OKU - Sultani
Transkript
OKU - Sultani
Say :27 cak 19& İ L .E R i Ç i N D E K Korkmayan Adam (Mithat Cemal KUNTAY) ....................................... 1 Larroumets) .......................................... 4 Les Maux J maginaires (R. Beklerken (Yavuz ZEYTİNOÖLU) ................................................... 5 Le Lycce (Patrice THOMPSON) ..................... « ............................... 7 Geldiler, Ba~ardılar. Gittiler. (M. Türkler ve Dünya Milletleri (F. Şans BİLEYDİ) (Sumer BENDERLİ) .·................................ 8 KURTULUŞ) . . . .. .. . .. . ... . .. .. . .. ... ... . ....... 9 ............................................................... 10 Modern Resim Üzerine (Güvenç AYHAN) .......................................... 13 Üç Gün (Erol GÜNAYDIN) Ahmet Ağa ........................................................ 14 (Ergun KAFTANCI) .................................................... 16 Hayat Meçhul Kalmalıdır (Tiımıçi.n AKKUTA Y) ................................ 17 Spor Aktüalitesi (Sumer BİLEYDİ) ............................................... 18-19 Çocuk Cahit S. (Güven Tarancı YENERSOY) ......................................................... 20 (A. AKINCILAR) .... ; .............................................. 22 Şiirler: A. Kutsi TECER --..: Z. Ömer DEFNE Ege ERNART Aykut AKINCILAR R. Necdet EVRİMER. Çosar GÜRTAN SU-BİL -Tuncer AÖANOÖLU Kariıkatiir: METİN Kapak - Erol GÜRıEL - - - G A L A T A S ARA Y - - - - " Sayı Yıl : 27 Sahibi: Başkan : 10 Yazı işlerini Ocak 1956 fiilen idare eden: : Sekreter : NEŞRİYAT KOLU Aykut Durnman - Celfı.I Kavur Aykut H~rdkmen Basıldığı yer: YENİLİK UASIMEVİ Cemal Nadtr, Sokak Büyiik Mllı1s Han. No: 4648 TEL: 27 11 53 Sahife 10 da M. Charazienx, M. Hharezienx; 3 üncü sahife sonunda LAROUMETZS, R. LARROUMETS; sahife 1 l .de ikinci sütun 1 nci satır At. Kutsi Tecer, Ahmet Kutsi Tecer, şeklinde ve ayrıca bazı sahifelerdeki anlaşılmasl kolay olan öbiir dizgi ve baskı yanlışlarının da düzeltilmesini özür dileyerek rica ederiz. Galatasaray Lisesi Talebe Kurulu Neşriyat Kolu tarafından ayda bir Sayı Yıl : 27 istanbulda çıkanlır; okul dergisidir. Ocak 1956 : 10 Korkınayan Adam Mithat Cemal KUNTAY Galatasaray mecmuasına yazmak istediKorkmayan Adamı> 'ın bir güzel örneği ,ni de G. S. Lisesi verd~; İsmi Mektebi Sultani olduğu zaman burada 119 numaralı Mehmet Tevfik isminde bir talebe vardı ki, kız kadar mahcup, eşya kadar sessiz ve bir Türk gibi terbiyeli olmasına rağmen (bu talebe) adz bir dövmek için Ytımruğumı kaldırnn bir talebenin karşısına dikilmiş ve gözlerine di'k dik bakarak yumruğu kullanmadan onu mecbur etnüş ve şöyle demişti: « Ne zaman yebun kfıŞUik kalkışırsan bulacaksın.)) Aradan seneler iUin edilmiş ve hatta 31 MiirtecHer ve tısi Mektebi Sultani aleyhinde bu sözler üzerine Mektebi Sultani'kocaman kapı kanatlarını ardına kadar açtırmış, orada kendisini asilerin geliıp öldürgım beklemişti. İ.ki tane korkmayan Tevfik Hkret vardır ve birinc~i işte budur: Maddeten korkmayan adam. İ.kinci Tevfik Fikret'te manen koııkmayan adamdır. Fikret'in bir zerre lekesi yoktur; ne para lekesi, ne ,de lekeler. Eli temizdi, alnı tem)zcli, cebi temizdi, cismiyeti ve maneviyatı temizdi. Manen korkmayan Fikret budur. Galatasaray Lisesinin aziz gençleri mekteplerinin bu kahramanla övünebilirler, onu örnek tutabilirler. Ve flkret sade adam di. Aynı zamanda korkulan bir adamdı. Serveti fünun'uu genç muharörleri Fikret'ten emuamele arkadaşlayüriimek iste- rayı, sade dh> yalnız O çirkinliği yalnız ahlfrkda çehrede kelimede bile sevmiyordu. Dostu ve talebesi Feridun bey «Sıçan» deyince Fiıkret rahatsız olacak ona «Fare» deyin, diyecekti. Mithat Cemal KUNTAY 1 ---~------GALATASARAY öğüt Yorgwı bir hayatın kederlerinden Ruhumuz bunalır, dolarsa yarın, Gür sesle meleyen sürüyü güden Çobanın gezdiği yerlere varın. Gök yeşil, kır geniş, ufuklar derin, Ağaçlar hülyalı, pınarlar serin, Orada yürüyün, gezin, dinlenin, Altında hülyaya dalın çınarın. O zaman ylniden dirilir nabız, Ansızın gönülde uyanır bir hız, Dinleyin sesini duyacaksınız, Civardan çağlayan hatıralann. Ahmet Kutsi TECER Bir Limandan Gelen ses Mektebimiz mezun ve eski Edebiyat öğ retmeni Sayın Ercüment Ekrem Talu, bir ay geçirdiği bir kriz sonunda kadar evvel Guraba hastahanesine kaldırılmıştır. Kültür ve Radyo kolunun hastahanede kendileriyll yaptığı bir röportajdan kendisi nin iyile~mekte olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Uzun emeği dergimizin sahibi bulunan sayın röportajda bizlere Galatasaray tuttuğumuz Yolda devam etsöz Sayın Liseler arası Edebiyat günlerine armağan Bir yeşil sandalım, bir yeşil masal, Mavi limanında bir içdenizin. Bir güneş gülümser sularda sanki; Yanımda, yöremde tüter cümbüşü, Beni teşkil eden yüzlerinizin. Hasretini çekip büJün bir iimür. Gidip göremeriğim sahillere, hür Arzumanlar gibi alır götiirür Ruhumu havası sözlerinizin. Bir güıı çağıracak sizi de deniz. Bu suları koyup gideceksiniz. Beni de götürün nolur, sesiniz, Şarkınız olayım çocuklar sizin! Ben DEFNE, ben masal, ben dost, ben garip Dilerseniz yelken, dilerseniz ip, Bir rüzgar olurum bir giin de belki. Diler şöyle böyle bir maziye çekilip Sizi seyredeyim göriinmeksizin. Zeki Ömer DEFNE 2 ----------GALATASARAY Les Ma ux İmaginaires Larroumets Decidement, nous ne sommers plus a la belle epoque. Tantot c'est l'huile, tantot c'est le beurre qui est trop cher. Ou hien il pleut trap, oü bien trap peu. Et enfin l'argent, comme chacun sait, se fait trap rare. İl va toujours a ceux qui en possedent, jamais a ceux qui n'en ont pas. On le dit au cafe, on le repete dans J'autobus et on le prouve chez le barbier. Le monde est a refaire et les reformateurs, heureusement, ne manquent pas, Ils rcfont tout dans leur pensee, ils inventent des remedes infaillibles et tout iırait bien mieux si seulement On les ecoutai't. Le beefsteak sarait pour rien. Voyez en peu la Republique des Elcves, est sans doute la plus ancienne des ifötitutions. Chacun y trouve a redire. Les congcs rares, la duree des rccreations trop courte, cel1e dcs ctudes trop longue. Les maittrop les programmes trop !es examens cfüficiles. Quant !es notes obtenues ne sont celles faudrait. Le bon elcve a trop peu et le encore moins. Nul n'a son dı'.'ı. Les ont toujours tort. Mais rendei - vous un peu ConseH des Professeurs. La, on tout de toute autre manierl. On examiıne l'eleve, on finıterroge avee soin, on le juge a ses oeuvres et l'on conclut que la jeunesse d'aujourd'hui ne vaut pas ceHe d'autrefois. II paral:t qu'elle ne 11t plus, qu'elle prcföre le jeu au travail, qu'eHe l'effort et qu'elle voudrait tout savoir sans prendre la peine d'etudier. Quant aux programmes, iıls sont evıiıdemment trop legers 1t chacuın. rrd1t que la culture se perd. L'Assemblee des Parents n'est pas mohıs merontente et ses plaintes sont justement distıfüuee. 