V. HAFTA
Transkript
V. HAFTA
634 m- ' • ' . " ~ • — • ' JI-'J. :. •• : ; Uluslararası sermaye hareketleri, özelve resmi sermaye akımlarını kapsar. Kısa ve uzun vadeli özel mali sermaye akımları ticari piyasalardan sağlanan kaynakları ifade eder. Bu konu önceki bölümlerde incelenmişti. Özel uluslararası ser maye akımlarının diğer bölümünü oluşturan dolaysız yabancı sermaye yatırımları da geçen bölümde ele alındı. Bu bölümde ise sıra, uluslararası mali sermaye akım larının diğer bölümünü oluşturan resmi sermaye akımlarını incelemeye gelmiştir. Uluslararası resmi sermaye akımları kredi veya hibe biçiminde olabilir. Krediler borç niteliğindeki kaynaklar olduğundan, vadesi içinde fonların anapara ve faizinin (borç servisi) geri ödenmesi gerekir. Hibeler ise bağış niteliğindedir, . bunların geri ödenmesi söz konusu değildir. Ancak uluslararası resmi sermaye akımları ağırlıklı olarak kredilerden oluşur, hibelerin payı oldukça düşüktür. Resmi krediler gelişmiş ülke hükümetleri veya uluslararası kuruluşlar tarafından verilir ve kamuoyunda yaygın olarak kalkınma kredisi veya dış yardım olarak bilinirler. Uluslararası resmi kredilerin "dış yardım" niteliği bu kredilerin ödeme ko şullarının uluslararası ticari kredilere göre daha uygun olmasından ileri gelir. Şöyle ki, özel ticari kredilere göre resmi krediler daha düşük faizlidir. Ayrıca bunların geri ödeme süreleri de daha uzun olup, faiz ye anapara taksiti ödemelerine, genel likle bir ilk ödemesiz dönemden sonra başlanır. Bu bölümde kalkınmada dış kaynak ihtiyacı üzerinde durulduktan sonra kredi türleri, kalkınma kredisi veren başlıca uluslararası kuruluşlar ve uygulamada dış yardım programları gözden geçirilecektir. Bölümde son olarak özel ve resmi tüm kaynaklardan az gelişmiş ülkelere yönelik sermaye akımları ile Türkiye'nin dış borçları incelenecektir. I. AZ GELİŞMİŞ ÜLKELERİN KALKINMASI VE DIŞ KAYNAK İHTİYACI Asya, Afrika, Orta Doğu ve Lâtin Amerika'ya yayılmış bulunan az gelişmiş ülkeler, İkinci Dünya Sâvaşı'ndan sonra yoğun bir kalkınma çabasına giriştiler. Ekonomile ri ilkel tarımsal üretime dayalı ve kişi başına ulusal gelirleri asgari geçim düzeyin- 635 636 ULUSLARARASI İKTİSAT BÖLÜM21: ULUSLARARASI RESMİ KREDİLER 637 de bulunan bu ülkelerde, iktisadi kalkınma yüksek bir ideal durumuna gelmişti. Bunu sağlamanın yolu ise sanayileşmede görülüyordu. • lenir. Bu konuda yaygın olarak kullanılan yöntemlerden birisi, Harrod-Domar bü yüme modeline dayanır. Kalkınma, ekonomik yönlerinin yanında sosyal, siyasal ve psikolojik boyutları olan bir süreçtir. Bireysel davranışlarda, toplumsal.kurumlarda ve yönetim biçimlerinde köklü değişiklikler gerektirir. Ekonomik açıdan kalkınma, ulusal gelirden yatırımlara ayrılan payın büyüklüğü ile yakından ilişkilidir. Bu oran ne kadar yüksekse, kalkınma da o kadar hızlı olur. Az gelişmiş ülkeler kalkınma ile, sanayilerini kurup geliştirmeyi yani tarımsal ekonomik yapıyı sanayi toplumu yönünde değiştirmeyi amaçlarlar. Harrod-Domar modeli basit olarak şöyle ifade edilir: dY=l/kx I. Formülde dY, reel ulusal gelirdeki artış oranını (yüzde olarak büyüme hızı), I yatırım oranını, k de sermaye^ıasıla katsayısını, yani yıllık bir birim ürün artışı için yapılması gerekli yatırım miktarını ifade eder. Kalkınma hızı hükümetler tarafından belirlenen bir veri dir. Öte^yandan "k" de ekonomik koşullara bağlı ve öngörülen dönem için sabit kabul edilen bir katsayıdır. Bu durumda I, hedeflenen kalkınma hızını gerçekleştirmek ama cıyla ne oranda yatırım yapılması gerektiğini ortaya koyar. 1. Yurtiçi Tasarruf Boşluğunun Giderilmesi Az gelişmiş ülkelerde yeterli bir kalkınma hızını gerçekleştirebilmek için ulusal geli rin önemli bir payını yatırıma ayırmak gerekir. Yatırımların ana kaynağı ise tasarruf lardır. Yüksek bir yatırım oranı, tasarrufların artırılmasına bağlıdır. Fakat gelişmekte olan ülkeler bU noktada Ragnar Nurkse'nin deyimi ile, bir "kısır döngü" (vicious circle) içinde bulunurlar. Ulusal gelirin yetersiz olması nedeniyle, tasarruf oranlan düşüktür. Tasarruf oranı düşük olduğundan yatırımlar artınlamamakta, dolayısıyla ekonomik verimlilik: geri kalmakta ve sonuçta ulusal gelir düşük düzeyini korumakta dır. Bu "yoksulluk zinciri"ni kırmanın bir yolu dış kaynaklara başvurmaktır. Klâsik analizlere göre, dış krediler kalkınmakta olan ülkelerde kaynak boş luklarını giderir ve Rosrow'un da üzerinde durduğu gibi, ekonomik kalkınma süre cinde kalkış aşamasına' (take-offj, oradan da kendi kendini destekleyen büyümeye (self sustaining growth) ulaşılmasını sağlar. Formülün kullanılışını bir örnekle gösterelim. Diyelim ki plânda belirlenen kalkınma hızı yüzde 7'dir. Sermaye/hasıla katsayısı ise 3 olsun (yıllık 1 birim üretim -için 3 birim yatırımın gerekli olması). Bu koşullar altında, hedef alınan kalkınma hı zım gerçekleştirmek için gayrisafı yurtiçi hasılanın 0.07x3 = 0.21'inin yatırımlara ay,, rılması:gerekir. Ama eğer iç tasarruflar GSMH'nm, söz gelimi yüzde 20'sine eşit bu lunuyorsa, aradaki yüzdel'lik fark, dış kaynak ihtiyacmı ortaya koyar. Yani öngörü len kalkınma hızına ulaşmak için, bu miktar tasarruf açığının dış kaynaklarla karşı lanması gerekecektir. Dış kaynakların ikinci önemli etkisi, ülkede bulunan "döviz boş!uğu"nu (foreign exchange gap) gidermektir. Kalkınmakta olan ülkelerin çoğunda karşılaşı lan en önemli sorunlardan birisi de "döviz darboğazadır. Bu ülkelerin kalkınma hızı, yatırım malları ve ara malları ithâline sıkı sıkıya bağlıdır. Bu da dövize olan ihtiyacı ortaya koyar. Kalkınmada karşılaşılan iç kaynak boşluklarından birisi, yukarıda değinildiği gibi, "tasarruf açığı" dır. Dış borçlanmalar, toplam yurtiçi tasarruflara katkı niteliğin dedir. Böylece, iç tasarrufların elverdiğinden daha yüksek oranda yatırım yapma ola nağı elde edilir. Artan ulusal'gelir tasarruf oranını yükselteceğinden, bir süre sonra ülke dış yardıma gerek kalmadan kendi kendine büyümesini sürdürebilecektir. Döviz, bir anlamda yapılan tasarrufların yatırıma dönüştürülmesini sağlar. Ülke, ürettiği mal ve hizmetlerin bir bölümünü ihracata yöneltir ve kazandığı döviz gelirleriyle gereksinimi olan diğer mallan dışarıdan getirtir. Yatırım için gerekli araç gereci üretemeyen ve yeterli bir döviz gelirine sahip bulunmayan ülkelerde, yeni yatırımlar yapılamaz; hammadde ve ara mallan ithâl edilemediğinden, mevcut tesisler de tam kapasite ile çalıştırılamaz. Dış kaynakların iç tasarruf açığını kapayıcı etkisi milli gelir eşitlikleri ile de gösterilebilir. Önceki bölümlerden hatırlanacağı gibi, toplam katılımlar ve top lam sızıntılar eşitliği yaklaşımına göre açık bir ekonomide ulusal gelirin denge ko şulu aşağıdaki gibi gösterilebilir: Âyrica, insan gücünün eğitilmesi ve yetiştirilmesi biçimindeki teknik yar dım programlan da, ülkenin teknik personel açığını gidererek kalkınmayı hızlandı rıcı etki yapar. Genellikle, mali yardımlar teknik yardım programlarıyla desteklene rek, yardım fonlarının kalkınmada daha etkin biçimde kullanılması sağlanır. 2. Dış Yardımı Massetme Kapasitesi Bu eşitlik bilinen tasarruf-yatınm eşitliğidir. Burada I toplam yatırımları, S yurtiçi tasarrufları, (M-X) de ithalât ve ihracat farkını, yani dış açığı (fazlasını) gös terir. Bu son ifade, aynı zamanda dış tasarruflar (kaynaklar)'la eş anlamlıdır. De mek oluyor'ki, ulusal gelir dengesi için iç tasarruflarla dış kaynakların toplamının yurt içi yatırımların toplamına eşit olması gerekir. , Piyasa mekanizmasına bağlı, fakat kalkınmalarını plânlı olarak yürüten ülkelerde, her yıl ekonominin makro, ya da genel harcama ve kaynak dengesine ilişkin hesaplar yapılırken, aynı zamanda kalkınmanın dış kaynak ihtiyacı da belir- Dış borçlanma, ya da genel olarak dışarıdan mali kaynak sağlanması, yurtiçi kay nak arzındaki açığı gidererek sermaye birikimini hızlandırır ve iktisadi kalkınmayı olumlu etkiler. Fakat, dış kredilerin her zaman sermaye birikimine katkıda buluna cağı düşünülmemelidir. Dış krediler, eğer gereksiz ve lüks tüketim malları ithalâ tında kullanılmışsa, üretim kapasitesini arttırıcı bir etkide bulunmaz. Yardımların fiziki sermaye birikiminde kullanılacağı varsayılsa bile, o taktirde sorun şu olacak- 638 ULUSLARARASI BÖLÜM21: ULUSLARARASI RESMİ KREDİLER İKTİSAT İhracatı geliştirme ve ithalâta rakip endüstrilerde üretim artışım destekleme amacıyla kullanılan fonlar, ödemeler bilançosunu iyileştirerek geri ödeme sorunu nun, çözümüne doğrudan yardımcı olur. Fakat bu, kısa dönemdeki etkidir. Uzun