TDV DIA - İslam Ansiklopedisi
Transkript
TDV DIA - İslam Ansiklopedisi
MOLLA ÇELEBi KÜLLiYESi zfrf, Tahran 1361, Giriş, s. 3-24; Nazmi Sevgen, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da Türk Bey likleri, Ankara 1982, s. 52-60; Abdullah Yaşın. Bütün Yönleriyle Cizre, 1baskı yeri yok[ 1983 (Yücel Matbaası). s . 115-122; Mehmed Uzun, Destpeka Edebiyata Kurdf, istanbul 1992, s. 10-11, 1Ol; Tahsin ibrahim ed-DCısiki. el-Medl]a/li-diraseti'l-edebi'l-Kürdf, [baskı yeri yok[ 1413/1993 (Cem'iyyetü ulemai Kürdistan). 1, 124-154; Said Nursi, Sözler: Risale-i Nur Külliyatı, istanbul 1996, 1, 86-88; Ferhad Shakeli, "The Kurdish Qasida", Qasida Poetry in Islami c Asla and A(rica: Class i cal Traditions and Modern Meanings (ed. Stefan Sperl- Christopher Shackle). Leiden 1996,1, 327-338;Aydoğan Demir, "Osmanlı Döneminden Bir Kesit : XVI. Yüzyıl Sonlannda Cizre", Hz. Nuh 'tan Günümüze Cizre Sempozyumu (haz M. Sait Özervar lı). istanbul 1999, s. 73-86; M. Xalid Sad1n1, Feqiye Teyran, istanbul 2003, s. 19, 45-46, 111-264; Herekol Azizan [Celadet Ali Bedir-Xan]. "Klasiken me", Hawar, sy. 33, Şam 1941, s. 810818; Thomas Bois, "Coup d'oeil sur la literature Kurde", e/-Meşrik, XLIX/2, Beyrut 1955, s. 201239; a.mlf .. "Kurds " , EJ2 (ing.). V, 482; Orhan Cezmi Tuncer, "Mardin-Cizre Kırmızı Medrese", VD, X 1I 973), s. 425-434; V. Minorsky, "Kürtler", İA, VI, 113. M. SAiT ÖzERYARLI liiJ ı MOLLA ciVEN ı (bk. CİVEN). L ı _j MOLLA ÇELEBi ı (bk. MUHYİDDİN MEHMED ŞAH). L _j MOLLA ÇELEBi KÜLLiYESi İstanbul Fındıklı'da L günümüze sadece camisi ulaşabilmiş XVI. yüzyıla ait külliye. _j Kuruluşunda cami, mektep ve hamamdan meydana gelmiş olan külliyeye sonradan bir darülhadis eklenmesi düşünül müşse de gerçekleşmemiştiL Banisi. kayınvalidesi divan şairi Hubbl Hatun'dan dolayı Hub bl Maliası veya Molla Çelebi olarak da tanınan Anadolu kazaskeri Mehmed VüsCıll Efendi'dir. Ankara'da Vakıflar Genel Müdürlüğü'nde bulunan (nr. 624) 992 (1584) tarihli vakfiyesiyle eserleri hakkında bilgi veren tezkirelerdeki kayıtlar dan anlaşıldığına göre cami ve hamam Mimar Sinan tarafından inşa edilmiştir. Caminin batısında yer alan külliyenin hamam ı 1957'de yol genişletme çalışmaları sırasında ortadan kaldırılmış. son cemaat yerinin önünde Sadrazam Koca Yusuf Paşa'nın 1201'de ( 1786-87) yaptırdığı sebil de yerinden sökülerek biraz ilerideki Kabataş iskelesi önüne monte edilmiştir. Hamam kitabesinin kaynaklardaki metninde yer alan bir kelimenin farklı imlasından (hamamın-hamamını) dolayı ebced hesabı ile ayrı tarihler çıkarılsa da, "Görenler ol makam-ı dil- küşanın dedi tarihin 1 Leb-i deryada seyran eyle hammamını monlanın" beyti 969 (1561-62) yılını vermektedir. Cami de bu tarihte veya hemen sonra tamamlanmış olmalıdır. Cami. Mimar Sinan'ın yalın bir denemesi olarak literatüre geçen ve Fındıklı Camii adıyla da bilinen yapı altı destekli camiler grubuna girmektedir. Ana ku b be kuzey yönü hariç beş yarım ku bbe ile yanIara doğru genişletilmiş. mihrap önünde yer alan yarım ku bbe ise diğerlerine oranla daha derin olduğundan mihrap bölümü dışarıya taşırılmıştır. Harime girişi sağ layan cümle kapısı mihrap ekseninde ve dıştan basık kemerli, içten dikdörtgen şeklinde mermer sövelidir. 