su kitabi ahmet.indd
Transkript
su kitabi ahmet.indd
SU RAPORU Dr. Ahmet ATILGAN Ankara, Ocak 2009 1 SU RAPORU HİZMET-İŞSendikasõ Yayõnlarõ Yayõn No: 43 Akademik Araştõrmalar Dizisi: 3 Ocak 2009 ISBN: 978-975-98757-9-4 Tüm haklarõ saklõdõr. Hizmet-İşSendikasõ Genel Merkezi Gazi Mustafa Kemal Bulvarõ No: 86 06570 Maltepe-ANKARA Tel: + 90 312 231 87 10 (Pbx) Faks: + 90 312 231 98 89 Web: www.hizmet-is.org.tr e-posta: hizmet-is@hizmet-is.org.tr Baskõ: Önder Matbaacõlõk Ltd. Şti. Tel: 0 312 418 94 10 2 Şimdi kendilerini özlem, minnet, saygõ ve sevgi ile andõğõm öğretmenlerime/hocalarõma ve özellikle Türkçe öğretmenim Ramazan KUNT’a… 3 4 İçindekiler Sunuş ............................................................................................................ 7 Yazarõn sunuşu ........................................................................................... 11 Özet değerlendirme .................................................................................... 15 Sayõlarla su ................................................................................................. 29 Küresel düzenleyiciler .......................................................... 35 Neo-liberal ve küresel bir organizasyon .................................................... 38 Tepkiler karşõsõnda Dünya Su Konseyi ...................................................... 42 Organizasyonun gerçek kimliği yahut paradigmasõ ................................... 44 Temel gerekçe: Yatõrõm açõğõ ve kamunun kötü yönetimi ......................... 46 Farklõlõklar suda nasõl birleşecek? .............................................................. 48 5. Dünya Su Forumu .................................................................................. 50 Makul sayõlabilecek gerekçeler ve çokuluslu şirketler .............................. 54 Cochabamba bir örnek ............................................................................... 59 Türkiye’den özelleştirme örnekleri ............................................................ 63 Risk kamuya, kar şirkete ............................................................................ 64 AB’de su politikasõ .................................................................................... 66 Dünya Bankasõ ve su .................................................................................. 68 OECD ve su ............................................................................................... 72 Su hakkõ ...................................................................................... 77 Su hakkõ ..................................................................................................... 79 Su savunmasõ ............................................................................................. 83 5 Su özelleştirmesinde sorunlar .......................................... 97 PPP modeli ................................................................................................. 99 Çokuluslu bir sömürü ............................................................................... 106 Hizmet ticareti .......................................................................................... 108 Suyun fiyatlandõrõlmasõ Su ve kadõn ..................................................... 113 .............................................................................. 123 Su ve yolsuzluk ..................................................................... 131 Yolsuzluğun sudaki yansõmasõ ................................................................. 133 Yolsuzluk dinamiği .................................................................................. 137 Ne yapmalõ? ............................................................................ 149 Neo-liberal saldõrganlõk önlenmeli .......................................................... 151 Sivil refleks ve katõlõm güçlendirilmeli .................................................... 155 Su hizmetini kamu sunmalõ ...................................................................... 157 Özelleştirme kontratlarõ Aşil’in topuğu ................................................... 159 Su tarifeleri sosyal olmalõ ........................................................................ 161 6 SUNUŞ Su canlõlõğõn kaynağõdõr, uygarlõğõn kaynağõdõr, zenginliğin kaynağõdõr. İklim dengesinin ayarlayõcõsõ sudur. Bazen, matematikte sõfõrõn değerini belirtmek için, “sõfõrõ alõn, geriye uygarlõk namõna hiçbir şey kalmaz” denir. Elektrik için de böyle söylenir. Bunlar doğrudur. Ancak su için daha fazla doğrudur. Su olmasa…Bunu söylemek bile abes. Hayatõ ve uygarlõğõ bir yana bõrakalõm, ekonomik faaliyetler tamamen suya bağlõ. Tarõm, sanayi, enerji, hizmetler sektörü, ulaştõrma…su olmadan olmaz. Fizik olarak su, diğer tüm nesnelerden temel bir farklõlõk gösterir. Su en düşük hacme +4 derecede ulaşõr. Isõndõkça da genleşir, soğudukça da genleşir. Böyle olduğu için, yeryüzünde hayat su ile yaratõlmõştõr. Fizik özellikleri suyu, ekonomik bir mal olarak, diğer şeylerden ayõrõyor. Su sõkõştõrõlamaz. Taşõnmasõ ve stoklanmasõ zordur. Bir örnek değildir. Rekabetçi ve ülke ve/veya dünya çapõnda bir su piyasasõndan bahsetmek mümkün olmaz. Bundan dolayõ su tedarik eden işletmeler yerel ve doğal tekel firmalardõr. Nüfusun ve ekonomik faaliyetlerin artmasõ, kentlerin büyümesi, su kaynaklarõnõn kirlenmesi ve su-yoksulluk ilişkisinin daha iyi anlaşõlmasõ, suyun stratejik önemini dünya gündeminin birinci sõrasõna taşõdõ. Bu süreçte, 90’lõ yõllardan itibaren suyun ticarileştirilmesi yönünde yoğun bir çaba gösterilmeye başlandõ. Çok uluslu su şirketleri, Dünya Bankasõ, OECD, su dörtlüsü denilen Amerika, AB, Kanada ve Japonya, suyu ticari bir mal olarak kabul ettirip hizmet ticareti kapsamõna aldõrmak için, türlü türlü oyunlar kuruyorlar. Bunlar, su üzerinden yeni bir sömürü ve egemenlik alanõ yaratmaya, dünya kamuoyunu suyun piyasalaştõrõlmasõ gerektiğine inandõrmaya çalõşõyor; vakõflar, araştõrma merkezleri ve sivil toplum kuruluşlarõ yaratarak, bilimsel, sosyal ve ekonomik gerekçelerle gerçek niyetlerini örtmek istiyorlar. Su vazgeçilemez bir insan hakkõdõr. Ama aynõ zamanda ekonomik bir değerdir. Küresel düzenleyiciler, işte bu köşede bir girdap yaratmaya, suyun ticarileştirilmesini, hizmet ticareti kapsamõnda Dünya Ticaret Örgütü müzakerelerinde onaylatmaya çalõşõyorlar. Henüz o aşamaya tam ulaşamadõlar. 7 Fakat amaçlarõna ulaşma yolunda kuvvetli bir engelle de karşõlaşmõyorlar. Proje kredilerini bir dayatma aracõ olarak kullanõyor, su piyasasõnõ genişletiyorlar. Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde su hizmetlerini özel sektörün üretmesi kalkõnmakta olan ülkeler için iyi bir örnek oluşturmuyor. Zengin ülkeler, sosyal içerme programlarõ uygulamak, sosyal duyarlõk ve kontrol yaratmak ve yatõrõm açõklarõnõ kapatmak bakõmõndan, kalkõnmakta olan ülkelerle kõyaslanamayacak imkanlara sahipler. Bu sonuncu kategorideki ülkeler ise, zengin ülke orijinli çokuluslu su şirketleri ile başedecek durumda değiller. Nitekim, çokuluslu su şirketleri ile yerel otoriteler arasõnda çõkan sorunlardan pek çok ülke zarar görmüştür. Yerine getirilmeyen angajmanlarõn sebep olduğu hizmet açõğõ, toplumlara, sosyal istikrarsõzlõk, ölüm, salgõn hastalõk ve yoksulluğun derinleşmesi olarak yansõmõştõr. Su sektöründe piyasalaştõrmanõn öncüsü olan Fransa’da bile kamu-özel sektör işbirliği (PPP) modelinden doğan rahatsõzlõklar görmezden gelinecek gibi değil. Biz, sõrf sektörde çalõşan üyelerimiz veya sõrf kendi ülkemiz için değil, hepimizin, herkesin, bütün insanlõğõn yaşama hakkõ adõna, kimliğini geliştirme hakkõ adõna, geleceğimiz adõna suyun ticarileştirilmesine karşõ çõkõyoruz. Eğer su ticarileştirilirse, başka herhangi bir şeyin ticarileştirilmesine hukuk ve ahlak adõna karşõ çõkmak mümkün olamayacaktõr. Bizim satõlacak bir çevremiz yok. Çokuluslu su şirketleri petrol sektöründeki kadar yüksek karlar elde etsinler ve yarõnlarõmõzõ çalsõnlar diye neo-liberal modalara sempati duyamayõz. Türkiye özelleştirme politikalarõnda başarõlõ değil. Piyasalarõ düzenlemeden, ilgili yörelerin, sosyal kesimlerin ve çalõşanlarõn uğrayacağõ zararlarõ giderecek mekanizmalarõ harekete geçirmeden özelleştirme yapmak hasarlarõ büyütüyor. Dünyadaki özelleştirme deneyimlerinden yeterince yararlandõğõmõzõ sanmõyorum. Belediyelerdeki özelleştirmeler adeta bir moda dalgasõ halinde. Halbuki, yerel kamu hizmetleri kentlerin sosyoekonomik altyapõsõnõ oluşturur. Hesaplanamayan dõşsal ekonomiler yaratõr. Bu hizmetlerin bilanço anlamõndaki zarar-kar hesabõ yaratõlan ekonomiyi her durumda göstermez. Yoksul semtlerdeki yurttaşlarõn içilebilir suya tarifeler sebebiyle ulaşamamasõnõn doğuracağõ faciayõ hangi kar rakamlarõ örtebilir? “Kamu kaynaklarõ su altyapõ yatõrõmlarõnõ karşõlamaya yetmiyor. Bu hizmet açõğõnõn süratle kapatõlmasõ lazõm. Öyleyse suyu piyasalaştõrmak lazõm…” Bu mantõk ne kadar hileli! Kamu kaynaklarõ her alanda yetersizdir. Bütün 8 ülkelerde kaynaklar her zaman yetersizdir. Diplomasiye, savunmaya, adalete ayrõlan kaynaklar gökten yağmõyor. Bir salgõn hastalõğa, bir doğal felakete, zararlõ alõşkanlõklara karşõ mücadeleye ayrõlan kaynaklarõn yetersizliğinden dolayõ bu alanlarda kamunun hizmet üretmekten vazgeçmesini kimse önermiyor. Bunlar kamunun işi. Kentleri planlamak kamunun işi. Ama su tedarikini özel sektör yapsõn! Biz işte bu hileli mantõğõn örttüğü sömürüye karşõyõz. Bununla mücadele etmeye kararlõyõz. Yerel hizmetlerde örgütlü bir sendika olarak, bir sivil toplum kuruluşu olarak, sosyal sorumluluğunu evrensel boyutlarda duyumsayan bir kuruluş olarak, su hakkõnõ savunmaya, su hakkõnõn üzerinden aşma oyunlarõna karşõ koymaya ve suyun ticarileştirilmesi ile mücadele etmeye kararlõyõz. Bu yõl Sendikamõzõn kuruluşunun 30. yõlõnõ kutluyoruz. Bu bizim için güzel bir vesiledir. Ayrõca, 16-22 Mart 2009 tarihlerinde İstanbul’da 5. Dünya Su Forum’u yapõlacak. Bu da önemli bir vesiledir. Su Raporu’muz duyarlõklarõmõzõn ve kararlõlõğõmõzõn bir yansõmasõ olarak hazõrlatõldõ. Baştan sona, son derece öğretici ve analitik bir çalõşmadõr. 2006’da yayõmladõğõmõz Özelleştirme Raporu’muzdan sonra, onu tamamlayan bir çalõşma olarak, Su Raporu’muzu kamuoyunun bilgisine sunmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum. Mahmut ARSLAN Genel Başkan 9 10 YAZARIN SUNUŞU Su konusundaki gelişmeler hayatõ yeniden yaratacak. Kültürel, ekonomik ve siyasal hayat suyun statüsü ile yeniden şekillenecek. Su hayatõn ve zenginliğin esas kaynağõ. Bu kaynak gitgide bozuluyor. Sõnai, zirai, evsel atõklar artõyor, çeşitleniyor, suyu bozuyor. Küresel õsõnma su döngüsünü hõzlandõrõyor. Tatlõ suyun doğal depolanmasõ zorlaşõyor. Toplam nüfusun, kentli nüfusun, ekonomik faaliyetlerin ve tarõmsal sulamanõn artõşõ, aile boyutunun küçülmesi, sõhhi tesisat ekipmanõnõn niteliği su talebini hõzla artõrõyor. Arzõ ile talebi arasõndaki bu ilişki, suyun fizyolojik önemine ekonomik bir içerik kazandõrdõ. Küresel dönüştürücüler, suyun uluslar arasõ ticaret metaõ haline dönüştürülmesi için, son 15 yõldõr büyük çabalar harcõyorlar. Finansal, siyasal ve organizasyonel güç onlarda. Vakõflar, araştõrma kuruluşlarõ ve sivil toplum örgütleri aracõlõğõ ile, etkili yönlendirme teknikleri kullanarak, küresel bir su pazarõ yaratmaya çalõşõyorlar. Bu pazarda kimin kazanacağõ belli: Çokuluslu su şirketleri kazanacak, düşük-orta gelirli ülkeler ve yoksul halklarõ kaybedecek. Neo-liberal teori kapitalizmin son aşõrõlõğõdõr. Bütün ekonomik faaliyetlerin piyasalaştõrõlmasõ öngörülüyor. Yarõ kamusal mallar, sosyal fayda veya maliyet yaratan mallar, doğal tekeller, yerel kamu hizmetleri…bölünüp fiyatlandõrõlabilir her şey kar-zarar hesaplarõnõn kapsamõna alõnmak isteniyor. Halbuki, hem ekonomik faaliyetlerin hem de sosyal refahõn sayõlarla ölçülemeyen önemli boyutlarõ vardõr. Ancak, küresel finansal bütünleşmeden güç alanlar, kendileri dõşõndaki sõnõflarõn, tabakalarõn ve sosyal kategorilerin taleplerini, tercihlerini, kaygõlarõnõ küçümsüyorlar. Para belki de tarih boyunca hiç bu kadar güçlü olmamõştõ. Paraya hükmedenler insanlõğõn elinden suyunu da almaya çalõşõyorlar. Şu soru acaba yersiz midir: Suyun ticarileştirilmesi kapitalizmin insanlõğa karşõ işlediği son cinayet olacak mõ? Birleşmiş Milletler Kalkõnma Programõ PNUD’un hazõrladõğõ Darlõğõn Ötesi: İktidar, Yoksulluk ve Su Krizi adlõ İnsani Gelişme 2006 Raporu’na göre, hali hazõrda kalkõnmakta olan ülkelerde 1.1 milyar insan içilebilir suya kolayca ulaşamõyor. 2.6 milyar insan da sõhhi tuvalete ve kullanma suyuna sahip değil. 11 Bin Yõl Amaçlarõ gerçekleştirilse bile, 2015’te 800 milyon insan içilebilir sudan, 1.8 milyar insan sõhhi tuvaletten yoksun yaşõyor olacak. Kalkõnmakta olan ülkelerde, herhangi bir zamanda, nüfusun yarõya yakõnõ, elverişli su tüketmedikleri ve uygun tuvalet kullanmadõklarõ için, 1 veya daha fazla hastalõktan rahatsõzlõk çekiyorlar. Su ve sõhhi tuvalete sahip olmayanlarõn 1/3’ü günlük 1 dolardan, 2/3’ü ise günlük 2 dolardan daha az kazanan yoksullar. Bu Rapora göre, dünyadaki su probleminin sebebi, esas itibariyle, kötü yönetim, yolsuzluk, özgün/uygun kuruluşlarõn olmamasõ, bürokratik yavaşlõk, fiziki altyapõ ve beşeri kaynaklar alanõnda yatõrõm yetersizliğidir. 2025 yõlõna kadar kalkõnmakta olan ülkelerde su tüketimi %30, kalkõnmõş ülkelerde %10 artacak; su sõkõntõsõ çeken bölgelerdeki nüfus, 1995’e göre, ikiye katlanacak ve bugünden 2030 kadar dünya nüfusunun 2/3’ü az veya çok su sõkõntõsõna maruz kalacak. En fazla risk altõndaki bölgeler Orta Doğu, Kuzey ve Güney Afrika, Güney Asya ve Çin’in bazõ bölgeleri. Tatlõ su kaynaklarõnõn %60’õnõn ülkeler arasõnda paylaşõlan kaynaklar olmasõ sebebiyle sudan doğan istikrarsõzlõk riski artacak. Çok yoksul ülkelerde halkõn suya erişimini sağlamak için kamu harcamalarõ arttõrõlmalõ. Bu harcamaya yerel, bölgesel ve merkezi yönetimler katõlmalõ. İnsani Gelişme Dünya Raporu 2006’ya göre, zengin ülkelerde hanehalklarõ gelirlerinin %3’ten daha azõnõ suya harcarken yoksul ülkelerde bu oran ortalama %10. Mesela Gana’nõn başkenti Accra ve Filipinler’in başkenti Manila’da yaşayanlar Londra, New York ve Paris’te yaşayanlardan daha pahalõ su kullanõyorlar. Uluslar arasõ Şeffalõk Hareketi’nin Yolsuzluk Raporu 2008 adlõ yayõnõnda isabetle belirtildiği gibi, herkes için su hakkõnõn tanõnmasõ, yoksullarõ politikacõlarõn oy kollama davranõşlarõndan esirger ve kamu otoritelerini halka hesap vermek zorunda bõrakõr…59 ülkede yapõlan bir araştõrma, kamu harcamalarõnõn yarõdan fazlasõna ilişkin olarak topluma bilgi verilmediğini gösterdi. Su yönetimi ve su tedarik hizmetleri konusunda dünya yeni bir yapõlanmaya doğru gidiyor. Bu çalõşma boyunca suyun ticarileştirilmesi ekonomik rasyonalite, sosyal refah ve istikrar, küreselleşme kurgusu, çokuluslu şirketler, yolsuzluk ve kadõn 12 kimliğinin geliştirilmesi açõlarõndan analiz edildi. Analizler örnek olaylarla zenginleştirildi. Meselenin özü şudur: Gelişmiş ülkeler, başka türlü oynamanõn büyük felaketlerini yaşadõktan sonra, kendi aralarõnda sonucu sõfõrdan farklõ oyun kuralõna göre oynuyorlar. Birlikte kazanõyorlar. Fakat gelişmekte olan ve azgelişmiş ülkelerle ilişkilerinde kuralõ değiştiriyorlar. Sonucu sõfõr olan oyun kuralõnõ uyguluyorlar. Çünkü rekabet üstünlüklerinin farkõndalar ve kazanacaklarõna inanõyorlar. Hali hazõr güç dengelerine göre hesaplarõ pek de yanlõş çõkmõyor. Su sektörü de sonucu sõfõr oyun kuralõnõn uygulandõğõ alanlardan birisi; dönüştürücü bir alan. Fakat, yoksullarõn elinden suyunu da aldõktan sonra, onlarõn hayata tutunmak için neleri kalacak? Eğer yoksullar, su haklarõna yönelen tehdidi yoğun biçimde duyumsamaya başlarlarsa, meydana gelebilecek nefret dalgasõndan kim kurtulabilir? IMF mi, Dünya Bankasõ mõ, su dörtlüsü denilen ABD, AB, Japonya ve Kanada mõ? Çokuluslu su şirketlerine pazar açmak için kredi, politika, araştõrma ve medya imkanlarõnõ sonuna kadar kullanan küresel düzenleyiciler, su ile oynamanõn yaratacağõ dehşeti küçümsemeseler iyi olur. Sivil toplum örgütlerine finansman sağlayõp paydaşlar yaratmak yoksullarõn susuzluğu duyumsamalarõnõ asla engelleyemez. Kapitalist kültür içerisinde sosyalleşen bireylerin akõllarõnõ para hõrslarõnõn kuvvetle etkilemesine şaşmamak gerekir. Kürselleştirme patronlarõnõ ve çokuluslu şirketleri para oynatõyor. Ancak biraz daha güven ve biraz daha huzur biraz daha paradan daha iyidir. Bu çalõşmada su sektöründe ne yapõlmasõ gerektiği de analiz ediliyor. Su Raporu’nda tespit edilecek hata ve yanlõşlar konusunda geri besleme yapõlõrsa, bu, uyarõcõ ve öğretici olacaktõr. 13 14 Özet değerlendirme Parasõ olmayan insan piyasa açõsõndan anlamsõzdõr. İşte bundan dolayõ, piyasanõn üretmediği toplum çõkarõnõ kamu üretir. Buna mukabil neoliberaller, piyasalara ve serbest rekabete merkezi bir yer vererek, en iyi hizmeti en rekabetçi fiyattan serbest piyasanõn üreteceğini öne sürüyorlar. AB yapõlanmasõ da bu anlayõşa göre oluşuyor. Fakat doğal tekel alanlarõ olan elektrik, gaz ve telekomünikasyon sektörlerinde, sõnõrlõ ölçüde rekabetçi yöntemler uygulanabilmesine rağmen, bugün bu sektörlerde etkin bir rekabet ortamõ gerçekleştirilememektedir. Elektrik-gaz sektörlerinde Avrupa’da 8 firmanõn, dünyada su sektöründe 4, çöp sektöründe 5 firmanõn rekabeti yok etmek için nasõl rekabet ettiklerini herkes biliyor. Toplu ulaşõm, çöp ve su gibi yerel kamu hizmetlerinde serbest rekabet zaten yaratõlamõyor. Hele su sektöründe, ürünü ve maliyeti homojenleştirmek mümkün değildir. Aynõ kentin farklõ iki yöresinde talep yapõlarõ ve piyasa fõrsatlarõ pekala farklõ olabilir. Bu sebeplerle, şebeke suyu işletmeciliğinde herhangi bir rekabet ortamõ yaratmak sanki imkansõzdõr. O halde güvenle bir genelleme yapmak mümkündür: Serbest rekabet gerçekleşmeyen faaliyet alanlarõnda özel ekonomi genel çõkar yaratamaz; güçlü olanlarõn çõkarlarõnõ yaratõr. Güçlü olanlar çõkarlarõnõ savunacak platformlar oluşturmakta ve mekanizmalar kurmakta son derece yetenekliler. Dünya Su Konseyi, kendini tanõttõğõ dosyada, misyonunu “dünyada suyun iyi yönetilmesini desteklemek” olarak tanõmlõyor. Su konusunu dünya gündeminin başõna taşõmayõ tek amacõ olarak belirtiyor. Su kaynaklarõnõn ve hizmetlerinin yönetiminde uygulanacak prensipler geliştirmek istiyor. Birleşmiş Milletler’in Bin Yõl Amaçlarõ’nõ su bakõmõndan gerçekleştirmeye çalõştõğõnõ ifade ediyor. Bünyesinde 300’ den fazla organizasyon bulunan uluslararasõ bir kuruluş. Merkezi Marsilya (Fransa)’da.1996’da UNESCO, Birleşmiş Milletler Kalkõnma Programõ PNUD, Dünya Bankasõ, Dünya Su Kaynaklarõ Uluslararasõ Birliği IWRA, Su Yolu Açma ve Sulama Uluslarararasõ Komisyonu CIID ve Uluslararasõ Su Birliği IWA’nõn da aralarõnda bulunduğu 15 çok sayõda uluslararasõ kuruluş tarafõnda meydana getirilmiştir. 2005’te Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konsey’inde gözlemci olarak temsil edilmesi imkanõ tanõndõ. Konsey’in faaliyetleri Marsilya Belediyesi’nin ve çeşitli hükümetlerin sübvansiyonlarõ, üye kuruluşlarõn aidatlarõ ve uluslararasõ kuruluşlarõn bağõşlarõ ile finanse ediliyor. Hali hazõrda sivil toplum örgütleri, uluslararasõ kuruluşlar, üniversiteler ve araştõrma merkezleri, özel şirketler gibi geniş bir yelpazeden üyelere sahip. Dünya Su Konseyi her 3 yõlda bir, bir ülkede, ev sahibi ülkenin sekreterya desteği ve hazõrlõğõ ile Dünya Su Forumu düzenlemektedir. Dünya Su Konseyi’nin destekçileri küresel düzenleyiciler. IMF, Dünya Bankasõ, OECD destekliyor. Konsey’e göre su sektöründe üretim, dağõtõm, arõtma ve sulama için, 2000’den itibaren, dünyada gelecek 25 yõl boyunca yõlda 180 milyar dolar yatõrõm yapmak gerekiyor. Halbuki gerçekte sadece 75 milyar dolar yõllõk yatõrõm yapõlõyor. Dünya Su Konseyi’ne göre su da diğer mallar gibidir. Kullananlar tüm maliyetini ödemelidir. Hali hazõrda özel sektör dünya su kaynaklarõnõn yalnõzca %5’ini yönetmektedir. Suyun işletilmesi özel sektöre bõrakõlmalõ ve fiyatõ serbest rekabet ve uluslar arasõ serbest ticaret çerçevesinde toplam maliyete göre hesaplanmalõ, bu fiyat tüketicilere aynen yansõtõlmalõdõr. Konsey, kalkõnmakta olan ülkelerin karşõlaştõklarõ güçlükler karşõsõnda, su yatõrõmlarõna özel sektörün güçlü biçimde girmesini önermektedir. Su konusundaki tüm tartõşmalar işte bu görüş üzerinde odaklanmaktadõr. Çünkü bu görüş, devleti basit bir düzenleyici düzeyine indirgiyor. Böylesi bir özelleştirmenin yoksullarõn aleyhine olacağõ açõktõr. Su yönetiminde etkinliği garanti etmeyeceği gibi, bu yöntem, yolsuzluklarõ arttõrabilecektir. Üstelik su hakkõ herkes için bir temel insan hakkõdõr. Problem, suyu kimin yönettiğinden çok, fiyatlarõn nasõl belirlendiğinde yoğunlaşõyor. Su fiyatlarõnõn tedarik, dağõtõm ve arõtma maliyetlerini karşõlamasõ olağandõr. Ancak fiyatõn serbest rekabet çerçevesinde belirlenmesi mümkün değildir. Fiyatlarõn rasyonalitesi konusunda yol gösterecek bir su piyasasõ zaten olamaz. Toplam maliyete göre hesaplanacak su fiyatõnõ yoksullar ödeyemez. Su fiyatlarõ yereldir, yerel şartlarõn yüklediği maliyetler su fiyatlarõ içerisinde önemli bir paya sahiptir. Suyun ticarileştirilmesini savunan gerekçelerin arkasõnda çok somut ve güçlü bir gerçek var: Dünya su pazarõnõn yõllõk cirosu 800 milyar dolar. Bu rakam 16 telekomünikasyon pazarõnõn 2 katõna eşit. Su sektöründe uzmanlaşmõş özel büyük yatõrõm fonlarõ var. Sektördeki yatõrõmlarõn geri dönüş oranõ petrolden yüksek. Ticari ve sõnai kapitalizmden sonra, evrildiği üçüncü aşamada, finansal kapitalizm böyle büyük bir pazara el koymak için, kamuoyu yaratma çabalarõnõn ötesinde, savaş bile çõkarabilir. Özelleştirme politikalarõ hizmetler sektörünün liberalleştirilmesi tartõşmalarõ ile içiçe geçiyor. Hizmetler sektörü dünya ekonomisinin en dinamik sektörü. Dünya üretiminin 2/3’ü, istihdamõn yarõsõna yakõnõ, dõş ticaretin %20’si bu sektörde gerçekleşiyor. 2020 yõlõnda hizmet ticareti dünya ticaretinin yarõsõnõ oluşturacak. Gelişmiş ülkeler, canlõ-cansõz tüm dünya ve azgelişmiş-gelişmekte olan ülkeler aleyhine bozduklarõ çevreyi, daha da bozulmaktan korumak için, şimdi bu ülkelere teknoloji satacaklar, bu ülkelerde yatõrõm yapacaklar ve doğayõ bozarken kazandõklarõ gibi, bozulmayõ azaltmaya çalõşõrken de kazanacaklar. Nitekim, Birleşmiş Milletler tahminlerine göre, 2007’den 2030’a kadar, gelişmiş ülkelerden kalkõnmakta olan ülkelere, iklim değişikliğinin etkisini azaltmak için yõlda 100 milyar dolar, değişikliğe uyum için 28-67milyar dolar kaynak akmasõ gerekiyor. Bu kaynağõn %80’i özel sektörden gelecek. Su, özellikleri itibariyle diğer doğal tekel sektörlerinden çok farklõdõr. Başka herhangi bir ürünün suyu ikame etmesi mümkün değildir. Suyun fiyat talep esnekliği fizyolojik ihtiyaç için sõfõrdõr; bölgeden bölgeye ve gelir gruplarõna göre değişmekle birlikte, kullanma suyu için serttir. Arz esnekliği ise zayõf ve yüksek maliyetlidir. Bir mal ve hizmetin fiyatõnõn ve piyasasõnõn oluşmasõnda arz ve talep esnekliklerinin önemini, konu üzerinde öneri geliştirmek isteyen herkesin bilmesi gerekir. Şebeke suyunun bir piyasasõ olmaz. Yerel fiyatõ olur. Suyun taşõnmasõ zor ve yüksek maliyetlidir. Su kalitesi her kaynakta aynõ değildir. Bu, arõtma maliyetlerinin de çok farklõ olabileceği manasõna gelir. Şebeke suyu tedarik eden işletmeler mutlaka tekel olurlar. İşte bu sebeplerle suyun piyasalaştõrõlmasõ sosyal refah aleyhine kuvvetli bozucu etkiler yaratõr. Su özelleştirmesinin yarattõğõ olumsuzluklara ilişkin çok sayõda örnek vardõr. Mesela Bolivya’nõn La Paz kenti su işletmesi dağõtõm hizmetlerinin kötü olmasõ sebebiyle özelleştirildi. Lyonnaise des Eaux’ya (Suez) verildi. Su fiyatlarõ 2 bolivianostan 12 bolivianosa yükseldi. (Ortalama bir işçi ücreti 1800 bolivianos idi.) Yoksul halk evlerinde duş alamaz hale geldiler. Halka 17 açõk duş-lavabo tesislerinden yararlanmaya başladõlar. Maliyetleri düşürmek için işletmede çalõşanlarõn işten çõkarõlmasõ sebebiyle hizmet kalitesi bozuldu. Su kesintileri sõklaştõ, kesinti süreleri uzadõ. Yoksul semtler hizmet alamadõ. Şirket özelleştirme kontratõndaki yükümlülüklerini yerine getirmemişti. Buna rağmen, şirket yönetimi bütün bu aksaklõklarõn faturasõnõ halka çõkardõ. Özel su şirketinin genel müdürüne göre halk “dünyanõn en kötü tüketicisi” ve “kötü müşteri” idi. Su özelleştirmesine belki de en ünlü tepkiyi Bolivya’da Cochabamba halkõ gösterdi. Özel su şirketi, halkõn kendi kuyusundan çõkardõğõ su veya evinin çatõsõndaki tanklarda biriktirdiği yağmur suyu için bile faturalandõrma yetkisi almõştõ. Tarifeler %200’e kadar yükseltildi. Halk öyle bir tepki gösterdi ki, hükümet özelleştirme kontratõnõ iptal etmek zorunda kaldõ. Cochabamba’ya ’90 sonlarõndan itibaren günde birkaç saat su verilebiliyordu. Çünkü son 30 sene boyunca kent nüfusu olağanüstü artmõştõ. Su problemini çözmek için önerilen projenin 77 milyon dolar tutacağõ hesaplanõyordu. Bu kaynağõ tedarik etmek ve dõş borçlarõndan 600 milyon dolar sildirmek için hükümet, Dünya Bankasõ’nõn dayatmasõna boyun eğdi, şehrin içme suyunu özelleştirme yoluna girdi. Kötü düzenlenmiş bir ihale ile, 1999’da Cochabamba su imtiyazõ dõş güdümlü bir özel şirkete verildi. Şirket yatõrõmõn geri dönüş oranõnõn yõllõk %15 olmasõnõ kontrata yazdõrmayõ başardõ. 1 ay içerisinde ailelerin su faturalarõ %35 arttõ. Özel şirketin ilk uygulamalarõndan birisi bu oldu. Günlük 1 dolarõn altõnda gelirle yaşayan çok yoksullarõn su faturalarõ ikiye katlandõ. Bu artõş halk çoğunluğu için çok kötü idi. Sendikalar ve sivil toplum örgütleri sokağa dökülmeye karar verdiler. Sendika Başkanõ Oscar Olivera direnişe liderlik etti. Halk “su bize aittir” diye sokağa döküldü. Şiddet 17 yaşõnda bir öğrencinin ölümüne yol açtõ. Yüzlerce kişi yaralandõ ve halk hareketinin bütün ülkeye yayõlma ihtimali baş gösterdi. Bu sosyal tepki dalgasõ karşõsõnda, özel su şirketi, kontrat süresi 40 yõl ve değeri 2.5 milyar dolar olan işi bõraktõ, şehirden kaçtõ. Özelleştirmenin üzerinden henüz 1 yõl geçmemişti AB Komisyonu 28 Mart 2007’de bir “Yeşil Kitap” kabul etti. Bu kitapta, çevre ve enerji konusundaki piyasacõ gerekçelere yer veriliyor ve bu doğrultudaki 18 düzenlemelerin “çevreyi korumak için piyasa güçlerini harekete geçireceği” savunuluyordu. Hali hazõrda AB ülkelerinde, su standartlarõ dõşõnda, Birlik ülkelerini zorlayan bir su politikasõ yok. Esasõnda ulusal piyasalar rekabete açõlarak bir ortak piyasa yaratmak isteniyor. Ancak bu gelişmeye şiddetle karşõ olan politik çevreler de var. Bunlar kamu hizmetleri konusundaki seçme özgürlüğünün tartõşõlõyor olmamasõndan rahatsõzlõk duyuyorlar. Her şeyin rekabet için yapõldõğõ bir ortamda, Avrupa’da kamu su hizmeti bir yol ayrõmõnda. İlgili tüm aktörler, sorunun bilincine vardõlar. Kamu hizmetini savunanlar, daha önce özel sektörün yaptõğõ gibi, Avrupa düzeyinde organize olmaya başladõlar. AB’nin militanca açõklanan tercihi daima özel su yönetimi lehinde oldu…AB, AGCS (Hizmet Ticareti Genel Anlaşmasõ) müzakerelerinde su hizmetlerinin ticarileştirilmesi için çalõşõyor. 24 Ekim 2000 tarihli Avrupa Su Direktifi çevreyi korumayõ amaçlõyor. Gelecek yõllarda ulaşõlmasõ hedeflenen normlar içeriyor. Fakat uygulanmakta olan eşitlikçi dağõlõm amaçlõ düşük tarifeleri tartõşma konusu yapõyor. Yerel yönetimlerin sağlõk normlarõnõ uygulamasõ için zorunlu yatõrõm maliyetlerini karşõlamak gerekçesi ile, su hizmetlerinin özelleştirilmesini dayatõyor ve yarõnlarda daha da dayatacak…Ama sağlõk normlarõ konusundaki amaçlara ulaşmak için yerel yönetimlere hiçbir yardõm yapõlmõyor. Avrupa Parlamentosu 16 Mart 2006’da suyu bir insan hakkõ saymak gerektiğine dair bir kararõ oybirliği ile kabul etti. Buna rağmen AB, suyun ticarileştirilmesi ve sektörde özelleştirmelerin yaygõnlaştõrõlmasõ için militan bir politika izliyor. Amerika, Japonya ve Kanada ile işbirliği içerisinde, suyu ticarileştirmek için gayri ahlaki ve gayri ciddi yöntemlerle bir oldu-bitti yaratmaya çalõşõyor. Nitekim, Doha’da diğer konular üzerinde hararetli tartõşmalar olduğu bir zamanda, müzakerelerin son anlarõnda, nihai belgeye, AB, tüm dünyadaki su kaynaklarõnõn özelleştirilmesini gerektiren bir madde ekliyor. “..çevre hizmetlerini koruyan tarife ve tarife dõşõ engellerin azaltõlmasõnõ ve uygunsa kaldõrõlmasõnõ” isteyen bir madde kabul ediliyor. Bu maddeye göre su konusundaki koruyucu bir ulusal düzenleme tarife dõşõ engel sayõlabilecektir. Dünya Bankasõ özelleştirme politikalarõnõn mimarõdõr. Kalkõnmakta olan ülkelerde fiyasko ile sonuçlanan çok sayõda su özelleştirmesinin arkasõnda Dünya Bankasõ vardõr. Bu banka su tedariki, arõtmasõ, sulama, su yönetimi ve hidroelektrik için 2007 yõlõnda 4.6 milyar dolar kredi verdi. Kalkõnmakta olan 19 ülkeler için Dünya Bankasõ su konusunda en büyük finansman kaynağõdõr. Dünya Bankasõ ve benzer küresel düzenleyiciler sivil toplum örgütleri ile ilişkilerini gitgide yoğunlaştõrõyorlar. Kendi açõklamalarõna göre Dünya Bankasõ, sivil toplum kuruluşlarõna yõlda 1 milyar dolar civarõnda bağõş yapõyor. 2006 yõlõnda ödünç vererek desteklediği 302 projeden 217’sine (%71.8’ine) sivil toplum örgütlerinin katõlõmõnõ sağladõ. Su özelleştirmeleri konusunda Dünya Bankasõ politikalarõna yöneltilen her itiraz IMF için de geçerlidir. Bu iki küresel düzenleyici kuruluşun politikalarõndaki paralellik kurumsaldõr, açõktõr, görev tanõmlarõnõn gereğidir. Belki de bundan dolayõ, IMF-Dünya Bankasõ ikilisine “teyze kõzlarõ” denilmektedir. OECD halen uygulanagelen finansman yöntemleri ile altyapõ ihtiyaçlarõnõn karşõlanamayacağõnõ savunuyor. Mayõs 2007’de yayõmlanan Altyapõ 2030 Raporunda, eğer mevcut trend devam ederse, altyapõ hizmetlerinde tõkanmalar, çökmeler ve ekonomik faaliyetlerde darboğazlar, ülkeler arasõnda rekabet eşitsizlikleri ve artan çevre sorunlarõ meydana geleceğini ifade ediyorlar. Bu olumsuz gelişmeler, elbette, halkõn hayatõnõ ve maliyetleri etkileyecektir. Dolayõsõyla OECD, kamu-özel sektör işbirliği (PPP)’ni altyapõ açõğõna bir çözüm olarak önermektedir. OECD, “kullanan ödesin” prensibinin kamu finansmanõnda daha fazla uygulanmasõnõ, tahsisli vergiler konulmasõnõ, altyapõ yatõrõmlarõnõn sağladõğõ yerel katma değerin vergilendirilmesini istiyor. Altyapõ planlamasõnda sürekliliği sağlamak için altyapõ fonu oluşturulmasõnõ tavsiye ediyor. Uluslar arasõ ve uluslar üstü kuruluşlar, su yatõrõmlarõnõn finansmanõna ve su işletmeciliğine özel sektörün girmesini gerekli bir çözüm gibi görüyorlar. OECD’nin görüşü özetle şöyle: “İyi yönetişime ulaşmak için mevcut su kuruluşlarõnõ yakõndan incelemek gerekir. Bilhassa özel sektörün oynayabileceği rolü iyi incelemek gerekir…Kamunun düzenleyici ve tedarikçi rollerinin birbirinden ayrõlmasõ, kamu çõkarõ ile özel çõkar arasõndaki ilişkilerin daha kolay açõklanmasõna katkõda bulunabilecek.” Özelleştirme tartõşmalarõnda “su hakkõ” anahtar kavramlardan birisidir. Su hakkõnõn temel insan haklarõ arasõnda kabul edilmesi, hayatõn temeli olan suyun herkese sağlanmasõ konusundaki ana hedefin gerçekleşmesi yönünde önemli bir aşamadõr. Su olmadan diğer temel haklar gerçekleştirilemez. Şimdi karar vericilerden ve insan haklarõ savunucularõndan pek çoğu su 20 hakkõnõn temel insan haklarõ arasõnda sayõlmasõnõ istiyorlar. Bu takdirde suya ulaşamayanlar lehine gerekli önlemleri alma garantisi doğacak. Sivil toplum örgütleri de bu sayede hükümetler üzerinde kuvvetli bir baskõ kurabilecekler. Diğer yandan, bazõ özelleştirme karşõtlarõ, su hakkõnõn temel insan haklarõ arasõnda sayõlmasõnõn, özelleştirme gerekçelerinden çok, sektörde kamunun rolünün artmasõna ilişkin gerekçeleri güçlendireceğini düşünüyorlar. Su hakkõnõn insan hakkõ olarak kabul edilmesi talebi yaygõnlaşõyor. Bunu kabul eden ülkelerin sayõsõ artõyor... Hizmet kesildiğinde su ve temizlik hakkõnõn korunmasõ kriterleri, bu hizmetleri sağlayan özel sektöre ilişkin düzenlemeler, su konusundaki ulusal yükümlülüklere ilişkin stratejiler hazõrlanmasõ ve yerel yönetimlere özgü sorumluluklar alanlarõnda detaylõ çalõşmalar yapõlmasõ gerekiyor. Birleşmiş Milletlerin ve diğer uluslar arasõ kuruluşlarõn çalõşmalarõ, suya ulaşõm konusunun küresel düzeyde ve kalõcõ biçimde düzenlenmesinin ne kadar güç olduğunu gösterdi. Uluslararasõ platformlarda su hakkõna ilişkin olarak alõnan kararlar içerik ve tarih olarak çelişkiler gösteriyor. Ekim 2005’te Liège’de kurulan Kamu Hizmetlerinin Desteklenmesi İçin Yerel Yönetimler Uluslararasõ Kongresi su hakkõnõ da içeren önemli kararlar aldõ. 22-23 Ekim 2005 tarihli Liège Kararõ’nda Dünya Ticaret Örgütü’nün tüm hizmetleri zamanla rekabetçi piyasalara bõrakma tavsiyesi, kararlarõnõ geri döndürülemez biçimde yerel, ulusal ve uluslar arasõ düzenlemelere yansõtma niyeti, Avrupa Birliği’nin bilhassa yerel hizmetlerin ve kamu hizmetlerinin özelleştirilmesini genelleştirmeye yönelik direktifleri ve kamu hizmetlerini çökerten hükümet politikalarõ kõnandõ. Temel kamu ihtiyaçlarõnõn spekülatif piyasalarõn hõrsõna bõrakõlmasõ, ülke ve dünya ölçeğinde sosyal eşitsizlikleri ve dengesizlikleri arttõrarak liberal normlara tabi kõlõnmasõ, yerel yönetimlerin demokratik uygulamalardan ve özgür yönetimden uzaklaşarak Dünya Ticaret Örgütü’nün boyunduruğuna tabi kõlõnmasõ reddedildi. 10 Avrupa başkenti belediye başkanõ, nitelikli ve herkesin ulaşabileceği kamu hizmeti konusunda Kasõm 2007’de bir deklarasyon yayõnlayarak, kamu hizmetlerinin liberalleştirilmesine bir alternatif bulunabileceğini açõklayõp, kamu hizmetlerinin ekonomik-sosyal bütünleşme sağladõğõnõ hatõrlattõlar. Deklarasyona Brüksel, Paris, Londra, Lüksemburg, Lizbon, Sofya, Amsterdam, Viyana, Lefkoşa ve Tallinn (Estonya’nõn başkenti) belediye başkanlarõ imza 21 koydular. Belediye başkanlarõ özelleştirmelerin kamu hizmetlerini zayõflattõğõnõ ve ülkelerin bazõ yerleri ile bir kõsõm vatandaşlarõ marjinalleştirme riski taşõdõğõnõ gördükleri için böyle bir bildiriye imza koydular. 20 Mart 2008’de Birleşmiş Milletler İnsan Haklarõ Konseyi, içilebilir su ve temizlik suyunu ilgilendiren insan haklarõna ilişkin zorunluluklarõ incelemek üzere, 3 yõl görev yapacak bir bağõmsõz uzman görevlendirmeye karar verdi. Su konusundaki yerel, ulusal, bölgesel ve küresel düzenleme ve politikalara ilişkin tartõşmalarõn merkezinde suyun fiyatlandõrõlmasõ meselesi vardõr. Eğer suyu piyasalaştõracak bir fiyat belirlenmezse, mesela özelleştirme politikasõ gündeme getirilemez. Yine, kamu-özel sektör işbirliği alanõnda çeşitli modeller uygulamak için su fiyatõnõn özel sektöre kazandõracak bir karlõlõk içermesi şarttõr. Yoksullarõn korunmasõ, suyun çeşitli kullanõmlara tahsis edilen miktarlarõnõn etkilenmesi, suyun tasarruflu kullanõmõ gibi konular da su fiyatlarõ ile sõkõ sõkõya ilgilidir. Bu sebeple, su fiyatõ, su tartõşmalarõnõn pivot noktasõdõr. Gelecekte su fiyatlarõ ne yönde değişecek ve nasõl belirlenecek? Tartõşma bu sorular üzerinde odaklanõyor. Eğer ülkeler, ödenebilir bir fiyattan su tedarikini sürekli sağlayamõyorlarsa, halk alternatif tedarik yöntemlerine başvurur. Bu da kamu hizmet açõğõ yaratõr ve sosyal eşitsizlikleri arttõrõr. Neo-liberal öneriler biraz daha uç noktaya taşõndõğõnda tam bir çõkmazla karşõlaşmak kaçõnõlmaz olacak gibi görünüyor. Mesela, su fiyatõnõn tüm maliyetleri kapsamasõna ilişki önerilerini genişletip, çevresel dõşsallõklarõ da hesaba katmak, ekonomik rasyonalite gereği sayõlabilir. Zaten, bazõ ülkelerde sanayi suyunun fiyatõ biraz yüksek tutuluyor. Ancak, dõşsallõklarõ maliyetlere yansõtmak zordur. Çünkü dõşsallõklarõ hesaplamak her durumda mümkün değildir. Dolayõsõyla, su maliyetinin bir kõsmõ mecburen vergilerle finanse edilecek; işletme hesaplarõna sõğan kõsmõ ise piyasalaştõrõlacaktõr. Yani yük, vergiler üzerinden topluma yüklenecek; kar ise piyasa üzerinden özel şirketlere aktarõlacak. İşte neo-liberalizm böyle bir şey. Artan oranlõ tarife ortalama geliri yüksek ve büyük şehirlerde nispeten daha kolay uygulanabilir. Buralarda çok yoksullarõn su faturalarõnõ zenginlere finanse ettirmekte büyük zorluklarla karşõlaşõlmaz. Ancak, bunu yoksulu çok ve küçük şehirlerde yapmak zordur. Üstelik, sosyal koruma amaçlõ uygulamalar tam da böyle yerlerde gereklidir. Fiyat ortalama maliyete eşit olursa yatõrõm maliyetlerini de içerir. Bu düzeydeki su fiyatlarõ bölgeler, yerel 22 birimler ve sosyal tabakalar arasõndaki eşitsizlikleri büyütür. Gelir dağõlõmõnõ bozar. İşletme maliyetlerine eşit fiyat ise su hakkõnõn yoksullar açõsõndan daha uygulanabilir olmasõnõ sağlar. Bu durumda bile yoksullarõ esirgeyen bir fiyat farklõlaştõrmasõ gereklidir. Su fiyatlarõ, kaynakla dağõtõm yapõlan belde arasõndaki uzaklõğa, suyun beldeye ulaştõrõlma biçimine, suyun kalitesine ve arõtma maliyetine, tedarik hizmeti sunan yönetimin mali yapõsõna, beldenin nüfus yoğunluğuna, beldenin yeni yatõrõm ihtiyaçlarõna ve yatõrõmlarõn finansmanõna, su kayõp-kaçak oranõna, işletme etkinliğine vb faktörlere bağlõ olarak değişmektedir. Suyun yatõrõm ve işletme maliyetleri nüfusu yoğun, coğrafi bakõmdan avantajlõ, hõzlõ göç almayan kentlerde düşük, hõzlõ göç alan ve coğrafi bakõmdan dezavantajlõ kentlerle kõrsal yerlerde yüksektir. Halbuki, sosyal korumaya en fazla muhtaç kesimler de buralarda barõnmaya/tutunmaya çalõşõrlar. Şu halde maliyetlere göre fiyatlandõrmaya bir sosyal adalet sõnõrõ koymak gerekmektedir. Yatõrõm maliyetleri su fiyatlarõna yansõtõlmamalõ, yatõrõmlar vergilerle finanse edilmelidir. Su ve özelleştirme kavramlarõ birlikte kullanõldõğõnda kadõnlarõ konu dõşõnda tutmak mümkün değildir. Yaratõcõ, kadõnla su arasõnda hayranlõk verici benzerlikler yaratmõştõr. Hayatõn kaynağõ olmalarõ, yumuşaklõklarõ, sükunete çağõrmalarõ, zarafeti temsil etmeleri, temizliğin temel unsuru olmalarõ ve kirlendiklerinde bütün bu niteliklerinin tersyüz olmasõ ile kadõn ve su, Yaratan’õn hayata bağõşladõğõ 2 muhteşem armağandõr. Su özelleştirmeleri önce ve özellikle kadõnlarõ vuruyor, genç kõzlarõ vuruyor. Bu sebeple, su özelleştirmelerinin etkilerini ortaya koymak önemli bir sosyal sorumluluk konusudur; fakat kadõnlar üzerindeki olumsuz etkilerinin daha ağõr olduğu da õsrarla gündemde tutulmalõdõr. Suya ulaşõm güçlükleri kadõnlarõn salt aile içi geleneksel görevlerini zorlaştõrmakla kalmõyor; bunlarõn yanõ sõra, eğitim, gelir getirici faaliyetler, toplumsal roller üstlenme, dinlenme ve boş zaman etkinlikleri gibi imkanlarõnõ da yok ediyor. Fizyolojik gelişimlerini olumsuz etkiliyor. Kirli su içmekten kaynaklanan hastalõklar, kadõnlara hasta bakõmõ ve evi geçindirme gibi zor ilave görevler yüklüyor. Kadõnlarõn aile içinde sağlõk ve temizliğe ilişkin 23 görevleri özellikle çocuklar açõsõndan son derece belirleyicidir. Su kullanma kültürünün gelişmesi açõsõndan da böyledir. Kadõnlarõn su kullanma kültürünü değiştirecek etkinliği göstermeleri için eğitimlerinde pozitif ayrõmcõlõk uygulanmalõdõr. Su, kadõnlarõn aile içindeki konumlarõnõ ve rollerini derin biçimde etkilemektedir. Bu sebeple, politika tercihi ve planlamadan strateji belirlemeye, uygulamadan denetime, fiyatlandõrmadan bütçelemeye, işletme faaliyet sonuçlarõnõn değerlendirilmesinden kamuya enformasyon sağlamaya, yeniden yapõlandõrmadan sivil toplum duyarlõğõnõ uyarmaya, esirgenmesi gereken gruplara desteğin arttõrõlmasõndan yolsuzluklarõn önlenmesine kadar tüm karar süreçlerine katõlmak onlarõn hakkõdõr. Dahasõ, kadõnlarõn etkin katõlõmõ süreçlerin başarõ düzeyini yükseltir. Kadõnlarõn eğitime, gelir getirici faaliyetlere ve boş zaman etkinliklerine katõlõmlarõnõ kolaylaştõrõr. Bunlardan belki çok daha önemlisi, suyun yatõrõmõ, yönetimi, korunmasõ ve alternatif kullanõm alanlarõ arasõnda dağõlõmõ gibi çok boyutlu bir konuda karar aktörü olmak, kadõnlarõn kendilerine duyduklarõ saygõyõ ve güveni arttõrõr. Su ve kadõn temizlik sembolüdür. Ancak kirli ticaret olmasa… Su krizi büyük ölçüde sektördeki yolsuzluklara bağlõdõr. Bu da, yolsuzluğu önlemek için global kamu düzenlemeleri yapõlmasõnõ öncelikli bir sorun haline getiriyor. Su yolsuzluğu tüm sürekli kalkõnma tartõşmalarõnda öncelikli konulardan birisi olmalõdõr. Yolsuzluk, uluslar arasõ toplumun yükümlendiği gelişmeye ilişkin Binyõl Kalkõnma Amaçlarõnõn gerçekleştirilmesini ve ilave politik inisiyatifleri engelleyen bozucu faktörlerden birisidir. Yolsuzluğu önlemek için halka danõşõlmalõ, bu danõşma gerçekten karar girdisi olarak kullanõlmalõ, adli süreçler kolaylaştõrõlmalõ ve açõk faaliyet esaslarõ uygulanmalõdõr. Sivil toplum örgütleri sektöre ilişkin denetimde, performansõn gözetilmesinde, enformasyonun değerlendirilmesinde ve yönetime katõlõmdan beklenen yararõn sağlanmasõnda etkin olabilir. Çok sözü edilen açõklõk prensibinin uygulamaya geçirilmesi pek kolay olmuyor. Su şirketleri ve uluslar arasõ kredi kuruluşlarõ yolsuzluğu önlemek için merkezi önemdedir. Su dağõtõm hizmetlerine özel sektörün katõldõğõ en önemli piyasalara sahip 10 ülke arasõndan 9’unun Yolsuzluk Algõlama Göstergesindeki puanlarõ 3.8’den düşük. Bu, sözkonusu ülkelerde yolsuzluğun yüksek olduğu manasõna gelir. 