dönemde dış yardımların, ekonominin bir bütün olarak üretim kapasitesi üzerinde sağlayacağı gelişmeleri göz önüne almak daha doğru olur. tır: Acaba dış kaynak kullanan ülke açısından dış borçlanmanın bir sınırı var mıdır ve varsa bu sınır neye bağlıdır? Dış kaynak kullanımı, ekonominin, yatırımları "massetme kapasitesi" ile (absorptive capacity) sınırlıdır. Buna göre, reel üretimi arttırdığı sürece dış borç lanmaya gidilebilir. Fakat dış borçlanma ile finanse edilen.yatırım artışlarının aza lan verimlere tabi olduğu unutulmamalıdır. Yani, her yeni yatırımın üretim hacmi ne sağladığı katkı gitgide azalır. Bir.noktada bu üretim artışının reel değeri, borcu ödemek için gerekli anapara ve faiz toplamının bile altına düşebilir. Bu sınırın öte sinde borçlanmayı sürdürmek ekonomik açıdan net bir kayıp doğuracaktır. Özellikle kalkınmanın başlangıç aşamasında bulunan birçok az gelişmiş ülkede, ulusal ekonominin, yatırımları massetme kapasitesinin çok sınırlı olduğu ve yatırımların marjinal verimliliğinde hızlı düşüşler ortaya çıktığı bilinmektedir. Bu nun nedenleri şöyle açıklanabilir: -Tamamlayıcı diğer üretim faktörlerinin, özellikle bilgi ve beceri sahibi işgücü ile girişimcilerin yetersiz oluşu, -Yapılan bir yatırımı verimli kılacak, ulaştırma, haberleşme, enerji vs. gibi altyapı tesislerinin yetersizliği, -Yatırımların iç piyasaya yönelik olması durumunda, iç piyasa hacminin darlığı. Bu gibi faktörler dolayısıyla, az gelişmiş ülkelerde, özellikle kısa dönem lerde, sermayenin marjinal verimliliği hızla azalmakta ve dış yardımı massetme kapasitesi de çok düşük kalmaktadır. Uzun dönemde massetme kapasitesi, kuşku suz daha yüksek olacaktır. Çünkü sürenin uzamasıyla altyapı yatırımları tamamla nır, işgücünü eğitici programlar uygulanır, vs. Böylece de kısa dönemlerdeki ve rimliliği azaltıcı kısıtlamalar bir ölçüde yumuşatılmış olur. Bütün bu açıklamalara, karşılık, belirtmek gerekir ki, massetme kapasitesi özellikle sosyal ve ekonomik sabit, sermayeyi oluşturmaya yönelik dış yardımlarda oldukça yetersiz bir değerlendirme standardıdır. Çünkü, bu tür, yatırımların üretim üzerinde dolaysız değil, daha çok dolaylı etkileri söz konusu olmaktadır. Örneğin okul, yol, haberleşme, liman, vb. alanlara yapılan yatırımların kısa dönem verimli liğini ölçmek çok zordur. Fakat bü tür yatırımlar yapılmadan ekonomik kalkınma nın gerçekleşmeyeceği de bir gerçektir. Dolayısıyla altyapının tamamlanması, üre time dönük belirli projelerin verimliliğini yükseltir ve ekonominin massetme kapa sitesini artırıcı etki yapar. • ' -; • » Bir ülkenin belirli bir yılda faiz, anapara ve yabancı sermaye kâr transferlerini karşılayabilme gücü, o ülkenin ödemeler bilançosu ve uluslararası rezerv durumuna bağlıdır. Eğer cari dış âlem gelirleri dış âlem giderlerinden daha büyükse, bu fazlalık borç servisi amacıyla kullanılabilir. Tersi olduğunda, dış borç servislerini karşılamak için ya birikmiş rezervleri kullanmak ya da yeniden dış borçlanmaya gitmek gerekir. Genellikle kısa dönemde, geri ödeme kapasitesinin kaba bir ölçüsü olarak borçTservis oranı kıstası kullanılır. Borç servisi, yabancı sermayenin yıllık faiz, kâr, anapara taksitleri gibi ödemelerini ifade eder. Genellikle bu ödemeler ait oldukları yılın ihracat gelirlerine oranlanarak borç-servis oranı elde edilir ve bu oranlar dış borçları ödeme gücünün bir göstergesi olarak kullanılır. Yüksek bir borç-servis oranı, borçları geri ödeme kapasitesinin zayıflığına işaret eder. Ancak bu yaklaşık bir gösterge sayılır. Çünkü borçların bileşimi, dış rezervler ve acil durumlarda sağlanabilecek dış kaynaklar, vs. de ihracat kadar, geri ödeme bakımından önem taşır. Uygulamada borç alacak ülkede ayrıca, toplam dış borçların GSYİH'ya, ih racata, toplam döviz gelirlerine oranları veya kredilerin yıllık ödemeler içindeki payı, vs. gibi göstergeler de kullanılabilir. Ülkenin mali itibarını veya dış borçları geriye ödeyebilme gücünü belirleyebilmek için genellikle bu kıstasların hepsi birlikte göz önünde bulundurulmaktadır. . G E L İ Ş M İ Ş Ü L K E L E R NEDEN KALKINMA YARDIMI V E R İ R L E R ? İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki dönemlerde, başta ABD olmak üzere piyasa eko nomisine dayalı sanayileşmiş ülkelerle merkezi plânlı ülkeler, az gelişmiş ülkelere ekonomik ve askeri yardım konusunda rekabete girişmişlerdi. Yardım veren ülkelerin ahlâki düşüncelere dayandıkları söylenebilir. Fakat uzun dönemde yardımların hiçbir karşılık beklemeden yapıldığını düşünmek ger çekçi değildir. Genel olarak dış yardım nedenleri siyasal, ekonomik ve insancıl faktörler diye üç gruba ayrılabilir. a. Siyasal Nedenler: 3. Borcu Geri Ödeme Kapasitesi Hibelerden farklı olarak, dış krediler belirli bir süre sonra anapara ve faizi ile bir likte geri ödenirler. Bu bakımdan, gelişmekte olan ülkeler ancak geri ödeme kapa siteleri'elverdiği sürece yeniden borçlanma yoluna gitmelidirler. Bu da, büyük öl çüde dışarıdan sağlanan fonların kullanıİışıyla ilgilidir. 639 • Hükümetler dış yardımları çoğunlukla dış politikalarının bir aracı olarak kullanma eğilimindedirler. Geçmişte, büyük güçlerin dış yardım programlarında bu özellik açıklıkla kendini gösteriyordu. Savaş sonrası dönemin daha ilk yıllarında, Marshall Plânı çerçevesinde Amerika, yıkıları' Avrupa ekonomilerinin onarımı için yardım yaparken, aynı za manda Komünizmin Avrupa'da yayılışına set çekmeye çalışıyordu. Truman Dokt- 640 ULUSLARARASI İKTİSAT BÖLÜM 21: ULUSLARARASI RESMİ KREDİLER rini ile Türkiye ve Yunanistan'a verilen yardımların altında da Sovyetler'in Boğaz lar' ı ele geçirerek Akdeniz'e inme tehlikesini önleme amacı yatıyordu. 1. Proje Kredileri ve Program Kredileri Biçim ve kapsam yönünden farklı olsa bile, Sosyalist ülkelerin yardımları da aynı amaca yönelikti. Dünyada soğuk savaşın egemen olduğu yıllarda, bu ülke ler de Uzak Doğu'da, Orta Doğü'da, Afrika'da ve öbür yörelerde siyasal üstünlük kazanmak için dış yardımları bir araç olarak kullanmışlardır. b. Ekonomik Proje kredileri, kalkınma plânlan ve yıllık yatırım programlarında yer alan çeşitli ka mu kesimi projelerinin dış finansman ihtiyacını karşılamaya yöneliktir. Bunlar projeye bağlıdırlar, yani ancak alındıkları projelerin finansmanında kullanılabilirler. Proje kredileri bazan projenin dış finansmanının yanında, ulusal para ile ilgili harcamalarının karşılanması amacıyla da sağlanmış olabilir. Az gelişmiş ülkenin ken di iç tasarruflarıyla karşılanamayacak kadar büyük projelerinin finansmanında buna gerek olabilir. Çünkü açık finansmana gidilmesi ülkede enflâsyonu azdırır. Nedenler: Az gelişmiş ülkelerin, sahip oldukları kaynakların sınırlılığı dolayısıyla, kalkmmalarıriı tek başlarınabaşarmaları çok güçtür.' Zengin ülkelerin GSYÎH' larının belirli bir payını her yıl dış yardıma ayırmaları onların bü çabalarına destek sağlar. . Bir projeye bağlı olmadan, ödemeler dengesi darboğazlarının hafifletilmesi, ya da genel olarak kalkınmanın dış finansman ihtiyacının karşılanması için veri len kredilere de program kredisi ya da proje-dışı krediler denmektedir.: Küresel açıdan ele alındığında, kalkınmış ülkelerle az gelişmiş ülkelerin bir kader birliği içinde oldukları görülür; Az gelişmiş ülkeler kalkındıkça, gelişmiş ülkelerin ekonomik refahı azalmayıp daha da artar. Çünkü kalkınma, az gelişmiş ülkelerde piyasaların genişlemesi ve artan ulusal gelir dolayısıyla uluslararası tica ret hacminin büyümesi demektir. ' Az gelişmiş ülkelerin kalkınma hızlarını ârtıramamaları durumunda, ge lişmiş ülkelerle az gelişmiş ülkeler arasındaki gelir dağılımı çok daha dengesiz du ruma gelir. Bir ulusal ekonomide' kişiler ve bölgeler arasındaki dengeli gelir dağı lımı, nasıl o ülkedeki sosyal barışa hizmet ediyorsa bunun gibi, gelişmiş ve az ge lişmiş ülkeler arasındaki gelir farklarının kapatılması da dünya barışına o şekilde katkıda bulunabilir.• . " Ayrıca, dış yardırrilar,fyardım' veren ülkeniri'ekonomik çıkarlarına dolaysız biçimde hizmet edecek biçimde de kullanılabilir. Günümüzde dış'yârdımlar yaygın biçimde, yardım veren ülkenin ihracatını artırmada bir araç olarak kullanılırlar. Yardım veren ülkenin ihraç mallarının satın alımı koşuluyla sağlanan krediler (bağ lı krediler) bunun tipik bir örneğidir. Burada, dış yardımlardan adeta bir pazarlama aracı olarak yararlanılmaktadır. Bunun gibi yardım yapacak ülke, söz gelişi, ancak açılan bir ihalenin kendifirmalarınaverilmesi durumunda,dışyardımda bulunmayı vadedebilir. Bütün bu ve benzeri, durumlarda dış, yardımın nedeni doğrudan doğru ya yardım yeren ülkenin ekonomik çıkarlarıyla ilgilidir. Az gelişmiş ülkeler, kullanımındaki serbestlik dolayısıyla program kredile rini proje kredilerine tercih ederler. Yardım veren ülkeler ise siyasal nedenlerle ya da kullanımı denetlemek amacıyla, projeye bağlı kredilerden yanadırlar. Uluslara rası mali kurumlar çoğunlukla proje kredisi sağlamışlardır. Ama aşağıda göreceği miz gibi, Dünya Bankası giderek program kredilerine eskisinden daha çok yer ver, meye başlamıştır..' . 