11,80 m . çapındaki kubbeyi taşıyan altı payeden güneyde yer alan iki tanesi mihrap nişinin köşelerine yerleştirilmiştir. Doğu ve batı daki payeler yarım sekizgen, kuzeyde yer alan iki paye sekizgen kesitli olup serbest şekilde bulunmaktadır. Kuzeydeki iki paye dışında diğerleri altıgen kasnaklı kubbeyi dıştan destekleyen. üzerieri küçük kubbelerle örtülü birer ağırlık kulesiyle yapının dışında son bulur. Eteğinde on yuvarlak kemerli pencere bulunan dıştan altıgen kasnaklı ana kubbe kuzey hariç beş yönde yarım kubbelerle yaniara doğru genişletilmiştir. Alt yapıdan yarım kubbelere geçişler pandantiflerle, mihrap yönündeki yarım kubbede ise mukarnaslarla sağlanmıştır. Ayrıca kubbe eteğin de diğerlerinden farklı üç adet yuvarlak kemerli pencere bulunmaktadır. Bu bö- Iüm deki oldukça sade alçı mihrap mukarnaslı bir yaşmağa sahiptir. İki yanında ise altlı üstlü pencerelerden başka dikdörtgen çerçeveli. mermer söveli birer niş mevcuttur. Kuzeyde serbest olarak duran iki paye ile kuzey duvarı arasında bir açıklık vardır. Bu bölüm iki yanda birer yarım tonoz, ortada ise payeleri birleşti ren sivri kemerin diğer kemeriere göre daha geniş ele alınması ile kapatılmıştır. Kemer içini dolduran duvar yüzeyi revzenlidir. Böylece yapı kuzeye doğru geniş letilmiş ve bu bölüme altlı üstlü ahşap mahfiller yerleştirilmiştir. üst kat mahfiline geçiş. dışta son cemaat yerinde minare çıkışının simetrisi durumunda olan basık kemerli kapıdan sağlanmaktadır. Ayrıca içten geçişi bulunan minarenin basamaklarından mahfi! seviyesinde ayrılan koridorun arkasından yine basık kemer li bir açıklıkla üst kat mahfiline ulaşı lır. Caminin iç mekanında alt kat pencerelerinin üstleri. üst kat pencerelerinin çevresi, yarım kubbeler, kemerler. pandantifler ve ana kubbenin içi son yıllarda yenilenirken mavi, kırmızı, sa rı, beyaz renkli bitkisel motifler süslü kalem işle riyle bezenmiştir. Camide mevcut ahşap minber XIX. yüzyıldan kalma olup kabarık bitkisel süslemeleri yaldızlı. diğer kı sımlar yağlı boyalıdır. Son yıllarda yapı lan vaaz kürsüsünün hiçbir özelliği yoktur. Mimar Sinan çağının bütün sadeliği ni bünyesinde toplayan cümle kapısı iki renkli taşın alternatif biçimde kullanılma sı ile oluşan basık kemerli. mermer sövelidir. Silmelerle hareketlendirilmiş olan kapının dikdörtgen mermer alınlığı boş bırakılmış ve üste dikdörtgen açıklıklı bir pencere yerleştirilmiştir. Girişin iki yanın daki dikdörtgen pencerelerden alt katta- Molla Çelebi Camii ve içinden bir görünüş 243 MOLLA ÇELEBİ KÜLLiYESİ Molla Çelebi Cam ii' nin p lan ı kiler sivri hafifletme kemeri altında m ermer sövelere sahiptir. Pencerelerin dış yanlarında birer mihrabiye ile kesme taş tan basık kemerli birer kapı yer almaktadır. Bunlardan batıdaki minareye geçişi, doğudaki yapının üst kat mahfiline çı kışı sağlamaktadır. Caminin ana kütlesinden yaniara doğru taşan son cemaat yerinin iki köşesindeki sivri kemerli açıklık lardan batıdaki hazireye, doğudaki