Untitled
Transkript
Untitled
GÜZERGÂH I Sahillerin Sultanı Aydog*an Demir, Yekta Demiralp, Rahmi H. Ünal I.1 MI·LAS I.1.a Ulu Camii I.1.b Firuz Bey Camii I.2. BEÇI·N I.2.a I.2.b I.2.c I.2.d I.2.e Kale Büyük Hamam Ahmet Gazi Medresesi Bey Hamamı (isteg*e bag*lı) Kızıl Han I.3. ÇAMI·ÇI· I.3.a Bafa Hanı (isteg*e bag*lı) I.4. BALAT I.4.a I·lyas Bey Külliyesi PENCERE: Medresede Eg*itim Ahmed Gazi Medresesi, ana eyvan kemerinin sag* köşelig*indeki arslan kabartması, 1375, Menteşe Emiri Ahmed Gazi, Beçin 35 GÜZERGÂH I Sahillerin Sultanı XI. yüzyıl sonlarında, Balkanlar’da, Batı ve Kuzey Anadolu’da önemli bir güç olan Bizans ·Imparatorlug*u, IV. Haçlı Seferi’nin (1204) yıkıcı etkilerini bir daha üzerinden atamadı. Anadolu’nun büyük bir kısmına egemen olan Selçuklu Sultanlıg*ı da Mog*ol saldırıları karşısında yenik düştü (1243). Mog*ol baskısından bunalan yüzbinlerce insan, Türkmen Beylerinin ve bazı Selçuklu yöneticilerin emri altında, Batı Anadolu’da iyice zayıflamış olan Bizans direncini kırarak bu topraklara yerleştiler. Antik Karia’yı işgal ederek Menteşe Firuz Bey Camii, taçkapı, 1394, Menteşe Valisi Hoca Firuz, Milas 36 Beylig*ini kuran (1280) Menteşe Bey ve halefleri gelişmek için denizci yerli halkla, yani Rumlar’la işbirlig*i yapıp denizlere açıldılar. St. Jean şövalyeleri gelinceye kadar (1310), kısa bir süre Rodos’un bir bölümüne sahip oldular. Beçin’de güzel bir medrese (1375) yaptıran Ahmed Gazi’nin kendisine “Sahillerin Sultanı” ünvanını layık görmesi, denizlerde hakimiyet kurma özleminin bir ifadesi olmalıdır. Önemli bir ticaret limanı olan Balat’a (Miletos) sahip olan Menteşe Beylig*i Venediklilerle 1331-1414 yılları arasında altı defa anlaşma yaparak, barış ve ticareti güvence altına aldı. Bu anlaşmalara göre, Venedik tüccarları Menteşe topraklarında serbestçe ticaret yapabilecekler, Balat’a yerleşebilecekler, Aziz Nikolas adı verilecek bir kilisede ibadet edebileceklerdi. Balat’ta oturacak olan Venedik Konsolosu, Venediklileri ilgilendiren davalarda özel yargılama yetkisine sahip olacaktı. Alışveriş nedeniyle borçlu kalan Venedikli bir tüccarın yerine bir başkası sorumlu tutulmayacak ve tutuklanmayacaktı. Menteşe beyleri ticaret hacminin gelişmesi için Lâtin harfleriyle yazılmış, Napoli tipi Gigliati denilen resimli gümüş paralar da bastırdılar. Verimli ovalara ve güvenli ticarete dayalı Menteşe Beylig*i ekonomisi, ülkenin bayındır bir hale gelmesi için, önemli bir kaynak yarattı. Bu sayede Beçin’de, Milas’ta ve Balat’ta anıtsal eserler inşa edildi. 1350’li yıllarda, Çanakkale Bog*azı’nı geçerek, Trakya’nın fethine girişen ve GÜZERGÂH I Kosova Bölgesi’ne kadar ilerleyen Osmanlı kuvvetleri, Bizans’ı ·Istanbul çevresine hapsettikten sonra Batı Anadolu’daki beylikleri Osmanlı topraklarına katmıştır. Aydın ve Menteşe Beylikleri’nin hangi yıl fethedildikleri kesin olarak saptanamamaktadır. Bununla birlikte, 1389-90 yıllarında Balat’ın zaptedilmiş oldug*u düşünülmektedir. Ahmed Gazi 1391 yılında vefat edince, Beçin’de inşa ettirdig*i medreseye gömülmüştür. Milas’ta, inşası 29 Kasım 1396’da tamamlanan Firuz Bey Camii’ni inşa ettiren Hoca Firuz, Osmanlı sultanı I. Bayezid’in Menteşe Valisi’ydi. Osmanlı Devleti, 1402 Ankara Savaşı’ndan sonra yeniden kurulan Menteşe Beylig*i’ni, 1424 yılında ortadan kaldırdı. Bu tarihten sonra bir Osmanlı sancag*ı (valilig*i) olarak idare edilen Menteşe’de, Beçin ve Balat gibi yerler giderek önemlerini yitirip, terkedilmiş kentler durumuna düştüler. (A.D.) Bu Güzergâh, Milas kent merkezinde başlamaktadır. Antik Karia Bölgesi’nden başlayarak kuzeye dogr* u devam etmekte ve antik I·yonya Bölgesi’nde sona ermektedir. Milas kent merkezi ve Beçin Kalesi’ndeki, eserler gezildikten sonra, D.525 karayolu ile kuzeye dog*ru yola devam edilir. Bafa Gölü güney sahilindeki engebeli arazi geçildikten sonra, Büyük Menderes Nehri’nin (antik Meandros Nehri) yüzyıllardır biriktirdig*i alüvyonlarla oluşmuş Söke Ovası’na ulaşılır. Söke’ye