24 Su işletmeciliğinin özel sektöre verildiği durumlarda, öngörülemeyen değişkenler hesaba katõlarak esnek düzenlenen ihale kontratlarõndaki hükümleri, özel firmalar kendi lehlerine kullanmak için yolsuzluk yapmakta veya daha işin başõnda, bilgi ve deneyim birikimlerini kullanarak, çõkarlarõnõ yükseltecek hileli düzenlemeleri kontratlara yerleştirmektedirler. Bu nitelikte pek çok önemli yolsuzluk örnekleri Batõ Avrupa ve Amerika’da meydana geldi. Çeşitli şehirlerin yanõ sõra, Grenoble, Milan, Nouvelle-Orléans ve Atlanta’da özel su şirketlerinin, avantajlõ kontratlar yapmak ve ihale almak için, kamu yetkililerine pahalõ gezi imkanlarõ, apartmanlar ve önemli tutarlarda paralar sunduklarõ görüldü. 2001’de İtalya’nõn Manila kentinde bir özel su dağõtõm şirketinin yöneticisi, 145 milyon dolarlõk bir atõk su ihalesini almak için, yerel politik yetkiliye 2.9 milyon dolar rüşvet vermeye kalkõştõğõ için ceza aldõ. Şehir Konseyi Başkanõ da cezalandõrõldõ. 2006’da Amerika’nõn San Diago kentinde sanayicilerin ödeyeceği atõk su bedelinin ailelerin faturalarõna yüklendiği bir denetim sonucu ortaya çõktõ. Şikago’da su hizmetleri yöneticisi taşeronlar nezdindeki hesaplarõ kendisine aktarmaktan suçlu bulundu. Hesaplanmasõ zor ama, iyimser bir tahminle, su sektörüne ayrõlan kaynaklarõn %10’unun yolsuzluğa gittiği tahmin edilmektedir. Pek de iyimser olmayan tahminlerle bu oran %30 olarak alõnabilir. Su tedarik hizmetlerinde özel sektörün mü yoksa kamu kesiminin mi daha başarõlõ olduğu ve hangi durumda yolsuzluklarõn daha az gerçekleştiği çok tartõşõlan bir konudur. Burada belirleyici dinamik şudur: Kamu hesaplarõnda hile yapmak zordur, riski yüksektir. Ahlaki düzeyi düşük kamu görevlileri dahi buna kolay kolay cesaret edemezler. Buna mukabil, özel sektör hesaplarõnda hile yapõp yolsuzluğa kaynak yaratmak nispeten daha kolaydõr. Dolayõsõyla, özel sektörün oyun kuruculuğu olmadan yolsuzluk yapmak son derece zordur. Suyun fizyolojik özellikleri ise bu sektörde tekelci yapõlaşmayõ zorunlu kõlmaktadõr. Şu halde, su işletmeciliğini özelleştirmek, kolayca yolsuzluk oyunu kurabilen aktörlere çõkarlarõnõ kolayca yükseltebilecekleri bir oyun alanõ açmak demektir. Nitekim, bilinen örnekler, çokuluslu su şirketlerinin, ayõrd etmeksizin, kendi ülkelerinde, diğer gelişmiş ülkelerde ve düşük gelirliorta gelirli ülkelerde yasalara, özelleştirme kontratlarõna, yerel değerlere ve işletmecilik gereklerine uymayan uygulamalara õsrarla giriştiklerini 25 göstermektedir. Hatta bunlar, ekonomik açõdan son derece rasyonel olan, uzun vadede kar maksimizasyonuna ulaşma hedefine de uymayarak, tekelci rantlarõnõ kõsa vadede en yüksek düzeyde gerçekleştirip yerel piyasadan çõkma stratejisi izliyorlar. “Canavarõn boğazõna ciğer asmak”, Türkçe’nin anlatõm kudretini gösteren bir deyimdir. Bu deyimin su sektöründe gerçekleşmesi, başka ekonomik faaliyet alanlarõna göre biraz daha kolay görünüyor. Böyle olunca, su sektöründe yolsuzlukla mücadele de daha önemli ve daha zor bir iştir. Öyle ki, yolsuzlukla mücadele ettiği sanõlan sivil kuruluşlar dahi, bazen, yoğun çõkar gruplarõnõn tuzağõna düşebilir ve mücadele ettikleri varsayõlan yolsuzluğun aracõ haline gelebilir. Bu tür ters gelişmeler de yolsuzluğa karşõ mücadelede hesaba katõlmasõ gereken bir risktir. Su sektörünün ilgili tarafõ olan çevreler diğer sektörlerle kõyaslanamayacak kadar geniştir. İlgili taraflarõn yolsuzluğa karşõ ortak bir anlayõş geliştirmeleri bile zorluklar gösterir. Siyasal rejim, yasal çerçeve, yerelleşme düzeyi, bölgesel eşitsizlikler, güç ilişkileri, kültürel normlar ve açõklõk düzeyi yolsuzluk biçim ve risklerini etkiler…Açõklõk düzeyini kuvvetlendirmek için, hizmet sözleşmeleri ve denetim raporlarõ gibi tüm dokümanlar herkesin anlayabileceği yalõnkat bir dille yazõlõp ilgilenen herkese duyurulmalõdõr. Yolsuzluğun çevre üzerindeki olumsuz etkisi, çok sayõda ülkede su kaynaklarõnõn kirlenmesi, tuzlanmasõ, kurumasõ ve ormanlarõn yok olmasõ, toprağõn erozyona uğramasõ vb. şekillerde kendisini gösteriyor. Bundan dolayõ, su sektöründe kaynaklarõn yolsuzluğa gitmesini önlemek hayati önemi haizdir. Yetki ve sorumluluklarõn merkezi ve yerel düzeyde çeşitli kamu kuruluşlarõ arasõnda dağõlmasõ doğru enformasyon sağlanmasõnõ ve sektörde açõklõğõn gerçekleştirilmesini zorlaştõrõyor. Bu da sektörü yolsuzluğa daha müsait kõlan faktörler arasõndadõr. Kamu su işletmeleri etkinsiz ise kayõrmacõlõk, aşõrma, yolsuzluk ve kaynaklarõn kötü kullanõmõ sõklõkla sözkonusu olabilmektedir. Yolsuzluk siyasal-sosyal istikrarsõzlõk kaynağõ da olabilir. 2007’de Mõsõr’da halk yol kapattõ, gösterilerde bulundu. Çünkü, su sõkõntõsõnõn yolsuzluktan kaynaklandõğõna inanõlõyordu. Hizmette sürekliliğin sağlanamadõğõ, sivil toplumun zayõf olduğu ve tüketici haklarõnõn pek gelişmediği ülkelerde yolsuzluk daha kolay meydana gelebilmektedir. Yolsuzluk yapanlar da elde edecekleri avantajlarla yüzyüze gelecekleri riskleri dengelemeye çalõşõrlar. 26 Hak arama motivasyonu yüksek ve sivil tepkileri güçlü toplumlar yolsuzluğun yoksullaştõrõcõ ve yoksun kõlõcõ etkilerine daha az maruz kalõrlar. Kapitalist zihniyete dayanan çõkarcõ tutumu alternatifsiz rasyonel tutum olarak kabul edenler, suyu dahi parasallaştõrmaya çalõşõyorlar. Bunlarõn çok iyi kurgulanmõş rasyonel gerekçeleri var. Görüşlerini savunmakla görevli uzmanlarõ, bilimsel ve/veya akademik kariyer sahibi sözcüleri, finansal kapitalizmi yoksul ülkelerin su vahalarõna kadar yaymakla görevli uluslar üstü destekçileri var. Bu neo-liberal saldõrõya karşõ koymak lazõm. İçilebilir suya her durumda ulaşmak herkesin hakkõdõr. Bu, bugünkü nesil için böyle olduğu gibi gelecek nesiller için de böyledir. Suyu tasarruflu kullanmak, iyi değerlendirmek ve korumak her düzeydeki kamu otoritelerinin ve bütün insan bireylerinin ortak görevidir. Bu görevleri yerine getirmek için demokratik katõlõm güçlendirilmelidir. Uluslar üstü kuruluşlarõn, çokuluslu şirketlerin ve bunlarõn arkasõnda duran devletlerin gücüne karşõ güçlü demokratik refleksler geliştirilmesi şarttõr. Sivil toplum duyarlõğõ bu anlamda çok belirleyici olabilir. Su hakkõnõn korunmasõ için mücadele eden uluslar arasõ koordinasyonlara katõlmak gerekir. Çokuluslu su tekellerinin faaliyetlerini de dikkatle izlemek gerekir. Aynõ şekilde, çokuluslu su kartelini destekleyen IMF, Dünya Bankasõ, G7 gibi uluslar üstü kuruluşlar, güdümlü vakõflar, araştõrma kuruluşlarõ ve sivil toplum faaliyetleri sõkõ sõkõya izlenmelidir. Su yönetiminde yerel yetkiler güçlendirilmelidir. Kentlerin su yatõrõm ve işletmesinde yerel yönetimler tam yetkili olmalõdõr. İşletme etkinliği için modern işletme yönetimi teknikleri iyi kullanõlmalõdõr. Su yönetimine sivil toplum örgütlerini ortak kõlmak pekala mümkündür. Özelleştirme gerçekleşmişse sosyal diyalogun 3 ayağõnõ bir araya getirip kamu sektörünü, özel sektörü ve sivil toplumu, işletmelerde yoksullar yararõna bir yönetişim modeli yaratmak için işbirliğine yönlendirmek mümkündür. Su hizmetini kamunun sunmasõ esas olmalõdõr. Su sektörünün özellikleri tekelleşmeyi kaçõnõlmaz kõlmaktadõr. Özel tekellerin, talebi sert mallarõ/ hizmetleri az miktarda yüksek fiyattan satarak karlarõnõ maksimize ettikleri biliniyor. Özel su şirketleri için tatmin edici olan, su fiyatlarõna duyarsõz ve fert başõna tüketim miktarõ yüksek zengin kesimlere su hizmeti sunmaktõr. Bu 27 sebeple, su hizmetini özel sektörün piyasa kurallarõna göre sunmasõ, sosyal refah, adalet ve sosyal fayda açõsõndan doğru görünmüyor. Özel su şirketlerinin yoksullar aleyhine en kötü uygulamalarõndan birisi de su tedarik ettikleri kentlerin yoksul semtlerine yatõrõm yapmaktan kaçõnmalarõ, su yatõrõm ve tedarikinde zengin semtleri öncelemeleridir. Bu da sosyal eşitsizliği derinleştirmektedir. Sosyal adaleti ekonomik rasyonaliteye feda etmeyi önermek hiç rasyonel değildir. Neo-liberal piyasalaştõrmanõn su sektöründe daha fazla zararlar yaratmasõnõ önlemek için yeni bir şeyler yapmak lazõm. Belki de döngü yine Fransa’da başlayacak. Nitekim, 2008’in son aylarõndaki gelişmeler son derece ilginçtir. 1984’te özelleştirilen Paris su işletmeciliğinin yeniden belediye tarafõndan üstlenilmesi Belediye Meclisi’nde 24 Kasõm 2008’de kabul edildi. Bunun bir başlangõç olacağõ ve ‘70’li-‘80’li yõllarda özelleştirilip kontrat sürelerinin sonuna gelinen su işletmelerinde yeniden kamu işletmeciliğine geçişin hõzlanabileceği belirtiliyor. Şimdilik su işletmeciliğini yeniden kamuya aktaran belediyeler çok az. Bunlarõn içinde tek büyük şehir Grenoble. 28 Sayõlarla su • 1 asõrdan bu yana su tüketimi nüfus artõş hõzõndan 2 kat daha fazla arttõ, bu trend devam edecek. • 1970-90 arasõnda kişi başõna kullanõlabilir su miktarõ dünyada 1/3 oranõnda azaldõ. 2000-2020 arasõnda aynõ oranda bir azalma olacağõ tahmin ediliyor. 1950-2000 arasõ yõllarda tatlõ su endeksi 100’den 75’in altõna düşmüştür. • 2025 yõlõnda dünya nüfusu 8 milyar olacak. Bu nüfus bugünkü tatlõ su kaynaklarõnõ kullanacak Kişi başõna yõllõk tatlõ su miktarõ 4800 metreküpe düşecek. Bu miktar 2000 yõlõnda 7300, 1950’de 16800 metreküp idi. • Dünya nüfusunun %30’u kişi başõna yõllõk 2000 metreküpten daha az suya sahip, yani su yoksulu. • Dünya nüfusunun 9.3 milyara ulaşacağõnõn tahmin edildiği 2050 yõlõnda, kötümser senaryoya göre 60 ülkede 7 milyar insan, iyimser senaryoya göre 48 ülkede 2 milyar insan su darlõğõ ile karşõ karşõya kalacaklar. • Kalkõnmakta olan ülkelerde nüfusun %50’si kirlenmiş tatlõ su kullanõyor. 700 milyon Çinli böyle. • Son 50 yõlda su tüketimi 2 kat arttõ. • Gelişmiş bir ülkede doğan bir çocuk kalkõnmakta olan bir ülkede doğan bir çocuktan 30-50 kat daha fazla su tüketiyor. • Her gün, çoğu 5 yaşõndan küçük çocuklar olmak üzere, günde 6 bin kişi kirli su içmekten ileri gelen ishalden ölüyor. Her yõl 15 milyon kişi kirli suya bağlõ hastalõklardan ölüyor. • Kalkõnmakta olan ülkelerde 5 yaşõndan küçük çocuk ölümlerinin %21’i kirli su içmekten ileri geliyor. Her yõl 400 milyon insan sõtmaya yakalanõyor, sõtmadan ölüm oranõ gitgide artõyor. 29 • Dünyada 5 yaşõndan küçük çocuk ölümlerinin 3. sebebi ishal (oran %18), 4. sebebi ise sõtma (oran %8)’dõr. Sahraaltõ Afrikasõ’nda doğan bir bebeğin ishalden ölme ihtimali Avrupa ve Amerika’da doğan bebeklerden 520 kat daha fazla. • Dünya nüfusunun %40’õ kullanma suyuna sahip değil. Bunun yarõsõ Çin ve Hindistan’da yaşõyor. • 2005’ten 2015’e kadar ilave çabalar gösterilmezse, o tarihte 2 milyardan fazla insan kullanma suyundan yoksun yaşõyor olacak. • Zengin ülkelerde içilebilir suyun 1/3’ü tuvaletlerde kullanõlõyor. • Muhtemel bir sõkõntõsõna karşõ Amerika kişi başõna 6 bin metreküp su stoklama kapasitesine sahip, Etiyopya ise 43 metreküp. • Günlük su tüketimi Amerika’da 600, İtalya’da 358, Fransa’da 310 litre. Buna mukabil Japonlar günde 350, Almanlar 130, İsveçliler 119 litre su tüketiyor. Siyah Afrika’da 10-20 litre su tüketiliyor. • Bir İsrailli, suya ulaşma ve kaynaklarõ kullanma eşitsizliği sebebiyle, aynõ topraklarda yaşayan ve aynõ kaynaklarõ kullanan bir Filistinliden 6 kat daha fazla su kullanma imkanõna sahip. • Dünyadaki yõllõk askeri harcamalar 1-1.350 trilyon dolar civarõnda. Yani tüm dünyadaki su ve atõk su problemi 1 yõllõk askeri harcama tutarõnõn ¼’ü kadar bir harcama ile çözülebilecek durumda. • Yeraltõ su yataklarõ son 50 yõlda Amerika ve Çin’de, sõrasõyla, 1.5-3.5 metre derine indi. • Kirlilik ve benzeri su sorunlarõnõn gelecek 30-40 yõl içerisinde öldürücü etkisinin 10 katõna çõkacağõ tahmin ediliyor. • Kalkõnmakta olan ülkelerde atõk suyun %90’õ, sõnai atõklarõn %70’i hiçbir işlemden geçirilmeden akar sulara boşaltõlõyor. • 2006 yõlõ rakamlarõ ile, dünyada 1.1-1.4 milyar arasõnda insan içilebilir sudan yoksun. 2.6 milyar insan sağlõklõ tuvalete sahip değil. • Bugün için yeryüzünde su darlõğõ çeken nüfus 700 milyon. 2035 yõlõnda bu rakam 3 milyara ulaşacak ve dünya nüfusunun 1/3’ünden fazla olacak. 30 • Hali hazõrda dünyada içme ve kullanma suyu yatõrõmõ yõlda 15 milyar dolar. Binyõl amaçlarõna ulaşmak için bu miktarõn iki katõna çõkmasõ gerekiyor. Bu miktar kullanõlmõş suyun arõtõlmasõnõ kapsamõyor. • 1990-2000 yõllarõ arasõnda kalkõnmakta olan ülkelerde içilebilir suya ulaşan nüfus oranõ %73’den %80’e çõktõ. • 2025 yõlõna kadar kalkõnmakta olan ülkelerde su tüketimi %30, kalkõnmõş ülkelerde %10 artacak; su sõkõntõsõ çeken bölgelerdeki nüfus, 1995’e göre, ikiye katlanacak ve bugünden 2030’a kadar dünya nüfusunun 2/3’ü az veya çok su sõkõntõsõna maruz kalacak. • İnsani Gelişme Dünya Raporu 2006’ya göre, zengin ülkelerde hanehalklarõ gelirlerinin %3’ten daha azõnõ suya harcarken yoksul ülkelerde bu oran ortalama %10. • Dünyadaki tatlõ su toplam su miktarõnõn yalnõzca %2.53’ünü oluşturuyor. Bunlarõn da büyük bir kõsmõ buzullarda ve yer altõnda tutuluyor. İnsanoğlunun kullanabildiği su miktarõ toplam su miktarõnõn %0.3’ü civarõnda. Ev ve diğer ihtiyaçlarõnda kullandõğõ su miktarõ ise %0.02-3 arasõnda. • 1 litre kullanõlmõş su 8 litre suyu kirletiyor. • Dünyadaki kullanõlabilir suyun %70’i tarõma, %22’si sanayie gidiyor. %8’i evde tüketiliyor. • 2000’li yõllar boyunca 30 yõl içerisinde tarõm sektöründe kullanõlan su miktarõ %14 artacak. • Özellikle kalkõnmakta olan ülkelerde, etkili sulama sistemlerinin olmamasõ sebebiyle, tarõmda kullanõlan suyun %60’õ buharlaşarak, akarsulara karõşarak veya yer altõ sularõna karõşarak israf edilmiş oluyor. • Her bir insanõn günlük gõda ihtiyacõnõ karşõlayacak tarõm ürünleri üretimi için 3000 litre (3 metreküp) su gerekiyor. • 2000’li yõllarõn ilk çeyreğinde sanayi sektörünün kullandõğõ su miktarõ %22’den %24’e çõkacak. Evlerde kullanõlan su miktarõ %40 artacak. • İnsan vücudunun %70’i su. Bazõ gõdalarõmõzda da su oranõ çok yüksek. Domateste %95, elmada %85, õspanakta %91, sütte %80-90 31 • 2001 yõlõ itibariyle dünyada elektriğin %19’u sudan üretiliyordu. • 1971-2001 arasõ dönemde kömür, doğalgaz, nükleer enerji ve su ile üretilen elektrik miktarõ artmõştõr. Son 3 kaynak kullanõlarak üretilen elektrik hemen hemen aynõ oranda artmõş, termik santraller daha yüksek oranda artmõştõr. • Avustralya ve Okyanusya dünya nüfusunun %1’ine, su kaynaklarõnõn %5’ine sahip. Diğer kõtalarda rakamlar sõralõ olarak şöyle: Kuzey ve Orta Amerika %8, %15, Güney Amerika %6, %26, Avrupa %13, %8, Afrika %13, %11, Asya %60, %36. • Temiz su tedariki sağlanamayan nüfusun toplam nüfusa oranõ Asya’da %65, Afrika’da %27, Latin Amerika ve Karayipler’de %6, Avrupa’da %2’dir. • 2025’te su darlõğõ kalkõnmakta olan ülkelerde %50, gelişmiş ülkelerde %18 artacak. • 1 araba üretmek için 400.000 litre iyi nitelikli su kullanmak gerekiyor. • 400.000 litre su ile 266 kilo tahõl üretilebiliyor. • 2000 yõlõ itibariyle dünyada gecekonduda yaşayan 900 milyon insan günde 5-10 litre arasõnda su kullanõyor, buna mukabil aynõ kentlerdeki geçimi rahat insanlarõn kullandõğõ miktar 50-150 litre arasõnda. • Dağõtõm altyapõlarõna verilen suyun %45-60 arasõnda bir kõsmõ sistem içerisinde kayboluyor. Drenaj kanallarõnda sõzõntõ, sulamada buharlaşma ve şehir şebekesinde sõzõntõlar bu sonuca sebep oluyor. • Gelişmiş ülkelerde dağõtõm altyapõsõndaki sõzõntõlardan dolayõ su kaybõ %30 Bazõ büyük şehirlerde sistemdeki su kaybõ %40-70 arasõnda değişiyor. • Bütün dünyadaki hastanelerin yataklarõnõn yarõsõ her zaman suya bağlõ hastalõklara tutulanlar tarafõndan işgal ediliyor. • Kalkõnmakta olan ülkelerde 3 milyar insanõn konutunda veya yakõnõnda su musluğu yok. 32 • 2000 yõlõ itibariyle dünyada gecekondu-kulübe türü evlerde 1 milyar kişi yaşõyor. Bu rakamõn 2020-2030 yõllarõnda 2 milyar olabileceği hesaplanõyor. Böyle yerlere sağlõklõ su vermek başedilmesi gereken son derece güç bir hedef olarak görülüyor. • 2007 yõlõ itibariyle dünya nüfusunun yarõsõ büyük-küçük şehirlerde yaşõyor. 2030’da bu oran 2/3 olacak. Dolayõsõyla, şehirlerde su talebi olağanüstü artacak. • Dünyada her 5 kişiden 2’si, özellikle denizlerin yükselmesiyle meydana gelebilecek sel felaketlerine maruz kalõnabilecek yerlerde yaşõyor. İklim değişiklikleri bu durumu daha da kötüleştiriyor. • Dünyanõn birçok yerinde şebekeye kaçak bağlanma ve şebekeden/kanaldan kayõplar sebebiyle %30-40 oranõnda su kaynağõ muhasebeleştirilemiyor. • Yeryüzünün %40’õ kurak veya yarõ kurak alanlardan oluşuyor. Bu alanlar bütün tatlõ su kaynaklarõnõn sadece %2’sine sahip. • 2000’lerin başõ itibariyle, Afrika’da içilebilir su bulmak için yõlda 40 milyardan fazla çalõşma saati kaybedilmektedir. 33 34 Küresel düzenleyiciler 35 36 Dünya Su Konseyi 1996’da kurulmuş çok taraflõ bir platformdur. Dünya çapõnda tanõnan sektör kuruluşlarõ ve uluslar arasõ organizasyonlar inisiyatifinde kurulmuştur. Suya ilişkin problemleri çözerek uluslar arasõ toplumda gitgide artan su konusundaki kaygõlarõ gidermek amacõndadõr. Tanõtõmlarõna bakõlõrsa, Dünya Su Konseyi, su problemine ilişkin etkin stratejiler uygulamaya, duyarlõğõ arttõrmaya, politikacõlarõn dikkatini çekmeye, toprak üzerindeki tüm canlõlar için sürekli kalkõnma anlayõşõ çerçevesinde, her düzeyden karar mercilerini her durumda suyu koruma, kaynaklarõnõ geliştirme, planlama, yönetme ve kullanma hususunda cesaretlendirmeye çalõşõyor. Tartõşmalarõ kolaylaştõran ve deneyim değişimine imkan veren bu platform çerçevesinde, Konsey, su kaynaklarõnõn ve hizmetlerinin yönetimi konusunda, ilgili tüm taraflarla ortak bir strateji vizyonuna ulaşmayõ amaçlamaktadõr. Konsey, su konusunda bir fikir laboratuarõdõr, çeşitli problemler karşõsõnda çözümler bulacak yeteneğe sahiptir. Dünya Su Konseyi bu angajmanõn sonucudur. Konsey, üyelerinin aidatlarõ ile finanse edilmektedir. Marsilya şehri desteklemektedir. İyi tanõmlanmõş proje ve programlarõ, uluslar arasõ kuruluşlarõn, hükümetlerin ve sivil toplum örgütlerinin sağladõğõ sübvansiyonlarla ve bağõşlarla finanse edilmektedir. Dünya Su Konseyi su sektöründe küresel düzenlemeler gerçekleştirmeyi amaçlõyor. Hali hazõr durumda, dünya tatlõ su kaynaklarõnõ yönetme gücü çeşitli ülkeler, yüzbinlerce yerel yönetim, sayõsõz sivil toplum, özel kuruluş ve çok sayõda uluslar arasõ kuruluş arasõnda paylaşõlõyor. Su kaynaklarõnõn yönetimine ilişkin olarak, uluslar arasõ sahada pek çok araştõrma ve tartõşma yer alõyor. 1977’de Birleşmiş Milletler’in Mar del Plata (Arjantin) suyu üzerine konferansõ, su yönetimi konusunda, hükümetler arasõ ilk konferanstõr. 37 ‘77’deki konferans Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nu, 1980’de, içme ve kullanma suyu tedariki üzerine Uluslar arasõ 10 Yõl Deklarasyonu yayõnlamaya sevk etti. Dünya Su Konseyi oluşturma fikri, ilk kez, 1992’de Rio de Janeiro’daki Yeryüzü Zirvesi ve Dublin’deki (İrlanda) Çevre ve Kalkõnma için Birleşmiş Milletler Konferansõ vesilesiyle ortaya atõldõ. Kasõm 1994’te Mõsõr’õn başkenti Kahire’de yapõlan 8. Dünya Su Kongresi vesilesiyle, Su Kaynaklarõ Uluslar arasõ Birliği (IWRA), Dünya Su Konseyi kurulmasõ konusunda olağanüstü bir oturum düzenledi. Bu oturumdan Dünya Su Konseyi kurulmasõ ve kuruluş öncesi aşamalarõ uygulayacak bir komite oluşturulmasõ kararõ çõktõ. Amaç, su yönetimi alanõnda dünya çapõndaki dağõnõk, etkisiz ve bölünük çabalarõ birleştirmek için ortak bir uluslar arasõ organizasyon kurmak gerektiğine dair konsensüs yaratmaktõ. Konsey’in kurulmasõndan sonra ilk iki konferans Mart 1995’te Montreal’de (Kanada) ve Eylül 1995’te Bar’da (İtalya) düzenlendi. Bu konferanslarda Konsey’in görev ve amaçlarõ tanõmlandõ. Haziran 1996’da Konsey’in hukuki varlõğõ onaylandõ ve merkezi Marsilya oldu. Temmuz 1996’da ilk geçici yönetim kurulu Grenade’de ( İspanya) toplandõ. Dünya Su Konseyi’ne Türkiye’nin en önemli ve merkezi su kuruluşu olan Devlet Su İşleri (DSİ) 2000 yõlõndan itibaren üyedir. Günümüzde Dünya Su Konseyi’nin 65 ülkeden 340 üyesi bulunmaktadõr. Konseyde Türkiye 41 üye ile Japonya ve Fransa’dan sonra en çok üyesi olan 3. ülke konumundadõr. Dünya Su Konseyi üyelerinin % 13’ü Türkiye’deki kurumlardan oluşmaktadõr. Neo-liberal ve küresel bir organizasyon Dünya Su Konseyi, kendini tanõttõğõ dosyada, misyonunu “dünyada suyun iyi yönetilmesini desteklemek” olarak tanõmlõyor. Su konusunu dünya gündeminin başõna taşõmayõ tek amacõ olarak belirtiyor. Su kaynaklarõnõn ve hizmetlerinin yönetiminde uygulanacak prensipler geliştirmek istiyor. Birleşmiş Milletler’in Bin Yõl Amaçlarõ’nõ su bakõmõndan gerçekleştirmeye çalõştõğõnõ ifade ediyor. Bünyesinde 300’ den fazla organizasyon bulunan uluslararasõ bir kuruluş. Merkezi Marsilya (Fransa)’da.1996’da UNESCO, 38 Birleşmiş Milletler Kalkõnma Programõ PNUD, Dünya Bankasõ, Dünya Su Kaynaklarõ Uluslararasõ Birliği IWRA, Su Yolu Açma ve Sulama Uluslarararasõ Komisyonu CIID ve Uluslararasõ Su Birliği IWA’nõn da aralarõnda bulunduğu çok sayõda uluslararasõ kuruluş tarafõnda meydana getirilmiştir. 2005’te Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konsey’inde gözlemci olarak temsil edilmesi imkanõ tanõndõ. Konsey’in faaliyetleri Marsilya Belediyesi’nin ve çeşitli hükümetlerin sübvansiyonlarõ, üye kuruluşlarõn aidatlarõ ve uluslararasõ kuruluşlarõn bağõşlarõ ile finanse ediliyor. Hali hazõrda sivil toplum örgütleri, uluslararasõ kuruluşlar, üniversiteler ve araştõrma merkezleri, özel şirketler gibi geniş bir yelpazeden üyelere sahip. Konsey’in kurucu başkanõ Mõsõr Sulama ve Su Kaynaklarõ Bakanõ Mahmut Ebu Zeyd idi. 1998’den itibaren Dünya Bankasõ eski Başkan Yardõmcõsõ William Cosgrove başkan oldu. Mart 2005’ten bu yana Marsilya Su İdaresi Genel Müdürü Loic Fauchon Konsey Başkanlõğõ yapõyor. Loic Fauchon Suez ve Véolia’nõn eşit ortak olduklarõ Marsilya Su İdaresi’nin başkanõdõr. Bu göreve belediye başkanõ tarafõndan atanmaktadõr. Konsey’in yönetim kurulunda Suez’in eski başkan yardõmcõsõ ve Dünya Bankasõ Su Kaynaklarõ Direktörü gibi kişiler bulunuyor. Kendi Internet sitesinde Konsey şöyle tanõtõlõyor: Konsey’e 62 ülkeden 300’den fazla organizasyon üye. Bu organizasyonlar 5 kategoride değerlendiriliyor. Hükümetler arasõ kuruluşlar, hükümetler ve kamu organlarõ, sivil toplum kuruluşlarõ, kamu ve özel sektör işletmeleri, araştõrma merkezleri ve mesleki kuruluşlar. Konsey, suyun muhafazasõ, sürekli kalkõnma perspektifiyle su kaynaklarõnõn akõllõ kullanõmõ ve iyi yönetimi platformu oluşturup, tartõşma ortamõ ve deneyim değişimi sağlamak misyonuna sahip. Ayrõca Konsey, Dünya Su Forumu gibi büyük müzakere ortamlarõnõ besleyen düşünce ve projeleri hareketlendiriyor. Uluslar arasõ işbirliği kurulmasõnõ sağlamaya çalõşõyor. Sürecin bütünleştirici aktörü oluyor. İlgili kuruluş ve karar vericilere, dünyanõn değişik bölgelerindeki su kaynaklarõnõn güvenliğini iyileştirmek için, ilişki kurma, tartõşma, öneri geliştirme ortamõ ve faydasõ yaratõyor. Her 3 yõlda bir, ev sahibi ülke otoriteleri ile sõkõ işbirliği içerisinde düzenlenen Forum, su alanõnda dünyanõn en büyük randevusunu sağlõyor. UNESCO’nun sitesinde Dünya Su Konseyi şöyle tanõtõlõyor: 39 Dünya su kaynaklarõnõn kalõcõ ve etkili yönetilmesini cesaretlendirmek… Konsey bu konuda politik angajmanlar alõnmasõnda temel bir rol oynar. Konsey’e 313 uluslar arasõ organizasyon üye. 1998’de açõkladõğõ vizyona göre, Konsey, su kaynaklarõnõn kalõcõ yönetimini kurmak için senaryolar tanõmlamaya yardõm ediyor. Su politikasõnõn değişimini etkilemek ve anahtar problemlere yaratõcõ çözümler önermek misyonu sayõlõyor. (http://erc.unesco.org/ong/fr/ Directory/ONG_Desc_portal.asp?mode=gn&code=1505) Dünya Su Konseyi’nin mimarlarõ, aslõnda, “Küresel Stratejistler” (http://www.yerelnet.org.tr/yerel_hizmetler/su_atiksu/) olarak adlandõrõlabilir. Bu, doğru bir tanõmlama sağlar. Dünya Su Konseyi’ne ilişkin yerelnet yorumu şöyledir: 1996 yõlõnda hükümetler, sektördeki çokuluslu şirketler, Birleşmiş Milletler, Dünya Bankasõ ve benzeri uluslararasõ örgütler bir araya gelerek, “Dünya Su Konseyi”ni kurmuşlardõr. Konsey’in kuruluş amacõ, Dünya su politikasõ için bir “beyin takõmõ” oluşturmaktõr. Sektöre ilişkin politikalarõn bugün evrildiği nokta, Avrupa Yeniden Yapõlandõrma ve Geliştirme Bankasõ uzmanõ Johan Bastin’in sözleri ile özetlenebilir: “Özel yatõrõmcõlar için su, fethedilecek son altyapõ sõnõrõdõr ve ne trajiktir ki, su, aynõ zamanda doğanõn ve ortak mallarõn da son sõnõrõdõr”. Dünya Su Konseyi’ne paralel başka küresel kuruluşlar da yaratõlmõştõr. Mesela Küresel Su Ortaklõğõ (Global Water Partnership-GWP) böyledir. Küresel Su Ortaklõğõ, Ağustos 1996’da aralarõnda Birleşmiş Milletler’in, hükümetlerin, çok ortaklõ bankalarõn, meslek kuruluşlarõnõn, özel sektörün, sivil toplum kuruluşlarõnõn yer aldõğõ bir örgüt olarak kurulmuştur. Küresel Su Ortaklõğõ’nõn amacõ, ulusal ve uluslararasõ düzeyde içmesuyu ve arõtma sektörüne ilişkin çalõşmalarõ küresel bir anlayõşla yürütmek olarak belirlenmiştir. Küresel Su Ortaklõğõ, suya ilişkin çeşitli alt sektörlerin ihtiyaçlarõnõ göz önünde tutarak (sağlõk, tarõm, çevre ve sanayi gibi) bunlarõn arasõndaki öncelikleri belirleyen ve onlara ilişkin yaklaşõmlar öneren kavramsal bir çerçevenin kurulmasõndan yola çõkar. GWP merkezi İsveç’in Stockholm kentindedir. GWP, Dünya Su Konseyi’nin belirlediği politikalarõ yürütmek ve bunlarõn ülkeler düzeyinde benimsenmesini sağlamak amacõyla çalõşmaktadõr. 40 Dünya Su Konseyi her 3 yõlda bir, bir ülkede, ev sahibi ülkenin sekreterya desteği ve hazõrlõğõ ile Dünya Su Forumu düzenlemektedir. Mart 1997’de Marrakech’te (Fas) düzenlenen ilk Dünya Su Forumu’nun başarõsõ ve yayõnlanan deklarasyondaki saptamalar Konsey’e su kaynaklarõnõn yönetimi konusunda büyük bir güç sağladõ. Dünya Su Konseyi 21. yy. çevre, hayat ve su dünya vizyonunun devamlõlõğõnõ sağlamak için bir yetki elde etti. Eylül 1997’de Dünya Su Konseyi üyeleri ilk genel kurulu Su Kaynaklarõ Uluslar arasõ Birliği tarafõndan organize edilen 9. Dünya Su Kongresi vesilesiyle Montreal’de toplandõ. Konsey’in statüsü onaylandõ ve ilk yönetim kurulu üyeleri seçildi. Mart 1998’de Dünya Su Konseyi, Fransõz Hükümeti ile sõkõ işbirliği içerisinde, Paris’te yapõlan Sürekli Kalkõnma ve Su Uluslar arasõ Konferansõ’nõn organizasyonuna katõldõ. Mart 2000’de Hollanda’da düzenlenen Dünya İkinci Su Formu büyük başarõ gösterdi. Dünyanõn her yerinden gelen 5700 katõlõmcõya vizyon sonuçlarõ sunuldu. Bakanlar konferansõna 120 bakan katõldõ ve 21. yy. su güvenliği üzerine Lahey Deklarasyonu yayõnlandõ. Mart 2003’te 3. Dünya Su Forumu Kyoto, Shiga ve Osaka (Japonya)’da düzenlendi. Lahey’deki 2. Forum’da alõnan angajmanlarõn uzantõsõ olarak, Dünya Su Konseyi “Dünyada Su İçin Yapõlanlar” başlõklõ bir rapor yayõmladõ. Bu raporda, yerel düzeyde yapõlan 3000’den fazla aksiyonun envanteri çõkarõlõyordu. 24 bin civarõnda katõlõmcõyõ bir araya getirerek, bu Forum, tarihin su konusundaki en büyük konferansõ oldu. Aynõ zamanda, bakanlar konferansõna 130 bakan katõldõ. Katõlõmcõlar eyleme dönük yüzlerce karar aldõlar. Her oturum organizatöründen o oturumda hangi somut ilerlemeler sağlandõğõnõ spesifik olarak belirtmesi istendi. Mart 2006’da Dördüncü Dünya Su Forumu Meksiko’da gerçekleşti. 206 oturum boyunca tüm dünyadan 20 bine yakõn kişi katõldõ. Forum’un anafikri “dünya çapõnda su sorunu için yerel eylem” idi. 2005’ten bu yana Dünya Su Konseyi Başkanõ Marsilya Su Şirketi Başkanõ Loic Fauchon’dur. 41 Tepkiler karşõsõnda Dünya Su Konseyi Mart 2004’te Dünya Su Konseyi Başkanõ bu örgütün yaklaşõmõnõn temelden değiştiğini açõkladõ ve şu amaçlarõ savunacağõnõ açõkladõ: Bu örgüt Birleşmiş Milletler’in su konusunda şu prensipleri kabul etmesi için ağõrlõk koymaya hazõr: Su hakkõna herkes sahiptir. Hükümetler bu hakkõ temin etmek sorumluluğu altõndadõr. Su yönetimi esas olarak kamu sorumluluğunda olmalõdõr. Yönetim ve finansman modeli öyle olmalõdõr ki, su hakkõ, yöneticilere ve kullanõcõlara suyu muhafaza etme yükümlülüğü getirmelidir. Kamu su yönetimi, suyun çevresine ilişkin mülkiyet hakkõnõ yerel otoriteye tanõmalõdõr. Bu, öncelikli olarak, ortak kaynağõn korunmasõ sorumluluğunun da yerel yönetimlerde olmasõnõ gerektirir. Kamu organlarõ su yönetimleri bünyesinde gelir transferini yapõlandõrmakta tereddüt etmemeli ve su hakkõnõ somutlaştõrmak için, zenginlere yoksullardan daha yüksek fiyat ödetmelidir. Su yönetimi, su kaynaklarõnõn kullanõlabilir hale getirilmesi ile sõnõrlõ tutulmamalõ, suya bağlõ ekosistemin sürdürülmesi gereği de hesaba katõlmalõdõr. İsrafa izin verilmemeli, temel su kullanõmõna ilavelere, ihtiyat prensibinin sõkõ sõkõya uygulanmasõyla ve ancak nihai çözüm adõna izin verilmelidir. Kõsacasõ, William Cosgrove başkan olduktan sonra, Dünya Su Konseyi, suyun özelleştirilip ticarileştirilmesi amaçlarõ yerine, suyun bir kamu malõ, hatta insanlõğõn ortak malõ olduğu, herkesin su hakkõ bulunduğu, su kaynaklarõnõn ve ekosistemin korunup yönetiminin yerel yönetimlere bõrakõlmasõ gerektiği görüşlerini savunmaya başladõ. Birleşmiş Milletler örgütü nezdindeki etkisini bu doğrultuda kullanmak istediğini açõkladõ. Fakat, su yönetiminin yerel yönetimlere bõrakõlmasõ, merkezi bir kuruluşun sahip olabileceği işbilgisinden yoksun olacak olan bu yönetimlerin çok uluslu su şirketleri karşõsõnda zayõf kalmasõna yol açacaktõr. Buna dikkat etmek lazõm. Politika belirleme, planlama, programlama, yönetim uzmanlõğõ, teknoloji 42 geliştirme ve hukuk alanlarõnda yerel yönetimleri destekleyecek bir merkezi yönetim kuruluşuna kuvvetle ihtiyaç vardõr. Dünya Su Konseyi, su hizmetini kamu otoriteleri de üretse, bunu özel sektöre de bõraksalar, yerel yönetimler önünde su yönetimi konusunda herkesin sorumluluğunu belirleyen bir çerçeve düzenleme olmasõ gerektiğini savunuyor. Buna göre, dünya su kaynaklarõnõn korunmasõnõ, herkesin su hakkõnõ ve diğer canlõlarõn yaşama hakkõnõ güvenceye alan bir su sözleşmesi yapõlmalõ. Dünya Su Konseyi tepkiler üzerine küreselleşme karşõtlarõnõn pozisyonuna yakõnlaşmõş görünüyor. (http://www.monde-diplomatique.fr/mav/81/REKACEWICZ/15760) Dünya Su Konseyi suyu ticarileştirmek isterken, neo-liberal küresel düzenlemeleri tersyüz edecek sivil tepkilere sebep olmamaya özen gösterdiğini belli ediyor. Bu nokta dikkate değer. Ayrõca, su hakkõnõ tartõşõrken, son yõllarda su kaynaklarõnda meydana gelen değişmelerin maliyet arttõrõcõ etkilerini hesaba katmak lazõm. Dünya nüfusunun, ekonomik faaliyetlerin ve kentli nüfusun artõşõ su kaynaklarõnõn hõzla kirlenmesine ve kaliteli su maliyetlerinin yükselmesine yol açmõştõr. Bu, çokuluslu şirketlerin su işletmeciliğini ele geçirebildikleri kentlerde su tarifelerinin yükselmesinden ayrõ bir gelişmedir. Burada herkes için su hakkõ prensibini uygulanabilir kõlmayõ zorlaştõran bir gelişmeden söz edilmektedir. Bir yandan sular kirleniyor, temiz su maliyeti yükseliyor, bir yandan su hizmeti verilmesi gereken kentli nüfus hõzla artõyor ve bir yandan da su kullanma kültürü değişiyor, insanlar gitgide daha fazla su kullanõyorlar ve bazen marjinal faydasõndan söz edilemeyecek kadar fazla su kullanõyorlar. Çekirdek aile yapõsõ su kullanõmõnõ arttõrõyor. Tarõm sektöründeki aşõrõ su kullanõmõ apayrõ bir mesele; modern kentlerde klozetlerde kullanõlan su, yoksul ülkelerde halkõn tüm diğer ihtiyaçlarõ için kullandõğõ sudan daha fazla olabiliyor. Şu halde, su tarifelerini geçmiş 10-20 yõllarõn tarifeleri ile karşõlaştõrmak pek gerçekçi olmaz. Dünya Su Konseyini BM, UNESCO ve Dünya Bankasõ destekliyor. Konsey’e göre su sektöründe üretim, dağõtõm, arõtma ve sulama için, 2000’den itibaren, dünyada gelecek 25 yõl boyunca yõlda 180 milyar dolar yatõrõm yapmak gerekiyor. Halbuki gerçekte sadece 75 milyar dolar yõllõk yatõrõm yapõlõyor. 43 Organizasyonun gerçek kimliği yahut paradigmasõ Dünya Su Konseyi’ne göre su da diğer mallar gibidir. Kullananlar tüm maliyetini ödemelidir. Hali hazõrda özel sektör dünya su kaynaklarõnõn yalnõzca %5’ini yönetmektedir. Suyun işletilmesi özel sektöre bõrakõlmalõ ve fiyatõ serbest rekabet ve uluslar arasõ serbest ticaret çerçevesinde toplam maliyete göre hesaplanmalõ, bu fiyat tüketicilere aynen yansõtõlmalõdõr. Konsey, kalkõnmakta olan ülkelerin karşõlaştõklarõ güçlükler karşõsõnda, su yatõrõmlarõna özel sektörün güçlü biçimde girmesini önermektedir. Bu görüş devleti basit bir düzenleyici düzeyine indirgiyor. Böylesi bir özelleştirmenin yoksullarõn aleyhine olacağõ açõktõr. Su yönetiminde etkinliği garanti etmeyeceği gibi, bu yöntem, yolsuzluklarõ arttõrabilecektir. Üstelik su hakkõ herkes için bir temel insan hakkõdõr. Problem, suyu kimin yönettiğinden çok, fiyatlarõn nasõl belirlendiğinde yoğunlaşõyor. Su fiyatlarõnõn tedarik, dağõtõm ve arõtma maliyetlerini karşõlamasõ olağandõr. Ancak fiyatõn serbest rekabet çerçevesinde belirlenmesi mümkün değildir. Fiyatlarõn rasyonalitesi konusunda yol gösterecek bir su piyasasõ zaten olamaz. Toplam maliyete göre hesaplanacak su fiyatõnõ yoksullar ödeyemez. Su fiyatlarõ yereldir, yerel şartlarõn yüklediği maliyetler su fiyatlarõ içerisinde önemli bir paya sahiptir. Öyle görünüyor ki, 21. yy’õn en önemli problemlerinden birisi, yoksullarõn bu hayati kaynağa ulaşmasõnõ garanti ederek, su yönetiminde rantabiliteyi sağlamak olacaktõr. Dünya Su Konseyi su yönetimi konusunda karar vericileri yönlendirmek ve etkilemek için çalõşõyor. Su ile ilgili her kuruluşun bu faaliyetlere katõlmasõna açõktõr. Çok sayõda sivil toplum örgütü, Dünya Su Konseyi’ni, suyu ticarileştirmeye ve özelleştirmeleri hõzlandõrmaya çalõşan bir organizasyon olarak görüyor. Fakat, hali hazõrdaki Konsey Başkanõ Loic Fauchon, “herkesin içilebilir bol su aramayõ temel problem olarak yaşamadõğõ bir hayat umuduna katkõda bulunmak hepimizin görevidir” diyor. En son olarak, Dördüncü Dünya Su Forumu 16-22 Mart 2006 tarihlerinde Meksika’da yapõldõ. 11 bin katõlõmcõ Forum’da yer aldõ. 44 Dünya Su Konseyi Başkanõ M. Loïc FAUCHON yaptõğõ açõlõş konuşmasõnda, susuzluk ve kirli su içmekten kaynaklanan insan ölümlerinin yeryüzündeki tüm savaşlarda kaybedilen insan sayõsõnõn 10 katõndan fazla olduğunu söyledi. “Kültürümüzde suya esas yerini tekrar verelim. Su insanlõk müktesebatõnõn ortak temellerinden birisidir, ona karşõ özenli ve saygõlõ olmak gerekir” diyen Başkan devam ediyor: “Bunun için suya erişimi, teorik makro ekonomik gerekçeler, soyut matematik modeller, insani olmayan yeniden yapõlanma planlarõ adõna düzenleyen kurallarõ bõrakalõm. Şüphesiz su derin bir akõl ve hikmet gerektiriyor; fakat o, hepsinden önce, gönül ve dayanõşma gerektiriyor…Su hakkõnõ anayasalara yazalõm, milli sõnõrlardan girişlere ve belediye sõnõrlarõna yazalõm. Yurttaşlõk haklarõnõn öğretildiği okullarda okul defterlerine yazalõm. Zengin ülkeler en yoksul ülkelerin temel ihtiyaçlarõnõ gidermelerine yardõm etsinler. Yeryüzü cehennemliklerine daha fazla para verelim. Bugün kamu yardõmlarõnõn %5’i suya ayrõlõyor. Yatõrõmlarõn %5’i suya yapõlõyor. Bu bir ‘sadakadõr.’ Bu büyük bir hatadõr. En yoksul 5 ülkenin ve en yoksul 20 megapolün su altyapõsõnõ yapalõm. Ödünç-borç- borç silme spiralini, dengeli ve sosyal açõdan dayanõşmacõ akõl adõna bõrakalõm…Suyun iyi yönetimi, her şartta, yatõrõmlarõ belirleme ve tarifeleri saptama iktidarõnõ koruyan kamu otoritesi gerektirir. Sadece yerel yönetimler, kamudan ve özelden, ama yetenekli yöneticilerle donanabilir… Su, elektrik, sağlõk ve eğitim hizmetlerine sahip değillerse, insanlarõn sandallarla sõnõrlarõ aşmak için çalõşmaya devam edeceklerini bilelim. Bu insanlar, zenginlerin hõzla ve onursuzca diktikleri sõnõrlarõ aşmak için çalõşacaklar… Biz her kõtadan her şarttaki çocuğun, gelecekte, su hakkõ açõsõndan daima eşit doğmasõnõ istiyoruz…Su ellerin uzatõlmasõna, kalplerin yakõnlaşmasõna, düşüncelerin uyumlaşmasõna değer.” Meksika’da yapõlan Dördüncü Dünya Su Forumu öncesinde 8 Mart 2006’da Konsey’in Paris’te açõkladõğõ bir rapora göre, içilebilir su ve sõhhi tuvalet yatõrõmlarõ için en az 10 milyar dolarlõk, halen verilen hizmetin sürdürülebilmesi için ise 15-20 milyar dolarlõk her yõl yatõrõm yapmak gerekiyor. Atõk sularõn toplanmasõ ve arõtõlmasõ için 80 milyar dolarlõk yatõrõm gerekiyor. Hali hazõrda yõlda 14-16 milyar dolarlõk yatõrõm yapõlõyor, fakat bu yatõrõmlar atõk su arõtmasõnõ kapsamõyor. (http://www.water-international-france.fr/pfe/IMG/ pdf/2006-03-09_1782_AGENCE_FRANCE_PRESSE_ECONOMIQU.pdf) 45 Temel gerekçe : Yatõrõm açõğõ ve kamunun kötü yönetimi Su sektöründe özelleştirmeyi savunan çevrelerin gerekçeleri, görünüşte pek de yadsõnõr türden değildir. Şöyle deniyor: İçilebilir su ve sõhhi tuvalet alanõnda büyük bir yatõrõm açõğõ bulunuyor. Halbuki, bunlarla yoksulluk, sağlõk, eğitim ve kadõn kimliğinin geliştirilmesi arasõnda sõkõ bir ilişki vardõr. Madem kamu finansmanõ yatõrõm açõğõnõ gidermek için yeterli değildir; o halde, özel sektörü bu alana çekmek lazõm. Zaten kamu işletmeleri de verimsiz çalõşõyor. Üstelik, suyu kullanan bedelini ödediğinde alternatif kullanõm alanlarõ arasõnda optimizasyon sağlanõr ve israf önlenir. Bu çalõşma boyunca bu gerekçe çeşitli açõlardan tartõşõlacak ve arka planõ analiz edilecektir. Şimdilik kõsa bir not yeterlidir: Kalkõnmakta olan ülkelerdeki su özelleştirme sonuçlarõ bu gerekçelerle çelişiyor. Dünya Su Konseyi’nin, her 3 yõlda bir, ev sahibi ülke ile işbirliği içerisinde düzenlediği Dünya Su Forumlarõnõn amaçlarõ şöyle açõklanõyor: Su konusunu dünya politik ve ekonomik otoritelerinin öncelikli problemi haline getirmek. Su konusunda geniş bir tartõşma ortamõ yaratmak. Su konusunda politik angajmanlar sağlamak ve bunlarõ kamuoyu dikkatine sunmak. Dünya İkinci Su Forumu’nda su özelleştirmesi gündeme geldi. Finansal güçlük çeken kalkõnmakta olan ülkelere, Dünya Su Konseyi, su işletmeciliğini özel şirketlere devretmeyi ve suya tüketicilerin ödeyeceği bir fiyat vermeyi tavsiye ediyor. (http://www.cite-sciences.fr/francais/ala_cite/expositions/eau_ pour_tous/privatisation_eau.php?html=ok) 2000 yõlõnda Lahey’de yapõlan Forum’a 6 bin temsilci, 118 bakan katõldõ. Bu Forum’da suyun temel bir insan hakkõ olduğu reddedildi. Suyun hayati bir ihtiyaç olduğu ilan edildi. 2003’teki Kyoto Forumu’na 24 bin temsilci katõldõ. Dünya Su Konferansõ’na 130 bakan katõldõ. Mart 2006’da Meksika’da 4. Forum yapõldõ. Dördüncü Dünya Su Forumu’nun alõnmasõnõ gözeteceği önlemler şöyleydi: 46 Su hakkõnõ garanti etmek. Su sorumluluğunu yerelleştirmek. Su konusundaki yerel bilgiyi geliştirmek. Finansmanõ arttõrmak ve iyileştirmek. Su kaynaklarõnõn izlenmesini ve bu alandaki gelişmelerin ölçülüp değerlendirilmesini garantiye almak. Bu amaçlara bakõldõğõnda 3. ve 4. maddeler suyun özelleştirilmesi gerekçeleri ile tam bir uygunluk gösteriyor. Dolayõsõyla, Dünya Su Konseyi’nin amaçlarõnda büyük bir değişim olduğuna dair açõklamalara rağmen, sivil toplum kuruluşlarõnõn bu örgüte duyduklarõ tepkinin, aslõnda, haklõ olduğu anlaşõlõyor. Meksika’da yapõlan Forum şu amaçlarõ gözetti : Su hakkõ, finansmanõ ve imtiyazlõ yönetim modelleri konusundaki farklõ görüşleri uzlaştõrmak. Su konusuna yerelden merkeze doğru yaklaşõmõ desteklemek. Suya tahsis edilen finansmanõ ikiye katlamak ve finansal imkanlarõn yerel yönetimlere ulaşmasõnõ sağlamak. (Bu finansman finans piyasalarõndan, devletlerin finansal kuruluşlarõndan ve yardõmlardan gelecek.) 