Değeri Yükselen Myanmar ile Dumanı Yükselen
Transkript
Değeri Yükselen Myanmar ile Dumanı Yükselen
Değeri Yükselen Myanmar ile Dumanı Yükselen Arakan Hazırlayanlar: Uzman Abdulahad KÖKDAĞI Uzman Yardımcısı Serap NAYİR 22.03.2016 ÖNSÖZ Bu çalışma, Fransızca ve İngilizce kaynaklardan yararlanılarak, hem uluslararası açıdan hem de Türkiye’den bakıldığında görünen şekli ile Myanmar ülke tarihi, ekonomik verileri, siyasi ilişkileri gibi çok yönlü bilgiler ortaya koymayı amaçlamıştır. Sadece ülke geçmişi değil, dikkat çekici olaylar, dünyada uyandırdığı yankılar, diğer ülkeler ile olan yakınlık ve çekişmeleri gibi küresel etkileşimler de doğuran gelişmeler gözler önüne serilmeye çalışılmıştır. Bu çalışmayı benzerlerinden ayıran özellik, Türkiye penceresinden ele alınan dramatik bakış yerine, realistlik doğrulayıcı kaynak gösterme yöntemiyle yapılan küresel nitelikli bir inceleme olmasıdır. Okuyacağınız Myanmar ülke raporu, ülkenin tarih içinde nasıl evrildiği, kaydettiği gelişmeler ve yaşadığı ya da neden olduğu sorunlar ile tek açılı olmayan, her türlü görüş ve eleştiriye açık, olabildiği ölçüde tarafsızlık ve şeffaflık temelinde hazırlanmış “Analiz ” niteliğinde bir dosyadır. İçerik 1- Kapsamlı Değerlendirilen Myanmar Tarihi ve Sosyal Yapısı 2- Dış Ticaret Politikası-Vergiler-Ekonomik Yapısı 3- Türkiye- Myanmar Siyasi İlişkileri ile TİKA Faaliyetleri 4- Arakan Bölgesi ve Rohingyalar 5- Arakanlı Müslümanların Durumu 6- Arakan İçin Dünya Ne Diyor 7- Myanmar’ı Yükselten Çekişmeli Etmenler 8- Çin- Myanmar Çekişmesine Fransız Medyasının Bakışı 9- Myanmar Merkez Odaklı Yaklaşımların Türk Medyasına Yansıması 10- Myanmar Kasım 2015 Seçim Sonuçlarının Değerlendirmesi 11- Sonuç 12- Kaynakça MYANMAR (Myanmar Birliği Cumhuriyeti) Geniş Bir Açı İle Myanmar Burma ya da eski adı ile Birmanya olarak bilinen Myanmar Güneydoğu Asya’da, Andman Denizi ve Bengal Körfezi kıyısında, Bangladeş, Çin Halk Cumhuriyeti, Hindistan, Laos ve Tayland arasında yer alan, %95’ini Budistlerin, %5’ini Müslümanların oluşturduğu yaklaşık 55 milyon nüfüsa sahip bir ülkedir. Toplam nüfusu değişik etnik gruplar meydana getirir. Bu etnik gruplardan en önemlileri; Birmanyalılar, Karenler,Şanlar, Şinler,Kaşınlar ve Kayahlardır. Ancak nüfusun % 74’ünü Birmanyalılar teşkil etmektedir. Bunlardan başka Bangladeş, Hindistan ve Çin’den gelen göçmenler de ülke nüfusunda az da olsa bir yekün teşkil ederler. Uzak Doğu Asya’nın bütün tipik özelliklerine sahip olan Myanmar’ın iklimi de bütün Güneydoğu Asya ülkelerinde mevcut olan muson iklimidir. Ülke yengeç dönencesi üzerinde bulunduğundan, kışın karalardan denizlere doğru esen kuru; yazın ise denizlerden karalara doğru esen bol yağışlı muson rüzgârları, ülkenin iklimindeki en önemli unsurdur. İç bölgelerde muson rüzgârlarının tesiri pek fazla olmadığı için yağış da azdır. Ülkenin muson rüzgârlarına maruz kalan güney bölgeleri bol yağışlı olup, senelik sıcaklık farkları 17-39°C civarında değişir. Kuzey kısımlarında nisbeten daha kurak ve soğuk bir iklim hâkimdir. Ülkenin başkenti 2005 yılından itibaren Naypyidaw şehridir. Bu kent aynı zamanda eski başşehir Yangon kentinden sonra en büyük ikinci kenttir. 