gelindig*inde, gecenin geçirileceg*i yer Sahillerin Sultanı Ahmed Gazi adına basılmış gümüş sikke (1359-91), Üstün Erek Koleksiyonundan hakkında karar verilmesi gerekir: Ziyaretçi ister bir sonraki Güzergâh’ın başlangıç noktası olan Selçuk’ta, ister daha hareketli bir sahil kenti olan Kuşadası’nda geceleyebilir. Selçuk yönüne devam eden ziyaretçiler, yolları üzerindeki Ortaklar kasabasında mola verip, çok sayıdaki lokantadan birinde, yörenin ünlü çöp şiş ve ayranını ya da ızgara sucug*unu tadabilirler. Toplu taşım araçlarını kullanacak olan ziyaretçiler, ziyaretlerini bir günde tamamlayamayabilirler. Ancak Türkiye’de, kentler arasında iyi bir ulaşım ag*ı mevcuttur. Milas’tan Beçin’e, kent garajından hareket eden dolmuşlarla ulaşılabilir. Bafa Hanı ise Milas – Söke karayolu üzerinde yer aldıg*ından, toplu taşıma araçlarıyla seyahat edenlerin bu yapıyı ziyaret etmeleri güçtür. Balat’a gitmek için önce Söke’ye gitmek ve şehir garajından Balat ya da Didim dolmuşlarına binmek gerekmektedir. Söke Ovası boyunca uzanan yoldan, özellikle hasat zamanında (Eylül – Ekim) geçilirken, pamuk yüklü ve ışıklandırması yetersiz traktörlere dikkat edilmelidir. 37 GÜZERGÂH I Sahillerin Sultanı Milas Ulu Cami, batı cephesi, 1378, Menteşe Emiri Ahmed Gazi, Milas · I.1 MILAS Antik adı Mylasa olan kent antik dönem Karia’sının başkentlig*ini de yapmış ancak bu ünvanı, Karia’nın Pers Satrapı Maousolos zamanında Halicarnassus’a (bugünkü Bodrum) kaptırmıştır. Perslerle kurdug*u iyi ilişkiler sonucu daha serbest bir yönetim gösteren Mausolos öldüg*ünde karısı, şimdi yalnızca temel izlerinin görülebildig*i, Dünya’nın Yedi Harikası’ndan biri olan anıt mezarı (Maousoleum) yaptırmıştır. Milas’ın 13 km. dog*usunda bulunan ve Labranda dinsel merkezi nedeniyle, Helenistik dönemde de önemini sürdürmüş olan kent, Roma döneminde idari bir merkez durumundaydı. Milas’ın Bizans dönemi ile ilgili fazla bir şey bilinmemektedir. 38 Kent, Menteşe Beylig*i’nin kuruluşu ile yeniden önem kazanmıştır. I.1.a Milas Ulu Camii Hoca Bedrettin Mahallesi, I·nönü Caddesi, Milas. 1359-1391 yılları arasında hüküm süren ünlü Menteşe Emiri Ahmed Gazi, babasının ölümünden sonra kardeşleri arasında pay edilen Beylik topraklarının bir kısmını kendi idaresi altına almıştır. Menteşe Beyleri içinde en uzun süre iktidarda kalan Ahmed Bey’in iktidar dönemi Beylig*in en parlak dönemidir. Ahmed Gazi’nin Beçin, Milas, Balat, Fethiye ve Çine’de inşa ettirdig*i yapılardan birkaçı bugün de ayaktadır. Bunlardan Milas GÜZERGÂH I Sahillerin Sultanı Milas Ulu Camii son yıllarda baştan aşag*ı onarılmıştır ve halen ibadete açıktır. Milas Ulu Camii’nin kuzey cephesi ortasındaki ana giriş kapısı dışında, dog*u ve batı cephelerinde de birer girişi vardır. Kuzey cephesindeki taçkapının sag*ında yer alan merdiven, ezan okumak üzere çatıya çıkışı sag*lamak için inşa edilmiştir. Taçkapı üzerindeki Arapça kitabede, caminin inşaatının Ekim 1378 tarihinde tamamlandıg*ı belirtilmektedir. Batı cephesindeki girişin üst kısmındaki Osmanlıca kitabe ise 1904 tarihli bir vakfiyedir. Yapıdaki desteklerin ve üst örtünün çeşitlilig*i, deg*işik zamanlarda önemli onarımlar geçirdig*ini kanıtlamaktadır. Bütün cephelerde görülen oldukça kütlevi payandalar sonradan eklenmiş olmalıdır. Minber 1879 tarihinde yenilenmiştir. Ancak, eski minberin Ocak 1380 tarihli kitabesi yeni minber üzerine kopya edilmiştir. Milas Ulu Camii, plan şeması ve üst örtüsü ile Selçuklu dönemi geleneg*ini devam ettirmektedir. Kıble duvarına dik uzanan sahınlar, Selçuklu dönemi bazilikal planlı camilerin şemasına uygundur. Bir kubbe ile örtülü olan mihrabın önündeki mekân, bu hacimi, caminin dig*er kesimlerinden farklı kılmaktadır. (R.H.Ü) I.1.b Firuz Bey Camii (Kurşunlu Cami) Firuz Paşa Mahallesi, Kışla Caddesi, Milas. Kentin merkezinde, geniş bir avlunun ortasındadır. Avlunun batı kenarı bo- yunca sıralanan medrese hücreleri, onarımlar sonucu özelliklerini kaybetmişlerdir. Cami avlusundaki hazirede mevcut mezarlar, 1930’lu yıllarda başka bir mezarlıg*a nakledilmiştir. 