2006 yõlõ rakamlarõ ile, dünyada 1.1 milyar insan içilebilir sudan yoksun. 2.6 milyar insan sõhhi tuvalete sahip değil. Her yõl 15 milyon kişi kirli suya bağlõ hastalõklardan ölüyor. Günlük su tüketimi kişi başõna Kuzey Amerika’da ve Japonya’da 350 lt., Avrupa’da 200 lt., Siyah Afrika’da 10-20 lt. Dünya Su Konseyi’nin bazõ doğru önerileri not edilebilir : Musluklarõn füzelerden daha fazla olmasõ için finansman sorunu açõkça tanõmlanmalõdõr. Herkes su hakkõna sahiptir. Fakat bunun sağlanma biçimi, ulusal özelliklere bağlõ olarak açõklanmalõdõr. Devletin düzenleyici rolü ile yerel yönetimlerin sorumluluğu arasõnda denge kurarak su kuruluşlarõ yerelleştirilmelidir. 47 Su konusundaki bilgi transferi ve araştõrmalar toplumlarõn özellikleri ve ihtiyaçlarõ ile uyumlaştõrõlmalõdõr. Meksika Dünya Su Forumu’nun başetmesi gereken sorunlar Başkan Loic Fauchon tarafõndan böyle ortaya konmuştu. (http://www.public-info.org/ Pages/PagesDossiers/Forum%202006/Dossier%20Presse%20CME.pdf) Meksika’da yapõlan 2006 yõlõndaki 4. Dünya Su Forumu’nda “Çocuklar İçin Dünya Su Forumu” diye bir tartõşma ortamõ açõldõ ve buraya yüzlerce genç katõldõ. UNICEF Dünya Su Forumu’nun bu bölümüne 20 genç kõz ve delikanlõ ile iştirak etti. (http://www.unicef.fr/accueil/sur-le-terrain/themes/sante-etalimentation/eau,-hygiene,-assainissement/var/lang/FR/rub/428/articles/ 2273.html) 5. Dünya Su Forum’u 16-22 Mart 2009 tarihlerinde İstanbul’da yapõlacak. Bu Forum’un sloganõ “Farklõlõklarõn Suda Birleşmesi”dir. Farklõlõklar suda nasõl birleşecek? Dünya Su Konseyi Başkanõ Dr. Loic Fouchan, DSİ’nin 06-11 Eylül 2005 tarihleri arasõnda İstanbul’da uluslar arasõ düzeyde düzenlediği Dünyada Kalkõnma için Su Sempozyumu’nda yaptõğõ konuşmada, su hakkõ ve suyun ticarileştirilmesi konusuna yaklaşõmlarõnõn belli etti: “Su sorununun çözümü, en öncelikli konu olarak, hem devletlerin hem de bireylerin gündeminde ilk sõrada olmalõ. Altyapõ finansmanõ, inşaat, rehabilite gibi hususlara kamu bütçelerinde öncelik verilmeli. Su için toplanan para su için harcanmalõ. ‘Su, suyu öder.’ Ayrõca yerel düzeyde etkinlik sağlanmalõ.” dedi…Aynõ sempozyumdaki konuşmasõnda Enerji Bakanõ Hilmi Güler, dünyadaki sağlõklõ içme suyu açõğõna ilişkin rakamlar verdikten sonra, bu problemin çözümünde yatõrõmlarõn finansmanõnõn belirleyici değişken olduğunu söyledi. “Su parayõ, para da suyu getirir” diyen Bakan, uluslar arasõ finans kuruluşlarõnõn yeni finansman yöntemleri geliştirmesini istedi. Dünya Bankasõ ve IMF’nin hala klasik finansman yöntemlerini sürdürdüğünü ifade etti. (http://www.dsi.gov.tr/basin/susempozyumu.htm) Belli oluyor ki, suya ilişkin hizmetlerin toplam maliyete göre fiyatlandõrõlõp ticarileştirilmesi ve su üzerindeki ulusal kontrollerin zayõflatõlõp uluslar arasõ bir inisiyatif yaratõlmasõ, küresel güçlerin yeni hegemonya ve sömürü hedefleri arasõnda önemli bir yer tutmaktadõr. 48 Genel-İş(DİSK) Genel Koordinatörü Serhat Salihoğlu’nun Dünya Su Konseyi ve Su Forumlarõ konusunda yayõmlanmõş bir yazõsõ var: “Dünya Su Konseyi Su Forumlarõ ve İstanbul 2009”, (Jeoloji Mühendisleri Odasõ HABER BÜLTENİ, Sayõ: 2006/3, Yõl: TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2006, s. 3336.) Bu yazõda S.Salihoğlu suyun özelleştirilmesine ideolojik bir perspektifle karşõ çõkmaktadõr. Fakat isabetli belirlemeleri de vardõr. Nitekim, Dünya Su Konseyi’nin su politikalarõnõ bir yönetişim sürecinde belirlemeye çalõştõğõnõ, halbuki yönetişim sürecinin kendisinin tarafsõz olmadõğõnõ belirtmektedir. Dünya Su Konseyi’nin dünyadaki su kaynaklarõnõ yöneten küresel bir güç olmaya odaklandõğõnõ ifade etmektedir. Çevre Mühendisleri Odasõ’nõn suya ve suyun ticarileştirilmesine ilişkin yazõsõnda yer alan görüşleri şöyle özetlemek mümkün (Çevre ve Mühendis 2007/Sayõ:28 “Su ve Havza Yönetimi” Sayõsõ): Küresel iklim değişikliğinin ve kuraklõğõn yarattõğõ sorunlarla birlikte, ülkeler arasõndaki su ihtilaflarõ, suyun meta haline gelmesi, uluslararasõ tekellerin su yönetiminde etkin rol almaya başlamalarõ, bu kõtlõk olgusunu ekolojik bir sorun olmanõn ötesine taşõyor; ekonomik, sosyal, siyasal-askeri bir boyut ekliyor. Araştõrmalar, kamu ve özel sektör hizmet sunucularõ arasõnda kayda değer bir fark saptayamamõştõr. Hatta özel sektör işletmelerinin, sõzõntõ ve kaçak su kullanõmõ sorunu ile baş etmek konusunda kamu işletmelerinden daha kötü bir performans sergiledikleri ortaya çõkmõştõr. Su yatõrõm ve yönetiminde yeni bir yapõlanma gelişmektedir. Birçok belediye Dünya Bankasõ’nõn, özel bankalarõn, çeşitli ülkelerin yatõrõm bankalarõnõn fonlarõnõ kullanarak atõk su arõtma, içme suyu arõtma, su dağõtõm sistemlerinin yenilenmesi, baraj inşaatõ gibi projeleri çokuluslu tekeller aracõlõğõ ile sürdürmektedir. Bu belediyeler Dünya Bankasõ’nõn bir takõm koşullarõ ile karşõlaşmaktadõrlar. Su hizmetlerinde kamu-özel sektör ortaklõğõ (PPP) çerçevesinde taşeronlaştõrma politikasõ uygulanmaya başlanmõştõr. Dünya Su Forumu’na katõlõm maliyetinin çok yüksek olmasõ ve Forum’un, daha çok, en güçlülerin işbilgilerinin (savoir-faire) boy ölçüştüğü bir alan olmasõ eleştiriliyor. (http://www.humanite.fr/2006-03-16_International_-Leau-pour-tous-une-idee-qui-boit-la-tasse) 49 5.Dünya Su Forumu 5.Dünya Su Forumu’na ilişkin hazõrlõklar sürerken, Türk yetkililerin Forum’dan beklentileri rahatsõz edici görünmüyor. Nitekim, Başbakan’õn ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanõ’nõn Foruma ilişkin olarak yayõmlanan Eylül 2007 tarihli 1.duyurudaki demeçleri bunu göstermektedir. (http: //www.worldwaterforum5.org/fileadmin/WWF5/Library/Publications/ WaterForum5-Turkce.pdf) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 5. Dünya Su Forumu konusunda şöyle diyor: “Su alanõndaki tüm konular üzerinde mümkün olan en büyük etkiyi yapacak yeni düşünceleri geliştirmek üzere tüm hükümetler, parlamenterler, uluslararasõ kuruluşlar, yerel idareciler, enstitüler, özel sektör mensuplarõ, belli başlõ oluşumlar, hükümet dõşõ kuruluşlar ve akademisyenler İstanbul’da bir araya gelecektir. Bunu çok önemli bir buluşma olarak görüyoruz. Diyorum ki, gelin çocuklarõmõz için, suyu minnetle kucaklayõp gelecek nesillere miras bõrakabilecekleri sürdürülebilir bir 21. yüzyõl yaratõlmasõnõ sağlayalõm.” İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanõ Kadir Topbaş’õn demeci ise şöyle: “21. yüzyõlõn en büyük problemi olan küresel õsõnma, su kaynaklarõnõn da yetersiz kalmasõna ve zamanla yok olmasõna neden olmaktadõr. Bu nedenle gereken önlemlerin alõnmasõ ülkelerin, sadece yerel değil küresel su politikalarõ geliştirmesini de zorunlu kõlmõştõr.” Dünya Su Konseyi, öyle görünüyor ki, amaçlarõnõ örtük ifade edip dünya su çevrelerinin onayõnõ almõş görünmekte uzmanlaşmõş bir örgüttür. 1.duyurunun girişindeki açõklama ise Dünya Su Forumlarõnda izlenen ve 5. Forum’da da gözetilecek olan amaçlarõ çok örtük biçimde ifade etmektedir: “Su için Farklõlõklarõn Birleştirilmesi” temasõ su kullanõcõlarõ, karar mercileri, medya ile su uygulayõcõlarõ ve uzmanlarõ arasõnda yerel, bölgesel ve küresel düzeyde bilgi alõşverişi sağlamayõ ve karşõlõklõ anlayõş yaratmayõ ifade eder. Ayrõca, su kaynaklarõ ve suyun çeşitli kullanõm alanlarõ (su ve sağlõk, su ve şehir sağlõğõ, su ve finansman, su ve enerji, su ve iklim, su ve gõda, tatlõ su ve deniz suyu vb) arasõndaki ilişkileri ve etkileşimleri güçlendirmeyi de içerir, aynõ zamanda su 50 teknolojisi, finansmanõ, kapasite ve yönetim arasõndaki boşluklarõ ortak bilgi ve deneyimle doldurmayõ da kapsar. Forum, su sektörünün içinden ve dõşõndan bireylerin birbiriyle etkileşime girebileceği, müzakere edebileceği ve suya ilişkin sorunlarõn daha çok bilincine vararak, bunlara çözümler bulabileceği uluslararasõ bir platformdur. Bu platform, Bakanlara, yerel yöneticilere ve parlamenterlere; kendi görüşlerini, uzmanlar ve sivil toplum örgütlerinin görüşleri ile karşõlaştõrma imkânõ da sağlar. 16-22 Mart 2009 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilecek olan 5.Dünya Su Forumu’nun tanõtõm toplantõsõ 6 Kasõm 2007 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Florya Sosyal Tesisleri’nde yapõldõ. (http://www.iski.gov.tr/arasayfalar.php?digerhaberler&hdevam=148) Forum’un ana temasõ “farklõlõklarõn sudaki ittifakõ”… Yahut “Farklõlõklarõn Suda Birleşmesi.” Dünya Su Konseyi Başkanõ Fauchon, bu toplantõda yaptõğõ konuşmada, suya erişim için ihtiyaç duyulan finans kaynaklarõnõn hõzla temin edilmesi gerektiğini, bunun da dünyada denge sağlanmasõ için temiz suya erişimin vazgeçilmez olduğunun kabulüne dayandõğõnõ söyledi. (http://www.dsi.gov.tr/basin/suforum_ilktoplanti.htm) Bu durumda suyun özelleştirilmesini savunanlar sorunu şöyle koymuş oluyorlar: Temiz suya erişim vazgeçilmez. Öyleyse bu sektörde özel finansman mutlaka gerekli. Yani, kamu su işletmeleri özelleştirilmeli, su ticarileştirilmelidir. Belli oluyor ki, Dünya Su Konseyi ve Dünya Su Forumlarõ su ticaretine küresel bir onay yaratmaya çalõşõyorlar. Dünya Su Forumlarõna gitgide artan bir siyasal ve medyatik ilgi olduğu gözlenmektedir. Véolia et Suez 15 seneden beri dünya su gündemine hakim olmayõ başardõlar. 1993’te Dünya Bankasõ’nõn kabul ettirdiği tavsiyelerden hareketle Dünya Su Konseyi’nin kurulmasõndan itibaren, Fransõz çokuluslu su şirketleri SUEZ ve VEOLİA her 3 yõlda bir tekrarlanan Dünya Su Forumlarõnõn gündem ve doğrultusunu belirliyorlar… Bugün Fransõz şirketleri, Avrupa ve dünya su politikalarõna bir çerçeve belirlemeye çalõşõyorlar. (http://blog.mondediplo.net/2007-09-17-Eau-publique-le-defi-f rancais) 51 5. Dünya Su Forumu ile ilgili olarak şu bilgiler verilmektedir (http://www.tisk.org.tr/isveren_sayfa.asp?yazi_id=1835&id=90): Forum başkanlõğõ iki eş başkan tarafõndan yürütülmektedir. Forum faaliyetlerinin üst yönetimi Uluslararasõ Yürütme Kurulu tarafõndan gerçekleştirilmektedir. Forum organizasyon faaliyetleri Genel Sekreterlik tarafõndan yürütülmektedir. Su forumu ile ilgili 3 komite oluşturulmuştur. Bunlar Program Komitesi, Politik Komite ve İletişim Komitesidir. Beşinci Dünya Su Formu Genel Sekreterliğine Prof. Dr. Oktay Tabasaran getirilmiştir. Su Forumu’nun yönetim merkezi, Forum Genel Sekreterliği olarak, DSİ 14. Bölge Müdürlüğü-Çamlõca tesislerinde kurulmuştur. Forum hazõrlõğõna İstanbul Büyük Şehir Belediyesi, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ve İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi destek vermektedir. Forum boyunca iklim değişikliği ve risk yönetimi, Binyõl Amaçlarõ ve insani gelişme, su yönetimi, su yatõrõmlarõnõn finansmanõ, su kaynaklarõnõn korunmasõ, sõnõr aşan sular ve kapasitenin geliştirilmesi gibi konular üzerinde tartõşmalar yapõlacaktõr. Forum’dan önce dünyanõn farklõ kõtalarõnda su konularõnda en az 5 tane bölgesel toplantõ düzenlenecektir. 2009 Mart tarihine kadar Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde 5-6 toplantõ düzenlenecektir. Forum kapsamõnda bakanlar toplantõsõ, devlet-hükümet başkanlarõ zirvesi, yerel idareler konferansõ, fuar, sergi, EXPO gibi etkinlikler planlanmaktadõr. Suyun ticarileştirilmesini savunan gerekçelerin arkasõnda çok somut ve güçlü bir gerçek var: Dünya su pazarõnõn yõllõk cirosu 800 milyar dolar. Bu rakam telekomünikasyon pazarõnõn 2 katõna eşit. Su sektöründe uzmanlaşmõş özel büyük yatõrõm fonlarõ var. Sektördeki yatõrõmlarõn geri dönüş oranõ petrolden yüksek. (Riccardo Petrella, universitaire, à l’occasion de la journée mondiale de l’eau : L’eau devient un objet de mobilisation politique, Par Julie MAJERCZAK / Libération, mercredi 21 mars 2007) Ticari ve sõnai kapitalizmden sonra, evrildiği üçüncü aşamada, finansal 52 kapitalizm böyle büyük bir pazara el koymak için, kamuoyu yaratma çabalarõnõn ötesinde, savaş bile çõkarabilir. Dünya Su Konseyi Başkanõ Loic Fauchon, İstanbul’da “5’incisi gerçekleştirilecek Dünya Su Forumu’nda, yine, tüm dünyayõ etkileyecek, birçok ülkenin katõlõmõ ile imzalanmasõna çalõştõğõmõz İstanbul Konsensüsü’nün başarõsõ bizim için büyük önem taşõmaktadõr” dedi. Burada bir de İstanbul Su Mutabakatõ deklare edilmesi bekleniyor. Türk yetkililer, 80 ülkeden 20 binden fazla kişinin katõlacağõ tahmin edilen 5.Dünya Su Forumu’nun İstanbul’da düzenlenmesinden son derece mutlu görünüyor, bunu bir başarõ sayõyorlar. Forum kapsamõnda bakanlar konferansõ, yerel idareler konferansõ ve devlet-hükümet başkanlarõ zirvesi yapõlacak. 5. Dünya Su Forumu Genel Sekreteri Prof. Dr. Oktay Tabasaran Dünya Su Forumu’nun her düzeydeki su politikalarõnõ etkilemeye yönelik bir süreç olduğunu belirtiyor. Forum’un, bu politikalarõn belirlenmesinde, su camiasõnõn bilgi, deneyim ve katkõlarõna dayanan, dünya çapõnda bir katõlõm süreci olduğunu söylüyor. (http://www.halklailiskiler.com.tr/detay.asp?id=3206) Dünya Su Konseyi Başkanõ Loïc FAUCHON’nun 19 Mart 2007’de İstanbul’da 5. Dünya Su Forumu hazõrlõk çalõşmalarõ açõlõşõnda yaptõğõ konuşma son derece ikna edici görünüyor. (MEETINGhttp://www.worldwatercouncil.or g/fileadmin/wwc/About_us/Governance/President_statements/2-_Official_ ceremony_20_March_07_turkish.doc) Kirli su içmekten ileri gelen hastalõklar, suya ulaşma zorluklarõ, kuraklõk gibi insani gelişme engellerini gidermek istediklerini belirtiyor: “ Burada sağlõk adõna, eğitim adõna, gõda güvenliği adõna ve tek kelime ile ifade edecek olursak gelişim adõna bulunmaktayõz. Ve burada, faydalõ, somut ve kalõcõ sonuçlar hazõrlamak, teklif etmek ve elde etmek için bulunuyoruz.” Gerçekten, artan nüfus, artan ekonomik faaliyetler ve artan kentleşme hõzõ, hava, toprak, gürültü ve su kirliliğini, özellikle ekosistem ve kentler için, Loïc FAUCHON’nun ifadesi ile, “sõhhat bombalarõna” dönüştürmüştür. Gelişmiş ülkeler, canlõ-cansõz tüm dünya ve azgelişmişgelişmekte olan ülkeler aleyhine bozduklarõ çevreyi, daha da bozulmaktan korumak için, şimdi bu ülkelere teknoloji satacaklar, bu ülkelerde yatõrõm yapacaklar ve doğayõ bozarken kazandõklarõ gibi, bozulmayõ azaltmaya çalõşõrken de kazanacaklar. Nitekim, Birleşmiş Milletler tahminlerine 53 göre, 2007’den 2030’a kadar, gelişmiş ülkelerden kalkõnmakta olan ülkelere, iklim değişikliğinin etkisini azaltmak için yõlda 100 milyar dolar, değişikliğe uyum için 28-67 milyar dolar kaynak akmasõ gerekiyor. Bu kaynağõn %80’i özel sektörden gelecek. (http://siteresources.worldbank.org/ INTGMR2008FRE/Resources/fr-apercu-GMR2008.pdf) Loïc FAUCHON’a göre “Dünya Su Konseyi… bir yandan karar verenlerin, suya öncelik vermelerini sağlamaya çalõşmaktadõr ve diğer yandan da, medya aracõlõğõ ile, insanlarõn varlõklarõnõ sürdürmeleri için vazgeçilmez olan ve korunmasõ gereken bu unsura, kişilerin hassasiyetinin odaklanmasõnõ sağlamaktadõr.” Loïc FAUCHON konuşmasõnda Forum’un hedeflerinden söz ediyor: “Birincisi, kalõcõ olarak kaynağa ulaşõlmasõnõ sağlamaktõr. Bundan kastedilen, insan gelişimi ve hayatõn korunmasõ için gerekli olan tatlõ su kalitesinin, her anda ve her yerde, insan topluluğunun gerekli gördüğü her yerde sağlanmasõdõr. İkinci çözüm ailesi, suyun çõkartõlmasõndan arõtõlmasõna kadar olan tüm süreç boyunca, kaynağa ulaşma kapasitesine yapõlan yatõrõmlarõ hõzla genişletmeye dayanmaktadõr. Üçüncüsü, suyu doğru yönetmek ve suyun bir maliyeti olduğu fikrini genelleştirmektir. Ve dolayõsõyla ‘daha az tüketmek ve daha iyi yönetmek’ kuralõnõn genel kural olarak kabul edilmesidir.” Kategorik olarak değerlendirildiğinde, neo-liberal küreselleşme politikalarõna karşõ olan siyasal, ideolojik ve akademik çevreler, Dünya Su Konseyi patronajõndaki etkinlik ve gelişmelerden rahatsõzlõk duymaktadõrlar. Bunlara kamu çõkarõnõ ve sosyal politikalarõ önceleyen STK’larõ da eklemek gerekiyor. Makul sayõlabilecek gerekçeler ve çokuluslu şirketler Dünya Su Konseyi’nin kendisini finanse eden çokuluslu su şirketlerinin etkisi altõnda, suyun özel sektöre terk edilmesini istediği, bu konuda sivil toplum kuruluşlarõna etkin bir katõlõm ve tartõşma ortamõ yaratmadan bir konsensüs ihdas etmeye çalõştõğõ iddia edilmektedir. Konsey önerilerinin 54 su kaynaklarõnõn kartelcilerin eline geçmesine ve çevrenin bozulmasõna yol açacağõ savunulmaktadõr. Gõda ve tohum sektörlerindeki tekelci yapõlanmanõn, tarõmsal sulama yoluyla, dünya su talebini etkilediği ve bu yolla suyu ticari bir mal haline getirme çabalarõnõ tahrik ettiği belirtilmektedir. “Gõdada kendine yeterlik politikalarõ desteklenmelidir”, deniyor. Dünyanõn her tarafõnda ve her zaman, suyun toprağa ve bölgede yaşayanlara ait olduğundan hareketle, özelleştirmenin uluslar arasõ kredilerin şartõ olmaktan çõkarõlmasõ isteniyor. (http://www.citizen.org/cmep/Water/conferences/articles.cfm?ID=9159 ) Su, ona bağlõ çevrede yaşayan yerel toplumlar tarafõndan kontrol edilmelidir. Su yönetiminin kamuda kalmasõndan öte, yönetim iyileştirilmeli, güçlendirilmeli; yerel yönetimler ve sektör çalõşanlarõ karar süreçlerine katõlmalõ, açõklõk ve sorumluluk şartlarõ yerine getirilmelidir. Yönetime katõlõm her düzeye ve su ile ilgili her alana yayõlmalõdõr. Su kaynaklarõnõ geliştirme projeleri ilgili yerel yönetimlerin yetkilerine saygõ çerçevesinden gerçekleştirilmeli ve tüm karar süreçlerine yerel yönetimler katõlmalõdõr. Su yönetimi ve kaynaklarõnõn korunmasõ adalet, dayanõşma, karşõlõklõlõk, hakkaniyet, çeşitlilik ve süreklilik prensiplerine dayanmalõdõr. Dünya Su Konseyi’nin Fransõz çokuluslu su şirketleri olan Suez ve Véolia tarafõndan canlandõrõldõğõ belirtiliyor. Konsey Başkanõ Loic Fauchon 1117 kamu-özel ortak şirketin üyesi olduğu Karma Ekonomi Şirketleri Hareketi (SEM) adlõ bir kuruluşun başkanõdõr ve bu kuruluş PPP’lerin geliştirilip yaygõnlaştõrõlmasõ amacõ güdüyor. Halbuki, PPP’lerin “zararlarõ topluma, karlarõ özel şirketlere” diye özetlenmesi hiç de yanlõş görünmüyor. SEM’in Internet sitesinde açõklanan amaçlarõna bakõldõğõnda (http://www.fedsem.fr/ missions.php), Dünya Su Konseyi’nin PPP’leri su sektöründe desteklemek için yaratõlmõş bir yan kuruluş olduğu görülmektedir. Zaten, Konsey’in tanõtõm dosyasõnda Başkan’õn SEM başkanõ olduğuna değinilmemesi son derece ilginçtir. Suez firmasõnõn Arjantin ve Filipinler’deki toplum aleyhine ve kontrat dõşõ uygulamalarõnõn, Amerika ve Fransa’da bazõ yerel yönetimlerle kontratlarõnõ yenileyememesinin doğurduğu olumsuz yargõlarõ yatõştõrmak için, Dünya Su Konseyi’nin 2004’ten itibaren katõlõmcõ demokrasi fikrini işlemeye çalõştõğõ savunuluyor. Suyun kirlenmekten esirgenmesi kamu otoritesi gerektiriyor. O halde bu temel hizmeti kamu yapacak, ama ticarileştirilen sudan özel sektör kar 55 edecek ve üstelik herkesin su hakkõ güvenceye alõnacak…Bu nasõl olacak? (http://www.local.attac.org/marseille/IMG/pdf/ok_verso_o.pdf) Fransõz Véolia 1853’te kuruldu. Suez’in alt şirketi olan la Lyonnaise des eaux 1880’de kuruldu. 1982’deki yerelleşme yasasõ imtiyaz sözleşmeleri yapõlmasõnõ destekledi. ‘90’lõ yõllarda Fransõz özel su yönetim yöntemi (PPP) dünyanõn dört bir yanõna yayõldõ.1988’de 90 milyon insan su hizmetini özel şirketlerden alõyordu. 2000’de rakam 250 milyona çõktõ. Suez ve Véolia gibi Fransõz firmalarõ dünya özelleştirilmiş su piyasasõnda %40 paya sahipler. Fransa’daki paylarõ %69. Paris’te suyu belediye şirketi üretiyor, isalesini sağlõyor, işletmesini Véolia ve Suez yapõyor. Bu firmalarõn piyasayõ genişletmek ve piyasa paylarõnõ büyütmek için Dünya Su Konseyi’ni bir tür rampa olarak kullandõklarõ anlaşõlõyor. “Fransa’da, küreselleşme temelinde, örtük bir konsensüs, çok sayõda seçkini açõkça itiraf etmeye cesaret edemedikleri bir reel politikte kuvvetle birleştirdi. Çevre hizmetlerinde dünya liderleri olan Véolia ve Suez, fethedici ekonomik vatanseverlik temelinde saygõn kabul edilmiş, ulusal şampiyonlar sõrasõnda yer alõyor...Bu noktadan hareketle, bu işletmeler, kamu faaliyetlerinin ortak üreticisi konumunda, henüz olumsuz karşõlanmayan bir nispette, tüm kamu faaliyetleri içerisinde artan bir önem kazanõyorlar...1993’te Dünya Bankasõ’nõn benimsettiği tavsiyelerin, merkezi Marsilya’da bulunan Dünya Su Konseyi’nin kurulmasõna yol açmasõndan beri, (Véolia ve Suez) her 4 yõlda bir yapõlan Dünya Su Forumlarõnõn gündemini ve doğrultusunu belirliyorlar. Gelecek Su Forumu 2009’da İstanbul’da yapõlacak....” (http://blog.mondediplo.net/ 2008-04-30-L-Europe-de-l-e au-4-quel-avenir-pour-le-service) Fransõz halkõ suyun ticarileştirilmesi tartõşmalarõnõ anlamõyor. İstiyor ki, iyi işleyen bir su hizmeti olsun. (Marc Laimé, Droit à l’eau : les ambiguïtés françaises, jeudi 11 octobre 2007, Le Monde diplomatique) Çokuluslu Fransõz şirketlerinin doğrudan ve dolaylõ propagandalarõ altõnda kalõnca, kamuoyunun böyle oluşmasõ olağan bir gelişmedir. Zaten ekonomik vatanseverlik, Fransõz aydõn ve politikacõlarõ çokuluslu şirketler lehine kontrol etmektedir. Fransa’daki su tartõşmalarõna katõlan bir su işletmecisi, özel sektörün su hizmetlerindeki rolünün toplum çõkarõna olduğunu savunmak için ilginç argümanlar kullanõyor: “Su fiyatlarõnõn düşürülmesini mi istiyorsunuz? O zaman özelleştirme kontratlarõnõ, 10-15 yõl yerine, 25 yõllõk yapacaksõnõz ve su hizmetleri üzerindeki vergileri düşüreceksiniz...Özel su işletmelerinin 56 büyük kentlerdeki amortismanlarõnõ hesaba katmadan, maliyetlerinin düşük olduğu yerleri dikkate almak, onlarõn %30, %40, %50 kar ettikleri sonucuna götürür...1 metreküp su 1.1 euro; 10 SMS’ten daha ucuz. Bu, vergi ve sabit ödemeler hariç, Fransa’daki ortalama su fiyatõdõr...Suyun işletmecilik açõsõndan normal bir fiyatõnõn olmamasõ sebebiyle, yeterli yatõrõm yapõlmadõ. Kamu hizmetleri bozuldu. Özel su işletmelerini işe koşmak ve geciken yatõrõmlarõ finanse etmek için su fiyatlarõnõ kararlõ biçimde arttõrmak gerekti...Siz su işletmesinin değerini düşürmek ve tüm kullanõcõlar için maliyetleri yükseltmek mi istiyorsunuz? Bu kolay. 20 yõl boyunca zararõna faaliyette bulunursunuz...Su hizmeti de telefon, elektrik, posta hizmetleri gibidir; ticari hizmettir...Su, niçin elektrik ve telefondan farklõ kurallarla yönetilecek?” diyor. (http://www.prix-eau-potable.com/tarif/le-tarif-de-l-e au.html) Burada, çokuluslu su şirketleri lehine, örnek oluşturabilecek bir zihniyet kaymasõ görülmektedir. Su, özellikleri itibariyle telefon ve elektrikten çok farklõdõr. Bu sonuncularõn ulusal ve uluslar arasõ piyasalarõ vardõr. Ürün homojendir. İletim ve şebeke kapsama maliyetleri düşüktür. İkame mallarõ/rakip ürünler çoktur. Piyasalarõnda rekabet kolayca mümkündür. Arzlarõ esnektir. Fiyat talep esneklikleri yüksektir. Halbuki, başka herhangi bir ürünün suyu ikame etmesi mümkün değildir. Suyun fiyat talep esnekliği fizyolojik ihtiyaç için sõfõrdõr; bölgeden bölgeye ve gelir gruplarõna göre değişmekle birlikte, kullanma suyu için serttir. Arz esnekliği ise zayõf ve yüksek maliyetlidir. Bir mal ve hizmetin fiyatõnõn ve piyasasõnõn oluşmasõnda arz ve talep esnekliklerinin önemini, konu üzerinde öneri geliştirmek isteyen herkesin bilmesi gerekir. Şebeke suyunun bir piyasasõ olmaz. Yerel fiyatõ olur. Suyun taşõnmasõ zor ve yüksek maliyetlidir. Su kalitesi her kaynakta aynõ değildir. Bu, arõtma maliyetlerinin de çok farklõ olabileceği manasõna gelir. Şebeke suyu tedarik eden işletmeler mutlaka tekel olurlar. İşte bu sebeplerle, suyun piyasalaştõrõlmasõ sosyal refah aleyhine kuvvetli bozucu etkiler yaratõr. 23 Ocak 2003’te, Atlanta ve Suez, aralarõnda Ocak 1999’da 20 yõllõk bir süre için imzalanan imtiyaz sözleşmesinin fesh edildiğini açõkladõlar. Yine, 7 Şubat 2003’te aynõ şirket Filipinler’in başkenti Manila su işletmesinden yerel otoritelerin su tarifesini yükseltmeyi reddetmesi sebebiyle çekildi. Bu sözleşme 25 yõl süreyle 1997’de yapõlmõştõ. 6 milyon kişiyi ilgilendirdiğinden büyük bir özelleştirme örneğiydi. Dünya Bankasõ ve IMF destekliyordu. Fakat 57 sonuç felaketti. 5 senede su fiyatõ 5 kat yükseldi. 2003’te su faturasõ hanehalkõ gelirinin 1/10’una tekabül ediyordu. Su şebekesine bağlõ abone sayõsõ amaçlandõğõ gibi arttõrõlamadõ. Yani halka vaad edilen hizmet götürülemedi. Suez’in hizmet verdiği bölgede Kasõm 2003’te kolera çõktõ. 18 Şubat 2003’te Vivendi ve yerel ortağõ Brezilya’nõn Parana eyalet hükümeti tarafõndan su arõtma işinden uzaklaştõrõldõlar. 24 Haziran 2003’te Suez Kanada’nõn Halifax kentinin atõk su işinden vazgeçtiğini açõkladõ. Şirket, 30 yõl süreli ve 341 milyon dolarlõk işi, eğer 20 milyon dolar artõş yapõlmazsa sürdüremeyeceğini belirterek bõraktõ. Suez, yerel şirketi Aguas Argentinas ile birlikte, Buenos Aires’te hizmet tarifelerini sürekli yükseltmeye çabaladõ. Arjantinli yetkililer Ocak 2005’te bu şirkete yatõrõm ve kalite yükümlülüklerini yerine getirmediği için 500 bin dolar ceza verdiler. Cezaya Fransa Dõşişleri Bakanõ itiraz etti. Arjantin’e 2004 Mart’õnda IMF ile yaptõğõ revizyona Fransa’nõn desteğini hatõrlattõ. Suez, Güney Afrika kenti Soweto’da sürekli su tarifesi probleminin içerisinde bulunuyor. Güney Afrika anayasasõ su hakkõnõ kabul ettiği için halkõn bir kõsmõ su faturalarõnõ ödemeyi reddediyor. Bolivya’nõn La Paz kenti su işletmesi dağõtõm hizmetlerinin kötü olmasõ sebebiyle özelleştirildi. Lyonnaise des Eaux’ya (Suez) verildi. Su fiyatlarõ 2 bolivianostan 12 bolivianosa yükseldi. (Ortalama bir işçi ücreti 1800 bolivianos idi.) Yoksul halk evlerinde duş alamaz hale geldiler. Halka açõk duş-lavabo tesislerinden yararlanmaya başladõlar. Maliyetleri düşürmek için işletmede çalõşanlarõn işten çõkarõlmasõ sebebiyle hizmet kalitesi bozuldu. Su kesintileri sõklaştõ, kesinti süreleri uzadõ. Yoksul semtler hizmet alamadõ. Şirket özelleştirme kontratõndaki yükümlülüklerini yerine getirmemişti. Buna rağmen, şirket yönetimi bütün bu aksaklõklarõn faturasõnõ halka çõkardõ. Özel su şirketinin genel müdürüne göre halk “dünyanõn en kötü tüketicisi” ve “kötü müşteri” idi. Türkçe’de “her yerde okka 400 dirhem” diye bir deyim vardõr. Özelleştirme olaylarõ da böyle. Güney Amerika’daki su özelleştirmeleri Asya ve Afrika’dan farklõ değil. Buna çok sayõda örnek vermek mümkün (http://seaus.free.fr/spip.php?article283): Suez’in iştiraki olan İspanyol Agbar Kolombiya’nõn Carthagène kentinde en yoksullara doğru su şebekesini genişletme yükümlülüğünü yerine getirmedi. Bu şirket 2005’te Latin Amerika’daki faaliyetlerini azaltmaya, yatõrõmlarõnõ daha az riskli ve daha yüksek karlõ bulduğu Şili’de yoğunlaştõrmaya karar verdi…Cochabamba’nõn hikayesi de son derece ilginç: 58 (http://aventure.blogs.liberation.fr/eautour_du_monde/2008/04/acochabamba-la.html) Nisan 2000’de bir seri gösteri Bolivya’nõn Cochabamba kentini hareketlendirdi. Kent barikatlerle çevrildi. Devlet başkanõ olağanüstü hal ilan etti. Genç bir adam güvenlik güçlerinin kurşununa hedef oldu. Başkaldõrõnõn sebebi su idi; su fiyatlarõ ve suyun mülkiyeti. Gösteriler sonunda sokaklar zafer kazandõ. Kentin birkaç ay evvel özelleştirilen su hizmetleri yeniden kamulaştõrõldõ ve su tarifelerindeki artõşlar iptal edildi. Bu halk hareketinin liderlerinden birisi Cochabamba İmalat İşçileri Federasyonu adlõ sendikanõn başkanõ idi. Cochabamba bir örnek Su özelleştirmesine belki de en ünlü tepkiyi Bolivya’da Cochabamba halkõ gösterdi. Özel su şirketi Amerikan Bechtel, halkõn kendi kuyusundan çõkardõğõ su veya evinin çatõsõndaki tanklarda biriktirdiği yağmur suyu için bile faturalandõrma yetkisi almõştõ. Tarifeler %200’e kadar yükseltildi. Halk öyle bir tepki gösterdi ki, hükümet özelleştirme kontratõnõ iptal etmek zorunda kaldõ. (http://www.cadtm.org/article.php3?id_article=757) Cochabamba Bolivya’nõn üçüncü büyük kentidir. ’90 sonlarõndan itibaren günde birkaç saat su verilebiliyordu. Çünkü son 30 sene boyunca kent nüfusu olağanüstü artmõştõ. Su problemini çözmek için yakõndaki bir dağõn arkasõnda baraj yapõp tünelle suyu kente getirmek mümkündü. Fakat bu projenin 77 milyon dolar tutacağõ hesaplanõyordu. Bu kaynağõ tedarik etmek için hükümet, Dünya Bankasõ’nõn sõkõ liberal etkisi altõnda, içme suyunu özelleştirme yoluna girdi…Dünya Bankasõ Bolivya’nõn dõş borçlarõnda 600 milyon dolar indirime gitmek için su sektörünün özelleştirilmesini şart koşmuştu…Kötü düzenlenmiş bir ihale ile, 1999’da Cochabamba su imtiyazõ tek aday olan Aguas de Turani şirketine verildi. Amerikan Bechtel firmasõnõn güdümündeki güçlü konsorsiyum yatõrõmõn geri dönüş oranõnõn yõllõk %15 olmasõnõ kontrata yazdõrmayõ başardõ…1 ay içerisinde ailelerin su faturalarõ %35 arttõ. Özel şirketin ilk uygulamalarõndan birisi bu oldu. Kontrat özel şirkete şehir çevresindeki tüm su kaynaklarõnõn imtiyazõnõ veriyordu. Halk buna çok sert tepki gösterdi. Günlük 1 dolarõn altõnda gelirle yaşayan çok yoksullarõn su faturalarõ ikiye katlandõ. Bu artõş halk çoğunluğu için çok kötü idi. Sendikalar ve sivil toplum örgütleri sokağa dökülmeye karar verdiler. Kasõm ‘99’da ziraatçõlar, sendikacõlar ve çevreciler “Su ve Hayatõ Savunma Koordinasyonu”nu kurdular. Cochabamba İmalat İşçileri 59 Federasyonu bu hareketin önemli aktörlerinden idi… Sendika Başkanõ Oscar Olivera direnişe liderlik etti. 2000’in ilk aylarõnda yeni gösteriler meydana geldi. Halk “su bize aittir” diye sokağa döküldü. Fakat o zamanki devlet başkanõ, diktatör Banzer, duyarlõk göstermedi. Nisan başõnda gösteriler güçlendi ve bütün şehri sardõ… Şiddet bu kez 17 yaşõnda bir öğrencinin ölümüne yol açtõ. Yüzlerce kişi yaralandõ ve halk hareketinin bütün ülkeye yayõlma ihtimali baş gösterdi. Bu sosyal tepki dalgasõ karşõsõnda, özel su şirketi, kontrat süresi 40 yõl ve değeri 2.5 milyar dolar olan işi bõraktõ, şehirden kaçtõ…Özelleştirmenin üzerinden henüz 1 yõl geçmemişti…Hükümet özelleştirme yasasõnõ ivedilikle değiştirdi. Su hizmeti yeniden kamu sektörüne devredildi…Kamu işletmesinin yönetim kuruluna 3 tüketici temsilcisi seçildi. Burada halkõn elde ettiği başarõ bir özelleştirmeyi fiyaskoya dönüştürmüştü. Demek ki halk, diktatörlere de boyun eğdiriyordu. Bu hareket başka yerlerde de yankõsõnõ buldu. Bolivya’nõn başkenti La Paz’da su hizmetleri 1997’de özelleştirilmiş, işi Suez’in bir şirketi almõştõ. Yüzbinlerce kentlinin hizmet kapsamõ dõşõnda bõrakõlmasõnõ ve su şebekesine bağlanma ücretinin aşõrõ yüksekliğini öne çõkaran göstericiler, 2005’te çokuluslu su şirketinin işi bõrakmasõnõ sağladõlar. Amerikan şirketi, Cochabamba’daki işini bõrakmasõ sebebiyle, 2002’de 25 milyon dolar tazminat talep etti. Bu talep yeni tepkilere yol açtõ. Şirket 2006’da talebini geri çekti. Fakat, 2006 yõlõ itibariyle, Cochambamba halkõnõn yarõsõ şebeke suyundan yararlanamõyor. Su günde birkaç saat akõyor. Şebekeden sõzõntõ olarak su kaybõ %55 oranõnda ve işletme bilançosu açõk veriyor. Orada sosyal tepkiler yanlõş özelleştirmelerin iptalini sağladõ. Ama etkili ve alternatif bir su yönetimi kurulmasõnõ sağlayamadõ. Cochabamba’da iyi bir su hizmeti gerçekleştirilmesi çok güç görünüyor. Tuhaf olan şu ki, Cochabamba halkõ su için hayatõnõ ortaya koyduktan sonra, bugün bu konuya ilgisini kaybetmiş görünüyor. 2006’da su işletmesi yönetim kuruluna tüketici temsilcisi 3 üye seçileceğinde halkõn sadece %1’i oy kullanmaya gitti. (http://aventure.blogs.liberation.fr/eautour_du_monde/2008/ 04/a-cochabamba-la.html) 60 En yaygõn su özelleştirmeleri Güney Amerika’da gerçekleştirildi. Bunun çeşitli sebepleri var. Kõtada kalabalõk ve orta sõnõfõ geniş çok sayõda şehir var. Kamu su işletmeleri çok borçlu. Bunlar için halk nezdinde özelleştirmeyi savunmak nispeten kolay. Nihayet, yapõsal düzenleme bahanesi altõnda, bu bölgede neo-liberal politikalar geniş biçimde uygulandõ. Dünya Bankasõ ve Amerikalõlar arasõ Kalkõnma Bankasõ (BID)’nõn şartlõ kredileri de bu uygulamayõ hõzlandõrdõ. Kõtadaki özelleştirmelere Fransõz çokuluslu şirketleri Suze ve Véolia egemen oldu. (http://seaus.free.fr/spip.php?article283) Güney Amerika’daki su özelleştirmelerinin hikayesi biraz daha ayrõntõlandõrõlabilir (http://www.cadtm.org/article.php3?id_article=757): ‘90’lõ yõllar boyunca Latin Amerika kar amaçlõ su şirketlerinin akõnõna uğradõ. Bunlar su yetersizliği, kentleşme, suyun kirlenmesi ve suya eşitsiz ulaşõm sõkõntõlarõnõ yoğunlaştõrdõlar. Su problemlerinden kar elde etmeye odaklanmõş su şirketleri, bölgedeki Arjantin, Bolivya, Brezilya, Şili, Kolombiya, Ekvator, Honduras, Meksika, Nikaragua, Panama, Peru, El Salvador ve Uruguay gibi çok sayõda ülkeye yerleştiler. Dünya Bankasõ ve Amerikalõlar arasõ Kalkõnma Bankasõ (BID), su şirketlerinin Latin Amerika’yõ istila etmelerini kolaylaştõrõyor. Suez ve Véolia, uluslar üstü finansal kuruluşlarõn borç silmeyi ve yeni ödünç vermeyi su özelleştirme şartõna bağlamalarõ için onlara etkide bulunuyorlar. Bu arada özel su şirketleri, kendilerine karşõ bölge halklarõnda sert bir muhalefetin gelişmesine sebep oluyorlar. Çünkü özelleştirmeler, su fiyatlarõnõn yükselmesi, su şirketlerinin olağanüstü karlar elde etmesi, tüketicilerin faturalarõ ödeyememesi durumunda suyun kesilmesi, su kalitesinin bozulmasõ, gizli kontratlar, rüşvetler ve yolsuzluklar manasõna geliyor. Uruguay’õn Maldonalda kentinde su hizmetleri özelleştirildi. Su şirketi tüm maliyetlerini karşõlayacak şekilde, kar amaçlõ olarak, su tarifelerini olağanüstü yükseltti. Şehrin su rezervleri bozuldu. Halk Ekim 2004’te referanduma gidilmesini başardõ. Su bir insan hakkõ sayõldõ, kar amaçlõ şirketlerin faaliyet alanõ dõşõnda bir zenginlik kabul edildi, anayasal koruma altõna alõndõ. Porto Rico’da su hizmetini sağlayan Suez firmasõnõ, genel savcõ, faturalandõrma ve tahsilat işini mükemmel hale getirmek için büyük çaba harcamak, ama tüketicilere içilebilir su dağõtõmõnda hiçbir iyileştirme yapmamakla eleştirdi. 61 Meksika’da 90’lõ yõllarõn ortalarõndan itibaren 10 yõl içerisinde su sektörünün %20’si özelleştirildi. Su şirketleri için esas amaç turistik bölgelere ve şehir merkezlerine su hizmeti sağlamak oldu. Seyrek nüfuslu ve pek kar getirmeyen belediyelere hizmet sunmayõ ise kamu otoritelerine bõraktõlar. Meksika’nõn 2000-2006 yõllarõ arasõndaki başkanõ Coca-Cola firmasõnõn eski üst düzey yöneticilerinden birisi ve sõkõ bir özelleştirmeciydi. Meksika Hükümeti özelleştirmeyi desteklemek üzere 2001 yõlõnda bir idare kurdu. Bu idare özelleştirme kontratlarõ ve imtiyazlar konusunda görüş bildiriyor. Yabancõ su şirketlerinin Meksika’da su hizmetleri alanõnda yatõrõm yapabilecekleri yerleri seçmelerine yardõmcõ olmak amacõyla bir veri bankasõ oluşturdu. Meksika, su şirketlerinin kar amacõ ile çabalarõnõ birleştirdiklerinde neler olacağõnõ gösteren iyi bir örnektir. Ölçüsüz su tarifeleri başkent Meksiko ve tüm ülkede hesap edilemeyecek kadar çok sayõda problemlere yol açtõ. Yüksek tarifeli su faturasõnõ ödemeyenlerin sularõ kesiliyor ve şirket sorumlularõ onlarõn isteklerini dinlemek için uzun süre bekletiyorlardõ. 2001’de Vivendi şirketi Meksiko’da tarifelerini %60 oranõnda yükseltti. Bu artõş faturalarõn ödenmemesine ve yoksul semtlerdeki halkõn sularõnõn kesilmesine sebep oldu. Rögar ve kanalizasyon bakõmlarõ yapõlmadõğõndan şehirde su baskõnlarõ sõklaştõ. Tüm Güney Amerika’da halkõn suyunun çalõnmasõna karşõ gitgide yükselen bir direnç görülüyor. Bazõ yerlerde halk sokaklara dökülüyor, referandumlar düzenliyor, dilekçeler veriyor, su hakkõ için mücadele ediyor. Militanlar ve üniversiteliler su konusunda adalet için dünyaya öncü oluyorlar; görüşlerini uluslar arasõ konferanslarda dile getiriyor, Dünya Bankasõ politikalarõna karşõ çõkõyor, Birleşmiş Milletler’in su hakkõnõ düzenleyen bir uzlaşma sağlamasõna çalõşõyorlar. 22 Ağustos 2003’te 16 ülkeden gelen 47 kuruluş San Salvador’da bir araya gelerek RED VIDA adõnda yeni bir hareket oluşturdular. Amerikalõlar arasõ bu kuruluş, su hakkõ ve suyun korunmasõ için San Salvador Bildirisini yayõmladõ. Bu harekete üye çok sayõda grup, Kyoto’da 2003’te yapõlan 3. Dünya Su Forumu’nda, Dünya Bankasõ ve çokuluslu su şirketlerinin özelleştirme konusunda bir konsensüs olduğuna dünyayõ inandõrma girişimlerini başarõsõzlõğa uğrattõlar. Çokuluslu su şirketleri, Dünya Bankasõ ve işbirlikçileri, 3. Dünya Su Forumu katõlõmcõlarõnõ su hizmetlerine ilişkin en iyi çözümün kamu-özel sektör ortaklõğõ (PPP) olduğuna inandõrmaya ve bu 62 yöntemi benimsetmeye çalõşõrlarken, sivil toplum kuruluşlarõ ve tüm dünyadan su hakkõ militanlarõ bu girişimi engellemek için birlik oluşturdular. Herhalde gelecek yõllarda Türkiye kamuoyu da özelleştirme gündemi ile yoğun biçimde meşgul olacak. Kötü özelleştirmelere karşõ mücadele etmek için kuvvetli bir bilinçlenme süreci yaşayacak. Çünkü özelleştirme dalgasõ Türkiye’yi de etkisi altõna alõyor. Türkiye’den özelleştirme örnekleri Türkiye’den en öğretici özelleştirme örneklerinden birisi Antalya’da gerçekleşti. Antalya’nõn su ve kanalizasyon altyapõsõ için 1995 yõlõnda Dünya Bankasõ’na başvuruluyor. Banka kredi şartõ olarak su işletmesinin özelleştirilmesini şart koşuyor. Özelleştirme ihalesini Fransõz çokuluslu şirketi Suez alõyor. Fakat, ilginç olan şu: Dünya Bankasõ ile Avrupa Yatõrõm Bankasõ altyapõ yatõrõmlarõ için 100 milyon dolar kredi verecekler; halbuki, Suez kentin su işletmeciliğini alõyor, altyapõ yatõrõmlarõna karõşmayacak. Özelleştirme kontratõ 10 yõllõk yapõlõyor. Şubat 1997’de Suez işe başlõyor. Şirket su kayõp ve kaçaklarõnõ azaltamõyor. Suyun kalitesinde bir iyileşme olmuyor. Su kesintileri turizm mevsiminde büyük rahatsõzlõklara yol açõyor. En alt kademede su fiyatlarõ reel olarak %252.5 artõyor. Antalya’nõn jeolojik yapõsõ atõksuyun fosseptik çukurlardan denize boşaltõlmasõnõ mümkün kõldõğõ için, 2001’e kadar kanalizasyon altyapõsõ bulunmuyor. Ama Suez, şehirde 1999-2000 yõllarõ arasõnda atõksu hizmeti verilmediği halde, su abonelerinden atõksu bedeli tahsil ediyor. 2000 yõlõnda su faturalarõna “sayaç okuma bedeli” ( ne demekse) ekliyor. İşletmeci firma başlangõçta hesap ettiği su tüketim artõşõ meydana gelmediği için, sattõğõ sudaki kar payõnõn %250, atõksuda %700 arttõrõlmasõnõ istiyor. İsteği reddedilince altyapõ yatõrõmlarõnõn zamanõnda yapõlmadõğõnõ öne sürerek tazminat talebinde bulunuyor. İstenilen tazminat ve gerekçeler henüz tartõşõlõrken uluslar arasõ tahkime gidiyor. Mayõs 2002’de Suez Antalya su işletmeciliğini bõrakõyor. Türkiye’den başka bir örnek, Yap-İşlet-Devret (YİD) modeliyle yapõlan Yuvacõk Barajõ’dõr. Bu baraj, kötü bir özelleştirme örneği olarak, ülkede büyük tartõşmalar yaratmõştõr. Baraj ve arõtma tesisinin benzerlerinden çok pahalõya mal olduğu, zaten reel maliyeti %14 olan finansmanõnõn da çok pahalõ olduğu 63 ve su satõş garantisi verilmesinin yanlõş olduğu yoğun biçimde tartõşõlmõştõr; halen de tartõşõlmaya devam edilmektedir. İngiliz çokuluslu su şirketi Thames Water, ortağõ olduğu İzsu AŞ’de %35 hisse ile, anasözleşmeye dayanarak hakim firma konumu elde ediyor. Barajdan elde edilen su pahalõ satõlõyor. Dolayõsõyla çevre belediyeler ve sanayiciler İzsu AŞ’den su almõyorlar. Ancak Thames Water, su satõş garantisine sahip. 142 milyon metreküp/yõl suyu satsa da satmasa da parasõnõ Türk hazinesinden alõyor. Nitekim 1999-2005 yõllarõ arasõnda denize akõttõğõ 291.6 milyonmetreküp suyun bedelini alõyor. 2007 yõlõ itibariyle İngiltere’deki su fiyatlarõna göre hesaplandõğõnda, bu hacimdeki suyun bedeli 344 milyon dolardõr. Problem şurada: Thames Water sözleşmeye uymaz da şehre su vermezse yaptõrõmõ ne olacak; belli değil. Diğer bir özelleştirme örneği Çeşme-Alaçatõ su işletmesinin Fransõz çokuluslu su şirketi Véolia’ya verilmesidir. Bu özelleştirmenin arkasõnda da Dünya Bankasõ var. Dünya Bankasõ Çeşme ve Alaçatõ Belediyeler Birliği Çal-Bir’e 13.1 milyon dolarlõk açõyor. Krediyi su-atõksu işletmeciliğinin yabancõ ortaklõ özel bir şirkete verilmesi ve suyun metreküp fiyatõnõn 2.4 dolara çõkarõlmasõ şartõna bağlõyor. Bu fiyat Fransa’dakinin yaklaşõk 2 katõdõr. 