1989’da Myanmar askeri cunta rejimi, ülkeye İngilizlerce konulmuş olan Burma veya Birmanya ismini ülkede Birmanlar 'dan başka halkların da yaşadığını belirtmek için Myanmar Birliği olarak değiştirmiştir. Ayrıca eskibaşkentin Rangoon'un (Rangun) ismi de Yangon olarak değiştirilmiştir. Bu isim değişikliği A.B.D, Avustralya, İrlanda ve İngiltere tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Cunta rejiminin seçilerek iş başına gelmemesi sebebiyle, bu ülkeler yeni ismi tanımamışlardır. Bunun yanındaBirleşmiş Milletler 1989’da isim değişikliğini kabul etmiş ve ülkenin ismini "Union of Myanmar" şeklinde tanımıştır. Avrupa Birliği ise alternatif olarak “Burma / Myanmar” ismini kullanmaktadır. Myanmar, tabii kaynaklar bakımından çok zengin bir ülkedir. Ülkenin % 60’ı tropikal ormanlarla kaplı olup, bu ormanlarda fil, kaplan, arslan, maymun gibi vahşi hayvanlar bulunur. Yeraltı zenginlikleri de oldukça fazla olan ülkede petrol, tabii gaz, kalay, çinko, kurşun, tungsten, altın, gümüş, bakır ve yemiştaşı gibi maden kaynakları vardır. Madenler bol olmasına rağmen işlenememektedir. Ülkedeki petrol üretimi, İkinci Dünya Savaşından önceki seviyesine henüz ulaşmış değildir. Sanayisi yok denilebilecek seviyede olan Birmanya’da, çok az sayıda çimento, kağıt, dokuma ve şeker fabrikaları vardır. Fildişi ve tahta oymacılığı ile ipekçilik ve mücevherat yapımı yaygındır. Ticaret de, bütün ekonomi kolları gibi çok geri kalmıştır. Balıkçılık mevcut sularda çok az yapılmaktadır. Daha ziyade nehirlerde yapılan balıkçılığın yanısıra son zamanlarda deniz balıkçılığı da yaygınlaşmaktadır. Dünyanın geri kalmış ülkelerinin başta gelenlerinden olan Myanmar’da ekonomi tarıma dayanmaktadır. Çok bol olan madenler, tarımdan sonra ekonominin dayandığı ikinci büyük faktördür. Ülkede üretilen en önemli tarım ürünü, bütün Uzakdoğu ülkelerinde olduğu gibi pirinçtir. Halkın temel gıda maddelerinin başında gelen pirincin ülke içerisindeki tüketimden artanı ihraç edilir. Buğday, mısır, akdarı, susam, baklagiller, pamuk, çay ve şekerkamışı ülkede üretilen diğer tarım ürünleridir. Tarım en ilkel usullerle yapılmaktadır. Gür tropik ormanlar ekonomiye kereste, kauçuk üretimi şekliyle katkıda bulunurlar. Refah seviyesinin çok düşük olduğu Birmanya’da halk, kazıklar üzerine bambudan yaptığı evlerde yaşar. Evlerini kazıklar üzerine yapmalarının sebebi; muson yağmurları sebebiyle sık sık maruz kaldıkları sellerden korunmak içindir. Resmi dilin Birmanca olmasına rağmen, halkın ancak % 65’i bu lisanı konuşmakta, geri kalanlar isekendi bölgelerine mahsus olan çeşitli dilleri konuşmaktadır. Myanmar, dünya uyuşturucu trafiğinin Afganistan’dan sonraki merkezi olarak kabul edilmektedir. Etnik çatışmalar ve anlaşmazlıklar, insan hakları ihlallerive azınlıklara uygulanan baskılar ülkede istikrarı olumsuz etkileyen unsurlar arasındadır. Ülkede kendi tarihi, dili ve kültürüne sahip 135 etnikunsurun olduğu bilinmektedir.Sekiz ana etnik grubun (Bamar, Karen, Karenni, Shan, Mon, Kachin, Chin, Rakhayn) bulunduğu ülkede, anayasa tarafından tanınan yaklaşık 135 etnik grup bulunmaktadır. Ülkedeki barış ortamının kalıcı bir hal alması için, etnik silahlı gruplarla ayrı ayrı imzalanan anlaşmalardan ziyade bu grupların tümünün katılımıyla imzalanacak ulusal bir ateşkes anlaşması için son yıllarda çaba sarf etmekte olan Myanmar hükümeti, silahlı etnik grupların sekiziyle 15 Ekim 2015 günü “Ulusal Ateşkes Anlaşması” imzalamıştır. Bu haliyle ulusal ateşkes anlaşması, tüm Myanmar’ı kapsayıcı durumda olmayıp, ileriki dönemlerde ülke çapında sağlanabilecek ve gerçek anlamda tüm ülkeyi kapsayabilecek ulusal ateşkesin ve barışın bir aşaması olarak değerlendirilmektedir. Myanmar’da Manastrılar ve Monklar çok önemli bir güce sahiptir. Ülkede yaklaşık 500 bin civarında Monk bulunmakta ve bunlardan 50 binini kadınlar oluşturmaktadır. Toplumun refah ve hizmete ulaşma düzeyi düşük olduğu için Masatrılar halkın umut kapısı durumunda olup, Manastrıra girip eğitim almak ve Monk olmak çok önemli görülmektedir. Çocuklar böylece hem istedikleri eğitimi alabiliyor, iyi besleniyor ve sağlık hizmetlerinden yararlanabiliyor hem de hayatlarını garanti altına almış oluyorlar. Her Monk, bilgili ve kültürlü bir şekilde yetiştirilerek, kendi yeteneği doğrultusunda bir konuda uzman oluyor ve sonra halkı için bedava hizmet ediyor. Devletin yetişemediği yerlerde Monklar olduğu için, halkın üzerinde etkili bir nufüza sahip olduklarını söylemek mümkündür. Halktan yemek toplayan Monklar Birmanya halkı genel olarak geleneklerine bağlı bir millettir. Halkın ekseriyeti Budizm dinine inanır. Birmanya’da İslamiyet, Hıristiyanlık ve Hindu dinleri çok dar sahalarda kalmıştır. Okur-yazar oranının % 70 gibi yüksek bir rakam olmasına rağmen, bu sadece okuryazar olmaktan ileri gitmeyen halkın kültür seviyesinin yüksek olmasını ifade etmemektedir. Sağlık hizmetlerinin de yetersiz olduğu hastahanelerde nüfusa göre yatak sayısı da çok azdır. 2012 yılında Tayland'ın başkenti Bangkok'taki Dünya Ekonomik Forumu’nda konuşan Myanmar’da demokrasi yanlısı muhalif lider Ang San Suu Çii, ülkesinin yarım yüzyıllık askeri yönetimden yeni çıkmış olduğunu ve Myanmar’ın öncelikli sorunun işsizlik olduğunu belirtmiştir. Yeni iş alanları yaratılması konusunda destek verilmesi için uluslararası topluma çağrıda bulunarak, ülkesinde pek çok gelişimin uluslararası katkı ile sağlanacağını söyleyen Suu Çii, işsizliğin önüne geçmedeki en önemli faktörün ortaöğretim olduğunu dile getirmiştir.(Kaynak:Aljazeera) Birmanya tarihi hakkında bilinen bilgiler oldukça eskidir. Bölgesindeki benzer ülkeler gibi büyük oranda modern İngiliz tarihi niteliğindedir. Orta Asya’dan Moğol ve Türk asıllı kavimler buraya göç etmişlerdir. İslam tarihi açısından ele alındığında, 13. yüzyılda hızla İslamlaşan Bengal coğrafyasının etkisiyle yayılmaya başlayan İslamiyetin, 15. yüzyılda Müslümanların kendi devletini kurmasına kadar uzandığı görülür. 