1396 yılında inşası tamamlanan yapı son yıllarda esaslı bir onarım geçirmiştir ve halen ibadete açıktır. Dışta, tüm cepheler mavi damarlı mermer plakalarla kaplanmıştır. Türk gezgini Evliya Çelebi «mavi renkli mermerleri nedeniyle Türklerin yapıya Gök Ulu Cami, giriş cephesi, 1378, Menteşe Emiri Ahmed Gazi, Milas 39 GÜZERGÂH I Sahillerin Sultanı Milas Firuz Bey Camii, Güney cephesi, 1394, Menteşe Valisi Hoca Firuz, Milas Firuz Bey Camii, Mihrap, 1394, Menteşe Valisi Hoca Firuz, Milas 40 Cami adını verdiklerini» söylemektedir. Pencerelerinin herbiri farklı düzendedir. Hem ibadet yeri, hem de misafirhane görevi gören çok işlevli camilerin deg*işik bir uygulaması olan bu camide, dog*uda ve batıda birer tabhane hücresi bulunmaktadır. Tabhanelere ve ibadet mekânına ulaşımı sag*layan dag*ılım mekânının boyutları çok küçülmüştür. Normal koşullarda, caminin iki yan duvarından birinin giriş cephesine yakın ucunda yer alan ve özel bir kaide üzerinde yükselen minare, burada cami duvarı üzerine oturtulmuştur. Son cemaat yeri orta açıklıg*ının altında ve taçkapı üzerindeki kitabe levhasının çevresinde görülen bitkisel süslemeler, Selçuklu geleneklerinden uzaklaşıldıg*ının işaretlerini taşır. Son cemaat yeri destekleri arasına yerleştirilmiş şebekeli mermer korkuluklar, geometrik örneklerle bezenmiştir. Yapı, Hasan bin Abdullah adında bir mimar tarafından inşa edilmiş; süslemelerini, Musa bin Adil adlı usta yapmıştır. (R.H.Ü.) Milas’a 50 km uzaklıktaki Bodrum’da (antik Halicarnassos), Dünya’nın Yedi Harikası’ndan biri olan Mausoleum’un kalıntıları bulunmaktadır. XII. yüzyılda, Mausoleum’un taşları kullanılarak, St. Jean şövalyeleri tarafından inşa edilen Aziz Petrus Kalesi, bugün dünyaca ünlü bir Sualtı Arkeoloji Müzesidir. Bodrum, yaz aylarında, yerli ve yabancı turistlerin ragb* et ettigi* , şirin bir sahil kentidir. GÜZERGÂH I Sahillerin Sultanı Beçin Beçin Kalesi, batıdan genel görünüş, IV-XIV. Yüzyıl, Beçin Milas kentinin güneyinde, kent merkezine 4 km uzaklıktadır. Milas garajından veya kent merkezinden hareket eden Beçin dolmuşları ile ulaşılabilir. · I.2 BEÇIN Milas Ovası’nın kenarında, ovadan 200 m. yükseklikte, düz bir platonun üzerine kurulmuş olan Beçin kentinin kalesi, yalçın bir kaya kitlesinin üzerine oturmaktadır. Kalenin kuzeyindeki dik yamacın üzerinde ve eteklerinde rastlanan kalıntılar, antik dönemde, bu alanın nekropol olarak kullanıldıg*ını düşündürmektedir. Kalenin dog*usunda, Helenistik döneme tarihlenen temel kalıntısı ile surların güneydog*u köşesinde yer alan tapınak (M.Ö. IV. yüzyıl), kalenin, Türk döneminden önce de var oldug*unun kanıtlarıdır. XIII. yüzyıl sonlarına dog*ru Menteşe Beyleri’nin eline geçen Beçin kenti, bu tarihte, muhtemelen küçük bir yerleşim yeriydi. Bugün kent örenleri içinde yer alan Bizans Şapeli’nin küçük boyutları bu konuyu desteklemektedir. Nitekim, 1330’lu yıllarda kenti ziyaret eden ünlü Arap gezgini ·Ibn Batuta, Beçin’in “yeni kurulmuş, yeni binaları ve mescidleri olan bir kent” oldug*unu söylemektedir. Ören yerindeki yapı kalıntılarının büyük çog*unlug*unun Türk dönemine ait olması, kentin Türk döneminde hızlı bir gelişme gösterdig*ini kanıtlamaktadır. Nüfusu hızla artan ve gelişen kent, çog*u XIV. yüzyıla tarihlenen çeşitli yapılarla donatılmıştır. (R.H.Ü.) I.2.a Beçin Kalesi Beçin örenlerinin yayıldıg*ı alanda çok sayıda su kaynag*ı ve kuyu bulun41 GÜZERGÂH I Sahillerin Sultanı Beçin I.2.b Büyük Hamam masına rag*men kale, kentin üzerinde yer aldıg*ı platodan 50 m. kadar daha yüksek oldug*u için kaleye su çıkarılması mümkün olmamıştır. Su ihtiyacı, kaleye çıkan merdivenlerin baş langıcındaki sarnıçla karş ılanmaktaydı. Surların güney eteg*ine, muhtemelen Menteş e dönemine tarihlenen bir de çeş me inş a edilmiştir. Dairesel bir hat izleyen surlar, bugün onarıma muhtaç durumdadır. Güneydeki surların bir kısmı bir antik tapınag*ın temelleri üzerine oturmaktadır. Henüz ayrıntılı bir şekilde incelenmemiş olan bu tapınag*ın Zeus’a adanmış oldug*u tahmin edilmektedir. Bugün metruk ve harap durumda olan kale içindeki evler, 1980’li yıllara kadar kullanılmaktaydı. Bu evlerin en eski tarihlisi en çok 100 yıl öncesine tarihlenmektedir. Bununla birlikte, burada, XIV. yüzyıla tarihlenen bir hamam örenine rastlanması, kale içindeki iskanın oldukça eski oldug*unu düş ündürmektedir. (R.H.