atalay, Divan-ı Lügati't-Türk, Ank. 2006, TTK Basımevi, Cilt I, s. 5 104-The Salır tribe; Clark 1998: 8-11, 1718 105-Houtsma, M.Th. E.J. Brill's First Encyclopaedia of İslâm, 1913-1936, Brill Publishers, 1987. pp. 119-120 Devam Edecek KAZÂ-İ KARA AĞAC’ın Teşkilât Yapısı 50. Sayfa Hicrî 1889 Miladî 1872 Sene Konya Vilâyeti Sâl-Nâmesi KAZÂ-İ KARA AĞAC Kâim-makâm Mustafa Efendi Nâ’ib İbrahîm Şevki Efendi Müfeddis Muhammed Efendi Mal Müdiri İrfan Efendi Tahrîrât ve Meclis İdare Kâtibi Hâfız Efendi MECLİS-İ İDARE Re’is Kâim-makâm Azâ Molla Ahmedzâde Hâcı Hâfız Hâcı Ramazan Ağa Rüşdi Efendi Mal Müdiri Tahrîrât ve Meclis İdare Kâtibi MECLİS-İ DEÂVİ Re’is Nâ’ib Mümeyyizân Salih Ağa Mustafa Ağa Rağıb Ağa İbrahîm Efendi Sandık Emîni Hâcı Muhammed Efendi Afşar Nâhiyesi Zabıta Müdiri Hâcı Mustafa Ağa Kâtib Süleymân Efendi Hicrî 1290 Miladî 1873 KAZÂ-İ KARA AĞAC 56. Sayfa Hicrî 1291 Miladî 1875 KAZÂ-İ KARA AĞAC Kâim-makâm Served Efendi Na’ib Hakkı Efendi Müftüsü Mehmed Efendi Mal Müdiri İrfan Efendi Tahrîrât ve Meclis İdare Kâtibi Mehmed Emîn Efendi MECLİS-İ İDARE Re’is Kâim-makâm A’zâ Molla Ahmedzâde Hâcı Hâfız Hâcı Ramazan Ağa Rüşdi Efendi Mal Müdiri Tahrîrât ve İdare Kâtibi MECLİS-İ DEÂVİ Re’is Na’ib Mümeyyizân Salih Ağa Mustafa Efendi Muhammed Ağa Kâtib İbrahîm Efendi Sandık Emîni Ali Efendi Afşar Nâhiyesi Zâbıta Müdiri Hasan Ağa Kâtibi Süleymân Efendi KARA AĞAC KAZÂSI KÂİM-MAKÂMLIĞI Kara Ağac Kazâsı basid bir mahalde olub bağ bostanı da çokdır derûn-ı kasabada iki minareli ve dördü minaresiz büyük ve küçük altı aded câmi-i şerif ve on aded mescid-i münîf ve cümlesi yüz altmış altı hücreyi hâvi altı aded medrese ve yedi aded mekteb-i sıbyan ve bir de çift hammam ve bir han ve altı çeşme olub çarşusu dahî oldukça muntazam bir hâldedir. Devam Edecek 5 Şarkî KARA AĞAC’ın Bilinmeyen Yanı-4 Yıl: 7 Ağustos 2015 ISPARTAM Dahası, faydalanabilekaynakları ceğimiz olmadığı hâlde İrfan Efendizâde Himmed Efendi 5 Ocak 1912, Ramazan Ağazâde Ramazan Efendi 9 Mart 1913, 12. Belediye Re’isi Şatırzâde Sâdık Efendi 31 Mart 1917, Gümüşoğlu Hâcı Ömer’e de 3 Aralık 1922 itibariyle belediye re’islikleri vermişiz. 1896 Nüfus Sayımı neticelerine göre 11. Belediye Re’isi Hâcı Hazım Eriştirenoğlu 1921-1923 arası, Şatıroğlu Sâdık da 5 Nisan 1923 tarihli olarak listede yer alıyorlar. Yine 1923’lü yıllarda arka arkaya ve kısa süreli Hâcı Ramazanoğlu Etem 1 Ağustos 1923, Şakir Efendioğlu Reşad 27 Mayıs 1923, Gümüşoğlu Hâcı Ömer 10 Kasım 1923 tarihlerinde belediye re’isliklerinde bulunuyor görünüyorlar. Ki acaba hangi tarihlerde hangi re’islerle idare edilmiş bu şehir? Niçin Nüfus Sayımı listelerinde 4, 6, 7, 8 ve 11. re’isleri görememekteyiz? Birçok kişinin Sâl-Nâme’lerden habersizce hazırladığı karmakarışık listeleri daha da karmaşık vaziyete düşürecek, belgesi-bilgisi olmayan yorumlarla daha hangi zâtlara Belediye Re’isi olarak yer vereceğiz? Keşke işin aslına vukuf olmadan hiçbir yazar-çizer kalem oynatmasaydı ve milletin aklını karıştırmasaydı. Hele ki rivayetlerle doldurulan eser içi sayfaların bulunduğu kütükleri nasıl temizleyeceğiz? Deyorlar, yazıyorlar, dinleyoruz ve anleyoruz gibi bir sürü belge dışı sözleri ne zaman duymaz olacağız da resmî sıfatlara ehemmiyet vererek Kara Ağac’ın hem manâ hem de mevhumunu kavrayacağız? Evet.. Kara Ağacı okumak ve anlamak işi öylesine zor hâldedir ki tam