18. yüzyılın sonlarına kadar kendi kendilerini idare eden Müslümanlar, Portekiz ve Hollanda gibi devletlerle ticaret yaparak ekonomik olarak da iyi duruma gelmiştir. Ardından Budist Burma Sultanlığı’nın saldırılarıyla yıkılan İslam idaresinin boşluğunu, bu idareyi yıkan Burmalılar değil, 19. yüzyılın kudretli işgalcileri İngilizler doldurmuştur. Güçlü devrinde uzun yıllar bölgeyi sömüren ve Müslümanları köle olarak çalıştıran İngilizler, bölgedeki güçlerini yitirdiklerinde bu toprakları esas sahipleri olan Müslümanlara değil, Budist Burma hâkimiyetine terk etmişlerdir. Bu da Arakanlı Müslümanların günümüze kadar devam eden çileli günlerinin İngilizlerden sonra yeni bir başlangıcı anlamına gelmektedir. XI. ve XII. yüzyıllarda büyük bir İmparatorluk olan Birmanya, Kore’yi, Kuzeydoğu Asya’yı (Doğu Sibirya’yı), Moğolistan’ı, Çin’i, Tibet’i elinde tutan daha sonra da Güneydoğu Asya’yı (Çin Hindi’ni), Birmanya’yı, Siyam’ı, Malezya’yı, İndonezya’yı ele geçiren Kubilay’ın hakimiyetine girmiştir. Böylece Myanmar 300 milyon nüfusa ulaşan bir imparatorluğun parçası olmuştur. çeşitli hanedanların idaresi altında iken Uzun yıllar sonra, İngilizlerin kontrolü altındaki Hindistan’ın bir parçası olmuş ve nihayet İngilizlerin istilasına uğramıştır. Myanmar Siyasi Evrim Tarihi 1826-82 yılları arasında İngilizler, Aşağı Birmanya’yı adım adım ele geçirmiştir ve Kral Thibavv’la 1886’da yapılan savaştan sonra, başkenti Mandalay olan Yukarı Birmanya da İngilizlerin denetimi altına girmiştir. 1919’dan 1937’ye kadar Birmanya, Hindistan’ın bir eyaleti olarak İngiliz yönetiminde kalmıştır. 1824 yılında İngilizlerin sömürgesi haline gelen,1942-44 (2. Dünya Savaşı sırasında)yılları arasında Japonlar, Birmanya’yı işgal ettikten sonra sözde bağımsız bir devlet kurarak egemenlikleri altına almışlardır. Savaştan sonra İngiliz egemenliği yeniden kurulmuş, ancak Birmanyalıların bağımsızlık mücadelesi sonuç vermiş ve İngiltere’ye yapılan baskı neticesinde seçimlere gidilerek 1948’de bağımsız Birmanya Cumhuriyeti kurulmuştur. Bu bağımsızlığın aktörleri, Aung San Suu Kyi’nin babası olan ve Burmalar tarafından Myanmar ulusunun babası olarak görülen, General Aung San tarafından yönlendirilen ‘Otuz Milis Yoldaş’ olarak bilinirler. Ancak, Aung San vermiş olduğu mücadelenin meyvelerini toplayamadan, kendisiyle birlikte geçici hükütmetin beş bakanı 1947 yılında infaz edilmişlerdir. Demokrasiden Diktaörlüğe Bağımsızlıktan hemen sonra; ağır aksak demokrasi 1820’de büyük Birman Generali Maha Bandula, Hindistan’ın İmphal (Manipur) ve Assam eyaletlerini ele geçirip Bengal’e yönelince, o zaman Hindistan’a egemen olan İngilizler Birmanya’ya savaş açmışlardır. Maha Bandula geri püskürtülmüş ve Birmanyalılar yalnızca Assam ve İmphal üzerindeki isteklerinden vazgeçmekle kalmamış, aynı zamanda Aşağı Birmanya’nın Arakan ve Tenasserim bölgelerini de İngilizlere bırakmaya zorlanmışlardır. İngilizler önce diğer sömürgesi olan Hindistan’a bağladıkları Birmanya’yı daha sonra direkt bir şekilde kendilerine bağlamışlardır. U Nu yeni bağımsız Myanmar’ın Başbakanı olarak hükümetin başına geçmiştir. Ülke nispeten demokratik ve stabil bir döneme girmiştir. Lakin, yeni anayasanın yeterince özgürlük tanımadığı gerekçesi ile kandırıldıklarını düşünen etnik azınlık grupların temsilcileri ile olan gerginlik yavaş yavaş alevlenmeye başlamıştır. 