Ü.) Büyük Hamam, güneybatıdan genel görünüş, XIV. Yüzyıl, Beçin. 42 XVII. yüzyıl ortalarında Beçin’i ziyaret eden ünlü Türk gezgini Evliya Çelebi, Beçin’de hamam bulunmadıg*ını nakletmektedir. Oysa ki bugün kentte, beş adet hamam öreni vardır. Evliya Çelebi’nin ifadesinden, bu hamamların onun ziyareti sırasında ya harap, ya da çalışmaz durumda oldukları anlaşılmaktadır. Ünlü Türk hamamları, gelenek olarak Roma hamamlarına bag*lanmakla birlikte, plan olarak onlardan oldukça farklıdır. Roma hamamlarında mevcut unsurlar, «sog*ukluk» dışında, Türk hamamlarında da görülür. Hamamın, dışarısı ile dog*r udan bag*lantılı bölümü, «Soyunmalık» (apodyterium) olarak adlandırılır. «Ilıklık» (tepidarium), soyunmalık ile hamamın sıcak birimleri arasında bir geçiş mekânı durumundadır. Bazı hamamlarda, ılıklık ile soyunmalık arasında «aralık» adı verilen bir küçük mekân daha vardır. «Sıcaklık» (calidarium) olarak adlandırılan kesimi oluşturan mekânların, çok deg*işik şekillerde düzenlendikleri görülür. Ayrı bir birim olarak tasarlanmış olan su deposu, aynı zamanda suyun ısıtıldıg*ı yerdir. Beçin’deki Büyük Hamam, kentin en görkemli yapılarındandır. Üst örtünün tamamına yakını göçmüş olmasına karşın, duvarların büyük kesimi ayaktadır. Zemini, iri devşirme mermer bloklarla kaplanmıştır. Kazılar sırasında, biri soyunmalık, dig*eri de ılıklık mekânında olmak üzere iki adet havuz GÜZERGÂH I Sahillerin Sultanı Beçin veya fıskiyesinin oldug*u anlaşılmıştır. Hamamın ilginç özelliklerinden biri de soyunmalıg*ının, dışarıya açılan iki kapısının bulunmasıdır. Isı kaybına meydan vermemek için hamamların hemen hepsinde soyunmalıg*ın tek girişi bulunur. Bazı Türk hamamları, erkeklere ve kadınlara tahsis edilmiş yan yana iki ayrı hamam şeklinde inşa edilmiştir. Bu hamamlarda, kadınlara ayrılan kesimin girişi, genellikle fazla işlek olmayan bir yan sokag*a açılır. Bu tedbir, kadınların hamama rahatça girip çıkmalarını sag*lamak için düşünülmüştür. Çifte hamamlar dışında, sadece kadınlara tahsis edilmiş hamam yoktur. Haftanın bir veya iki günü, hamama sadece kadınlar kabul edilirdi. Büyük Hamam’da gördüg*ümüz iki girişten dog*udaki bir sokag*a açılırken, batıdaki giriş bu sokaktan görülemeyen, küçük boyutlu bir tali giriştir. Hamamın kadınlara tahsis edildig*i günlerde, muhtemelen sokag*a bakan ana giriş kapatılmakta, kadın müşteriler arka cephedeki bu kapıdan girip çıkmaktaydılar. (R.H.Ü.) bu medresenin, 1375 yılında, «Büyük Emir, Sahillerin Sultanı Ahmed Gazi» tarafından inşa ettirildig*i yazılıdır. Ahmed Gazi’nin «Sahillerin Sultanı» sıfatını kullanması, Menteşe Emirlerinden Mesut Bey ve Orhan Bey zamanında hızlanan Ege Denizi’nde hakimiyet kurma çabalarının sonuçlandıg*ını kanıtlamaktadır. Bu dönemde Ege Denizi adaları, ·Italya ve Güney Fransa ile canlanan ticari faaliyetler ve insan trafig*i, Türk mimarisinde yabancı bazı unsurların ilk defa ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Medresenin taçkapısı, geleneg*ini devam ettirdig*i Selçuklu taçkapılarının bütün ög*elerine sahip olmasına rag*men, ayrıntıda önemli farklılıklara sahiptir. Taçkapı ana nişini çerçeveleyen çok sayıda silme, gotik taçkapıları yakından anımsatmaktadır. Avluda, bugün içinde iki mezarın yer aldıg*ı ana eyvanın avluya bakan cephe- Büyük Hamam, kazı ve konservasyon çalısmaları sonrasında soyunmalık, XIV. yüzyıl, Beçin. I.2.c Ahmed Gazi Medresesi Ünlü Menteşe Beyi Ahmed Gazi’nin inşa ettirdig*i bu medrese, Menteşe Beylig*i başkentinde, günümüze ulaşabilen yapılar içinde en sag*lam durumda olanıdır. Son yıllarda başlatılan onarım çalışmaları halen devam etmektedir. Taçkapısı üzerindeki Arapça kitabede 43 GÜZERGÂH I Sahillerin Sultanı Beçin Ahmed Gazi Medresesi, giriş cephesi, 1375, Menteşe Emiri Ahmed Gazi, Beçin. 