'Eleves et professeurs en reçoivent Ieur part. Bile pretend qu'on ensdgne trop reoi·, trop peu cela, et que les enfants, enfin, causent bien des soueis. Elle .Jst1me auss~ que les livres sont trop chers, que les cli:plömes ne valent rien et que ]es haricots sont mal curts. Ainsi va le monde et roulent les conversations tandis que la ronde des jours ramene ehacun it ses oluvres. On regarde les defauts des voisins car il est dcplaisant de contempler les on aecuse l'ordre des choses au lieu de s'accuser soi - meme, et l'on prend plaisfr [ı gratter sa plaie au lieu d'Y mettre de la pommade, Qui ne voit pourtant que tout s'cquiübre et qu'en tout systeme ll bien compense le mal? Qui ne voit aussi que la plupart c!es maux sont des maux ~taginaires et qu'a s'oecuper d'autrui on finit par s'obbier soi - meme? Fais done ton travaiJ citoyen, et ne cherche pas ailleurs. Ta tache est la. II t'appartient de l'accomplir, et cela seul lst reel. Mcfüe-toi des fantömes qui naissent de la penscl et se renforcent par elle. N'accuse personne, ni !es Dieux. dit Platon, sont innocents. LAROUMETZS 3 -----------GALATASARAY i Hareketlerimizi samimiyetle tahlil edecek olursak, onların benliğinüzden ziyade, dıştan gelen tesirlerle alakalı olduğunu görerek şa şarız. Cemiyet kanunları, gelenek, moda tahakkümü altında hepimiz aynı hareket etmeğe alışıyoruz ve iki yaprağı bir yapmı yan tabiatın her şahıstan bir tek orijinal tip yarattığını unutuyoruz. Fr::unsız yazarı Madam de Stael'e nüktedan biri. blr gece maskeli bafoda, bir aynanın önünden zaman, etrafında aynı tarzda giyinmiş için başı arasından kendin~ ile bir hareket ayırmaık yapmıya mecbur kaldığırn söylemiş. Şahsiyet de cemiyet için de elbise ve nrns·ke giydiği içi:n, biır ruh aynası kar)ısında hareketi yapmağa mecbur kalacağı nı düşiinebi·LiTiz. Hepimiz hakiki hayatımızın kenarında gayn şuur! ve tesadüfi olaraık hareketlerimizi ve sözlerimiz~ kontrol altında bulundurmadığımız bir anda, •kıskançlıkla !emek istediğimiz şahsiyeti açııklıyoruz, daha doğrusu ele veriyoruz. Şüphesiz mecburiyet cemiyet hayatı için elzemdir. Engelleri kaldırır, dikenekiı körle~tirir, tepeleri diizletir, çok hususi ve şahsi acayipJi.kler~ gizler. Bu cemiyet yalanı. şiip hesiz sevimlidir, bize verdiği ~nce zevkleri inkar edemeyiz. Fakat bu, sathi g:öriinliş. hayfı! ve seraptan ~barettir. Şahsımıza olan vazifeleri feda etn1lık. cemiyete olan vazifelere kıymet vermektir. Onun menfaati için şahsiyetimizin boğulmasına müsaade etmemiz Hizımdır. Şahsiyet sah~bi olmak ve etraftakilerden ayrılmak istiyorsa·k, cesur olmamız elzemdi.r_ cesur olmak. Çlin:kü medeni olduğumuz için daima başkaJarına, kendimizi beğendrr mek isteriz. Ayrılık, da~ma kin veyahut en azı trukbih ve alay doğurur, ayrı olmak bir nevi dalalettir. Halbuki her insan kendine göre has meziyet ve istidadı vardır ki, bu yolda yürüdüğii takdirde, en yüksek mertebeye eriışebilir. İşte dolaşıyoruz; 4 onu, inkişaf ettirsin. İçindeki sese, evet desin. Şahsiyeti ile uygun harekette bulunsun. Şairin kudretli cümles~ne göre «ruhunu yaşasın ve Allahını yaşatsın». Fakat insanlar arasında, hangilerinin kendilerine ve yalnız kendilerine karşı itimatları, anlayışları vardır ki, şahsiyet lerini tanısınlar. Ne kadarı bazan bi:lmiyerek kendilerini tanımak iç:n, başkalarmın takdirine müracaat ederle:-. Sayın! kaç clefa kendinize karşı samimi davrandınız? İnsanda fazla kend~ni beğenme vardır. Ve kendisinin kendi hakkında verdiği fikre, başkalarının kendisi hakkında verdiğinden daha az kıymet verir. Ne kadar iınsan varsa, o kadar şahsiyet ve ahlak olduğuna inanan Nietzsche bakın Zerdi.işt'e ne söyletiyor: «Daima talebe kalmakla hocaya ·kar~ı az nünnettarlık göstermiş olursunuz. Ne diye tacımı pwrçalamıyorsunuz? Bana karşı hürmetkarsınız; fakat birgi.in bu hürmet yıkılırsa ne olur? Dikkat edin ki, bir sizi tepelemesiın! Zerdüşfe inandığınızı söylüyorsunuz! Fakat Zerdüşt'ten kime ne! Bana inananlarsınız: Fakat bütün inananlardan kime ne! O zaman. beni buldunuz. Bütün i'l1ananlar Heniiz kendinizi aramamıştınız: İşte o zaman, beni buldunuz. Bütün 1nananlar işte böyle yapar; bunun ki, inanç çok kıymetsiz bir · Şimdiı kaybedip kendinizi bulmanızı ve hepinizin beni red etzamandır ki, tekrar aranıza geleceğin1. kardeşlerim, o zaman kaybolmuş kuzularımı gözle arıyacağım; sizi o ile seveceğim.» bir az bHerek kendisinde ahlakını estetiğini taşır. Bunlar irsi nıiı zaçlarından, tabii meyillerinden, benliklerinin köşelerinden doğmuş hak)ki ve şahsi hayat kaideleridir. Onları bu1araık şahsiyeti göstermek gerekir. Dr. Hikmet GÜRTAV -----------GALATASARAY Yavuz - Bu yol nereye g)der ki? dedi. - Bilmem, dedim. Biliyordum halbuki, hamamlardan gelirdi, gavurluğumdarı demedim. Şehirlerden uzakta, üç yol ağzına kurulmuş bir benzincinin kahvesinde otobüs bekl:lyorduık. Ben geleli yarım saat kadar olmuştu. Hamamlardan geliyordum, onun sorduğu yoldan. O ise beri yoldan gelip benim geldiğim yere dönen bir kamyondan ~nmişti. Üçüncü yol Eskişehir'e gittiğine göre o tarafa gidecek ti herhalde. Benim gibi. Söylememiştim işte... biılmem, belki de şişirir diye korkmu~tum. yolda Nereye? dedi. zor Hooop, ağır ZEYTINOCLU ol, hortum azıcık kısa da yetişiyor. Bir kamyon gelmiş, ben farketmeden Espliıkasına bakıp iç geçiştirdi Gözleri yaşardı, bir acaip parıltı doldu içlerine. Kendisine baktı ğımı görünce utandı mı ne, açıklamak istedi: - Sıla hasret) evlat. Tam beş yıl oluyor. Benimki de beş ay. Beş aydır görmüyorum onu. Bundan sonra da görmiyeceğim. Görmemeliyim. Değil mi ki o bana ... Öööf düşünme meliyim de onu. O yokmuş gibi olmalı dünya, eskisi gibiı insanlarla dolu. kalabalıık. Ben de böyle yapayalnız olmamalıyım. Kamyon gitmiş, tozu bHe göriinmüyir artık. Bir otomobil benzin alıyor. Nereye gideYaa. Gözlerinin taa dibinde biır ışık """"""""",..,..,._,""'"""""""""""'""'~~,..,..,."""~~~~"' cek acaba? Onun için yandı. Gözünü sevdi de de sevenler var mı? YOKTUR İnsanca sevenler. YokMinnetle tekapu ediyor hürlüğü imha, sa paradan başka hiç vicdan satılık, kan da bm~uktur; Bedmayede bir şey düşünmeyen Bilirim «Nadana başı erbfib-ı kemalin, ler mi var? Niye hlr Hiir cepheler üstünde gubarın yeri yoktm .» sevmez .. Niçin onlar.. Rifat Necdet EVRiMER für çay yapalıın mı, abi? On, oniki yaşlarında bir çocukcağız kalı var. Onunkiler kişehir kamyonu. Yanımdaki Eskişehir sevmiyorum onu. Değil mi ki beni bakışlarım onu rahatsız ediyor, görmemeliyim onu bir daha. Madem ki o daha rahat olacak. Ama başka türlü yapamam gidip konuşamam ki onunla. Bakarım sadece, beni anlasın diye beklerim. Ama , madem ki anlamıyor. .. Eskişehir'İ bilirsin değil mi, evlat? diye Hisar'ı? mi? Artık onu düşün mi? Bu dii~üncelerden kur- 5 ----------GALATASARAY Eskişehiırliyi:m. - Odunpazan durağından yukarı bir arnavut kaldınmı çıkar, Kafabak deposuna, bildin mi? - Asfalt oldu şimdi. - Yaa ... İşte orada, soldan birinci değil ikind sokağın köşesinde benim ev var. Mavi boyalı, sarı saçaklıydı eskiden. taa beş yıl evvel...