belgesi var olan 540 yılın bir yılı bir yana bir ayını dahi şeceremizin aydınlığına ayıramamanın sancısını içimizde hissediyoruz.. Fahri Küpçü’nün Hâtıralarındaki Re’isler Yaşadığı devir itibariyle takdire şayan bir eser için çevrenin önemli simalarından dinlediklerini kendine has şivesiyle günübirlik yazan merhum Fahri Küpçü ise Kara Ağac’lı re’isler hakkında, ‘Hâcı Ömer Ağa’nın 1281 tarihinde Belediye reisi olduğuna; Şıheminzade Şükrü Efendi, Kunduracı Kara Mehmet Usta ve Hacı Azim Efendinin Rüştü Efendiler ittifak etmişlerdir. Fakat bu zatın 1300’lerde (*1) de Belediye Reisi olduğu rivayet (*2) edilmektedir’ diyerek şöyle bir not daha düşüyor: “Bize Kunduracı Kara Mehmet Usta’nın anlattığına ve Ağazâde Ahmet Rüştü ve Zühtü Efendilerle, Kalkırzâde Hasan Ağa’nın teyit (*3) ettiklerine göre Ömer Ağa’dan sonraki Belediye reisleri şunlardır: Mabeyincizade Hacı Mehmet Ağa (Bu zata Hacıtelli de denirmiş), Veliefendizade Hacı Veli Ağa, Kara Ali Ağa, Mollaahmetzade Hacı Abdurrahman Ağa (Togay), Hacıyakubzade Hacı Yakup Ağa, Çerçici Hacı Mustafa Ağa, Çopurzade Hacı Çopur Ağa, Alcıklarlı Hacı Osman Ağa (İnan), BAŞSAĞLIGI Merhum Osman Oğlu Mrhm : Emin KÜLLÜ’yü Bilmediklerimi ayağımın altına alsaydım başım göğe ererdi. (İmam-ı Azam) Bir şeyi bulunmadığı yerde aramak, onu aramamak demektir. (Mevlana) Kaybetmiş olan kederli ailesine ve sevenlerine tüm Şarkikaraağaçlılar olarak sabır ve başsağlığı merhuma Allah’tan rahmet dileriz. ISPARTAM ARTAM Batçızade Hacı Mustafa Ağa, Müftüzade Hacı Azim Efendi, İrfanefendizade Hikmet Efendi (Atalı), Ağazade Ramazan Efendi, Şatırzade Sadık Efendi, Hacıramazanzade Ethem Efendi, Gümüşzade Hâcı Ömer Efendi (Bu zata Hacı Kâtib derlerdi.) (192327), Şatırzade Reşat Efendi (Özbey), Mollaahmetzade Vahit Efendi (Vahit Togay: 192730), Hocazade Sadık Efendi (Sadık Bilgiç: 193033), Kapçızade Ahmet İzzet Bey (İzzet Kapçı: 193338), Ateşzade Ahmet Bey (Ahmet Ateş: 1938-46), Çiftçizade Tevfik Bey (Tevfik Çiftçi: 1946-50), Müezzinzade Abdurrahim Efendi (Abdurrahman (*) Çağırıcı: 1950-60), Şehzade Tevfik Bey (Tevfik Şatıroğlu: 1963-68), Gazimahmutzade Sadık Bey (Sadık Akman: 1967-77). (139) Küpçü’nün yaşadığı tarihte aktardığı bilgilere göre Belediye Başkanları Sâdık Akman’la son buluyor. Sâl-Nâme’lere göre ise Ömer Ağa’nın (ilk re’is) belediye re’isliği yaptığı tarihler 1876-77 yıllarıdır. Halbuki bu tarihten 9 yıl öncesine tekabül eden 1868’de Kara Ağac’da ilk Belediye re’isi Süleymân Rüşdi Efendi’dir ki; Kâim-makâm kaydıyla görünüyor. Elbette Fahri Küpcü o zamanlar henüz tanzime tâbi tutulmamış Osmanlı Arşivleri hasebiyle sadece nakilleri dikkate almış ve böyle bir yorum getirmiştir. Şarkî Kara Ağac Kazâsı’nın 1921’li tarihlerde Belediye Re’isi olan Şatırzâde Sâdık Efendi ile ilgili bir hâtırat var ki o güne göre ilçenin hem gördüğü hizmet, hem de devrin re’islerinin gayretleri bakımından okunması ve bilinmesi çok hoş. Isparta Tarihi müellifi Böcüzâde Süleyman Sami, bir devire ışık tutan meşakkâtli eserinde, Re’is Şatırzâde Sâdık Efendi hakkında da şu notları düşüyor: “Mutasarrıf Ahmet Müfid Bey’in (1921-1923) zamanında, Eski Mutasarrıf Faik Bey zamanında, Şarkikaraağaç’ta, halkın yegâne içme ve kullanma suyu olan Yahya Çelebi çeşmeleri, Kaza Belediye Başkanı ve Sancak Meclisi Umumî'si toplantısından dönüşte onarılarak, halkın susuzluktan kurtarıldığı