44 sinde iki arslan figürü mevcuttur. Oldukça basit çizgilerle meydana getirilmiş olan bu iki arslan figürünün ellerinde birer flâma görülmektedir. Arslanlardan sag* taraftakinin tuttug*u flâmanın üzerinde, Arap harfleriyle «Ahmed Gazi» yazılıdır. Selçuklu döneminde de «kartal», «arslan» gibi bazı hayvan figürlerinin sultanın simgesi olarak kullanıldıkları bilinmektedir. Ancak bunlardan hiçbiri, burada oldug*u gibi ellerinde flâma taşır durumda resmedilmemiştir. Medresenin sekiz hücresi, enine dikdörtgen şekilli bir avluya açılmaktadır. Medreselerden çog*unun avlusunda görmeg*e alıştıg*ımız revaklar burada yoktur. Ana eyvanın iki yanındaki iki büyük hücre, dershane hücreleridir. Hücrelerin tümünde ve dershanelerde birer ocak vardır. Ana eyvan içindeki iki mezardan avluya yakın olanı Ahmed Gazi’ye aittir. Bitişig*indeki dig*er mezarın ise, Menteşe emirlerinden Şücaeddin ·Ilyas Bey’e ait olabileceg*i öne sürülmüştür. Yöre halkı, bu iki mezarın din ulularına ait oldug*unu düşünmekte ve ziyaret ederek adak adamaktadır. (R.H.Ü.) I.2.d Bey Hamamı (isteg*e bag*lı) Ahmed Gazi Medresesi’nin bulundug*u kesim kentin merkezi durumundadır. Kentin en büyük camii olan Orhan Camii (1330-31) medresenin tam karşısındadır. Medresenin 50 m. kadar batısında yer alan iki katlı büyük konak, kentin ileri gelenlerinden birine, belki de Menteşe Beyi’ne aitti. Bey Hamamı, bu konag*ın 25 m. kadar kuzeyinde yer almaktadır. GÜZERGÂH I Sahillerin Sultanı Beçin Muhtemelen XV. yüzyıl başlarında inşa edilmiş olan Bey Hamamı, XIV. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen Büyük Hamam’a yaklaşık 100 m. uzaklıktadır. Aynı işlevde iki yapının birbirine bu kadar yakın oluşu, Bey Hamamı’nın yakınındaki konag*ın bir parçası, özel bir hamam olabileceg*ini düşündürmektedir. Yapı içindeki sıvalar üzerinde halen izleri görülebilen süsleme kalıntıları, yapının özenli bir işçilig*e sahip oldug*unu göstermektedir. Üst örtüsü tamamen çökmüş olmasına karşın, duvarların önemli bir kesimi ayaktadır. Tamamen yıkılmış olan soyunmalık kısmının temelleri, kazılar sonucu ortaya çıkarılmıştır. (R.H.Ü.) I.2.e Kızıl Han Avrupa’dan Çin’e uzanan ·Ipek Yolları’nın en önemlilerinden biri üze- rinde yer alan Anadolu’ya hakim olan Türkler, XII. yüzyıl sonlarından itibaren, transit ticaretin sag*ladıg*ı maddi çıkarları farketmiş ve bu ticareti geliştirmek amacıyla önlemler almışlardır. Bu amaçla inşa edilen kervansaraylar tüccarlara güvenli bir geceleme ve bu kervansarayların yakınında kurulan pazarlarda ticaret yapma olanag*ı sag*lamaktaydı. XIV. yüzyıl içinde birbirleriyle çekişen Batı Anadolu’daki beylikler, XV. yüzyıl başında Osmanlı hakimiyeti altına girip yörede güvenlik sag*lanınca, ticari faaliyetler birden bire canlanmıştır. Bergama, Menemen, Tire gibi Batı Anadolu kasabalarında inşa edilen ilk hanların XV. yüzyıla tarihlenmelerinin nedeni budur. Batı Anadolu’daki hanlar, Selçuklu döneminin kervansarayları gibi görkemli, gösterişli deg*illerdir. Beçin’de, kısmen sag*lam durumdaki iki han da Kızıl Han, güney cephesi, XV. yüzyıl, Beçin 45 GÜZERGÂH I Sahillerin Sultanı Beçin sade, gösterişsiz yapılardır. Bugün sadece duvarları ayakta kalabilmiş, üst örtüsünün tamamına yakını göçmüş olan Kızıl Han, iki katlı bir yapıdır. Plan şeması olarak Afyon yakınlarındaki Dög*er Kervansarayı’nın yakın bir benzeridir. Enine dikdörtgen şekilli tek bir mekândan oluşan alt kat, yük hayvanlarının bag*landıg*ı ahırdı. Yolcuların bir kısmı, hayvanlarla birlikte bu mekânda gecelemekteydi. Giriş kapısının solunda, halen izleri görülebilen merdivenle çıkılan üst katta iki oda mevcuttu. Yolcuların bir kısmı da bu odalarda gecelemekteydi. (R.H.