2. Bağlı ve Serbest Krediler Kredi açan ülkenin mallarının satın alınması koşuluyla verilen kredilere bağlı kre diler (tied credits), böyle bir. kayda bağlı olmadan sağlananlara da serbest krediler denir. Krediyi ihraç mallarının şatınalımına "bağlamak"la kredi veren ülke, dış satimini geliştirme, ye ödemeler dengesini iyileştirme amacı güder. Sanayileşmiş ül keler, yaptıkları dış yardımları giderek artan oranlarda kendi ihraç mallarının satın alımı kaydına bağlamaya yönelmişlerdir. : c. İnsancıl ye Ahlâki Düşünceler...: Zenginlerin yoksullara yardımda bulunması ahlâki bir davranıştır. Hemen bütün dinlerde bu tür öğütlere yer verilir. Gerek gelişmiş, gerek az gelişmiş ülke lerde bu düşüncelerle dış yardımı savunanlar bulunabilir. Fakat daha önce de belirt tiğimiz gibi, uzun dönemde yardımların hiçbir karşılık beklenmeden yapıldığını düşünmek fazla gerçekçi değildir. m. ULUSLARARASI RESMİ KREDİ TÜRLERİ Uluslararası resmi krediler çeşitli özellikleri yönünden sınıflandırılabilir. Aşağıda belli başlı kredi türleri gözden geçirilecektir. : - , =1. --=.-." - , . >' 641 Fakat bağlı kredilerle, yardım verenin pahalı ye,düşük kaliteli mallarını • „...-:.. satın almak zorunda bırakılnıaları az. gelişmiş : ülkeler açısından, dış yardımların . e k o n o m i k değerini, azaltır. Sanayileşmiş ülkelerin, serbest piyasa koşullarına göre pahalı ve düşük kaliteli mallarını bu yolla satmaya çalışmalarının geçmişte pek çok . örneklerine rastlanmıştır. Ne verildiği kaynağa, ne de belirli bir projeye bağlı krediler, tümden ser best niteliktedir. Kredi alan ülke bu durumda sağlamış olduğu fonları kullanırken herhangi bir kayda bağlı değildir. Geleneksel olarak, bu tür krediler daha az yaygın biçimde verilmiştir. Bununla birlikte, uluslararası ekonomik kuruluşlardan sağla nan proje kredileri, hiç değilse kaynak yönünden, bağlı değildir. 3. İki Yanlı Hükümet Kredileri ve Çok Yanlı Krediler . Hükümet kredileri iki yanlı (bilateral) niteliktedir, diğer bir deyişle bunlar, gelişmiş , bir ülke hükümetinin az gelişmiş bir ülke hükümetine, ekonomik kalkınma amacıy- 642 ULUSLARARASI İKTİSAT BÖLÜM21: ULUSLARARASI RESMİ KREDİLER 643 la sağladığı, düşük faizli ve uzun süreli kredilerdir. Program veya proje kredisi şek linde olabilirler. Bu tür krediler özellikle yardımı veren ülkenin ihraç mallarının satmalımı kaydına bağlanırlar. Örneğin, ABD Hükümeti iki yanlı kredileri, Ulusla rarası Kalkınma Ajansı (AID) kanalıyla vermektedir. . ra, gıda açığı içindeki az gelişmiş ve serbest dövizle ödeme olanağı düşük olan ül kelere, o ülkelerin yerel paraları karşılığında satılıyor. Bu satışların tutarı olan ulu sal paralar, ilgili ülkedeki bir bankada ABD hükümeti adına açılan hesaba yatırılır. Bu şekilde oluşan fonlara P.L. 4 8 0 karşılıkları adı verilir. Çeşitli uluslararası ekonomik ve mali kuruluşlardan sağlanan kredilere de çok yanlı (multilateral) krediler denmektedir. Kalkınma amacıyla çok yanlı kredi veren kuruluşlarm başında Dünya Bankası gelir. Uluslararası Para Fonu, daha çok dış dengeyi sağlama amacına yönelik, kısa süreli fon sağlayan bir finansman kuruluşudur. Amerika, bu fonlardan genellikle yerel hükümetlere ödünç verir veya bun ları o ülkedeki elçilik ve konsolosluklarının yönetim giderlerini karşılamada kulla nır. Ayrıca bu fonlardan söz konusu ülkedeki çok uluslu Amerikan şirketlerine kre di de açılabilir. Yerel ülkedeki Amerikan işletmelerine finansman sağlamak üzere ayrılan fonlara, bu fikri ilk ortaya atan Amerikalı senatörün isminden dolayı, Cooley Fonları da denmektedir. Ayrıca üye ülkelere çok yanlı kalkınma kredisi sağlamak amacıyla kurulan çeşitli bölgesel kalkınma bankaları vardır. AB'ye bağlı Avrupa Yatırım Bankası, Avrupa Kalkınma Fonu, Afrika, Asya veya İslâm Kalkınma Bankası, vs. gibi kuru luşlar bunlar arasındadır. 4. Mali Yardımlar ve Teknik Yardımlar İster proje, ister program yardımı olsunlar ithalâtın finansmanı amacıyla sağlanan resmi kaynaklara mali yardım (fınancial aid) adı verilir. Buna karşılık, üretim veya yönetimle ilgili teknik bilgi aktarılması, proje ve danışmanlık hizmetinde bulunma ve az gelişmiş ülke elemanlarının eğitimi gibi destekleyici faaliyetler de teknik yardımları (technical assistance) oluşturur. , ., . Birleşmiş Milletler Teşkilâtı, çeşitli uzmanlık kuruluşları aracılığıyla sana yi, tarım, eğitim ve halk sağlığı gibi alanlarda teknik yardım programlan yürütmek tedir! Bu kuruluşlar arasında örneğin Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü (UNDDÖ), Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve di ğerleri yer almaktadır. Öte yandan, göreceli olarak gelişmiş ülkeler de daha az gelişmiş ülkelere, iki yanlı anlaşmalarla teknik yardım yaparlar. Örneğin, ABD Uluslararası Kalkın ma Ajansı (AID) aracılığıyla mali yardımla birlikte; bü tür teknik yardımlar sağla maktadır. Türkiye de yeni bağımsızlığına kavuşan Türk Cumhuriyetleri'ne ve çeşit li Afrika ülkelerine, gerek bu ülkelerden gelen öğrencilerin eğitimi, gerekse düzen lenen özel programlar kanalıyla teknik yardım hizmetlerinde bulunmaktadır. 5. Gıda Maddeleri Yardımı Gıda yardımı, az gelişmiş ülkelere gıda maddeleri sağlanması biçimindeki yardım lardır. Bu yardımların tipik bir örneğini ABD'nin, P.L.480 programı çerçevesinde az gelişmiş ülkelere sağladığı tarımsal ürün fazlaları oluşturur. Aslında bu yardım lar sözü edilen gıda maddelerinin, az gelişmiş ülkelere, onların kendi ulusal parala rı (genellikle konvertibil olmayan) karşılığında satılması biçiminde yapılmaktadır. ABD'nin, çiftçileri korumak için uyguladığı tarımsal destekleme program ları, bu ülkede aşırı üretim stoklarının birikmesine yol açıyor. Bu stoklar daha son- . Amerikan hükümeti adına biriktirilen bu paralar, ABD'nin ilgili hükümet lerin iç işlerine karışmasına yol açtığı (o ülkelerde bazı gizli siyasal faaliyetlerin desteklenmesi'gibi) gerekçesiyle, yerel ülkelerde büyük tepkilere yol açmıştır. Bununla birlikte, gıda yardımları yalnızca ABD'ye özgü değildir. Çeşitli ül keler, doğal afetlerle karşılaşan veya başka nedenlerle açlık sorunuyla karşılaşan ül kelere, insancıl nedenlerle veya onlarla olan yalan siyasal ilişkiler dolayısıyla da gıda yardımlarında bulunabilirler. Türkiye'nin zaman zaman Bosna Hersek'e, Kosova'ya ve Türk Cumhuriyetleri'ne sağladığı gıda yardımları bu çerçevede düşünülebilir. ABD'nin artık gıda maddeleri yardımında olduğu gibi, yardımı alan ülke nin konvertibil olmayan ulusal parasıyla geri ödenen kredilere, "yumuşak" (soft) kredi, konvertibil dövizlerle geri ödemeyi gerektirenlere de konvertibil (veya sert) paralı krediler denmektedir. Gıda yardımı, belirli koşullar altında yardım alan ülkenin üretim kapasite sini artırıcı etkide bulunabilir. Bu yardımlar sonucunda işsiz duran kaynaklar altya pı niteliğindeki kamu tesislerinde çalıştırılabildiği veya gıda ithalâtı azaltılarak bunların yerine yatırım ve ara malları ithâl edilebildiği'ölçüde, ülkenin sermaye stokuna bir katkı yapılmış olunur. 6. Dış Yardım Konsorsiyumları Resmi konsorsiyumlar, belli bir âz gelişmiş'ülkenin kalkınmasına finansman sağ lamak üzere, o ülkeye iki yanlı kredi vermek isteyen gelişmiş ülkelerle uluslararası mali kuruluşların oluşturdukları kredi birlikleridir. Bu alandaki ilk örnek 1950'de Dünya Bankası yönetiminde kurulan Hindistan'a Yardım Konsorsiyumu'dur. Onu, 1960'da yine aynı kurumun yönetiminde oluşturulan Pakistan'a Yardım Konsorsi yumu ve 1962'de bu kez OECD gözetiminde Türkiye'ye Yardım Konsorsiyu mumun kurulması izlemiştir. Konsorsiyumlar, yârdım alacak ülkelerin ekonomik durumlarının görüşül düğü, yardım ihtiyacının belirlendiği ve yardım yapanların politikaları arasında uyum ve işbirliğinin gerçekleştirildiği geçici birliklerdir. Birliğin kendisinin emri altında dağıtılacak fonları yoktur. Yardımı, üye ülkeler yine iki yanlı olarak yapar lar. Konsorsiyum toplantılarında yardımla ilgili ön hazırlıklar gerçekleştirilir ve o 644 ULUSLARARASI İKTİSAT BÖLÜM 21: ULUSLARARASI RESMİ KREDİLER dönem yardım olarak toplam ne miktar kaynak sağlanabileceği gibi konular görü şülür. Ondan sonraki aşamada, yardım alacak ülke, yardım taahhüdünde bulunan ilgili ülke hükümetleriyle ayrı ayrı ikili anlaşmalar yapar. Bu ikinci aşamanın varlı ğı, kredinin yine iki yanlı nitelik taşıdığının göstergesidir. IV. ULUSLARARASI RESMİ KREDİ KURULUŞLARI Daha önce de belirtildiği gibi, günümüzde iktisadi kalkınma amacıyla çok yanlı kredi sağlayan kuruluşların başında Dünya Bankası gelmektedir. Aşağıda Dünya Bankası Grubu ile bazı bölgesel ekonomik kalkınma bankaları incelenecektir. Uluslararası Para Fonu'nun kredileri daha çok kısa süreli ve ödemeler bilançosu dengesini sağlama amaçlı olduğundan, bu konuya uluslararası parasal ilişkiler kapsamında yer verilecektir.