• Onu da bildin mi? Mavi boyalı, san saçaklı. Onun gibi, o da mavi pardesü giyerd), saçları da sarıydı, yok sarı değil sarılı kahverengili. Karışık. Acaip. - Bildim, diyorum. Birden: Sende bir hal var, evlat, diyor. Yok. Var. Kabul var. Münakaşa edlcek halim yok şiımdi. - Birini düşünüyorsun sen, diyeceğim birini seviyorsun. Yoo, hayır. Evet. Peki, evet. Hem de çok. Hayır. İnat etme şimdi. N~reden bild\m, anladın mı? Atıyorsun. Beni dalgın buldun saHı- aklından. Yoo. Söyle bakalım az evvel geçen taksinin içinde kimler vardı. BHmem, bakmamışım. - Gördün mü? Buradan anladım Birini seven insan başkalarına ne ne de sever. Ş~mdi: «Yum gözlerini beni tarif desem, edemezsin. Ben de öyleydim, memleketten ayrıldıktan sonra hiçbir yere ba,khiçbir sevmedim, sevmeğe madım. İşi anladım ama geç oldu. Öyle sen h:ısretlik çekiyorsun. Kurtulnrnk istersen başkalarına da bak. İnsanları sev, tümünü sev. Hırsızını da, uğursuzunu da sev. O zaman hasrefük çekmezsin Doğru muydu acaba? Birini sevmedikten sonra insan olabilir miydik? Fa;kat biitün insanların sevgisini bkkişide toplamak ta egoizm olmuyor muydu? İkisini birden sevemez miy6 Gece öylesine koyu ki Se Y ddızlar bile uzaklara çekilmiş. Gözlerimde bir yanma Boğazımda bir yumruk Bütün hayaller ortalıktan silinmiş. Bir şarkı dolaşıyor içimde Se İnleyen bir İspanyol serenadı. Dilimiz dinlerimizce başka Gözlerimizde aynı arzu Ve ellerimizde bir yiil var.dı. O bambaşka bir yeceydi Se Sen de bambaşka bir insandın Gözlerin tıpkı böklere benziyordu. Akşamla berablr kararırdı Sonra kollarında ağlardın. Gitarlar içimde titremişti Se, yitarlar Herkes «OLE• diye bağırıyordu Ve sen dalga dalga ürperiyordun Benimse sesim çıkmıyordu bile Ellerin dudaklarımı örtüyordu. Zamanı kaybettim artık Se Baharda bile yapraklar sarı Yiiksek kuleli bir kilisede Gözyaşlarımla ıslanan bir ayini Hatırlatır İspanyol serenadları. Övle olsun. yorsun SE Gece öyle koyu ki Se Gözyaşlarımı bile göremiyorum, Pencerem kırlara açık Çocuklar bana deli diyorlar Ve bir deliymişim gibi kahkahalar atıyorum. O bambaşka bir geceydi Se Sin de bambaşka bir insandın Gözlerin tıpkı göklere benziyordu Akşamla beraber kararırdı. Sonra kollarımda avlardm ... ERNART diın. İnsanları ve onu. Sorsam mı? Yoksa ken- . elim mi - bulmağa çalışsam. Doğru, dedim inanmadan. geliyordu geriden, üstü Bu benzincide iki kişi daha artacak kü Üstündekiler biraz kımıldanıp yeni gelenlere yer verecekler. İyi yerde oturanlar hiç istifleriıni bozmayacaklar Yavuz ZR\'TİNOGLU Biır ----------GALATASARAY Patrice THOMPSON Le Jycee de Galatasaray a tous :!.es prestiges d'une demeure ancienne, tous les attraits Comme un d'une maison moderne. temple ancien, il est bati aupres d'une source; mais eHe sert aux experiıences de physique dans des tubes a essai. Comme un palais ancien, il a de longs corridors obscurs; mais on s'y fait bousculer par une · jeunesse Comıne bien moderne. dans !es vieux chateaux, il s'y trouve des chambres dissimulees, des sortes de reco1ns oüdoivent siıeurs s'accuınuler les souvenirs de plu- generations; en fait on y elabore des programınes de radio. C'est ainsi qu'a chaque pas le nouveau venu decouvre des contrastes: ıner Une grande griile royal,~ qui parait fer la morgue d'un silence seigneuril a une rusticite laborieuse; pourtant c'est la demoiselle des PTT qui lui cc n 'est derricre que le urfaiıt face le silence annces a la c'est ravenir et le roman tourmente et l'avion reaction. enclot de ses murs de forteresse. dom la porte soutenunc de deux mais un evitant colonnes d'ou homrne en sort en peur de heurter la l'on courant; dynarnique crun Dcs generations qui defilent entrc ces murs, les nouvelles toujours plus fieres de cel- eblouissent Que peut rever de le nouveau mait- les qui om precede: derriere chacun des hotcs re, le «naif aux quarante enfants1> de cette illustre demeure se profile ce diplo- par tout ce qu'il mate, cet avocat celebre, assis il y a quelques ce qu'il comprend et par tout ce qu'il sent. ancien est moderne par tout 7 ----------GALATASARAY Geldiler, Başardılar, Gittiler... Muvaffak BEl~DERLI İnsan adamakıllı heyecanlanıyor... Duymadınız mı? yarım asrı Bekir bu Hoca'nın Mesut ve balıtij~t insanlar.• ömrünün hemen çatının altında geçmiş ... Ethem Şinasi'nin de ondan geri kalır yeri Talebelik, idarecili:k, öğret:menlikle çen yarım asır ... Bu her kula müyesser olmaz. şerefliı ve yaratıcı en 'vüksek mertebesine ayrılan Galatasaray'm dört Galatasaray'lılar minnet ve ile Son iki yıl zarfında . mesleğinin hocası. uğurladılar. Hemen hemen bu binada doğmuş miiş Bekir Bircan ve Ethem Oran hocalarımızdan başka yıldan beri kürsülerimiz<le gençlik ıçın çırpı Rumem ve K. Gürcan da artarihinde yer Uekir ve Ethem Hocalar Muvaffak Bcndcrliylc. dır. kadir manevi ne mutlu ... ellerinden Şimdi Türk cemiyetinin yen~ hizmetlerinde, yeni hamlele6ni devam ettiren bu etmemek mümkün mü? Evet. geldiler, başardılar ve Muvaffak BENDERLİ 8 Birinciler mükafatlarını lldılar•.• -----------GALATASARAY Türkler ve Dünya Milletleri Faruk KURTULUŞ bu başlık altında yazdığımız yazıda devlet adamlarının ve komutanlarının Türkler hakkındaki sözlerinden örnekler vermiştik. Bu gün de fikir ve sanat aleminin ünlü simalarından Lamartine ile ThCophile Gautier'nin Geçen yabancı yıl meşhur Türkleri anlatan sözlerini nakledeceğiz. 'Büyük Fransız şfilri ve siyaset adamı Lamartin (1790-1869) Macon'da doğmuş, Uaris'te ölrnti§tür. tBabası gibi ktraler olan Larnartin siyaset hayatına atılmış ve (1814) yılında XVIII Douis'nin muhafız ları arasına girmiştir. Lamarti.n, Bourbon'lar hüküm sürdüğü müddetçe önemli mevkilerde bulunmuştur. 1830 da Fransız Akademisi' ne ve 1834 de Fransız Milli Meclisi'ne seçilmiştir. Bu sırada Doğu'ya bir gezi yapmış ve İstanbul'a da uğramıştır. Osmanlı hükümdarı Abdülmecit Lamartin'i huzuruna kabul etmiş, ona iltifatta bulunmuş ve İzmir h;walisinde bir çiflik hediye etmiştir. Lamartin'in Fransa'ya döndükten sonra 1848 İhtilalinde üç renkLi Fransız bayrağını kırmızı bayTağa karşı şiddetle miidafaa etmiş ve bu sırada şöhretinin en yüksek noktasına ulaşmıştır. 1848 yılında Geçici hükumete ve Kurucu Meclis'e girmiş ve hükumeti meydana getiren beş kişilik meclise üye seçilmiştir. HI. Napoleon'un imparatorluğunu ilan etmesi üzerine siyasi hayattan çekilmiş ve kendisini edebiyata vermiştir. Değerli edebi eserler yazmış olan Lamartin'in önemli eseri vardır: Histoiredes Girontarihe füt dinş ve ciltlik bir Osmanlı Tarfüi: <Türkler bir ırk ve millet olarak yeryüzünün en şerefli insanlarıdır. Karakterleri pek temiz ve yüksektir. Cesaretleri sarsılmaz bir kudret halindedir. Milll din! faziletleri herkese saygı ve hayranlık verir. Tlirklcr asil ve duygulu ins<mlardır. Onların yurdu efendiler diyarı, kamramanlar ve şehit ler ülkesidir. Bence insanlığa şeref veren böyle bir milletin düşmanı olmak insanlığın düşmanı olmaktan farksızdır. Böyle bir lekeden Allah beni korusun.» dudak dudağa verdiği ve kulak böyle bir yer lazımdır. Tabiat bu yeri yarattı ve Türk uzun asırlar araya araya kendisi için yaratılan bu Cennet köşesini buldu. İstanbul bütün güzelliği, bütün h0şmetiyle Türke yaraşır. zarf ile ma.zsufun bu Jrndaır uygun düştüğü bir yer dünyanın başka hiçbir tarafında görülmez.