Ü.) Söke-Milas karayolu (D.525) üzerinde, Aydın-Mug*la il sınırı üzerinde, Milas’a yaklaşık 40 km. uzaklıktadır. Kızıl Han, üst kat odalarından kuzeydekinin pandantiflerinden biri, XV. Yüzyıl, Beçin 46 · · I.3 ÇAMI ÇI I.3.a Bafa Hanı (isteg*e bag*lı) Bafa Hanı, Menteşe Beylig*i’nin önemli liman kenti Balat (Miletos) ile başkent Beçin arasındaki kervan trafig*inin oldukça yog*un oldug*u; Beylik ortadan kalktıktan sonra yavaş yavaş azalan trafig*in, uzun süre daha devam ettig*i bilinmektedir. Nitekim, 1670’li yıllarda Balat’ı ziyaret eden Türk gezgini Evliya Çelebi, deniz ticaretinin faal oldug*unu nakletmektedir. Balat’tan Milas ve Beçin’e uzanan kervan yolu üzerinde yer almaktadır. Dikdörtgen şekilli tek bir mekândan oluşan hanın taçkapısı, önünden geçen karayoluna bakmaktadır. XIV. yüzyılda inşa edildig*i tahmin edilen han, tek sahınlık basit planından GÜZERGÂH I Sahillerin Sultanı Çamiçi Kızıl Han, ahır, XV. yüzyıl, Beçin çok bitişig*indeki sarnıçla dikkat çekmektedir. Oldukça engebeli bir arazi yapısına sahip olan Mug*la ili kırsal alanında, çok sayıda sarnıç mevcuttur. Yöre, dog*al su kaynakları bakımından çok zengin olmamasına karşın, Türkiye’nin en çok yag*ış alan ikinci bölgesidir. Bu sarnıçlar sonbahar, kış ve ilkbahar aylarında yag*an yag*mur sularını biriktirerek, hemen hiç yag*mur düşmeyen yaz aylarında kullanabilmek amacıyla inşa edilmişlerdir. Kaldı ki, handa geceleyecek yolcu ve yük hayvanlarının suya her zaman ihtiyaçları vardır. Silindir gövdeli basık bir yapı olan sarnıca su toplayabilmek amacıyla, hanın uzun kenarlarına saçak seviyesinde küçük kanallar inşa edilmiştir. Hanın çatısına düşen yag*mur suları, bu kanallar aracılıg*ıyla sarnıca sevkedilmiştir. Sarnıç basit bir onarımla bugün dahi kullanılabilecek durumdadır. (R.H.Ü.) Milas- Söke Karayolu (D.525) Bafa Gölü’nün güney sahilini izler. Gölün kuzey sahiline dimdik inen yalçın kayalarla kaplı dagl* arın (Beş Parmak Dagl* arı), çekici bir görüntüsü vardır. Göle ulaşmadan önce, Pınarcık’tan kuzeye dönülerek göl kıyısı izlenirse, antik Herakleia am Latmus antik kentinin kalıntılarına (bugünkü Kapıkırı) ulaşılabilir. Balat, antik Miletos kentinin Türk dönemindeki adıdır. Milas’tan Miletos’a gitmek için D.525 nolu karayolunun 55. km.sinde, Batı’ya, Akköy yönüne dönmek 47 GÜZERGÂH I Sahillerin Sultanı Çamiçi I·lyas Bey Külliyesi, Cami ve medresenin kuzeyden görünüşü, 1404, I·lyas Bey, Balat gerekir. Güzergâha dahil Balat I·lyas Bey Külliyesi, antik dünyanın o görkemli yapılarının kalıntıları arasındadır. I.4 BALAT Balat’ın üzerine kurulmuş oldug*u antik Miletos kenti, antik ·Iyonya Bölgesi’nin en önemli kentlerinden biriydi. O dönemlerde Meandros (bugünkü Büyük Menderes) nehrinin denize döküldüg*ü bölgede, bir yarım ada üzerinde yer alan kent, nehrin taşıdıg*ı alüvyonların bölgeyi doldurması nedeniyle, bugün denize 9 km. mesafededir. Ünlü kent planlayıcısı Hippodamos’un ızgara planına uygun kurulan kent, Akdeniz ve Karadeniz kıyılarında kurdug*u koloni- 48 lerle zenginleşmiş, ·Iyonya dünyasında önder bir konuma ulaşmıştır. Thales, Anaksimenes, Anaksimandros gibi ünlü filozofları, Hippodamos ve ·Isidoros gibi ünlü mimarları yetiştiren kent, Roma döneminde de önemini korumuş olmakla birlikte, limanının giderek alüvyonlarla dolarak bataklık haline gelmesi sonucu, ticaretin sekteye ug*ramasıyla önemini yitirmeye başlamış ve eski görkemli günleri arar olmuştur. Bizans döneminde tiyatronun bulundug*u tepenin üzerine bir kale inşa edilmiştir. Zaten Balat adı da, Yunanca “Palatia” (kale) adının Türklerce yorumlanmasından gelmektedir. 