haber alındı. Adı geçen zat (Şatırzâde) doğma büyüme Karaağaçlı, hayırsever ve namuskâr bir ailenin evlâdı olması nedeniyle, bu hayırlı başarısından dolayı takdirle karşılandı. “Belediye reisleri içinde böyleleri de varmış” denilerek örnek gösterildi.” (140) NETİCE 1381’de Osmanlı Devleti’ne satıldıktan sonra da Hâmid Sancağı’na bağlı olarak yerleşim özelliğini koruyan ve 1864’te ilçelik statüsüne alınan, ancak 1868’de atama usûlü Kâim-mâkam Re’is ve Meclisi İdare’ye kavuşturulan Kara Ağac’da seçilmiş ilk belediye teşkilâtının; ‘1876’ya gelindiğinde Vilâyet Belediye Kanunu’yla ülkedeki bütün şehir ve kasabalarda belediye teşkilâtları kurulmasına karar verilmiş olması’ hükmüne istinaden Hâcı Ömer Ağa ilk re’is olarak hizmete başlıyor. Bu gerçeği destekleyici hiçbir mahiyeti olmayan ve hep “ilk Belediye Reisi (1865) Manioğlu Hacı Ömer’dir” denilmesi hiç doğru değildir. Kaynaklar______________________________ 139-Fahri Küpçü, Karaağaç, s. 119-120; Bekir Yalçınkaya, a.g.e, s. 366-367 140-Böcüzâde Süleyman Sami, Isparta Tarihi BAŞSAĞLIGI Gürleklerden Mrhm : M.Yılmaz GÜRLEK’i Kaybetmiş olan kederli ailesine ve sevenlerine tüm Şarkikaraağaçlılar olarak sabır ve başsağlığı merhuma Allah’tan rahmet dileriz. ISPARTAM Allah’tan rahmet dileriz BAŞSAĞLIGI Süslülerden Mrhm : Ahmet SÜSLÜ’yü Kaybetmiş olan kederli ailesine ve sevenlerine tüm Şarkikaraağaçlılar olarak sabır ve başsağlığı merhuma Allah’tan rahmet dileriz. ISPARTAM ISPARTAM Bekir YALÇINKAYA ŞEHRİMİZ MARKAMIZ 1 Biz markayız.Kızıldağımız,Beyşehir gölümüz,helva kültürümüz,yiyecek ve içeceklerimiz,genel yaşantımız,kültürümüz insanımız ,taşımız toprağımız ve hayalleri miz ile biz tam bir markayız. Ramazan bayramının akabinde yapacağımız helva bayramı şenlikleriyle, çevremize Şarkikaraağaç,istediği zaman insanlarını biraraya getirip varlığını ortaya koyabilen bir toplum olduğunu göstereceğiz .Bu şenliğimize hasbel kader herkes ortak olur.Güzellikler sergilenmeye çalışılır.Her kesimden insana hitap edilir .Tüm insanımız da bu şenliklerden nasibini almaya çalışır. Çok güzel bir örnekleme yaşanacaktır. Şarkikaraağaç istediği zaman bu tip etkinlikleri en güzel şekilde ifa eder. Yeterki üzerine bir iş düştüğünü fark etsin. Kendisine bu işi yapabilmesi için fırsat verilsin. Bu fırsatı insanımız en güzel şekilde kullanır ve kendisi dışında insanları memnun etmeye çalışır. Memleket toprakları asırladır binlerce insanı misafir etmiş ve bereketini buradan kazanmış Bu ikramı yılların yaptığını ,altında toplandığımız tarihi çınar ağacımız ,etrafa uzanan dallarıyla herkesin elinden tutup kaldırırcasına anlatmakta bizlere. Bizde çınar ağacının hatırına ,memleketimizin havasını ve suyunu ,kirletmeden ,herkes için ,sıkıntısız yaşanılabilir hale getirerek,tüm çevre insanını memleketimizde kucaklamak için elimizden gelen her şeyi yapabiliriz. Gayret etmemek,yapılacak işleri başkalarından beklemek,toplumun yararına olacak işlerde bencil davranmak,bananecilik yapmak aslında zor olan işler arasındadır. Bizler her zaman zor olanı başarmaya çalışırız. Toplumla ortak olmayız,değerlerimizi paylaşmaktan kaçınırız,başkalarının işine ve sıkıntısına ortak olamayız,sırt dönüp kendi dünyamızla yaşamaya çalışırız. 