• Faruk Kurtuluş iki büyük kulağa kıtanın geldiği ııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııımıııııııııııııırnııııııımıııııııııııııııııııııııııııııııııımıııııııııııııııııu: ACIT Y ağmumn sıcaklığt içimde Yedi tepeden birinin üstünde Bir sabah vakti Boğuk vapur düdükleri duyuluyor uzaklardan Haliç koyu kahverengi bugün Önümde biu yıllık niazi serili Uzun merdivenler göriiyorum evler Pencerelerin.de sardunya hanımeli Pencerelerinde yorganlar alh yeşilli Birisi lavanta çiçeği diye bağırıyor Lavanta çiçeğinde balıar kokuyor Ve Ben, yalnız kalmanın o buruk lıüznü içinde Ylditepedcn birinin iistündc Bir sahalı vakti <cİstanbulu dinliyorum.» Kölıne alışap Aykut Gauiier ( 1811-1872J. Tarbes'de doğ muş Nevilly'de ölmüştür. Önceleri resime çalışmış sonra kendisini edebiyata vermiştir. Sanat sanat içindir prensibini kurmuş ünlü bir sanat adamıdır. Eserleri ile romantizmin kuvvetlenmesine ve yaşa masına hizmet etmiştir. T. G. İspanya'yı, İtalya'yı, Rusya'yı gezmiş İstanbul'da bir müddet kalmıştır. •Bence Bosfor şarkın centilmenleri olan Türkleri eğlendirmek ve neşelendirmek içfa yaratılmış.. tır. Bu Centilmenlere, kendi kahramanlık ve kıöar lık destanlarını milyonlarca halka dinletmek için Akıncılar Sosyoloji dersindeyiz. Sınıf arka sıralar dan alakayla dinliyordu, Hocamız günlük dersini bitirmiş, öğrenmek istediğimiz biır şey olup olmadığını sormuştu. Erol Gönaydın sırasın dan hafifçe doğruldu: Affedersiniz efendim, zile kaç dakika var? 9 ----------GALATASARAY ŞANS Sumer BiLEYDi Dale Carnegie: «İnsanları türlü hareketlerine çarpao bir kaderin mevcudiyetine inanmam ama, harekete geçmedikleri zaman onları çarpan bir kader olduğuna kaniim» der. rağmen Bu ise yalmzca şansı davet etmesini bihneyenler şanssızdırlar demekle birdir. Ümidini bir piyango biletine bağlayan kimsenin, binde onbinde milyonda bir ihtimale bağlanır ve o gerçekleşmediği zaman da şansına küser. Bu işte kabahat şansımız da değil, hesap ve mantık eksikliğimizdedir. Çünkü bu yolda servet kazanmak ancak olave mucize kabilinden bir tesadüf eseridir. Sahici şans bambaşka bir şeydir: İmal edilen layık olunan ~eydir. Sahici şansta herkesin hakkı vardır, ama çok kimseler onu iterler. Yükselmekte, alçalmakta her insan için varittir, buna rağmen yolu aramasını, bulmasını ve o yolda yüriimesini bihne· yenler hayatlarının ·sonuna kadar «Şanssız» kalmağa mahkumdurlar. Etrafınızdaki insanlara dikkat ediniz, yalnız muvaffak olmamış kimselerin şansa inandıklarını görürsünüz. Hedefine ulaşmış bir insana «Yıldızının parlaklığından, sakın bahsetmeyiniz, çünkü bu iddia onu kırar. O, hedefini yalnız ve yalnız şahsi meziyetleri sayesinde ulaştığına inanır. Fakat işin doğ rusunu isterseniz, hakikat her iki iddianın ortasın dadır. Yani şans işinde dışımızdan olduğu kadar içimizden de gelen bir şey olduğu muhakkaktır. Ne daima zengin olmak, ne daima fakir olmak alnımı zn ihıceden yazılmış, değişmez bir kader sayıhnama" lıdır. Tahsil, mevki, şöhret hatta sıhhat için de aynı şey söylenebilir. Her şeyin iyisi de, kötüsü de bir sürii tcsadiifler halindi yolumuz iisfüne çıkarlar. Asıl mesele kötü tesadüf ıerden kaçmasını, iyi tesadüflerden faydalanmasmı bilmektir. Her insan iki türlü bilgiye maliktir. Biri başkaları tarafından öğrendiği, diğeri ise kendi kendine öğrettiği.. . fakat, bunlarm en miilıimi ikincisidir. O halde, bize bir başlangıç nasip etti diye dövünüp duracağımız yerde, istikameti değiştirmek, muvakkiyet kudretinin kendimizde olduğuna iğanüstü lG nanmamız tazım gelir. Ve böylece her şey değişebi lir. Neden mi? Çünkü her şey, bizim alacağımız tavra bağlıdır. Hayatta muvaffak olmak için, israrla ruhumuzdan her türiü kötümserliği, çekingenliği, nefse itimatsızlığı atıp evvelfi ruhi zincirlerimizi lrırmalı yız. O zaman kozasını delen kelebek gibi bihneden, nefsimize ördüğümüz karanlık tuzaktan lnırtulmuş olacağız. Ve bir .defa böyle kanatlandıktan sonra zafer bizimdir. -----------GALATASARAY IKlUıDtlUıreD Ç©!Oo~m©!O©!IF Bu ;sen{'. de Okul öğrenci lkurullarınm teşkilatlandırılması, Başkan seçimlerinin yaŞakir bey idaresi pılması Müdür yardımcısı al tında tamamlandırılrnıştır. Okul içinde halen teşkilatını tamamlayarak faa'1iyete geçmiş olan başlıca öğrenciı kollarının başkan ve azaları aşağıdaıki şekilde tertiplenmiştir: Neşriyat kolu ; Rehber öğretmen : R. Necdet Evrimer Başkan: Yavuz Zeytinoğlu Sekreter : Sumer Bileydi: Muhasip: Aykut Durarnan Üyeler : CeHH Kavur, Aykut Herekmen. Seçildiği günden itibaren faaliyete geçen Neşrıiyat kolu, karşılaştığı zorluklara rağmen, elinden geldiği kadar titiz · bir çalışma neticesinde elinizdeki dergiyi hazırlamıştır. İleri de G.S Yayınlarının 2 iınci kitabını vermek arzusundadır. Bu kitap, için bütün rm yakın alfıkalannı bekler. Temsil KOLU : Rehber öğretmen: Zahir Güvemli. Başkan Altan Poyraz Edebi Zahir Gi.ivemli, Erol Günaydın, A. Dekorlar: Acar Başkut, Güvenç Ayhan, kolu bu seneki hastasında ovnanması O' Neil'den «İP)) ve Motlre'den «GÜ KİBARLARıı başlanmıştır. provalarına Sene sonunda ayrıca bir piyesin temsil kabul edilmiştir. TemsiHerden İp'i A. Poyraz. Gülünç Kibarlar'ı E. Günaydın sahneye koyacaklardır. Rehber öğ. Z. Gi.ivernlinin hazırladığı konferans serisinden Hkini İ. G. Arcan ve Orhan Boran vernıişler <lir. İleride tanınmış san'atkarlanmız konfe ranslara devam edecektir. Külfür Edebiyat Kolu : Rehber öğ. At! Kutsi Te<:er, Başkan : Oktay Kurtböke. 10 Kasım 1955 Atatürk'ün ölüm yıl<lö ni.imi.ini.i anma töreninde Faruk Kurtuluş A-: tanın hayatı mevzuunda bir konu:x:ma yapnu§, öğıjeıii~lqr şiid~ ıokurnuşlarmr. ler okumuşlardır. Şiir okuma yarı§masında Orta kısımdan: Ayber Eper Baha Pir Güngör Tekçe. Lise kısmından Ok-tay Kurtböke Atilla Büyükerdem Birkan Özdlmir derece almışlar. Kendilerine Miidür Madt Sener'in imzaladığı şiir kitabı hediye edil miştir. 26 Kasım 955 C. tesi günü Liseler arası Kültür faaliyetlerine bir yön vermek içj.n; okulumuzda bi.itiin liselerin iştirakiyle bir toplantı yapılmış ve müspet kararlar alınmış ıır. 1O Aralık 1955 günii tertiplenen okulumuzun (Edebiyat Renk, - Mi.iziık) günü çok başarılı olmuş ve miisbet akisleri günlerce de vam etmiştir. Öniimiizdeki günlerde Rıdvan Burhan Eşref Şefi:k gibi tanınmı~ şahsiyetlerin konferans vermeleri kar~ı;, a!:ına alınmı§tır. Foto Kolu: Rehber öğretmen: Şiikri.i Özaltan Başkan Hitay Daycan Fotoğraf kolu geçen seneki başarılı fosergiısinden daha güzelini hazırlamak g:ıyesiyle hızla çalışmaktadır. (Arkası Sayfa 23 de) 11 -----------GALATASARAY Aramızdan Ayrılanlar Yaşar S eytettin Asal için Coşkun GURK~N Okul açılıyor. Ön bahçede toplanmış «İs Dertliyim. Boğa zımda bir yummk, susuyorum. Gözılerim boş kürsüye d~kiılmiş, dolu dolu. Okulun açıldığı günlerdekineş 'e yok üzerinde. Yalnız ben değil, kimse konuşmuyor. Biriıni bek,liyor g;DlYi"yiz. Söylemek iç1n sanki mutlaıka kürsüye Seyfettin Hoca'nın çıkması gerekiyormuş gföi gihj, geli'Yor. tfıklfrl Marşı'nı söyLiyeceğill. Yaşar'ı. Hiç kimseyi kır isteklerini yerine getirmeğe çalışır ve onlar