1948’de bağımsızlığını ilan ettikten sonra, Birmanya’da parlamenter demokratik bir rejim benimsenmiştir. Meclis ve Senato’nun teşkili, devlet ve hükumet başkanlarının seçiminden sonra komünist ve bölücülerin meydana getirdikleri kargaşa neticesinde ordu yönetime el koymuştur. 1950’li yılların sonunda, gerilimler iktidarda bulunan partinin iç meseleleri gibi algılanırken, etknik azınlıklarla olan sorunlar giderek daha da derinleşmiştir. İstikrarsızlık temeli üzerine inşa edilen İlk darbe 1962 yılında etknik grup çatışlamalarının alevlenmesi karşısında, ordunun başında bulunan komutan, General Ne Win darbe ile iktidarı ele geçirmiş ve 1988 yılına kadar da iktidarda kalmıştır. Hükümeti devirdikten sonra, Cumhurbaşkanını ve Başbakanı hapse mahkum edip, parlementoyu fesh etmiştir. Iktidarı boyunca, Myanmar, ülkenin tek partisi olan Burma Sosyalist Program Partisi- BSPP« Myanmar’ı sosyalist bir devlet yapacak olan» tek partili bir rejiminin hüküm sürdüğü askeri bir diktatörlüğe dönmüş, sonunda ekonomik çöküş ve Hızla fakirleşen bir ülke kalmıştır geriye. Stalin vari bu düşüncenin gerisinde, kanlı bir diktatörlük gerçeği yatmaktadır. Seneler sonra hazırlanan anayasa, 1974’te halk oyuna sunularak kabul edilmiş, ülkenin adı « Birmanya Sosyalist Cumhuriyet Birliği» olarak değişmiştir.İdari bakımdan, her biri küçük şehirlerden oluşan, 50 vilayete ayrılmıştır. 2007 Ekim ayında, artan petrol fiyatlarını fırsat bilen Budist rahipler önderliğindeki halk ve öğrencilerin protestosu bir müddet sonra şekil değiştirerek askeri cuntaya karşı harekete dönüşmüştü. 1974’te kabul edilen bir anayasa ile sosyalist bir idare kurulmuştur. Ancak, 1988’de demokrasi yanlısı hareketi bastırarak iktidara el koyan askeri yönetim, bütün partileri dağıtmıştır. Ve nihayet, 1988 yılında Ne Win istifa etmeye zorlanmış ve arksasında kaybedecek bir şeyi kalmamış olan bir ülke bırakmıştır. Myanmar, dünya gündemine de ilk kez 1988’ de gerçekleşen askeri darbe karşıtı gösteriler ile gelmiştir. 1990’ da yapılan seçimleri Demokrasi için Ulusal Birlik partisi kazanmasına karşın cunta tarafından yönetime gelmesi engellenmiş,ardından da Nobel ödüllü muhalefet lideri Aung San Suu Kyi tutuklanmıştır. Askeri yönetimin başında bulunan General Saw Maung, 1992’de geçirdiği sinirsel bir rahatsızlık yüzünden görevi bırakmak mecburiyetinde kalmış, yerine General Tan Shwe geçmiştir.(1993). Bu muhalefet hareket çok sert bir şekilde bastırıldı ve adını dünyaya Safran Devrimi olarak duyurdu. Sosyal Yapısı Myanmar' da gelişkin bir Buda uygarlığı vardır. Terk edilmiş bir kent olan Pagan' da bu uygarlıktan izler görülür. Myanmar, medeniyetlerin şaşırtıcı güzellikte bir araya geldiği bir mozaik olduğu gibi aynı zamanda kendine has bir kültürü de korumayı başarmıştır. Myanmarla ilgili ilk izlenimler Asya’nın en orijinal medeniyetinin varisi olmasının yanısıra, kusursuz misafirperverliği ve zamanda yolculuk yapıyormuş hissi