2006 yõlõnda su şebekesindeki kayõp kaçak oranõ %50 civarõndadõr. En düşük su tarifesi 1.944 YTL’dir. O tarihteki dolar kuruna göre 1.39 dolara karşõlõk gelmektedir. 2007 yõlõnda Fransa’da ortalama su fiyatõ 1.23 dolar idi. Véolia’nõn hakim ortak olduğu Alçesu ile Şubat 2003’te 10 yõllõk kontrat yapõlõyor. (Ahmet Atõlgan, Özelleştirme Raporu, Hizmet-İşSendikasõ Yayõnõ, 2006, Ankara) Risk kamuya, kar şirkete Çokuluslu su şirketleri bazõ önemli kültürel etkinliklere ve eğitim faaliyetlerine sponsor olarak su sektöründeki faaliyetlerine kamuoyu desteği ağlamaya çalõşõyorlar. Kalkõnmakta olan ülkelerdeki risklerini azaltacak yöntemler geliştiriyorlar. Bu çerçevede PPP, aslõnda, su şirketlerinin beklenmedik risklere karşõ güvenceye alõnmasõnõ sağlõyor. Oyun güvenli: Risk kamuya, kar özel şirkete. Sektöre yeni aktörler katõlõyor. Mesela Alman belediye şirketi Stadtwerke municipales gibi. Güney Doğu Asya’da da inşaat ve bayõndõrlõk şirketleri sektöre giriyor. Alman, İngiliz, Japon ve Amerikan şirketleri Fransõz devleri ile rekabete başlõyor. Kalkõnmakta olan bazõ ülkelerde özel şirketlerin su sektöründeki faaliyetleri sõnõrlanõyor. Şişe suyu kullanõmõ da şebekeden 64 dağõtõm firmalarõnõn pazarõnõ etkiliyor. Fakat, Fransõz firmalarõ, Doğu Avrupa pazarõnõn kendileri için 10-15 yõllõk dönemde yeni fõrsatlar sunduğuna inanõyorlar. (http://www.monde-diplomatique.fr/2005/03/LAIME/11972, MARS 2005 - Pages 16 et 17) Dünyada su ve arõtma hizmetlerinin %95’i kamu sektörünün elinde. 4 çokuluslu su şirketinden 3’ü Fransõz. Şili ve İngilter’de su sekörü tamamen özelleştirildi. Fransa sektörde dünya PPP öncüsü. 8/10 oranõnda aileler, büyük kentlerde 9/10 oranõnda aileler su hizmetini özel sektörden alõyor. Bu işin aslõ 19.yy’a dayanõyor. Fakat 2. Dünya Savaşõ’ndan sonra nüfus artõşõ, kentleşme ve sanayileşme su altyapõ talebini arttõrdõ. Bir yandan da kamu su idareleri kötü yönetiliyor ve borçlanõyordu. Özel şirketlerin sektöre girmeleri, ancak patronajõn kamuda kalmasõ kamu görevlileri ile özel şirketler arasõnda yasa dõşõ çõkar ilişkileri kurulmasõna yol açtõ. Su şirketleri bu kabil ödemelerini örtülü işlemlerle faturalara yansõtõyorlardõ. Gitgide, izole yerel su idareleri oligopol piyasadaki dev su şirketlerinin finansman gücü ve bilgi birikimi ile başedemez hale geldiler. Dahasõ, bu şirketler kendilerini güçlendirecek payandalar yarattõlar. Ekim 2005’te Suez firmasõ, 280 su işletmesini, Aquafed adõ altõnda, uluslar arasõ boyutta yeni bir baskõ grubu olarak, bir araya getirdi. Véolia Brüksel’de l’European Water Partnership’i kurdu. Friends of Europe bu şirketlerin politikalarõnõ kabul edilebilir, hatta vazgeçilmez kõlmak için sürekli seminerler düzenliyor. ‘80’li yõllarda yüksek AB standartlarõ ve artan kamu açõklarõ su şirketlerinin büyümesine daha uygun bir ortam sağladõ. Daha önce kamu sorumluluğunda olan su, arõtma, çöp, toplu ulaşõm, cenaze işleri, õsõtmasoğutma, haberleşme, enerji işleri ‘90’lõ yõllar boyunca özelleştirme kapsamõna girdi. Bu dönemde sektörü iyi bilen etkili kamu görevlileri çokuluslu su firmalarõnca transfer edildiler. Su şirketleri medyaya da yatõrõm yaptõlar. Etkili kamuoyu yönlendirme şirketleri ile çalõşmaya başladõlar. Fransa’da su dağõtõm ve arõtmasõnõn %80’i özel sektörün kontrolüne geçmiş durumda.(http://www.lutte-ouvriere-journal.org/?act=artl&num=1913&id=) “Bununla birlikte ... hanehalkõ kullanõmõna ait ticarileştirilmiş su oranõ nispeten düşüktür. Mesela 2000 yõlõnda 3 büyük Fransõz grubu (Suez, Vivendi ve Saur) 250 milyon kişiye, içilebilir su dağõtõmõ ve atõk su hizmeti satõyorlardõ. Böyle hizmet satõlan insanlarõn dünyadaki toplamõ da 278 milyondu. Bugün su hizmetinin yalnõzca %5’ini özel sektör sağlõyor. Ticari su ise dünya tüketiminin 65 yalnõzca %2.5’i kadardõr. Böyle bir durumda, suyun statüsü niçin bir uluslar arasõ konferansõn problem noktasõ oluyor? Çünkü suyun özelleştirilmesi sõrf hanehalkõ tüketimlerini ilgilendirmiyor; zamanla tüm kullanõmlar, suyun %70’ini kullanan tarõm ve sanayiin suyu da özelleştirme kapsamõna girecek.” (Cristophe Rymarski, L’eau, un bien ou un droit?, Sciences Humaines, numero spécial, Maõ-Juin 2003, pp.84-86) Çokuluslu su şirketlerinin arkasõnda büyük güçler var. AB’de su politikasõ Temsili demokrasilerin işlemesinde kamu politikalarõnõn yerinin ne olacağõ sorunu, su yönetimi konusu çerçevesinde, AB düzeyinde açõkça görüldü. Dünyada içilebilir su ve sõhhi tuvalet ihtiyacõ hõzla artõyor. Bu alanda geleceğe ilişkin riskler büyüyor. Küresel õsõnma suya bağlõ problemleri daha da önemli kõldõ. Bu değişimler, AB’nin gelecek 15 yõlda tamamen bütünleşik bir iç pazar yaratõp, bir ekonomik vatanseverlik anlayõşõ içerisinde, her şeyi Birlik politikasõ olarak biçimlendireceği bir evrede meydana geliyor. AB çevre politikasõ çevreyi korumak için piyasa güçlerini harekete geçirmeye dayanõyor. İşte bu piyasacõ anlayõş, Fransõz çokuluslu su şirketlerinin dünyaya daha fazla yayõlmalarõ için uygun ortam yaratõyor. “Véolia ve Suez 15 yõldõr dünya su gündemine egemen olmayõ başardõlar.” AB Komisyonu suyun yönetimi üzerinde gitgide daha aktif oluyor. Kamu alanõnõn AB düzeyinde düzenlenmesi, her bir üye ülkenin kendi düzenlemesinden kurtularak, tümünün ortak eylemleriyle gerçekleşecek. Fakat, AB’nin ulus devletten farklõ yapõsõnda dolayõ, kamu politikalarõnõn yasalaştõrõlmasõ zorluk gösteriyor. 2007 sonu itibariyle Almanya’da su hizmetinin sadece %10’u özelleştirilmiş iken, Fransa’da bu oran %70-80 civarõnda. Su sektörünün liberalleştirilmesine devam edilmesi, Komisyon’un önereceği bir direktifle, imtiyaz devrine ilişkin bir Birlik kuralõ yaratõlmasõna bağlõ. Bir Avrupa su ağõ yaratõlmasõ amaçlanõyor. Bu çerçevede 3 soruya cevap aranõyor: 1. Mevcut finansman biçimleri ve su faturalarõ hali hazõrdaki altyapõnõn devamlõlõğõnõ sağlar mõ? 2. İyileştirme için gerekli ek yatõrõm ihtiyacõ nedir? 3. Kullanõcõlar maliyetleri ödeyebilecekler mi ve ödemeyi kabul edecekler mi? 66 AB Komisyonu 28 Mart 2007’de bir “Yeşil Kitap” kabul etti. Bu kitapta, çevre ve enerji konusundaki piyasacõ gerekçelere yer veriliyor ve bu doğrultudaki düzenlemelerin “çevreyi korumak için piyasa güçlerini harekete geçireceği” savunuluyordu. Hali hazõrda AB ülkelerinde, su standartlarõ dõşõnda, Birlik ülkelerini zorlayan bir su politikasõ yok. Esasõnda ulusal piyasalar rekabete açõlarak bir ortak piyasa yaratmak isteniyor. Ancak bu gelişmeye şiddetle karşõ olan politik çevreler de var. Bunlar kamu hizmetleri konusundaki seçme özgürlüğünün tartõşõlõyor olmamasõndan rahatsõzlõk duyuyorlar. Her şeyin rekabet için yapõldõğõ bir ortamda, Avrupa’da kamu su hizmeti bir yol ayrõmõnda. İlgili tüm aktörler, sorunun bilincine vardõlar. Kamu hizmetini savunanlar, daha önce özel sektörün yaptõğõ gibi, Avrupa düzeyinde organize olmaya başladõlar. (http://blog.mondediplo.net/2008-04-30-L-Europe-de-leau-4-quel-avenir-pour-le-service) AB’nin militanca açõklanan tercihi daima özel su yönetimi lehinde oldu…AB, AGCS (Hizmet Ticareti Genel Anlaşmasõ) müzakerelerinde su hizmetlerinin ticarileştirilmesi için çalõşõyor. 24 Ekim 2000 tarihli Avrupa Su Direktifi çevreyi korumayõ amaçlõyor. Gelecek yõllarda ulaşõlmasõ hedeflenen normlar içeriyor. Fakat uygulanmakta olan eşitlikçi dağõlõm amaçlõ düşük tarifeleri tartõşma konusu yapõyor. Yerel yönetimlerin sağlõk normlarõnõ uygulamasõ için zorunlu yatõrõm maliyetlerini karşõlamak gerekçesi ile, su hizmetlerinin özelleştirilmesini dayatõyor ve yarõnlarda daha da dayatacak…Ama sağlõk normlarõ konusundaki amaçlara ulaşmak için yerel yönetimlere hiçbir yardõm yapõlmõyor. (http://www.france.attac.org/spip.php?article5579) AB su maliyetlerinin karşõlanmasõ için illa bir tarife uygulamasõ önermiyor. Fakat, zaman içerisinde, toplumun kabulünü de kolaylaştõrarak tarife uygulamasõna geçilmesini, tarifenin su kaynaklarõ üzerindeki rolünün güçlendirilmesini istiyor. Su fiyatlarõnõ “çevre maliyetleri dahil, tüm su hizmetlerini karşõlayacak bir birim” olarak tanõmlõyor. Bu fiyat veya tarife, yatõrõm ve işletme maliyetlerini, çevre maliyetini ve alternatif maliyeti kapsayacak. Alternatif maliyet, burada, suyun bir sektörde kullanõlõp diğer sektörde kullanõlmamasõnõn maliyeti olarak ifade ediliyor. “Her kullanõcõ kendi tüketiminin sonucu olan maliyetleri ödemelidir. Fiyatlar, su kaynaklarõnõn en iyi biçimde kullanõlmasõna teşvik etmesi için, doğrudan doğruya kullanõlan su miktarõ ve/veya meydana getirilen kirlenmeyle ilişkilendirilmelidir. AB üyesi ülkeler arasõnda su tarifeleri bakõmõndan büyük farklar vardõr”… “Son zamanlarda su tarifelerinin su politikalarõ içerisindeki rolü arttõ…Bu politika su kaynaklarõ 67 ve altyapõnõn bakõmõ üzerindeki baskõlarõ sõnõrlayacaktõr. Daha fazlasõ, AB iç piyasasõnda ekonomik prensiplerin farklõ uygulanmasõnõn rekabeti bozmasõndan kaçõnmak için, su tarifelerinin uyumlaştõrõlmasõ zorunludur.” (http://europa.eu/scadplus/leg/fr/lvb/128112.htm) AB, politikanõn kabulünü kolaylaştõrmak için, yeni tarife uygulamasõnõn aşama aşama gerçekleştirilmesini öneriyor. Sosyal kaygõlarõn hesaba katõlmasõnõ tavsiye ediyor. Bu politikalarõn uygulama başõndaki ve sonuçlarõ alõndõktan sonraki etkilerinin ölçülmesini istiyor… “Kalite-fiyat karşõlaştõrmasõ, iletişim ve enformasyon politikalarõ yoluyla açõklõk sağlanmalõ, halk su tarife politikalarõna katõlmalõdõr. Fiyatlarõn maliyetleri uygun biçimde yansõtmasõ için su fiyatlarõ üzerinde bir kontrol gerçekleştirilmelidir.” AB’nin bu gerekçesi son derece ilginçtir. Bir ekonomik gerekçenin arkasõna başka amaçlarõn nasõl gizlenebileceğinin adeta örneğidir. Çünkü, su sektöründe, şebeke suyu için, ulusal, AB düzeyinde veya uluslar arasõ bir piyasadan söz etmek mümkün olamaz. Suyun fizyolojik özellikleri buna manidir. Su kaynağõnõn özellikleri, suyun kalitesi, yerleşim yerine uzaklõğõ, topoğrafik yapõ, yerleşim yerinin alandaki durumu, kent ekonomisine hakim faaliyet türleri, aile yapõsõ, konut kültürü, su kullanma kültürü, arõtmada kullanõlan teknoloji, kullanõlan sõhhi tesisat teknolojisi, su altyapõsõ, altyapõ yatõrõm açõğõ, su işletmesinin ölçeği…gibi çok sayõda faktör su maliyetlerini etkiler. Bu sebeple su maliyetleri yereldir, su fiyatlarõ yerel olmalõdõr. Ancak, DTÖ nezdinde ve diğer uluslar arasõ platformlarda suyun özelleştirilmesi için hileli girişimlerden dahi kaçõnmayan AB, bir su pazarõ yaratmak için, burada, su piyasasõ ve su tarifesi gibi kavramsal araçlardan yararlanmaya çalõşmaktadõr. Dünya Bankasõ ve su Uluslar arasõ finansal aktörler kendilerini kamu malõ niteliğindeki dünya kaynaklarõnõn ve bölgesel kaynaklarõn yönetimi hususunda görevli sayõyorlar. Gerektiğinde doğrudan müdahale etmek de stratejileri arasõnda bulunuyor. Dünya Bankasõ’nõn tahminlerine göre, su ve sõhhi tuvalete ilişkin Binyõl Amaçlarõ’na ulaşmak için yõlda 30 milyar dolar kaynak gerekiyor. Bu, bugünkü kullanõlan kaynağõn iki katõ tutuyor. O halde, “yeni sistemde yalnõzca kamu yatõrõmlarõnõ onaylamak sözkonusu olamaz. Mevcut sistemin en iyi şekilde yönetilmesi ve işletilmesi gerekli olmakla birlikte, gerçekleşen işletme gelirlerini, yoksullarõ koruyarak, finansman kaynağõ olarak kullanmak ve özel 68 sektörün katõlõm imkanlarõndan yararlanmak gerekir.” (http://siteresources.wo rldbank.org/INTGMR2008FRE/Resources/fr-apercu-GMR2008.pdf) Su özelleştirmeleri konusunda Dünya Bankasõ politikalarõna yöneltilen her itirazõ IMF için de geçerlidir. Bu iki küresel düzenleyici kuruluşun politikalarõndaki paralellik kurumsaldõr, açõktõr, görev tanõmlarõnõn gereğidir. Belki de bundan dolayõ, IMF-Dünya Bankasõ ikilisine “teyze kõzlarõ” denilmektedir. Dünya Bankasõ su tedariki, arõtmasõ, sulama, su yönetimi ve hidroelektrik için 2007 yõlõnda 4.6 milyar dolar kredi verdi. Kalkõnmakta olan ülkeler için Dünya Bankasõ su konusunda en büyük finansman kaynağõdõr. Bugün için yeryüzünde su darlõğõ çeken nüfus 700 milyon. 2035 yõlõnda bu rakam 3 milyara ulaşacak ve dünya nüfusunun 1/3’ünden fazla olacak. Su paylaşõmõ bazõ ülkeler için ulusal ve uluslararasõ sorun olacak. Dünya su kaynaklarõnõn %70’i tarõmda, %22’si endüstride, %8’i evde kullanõlõyor. Hali hazõrda dünyada içme ve kullanma suyu yatõrõmõ yõlda 15 milyar dolar. Binyõl Amaçlarõna ulaşmak için bu miktarõn iki katõna çõkmasõ gerekiyor. Bu miktar atõk suyun arõtõlmasõnõ kapsamõyor. Kalkõnmakta olan ülkelerdeki özel sektör içme ve kullanma suyu yatõrõmlarõ toplam yatõrõmlarõn %10’u civarõnda. Dünya Bankasõ hesaplarõna göre su idarelerinin %40’õnõn tarifeleri işletme ve amortisman maliyetlerini karşõlamõyor. İncelenen ülkelerin çoğundaki en yoksul %40 halk sektördeki sübvansiyonlardan %5-20 arasõnda bir avantaj ancak elde edebiliyor. Su sektörüne yardõmlarõn sadece %12’si halkõnõn %60’tan daha azõ içilebilir suya sahip ülkelere yapõldõ. Bu ülkelerden birisi de Uganda idi. 1999’da hazõrlanan ulusal su politikasõnda nüfusu 15 binden fazla olan şehirlerin su yönetimlerinin PPP olarak uluslar arasõ ticarete açõlmasõ öngörüldü. Ulusal su politikasõ, büyük ölçüde, Uganda’ya PPTE (en yoksul ve borçlu ülkeler) kapsamõnda borç silme olarak sağlanan yardõm programõndan finanse edilecekti. 30-35 civarõndaki şehrin (2004 yõlõnda nüfusu 15 binden fazla olan şehir sayõsõ 43) su işletmesi, 10 yõllõk kira sözleşmesi ile tek bir uluslar arasõ işletmeciye verilecekti. İşletmeciliğin yabancõ şirketlere verilmesi, zaten dar olan piyasadaki küçük işletmelerin piyasadan silinmesine yol açacaktõ. Bu küçük işletmeler özellikle yoksullara hizmet veriyordu. (http://www-wds.worldbank.org/external/default/ WDSContentServer/WDSP/IB/2003/08/27/000160016_20030827162137/ Rendered/PDF/266210PAPER0French0Blue0Gold0no.03.pdf) Bu programõn 69 arkasõnda Dünya Bankasõ-IMF ikilisi ile Fransa, Almanya ve İngiltere gibi gelişmiş ülkeler vardõ. 1998-2000 arasõnda Uganda’nõn 2 milyar dolar dõş borcu IMF inisiyatifinde silindi. Su yatõrõmlarõnõn %75’i bu kabil kaynaklardan sağlandõ. Uganda yeryüzünün en yoksul ülkeleri arasõnda bulunuyor. Benzer bir gelişme Senegal’de yaşandõ. 1996’da başlatõlan bir program uygulanarak suya ve temizlik suyuna erişim hizmeti geliştirilmeye çalõşõldõ. 1996 yõlõnda, umumi çeşmeler dahil, %74-81 arasõnda olan su hizmetine erişim 2006’da %98’e çõkarõldõ. Su faturalarõnõn tahsilatõ %98’e yükseldi. Program başlamadan önce bu oran %80’in altõnda idi. Bölgede sõtma vakalarõnõn %20 civarõnda azaldõğõ tahmin ediliyor. Su sektörünü geliştirme ve iyileştirme projesine Almanya ve Fransa gibi ülkelerle Afrika Kalkõnma Bankasõ ve Avrupa Yatõrõm Bankasõ gibi uluslar arasõ finansal kuruluşlar katkõda bulundular. Dünya Bankasõ’nõn bir kuruluşu olan Uluslar arasõ Kalkõnma Birliği (IDA) toplam 225 milyon dolar katkõ sağladõ. Böyle olunca Senegal su sektöründe de küreselleşme patronlarõnõn ve Dünya Bankasõ’nõn kurallarõ geçerli kõlõndõ. Çünkü, “değişim stratejisi, temel bir unsur olarak, devlet adõna şehirlere su sağlama faaliyetlerini yönetmekle yükümlü...yeni bir özel sektör rolünü içeriyordu...IDA, yenilikçi politikalarõn ve uygulamalarõn benimsenmesini hõzlandõrõcõ merkezi bir organ rolü oynadõ. Teknik yardõm PPP yapõsõna geçmeye imkan verdi. Bu yapõda, bir devlet holdingi, işletmeciliği, devletin hissedar olduğu bir özel işletmeye bõrakarak su ve sõhhi tuvalet hizmetlerini yönetiyor.” (http://web.worldbank.org/WBSITE/EXTERNAL/ ACCUEILEXTN/NEWSFRENCH/0,,contentMDK:21263012~pagePK: 64257043~piPK:437376~theSitePK:1074931,00.html ) Sağlam finansal yapõsõ ile PPP uygulamasõnõn en yoksullara büyük fayda sağladõğõ belirtiliyor. Yoksullara uygulanan tarife ile ortalama tarife arasõndaki fark 3.3 kat idi. (http: //www.afd.fr/jahia/webdav/users/administrateur/public/seminaires/eau-ppppauvrete/Senegal.pdf ) Halen bu kademeli tarife devam ediyor. Dünya Bankasõ’nõn sitesinde kayõtlõ “Özelleştirmenin Dağõlõm Üzerine Etkisi” başlõklõ ve Mayõs 2002 tarihli bir rapora göre (http://www1.worldbank.org/ devoutreach/translations/pdfs-french/Distributional_Impact-fr.pdf) bütün özelleştirme programlarõ servet dağõlõmõ ve daha sõnõrlõ ölçüde olmak üzere, gelir dağõlõmõ üzerinde olumsuz etki yapõyor. Çalõşanlarõ işsiz kalõyor. 308 işletme üzerinde yapõlan bir araştõrma, özelleştirme sebebiyle çalõşanlarõn ¾’ünün işini kaybettiğini gösterdi. Bu raporda, özelleştirmelerin eşitsizliği 70 arttõrmasõna ilişkin kaygõlarõn, daha verimli bir işletmeciliğin ödenmesi gereken bedeli olduğunun düşünülemeyeceği beyan ediliyor. Dünya Bankasõ’nõn Eylül 2003’te yayõmlanan bir raporunda ise (http: //web.worldbank.org/WBSITE/EXTERNAL/ACCUEILEXTN/ NEWSFRENCH/0,,contentMDK:20128770~menuPK:1082263~pagePK: 34370~piPK:34424~theSitePK:1074931,00.html) yoksul ülkelerde temel kamu hizmetlerinin geliştirilmesi amacõyla yardõmda bulunan “bazõ fon sağlayõcõlarõn her şeyi özel sektöre bõrakmaya çok taraftar olduklarõ” belirtiliyor. İşte, özelleştirme mekanizmasõnõn dinamiğini açõklayan cümle budur. Yardõm sağlayan ülkeler, kamu-özel sektör işbirliği (PPP) yöntemini uygulatarak, yoksul ülkeleri hem çokuluslu su şirketlerine pazar haline getirecekler, hem de bu ülkelerin su hizmetlerine yardõmlarõnõn yerine özel sektörün finansman kaynaklarõnõ ikame edecekler. Hesap böyledir. (Marc Laimé, Le Monde diplomatique, 16 novembre 2007) Dünya Bankasõ ve benzer küresel düzenleyiciler sivil toplum örgütleri ile ilişkilerini gitgide yoğunlaştõrõyorlar. Kendi açõklamalarõna göre Dünya Bankasõ, sivil toplum kuruluşlarõna yõlda 1 milyar dolar civarõnda bağõş yapõyor. 2006 yõlõnda ödünç vererek desteklediği 302 projeden 217’sine (%71.8’ine) sivil toplum örgütlerinin öyle böyle katõlõmõnõ sağladõ. (http://web.worldbank.org/WBSITE/ EXTERNAL/ACCUEILEXTN/EXTTOPICSFRENCH/EXTCSOFRENCH/ 0,,contentMDK:21092389~pagePK:220503~piPK:264336~theSitePK: 1153825,00.html) Bu süreç kamu tercihlerinin politikalara yansõmasõnõ ve demokratik taleplerin öne çõkmasõnõ sağlayacak yönde kullanõlabilir. Ancak, bu gelişmenin arka planõnda, kamuoyunu yapõlandõrma amacõ bulunduğunu düşünmek de yanlõş görünmüyor. Küresel düzenlemeler halkõn yerel ve ulusal politika tercihlerini adeta yok sayõyor. Politikacõlarõ örtük bir dünya devletinin siyasi sekreterleri düzeyine indirgiyor. Bir yandan yerel yönetimleri güçlendirmeye yönelik argümanlar geliştirilir ve düzenlemeler yapõlõrken, diğer yandan, özellikle yerel yöneticileri sembolik temsille görevli seçilmişler durumuna getiriyor. Dünya Bankasõ, özel su şirketleri ve gelişmiş ülke politikacõlarõ Dünya Su Konseyi’ni etkileri altõnda tutuyorlar. Bunlar suyu ticarileştirmek istiyorlar. Suyun ticarileştirilmesine karşõ çõkanlar özelleştirmeye alternatif öneriler geliştirmeye çalõşõyorlar. Bu önerilerden birisi de su mahkemeleri kurulmasõdõr. Bu mahkemelerin ilgili hükümetleri ve şirketleri, suya ilişkin yetkileri aşõrõ 71 kullanmalarõ durumunda cezalandõrmasõ isteniyor. Öneriler arasõnda su hakkõnõ güvenceye alan uluslar arasõ bir sözleşme yapõlmasõ da bulunuyor. OECD ve su Su konusu iki problem üzerinde odaklanmaktadõr. Su kaynaklarõnõn korunmasõ ve kalitesinin yükseltilmesi, bir; bir de suyun ticarileştirilmesi. Suyun ticarileştirilmesi çabalarõ diğer evrensel problemin de üzerine baskõn biçimde yayõlmakta, özelleştirme su sektöründe yoğun tartõşmalar yaratmaktadõr. Herkesin su hakkõna vurgu yapmak konuya ilişkin tüm metinlerde adeta gelenek olmuştur. Böylece, neo-liberal politika mimarlarõ dahi, suçlanmaya karşõ kendilerini rezerve etmektedirler. OECD belgeleri de böyledir. Herkesin içme ve kullanma suyuna güvenli ve etkin ulaşmasõ sürekli kalkõnma için baş edilmesi gereken önemli bir aşamadõr. OECD üyeleri bunu büyük ölçüde başardõlar. Ancak kalkõnmakta olan ülkelerde henüz yapõlmasõ gereken çok iş var. (www.oecd.org/eau) OECD uzmanlarõ halen uygulanagelen finansman yöntemleri ile altyapõ ihtiyaçlarõnõn karşõlanamayacağõnõ savunuyorlar. Mayõs 2007’de yayõmlanan Altyapõ 2030 Raporunda, eğer mevcut trend devam ederse, altyapõ hizmetlerinde tõkanmalar, çökmeler ve ekonomik faaliyetlerde darboğazlar, ülkeler arasõnda rekabet eşitsizlikleri ve artan çevre sorunlarõ meydana geleceğini ifade ediyorlar. Bu olumsuz gelişmeler, elbette, halkõn hayatõnõ ve maliyetleri etkileyecektir. Dolayõsõyla OECD, kamu-özel sektör işbirliği (PPP)’ni altyapõ açõğõna bir çözüm olarak önermektedir. OECD, “kullanan ödesin” prensibinin kamu finansmanõnda daha fazla uygulanmasõnõ, tahsisli vergiler konulmasõnõ, altyapõ yatõrõmlarõnõn sağladõğõ yerel katma değerin vergilendirilmesini istiyor. Altyapõ planlamasõnda sürekliliği sağlamak için altyapõ fonu oluşturulmasõnõ tavsiye ediyor. (http://www.uvek.admin.ch/dokumentation/00474/00492/ index.html?lang=fr&msg-id=12657) Bu konudaki önceliklerden birisi hizmet sunumunu genişletmek, mevcut altyapõnõn bakõmõnõ sürdürmek ve iyileştirmek için finansman sağlanmasõdõr. OECD 2007 yõlõnda bu konuda bir proje geliştirdi. Proje finansman ihtiyaçlarõ ile kaynaklarõnõ analiz ediyor. Kaynaklar arasõnda su satõş gelirleri, özel sektör yatõrõmlarõ, kamu bütçeleri, kalkõnma yardõmlarõ yer alõyor. Bu projede kalkõnmakta olan ülkeler için su tarife uygulamalarõ, gerçekçi finansman 72 stratejileri ve tarõmsal sulamanõn rasyonel yönetimi, su sektörü altyapõsõna özel sektörün katõlõmõ konusundaki OECD prensiplerine göre analiz ediliyor. OECD su altyapõ yatõrõmlarõ, bunlarõn bakõmõ ve iyileştirilmesi için suyun gerçek maliyete göre satõlmasõnõ öneriyor. OECD ülkelerinin çoğunda marjinal tedarik maliyetine göre tarife uygulanõyor. Fakat OECD’ye göre yoksullarõn suya ulaşmasõnõ hesaba katan bir sübvansiyon da zorunlu olabilir. Ekosistemi korumayõ, canlõlõğõ sürdürmeyi ve insani ihtiyaçlarõ karşõlamayõ amaçlayan bir su yönetimi için, mevcut yönetim yapõlarõ ile birlikte, özel sektörüne rolüne de artan bir dikkat göstermek gerekiyor. Su kaynaklarõnõn %70’ini kullanan tarõm sektöründe rasyonel kullanõm öncelik arz ediyor. Kötü/kirli su kullanõmõna bağlõ hastalõklar kalkõnmakta olan ülkelerde meydana geliyor. Fakat, OECD ülkelerinde de suya bağlõ hastalõklar ortaya çõkabiliyor. OECD su artõma teknolojilerinin geliştirilmesine destek veriyor. Su ve sõhhi tuvalet üzerine kamu-özel sektör işbirliği (PPP) konusunda, OECD Kasõm 2006’da, Dünya Bankasõ ve Fransõz Kalkõnma Ajansõ (AFD) desteğinde Paris’te bir seminer düzenledi. Buradan sağlanan enformasyona göre, 2015’e kadar içilebilir suya erişemeyenlerin sayõsõnõ yarõya indirmek için, su şirketleri büyük yatõrõmlar yapacaklar, teknik ve idari kapasitelerini geliştirecekler. ‘90’lõ yõllarda, özel şirketlerin yatõrõm kapasiteleri, etkinlikleri ve bilgi birikimleri ile, su hizmetine erişimin iyileştirilmesi konusunda belirleyici bir rol oynayacağõ düşünülüyordu. Fakat, şu son senelerde çokuluslu firmalar kalkõnmakta olan ülkelerdeki angajmanlarõnõ azaltmaya başladõlar. Bu ülkelerdeki sivil toplumun muhalefeti, kamu kuruluşlarõ ile özel kuruluşlar arasõndaki anlaşmazlõklar, hukuki, idari ve kurumsal düzenlemelerdeki belirsizlikler çokuluslu su şirketlerinin önündeki başlõca zorluklar olarak gösteriliyor. Şimdi çokuluslu su şirketleri, eğer finansal angajmanlar da gerektiriyorsa, herhangi bir kontrat yapmadan önce, daha ihtiyatlõ olmak gereği duyuyorlar. PPP’nin yerini daha az yükümlülük içeren yönetim sözleşmelerinin almakta olduğu gözlemleniyor. Yakõn gelecekte özel su şirketlerinin yeni gelişen piyasa ekonomilerinde ve OECD ülkelerinde daha fazla iş yapacaklarõ tahmin edilmektedir. Çünkü bu ülkelerde risk daha düşüktür. Özel şirketler de finansman katkõsõndan çok, iş deneyimlerini ve teknolojik birikimlerini kullanarak faaliyette bulunacaklardõr. Kalkõnmakta olan ülkelerdeki su sektörlerinde yeni yerel şirketler ortaya çõktõ. Bunu iyi bir gelişme olarak not etmek gerekiyor. Rusya’da kentli 73 nüfusun %10’undan fazlasõna yerli şirketler su satõyor. Benzer gelişme Çin ve Hindistan’da da var. OECD üyesi ülkelerde de çok sayõda küçük çaplõ yerel şirket sektörde faaliyet göstermeye başladõ. Yerli şirketler su sektörünün özelleştirilmesine karşõ sivil muhalefeti daha rasyonel olmaya sevk edebilir. Sektörde çokuluslu şirketler ve paydaş yerli şirketlerin tekelci kontrolüne geçme riski azalõr; sektörde oluşacak rant tüketicilere gidebilir. Fakat bu yerelküçük şirketler yeterli teknik donanõm ve deneyime sahip olmayabiliyorlar. OECD ülkelerinin yarõsõnda su giderleri düşük gelirli aileler için büyük bir problem veya eğer gerekli önlemler alõnmazsa gelecekte böyle olma riski taşõyor…Kentlerde su tedarikinin kamu hizmeti olarak sunulmasõ geleneğinden, bu hizmetlerin ticarileştirilip özel sektörün katõlõmõna doğru artan bir eğilim var. (http://www.oecd.org/dataoecd/12/40/15425341.pdf) Mart 2006 tarihli OECD dokümanõnda üye ülkelerde su probleminin %100’e yakõn oranda giderildiği belirtiliyor. 1990-2000 yõllarõ arasõnda kalkõnmakta olan ülkelerde içilebilir suya ulaşan nüfus oranõnõn %73’den %80’e çõktõğõ bildiriliyor. (http://www.oecd.org/dataoecd/19/0/36290138.pdf) OECD ülkelerinde özel şirketler, kiralama veya imtiyaz yöntemiyle su sektörüne gitgide daha fazla giriyorlar. Mülkiyet genellikle kamuda kalõyor. Özel şirketler işletme fonksiyonlarõnõ ve bazen de yatõrõm faaliyetlerini üstleniyorlar. Bir kõsõm ülkelerde de özerk su şirketleri hizmet üretiyor. Uluslar arasõ ve uluslar üstü kuruluşlar, su yatõrõmlarõnõn finansmanõna ve su işletmeciliğine özel sektörün girmesini gerekli bir çözüm gibi görüyorlar. OECD de böyle. “İyi yönetişime ulaşmak için mevcut su kuruluşlarõnõ yakõndan incelemek gerekir. Bilhassa özel sektörün oynayabileceği rolü iyi incelemek gerekir…Kamunun düzenleyici ve tedarikçi rollerinin birbirinden ayrõlmasõ, kamu çõkarõ ile özel çõkar arasõndaki ilişkilerin daha kolay açõklanmasõna katkõda bulunabilecek.” (http://www.oecd.org/dataoecd/19/0/36290138.pdf) OECD’ye göre, gelecek 10 yõllar boyunca, kaliteli su kaynaklarõ çeşitli tehditlere maruz kalacaklar. İklim değişiklikleri, kirlenme ve bazõ bölgelerde su altyapõsõna karşõ terörist saldõrõlar bu sonucu yaratacaktõr. OECD ülkelerinin çoğunda su tarifeleri marjinal maliyetlere göre hesaplanmaktadõr. Yoksul kesimlere yönelik destek tarifeleri de uygulanõyor. Üye ülkelerin yaklaşõk 1/3’ünde işletme ve bakõm giderleri de tarifeye dahil 74 ediliyor; hatta bazõlarõnda yatõrõm harcamalarõnõn bir kõsmõ veya toplamõ tarifelere dahil ediliyor. Yine de ülkeden ülkeye önemli değişiklikler olabiliyor. OECD ülkelerinde 1980’den bu yana kişi başõna su tüketimi %11 azaldõ. Bunda tarifelerin su tüketim miktarõ ile ilişkilendirilmesi kõsmen etkili oldu. OECD üyesi ülkelerin yarõsõnda toplam su tüketimi de azaldõ. Uygulanan tarifeler genellikle su tüketiminde rasyonalite sağlamaya (israfõ önlemeye), yoksullarõ desteklemeye ve faturalardaki götürü ödemeleri azaltmaya yönelik oluyor. OECD ülkelerinden 12 veya daha fazlasõ sanayiin atõk sularõ için yüksek ücretler alõyor. 75 76 Su hakkõ 77 78 Su Hakkõ Su hakkõnõn anlamõ ülkelerin hukuki müktesebatlarõna göre değişiyor. Ama bu konuda genel bir belirsizlik var. 1990’da Montreal Şartõ içilebilir suya ulaşõmõn temel bir insan hakkõ olduğunu deklare ediyordu. Fakat bu prensip 1992’de Dublin’deki konferanstan itibaren yavaş yavaş silindi…Orada kabul edilen prensibe göre, “çok geniş amaçlarla kullanõlan su, ekonomik bir değere sahiptir. O halde su, ekonomik bir mal olarak kabul edilmelidir.” İşte bu, Latin Amerika’da, Afrika’da ve Asya’da su sektöründe özelleştirme sürecini başlattõ… 1992’deki Rio Zirvesinde dünya liderleri suyu ekonomik bir mal olarak nitelediler. Onlara göre kamu işletmeleri, yeryüzündeki 1.1 milyar insana içilebilir su ve temizlik suyu sağlama kapasitesinde değildi. Suyun ekonomik bir mal olarak nitelenmesi, çoğu insanõn bir insan hakkõ saydõğõ sudan kar elde etme yolu arayan çokuluslu şirketlere büyük bir kapõ açtõ. Ekonomik ve Kültürel Haklar Sözleşmesinin (CESCR) uygulamasõnõ izlemekle görevli Komite’nin, bu sözleşmeyi su hakkõnõ içerecek biçimde yorumlamasõ insan haklarõ tarihinde önemli bir aşamadõr. Bu anlaşmayõ imzalayan 145 ülke, aşama aşama, bütün halklarõna sağlõklõ ve içilebilir su hakkõnõ sağlamak için gerekli şeyleri yapacaklar. Su hakkõ, her insanõn kendisi ve ailesi için ulaşõlabilir, yeterli, uygun kalitede ve kolayca elde edilebilir suya sahip olmasõ manasõna geliyor. Kõsaca, her ülke, herkese sağlõğa uygun su içme imkanõ sağlamak zorundadõr. Sözleşmeye taraf devletler bu hakka zarar verecek uygulamalar yapamazlar. Bu hak her ülkenin amaca uygun gerekli eylemleri ivedilikle yapmasõnõ gerektiriyor. Bunun için hazõrlanacak strateji yasama, su hakkõnõn bütün gereklerini kapsama, açõk amaçlar belirleme, belirli bir zamanda ulaşõlacak amaçlarõ tespit etme ve uygun göstergelere ulaşacak önlemleri almayõ kapsamalõdõr. Bu sözleşme sivil topluma hükümetin sorumluluklarõ konusunda bir dayanak sağlõyor. Hükümetlere bir hedef koyuyor. Su sõkõntõsõ çeken yoksullarõn durumuna dikkat çekiyor. (http://www.wateryear2003.org/fr/ ev.php-URL_ID=4087&URL_DO=DO_TOPIC&URL_SECTION=201.html) 79 Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi su hakkõnõ diğer tüm insan haklarõnõn gerçekleşmesinin şartõ olarak tespit ediyor. Kasõm 2002’den itibaren su hakkõ, beslenme ve sağlõk hakkõ gibi, temel haklardan kabul edilmektedir. Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslar arasõ Sözleşmesi’nin uygulanmasõnõ izlemekle görevli Komite, konuya ilişkin olarak 15 numaralõ genel gözlemini kabul etti. Şimdi artõk su hakkõ, yaşamak için yeterli ortam hakkõnõ ve herkesin mümkün olan en fazla akõl ve fizik sağlõğõna sahip olma hakkõnõ gerçekleştirmek için kaçõnõlmaz bir temel haktõr. Bu yorum 1966’daki sözleşmeyi onaylayan 146 ülkeyi ilgilendiriyor. Amerika Birleşik Devletleri su hakkõnõn yer aldõğõ hiçbir sözleşme imzalamadõ. (http://www.h2o.net/magazine/urgences/enjeux/politiques/2003_kyoto/cede/ francais/smets_0.htm) Su hakkõnõn temel insan haklarõ arasõnda kabul edilmesi, hayatõn temeli olan suyun herkese sağlanmasõ konusundaki ana hedefin gerçekleşmesi yönünde önemli bir aşamadõr. Su olmadan diğer temel haklar gerçekleştirilemez. Şimdi karar vericilerden ve insan haklarõ savunucularõndan pek çoğu su hakkõnõn temel insan haklarõ arasõnda sayõlmasõnõ istiyorlar. Bu takdirde suya ulaşamayanlar lehine gerekli önlemleri alma garantisi doğacak. Sivil toplum örgütleri de bu sayede hükümetler üzerinde kuvvetli bir baskõ kurabilecekler. Diğer yandan, bazõ özelleştirme karşõtlarõ, su hakkõnõn temel insan haklarõ arasõnda sayõlmasõnõn, özelleştirme gerekçelerinden çok, sektörde kamunun rolünün artmasõna ilişkin gerekçeleri güçlendireceğini düşünüyorlar. Birleşmiş Milletler’in kararõ zorlayõcõ değil. Yani 1966 tarihli sözleşmeye imza koyan ülkeler bu karara uymak zorunda değiller. Ancak, bu kararla, su hakkõna ilişkin kuvvetli bir moral dayanak yaratõldõ. Bu karar, ilgili ülkelerin, ayrõm gözetmeden bütün halka yeterli, ucuz, ulaşõlabilir, güvenli, içilebilir ve evde kullanõlabilir su sağlamasõnõ gerektiriyor. Bu hak uygulanabilir olmalõdõr. Karar suyun sosyal ve kültürel bir mal olduğu, ticari bir mal olmadõğõ manasõnõ içeriyor. Bu karar ‘90’lõ yõllarda çeşitli uluslar arasõ forumlarda alõnan ve suyu ticarileştirip özel sektörün su piyasasõndaki varlõğõnõ destekleyen başka kararlardan farklõ. Birleşmiş Milletler’in 1977’de Mar del Plata’da (Arjantin) düzenlediği konferansta tüm halklarõn temel ihtiyaçlarõnõ tatmin için içilebilir suya ulaşma haklarõ olduğunda mutabakat sağlandõ. 1986’da Birleşmiş Milletler Genel 80 Kurulu’nun kabul ettiği kalkõnma hakkõna ilişkin bildiride ise, su hakkõ örtük olarak ifade ediliyordu. 1992’deki Rio de Janeiro zirvesinde su hakkõ kavramõ biraz daha güçlendirildi. 1977’de Mar del Plata’da suya ulaşõm hakkõna ilişkin olarak alõnan karar burada 130 devlet ve hükümet başkanõnõn imzaladõğõ Ajanda 21’de yer aldõ. Bildiride “Kalkõnma ve su kaynaklarõnõ kullanma sürecinde, öncelikle temel ihtiyaçlar tatmin edilmeli ve ekosistem korunmalõdõr. Fakat bu şart yerine getirildikten sonra, kullananlar suyun fiyatõnõ ödemelidir” deniyordu. 2002 Johannesburg Zirvesinde kabul edilen eylem planõnda ise hükümetler “düzenleme, kontrol, su tedarikine tahsis edilen maliyetlerin tam karşõlanmasõ dahil, tüm politik araçlarõ kullanmayõ taahhüt ediyorlardõ. Ancak maliyetlerin tam karşõlanmasõ yoksullarõn içilebilir suya erişimlerini engellemeyecekti.” Böylece dünya liderleri, suya erişimi temel hak olarak kabul ederken, aynõ zamanda, maliyetlerin karşõlanmasõ prensibinin ihtiyaçlarõn tatminini aşan su kullanõmõna uygulanacağõnõ kabul ediyorlardõ. Aksi halde gerekli yatõrõmlar yapõlamaz, sistem devam ettirilemez. (http://www.un.org/french/waterforlifedecade/righttowater.html) Uluslararasõ platformlarda su hakkõna ilişkin olarak alõnan kararlar içerik ve tarih olarak çelişkiler gösteriyor. Nitekim, 1992’de Dublin’de yapõlan Uluslar arasõ Su ve Çevre Konferansõ’ndan sonra uluslar arasõ topluluk suya ulaşmayõ bir hak olarak kabul etmeyi reddediyordu. Bu konferansta alõnan kararlar özetle şöyledir: “Su kaynaklarõ yönetimi ve kullanõmõ her düzeyden kullanõcõlarõ, planlamacõlarõ ve karar vericileri bir araya getirmelidir. Kadõnlar suyun korunmasõ, yönetimi ve tedarikinde temel bir rol oynamalõdõr. Çeşitli amaçlarla kullanõlan su, ekonomik bir değere sahiptir ve böyle olduğu için ekonomik bir mal olarak kabul edilmelidir.” Çok uluslu 4 su şirketinden 3’ü Fransõz olduğu ve bu ülkede su hizmeti çok büyük ölçüde özel sektör tarafõndan sunulduğu için, su hakkõ konusuna Fransa’nõn nasõl yaklaştõğõ önemlidir. Öğretici bir örnek olabilir. 30 Aralõk 2006’da kabul edilen LEMA adlõ yasa su hakkõna ilişkin belirgin bir aşama oluşturdu. Bu yasaya göre “gõda ve sağlõk için, ekonomik bakõmdan kabul edilebilir şartlarda içilebilir suya ulaşmak herkesin hakkõ; su kullanõmõ herkese ve tüm fizik kişilere aittir.” Yasa, su hakkõnõn sõnõrlarõnõ “ekonomik bakõmdan herkes tarafõndan kabul edilebilir şartlarda” ulaşõlabilirlik ve gõda ile sağlõk ihtiyaçlarõnõ karşõlayacak asgari miktarlar olarak belirliyordu. Artõk 81 kullandõğõ suyun bedelini ödeyemeyen yoksullarõn sularõ kesilmeyecekti. Fakat bu dar çerçeveli hak dahi, getireceği yük açõsõndan, büyük kent belediye başkanlarõnõ rahatsõz etti. Çünkü yoksullarõn su hakkõnõ devlet bütçesinden finanse etmek mümkün değil. Konu yerel yönetimlere bõrakõlmõş. Ayrõca yasa, su hakkõnõ yerine getirmekten sorumlu bir mercii belirtmiyor. Su hakkõnõn uygulanmasõnõ en iyi biçimde sağlayabileceği hesaplanan herhangi bir tarife içermiyor. Su fiyatlarõnõ yoksullarõn satõn alamayacağõ kadar yüksek tutan bir belediyeye uygulanabilir bir yaptõrõm öngörmüyor. Öyle ki, su fiyatlarõnõn yüksek olduğuna karar verecek spesifik bir otorite gösterilmiyor. Eğer bir kimsenin musluğundan su akmõyorsa veya su içilebilir özellikte değilse, o kullanõcõ, hayatõ tehlikeye atõlmõş herkes gibi ve bir tüketici olarak haklarõnõ savunabilecek. Her şeye rağmen, bu yasaya dayanarak belediyeler su hakkõnõ kullandõracak uygulamalara girişebilecekler, su hakkõ ile uyuşmayan uygulamalarõnõ değiştirebilecekler. Yasa, nispeten belirsizlikler içeriyor; yetkililerin takdir ve yorumlarõna bağlõ uygulamalara ortam hazõrlõyor. Belediye yönetimlerine, yerel idarelerin özerkliğine uygun geniş bir yetki kullanma alanõ sağlõyor. (Marc Laimé, Droit à l’eau : le rôle des municipalités et des collectivités territoriales, 31 Mars 2007, Le Monde Diplomatique) Fransa’da Şubat-Haziran 2007 tarihleri arasõnda çeşitli düzeylerde tartõşmalar yapõldõktan sonra, Eylül 2007’de İnsan Haklarõ Ulusal Danõşma Komisyonu (CNCDH) parlamento genel kurulunda su hakkõnõ destekleyen bir tutum benimsedi. Komisyon İnsan Haklarõ Konseyi’nden, su hakkõnõn yaşama hakkõ için gerekli diğer haklar gibi kabul edilmesini istiyordu. Bu karar, ödeme gücü olmayanlarõn temel insan ihtiyaçlarõ için gerekli miktarda suya ulaşmalarõnõ yetkili otoritelerin sağlamasõnõ öngörüyordu. Ancak, Fransa’da her yõl binlerce yoksulun ve yoksul çalõşanõn faturalarõnõ ödememelerinden dolayõ suyu kesiliyor. Bu ülkede 500 bin aileye enerji, 700 bin aileye telefon yardõmõ yapõlõrken, sadece 50 bin aile bedava su alabiliyor...“CNCHD su hakkõ kavramõnõn içilebilir suya ve temizlik suyuna ulaşmayõ kapsadõğõnõ not ediyor. Bu, sadece, insanõn temel ihtiyaçlarõnõ karşõlayacak sõnõrlõ miktarda suyu içeriyor ve yasanõn belirlediği yetki bölgeleri düzeyinde gerçekleşiyor. Bu hak, kullanõcõlarõn su faturalarõndan kurtulmasõnõ sağlõyor. Yoksul kişilerin su tedarik etmelerine uygun olmayan koşullarda özel düzenlemelerden yararlanmalarõ hakkõn kapsamõnõ oluşturuyor.”...Bazõlarõ için su hakkõ, su faturasõnõ ödeme gücü olmayanlarõn bu yükümlülükten kurtulmasõ manasõna geliyor. Başka bazõlarõ ise su hakkõnõn böyle tanõmlanmasõnõn suyu 82 ticarileştirmeye onay kazandõracağõnõ savunuyorlar. Onlara göre, su hakkõ böyle kõsõtlõ tanõmlanmamalõ, herkes hayati ihtiyacõ olan suyun kõsõtlamasõz olarak karşõlanacağõ garantisine sahip olmalõdõr...Su hakkõnõn insan hakkõ olarak kabul edilmesi talebi yaygõnlaşõyor. Bunu kabul eden ülkelerin sayõsõ artõyor... Hizmet kesildiğinde su ve temizlik hakkõnõn korunmasõ kriterleri, bu hizmetleri sağlayan özel sektöre ilişkin düzenlemeler, su konusundaki ulusal yükümlülüklere ilişkin stratejiler hazõrlanmasõ ve yerel yönetimlere özgü sorumluluklar alanlarõnda detaylõ çalõşmalar yapõlmasõ gerekiyor. Birleşmiş Milletlerin ve diğer uluslar arasõ kuruluşlarõn çalõşmalarõ, suya ulaşõm konusunun küresel düzeyde ve kalõcõ biçimde düzenlenmesinin ne kadar güç olduğunu gösterdi. (Marc Laimé, Droit à l’eau : les ambiguïtés françaises, jeudi 11 octobre 2007, Le Monde diplomatique) Su savunmasõ Birleşmiş Milletler Kalkõnma Programõ (PNUD), Darlõğõn Ötesi: İktidar, Yoksulluk ve Dünya Su Krizi konulu İnsani Kalkõnma Raporu 2006’da bütün ülkelerin suya ulaşmayõ insan hakkõ saymasõnõ ve dünya çapõnda bir eylem planõ yapõlmasõnõ tavsiye etti. İngiltere suyu bir insan hakkõ olarak kabul etti. Hollanda bu manada kesin kararlõlõk angajmanõnda bulundu. Japonya 47 ülkeyi bir araya getirecek bir zirve düzenleyip Asya-Pasifik bölgesindeki suya ilişkin sorunlarõ tartõşmayõ planladõ. (http://www.undp.org/french/ publications/annualreport2007/energy_environment.shtml,) Japonya’nõn planladõğõ Asya-Pasifik 1. Su Zirvesi 3-4 Aralõk 2007’de yapõldõ. Bu zirve sonucunda yayõmlanan bildiride su ve sõhhi tuvalet hakkõ temel bir insan hakkõ olarak kabul ediliyor. Bu gelişme 5. Dünya Su Forumu’nda da benzer bir gelişme yaşanabileceği ihtimalini düşündürüyor. Çünkü Avrupa Birliği, ABD ve Kanada ile birlikte, Japonya suyun ticarileştirilmesini savunan dörtlü arasõnda yer alõyor. İnsani Kalkõnma Raporu 2006’da yoksullar için günlük 20 litre su sağlanmasõnõn temel insan haklarõ arasõnda sayõlmasõ talep edilmişti. (http://content.undp.org/ go/newsroom/2006/november/hdr-water-20061109.fr;jsessionid=a-fHxvGKX oHd?categoryID=412138&lang=fr,) Fakat, bu tür kabulleri ihtiyatla karşõlamak gerektiği belli oluyor. Suyun ticarileştirilmesine karşõ dünya çapõnda birikmekte olan tepkiler, küresel güçleri böyle enerji boşaltacak taktikler kullanmaya yöneltmiş görünüyor. 