içiın türlü fedakarlııklara !katlanırdı. Samiımi, zeki ve kibardı. Bu meziyetleri i.Je tam bir insandı. Yaşar' la altıncı sınıfta arkadaş oldum. Cana yakın olması ve bazı •konularda beni düşünmesi bizi birbirimize bağladı. Aradan geçen Halit Bey, Hoca'mız için bir dakika susseneler bu bağı kuvvetlendirdi. Ona yaıklaş ıırnmızı is>tiyor. Bir dakikacıık sükut, senin itıkça meziyetlerini daha kolay gördiiım. çin bütün yapabileceğimiz bu muydu Hocam? Alçak gönüllü bir insandı. Herkese ay- Mezarına gHemedılık, doya doya ağlıyamadık, nı şekilde muamele ederdi. Kibirli insanlara, bize kızmıyacak mısın Ama sen hayattıaYken sessiz •kimselere sataşan, onlarla alay edenlere de kt2lmazdın ki, tahammül edemezdi. «·İstiklftl Marşı'nı söylüyoruz. Bana mı öy_ Güzel konuşurdu. Onunla sohbet etmek le geliyor ne?. Sesler bi:r boğık, bir ağlarııaık büyük bir zevkti. Ne zaman bir arnya gelsek, h ç<kıyor gibi. O zamana kadar böyle hü çeşitli konularda konuşur, bizi kendine çeker- , zün'1ü biır marş din:lememiı~~m gübi. Gözıleri di. miz boş kürsüde, seni arıyoruz. Şen ve şakacı idi. Nükteleri ve güzel fık Sen~ unutamad~k Hocam. Sen rene kori'raları He hepimrzi güldürürdü. Çok düşünceli dorun köşes~nden heybetli vücudunla ç~kıve olduğu zamanlar da vardı. recekmixsin gibi geliyor. Konferans salonunu Bir sabah, benz~n alevleri onu aramızdan kapısındaki öğrenciler gene seni bekliyor sanıyoruz. Ne zaman: senin adın geçse susuyor; alıp başka bir dünyaya götürmüştü. Elden gelen herşey yapılmış, fakat bu hazin netkeye konuşamıyoruz. All'latamıyoruz, duydukları kimse mani olamamıştı. Ani ve feci bir oma- mızı, seni biz de üzmüştük, dersinde biz de dan kayboluştu bu. Birkaç gün evvel beraber gürü1tii etmiş~~k.. Bizi daima affetmiştin. Ş~mdi de affet Hocam seni gerektiği gfüi olduğumuz Yaşa:r'ı artıık göremiyeclğimizi, se- Çok severdik maz, yaıkınlannın Sonu 23 de 12 anamıyoruz. • ----------GALATASARAY modern resim üzerine Güvenç AYHAN Modem sanat denince aıkla, rlerlemiş, olgunlaşmış sanat değil de, anlaşılması güç, kai:ışrk ;k;lftsik sanat geliyor. Resim, zevk "Ve çizgiye sahip otması yüzünden, modern sanat deyiminin en ileri şeklini akla getirmektedir. Bütün dünyada modern sanat eserlerine hala a11şılamamıştıı.r. !Bu yad~rgama yeniliık ten gelm)yor, çünkü modern sanat asırlık bir geçmişe sahiptiır. Demek ki oı:tada daha baş ka, tamamen brlinmeyen düşünceler ve sorumlar var. Bir sonuca varabitmek için resmin bir teknrkle bağdaştığını bilmek gerektir. günümüzün resm), tamooıen bir zevk meselesi: olmaktan çıkmıştı'!". Birçok özelliklere sahiptir. Alışrlmış olan somut dizi şek lini tamamen kaybetmiş, onun yerine soyut kavramlar geçmiştir. Ayrıca, gözlem sonundaki işlemler de değişikliğe uğramıştır. Tablo evvelce nesnel olarak düşünülürdü. Bugün ise öznel düşümüşler ön plana geçmişür. Denenmemiş yollar bulmak, bir kişilrk yaratmaık esas o1muştur. toplum hayatı otur-· ffiadan ilerlemekte Ve bu fl?'f'IPUI<: kişi )çin gesanatın da alınası ve ilerde hem doğal hem de gerekli bir olaydır. Sanat tarihi de bu ahında birçok çağlar tamtmaktadır. Esas temeli, bunlardaın klasik mPWU'·" ortaya koyar. Her büyük ressam, bu yolda sağlam· incelemeler ve deneyler yapmış tır. Tabiıatı, eşyafan ve kiışileri, yapı yönüın den yakınen tanıma:k, bu mektej:ıin klasik konularım meydana vetidr. Ressamın, düşün- düğünü: ve~ahutıpa gö.rdiilkllırimn ıüzemdeki etıkis)ni resmedebi1mesi için bu öğreninı en önemli öğedir. Daha sonraları ıromantillc akım baş1aımıştır. Bu yeni mektep, klasrk çağdan hayat bu1muş ve 6mpresionizm düşüncesine kaynak otmuştur. Bu i1erleyiş gereksinmesi de modern resmi ortaya çıkarmıştır. Sa:natçı nm iç dünyası önem :kazanmıştır. Bu hal karşısında bütün ağırlığı ressama yüklemek, anlams1z ve yers)z olur. Akadeııni ierce kabul edilen; yürüşe olduğu kadar dü§Ünceye de yer verln, hem geçmişi olan, hem de durmadan ilerleyen bu sana:t kolu küçümsenmemelidir. Hele bilim burada temel öğe olursa. 1 Artık, "l AYRILIK Hep beraber büyü.diller, Beraber eğlendiler, Üzüldüler. Sonra Birlikte ağladılar Arkadaşlarının me$ 'Önünde O'nunla geçen günleri Hatırladılar, 1 O'nu unutmadılar. Ve Yaşar'lannı Çok özlediler. Coşar Gürtan j 13 ----------GALATASARAY ÜÇ GÜN Erol GÜNAYDIN Dört kişi bütfu:ı gfu:ı dolaştık. Bizi gece iyi bir arkadaş arıyorduk:. Akşam olunca bulduk aradığımız iyi bir arlkadaşı. Birlikte ev!itne gi:ttiık. iEV:in ıkapısına geldiği:mizde içeride bir inilti duyduk, çimizden biri: - Hayrola, ne var? dedi. - Yok b)r şey, Anneannem. A1tı aydır böyle. - Yaa ... Sizi rahatsız etmez. - Hayır biz rahatsız etmiyelim. - Yok yok, etmezsiniz. Yalnız ayakkayatısına çağıracak bılarınızı çıkartın. İçimizden biri ötekine: - Sen çıkarma ayağın kokar. - El'kek ayağı tabj,i kokar. Üçüncü araya girdi: - Bağrışmayın, canım ... Ayakkabıları çıkartıp, birrer gölge gibi holden geçtik. Odaya girdik. Oda küçüktü. Ama iki yatak vardı içi:nde: - Dördümüze de yeter, dediık. Herkes yerleşiyordu. Odanın bir köşesiL de. Pantalonuna, ceketi!ne şekil verip, bir kenara koyuyordu. Ev sahibi arkadaş içeriye, hastanın yanı na gitti. Şi:mdi biz odada dördümüzdük. Dördüımizden biri: - Bu· kadın sabaha kadar iınler mi? Diğeri: Bir - Ayıptır, - Sırası mı şimdi? sus. diğeri: Karnım acıktı, bize biraz yemek getir- se. Dışarıda kapı ça:lındı, sesler duyduk. - Doktor geldi. - Ne doktoru, bu babası. - Babası evde değil miydi? Susunda duyalım. 14 Sustuk. Dışarıyı di:nl)yorduk. Gelen doktordu. Ayak seslerini. inilti'leri... sonra da boğuk konuşmaları dinledik. KonuşuJanlar anlaşılmıyordu. Hastaya iğne yapacaklardı galiba ... Dördümüzden biri atıldı: - Birr )ğnede öldürecekler kadını. - Yok artrk: ... - Y a:psalar yapsalar morfin yapar1ar. Uyuştursun diye. - Ne olur uyuştururlarsa? - Uyur. - Uyusa da biz de uyusak. - Allah onun g1bi uyutmasın. Ayak sesleri oldu. Hep1miz yatağa girdik. Ev sahibi arık.adaş geldi odaya: - Kusura baıkmayın s)zinle ilgilenemedim. Anneannem ağırlaştı. - Nesi var yahu? İnme indi kadına. Aylardır böyle yatı_ yor. Kaç yaşında? Seksen. Ohooo ... Ağzını tutup susturduık. Yine ev sahibi arkadaş: - Çocuklar karnınız .aç mı? Hep bir ağızdan konuştuk. - Ayıp yahu. Şimdi ... Yemek, Ne olacak ... Canım sırası mı? Çok özür dileriz. - Ben özür dvlerim. S~zi böyle misafir etmek istemezdim. Dışarıdan sesler geldi. Ev sahibi arkadaş tekrar öziir diledi. Odadan çıktı. Biz yine dört kişi kaldık. Dördümüzden biri konuştu : - Seksen yaşında... Maşallah elliy) bulsam intihar ederim. Zor edersin. Hayatın kıymeti elliden soma anlarsın. - Yaşa... Saatli maarif ... Kesin yahu. ----------GALATASARAY - Kadına inme inmiş, mez, duymaz, aylardır yatar. lşh.nce, ölse de kurtu~sa. - Him AHah konuşmaz, Yaşamak mı sevdiği canını görbu? birdenbire 2 lırrrnş. - Benim dedem öyle öldü. Atını§ beşin de turp gibi adamdı. Bir fıkra anlatmıştı. Arkasından güldü. Gülerken katıldı kaldı. Doktor geldi: «Ölmüş.» dedi - Bırakın artık bu ölüm Hifını. sinirlerim bozuldu. Evet arkadaşlar, susun da uyuyalım. - Uyunur mu hiç? İçeride adam ölüyor. - Adam