bahçeye açılmaktadır. Yapının diğer cephelerinde sivri boşaltma kemeri altında dikdörtgen şeklinde mermer söveli, demir şebekeli alt kat pencerelerinin üzerinde sivri kemer li ikinci kat pencereleri yer almaktadır. Caminin kuzeybatı köşesinde bulunan kare kaideli, silindir gövdeli minare geç dönemlerde yenilenmiştir. Külah altında ve şerefe korkuluk levhaların da süslemeleri olan minarenin şerefe formu da barok düzene sahiptir. Minareye dıştan son cemaat yerindeki basık kemerli kapı, içten ise aynı doğrultudaki bir başka kapı ile çıkılmaktadır. 1O Ekim 1723, 6 Kasım 1724 ve 1 Mart 1823 tarihlerinde çıkan yangınlarda cami ve hamamın tahrip olduğu , 1843 yı lında caminin tekrar yangın geçirdiği bilinmektedir. XVIII. yüzyıl içinde Tuğracı (Nişanc1) Ömer Ağa camiyi, 1. Abdülhamid ise ( ı 789) cami, hamam ve çeşmeyi tamir ettirmiştir. 1 Mart 1823 tarihindeki yangından sonra cami yeniden onarılmış. bu arada mahfi! yenilenmiştir. Eski resimlerden, 1843 yangınının ardından beş bölümlü son cemaat yerinin dik meyilli, düz atkılı ahşap sundurma şeklinde inşa edildiği anlaşılmaktadır. Vakıflar Genel Mü- 244 oluşmaktadır. Birinci bölüm , sivri kemerli dürlüğü tarafından 1958'de yapılan respencereden yapının dış duvarına atılan, torasyonda camide asiina uygun olmayan yarıya kadar demir şebeke ile kapatılmış yerler d üzeltilerek son cemaat yerindeki diğer sivri bir kemerle son bulmaktadır. ahşap sundurma kaldırılmış. sekizgen kaKare planlı ikinci bölüm kuzeyde bir keideler üzerine oturan, baklavali başlıkla mer, batıda iki pencere ve doğuda bir ra sahip altı adet mermer sütunun üstü beş kubbe ile örtülmüş ve sivri kemerpencere ile toplam dört açıklığa sahiptir. lerle birbirine bağlanmıştır. Sütun başlık Hazirede günümüze ulaşabilen on dokuz mezar vardır. Halen mevcut en eski melarının dış yüzeylerinde birer rozet ve çin zar 1121 ( 1709) tarihli olup Şeyhülislam bulutuna benzer kıvrık hatlı bir süsleme Sadreddinzade Sadık Mehmed Efendi'ye görülmektedir. Ortada girişin önünde yer aittir. Bazı kayıtlara göre XVI. yüzyıldan alan kubbeli birim sekizgen kasnakli olup itibaren haziredeki en eski defin, 958'de diğerlerine göre biraz daha yüksek tutularak cephe monotonluktan kurtarılmış (ı 55 ı ı vefat ederek buraya gömülen Emir Hüseyin Çelebi'yle ilgili ise de mezar taşı tır. Günümüzde içieri beyaz boyalı olan son cemaat yeri kubbelerinin 1958 yılın kaybolmuştur. daki yeni inşasında kalem işiyle tezyin Hama m. Eskiden İstanbul'un en işlek edildiği bilinmektedir. çifte hamamlarından biri olan yapının soKütüph ane. 1296 (1879) tarihli Devlet yunmalık bölümleri kagir duvarlı ve sakıf Salnamesi'nden ve Süleymaniye Kütüplı, sıcaklık bölümleri ise üç eyvan şeması hanesi'nde Molla Çelebi Kütüphanesi fihna sahipti. Planı itibariyle Ayasofya ' nın ristindeki bilgilerden anlaşıldığına göre karşısındaki Haseki Hamarnı'na benzeçeşitli kişiler tarafından vakfedilen kitapyen yapının yıkımından kısa bir süre önlarla cami içerisinde bir kütüphane kuce sıcaklıkları birleştirilmiş, erkekler kıs rulmuştur. 