83 Brezilya’nõn bazõ bölgelerinde Topraksõzlar Hareketi “bir milyon kuyu/ havuz” diye bir hareket başlattõ. Böylece su hakkõnõn korunmasõ ve özelleştirmenin önlenmesi için etkili olacak bir kampanya yaratõldõ. (http://www.aidh.org/alimentation/eau/03.htm) Dördüncü Dünya Su Forumu’nun yapõldõğõ günlerde, 14-19 Mart 2004 tarihleri arasõnda, yine Meksika’da alternatif bir forum düzenlendi. Suyu Savunma Uluslar arasõ Forumu adlõ bu etkinliğe 40’tan fazla ülkeden katõlõm oldu. Toplantõlar sonunda Suyu Savunma Hareketleri Ortak Deklarasyonu başlõklõ bir bildiri yayõmlandõ. Bu bildiride savunulan görüşler şöyle özetlenebilir: Su ticari bir mal değildir ve bu sebeple bütün biçimleri ile su özelleştirmesi reddedilmektedir. Dünya Su Konseyi düzenlediği forumlarla, çokuluslu şirketler ve uluslar üstü finansal kuruluşlarõn patronajõnda, suyu ticarileştirmek için yeni yöntemler bulmaya çalõşmaktadõr ve bu sebeple uluslar arasõ yasallõğõ olmamasõ gerekir. Su, bütün uluslar arasõ ticari anlaşmalar kapsamõndan çõkarõlmalõ, suyun ticarileştirilmesine ve özelleştirilmesine bağlõ uluslar arasõ finansman reddedilmelidir. Başarõlõ kamu su işletmeleri arasõnda koordinasyon ve dayanõşma olmalõdõr. Uluslar üstü kuruluşlarõn ve uluslar arasõ finansal kuruluşlarõn faaliyetlerini izlemek üzere bir gözetim mekanizmasõ kurulmalõdõr. (http://www.comda.org.mx/fida/declaracion_frances.htm) Ekim 2005’te Liège’de kurulan Kamu Hizmetlerinin Desteklenmesi İçin Yerel Yönetimler Uluslararasõ Kongresi su hakkõnõ da içeren önemli kararlar aldõ. Liège Kararõ diye anõlan bildiride önemli vurgular bulunmaktadõr: (http://www.agcs-gats.org/articles.php?lng=fr&pg=10) 22-23 Ekim 2005 tarihli Liège Kararõ’nda Dünya Ticaret Örgütü’nün tüm hizmetleri zamanla rekabetçi piyasalara bõrakma tavsiyesi, kararlarõnõ geri döndürülemez biçimde yerel, ulusal ve uluslar arasõ düzenlemelere yansõtma niyeti, Avrupa Birliği’nin bilhassa yerel hizmetlerin ve kamu hizmetlerinin özelleştirilmesini genelleştirmeye yönelik direktifleri ve kamu hizmetlerini çökerten hükümet politikalarõ kõnandõ. 84 Temel kamu ihtiyaçlarõnõn spekülatif piyasalarõn hõrsõna bõrakõlmasõ, ülke ve dünya ölçeğinde sosyal eşitsizlikleri ve dengesizlikleri arttõrarak liberal normlara tabi kõlõnmasõ, yerel yönetimlerin demokratik uygulamalardan ve özgür yönetimden uzaklaşarak Dünya Ticaret Örgütü’nün boyunduruğuna tabi kõlõnmasõ reddedildi. Burada benimsenen yaklaşõma göre, kamu otoritelerinin rolü, kamu hizmetleri yoluyla, halkõn temel ihtiyaçlarõnõ tatmin ederek, genel çõkarõ gerçekleştirmektir. Kamu hizmetleri dengeli kalkõnmanõn, demokratik ve sosyal haklarõ korumanõn, yurttaşlõğõn temel ögesidir. Kamu sektörünün ne olacağõ toplumun kararõna bağlõdõr. Dünya Ticaret Örgütü nezdinde yürütülen hizmet ticareti müzakereleri durdurulsun. Su, sağlõk, eğitim, enerji, taşõmacõlõk, sosyal koruma ve kültür gibi hayati sektörler tüm müzakerelerden istisna tutulsun. Daha önce üstlenilmiş liberalleştirmeler yeniden değerlendirilsin. Dünya Bankasõ, IMF ve Avrupa Yatõrõm Bankasõ (BEI)’nõn yardõmlarõnõ ortak mallarõn liberalleştirilmesi şartõna bağlamalarõ yasaklansõn. AB’nin hizmetler sektörünün liberalleştirilmesine ilişkin “Bolkstein” denilen tüm direktifleri iptal edilsin. Toplu ulaşõm dahil, bu doğrultudaki tüm düzenlemeler iptal edilsin…Yerel kamu hizmetlerinin finansmanõ için, vergiler eşitlikçi ve zenginliği yeniden dağõtacak biçimde düzenlensin. Aynõ organizasyon 28-29 Ekim 2006’da Cenevre’de toplandõ ve yayõmladõğõ bir bildiri ile Liège Kararõ’na paralel görüşler açõkladõ: (http://www.agcs-gats.org/articles.php?lng=fr&pg=3) Kongre, 30 yõldan beri, sermaye sahiplerinin, piyasaya tabi toplum öncüleri olarak, dünyaya önerdikleri çözümün, hayatõn maddi ve gayr-i maddi tüm tezahürleriyle piyasalaştõrõlmasõndan ibaret olduğunu düşünüyor. Kamu hizmetlerinin liberalleştirilmesi…yerel ve küresel politikanõn özelleştirilmesine yol açõyor. Liberalleştirmenin yararlarõ abartõlmõştõr. Yoksulluk yaygõnlaşmakta, ülkelerin kendi içinde ve küresel düzeyde eşitsizlik ve sosyal dõşlanma artmaktadõr. Sosyal gerilim, yerel ve uluslararasõ çatõşmalar, ekonomik ve çevresel dengesizlikler liberal küreselleşmenin görülebilir sonuçlarõdõr. 85 AB Komisyonu Dünya Ticaret Örgütü’nün etkili ve saldõrgan bir partneridir. AB direktifleri kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi konusunda hõzlandõrõcõdõr. Kamu hizmetlerinin liberalleştirilmesini kabul edip uygulamaya koymaya hevesli hükümetleri kõnõyoruz. Dünya Ticaret Örgütü’nün 11 yõllõk geçmişinde ondan sadece güçlü aktörler yararlandõlar. Tarõm sektörü gitgide daha ileri bir sõnaileşme gerçekleştirdiği halde, 850 milyon insan açlõk çekiyor ve bunlarõn %70’i çiftçi. Hizmet sektöründeki büyük işletmeler hizmetlerin liberalleştirilmesinde artan bir yarar olduğunu belirtiyorlar, fakat liberalleştirme bu hizmetlerden çok büyük bir kesimin dõşlanmasõna yol açõyor. Hizmet ticareti öyle bir hizmet liberalleştirilmesi vaad ediyor ki, bu, politikacõlarõn politik tercihlerde bulunmalarõnõ engelleyecek, demokratik uygulamalarõ kõsõtlayacak. Kamu hizmetleri piyasa kapsamõndan çõkarõlmalõ, hukuk alanõna alõnõp ulusal, Avrupalõ ve uluslar arasõ düzeylerde temel haklar olarak yasalaştõrõlmalõdõr…Bu hizmetler adil vergilendirme ve bilhassa finansal araçlarõn vergilendirilmesi ile kalõcõ biçimde finanse edilmelidir… Uluslararasõ hiyerarşi sõralamasõ yeniden düzenlenmelidir. Dünya Ticaret Örgütü, DB, IMF ve AB’nin ticaret kurallarõna öncelik vermek için temel insan haklarõnõ aşmasõ kabul edilemez. Bu örgütler Birleşmiş Milletler kararlarõna, İnsan Haklarõ Evrensel Bildirisine,…genel olarak halkõn temel haklarõnõ kullanmasõnõ garanti eden kurallara tabi olmalõdõr… Kamu hizmetleri kamu otoriteleri ile sivil toplum temsilcileri arasõndaki müzakereler sonucunda düzenlenmeli ve finanse edilmelidir. 28-29 Ekim 2006 tarihlerinde Cenevre’de düzenlenen kongreye çağrõda da (http://www.suisse.attac.org/Convention-internationale-des) ifade edildiği gibi, gerçekten, hizmetler sektörünün küresel rekabete açõlmasõ verimlilik aleyhine sonuçlar yaratõyor; ulaşõlabilirlik, kalite ve maliyet problemleri artõyor. Sosyal haklar tüccar mantõğõna dayandõrõlamaz ve vazgeçilemez. İtalya su sektörünün liberalleştirme ve özelleştirme kapsamõ dõşõnda tutulmasõna karar verdi. 300 bin dilekçede belirtilen talebe uygun olarak, su konusunda yeni bir yasa çõkarõlõncaya kadar su özelleştirmeleri askõya alõndõ. Çõkarõlacak yeni yasada suyun kamu hizmeti olmasõ öncelenecek. Bu düzenleme PPP’leri de kapsõyor. İtalya’daki yeni düzenleme Güney İtalya su 86 kaynaklarõnõn Kuzey İtalya sermayesi tarafõndan kolonileştirilmesine karşõ bir önlem olarak değerlendiriliyor. (Le Monde, 4 juin 2007, L’Italie refuse la privatisation de la gestion de l’eau, par Marc Laimé ) Avrupa Birliği Komisyonu Birlik iç piyasasõna ilişkin yeni bir strateji konusunda bir rapor yayõnlamak üzere iken, 10 Avrupa başkenti belediye başkanõ, nitelikli ve herkesin ulaşabileceği kamu hizmeti konusunda Kasõm 2007’de bir deklarasyon yayõnlayarak, kamu hizmetlerinin liberalleştirilmesine bir alternatif bulunabileceğini açõklayõp, kamu hizmetlerinin ekonomiksosyal bütünleşme sağladõğõnõ hatõrlattõlar. Deklarasyona Brüksel, Paris, Londra, Lüksemburg, Lizbon, Sofya, Amsterdam, Viyana, Lefkoşa ve Tallinn (Estonya’nõn başkenti) belediye başkanlarõ imza koydular. Brüksel Belediye Başkanõ Freddy Thielemans ve Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (CES) Genel Sekreteri John Monks sözkonusu deklarasyonun yayõmlanmasõna öncülük ettiler. Belediye başkanlarõ özelleştirmelerin kamu hizmetlerini zayõflattõğõnõ ve ülkelerin bazõ yerleri ile bir kõsõm vatandaşlarõ marjinalleştirme riski taşõdõğõnõ gördükleri için böyle bir bildiriye imza koydular. Kamu hizmetlerinde özelleştirmeler sosyal ilişkileri ve dayanõşmayõ riske sokuyor. Avrupa Sendikalar Konfederayonu kamu hizmetlerine herkesin ulaşabilmesini savunuyor. Bunu bir temel hak ve Avrupa Sosyal Modelinin bir ayağõ görüyor. Bu yüzden 2006 yõlõnda kamu hizmetleri lehine yaklaşõk yarõm milyon imzalõ bir dilekçe açõkladõ. Kamu hizmeti sosyal bütünleşmeden daha fazlasõnõ sağlõyor ; bu, uzun dönemde herkesin yararlanacağõ bir yatõrõm oluyor. CES ile Avrupa başkentleri belediye başkanlarõnõn ortak yayõmladõklarõ deklarasyonda, AB Komisyonu’ndan kamu hizmetlerini özelleştirmeliberalleştirme önerilerini çözüm gibi sunmaktan vazgeçmesi istendi. Neo-liberal öneriler yerine, AB’nin, kamu hizmetlerini sosyal bütünleşme, sosyal dayanõşma ve ulaşõlabilir finansal imkanlar çerçevesinde düzenlemesi isteniyor. Avrupa yurttaşlarõnõn nitelikli ve yeterli kamu hizmeti bekledikleri ve Komisyon’un Avrupa projesinde bütünleşme istiyorsa, bu beklentiyi dikkate almasõ gerektiği belirtiliyor. (http://www.etuc.org/a/4236) Herkesin ulaşabileceği nitelikli kamu hizmetlerini savunmak için Avrupa başkentleri belediye başkanlarõnõn ortak deklarasyonu tam metin olarak şöyle : 87 AB ellinci kuruluş yõldönümünü kutlarken, bugün, halka sunulan kollektif kamu hizmetleri, moda liberalleştirmeler ve daha önce rekabete açõlan sektörlere yenilerinin eklenmesiyle tehdit altõndadõr. Bu duruma karşõ harekete geçmemiz hiç bir zaman bu kadar zorunlu olmamõştõ. Çünkü kaliteli kamu hizmetlerine herkesin ulaşabilmesi Avrupa Sosyal Modelinin temel unsurlarõndan birisidir. Modernite Avrupa düzeyinde dayanõşma ile aynõ doğrultuda olmalõdõr. Diğer aktörlerden farklõ olarak, bizim başkentlerimiz, kentlerimiz, bölgelerimiz, devletlerimiz, sõkõ bir karlõlõk mantõğõndan bağõmsõz biçimde, kaliteli hizmetlere her alanda ve herkesin makul bir fiyattan ulaşmasõnõ sağlayabilmelidir. Sağlõk, sosyal hizmetler, tedavi, toplu ulaşõm, çocuk bakõmõ, eğitim, posta, haberleşme, Internet vs. Böylece, bizler, her zaman daha dayanõşmacõ ve herkesin zorlamalardan kurtulabildiği bir toplum olma durumumuzu devam ettirebiliriz. Üye ülkelerdeki farklõ kamu hizmetleri tanõmlarõnõ hesaba katarak, kamu hizmetlerine hukuki garanti sağlayacak ve kamu hizmetleri görevi ile iç piyasa kurallarõ arasõnda denge kuracak Avrupa düzeyinde bir yasal düzenleme zorunludur. Yurttaşlarõmõzõn gündelik hayatlarõ için bu zorunluluğun bilincinde olan bizler, başkentler belediye başkanlarõ olarak, Avrupa Sendikalar Konfederasyonu’nun imza kampanyasõnõ destekliyor, gelecekte kamu hizmetlerinin garanti edilmesini istiyoruz. 18-20 Mart 2007’de Brüksel’de, Avrupa Parlamentosunda, Su İçin Seçilmişler ve Yurttaşlar Dünya Birliği (AMECE)’nin yapacağõ tüzük kurultayõ çerçevesinde, suyun ticarileştirilmesine yönelik çalõşmalara alternatif öneriler tartõşõldõ. Bu kurultaya katõlanlar devlet ve hükümet başkanlarõ ile AB Komisyonu’ndan suyu bir insan hakkõ olarak kabul etmesini ve suyun serbest ticaret müzakereleri kapsamõ dõşõnda tutulmasõnõ istediler. AB Komisyonu uluslar arasõ ticaret müzakerelerinde kalkõnmakta olan ülkelerden su sektörünü Avrupalõ çok uluslu şirketlere açmalarõnõ istiyor. Dünya Ticaret Örgütü patronajõnda yürütülen müzakerelere ilaveten, Ekonomik İşbirliği Anlaşmalarõ (APE) ve Güney Doğu Asya Ülkeleri Birliği (ANASE) 88 gibi çerçevelerdeki serbest ticaret müzakerelerinde de bu taleplerle yoksul ve kalkõnmakta olan ülkeleri sõkõştõrõyor. “Kalkõnmakta olan ülkelerin büyük çoğunluğu içilebilir su ve kullanma suyu/sõhhi tuvalet yokluğundan sõkõntõ çekiyor. Bunun sonuçlarõ çok ağõr. İçilebilir su ve sõhhi tuvalet yokluğundan kaynaklanan hastalõklar sebebiyle günde 30 bin kişi ölüyor. Bu durumda fon sağlayõcõlarõn ve AB’nin önerileri su sektörünün özelleştirilmesinden ibaret. Halbuki, çok sayõda araştõrma, özelleştirmenin kuvvetli fiyat artõşlarõna ve yoksullarõn suya ulaşmasõnõn zorlaşmasõna dönüştüğünü gösterdi. AB Komisyonu, 14’ü azgelişmiş olmak üzere, Güney ülkelerine, Hizmet Ticareti Genel Anlaşmasõ müzakereleri çerçevesinde, su sektörünü liberalleştirmeleri için baskõ yapõyor.” (http://www.paullannoye.be/th_cooperation_ns.php) Avrupa Parlamentosu 16 Mart 2006’da suyu bir insan hakkõ saymak gerektiğine dair bir kararõ oybirliği ile kabul etti. Buna rağmen AB, suyun ticarileştirilmesi ve sektörde özelleştirmelerin yaygõnlaştõrõlmasõ için militan bir politika izliyor. Amerika, Japonya ve Kanada ile işbirliği içerisinde, suyu ticarileştirmek için gayri ahlaki ve gayri ciddi yöntemlerle bir oldu-bitti yaratmaya çalõşõyor. Nitekim, Doha’da diğer konular üzerinde hararetli tartõşmalar olduğu bir zamanda, müzakerelerin son anlarõnda, nihai belgeye, AB, tüm dünyadaki su kaynaklarõnõn özelleştirilmesini gerektiren bir madde ekliyor. (http://www.astm.lu/article.php3?id_article=680) “...çevre hizmetlerini koruyan tarife ve tarife dõşõ engellerin azaltõlmasõnõ ve uygunsa kaldõrõlmasõnõ” isteyen bir madde kabul ediliyor. Bu maddeye göre su konusundaki koruyucu bir ulusal düzenleme tarife dõşõ engel sayõlabilecektir. Le Monde Diplomatique’in Şubat 2007 sayõsõnda suya ilişkin not edilecek bilgiler verilmektedir: Zengin ülkelerde içilebilir suyun 1/3’ü tuvaletlerde kullanõlõyor. Günlük su tüketimi Amerika’da 600, İtalya’da 358, Fransa’da 310 litre. Buna mukabil Almanlar günde 130, İsveçliler 119 litre su tüketiyor. Dünyadaki yõllõk askeri harcamalar 1-1.350 trilyon dolar civarõnda. Yani tüm dünyadaki su ve atõk su problemi 1 yõllõk askeri harcama tutarõnõn ¼’ü kadar bir harcama ile çözülebilecek durumda. Yeraltõ su yataklarõ son 50 yõlda Amerika ve Çin’de, sõrasõyla, 1.5-3.5 metre derine indi. 89 Kirlilik ve benzeri su sorunlarõnõn gelecek 30-40 yõl içerisinde öldürücü etkisinin 10 katõna çõkacağõ tahmin ediliyor. Üstelik, susuzluk problemi sadece yoksul ülkeleri etkilemeyecek. Dünya toplumlarõnõn tümünün insani toplumlar olabilmek için işbirliği yapmasõ gerekiyor. Venezuella, Uruguay ve Bolivya su hakkõnõ temel insan haklarõ arasõnda kabul ediyorlar. İsviçre su hakkõna ilişkin bir uluslararasõ sözleşme imzalanmasõnõ önerdi. Yakõnlarda Federal Alman Hükümeti Birleşmiş Milletler İnsan Haklarõ Konseyi’ne su hakkõ konusunda bir raportör görevlendirmesini önerdi. Su, toprak, hava, uzay, bilgi, eğitim ve sağlõk insanlõğõn ortak mallarõ olarak kabul edilmelidir, deniyor. Bu konuda çalõşan sivil toplum kuruluşlarõ böyle düşünüyor. 2009’da İstanbul’da toplanacak olan Dünya Su Forumu’nun çokuluslu su şirketlerinin etkisinde olan Dünya Su Konseyi’nin elinden alõnõp BM veya dünya ölçeğinde bir kamu su kuruluşuna verilmesi isteniyor. Keza, herkesin suya ulaşmasõ için, yerel ve merkezi yönetimlerin, özel finansmana bağõmlõ olmadan, su yatõrõmlarõ için kaynak bulmasõnõn sağlanmasõ isteniyor. Su hakkõnõ savunmayõ ve özelleştirmeleri önlemeyi amaçlayan çok sayõda uluslararasõ organizasyonlar ve etkinlikler düzenlenmektedir. 13 Mayõs 2005’te Fransa’da sivil toplum örgütlerinin ve politikacõlarõn katõldõğõ bir gösteride Suez’in Arjantin, Filipinler ve Bolivya’daki politikalarõ sert biçimde protesto edildi. (http://www.liberation.fr/dossiers/eau/privatisation/200323.FR.php) Çokuluslu su şirketi Suez, bu gösteriler karşõsõnda “küreselleşme karşõtlarõnõn hedef saptõrdõklarõnõ, su hizmetini kimin verdiğinin değil, herkesin suya ulaşõp ulaşmadõğõnõn önemli olduğunu” savundu. Bu gösteriye ilişkin haberi “düzeltti” ve Buenos Aires’te en kaliteli suya dünyanõn en ucuz tarifelerinden birisini uyguladõğõnõ iddia etti. (http://www.liberation.fr/dossiers/eau/privatisation/200325.FR.php) Aynõ gösteriye katõlan Gana’lõ bir sivil toplum temsilcisi, özelleştirmeye karşõ olmadõklarõnõ, sadece özelleştirme sürecinin açõk olmasõnõ ve yerel şirketlerin sürece katõlmasõnõ savunduklarõnõ ifade etti. http://www.liberation.fr/dossiers/eau/privatisation/200319.FR.php) 90 Birleşmiş Milletler 2005’te gelecek 10 yõlõ « Hayat için su 10 yõlõ » ilan etti. Not etmekte yarar olabilir ; Suez’in yöneticilerinden M. Gérard Payen Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan’õn su konusunda özel danõşmanlõğõna getirildi. En yoksul ülkeler grubundan, aralarõnda Bolivya, Vietnam ve Filistin’in de bulunduğu 7 ülke 7-9 Haziran 2000 tarihlerinde Brüksel’de Avrupa Parlamentosu’nda yaptõklarõ bir toplantõdan sonra “Su: 21. yy’da yaşama hakkõ” başlõklõ bir bildiri yayõmladõlar. Güney ülkelerinin önemli bir su problemi ile yüzyüze bulunduğu ve su yetersizliğinin kalkõnmakta olan ülkeler arasõnda çatõşma sebebi olduğu belirtilen bildiride, “artõk su, tüm insanlõğõn ortak malõ olarak düşünülmüyor, en yoksul ülkeler aleyhine birilerini zengin eden özel ticaret konusu oluyor” deniyordu. Suyun gitgide dünyayõ yönetmeye kalkan bazõ çokuluslu su şirketlerinin hükümranlõk alanõ olmamasõ gerektiği ifade ediliyordu. 1992’de Rio de Janeiro’da 130 ülke hükümet ve devlet başkanõnõn kabul ettiği Ajanda 21’in 18.47 maddesinde yer alan “gelişme düzeyi ve sosyo-ekonomik durumu ne olursa olsun, tüm halklar hayati ihtiyaçlarõnõ karşõlamak için kalite ve miktar olarak suya eşit ulaşma hakkõna sahiptirler” kararõ hatõrlatõlõyordu. Suya ulaşõmõn çeşitli uluslar arasõ kararlara göre beslenme, sağlõk ve konut haklarõnõn temel bileşeni olduğundan hareketle, Mart 2000’de La Haye’de, 2. Dünya Su Forumu’nda, suya ulaşõmõn bir insan hakkõ olduğunu reddeden bildiriyi 118 ülkeden bakanlarõn imzalamasõ kõnanõyordu. Burada, ikame edilemez hayat kaynağõ olarak, suya ulaşõmõn bireysel ve kollektif bir hak olduğu, suyun ticari bir mal olmadõğõ ve ekonomik bir mal olmaktan daha fazla bir şey olduğu görüşleri açõklandõ. (http://www.paullannoye.be/telechargements/ic_p7_2000.pdf) “Su bir hak mõdõr, yoksa bir mal mõ? Bu hayati kaynağõ her hangi diğer bir mal gibi kullanmak mümkün müdür?... Bu tartõşmayõ, ‘su basit bir ihtiyaçtõr ve ekonomik bir maldõr... Özel sektör ve bilhassa çok uluslu su şirketleri tarafõndan tedarik edilebilecek bir ihtiyaçtõr’ diye düşünen Dünya Bankasõ’nõn vizyonuna karşõ çõkan ve Birleşmiş Milletler ile Birleşmiş Milletler Kalkõnma Konferansõ tarafõndan desteklenen sivil toplum örgütleri, La Haye’de 2000 yõlõndaki 2. Su Forumu’nda sistematik bir red ile bitirdiler. Forum’u izleyen bakanlar konferansõ bildirisi, suya temel insan ihtiyacõ statüsü vererek meseleyi çözmekten kaçõndõ. ‘Yeryüzünün tatlõ suyu yeryüzüne ve canlõ topluluklarõna aittir. Bundan dolayõ su, satõn alõnabilir, satõlabilir ve kar amacõyla mübadele 91 edilebilir bir mal gibi değerlendirilmemelidir’ ifadelerinin bulunduğu bir karar tasarõsõ imzalayan sivil toplum örgütleri, su karteli denilen şirketlerin kar hõrslarõnõ öne çõkardõlar.” (Cristophe Rymarski, L’eau, un bien ou un droit?, Sciences Humaines, numero spécial, Maõ-Juin 2003, pp.84-86) Fakat su hayatõn ikame edilemez temeli olduğu için bu hak kabul edilmeliydi. 2002 sonunda Birleşmiş Milletlerden bir uzmanlar kurulu su hakkõnõ formüle etti: “Su sõnõrlõ ve kamuya ait doğal bir maldõr. Hayat ve sağlõğõn temelidir. Saygõn bir hayat sürdürmek için su hakkõ mutlaka gereklidir. Bu, diğer insan haklarõnõn gerçekleşmesi için öncelikli bir şarttõr. Bu hak yeterli miktarda, ulaşõlabilir, satõn alõnabilir maliyette, sağlõklõ ve kabul edilebilir kalitede içme ve kullanma suyu tedarikini kapsar. Sağlõğa uygun ve yeterli su, susuzluğa bağlõ ölümleri önlemek ve sudan bulaşan hastalõk risklerini azaltmak, içmek, mutfakta ve evde kullanmak için zorunludur. Uygun tedarik kavramõ geniş anlamda insan saygõnlõğõna uygun yorumlanmalõ, hacim ve teknik görünümle sõnõrlõ, dar anlamda anlaşõlmamalõdõr. Su sosyal ve kültürel bir maldõr, ekonomik bir mal değildir. Su hakkõ, şimdiki nesil ve gelecek nesiller bundan yararlanabilsin diye, süreklilik koşullarõnda sağlanmalõdõr.” (http://www.oxfamsol.be/fr/article.php3?id_article=132) Birleşmiş Milletler özel raportörü Jean Ziegler, Mart 2003’te su hakkõnõn beslenme hakkõ ile sõkõ ilişkisi bulunduğunu ve herkese su hakkõ tanõnmasõ gerektiğini belirten bir rapor sundu. (http://www.aidh.org/alimentation/pdf/janv_03.pdf) Bu raportöre göre su hakkõ, Dünya Ticaret Örgütü’nün Doha Zirvesi’nden sonra daha da önemli hale geldi. Çünkü bu Zirve’de suyun özelleştirilmesi gündeme alõndõ. Zaten, Doha Süreci (http://www.aidh.org/alimentation/eau/03.htm) tamamlandõğõnda, hizmet ticareti savunma, iç güvenlik, adalet ve para dõşõndaki kamu hizmetlerini büyük ölçüde ticarileştirecek. (http://www.asts.asso.fr/site/art.php?id=446) Sonra, Belçika’da su hakkõna ilişkin bir konsensüs gelişti. Buna göre, su hakkõnõ garanti etmenin en iyi yolu, suyu, kamu otoritelerinin gözetimine bõrakõlmasõ tercih edilen bir ortak mal saymaktõr. Herkes için su hakkõ konusundaki karar 14 Nisan 2005 tarihinde Temsilciler Meclisi Genel Kurulu’nda kabul edildi. Bu karar başka karar mercilerinde de onaylandõ. Mart 2006’da Meksika’da yapõlan Dünya Su Forumu’nun nihai bakanlar konferansõ bültenine “herkes için su hakkõ” sokulamadõ. Bu, bir açõdan 92 Amerika’nõn negatif tutumundan, bir diğer açõdan, kalkõnmakta olan bazõ ülkelerin su tedarik hizmetinin kendilerinde yasal bir yükümlülük olmasõnõ istememesinden kaynaklandõ. Kalkõnmakta olan ülkeler yükümlülüklerini yerine getirecek araçlara sahip olmadõklarõ gerekçesiyle bu yükümlülüğe karşõ çõktõlar. Fakat, her şeye rağmen, oradaki hava, herkes için su hakkõnõ destekliyordu. 9 Kasõm 2006’da açõklanan İnsani Gelişme Dünya Raporu 2006’da herkesin günde en az 20 litre içilebilir suya sahip olmasõnõn temel insan hakkõ olmasõ istendi. Raporda “açlõk gibi, yoksullarõ vuran bu sessiz felaket, bunu önlemek için gerekli kaynaklara, teknolojiye ve politik güce sahip olanlarõn kayõtsõzlõğõna maruz kalmaya devam ediyor” deniyor. Rapor yazarlarõ su ve sõhhi tuvalete yapõlacak yatõrõmlarõn, verimliliği yükselterek ve sağlõk maliyetlerini düşürerek, 1 dolara 8 dolar olarak geri döneceğini tahmin ediyorlar. Bin yõl hedeflerine ulaşmak için dünyada su ve tuvalete her yõl ilave 10 milyar dolar yatõrõm yapmak gerekiyor. 10 milyar dolar biraz yüksek bir rakam gibi görülebilir. Fakat bu miktar, dünyada sadece yõlõn herhangi 5 gününde yapõlan askeri harcamalardan daha azdõr. Zengin ülkelerin yõllõk maden suyu harcamalarõnõn yarõsõndan da azdõr. 2015 yõlõnda ulaşõlmasõ amaçlanan bin yõl hedeflerine ancak 100 yõl sonra ulaşõlabileceği tahmin edilmektedir. İnsani Gelişme Dünya Raporu 2006’da Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin ifadesiyle “ temiz suya ulaşmak bir ihtiyaç ve temel bir insan hakkõ” olarak belirtilmektedir. Bu hakkõn karakteristikleri şöyle sõralanõyor: Fiziki olarak ulaşõlabilir, fiyatõ ödenebilir, temiz, kaliteli suyun yeterli tedariki. Raporda, tüm hükümetlerin, su hakkõnõ onaylayan anayasal düzenlemelerin ötesine geçerek, bu hakkõ anlamlõ kõlmak için, güvenli, bedeli ödenebilir ve ulaşõlabilir bir su tedariki sağlamasõ gerektiği ifade edilmektedir. Herkesin, hiç değilse, günlük 20 litre temiz suya, bedelini ödemese bile, ulaşmasõ istenmektedir. Eşitsizliklerle mücadele etmek için, mali transfer, sübvansiyon ve başka yöntemlerle, finansal stratejilere ilişkin angajmanlar benimsenmesi önerilmektedir. Yoksullarõn ödeyebilecekleri fiyattan suya ulaşmalarõ için bu düzenleme yapõlmalõdõr. (http://hdr.undp.org/en/media/hdr_2006_fr_complet.pdf) Bu Rapor’da, bir yandan da, çoğu durumda, sübvansiyonlarõn zenginlere gelir transferi sağladõğõ, şebeke suyuna bağlõ olmayan yoksullara ise pek az fayda sağladõğõ ifade edilmektedir. Şüphesiz, sübvansiyonlarõn uygulanma biçimi, yaratacağõ faydayõ belirler. Görünüşte yoksullarõ korumaya yönelen bir sübvansiyonun 93 zenginlere daha fazla fayda sağlamasõ pek ala mümkündür. Eşitsizlikleri azaltmak ve yoksullarõn suya ulaşmasõnõ sağlamak için Rapor’da yer alan bazõ öneriler şöyledir: • İster bedava, ister ödenebilir fiyattan olsun, temel ihtiyaçlarõ gidermeye yetecek su tedariki için, minimum fiyatlar belirlenmelidir. • Su faturasõ hiçbir ailenin gelirinin %3’ünü aşmamalõdõr. • Kamu-özel sektör işbirliği (PPP) kontratlarõnda yoksullarõn ödenebilir suya ulaşmalarõnõ kolaylaştõracak eşitlikçi düzenlemeler açõkça yer almalõdõr. • Sübvansiyonlar yoksul ailelerin su şebekesine bağlanmasõnõ ve su kullanmasõnõ garanti edecek şekilde düzenlenmelidir. Almanya ve İspanya su hakkõnõ bir insan hakkõ olarak kabul ettirmek için en fazla baskõ yapan ülkeler. Kasõm 2006’da Birleşmiş Milletler İnsan Haklarõ Komiserliği su hakkõnõn bir insan hakkõ olarak kabulüne dair kolay anlaşõlabilir bir araştõrma hazõrlasõn diye, talepte bulundular. Yüksek Komiser 13 Ağustos 2007’de raporunu Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na sundu. Yüksek Komiser’e göre, Birleşmiş Milletler su hakkõnõn bir insan hakkõ olarak kalmasõ konusunda õsrarlõ olmalõdõr. Fakat, Yüksek Komiser hukuki açõdan bazõ problemleri de hatõrlatõyor. 17 Eylül 2007’de, Cenevre’de, Birleşmiş Milletler İnsan Haklarõ Konseyi’nde, Almanya ve İspanya, su hakkõnõn bir insan hakkõ olduğunun kabulünü hõzlandõracak bir etki yaratmak ve probleme çözüm bulmak için daha fazla çaba sarf ettiler. Konsey 10-28 Eylül 2007 tarihleri arasõnda yapõlan bu toplantõlarda İnsan Haklarõ Yüksek Komiseri’nin su hakkõna ilişkin raporunu incelemeye aldõ. Toplantõlar sonunda tüm ülkeler bu raporu dikkatle incelemeye çağõrõldõ. 2008’de yapõlacak bir toplantõda bu raporun müzakereye açõlacağõ bildirildi. Almanya ve İspanya da raporu dikkatle incelemek ve Konsey’in Mart 2008’de yapõlacak toplantõsõnda baskõ grubu oluşturmak için diğer ülkelere çağrõda bulundular. Burada su hakkõnõn açõkça bir insan hakkõ olarak kabul edilmesi için özel bir prosedür geliştirilmesini istiyorlar. 20 Mart 2008’de Birleşmiş Milletler İnsan Haklarõ Konseyi, içilebilir su ve temizlik suyunu ilgilendiren insan haklarõna ilişkin zorunluluklarõ incelemek 94 üzere, 3 yõl görev yapacak bir bağõmsõz uzman görevlendirmeye karar verdi. Bu uzman hükümetlerle, Birleşmiş Milletlerin yetkili organlarõyla, özel sektörle, yerel otoritelerle, ulusal insan haklarõ kuruluşlarõyla, sivil toplum örgütleriyle ve üniversitelerle, içilebilir su ve temizlik suyuna ulaşõm konusunda, en iyi uygulamalara ilişkin görüş alõş-verişinde bulunacak ve en iyi uygulama örneklerinin envanterini çõkartacak. Bu sayõlan merci ve kuruluşlarõn katkõ ve görüşlerini de dikkate alarak, onlarla işbirliği içerisinde, ayrõmcõlõğõ da kapsayacak şekilde, içilebilir su ve temizlik suyuna ulaşõma konusunda insan haklarõnõ açõklayan bir araştõrma gerçekleştirecek. Araştõrma sonuçlarõnõ ve önerilerini Konsey’in 10. oturumuna sunacak. (http://ap.ohchr.org/documents/F/HRC/resolutions/A_HRC_7_L_16.pdf) İsviçre’de 16 Aralõk 2007’de Cenevreliler kanton anayasasõna su tedarik ve dağõtõmõnõn kamu tekelinde olmasõnõn yazõlmasõnõ büyük bir çoğunlukla kabul ettiler. Bundan böyle Cenevre’de su hizmetlerinin özel sektöre herhangi bir biçimde devri mümkün olamayacak. (http://www.acme-suisse.ch/spip.php?page=imprimertexte&id_article=310) Temiz su yokluğu, olmayan tuvalet temizliği ve yetersiz sağlõk kuruluşlarõ azgelişmiş ülkelerdeki hastalõklarõn %80’inin temel sebebidir. AIDS’ten daha fazla ve artan bir öldürücü etkiye sahiptir. (http://www.protos.be/protosh2o/ l2019eau-dans-le-monde/l2019eau-droit-humain) Birleşmiş Milletler PNUD İnsani Gelişme 2006 Dünya Raporu’nda belirtildiğine göre, Dünya Sağlõk Örgütü, sağlõklõ suya ulaşõmõn, yeryüzünde kötü beslenmeye ve küresel õsõnmaya maruz 830 milyon köylünün etkili biçimde korunmasõnõ sağlayacağõ tahmininde bulunuyor. 95 96 Su özelleştirmesinde sorunlar 97 98 PPP modeli Kanada Yerel Yönetimler Federasyonunun 30 Ağustos 2007’de yayõmladõğõ bir araştõrmada (http://www.ucs.inrs.ca/pdf/PPPMun.pdf), kamu-özel sektör işbirliği (PPP) modelinin çok sayõda sakõncasõndan söz edilmektedir. Buna rağmen, çok sayõda yerel yönetimin başvurduğu bu modelin, gelecekte kamu uygulamalarõnda önemli bir yer tutacağõ tahmin edilmektedir. Çünkü Kanada’nõn belediye altyapõ yatõrõm açõklarõ 60 milyar dolar tutuyor. (http://blog.mondediplo.net/2007-09-08-Les-Partenariats-Public-Prive-PPPsont-nuisibles) OECD’nin yayõmladõğõ Altyapõ 2030 raporuna göre (http:// www.oecdbookshop.org/oecd/display.asp?cid=sourceoecd&lang=fr&sf1=DI &st1=5L9VLV99KSZX), OECD ülkelerinde altyapõ açõğõ büyümektedir. Bu böyle giderse, ülke ekonomileri darboğazlar, altyapõ ağlarõnõn çökmesi, hizmet sağlama güvenliğinde kayõp, rekabet güçlüğü ve artan çevre problemleri ile yüzyüze gelecekler. Altyapõ ihtiyacõ hõzlanarak artõyor, mevcut altyapõ eskiyor, neo-liberal düzenlemeler sebebiyle kamu finansmanõ sõkõşõyor. Bu durumda altyapõ açõğõ nasõl kapatõlacak? 2005 yõlõ sonu itibariyle dünyada su tedarikinin %85’ini kamu kesimi yapõyor. Özel ekonomi özellikle Amerika, İngiltere ve Fransa’da baskõn. Gelişmekte olan ülkelerde de kamu ile özel sektör arasõnda sõkõ bir ilişki gelişiyor. Altyapõ ekonomik ve sosyal gelişmede, ekonomik faaliyet düzeyinde, çevrenin korunmasõnda belirleyici önemdedir. Bu, aynõ zamanda küresel rekabet gücü açõsõndan da belirleyicidir. Altyapõ yeterliğinin/yetersizliğinin önemine vurgu yaptõktan sonra, neo-liberal paradigmalardan hareketle, özel sektörün bu alanda faaliyetlerini arttõrmasõnõ savunmak, sosyal refah talebinde bulunan sosyal kesimler açõsõndan son derece rahatsõz edicidir. Çünkü özel sektör, kamu-özel sektör işbirliği, yap- 99 işlet-devret, özelleştirme, kuralsõzlaştõrma yöntemlerinden hangisi ile altyapõ yatõrõm ve işletmeciliğine girerse girsin, kar güdüsü ile hareket eder. Piyasada kalmasõna yetecek bir kar düzeyinden ziyade, borsada prim yapan bir firma olma güdüsü ile hareket eder. Böyle hareket etmesi de özel sektör açõsõndan doğrudur. Hissedarlara daha çok kazandõrmanõn yolu çalõşanlar üzerinde oynamaktan geçiyor. Ama işte bu, sosyal refahõ ve istihdamõ tehdit etmektedir. Avrupa’nõn elektrik-gaz sektörlerindeki en büyük firmasõ olan Alman E.ON 2000 yõlõnda 190 bin işçi çalõştõrõyordu. 2006’ya gelindiğinde, çok daha büyüdüğü halde, çalõşan sayõsõ yarõya düşmüştü. Su tedarikine ilişkin özel sektör yatõrõmlarõ bazõ ülkelerde azalõyor. ‘90’lõ yõllar boyunca, özel şirketlerin, Latin Amerika ve Asya başta olmak üzere, kalkõnmakta olan ülkelerde, su ve sõhhi altyapõ sektörüne yaklaşõk 25 milyar dolar yatõrõm yaptõklarõ tahmin edilmektedir. Bununla birlikte, çokuluslu şirketler, maruz kaldõklarõ politik ve finansal riskler sebebiyle, oralardaki faaliyetlerini azaltõyor veya tamamen bõrakõyorlar. (http://www.notreplanete.info/actualites/actu_883_forum_mexico_eau_2006.php) 2000’li yõllarda kalkõnmakta olan ülkelerde su ve sõhhi altyapõ sektörüne yõllõk 15 milyar dolar yatõrõm yapõlmaktadõr. Kamu kesimi bunun %75’ini yapõyor. Özel sektörün payõ %11’dõr. Kalan %14’lük pay ise dõş yardõm kuruluşlarõna aittir…Bu yõllarda dünya su sisteminde %7 olan özel sektör payõ 2015’e kadar 2 kattan fazla artacaktõr. Hali hazõrda özel sektörün yõllõk cirosunun 200 milyar dolar civarõnda olduğu tahmin edilmektedir. Dünya Bankasõ’nõn tahminlerine göre bu rakam, 2021 yõlõnda 1 trilyon dolara çõkacaktõr. (http://www.un.org/french/waterforlifedecade/supplyingwater.html) Özelleştirmenin bir türü olan kamu-özel sektör işbirliği (PPP) ile yaratõlan şirket, yatõrõm yapõp kamu hizmeti üretiyor. Yap-İşlet-Devret (YİD) gibi “kontraktüel” denilen PPP’lerden farklõ olarak, kurumsal PPP’de kamu ve özel sektör yeni bir şirket kurup risk üstleniyor, faaliyetten doğan riskleri paylaşõyorlar. Başka yolla gerçekleştirilemeyen projeler bu yöntemle yapõlõyor. Acil ve kompleks yatõrõmlarda özel sektörün finansman imkanlarõndan ve teknik yeteneğinden yararlanmak için bu modele başvurulduğu ifade ediliyor. Kamu hizmetlerinin ticarileştirilmesine karşõ çõkan çevreler ise, gitgide, özel sektörün para kazandõran sektörleri ele geçirip böyle olmayan alanlarõ kamuya bõrakacağõnõ öne sürüyorlar. (http://www.asts.asso.fr/site/art.php?id=446) Trendin bu yönde değişmekte olduğu açõktõr. Bu gelişme kamu hizmetlerinin 100 vergi gelirleri ile finansmanõnõ daha da zorunlu hale getirecek ve bu hizmetlerin kapsamõnõ daraltacaktõr. Özel sektör bu modeli uygulamak için çok istekli görünüyor. Fakat, politik açõdan neo-liberalizme karşõ olanlar, bu modelin, kamu kesimini muhasebeleştirilmeyen bir borç altõna sokacağõnõ iddia ediyorlar. Çünkü bu durumda özel sektörün finanse ettiği yatõrõmlar ve üstlendiği kamu hizmetleri karşõlõğõnda kamunun angajmanlarõ artõyor. PPP’nin yolsuzluk riskini yükselteceği de öne sürülüyor. Ayrõca, bu model, toplam yatõrõmlarõn gereğinden fazla artmasõna sebep olabilir. Taraftarlarõna göre, ekonomik açõdan PPP, kamu ile özel sektörün en iyi kontrol ettikleri riskleri paylaşmalarõ, ivedi veya kompleks yatõrõmlara özel finansman desteği sağlanmasõ, performansõn yükseltilmesi, özel sektör dinamizminden yararlanarak yeniliklerin geliştirilmesi, yatõrõmlarõn hõzlandõrõlmasõ, özel sektör deneyimlerinden yararlanõlmasõ gibi amaçlar güdüyor. Fakat 20-30 veya 30-40 yõllõk kontratlarla uygulanan PPP yönteminde, kamunun değişen öncelikleri öngörülemeyebilir. Bu durumda kapsanan sürede kontratõn yenilenmesi kamu için yüksek maliyetler içerebilir. Yani, en iyi ihtimalde dahi, PPP modelinin maliyet etkinliği sağlamasõ kesin değildir. Tersine sonuçlar da pekala mümkündür. Ayrõca PPP lehine üretilen gerekçeleri geçersiz kõlan bir olgu var: Kamunun yatõrõm açõğõnõ gidermek için özel sektörün finansman kapasitesinden yararlanmak gerektiği savunulurken, bu sektördeki iki büyük Fransõz çokuluslu şirketi Suez ve Véolia’nõn gelişmekte olan ülkelerin su piyasalarõna pek de finansman gücü ile girmedikleri görülmektedir. Sektördeki yatõrõm ihtiyacõna göre bu şirketlerin finansman kaynaklarõnõn sõnõrlõ olduğu belirtilmekte ve politik engellerin projeleri başarõsõzlõğa uğratmamasõ için kamunun güçlü bir finansmanla katõlmasõ gerektiği ifade edilmektedir. Keza, bu şirketlerin su işletmelerine teknik ve yönetsel kapasitelerini kullanarak katkõ vermekte başarõlõ olduklarõ iddia edilmektedir. (http://emagazine.credit suisse.com/app/article/index.cfm?fuseaction=OpenArticle&aoid=134534&co id=123&lang=FR) PPP modelinin yönetişim sürecini işletmek için iyi bir ortam sağlayacağõ savunulmaktadõr. Yani, yönetişim kavramõnõ kullanarak bundan su yatõrõm ve işletmeciliğinde kamu-özel sektör işbirliği (PPP)’ne rasyonel bir gerekçe üretmeye çalõşõlmaktadõr. Bu gerekçe (http://www.academie-eau.org/article.php3?id_article=150) 101 sosyo-ekonomik analizlerin teorik-teknik boyutlarõnõn arkasõnda ne tür çõkar hesaplarõnõn gizlenebileceğini gösteren öğretici bir örnektir. Yerel yönetimlerin ürettiği çok sayõda hemşehrilik hizmetinin finansmanõna özel sektörün katõlmasõ, yerel yönetimlerin kaynak yetersizliğine karşõ uygun bir çözüm olarak görülüyor. Yerelleşme ile birlikte kent hizmetlerine ihtiyacõn hõzla genişlemesi sonucunda, yerel yöneticilerin yöredeki hizmetyatõrõm taleplerine yeterli karşõlõğõ vermeleri için özel sektör kaynaklarõnõ kullanmasõ gerektiği savunuluyor. İşte burada su sektörünün PPP yöntemiyle özelleştirilmesi yolu açõlmõş oluyor. Dünya Bankasõ PPP modelini destekliyor. Bu küresel aktöre göre, kalkõnmakta olan ülkelere doğru özel sermaye akõmlarõnõn artmasõ, bir hõzlandõrõcõ etki yaratma fõrsatõ sağlõyor ve bilhassa özel sektör ve kamu arasõndaki yenilikçi işbirliği sayesinde, kalkõnmayõ desteklemek için özel sermayeyi hareketlendiriyor. (http://siteresources.worldbank.org/INTGMR2008FRE/ Resources/fr-apercu-GMR2008.pdf) Bu modelin en çok uygulanan türü 20-30 yõllõk imtiyaz sözleşmesi ile YAPİŞLET-DEVRET (YİD) yöntemidir. Bir şebekenin bakõm, genişletme ve işletmesi bir özel tekele bõrakõlõyor. Bu yatõrõm ve işletmecilik karşõlõğõnda özel şirkete sattõğõ suyun bir oranõ üzerinden veya sabit bir ödeme yapõlõyor. (http://www.novethic.fr/novethic/site/article/index.jsp?id=89869) Avrupa Yatõrõm Bankasõ bir PPP araştõrma merkezi kurmaya hazõrlanõyordu. “PPP Avrupa Uzmanlõk Merkezi (CEEP) 16 Eylül 2008 tarihinde faaliyete geçti.. Bu merkez Avrupa Yatõrõm Bankasõ, AB Komisyonu, AB üyesi ülkeler ve aday ülkeler tarafõndan birlikte kuruldu. CEEP kamu sektörünün PPP projeleri geliştirme ve uygulama kapasitelerini güçlendirecek…” (http://www.eib.org/attachments/press/2008-005-feature_story_epec_fr.pdf) Almanya’da 2008’de PPP’yi desteklemek üzere bir kamu-özel sektör danõşmanlõk şirketi kuruldu. (http://www.partnerschaftendeutschland.de/) Alman hükümeti kamu yatõrõmlarõ içindeki PPP payõnõ, benzer ülkelerde daha önce ulaşõlan %15’e çõkarmak istiyor. Bu ülkede Temmuz 2005’te PPP yöntemiyle proje uygulamalarõnõn hõzlandõrõlmasõna yönelik bir yasa çõkarõldõ. (http://www.salehabadi.ca/fr/services/ppp_description.html) Türkiye yapõsal reform kapsamõnda 2008 yõlõnda PPP’yi yasalaştõrdõ. İrlanda, Macaristan, Hollanda, İngiltere ve Portekiz AB ülkeleri arasõnda PPP’yi etkili 102 uygulayan ülkeler arasõnda gösteriliyor. Bu arada, Hollanda su hizmetlerinde özelleştirmeyi yasaklayan bir yasa çõkardõ. 2005 sonu itibariyle bazõ Batõ Avrupa ülkelerinde PPP yöntemiyle yapõlan yatõrõmlar toplam kamu yatõrõmlarõ içerisinde %15’e ulaşmõştõr. PPP, çalõşanlarõn toplu sözleşmelerle elde ettikleri sosyal güvenceleri ortadan kaldõrõp geçici işçiliği bunun yerine ikame etme imkanõ taşõyor. PPP’nin tüketiciler için yüksek fiyat, vergi yükümlüleri için yüksek vergi yükü manasõna gelmesi mümkündür. Nitekim İngiltere, yakõn zamanda, (Mart 2007 itibariyle yakõn zaman) bazõ PPP uygulamalarõnõ kamu için yüksek maliyetinden dolayõ durdurdu. Özel sektörün kamu sektörü aleyhine kar garantisi elde etmesi PPP’leri asosyal bir uygulamaya dönüştürebilir. Bu sistemin uygulanmasõnda özel sektör açõsõndan rekabetin korunmasõ çok önemli. Kontratlarõn PPP’yi çok iyi düzenleyip kontrol altõnda tutmasõ lazõm. Ama aynõ zamanda oluşabilecek yeni durumlara uyum kabiliyeti sağlayacak esneklikte olmasõ lazõm. PPP uygulamalarõnda karşõlaşõlan bazõ güçlükler kontratlarõn iyi hazõrlanmamasõna bağlanõyor. Türkiye, PPP yaparken, yabancõ firmalarõn piyasaya girişlerinde yerli firmalar aleyhine bir rekabet eşitsizliğinden kaygõ duyabilir. PPP’nin, öncelikli olarak rekabet yaratõlmadõkça, hizmet kalitesini iyileştirmesi yahut fiyatlarõ düşürmesi için bir sebep yok. 1994’te Fransõz adaleti Grenobl şehrinin su özelleştirmesinde Suez Firmasõnõn bir şirketinin dönemin belediye başkanõna milyonlarca dolar yasa dõşõ ödeme yaptõğõna karar verdi. (Daniel Santoro, ICIJ, Buenos Aires, Argentine, 6 février 2003) Fransa’da Bordeaux Belediyesi su imtiyazõnõ yeniden müzakere etmek istedi. (Le Monde, 23.11. 2006) Su işletmeciliğinin ¾’ünün özel sektör tarafõndan yapõldõğõ Fransa’da Paris, Lyon ve Lille şehirleri de aynõ yola girdi. Bordeaux’da denetim şirketi, 30 yõllõk imtiyaz sahibi Lyonnaise des Eaux’un (Suez grubu), depozito adõ altõnda aldõğõ paralarla birlikte, 1992-2003 arasõnda yapmadõğõ bazõ işlerden dolayõ belediyeyi 50 milyon euro zarara uğrattõğõnõ belirledi. Yapõlan sert pazarlõklardan sonra, özel şirket bazõ ek yükümlülükler üstlenerek imtiyazõnõ korudu. Bordeaux bunu ilk yapan belediye değil. 2003’te Paris iki özel şirketin depozitosundan 163 milyon euroyu geri almõştõ. 103 Lyon’da, seçilmiş siyasetçiler, 12 Ekim 2006’da belediye meclisi toplantõsõnda, su fiyatõnõn pahalõlõğõnõ ve özel şirketin aşõrõ kar yapmasõnõ kõnadõlar. Lyon Belediyesi yapõlmayan işler için alõnan depozitolarõn 94 milyon euro olduğunu belirtti. Batõ Avrupa’nõn en eski tüketici derneği olduğu belirtilen l’UFC-Que Choisir su maliyetleri üzerine bir araştõrma yapmaya kalktõğõnda, Suez ve Véolia’nõn birlikte bağlõ şirketler kurup yerel yönetimlerin su imtiyazlarõnõ aldõklarõnõ belirledi. Bu çokuluslu 2 Fransõz firmasõ maliyet hesaplarõnõ da sözü edilen tüketici derneğinin incelemesine açmayõ reddetmişlerdi. Bu red üzerine sözü edilen dernek, ekonomi bakanlõğõna başvurarak, Suez ve Véolia ile bağlõ şirketlerin ilişkilerinin ortadan kaldõrõlmasõnõ istedi. Bakan bu başvuruya 18 Şubat 2008’de “rekabet gereklerine uymalarõ için ilgili şirketlere 6 ay süre verileceğini, bu süre sonunda rekabet kurallarõna uyulmamasõ halinde Rekabet Kurumu’nun isteklerine uygun önlemler gerçekleştireceklerini” bildirdi. (http://www.quechoisir.org/positions/Profits-de-l-e au-Debat-sur-le-prix-de-leau-l-ouverture-des-municipalites-le-boycott-des-distributeurs-le-passage-a-laction-de-Bercy/F18ECDD099B4DA46C12573FA00311DD2/ENV301.htm) Jacques Chirac belediye başkanõ iken, 1985’te Paris’in su dağõtõm işini iki özel şirkete vermişti. Şimdi, 2009’da bu kontratõn yenilenmesi yaklaştõkça, belediye su dağõtõmõnõ yeniden üzerine alma hesabõ yapõyor. Aynõ yönetim altõnda su üretim ve dağõtõmõnõn birleştirilmesine bağlõ verimlilik artõşõ olacağõ ve bundan bütün kullanõcõlarõn önemli yararlar sağlayacağõ bekleniyor.. (http://www.agoravox.fr/article.php3?id_article=41288) Fransa’da su fiyatlarõ patlõyor. 