* 7. Exim bank Kredileri 1 Resmi ihracat kurumları, ait oldukları ülkelerin ihracatını geliştirmek amacıyla faaliyet gösteren resmi kredi kuruluşlarıdır. Örneğin ABD Eximbank, Japon Eximbaıık, Japon OECF, Kanada EDF, Alman KFW ve Türk Eximbankı, vs gibi. Bu kanaldan sağlanan krediler genellikle hükümet kredileri kadar uygun koşullu değildir. Bununla birlikte, ticari kredilere göre daha düşük faizlidirler; genellikle orta vadeli olarak verilirler. 1. Dünya Bankası Grubu Dünya Bankası, 1944 yılında IMF, ile birlikte Bretton Woods Konferanslarında Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (International Bank for Reconstruction and Development: IBRDR) adıyla kuruldu. IMF'nin "ikiz kardeşi" olarak kabul edilir. 1946 yılında resmen faaliyete başladığında üye sayısı 38 idi. 1950'lerde ve 1960'larda bağımsız ülkelerin sayısı hızla arttı. Yeni ülkelerin katılmalarından son ra üye sayısında büyük artışlar oldu ve bugün (Ocak 2007) bu sayı 184'e ulaştı. Kuruluşunun ilk yıllarında Batı Avrupa ekonomilerinin onarımı için finansman sağlama fonksiyonunu üstlenmişti. Daha sonraları ise az gelişmiş ülkelere kalkın ma kredisi sağlamaya başlamıştır. . Eximbank kredileri, alıcı kredisi veya satıcı kredisi biçiminde verilebilir. Eximbankm ülke mallarını satın alabilmesi için yabancı ithalâtçılara açtığı kredile re "alıcı kredisi" (buyer's credit) adı verilir. Krediyi öngörüldüğü biçimde geri ödemek ve diğer kredi koşullarını yerine getirmek, tümüyle yabancı alıcının sorum luluğundadır. Bu da onun mali gücüne ve ticari itibarına bağlıdır. Bazı durumlarda ise Eximbank, krediyi doğrudan yabancı alıcı yerine ülke sindeki ihracatçıya açar. İhracatçı, adı geçen kurumdan sağladığı bu fonlarla, alıcıya vadeli satış yapar. Yani ithalâtçıya kendisi kredi açmış olur. Bunlar da "satıcı kredisi" (seller's credits) olarak bilinir. Görülüyor ki gerek alıcı kredisi, gerek satıcı kredisi yabancı alıcılara kredi li satış yaparak ülke ihracatını geliştirme amacına yöneliktir. Ancak birincisinde Eximbank krediyi doğrudan açıyor, diğerinde ihracatçı kanalıyla kullandırıyor. İki tür uygulama arasındaki en önemli fark, ithalâtçının krediyi ödememesi riskini ki min yükleneceğiyle ilgilidir. Satıcı kredisi durumunda, ithalâtçı kredi koşullarını yerine getirmezse, bunun sorumluluğu krediyi açan ihracatçıya aittir. Dolayısıyla ihracatçı, krediyi açmadan yabancı alıcının mali gücünü ve itibarını kendisi araş tırmak durumundadır. Alıcı kredileri durumunda bu risk doğrudan Eximbank tara fından üstlenilir. Eximbankm dışında ihracat yapan ülkedeki bir ticari banka tarafından sağlanan ve ülkenin ihracat sigorta kuruluşu tarafından sigorta edilen ihracat kredileri vardır. Ör nek olarak, Almanya'da Hermes, Fransa'da Coface, İngiltere'de ECDG, Japonya'da MİTİ, İtalya'da SACE, Belçika'da Ducroire o ülkelerin ihracat kredisi kuruluşlarıdır. . Sigortalı ihracat kredisi sağlayan ticari banka, borçludan bu krediyi tahsil edemediği durumlarda, parasını ülkesinin ihracat sigortası kuruluşundan alabilir. İh racat kredisi kuruluşları, garanti ettikleri miktara bağlı olarak komisyon alırlar ve ko misyonu borçlu taraf öder. İhracat kredileri genellikle orta vadeli olup proje finans manı amacıyla sağlanırlar. Bunlar ticari kredilere göre daha uygun koşulludurlar. 645 Üye sayısı artıp ihtiyaçların değişmesiyle birlikte, Dünya Bankası topluluğu da genişledi ve aşağıda incelenecek olan beş organdan oluşan bir grup haline geldi. , ı. , Dünya Bankası Grubu'nun çalışmaları, az gelişmiş ülkelerde ekonomik kal kınmayı hızlandırmak ve yeryüzünde yoksulluğu azaltmak genel amacına yöneliktir. Bu hedef doğrultusunda eğitim, sağlık, elektrik, içme suyu, hastalıklarla mücadele ve çevre korunması gibi alanlarda üye ülkelere mali ve teknik destek sağlamaktadır. Önceki bölümlerde de değinildiği üzere, 2000 yılında yapılan bir Birleşmiş Milletler toplantısında Yeni Yüzyıl Kalkınma Hedefleri (MDGs) benimsenmiş ve , imzalanan Yeni Binyıl Deklârasyonu ile dünya ülkelerinin çoğu 2015 yılına kadar, dünyada yoksulluğu yarı yarıya azaltma yükümlülüğünü kabul etmişlerdir. Yeni Binyıl Kalkınma Hedefleri aynı zamanda Dünya Bankası tarafından da kalkınma öncelikleri olarak kabul edilmiş bulunmaktadır. Hatırlanacağı gibi, bu hedefler ara sında, aşırı yoksulluk ve açlık sorununu azaltma dışında, tüm çocuklara ilköğrenim olanağı, kadmlara eşit haklar sağlama, anne sağlığının korunması, çocuk ölümleri nin azaltılması, salgın hastalıklarla mücadele, çevre korunması, vs. yer almaktadır. Dünya Bankası 'nın yönetimi: Dünya Bankası'nın yönetimi IMF'nin yakın .. bir benzeridir. Her üye ülkenin, ekonomik ağırlığı ile paralel olarak belirlenmiş bir kotası vardır. Kotalar, hem üyelik aidatını, hem de alınacak kararlarda ülkelerin oy ağırlığını belirler. Buna göre en büyük oy ağırlığına sahip beş ülke sırasıyla, ABD (yüzde 16.4), Japonya (yüzde 7.9), Almanya (yüzde 4.5), İngiltere (yüzde 4.3) ve Fransa (yüzde 4.3)'dır. 646 UL USLARARASIİKTİSA T Banka'nm en üst karar alma organı Guvernerler, Kurulu (Board of Governers)'dur. Yıllık normal toplantılarını, IMF ile birlikte yapar. Üye ülkeler Kurulda ba kanlar düzeyinde (genellikle maliye bakanları) temsil edilirler. Günlük işler ise sürek li faaliyet gösteren İcra Direktörleri Kurulu (Board of Directors) tarafından görülür. Beş büyük ülkenin her biri tarafından kendi ülkelerini temsil etmek üzere atanan İcra Direktörleri (Executive Directors) vardır. Diğer ülkelerin tümü ise sınırlı sayıda di rektör ile temsil edilir. En büyük ülke olarak ABD'nin atadığı direktör, İcra Direktör leri Kurulu'nun (dolayısıyla Dünya Bankası'mn) da başkanıdır. Kredi ve garantileri, ülke destek programlarını ve idari bütçeyi onaylamak İcra Direktörleri Kurulu'nun başlıca görevleri arasındadır. , , •; Dünya Bankası Grubu'nun, yukarıda da belirtildiği gibi, küresel düzeyde kal kınma projelerini desteklemek üzere; birbiriyle yakından ilişkili beş kuruluştan oluşmak tadır: Dünya Bankası Grubu (WorId Bank Group) oluşturan kuruluşlar şunlardır: -Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD), -Uluslararası Kalkınma Birliği (International Deyeloprnent Association: EDA), -Uluslararası Finans Kurumu (mternational Finance Corporation: IFC), -Çok Yanlı Yatırım Garanti Kurumu (Multilateraİ Invesiment Guarantee Agency: MIGA), -Uluslararası Yatırım Anlaşmazlıkları Çözüm Merkezi (International Center for Settlement of IııvestmentDisputes: ICSID). Şimdi bü kuruluşlara biraz daha yakından bakalım: (1) Uluslararası'İmar ve Kalkınma Bankası-IBRD: Dünya Bankası Grubu'ndaki kurumların en eskisi ve Grubun temel kredi kaynağıdır: Yoksulluğu azaltmak ve yaşam standartlarını yükseltmek üzere, orta ve üst gelir grubunda bulunan, dolayısıy la belirli bir mali güvenirliğe sahip gelişmekte olan ülkelere kredi ve kalkınma yardımla rı verir. Mali destek dışında,.danışmanlık hizmetleri de sağlar. Banka hükümetlere, resmi kuruluşlara ya da özel girişimcilere kredi açar. Ancak özel kesime kredi verirken ilgili ülke hükümetinin, Merkez Bankası'mn ya da ö ülkedeki diğer yetkili bir resmi organın garanti'koşulunu arar. EBRD'nin kredi politikası aşağıda dalıa ayrıntılı olarak incelenecektir. IBRD, aynı zamanda kalkınma ekonomisi, yoksulluk, dünya ticareti, küre selleşme ve çevre korunması gibi alanlarda araştırmalar yapan dünyadaki en büyük araştırma merkezlerinden birisidir. Bu konularda yaptığı yayınlarla ve yayımladığı istatistiklerle önemli bir bilgi kaynağı oluşturur: * • ' ; • Sahip olduğu kalkınma'deneyimleri, analiz ve araştırmaları doğrultusunda gelişmekte olan ülkelere yaptığı