1390’lı yılların başında, Menteşe Beylig*i Osmanlı topraklarına katılmıştır. Ancak 1402 yılında, Sultan I. Bayezid’in, Ankara yakınlarında Timurla GÜZERGÂH I Sahillerin Sultanı Balat yaptıg*ı savaşta, Menteşe hanedanından ·Ilyas Bey, Timur’un yanında yer almıştı. Sultan Bayezid bu savaşta, yenilip esir düşünce Timur, kendisine destek olan dig*er emirler gibi ·Ilyas Bey’i de yeniden Menteşe tahtına oturtmuştur. Yeniden kurulan Menteşe Beylig*i’nin başkenti, Beçin’den Balat’a taşınmıştır. Özelikle Menteşe Beylig*i sırasında safran, susam, bal, balmumu, halı gibi malların satıldıg*ı bir pazar konumuna gelmiştir. Bu dönemde, buradan Kıbrıs ve Rodos’a bug*day gönderilmekteydi. Kent, XIX. yüzyılda tamamen terkedilmiş durumdaydı. Yapıya, Miletos antik kentinin kalıntıları boyunca (Faustina Hamamı’ndan geçilerek) ilerlenerek ulaşılabileceg*i gibi, bilet gişesinden müzeye giden karayolunda ilerleyip, yaklaşık 200 m. sonra sola sapan yolu izleyerek de ulaşılabilir. Arabayla giden ziyaretçilerin, arabalarını bilet gişesi yanındaki park yerine bırakmaları gerekmektedir. I.4.a I· lyas Bey Külliyesi I·lyas Bey Camii Mimarî açıdan kayda deg*er bir özellig*i olmayan ·Ilyas Bey Camii, özenli mermer işçilig*i ve zengin süslemeleri ile dikkat çekmektedir. Kare şekilli mekânı örten 14 m. çapındaki oldukça büyük kubbeyi taş ıyan duvarların kalınlıg*ı, 2 m.den fazladır. Dış duvarlar ve iç duvarların belirli bir yükseklig* e kadar olan kesimi, Miletos örenlerinden alınmış mermer plakalarla kaplıdır. Milas Firuz Bey Camii veya Selçuk ·Isa Bey Camii gibi, komşu kentlerin çag*daş yapıI·lyas Bey Hamamı, halvetlerdeki malakâri süslemelerden ayrıntı, XV. yüzyıl başları, I·lyas Bey, Balat 49 GÜZERGÂH I Sahillerin Sultanı Balat Kuzey cephesi üzerindeki taçkapı, Selçuklu ve kısmen de Beylikler döneminde devam eden geleneksel taçkapıların çizgilerini taşımaz. Taçkapı içinde yer alan üç kemerli açıklıktan iki yandakiler, şebekeli mermer levhalarla kapatılmıştır. Ortadaki açıklıg*ı örten kemer içinde yer alan Arapça kitabeye göre yapı, Menteşeog*ulları’ndan ·Ilyas Bin Mehmet tarafından inşa ettirilmiştir ve inşaat, 1404 yılı ortalarına dog*ru tamamlanmıştır. Harime açılan alt sıra pencerelerin tavanlarında görülen ve yazı şeritleriyle renkli taş kakmalardan oluşan süslemeler, çok az yapıda mevcuttur. Boyu 7, eni 5 metreyi aşan mermer mihrap, zengin süslemelere sahiptir. Harimin kuzey-batı köşesine oturan ve duvar içine yerleştirilmiş bir merdivenle ulaşılan minaresi, bugün mevcut deg*ildir. ·I lyas Bey Medresesi I·lyas Bey Hamamı, sıcaklık, XV. yüzyıl başları, I·lyas Bey, Balat larında da görülen, cephelerin mermer iş lemi, bir yandan antik ören yerlerindeki malzeme bollug*una; dig*er yandan da, ·Italya’da da görülen bir dönem modasına bag*lanmaktadır. Dog*u, batı ve güney cepheleri üzerinde yer alan, iki sıra halinde düzenlenmiş dörder pencerenin çerçeveleri üzerindeki zengin süslemeler arasında, renkli taş kakmalar dikkat çekmektedir. 50 Cami avlusunu dog*u, batı ve kuzey yönlerden kuşatan medresenin hücreleri farklı boyutlardadır. Hücrelerin düzensizlig*i, caminin özenli işçilig*i ile çelişmektedir. Medrese, camiden sonra inşa edilmiş olmalıdır. Caminin karşısındaki küçük, kubbeli mekân medresenin dershanesidir. Son yıllarda yapılan kazılarda, avlunun batı kanadındaki hücrelere bitişik, bir başka medresenin temelleri ortaya çıkartılmıştır. Bu ikinci medrese, daha da geç tarihlidir. GÜZERGÂH I Sahillerin Sultanı Balat Hamam ·Ilyas Bey Camii’nin kuzeyindeki iki hamamın da ·Ilyas Bey tarafından inşa ettirildig*i kabul edilmektedir. Aralarında 2 m.lik dar bir geçit bulunan iki ayrı hamamın, niçin yan yana inşa edilmiş oldug*u tam olarak bilinmemektedir. Kaynaklarda, çeşitli yapıları arasında hamam da bulunan külliyelerde, ilk olarak hamamın inşa edildig*ine ilişkin kayıtlara rastlanmaktadır. Bilindig*i gibi Müslümanlar, cinsel temastan sonra, vücutlarının tamamını yıkamak ve abdest almak zorundadır. Cinsel temas sonrası yıkanmadan sokag*a çıkan Müslüman, günah işlemiş sayılır. Külliyelerin hepsinde muhakkak yer alan camilerin inşaatında çalışan işçilerden, yukarda açıklanan nedenle yıkanmak zorunda olanlar, çalışmaya başlamadan önce yıkanabilsinler diye ilk olarak hamamın inşa edildig*i nakledilmektedir. Buradaki iki hamamdan küçüg*ünün bu amaçla inşa edildig*i düşünülmektedir. Ancak çok küçük boyutlardaki bu hamamın ihtiyaca cevap vermeyeceg*i görülmüş ve hemen yakınına daha büyük ikinci bir hamam inşa edilmiş olmalıdır. ·Inşaat tamamlandıktan sonra da, yeni inşa edilen büyük hamamın erkeklere, küçüg*ünün de kadınlara tahsis edildig*i tahmin edilmektedir. Dengeli bir plan şemasına sahip olan büyük hamamda, yaş sıva üzerine kalıp basılarak elde edilmiş süslemelerin izleri halen görülebilmektedir. (R.H.