uyandırması olur. 1990’ların başına kadar içe kapanık bir rejim ile yönetilen Myanmar, yakın dönemde kapılarını turizme ve yabancı yatırımcılara açmıştır. Günümüzde ise, özellikle şehirleşme ve durmaksızın ilerleme sağlanan turistik alt yapı konularında önemli gelişmeler kaydetmektedir. Birmanya’nın en önemli birinci şehri ve eski başkenti olan Yangonsınırlı bir ilgi alanına sıkışmış bir şehirden dönüşmek için sömürge metropolü çekiciliğini terk etmiştir. Ama elbette ki bu yeni “Ejderhanın“ hala çok uzağındayız. Demokratik muhalefet ve etnik azınlıklar hala baskıya karşı mücadele ediyor. Kaydadeğer pekçok ilerlemeye rağmen, (A Aung San Suu Kyi Nobel Barış Ödülü gibi), Myanmar’da insan hakları hala ihlal edilmekte. Son 20 yıldır dünya üzerinde çok yaygın bir şekilde kullanılan cep telefonu Myanmar’da yeni yeni kullanılmaya başlamıştır. 217 ülke arasında cep telefonu kullanımında Myanmar 215. sırada yer almaktadır. Osnos değişimi şöyle anlatıyor: “2011 yılının mart ayında yönetime gelenler 49 yıldır ilk kez sivil bir hükümet teşkil ettiler. Yeni hükümet cezaevlerinde bulunan yaklaşık yediyüz siyasi muhalifi, Budist rahibi ve sanatçıyı serbest bıraktı. Medya üzerindeki sansür kalktı, sendika kurmaya izin verildi, muhalif parti adaylarının seçime girmesi sağlandı. (“New Yorker Yazarı Evan Osnos” ) Herşeye rağmen Myanmar’da bir seyyah olarak, ülkenin büyüsünden ve toplumun misafirperverliğinden gözleriniz kamaşır. Öyle ki nadiren de olsa, eski bir demir yumruk rejiminde olduğunuza bile şaşırabilirsiniz. Bagan Şehri Dünya Kültür Mirasları arasında yer alan Bagan, 42km2lik alana yayılmış 11. ve 13.’lar arasında inşaa edilmiş 2200 pagodaya ve birçok stupa, tapınak ve manastıra ev sahipliği yapıyor. İlk başşehir olan Bagan bir kutsal hac rotası. Bagan Hacıları Yıllar süren soyutlanmadan sonra yeni hükümet Burma’ya istikrar getimiş ve burayı dünyaya açmıştır. Bagan Şehri Üstelik Birmanya’nın doğal güzelliklerinden ve tarihinden bahsetmeden geçilemez: 9 ila 13. Yüzyıllar arasında inşa edilmiş ve binlerce tapınağı içinde barındıran Bagan şehri, Mandalay civarindaki kraliyet şehirleri, Shwedagon Pagoda ve güney sahilleri… Shwedagon Pagoda Bu günlerde maceracı turistler bu güzel Asya ülkesini gidip görebilmek için adeta birbirleriyle yarışıyorlar. Myanmar da altyapının gelişmesinin devam ettiği gibi gelecekte de turizmin gelişmesi beklenmektedir. Günümüzde Myanmar kadar talep gören bir tatil beldesi daha olmadığı ileri sürülmektedir. Turizm Aung San Suu Kyi liberalizminden sonra (biraz kaygı verici de olsa) inanılmaz bir ivme kazanmıştır. Myanmar böylesine bir taleple tarihi boyunca hiç karşılaşmamıştır. Moda akım dışında, eski Birmanya (1989 öncesindeki adı) dünyada en çok ziyaret edilen sıradışı birkaç ülkeden biri olmuştur. Dış Ticaret Politikası ve Vergileri İthalat Rejimi Shwedagon Pagoda Özellikle büyülü Bagan kalıntıları ya da göz kamaştıran Shwedagon Pagoda. 