6 Hemşehri kaleminden Y ıl : 7 A ğu st o s 201 5 ISPARTAM En büyük felaketler içinde bile ümidini kaybetme, unutma ki ilik, sert kemiğin içinden çkar. (Hafz Şirazi) Değerli okuyucularımız,Hemşehrilerimizin kaleme aldığı,bazı fikir,düşünce ve yorumlarını burada yayınlayacak,sizlere ulaştıracağız. Sizlerinde her türlü konu ile ülkemiz,ilçemiz hakkında kaleme alacağınız tüm yazılarınızı burada yayınlıyacağız. Adresimiz ispartamgazetesi32@hotmail.com 3 BİZİM BİR KARAAĞACIMIZ VARDI.... Em.Albay: İsmail ÖZGÜMÜŞ Bu bölüm1950 ve daha önceki doğumlu olan ve vaktinin büyük kısmını Karaağaç'ta geçiren, Karaağaç’tan kopmamış Karaağaç'lıların daha çok hoşuna gidecektir. Bu bilgisayar çağında, elektrikli ve elektronik oyuncakların pek çok ve ucuz olduğu dönemde çocuklarımızın düşünce ve buluculuk kabiliyeti körlenmiştir. Eski oyun ve oyuncaklara hakikaten ihtiyaç vardır. Bu oyun ve oyuncakların araştırılarak hayata geçirilmesi gereklidir. Bu araştırma ve yaygınlaştırılması Kültür Bk.nca, Tvözellikle TRT vasıtası ile yapılması uygun olur. Eski Karaağaç çocuklarının oynadıkları sokak ve ev oyunları: Birdir bir - met değnek (Çelik Çomak) – Uzun eşek – Güvercin takla – Topaç döndürme Fitçe çevirme – çember çevirme – yer kazıklama – Nal oyunu - Demirciler kömürcüler (Gece oynanır) tel araba yarışı – Gavur Küfürü (Nevruz ateşi) Yağmurcuk ziyafeti – Kandil helvası isteme – Boncuk oyunu – Çekirdek oyunu – Tuz dengi – El el üstünde kimin eli – Körebe – Çaput top (yakar top) Cız. yukarıdaki erkekler tarafından oynanan oyunlara ilave olarak kızlar tarafından oynanan oyunlar: İp atlama – Çizgi oyunu –Aç kapıyı bezirgân başı – Mendil saklama – Yakar top Karaağacımızda düğün, bayram ve eğlence gün ve gecelerinde özel adetler vardı: Yılbaşı geceler. Altın tasta gül kuruttum diye başlayan Yalvaç türküsü ile Teskereli geliyor Hacıların Osmanı diye tekrarı olan Karaağaç türküsünü büyük bir zevkle dinlerdik.(*) Ustam nasıl kondurdun taş başına binayı, zindan ettin başıma a bu yalan dünyayı. Diye sözleri olan Karaağaç türkümüzü nerede ise hiç duymaz olduk Türküleri en çok da düğünlerde kına gecelerinde söylerdik. Gıcılar kavak Gıcılar diye başlayan Kına türkümüz (**)düğünün birinci günü kız ve oğlan evinde gelinin ve damadın eline yarenlerince kına yakıldıktan sonra gecesinin kapanış türküsü idi Kör Osman’ın kemanı, Tablacı Dudu’nun defi derhal arz-ı endam ederdi düğünlerimizde. Kör Osman kemanesini konuştururdu, kemanesine: “eşi dudu namazı kıldın geldin mi?” dedirttiği vakıadır. Ut sanatçısı Emin Efendi de nadiren düğünlere gelir çok güzel olan sanatını sergilerdi. Her adamın düğününe de gitmezdi. Radyo sanatçısı idi Emin Usta… Hanımının kıskançlığından dolayı radyodan ayrılmak zorunda kalmıştı. Gız hamamı günü gelin; düğün günü sabahı damat arkadaşlarıyla hamama götürülür, tarihi Selçuklu hamamımızın salon kısmında çalınır oynanır, erkekler, tutulan özel berbere ücreti düğün sahibinden olmak üzere tıraş olurlardı Tarihi hamamımız Selçuklulardan kalmaydı, restore edilecek diye beklerken halkımızın ve siyasilerimizin gözleri önünde mail-i inhidam bahanesiyle karanlık eller tarafından dozerlerle yıkılıp gitti. Keşke güzel bir şekilde restore edilseydi. (*) Gelendost kaza olmazdan önce Hacılar köyü Karaağaç’a bağlıydı, şimdi Gelendost’un (**)Türkünün orijinal metni Karaağaç’ın Bilinmeyen Değerleri kitabının 203. Sahifesindedir Öğretmen Mehmet Zengin ise; çalışkanlığıyla, öğretimdeki başarısı ile disipliniyle ve de iyi voleybol