92-98 yõllarõ arasõnda su fiyatlarõ reel olarak %13 oranõnda yükseldi. Su şirketleri kar marjlarõnõ önemli ölçüde yükselttiler… Özel sektör daha yüksek maliyetli. OECD’nin bir araştõrmasõ gösterdi ki, Fransa’da içme ve kullanma suyu fiyatlarõ, Danimarka ve Hollanda’dan sonra, dünyada üçüncü en yüksek fiyattõr…Rekabet Kurumu piyasada rekabet yetersizliğini not ediyor. Rekabet engelleniyor…Piyasa Véolia, Suez ve Saur arasõnda paylaşõlõyor. (http://www.france.attac.org/spip.php?article5579) 2004 yõlõnda Fransa’da özel sektör su fiyatlarõ kamu fiyatlarõndan 0.75 euro daha pahalõ idi. (http://www.localtis.info/servlet/ContentServer?c=artVeille&pagen ame=localtis%2FartVeille%2FartVeille&cid=1173764228568) Kendi ülkesinde bu tür uygulamalar yapan çokuluslu su şirketleri, yoksul ülkelerde toplum aleyhine rakamlarõ zorlayan kötü örnekler veriyorlar. 104 Fransa’da çok sayõda tüketici derneği su piyasasõnda tekel olan 3 su şirketine karşõ dava açmõş durumda veya dava sürecini başlatõyor. 20 yõldan beri Fransa’da su yönetimini inceleyen Sayõştay, Planlama İdaresi, Kamu Sektörü Yüksek Konseyi, Ulusal Değerlendirme Kurulu, Parlamento Araştõrma Komisyonu, Parlamento Teknolojik ve Bilimsel Tercihleri Değerlendirme Bürosu, Rekabet Kurulu gibi önemli devlet organlarõ su işletmelerinin uygulamalarõnõ sürekli eleştiriyorlar...Su şirketlerinin aşõrõ kar marjlarõ önemli tepkiler yaratõyor... İşte bu Fransa, çokuluslu su şirketlerini desteklemek için yoğun faaliyetlerde bulunuyor. Dõşişleri Bakanlõğõ, Çevre Bakanlõğõ ve Fransõz Kalkõnma Ajansõ Su İçin Fransõz İşbirliği çerçevesinde ve Su Koalisyonu ile paralel olarak, şirketlerin su politikalarõnõ popülarize etmeye çalõşõyorlar. Su Koalisyonu görünüşe göre bir sivil toplum kuruluşudur. 2005’te yürürlüğe giren bir yasa Fransõz yerel yönetimlerinin su bütçelerinden %1 payõn uluslar arasõ dayanõşma faaliyetlerine tahsis edilmesine imkan veriyor. Fransõz Kalkõnma Ajansõ inisiyatifinde, Fransõz su şirketleri ile 5 kõtadan sivil toplum kuruluşlarõ temsilcileri arasõnda, 2005-2007 arasõnda şaşõrtõcõ diyalog girişimleri gerçekleşti. Bu diyalog girişimleri mesela “21.yy’da herkes için su” gibi son derece etkileyici ve insani hedefler altõnda yürütülüyordu…Su şirketlerinin kamuoyunu etkilemek amacõyla kurduğu/kurdurduğu ve/veya finanse ettiği çok sayõda vakõf, dernek, araştõrma kurumu ve sivil toplum kuruluşunun yoğun faaliyetlerine rağmen, 15 yõldan beri süren tartõşmalarda, Fransõzlar bile bir uzlaşma yaratamamõşlardõr… Su şirketleri sahip olduklarõ finansal imkanlarla kamuoyunu kontrol altõna almõş gibi görünüyorlar… Fransa Belediye Başkanlarõ Birliği (AMF), Fransa İl Yönetimleri Birliği (ADF), Fransa Bölgeler Birliği gibi seçilmişlerle Sosyalist Parti ve Halk Hareketi Birliği (UMP) suyu kamunun mu yoksa özel sektörün mü yönettiğinin pek de önemli olmadõğõ şeklinde oluşan önyargõya katõlõyorlar. Önemli olanõn iyi yönetişim sağlanmasõ olduğu görüşündeler…Yerel kamu hizmetlerinde yerel yönetimleri temsil eden Kamu İşletmeleri ve Yerel İmtiyaz Verenler Ulusal Federasyonu (FNCCR) bu konuda açõk bir görüş belirleyebilmiş değil. Karma Ekonomi Şirketleri Federasyonu (FEDSEM) ise su ve arõtma konusunda faaliyet gösteren yerel kamu işletmeleri lehine bir görüşe sahiptir… Fransõz kamuoyunu etkileyecek seçkinler, her şeyin piyasalaştõrõldõğõ küreselleştirme sürecinde, ekonomik vatanseverlik dürtüsü ile, örtük ama sõkõ bir birlik oluşturuyorlar…Su şirketlerini küreselleşme burgacõnda Fransa’nõn avantaj kartlarõ olarak görüyorlar… Fransa’da sivil toplum kuruluşlarõ finansman 105 bakõmõndan bağõmsõz davranacak kaynaklara pek sahip değiller… Ama artõk orada da suyun bir kamu malõ olduğunu ve su hizmetini yerel yönetimlerin üretmesi gerektiğini savunanlar güçleniyorlar. (Marc Laimé, Mobilisation internationale contre les partenariats public-privé, Le Monde diplomatique, 16 Novembre 2007) Hali hazõrda dünyadaki tatlõ suyun %90’õ kamu sektörünün yönetiminde. Bu, gelişmiş ülkelerin açõlmasõ için her şeyi yapacaklarõ dev bir pazar. Suez, Véolia (eski Vivendi) Saur ve RWE-Thames Water su özelleştirme kontratlarõ elde edebilmek için yoğun çabalar sarf ediyorlar. Onlarõ Dünya Bankasõ ve IMF destekliyor. Suez’in Başkanõ M. Gérard Mestrallet gülmeksizin “Allah suyu verdi, ama onun nasõl yönetileceğinin yolunu göstermedi” diyor…Dünya özel su piyasasõna ilişkin rakamlara bakõlõrsa (http://seaus.free.fr/spip.php?article283) M.Mestrallet’in şõmarõk keyfini kolayca anlamak mümkün: Suez ve Véolia’nõn özel su piyasasõndaki paylarõ %65. Bunlar dünyadaki çokuluslu su şirketlerinin en büyükleri. Diğer ikisi Fransõz Saur ve İngiliz Thames Water. Dördü birlikte özel su piyasasõnõn %80’ini ellerinde tutuyorlar. Çokuluslu su şirketleri 199397 yõllarõ arasõnda hõzlõ bir genişleme gösterdiler. Asya ve Latin Amerika’da yaşanan ekonomik krizle birlikte, bu genişleme hõzõ yavaşlamaya başladõ. 2000’li yõllarda faaliyetlerine karşõ muhalefet yoğunlaştõ ve çokuluslu su şirketleri çok sayõda kontratlarõnõ iptal ettiler, uygulamayõ askõya aldõlar. Bu son yõllarda faaliyetlerini Çin’de, AB’de ve yakõn ülkelerde, Orta Doğu’da ve Kuzey Afrika’da yoğunlaştõrõyorlar. Risklerini ve kayõplarõnõ sõnõrlamak için, düşük ve orta gelirli ülkelerde, kalkõnmakta olan ülkelerde faaliyetlerini azaltõyorlar. Yükümlülüklerini azaltmaya, karlõ olmayan kontratlarõnõ satmaya, maliyetlerini düşürmeye, yatõrõmlarõnõ sõnõrlandõrmaya ve kalkõnmakta olan ülkelerdeki yatõrõmlarõnõ önemli ölçüde daraltmaya çalõşõyorlar. Fransõz çokuluslu su firmalarõ kalkõnmakta olan ülkelerde çok olumsuz özelleştirme örnekleri verdiler. Çokuluslu bir sömürü Filipinler’in başkenti Manila’da, su işletmesinin özelleştirildiği batõ yakasõnda, halk gelirinin %10’unu suya harcamasõna rağmen, şebeke bakõmsõz, su kaybõ 1997’den 2002’ye 6 kat artmõş, her gün uzun saatler boyunca kesinti yapõlõyor 106 ve su düşük basõnçla akõyordu; işletmecilik kentin doğu yakasõndan daha kötü durumdaydõ. Manila’da 100 senedir görülmeyen kolera Kasõm 2003’te yeniden ortaya çõktõ. Özel su şirketi Maynilad Filipinler’in en güçlü ailelerinden olan Lopez ile Fransõz çokuluslu su şirketi Suez ortaklõğõ idi. Hükümet, yatõrõm ve imtiyaz hakkõnõn devrinden doğan angajmanlarõnõ yerine getirmemesine rağmen, şirketten hoşnutsuzluk göstermiyordu. Arjantin’de 2000’in başlarõnda çocuk ölümlerinin %20’si kirli su içmeye bağlõ bağõrsak enfeksiyonlarõndan ileri geliyordu. Başkent Buenos Aires’in su işletmesi Dünya Bankasõ, IMF ve Amerika’nõn kuvvetli baskõlarõ altõnda özelleştirildi. Suez ve Vivendi firmalarõ, su işletme imtiyazõnõ, fiyatlarõ düşürüp hizmeti genişletme ve kalitesini yükseltme taahhüdü ile, bir sent ödemeden aldõlar. Dünya Bankasõ bu özelleştirmeyi başka ülkelere model olarak gösterdi. Fakat bu özelleştirme büyük yolsuzluklar ve başarõsõzlõklarla örnek oldu. Sözleşmeyi izleyen 8 yõl boyunca özel şirket Aguas Argentinas angajmanlarõnõ yerine getirmedi. Hükümet de buna sessiz kaldõ. Aguas Argentina’nõn faaliyetlerini denetlemekle görevli kamu denetim birimi etkisizleştirildi. 2002 baharõnda Arjantin ekonomik kriz içerisinde çalkalanõrken, Aguas Argentina Arjantin Merkez Bankasõ’ndan 700 milyon dolar borç istedi ve eğer bu garanti verilmezse su tedarikini azaltacağõ tehdidinde bulundu. Dahasõ, bu talebinin reddinden doğan ihtilaflarõ Dünya Bankasõ’nõn patron olduğu Uluslararasõ Yatõrõm İhtilaflarõ Çözüm Merkezi’ne şikayet etmeye kalktõ. IMF Arjantin’in dõş borçlarõnõ yeniden müzakere etmek için bu paranõn verilmesini şart koştu. Hükümetin direnecek gücü yoktu. Su fiyatlarõ %10 yükseltildi. Halbuki, su fiyatõnõ protesto etmek için ta Nisan 1996’da yoğun gösteriler yapõlmõştõ. Angajmanlarõnõ sürekli erteleyen Şirket, avantajlarõnõ genişletmek için IMFDünya Bankasõ ve Fransa’yõ arkasõna alarak hükümeti sürekli sõkõştõrõyordu. Aguas Argentinas’õn 1993-2001 arasõnda yõllõk %15-25 arasõnda kar ettiği, hatta Amerikalõlar arasõ Kalkõnma Bankasõ uzmanlarõna göre karlõlõk oranõnõn %40 olduğu ifade ediliyor. Öte yandan, bu seneler içerisinde şirketin, sermaye maliyeti hariç, %4 kar ettiği belirtilerek karlõlõğõnõn yüksek olmadõğõ savunulmaktadõr. (Daniel Santoro, ICIJ, Buenos Aires, Argentine, 6 février 2003) Suez firmasõnõn Arjantin’deki hikayesi, özelleştirmenin piyasa analizleri ile sõnõrlõ tutulamayacağõnõ, hatta bu konuda piyasa analizleri yapmanõn son derece oyalayõcõ olacağõnõ göstermektedir. 107 Parasõ olmayan insan piyasa açõsõndan anlamsõzdõr. İşte bundan dolayõ, piyasanõn üretmediği toplum çõkarõnõ kamu üretir. Buna mukabil neo-liberaller, piyasalara ve serbest rekabete merkezi bir yer vererek, en iyi hizmeti en rekabetçi fiyattan serbest piyasanõn üreteceğini öne sürüyorlar. AB yapõlanmasõ da bu anlayõşa göre oluşuyor. Fakat doğal tekel alanlarõ olan elektrik, gaz ve telekomünikasyon sektörlerinde, sõnõrlõ ölçüde rekabetçi yöntemler uygulanabilmesine rağmen, bugün bu sektörlerde etkin bir rekabet ortamõ gerçekleştirilememektedir. Elektrikgaz sektörlerinde Avrupa’da 8 firmanõn, dünyada su sektöründe 4, çöp sektöründe 5 firmanõn rekabeti yok etmek için nasõl rekabet ettiklerini herkes biliyor. Toplu ulaşõm, çöp ve su gibi yerel kamu hizmetlerinde serbest rekabet zaten yaratõlamõyor. Hele su sektöründe, ürünü ve maliyeti homojenleştirmek mümkün değildir. Aynõ kentin farklõ iki yöresinde talep yapõlarõ ve piyasa fõrsatlarõ pekala farklõ olabilir. Bu sebeplerle, şebeke suyu işletmeciliğinde herhangi bir rekabet ortamõ yaratmak sanki imkansõzdõr. O halde güvenle bir genelleme yapmak mümkündür: Serbest rekabet gerçekleşmeyen faaliyet alanlarõnda özel ekonomi genel çõkar yaratamaz; güçlü olanlarõn çõkarlarõnõ yaratõr. Neo-liberal kurgular dünya çapõnda hõzla genişleyen hizmetler sektörünün zenginlik ve dõş ticaretteki paylarõnõ ele geçirmeye yöneliktir. Hizmet ticareti Özelleştirme politikalarõ hizmetler sektörünün liberalleştirilmesi tartõşmalarõ ile içiçe geçiyor. Hizmetler sektörü dünya ekonomisinin en dinamik sektörü. Dünya üretiminin 2/3’ü, istihdamõn yarõsõna yakõnõ, dõş ticaretin %20’si bu sektörde gerçekleşiyor. 2020 yõlõnda hizmet ticareti dünya ticaretinin yarõsõnõ oluşturacak. Hizmet ticareti kapsamõnda mesleki hizmetler, turizm, telekomünikasyon, taşõmacõlõk, eğitim, sağlõk, finansman, dağõtõm gibi faaliyet alanlarõ bulunuyor. Sivil toplum örgütleri hizmet ticaretindeki kuralsõzlaştõrma ve liberalleştirmenin eğitim ve sağlõk gibi temel kamu hizmetlerini kapsamasõndan ve hükümetlerin kamu politikasõ tercihlerinin Hizmet Ticareti Genel Anlaşmasõ çerçevesinde kõsõtlanmasõndan rahatsõzlõk duyuyorlar. 108 1995’te yürürlüğe giren Hizmet Ticareti Genel Anlaşmasõ’na göre, hizmet ticaretinin liberalleştirilmesinde ülkelerin genel ve sektörel kalkõnmõşlõk düzeyleri dikkate alõnacaktõ. Anlaşmaya taraf ülkeler aşamalõ olarak hizmet ticaretindeki engelleri kaldõrmaya 5 yõl içerisinde başlayacaklardõ. Kalkõnmakta olan ülkelere ve azgelişmiş ülkelere esneklik sağlanacaktõ. Hiçbir hizmet sektörü ve tedarik biçimi a priori olarak anlaşma kapsamõ dõşõnda tutulamayacaktõ. Her üye ülke yerli hizmet sağlayõcõlara tanõdõğõ kolaylõklarõ yabancõ hizmet sağlayõcõlara da tanõyacaktõ. AB hizmet ticaretinin geliştirilmesini çok istiyor. Çünkü AB, dünya hizmet ticaretinde en büyük paya sahip ekonomik birlik. Fakat görsel sanatlar, kültür, sağlõk ve eğitim sektörlerinde liberalleştirme istemiyor, koruma istiyor. Nisan 1999-Şubat 2001 arasõnda, Dünya Ticaret Örgütü eski başkanõ ve İngiltere Merkez Bankasõ yetkilileri, Amerikalõ ve Avrupalõ yetkililer ve özel finans şirketleri temsilcilerinin, Hizmet Ticaretini Serbestleştirme Komitesi (LOTIS) faaliyeti kapsamõnda, 14 gizli toplantõ yaptõklarõ ve Doha sürecine böyle hazõrlandõklarõ sonradan ortaya çõktõ. Toplantõ kayõtlarõ BBC tarafõndan elde edildi. Kayõtlar, Doha sürecine taraf resmi yetkililerin gündemdeki konulara ilişkin gizli dokümanlarõ özel finansal yöneticilerle paylaştõklarõnõ ve Amerika’nõn, Avrupa’nõn ve kalkõnmakta olan ülkelerin süreçteki pozisyonlarõnõ açõkladõklarõnõ gösteriyor. Bu kayõtlarda sivil toplum örgütleri hizmet ticaretinin liberalleştirilmesinden sağlanacak yararõn kanõtlanmasõnõ isterlerse, bu konudaki çabalarõn zarar göreceği belirtiliyor. Bu çevreler hizmet ticaretinin liberalleştirilmesi lehine argümanlar üretmek için danõşmanlar ve akademisyenler istihdam ettiler. Hizmet ticaretini liberalleştirmek amacõyla Kasõm 2001’de Doha süreci başladõ. Bu müzakere sürecinin gelişmiş ülkeler tarafõndan, öteki ülkelere karşõ bir oyun olarak yürütüldüğü görülüyor. Kurallarõ böyle belirlenen bir küreselleşmeye güvenmek ve küreselleşme sürecinde kalkõnmakta olan ülkeler-yoksullar lehine ekonomik rasyonalite aramak aşõrõ bir iyimserlik gibi görünüyor. Bu süreçte ulusal piyasalar, özellikle hizmet sektörlerinde aşamalõ olarak dõşarõya açõlacaktõ. Ocak 2005’te tamamlanmasõ öngörülen süreç, Temmuz 2006’da Cenevre’deki son müzakerelerde de başarõsõzlõk ortaya çõkõnca, henüz tamamlanamadõ. Çünkü sanayileşmiş ülkeler tarõm sektöründeki 109 sübvansiyonlarõ kaldõrmõyor. Azgelişmiş ülkeler de rekabet edemeyecekleri hizmetler sektöründe dõşa açõlma isteği göstermiyorlar. Birleşmiş Milletler Kalkõnma Programõ (PNUD)’nõn yayõmladõğõ İnsani Gelişme Dünya Raporu 2006’da “yoksul halkõn sõnõrlõ kapasitesi, özelleştirmeyi yadsõyarak, suya en iyi biçimde ulaşõmõ finanse etme imkanõ vermiyor. Uygulamada özel sektör rol oynayabilirken, suya ve sõhhi tuvalete ulaşma açõğõna son vermek için anahtarõ kamu finansmanõ elinde tutuyor” deniliyor ve özelleştirme uygulamalarõnõn gerekli olduğu savunuluyor: “Kamu ve özel sektörün üstünlüklerine ilişkin tartõşmalar, bunlarõn dünyanõn suya ulaşma açõğõna çare olmasõ yerine, su dağõtõm hizmeti sağlayõcõlarõ olarak, yetersizlikleri konusundaki dikkatleri çeldiriyor.” Aynõ şekilde, “su özelleştirmesine ilişkin tartõşmalar, yoksullarõn büyük çoğunluğunun suyunu zaten özel piyasadan aldõğõnõ ihmal etme eğilimi taşõyor. Bu özel piyasalar değişik kalitede suyu yüksek fiyatlardan tedarik ediyorlar” deniyor. Ancak bu raporda, “bazõ özelleştirme programlarõ olumlu etkilere sahip, fakat global sonuç cesaret verici değil” saptamasõ ile, özelleştirme karşõsõnda ihtiyatlõ olunmasõ gereği ortaya konulmaktadõr. Rapor yazarlarõna göre, herkesin suya ulaşõmõnõ garanti edecek bir “ilerlemenin hõzlanmasõ için gerekli etkinlik ve eşitliği yaratmak hususunda, özel sektörün elinde büyülü bir formül olduğu kanaati doğru değildir. Geçmişteki başarõsõz su imtiyaz devirleri, özel sektörün bu alanda yapacağõ hiçbir şey olmadõğõnõ göstermezse de, daha fazla ihtiyatlõ olma ve angajmanlarõ iyi belirleme zorunluluğunu, eşitlik için kamu-özel sektör işbirliği çerçevesindeki düzenlemeleri güçlendirme gereğini göstermektedir.” Çünkü, eğer kamu çõkarlarõnõ koruyan güçlü düzenlemeler yapõlmazsa tekelci su işletmesinin sahip olduğu konumu kötü kullanmasõ mümkündür. (http://hdr.undp.org/en/media/hdr_2006_fr_complet.pdf) Tekelci firmalar için Rapor’da yazõlanlar yetersiz kalõyor. Tekelci firmalarõn satõş miktarõnõ azaltõp fiyatlarõ yükselterek kar maksimizasyonu sağlama stratejisi izledikleri/ izleyecekleri herhangi bir mikro iktisadi analiz kitabõndan öğrenilebilir. Ayrõca, Rapor’da da değinildiği üzere, büyük yatõrõm açõğõ bulunan ülkelerde, suyu özel işletme de kamu işletmesi de tedarik ediyor olsa, suya ulaşõmõn arttõrõlmasõ için kamu finansman kaynaklarõnõn kullanõlmasõ zorunludur. Zaten, Rapor’da, kalkõnmakta olan ülkelerde su tedarikini %90 oranõnda kamu sektörünün sağladõğõ belirtiliyor. Yine de Rapor’da, su sektöründe özel işletmecilik yadsõnmõyor. “Bir politikanõn değerlendirmesi, suyu kamunun mu 110 özel işletmelerin mi sağladõğõna değil, yoksullar lehine gerçekleşen ilerlemeler olup olmadõğõna dayanmalõdõr” deniyor. Kõsaca, su özelleştirme uygulama ve politikalarõ ihtiyatla karşõlanõyor; tarife ve yatõrõmlara ilişkin düzenlemelerin iyi yapõlmasõ gereği ortaya konuluyor. Ancak, bu uyarõ, özelleştirme politika ve uygulamalarõna karşõ çõkmak için güçlü bir gerekçe niteliğine de sahip görünüyor. Nitekim, yoksul ülkelerin su yönetimini düzenleme ve özelleştirme kontratõ hazõrlama kapasiteleri yetersiz olabilir; düzenlemelerini uygulatma güçleri olmayabilir. Çokuluslu su şirketleri Fransa’nõn en büyük kentlerinde dahi kontrat hileleri yapabildiklerine göre, bu ihtimali kalkõnmakta olan ülkeler açõsõndan küçümsemek mümkün değildir. Çokuluslu su şirketlerinin kalkõnmakta olan ülkelerdeki özelleştirmelerde özelleştirme kontratlarõna uymamak için bahaneler yarattõklarõ da bilinmektedir. 111 112 Suyun fiyatlandõrõlmasõ 113 114 Su konusundaki yerel, ulusal, bölgesel ve küresel düzenleme ve politikalara ilişkin tartõşmalarõn merkezinde suyun fiyatlandõrõlmasõ meselesi vardõr. Eğer suyu piyasalaştõracak bir fiyat belirlenmezse, mesela özelleştirme politikasõ gündeme getirilemez. Yine, kamu-özel sektör işbirliği alanõnda çeşitli modeller uygulamak için su fiyatõnõn özel sektöre kazandõracak bir karlõlõk içermesi şarttõr. Yoksullarõn korunmasõ, suyun çeşitli kullanõmlara tahsis edilen miktarlarõnõn etkilenmesi, suyun tasarruflu kullanõmõ gibi konular da su fiyatlarõ ile sõkõ sõkõya ilgilidir. Bu sebeple, su fiyatõ, su tartõşmalarõnõn pivot noktasõdõr. Gelecekte su fiyatlarõ ne yönde değişecek ve nasõl belirlenecek? Tartõşma bu sorular üzerinde odaklanõyor. Eğer ülkeler, ödenebilir bir fiyattan su tedarikini sürekli sağlayamõyorlarsa, halk alternatif tedarik yöntemlerine başvurur. Bu da kamu hizmet açõğõ yaratõr ve sosyal eşitsizlikleri arttõrõr. Avrupa’da su tedarik hizmetlerinin gelişimi biraz yakõndan incelendiğinde, yerel yönetimlerin su maliyetlerini yapay olarak düşük tuttuklarõ ve burada oluşan yükü çeşitli kaynaklarõ kullanarak dağõttõklarõ görülmektedir. Buradan hareketle, sürdürülebilir bir su tedarik hizmeti için kamu-özel sektör işbirliği önerilmektedir. Fakat, yatõrõm maliyetleri su toplam maliyetinin ¾’ünü oluşturmaktadõr. (http://www.cig.ensmp.fr/~iahs/maastricht/s1/BBAISH.htm) Bu da yatõrõmlarõn finansmanõnõ su fiyatlarõ içerisinde faturalandõrmanõn ne kadar haksõz ve sosyal politikalara aykõrõ olduğunu göstermektedir. OECD tahminlerine göre, yoksullarõ gözeten bir sübvansiyon uygulanmazsa, maliyetlerin tarifelerle karşõlanmasõ durumunda, Doğu Avrupa ve Orta Asya ülkelerinin birçoğunda, hane halklarõnõn yarõsõndan fazlasõnõn su ihtiyaçlarõ için bütçelerinin %40’õndan fazlasõnõ harcamalarõ gerekecektir. Birleşmiş Milletler Kalkõnma Programõ (PNUD)’na göre, eğer yanõ sõra önlem alõnmasaydõ, maliyetlerin tarifelerle karşõlanmasõ durumunda Bolivya, Honduras ve Nikaragua’da halkõn yarõsõndan fazlasõ su ihtiyacõnõ karşõlamakta sõkõntõya düşecekti. Sahraaltõ Afrikasõnda bu oran %70 gibi 115 ürkütücü bir rakama ulaşacaktõ…Tanzanya’da hükümetin su bütçesini inceleyen Dünya Bankasõ, şehirde yaşayan bir zenginin kõrsal yörelerde yaşayan bir yoksuldan 5 kat daha fazla sübvansiyondan yararlandõğõnõ tespit etti. Dahasõ, tüm sübvansiyonlarõn %41’i ülkenin en zengin %20’lik kesimine gidiyordu. Bangalore ve Katmandu’da en zengin %10’luk kesim en yoksul %10’luk kesimden 2 kat daha fazla su sübvansiyon alõyordu. (www.transparency.org/content/download/33692/523970) Dünya Bankasõ’nõn bu tespitlerinde metodolojik bir hata yoksa ve rakamlar, yaklaşõk olarak dahi olsa, gerçeğe uygunsa, bundan yoksullar için su sektöründe sübvansiyon uygulamanõn yanlõş olduğu manasõ çõkmaz. Bütün maliyeciler bilir ki, sosyal transfer niteliğindeki kamu harcamalarõ iyi düzenlenmediği takdirde amaca tam aykõrõ etkiler yaratabilir. Buna kamu harcamalarõnõn geriletici etkisi denir. Neo-liberal öneriler biraz daha uç noktaya taşõndõğõnda tam bir çõkmazla karşõlaşmak kaçõnõlmaz olacak gibi görünüyor. Mesela, su fiyatõnõn tüm maliyetleri kapsamasõna ilişki önerileri genişletip, çevresel dõşsallõklarõ da hesaba katmak, ekonomik rasyonalite gereği sayõlabilir. Zaten, bazõ ülkelerde sanayi suyunun fiyatõ biraz yüksek tutuluyor. Ancak, dõşsallõklarõ maliyetlere yansõtmak zordur. Çünkü dõşsallõklarõ hesaplamak her durumda mümkün değildir. Dolayõsõyla, su maliyetinin bir kõsmõ mecburen vergilerle finanse edilecek; işletme hesaplarõna sõğan kõsmõ ise piyasalaştõrõlacaktõr. Yani yük, vergiler üzerinden topluma yüklenecek; kar ise piyasa üzerinden özel şirketlere aktarõlacak. İşte neo-liberalizm böyle bir şey. 7-9 Haziran 2000 tarihlerinde Brüksel’de Avrupa Parlamentosu’nda toplanan 7 yoksul ülkenin yayõmladõğõ bildiride, su fiyatlarõnõn işletme maliyetlerini bile karşõlamayacak düzeyde düşük tutulmasõ, yoksullara su tedarik maliyetinin kamu yönetimlerince karşõlanmasõ istenmiştir. Burada “suyu kullanan öder” prensibinin parasal olmayan ekonomik, sosyal ve çevreye ait maliyetleri dikkate almadõğõ belirtiliyor; ne Kuzey ülkeleri, ne de Güney ülkeleri için bu prensibin iyi bir kriter olmadõğõ savunuluyor. Su konusunda paylaşõmcõ bir kamu politikasõ izlenmesi isteniyor. (http://www.paullannoye.be/telechargements/ic_p7_2000.pdf) Su fiyatlarõnõ yoksul kesimleri gözeterek belirleme uygulamalarõ çok yaygõndõr. Alt gelir gruplarõnõn ev ihtiyaçlarõnõ karşõlayabilecek miktarda suya düşük tarife uygulanmakta, ilave miktarlarda tüketimler yüksek tarifeye bağlanmaktadõr. 116 Görünüşe göre bu tür uygulamalar geliri yeniden dağõtma ve su kullanõmõnda etkinlik sağlama amaçlarõna uymaktadõr. Ancak bu kabil uygulamalardan iyi sonuçlar almak için, su tedarik hizmetinin tüm yoksullarõ kapsamasõ ve su yatõrõm bütçelerini daraltmamasõ gerekir. Zengin kesimlere yüksek su tarifeleri uygulanmasõ, üretiminde çok su kullanan büyük işletmelerin yatõrõm göçüne sebep olabilir. Bu da o yörede istihdamõ daraltõr ve yöreyi yoksullaştõrõr. Böyle olumsuz etkilerden kaçõnmak gerekir. Artan oranlõ tarife ortalama geliri yüksek ve büyük şehirlerde nispeten daha kolay uygulanabilir. Buralarda çok yoksullarõn su faturalarõnõ zenginlere finanse ettirmekte büyük zorluklarla karşõlaşõlmaz. Ancak, bunu yoksulu çok ve küçük şehirlerde yapmak zordur. Üstelik, sosyal koruma amaçlõ uygulamalar tam da böyle yerlerde gereklidir. Fiyat ortalama maliyete eşit olursa yatõrõm maliyetlerini de içerir. Bu düzeydeki su fiyatlarõ bölgeler, yerel birimler ve sosyal tabakalar arasõndaki eşitsizlikleri büyütür. Gelir dağõlõmõnõ bozar. İşletme maliyetlerine eşit fiyat ise su hakkõnõn yoksullar açõsõndan daha uygulanabilir olmasõnõ sağlar. Bu durumda bile yoksullarõ esirgeyen bir fiyat farklõlaştõrmasõ gereklidir. Su sübvansiyonunda belirli bir miktar tüketime genel olarak düşük fiyat uygulanõrsa, kapsam genişler, yoksullarõ koruyucu etki zayõf kalõr. Buna mukabil, belirli bir miktarõn altõnda kalan tüketime düşük fiyat uygulanõrsa, koruma gerçekten muhtaç kesimlere yönelir. Bu amaca uygun olarak, tüketim miktarõna göre uygulanacak indirim için, ailedeki fert sayõsõ dikkate alõnmalõdõr. Özürlülere yönelik koruyucu fiyatlar uygulanmalõdõr. Sayaçlarõ ortak sitelerdeki sayaçlarõn ayrõlmasõ kolaylaştõrõlmalõdõr. Su tüketim kültürünü değiştirmek için, sõhhi altyapõsõnõ, tesisatõnõ ve ekipmanõnõ değiştiren tüketicilere sübvansiyon sağlanmalõdõr. Yeni konutlarõn ve ticari-sõnai yapõlarõn projelendirilmesinde su tüketiminin rasyonalizasyonu dikkate alõnmalõdõr. OECD ülkelerinde genellikle su tarifelerinin yatõrõm ve işletme maliyetini içermesi gözetilmektedir. Son yõllarda, sosyal amaçlarõ gerçekleştirmek ve bilhassa herkes tarafõndan fiyatõ ödenebilir bir su hizmeti tedarik etmek için, genel bir sübvansiyondan daha etkili ve daha eşitlikçi bir strateji izlenmesi istenmektedir. Bu çerçevede, su tarifeleri üzerinden sübvansiyon yerine, gelir desteği türünden başka sosyal politika araçlarõ önerilebilir. (http: //www.observateurocde.org/news/fullstory.php/aid/686/La_tarification_ de_l_92 eau.html) Fakat bu takdirde, su tarifeleri sivil toplumun ilgi alanõ dõşõnda kalabilir. Su konusundaki karar alma, politika belirleme, planlama, 117 programlama, projelendirme, uygulama ve denetim süreçlerine halkõn katõlõmõnda zorluklar çõkabilir. Bu ihtimali önemli bir karar girdisi olarak dikkatle göz önünde tutmak gerekiyor. AB, su tarifelerinin 3 maliyet unsurunu birlikte içermesini istemektedir. (http://europa.eu/scadplus/leg/fr/lvb/128112.htm) Buna göre, yatõrõm ve işletme maliyetlerini, çevre maliyetlerini ve alternatif maliyeti kapsayan bir tarife geliştirilmelidir. Burada çevre maliyetlerinden kasõt, mesela yer altõ sularõnõn tuzlanmasõ veya verimli topraklarõn çoraklaşmasõ gibi, suyun kullanõlmasõyla çevrede meydana gelen bozulmalardõr. Alternatif maliyet ise, suyun bir alanda kullanõlmasõnõn diğer alanlarda kullanma imkanõnõ ortadan kaldõrmasõdõr. AB’nin bu önerisi su fiyatlarõnõn, sadece yatõrõm maliyetlerini değil, sosyal maliyetleri de içermesini gerektirmektedir. Rasyonalite açõsõndan, sosyal maliyetlerin fiyatlar içerisinde yer almasõ doğrudur. Fakat, buna rağmen, yoksul tabakalarõ korumanõn ötesinde, onlarõn ortalama tüketim miktarlarõna uygulanacak tarifenin sosyal maliyetleri kapsamamasõ hakkaniyet gereğidir. Çünkü yoksullarõn su tüketimi alternatif kullanõm alanlarõ arasõnda bir rekabet sorunu yaratmaz, çevreyi bozmaz. Sanayi işletmelerinin veya tarõmsal sulamanõn yol açtõğõ sosyal maliyeti yoksullar neden ödesin? Evsel atõklarõn çevre ve su kaynaklarõ üzerindeki zararlõ etkilerinde yoksullarõn payõ, atõk tür ve miktarlarõ yönünden, en alt düzeydedir. Bu gerekçelerle, yoksullara yönelik su tarifeleri, en fazla, sadece işletme maliyetlerini kapsamalõdõr. Atõk su tarifeleri kullanõcõlarõn özelliklerine göre belirlendiğinde yoksullarõn faturalarõ daha da hafifler. “Kirleten öder” ilkesi de evsel atõk sularõn tarifesinin düşük olmasõnõ gerektirir. Buna mukabil, artan oranlõ su tarifelerinin yoksullarõ koruma amacõna hizmet etmediği de savunulmaktadõr. (http://www.idrc.ca/fr/ev-5551-201-1-DO_TOPIC.html) Kuzey Caroline Üniversitesi’nden Dale Whittington ve John Hopkins Üniversitesi’nden John Boland, Güney Doğu Asya, Latin Amerika ve Afrika’nõn çeşitli şehirlerindeki artan oranlõ su tarifelerinin etkilerini araştõrdõlar. Yazarlar, artan oranlõ tarifenin amacõn aksi sonuçlar doğurduğunu göstermek için Ghana’dan örnek veriyorlar. Orada, çok sayõda ailenin barõndõğõ konutlarda, tek bir su sayacõ olduğunda, tüketilen toplam su miktarõ yüksek göründüğü için, yoksullar yüksek tarifeye tabi oluyor, bundan zarar görüyorlardõ. Bundan başka, Güney yarõmküredeki ülkelerde 4-5 metreküp su, 5 nüfuslu bir ailenin 1 aylõk su 118 ihtiyacõnõ karşõlamasõna rağmen, “kalkõnmakta olan ülkelerin çoğunda, artan oranlõ su tarifeleri, şehirli halka, çok büyük hacimde suyu çok düşük fiyattan tedarik edecek şekilde belirlenmiştir.” Bundan dolayõ, en yoksul kesimler sağlanan sübvansiyonun tümünü elde edemiyorlar. Orta tabakada bulunan halk sübvansiyonun önemli bir bölümünü elde ediyor, su tüketimlerini azaltmõyor, israfa sebep oluyorlar. Yazarlara göre bu, suyun yetersiz ve pahalõ olduğu ülkelerde gerçek bir felakettir. Yazarlar, artan oranlõ tarifenin üst dilimlerinden su kullanmak zorunda kalacak işletmelerin, şebekeden su almaktansa, kuyu açmayõ tercih edebileceklerini hatõrlatõyor ve bunun şebeke suyunun işletme maliyetlerini arttõrarak sistemi etkinsiz hale getireceğini iddia ediyorlar. Artan oranlõ tarife sistemi yerine, marjinal maliyete göre belirlenen tarifenin tüketilen su miktarõna uygulanmasõnõ ve buna aylõk sabit bir aidat eklenmesini teklif ediyorlar. D. Whittington ve J. Boland’õn araştõrmalarõ şaşõrtõcõ şeyler öğretmiyor. Artan oranlõ tarifenin de kötü uygulanmasõ mümkündür. Sübvansiyonlarõn iyi uygulanmamasõ halinde amaca ters sonuçlar verebileceği bütün maliye kitaplarõnda yazõlõdõr. Dolayõsõyla, bu yazarlarõn gerekçelerinden, artan oranlõ tarifenin yoksullarõ koruma amacõyla uygulanamayacağõ sonucu çõkarõlamaz. AB üyesi bir ülke olan Belçika’nõn başkenti Brüksel ve çevresinde su tarifesi 4 kategoride uygulanmaktadõr. En yoksullarõn hayati ihtiyaçlarõ için 0.8 Euro/metreküp, sosyal denilen bir üst kategori için 1.39 euro, geçimi rahat kategoriler için 2 euro ve varlõklõ kategoriler için 3 eurodan su hizmeti verilmektedir. (http://www.ecoconso.be/spip.php?article368) En düşük ve en yüksek tarifeler arasõnda yaklaşõk 3.8 kat fark vardõr. Artan oranlõ tarifeler suyun aşõrõ ve yanlõş kullanõmõnõ da değiştirebilir; rasyonaliteyi yükseltebilir. Nitekim Kanada Su İdaresi fiyatlarõn su tüketimi üzerinde çok net bir etkisi olduğunu açõkladõ. (http://www.polyscope.qc.ca/spip.php?article70) Bazõ gelişmiş ülkeler karşõlaştõrõldõğõnda, 2007 yõlõ itibariyle Almanya’da suyun metreküpünün 1.91, Fransa’da 1.23, İngiltere’de 1.18, İtalya’da 0.76, İspanya’da 0.57, Amerika’da 0.51, Kanada’da 0.40 dolar olduğu görülmektedir. (http://www.futura-sciences.com/fr/comprendre/dossiers/doc/ t/philosophie/d/geopolitique-et-guerre-de-leau_622/c3/221/p3/) Mart 2008’de Fransa’da yapõlan yerel seçimlerde su fiyatlarõ temel tartõşma konularõ arasõnda yer aldõ. Fiyatlar yerel yönetimlerle özel su şirketleri 119 arasõnda şiddetli tartõşma konusu. Ekim 2007 sonunda, bir tüketici örgütünün su fiyatlarõ üzerine yaptõğõ bir araştõrmanõn yayõmlanmasõndan birkaç gün sonra, Véolia, Lyon kentinde uyguladõğõ fiyatõ, Ocak 2008’den geçerli olmak üzere, %16 düşürdü. 2008’in son aylarõndaki gelişmeler son derece ilginçtir. 1984’te özelleştirilen Paris su işletmeciliğinin yeniden belediye tarafõndan üstlenilmesi Belediye Meclisi’nde 24 Kasõm 2008’de kabul edildi. Bunun bir başlangõç olacağõ ve ‘70’li-‘80’li yõllarda özelleştirilip kontrat sürelerinin sonuna gelinen su işletmelerinde yeniden kamu işletmeciliğine geçişin hõzlanabileceği belirtiliyor. Şimdilik su işletmeciliğini yeniden kamuya aktaran belediyeler çok az. Bunlarõn içinde tek büyük şehir Grenoble. (http://www.e24.fr/economie/article21869.ece?offset=15&maxcount=3) Su fiyatlarõ, kaynakla dağõtõm yapõlan belde arasõndaki uzaklõğa, suyun beldeye ulaştõrõlma biçimine, suyun kalitesine ve arõtma maliyetine, tedarik hizmeti sunan yönetimin mali yapõsõna, beldenin nüfus yoğunluğuna, beldenin yeni yatõrõm ihtiyaçlarõna ve yatõrõmlarõn finansmanõna, su kayõp-kaçak oranõna, işletme etkinliğine, vb faktörlere bağlõ olarak değişmektedir. Suyun fiyatlandõrõlmasõ “kullanan öder” ve “su suyu öder” gibi prensipler çerçevesinde tartõşõlõyor. Buna göre su yatõrõmlarõ, altyapõnõn bakõm giderleri ve işletme maliyetleri su faturasõna tamamen yansõtõlacak. Burada bir maliyet kavramõna başvurulacak olursa, suyu ticarileştirmek isteyen çokuluslu şirketler ve arkalarõndaki küresel güçler toplam maliyete göre fiyatlandõrma gerektiğini savunuyorlar. Uygulamada yatõrõm giderlerinin tümünü kapsamayan, çeşitli maliyetleri hesaba katan, sadece marjinal maliyeti esas alan fiyatlandõrmalar var. Herhangi bir ekonomik mübadelede maliyetin fiyata yansõtõlmasõ yadsõnamaz bir ekonomik rasyonalitedir. Fakat yatõrõm maliyetlerinin su fiyatlarõna yansõtõlmasõ farklõ bir durum arz etmektedir. Ayrõca, “maliyet”, kar ögesini de içeren bir kavramdõr. Su fiyatlarõ ne düzeyde kar unsuru içerecek; bu da son derece belirleyici bir konudur. Suyun yatõrõm ve işletme maliyetleri nüfusu yoğun, coğrafi bakõmdan avantajlõ, hõzlõ göç almayan kentlerde düşük, hõzlõ göç alan ve coğrafi bakõmdan dezavantajlõ kentlerle kõrsal yerlerde yüksektir. Halbuki, sosyal korumaya en fazla muhtaç kesimler de buralarda barõnmaya/tutunmaya çalõşõrlar. Şu halde maliyetlere göre fiyatlandõrmaya bir sosyal adalet sõnõrõ 120 koymak gerekmektedir. Çünkü, gelişmiş ülkelerde satõn alma gücü yüksek olduğu ve su faturalarõ hanehalkõ gelirleri içerisinde düşük bir oran tuttuğu için, su fiyatõ çevreyi koruma ve suyun çeşitli sektörlere tahsisi bakõmõndan önemlidir. Kalkõnmakta olan ülkelerde ise, bunlara ilave olarak, su fiyatlarõ yoksullukla mücadele açõsõndan önemlidir. Diğer yandan, karõn hangi düzeyde oluşacağõ, firmanõn hangi piyasada faaliyette bulunduğuna bağlõdõr. Rekabetçi, oligopol ve tekel piyasalarda fiyatlandõrma davranõşõ farklõ olur. Suyun fizyolojik özelliklerinden dolayõ bu alanda faaliyette bulunan firmalar tekel olur. Tekelcilerin fiyatlandõrma stratejileri ise bellidir: Satõşõ kõsõtlayarak fiyatlarõ yüksek tutup tekelci karõ yaratmak. Bu çerçevede, “ suyun fiyatõ maliyetini karşõlamalõdõr” kabilinden yalõnkat bir öneri yanlõş değilse de, çok eksiktir. Hangi maliyetler kapsanacak, maliyetler içerisindeki kar hangi düzeyde olacak? Bunlar belirleyici önemde sorulardõr. AB Komisyonu su fiyatlarõ konusunda “tüketim temelinde fatura” ve “gerçek fiyat” prensiplerini savunuyor. AB, Directive 2000/60/CE ile “kirleten öder” prensibini Birlik düzeyinde geçerli kõldõ. Suya yerel kamu malõ statüsü verdi. Direktif, belediye başkanlarõna tüm hemşehrilerinin suya ulaşmasõ sorumluluğunu yüklüyor. 2009 yõlõnda yapõlacak yönetim planõnõn 2015’te ulaşõlacak hedefleri tanõmlamasõnõ ve bu hedeflere ulaşmak için bir program uygulamaya konulmasõnõ öngörüyor. Halkõn ve su sektöründeki aktörlerin yönetim planõ hazõrlanmasõna katõlõmõnõ, çalõşma programõ ve yerel düzeyde su yönetimi ve yönetim projesi konularõnda ortaya çõkan başlõca sorunlarõn tanõmlanmasõnõn halka danõşõlmasõnõ istiyor. Keza, su tarifelerinin, çevre maliyetlerini de içerecek şekilde, hizmet maliyetlerini karşõlamasõnõ istiyor. Su tarifelerinin yoksullar için azalan oranlõ olmasõ genellikle önerilmektedir. Mesela Fransa’da su hizmetinin %6’sõnõn bu kapsama gireceği hesaplanmaktadõr. Su hizmetlerine yönelik itirazlarõ, bu kesimin tüketimine önemli oranda indirim yaparak karşõlamak mümkündür. (Marc Laimé, Droit à l’eau : les ambiguïtés françaises, jeudi 11 octobre 2007, Le Monde diplomatique) Fakat, su tarifelerinin abonelik esasõna göre artan oranlõ olmasõ, yoksul tüketicilerin düşük tarifelerden yararlanmasõnõ önemli ölçüde engeller. Çünkü, aboneler kullandõklarõ su miktarõna göre tarifeye tabi tutulduğu takdirde, kalabalõk ailelerin düşük tarifelerden yararlanma imkanõ pek kalmaz. Buna mukabil, mesela bekarlar, çocuksuz aileler ve az çocuklu aileler ilk kademedeki düşük tarifeden yararlanõrlar. Bu ters etkiyi önlemek için koruyucu tarifenin hanedeki 121 kişiye göre belirlenmesi mümkündür. Nitekim Belçika’da böyle yapõlmaktadõr. Flaman bölgesinde kişi başõna günlük 41 litre su tüketiciye düşük tarifeden verilmektedir. Fransa için yapõlan bir hesaba göre, bu ülkede yoksullara günde 50 litre suyun yarõ fiyattan verilmesi halinde, bundan 800 bin aile yararlanacak ve sübvansiyonun maliyeti sektör cirosunun %0.5’ine karşõlõk gelecek. Bu durumda toplumun tümü için fert başõna yõllõk yük 1 eurodan az olacak. Bunun da vergilerle veya su fiyatlarõna yansõtõlarak finanse edilmesi kolaydõr. (Marc Laimé, Droit à l’eau : le rôle des municipalités et des collectivités territoriales, Le Monde Diplomatique, 31 Mars 2007) Şüphesiz kalkõnmakta olan ve yoksul ülkelerde yoksullarõn su tüketiminin finansmanõ bu kadar kolay olmayacaktõr. Yoksulluk düzeyi çok düşük ve yoksul oranõ çok yüksek ülkelerde korumalõ su tarifesi su işletmelerinin bütçelerinde büyük bir yük oluşturabilir. Ancak, bu böyledir diye, yoksullara korumalõ tarifeler uygulamaktan vazgeçilmesi büyük yanlõş olur. Sosyal koruma politikalarõnõn en öncelikli amaçlarõndan birisi su hakkõnõn güvenceye alõnmasõ olmalõdõr. Çünkü su hakkõ, yoksullarõ koruma gerekçelerinin tümünden daha kuvvetlidir. Birleşmiş Milletler verilerine göre (http://www.un.org/french/waterforlifedecade/factsheet.html) içilebilir su ve sõhhi altyapõya yapõlacak her 1 dolarlõk yatõrõm, bölgelere göre değişmek üzere, 4-34 dolar arasõnda avantaj olarak geri dönecektir. Dõşsal faydasõ bu kadar yüksek bir alanda kamunun yatõrõm yapmasõna karşõ türetilecek rasyonel ambalajlõ gerekçeler doğru olamaz. 122 Su ve kadõn 123 124 Yaratõcõ, kadõnla su arasõnda hayranlõk verici benzerlikler yaratmõştõr. Hayatõn kaynağõ olmalarõ, yumuşaklõklarõ, sükunete çağõrmalarõ, zerafeti temsil etmeleri, temizliğin temel unsuru olmalarõ ve kirlendiklerinde bütün bu niteliklerinin tersyüz olmasõ ile kadõn ve su, Yaratan’õn hayata bağõşladõğõ 2 muhteşem armağandõr. Kadõnlarõn su tedariki için harcayacaklarõ zaman uzadõkça çocuk bakõmõ ve gelir getirici faaliyetlere ayõracaklarõ zaman daralmakta, eğitim alma imkanlarõ sõnõrlanmakta, yoksulluk çemberinde sõkõşõp kalma riskleri büyümektedir. Küçük ve genç kõzlarõn okula gitmesi ile suya ulaşõm arasõnda yüksek bir ilişki vardõr. Suya ulaşma güçlüğü sosyal eşitsizlik ve yoksulluk yaratõr. Sağlõk sorunlarõna ve eğitim potansiyelinin gerçekleştirilememesine sebep olur. Özellikle çocuklarõn ve kadõnlarõn fizyolojik ve kişilik gelişimlerini sõnõrlar. Burkina Faso ve Mozambik gibi ülkelerde, kadõnlar ve kõz çocuklar, günlerinin 3-4 saatini su bulup evlerine taşõmakla geçirebiliyorlar. (http://www.pseau.org/outils/biblio/resume.php?docu_document_id=710) Fas’ta köylü kadõnlar ortalama olarak günde 2 saatten fazla zamanõ su tedarikine çalõşarak geçiriyorlar. Keza, Uganda’da kõrsal yörelerdeki kadõn ve çocuklarõn su bulmak ve taşõmak için uzun süreler uğraşmalarõ gerekiyor. Bu da, nüfusun yaklaşõk %80’inin kõrsal alanlarda yaşadõğõ ülkede, onlarõn verimliliklerini ve ekonomik kalkõnmaya katkõlarõnõ kõsõtlõyor. Böyle durumlarda kõz çocuklar için eğitim hakkõndan söz etmenin pek bir manasõ olamaz. Kadõn haklarõ ve kadõn-erkek eşitliği de fantaziden başka bir şey olmaz. Çeşitli yayõnlarda değişik rakamlara rastlanmakla birlikte, yoksul ülkelerdeki kadõnlarõn ve genç kõzlarõn, su tedarikine günde 2-4saat arasõnda zaman ayõrdõklarõ görülmektedir. Elbette kaybedilen sadece zaman değildir. Tedarik olunan suyun eve taşõnmasõ da kadõnlarõn sõrtõnda ağõr bir yük oluşturmaktadõr. Hamile kadõnlarõn hepatit benzeri tehlikeli hastalõklardan korunmasõ için yeterli ve sağlõklõ su tedariki mutlaka gereklidir. 