Oku
Transkript
Oku
Muhlis İleri Dergi Güngör Tekçe Aydemir Tuncer Akbaş Halıcı Gündüz Turna Zeki Heper Çet!n İpekkaya Milliyet'ten Mehmet Dülger Değer Eraybar Den:.Z Ulutan Çetin İpekkaya Şubat: \ GALATASARAY -'~----------. ....... Galatasaray Lisesi Talebe Kurulu Neşriyat Kolu tarafından iki ayda bir İstanbulda çıkarılır; okul dergisidir. Yazı işlerini Sahibi : \.__.,i{u va {ıJa k fflen idare eden : \.__/lluva{ı/-ak c13cndecl i (23 eilli eeLi Sekreter : --6vdaefa11 Çliçbilmez Neşriyat Erdoğan [ _ _, Kolu Erdoğan Tokatlı, Güçb'lmez, - - - - -Ulutan, CORRESPONDENCE Berhan Ekinci, Deniz M:hm~~ ~ül~er----~~~- -~- INSTITUTE TÜRKİYEDE İLK VE EN TECRÜBELİ KÜLTjR MÜESSESESİ The Firt and Most Experienced Educational Ins itution in Turkey l j ~ INGİLIZCE 1 İngilizce Evin'zde Kendi kendinize en mükemmel bir şekilde ve Bilginizi iLERi INGILI ZCE KURSU ALMANCA öğrenebilirsiniz. ile mükemmelleştirebilirsiniz. MECMUA VE KİTAP SERVİSLERİMİZ, sizler' AMERİKA, FRANSA, ALMANYA ve İTALYADA çıkan bütün mecmualara abone ya)ar bu dillerdeki her türlü ilmi, mesleki, teknik ihtiyacınızı ~emin eder. 111\l İlgil~ndiğiniz mevzularda l~-----A-D-R~E~S~:-İs-t-!k-la-l~C~ad. izahlı broşürlerim zi i.steyiniz. 213 Santral Han Kat 3 - Beyoğlu/İSTANBUL -~ Basıldığı Yer : Yenilik MART 1958 İSTANBUL Basımevi sa yz 31 Golatasorny lisesi Neşriyat Koiu torafmdan neşıedilir Şubat 1953 kuyucularıwııza lçinde bulunduğumuz ders yılı da bir ön cekiler g bi, hemen hemen aynı hava içinde baş ladı. Öyle ki ilk bakışta hiç bir ayrılık göze çarpmıyordu. Alışageldiğimiz İstiklal Marşı töreni, sonra sınıflarda sıraların kapışılması (ta l::ıil kalan sıraların), sonra yeni öğretmenlerle tanışma ... Ancak. aradan çok geçmeden anlaşıldı ki 1957-58 ders yılının getireceği b:rtakım yeni lıkleı:J. beklemek gerekecektir : nitekim daha ilk ders haftasının sonunda o sıralar salgın o~cm grip hastalığı sebebiyle yeni bir tatile ka vuştuk. Tatilden daha yeni çıkmıştık, okula daha alışmamıştık, yeni yeni yarı karanlık kori dorlar:mızın havasına yakınlık peydahlıyorduk. İşte tam bu sırada yeniden derslerin ağır havası üstümüzden kalktı. Sonra da bilindiği gibi bu tatil uzadı. Bu tatilin peşinden gelen günlerde sık sık kısa da olsa sayıca çoklukları sebebiyle okul alışkanlığının bizlerde yerleşmes 1 ne engel olan tat:ııerle karşılaştık. Bu sık sık okul havas:ndan uzaklaşma yüzündendir ki çok sonraları ders yılının gerçekten başlamış olduğuna inandık. Bu tatiller, öğrenci kollarının kuruluşuna uzun bir süre engel oldu. Neden sonra seçimler yapılıp arkadaşlar çeşitli kollarda iş başına geldiklerinde kendileri iÇ~n değerli uzun bir vak Un uçup gitmiş olduğunu gördüler. Karşılaştık ları denilebilirse yenilik bu kadarla da kalmadı: müdürümüz sayın Macit Saner, bu yeni senede uygulanmaya başlamak üzere yeni bir öğrenci kolları çalışma tüzüğüyle yeni ders yıl:nı karşı litmıştı : şimdi de, bu yeni tüzüğe uymak, geç mişin kayıtsız çalışma yolundan ayrılıp plan i çinde ve sorumluluk duyarak çalışmak gereki yordu. Arkadaşlarımız bu duruma uymakta zorluk çekmediler. Bunu herkes iyi karşıladı; çünki bu yeni durum, öğrenci kolları !çin bir yeniden doğuş anlamı taşıyordu. Öğrenci kolları, o- kul yaşayışında hakkettikleri yeri almaya aday Bunun taşıdığı önemi ayrıca belirtmeğe lüzum olmasa ger~k. Yalnız şu kadarını söyleyelim ki Amerika Birleşik Devletleri'nde öğrenciler yüksek okullara alınırken diplomasmdakı notları okul içinde çalıştığı koldan daha arka planda göz önüne alınmaktadır. Ne var ki öğrenci kolları sıraladığımız sebeplerle geçik ~iş bulunuyorlardı. Birçokları bu gecikmeyi daha çok çalışarak karşılamayı düşündüler. Ancak Neşriyat Kolu için durum 'bö~ 1le ola· mazdı : kolumuz daha çok çalışarak kayıp zaman: karşılayamazdı : derginin çıkması herşeyden önce sağlam yazı ve para kaynaklarına bağlıydı. Önce bu kaynaklar bulunmalıydı. Bu !se araştır ma, dolayısıyla da zaman işiydi. Nitekim, bunun sonucu olarak dergimiz gecikmiş oluyordu. Yönetim Kurulumuz toplantılarından birinde aldığı bir kararla bu ilk sayıyı bütünüyle öğ renci yazılarına ayırdı. Böylece belki istenileı:ı değerde yazılar kolayca bulunamıyacaktı fakat yazı yazan arkadaşlarımız dergimizde kendilerine bir destek bulacaklardı. Sonuç umduğumuz dan farklı olmadı : dergimizi dolduruncaya ka dar bir hayli beklememiz gerekti. İk;nci önemli meselemiz yukarıda da sözünü ettiğimiz gibi sağlam para kaynakları bulmak • ti Bu alandaki çalışmalarımız yazı alanında yap· bklanmızdan daha olumlu sonuçlar verdi : bir yandan bulduğumuz reklamlar. öte yandan ar Irndaşlarımızın, satışa çıkarmrş olduğumuz eski sayıları ve kitapları kapışırca satın almaları bizi s· kmtıdan kurtardı. Bu sayede dergimiz! daha iyi kağıda basmak ve daha ucuza satmak imkanını elde ettik. Bu birkaç aylık çalışmamızın ürününü hizmetinize sunarken yargılarınızda müsamahakar olmanızı dileriz. Dergimizi beğenmeniz bizle; için en büyük başarıdır. Neşriyat KOLU oluyorlardı. GALATASARAY B A UDELAIRE Par 1842. Un soir d'ete, les habitues de la Tour el' Argent out vu, tres surpris la meilleure table- occupee par un etranger vetu d'un extraordi naire justaucorps de velour noir, jouant de ses manchettes de dentelles avec la grace d'un grand seigneur. L"nconnu d'une insolente beaute, brun et tres pale, griffonne quelques vers sur la nappe. de suis comme le roi d'un pays pluvieux, Riche mais impuissant, jeune et pourtant tres vieux, Qui de ses precepteurs meprisant les courbettes. S'ennuie avec ses chiens comme avec d'autres betes.n Qui est-ce? On s'!nterroge. C'est Charles Baudelaire. Apres la mort de son pere, il avait done a pe'ne six ans, sa mere s'est remariee avec le chef de bataillon Jacques Aupick. Baudelaire ne pardonnera jamais a sa mere de s'etre rr.mariee-un an apres la mort de son pere, avec l'odieux commandant Aupick dont les galons et la morgue lui inspirent une telle haine de l'tiniforme que de sa vie il ne pourra voir uıi homme en porter un sans etre pris d'une sorte de rage. D'ailleurs Aupick etait un homme severe et sans aucune indulgence envers son beau-fils. Baudelaire acheva ses etudes au college Louis - le - grand l'annee ou son beau pere est nomme marechal pour avoir tire sur les ouvriers pendant les greves deLyon. Baudelaire avait deja decouvert sa carriere, il avait la vogue de la poesie. Mais cette liaison fut rompue . par le general Aupick qui craignait un scandal. Le jeune homme fut embarque de force sur un voilier a destinat'on de Calcutta. Neuf mois plus fard il est de retour d'ou il a apporte ses poemes L' Albatros et a une dame creole. C'est ce Baudelaire de vingt et un ans que Paris decouvre par cette nuit d'ete. İl a rompu avec sa famille, exige sa part d'heritage et mene la vie de lois r, de luxe et de caprice. İl a une maitresse de couleur. C'est Jeanne Duval qui fait rartie de son decor, de son personnage Cette passion dura toute sa vie et engendra dans 2 Erdoğan TOKATLI resprit du poete des vers d'amour qui resteront les plus beaux et les plus implacables pour ja mais. ıcJe t'adore a l'egal de la votlte nocturne, O vase de tristesse, ô grande taciturne ... » La meme annee Baudelaire fit la connaissance de Gauter et de Balzac et commença a frequenter le club des Haschischins. En deux ans il a dHapide la moitie de sa fortune, sa famille lui inflige un conseil judiciaire : Ses articles de crıt'que d'art qui sont payes un prix derisoire font de lui le seul critique de l'epoque. On l'ignore, comme on ignorera longtemps qu'il a invente cette science : l'esthetique. Il veut se tuer apres avoir legue tout son bien a J eanne Duval. L'annee suivante parut Don Juan dans L' Artiste. Ce fut le Poeme du urevolte qui entrevoit les aurores futures a travers la nu't de ses passions en desordre et qui scnt venir le moment olı il se mesurera face a face avec les dieux faiblissants» contre lui. Et erıcore il a revele au public le poete americain E. Allen Poe, Pendant dix - sept ans, pauvre, mal;:ıde persecute - comme l'americain- intoxique d'op. um comme l'autre l'est d'alccol, en pro:s aux memes demons de la perfection et de l'au defa, dans l'intimite fantastique de Poe, dans ce ınonde survolte olı son genie s'enflamme au genie terrifiant de l'amant d' Annabel Lee avant de le traduire en français. Un soir de fevrier 1848, on l'aperçoit tres excite, sur les barr'cades, voulant amener quelques centa nes d'hommes a aller fusiller le general Aupick . Souvenez - vous l'un de ses poemes incrimines uA celle qui est trop gaie». "Ta tete, ton geste, ton air, Sont beaux comme un beau paysage, Le rire joue en ton visage Comme un vent frais dans un ciel clair.n C'est pour une jolie femme, Madame Sabat'er que Baudel (aire fit la conna;ssance grace i• Gautier en 1951. Madame Sabatier etait une femme de haute societe. Pour s'echapper de l' enfer oi.