oynamasıyla bütün okulca tanınırdı, sevilirdi. Köylüler şehre at abrasıyla, çoğunluğu da eşekle gelirdi… Yan yana iki eşek üzerinde iki köylü anlata anlata gelirler, gelirken de eşek üzerinde tabakalarındaki tütünden sardıkları cıgaralarını kuşakları arasından çıkardıkları çakmak taşı, çelik horoz ve kav yardımıyla tutuşturdukları ateş ile yakarlar; sigarayı sarıp, çakmak taşı ile ateşi yaktıktan sonra tüttürdükleri sigara bitene kadar yolculukları da biterdi. Onun için bizim oralarda dört beş kilometrelik mesafeye “Bir sigara içimliği kadar yakın” demek adet olmuştur. sonra gene eşeklerine binip köylerine dönerlerdi. Evleri çarşıda olan ekseri ev, avlusuna eşek bağlardı. Bu işi üç beş zengin ve memur evi hariç herkes yapardı. Avluya bağlanan yirmi beş eşek ile üç beş atın bağlama ücreti yaklaşık bir iki lira eder ki: Etin kilosunun yüz elli kuruş kadar olduğu o dönemde bu para küçümsenmezdi. Ayrıca akşama kadar biriken gübrenin de bir değeri vardı. Şehre geldiklerinde eşeklerini çarşı merkezine yakın her zamanki tanıdıklarının evlerinin avlusu beş kuruş mukabili bağlarlar, akşama doğru işlerini bitirdikten 17 SIZLERDEN GELENLER/ANILAR Devam edecek Hertürlü resimleriniz için adresimiz “ ispartamgazetesi32@hotmail.com “ Gecen ay’dan devam O sizi kabul edene kadar gidecek siniz. Çocuklara ufak ve bol çeşit lere kaçmaları gerektiklerini söylüyorum. Ufak helva yapacak sınız, çikolatalısını yapacaksınız, yeni ürünler ve yeni çeşitler yapacaksınız, yeni bölgelere ve yeni ülkelere açılmalısınız, yeni kapılar bulmalısınız, çok satmalı sınız; ancak bunları yaptığınızda başarılı olursunuz,diyorum. Peki, ihracatınız var mı? KATMER Evet, var. Mal gönderiyorlar. Fakat artık oralar da dejenere olmuş. Oradaki marketlerde de çok reka bet oluyor. Ama ihracat olarak bütün dünya ülkelerine açılmasını istiyorum. Uğraşıyoruz. Bakalım, yavaş yavaş daha başarılı ola cağımızı umuyorum. Türk tarihine baktığımızda hem sevinçli hem de üzüntülü günleri mizde helva yapımına rastlıyoruz. Helvanın Türk tarihinde çok özel bir yeri var. Yeni doğana da ölene de helva yapılırmış… Un helvası, pekmez helvası, irmik helvası, yaz helvası pek çok çeşidi vardır. Mesela Isparta’ya doğru yolunuz düşerse oranın yöresel bir düğün helvası vardır, onu yem enizi tavsiye ederim. Ayrıca Kütahya’da hâlâ kandil günleri evlerde yapılan helvadan yapılıp, satılır. Ben burada bir ara dened im. Taşbaşı’ndaki dükkânda kandil günleri yapıp, satışa sunduk; ama satılmadı. Bölgesel tercihler değişebiliyor. Eskişehir’in gelenek ve alışkanlıkları, diğer şehirlerden farklı. Devam edecek 7 Haya tın da ek meği yen meyen kimsenin a dı, ölümünd en s onra anılmaz. (Şey h Sa di) Mal cimrile rde, sila h ko rkaklarda , k arar d a ISPARTAM z a y ı f l a r d a o l u r s a i ş l e r b o z u l u r . ( H z . E b u b e k i r ( r . a ) ) HATIRALAR Yıl:7 Ağustos 2015 Dr.Sadettin BİLGİÇ Geçen sayıdan devam II Bölüm Dr.Sadettin Bilgiç,bilhassa 27 Mayıs sonrasının burhanlı günlerinde Türk politika hayatında büyük rol oynamış bir insandır,zaten 27 Mayıs burhanını, ondan az olmayan diğer burhanlar 12 Mart ve 12 Eylül hareketleri de takip etmiştir.Bütün bu çalkantılarda Dr Sadettin Bilgiç hadiselerin tam ortasında ve bir çok kere de sorumlu bakan olarak üzerinde bulunmuştur. Bu bakımdan bu hatıralar sadece Türk siyasi hayatının bir kanadının