Ü.) 51 MEDRESE EG* ITI·MI· Medrese ög*rencileri, Codex Vindobonensis, 8626, Österreichesches National Bibliothek, Viyana 52 Medreseler ·Islâm ülkelerinde ortaya çıkmış eg*itim kurumlarıdır. Önceleri camiler, ibadet saatleri dışında birer okul olarak kullanılmıştır. Buralarda verilen eg*itim, Kur’an’ı ezberletmek ve dini bilgiler vermekten öteye gidememiştir. Daha sonraki tarihlerde, ibadet mekânı olarak kullanılan camilerin, aynı zamanda bir okul olarak kullanılması uygun görülmemiş ve hocalar (ög*retmenler) dersleri evlerinde vermeye başlamışlardır. Medrese adıyla anılan ve X. yüzyıla tarihlendirilen yapıların izlerine ilk kez Horasan ve Maveraünnehir Bölgesi’nde rastlanmaktadır. Bir iç avlu etrafına sıralanmış mekânlardan oluşan bu yapıların her bir kenarının ortasında birer eyvan, eyvanlar arasında ise ög*renci hücreleri yer almaktadır. Bu plan şeması Anadolu’da inşa edilmiş medreselerin planını da etkilemiştir. Bu dönemde inşa edilmiş medreselerden günümüze ulaşabilen örneklerin tümünde avlu, eyvan, kışlık dershane mekânı ve ög*renci hücreleri bulunmaktadır. Bu mimarî unsurların yanı sıra bazı medreselerde mescid, türbe, havuz veya şadırvan ve minare gibi unsurlar da yer almaktadır. Anadolu Beylikleri ve özellikle Osmanlı döneminde inşa edilmiş medreselerde her zaman aynı mimari şema uygulanmamış, farklı plan şemasına sahip medreseler de inşa edilmiştir. Zenginler ve devlet büyükleri tarafından yaptırılan medreseler, devlete bag*lı kurumlar deg*illerdi. Ög*rencilerin beslenme ve dig*er giderleri ile görevlilere ödenecek ücretler ve medresenin bakım ve tamir giderleri devlet tarafından karşılanmıyordu. Bu nedenle medrese inşa ettirenler, medrese giderlerinin, ölümlerinden sonra da karşılanabilmesi için, düzenli gelir getiren mallarından bir bölümünü medreseye vakfediyorlardı. Sonuç olarak, medreseler birer vakıf kurumlarıydı. Medreselerde okutulan dersler, ög*renim süreleri, günlük ders saatleri ve tatil günleri konusunda medreseler arasında bir birlik yoktu. Medreseler verilen eg*itime uygun adlarla da anılmaktaydı. Örneg*in hadis okutulan medreselere “Darülhadis”; Kuran ezberletilen medreselere “Darülhuffaz” veya “Darülkurra”; tıp eg*itimi verilen medreselere de “Darüttıb” denmekteydi. Dersler “müderris” adı verilen ög*retmenler tarafından verilmekteydi. Her medresede, müderrisin okuttug*u dersleri ög*rencilere tekrar ettiren ve onlara yardımcı olan bir veya birkaç “muid”, bir hizmetli, bir temizlikçi, bir kütüphane memuru ve medrese görevlileri ile ög*rencilerin devamını kontrol eden, gelmeyenleri mütevelli heyetine bildiren bir “noktacı” bulunuyordu. Farklı alanlarda eg*itim verilen medreseler, müderrisin aldıg*ı yevmiyeye göre derecelendirilmişti. Bir medresede 20 ile 40 arasında ög*renci ög*renim görmekteydi. Ancak, Osmanlı padişahları tarafından inşa ettirilmiş medreselere hücre sayısı kadar ög*renci alınıyordu. Bu ög*rencilerin tüm giderleri karşılandıg*ı gibi, ayrıca ellerine bir miktar yevmiye de veriliyordu. (Y.D.) Balat’ın 20 km güneyinde, bugün büyük * en görkemiölçüde harap olmasına ragm ni hâlâ koruyan Dydima Apollon Tapınag*ı yer almaktadır. Sahil kenti Didim ve Altınkum plajı tapınaga* 5 km. uzaklıktadır.. Balat’ın 16 km. kuzeyinde, Balat-Söke karayolu üzerindeki antik Priene kenti, muhteşem konumuyla ziyaretçilerini büyülemektedir. Kuşadası’nın 30 km güneyinde çeşitli bitki ve hayvan türlerinin koruma altına alındıg*ı Dilek Yarımadası Milli Parkı, yörenin ziyarete deg*er bir başka ilginç köşesidir. 53