144 adet kitabın bulunduğu mının helaları ile kadınlar kısmının soyunkütüphaneye ait fihristte yer alan bir malığı ortadan kaldırılmış ve tek hamanotta Fındıklı Camii içinde Reisülküttab ma dönüştürülerek klasik hüviyetini yiAbdullahzade'nin, Molla Mehmed Çelebi tirmişti. 1957'deki yıkımdan günümüze Efendi'nin ve Şeyhülislam Hamid Efendi kadar gelebilen iki parça kitabenin sağ gibi zevatın vakfettiği kitapların Kılıç Ali bölümü, Çarşıkapı' da istanbul Fetih CePaşa Medresesi içindeki kütüphaneden miyeti tarafından kullanılan Merzifonlu Süleymaniye Kütüphanesi'ne nakledildiği Kara Mustafa Paşa Külliyesi'nin medrebelirtilmektedir (Orh onlu. VJJ/10 119541. sesi avlusundadır. Yüksel Yoldaş Demirs. 68). Molla Çelebi Camii'nde mevcut kicanlı ve Mehmet Nermi Haskan sol partapların ne zaman Kılıç Ali Paşa Medreçasının Topkapı Sarayı Müzesi'nde oldusesi'ne taşındığı ise bilinmemektedir. ğunu bildirmişlerse de (İstanbul Mimarisi İçin Kaynak, s. 391; istanbul Hamam/an, Hazire. Caminin batısında yer alan diks. ı 42) bu parça müzede bulunamamış dörtgen hazire, İskele sokağına bakan tır. Hamamın üç mermer kurnası halen duvarla deniz tarafındaki kitabelerinden anlaşıldığına göre batı ve güney yönlerin- · İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'den 1132'de (ı 720) rQznamçe-i ewel Hünin şeref salonunda yer a l maktadır. Hüseyin Paşazade Hacı Mehmed Bey taraseyin Ayvansarayİ ve Davutpaşalı Mehmed Raif külliyede bir de sıbyan rnektefından inşa ettirilen parmaklıklı bir dubinin varlığından bahsetmişlerdiL Bu havarla sınırlandırılmıştır. Batı yönünde altı küçük dikdörtgen ve bir sivri kemerli mamın cadde üzerindeki soyunma yeri, XVIII. yüzyıl sonları ve XIX. yüzyıl başlarıaçıklık mevcuttur. Burası iki bölümden Mo lla Çelebi Hamarnı ' n ı n eski bir fotoğrafı (Alman A rk eoıoji Enstitüsü fotoğraf ar.ş ivi) MOLLA FENAR1 nın sivil mimarisine uygun bir konak cephesi kar.akterine sahipti. s. 3 ı 1-312; Evliya Çelebi, Seyahatname, ı , 232, 233, 442, 445; Ayvansarayi, Hadikatü '/-cevami', ll, 82-84; a.mlf .. MecmCıa-i Tevarih (haz. Fahri Ç. Derin- Vahid Çabuk). istanbul ı 985, s. 374; Mehmed Raif, Mir'a.t-ı İstanbu l, ista nbul 13ı4, s. 334-337; izzet Kumbaracılar. İstanbul Sebilleri, istanbul 1938 , s. 47; ibrahim Hilmi Tanışık. istanbul Çeşme/e ri, istanbul 1945, ll , 140-142; Mustafa Cezar. "Osmanlı Dev rinde istanbul Yap ılarında Th.hribat Yapan Yangınl ar ve Tabii Afetler", Türk San 'atı Tarihi Araştırma ve İncelemeleri, istanbul ı963 , I, 350-351, 369; Behçet Ünsal. "istanbul'un iman ve Eski Eser Kayb ı" , a.e., istanbul 1969 , ll , 51-53; Cahit Baltacı, XV-XVI. Asırlarda Osmanlı Medrese /eri, istanbul 1976, s. 212 -213; Oktay Aslanapa, Osmanlı Devri Mimarisi, istanbul 1986, s. 224; Aptullah Kuran, Mimar Sinan, istanbul 1986, s. 1 ı 3 , 154, 288, 395; Th.hsin Öz, İstanbul Cami/eri, Ankara 1987, ll , 24-25; Erünsal, Türk Kütüphaneleri Tarihi ll, s. 52; Yüksel Yoldaş Demircan lı, İstanbul Mima- Şekaik, risi İçin Kaynak Olarak Evliya Çelebi Seyahatnamesi, istanbul1989 , s. ı35-ı36, 39ı; Çelik Gülersoy, istanbul ll: Tophane, Fındık/ı, Kabataş, Milano, ts. , s. ı 12-1 ı 3, 116; Mehmet Nermi Haskan, istanbu l Hamam/an, istanbul ı 995, s. 142- ı44; W. Müller-Wiener. istanbul'un Tarihse l Topografyası (tre. Ülke r Sayın). istanbul 1998, s . 