politika önerilerinin de "büyük''değeri ve ağırlığı vardır. (2) Uluslararası Finans Kurumu (IFC): 1956 yılında kurulmuştur. Dünya Bankası Grubu'nun özel sektöre yönelik yatırım kuruluşu durumundadır. Az gelişmiş ülkelerde ve dönüşüm ekonomilerinde özel işletmelere hükümet garantisi olmadan BÖLÜM 21: ULUSLARARASI RESMİ KREDİLER 647 yatırım finansmanı sağlar. Ayrıca özel işletmelere ve hükümetlere teknik yardımda bulunur ve danışmanlık hizmetleri sunar. Yukarıda değinildiği gibi, Dünya Banka sı'mn özel kesime doğrudan açacağı kredilerde hükümetin güvence vermesi istenir; IFC kredilerinde ise bu tür garantilere gerek yoktur. IFC özel yatırımcılarla ortaklıklar kurarak, az gelişmiş, ülkelerdeki işletme lere ödünç verir ve onlara hisse senedi sermayesi sağlar. Ayrıca,.az gelişmiş ülke lerde sanayi işletmelerine fon sağlamak üzere faaliyet gösteren ulusal kalkınma bankalarına yapacağı sermaye katkısı ile, dolaylı yoldan da özel kesime finansman desteğinde bulunabilir. . . . . . . . . (3) Uluslararası Kalkınma Birliği (IDA): En yoksul durumdaki az gelişmiş ülkelere çok daha uygun koşullardan finansman sağlamak üzere 1960'da kurulmuş tur. IDA'nın finansman desteğinden yararlanabilecek ülkelerin sayısı bugün 80 dolayındadır. IDA bu ülkelere.faizsiz kredi, hibe veya.çok düşük faizli ve oldukça uzun vadeli (örneğin, ilk 10.yılı ödemesiz dönem olmak üzere 35-40 yıl vadeli) .krediler sağlar. Söz konusu, ülkeler.için burfinansman çok:önemlidir; çünkü ticari koşullarla dünya piyasalarından borçlanabilme olanakları ya hiç yoktur, ya da çok smırlıdır. Bu yardımların finansmanı zengin ülkelerin (ve bazı gelişmekte olan ül kelerin) katkılarıyla karşılanmaktadır. (4) Çok Yanlı Yatırım ve Garanti Kurumu (MIGA): Dünya Bankası Grubu'nun diğer bir organı olan;Çok Yanlı Yatırım ve Garanti Kurumu, 1988'de ku, nılmuşlur. Az gelişmiş ülkelerdeki dolaysız yabancı sermaye yatırımlarına, ticari olmayan risklere karşı garanti .yererek,. bu ülkelere yapılacak doğrudan yabancı •. sermaye yatırımlarını özendirme amacına hizmet, eder. Ticari olmayan risklere ör nek olarak millileştirme, ulusal paranın konyertibilitesini yitirmesi (dolayısıyla ya bancı şirketlerin kâr transferi yapamamaları), sözleşmelere uyulmaması, savaş ve iç karışıklıklar, vs. gösterilebilir. MIGA ayrıca, az gelişmiş ülkelerde yatırım fırsatla rını geliştirmek, üzere, onlara teknik destek sağlar ve olası yatırım engellerini azaltmak üzere yasal girişimlerde bulunur. . (S) Uluslararası Yatırım Anlaşmazlıkları Çözümü Merkezi: (ICSID): Ya bancı yatırımcılarla, onların.içinde faaliyet gösterdikleri ülkelerin hükümetleri ara sında yatırımlar konusunda çıkabilecek, azlaşmazlıkları çözümlemek üzere 1966'da • .• .. kurulmuştur. Tarafsız bir uluslararası hakem statüsünde olması dolayısıyla, yatı rımcı ye ev sahibi ülke hükümeti arasında karşılıklı bir güven ortamı yaratarak doğ rudan yabancı yatırımları özendirici etki yapar. Böylece, Dünya Bankası Grubu içinde yer alan ve çeşitli yönlerden az ge lişmiş ülkelerde, ekonomik kalkınma, yoksulluğu azaltma.-.ve yaşam standardını yükseltme amaçlarına katkıda bulunabilecek,kuruluşları ;gözdenr geçirdik. Şimdi , Dünya Bankası kredilerini gözden geçirelim. 2. Dünya Bankası Kredileri ı Dünya Bankası Grubu içinde kredi veren temel kuruluşlar, yukarıda belirtildiği gibi, Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD) ile. Uluslararası Kalkınma 648 ULUSLARARASI İKTİSAT Kurumu (IDA)'dur. Birincinin faaliyetleri orta gelirli az gelişmiş ülkelere, ikincininki de en az gelişmiş ülkelere yöneliktir. İlke olarak, uluslararası özel sermaye piyasalarından borçlanma olanağına sahip olan sanayileşmiş ülkeler, Dünya Bankası'na kredi için başvurmazlar. Bu günkü gelişmiş ülkeler içinde, bu kuruluştan en son kredi sağlayan ülke 1960'h yıl larda Japonya olmuştur. Kredilerin türleri: Dünya Bankası üç tip kredi açar. Bunlar, proje kredileri, program kredileri ve ulusal para kredileridir. Bankanın kredi politikası proje kredi leri üzerine kurulmuştur. Diğer krediler fazla yaygın değildir. Kredi değerlendir mesinde, sağlanacak fonların borçlu ülkenin üretim kapasitesine ve ekonomik ve rimliliği üzerinde yapacağı katkılar temel alınır. • ' Az gelişmiş ülkelerde, proje kredileri kadar program kredilerine, yani kal kınmanın genel olarak gerektirdiği hammadde, ara malları ve yatırım malları ithalâ tına yönelik finansmana da ihtiyaç vardır. Oysa Dünya Bankası önceleri, yalnızca proje kredisi veriyordu. Giderek proje kredileri yanında, ödemeler dengesini sağ lama amacına yönelik program kredilerine'(proje-dışı krediler) de yer vermeye baş lamıştır. 1980'de ise tümüyle program kredileri Verilmesine dayanan Yapısal Uyum Kredileri (Sutructural Adjustment Facility: SAF), bankanın finansman kay nakları arasma'girmiştir. Az gelişmiş ülkelerde özel tipte bazı projeler vardır ki, bunların ulusal para cinsinden gerektirdiği harcamalara oranla, ithalât gereksinimleri oldukça düşüktür. Örneğin, ülkenin iç finansman kaynağı (vergiler, iç borçlanma, vs., gibi) bulmakta güçlük çektiği ve enflâsyonistetkileri dolayısıyla emisyondan da kaçındığı büyük projelerde böyle bir durumla karşılaşılabilir. Genel üretim kapasitesi've verimlilik düzeyine önemli katkılar yapması söz konusu olan bu gibi yatırımlarda Banka, pro jenin ithalât finansmanı kadar ulusal para harcamalarını da karşılayabilir. Proje hazırlama: Normal finansman faaliyetleri çerçevesinde Dünya Bankası'ndan kredi alabilmek için, ilk aşamada kabuk edilebilir projeler hazırlanması gerekir. Ancak Banka'nın rolü, yalnızca projeleri kabul veya reddetmekten ibaret değildir. Bunun yanında, projenin hazırlanması konusunda ilgili ülkeye önerilerde bulunur, ona danışmanlık hizmeti sağlar ve hattâ Banka uzmanları doğrudan doğ ruya projenin hazırlanmasında görev alabilirleri Başka bir deyişle, Dünya Bankası mali yardımla birlikte teknik yardımda da bulunur. Projeler konusunda Banka tara fından belirlenen ve uyulmasrgerekli öncelikler, en düşük kapasite sınırları ve ben zeri standartlar vardır. Proje kredisi verilmesinde, banka uzmanları önerilen projeleri ekonomik, mali ve teknik yönlerden incelerler. Yapılan inceleme ve araştırmalar yalnızca bi reysel projelerle sınırlı kalmaz, ülkenin uyguladığı genel ekonomik ve mali politi kalar da ayrıntılı olarak gözden geçirilir. Kredi alabilmek için temel ilke, üye ülke nin yeterli bir geri ödeme gücüne sahip bulunmasıdır. Belirtmek gerekir ki, Dünya Bankası'nın bir ülke hakkında yaptığı değer lendirmeler, yalnız kendi vereceği krediler açısından değil, öteki finansman çevre- BÖLÜM21: ULUSLARARASI RESMİ KREDİLER 649 leri yani, sanayileşmiş ülkeler, özel ticari bankalar, bölgesel kalkınma bankaları ve ülkenin iç mali kurumları bakımından da büyük bir önem taşır. Geri ödeme: IBRD, genellikle 4-6 yılı ödemesiz dönem olmak üzere, 17-20 yıl süreli kredi verir. 1982 yılına kadar sabit faiz oranları uygularken o tarihten sonra altışar aylık dönemler için ve fonların kendisine mal oluşuna göre belirlenen, dalgalı faiz oranları uygulamaya başlamıştır. Geçmiş dönemlerde Dünya Bankası, kredi verirken izlediği tutum, faiz oranlarının yüksekliği ve verdiği kredilerin yetersizliği dolayısıyla az gelişmiş ülkelerin ağır eleştirilerine konu olmuştur. Bu eleştiriler sonucunda, yukarıda da değindiğimiz biçimde, 1970'lerden sonra Banka'nın kredi politikasında bazı deği şiklikler yapılmıştır. Bunlardan birisi proje kredilerinin yanında program kredile rinin de verilmeye başlanması olmuştur. Bir diğeri de giderek kırsal nüfusa yöne lik projelerle, en yoksul durumdaki az gelişmiş ülkelerin ağırlık kazanmasıdır. Yukarıda da vurgulandığı üzere örneğin, temel ihtiyaçların karşılanması, yoksul luğun azaltılması gibi amaçlar ön plâna geçti. Bunlardan başka, 1980'de "yapısal uyum kredisi" programı (SAF) uygulamaya kondu. Böylece, orta ve uzun dö• nbmde ekonomik kalkınma ve dış ödemeler dengesi hedeflerinin birlikte gerçek leştirilmesi önem taşımaya başladı. Bu arada Dünya Bankası, IMF ile birlikte hareket ederek 1996 yılında Ağır Borçlu Yoksul Ülkeler Girişimi (HTPCs)'ni başlatmıştır. Bu girişimin amacı, ulus lararası toplumla birlikte hareket ederek, en yoksul durumdaki az gelişmiş ülkelerin dış borçlarını azaltmaktır. Dış borç yükü indiriminden (debt relief) yararlanan ülke sayısı 30 dolayındadır ve bunlara sağlanacak dış borç indiriminin 52 milyar dolar . olması hedeflenmiştir. 