1898 yılında Rudyard Kipling " Birmanya hepinizin bildiğinden çok farklı bir ülkedir" demiştir. Ve bir asırdan fazla bir zaman sonra, bu ülke için hala aynı şey söylenebilmektedir. Myanmar hükümetin son yıllarda izlediği turizm atağı politikası sayesinde ülkeye gelen turist sayısını yüzde 100’e kadar arttırmaya çalışıyor. Myanmar hükümeti 800 adadan oluşan Mergui adalar topluluğunu turizm sektörüne kazandırmak için çalışmalar başlatmıştır. Dış dünyaya yeni yeni açılmaya başlayan Myanmar, ticaretini her yıl katlayan bir ülke haline gelmektedir. Myanmar’a birçok ürünün, özellikle lüks ürünlerin, yasal olarak ithalatı ithali yasak ürünler listesinde yer almaları sebebiyle sorunludur. ASEAN yükümlülükleri kapsamında Myanmar’ın ithalat üzerindeki tüm miktarsal kısıtlamaları kaldırması gerekmektedir. Ancak yürürlükteki yasa (Control of Imports and Exports Act of 1947) uyarında hükümet ihracat ve ithalat lisansı isteyebilmektedir. Hükümetin ithalat yapmak isteyen firmalardan öncelikle ihracat yaptıklarına dair kanıt istemesine ilişkin düzenlemede bir miktar rahatlama olmuştur. Myanmar para birimi olan kyat’ın diğer para birimlerine dönüştürülemez olması sebebiyle ithalat işlemleri yabancı para cinsinden gerçekleşmektedir. Haziran 2010’da hükümet bir yılda Myanmar’daki hesaplara yapılacak işlem sayısına ilişkin kısıtlamayı kaldırmış ve döviz bazındaki tüm transfleri (işçi dövizleri dahil olmak üzere) %10 vergi ödenmesinden sonra ihracat geliri olarak kaydetmeye başlamıştır. Ocak 2012’de işçi dövizlerine uygulanan %10’luk vergi kaldırılmıştır. Ürünlerin üzerindeki etiketlerde Buda figürü veya milli bayrak kullanılmasına izin verilmemektedir. 2011 yılının Aralık ayında daha önce ithalatı yasak olan monosodtumglutomat, bisküvi çeşitleri, alkolsüz içecekler, konserve gıdalar ve noodle ithalatına izin vermiştir. 2012 yılın başlarında ise resmi bir açıklama yapmasa da yaş meyve, sakız, kek, gofret, çikolata, alkol, bira, sigara şeker ve plastik ithalatına izin vermiş gibi görünmektedir. Bu ürünler 2011 yılından beri ithalat izni alınarak veya alınmadan yasal yasağa rağmen piyasada bulunabilmektedir. Myanmar ASEAN üyesi olarak, Asean Serbest Ticaret Bölgesi (AFTA), ASEAN-Çin Serbest Ticaret Bölgesi, ASEAN-Avustralya-Yeni Zelanda Serbest Ticaret Bölgesi (AANZFTA) ve ASEAN-Hindistan Serbest Ticaret Bölgesinin parçasıdır. ASEAN’ın en az gelişmiş üyelerinden olan Myanmar’ın yükümlülüğü olan vergi indirimlerini gerçekleştirmek için 2015’e kadar zamanı vardır. üzerinden fiyatlandırılmakta olup, bu fiyatlar Myanmar dışındakinden düşük ya da yüksek olabilmektedir. Tarife Dışı Engeller 1988 yılından beri dış ticaret ve yatırımın artması için yasalar çıkarılmasına rağmen halen ithalat, ihracat ve işle ilgili diğer faaliyetler için alınması gereken izinler gibi engeller bulunmaktadır. Başkentin Nay Pyi Taw’a taşınması işlemlerin süresinin uzamasına ve maliyetinin artmasına sebep olmuştur. Sıklıkla değişen, duyurulmayan, yazılı olmayan politika değişiklikleri iş ortamındaki belirsizliği artırmaktadır. Lisans işlemleri şeffaf değildir ancak 2011 yılının ikinci yarısından itibaren ithalat ve ihracat lisanslarının alınması kolaylaştırılmıştır. Lisans işlemleri 2-3 gün sürmektedir. Kayıt dışı