ı le maintient son demon J eanne Duval J 1 r j 1 11 l i J GALATA"SARAY BAUDELAIRE qui, vieillie, est devenue alcoolique Baudelaire s·est epris de cette jolıe femme. En 1857 parurent Les Fleurs du mal. Baudelaire a atteint la v' e qu'il -cherchait dans les hautes flammes des Fleurs .du mal, cette oeuvre ou ses fautes, ses crimes memes, passes au feu de la souffrance E.t du remords, se sont transmutes en hymnes it la beaute. Elles furent accusees aussitôt et six des plus belles fleurs furent condamnees pour outrage a la morale publique et aux bonnes moeurs. C'etaient cependant uun frisson nou veauıı qui bouleversa tout l'art c()Illme l'a dit Victor Hugo. Baudelaire commenca a ecrire Mon coeur mis a nu en 1861. Il a mis aussi sa candidature a l'Academie França;se. Ce geste fit sc:andal, si bien que meme Vigny qui lui avait fait le plus chalereux accueil, n'osa pas l'encou rugerx et la candidature fut retiree. Baudelaire, a quarante - trois ans, las et ccoeure de la mefiance et de l'incomprehension du publ'c français, partit pour la Belgique. La maladie le suivit et c'est en 1867 qu'il devint paralytique general et s'eteignit. Son corps fut enterre a côte de celui de l'homme qu'il haıssait le plus, le general Aupick. Baudelaire etait un thE'.ıoricien autant que poete. Con art est le resultat d'un trava:ı assidu, d'une maitrise parnassienne. Cependant il demeure romantique et symbôliste. I1 a mis son coeur partout et sans aucune pudeur. La pensee de la mort l'obseda touiours et il chercha l'eternite sous un aspect de vide noir et nu. Il a chante n'importe quoi, mais toujours avec un art sublime et il a donnee les me'lleures exemples de poesie pure. Meme dans ses poesies ou il a peint la misere et la lai~eur, il a su s'elever au - dessus de tout avilissement. Baude· laire fut un des phares eclairant toute la trajectoire de la destinee humaine, un Ph_are abandone de son v:vant ma;s que les generations posterieııres ont rendu l'hommage qu'il avait sans doute merite. Eller Zaman İçinde Bir zamanlar Aynalar'da yansıdık. Gerçeklerin ötesinde Düşler gördük Saf ümitten. Eller Allah'a kalktı, Eller isyankar, E ler yumuşak, Eller yukarda, Yalvarırdı. Bir zamanlar Aynalarda yansıdık . Andımızı ellerle Kazdık, hüzmelere, kartlara, Zarlar gitti, geldi Elimizde, Elimizde gitti, geldi Zarlar, Kozu oynayamadık. Kartlar düştü, Zarlar düştü. EH er :e, serkeşlik, düştü. Hepyek, kazanamadık. Bir zamanlar Aynalarda yansıdık. Yıldızlarda aradık Hiçliği, Senfoniler dar geldi bize, Tanrıları çoğaltıp, çoğaltıp Aza.ttık, Kuş gagasında aradık saadeti, Bulamadık. Bir zamanlar Aynalarda yansıdık. Zarlar gitti geldi Elim'.zde Cüm :e yitikliğimize oynadık. Hepyek. .. Sana şükürler Tanrım, Hiçliğimize inandık. B. Muhlis İLERİ ...................................... ~ .. r::.:=.=~·~ ~J.A.J ......P +v ..... ·~ .... +ıuJJ ~ ........... 3 GALATASARAY BİLDİGİNİZ GİBİ 100. Yıla bir kitaptır yaşamak İçinde uzun bir zaman Sabahtan akşamlara dek Ömür boyu okursunuz Kara Hazırlanıyor musunuz ? kaplı Sonra bitiverir bir gün Siz de perdeleriniZi çeker Ve öylece Uyursunuz 1868-1958. Tam doksan yıl eder. Bugün Or· faköy!de ikinci sınıf sıralarında oturan mini min~ kardeşler, şerefli bir günün yıldönümünü son sınıfta kutlayacaklar. '.ı ~Şarkın, asırlık. ·:.· ilim açılan garba güneşinin bu ilk parlak penceresiıı ışıklarıyla Güngör TEKÇE bir dolacak. )ÇİMİN CEVABI ı Bti büyük bayrama hazırlanıyor muyuz ? ~: ! : ... ' 13ilginin on yıl zarfında bize neler getireceğini · tahmin edemiyecek kadar hızlı geI:şmeler iç ·rid.eyiz. Ama tahn1i!l edebildiğimiz tek şey vars2 o da Galatasaraylıların ilim, fen sahasında hergün' daha ilerlemek iştiyaklarıdır. On yıl son· ra milıet davas:nda ileri; kültür davasında ileri; yurt davasında ileri olmak için daima hedefe ,1 ,·, • , 1 Aşık ı diyor:ar; Sen, Birisine Aşıksın diyorlar. Soruyorum Ben G4l~tasarayımızın yüzüncü yıldönümüne hamuyuz? İçime Dergi Acep Aşık Diye.· mıyım ? İçimden _........,...._.._...._,.,~ .._ .......... t../............. "-". ,/ - o j Bana ' ") () .j Düşünüyorum, bakw.aııyız. zırlanıyor 1 Garibim, Bana Aşık diyor;ar; . Bana ı..."" ,. Hayır (>' $ $ ~ diyorlar, Aşk senin Neyine Deyip, Gülüyorlar .. Aydoğan ÖZMAN$ "''''''""''''''~''''~~~'''~'~~'~ 4 GALATKSARAY Ticaret Şatosu YLln.az KARAVELİ Şu anda göz gezdirmekte olduğunuz mecmutarihinden tahminen bir ay evveldi. Okulumuzun konferans salonu önündeki, ekseri şc;ir ve yazar geçinenlerin, hisli ve romantik olduklarını idd!a edenlerin buluştukları, vakt'nin büyükçe bir kısmını Grand Cour da futbol oy :namakla geçirenlerden daha fazla pabuç eskittikleri «loş koridoran yolum düşmüştü. Hem önümü daha iyi görebilmek, hem de yukarda kendilerinden bahsettiğ m şahısları biraz olsun taciz edebilmek gayesiyle bir lambanın nasıl olup da normal seviyede unutulan düğmesine el attığım an ko.lum havada buz gibi donup kaldı. Zira pek iyi tanıdığım bır ses can havliyle : «Sakın yakman d'ye kulağımın dibinde çınlam:ştı. Bu emre itaat ettim, kolumu indirdim ve sonra : "merhaba Erdoğan Güç!Jilmez arkadaşım, nasılsın?ıı dedim. Gülmeye çabaladım, gülemedim. Çünkü Erdoğan gülmek şöyle dursun, tebessüm bile etmiyordu. uİyıyimn demeye lüzum görmeden : - Yılmaz!.. bir haftaya kadar Galatasaray mecıtıuasında basıln:ak üzere ticaretli arkadaş lrının :çinde bulundGkları binanın hususiyetle rini, nasıl vakit geçirdığinizi, neleri yapıp neleri yapmadığınızı mizahi tarzda belirten bir yazı yaz, p bana getir:ver ... Bu bir emir miydi, rica mıydı pek kestiremedim. Fakat gerek koridorun karanlık oluşu, gerekse çocuğun yüzündeki ifade ağzımdan gayri ihtiyari uolur, yazarının kel'.meleriniri dökülmesine sebep oldu. Durumum o kadar karışık ve vahimdıki ağzımın ucuna kadar geldiği haldE::, "ben mizahtan anlamam ki yahun diyeme dim. O meş'um günden sonra aynı koridordan üç defa daha geçtim, ve bu üç geçişimde de Erdoğan'la tam üç defa karşılaşmak şanssızlığına uğ rad:m. Bu karşılaşmalar birer hafta arayla oldu H' ilkinde sadece tatlı - sert bir ihtarla yakayı kurtardım. İkincisi benim için h;ç de iyi geçti sayılamaz. Z'ra karşılaşmamızı ömrüm oldukça unutamıyacağım, çünkü kaatil olduğundan, evvelce bir iki kişiyi temizlediğinden zerre kadar şüphem olmıyan o herif beni ölümle tehdit etti. Bütün bunlar yetmiyormuş tbi aynı arkadaş, ticaretli hemşerilerimi de aleyhime çevirince b;r taraftan onların zoru, bir taraftan öbürkünün anın çıkış tehditleri rüyama diyemiyeceğ:m ama kabuslar .. ma bile teveccüh· etti. Bu kadar işkencenin engizisyon devrinde dahi yapılmadığını, yegane kurtuluş yolunun bu zoraki vazifeyi yaparak rahatlamak olacağını düşünerek oturdum ve bu sat:rları karaladım. Sevg'li arkadaşlarım : Şato diyince sakın aklınıza orta çağdaki dere beylerinin ikamet ettikleri, içi su dolu hen deklerle çevrili, giriş ve çıkışı iner kalkar as~a köprülerle tem:n edilen, güneş battıktan sonraki görünüşü insana önce dehşet, sonra korku, daha sonra da kasvet veren taş yapılar gelmesin, Şatomuzda ne derebeyleri ne de şövalyeler oturur: Etrafında hendek ve asma köprüler de yoktur. Sonra dış görünüşü dehşet vermediği gibi aksine insanın ruhunu açar. Şatomuz merkeze bağlı valilik tarafından idare edilir. Kend'sini çok sevdiğimiz valimiz Abdülkadir Bey son derece sempatik ve hüsnüniyet sahibi bir zattır. Vali muavini İnan Kiraç hem arkadaşımız hem de ağabeyimizdir. Şatomuzun tem'zliği ve bakımı ile uğraşan Mustafa Çavuş-namı diğer Hacivat - umumiyetle mangalının başında ısınmağa çalışan, her an soğuktan donma tehlikesine maruz kalan bir insan evladıdır. Ticaret Şatosunda hayat sabahın 8,30 undan akşamın 17 sine kadar devam eder. Odundan, elektrikten ve muallim muavininden tasarruf amacıyla bu saatlerin dışında etütler~ni büyük anfide, gecelerini de siz merkezliler gibi yatak· hanede geçiren biz ticaretliler geriye kalan 8,5 saatimizi kendi özel soğuk hava depomuzda harcarız. Bazı eğlencelerle canımızm mümkün olduğu kadar az sık1lmasını temine çalışırız. Ders saatleri zarfında merkezde de olduğu gibi kimin icat ettiği bilinmeyen eski bir ananeye göre ders yapılır. B'r hoca çıkar. öbürü girer o da çıkar ve bu hal, devam eder. Talebeler-Tipler demek daha doğru olur bence - hep aynıdır. Ön sırada oturan bir kaç kişi hüsnün:yetle hocayı takip ederek, arada sırada lafa kanşıp temayüz eder. Öbür tarafta sınıf _yekununun dörtte ikisini teş:il eden bir grup. not tutuyormuş hissini uyan5 GALATASARAY dırabilmek için boşa kalem sallar. Geriye en arka sırada kafayı Vl!