deği:l, kadın. - Kadın, adam. Ben de ölemem ya ... - Uyumak ayıp ama. Arkadaşı b;raz teselH edeUm. Odamızın kapısı açıldı ve içeriye ev sahibi arkadaş girdi. Bu sefer elinde ekmekler, ayva, yağ, peynir vardı. Hepimiz yataktan fır layıp elindedeki paketleü aldık. - Zahmet oldu. Mahçup ediyorsun. Yardım edeHm. -Siz üzülmeyin, rahatınıza baıkın. Ecel gelmişse elden ne gelir. Sana zahmet ama, bir bardak su ge- tirsene. Ayıp - Ne yahu, yapayım, susadım. Yemeğe başfadık. Yerken hiç konuşmu yorduk. İniltiler azaldı, yavaş yavaş. En az Birden kapı açıldı. Kapıda ev sa:htbi ardurdu: - Anneannem son nefesini veriyor. Başında dua ed)yorlar. Hep bir ağızdan konuştuk: - Elimizden bir~ey gelir mi? Hiç bir şey gelmez. - Kurtulma ümidi yok mu? Ne aptalsın. Aptal sensiın.. Kesin be. Ev sahibi arkadaş iy•i geceler dileyip gitti. Biz dört ıkişr arka üstü yatıyoruz. Dördümüz de tavana bakıp düşünüyoruz. Bkimiz konu- kadaş şuyor: - Yarın bizim için yeni bir gün doğu yor. Yen) bir h«yat başlıyor. Halbwki Anneanne İçin ... İçimizden biri horluyor. - Dürtün şunu yahu. Yanındaki horlıyanı hızlıca dürtüyor. Horluyan fırlıyor yataktan. Başlıyor bağır mağa: Sen Sus diyor öteki. Çarpılırsın. Günah. Uyuyan insanı horlatmak günah asıl. çarpılırsın. - Sabah oluyor çocuklar, uyusak UyuUyumaya çalışıyoruz. Gün ağarıyor, horoz sesleri, kapı açılı yor. Ev sahibi arkadaş: - Sizlere ömür. Erol Günaydın. yiyeniımiz: - Şişşt... Ses seda kesildi. Hepimiz susmuş, etrafa kulak tik Nefes bile almıyorduk. Odayı bir sessizlik kapladı. Dördümüzün de Elimizden lokmalarımız düştü. Birdenbire sokulduk. Alnında:ki ter taneciklerini gördüm yanıml~aıkinfn. Ben de soğuk terled~m. Ayak sesleri inrltiler... boğuk konuşmalar. .. Hepsi hepsi kesildi. Hafif bir rüzgar çarptı yüzümüze. Korktuk. Birimiız fısıldadı: Anneannenin ruhu. Fısıltı devam et- ti. Anneannen ölmedi ki daha. Bu sessizlİk ne? ÖZLEYİŞ Akşam ·oluyor. Gözlerimde bir hayal dolaşıyor, Senin hayalin. Sabah oluyor. Dudaklarımda bir isim dolaşıyor, Senin ismin. Sevgin gözlerimi kamaştırıyor, Çünkü seni seviyorum Izdırap çekiyorum Çünkü seni özlüyorum. SU -BİL 15 ----------GALATASARAY Diplomasız Galatasaraylılar AHMETAGA Röportajı yapan : Ergun S. Koftanct Bir akşam tlnefüsü yatak· haneye çıkıyorum. «Diplo masız Galatasaraylılar> .için Ahmet Ağa :i'.le ufa.ık bir k<r !Iluşma yapacağım. Merdi venleri çıkarken düşünü yorum. «Ahmet Ağa ile nasıl ve neler konuşmalıyım?» Ba yağı heyecanlınıYorum, bunları diişünürken. Kolay mı? Bir Galatasaraylıy la konuşacağım. Pot kırmadan güzll konuşma ya d~kıkat etmeliyim .. Kafam böyle meşgı1lıken kendimi vestiyerin önünde buldum. Ahmet Ağa'mn herşeyi sayılan bir odaya gkdim. Maksadımı anlatmadan . evvel dereden tepeden konuşarak Hifı röportaja getirdim. Memnun oldu. Ben de iJık soru olaraık soyadım ve mektebe gelişinden evvelki hayatını anlatmasını rica ettim. Ahmet Ağa ile ·konuşmamız bu şekilde gayet kHisik bir soru ile başladı. - Soyadım Okaydır. Bugün 54 ya~ırn dayım. Bu hlsaba göre doğum tarihim 1901 dir. Arapkirde dünyaya geldim. Köyde rcnçperdiık. Askeregiıttim. Terhis olunca doğru İs tanbu·l'a gelerek Galatasaray'a girdim. - Mektebe girişin hangi tarihe rastlar? 1927 ye. - Şöyle böyll 28 senedir buradasın demek. - Evet. - Daha kalmaya niyetin var mı? - Var. Fakat Allah ne yazmışsa o olur. - Ga:latasaray'da geçirdiğim 28 senen~n kısa bir hikayesini anlatl:r mısın Ahmet Ağa? 16 Bu suretle biz .ıı;enç Galata saraylı'lar seni daha iyi ta!Ill • mış oluruz. - Anlatayım. Galatasa ray'a giriş~m bir arkadaşımın tavsiyesi ile oldu. Beni ilk ön· el ylmekhaneye vlrdillr. Daha sonra çavuş oldum, tıpkı askerdeki gibi Uzun müddet yemekhanede çalıştıktan sonra ambara ora dan da yatakhaneyi gönder-ildim. O tarilıten bu Yana hep yataıkhanede kaldım. Vestiıyere ne zamandan beri bakıyor sun? - Rahmetli Behçet Bey'in ikinci defa müdürlük yaptığı zamanlarda vestiyerde çalışı yordum. Daha sonra bu usul kaldırıldı. Kısa bfr müddet evvel tekrnr açılan vestiyere gördüğünüz gibi gene ben bakıyorum. Burası çok rahat. Eskiden daha da rahattı. O zamanlar bu vesileyle yeni harfleri ve Fransızcayı da öğren d~m. Hatta diploma bile aldım. - Öyleyse sen diplomasız değil, diplomalısı Galatasaray'lı sayilırsın Ahmet Ağa diyorum. Gayet mütevazi bir şekilde «belkiı> diye rek nasıl diploma aldığını anlatıyor: Yeni harfleriı biılmeyenler için halk dershaneleri:nden biri de bizim okulda açıldı. Oraya yazıldım. Hocamız rahmetli Şahap Nazmi beydi. Kısa bir zamanda yeni harfler) öğ rendim ve kurstan mezun oldum. Hemde Pek iyi derece He. Ahmet Ağa hafifçe kızararak anlatmaya devam ediyor: ----------GALATASARAY - Fransızcayı kendim öğrend~m. Bir zamanlar talebe iç)n Fransızca konuşma mecburiyeti vardı. (Nerede o günler - Hakikatler rfıya oldu.) Bu vesHeyle biraz birşeyler öğren dik. - Mesela, neler Ahmet Ağa? - Mesela, le pain, le repas, l'eau, le !ait, - Hiç cümle bi:lmiyor musun? - Bilmez olurmuyum. Bakın bk tane söyliyeyim: «Bon appeüt mon peti:t» «Man· ge bien ma:is pas trop» Ahmet Ağa hep yiyeceklerden ve yemeklerden bahis ediyor, tevekkeNi bu kadar şişman (!) 28 sene Galatasaray'a hizmet eden bir yaşlı ve vefakar mensubumuz, biıze kendisini Sarı - Kırmızılı ocağa bağlayan tatlı, tatlı olduğu kadar üzücü bir hatırayı şöyle naklediyor: O kış müthişti. Bir gece talebe yatmış ve bende hasta olan gece bekçisinin yerine vaz~fe almıştım. Saat tam ikide devrin müdürü rahmetli Behçet Bey odasından çıktı. mektebin her yerini gezerek odasına döndü. Ben bu hareketi anlıyamamıştım. Ertesi gün Behçet bey maarif müfettişi olarak mektebi terketti. Bu ayrılış beni çok üzdü. O günden sonra bilmem niye bu sıkı sıkıya bağlan Hayat Meçhul Kalmalıdır 1 dım. Ahmet Ağa başka biır hatıranı anlatır- mısın? Bu anlatacağım hadise müdür Besim befin zamanında cereyan etti. Bir gece 4 üncü yatakhanenin kapısında kiiçük bir ağlıyordu. Sordum «niye ağlıyorsun» Meğer yatağını bulamıyormuş. O gece aradık fakat çocuğun yatağı yoktu. Neden ra küçüğün niıhari olduğunu öğrendi:k. O gülmüştüm. Ahmet Ağa'ya daha çok sorup onu sizlere daha iıyi tanıtmayı arzu etmeme men zilin çalması bu arzumu imkansızlaştırdı. Daha fazla konuşmam mektep disiplinine aykırı olurdu. Teşekkür ediyorum. Yanından ayrılırken arkamdan sesleniyor: Muharrir Bey, Galatasaray ve Galatasaray'lıyı muzaffer görmek için daima dua ededm. Lütfen onu da yazıver. .. Timuçin akb.ıtay Yaşamak! Ara sıra kendimizi tanımak değil mL dir? Zaten seyrek de olsa kendi içimize dönmesek buııa yaşamak değil, geçen zaman demek. lazım. Yaşadım! demek için kendi koynumuzda is kambil yapmak oradaki konserve i..-utıılannda unutulmuş anahtarları, cam kırıklarında iç ezikliklerini bulmak ne kadar hoşsa yeni ufuklara doğru yelken açmakta o kadar iç açıcıdır. Bence en hörnıete layık insanlar, biliruniyen u. fuklrdau ençok haber getirenlerdir. Yeni yeni fil. keler görmek, aç karnına içiliniş bir bardak buzlu su gibi, önce zevklerin en gıcıklayıcısı, sonra da pi~ııanlıkl:ırın en pişmanlık vereni gibi; kendi içinıizde hissetmek! Görmek, hissetmek; işte yaşamak! Durııııyalmı! Son çare, vuran trenler, demir alan gemilere yetişelim- Yaşamak yaşanılanı gör dükçe manalanır. Çevreden birşeyler görmek, görebildiğine inanmak hazzı. Fakat lıer dnyulan baz saadet değildir. Kaldı ki, görebilmenin büyük bir hazzı olup olmadığı da münakaşaya değer. Öyle ya bir tarafta; renkli, ışıklı ve belki de a,ı.