125 Kadõn, su ve kalkõnma arasõndaki ilişkilerin tasvir edildiği bir yayõnda, Afrikalõ köylü kadõnlarõn, saat 04.00-23.00 arasõnda çocuk bakõmõ, çamaşõr-bulaşõk yõkama, yemek yapõmõ, hayvanlarõn yemlenip sulanõp kõra gönderilmesi, su tedariki, yakacak odun tedariki, alõş-veriş, bahçe-bostan işleri, daneli gõdalarõn öğütülmesi, çocuklarõn yatõrõlmasõ…gibi faaliyetlerde çalõştõklarõ ve yatmaya sadece 5 saat ayõrabildikleri belirtiliyor. Böyle ağõr bir çalõşma ortamõnda su tedariki, kadõnlarõn güçlerini tüketiyor ve zamanlarõnõ dolduruyor. Günde 4-6 saatlerini, 10-15 km yürüyüp 20 kg su taşõyarak barõnaklarõna dönmek için geçirmeleri onlara yaşanabilir hayat bõrakmaz. Bu kadar yoğun bir çalõşma ortamõnda kadõnlar, kimliklerini geliştirme imkanõ bir yana, hayal kuracak zamanõ bile bulamayabilirler. “Şu halde, su tedarik görevlerinin hafifletilmesi, kadõnlarõn hayat kalitesi, toplumdaki yerleri, bağõmsõzlõklarõ ve girişim kapasiteleri üzerinde hõzlõ ve sürekli bir etkiye sahiptir. Kendileri için daha fazla zamana sahip olduklarõnda toplumsal kararlarda yer alabilirler, öneriler geliştirebilir, girişimde bulunabilirler; aynõ öyle, sosyal ve ekonomik alanda yaratõcõ rollerini tam oynayabilirler.” ... Kadõnlarõn suya ilişkin kararlara katõlõmõ erkekler için de öğretici olur. (http://www.eau-vive.org/fr/pdf/femmes_eau_developpement.pdf) Su ve kadõn arasõndaki ilişki her toplumda ve her zaman böyle gerçekleşir. Su özelleştirmeleri önce ve özellikle kadõnlarõ vuruyor, genç kõzlarõ vuruyor. Bu sebeple, su özelleştirmelerinin kadõnlar üzerindeki olumsuz etkileri, sosyal sorumluluklarõ kõşkõrtacak yoğunlukta ve õsrarla gündemde tutulmalõdõr. Mesela “özelleştirme deneyimi Filipinli kadõnlarõ tüketti…Kadõnlar, ailelerini beslemekle su ve elektrik gibi temel sosyal hizmetler arasõnda zor tercihler yapmaya zorlandõlar… Böyle olunca, özel işletmeciler şebekeyi genişletme angajmanlarõnõ gerçekleştirmedikleri ve ödenecek su fiyatõ çok pahalõ olduğu için, kaçak şebeke bağlanmasõna şaşmamak gerekiyor…Manila’da oturanlar size musluktan su içmemenizi tembihleyecekler…Metropolün bir çok yerinde suyu içmeden önce kaynatmak gerekiyor…Temel hizmetlerin özelleştirilmesinin etkileri önemli bir ilgi alanõdõr. Uluslar üstü finansal kuruluşlarõn ve çokuluslu şirketlerin, su gibi temel hizmetleri özelleştirme konusundaki bu saldõrgan dinamizmini durdurmak için, Kuzey’den ve Güney’den halk hareketleri, çok sayõda somut örnekler ortaya koymak ve araştõrma yapmak için çabalarõnõ yoğunlaştõrdõlar. Bu hizmetlerin özelleştirilmesinin kadõnlar ve genç kõzlar üzerindeki özel etkilerinin açõğa çõkarõlmasõ ivedi ve önemli bir ihtiyaçtõr… 126 (Özelleştirme), sektöre etkinlik getirecek, su tarifelerini düşürecek, yoksul halkõn ve özellikle yoksul kadõnlarõn suya ulaşõm imkanõnõ genişletecek diye, bir başarõ örneği olarak onaylandõ. Ancak, acayip bir aykõrõlõkla, geniş ölçüde bunun tam tersini gerçekleştirdi.” (http://www.tradewatch.org/cmep/Water/ cmep_Water/reports/philippines/articles.cfm?ID=12084) Kadõnlarõn her düzeyde karar alma süreçlerine eşit katõlõmõnõn desteklenmesi ve su sektöründe kaynaklar ve elde edilen yararlar üzerindeki kontrollerinin arttõrõlmasõ, suya ilişkin tüm politika, strateji, program ve projelerde esas olmalõdõr. Kadõnlarõn eğitim düzeylerinin yetersizliği sebebiyle karar süreçlerinden uzak tutulmasõ, bir kõsõr döngü yaratõyor. Karar süreçlerine katõlamadõklarõ için onlarõn yararõna hizmetler yeterince üretilmiyor; yeterince hizmet alamadõklarõ için kendilerini geliştirme imkanõ bulamõyorlar. Bu kõsõr döngüyü kõrmak için, su sektöründeki karar birimlerinde kadõnlarõn en az %25 oranõnda demokratik temsili sağlanmalõdõr. Ayrõca, karar süreçlerine kadõnlarõn katõlõmõnõ desteklemek için, aile planlamasõ programlarõ geliştirilmeli, kadõnlarõn istemedikleri zamanlarda hamilelikten korunmalarõ sağlanmalõdõr. Aksi halde, zamanõ planlanamadan doğurulan çocuklarõn bakõmõ kadõnlarõn toplum hayatõndan soyutlanmalarõna sebep olabilir. Kadõnlar su sektörünün planlayõcõlarõ, yasa yapõcõlarõ ve su tedarik kuruluşlarõnõn uzmanlarõ arasõnda yer almõyorlar. Dolayõsõyla, karar süreçlerine katõlmalarõ her zaman ve her düzeyde başarõlõ sonuçlar vermeyebilir. Bu kritik eşik kadõnlarõn katõlõmõnõ desteklemekten vazgeçirmemelidir. Onlar elbette iyi eğitilmeli ve öncelikle yerel karar alma süreçlerine dahil olmalõdõrlar. Böylece, hemşehrilik ilişkilerinin güçlendirilmesine, kentlileşmenin kolaylaşmasõna, ikincil ilişkilerin yabancõlaştõrõcõ etkisinin zayõflatõlmasõna katkõda bulunabilirler. Su tedarik güvenliğine ilişkin sürüp giden tartõşmalar cinsiyet eşitliğine gerekli önemi vermiyor. Keza, bu alanda somut sonuçlar yaratacak planlama önlemlerine de yeterli yer vermiyor. Suya ulaşõm güçlükleri kadõnlarõn salt aile içi geleneksel görevlerini zorlaştõrmakla kalmõyor; bunlarõn yanõ sõra, eğitim, gelir getirici faaliyetler, toplumsal roller üstlenme, dinlenme ve boş zaman etkinlikleri gibi imkanlarõnõ da yok ediyor. Fizyolojik gelişimlerini olumsuz etkiliyor. Kirli su içmekten kaynaklanan hastalõklar, kadõnlara hasta bakõmõ ve evi geçindirme gibi zor 127 ilave görevler yüklüyor. Kadõnlarõn aile içinde sağlõk ve temizliğe ilişkin görevleri özellikle çocuklar açõsõndan son derece belirleyici, koruyucu ve öğreticidir. Kadõnlarõn eğitici programlarda görev almalarõ su kullanma kültürünün daha kolay değiştirilmesini sağlayabilir. Tabii bunun için önce kendilerinin eğitimine destek verilmelidir. Kadõnlarõn su tedarik ve yönetimine önemli katkõlarõnõ gösteren ilginç bir örnek Endonezya’da gerçekleşti (http://www.wateryear2003.org/fr/ev.phpURL_ID=2551&URL_DO=DO_TOPIC&URL_SECTION=201.html#sewuk an): Sewukan adlõ köyün yönetici yardõmcõsõ, su tedarik sistemlerinin teknik görünüm ve gerçekleşmelerini kadõnlara danõşmanõn zaman kaybõndan başka bir şey olmayacağõnõ düşünüyordu. Çünkü “kadõnlar bir şey bilmiyor”du. Fakat kadõnlar, sistemdeki açõk bir tasarõm hatasõnõ gösterince tüm erkeklerin kanaatleri değişti. Bu, orada kültürel bakõmdan olağan bir olay değildi. Kadõnlar karar alma sürecine katõldõkça fark ettiler ki, su ve sõhhi altyapõ konusunda karşõlaştõklarõ problem aynõ idi. Kadõnlarla erkeklerin eşit şartlarda tartõştõklarõ bir toplantõda, yeni su tedarik sisteminin tasarõmõna ve yapõlan işlerin kontrolüne katõlsõnlar diye, çevredeki 6 köyün her birinde kadõn komiteleri kurmak istediklerini söylediler. Bu öneriyi köyün ileri gelen erkekleri desteklediler. 2000’lerin ortalarõnda yeryüzünde okula gitmeyen çocuk sayõsõ 110-120 milyon civarõndadõr. Bunlarõn çoğunluğu da kõz çocuklardõr. Aile içindeki su tedarik görevleri okula gitmelerini engelliyor. Ayrõca, okullarda yeterli sõhhi altyapõ olmamasõ kõz çocuklarõn çoğunun okula gitmeyi reddetmelerine sebep oluyor. (http://www.unicef.org/french/media/ media_24898.html) Dünyadaki okullarõn yarõsõndan fazlasõnda su ve sõhhi tuvalet yok. Bu da çocuklarõn sağlõk ve eğitimlerine zarar veriyor. (http://www.unicef.org/french/wes/index_26133.html) Su, kadõnlarõn aile içindeki konumlarõnõ ve rollerini derin biçimde etkilemektedir. Bu sebeple, politika tercihi ve planlamadan strateji belirlemeye, uygulamadan denetime, fiyatlandõrmadan bütçelemeye, işletme faaliyet sonuçlarõnõn değerlendirilmesinden kamuya enformasyon sağlamaya, yeniden yapõlandõrmadan sivil toplum duyarlõğõnõ uyarmaya, esirgenmesi gereken gruplara desteğin arttõrõlmasõndan yolsuzluklarõn önlenmesine kadar tüm karar süreçlerine katõlmak onlarõn hakkõdõr. Dahasõ, kadõnlarõn etkin 128 katõlõmõ süreçlerin başarõ düzeyini yükseltir. Kadõnlarõn eğitime, gelir getirici faaliyetlere ve boş zaman etkinliklerine katõlõmlarõnõ kolaylaştõrõr. Bunlardan belki çok daha önemlisi, suyun yatõrõmõ, yönetimi, korunmasõ ve alternatif kullanõm alanlarõ arasõnda dağõlõmõ gibi çok boyutlu bir konuda karar aktörü olmak, kadõnlarõn kendilerine duyduklarõ saygõyõ ve güveni arttõrõr. Ancak, politika ve strateji geliştirme, karar alma, uygulama, yönetme, eşitlikçi fiyatlandõrma, kaynaklarõ koruma ve sektörler arasõnda rasyonel dağõtõm gibi, su sektörüne ilişkin tüm faaliyetlerde kadõnlarõn rol üstlenmeleri, onlarõn toplumsal duyarlõğõnõ yükseltmeye yönelik çabalarla sõnõrlõ değildir. Kadõnlarõn bu duyarlõk aşamasõndan başlayarak, tüm toplumsal etkilerini ve özellikle su sektöründeki etkilerini geliştirip güçlendirebilmeleri için desteklenmeleri gerekir. Eğitimlerinin geliştirilmesi, kariyerde ilerleme imkanlarõnõn genişletilmesi, veri bankasõ ve iletişim araçlarõndan kolayca yararlandõrõlmalarõ, sivil toplumda yerlerinin güçlendirilmesi, geleneksel-muhafazakar bazõ kültürlerdeki ve/veya alt kültürlerdeki kadõnõ önemsizleştiren-aşağõlayan davranõş örüntülerinin değiştirilmesi gibi, çok değişik alanlarda pozitif ayrõmcõlõk uygulanmalõdõr. Suya ulaşõm imkanõ ve bunun anlamõ kadõnlar açõsõndan erkeklerden farklõdõr. Su yönetimi de öyle. Tarõmsal ve endüstriyel suyu erkekler kullanõyor. Evde kullanõlan suya ulaşõm ve bu alandaki sorumluluk kadõnlar üzerinde büyük bir yük oluşturabiliyor. Ancak kadõnlarõn suya ilişkin hizmetleri pek görünür değildir. Bundan dolayõ su yönetimine kadõnlarõn katõlõmõnõn sağlanmasõ ve geliştirilmesi gerekiyor. Kadõnlarõn suya ilişkin öncelikleri sağlõk, kadõn kimliğinin geliştirilmesi, yoksulluğun azaltõlmasõ ve aile içi ilişkilerin geliştirilmesi bakõmõndan son derece önemlidir. Buradan hareketle, su yönetiminde görev almalarõ pozitif ayrõmcõlõkla desteklenmelidir. Çünkü, su yönetimi konusunda kadõnlar geniş bir bilgi birikimine sahip olmayabilirler. Afrika’da yõlda 700 bin çocuk ishalden ölüyor. Bu hastalõğõn kirli su ve sõhhi donanõmõ-tuvaleti olmayan ortamla ilişkisi açõktõr. Suyun ticarileştirilmesinin toplum ve özellikle kadõnlar için manasõ iyi anlatõlmalõdõr. Suya ulaşõm zorluğu ve pahalõ su, kirli su içmekten ve hijyenik olmayan ortamlarda yaşamaktan dolayõ, çocuk ölümlerini arttõrdõğõ için kadõnlarõ anne olarak vurmaktadõr. Bir hesaba göre Sahraaltõ’nda yaşayan Afrikalõlar su bulmak için yõlda 40 milyar saat çalõşmaktadõr. Bu süre Fransa’da 129 işgücü piyasasõndaki aktif nüfusun toplam çalõşma süresine eşittir. Su bulmak için harcanan emek, yoksul toplumlarõn eğitim ve daha iyi üretme imkanlarõnõ sõnõrlamakta, yoksulluk kendi kendisini tekrarlamaktadõr. Kadõnlar su hakkõnõn güvenceye alõnmasõ için militan hale gelmelidir. Açõk toplum, açõk yönetim, sivil toplumun yönetime katõlõmõ, iyi uygulama örneklerinin ödüllendirilmesi ve kötü/yasa dõşõ uygulamalara toplumsal tepkinin yoğunlaştõrõlmasõ için kadõn duyarlõlõğõ harekete geçirilmelidir. Kadõnlarõn su kuruluşlarõnda ve yerel yönetimlerde güçlü biçimde temsili kolaylaştõrõlmalõdõr. Sivil toplum faaliyetlerine katõlõmlarõ teşvik edilmelidir. Suyun ekonomik ve sosyal önemini, sağlõk ve çevre üzerine etkilerini, kültür yaratõcõ boyutunu tüm topluma ve özellikle kadõnlara iyi anlatmak gerekiyor. Kalkõnmakta olan ülkelerde sağlõk sorunlarõ ile içilebilir suya yetersiz ulaşõm ve sõhhi altyapõ yetersizliği arasõnda %80 düzeyinde bir ilişki kurulmaktadõr. Aynõ sebepler Hindistan’da yõlda 73 milyon işgünü kaybõna sebep olmaktadõr. Susuzluk en fazla kadõnlarõ, genç kõzlarõ ve çocuklarõ etkilediğine göre, su politikalarõnõn oluşturulmasõ, planlanmasõ, program ve proje hazõrlanmasõ süreçlerine kadõnlarõ mutlaka katmak gerekir. Zaten, su tedarikinin güç olduğu yörelerde kadõnlar, suyun kullanõm ve yönetiminden sorumlu oluyorlar. Bu sorumluluk su bulmak, suyu taşõmak ve ailenin çeşitli ihtiyaçlarõ arasõnda dağõtmak şeklinde oluyor. Böyle kaba yöntemlerle fiziksel kapasiteleri zorlanarak başedebilen kadõnlar, akõl ve bilgilerini kullanarak su yönetimini daha kolay başarabilirler. Onlarõn karar mercilerinde olmalarõ su yatõrõmlarõnõn öncelenmesini sağlayabilir. Su yönetiminde yasa dõşõ uygulamalarõn azaltõlmasõna katkõda bulunabilir. Yerel otoriteler karar süreçlerinde kadõnlarõn etkinliğinin artmasõ için teşvik edici olmalõdõr. Su tedarikinde karşõlaşõlan güçlükler kadõnlarõ sadece fiziksel açõdan zorlamõyor; aynõ zamanda onlarõn beşeri-entelektüel alanlarda kendilerini geliştirmelerini engelliyor. Dolayõsõyla, ülkelerin beşeri sermayelerinin gelişmesini ve kadõn-erkek eşitsizliğinin azaltõlmasõnõ zorlaştõrõyor. 130 Su ve yolsuzluk Bu bölüm yazõlõrken Uluslar arasõ Şeffaflõk Hareketi’nin Su Sektöründe Yolsuzluk Raporu 2008’den geniş ölçüde yararlanõlmõştõr. Kaynağõ belirtilmeyen tõrnak (“ “) içi alõntõlar bu Rapor’dandõr. 131 132 Yolsuzluğun sudaki yansõmasõ 2007 yõlõnda bütün dünyada kent su ve sõhhi altyapõ yatõrõmlarõnõn 140 milyar dolar olacağõ hesaplanmõştõr. Bu kadar büyük bir yatõrõm ve faaliyet alanõnda yolsuzluk olmasõ, esasõnda, kapitalist kültür yapõsõnda, pek de yadõrganacak bir olgu değildir. Gelişmiş ülkelerde en yaygõn yolsuzluk, ihalelerde firmalarõn kendi aralarõnda örtük işbirliği yapmalarõdõr. Böylece ihaleyi kimin alacağõnõ kendi aralarõnda belirlemektedirler. Avustralya ve İsveç’te su ekipmanlarõ satan firmalar arasõnda bu tür suç işbirlikleri ortaya çõkarõlõp cezalandõrõldõ. Ekonomik açõdan bakõldõğõnda yolsuzluk, sadece gelir dağõlõmõnõ bozmak ve sosyal eşitsizlikleri attõrmakla kalmaz, aynõ zamanda verimliliğin düşmesine sebep olur. Teorik olarak, özel su işletmelerinin verimliliklerini arttõrmak için yolsuzlukla mücadele etmeleri gerekmektedir. Ancak bu işletmeler, avantajõ yüksek kontratlar yapmak, angajmanlarõnõ aşmak, su faturalarõna sanal hizmet bedelleri eklemek, su fiyatlarõnõ yükseltmek, depozitoyu yüksek tutmak gibi amaçlarla rüşvet vererek, faaliyette bulunduklarõ ülkelerde yolsuzluğun artmasõna sebep olabilmektedirler. Özel su şirketlerinin yolsuzluk mu yarattõklarõ, yoksa yolsuzluğa boyun eğmek zorunda mõ kaldõklarõ her zaman tartõşõlabilir. Ancak, Uluslar arasõ Şeffaflõk Hareketi’nin Yolsuzluk Raporu 2008 adlõ yayõnõna bakõlõrsa, özel su şirketlerinin mecbur kaldõklarõ için bazen yolsuzluğa boyun eğdiklerini düşünmek pekala mümkündür. Oysa, çokuluslu özel su şirketlerinin vatanõ olan Fransa’da, bu şirketlerin çok sayõda nitelikli yolsuzluğa bulaştõklarõ bilinmektedir. Hatta, kamuoyunu etkilemek için etkili iletişim, tanõtõm ve propaganda yöntemleri kullandõklarõndan hareketle, Yolsuzluk Raporu 2008’in sponsoru olup olmadõklarõnõ araştõrmak ilginç olabilir. Toplum ve yoksullar aleyhine politik tercihlerin su sektöründe de yolsuzluklara dayanan bir boyutu var. Nitekim su ve sõhhi altyapõ sektöründe Binyõl Amaçlarõna ulaşmak için gerekli yatõrõmlarõn, rüşvet sebebiyle, 35 milyar euro (50 milyar dolar) civarõnda daha yüksek maliyetli olacağõ tahmin edilmektedir. (Le Monde, 24.09.08 ) Bu miktar, kalkõnma yardõmõ bütçelerinin tümünün yarõsõna yakõn. Uluslar arasõ Açõklõk Örgütü Başkanõ Huguette 133 Labelle, “yolsuzluğu kontrol altõna almak parlamentonun sõkõ kontrolünü, yasalarõn etkin uygulanmasõnõ, bağõmsõz medyanõn ve dinamik bir sivil toplumun varlõğõnõ gerektiriyor” diyor. “Yoksul ülkelerde yolsuzluk, mesela hastane ve içilebilir su dağõtõm şebekesi kaynaklarõna dokunduğu zaman, bir ölüm-kalõm meselesi olabilir.” İhracatçõ bazõ büyük ülkelerin performanslarõnõn zayõflamasõ ve özellikle bazõ Avrupa ülkelerinin yolsuzluk algõlama göstergesinin belirgin biçimde düşmesi, işletmelerin dõşarõdaki faaliyetlerini yürütme biçimlerindeki yanlõşlara hükümetlerin son verme iradelerinden şüpheye düşürüyor…Dõşarõda işlenen yolsuzluklara ilişkin patlayõp duran skandallar, zengin ülkelerin yolsuzluğu önleme vaadlerini tutma ve bilhassa bunlarõ önlemek için işbirliği angajmanlarõnõ yerine getirme kapasiteleri olmadõğõnõ gösteriyor. Huguette Labelle, “bu çifte standart kabul edilemez ve uluslar arasõ hukuk kurallarõnõn kõnanmasõna dönüşür” diyor. “ Hukuka ve devletin güvenirliğine felaket etkilerinin ötesinde, bu aldõrmazlõk, yolsuzluğu önlemeleri için yoksul ülkelere yöneltilen daha sõkõ davranmalarõ çağrõlarõnõ güvenilmez kõlar.” OECD ülkelerinde kurulu işletmelerin yabancõ ülkelerde işledikleri yolsuzluklarõ cezalandõran OECD sözleşmesi 1999’dan beri yürürlükte, fakat uygulamasõ üstünkörü. (http://www.transparence-france.org/e_upload/pdf/cp_ipc_2008.pdf) Su politikalarõnõn belirlenmesi, yatõrõm önceliklerinin belirlenmesi ve kararlarõnõn alõnmasõ, proje seçimi, bütçe tahsisi, su yönetiminin ve piyasanõn düzenlenmesi, kontrat düzenlenmesi, ihalenin etkilenmesi, bilgi sõzdõrõlmasõ, yetki devri, imtiyaz devri, işçilere düşük ödeme yapõlmasõ, fiyatlandõrma, faturalandõrma, muhasebe kayõtlarõ üzerinde oynama, su kaynaklarõnõ ve çevreyi kirletme, suyun kullanõm alanõnõn değiştirilmesi, kaçak su bağlanmasõ gibi çeşitli düzey ve aşamalarda yolsuzluk yapõlabilir…Zengin ülkelerde yolsuzluk, belediye su altyapõlarõnõn kurulmasõ ve yönetilmesine ilişkin kontratlarda yoğunlaşõyor. Bu alan büyük bir pazar. Kuzey Amerika, Batõ Avrupa ve Japonya’daki yõllõk tutarõ 210 milyar dolar. Büyüklüğünü daha iyi anlamak için, sözü edilen pazarõ, gelecek 10 yõllarda yõllõk tutarõnõn 5060 milyar dolar olacağõ hesaplanan dünyadaki baraj yatõrõmlarõ tutarõ ile kõyaslamak yeterlidir. Kalkõnmakta olan ülkelerde yolsuzluk hanelere su bağlama maliyetini %30 arttõrõyor. Böylece, Birleşmiş Milletler’in su ve sõhhi altyapõ konusundaki Binyõl Amaçlarõna ulaşmak için gerekli tutarõ 48 milyar dolardan fazla yükseltiyor. 134 Temiz olmayan su içmeye bağlõ hastalõklardan dolayõ kalkõnmakta olan ülkelerde senede 443 milyon eğitim günü zayi oluyor…Afrika’da kadõnlar ve kõzlar kurak mevsimlerde su tedarik etmek için günde 10 km’den fazla yaya yürümek zorunda kalõyorlar. Bu kõtada kirli su içmekten dolayõ meydana gelen hastalõk ve ölümler milli gelirin %5’i kadar kayba yol açõyor. Çin’de yolsuzluk çevre koruma düzenlemelerinin uygulanmasõnõ engelliyor. Bu sebeple şehirlerde yer altõ sularõnõn %90’õ kirli; şehir merkezlerinden geçen sularõn %75’i de öyle. Hindistan’da yolsuzluk sulama kontrat tutarlarõnõn %25’ini buluyor. Bu parayõ memurlar ve politikacõlar bölüşüyorlar. Bu sebeple de yolsuzluk zincirini kõrmayõ hedefleyen inisiyatifler zorlukla karşõlaşõyor. Yolsuzluğu önlemeye yönelik yasal düzenlemeler su sektöründeki kurumlarõn dar çõkarlara hizmet etmesini önlemelidir. Kurumsal yeniden yapõlanmalarda kapasiteler güçlendirilmeli, çalõşanlarõnõn eğitimleri geliştirilmeli, düzenleyici kurumlar yeterli beşeri, finansal, teknik ve idari kaynaklarla desteklenmeli, açõk bir kurumsal yönetim gücü ve otoritesi yaratõlmalõdõr. Dahasõ, bunlar kolay anlaşõlabilir işletme fonksiyonlarõ, kamu katõlõmõnõn sağlanmasõ ve ihale sürecinin geliştirilmesi yoluyla gerçekleştirilebilir… Yatõrõm ve/veya yeniden yapõlandõrma projeleri kamu denetimine açõk olmalõdõr… Sektörde yöneticilerin mal varlõklarõndaki değişiklikler iyi izlenmeli, şirketlerin maliyetlerini ve kar marjlarõnõ da içeren faaliyet sonuçlarõ 3’er aylõk periyotta kamuoyuna açõklanmalõdõr…Yolsuzluğa bulaşan şirketler teşhir edilmeli, bunlara ağõr sosyal maliyetler ödetmek için kamuoyu duyarlõğõ arttõrõlmalõdõr… Yurttaş değerlendirme fişleri kullanõlarak memnuniyet ölçümleri yapõlmalõdõr…Bu kontrol yönteminin uygulandõğõ Hindistan’õn Bangalore kentinde 1994’ten 2003’e kadar su ve sõhhi altyapõ hizmetlerinden hoşnut yurttaşlarõn oranõ %3’ten %73’e çõktõ…Bu önlem, hizmete ilişkin bireysel tatminsizliklerin sosyal baskõya dönüşmesini sağlõyor… Su dağõtõm hizmetlerine özel sektörün katõldõğõ en önemli piyasalara sahip 10 ülke arasõndan 9’unun Yolsuzluk Algõlama Göstergesindeki puanlarõ 3.8’den düşük. Bu, sözkonusu ülkelerde yolsuzluğun yüksek olduğu manasõna gelir…Uluslar arasõ Şeffaflõk Hareketi’ne göre, su sektöründe yatõrõmlarõ ve yönetim yeniden yapõlandõrmalarõnõ finanse eden kuruluşlarõn, kredi veya garanti vermeden önce, yolsuzluğun nasõl önleneceğine dair bir eylem planõ istemeleri yolsuzluktan caydõrabilir. Ancak, çokuluslu su şirketleri ile uluslar 135 arasõ kredi kuruluşlarõ arasõndaki sõkõ ilişkiler, yolsuzlukla mücadeleyi pratikte etkisiz kõlabiliyor. “Yolsuzluk bozulan su altyapõlarõnõn bakõmõna ayrõlan paranõn yolsuzluğa kaptõrõlmasõna ve kendi halindeki insanlarõn (sanki) ek vergiler ödemesine sebep oluyor. Bu insanlar yükselen maliyetlerle karşõlaşõyor ve içilebilir suya ulaşmak için rüşvet ödüyorlar.” Yani rüşvet, su tedarik hizmetinin maliyetini yükselten ilave bir yük olarak toplumun üzerine oturuyor ve gelir dağõlõmõnõ bozuyor; kaynak kullanõmõnda etkinliği bozuyor…İşletmeler arasõndaki rekabeti bozuyor…Bazen yolsuzluk, su işletmelerinin gelirlerinin yöneticilere/memurlara aktarõlmasõ biçiminde gelişiyor…Eğer yolsuzluk engeli giderilemezse, bu, Birleşmiş Milletler’in içilebilir su ve sõhhi altyapõya ulaşamayanlarõn sayõsõnõ 2015’e kadar yarõya indirme amacõna ulaşmayõ imkansõz kõlabilecek…Yolsuzlukla devlet kararlarõnõ yönlendirenler, su tedarikçisi ve kullanõcõsõ olan dar bir çevrenin çõkarlarõnõ, kamu aleyhine önceleyebilirler… Hindistan’da 2004’te yapõlan bir araştõrma tüketicilerin %40’õnõn su sayaçlarõndaki tüketim miktarlarõnõ düşük gösterip fatura tutarlarõnõ azaltmak için son 6 ay içerisinde görevlilere küçük rüşvetler verdiklerini ortaya koydu. Tüketiciler tamirlerin hõzlandõrõlmasõ ve su şebekesine bağlanmak için de rüşvet verdiklerini bildirdiler. Benzer uygulamalarõn başka ülkelerde de olduğu/olacağõ apaçõk bellidir…Bu tür bozucu uygulamalarõn yarattõğõ vahim sonuçlara sõk rastlanmaktadõr. Mesela su şebekesine bağlõ olmayan ve gecekondularda oturan yoksul halk, suya Cakarta’da (Endonezya), Lima’da (Peru), Manila’da (Filipinler), Nairobi’de (Kenya) zengin semtlerdeki hemşehrilerinden 5-10 kat daha yüksek fiyat ödemektedirler. PNUD’nin 2006 yõlõnda verdiği rakama göre, “2015 yõlõna kadar 3 milyardan fazla insan su sõkõntõsõ çeken ülkelerde yaşõyor olacak. İklim değişikliğinin sonuçlarõna ilişkin şimdiki tahminler doğru çõkarsa, gelecek 10 yõllarda tarõmsal üretimde rekolte %25 düşecek ve aynõ şekilde dünyada kötü beslenme artacak.”..Su sõkõntõsõ arttõkça, su kaynaklarõ yönetiminin kontrolünde yolsuzluk riski de yükselecek… Yolsuzluk bir kez sularõ kirlettikten ve çevreyi tahrip ettikten sonra, etkilerini ortadan kaldõrmak bazen imkansõz olabilir. Su krizi büyük ölçüde sektördeki yolsuzluklara bağlõdõr. Bu da, yolsuzluğu önlemek için global kamu düzenlemeleri yapõlmasõnõ öncelikli bir sorun haline getiriyor...Su yolsuzluğu tüm sürekli kalkõnma tartõşmalarõnda öncelikli 136 konularõndan birisi olmalõdõr… Yolsuzluk, uluslar arasõ toplumun yükümlendiği gelişmeye ilişkin Binyõl Kalkõnma Amaçlarõnõn gerçekleştirilmesini ve ilave politik inisiyatifleri engelleyen bozucu faktörlerden birisidir… Yolsuzluğu önlemek için halka danõşõlmalõ, bu danõşma gerçekten karar girdisi olarak kullanõlmalõ, adli süreçler kolaylaştõrõlmalõ ve açõk faaliyet esaslarõ uygulanmalõdõr…Sivil toplum örgütleri sektöre ilişkin denetimde, performansõn gözetilmesinde, enformasyonun değerlendirilmesinde ve yönetime katõlõmdan beklenen yararõn sağlanmasõnda etkin olabilir…Çok sözü edilen açõklõk prensibinin uygulamaya geçirilmesi pek kolay olmuyor…Su şirketleri ve uluslar arasõ kredi kuruluşlarõ yolsuzluğu önlemek için merkezi önemdedir… Yolsuzluk dinamiği Su sektörü başka kamu hizmetlerinden 2 kat daha fazla sermaye gerektiriyor… Hatta, mesela telekomünikasyon ve elektrik sektöründen 3-4 kat daha fazla varlõğa sahiptir… Sektördeki hizmetleri standardize etmek çok güçtür. Dolayõsõyla, sektörde çõkarcõ çabalar kolayca öne çõkabilir, açõğa çõkarõlmasõ zor yolsuzluklara yol açabilir… Yolsuzluk yapanlar işin açõğa çõkmamasõ ve sessizliğe gömülmesi için medyayõ da işbirliğine çekebilirler...Yolsuzlu klar gelir dağõlõmõ eşitsizliğini büyütür. Çünkü, bu durumda, en yoksullarõn yararlanacağõ hizmetler üretilmeyebilir…Su ve sõhhi altyapõ sektörüne özel sektörün katõldõğõ gelişmekte olan başlõca 10 ülkeden 9’u yolsuzluk riski yüksek ülkeler arasõnda bulunuyorlar… Binyõl Amaçlarõ çerçevesinde yapõlan yardõmlar yoksul ülkelerde yolsuzluğu tahrik eden bir etkiye de sahiptir. Sektördeki yolsuzluk, çevre üzerindeki etkileri ile birlikte, her şeyden önce, gelecek nesilleri, “kenarda bõrakõlmõşlarõ” ve yoksullarõ, yani kolayca görmezden gelinebilen kesimleri vuruyor…Kenarda bõrakõlmõşlarõn kamu bütçelerinde ve politika kurgulanmasõnda içerilmesi yoksullar lehine bir gelişmeyi etkileyebilir…Dünyanõn neresinde olursa olsun, toplum içinde diğer kesimlere nispetle, yoksullarõn suya ulaşma güçlüğü çok fazladõr. Bundan dolayõ yoksul aileler su tedariki için yasa dõşõ yollara başvurabilirler… Salvador, Jamaika ve Nikaragua’da yoksul aileler gelirlerinin %10’dan fazlasõnõ suya harcarken bu oran Amerikalõ yoksullarõn bütçesinde %3-3.5 civarõndadõr… Yasal izni olmayan su tedarikçileri ile sorumlular arasõndaki yasa dõşõ işbirliği su fiyatlarõnõ yükseltir. Yani, su satõcõlarõ kamu görevlilerine verdikleri rüşveti yoksul su tüketicilerine yansõtõrlar…Bu kabil tedarikçilerin 137 uyguladõğõ yüksek fiyatlar, özelleştirme yanlõlarõna rasyonel görünen bir gerekçe türetme fõrsatõ veriyor. Bunlar, su şebekesine bağlõ olmayan yoksullarõn, şebekeden yararlanan kesimlerden 5-10, hatta bazen 30-40 kat daha yüksek fiyatlar ödemelerini, özel su şirketlerinin adeta “her şeye rağmen” daha iyi hizmet ürettiklerinin kanõtõ gibi sunuyorlar. Fakat, “hükümetin özel sektöre devrini denetlemeyi unuttuğu her zaman özelleştirme patladõ.” (http://www.delaplanete.org/Essai-privatisation-de-l-e au.html) Öyle olmasõ kalkõnmakta olan ülkeler açõsõndan kaçõnõlmaz. Çünkü hükümetler, uluslar üstü finansal kuruluşlarõn dayatmalarõ altõnda, borç kõskacõnda veya en iyi ihtimalle sermaye yetersizliği karşõsõnda, çokuluslu su şirketlerinin siyasal-sosyal istikrarõ sarsacak uygulamalara girişmelerine göz yummak zorunda kalõyorlar. Bénin’li gazeteci Vincent Foly ülkesindeki ve kõtasõndaki özelleştirme uygulamalarõnõ iyi özetliyor (http://www.acme-eau.org/Privatiser-l-eau-et-lelectricite-est-un-handicap-pour-les-OMD-en-Afrique-_a243.html): “Afrika kõtasõnda yapõlan su ve elektrik şirketleri özelleştirmeleri, daha çok, Avrupa’da yerleşik çokuluslu şirketlere yarar sağladõ…Fakat, buna rağmen, su ve elektrik tedariki kötüleşmediyse iyileşmedi.”..O’na göre, Dünya Bankasõ- IMF dayatmalarõna boyun eğen Afrikalõ yöneticiler bu iki sektörün çökmesinden sorumlu idiler. Su işletmeciliğinin özel sektöre verildiği durumlarda, öngörülemeyen değişkenler hesaba katõlarak esnek düzenlenen ihale kontratlarõndaki hükümleri, özel firmalar kendi lehlerine kullanmak için yolsuzluk yapmakta veya daha işin başõnda, bilgi ve deneyim birikimlerini kullanarak, çõkarlarõnõ yükseltecek hileli düzenlemeleri kontratlara yerleştirmektedirler. Bu nitelikte pek çok önemli yolsuzluk örnekleri Batõ Avrupa ve Amerika’da meydana geldi. Çeşitli şehirlerin yanõ sõra, Grenoble, Milan, Nouvelle-Orléans ve Atlanta’da özel su şirketlerinin, avantajlõ kontratlar yapmak ve ihale almak için, kamu yetkililerine pahalõ gezi imkanlarõ, apartmanlar ve önemli tutarlarda paralar sunduklarõ görüldü. 2001’de İtalya’nõn Manila kentinde bir özel su dağõtõm şirketinin yöneticisi, 145 milyon dolarlõk bir atõk su ihalesini almak için, yerel politik yetkiliye 2.9 milyon dolar rüşvet vermeye kalkõştõğõ için ceza aldõ. Şehir Konseyi Başkanõ da cezalandõrõldõ. 2006’da Amerika’nõn San Diago kentinde sanayicilerin ödeyeceği atõk su bedelinin ailelerin faturalarõna yüklendiği bir denetim sonucu ortaya çõktõ. Şikago’da su hizmetleri yöneticisi 138 taşeronlar nezdindeki hesaplarõ kendisine aktarmaktan suçlu bulundu. Yani, yolsuzluklarõn su hizmetlerinde yol açtõğõ kalite yetersizliği ve yoksullar aleyhine yüksek fiyatlar gelişmiş ülkelerde de sözkonusu oluyor. Hastalõk ve ölümler üzerindeki etkisi, bu ülkelerde daha dolaylõ olsa bile, yolsuzluk bir gerçek olarak var. Bunun bedelini tüketiciler ve/veya vergi yükümlüleri ödüyor. Ödenen bedelin kesin rakamõnõ hesaplamak zor. Ancak, Kuzey Amerika, Batõ Avrupa ve Japonya’nõn 2007 yõlõnda enerji ve tarõm dõşõ su tedarik pazarõnõn tutarõ 210 milyar dolar olarak tahmin ediliyor. Bu rakam 2016 yõlõnda 280 milyar dolara çõkacak. Bu kadar yüksek tutarlarõn yolsuzluğa aktarõlan oranõ düşük bile olsa, ortaya yüksek rakamlar çõkacaktõr. Üstelik bu rakamlar, yolsuzluğun reel sosyal maliyetini de tam kapsamaz. Su yatõrõm ve tedarik hizmetlerinin maliyetinin yükselmesi, daha az önemli sayõlan çevre yatõrõmlarõnõn ertelenmesine ve gelecek nesiller aleyhine bir çevre bozulmasõna sebep olur. Dahasõ, toplumlar yolsuzlukla sõk sõk yüzyüze geldiklerinde siyasal sisteme güvenleri sarsõlõr. Sosyal bütünleşme zarar görür. Özel su şirketlerinin hepsi de hizmetlerini yoksul kesimlere doğru genişletmekten kaçõnõyor, ihaleler kamuya açõk olmuyor, imtiyazlar genişletiliyor vs. Siyasal rejim, yasal çerçeve, yerelleşme düzeyi, bölgesel eşitsizlikler, güç ilişkileri, kültürel normlar ve açõklõk düzeyi yolsuzluk biçim ve risklerini etkiler…Açõklõk düzeyini kuvvetlendirmek için, hizmet sözleşmeleri ve denetim raporlarõ gibi tüm dokümanlar herkesin anlayabileceği yalõnkat bir dille yazõlõp ilgilenen herkese duyurulmalõdõr. Hesaplanmasõ zor ama, iyimser bir tahminle, su sektörüne ayrõlan kaynaklarõn %10’unun yolsuzluğa gittiği tahmin edilmektedir. Pek de iyimser olmayan tahminlerle bu oran %30 olarak alõnabilir…Yoksullar yolsuzluk olaylarõndan doğrudan etkilenmiyor olsalar bile, yol açtõğõ etkinsizliklerden kuvvetle etkilenmeleri kaçõnõlmazdõr. Yatõrõm-işletme maliyetlerinde artõş, hayat şartlarõnõn iyileşmesinde gecikme ve kõz çocuklarõn eğitim kaybõ, kirli suya bağlõ hastalõklar ve iş kaybõ, artan sağlõk harcamalarõ ve çocuk ölümleri gibi beşeri kayõplar artar…Suya ulaşma zorluğu çalõşabilecek durumdaki insanlarõn işgücü piyasasõ dõşõnda kalmasõna sebep olabilmektedir. Buna ilaveten, kirli su içmeye ve sõhhi altyapõ yetersizliğine bağlõ hastalõk ve ölümlerin Afrika’da milli gelirlerin %5’i kadar kayõp meydana getirdiği hesaplanmaktadõr...Su 139 kaynaklarõnõn kirlenmesi, su döngüsünün hõzlanmasõ ve su talebinin artmasõ sektörde yatõrõm ihtiyaçlarõnõ büyütmüştür. Halbuki yolsuzluk su sektöründe yatõrõm açõğõ yaratõr, kötü yatõrõmlara yol açar ve büyümenin potansiyel hõza ulaşmasõnõ engeller. Büyümenin düşük hõzda gerçekleşmesi yolsuzluğa karşõ mücadeleyi zayõflatõr…Yolsuzluğun çevre üzerindeki olumsuz etkisi, çok sayõda ülkede su kaynaklarõnõn kirlenmesi, tuzlanmasõ, kurumasõ ve ormanlarõn yok olmasõ, toprağõn erozyona uğramasõ vb. şekillerde kendisini gösteriyor. Bundan dolayõ, su sektöründe kaynaklarõn yolsuzluğa gitmesini önlemek hayati önemi haizdir…Yetki ve sorumluluklarõn merkezi ve yerel düzeyde çeşitli kamu kuruluşlarõ arasõnda dağõlmasõ doğru enformasyon sağlanmasõnõ ve sektörde açõklõğõn gerçekleştirilmesini zorlaştõrõyor. Bu da sektörü yolsuzluğa daha müsait kõlan faktörler arasõndadõr…Kamu su işletmeleri etkinsiz ise kayõrmacõlõk, aşõrma, yolsuzluk ve kaynaklarõn kötü kullanõmõ sõklõkla sözkonusu olabilmektedir. Yolsuzluk siyasal-sosyal istikrarsõzlõk kaynağõ da olabilir. 2007’de Mõsõr’da halk yol kapattõ, gösterilerde bulundu. Çünkü, su sõkõntõsõnõn yolsuzluktan kaynaklandõğõna inanõlõyordu…Hizmette sürekliliğin sağlanamadõğõ, sivil toplumun zayõf olduğu ve tüketici haklarõnõn pek gelişmediği ülkelerde yolsuzluk daha kolay meydana gelebilmektedir… Yolsuzluk yapanlar da elde edecekleri avantajlarla yüzyüze gelecekleri riskleri dengelemeye çalõşõrlar. Hak arama motivasyonu yüksek ve sivil tepkileri güçlü toplumlar yolsuzluğun yoksullaştõrõcõ ve yoksun kõlõcõ etkilerine daha az maruz kalõrlar. Güney Afrika’da rüşvete bağlõ etkinsizliklerden dolayõ evlerin su şebekesine bağlanma maliyeti %25-45 arasõnda yükseliyor…Bangladeş ve Ekvator’da su hizmeti sağlamakla görevli kamu yönetimi, özel işletmeler ve mafya şehrin su şebekesinin genişletilmesini engellemek ve hizmeti kesintiye uğratmak için işbirliği yaptõlar. Yoksulluk ile yolsuzluk arasõnda yüksek bir doğrusal ilişki vardõr. Yolsuzluklar toplumlarõ yoksullaştõrõr. Yoksullar da başka yoldan elde edemedikleri imkanlara ulaşmak için rüşvet vermeyi kabul edebilmektedir. İşte bu sebeple, yoksul ülkelerde rüşvet/yolsuzluk-yoksulluk kõsõr döngüsünü kõrmak zorlaşmaktadõr…Yolsuzluk olgusunun ekonomik maliyetini ölçmek de çoğu zaman “olsa olsa” yöntemiyle tahminlerden ibarettir. Çünkü yolsuzluk, kaynak kullanõmõnda etkinsizlik yaratmaktadõr. Tarõm, enerji, sanayi ve hizmet 140 sektörlerinin tümünde su temel girdidir. Suyun korunmasõ ve arz-talebinin dengelenmesi konularõnda meydana gelen bir etkinsizliğin sağlõk, eğitim, kadõn-erkek eşitliği, gelir dağõlõmõnda adalet, yoksulluğun azaltõlmasõ ve çevrenin korunmasõ gibi bütün hayati önemi haiz alanlarõ kökten etkilemesi kaçõnõlmazdõr. Yolsuzluğun bu alanlarda ortaya çõkaracağõ toplam maliyeti hesaplamak imkansõz gibidir… Avrupa Birliği 2003’te Paraguay’da su hizmetinin iyileştirilmesi için sağladõğõ fonun %90’õnõn yolsuzluğa gittiğini öğrendi…Arnavutluk’ta Dünya Bankasõ’nõn bir projesinde yolsuzluk yapõldõ. Fon sağlayõcõ 2005’te projede iş yapan şirketlerle tüm ilişkisini kesti. Bazõ uygulamalarõn yolsuzluğu kolaylaştõrmasõ kaçõnõlmazdõr. Mesela, kaçak yapõlaşmayõ önlemek amacõ ile, bu tür konutlarõn su şebekesine bağlanmasõ yasaklanmaktadõr. Bu durumda, kaçak yapõlaşmayõ doğuran faktörler ortadan kalkmadõğõ için, su şebekesine bağlanmanõn bir yolu bulunmakta ve iyiniyetli yurttaşlar da yolsuzluğa bulaştõrõlmaktadõr. Nitekim su kayõp ve kaçaklarõnõn önemli bir oranõ buna bağlanabilir. Su tedarikini özel sektör sağlõyorsa, marjinal yatõrõm maliyetinin yüksek olduğu izole ve yoksul semtlere hizmet götürmekten kaçõnmaktadõrlar. Böyle semtlerde yatõrõm maliyeti yüksek, tüketim düzeyi düşük, fatura tahsilatõ zordur. Su şebekesine bağlanma maliyeti Manila’da en yoksul %20’lik nüfus diliminin ortalama 3 aylõk gelirine yakõndõr. Yoksul halkõn Kenya’da 6 aylõk, Uganda’da 1 yõllõk geliri su şebekesine bağlanma maliyetini ancak karşõlamaktadõr. Bundan dolayõ, yoksul semtlerde oturan halk, şebekeye kaçak bağlanmak için altyapõya zarar verebilir. Yani, özel sektör açõsõndan buralara su tedarikinden kaçõnmak rasyoneldir. Rasyonel olmayan, su tedariki gibi hayati bir hizmetin, kar motivasyonu ile faaliyette bulunan özel firmalara bõrakõlmasõdõr. Politik karar organlarõ özel sektör firmalarõ ile altyapõ inşaatõ veya yönetim kontratlarõ yaparak yolsuzluk kanallarõ açabilirler. Böylece siyasetlerini veya seçimlerini finanse etmek, siyasal yandaşlarõna destek olmak veya siyasal yandaşlõk yaratmak için yasa dõşõ kaynak yaratabilirler. Önceliklerin, projelerin, teknolojinin, finansman ve yönetim biçiminin seçiminde bürokratik ve politik yetkililer yolsuzluk yaratacak bir işbirliği geliştirebilirler. Bu kabil olaylara kolayca çok sayõda örnek bulunabilir. Halkõn çõkarlarõna ters imtiyaz ve işletme devirleri ile topluma büyük zararlar verilebilmektedir...Eğer bir 141 ülkede, genel yapõsõ itibariyle, yönetim etkinsiz ve yolsuzluk büyük ölçüde politik tutumlardan kaynaklanõyor ise, orada kontrol mekanizmalarõnõn kuvvetlendirilmesi yolsuzluğun artmasõna yol açabilir. Böylesi ters sonuçlarla karşõlaşmamak ve yolsuzluğu önleyici çabalarda başarõya ulaşmak için siyasi-bürokratik düzeyde kuvvetli bir irade ön şarttõr. Bu irade ile yönetim kalitesini yükseltecek düzenlemeler yapõlmalõdõr…Kuvvetli düzenlemeler yapõlmadan su sektörüne özel şirketlerin girmesi yolsuzluk ortamõnõ pekiştirir. Kalkõnmakta olan ülkelerdeki su özelleştirmelerine ilişkin deneyimler, buralarda kamu otoritelerinin kontrolü uygun ve etkin değilse, büyük rahatsõzlõklar meydana geldiğini göstermektedir. Halkla işbirliği yapmayan ve halka hesap verme amacõ gütmeyen bir denetim mekanizmasõ başarõlõ olamaz. Yerel düzeyde halk, karar süreçlerine katõlõyor ve etkili oluyorsa, yoksullar lehine uygulamalar geliştirmek ve yolsuzluğa engel olmak kolaylaşõr… Hindistan’õn Tamil Nadu eyaletinde halk karar süreçlerine katõlõnca, suya ulaşõm her yõl %10 oranõnda arttõ ve sistemin etkinliğini hedefleyen önlemler sayesinde su yatõrõmlarõnõn maliyeti %40’tan fazla azaldõ. Burada halkõn katõlõmõna kadõnlar ve Hint kültüründe en alt tabakada bulunan sosyal kesimler de dahil edilmişti…Brezilya’nõn Porto Alegre kentinde halk su ve sõhhi altyapõ tesislerine ayrõlan bütçe ve harcama kararlarõna doğrudan katõldõ. Bu uygulamanõn başlamasõndan 7 sene sonra suya ulaşanlarõn oranõ %80’den %100’lere yaklaştõ. Bu dönemde sõhhi altyapõ hizmetleri de genişledi ve en az yarõ yarõya artarak %85’e çõktõ. Bütçe yapõmõ ve harcama süreçlerinde katõlõmcõlõk etkili biçimde uygulandõğõnda, yoksullar kararlarda ağõr basõyorlar. Gana’da merkezi hükümet kõrsal alanlarda su hizmeti sorumluluk ve finansmanõnõ yerel topluluklara devretti. Köylüler su hizmetinden sorumlu komiteler oluşturdular. Su ihtiyacõnõ nasõl karşõlayacaklarõna ve su şebekesini nasõl yöneteceklerine kendileri karar verdiler. Bu uygulama çok başarõlõ oldu… Bazõ ülkelerde bütçeleme ve harcama süreçlerinin ötesine geçildi. Halk denetim süreçlerine de katõldõ. Mesela Endonezya’da köylerdeki bazõ altyapõ projelerinin denetimine halkõn katõlmasõ yolsuzluğa karşõ çok etkili oldu. Bu denetimler gösterdi ki, denetim harcamalarõn muhasebeleştirilmesini de kapsamalõydõ. Filipinler’de bir sivil toplum örgütü kamu altyapõ yatõrõm projelerinin kontrolünde resmi kuruluşlarla birlikte çalõştõ. Bu denetimlerin birinde, bir nehir üzerinde yapõlan dağõtõm düzeneğinin çürük bir zeminde kurulduğu ortaya çõktõ. Böylece muhtemel bir felaket önlenmiş oldu. 142 Performans denetimi sivil toplumun yükümlenebileceği diğer önemli bir kontrol yöntemidir. Bu yöntem önce Hindistan’õn Bangalore eyaletinde uygulandõ. Sonra başka eyaletler tarafõndan da uygulanmaya başlandõ. Yönteme göre en yoksullarõn ve marjinal gruplarõn su tedarik hizmetinin kalitesine ilişkin değerlendirmeleri raporlanõyor. Böylece, hizmet alanlarõn yaşadõklarõ bireysel yolsuzluk olaylarõndan hareketle, yaygõn yolsuzluk problemi bir bütün halinde ortaya konabiliyor. Bu raporlar, ilkinden itibaren, su ve diğer kamu hizmetlerinde belirgin bir iyileşmeye imkan verdi. Yurttaşlar su tedarik politikasõna katkõda bulunabilir, su hizmetlerinin performansõnõ denetleyebilirler. Yerel inisiyatifler tedarikçilerle yurttaşlar arasõnda bilgi alõş verişini, yurttaşlarla sosyal denetçiler nezdinde sondaj yapmayõ düzenleyebilirler. Resmi düzenlemeler yaparak, su politika ve mevzuatõnõn hazõrlanmasõ ve uygulanmasõ aşamalarõna halkõn katõlõm ve denetimini sağlamak, yani su hizmetlerinin demokratik niteliğini arttõrmak, eğer bu hizmetleri kamu kesimi üretiyorsa, daha kolaydõr. Kamu kesiminin su tedarikinde yetersiz kaldõğõ ülkelerde kayõt dõşõ tedarikçiler yoksullara su satõyorlar. Kalkõnmakta olan ülkelerin birçoğunda kentli halkõn %20-30’u başlõca su tedarikçisi olan başõna buyruk satõcõlara bağõmlõdõr. Böyle önemli bir hizmet açõğõ su satõcõlarõnõ yasa dõşõ uygulamalara itiyor ve onlar en yoksul halk kesimlerine zarar veriyorlar…Su tedarikine el koyan su satõcõlarõ yoksul halk aleyhine büyük kazançlar elde ediyorlar. Bu yüksek karlarõnõ sürdürmek ve rekabetten korunmak için yolsuzluğa başvuruyorlar. Hatta Güney ve Güney Doğu Aya’da su mafyalarõndan söz edilmektedir. Şebeke suyunun kalitesi üzerinde yaratõlacak bir kuşku bile yolsuzluk etkisine sahiptir. Her şeye rağmen kayõt dõşõ su sektöründe bir rekabet oluşuyor. Mesela Mozambik’in Maputo kentinde resmi su tedarikinin yetersizliği kayõt dõşõ satõcõlarõn hõzla çoğalmasõna yol açtõ. 200’den fazla küçük tedarikçi, korumalarõ altõndaki özel kuyulardan tedarik ettikleri suyu binlerce müşteriye satõyorlar. Bunlarõn şehirdeki pazar paylarõ %40 civarõndadõr…Yetersizlik sebebiyle su tedarikinde kesintiler oluyorsa, tüketiciler arasõndaki rekabet yolsuzluğu beslemektedir. Bu tür olaylar Nairobi, Port-au-Prince, Alger, Delhi, Katmandu ve başka bazõ üçüncü dünya kentlerinde yaşanõyor. Su dağõtõmõndaki görevliler yolsuzluk yapmak için gayet uygun bir ortam yakalamõş oluyorlar. Yüksek gelirli aileler ve şebekeden su alõp piyasada satanlar rüşvet vererek su fiyatlarõnõ yükseltiyor, yoksullarõn suya ulaşõmõnõ zorlaştõrõyorlar. Öyle ki, mesela 143 Haiti’nin Port-au-Prince şehrinde her sabah su vanalarõnõ açõp kapamakla görevli kişiler şehri semt semt, cadde cadde dolaşõyor. Zengin aileler daha fazla su elde etmek için bunlara rüşvet veriyorlar. Yoksul semtlerde su satanlar da depolarõnõ doldurmak için rüşvet veriyorlar. Bu süreçte suyun yükselen fiyatõnõ ödeyenler yoksullar oluyor… Bazõ ülkelerde su tedarikinde çalõşan kamu görevlileri bu görevleri rüşvet karşõlõğõnda satõn alõyor, sonra kendileri rüşvet alarak yoksullarõn tükettiği su fiyatlarõnõ yükseltiyorlar…Bu kabil olgular karşõsõnda, su satõcõlarõnõ yasal sõnõrlara çekmek için, faaliyetlerini ruhsatlandõrõp düzenlemek gerekir. Öylece satõcõlar, faaliyetlerinin yasallõk kazanmasõnõn avantajlarõnõ korumak için, kural ve standartlara uymaya daha istekli olabilirler; satõcõlar ve tüketiciler, kamu otoritesini kötü kullanan yetkililerin yolsuzluklarõndan korunmuş olurlar. Su tedarik hizmetlerinde özel sektörün mü yoksa kamu kesiminin mi daha başarõlõ olduğu ve hangi durumda yolsuzluklarõn daha az gerçekleştiği çok tartõşõlan bir konudur. Bu tartõşmalar, su hizmetlerinde özel sektörün kar amacõyla bulunmasõnõn ahlaki açõdan kabul edilemez olduğu veya tersine, ivedi tedarik sorunlarõ karşõsõnda gerekli kaynaklarõ ancak özel sektörün harekete geçirebileceği ve etkin bir yönetim gerçekleştirebileceği noktasõndan başlõyor…“Su dağõtõm hizmetlerinin özelleştirilmesi, sürecin her aşamasõnda yolsuzluğu önleyici etkili bir düzenlemeyi zorunlu kõlar…Sivil toplumun katõlõmõnõ, gerekli kapasite ve katõlõm ortamõnõ yaratmadan düzenleyen ve açõklõk şartõnõ sağlayan bir düzenleme, bazõ ahlak dõşõ uygulamalara yol açabilir. Hatta bu durum, yolsuzluğu önleme inisiyatiflerine sivil toplumun kayõtsõz kalmasõna sebep olabilir.” Yani, yetersiz, hatta toplumu avutmaya yönelik ve göstermelik bir düzenleme katõlõmcõlõğõ sağlamaz, yolsuzluğu önlemez. Uluslar arasõ Şeffaflõk Hareketi’nin Yolsuzluk Raporu 2008’de yer verilen örneklerden illa su sektöründe özelleştirmeler aleyhinde bir sonuç çõkmaz. Ancak, Su Raporu’nun ilgili bölümlerinde analiz edildiği üzere, su sektöründeki özelleştirmelerin sosyal ve siyasal anlamda bütünleştirici, ekonomik anlamda etkin, eşitlikçi ve sürekli kalkõnmayõ destekleyici olamayacağõna ilişkin çok sayõda örnek ve argüman vardõr. “Kamu hizmetleri, yolsuzluğa bulaşan politikacõlarõn yakõnlarõnõ işe almalarõ, su tedarik ve tarifelerini etkili partililerine bõrakmalarõ ve kamu bütçelerinden gelen parayõ kendi hesaplarõna geçirmeleri gibi müdahalelerden zarar görmeye 144 çok müsaittir. Politikacõlar bunlarõ yapmakta tereddüt etmeyebilirler. Özel sektörde ise, en sõk karşõlaşõlan yolsuzluk, suç işbirliği ve yasa dõşõ ödeme şekillerinde olur. Özel girişimci, büyük kontratlar elde etmek için rakiplerle karşõlaştõğõ ve su altyapõlarõ karmaşõk anlaşmalarla özelleştirildiği zamanlar yolsuzluklar meydana gelir.”