-rup dobra dobra uyuyanlar gelir ki bunlar da sınıfın dörtte birini teşkil ederler. Teneffüslere gelince... Uzun sürer bütün yaptıklarımızı anlatmak. istesemde anlatamam hem. Yüzdüm yüzdüm lqıyruğuna geldim, arka kapısından çıkmak istemem bu okulun. Onun iç n suya sabuna dokunmadan sizlere teneffüslerimizden bahsedeceğim. ism ne aldanmay:n, ticaret şatosunda ticaret yapılmaz. Şayet ticaret yapmamız icap etse bile elimizde bol miktarda stoku bulunan (so ğuk) bu kış günlerinde rağbet görmez. Satın almayı arzuladığımız tek şey yakacak maddesidir. Z.ra şatomuzda kalorifer yoktur. Dört adet ticaret sınıfında ve bir adet daktilo oqasında ya panın içinde odun yakılacağını aklından b~le geçirmediği, fakat sırf sobacıyı böyle birşeyi düşünmediğinden cezalandırmak istercesine uODUNıı yakılır. Ticaret şatosunda odun karaborsadadır. Her sobanın günde azami beş - altı odun yakmak hakkı vardır. Fazlasını yakamaz, çünkü bulmasına imkan yoktur. İsyan da etmez bizim sobalar. Fakat b'.zler soğuğa karşı Allah tarafın dan doğuştan kürklerle teçhiz edilmediğimizden orman kanunu hükümlerine uyarak sabahlan Hacıvatı s:rtında odun çuvalıyla ana kapıda karşılarız ve yine orman kanunu hükümleri gere ğince bileği en kuvvetli olan taraf odunun kısm-ı azamını kapar. Hepimiz donma hassasına malik birer insan olduğumuzdan bu haydutluğu yap mağa mecburuzdur. Şatomuz taştan yapılmıştır. Hem de öylesine taştır ki barsaklarımız dahil her uzvumuz hisseder bu taşlığı. Şatomuzun planının bir mimar tarafından çizildiğin; zannetmiyorum. Haydi değme bir mimar taraf:ndan çizildiğini farzedelim bu planın. dikdörtgen biçiminde inşa ed!len b'namızın iki uzun tarafına karşılıklı olarak yerleştirilen ve daimi bir cereyan böl~esi yaratan pencerelerin smıfların içinde olanları okulun avlusuna bak mağa, sınıfları havalandırmağa ve sulu espri yapmağa yarar. Sulu espr'nin manası bizlerce malumdur. Merkezdeki arkadaşlar:mca da ma lum olmalıdır, çünkü içinizden muhakkq.k birkaç kişi bu sulu espriyi, yani yangın kovalarına doldurulan buz gibi çeşme suyunu üzerinde duy muştur. 6 Öbür taraftaki pencereler diğerlerinden apbir gaye için kullanılır : uD:şarıya bak· nıakıı. evet Beyoğlu'nun taşıyıp taşıyıp da ist;ap haddini doldurduğu için yükünün bir kısmını dağıttığı yan sokaklardan en az işlek olanını temaşa ederiz. Beyoğlu bu dağıtımı biraz insafsız ca yapt:ğından b.ziin sokaktan da umumiyetle çöpçüler, hamallar ve bunların sadece bir üstü olan dar geçimli yani normal insanlar geçer. Ek.:ıerisi ile kısa zamanda ahbap olduğumuz bu şa hıslarla, hayatın acı taraflarını görüp anlamak, umumi kültürümüzü arttırmak için 8 metrelik bir yüksekliğe rağmen konuşuruz. Bizler ıçın hayatın asıl acı tarafı başımızı sokaktan yukarı doğru kald:rdığımız zaman başlar. Gözlerimiz ya karşıdaki b'.naların oturma (odalarına, ya da bal• konda halı silken hizmetçi kızlara takılıp kalın ca hatırı sayılır çapta bir alay başlar. Önce per deler kapatılır, bir erkek başı belirir ve bizlere talebe olduğumuzu hat:rlatır. Yine hıncını alamazsa okula telefon eder durumumuzu kendinden de birşeyler katarak anlatır, bizlerde yukarı balkonda sert darbelerle maruz kalan halının tozunu kafi derecede yuttuğumuzdan ve hemen yanı başımızda beliren kıym~tli valimizin utoz yut manın vücuda olan zararları hakkında» bir konferansa başlaması üzerine iki ateş arasında kaldığımızı idrak ederek ister istemez pencereleri kapayıp aşağı inmek zorunda kalırız. Eğer ders zilinin çalmasına az birşey kalmışsa hocalarımı zı beklemek üzere sınıflarımıza dağılırız. Ba km az kalsın unutuyordum. Hocalar dedim de ı.:klıma geld;. Bütün hocalarımız:n başı derttedir. Ticaret şatosuyla. Hele yağmurlu günlerde merkezden buraya gelmek onlar için 20 km, lik bir yolu yayan yürümekten daha zordur. Yağan yağmurlar bjnanın önündeki tabii çöküntülerde birikince meydana gelen göller üzerlerinde köpı-ü bulunmadığı için tdiş - gelişi iyiden iyiye güçleştirır. Normal cüssedeki hocalarımız 2-3 metrelik sıçrayışlarla bu maniaları aşabilirler. Fakat içlerinde biraz şişmanca olanlar evlerinde uzun ve yüksek atlama egzersizleri yaptıkları gibi her ihtimale karşı, ya muvaffak olamaz da bu göllerin içine düşersem diye uuzun konçlu, çizmeler giyerler. Yağmur mevsimin~n avdetinde bu sahada birkaç Ti~rkiye uzun atlama rekorunun egale edileceğini ve hatta kırılacağını şimdiden garanti edebilirim. ayrı GALATASARAY Yağmur ve Ağaç Güven YENERSOY ARADIGIM BEN İç:min burkulduğu, anlaşılmaz his:ere kapıl günlerden biri yine. Koskoca ağacın, çıplak dallarını yalıyarak boşalan yağmur, yaln:z iri gövdenin kapladığı kısmı ıslatmıyor. Tam yarım saattir, burada yaş toprak kokusunu derin derin içime çekiyorum. Düşüşlerin çıkardığı ses, yağmur devam ediyor. İlerde toprak çukurluğu benekli suyla örtülmüş. Arkamdaki mermer basamak bembeyaz, tertemiz. Kenarda çinko sesine karışık su şıkırtısı duyuluyor. oluktan boğuk boğuk yağmur boşa d!ğı ŞlıncH arzuladığım Gerçek bir insandım bir zamanlar Sadece oyuncaklarım vardı sevmek için ; Hüzünleri kısa $ Unutulmaları kısaydı oyuncakların ... Aydemir AKBAŞ lıyor. Her yerde, hatta ilerde, toprak dWk didik, durmadan çimdiklenen hamuru andırıyor. Seri bir hareket oldu. Başımı çevirdim, arahk kapıdan içeri dalan ıslak tüyleri vücüduna yapışmış kediyi gördüm, kayboluverdi sonra. Pek uzaktan tranvay gıcırtıları, otomooil, ctobüs korna sesleri duyulab:liyor. Öyle şiddetlendiki yağmur, ayaklarımın ucuna kadar düşen damlalar oluyor bazen. Benden başka hiç kimse. bir varlık yokmuş gibi dünyada. Ne yapmak arzusundayım bilemiyorum amma içim beni zorluyor. Sağım solum yağmur. Bir sigara yakıyor, içerken düşünüp bulurum diyorum. Su şırıltısı, boğuk sesli oluktan daha fazla duyuluyor şu anda. Başımı ağaca dayıyorum. Nemli bir koku içime siniyor. Yanaklar:m ateş, ta içimden bilinmez izdırapla yanıyor. İlk önce ceketimin yakasına sonra yere düşen küle bakıyorum. Zaman da kül olmakta tıp kı hayat ateşi gibi. .. Bulamıyorum, ne istiyorum benden ben ? Ben de bilmiyorum. Ciğerlerim doluyor, hıçkı rıkla beraber yumruğumu sert ağaca vuruyorum. Bir daha bir daha... oh!.. Fakat içimdeki kesif s's yine dağılmıyor. Kuru kesik ağlamak istiyorum yaş akmıyor. Bir damla yağmur yanağıma düşüyor anide irkiliyorum. Boş bulun muşum, korkuyorum. İçimi çekip ağaca derin derin yalvarıyorum. Neden bu sık:ntı, neden bende, İstemiyorum hiç bir şey istemiyorum, istemek. şart diyorum, i çimden, Ama kabus, ta iç:mden beni kendi ka r<!nlıklarına çekiyor bunalıyorum. YAPRAK DÜŞENDE İnsanlar l\liniminnacıktılar gördüğümde Düşünce bir kuru yaprak Ev yaptılar kendilerine Yemyeşil Sarıyı sevmediklerinden olacak Delik deldiler Üçgen yuvarlak dörtköşe Kayboldular l\lavisiz edemez oldular Yaprak düşende Ev kuranda İnsanlar Koskocaman oldular Aşk dediler aşk Kapladı her yanlarını Üçgen yuvarlak dörtköşe Kayboldular Sevgisiz edemez oltl.ular Yaprak düşende Ev kuranda İnsanlar Koskocaman oldular Tuncer HALICI! ~"""''~'''''""'"""""''''""''~~ 7 " GALATASARAY Bir Gündüzlünün Bir Günü Gündüz TURNA uAsmak veya asmamak, this is the question» fa an, filan, fişmekan.. Hava kapalı ve pazardan gayrı bir gün. Annem gene sobayla harp halinde. Galip geldi galiba, nazlı bir çıtırtı yükseldi.. Ama bu kulak okşayıcı sesı ben sık sık işitmem. Aynada yer yer ş'şmiş latif yüzümü gör düm. Kuzguna bile yavrusu güzel ~örünür) Sağ gözüm sol gözümden fazla şişip çapaklanmış. Hayra alamet değil. .. - Dün akşam hiç çalışmadın. - Rica ederim, iftira ediyorsun anne. ·- Annemin ölüsünü ö... Sen hala ôenim üzerime ye~in et. sonun n'olacak bilmem ... - The end yazılacak değil a, herkesin ölüme biraz daha yaklaştığı bir gün ben hedefe varm:ş olacağım ve bereketli topraklar döküveri cekler üzerime. - Çok romantiksin. Felsefe Beyoğlu. Ama dönüşler ekseriya «matrakıı olur. Otobüste, «Biletçi Bey, kapıyı açıp kapayıver dı şarıda gözüm kaldın veya, arkalara düştüğümüz· de «Beyler önde elma şekeri var biraz ilerleyin .. neviinden ikinci Ş.l)llf espiriler yaparız Bazen gülen de bulunur - bizden gayrı Ertan'a ik'nci baskı yaptığını hatırlatırım fakat o aldırmaz. Florya kampındaki yeşil gözlü ııden bahseder. Ben de efkarlanırım. Saraçhane'de iner leblebili bozalarımızı alı rız. Sonra, o akşamki keyif derecesine göre Mavnana, A demain, veyahut I '11 see you tomorrow» çekeriz. En fecisi «Eyvallahn dır. Allahaısmar ladık'ı aşık olduğumuz zamanlar kullanırız. 