ırı diye gittiğimiz yerde parya'yı görüyorsn • mız. Süfli' bayağı diye aklınıza dahi getirnıek istemediğiniz işlerde bile çalışamıyan bütün, i..-urtulnıak,. sımrlanmıık ve hiç olmazsa insanlığa bak kazan ııuık gayretleriııe rağmen, ay:m fersiz gözlii, dilsiz ıığıız!lı, acmacak fakat acnımay:ın pmiya'yı ••. çok Öbiir tar.ıfta; millerce öteden beıı demokrasi yim diye ışık saçaıı kızın di7leri dibinde dayak yi. yen siyalı'ı görüyirsıımız, siyalı ki, topraklıınna gi.. rildiği zamım, onlara ilk defa iıürriyet mukaddes!iır fikrini aşılamıştı. Şurada, biraz aşağıda, gözlerinin altı san, her adımda yerlere kadar bükülen ağabeyinin zevk için attığı tokatlardan kurtulsun diye sokağa fırl:muş kambur çocuğu göriiyor ıımsıınıız? Parça bohçasına dönmüş, uydurma elbiselerden tulıılmuş, şımarık çocuk ellerde, bir kuynıksuz şeytan uçurtması gibi s-.ıll:mıp lıırpalaıııyor ve sanra lüzııınsnz boş bir çu. val gibi çamura bırakılıyor. üç küçük mekteplinin bile biitiin hazzı, biitüu saadeti b~sının bahtsızlığı üzerine knrulmuş. Hülasa, insan bir menfaattünıiidür, o kadar; ve sanki bıı pragnıntizıı; onun benliğidir. Asıl esef!enecek nokta; bundaıı da ögünç duymasıdır. Sadece zayıf olduğu ve sırf kendi menfaati için Sonu 23 17 GALATASARAY Aktüalitesi Derleyen: SU -BİL Basketbol: Cumhuriyet Bayramı münasebe6yle Ankaraya giden taokımımız, 29 Akşamı Kolej sahasında Kolej takımını 41 - 24. 30. sabahı aynı sahada Ankara liseler karmasını 37 - 36 yenerek, güzel oyunlar gerekse gösterdikleri centilmenlikleriyle Alrnkara'IL!ann ıilmen maçında l\fahmut ve Tuğnılun hücumu .• Attila - Özdemir, Oğuz - Tanju (Kp). Budak, Yılmaz - Attila, Yaman, Erol, Erten, Kerim tertibinde çıkmıştır. II. ile lar. kazandılar. - Bu taraflarını yaptı- 1- o dii- Yener, Özdemir - Tanju (Kp). - Attila Yılmaz, Duran, Yatenib~n de oynadılar. ve mücadeiçin ümit mişlerdir. maçlarına hazırlık Li,k s:ı hasında çı Kolej olmak üzere Okul Vefa 37 - 30 kazanan lisemiz, lik takımımıza başarılar. Takımımız: Mahmut Futbol: seneye nazaran kuvvetli elemanlakaybeden futbol takımımız bir manzara gösteriyor. Yaptıkları )lk kuvvetli rakipleri kuleli karşısında şanssız bir oyundan sonra 2 - 2 berabere, kalıp. 2 inci maçlarında süratli ve neticeli futbolleriyle maçı 4-2 kazandılar. Bu maça takımımız: rını 18 «Umulandan fazlasını yaptı!» G. S. Lisesi takımı ayaktakiler Hakem : B. Oktay, Tanju, Şerif, Yılmaz, Atilla, Erten, Budak, Yaman. Oturanlar: Duran, Yener, özdemir, Oğuz. ----------GALATA S R. Güreş: iZCİLiK Bundan evvelki bizleri sık müsabakalara alıştırmış güreş şubesinin, bu yıl böyle müsabakalar yapmaması, bizleri üzüyordu. Faıkat haber <rldığımıza göre onlar sessiz sedasız büyük bir işi başarmak üzereilirler. Yan bahçedeki bir depoyu lokalleri haline sokmıya çalışmaktadırlar. kendilerine başarı lar dileriz. Takım: Attilıl (Kap.), Oktay, Tunç, Çetin, Ayberk. Voleybol: Geçen senenin namağlup şampiyonu lisemiz talkımı, aynı ylnilmez armadasunu bu sene de muhafaza etmektedi:r. Orol (Kap). Değer, Güngör, Erten, Arman, Erol, Hazer Deniz, Tayfun'dan ık:urulu takım bu sene ilk maçını Kabataş'a karşı yapmış (hususi) ve 2 - O (10-7), (1011) kazanmıştır. Bundan sonra sırasiyle hususi olarak: St. Michel'iı 3-1 ( 15-7; 15-12, 13-15; 15-9) - Atatürk Lisesmi 3-0 {15-6, 15-4, 15-12) St. Michel'i {3-0) yenmiştir. İlk resmi maçını Deniz Kolejine karşı (l 15-1) skorlarla 2-0 A y Lisemiz ize~ oymağı bu yıl yeni bir hız la çalışmaya başlamış ve ilk olarak gurup sistemini tatbiık etmiştiir. Bunun içim ilk olarak oyı:na:k Ali Erturan, Mete Savacı ve Uğurman Yel:kencioğlu'nun idaresinde 32 şer kişilik 3 oyı:nağa ayrılıruştır. Aynı şekilde Başkurt nezaretinde üç arkadaşımızın ilk kısımda üç yavrukurt oymağı faaliyete geçmiştir. Yine bu yıl ilk olarak biır ergin izci oymağı lnırulmuştur. Gayesi yaşça büyük izcilere yurdu gezerek tamtmak olan bu oymak izciledmiz arasında ilgiyle karşılanmıştır. İ1k olarak dört kişilik bir gurup Bandırma, Balıkesir, Çanakıkale civarında biır gezi yaparak bu şehirleri tanıtan bir bro§ür hazırlamıştır. Aynı zamanda Bandır ma orduevinde verilen iki müsamere gerek okul gerek izcilerimiz içi:n müsbet bir tesir yaAli da Ortacı'nın yapmış kazanmıştır. Orta K1sım Voleybol: Bu sene yönetmeliği yayınlanan Deniz İzciıliği'ni de kurmak için çalışmalara başlan l Bu suretle ilk müracaat eden 60 kişi adaylık devresinden sonra Türilk Deniz İzcileri olacaıktır. Oymak Erkurt Onart getirilmiştir. 15 günlük bir ederiz. Taktın: Muammer, Bekir, Tenis: c".......,.. Atletiım: E: Onart Oymak Başı 19 ----------GALATASARAY ( Foto Kolu çalışması ) ÇOCUK Çocuk ... M. ROUX ve «OKEY»! ağlıyor ağlıyordu. Başı önünde, omuzları sarsılarak ağlıyordu, Besbelli utanıyordu etraftan, ama ne çare... Dudakları birbirine yapışık olmuş. Gözleri, yağmurlu bir gecede, asfaltın aldığı renkte: Parlak, fakat manasız. Ufak burnunun etrafından süzülen damlacık lar toprağa damlamakta ... Toprak onları yutuyor yutuyor, sadece bir kırışıldıık, nemli bir ·kırışıklık husüle gel~yor. Elleri şakaklarında, parmakları etlerine delerparrnak unutmak için Tir İlhan o günkii ezberi yazarını sev Aksilik bu ya. M, Roux, yağdan iplik çeker gibi onu tahtaYa çekiverince. Tic, ağır ağır sırasından doğrularak mediğinden ezberlemeınişti. - OKEY! Moniseur dedi. O gün bu giindür,okey modası başlamış, ve M. Roun da bu modayı karnesine her SALI O «Keylerlen siislemektedir bu bağıntı Sosyoloji tahsil, evet hocamız Nazıf dizmiş hile Birden gözüne şekerleme kerleıneden uyandırmak - Oğlum, din 20 döndii. Bu dan mutadı veç- soruyordu. yapan Engin füşti, şe_ için: dedi. Bana eski Roma'da vardı Sonra bir an Hahalinde evi. bahçesi, . . belki babası evet belki zira hep babalar belki'lid~r. .. denize dalıyor. Bir sandal geçmekteybaktı, ağlamayı unutmuştu, daha annesi aklından çıkmıştı. Yuvarlak cisimli top, yavaş yuvarlanarak ayaklarının dioinde durdu ... Bir an dalmış gözlerle baktı, sonra eğildi, aldı. .. Bk tekme savurdu. Durdu, baktı gülümsedi, sonra koşarak peşinden gitti ... Çocuk .. Güven '\'"ENERSOY bey suallerini tahtadaki kadarlık Manizın arkadaşlara vabt fısıldadı. Birisi araDeminden beri Engin'in çehresine mesut bir Hoca tekrar döndi.i ve: Oğlum dedi, biliyor musun, bil- musun? Engin: - BHi·yorum hocam dedi, HUMANİZM -----------GALATA S A R A Y ·-----------~ G. Saraydan Fılr-ralar M. Dubois sorunun altından kalkmaya Yıldızhan imdada Parce qe'elles nous trahissent comme les fcmmes. Hocam bana da haksız yere kırık verdiniz. Ne demek mi b~liyorsun. fakat ciddi: hocam onu demek canlı, canlıydı da. ~~~~o~~~~ ~--'O--- II-B matamati.k dersindeydi. der Hoca Herhalde bunları bilirsiniz, bir bahis