değil bütününün panoramasıdır.Ayrıca yetişmesi ve memleket hakkında verdiği bilgiler de bu günkü nesillere”dün’ü ve dünün şartlarını en ibretli bir tarzda vermektedir. Genel Başkan: Ragıp Gümüş pala, Teşkilat Başkanı: Süleyman Demirel Seçim işleri Başkanı: Sadettin Bilgiç Propaganda Başkanı Ertuğrul Akça , Genel Sekreter : Orhan Süersan, Genel Muhasip: Vedat Ali Ökan, Üyeler: Seyfi Kurtbek, Faruk Sükan , Cevat Önder, Mehmet Turgut, Kadri Eroğan, Mehmet Ali Aytaç, Reşat Özarda, Ahmet İhsan Kırımlı, Gökhan Evliyaoğlu, Tahsin Demiray, Saim Sarıgöllü, Tekin Arıburun, Etem Kılıçoğlu, Enver Kaplan, CahitOkurer,( Senato Gurup Başkanı ), Ömer Eken (Yedek üye). Millet Meclisi Gurup Başkanı henüz seçilmemişti. Kongrede yapılan “Milli Hakimiyet Yemini: “Biz Adalet Parti’nin seçişmiş mümesilleri ve Türk Milleti’nin senatör ve milletvekilleri olarak, partimizin ilk büyük kongresi münasebetiyle milletimize ve bütün dünyaya ilan ederiz ki: Türk milletinin demokrasiden başka bir rejimle idare edilmeyeceğine, Atatürk’ün ve Türk milletinin en büyük eseri olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin dün olduğu gibi bugün de milli hakimiyet müess eselerimizin en üstün ve temel unsuru olduğu na, T.B.M.M.’nin üstünde siyasi ve gayri siyasi hiçbir kuvvetin bulunmadığına inanıyoruz. Her türlü Anayasa dışı cereyanlara karşı Büyük Meclis’in ve üyelerinin sadece hükümet kuvvet leriyle değil, millet olarak da ihtimam ve dikka tle korunması lüzumuna kaniyiz. Türkiyemizin içinde bulunduğu dünya şartlarını, politik ve stratejik mevkiini müdrik vatandaşlar olarak, her meselenin üstünde rejim mese lesinin hallini bekliyoruz. Siyasi meselelerin ihtilal metodlarıyla halledile ceğine inanmıyoruz. İhtilalin metodlarıyla halledilceğine inanmıyoruz. İhtilalin, anacak insani ve siyasi hakların gasbedilmesi ve demokrasiye karşı girişilen azınlık istibdadı karşısında milletin topyekün direnme hakkı olduğuna inanmıyoruz. Partimiz kadar diğer par tiler de milli hakimiyet hayatının vazgeçilmez. Yok edilme unsurları olduğu hakikatine bağlıyız ve bütün partileri medeni usullerle çalışmaya, batılı demokrasiyi gerçekleştirmeye davet ediyoruz Milli hakimiyetin temel unsurlarına canlarımızı feda edercesine bağlı bulunduğumuzu teyid etmekten iftihar duyarız. Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” Büyük kongreden sonra Temsilciler Meclisi’ni topladık. Temsilciler Meclisi o zaman, Genel İdare Kurulu, büyük kongrede illerden seçilen 15 temsilci, Senato’dan 5 ve Millet Meclisi’nden 10 arkadaştan oluşuyordu. Görev bölümü için Temsilciler Meclisi’nde yapılan seçimde , Teşkilat İşlerine Bakan Genel Başkan Yardımcılığı’na Süleyman Demirel, Seçim İşlerine Bakan Genel Başkan Yardımcılığı’na ise Ertuğrul Akça seçildik. O tarihte görev bölümü yapmak yetkisi” Temsilciler Meclis’ne aitti. 1970 Kongresi’nden sonra Orhan Süersan Genel Sekreterliğe, Vedat Ali Özkan Genel Muhasipliğe seçilmemişlerdi. Demirel, kongreyi yarıda bırakarak İstanbul’a giden Mümtaz Tarhan’a, kongreyi başarılı ve liyakatla yönettiği için teşekkür telgrafı çekmiş, ondan da Demirel’e seçildiği için tebrik telgrafı gelmişti. Demirel için masonluk iddiaları ve Yükseliş Locası ile ilgili belgede o kongrede gündeme getirilmişti. O zaman Demirel bizimle birlikte gözüktüğü için, o belge karşımızdakiler tarafın dan dağıtılmıştı. Bazıları