1 1 '1 l ! defterııni - bazen bütün bir gün koltuğumun altında duran felsefe defterini- aldım. Eşikte bir dilim yağlı ekmeği ağz!ma sığdırıp, o dolu ağızla rutubetlice bir Allahaısmarladık dedikten sonra kapıyı çektim. Bulvarın ucundan önce sarı - ama afiş ressamlarının daha formülünü bulamadıkları bir sarı - boyun atk:sı, sonra kahve rengi pardesü, daha sonra da «Tekne» göründü : Aksaray açık durağının en yakışıklı erkeği Ertan. Arasıra şi ir de yazar uSen seni bil sen sen! bil sen seni Bir tokatta patlatırlar en_şeni» onundur Merhabalaştık, havadan sudan şikayet et tikten sonra yazı - tura' da kaybedip otobüse atladık. Gene her sabaJıki on beş dakikalık yolcu luk. Şimdi, mahmur gözler Otobüse binebilmek· ten memnun, başka memnuniyetler arayan mavi, ela, s'yah ve renksiz gözler. Unkapanı, Azapkapı, Şişhane, Tepebaşı, Galatasaray. Altı durak, altı defa açıl:p kapanan kapı, altı sarı tabela, altı defa haykıran biletçi. 8 Ve mektep. Altı ders. Altı değişik altı aynı sima. 6X6=36, fincan altı, sofra altı, deniz altı. Sinüs. cosinüs ve sözüm meclisten dışarı asinüs alfa lar «encourageıı edici bir 3 Sınıf Grand'cour, Grand'cour - sınıf Sonra Ali bey, "yeşil kart neden yokıı? - «Bu da ne biçim gün demeyin;z. Ben size söyledim. «Bir gündüzlünün bir günüıı Ama bir de tura gelseydi. .. baştan • . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Qo ... . LE VERBE -AİMER- OU LA LEÇON DU GRAMMAİRE Zeki HEPER Un eleve recitait Le verbe aimer Au prem·e_r groupe qui se tennine avee e-rI qui prend un ·e- a la f'.n a ;a premiere personne Puis il a passe a la deuxieme En faisant une faute apres - tuA vec un -ın- apostrophe Et puis il a cesse de reciter İl a pleure İ i ne savait pas le reste Et un autre eleve Sans savo ·r le sens L'a termine 1 i 1 ~ 1 1 '1 GALATASARAY TİYATRO Çetin İpekkaya Geçen yıl, tiyatro sevenler için memleketiyeni ve kıymetli bir hareket, iyi bir te !iCbbüs d ye vasıLandırabileceğimiz ulVIilletler a!·ast amatör t yatro festıvali" bu yıl da büyük bir başarı ile tekrarlandı. KarşJlaştıklar: bir çok ç,üğe rağmen bu güzel tiyatro hareketini, sağ bm aznnıeri ve zor durumıarda iyi hal çareleri bulmaktaki üsfüniükleriyie federasyoncular dab:ı doğrusu "Federasyon fest val komitesi" zevk na dogrusu aFedcrasyon fest val komitesi" zevk1 ve faydalı bir hale gelirmesini bildi. Ivlektebımiz Tıyatro kulübü de geçen yıl haz:r~adığı "Escurial" ve "Zoraki hekim" piyeslerıyle rak ederek, bir yandan yabancı tiyatrolara çalışmalarını göstermek, bir yandan ·da festi v;u.:.en Dır çok ~;eyıer ögrenmekle fayda:)ndı hır. Aynca piyesler n enesi giinlerind2 sahnede tertiplenen konferans ve kritikler biziçin bulunmaz değerdeydiler. Kr tiklerden sonra yabancı tiyatrolarla biırizde kolay ve verimli oluyor. Venedikte birçok yay::1zarlarm piyesle:rini oynadık. Bunların arasında O':Neill'·, Brecht'i, Anouille'u ve İcınesco'yu . sayabilirsiniz. Yabancı festivallere g'd ıL·: daha çok kendi mem'el:etim'zden bazı götürmek istiyoruz. Zaten bir dil ünivers lesi talebesi olarak keneli edebiyatımızı en iyi çı:. k: 1de tanıtmak ve temsil etmek gerekir. - Oynad:ğınız oyun!arla İtalyan t yatro stilinin sadece oyun tarafı hakkında biraz fikir edindik bze braz daha açamaz mıs:nız? Szin İtalyan stili diye adlandırdığınız dell'Arie'dir. Be H kaidelere bağlı rz. kalıplaşmış t;pler vardır. bancı 12. Sayfada) cevap verecek birinci Arlequin ,unu oynayan soruyu yeniden Lca elli TekItalyanca kar:şık bir Fransizcaya anbaş,adı. - Ca Foscari b'r dil üniversitesidir. Böyle bir toplulukta tiyatro ile uğraşmak bizim için çok Escurial den bir sahne (Üsfün Kırdar Çetin İpekkaya) 9 GALATASARAY Galatasarayh Talebeler 1606 Lira topladı Dün. sabah sokağa çıkanlar, muhtelif semtlerde, boyunlarında Kızılay kutuları, ellerinde Lir karton tabela olduğu halde, koltuklarının alt:ndaki MİLLİYET gazetelerini satmaya çalı şan, Galatasaray Ltsesi öğrene leri ile karşılaş tılar. Koltuklarının altına MİLLİYET gazetesi sıkıştırıp boyunlarına Kızılay kutusunu takan bu gençlerin, diğer müvezziler gibi günlük mai§etlerini temin etmek değildi. Kanları kaynayan ve şimalden gelen ayaz dolu, rüzgara, kara aldırmadan yolcuların önüne durup : «MİLLİYETıı dye bağıran bu gençler·n gayeleri, sattıkları gazetelerin parasını, yarım kalmak tehlikesi ile karşılaşan, Çanakkale A.bidesiıı için bir yardım olarak toplamaktı. Nitekim topladılar. Gruplar halinde şehrin muhtel f semtler ni, çeşitli eğ lence yerlerini, lokantalarını ve otellerini, va purlarmı, iskele ve istasyonlarını dolaşan gençler, karlı geçen pazar gününün akşamı MİLLİ YET'in kapısından içeri girdikleri zaman, üşü müşlerd sesleri kısılmıştı, elleri soğuktan pancar gibi idi. Ama hiç m~teessir ve yorgun de ğillerdi. Gözleri s~inçten parlıyor ve topladık ları paraları sayarken heyecandan · yerlerinde duramıyorlardı. 11/ A sınıfının öğrencilerinden olan Ün<;ı.l Evren ve Süğ_ünç kutularından çıkan paralar:n makbuzlarını alırlarken : uÇok hamiyetli vatandaşlarla karşılaştık Hele bir iokantada bir gazeteye 50 lira veren bir ınü.şterin'ıı nerede ise boynuna sarılacaktık.» Dediler, Ünal Evren ilave etti : uFakat yazık Hilton otelin1n müşterLerine. Ancak 2,5 lira toplayabild'.k onlardan!. .. ıı Müşterilerin arasında, gazete satışının manasını ö[:renen bir Fransız, bir MİLLİYET'i 10 lira ile :;~ıtın aldıktan sonra iade ederek : «Bunu bir başkasına satmız!. .. n demiş. Gençler bu:ı;u anlatırken, siyah gözlerinde biriken yaşları g zlemek istediler ama olmadı. İkinci grup da öyle, üçüncü de, dördüncü de.. Sirkeci, köprü ve vapurları doşan, maça giden Erol Balkır ile Çet n İpekkayanın müşa İıedeleri ise daha başka : 10 r " Şüheda gövdesi bir l:l O rüku olmasa dünyad 1 Yalnız bir gününde onbir nı bir mevsiminde iki yüzbin M~ topraklm ındo bir abide yükseli1 marn olacak. 1 l Onlarm kanlarım kattıklan mü~ a~ıtta ' bizim mürivetl~rimiz •. l· 1... b1rer çelenk olarak kalacak. · . ton için öldüler. Bize ne yaşıyoruz ! . ı 1 m,1 , " Vurulup tertemiz aln~ Bir hilôl uğruna yarôb ~ 1 GALATASARAY uŞunu gördük ki diyorlar. yardım bahsinde C'n ileri olanlar şoförler.» Erol Balkır'ın kutusuna Beşiktaş takımının kaptam Recep Adanır da 5 lira atarak bir MİL LİYET almış. 1 ıaksana dağlar taşlar, ca eğilmez başlar. ,, ıünevverin şehit düştüğü, ~hmedin can ror •.. Bugün ıorek verdiği yalmz Çanakkale yarım, yarın ta· topraklar üstünde dikilen ,aygılarımız, sevgilerim iz ebedi ·ada ölenlere ne mutlu: Bu vau : Onlara ebedileştirmek için ndan uzanmış yatıyor ıe güneşler batıyor. ,, Gazete satan ekipte yığınla genç var. Bunls.rdan birisi de Ş nasi Önengüt Gazeteye geldiği zaman yüzü soğukta11 adeta donmuş, pardesüsünün etekleri çaı.. urlara bulanmıştı. uÇok iyi oldu bu satış bizim içinıı diye sözlerine b~~ladıktan sonra devam etti. Böylece insanian daha yakından tanıdik. Vapurlara gird=ğimiz zaman herkes elimizdeki kartonun üzerinde yazılı olanları okl!yor ve bLahare başlarım çeviriyorlardı. Nihayet bir kamorot ge.di. Herkesin içinde kutuya b"r lira atarak gazeteyi wde etti ve yüksek sesle, «Az ama kusura bakmayınızıı dedi. Bunu duyan yolcular alışverışe buşl~dı.iar. Bu arada ayni vapurda gazete satan bir müvezzi yanımıza gelip kutuya 25 kuruş attı ve uzattığınıız gazetey~ bakarak cıbende varıı dedi "siz onu başkasına satarsınızıı Üzüldüğü müz olaylar da oldu. Mese-ii Kabataştaki araba vapuru iskeles~nde bekleyen yen arabaların yan;arma gittik. İçinde otur.flll beylerle kürklü hanımlar bıze baktılar. Elimizdeki karton üzerinde yazılan~an okudular Sonra başlarını çevirerek gü_düler.