3. Dünya Bankası Kredilerine Toplu Bakış Yukarıda belirtildiği gibi, Dünya Bankası Grubu'nun temel kredi kuruluşları, IBRD ile IDA'dır. Tablo 21-1'de IBRD ve IDA'nın 2004-2006 dönemindeki kredi : faaliyetlerine ilişkin veriler yer almaktadır. Tablodaki bilgilere göre, örneğin 2006 yılında Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası'nın açtığı kredi miktarı 11.833 mil yon dolardır. Bu krediler 112 projeye verilmiştir. Ödünç alıcılar tarafından yapılan yıllık kredi geri ödemelerinin, ilgili yılların kredi miktarından fazla olduğu anlaşıl maktadır. 2006 yılında henüz geri ödenmemiş kredi ana parası tutarı ise 109.610 milyar dolardır. Tablonun alt kısmı yine aynı dönemde Uluslararası kalkınma Kurumu (IDA) tarafından sağlanan kaynakları göstermektedir. Buna göre, 2006 yılında IDA en yoksul az gelişmiş ülkelere, 167 projeye bağlı olarak toplam 8.910 milyon dolar tutarında ödünlü kredi vermiştir. O yıl yapılan ödünç ana para geri ödemesi ise 1.939 milyon dolar düzeyindedir. Aynı yıl geri ödemesiz, yani hibe olarak verilen miktar ise 1.939 milyon dolardır. 650 ULUSLARARASI İKTİSAT BÖLÜM21: ULUSLARARASI RESMİ KREDİLER T a b l o 2 1 - 1 : D ü n y a Bankası G r u b u ' n u n Kredileri, 2 0 0 4 - 2 0 0 6 , ( M i l y o n dolar) IBRD 651 leıımiş olup, 1975 yılında kurulmuştur. Merkezi, Suudi Arabistan'nın Cidde ken tindedir. Faizsiz bankacılık kurallarına göre çalışır. Amacı, İslâm Konferansı Teşkilâtı'na üye olan ya da olmayan ülkelerdeki İslâm topluluklarının sosyal ve eko nomik kalkınmalarına yönelik projelere mali destek sağlamak, İslâm ülkelerine teknik ve eğitim yardımları yapmak ve İslâm ülkeleri arasındaki ticaretin, gelişme sine katkıda^ bulunmaktır. Bu amaçlarla özellikle* tarım ve sanayi projeleriyle alt yapı projelerine mali destekte bulunur. , Asya Kalkınma Bankası (Asian Development Bank-ADB): Özellikle Asya Kıtası'ndaki az gelişmiş ülkelerin kalkınmalarına maddi destek için 1966'da kurul du. Bölge ülkeleriyle birlikte ABD, Banka'nm üyesidir. Merkezi, Filipinler'in baş kenti Manila'dadır. Asya Kalkınma Bankası, Birleşmiş Milletler Asya ve Pasifik -Ekonomikye Sosyal Komisyonu (ESCAP),çerçevesinde faaliyetlerini sürdürür. • Kaynak:WWW.Worldbank. Org. . 1 Kredilerin finansman kaynağı: TBRD'nm verdiği kredilerde kullandığı fonların bir bölümü üye ülkelerin ödedikleri aidatlardan sağlahır. Bu aidatlar Banka tarafından uluslararası mali piyasalarda, likit Varlıklara,yatırılarak bir gelir elde edilir. Bir bölümü de verilen kredilerden sağlanan faiz ve komisyonlardır. Fakat Banka, sermayesinin önemli bir bölümünü uluslararası mali piyasa larda sattığı tahvillerden sağlar. Dünya Bankası tahvilleri genellikle mali kurumla ra, sosyal güvenlik kuruluşlarına, merkez bankalarına ve öteki mali kuruluşlara pazarlanır. Bu tahviller en,yüksek kredi notuna (AAA) sahip olduğu için, Banka çok : düşük faizlerle borçlanma olanağına sahiptir. Ancak kâr amacı güden bir kuruş ol madığından, düşük faizle borçlanma avantajını, verdiği-göreceli düşük faizli kredi lerle az gelişmiş ülkelere aktarmış olmaktadır. 4. Bölgesel Kalkınma Bankaları Dünyanın çeşitli yörelerindekiaz gelişmiş ülkeler veya bunların oluşturdukları ikti sadi birlikler, yöre ülkelerinin iktisadi kalkınmalarına katkıda bulunmak amacıyla, kalkınma bankaları kurmuşlardır. Bu bankaların kaynakları genellikle üye ülkelerin katkılarından ve açtıkları kredilerden sağlanan'faiz gelirlerinden elde edilir. Kal kınma bankaları normal ticari bankacılık.faaliyetinde bulunmazlar. Temel görevleri üye ülkelere, projeye bağlı olarak uzun süreli kalkınma: finansmanı sağlamaktır. Söz konusu bankalardan bazıları şunlardır: Avrupa Yatırım Bankası (European Investment Bank-EIB): AET'yi kuran (Roma Antlaşması ile oluşturulmuş olan ELB, Avrupa Birliği'nin temel finansman kuruluşudur. Önceki bölümlerde de belirtildiği gibi ED3, Birlik içindeki göreceli az gelişmiş yörelerin kalkındırılmasına yönelik ve üye ülkelerin tek başlarına finans man güçlerinin dışında bulunan projeleri destekler. : İslâm Kalkınma Bankası (Islamic Development Bank-IDB): İslâm Ülkeleri Teşkilâtı'nın mali kuruluşu durumundadır. Dünya Bankası modeline göre örgüt- Afrika Kalkınma. Bankası (African Development Bank-AjDB): Birleşmiş Milletler Afrika Komisyonu'nun çabaları ile 1964'de kuruldu. Merkezi Fildişi'nin başkenti Abican'dadır. Üye ülkelerin ekonomik ve sosyal kalkınmalarına yönelik •projelere finansman sağlar. Afrika kıtasında her bağımsız devlet, Banka'ya üye ola bilir. Ama üyelik, bölge dışındaki ülkelere de açıktır. Halen belli başlı OECD ülke leri bu kuruluşun üyedir. Amerika Kıtası Kalkınma Bankası (Inter-American Development BankIDB): Lâtin Amerika'nın kalkındırılması amacına yöneliktir. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra bölge ülkeleri böyle bir kalkınma bankasının kurulması için yoğun çaba gösterdiler. Fakat ABD, Dünya Bankası varken benzer bir kuruluşun gereksiz liğini savunarak buna, karşı çıktı. Daha sonra, ABD'nin itirazından vazgeçmesi üze, rine, 1 Ocak 1960 tarihinde kuruldu. Merkezi Washington'dadır. • Karayipler Kalkınma Bankası (Caribbean Development Bank-CDB): Bir leşmiş Milletler Kalkınma Programı'nın (UNDP) katkılarıyla 1970 yılmda kurul muştur. Merkezi Bridgetown'dadır (Barbados). Amacı, Karayip bölgesinin kalkın dırılmasına maddi katkıda bulunmaktır. Doğu Afrika. Kalkınma Bankası (East African Development Bank-EADB): 1967'de Doğu Afrika Topluluğu'nunmali organı olarak faaliyete geçti. Merkezi Kampala'dadır (Uganda). Doğu Afrika Topluluğu'nun dağılmasından sonra üç eski üye olan Kenya, Tanzanya ve Uganda'nın aralarında yaptıkları bir anlaşma sonu; cunda faaliyetini sürdürmektedir. Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (European Bank for Reconstruction and Development-EBRD): Dünya Bankası modeline göre 1990 yılında, OECD ül keleri tarafından oluşturulan bir bankadır. Üyeleri arasında Türkiye de yer alır. Serbest piyasa mekanizmalarına geçişi kolaylaştırmak üzere, Doğu ve Orta Avrupa ülkelerine kredi sağlamak amacı güder.; Bunların dışında, az gelişmiş ülkelere kalkınma kredisi sağlamak amacıyla kurulan birçok fonlar vardır. Örneğin Suudi Kalkınma Fonu, Kuveyt Fonu ve Ulus lararası Tarımsal Kalkınma Fonu (FF AD), vs. bu arada sayılabilir. 652 VI, USLA RA KASI İK TİSA T V. U Y G U L A M A D A Dl.Ş Y A U D I M I . A K Dış yımlımlıırm ikinci Otluya Savaşı'ndan sonra başlaması ile ABD'nin dış politi kası masında yakın bir ilişki vardır. Amerika, savaş sırasında Müttefikler'in vurucu gücünü yükseltmek iyin bu ülkelere, çoğunluğu askeri malzeme şeklinde olmak üze re, yardımlar yapmaktaydı. Tamamı bağış olan bu. yardımlar, "Iend-lease" (ödünç verme ve kiralama) adı verilen bir program çerçevesindeyürütülmüştür. 1947'de Türkiye üzerinde artan Sovyet tehdidi, karşısında ABD, Türkiye ve Yunanistan'a Truman Doktrini kapsamında 400 milyon dolar tutarında askeri ve ekonomik yardımda bulunmuştur. . < Marshall Yardımları: Amerika,- 1948 yılında uygulamaya koyduğu Avrupa Kalkınma Programı ile plânlryardım faaliyetlerine başİadı. Bu yardımlar, böyle bir programı öneren zamanın Dışişleri Bakanı Marshall'ın isminden dolayı "Marshall Yar dımları" diye adlandırılır. Amerikan yardımlarının Avrupa ülkeleri arasında dağıtımını koordine etmek amacıyla da OEEC (Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü: Organization for European Economie Co-operation) diye adlandırılan bir örgüt kurulmuştu. Marshall Plânı ile, savaşta yıkılan Avrupa ekonomileri güçlendirilerek komünizmin bu bölgede yayılması engellenmek isteniyordu. Programın uygulandı ğı 1947-1957 döneminde, Avrupa ülkelerine toplam 13 milyar dolar dolayında yar dim sağlanmıştır. Önemsiz ölçüde olmak üzere, Türkiye de Marshall yardımlarından pay almıştır. 1949 yılının Ocak ayında Başkan Truman, Amerika'nın dış ekonomi poli tikası konusunda Kongre'de yaptığı bir konuşmanın "dördüncü nokta" (Point Four) diye bilinen bölümünde, az gelişmiş ülkelere "teknik yardım" yapmanın gerekliliği üzerinde durmuştu. Bu düşünce, daha sonraları Birleşmiş Milletler'in çeşitli uzman lık kuruluşları aracılığıyla teknik yardım programları başlatmasında temel dayanak olmuştur. . 