ve basın bu belgeyi 1964 Kongresinde dağıttığımızı iddia ederler. Temsilciler meclisi toplantısından evvel Çıkrıkçılar Yokuşu’nda manifaturacı olan hemşerilerim Abdülkadir ve Mehmet Özkan kardeşler beni göstererek bir masonu nasıl genel başkan yardımcısı yaparsınız diye ateş püskürtüyorlardı. Fakat sonra değiş tiler. Demirel Genel Başkan seçilince ilk muhteşem çiçeği onlar yolladı. ŞARKİKARAAĞAÇ’A BAKIŞ Gecen sayıdan devam D evam edecek İZLE RİNDE N Bekir YALÇINKAYA ŞARKİKARAAĞAÇ’lı ŞEHİDLER DOSYASI 372-Mehmet oğlu Piyade Çavuş İsmailŞarkikaraağaç Birinci Dünya Savaşı Çanakkale cephesi Ölüm Yeri: Seddülbahir Muharebesi Ölüm Tarihi: 21/02/1331 382-Süleyman oğlu Onbaşı YusufŞarkikaraağaç Birinci Dünya Savaşı Çanakkale Cephesi Ölüm Yeri: Meydan Harbi Ölüm Tarihi: 19/05/1331 397-Emrullah oğlu Piyade Onbaşı Ramazan-Şarkikaraağaç Birinci Dünya Savaşı Çanakkale Cephesi Ölüm Yeri: Gümüşsuyu Hastahanesi Ölüm Tarihi: 05/12/1331 408-Osman oğlu Nizamiye Er NebilSalur Birinci Dünya Savaşı Çanakkale Cephesi Ölüm Yeri: Merkeztepe 429-Hüseyin oğlu Er Hasan HüseyinŞarkikaraağaç Birinci Dünya Savaşı Romanya Cephesi Ölüm Yeri: Hamzaç Köyü Muharebesinde Ölüm Tarihi: 05/03/1331 442-Hasan Hüseyinoğulları’ndan Hasan oğlu Er Ömer-Köprüköy İstiklâl Savaşı Garp Cephesi Ölüm Yeri: Alınca Muharebesi Ölüm Tarihi: 27/05/1337 444-İmam oğlulları’ndan Veli Efendi oğlu Er Mehmet İzzet-Beyköy İstiklâl Savaşı Garp Cephesi Ölüm Yeri: Meydan-ı Harbde Ölüm Tarihi: 26/10/1338 445-Kara Ömer oğulları’ndan Süleyman oğlu Er Adıgüzel-Köprüköy İstiklâl Savaşı Garp Cephesi Ölüm Yeri: Nasuhçal Harbinde (Kütahya) Ölüm Tarihi : 16/07/1337 476-İmamoğlulları’ndan İsmail oğlu Er Ethem-Şarkikaraağaç Birinci Dünya Savaşı Çanakkale Cephesi Ölüm Yeri: Azmak Derede Siperde Ölüm Tarihi: 19/10/1330 496-Velioğulları’ndan Mustafa oğlu Piyade Er Mehmet-Başdeğirmen Birinci Dünya Savaşı Çanakkale Cephesi Ölüm Yeri: Kumkale Ölüm Tarihi: 28/05/1331 497-İsmail oğlu PİYADE ER HabipŞarkikaraağaç Birinci Dünya Savaşı Çanakkale Cephesi Ölüm Yeri: Kanlıtepe Şark Sırtlarında Ölüm Tarihi: 18/02/1331 520-Fakıbaşoğulları’ndan Mehmet oğlu Er Halil-Beyköy Birinci Dünya Savaşı Ölüm Yeri: Deraganesti Muharebesi Ölüm Tarihi: 19/09/1332 Devam edecek Hazırlayan: Yrd.Doç.Selim H.ÖZKAN 3.Köyler YUKARIDİNEK:Yukarıdinek köyü iki tepe eteğine kurulmuştur. İki tepenin arasından bir dere geçmektedir. Köye ilk yerleşmeler 1300 lü yıllarda başlamıştır.köyün ilçeye uzaklıgı 10 km’dir. Köyde toprak yüzeyli top sahası vardır köyün nüfusu 928 dir. Köy halkı geçimini hayvancıık ve tarımla sağlanmaktadır. Tarıma daha el verişli hale getirmek için köy sulama göleti yapılmıştır Köydeki birde efsane anlatılmaktadır.bu efsaneye göre köyün yanındaki bir mağrada altınların bulunduğu bu altınların çinlilerin elinde olduğu söylenmektedir. Bu altınları almak için gidenlerin üzerine kapıların kapandığı altınları koydukları zaman kapıların açıldı söylenmektedir. MA ZİNİN Genişletilmiş ve Gözden Geçirilmiş 2. BASKI Isparta 2005 III. BÖLÜM Yukarıdinek EĞİTİM VE SAĞLIK A. EĞİTİM Eğitim , esas itibarı ile,insanlar üzerinde istendik davranış geliştirme çabalarının Bileşimidir. Bu yüzden eğitimin insanlar ve devletin hayatı üzerinde önemli bir yeri vardır. Teknolojik gelişmeler eğitimin önemini bir kat daha artırmaktadır.XX.yüzyıl tarihe bilim çağı olarak geçmiştir. Son