413; Ahmet Vefa Çobanoğlu, "Beyoğ lu'ndaki Camiler", Geçmişten Günümüze Beyoğlu, istanbul 2004, I, 34 ı -360; Cengiz Orh on lu , "Fındık lı Semtinin Th.rihi Hakkında Bir A ra ştırma", TD, VII/lO l 1954). s. 65-70; M. Saha Tanınan, "Molla Çelebi Camii", DBİst.A, V, 483-484; Arzu iyanlar, "Molla Çelebi Hamamı", a.e., V, 484. Iii r ARZU İVANLAR MOLLA FENARi (ö. 834/143 1) Osmanlı L 751 alimi. _j yılının Saferayında (Nisan 1350 ) Muhammed b. Fenari nisbesi hakkında kay- doğdu. Asıl adı Şemseddin Hamza'dır. ise bir gerekçe göstermeden Yeni- şehir ile inegöl taraflarındaki Fenar kasabasından olduğunu kaydetmiştir. BİBLİYOGRAFYA : Atai, Zeyl-i çarşılı naklarda farklı görüşler bulunmaktadır. Bu nisbenin, Maveraünnehir bölgesinde ya da Bursa civarında Yenişehir ile inegöl yakınlarındaki Fenar köyünden geldiğini söyleyenler bulunduğu gibi babasının fenercilik mesleğiyle ilgili olduğunu ileri sürenler de vardır. Kahire'de ondan icazet alan İbn Hacer ei-Askalanl'nin İbnü'I-Fe nerl diye tanındığını belirtmesi, Zeynüddin ei-Hafi'nin halifesi İbn Ganim ei-Kudsl'ye gönderdiği Arapça bir şiirinde kendisinden İbnü'I-Fenarl diye söz etmesi (Taşköprizade, s. 27) babasının da bu nisbeyle anıldığını göstermektedir. Açık bilgi bulunmaması sebebiyle kaynaklar bu rivayetleri nakletmekle yetinmiş. Uzun- Molla Fenarl, ilk öğrenimini babasının yanında tamamladıktan sonra İznik'te Alaeddin Ali Esved 'in derslerine devam etti. Hocasıyla arasında geçen ilmi bir tartışma yüzünden oradan ayrıldı ve Amasya'ya gitti. Amasya'da Cemaleddin Aksarayi'nin öğrencisi oldu ve 778 (1376) yılın da kendisinden icazet aldı. Ardından Seyyid Şerif ei-Cürcanl ile birlikte gittiği Kahire'de başta Ekmeleddin ei-Babertl olmak üzere çeşitli alimlerden şer'l ilimleri tahsil etti; Babertl'den de icazet aldıktan sonra Bursa'ya döndü . Yıldırım Bayezid tarafından Manastır Medresesi müderrisliği ve bunun yanı sıra 795'te (ı 393 ı Bursa kadılığı ile görevlendirildi. Bu vazifesini on yıl kadar sürdürdü. Ankara Savaşı'nın ardından Timur'un askerleri Bursa'yı ele geçirince. daha önce Yıldırım Bayezid'in esir alıp hapsettirdiği Karamanoğlu Alaeddin Bey'in iki oğlu ll. Mehmed Bey ve Ali Bey hürriyetine kavuşmuş ve Timur tarafından Karaman lı ülkesinin yönetimine getirilmişti. Molla Fenari de muhtemelen Mısır seyahati dönüşünde Konya ve Karaman'a uğradığında tanış tığı Mehmed Bey'le Karaman'a gitti. Orada on yıldan fazla bir müddet ders verdi. 81 Tde ( 1414) Bursa'ya döndü ve Çelebi Sultan Mehmed devrinde 818 (1415) yı lında ikinci defa Bursa kadılığına getirildi. 822'de ( 1419) çıktığı hac seyahatinden dönerken Kahire'ye uğradı ve ei-Melikü'IMüeyyed Şeyh ei-Mahmudl'nin isteğiyle bir süre orada kaldı. Kahire'de bulunduğu sırada dönemin önde gelen alimleriyle ilmi müzakerelerde bulundu ve ders verdi. 