ıı MÜVEZZİLERİN YARDIMI Köprü üzer:nde Salgura'a bir belediye za· memuru mani olmak :stemişse de verilen izahat üzerine yoluna devam etmiş. Müvezzi çocuklar da imkanları nisbetinde kampanya yardım etmişler Sirkeci garındaki gazete müvezz i öğrencilere satışın daha çok nerede yapacaklar:nı göstermiş ve bu esnada kend'si bir kenara çekilmiş. Köp:ı;üde de müvezziler ayni şekilde hareket etmişler. bıta * * * Hülasa sevgili okuyucular dün koltuklan nın altına yüzlerle MİLLİYET gazetesi alarak İstanbul sokaklarına dağılan Galatasaray'ın hamiyetli öğrencileri, akşam geç vakte kadar dolaşmış, gazetelerini satmış ve Çanakkale Ab'des için topluca 1606 lira 72 kuruş teberru elde etmişlerdir. Bu gayretin, zenginlerimizin yüzünü biraz olsun kızartmasını temenni ederken, fü.ı denin ergeç bit~ceğine inancımızın bir kat daha kuvvetlend ğini belirtmek isterz. Kum. çakıl ve para.. Abde için lazım olan daha çok 11 bunlar ama, bir de ölmeyen ruh, yılmayan azim ve,:heyecanlı iman var. İşte asıl mühim olan bu: ..Bunu da gençler, yaşl:lara gösterip isbat ediyorlar. Ettiler. Varolsunlar. (Milliyet'ten) Yeni. Öğretmenler' de Bazılon 1956 - 57 ve 1957 - 58.. ders yıllarında okulumuza gelmiş olan öğretmenlerle bir k-0nuşma Hazır~ayan: uncu sayfadan devam . --.:.. Mesela : Erigholla Arlequin'in ilk şek lidir. b.rlequin şefrre İlk defa gelen saf bir köy.canlandırır. İnce düşünceleri olmayan, sa. . yatıi) kalkacak yer isteyen bir ti.p. c velek bir h zp:ıetçi. Arlequin''"""...."Q·,. tiple - (Arkası l& ıncı Bil'yor Sayfada) ,,, mr. :François Guiton : 1957 yılında yu~du: i> muza gelmiştir. 1909 da Avranches'da doğmuş, , Cezayir Fakültesinin matematik ve fiz k bö;üın1:; lermden mezun olmuştur. ·okulumuzda matema- ' tik öğretmenliğ1 yapmaktadır. lstanbul'un panoramas:hı pek beğendiğini~ söyleyen Mr. Guiton un dıkkatıni hemen her kahtada bulunan buz dolapları çekm'ş. :rvır. Guy : Yurdumuza 1~57 de gelen' öğretmenierdendir. 1925 edVitry de François'~ da doğmuş, Paris Üniversites nin Ticaret bölü;-·• münden mezun · Okulumuzda Ticaret~ . öğretmenliğı yapmaktadır. Mr. Istanbul'u çok güzel bulduğunu .. i' hakk:nda ma~.kesini çikarmıştır. Mehmet DÜLGEI{;,;,, geniş giye sah p olduğunu anladığım l\ılr. tatilinden faydalanarak İzmir, Antalya, kale, İskenderun, Bergama, Efes, .ı'·"''~"'"·ı·< GALATASARAY i§!ir. Kendisiyle konuştuğumda bana, bu rjl1 zenginliğine işaretle, Türkiye'nin ya ·ir> gelecekte önemli bir turizm ·memleketi ~,gelmesinin işten bile olmadığını ve bunu ~rk dostu olarak bütün kalbiyle temenni etfsoyledi. J\1r.Jacques Meric : 1932de Bordeaux'da hı.tiştur. Bordeaux Üriiversitesinin Fransız Eİ:yatı bölümünden mezundur. Okulumuzda ,sızca öğretmeni olup 1956'da. gelmişt:r. :!\{r..·Meric'de yurdumuz hakkında geniş bil·~fan .öğretmenlerden. İstanbul'dan başka ya, fzmfr, Bergama, Efes. ve Edirne'yi gör · ..ol,an Mr. Merıc, Selimiye camiinin iç ve 3 ~heııgine ofa11 hayranlığını:q. bilhassa belir ~sıni.istedi. O da Mr. Gvard gibi Türlt!ye'. • ileri bir turizm memleketi ol~bilec~ği kanaa. ~:Robert IJargue : Okulumuza 1958'de ·gel,qlan mr. Bargue l919'da Haute V~enne'de qıuştur: Bu sempatik tabiyeöğretm~ni.Ecole. :ıiıale d';İmoges hı~ıunudur. . ·:Türkiye'yi çok sevdiğini söyleyen Mr. Bar~ }:ıp. asıl maksadı tarihi.; zenginliğini uzaktan ğa:: duyduğu güzel yurdumuzda arkeolojik aırmalar yapmakmış ama Mr. Bargue türki'.':':çok.. misafirperver bulduğunu · şöyledikten a .öğrencilerinin çok sevimli fakat;,J>ek ge • e oldı.iklarını··oelirtti. ·ı.M:r.BernardAlter: 1929'da New-York'ta do··Mf·.·Aıter, •1957'de· yurdumuza gelmiştir. Iymbia · 'Ümversitesi'nin · Edebiyat bölümün • <l!lezundur. Okulumuzda ing:lizce. öğretmen .• yapmaktadır. ; Mr. ·Aıter; İstanbul'u >gördüğü şehirlerin en antiklerinden biri olarak vasıflandirdı ve :fırsatta İzmir'i, Karadeniz kıyılarını .ve Orta adolu'yu gezeceğ'nLde .ayrıca. belirtti. ·,Bay Resai BarbatQsoğlu : 1913'de İstanbul doğaıı Resai bey, okulumuzu bitirdikten soni4,ıikara ;:İlahiyet Fakültesinden diploma al· tır. Şimdi okuluıriuzda din deı;si öğretmenli ~apmaktadır: . Mr. Georges Ramiere : Okulumuza 1956'da Mr. Ramiere, 1925'deToulouse'da doğmuş p/'.Toulouse Üniversitesinin Fransız Edebiya. .. fümündeıi mezundur. Okulumuzda fransızca ~? t1Il~~liği yapmaktadır. ir~dil uzmanıolatak •İstanbul'umuzu çok flgi çekici bulan Mr. Ramiere, dünya'nın . hiç bir yerinde aynı zamanda hem latin, he!TI ıslav, h.em de doğu dille.rinin böylesine konuşulduğu bir şehre raslanamıyacağını sözlerine ilave etti. Mr.Jacques Drouglazet : 1928.'de Concarn eau'da doğmuş olan Mr. Drouglazet okulumuza. 1957 de gelmiştir. Paris, Rennes, Poitiers· ve. Toulouse ün~vers. telerinin sır~" ile .öğretim li sans:, yJiksek geometri bölümlerinden .diplo · ma almışt:.r. o Her ye:ni gelen öğretmen gibi da İstanb-.. bul'un tabii· güzellilderine ve tarihi zenginliklerine olan hayranlığını gizı:yemiyor. Mme. ve Mr. Fiot : ·okulumuza 1957 yılında.gel: miş olan Fiot ailesi. Fransızca öğretmenliği ya~ maktadır. Mustafa Nuri' Belir ;.1957!de'.okulumuza gelerek Türkçe ve Edebiyat öğretmenliği yapma~ ya başlayan Mustafa bey, 1920'de Şarköy~de.doğ~ muş olup Kabataş Lisesi. ile Yüksek; Öğretmen,· .Okulundan·.mezundur. Sermet Sami Uysal : 1957 yılında oku lumuza gelen. Sermet bey,.1925'te Çorum.da·doğ muş olup İstanbul Üniversitesi Edebiyat .Fakül· tesinin Türkoloji bölümünden mezundur. Oku· lumuzda Edebiyat öğretmenliği yapmaktadır. İşte sevgilLarlrndaşlar, ~izl~re 1956 ~ 57. yıl~ far~. arasında gel~r~ G~latasaray'ımızın b~lim ve kültür. m.·dusuna ..yent . yeni ·değerler; yetişti.~• tirecek olan öğr~tmenler ve onlar. hakkında bir-: kaç .keliıne .... Onların da en az 'Ethem· Şinasi bey, ·Bekir hoca ve)raıMr. Bergeaud·.kadar bizlerden olacak~ laf:na· foaniyôr; hepsine şimdiden Galatasaray' b öğrenc:Ier .adına· başarılar diliyonim. MAXİMES D'ELEVES La cl~mence des, professeurs n'est qu'une politique pour gagner l'affectioıı. des ele:ves'. Les professeurs ne donnent rien si liberale: ment que leurs mauvaises notes. Le professetir a · ses. raisons .que la . r..e connait poiııt. GALATASARAY Öğrenci Kolları Deniz ULUTAN Bu yıl kuruluşları geçen yıllara göre epeyce geçikmiş olduğu halde öğrenci kollarını yoğun ·hir çalışma içinde görmekteyiz. Hergün okulu muzun bir köşesinde bu pek çeşitli öğrenci kollarından birisinin b_r çalışmasına davet edilmekteyiz. Yap:lan işler de başarılı olmakta geniş ilgi toplamaktadır. Bu bakımdan iç'nde bulunduğumuz ders yılı okulumuz için örnek yıllardan biri durumundadır. Bu çalışmalardan gerektiği gibi haberli olrrıalarına imkan olmayan okuyucularımıza bir y<..rdımda bulunabilınek için çeş'tli kolların yönetim kurulları ile görüştük. Bize yaptıkları iş leri ve yapacaklarını bildirdiler. İlk defa bu yıl olmıık üzere müdürümüz sayın Macit Saner'in teklif ve yard:mları ile okulumuzda bir öğrenci kolları yönetim kurulları başkanlığı kuruldu. Bu başkanlığa oy birliğiy le 12-Edebiyat sınıfından Erdoğan Güçbilmez ~tirildi. Gene ilk defa bu yıl bir satranç kulübü ku· ruldu. Temsil Kolu : Geçen yıl kulüb biçiminde çok başarılı çalışmalar yaparak o!mlumuza şe ı ef kazandırmış bulunan bu topluluk bu yıl, ya· pılan yeni tüzüğe uygun olarak kol b!çiminde çalışmaktad:r. Kasım ayı içinde yapılan Milletler Arası Amatör Üniversite tiyatroları Festivali'ne geçen yıl sahneye konulmuş bulunan Michel de Ghelderode'dan Escurial ve Moliere.den Zoraki Hekim oyunlarıyla katılmış yeni bilgi . kr edinmek fırsatını bulmuşlardır. Yapılan se· çim sonunda kol başkanlığına Yaman Başkut getirilmiştir. Ayrıca ilk defa bu yıl olmak üzere bir ihtisas heyeti kurulmuştur. Bu heyette Çet n İpekkaya, Üstün Kırdar. Çentz Tacer, Er· doğan Güçbilmez, Ergün Bilir, Zeki Heper, yer a!mışlardır. Arkadaşlarımız, bu yıl, üçü türkçe ikisi fransızca olmak üzere beş oyun sahneye koymayı ve bunları Mart ayı içinde arkadaşları mıza sunmayı düşünmektedirler. Türkçe oyun· hır: 'Hekim Uçtu' 'Evin İçi ve Alev' fransızcala n ise 'La leçon ile Un imbede'dir. Sinema Kulübü : Okulumuzun yeni kazanc~ ığı kurullardan biri de sinema kulübüdür. Her 14 ne kadar geçen yıllarda da bir sinema kolu var idiyse de bunların ı;alışma ve yararlı olma alankrı şimdiki kulübün çalışma ve etki alanları ile karş:laştırılamaz. Önceleri yalnız okul öğrenci lerine filmler göstermekle yetinen bu kurul, geçen yıldan beri Avrupa'daki örneklerine uygun Lir duruma bürünmüş bulunmaktadır. Avrupadaki cine-club'ler gibi bu kurulun da amacı de· ğer taşıyan sinema eserlerini üyelerine göstermek onların s'nemaya daha da yakınlaşabilme lerini, hiç olmazsa kağıt üzerinde edinilebilecek sinema bilgilerini edinmelerini sağlamaktır. Bu amaçla çalışmalarına başlayan sinemacılar, bu yıl çarşamba seanslarında daha seç!lmiş filmler oynatmak yoluna gittiler. Nitekill!. sene başın dan bu yana okulda gördüğümüz on filınin hemen hepsi de sinema pazarında adı geçen filmlerdi. Bu çarşamba seanslarından ayrı olarak ar· kadaşlarımız üç filmin ilk olarak · okulumuzda vizyona girmesini sağladılar. Bu filmlerin birincisi Christian J acque'in Sİ Tous Les Gars Du Monde adlı eseri; öbürü ise aslında bir avukat olan fakat sonra sinema rejisörlüğüne atılan ve adı etrafJ,llda en çok konuşulanlardan Andre Cayatte'ın Nous Sommes Tous Des Assasins adlı kurdelasıydı. Üçüncü film ünlü Charlie Chaplin'in Sahne ışıkları adlı filmi oldu. Öğrendiğim;ze göre bunlardan başka gelecek aylarda italyan sinemasının en iyi filmlerinden birkaçı da sinemamızda İstanbul seyircilerine sunulacaktır. Bu yıl s'nema kulubü başkanlığını Cengiz Tacer yap- 1 ! ~I l . ' ! fi • 1 rrıaktadır. Müz'k Kolu : Kendi halinde· çalışıp büyük biri belki de teki müzik koludur.