gelişmeler göstermekte dir ki, XXI yüzyılda,ihtiyar dünyamızda baş döndürücü gelişmeler yaşanacaktır. Bu gelişmelerin temelinde (Ar-Ge)projelerinin hızla uygulanması yatmaktadır. Bilim çağına ayak uydurmak, dünyadaki gelişmeleri yakın dan takip etmek eğitim ile mümkündür. Yýl:7 Ağustos 2015 Dernek Adýna Kurucusu Þükrü B.KAPLAN ISPARTAM Sorumlu Yazýiþleri Müdürü Sabit K. ALPARSLAN Nostalji Genel Yayýn Yönetmeni Ýbrahim YILDIZ Haber Müdürü Grafik Tasarým Haber Ebru ARAPOÐLU Banu YURTÇU Adres: Bahçelievler Mahallesi Yeni Otogar No: 7 ISPARTA Baský: İhlas Gazetecilik A.Ş Havalimanı yolu No:38 ANTALYA Tel:0 242 340 50 40 Fax:0 242 340 43 82 e-mail:ispartamgazetesi 32@hotmail.com Mustafa SİLLELİ Genel Koordinatör Fahri KÖKSAL ŞARKİKARAAĞAÇ TARİHİNDEN Ispartam gazetesi aylýk süreli yayýndýr. Basýn meslek ilkelerine uymaya söz vermiþtir. Köþe yazýlarýndan yazarlarý sorumludurlar. BİR YAPRAK Hazırlayan ve Derleyen Abdurrahman ÇAĞIRICI Sevgili eniştem Reşat Erçin'in [1932 şarkikaraağaç 15.Ekim.2001 Ankara] vefattının 14.yılında kendisine Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum. Kabri nur,mekanı cennet olsun inşaallah Bunları biliyormusunuz? Camilerin neden üç(3) kapısı vardır? Osmanlı padişahları tarafından yaptırılan camilerin neden üç kapısı olduğunu biliyor musunuz? Yıldızda ise peygamber efendimiz şifrelenmiş. Yıldızsa Kur'an'ı Kerim'de bir sure vardır. Necm suresi 15. ayette rabbimiz ey Resulüm sen benim Necmi'msin. Sen benim yıldızımsın diye ifade eder. Dolayısıyla ecdat bayrağımızın üzerinde hilal ve yıldızı kullanırken Allah ve Muhammed isimlerini şifrelemiş. Ecdadımızdaki hassasiyet sadece bunlarla sınırlı değil. Osmanlı padişahlarının yaptırdığı birçok cami var. Her birinde ayrı sırlar ve şifreler var. Ama hemen hemen tamamında aynı olan özellik camilerin 3 kapılı olması. Ve bu kapıların her biri bir anlamı ifade ediyor. İlk olarak bizleri cümle kapısı karşılar. Aklımıza kul olmanın hakikatini düşüren bir hakikati bize hatırlatır ve akılla tek başına hakikati bulmak mümkün olmayacağı için cümle kapısından girin mana kapısına kul olmanın idrakine varıp hemen kulluğun gerekçesi olan akıl ve kalbin bir araya gelmesiyle secde makamına koşun ve sacidler kapısından geçin. Bütün bu kapılardaki anlam ise insanı, insan-ı kamil olma yoluna götürüyor. AY ’ n F ot o gra f Direnmek AY’ n Karü katürü Biliyormusunuz? Bunu GÜZEL SÖZ “ “Biz Çinliler, hepimiz bu yasa katılıyoruz. Zira büyük bir milletin, çok sevilen Büyük Ata’sının ölümü, yalnız Türkiye için değil, aynı zamanda bizim kıtamızda ve bütün dünyada büyük bir boşluk bırakmaktadır.” (Çin Basını) Dünyadan Atasözleri ÇİN ATASÖZLERİ Dünyadan .. ilginç olaylar Geleceğin bütün çiçekleri, bugünün tohumları içindedir. Hançer gibi bir dile fakat pamuk gibi bir yüreğe sahip ol. İlginç zamanlarda yaşayasın. (beddua olarak söylenir) . ANTALYA'da eczanede tekniker olarak çalışan Ömer Altınbaş'ın yediği çikolatadan çıkan böcek, dilini soktu. 3.5 yaşındaki kızına çikolata alan Ömer Altınbaş, eve geldiklerinde çikolatayı önce kendisi ısırdı. Bu sırada dilinde acı hisseden Altınbaş, çikolatayı bıraktı. Çikolata içinde böcek olduğunu fark eden Altınbaş'ın dili bir süre sonra şişmeye başladı. Konuyla ilgili doktor raporu aldığını belirterek Konuyu yargıya taşıyacağım" dedi. Ay’ın sözü **"• Tatlı suyun başı kalabalık olur.