…Maalesef özelleştirme sözleşmeleri çoğunlukla açõklõk şartõna uymuyor… Özel şirketler de ticari gizliliği tercih ediyorlar. Bu, sivil toplumun işletme sonuçlarõna ilişkin bilgilere ulaşmasõnõ temel mesele haline getiriyor; hatta çok zorlaştõrõyor. Enformasyon üretilmesi konusunda herkesin sorumluluğu özelleştirme kontratlarõnda iyi belirlenmeli; yatõrõm planlarõ, yönetim kontratlarõ, oranlara ilişkin veriler, finansal performans kriterleri, faaliyet sonuçlarõ denetime ve kamu kontrolüne açõk olmalõdõr. Kamu su işletmelerini şeffaf ve özerk hale getirip politik müdahaleleri engellemek için, bunlarõ genel yönetimden ayrõ örgütlemek gerekir. Bütçeleri ve işletmecilik fonksiyonlarõ genel yönetimden ayrõlmalõdõr. İlgili taraf temsilcilerinden oluşan bir yönetim kurulu oluşturulmalõ ve her şey bağõmsõz denetime tabi olmalõdõr. Bu strateji sayesinde Brezilya’nõn Porto Alegre, Kamboçya’nõn Phnom Penh, Senegal’in Dakar kentlerinde su yönetimleri etkinliklerini önemli ölçüde arttõrdõlar, su şebekelerini genişlettiler. Aynõ şekilde, Afrika’da, Asya’da ve Orta Doğu’da 20’den fazla su yönetimi üzerine yapõlan bir araştõrma, artan özerkliğin daha iyi sonuçlara yol açtõğõnõ gösterdi…Hindistan’da bir sivil toplum örgütünün taktiği çok öğretici: Halkõn talep ve şikayetleri konusunda hükümete verdiği dilekçeye uygun cevap alamazsa, üyeleri/destekçileri hükümet bürosunun önünden ayrõlmõyorlar. Dilekçeleri konusunda bilgilendirilinceye kadar ortamõ terk etmiyorlar. Burada belirleyici dinamik şudur: Kamu hesaplarõnda hile yapmak zordur, riski yüksektir. Ahlaki düzeyi düşük kamu görevlileri dahi buna kolay kolay cesaret edemezler. Buna mukabil, özel sektör hesaplarõnda hile yapõp yolsuzluğa kaynak yaratmak nispeten daha kolaydõr. Dolayõsõyla, özel sektörün oyun kuruculuğu olmadan yolsuzluk yapmak son derece zordur. Suyun fizyolojik özellikleri ise bu sektörde tekelci yapõlaşmayõ zorunlu kõlmaktadõr. Şu halde, su işletmeciliğini özelleştirmek, kolayca yolsuzluk oyunu kurabilen aktörlere çõkarlarõnõ kolayca yükseltebilecekleri bir oyun alanõ açmak demektir. Nitekim, bilinen örnekler, çokuluslu su şirketlerinin, ayõrd etmeksizin, kendi ülkelerinde, diğer gelişmiş ülkelerde ve düşük gelirli-orta gelirli ülkelerde 145 yasalara, özelleştirme kontratlarõna, yerel değerlere ve işletmecilik gereklerine uymayan uygulamalara õsrarla giriştiklerini göstermektedir. Hatta bunlar, ekonomik açõdan son derece rasyonel olan, uzun vadede kar maksimizasyonuna ulaşma hedefine de uymayarak, tekelci rantlarõnõ kõsa vadede en yüksek düzeyde gerçekleştirip yerel piyasadan çõkma stratejisi izliyorlar. Su alanõnda yolsuzluğu mümkün kõlan şartlarõn, bir kamu sektörüne bir de özel sektöre ilişkin boyutu vardõr. Kamu otoritelerinin istedikleri kararlarõ alma eğilimleri gibi, özel sektörün ticari çõkarlar için gizlilik istekleri, denetlenebilir bir su tedarik hizmetini güvenceye almak için zorunlu olan açõklõğõ güçleştirebilir. Hesaplarõn açõk olmadõğõ durumlarda ise, su hizmetini kamu da üretse, özel sektör de üretse, halk su tedarik hizmetinde yolsuzluk olduğuna inanõr. Daha fazlasõ, hesaplar açõk değilse, yolsuzluk olmamasõ istisnai bir durum olur. Kamuya ait olsun, özel şirket olsun, su sektöründe faaliyet gösteren firmalar yoksullar lehine amaçlara katõlõyor olmalõdõr. Bu firmalar bağõmsõz denetçilerin ve düzenleyici organlarõn denetimine açõk olmalõdõr. Bu konular çok açõk görünüyor. Fakat gerçekleşmesi için hala yapõlmasõ gereken çok şey var. 2004’te kalkõnmakta olan ülkelerin ancak ¼’ü su ve arõtma konusunda bağõmsõz düzenleyici kuruluşlar ihdas etmişlerdi. Bunlarõn çoğu da açõklõktan yoksun. 2005’te bir araştõrma kapsamõnda değerlendirme konusu olan düzenleyici su kuruluşlarõnõn 1/3’ünden daha azõ kontrat ve lisanslarõnõ kamuoyuna açõklamõşlardõ. Bunlardan da sadece yarõsõ değerlendirme sonuçlarõnõ halka açõklamõşlardõ. Aşõrõ keyfilik denetimin sağlayabileceği yararlarõ sõnõrlõyor. Araştõrma yapõlan 59 ülkeden yarõsõna yakõnõ, kamu sektörü değerlendirme sonuçlarõnõ yayõmlasa bile, 2 yõldan daha fazla geciktirdi. Eğer somut sonuçlar üzerinden hesap verme zorunluluğu getirilmek isteniyorsa, önce performans kriterleri belirlenmelidir. Su hizmetleri sektöründe etkinlik, yerindelik ve gerçekleşmeye ilişkin iyi belirlenmiş göstergeler geniş bir kabulden yararlanõr, bunlarõ ölçmek de son derece kolaydõr. Bu göstergeler, gelirlerin maliyeti karşõlama oranõnõ, su kayõp-kaçak oranõnõ, tahsil edilemeyen alacak oranõnõ, aboneye göre çalõşan oranõnõ, hizmet sağlama zamanõnõ ve su kalitesi verilerini içerir. 146 Fakat halk, bu hizmetlerin performans düzeylerini kolayca kontrol edemiyor. Su hizmetlerinin özelleştirildiği İngiltere’de ve bu hizmeti kamunun yerine getirdiği Almanya’da suyun kalitesine ilişkin bilgiler açõklanõyor. Ama bunlarõ anlamak ve karşõlaştõrmak çok zor. Bu sebeple, bu hizmetlerin kamu denetimine açõlmasõ durumunda, göstergelerin yararõnõn sõnõrlõ kaldõğõ ifade ediliyor. Uluslar arasõ Şeffaflõk Hareketi’nin Su Sektöründe Yolsuzluk Raporu 2008’de bu görüş savunuluyor ise de, su şirketlerinin kamu çõkarõnõ ilgilendiren bütün verilerinin yayõmlanmasõndan büyük yararlar elde edilebilir. Sektöre ilişkin verilerin karşõlaştõrmasõ ortalama bir tüketici için son derece zor olabilir. Bu doğru. Ancak, kamu denetiminde etkin olmak isteyen dernekler, vakõflar, araştõrma kurumlarõ, sendikalar ve yurttaş platformu gibi kuruluşlar, yayõmlanan verileri sõradan tüketiciler lehine anlamlõ biçimde kullanabilirler… Sivil toplum kuruluşlarõnõn su sektörüne yapõlan yatõrõmlar, su kirlenmesi gibi başarõsõzlõklar ve su tedarik düzeyi ve kalitesi konularõnda bilgi edinip bunu kamuoyu ile paylaşmasõ yolsuzluklarõ engelleyebilir, en azõndan azaltabilir. Yolsuzluğu önlemek için kurulan dernekler, bazen, yoğun çõkar gruplarõnõn tuzağõna düşebilir ve mücadele ettikleri varsayõlan yolsuzluğun aracõ haline gelebilir. Bu tür ters gelişmeler de yolsuzluğa karşõ mücadelede hesaba katõlmasõ gereken bir risktir…Su sektörünün ilgili tarafõ olan çevreler diğer sektörlerle kõyaslanamayacak kadar geniştir…İlgili taraflarõn yolsuzluğa karşõ ortak bir anlayõş geliştirmeleri bile zorluklar gösterir…Dolayõsõyla, mesela çiftçilerin su talepleri ile çevrecilerin su kaynaklarõnõ koruma çabalarõ arasõnda orta-uzun vadede bir tamamlayõcõlõk olduğu konusunda taraflar bilinçlendirilmelidir. Ayrõca, politik iktidarõn su sektöründe reform yapma iradesi ve gücü tam olmalõdõr. 147 148 Ne yapmalõ? 149 150 Neo-liberal saldõrganlõk önlenmeli Dünya nüfusu 1800’de 1 milyar, 1900’de 2 milyar idi; 2004’te 6.4 milyar. Dünya nüfusu hõzla artõyor. Gõda ihtiyacõ da öyle. Dolayõsõyla sulu tarõmõn geliştirilmesi gerekiyor. Şu anda tüketilebilir suyun %70’ini tarõm sektörü kullanõyor. Artan enerji fiyatlarõ ve hava kirliliği alternatif enerji kaynaklarõna yönelmeyi teşvik ediyor. Nükleer ve termik santraller soğutma için çok fazla su kullanõyorlar. Yağõş rejimleri büyük değişiklikler gösteriyor. Bütün bu ortak etkiler, su konusunu çok boyutlu düşünmeyi zorunlu kõlõyor. Kirlenmeyi önleme, su kültürünü rasyonel su kullanõmõ sağlayacak doğrultuda etkileme, sõhhi tesisat ve beyaz eşya teknolojilerini bu doğrultuda geliştirme, suyu çeşitli sektörler arasõnda en verimli biçimde dağõtma, altyapõyõ iyileştirme ve geliştirme, su stoklama imkanlarõnõ arttõrma ve buharlaşmayõ azaltma gibi çok sayõda önlem birlikte geliştirilmelidir. Bu önlemlerin etkinliği, büyük ölçüde, suyun nasõl ve hangi önceliklere göre yönetileceğine bağlõdõr. Kamu kesimi, özel şirketler, sivil toplum kuruluşlarõ, kullanõcõlar ve teknisyenler su yönetiminde ne kadar etkili olacaklar? Uluslar üstü düzenleyiciler, çok uluslu su şirketleri ve arkalarõndaki küresel güçler su kaynaklarõ üzerinde ne kadar etkili olacaklar? Bu kabil sorularõn cevaplarõ insanlõğõn geleceğinin nasõl biçimleneceğini belirleyecektir. Kalkõnmakta olan ülkelerde hõzlõ kentleşme sebebiyle köylerin nüfusu azalõyor. Daha dağõnõk/seyrek yerleşim alanlarõna su ve sõhhi altyapõ hizmeti götürülmesi hizmetin birim maliyetini yükseltiyor. Kentlerin kalite ve kapasite olarak zaten yetersiz olan teknik ve sosyal altyapõlarõnõ, yine hõzlõ kentleşme sebebiyle, kõsa sürede yenilemek-genişletmek gerekiyor. Bu ise, yepyeni bir yatõrõm yapmaktan daha pahalõdõr. Kendiliğinden genişleyen kentsel alanlarda altyapõ talebini yönetmek de mümkün değildir. Bu zorlayõcõ faktörlerin ortak sonucu olarak, kalkõnmakta olan ülkelerde kentleşme, başedilmesi çok zor problemler yaratõyor. Kentli nüfusa toplu ulaşõm, çevre temizliği, su ve sõhhi altyapõ hizmetleri sunulmasõ sadece kaynak yetersizliği ile sõnõrlanmõyor. Kalkõnmakta olan ülkeleri niteleyen kurumsal-yönetsel yetersizlik ve düzensizlikler, planlama güçlükleri, siyasal istikrarsõzlõklar ve kamu 151 tercihlerinin kamu hizmetlerine yansõtõlmasõndaki büyük kõrõlmalar finansal yetersizliğe eklenen kuvvetli engellerdir. Dünya Bankasõ’na göre sadece elektrik, su, karayolu ve demiryolundaki teknik yetersizlikler, 90’lõ yõllarõn başõnda, kalkõnmakta olan ülkelerin tümünün yõllõk gelirlerinin %1’ine eşit olarak, yõlda 55 milyar dolarlõk bir kayba sebep olmuştur. Bu miktar, bu ülkelerin yõllõk altyapõ yatõrõmlarõnõn ¼’ü ve altyapõ geliştirme yõllõk finansmanlarõnõn 2 katõdõr. Yine, (http://www.un.org/french/waterforlifedecade/supplyingwater.html) Dünya Bankasõ’na göre, su ve sõhhi altyapõ hizmetlerine ulaşamayan insan sayõsõnõ yarõya indirmek için 2006-2015 yõllarõ arasõnda gerekli yõllõk ek yatõrõm tutarõ 100 milyar dolardõr. Kyoto’da 3. Dünya Su Forumu’na sunulan Camdessus Raporu’nda ise bu kaynağõ sadece özel sektörün sağlayabileceği savunulmakta; öyleyse, su hizmetlerinin, kamu-özel sektör işbirliği (PPP) yöntemi kullanõlarak tümü ile özelleştirilmesi önerilmektedir. Bugüne kadar yapõlan su özelleştirmeleri sadece büyük su firmalarõna yarar sağladõ. Zaten özelleştirme bunun için yapõlõyor…Oysa, “içilebilir nitelikte su hakkõ, yaşama hakkõnõn temel unsuru olarak, dünya çapõnda herkes için olmalõdõr. Su ticari bir mal değildir. Onu piyasadan kurtarmak lazõm. Bunu başarmak için, ulusal ve yerel kamu su hizmetleri ile, Avrupa düzeyinde zayõflayan yeni bir dünya su politikasõ zorunludur. Bunun için biz, neo-liberal tezlere temelden karşõyõz… Kullanõlabilir sular israf ediliyor. Tarõmsal sulamada %40 civarõnda su buharlaşma ile kayboluyor. Kalkõnmõş ülkelerde bile şebekede kaybolan şehir suyu %30-50 oranõnda. Kalkõnmakta olan ülkelerde atõk sular %90 oranõnda nehirlere ve akarsulara arõtõlmaksõzõn karõşõyor. Bu ürkütücü gerçek, mevcut su politikasõnõn sonuçlarõ ve iflasõ olarak gerçekleşiyor. Bunun yanõnda, yoksullukla suya ulaşamama arasõnda doğrudan bir ilişki vardõr. Herkesin suya ulaşmasõnõ sağlamak yoksulluğun azalmasõ üzerinde çok önemli bir etki yaratacaktõr…Aşõrõ kullanõlan yer altõ sularõnõn dibe çekilmesi, nehir ve göllerin kurumaya başlamasõ, su kalitesindeki bozulmanõn hõzlanmasõ, birlikte gerçekleşen gõda ve sağlõk güvencesizliği sebepleriyle doğal su kaynaklarõnõn azaldõğõ görülüyor. Yaklaşõk 10 yõlõ aşkõn bir süredir BM, BM Gõda ve Tarõm Teşkilatõ (FAO), Dünya Sağlõk Örgütü (OMS), UNESCO, Birleşmiş Milletler Kalkõnma Programõ (PNUD) vs. çok sayõda kuruluşun analiz ve öngörüleri su krizinin şiddetlendiğini duyuruyor. Uzak olmayan bir gelecekte, 2032’de dünya nüfusunun %60’õnõn şiddetli su sõkõntõsõ çekilen bölgelerde yaşayacağõ ifade ediliyor. Su sebebiyle devletler arasõnda çatõşmalarõn çoğalacağõ ve 152 yoğunlaşacağõ tespiti yapõlõyor.” Küreselleşme patronlarõ su politikalarõnõ 3 ayak üzerinde gerçekleştirmeye çalõşõyorlar. Bunlar, önce suyu, tartõşmasõz olarak, bir ekonomik mala dönüştürmek istiyorlar. İkinci olarak, su hayati bir ihtiyaç ama, bir insan hakkõ olmamalõ. Bu anlayõşa göre, piyasa mekanizmasõ içerisinde herkes suya ulaşabilmeli, müşteri olabilmelidir. Üçüncü ayak ise, suyun mavi altõn olarak işleme tabi tutulmasõdõr. Stratejik açõdan önemli, pahalõ ve nadir bulunan bir kaynak olarak su, politik ve askeri açõdan merkezi önemde olmalõdõr…Özelleştirme yanlõlarõ su hakkõna ilişkin hiçbir çaba göstermiyorlar. Kelime ve vaadler sadece onlarõn dünya su politikasõnõn gerçek amaçlarõnõ örtmeye yarõyor. (http://www.france.attac.org/spip.php?article5579) Bu durumda su, hem piyasasõ çok büyük bir ticaret metaõ olacak, hem de küresel güçlerin istedikleri zaman uluslar arasõ ilişkileri tahrik edebilecekleri bir araca dönüşecektir…. Uluslar arasõ Şeffaflõk Hareketi’nin Yolsuzluk Raporu 2008’e göre ‘90’lõ yõllarda kamunun hesap verebilir işletmeler yaratmayan ve sektördeki sõkõntõlarõ gidermeyen büyük çaplõ su tedarik altyapõlarõ, su tedarik hizmetlerinde özelleştirmelerin yaygõnlaşmasõna yol açtõ. Fakat, umutlarõnõ özelleştirmeye bağlayanlarõn çoğu hayal kõrõklõğõna uğradõ. Politik hõrslar/ sertlikler yüzünden çok sayõda özelleştirme girişimi çöktü. Bu özelleştirmeler, ticari çõkarlarla halkõn duyarlõklarõnõ, sosyal amaçlarõ ve su politikasõna ilişkin ekonomik ortamõn değişimini örtüştürmeyi başaramadõ. 2006’da düşük ve orta gelirli ülkelerde fesh edilen veya iptal edilen özel sektör yatõrõm kontratlarõnõn hacmi 1990-2006 yõllarõ arasõndaki iştiraklerinin 1/3’üne yakõndõ. Özel sektör kamu kesiminin kaynak yetersizliğini gidermek için ekonomik faaliyette bulunmaz; kar etmek için çalõşõr. Nitekim, su sektöründeki özelleştirmelerde izledikleri strateji bunu açõkça göstermektedir. “Özel sektör, faaliyetlerini şehir bölgeleri ile sõnõrlayarak, orta gelir düzeyindeki ülkelerde yoğunlaştõrmaktadõr. Kõrsal yörelerdeki ve azgelişmiş ülkelerdeki su hizmetlerinin kötü durumunu hesaba katmõyor. Keza, özel şirketler, bütçesi 100 milyon dolarõ aşan, nüfusu 1 milyonun üstünde ve geliri orta veya üst düzeyde olan büyük projelere katõlmayõ tercih ediyor.”… Binyõl Amaçlarõna ulaşmak için 2006-2015 yõllarõ arasõnda her gün en az 270 bin kişinin suya ulaşmasõnõn sağlanmasõ gerekiyor. Özel sektör ise son 9 yõl süresince günde sadece 900 kişinin suya ulaşmasõnõ sağlayabildi. (http://seaus.free.fr/spip.php?article283) Oysa, büyük kentlerde kamunun rant yaratarak kaynak elde etme imkanõ vardõr. Küçük ve orta büyüklükte şehirlerin kaynak yaratmasõ daha zor, buna 153 mukabil su ve sõhhi altyapõ ihtiyaçlarõ daha fazladõr. Su hakkõ dünyada herkes için günlük 40 litre içilebilir suyun bedava sağlanmasõyla gerçekleştirilmelidir. Bu miktar, Dünya Sağlõk Örgütü’ne göre, hayati asgari ihtiyaca uygundur. Su hakkõ anayasalara girmelidir. Üniversel İnsan Haklarõ Bildirgesine, BM çerçevesinde uluslar arasõ su anlaşmasõna, belediyelerde ve su havzalarõnda geliştirilebilecek su hizmetleri sözleşmelerine girmelidir…Su konusundaki uluslar arasõ dayanõşmayõ finanse etmek için suyun metreküpüne euro cinsinden bir santim (0,01/1 euro) vergi koyarak uluslar arasõ vergilendirmeye gidilmelidir. (http://www.france.attac.org/spip.php?article5579) Kişi başõna günlük 40 litre su, Belçika’nõn başkenti Brüksel ve çevresinde uygulanan en düşük su tarifesindeki üst miktara da eşittir. Bu miktar orada hayati sayõlmakta ve 0.8 eurodan fiyatlandõrõlmaktadõr. Buna mukabil, en yüksek tarife 3 euronun üzerindedir. (http://www.ecoconso.be/spip.php?article.368) Hayatõn kaynağõ olan su bir ticari meta değildir. Onu kültürel istisna gibi, hizmet ticaretinin liberalleştirilmesi kapsamõndan çõkarmak lazõm. (Riccardo Petrella, http://blog.mondediplo.net/2007-02-19-Le-scandale-mondial-de-l-e au) Güney Afrika 2000’de sübvansiyonlara son vermeye kalktõ. Milyonlarca yoksul, akarsularõ veya kirli gölleri kullanmak zorunda kaldõ. Ülkede kolera salgõnlarõ arttõ… Özelleştirme yapõlõrsa, su fiyatlarõnõn sosyal, teknik, ekonomik ve çevreye ilişkin kaygõlara cevap verecek biçimde nasõl belirleneceği, çözülmesi gereken önemli problemlerden birisidir. Bir yöntem, su fiyatlarõnõ hükümetin belirlemesidir. Bazõ ülkelerde başka bir yöntem uygulandõ. Hükümet yoksul kişilerin asgari bir tüketim miktarõnõ sübvanse ediyor. Bu miktarõn dõşõnda kalan miktarõ tüketiciler kendileri ödeyecekler. Bu yöntem uygulanõrsa su fiyatõ ekonomik maliyetin altõna düşmeyecektir. (http://www.un.org/french/waterforlifedecade/supplyingwater.html) Kapitalist zihniyete dayanan çõkarcõ tutumu alternatifsiz rasyonel tutum olarak kabul edenler, suyu dahi parasallaştõrmaya çalõşõyorlar. Bunlarõn çok iyi kurgulanmõş rasyonel gerekçeleri var. Görüşlerini savunmakla görevli uzmanlarõ, bilimsel ve/veya akademik kariyer sahibi sözcüleri, finansal kapitalizmi yoksul ülkelerin su vahalarõna kadar yaymakla görevli uluslar üstü destekçileri var. Fakat, her şeye rağmen insani boyutlarõ körelmemiş herkes, “hayatõn ve dünya dengesinin ikame edilemez temel kaynağõ olarak, suyun bütün insanlõğa ait 154 hayati bir nesne olduğunu” kabul eder. “Hiç kimse su üzerinde özel mülkiyet hakkõna sahip olmamalõdõr...Bütün dünyanõn bildiği ve söylediği gibi, su, diğer kaynaklara benzemez. Paraya dönüştürülebilir bir ticaret malõ değildir. İkame edilemez olmasõ, suyu herkesin ulaşma hakkõna sahip olduğu bir nesne kõlõyor...” (http://www.waternunc.com/fr/manifeste_eau.htm) Sivil refleks ve katõlõm güçlendirilmeli Suyun ticari bir mal olduğu kabul edilir ve su işletmeleri özelleştirilirse, artõk bu sektörde demokratik katõlõmdan, yönetişimden, dayanõşmadan, yurttaş haklarõndan söz etmek pek anlamlõ olmaz. Çünkü, özel şirketler ya tekelleşmek veya anlaşmalõ oligopol oluşturmak suretiyle piyasada maksimum tekelci rantõ yaratmaya çalõşõrlar. Su sektörü tekelci rantõna göre yapõlanacağõ için, sosyal adalet, sosyal koruma, kamu hizmeti, dayanõşma gibi hedefler baskõlanmaya mahkumdur. Böyle bir yapõlanma su hakkõna büyük zarar verir. Dahasõ, su sektöründe piyasa kurallarõ egemen kõlõndõğõnda, suyun yetersiz, kalitesiz ve yanlõş kullanõmõndan doğan dõşsallõklar topluma yayõlõr. Özel işletmeler bu dõşsallõklarõ topluma ödemez. Su hizmetlerinin yönetim ve denetimine sivil toplum kuruluşlarõnõn, su şirketlerinde çalõşanlarõn, bunlarõn sendikalarõnõn ve su kullanõcõlarõnõn demokratik katõlõmõ, yoğun bir talep olarak kendisini gösteriyor. Bu da artõk yaygõn bir kullanõm alanõ bulan sosyal diyalog ve yönetişim kavramlarõnõn somutlaştõrõlabileceği uygun alanlar olarak kolayca savunulabilir. İçilebilir suya her durumda ulaşmak herkesin hakkõdõr. Bu, bugünkü nesil için böyle olduğu gibi, gelecek nesiller için de böyledir. Suyu tasarruflu kullanmak, iyi değerlendirmek ve korumak her düzeydeki kamu otoritelerinin ve bütün insan bireylerinin ortak görevidir. Bu görevleri yerine getirmek için demokratik katõlõm güçlendirilmelidir. Uluslar üstü kuruluşlarõn, çokuluslu şirketlerin ve bunlarõn arkasõnda duran devletlerin gücüne karşõ güçlü demokratik refleksler geliştirilmesi şarttõr. Sivil toplum duyarlõğõ bu anlamda çok belirleyici olabilir. Su hakkõnõn korunmasõ için mücadele eden uluslar arasõ koordinasyonlara katõlmak gerekir. Çokuluslu su tekellerinin faaliyetlerini de dikkatle izlemek gerekir. Aynõ şekilde, çokuluslu su kartelini destekleyen IMF, Dünya Bankasõ, G7 gibi uluslar üstü kuruluşlar, güdümlü vakõflar, araştõrma kuruluşlarõ ve sivil toplum faaliyetleri sõkõ sõkõya izlenmelidir. 155 Su yönetiminde yerel yetkiler güçlendirilmelidir. Kentlerin su yatõrõm ve işletmesinde yerel yönetimler tam yetkili olmalõdõr. Bununla birlikte, suya ilişkin politika, plan, program, proje ve finansman konularõnda araştõrma yapmak, veri bankasõ oluşturmak, özel sektörle işbirliği kontratlarõnõ inceleyip öneriler geliştirmek, sõhhi altyapõ, tesisat ve ekipman teknolojilerini araştõrmak için merkezi bir kuruluş oluşturulmalõdõr. İşletme etkinliği için modern işletme yönetimi teknikleri iyi kullanõlmalõdõr. Su yönetimine sivil toplum örgütlerini ortak kõlmak pekala mümkündür. Özelleştirme gerçekleşmişse sosyal diyalogun 3 ayağõnõ bir araya getirip kamu sektörünü, özel sektörü ve sivil toplumu, işletmelerde yoksullar yararõna bir yönetişim modeli yaratmak için işbirliğine yönlendirmek mümkündür. Su yönetimi yurttaşlara ve yerel yönetimlere ait olmalõdõr. Büyük şirketlerin ileri teknoloji kullanarak üretecekleri çözümler (mesela büyük barajlar yapõmõ, deniz suyu arõtma gibi) asla demokratik katõlõmcõ yöntemlerin yerine ikame edilemez. Su konusunda yapõlacak uluslar arasõ düzenlemeleri parlamentolar gerçekleştirmelidir. Gelecek 20 yõl içerisinde bu yoldan bir su hukuku geliştirilmelidir. (http://www.paullannoye.be/telechargements/ic_p7_2000.pdf) Kamu bütçe müzakereleri açõk olmalõ, şirket gelir tablolarõ ve performans kriterleri kamuya açõklanmalõdõr…İnsanlar duyarlõ ve eylemli hale getirilmelidir. Yurttaş müdahalesi belirleyici olacaktõr. Kontratlarõn yenilenmesinden yararlanõlmalõdõr…Yurttaşlar ve seçilmişler faturalarla, finansmanla, karar alõnmasõyla, kontrolle ve kalite ile ilgilenmelidir. Yurttaşlarõn duyarlõğõnõ geliştirmek için okullarda çocuklara ve gençlere verilen eğitim güçlendirilmelidir. Su konusunda, bireysel ve sosyal tutumlara ilişkin olarak, herkesin sorumluluk duygusu güçlendirilmelidir. (http://www.france.attac.org/spip.php?article5579) Tõpkõ dönemsel banka bilançolarõ gibi, su şirketlerinin bilançolarõ da yayõmlanmalõ; bu bilançolara işletme maliyet hesaplarõ da eklenmelidir. Kamu su işletmeciliğinin ekonomik manada etkinsiz/verimsiz olduğu iddialarõ her zaman doğru değil. Bunun aksini doğrulayan ve istisnai olmayan örnekler var. İstanbul, Bursa ve Konya büyükşehir belediyeleri su işletmeleri gibi. Fakat, kamu işletmeleri verimsiz olsa bile, bundan hareketle, su işletmeciliğinin özel sektöre bõrakõlmasõ gerektiği savunulamaz. Çünkü, özel su işletmelerinin 156 bilanço anlamõnda rantabl olmalarõ, toplum açõsõndan da etkinlik sağladõklarõ manasõna gelmez. Su işletmeleri tekel olurlar. Tekelci firmalarõn fiyatlandõrma stratejilerini izlerler. Ayrõca, nüfus yoğunluğu düşük, altyapõ ihtiyacõ baskõn, kaynağa uzak, arazi morfolojisi sebebiyle hizmet götürülmesi yüksek maliyetli, abone başõna su tüketimi düşük ve fatura tahsilatõ zor yoksul semtlere yatõrõm yapmak istemezler. Bu da sosyal dengeleri yoksullar aleyhine bozar. Su sektöründe tekelleşmenin önemli bir mahzuru da fiyatlandõrma konusunda tekelci karõnõ yükselten ek güçlükler yaratmasõdõr. Su fiyatlarõnõn bir yöreden diğerine değişmesi çok olağandõr. Dolayõsõyla, su fiyatlarõna ilişkin kõyaslamalar yapmak pek mümkün olmaz. Bu da su fiyatlarõnõ yerel tekelci inisiyatifine bõrakma zorunluluğu doğurur. Su hizmetini kamu sunmalõ Su hizmetini kamunun sunmasõ esas olmalõdõr. Su sektörünün özellikleri tekelleşmeyi kaçõnõlmaz kõlmaktadõr. Özel tekellerin, talebi sert mallarõ/ hizmetleri az miktarda yüksek fiyattan satarak karlarõnõ maksimize ettikleri biliniyor. Özel su şirketleri için tatmin edici olan, su fiyatlarõna duyarsõz ve fert başõna tüketim miktarõ yüksek zengin kesimlere su hizmeti sunmaktõr. Bu sebeple, su hizmetini özel sektörün piyasa kurallarõna göre sunmasõ, sosyal refah, adalet ve sosyal fayda açõsõndan doğru görünmüyor. Özel su şirketlerinin yoksullar aleyhine en kötü uygulamalarõndan birisi de su tedarik ettikleri kentlerin yoksul semtlerine yatõrõm yapmaktan kaçõnmalarõ, su yatõrõm ve tedarikinde zengin semtleri öncelemeleridir. Bu da sosyal eşitsizliği derinleştirmektedir. Sosyal adaleti ekonomik rasyonaliteye feda etmeyi önermek hiç rasyonel değildir. Kamu su işletmeleri şu nitelikleri haiz olmalõdõr: Kurumsal özerklik, sonuçlara odaklõ iyi tanõmlanmõş yasal çerçeve, açõklõk ve politik müdahalesizlik, finansal bağõmsõzlõk, maliyetleri karşõlamaya dönük ve piyasa kurallarõna dayanan fiyat politikasõ…Belediye yönetimleri güçlendirilmeli, talebe göre yönetim uygulamalarõna geçilmelidir. Süreklilik ve ulaşõlabilirlik sorununu çözmek ve aktif yerel katõlõm yaratmak için kullanõcõ gruplarõna başvurulabilir…Dünya 2. Su Forumu 21. Asõrda su güvenliği için bir amaç belirledi. Buna göre “suyun ekonomik değeri kabul edilmeli ve bu 2005 yõlõna kadar ulusal politika ve stratejiler içerisinde yer almalõdõr. Aynõ şekilde, 2015 yõlõna kadar yaratõlacak 157 mekanizmalar çerçevesinde, su hizmetlerinde yoksullar için garanti sağlayan tam maliyete göre fiyatlandõrmaya geçilmelidir.” (http://www.acdi-cida.gc.ca/ CIDAWEB/acdicida.nsf/Fr/EMA-21813253-PMR) Buradaki “tam maliyet” kavramõ, suyu özel şirketler için yüksek karlõ bir sektör haline getiren ve yatõrõm maliyetlerini de kapsayan anahtar bir öneme sahiptir. Tam maliyete göre fiyatlandõrma yerel su fiyatlarõ arasõnda yöreden yöreye büyük farklar yaratacak ve “piyasa fiyatlarõnõn” yoksullar aleyhine etkisini pekiştirecektir. Buna dikkat etmek lazõm. Kamu su işletmelerinin verimsizliği yaygõn bir iddiadõr. Bu iddiayõ doğrulayacak örnekler de az değildir. Verimsizlik sebeplerini kolayca saymak mümkündür: Uygun olmayan finansman yönetimi, su yatõrõm fonlarõnõn başka yatõrõmlara kaydõrõlmasõ, kötü yönetim, politik müdahale, aşõrõ istihdam, yolsuzluk, personel teşviklerinin yetersizliği, hizmet normlarõnõn yetersizliği… (http://www.acdi-cida.gc.ca/CIDAWEB/acdicida.nsf/Fr/EMA21813253-PMR) Fakat, kamu işletmelerinin verimsizliğini skolastik bir dogma düzeyinde algõlayõp, gelişen yeni teknoloji ve ilişkiler çerçevesinde verimli kamu işletmeleri yaratmanõn mümkün olup olmadõğõnõ atlamak yanõltõcõ olabilir. Açõklõk, katõlõmcõlõk, sürdürülebilirlik gibi prensipler kamu işletmelerine başarõyla uygulanabilir ve bunlardan da pekala başarõlõ sonuçlar alõnabilir. Burada belirtilmek istenilen husus, su sektörünün, ekonomik etkinlik adõna, illa özel şirketlere bõrakõlõp piyasalaştõrõlmasõnõn rasyonalite açõsõndan kaçõnõlmaz olmadõğõdõr. Asya Kalkõnma Bankasõ 2001’de “…özel sektör inisiyatifleri ve piyasacõ tutum, bilhassa hizmet tedariki konusunda verimliliği arttõracak ve büyük bir etkinlik sağlayacaktõr” görüşündeydi. Buna mukabil, bazõlarõna göre, özel sektörün olumlu katkõlarõ henüz ispatlanmõş değil. Bunlar, özelleştirmeyi kaynak sağlayõcõlarõn ve firmalarõn dayattõğõnõ, tüketicilerin ve kalõcõ biçimde iyi hizmetler elde etmeye çabalayan hükümetlerin istemediğini ifade ediyorlar. Taraftarlarõnõn lehte gerekçelerinin aksine, uygulamada özelleştirme, yoksullarõn suya ulaşõmõnõ sağlama amacõna aykõrõ bir yapõlanma yaratõyor. Çünkü, yatõrõm maliyetlerini de karşõlayacak bir fiyatlandõrma gerektiriyor. Fiyatlarõ yükseltiyor, yoksullarõn suya ulaşõmõnõ engelliyor. Buna rağmen, 2000’den 2025 yõlõna kadar su sektöründe kamu yatõrõmlarõnõn yaklaşõk 2/3 oranõnda azalacağõ, yerli özel su şirketleri yatõrõmlarõnõn 4 kat, uluslar arasõ 158 özel su şirketleri yatõrõmlarõnõn 11 kat artacağõ tahmin edilmektedir. (http: //www.acdi-cida.gc.ca/CIDAWEB/acdicida.nsf/Fr/EMA-21813253-PMR) PNUD’ye göre su sõkõntõsõnõn temelinde kötü yönetim vardõr. Kötü yönetilen içme ve kullanma suyu, kalkõnmakta olan ülkelerde maliyet artõşõna yol açõyor ve su hizmetlerinden tüm toplumun yararlanmasõnõ sõnõrlõyor. Ancak özelleştirme, yönetimi iyileştirmek için uygun bir yöntem sayõlacak örnekler sağlamõyor. Beklenen yararlar gerçekleşmiyor. Elde edilen sonuçlara ilişkin olarak, hata ihtimali düşük bir genelleme yapõlabilir (http://www.france.attac.org/spip.php?article5579): Özelleştirme uygulamalarõnõn çoğunda, bilhassa Güney ülkelerinde fiyatlar hõzla yükseldi, imtiyaz devirleri yolsuzluklara sebep oldu. Yoksul ülkelerin borçlarõ arttõ. Hizmetlerin iyileşmesinden bu ülkelerdeki zengin sosyal gruplar daha çok yararlandõlar. Görüldü ki, mevcut su politikasõ, hayatõn esasõ olan kaliteli ve içilebilir suya herkesin ulaşmasõna imkan vermiyor; yeryüzündeki su kaynaklarõnõn sürdürülebilir biçimde değerlendirilmesine ve kullanõmõnõn desteklenmesine, su savaşlarõnõn şiddetlenmesini ve artmasõnõ engellemeye yetmiyor. Özelleştirmenin yol açtõğõ mahzurlara vurgu yapõp su hizmetlerinin kamu işletmeleri tarafõndan yerine getirilmesi gerektiğini belirtince, özel su şirketleri ile kamu işletmeleri arasõndaki teknoloji farkõnõn nasõl kapatõlacağõnõ da ortaya koymak lazõm. Yerel kamu su işletmeleri, finansal yetersizliğe ve yönetim etkinsizliğine ilave olarak, teknolojik yetersizliğe de maruzdur. Bunu gündelik gözlemlerle dahi belirlemek zor değildir. Şu halde, bu problemi aşmak için, yerel yönetimler, yerel yönetim birlikleri ve merkezi yönetim arasõnda sõkõ bir bilgi-teknoloji işbirliği kurulmalõdõr. Özelleştirme kontratlarõ Aşil’in topuğu Su özelleştirmelerinin başedilemeyen problemlerinden birisi kontratlarõn nasõl düzenleneceğidir. Burada bu konu özel bir önem kazanõyor. Çünkü su sektörü elektrik, telefon, gaz vd. sektörlerden çok farklõdõr. Bu sektörde özelleştirme kontratlarõ öngörülemeyen durumlara karşõ esnek hazõrlansa, tekelci ve güçlü, hatta çokuluslu su şirketlerinin bu esnekliği kötüye kullanmalarõ pekala mümkündür. Kontratlar çok sõkõ kurallara bağlansa, bu kez, doğal şartlara ve teknolojik değişikliklere uyum sağlamak zorlaşõr. Dolayõsõyla, kontratlar 159 nasõl hazõrlanõrsa hazõrlansõn, su özelleştirmeleri toplum için geniş bir alandan çeşitli riskler içermektedir. Kamu, su işletmeciliğini illa özelleştirecekse hizmetten yararlananlarõn onayõnõ almalõdõr. Bu, yerel yönetimlerle demokrasi arasõnda kurulan doğrudan ve sõkõ ilişkiyi de destekleyecek, özel şirketler karşõsõnda kamu otoritesini kuvvetlendirecektir. Özelleştirmenin her aşamasõ kamu denetimine açõk olmalõdõr. Özelleştirme girişimi ile ilgili her türlü enformasyon kamuya sunulmalõdõr. Bu kapsamda, işletme hakkõnõ alacak özel şirketler hakkõnda da kamuya gerekli tüm bilgiler verilmelidir. Özelleştirme nasõl yapõlacak, yani hukuku, tekniği ve kapsamõ ne olacak, kamunun sorumluluğu ne olacak ve yoksullar nasõl korunacak? Bunlara ilgili halk karar vermelidir. Bu çerçevede özel su şirketlerinin işletme faaliyet sonuçlarõ tüketici memnuniyeti ile ilgilendirilebilir. Böyle yapõlõrsa, çokuluslu özel su şirketleri, küresel finansal kuruluşlarõn ve küresel güç merkezlerinin desteği ile özelleştirme kontratlarõna aykõrõ davranmaktan caydõrõlabilir. Etkin bir sivil irade odaklaşmasõ yaratmak kamuoyunun rolünü pekiştirebilir. Özelleştirme yapacak kamu su işletmelerinin kontrat düzenlemelerine danõşmanlõk desteği vermek üzere, merkezi bir uzmanlõk kuruluşu oluşturulmalõdõr. Su özelleştirmesinde su tarifeleri nasõl belirlenecek, hizmet yoksul semtlere doğru nasõl genişletilecek, tüketici memnuniyeti nasõl sağlanacak, özel şirket yatõrõm, kalite ve tedarik angajmanlarõnõ yerine getirmezse yaptõrõmõ ne olacak, keza, özel şirket küresel finansal kuruluşlarõn ve menşe (orijin) devletin desteği ile dayatmalarda bulunursa ne tür riskler doğabilir ve bu risklerle nasõl başedilecek…gibi konular, özelleştirme program ve kontratlarõnda ayrõntõlõ biçimde düzenlenmeli ve bu kontratlar kamuoyuna açõklanmalõdõr. Çokuluslu bir su şirketi, ihale alabilmek için kurduğu konsorsiyumda, sözleşme ile hakim firma konumunu kolayca elde edebilmekte ve ihaleyi aldõktan sonra diğer ortaklar konsorsiyumdan çekilebilmektedir. Bu kabil taktiklere karşõ kamu otoritesini müdahil kõlacak düzenlemeler kontratlarda içerilmelidir. Kalkõnmakta olan ülkelerin altyapõ açõğõ ve kaynak yetersizlikleri su özelleştirmesinin en güçlü gerekçelerinden birisi gibi sunulmaktadõr. Bu ülkelerde su tedariki ve halkõn su şebekesine bağlanmasõ kamu hizmeti olarak nasõl finanse edilecektir? Bu soruya salt kaynaklarõn yetersizliği ile sõnõrlõ bir cevap verilemez. Yetersiz kaynaklarõn etkin kullanõmõ da son derece önemlidir. Rekabete açõlõp piyasaya bõrakõlacak sektörler, sosyal refahõ ve sürdürülebilir kalkõnmayõ destekleyecek biçimde belirlenmelidir. 160 Kamu kaynaklarõnõn hangi kamu hizmetlerini üretmek için kullanõlacağõ, sosyal politika tercihlerine doğrudan bağlõ olmakla birlikte, kalkõnma ve dõş ticaret politikalarõ ile de sõkõ sõkõya ilişkilidir. Bir ekonomik ve sosyal altyapõ, sağlõk ve eğitim altyapõsõ olarak, su altyapõsõ vergilerle finanse edilmelidir. Su kaynaklarõnõ korumak için gerektiğinde kamu gücü kullanõlõr. Bunu devlet finanse eder. Ayrõca devletler, savaşõ finanse ederler, finansal krizleri finanse ederler, doğal afetleri finanse ederler. Ama su altyapõsõnõ vergi gelirleri ile finanse edemeyecekleri iddia edilmektedir. Neo-liberallerin su sektörünü illa özelleştirmeyi gerektiren gerekçelerinden birisi, sektörde ihtiyaç duyulan altyapõ yatõrõmlarõ için kamu kaynaklarõnõn yetersiz olduğudur. Bu gerekçeye katõlmak mümkün görünmüyor. Çünkü küresel düzeyde su sorununu çözmek için gerekli kaynak 1 yõllõk askeri harcamalarõn ¼’ü kadardõr. Su tarifeleri sosyal olmalõ Su tarifelerine yatõrõm maliyetleri dahil edilmemelidir. Su fiyatlarõ işletme maliyetlerine göre hesaplanmalõdõr. Fazla su tüketen üst gelir gruplarõndaki hanehalklarõna uygulanan tarifeler, bir kamu fiyatõ olarak, istenirse eşitlikçi gelir dağõlõmõ amacõyla kullanõlabilir. Böylece yoksullara sağlanan sübvansiyonlar için kaynak yaratõlmõş olur. Ancak bu takdirde su tarifelerinin maliyetle ilişkisi kopar. Bu kabil uygulamalarõn işletmeleri rasyonaliteden uzaklaştõrmasõ mümkündür. Bundan kaçõnõlmalõdõr. İşletmenin gelir-gider denkliği ve alt gelir gruplarõndaki tüketicilerin korunmasõ, eşanlõ hedefler olarak gözetilirse, su tarifeleri üzerinden yoksullarõ sübvanse edecek kaynak yaratmak, uygulanabilir bir politika sayõlabilir. Dünya ölçeğindeki uygulama örnekleri, özel su şirketlerinin maliyet dõşõ gerekçelerle su fiyatlarõnõ yükseltmek, farklõ isimler koyarak aynõ hizmeti birden fazla ücretlendirmek, sunmadõklarõ hizmetleri faturalandõrmak, yüksek depozitolar belirlemek gibi tüketici aleyhine uygulamalar yaptõklarõnõ göstermektedir. Fransa’da dahi bunun çok sayõda örneği vardõr. Ekonometrik araştõrmalar hane halkõ su talebinin fiyat esnekliğinin pek yüksek olmadõğõnõ göstermiştir. Su talebini azaltmak için su kullanma kültüründe bir değişim yaratmak gerekmektedir. (6. Assemblée scientifique de l’AISH – Maastricht 2001 161 Conférence invitée sur les menaces liées à l’eau pesant sur le développement économique et social, Bernard BARRAQUÉ, DR CNRS, France http://www.cig.ensmp.fr/~iahs/maastricht/s1/BBAISH.htm) Ayrõca, su kullanõmõ büyük ölçüde sõhhi teçhizat teknolojisine de bağlõdõr. Su özelleştirmesine taraftar olanlarõn, fiyatõ yükselirse suyun daha etkin kullanõlacağõna dair iddialarõ, bu durumda güçlü bir destek bulamõyor. Su işletmesinin bilanço ve yatõrõm açõğõnõ kapatõp tedarik hizmetinin kalitesini yükseltmek için, kaynak yaratmak amacõyla, su fiyatlarõ önemli ölçüde yükseltilirse, tüketicilerin buna sert tepkiler vermesi pekala mümkündür. Dünya Bankasõ’nõn konuya ilişkin bir raporu da bunu gösteriyor. (http://www.cndwebzine.hcp.ma/cnd_sii/IMG/pdf/prob_sociaux_lies_aux_ distrib_tarification_eau.pdf) Yani, bu durumda suyun fiyat talep esnekliği yüksek çõkar. Anlaşõlõyor ki, suyun fiyat talep esnekliği konusunda güvenilir bir parametre henüz mevcut değildir. Şu halde, suyun fiyat talep esnekliğine dayanan analizler ihtiyatla karşõlanmalõdõr. Buna mukabil, suyun fiyat talep esnekliği tüketim miktarõna, gelir gruplarõna ve sektörlere göre değişiyor olabilir. Mesela, alt gelir gruplarõnda sert, üst gelir gruplarõnda ve sanayi sektöründe yüksek olabilir. Herhalde, su harcamasõnõn aile bütçesindeki önemine ve fiyat artõşlarõnõn tüketiciler tarafõndan nasõl algõlandõğõna bakmak gerekiyor. Aile bütçesindeki payõ %0.8’den %0.9’a çõkaran bir fiyat artõşõ talebi etkilemeyebilir. Aynõ şekilde, düşük gerçekleşen ortalama enflasyon civarõndaki bir fiyat artõşõnõ tüketiciler duyumsamayabilirler. Suyun fiyat talep esnekliği konusunda farklõ rakamlar var. Mesela Eurostat’õn 2001’deki bir araştõrmasõ ve başkalarõ bu esnekliğin yüksek olduğunu gösteriyor. Su fiyatlarõnõn çok düşük olduğu Amerika ve Kanada’da kişi başõna günlük tüketim 300-400 litre civarõnda. İtalya’da suyun metreküpü 0.68 euro, kişi başõna günlük tüketim 213 litre. Fiyatõn 4.5 euro olduğu Almanya ve Hollanda’da ise tüketim miktarõ sadece 129 litre. (http://www.novethic.fr/novethic/v3/article.jsp?id=117494) Bu örnekler her durumda suyun fiyat talep esnekliğinin yüksek olduğunu göstermez. Ama bu konuda, belirli şartlarda, anlamlõ bir belirti veriyor olabilir. Su tüketiminin kültürle ve sõhhi teçhizat teknolojisi ile doğrudan ilgisi olduğunu her zaman göz önünde tutmak lazõm. 162 Su hizmetlerinin yoksullar için bedava veya satõn alõnabilir bir fiyattan sunulmasõ, bu kesimlerin sosyal içerilmesini ve siyasal sistemle bütünleşmesini, marjinalliğe kaymaktan esirgenmesini de kolaylaştõrõr. Kamu bu kesimlere yeterli hizmet sunmadõğõnda veya özel şirketler su hizmetini pahalõ sunduğunda, yoksullar alternatif tedarik yöntemlerine başvurabilirler. Özel kuyulardan, evlere su servisi yapanlardan, sokak satõcõlarõndan ve tankerlerden su satõn alõnmasõ gibi yöntemler, abonelerin ödediği fiyattan hem 5-30 kat arasõnda pahalõ, hem de gõda güvenliği açõsõndan yetersiz olabilir. Psikolojik açõdan da yoksullarõn kendilerini kenara itilmiş hissetmelerine yol açabilir. Aslõnda bu durum, su özelleştirmesini savunanlarõn başta gelen gerekçelerinden birisidir. Fakat, ilgili kõsõmlarda birçok kez ifade edildiği gibi, suyu özel şirketlerin ticari bir mal olarak satmalarõ, suyun kalitesini ve yoksullar için avantajlõ bir durumu garanti etmiyor. Henüz böyle bir örnek yok. Su özelleştirmesi, yükselen su fiyatlarõnõ ödeyebilen kesim ile yoksul büyük çoğunluk arasõndaki ayrõmõ derinleştiriyor. Birleşmiş Milletler Yüksek Komiseri devletleri, hükümetler arasõ kuruluşlarõ, insan haklarõ koruma organlarõnõ, sivil toplum kuruluşlarõnõ ve ticari kuruluşlarõ içilebilir su ve temizlik suyu konusunda en iyi uygulamalarõ tanõmlamaya çağõrõyor. (Marc Laimé, Droit à l’eau : les ambiguïtés françaises, jeudi 11 octobre 2007, Le Monde diplomatique) Bu konu, entellektüel zorbalõk ve dezenformasyon alanõna dönüştürülmeden, toplum gündeminde açõklõkla tartõşõlõp kamuoyunun onayõna sunulmalõdõr. 163 164