823 (1420) yılında Mısır'dan ayrılan Molla Fenarl, Kudüs'e uğradıktan sonra Bursa'ya döndü ve eski görevine devam etti. ll. Murad tarafından 828'de ( 1425) müftülük vazifesine tayin edildi. Bu unvanı taşıyan kimsenin diğer ulemaya nisbet! e önemli bir mevki işgal ettiği bilinmekle birlikte bazı kaynaklarda Fenart'nin ilk şeyhülislam olarak anılması. payitaht müftülük makamının XVI. yüzyılın ortalarında ulaştığı kurum hüviyetiyle kelimenin kazand ığı "devletin bütün ilmiye sınıfının resmi mercii" anlamında düşü nülmemelidir. 833 ( 1430) yılında yaptığı ikinci hac yolda Kahire'ye uğrayan Molla Fenari buradaki alimlerle ilmi görüşme ler yaptı. Döndükten kısa bir süre sonra 1 Receb 834 (15 Mart 1431) tarihinde Bursa'da vefat etti. Hüseyin Hüsameddin. baculuğunda zı vakıf kayıtlarına ve kitabelere dayanarak Molla Fenari'nin 838'de ( 1434-35) öldüğünü kaydeder ( TTEM, XVII/ 19 11928 1. s. 15 5). Cenazesi kendi yaptırdığı caminin haziresine defnedildi. Öğrencileri arasında oğlu Mehmed Şah Fenarl, Şehabed din İbn Arabşah, Kadızade Rumi. Kutbüddinzade i zn iki. Kafiyeci, Emir Sultan, Molla Yegan ve İbn Hacer ei-Askalanl gibi alimler bulunmaktadır. Molla Fenarl, Osmanlı Devleti'nde tasawufa ilgi duyan ilmiye mensuplarının önde gelenlerindendir. Tasawuf kültürüne olan yakın ilgisi bazı eserlerinde açık ça görülür. Tasawufi düşüncelerinin şe killenmesinde Muhyiddin İbnü'I-Arabl' nin tesiri vardır ve İbnü'I-Arabl'ye nisbet edilen Ekberiyye mektebinin görüşlerini Anadolu'da temsil eden alimler arasında yer almaktadır. Babasından Sadreddin Konevi'nin Mifta]fu'l-gayb'ını okumuş. daha sonra bu eseri ş_erhetmiştir. Fenari ayrıca hem Mifta]fu'l-gayb'ı hem de İb nü'I-Arabl'nin Fuşuşü'l-]fikem'ini akutmuştur. Taşköprizacte , Fenart'nin babasının Sadreddin Ko nevi' den Mitta]J. u'1gayb ' ı okuduğuna dair bir rivayet naklediyorsa da ( eş-Şe~a'i~. s. 24 ı bu tarihen mümkün görünmemektedir. Konevi'nin ölüm tarihi (673/ 1274) göz önüne alınır sa Fenari doğduğunda babasının 100 yaş larında olması gerekir. Bu sebeple bizzat Konevi'den değil talebesinden veya talebesinin talebesinden okumuş olmalıdır. Kaynaklarda ayrıca Ebheriyye (EvhadiyyeSafeviyye 1 ErdebTiiyye) ve Rifaiyye tarikatlarından hilafet aldığı ve Zeyniyye tarikatına da intisap ettiği kaydedilmektedir. Diğer taraftan Fahreddin er-Razi ekolüne bağlı olup Razi'nin geliştirdiği İbn Slnacı sistemin Osmanlı geleneğine taşın masında önemli rol oynamıştır. gerekse halkın ve maddi durumu iyi olmasına rağmen sade ·bir hayat yaşadığı nakledilen Molla Fenari geçimini sağ lamak için ipekçilikle meşgul olmuştur. Taşköprizade, Fenari'nin vefat ettiğinde 10.000 ciltlik bir kütüphane bıraktığına dair bir rivayet kaydeder. Molla Fenarl, Kudüs'te bir medrese ile.Bursa'da üç mescid ve bir medrese yaptırmış, 833 ( 1430) tarihli vakfiyesiyle bunlara birçok emlakini tahsis etmiştir (Bilge, s. 23224 ı ı. Oğullarından Mehmed Şah Fenari de (ö. 839/ 14351 ?1) alim olup çeşitli eserler telif etmiş. Yusuf Bali ise (ö . 840/1436371 müderrislik ve kadılık görevlerinde bulunmuştur. Osmanlı Devleti'nde ilmiye sınıfına tanınan imtiyazlar ilk defa ll. MuGerek devlet erkanının saygı gösterdiği 245