1950 yılında çıkartılan ve Uluslararası Kalkınma İçin Yardım (Aid for International Development: AID) başlığını taşıyan bir yasa ile Amerika, az gelişmiş ülkelerin kaynaklarını geliştirmeyi ve ekonomik refah düzeylerini yükseltmeyi bir politika hedefi olarak benimsiyordu. Kore Savaşı, Amerikan yardımlarının ağırlığını askeri alana kaydırdı. Fa kat 1953 yılında NATO'nun kurulması sonucu, güvenlik sorunları ortak bir plâna bağlanınca, toplam ABD yardımları içinde ekonomik yardımlar, yeniden askeri yardımlardan daha ağırlıklı bir yer tutmaya başladı. Bu arada, yukarıda incelendiği biçimde, Bretton Wöods konferanslarında kurulan Dünya Bankası (IBRD) da 1946' da ödünç'verme faaliyetlerine başladı. Önce batı Avrupa ekonomilerinin onarımı için kaynak sağladı.1 Ondan sonraki dö nemlerde de az gelişmiş ülkelere dönük olarak faaliyetlerini sürdürdü. Dünya Bankası'nın ikiz kuruluşu olan Uluslararası Para Fonu da gelişmiş ve az gelişmiş ülkelere dış kredi sağlamaktadır. Ancak, bü kuruluşun kredileri ge- BÖLÜM21: ULUSLARARASI RESMİ KREDİLER 653 leneksel olarak kısa süreli olup üye ülkelerin geçici dış ödeme sorunlarının gide rilmesine yöneliktir. 1945'ten sonra, günün soğuk savaş koşulları içinde, Sovyetler Birliği ve öteki Sosyalist ülkeler de kendi nüfuz alanlarının dışındaki az gelişmiş ülkelere kalkınma yardımı vermekte idiler. Böylece, dış yardım konusu Soğuk Savaş döne minde adeta Bloklar arasında bir rekabete dönüşmüştü. OECD yardımları (ODA): 30 Eylül 1961 tarihinde Avrupa Ekonomik İş birliği Örgütü'nün (OEEC) yerine Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) kuruldu. Bu örgüte, önceki Avrupalı üyelerin yanında ABD, Japonya, Avustralya ve Yeni Zelanda da katıldı. OECD'nin kurulmasından sonra az gelişmiş ülkelerin kalkınmalarına yardımcı olmak, ortak yardım çabalarına üyelerin dengeli biçimde katkısını sağlamak gibi amaçlarla, örgüt çerçevesinde Kalkınma Yardımları Komi tesi (DAC) adı verilen bir komite oluşturuldu. Halen OECD ülkelerinin Resmi Kalkınma Yardımları (Official Development Assistance: ODA) bu komite aracılı ğıyla dağıtılmaktadır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1970 ile 1980 arasındaki on yıllık dönemde, sanayileşmiş ülkelerin GSYİH'larınm en az yüzde 0.7'sini az geliş miş ülkelere kalkınma yardımı olarak ayırmalarını kararlaştırmıştı." Oysa ger çekleşen rakamlar bu hedefin çok altında kalmıştır. Örneğin DAC yardımları nın, bunları veren ülkelerin GSYİH'ları içindeki paylan, ortalama olarak 198485 döneminde yüzde 0.34, 1989-90 döneminde yüzde 0.32 ve 1999-2000 dö neminde yüzde 0.22 olmuştur. 2004 yılma ait rakamlar ise Tablo 21-2'de görülmektedir. OECD ülkeleri nin tümü için resmi yardımların GSYİH'ye oranı yüzde 0.25'tir. Ülke alt gruplarına bakıldığında, AB ülkeleri için bu oran yüzde 0.36 ve dünyanın en zengin yedi ülke si durumundaki G7 Grubu için yüzde 0.22'dir. Yeryüzünde açlık ve yoksulluğu yarı yarıya azaltmayı amaçlayan Yeni Binyıl Kalkınma Hedefleri'nin benimsendiği ve sanayileşmiş ülkelerin de katılımının beklendiği bir dönemde, bu oranlar kuşku suz ki, hedeflenenden çok uzaktır. Bununla birlikte, bazı sanayileşmiş ülkelerin dış yardım konusunda diğer lerinden daha olumlu yaklaşım içinde oldukları da bir gerçektir. Geleneksel olarak Kuzey Avrupa ülkeleri böyle bir politika izlemişlerdir. Örneğin tabloya göre, dış yardımların GSYİH içindeki payları Norveç'te yüzde 0.87, Danimarka'da yüzde 0.84, İsveç'te 0.77 ve Hollanda'da yüzde 0.74'tür. Lüksemburg'da da oran yüksek olmakla birlikte, sağlanan miktar oldukça düşüktür. Portekiz de yüzde 0.63 ile yük sek oranda yârdım veren ülkeler arasındadır. 654 BÖLÜM 21: ULUSLARARASI RESMİ KREDİLER UL USLARARASIİKTİSA T 655 Tablo 21-3 Tablo 21-2 O E C D ' n i n Az Gelişmiş Ülkelere Resmi Kalkınma Yardımları ( O D A ) , 2004 Az Gelişmiş Ülkelerin Sağladıkları Dış Finansman Kaynakları, 2000-2005 (milyar dolar) Tabloya göre örneğin 2005 yılında az gelişmiş ülkelere net öz kaynak ser mayesi girişi 298.9 milyar dolardır. Bunun 237.5 milyar doları net dolaysız yabancı sermaye yatırımı, 61.4 milyar doları da portfolyo, yani hisse senedi sermayesidir. 2000 yılından sonra hisse senedi sermayesinde görülen düşüşler o yıllarda az ge lişmiş ülkelerdeki mali istikrarsızlıkların bir sonucudur. VL AZ GELİŞMİŞ ÜLKELERE YÖNELİK TOPLAM SERMAYE AKIMLARI Yukarıdaki açıklamalarla birlikte, birkaç bölümdür incelemekte olduğumuz ulusla rarası sermaye akımları konusunu tamamlamış olmaktayız. Hatırlanacağı gibi, XIX. Bölümde uluslararası para piyasaları ile uluslararası portfolyo yani tahvil ve hisse senedi yatırımları üzerinde durduk. Onu izleyen bölümde ise dolaysız yabancı sermaye yatırımlarını araştırdık. Bu ikisi uluslararası özel sermaye akımlarını oluş turur. Bu bölümde resmi sermaye akımlarının incelenmesiyle özel ve resmi ulusla rarası sermaye akımları tamamlanmış oldu. Aşağıda değişik türdeki akımlar birlikte ele alarak az gelişmiş ülkeler için genel bir görünüm ortaya konulmaya çalışılacaktır. Bu amaçla hazırlanan ve 20002005 dönemini kapsayan veriler Tablo 21-3 'te sunulmuştur. Veriler net öz kaynak sermayesi ve net borç sermayesi akımı olmak üzere iki bölümden oluşur. Bu eğilim net borç sermayesi akımlarında daha da belirgindir. Nitekim 2000 yılında -1.0 milyar dolar olan net borç sermayesi akımı, 2002'den sonra artmaya baş lamış ve 2005 yılında 120.1 milyar dolar olmuştur. Net borç sermayesi de resmi kay naklardan ve özel kaynaklardan olmak üzere iki bölümden oluşur. Resmi kaynaklarla ilgili borç akımları 2005 yılında net -71.4 milyar dolar olmuş, bunun - 41.1 milyar doları I M F den -31.0 milyar doları da öteki resmi kurumlardan kaynaklanmıştır. Ra kamların negatif olması, akımın az gelişmiş ülkelerden bu kuruluşlara doğru oluşması anlamına gelir. Diğer bir deyişle, az gelişmiş ülkeler o yıllarda uluslararası resmi ku rumlardan Ödünç aldıkları sermayeden bu miktar fazlası kadar, borç geri ödemesi yapmışlardır. Özel kaynaklardan sağlanan borçlar ise 2005 yılında 191.6 milyar dolardır. Vadelerine göre ayrıldığında orta ve uzun vadeli borçların 2005 yılında 122.3 milyar dolar, kısa vadeli borçların net 69.3 milyar dolar olduğu anlaşılıyor. Net orta ve uzun vadeli borçların da 61.7 milyar doları tahvil ve 67.4 milyar doları banka kredileridir. 656 ULUSLARARASI İKTİSAT BÖLÜM 21: ULUSLARARASI RESMİ KREDİLER Tablonun alt kısmında bazı tamamlayıcı ve oldukça önemli bilgiler yer alı yor. Buna göre örneğin, 2005 yılında hibelerin tutarı 52.6 milyar dolar, borç artı öz kaynak toplamı biçimindeki net özel akımlar 490.5 milyar dolardır. Aynı yılda net resmi akımlar ise 18.8 milyar dolar negatif bakiye vermiştir. Daha önceki yılların rakamları pozitif olmakla birlikte miktarların düşüklüğü, az gelişmiş ülkelere kal kınma kredisi şeklinde ödünlü olarak sağlanan kaynakların net özel akımların ya lımda oldukça önemsiz kaldığını ifade eder. kredi sağlanmıştı. Bunun Önemli bir kısmını ABD, geriye kalanını da Avrupa İkti sadi İşbirliği Örgütü (OEEC) ve IMF karşılamıştı. Plânlı Döneme geçildikten sonra iç tasarrufların ve ihracat gelirlerinin yeter sizliği nedeniyle, dış borçlanma kalkınma politikasının adeta ayrılmaz bir parçası du rumuna geldi. Bu arada, daha önce de değindiğimiz gibi, OECD ülkelerinin Türkiye' ye sağlayacakları yardımları koordine etmek amacıyla Türkiye'ye Yardım Konsorsi yumu kuruldu. Özellikle izlenen içe dönük sanayileşme modelinin yol açtığı büyük dış ödeme açıkları, Türkiye'nin kalkınma hızını önemli ölçüde, dış kaynaklara bağımlı duruma getirmişti. VII. TÜRKİYE'NİN DIŞ BORÇLARI Gelişme yolunda bir ülke olarak, Türkiye de dış mali kaynaklardan yararlanmakta dır. Bununla birlikte, uygulanan dış borç politikalarında zaman içinde önemli de ğişmeler olmuştur. O bakımdan dış borçlarımızı 1980 öncesi ve sonrası dönemler olarak ayırarak incelemekte yarar vardır. 1. Cunıhuriyet'in Kuruluşundan 1980'e Kadar Olan Dönem Cumhuriyet'in kuruluşundan 1950'lere gelinceye kadar önemli sayılacak bir dış borçlanma yapılmamıştır. Osmanlı Dönemi'nden arta kalan özel statülü yabancı şirketler de, bedelleri ödenerek millileştirilmiştir. 1930'larda başlatılan ilk sanayileşme hamlesi temelde ülkenin öz kaynakla rıyla yürütülmeye çalışılmıştı. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki dönemde bu kendi kendine yeterlilik politikası değiştirildi. Türkiye, dış politikasında Batı'ya yöneldi ve buna bağlı ola rak Batı'dan dış yardım almaya başladı (Truman Doktrini ve Marshall Planı çerçe vesinde). Fakat asıl dış yardntılara dayanan bir kalkınma politikası 1950'lerden sonra izlenmeye başlandı. Bu politika, Plânlı Dönemde de sürdürüldü. Türkiye'de ilk ciddi dış borç erteleme anlaşması 1958 İstikrar Kararları ile yapılmıştı. 