uzattı, Hayır dediıler. Yap bunu dedi dediler. Bunu, bunu diye bir çok aynı cevabı alınca 12-B den KOŞON felsefe dersinde bir bulup şu suali sordu: pouquoi toutes Us seciensonelles feminines? namadı sordu: Peki siz ne öğrendiniz? Arka sıralardan bir ses yükseldi: Addiüon et soustraction, Monsieur 21 ----------GALATASARAY Cahit Sıtkı Köy Yolu Bir yol. .. Üzerinde yolcular ... Kimi yaya, kimi atlı Zengin, fakir Kimi yaşlı, ak sakallı Kır saçlı, iki büklüm yolcular Yolu aynı Köyü ayn Tarancı Aykut AKINCILAR Duyan ve düşünen :insanın, ık:endi iç alemine dald1ğı anlanl.aki tahassüslerinl, pürüzsüz, zev.kli ve sağlam mısralarla bize . sunoo Tarancı'nın daha iyi eserler verebiUcek bir yaşta hayat hle .filgisiıııi kesmesi yeni Türk edebiyatı için hak~ki bir byıptır. Şiıirin mana ve mefhumunu iy} anlamış olan, ona yeni bir ses ve sanat gefümek kaygı .farıyla yanan Tarancı'nın eserlerini gizli bir lirizm iıle işlemiş olması, onu muvaffaıkiyeıte götüren sırlardandır. Şfülerinde, hazları veya elemleri dile geüren ve bizi gayri ihtiyari, havasına kaptıran samiımi bir terennüm tarzı vardır. Bu terennüm tarzıdır •ki, okuyuculannm ruhunda derin izler bırakır ve farkında olmadan onu kendisine bağlar. Bundan birkaç ay evveline kadar Cahit Sıtkı Tararıcı'yla. alfıkalanan dahi yoktu. Fakat şu son üç ayda gerek gazeteciler ve gerekse sanat mecmualarının devamlı neşriyatı neticesinde, kendisiınin, bugün Ankara'dan kıymetli doktorların tedavisi altmda günden güne saıJ.a ha doğru gitmesi, bütün Türkiye'de olduğu kadaT Galatasaray camiası içinde ele büyük memnuniyet uyandırdı. Tarancı, «Otuz beş yaş» isimli ş:iıiriyle ün aldı. Bu şiir1n hafızalarda iz bırakan mıs raları onun içinde bulunduğu halet-i ruhiyeyi iyi befütir: Neylersin öliim· herkesin başında Uyudun uyanamadın olacak Kimbilir nenle, nasıl kaç yaşında? Bir namazlık saltanatın olacak Taht misali o musalla taşında. diyen şairin çoğu zaman öliim temasını işlemiış O ölümden korkmamış, yalnız, daha fazla eser olması, bazı kimselerde onun ölümden korktuğu diişiincesini uyandırmıştır. Fabt hayır. Ölümden korkmamış yalnız daha fazla verememek korkusu içinde tutuşmuştur. Bilakis. 22 Yalın ....... """"""...... ayak Tozlu yolda Allı, morlu Sıra sıra yolcular, Tuncer AÖANOÖLU ..................... ....... ................. "' ................. . . Ne vefasız geçmişten hayır var, Ne gelecekler imdada koşar, Çoktandır tekneyi aldı sular; Çoktandır ümitler sende ölüm. di·yerek ona olan özlemini iıfacle etmirtir. Bir şiirinde ise: Ne yapan tarlanı nedir hasadın? Elin boş mu, gireceksin geceye der. Bu da onda hasıJ olan korkunun samimi bir ifadesidir. Bazen coşup taşan tabiat aşığı Tarancı: Sabret komşu kızı, yakındır o gün Bakarsın ansızın belirmiş göğsün Cıvıl cıvıl söylediğin türkünün Oynak nağmesinde bahar geliyor. elemiş... Saadeti bi'1e karanlık gecllerde ara- mıştır. Ne çok yıldızın var, saymakla bitmez Meltemi cana can katan yaz gecesi. Tekrar lıiizüu dolu hayatına d()nmüş, Bu akşam ilk olarak ağladım Bekar odamın penceresinde Hani ev bark? hani çoluk çocuk Ne geçti elime bu hayattan Saadet ömrün neresinde? mısrnlariyle eski ya'1nızlığın(l kavu§muş. Tabi ata en yakın dost olarak bağlanmıştır. Can yoldaşın olmazsa olmasın Yalnızım diye hayıflaumıyasın İğilmiş üstüne gökyüzü masmavi Bir anne şefkatine müsavi. Aykut AKINCILAR ----------GALATASARAY YAŞAR İÇİN - Sayfa 12 den - sim işitemiyeceğimizi ·nasıl düşünebilirdik. Yaşar'ı musalla taşının bir kenarında bekliyeceğumiz, onu kürek kürek topraıkla örteceğ)m kimin aıklına gelirdi? Ne çare ki bütün bunlar oldu vl biz Yaşar'sız ka:ldık. Hep~miz ağladı:k. fa:kat gözyaşlarınını hiçbir faydası olmadı. Halbuki o okulu bitirmeyi, ideallerini gerçekleştkmeyi ne kadar arzulardı. für an için, bazen onu kaybettiğimizi unutuyorum: onun da bizimle beraber olabileceğini düşünüyor, sevincimden deli gibi oluyorum, ve sonra haJcıtikatı görmek çok acı geliyor. O zaman haykırıyorum: «Ne olurdu Yaşar, anıımızda olsaydını!» Coşar Gürkan Coşru: GÜRKAN Kültürel çabşmalar Hayat meçhul kalmahdır yağmmia ıZClzcl.ey\! sebepleı:ı uyıtdrduğu. halde a.. biuta dahi hükmettiği iddiasındadır. Halbuki top • rak ve gök, bizlerin tersiue, altında ve üstünde geı. çen hepsi riyakar, hepsi mulıteriz ve nihayet hepsi acı olaylardan orada uğlıyacak ve sarsılacak kadar hissedilir. Biz ise, büyük balığın küçüğü yemesini, kmnından çizme çıkması kadar hoş ve tabii buluruz. Kedinin fareyle, tavuğun soluC'.uıla oynaması bize 7..evk değil ibret vermeli, Hatta ben, bu kımımsıır ben, dertlerimi anla tarak sizide bunlardan hisselendirdiğim için hafif lememeliyiın. Hayatı, yaşumayl ayn ayn urzulara, zevklere alet etmemeliyiz. Yaşamak znten serapa zevktir. Madem ki, arada kendinıizi çevremizi ta.. nınınk gibi ha7Jarı da bi7..e tattırıyor, bı.rakalım öyle midir bilinmez uma - o temiz ve lanetlenme • mi~ duba doğrusu meçhul kalsın. Meçhul kalnıakta sonsuz ve erlşilıııez bir ZC'l'ii: olmusuydı hiç Allah meçhul kalır mıydı. Timuçin AKKUTAY Çay Kolu: - Sayfa 11 den Mustafa Gürler. kolu bu seneki toplant!Yl dı~ğer toplan tılardan daha cazip olması için elinden gelen her iedakilrlıktan çekinmemiş ve sizlere 18. Şubat'ta Taksim Belediye gazinosunda yılın en zengin program ve kış sürpdzler~ni hazır lamıştır. Ayrıca Hilton'da yanlız son sınıflara mahsus bir veda çayı düşünülmektedir. Başkaın Kooperatif Kolu: öğretmen ; M. Mosse : Başkan O. Kurtböke ve arkadaşları bir yeniliklerle arkadaşlarını memnun etmektedirler. Rehber Kolu: Türkay Ergun'un nezaretinde tatilinden istiıfade ederek Ankara'ya gitmişler, bro"'""'"'" Hilmi Daregenli mali yardımlar albro:şürü en iyi şek~lde 7n•1<:nrar<> ır sizleri memnun etmektir. çalışnrnktadır. Yılbaşı 23 Kartvizitten Gazeteye kadar Sayın Bayanlar Zevkinize göre giyinebilece ğiniz yeğane mağaza emrinizdedir Cemalnadir Sok. Büyük Milas Tel :27 11 53 Hanı No: 48 Beyoğlu .. Galatasaray YENİ MELEK ATLAS 1\1ELEK Sineması Sineması Sineması Aşk Çeş . sı .:> Gangster Muhteris Sinemaskop Renkli Taylor Jean Peters Louis Jourdan Tel : 44 42 89 Ja Tel : 44 08 leigh 55 Michum Sinmons Tel : 44 03 08 Yedek parçam yok diyenlere müjde 1.. Güven Sigorta Sosyetesi Sümerbıınk - Emlfikve Sermaye ve Kredi Kurumu ihtiyatları ç : 16. 263, 976 L.) müessesesi - Yan2ın - Nakliyat, - Hayat, - Kaza ve - Trafik en saillanı otomobil ve kamyon şerefle makaslarını tavsiye eder. Si2ortası Adres: Ban. Cad. Bedri Tuncer ·u11.• ,,... Telefon: Md: 44 96 30 Sıra Serviler Sant: 44 46 10 lstanbul'un şık ve sağlam ancak..... ayakkabplarını alatasaraylı ' M bulabilirsiniz. Cad. No : 47 İst. - ---------------~-- ISTANBUL BANKASI Türk Anonim Ortakhğl _,,. · .,;t" Sermayesi : 6.000.0IDO T. L. Merkezi : İstanbul Şubeleri • Galata, Beyoğlu, Sütlüce, Istanbul, Kurtuluş, Kadıköy, Nişantaşı, Fatih, Ankara; Yenişehir (Ankara) yenimahalle (Ankara) J Türıkiyenin her yerinde ve bütün dünyada muhabirıleri vardır Her türlü banka işleri mevduata en yüksek kanuni faiz Tasarruf sahiplerine yüksek değerli gayrimenkul ikramiyeler ·- - Fiatı: 75 Komş.