· Verdirdiği konserlerin değeri hakkında konuşmaya h~r ne kadar bilgimiz elvermezse de duyduklarımıza bakılırsa arkadaş lcırımız yurt çapında işler başarmaktadırlar. Sene başında yıllık programlarını görmüş bu ka dar çok konserin hazırlanamıyacağı kanaatına varmıştık. Fakat sonradan arkadaşlarımız yanıl dığımızı b'ze gösterdiler. Bu çalışkan kolun bu yıl getirdiği yeniliklerden biri en önemlisi de bir müzik dergisini yayınlamaya başlamış olmalarıd:r. Bu gerek içindeki yazılar bakımından İ:Jler başaran kollarımızdan 1 1 GALATASARAY gerekse şekli bakımından çok olgun ve güzel dergiden dolayı onları ne kadar övsek yerıdir. Müzik kolunun bu yılki yönetim kurulunu aşa ğıdaki arkadaşlar meydana getirmektedirler Başkan Doğan Könel Başkan yardımcısı Özdem Samberk Veznedar Aydoğan Özman Bener Akbaş Muhasip Üye Guthan Atlay Üye Tuncer Halıcı Üye Vedat Arsan Arkadaşlarımız, bugüne kadar aşağıdaki konserleri sunmuşlardır : 29Aralık 1957 Caz konseri 19 Ocak 1958 Vedat Arsan ve Yıldız Yalkut resitali Konservatuar ogrenci 25 Ocak 1958 orkestrası - Solist Verda Ün 22 Şubat 1958 Arın Karamürsel resi tali Ayrıca gelecek aylarda : şu konserler arka - daşlarımıza sunulacaktır Lisemiz (klas'k) konseri Lisemiz (caz) konseri Vedat Arsan resitali Verda Ün resitali Elçin Karamehmet resitali Selma Emiroğlu şan resitali Neşriyat kolu : Bu seneki neşriyat kolumuz bu dergiyle çalışmalarını karşınıza çıkarmakta dır. Dergi'yi beğendiğiniz takdirde kend ni ba şar:ya ulaşmış ve mesut hissedecekt'r. Şu kadarmı söyleyelim ki kolumuzun en büyük başarısı bugünki baskı imkanları içinde bu dergiyi ikinci hamur kağıda bastırıp elli kuruş fiaea arka daşlarımızın hizmet?ne sunmuş olmasıdır. Neş r·yat kolumuz arkadaşlardan gereken ilgi ve yazı yardımını gördüğü takdirde iki sayı daha yay.nlayacaktır._ Kol yönetim kurulu Erdoğan Güçbilmez (başkan) Deniz Ulutan (muhasip) Erdoğan Tokatlı (veznedar) dan kuruludur. Pulculuk kolu : Başkan Ergun Birol'un de yimiyle Filatelist Kulübü de ençok üyesi bulu nan ve ençok çalışan kollarımızdan birisid'r. Odalarının önünü boş görmek imkansızdır. Fi h:telist kulübünün karakteristik vasıflarından b.:risi de şüphes z muhasebe defterinin okulu muz kolları iç'nde ençok işleyeni olmasıdır. Ar- kadaşlarımız sessiz çalışmalarının kapıs:nda açmış oldukları değerli ürününü okul sergiyle sundilemeyi bir dular. Pulcu arkadaşlara başarı burç bilir. z Kültür - Edebiyat Kolu : Öğrenci kolları i çinde en ön~mlilerden b'ri yararlı çalışabilmek amacıyla kulüp ku.ruluşunu benimsedi. Hemen belirtmeliyiz ki Kültür - Edebiyat Kulübü okulun açılışından beri varlığını sık sık duyuran koilardan biridir. Yapılan ilk toplantıda seçimle kol başkanlığ:na İnan Türker, Muhasipliğe Mehmet Dülger; Veznedarlığa Güngör Tekçe seçilmişlerdi. O günden bu yana çal:şmaları şun hırdır : Behçet Kemal Çağlar, Nurullah Berk, Sa ym Vali Mümtaz Tarhan konferans vermişler dir. Bir şiir okumayarışması yapılm.ıştır. 21 - Aralık 1957 de okulumuz konferans salonunda başka liselerinde katıldığı bir edebiyat matinesi tert'plenmiştir .. Bundan başka okulu muz öğrencilermden bir gurup Kabataş ve Çamlıca' da yapılan edebiyat matineleri_ne katılmış tır. Ayrıca bir Katip Çelebi'yi anma Günü ya Orhan Şaik Gökyay konuşmuştur. Tevfik Fikret anma gününde Ruşen, Eşref, C had Baban, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Hamdullah Suphi Tanr:över Servet-i Fünun e oeb yatının en ünlü şaiı:i ve okulumuzun eski müdürlerinden Tevfik Fikret hakkında konuş - pılmış muşlardır. Kulübün yıllık programında bunlardan baş ka Radyo konuşmaları, Televizyon programları, okul kapısında bir şiir sergisi ve okulumuzdaki ~air arkadaşların şiirlerini bır araya getiren bir Altın Kitap yayını. bulunmaktadır. Arkadaşları mız, önümüzdeki günler '.çin yeni sürprizleri olduğunu bildirmişlerd:r. Fotograf Kolu : Birçok kimsenin ne olduğu nu bilmediği odalardan biri de hiç şüphe yok ki fotoğraf kolunun karanlık odas:dır. Hele orta ~~!sım öğrencileri bu kapısı bile karanlık oda nm ne işe yaradığını bir türlü çıkaramazlar. Birçokları konferans salonunun karşısındaki bu kapının laboratuar kapısı olduğunu sanır. Ne 'ar ki as:l bilinmesi gereken bu değildir ; asıl bilinmesi gereken bu odayı kullananların ne yap. t:klarıdır. Fotoğraf kolu başkanı Hitay Daycan (Devamı 18. sayfada 15 GALAT,\ SARAY (12 inci sayfadan devam) stınuz, Commedia dell'arte'de Pant:a,lone, Arle quin ve Zanni'lerin belli maskeleri vardır. Goldoni kendi stiline Delliarte den yavaş y::ıv8ş ayrılarak ulaşmıştır. Son piyesleri Dell'arte oyunu ve Goldoni düşüncesi taşırlar. - Bu bilgiler bizler için çok ehemmiyetli tı~~ekkür eder z. Şimdi de acaba memleketindeki ilse tiyatroları hakkında biraz fıkir verebilirmisiniz. - Şunu gayet rahatlıkla söyliyebilirim ki ıı· ç bir memlekette sizinki kadar iyi çalışan bir lise tiyatrosu görmedim. Bizde lise talebeleri pek fazla hoş vakit bulamadıklarından ve toplan :p prova yapma zorluklarından pek verimli bir ç::lışma yapamıyorlar. Bu yönden Türkiye bizi hayrete d_üşürdü. İstanbul ve Annkarada ki amatör tiyatroları tanıyor ve takdir ed:yorduk. Bu S(>ne de lise tiyatrolarını tanıdık, ve hakikaten çok memnun olduk. Zaten böyle amatör tiyatro f2stivallerinin gayesi de Dünya gençlerini b'ri 1.ıirlerine tanıtmak yakınlaştırmak değ'lmidir? . . - Hakikaten öyle. Bu ihtiyaç bundan ev ve:lki sene'.erde de hissed·lm~ş fakat bir türlü teşebbüse geçilememişti. Bildiğin'z gibi iki se neden beri de istanbulda muntazaman festival h:r tert p edilmekte ve oldukça rağbet görmek· te. Bu rağbeti de h~kkediyor. Zira hiç bir ftst vakle biz bu kadar iyi muameleyle karşılaş ır:ad k diyebilirim. Geçen gelişimizde olduğu gi· Li bu sefer de İstanbuldan daima iyi hatıralarla - öynlacağımızdan eminim. Hazır bu ayrılma lafı ortaya atılmışken Al rnanlarla olan ikinc; randövüyü kaçırmamak i r;in ben şahsen müsade isteyip yavaş yavaş iyi· u kalabalıklaşmış olan Baylandan ömrümde ilk (kfa olarak hesap ödemeden çıktım. Diğer arkac1:ı~:ar İtalyan amatör tiyatrocularıyla bir mik tar daha oturup Dram tiyatrosuna Ankara Üni\'ı.::rsites n' seyretmeye gelmişler. Cocuklardan ayrıldıktan sonra güç bela bir bulup Cağaloğluna Federasyonda Al ırıan grubuyla buluşmaya gittim. Frankfurt üni\ ersitesinden 14 kişi de -rejisörleri dahil - daha evvelden gelmiş bir yandan beni bekl'yor bir ~·andan da akşama gösteriler yapacak folklorekidolmuş 16 binin provas:nı seyrediyorlardı. Usulca yanları na yaklaşıp özrümü kapatmak istiyormuşcasına "lçak bir sesle -Günaydın sizi çok bekletmedim ya- diy,~ '§e g'riştim. Gayet nazik, biraz evvel geldiklerini söylediler ve beklerken de çok şa heser şeyler görmek fırsatını bulduklarını açık l::ıd,lar. Bize orada konuşabileceğimiz bir yer tulmayı daha evvelden vaat etmiş olan Ayberk nedense pek görünürlerde yoktu Acaba yer mi bulamadı, diye düşündüm. Almanlar yine oyunlara dalmış, hayatlarından memnun seyrediyorlardı. Şu oda 'ş ni nasıl etsem de halletsem diye düşünürken 26 yaşındaki genç rejisör Wolvgang yanıma yaklaş:p bu röportajı merdivenlerde dahi yapabileceğimizi, onlar için bunun hiç de mahsurlu olmadığını yine her zamanki kibarLğı incel ğ: ile söyledikten sonra arkadaşlarına işaret ederek beni beklemeden merdivenlere gidip