1950'lerin başındaki kısa süreli bir liberasyon denemesinden sonra gide rek ağırlaşan dış ödeme açıklan, dış borçlanmayı zorunlu bir duruma getirmişti. En fazla borçlanılan ülke ise ABD idi. Fakat alınan borçlara karşılık ithalât karşılanamıyordu. Zaten, bir süre son ra uluslararası mali çevreler de yeni kredi açmaktan çekindiler. Bu durumda ithalâtı yapılan, fakat bedelleri ödenemeyen dış alımlar dolayısıyla ortaya çıkan özel nite likteki borçlar (arrierees), önemli hacimlere ulaştı. 1957'de yapılan Paris görüşme lerinde alacaklı ülkeler, Türk Hükümeti'nin ekonomik istikrara yönelik önlemler alması kaydıyla, süresi dolmuş bu borçlan ertelemeyi ve yeni krediler açmayı ka bul ettiler. Böylece 4 Ağustos 1958 kararları diye bilinen istikrar önlemleri hazır landı ve uygulamaya kondu. Paris görüşmeleriyle 359 milyon dolar dolayında yeni 657 : İ 973'da petrol fiyatlarındaki artışların Türkiye'nin ödemeler dengesi üze rinde doğurduğu yük çok ağır oldu. Şokun ilk etkileri, o sıralar işçi dövizi girişleri dolayısıyla yüksek düzeyde bulunan dış rezervlerden karşılanmıştı. Eldeki rezervle rin kısa sürede tükenmesi üzerine, uluslararası kuruluşlardan borçlanma yoluna gidildi. Hükümetlerin içerde giriştikleri geniş ölçüde harcama artırıcı politikalar, ödemeler bilançosu üzerindeki baskıyı daha da şiddetlendiriyordu. Sonunda, uluslararası mali kuruluşların da yardımları kesmeleri üzerine Türkiye, özel mali piyasalara yönelmek zorunda kaldı. Bulunan kaynak ise kısa süreli Eurodolar kredileri idi. Bu krediler "Dövize Çevrilebilir Mevduat - D Ç M Hesabı" diye bilinen bir kanaldan ülkeye çekiliyordu. Bu tür kredilere Avrupa pi yasalarında geçerli olandan daha yüksek oranda faiz ödeniyordu. Bu kanaldan Tür kiye önemli miktarda Eurodolar kredisi sağlandı. Bununla birlikte, özel piyasa kredileri Türkiye'nin dış açık sorununa bir çözüm olamazdı. Hattâ bunlar güçlüklerin büsbütün artmasına bile neden oluyordu. Çünkü faiz oranlarının yüksek ve geri ödeme süresinin kısa olması, ülkeyi büyük bir dış borç ödeme yükü altına sokmuştu. Vadesi gelen bu borçlan ödeyecek mali güce sahip bulunmadığından ülke, 1977'nin ortalarında Cumhuriyet tarihinin belki en önemli dış ödeme buhranına sürüklendi. Bunun üzerine, 1978 ve 1979 yıllarında alacaklı durumdaki OECD ülkele riyle üç ayrı borç erteleme anlaşması yapılarak yaklaşık 5.5 milyar dolar tutarında ki dış borç, yeni bir ödeme plânına bağlandı. IMF ile de bir destekleme anlaşması imzalandı. Bu gelişmeler, sonunda 24 Ocak 1980 kararlarıyla Türkiye'yi yeni bir döneme götürmüştür ki, bu da ihracata dönük büyüme stratejisine dayanır. 2.1980 Sonrasında Dış Borçlanma Türkiye, 1980'den sonra izlemeye başladığı dışa açık kalkınma politikaları çerçe vesinde ihracat ve ithalât hacminde göreceli artışlar sağladı. Bu arada artan ihracat gelirleriyle dış borç anapara ve faizlerini yeniden düzenli bir biçimde ödeme ola nağına kavuştu ve böylece dış kredi itibarı da yükseldi. Bunun sonucunda ise, hem çok yanlı uluslararası kuruluşlardan krediler sağlandı, hem de uluslararası özel sermaye piyasalarından borçlanılmaya başlanıldı. 658 ULUSLARARASI İKTİSAT Uluslararası ticari piyasalara açılmak, Türkiye için önemli bir gelişme idi. Hazine ilk kez 1988 ve 1989 yıllarında Federal Almanya, Japonya ve ABD piyasa larından, orta ve uzun süreli tahvillerle kredi sağladı. Tahvil ihraç ederek dış piya salardan kaynak sağlama akımına, zamanla yerel yönetimler de (Ankara Belediyesi gibi) katıldılar. BÖLÜM21: ULUSLARARASI RESMİ KREDİLER 659 Tablo 21-4 Türkiye'nin Dış Borçları, 2003-2005: Toplamı ve Dağılımı Türkiye'nin uluslararası para ve sermaye piyasalarından borçlanması daha sonraki yıllarda da sürmüştür. Ancak zaman zaman ortaya çıkan krizler Türkiye'nin uluslararası mali piyasalardan borçlanma kapasitesini olumsuz biçimde etkilemiş ve sağlanabilen kredilerin de ancak yüksek faizle elde edilebilmesine neden olmuş tur. Bunda Standard & Poor's ve Moody's gibi uluslararası derecelendirme kuruluş larının Türkiye'nin mali güvenirlilik notunu düşürmelerinin de etkisi vardır. Kamu finansman açıklarının yüksek reel faizli borçlanma ile finanse edil mesi ve ulusal paranın aşırı değerlendirilmiş olarak sürdürülmesi dolayısıyla 1990 başlarından itibaren ülkeye önemli sayılabilecek hacimlerde kısa vadeli yabancı fonlar (sıcak para) girmişti. Ancak aşırı enflâsyon, büyüyen dış açıklar ve artan kamu finansman dengesizliklerinin oluşturduğu güvensizlik ortamı içinde yabancı fonların ülkeyi terk etmeye başlaması karşısında Hükümet, 5 Nisan 1994 Kararları diye bilinen önlemler paketini uygulamaya koymak zorunda kaldı. Bu önlemlerle döviz kuru yüzde yüzlere varan oranlarda yükseltiliyor, faiz oranları artırılıyor ve kamu harcamalarını kısıcı önlemler almıyordu. Türkiye daha sonra ortaya çıkan Asya Krizi ;ve Rusya Krizi'nden de olum suz biçimde etkilendi. Asya Krizi Türkiye'nin bu bölgeye yaptığı ihracatın düşme sine yol açmıştı. Rusya Krizi ise IMKB'ye yatırılan önemli miktarda sermayenin (dört buçuk milyar dolar civarında) bir anda ülkeyi terk etmesi sonucunu doğurdu. Rusya Krizi'nin önemli bir sonucu da özel mali yatırımcılar açısından tüm az ge lişmiş ülkeler gibi, Türkiye'nin de yüksek riskli bir ülke olarak değerlendirilmesi idi. Rusya Krizi ile birlikte, az gelişmiş ülkeler özel ticari piyasalardan ancak çok dalıa yüksek faiz oranlarından borçlanabildiler. 3. Türkiye'nin Bugünkü Dış Borçları Türkiye'nin 2003-2005 döneminde dövizle ödenecek dış borçlarına ilişkin veriler Tablo 21-4'te sunulmuştur. Görüleceği gibi, 2003'te 145.0 milyar dolar olan toplam dış borçlarımız ertesi yıl 162.3 milyar dolara ve 2005 tarihinde de 170.6 milyar dolara ulaşmış bulunmaktadır. Bü rakamlarda Türkiye'nin ağır bir dış borç yükü altında bulunduğunu göstermektedir Dış borçlarımızın göreceli ağırlığı konusunda daha somut bilgiler edinmek için tablonun altındaki göstergelere bakmakta yarar vardır. Buna göre 2003'te dış borç stokunun GSYİH içindeki payı yüzde 60.8 iken, bu oran 2004'te yüzde 53.8 ve 2005 'te yüzde 47.2 olmuştur. Bunlar oldukça yüksek oranlardır. Ortaya çıkan düşme ise doğal olarak GSYİH'deki artışların sonucudur. Kaynak: DPT, Temel Ekonomik Göstergeler, Haziran 2006, s. 77 ve D P T , Yıllık Program 2007,s. 40. Kamu kesiminin dış borç stoku içindeki oranları da, değinilen yıllarda sı rasıyla, yüzde 64.8, yüzde 58.7 ve yüzde 48.8 olmuştur. Diğer bir deyişle, zaman içinde kamu kesiminin payı azalmakta, özel kesimin payı artmaktadır. Bu da eko nomide devletin rolünün azaltılmasının bir yansıması olarak düşünülebilir. Dış borçların borç verenlere göre dağılışına bakıldığında, resmi kuruluş lardan alınan borçların çok büyük yer tutmadığı anlaşılır. Örneğin, 2005 yılında resmi kurumlardan sağlanan toplam orta ve uzun vadeli dış borçlar 32.0 milyar do lar, özel piyasalardan tahvil kredisi biçimindeki borçlar da 100.4 milyar dolardır. 660 ULUSLARARASI kİKTİSAT Tablodan anlaşılacağı gibi, 2005 yılında Türkiye yalnız eurotahvil ile global tahvil ihraç etmiş, Saııııırııi tahvili ve Yankcc tahvili çıkartmamıştır. 2005 yılında kısa vadeli kaynaklardan sağlanan kredilerin 14.8 milyar doları ticari banka kredisi, 23.5 milyar doları da banka dışı özel kesim finans kuruluşların dan alınmıştır. Önceki yıllarda da banka dışı kuruluşların payları göreceli olarak daha yüksektir. Daha sonraki sırada kredilerin borç alanlara göre dağılışı verilmektedir. Örneğin 2005 yılında orta ve uzun vadeli kredilerin 80.8 milyar dolan kamu kesimi (merkezi hükümet, kamu bankaları, merkez bankası ve fınansal kuruluş olmayan KİT'ler gibi) tarafından alınmıştır. Ödünç dış kaynak kullanan özel kesim kuruluşları arasında bankalar ve banka dışı finans kuruluşları ile fınansal olmayan işletmeler (sınai ve ticari işletme ler, vs.) yer almaktadır. Bunların 2005 yılında, aldıkları toplam orta ve uzun vadeli kredi tutarı 51.6 milyar dolardır. Kısa vadeli kredi kullanan kuruluşlar arasında da TCMB ile birlikte ticari bankalar ve banka dışı işletmeler (diğer sektörler) bulunur. TCMB'nin payı göreceli olarak düşük olup ticari bankalarla banka dışı işletmelerin aldıkları ödünçlerin payları birbirine yakındır (2005 yılında sırasıyla 2.7 milyar dolar, 17.7 milyar dolar ve 17.7 milyar dolar). Böylece resmi uluslararası sermaye akımlarıyla ilgili olan bu bölümü ta mamlamış bulunuyoruz. Bundan sonraki bölümde sermayenin dışındaki üretim faktörlerinin, yani teknoloji ve emek faktörlerinin uluslararası alandaki hareketleri incelenecektir.