oturdu. Biraz sonra 15 kişi beyaz, mermer merdivenin sağ tarafını doldurdu. Bu arada Frankfurtlular kendi lisanlarında espiriler yapı yor, bağırıyor gülüyor ve sank; ban~; tiyatro ile uğraştıkları müddetçe her yerde daima neşeli 1:.allerinden memnun olduklarını göstermek istiyorlardı. Röportaj:mız bu neşeli hava içersincle başladı. - Size evvela beylik bir sual sorayım. İs · tanbulu nasıl buldunuz ? - İstanbulun neyini nasıl bulduk ? Eğer t2bii güzellikler n; soruyorsanız, bunu anlatmaya fransızcam kafi gelmez. Ama festivali ve a matör tiyatroları sorarsanız; çok iyi diyebilirim. vvela festivaliniz her memleket:nkinden daha çok yabancılara yakınlık gösteren, her türlü imkanları veren bir festival. Buraya en ufak bir dekor malzemesi dahi getirmeden bavullarımızı sallıya, sallıya geldiğiıniz halde her türlü ihtiyac mız karşılandı. Kahvaltımızdan yatmamıza kadar her şey mükemmeldi. s:zlere teşekkür et nıeyi arkadaşlar bana bahşettiler, Teşekkür e1 • c.erız. - Ben desize bir Türk genci olarak teşek kür ederim. Ama bunları federsayonculara söyleseydiniz daha iyi olurdu. Çünkü her şeyi on lar yaptı, bir hafta sabahlara kadar onlar çalıştı. - Festival tam gayesine ulaşmak üzered;r. İnşallah b r daha senelere geldiğimiz zaman biz ele hu festivalin daha iyi olabilmesi için elim'.z· GALATASARAY den geleni yapacağız. Bu sene sadece iyi bir piyes oynamaya ve festi vali daha caz'.pleştirmeğe çalışıyoruz o kadar. - Oynıyacağınız piyesin ismi nedir? O... Görüyorum Türkçe öğrenmeye baş lrtmışsınız. Sarış:n genç ve güzel bir kız hemen atılıp cevap verdi. .niz? Evet ~lk öğrendiğ'miz kelime bu oldu. Peki piyesin konusunu anlatabilir misi- Bu rica üzenine yine bir kaynaşma başladı. · Herkes anlatmak istiyordu. Piyesi en iyi bild:ği· ne kanaat g'etirilen rejisör anlatmaya başladı.· -'- Piyes orta halli bir ailenin evinde, çatı geçiyor. Etrafı su bastığından aile buraya çıkmaya mecbur olmuştur. Uzun azmandır eve gelmiyen oğulları Leo bir boksör arkadaşıy· la çıkageliyor, Kız kardı~şi nişanlısından vazgeçip; yeni gelen boksörü sevmeye başlıyor. Piyeste iki tane fare var ki bunların da oyunları çok ~nteresan. Sonunda sular çekiliyor Leo ile ar kadaşı gidiyorlar. Her şey eski haline dönüyor. katında · Wolvgan bunları anlatırken arada bir takı hyor düşünüyordu. Bu aralarda vazifeş'nas suf· lör .hemen işe koyuluyor ve başlıyordu sufleye. Herkez gülerken kızaran rejisör devam ediyordu. Bundan sonra Almanyadaki amatör tiyat roların çalışmalarını öğrenebilmek için dördüncü soruyu sordum. - hakkında - Mesela Acaba bana memleketinizdeki amatör ti- biraz malumat verebilirm~i - nereden para soruyorsunuz değ!l mi? nasıl çalıştıklarını bulduklarını fılan Bu soruyu sorar sormaz bütün topluluk hep bir ağızdan; Türkce söylemekten şeref du yarcasına Türkce ve iyi bir telaffuzla «SEL» di· ye bağırdılar. - yatrolar ;ıiz. Evet, evet - Peki öyleyse, Bildiğiniz gibi Almanyada b'r çok amatör t'yatro var. Bunların bir kısmı üniversite, kollej gibi okul tiyatroları, bir kıs nnda serbest. Bizde bir tiyatro kurulabilmesi için sizde olduğu gibi herhangi bir yerden mali yardım görmesi lazımdır. Mesela bir bankadan. 9ndan sonra ya bu banka ya da gençler bir lokal aramağa başlarlar. Bu lokal işinde şehir belediyesi de çok yardımcıdır. Bizim iki t'.yatro bi· nam:z vardır ·Biri. 80 kişilik ufak bir salon diğe ri 400 kişil:k b;r yer; Küçük salonu bir sinema bulübü ile birlikte kullanırız. Çalışmalara gelince sizinkilerden pek farkBelki biraz daha fazla çalışma saatimiz var o ~adar. Tabii çalışma imkanlarımız da pek çok. lı olduğunu sanmıyorum. - Peki lise tiyatroları .. tiyatro kulüpleri ? -Onlar b~raz farklı. Liselerdeki her kulüp kendi branşında · hayat adamı yetiştirdiği için çok önemlidirler. Bir talebe derse bağlandığı kadar bu kollara da. bağlanır. Böylece de bu ku· lüpler istenilen şekilde faydalı oluyor. Bir lise tiyatrosu sadece temsil vermek iç'n ·çalışmaz. Tiycıtro için bütün gerekli malumatı vermeye ça. lışır. Konuşmamızın en heyecanlı anı:ı;ı.daydık ki arkadan bir ses otobüsün hazır olduğunu ve yemek vaktinin geldiğini hatırlattı. Döndüm baktım Ayberk Almanlar yavaş yavaş kalkmağa hazırlanı yorlardı. Ben de teşekkür edip Ayberke doğru koşmaya başladım. ---tOr--- 17 GALATASARAY başkanı Şükrü Kaya'nın bildirdiğine Değer İçin Voleybol mazisi çok uzun olmamakla bir · lıkte arkadaşımız Değer Eraybar son iki senede basının devamlı surette efendiliğinden, spor kabiliyetinden, tekniğinden övgü il_e bahsettiği sporculardan oldu. Öyle ki ona «Türkiyeıınin bir numaralı voleybolcusu denebilirıı Sporsever türk gençliğinin tak;p ettiği Mil· liyet gazetesinin bu yıl tertip ettiği «Yılın Sporcusuıı anketinde ise Değer, birçok yurt çapında şöhretli sporcuyu geride b:rakarat beşinci oldu. Voleyoolün tab;atı icabı başka birçok spordan daha az yaygın olması, hele bizde voleybole kar· şı gereken ilginin bulunmaması bu beşinciliğin değerini adamakıllı arttırmaktadır. Unutulmayacak bir kıymet olarak sahalanparlayan Değer Eraybar'a başarılar diler kendisini dergimiz adına tebrik ederiz. mızda 1 Galatasaray Dergisi 1957 - 1958 Futbol ve Basketbol şampiyonu Galatasaray'lı sporcuları candan tebrik ederiz. DERGİ (15. inci sayfadan devam) okulun en sevılen öğrenciler.nden olup kendi kolunda ençok çalışanlarındandır da, Fotoğraf kolu ilerde bir fotoğraf sergisi açmayı tasarla maktadır. Bu sergide sayın müdürümüzün ve bazı fransız öğretmenlerimizin de eserlerinin bu· lunacağını öğrenmiş bulunuyoruz. Fotoğraf kohı ayrıca bu yıl yayınlanacak olan okul yıllığı nm fotoğraf işlerini de üzer~ne almış bulunmaktadır. Satranç Kulübü : Arkadaşlarımızın boş vakitler ni değerlendirmek bakımından yararlı o1211 kollardan biri de satranç kulübüdür. Kulüp 18 göre tertiplenmiş olan orta okul yarışması sona ermiş, deı ece alanlar sayın müdürümüz tarafından mükafatlandır:lmışlardır. Ayrıca l:se satranç yarış ması devam etmektedir. Kooperatif : Kooperatifimiz hakkında söylenecek yem birşey olmasa gerek. Hepimiz her gün bu kolun çalışmalarıyla karşı karşıya geldiğimizde,n bütün olan bitenleri bilmekteyiz. Bu yıl kooperat fi Memduh Üretmen'in başkan lığındaki yönetim kurulu idare etmektedir. Gezi kolu : Gezi kolumuz çalışmalarına Şu tat tatJi ile başlayacaktır. İlk gezide görülecek yerler şunlardır : İzmir (iki gün) Efes (bir gün) Kuşadası, Söke, Dedin, Prien (b;r gün) Salihli, Sart, Urla, Çeşme, Denizli, Pamukkale, İsparta, Burdur, Antalya, (iki gün), Aspendos, Manavgat, Nisan'da ikincı bir gezi tertiplenecek ve Bursa, Uludağ, Karacabey'e gidilecektir. Bundan baş kz, her çarşamba f~br:ka ve müze gezileri ter - . tipleneceğini öğrenmiş bulunuyoruz. Gezi kolu başkanlığını bu yıl Hilmi Bodur yapmaktad:r. Küaplık : Üçüz kardeşlerin idare ettikleri kitaplık kolu bu yıl birtakım yeniliklerle karşı mıza çıkmış bulunmaktadır : Kütüphanem:z a· Iınan üç dilde yabancı dergiler ve derse yardım cı kitaplarla zenginleştirilmektedir. Yönetim Kurulu başkanı Tuncer Halıcı, Veznedar Önder Halıcı, Muhasip Ender Halıcı'dır. Resim kolu : Ressam arkadaşlarımız bu yıl ıotoğraf koluyla birlıkte aynı odada çalışmak zorunda kalmışlardır. Buna rağmen varlık göstere ceklerinden emin bulunmaktayız. Nitekim kol başkanı Celal Kavur, b'ze bir sene sonu sergisi. bir liseler arası sergisi, bir de öğretmenler sergisi açılacağ:nı bıldirmiş bulunmaktadır. Çay : Ençok merak edilen Çay kolunun çaolsa gerektir. Çünki bu kolun başan sı doğrudan doğruya Galatasaray topluluğunun ba§arısı olarak kabul edilmektedir. Geçen yılla ı a bakıldığında eski Çay kollarının işlerini ba şardıkları görülür. Son Çay kolumuzun da aynı başarıyı göstereceğine inanmaktayız. Bu yıl Çay kolu Faruk Gögen (başkan), Doğan Könel (vezH(;dar), Yalçın (muhasip), den müteşekkildir. Duyduğumuza göre bu yıl Çayda İlham Gencer orkestrasını d nleyecek Gülok'un yarım saatlik bir moda defilesine şahit olacağız. Bizlere düşen arkadaşlarımıza başarılar dilemektir. lişınaları 1 1 1 1 GALATASARAY OKULUMUZDA SPOR Değer ERAYBAR Bu yılki spor çalışmalarının başlang:cı olan kaptan seçimleri sonucunda aşağıdaki arkadaş hır branşlarının başına geçtiler : Aletli jimnastik Gülseven Sonumut Atletizm Mehmet Çubukçu Basketbol Vahap Aksoy Eskrim Deniz Ulutan Futbol Yaman Çora Güreş Göksu Vural Ping Pong Yavuz Demir Tenis Nejat Delemen Değer Eraybar Voleybol Futbol : Okulumuzda en çok ilgi çeken spor olan futbol takımımız bu sene şu elemanlardan kurulmuş bulunuyor : Yaman (kaptan), Dinç, Ertuğrul, Müfit, Pekin, Değer, Korhan, Budak, Korkut, Mete, Erol, Aral, Süğünç, Tamer ve Alp. Takımımız bu yıl şanssız maçlar çıkardı ve maalesef umulan neticeyi alamadı. Yapm:ş ol duğu maçlar şunlardır : G. S. 3 İstiklal 1 G. S. O İst. Erkek O G. S. 1 Beyoğlu Ticaret 3 G. S. 4 Deniz Kolleji O G.S. 4 Zoğrafyan 2 G. S. O Avusturya 1 Kaptan Yaman'ın hastalanması ve bilhassa son maçta oynayamaması takımımız için hakiki bir şanssızlık olmuştur. Basketbol : Lisemiz basketbol takımı, bu yıl, genç elemanlardan kurulmuştur. Kaptan Valıap'ın nezareti altında, haftanın belli günlerinde çalışmalarına devam etmektedirler. TakımI mız yaptığı tek resmi karşılaşmayı Pertevnial l'sesi takımına karşı açık farkla kazanmiş, hususi maçlarında ise yalnız Kollej takımına b;r sayı ile yenilmiştir. Diğer hususi maçlarında ise Çapa tak:mını 77-26, geçen yılın çampiyon takı mı Saint-George'u 28-21 ve Atatürk Lisesini 5029 yenmiştir. İlk olarak bu yıl b'r izci basketbol takımı kurulmuş ve yaptığı ilk karşılaşmada Çapa'yı 43-24 yenmiştir. Bu yeni basketbol takımını Sıt kı Tosun çalıştırmaktadır. Vahap - Ayhan - Şinasi - Sıtkı - Nejat _ Ya vuz - Acar - Değer'den müteşekkil lise basket bol takımımız Şubat tatilinde Ankara Kolleji'nin davetlisi olarak Ankara'ya gidecek ve Kollej takınu :ıe bir dostluk karşılaşması yapacaktır. Oynadıkları iki oyunu da galip bitiren Orta Okul basketbol takımımız, Nejat ve Şinasi tarafından dömi - final karşılaşmasına hazırlan n:.aktadır. Voleybol : Altı senenin yenilmez armadası, ve Türkiye şampiyonlukları sahibi vo leybolcular:mız, bu Unvanlarını b:r yedincisini eklemek için çalışıyorlar . Takımımız şampiyon lukların rakips z sahibidir. Yenilmez kadromuzu bu yıl Değer - Aral - Arman - Eren - Hazer Nucan - Deniz - Tayfun - Ömer - Semih-Eden Ahmet. - meydana getirmektedir. Son iki yıl c;inde okulumuzdan yetişip şerefli milli formay; giyen voleybolcularımız Erdoğan Teziç, Güngör Dem'rtaş Oral Yılmaz ve Değer Eraybar'dır. Orta kısım voleybol takımımız gurubunda birinci olmuşsa da Ankara Kolleji takımı ile yaptığı ve sayın Vali Mümtaz Tarhan'ın da seyrettiği maçta 2 - 1 yenilmiştir. Orta okul takı mım:zı İıker (kaptan) - Erdinç - Ali - Tamer - Yücel - Fent - Memiş - Vedat - Pervis-Mirza-Er cüment teşkil etmektedirler. Daha sonra yaptığı maçlarda ise takımımız Robert Kollej ve Saint Joseph takımlarını 2 - O yenmiştir. Atletizm : Gülseven Som~mut'un kaptanlı ğında yanl:z Atatürk krosuna giren lisemiz at lefzm takımı genç arkadaşlardan kurulu kadrosu ile ilerisi ıçin umut verici sonuçlar al mıştır. Mart ayında Gal'!tasaray Kulübü okulumuzda bir pentat~on yarişması yapacak ayrıca Çeşitli okullarla karşılaşmalarda bulunulacak tır. Galatasaray Kulübünden bu yıl daha çok yardım ve ijgi gören atlet arkadaşlarımızın baş~rıya ereceklerinden emin'z. Güreş : Bilindiğ! gibi geçen yıl oku}umuzda yeni bir güreş salonu yapılm:ştı. Sayın müdürümüzün bu ve buna benzer teşvikleriyle yeniden canlanan bu spor branşında yepyeni bir kadro kurulmuştur. Takımımız bu güne kadar Kaba lc:ş i.:se'si güreş takımıyla biri Kabataş'ta öbü rii okulumuzda olmak üzere ikl karşılaşma yapmış ve sevindirici neticeler almışt~r. Bilhassa s:m maçta Metin Yazıcı'nın çıkardığı güreş arIG'ıdaşlarını çok memnun etmiştir. Kaptanları Göksu Vural'ın nezaretinde çalışan güreşçi ar kadaşlara başarılar dileriz. İstanbul 19 GALAT.\ SARAY Okul ?daresi ve bazı hocalar Ticaret s:nıfla rmda, teneffüsler esnasında pek fazla gürültü edildiğ nden, bilhassa Ticaret 4 de Mevlevi ayinleri yapıldığından «horonıı tepildiğinden şika kc-tçidirler. Bizlere bu şikayetlerin~ yazılı olarak bir soru önergesi altında bıldirirlerkenıı Ne den gürültü ediyorsunuz hangi sebebe istinaden dünyayı b:rbirine katıyorsunuz? derler. Ticaret smıflarmın gürültü sebeb-i istinadlarının, derecesini bilmiyorum. Onlar için "tepinmekn tabiri kullanılır mı kullanılmaz mı kestiremem, Bildiğim bir şey varsa o da Ticaret 4 de Zahir bey ho· c::ımızın tabiriyle "horonıı tepilmediğidir. Zaten yaş vasatisi 19 un üstünde olan bir sınıftan böy· le bir hareket beklenemez. Mevlevi ayinleri meselesine gelince; eğerki, her ney çalanı-teneffüs lerde - dinlemek ayin yapmak demekse, ya biz talebeler ayinin manasını bilmiyoruz, ya da id dia sah'bi hocamız bu kelimeden bi haber. Eskr'm : Bu yıl yeniden çalışmalarına baş lnyan eskrimcilerin antrönörlüğünü Sedat Emüle.r üz;:)rine almış bulunmaktadır. Deniz Ulutanın kaptanlığında düzenli bir şekilde çalışan eskrimcilerimizin karşılaşmalarını bahar aylarında sey1 edeceğim:z'. şimdiden müjdeleyebiliriz. Ping Pong : Tenis - Aleti Jimnastik : İçle rinde İstanbul çapında değerler bulunan bu kollar henüz hiç bir resmi veya hususi karş:laş rna yapmamışlardır. Çalışma!arına muntazaman devam eden arkadaşlarımıza dergimiz adına başarılar diler'.z. Broşür kolu : Okulumuzun en korkulu kolu broşür kolu olsa gerek. Çünkü bu kolun ça hşmalarından kimse em,'.n olamıyor. Buna se bep ise işinin zorluğu ve ağırlığıdır. Ancak bu yıl ki broşür kolumuz kendisinden çok emin görünmektedir. Bu güne kadar tamamlamış bulundukları hazırlıklar kendiler~e güvenmekte haksız olmadıklarını ortaya koymaktadır. Yeni bro· şür 140 büyük sayfa olacak ve bir yenilik ola rak bütün öğrencilerin vesikalık resimlerini ihtiva edecektir. Ayrıca her sınıf hakkında kısa ve özlü bir yazının da Y.er alacağı kararlaştrnl mıştır. Berhan Ekine! (başkan) Saltuk Karabeçe (veznedar) Erdoğan Güçbilmez ve Aykut Kara su'dan müteşekkil yayın kurulunun arkadaşla nmızdan ricaları kendilerine broşür almak su retiyle yardım etmeleridir. İşte kıymetli okuyucu arkadaşlarım biz zavallı Ticaretliler, gündüzleri amansız soğukla boğuşuruz. Kara, kışa rağmen Şato • Anfi, Şato Yatakhane ve yemekhane arasında mekik dokuruz. Velhasıl b:zler okul idaresinin salgın hasta· lıktan korkup da tecnt edercesine bir köşede unuttuğu zavallılarız. Yılmaz KARAVELİ o Başta İnan Kıraç ağabeyin büyük gayreti halde Usemizin yetiştiriciden son sın:fı na kadar öğrencilerimizin gösterd'ği büyük ilgi i!e Çanakkale Anıt'ı kampanyasında okulumuz, okullar arasında hal'en birinci durumdadır. olduğu : 6114 T. L. Yeniden toplanan : 1250 Elbette devam edecek! Yatırılan 1957-1958 Öğretim yılı Galatasaray Li esi Okul - Aile Birliği ve Dernek idare heyetleri asağıda gösterilen şekilde teşekkül etmiştir üernek Başkanı Dtrnck 2. " S(·krl·ter 20 : B. Asaf Hamzalay : B. Fernıhzat Turaç : B. eZki Donay " " : B. eZki Donay : B: Reşet İpeker Veznedarı : B. Macit Kural ~furakıp : Bn: Nimet Güven : B: Naci Kermen Okul - Aile : B. Muhiddin Güven n. Başkanı : B. Celal Sun CYc : B· Macide Somer )) : B. Mazhar Çelebi B. Muvaffak Benderli : B Halit Sarıkaya : Osman Kurtuluş Kendiierine vazifelerinde başar-lar diler ve okul kollarına gösterdikleri yakın alakadan dolayı candan ;cekkur ederiz. )) )) Sekreter Muhasibi ı---~~~~~~~~~-,~~~ İ ! Türki ·ı ı . . .I 1 KURULUSU, 1928 SERMAYESİ : 5.000.000.- T. L. İHTİYATLARI: 865.138.· T. L. ' . Teminat Mektuplan ve Bütün Banka IV!uameleleri l~DRES : Yenipostane arkası Aşirefendi Caddesi Telefon : 22 45 27 , 22 84 63 Telgraf : İMAR H G Türkiye'de papağan gibi ezberletmeden ln. gü zce öğretmeye muvatfak olmuş ilk ve tek metoddur. Buna Türkiye'nin dört bucağında, servisimizden 105 .. , v1 MEKTUPLA 1 Br Nisan Sonunda ÇIKIYOR İN Gİ LİZ CE öğrenmiş !simli, adresli 4000 vatandaş şa Mektupla eğitim devam ederken bir yandan ela İstanbul'la yen~ açılan İngilizce Konuşma Akademisinde yalnız İngiliz öğ retmenlerin ders verecekleri hıttir. Ciİl-4İZCE KURSU yeni devre eğ time başlıyor. Yeni başlayan lar - ortalar ve ileriler için ayrı kurlar vardır. Gramer izahı bizzat Vmasollu Naci tarafından yapılan bu ~;urlarda Dr. Gordon l.U. A. eğitim müşavirliği yapmaktadır. Siz'de kaydolmak iç n acele ediniz. Yerimiz çok azdır. Müracat Berhan Ekinci Fen / A Miiracaat : GRAPHO · ENGLISH İstik!al cad 284 - Beyoğlu (Tam Yerlimallar otobüs durağı) .. 4"'4 • • • • • • • • • • • • 4 4 .. T.C. . .. . ~' . ,..,, ' iİRAATB NKASI • . Kuruluş Tarihi : 1863 · Yurt içinde 555 Şube ve Ajansı, dünyanın her tarafındaki muhabirleriyle sayın müşterilerinin emrindedir. ·zirai Krediler, her türlü b~nka muameleleri. I •' ·Tasarruf hesapları için dolgun para ikramiyeleri .-~-------------'-'--~-- .... .. ...... ···- -