ekonomi oldukça yüksek düzeydedir. Myanmar’da aynı zamanda aktif bir finansal sektör ve bağımsız bir merkez bankası bulunmamaktadır. Myanmar’ın Güney Kore, Çin, Tayland, Bangladeş, Hindistan, Pakistan, Vietnam, Laos, Filipinler, Malezya ve bazı Doğu Avrupa ülkeleri ile karşılıklı ticaret anlaşmaları vardır. Çin, Hindistan, Bangladeş, Tayland ve Laos ile sınır ticareti anlaşmaları vardır. Altyapının gelişmemiş olması da mal ve hizmetlerin dağıtımında problem yaratmaktadır. Hükümet ihracata uyguladığı %8 ticari vergi oranını, Temmuz 2011’de %5’e çekmiş, Ağustos 2011’de 6 ay süreyle başlıca tarım ve hayvancılık ürünleri için vergileri askıya almış ve bu süre daha sonra Ağustos 2012 tarihine kadar uzatılmıştır. Tarifeler ve Diğer Vergiler Devlet, doğal gaz ve değerli taşların tek yasal ihracatçısı olsa da zaman zaman firmalara kendi adına ihracat yapması için izin vermektedir. Myanmar ASEAN sistemine dahildir. Ülkede ithalatta: ithalat vergisi, ticari vergiler ve lisans ücretleri alınmaktadır. 1997’de ASEAN (Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği) sistemine dahil olmasıyla Myanmar “Common Effective Preferential Tariff scheme” (CEPT)’e uyum sağlamak için tedbirler almaya başlamıştır. Ülke, 2015’e kadar aşamalı olarak şu anda %0-%40 aralığında değişen vergileri indirme yükümlülüklerini yerine getirmeye calışmıştır. En yüksek vergi oranları lüks ürünlere uygulanmaktadır. Sanayi girdileri, makine ve yedek parçalara uygulanan vergi oranı %15 civarındadır. Gümrük Departmanı değerlendirmeyi CIF bedel üzerinden yapmaktadır. Bazı malların değerlemesinde ise kendi referans rehberlerini kullanmaktadırlar. Söz konusu referans rehberde ürünler Kyat Ülkedeki Serbest Bölgeler (Özel Ekonomik Bölgeler) İhracat odaklı yatırımı teşvik etme amacıyla kendi bağımsız yasalarına sahip üç özel ekonomik bölge yer almaktadır. Özel Ekonomik Bölgelerde yer alan yabancı yatırım firmalarının ürünleri için ihraç zorunluluğu bulunmaktadır. Firmanın kuruluşundan itibaren ilk 6 yılda tüm ihracat satışlarının gelirleri tamamen vergiden muaftır. 6-10 yıl arası ise vergilerin %50’sinden muaf olup, firma elde ettiği gelirlerle ülkede yatırım yaparsa 11-15 yıl arası da %50 indirim devam etmektedir. Özel Ekonomik Bölgeler aynı zamanda yatırımcılara ihracat amaçlı malların üretiminde kullanılmak üzere gümrük vergisiz makine ve hammadde ithal imkanı sağlamaktadır. Myanmar’ın çeşitli yerlerinde 18 endüstriyel bölge ve 24 alt endüstriyel bölge bulunmaktadır ancak bu bölgeler özel ekonomik bölge kanununa tabi değildirler. Ekonomik Yapı Nüfusun yaklaşık %32’sinin yoksul olduğu Myanmar, Güneydoğu Asya’nın en fakir ülkesidir. Ekonomik anlamda kötü yönetilen ülke, doğal kaynaklarına rağmen dünyanın en fakir ülkelerindendir. Bankacılık sektörü kırılgandır ve çok da büyük olmayan özel sektör belirsiz politik çevre ve bozuk pazar koşulları ile karşı karşıyadır. Enflasyon oranı yüksektir. Ülkenin karşı karşıya olduğu makroekonomik sorunların arasında Kyat’ın aşırı değerli olduğu kur sistemi, bütçe açığı, ticari kredi olmaması, piyasa dışı faiz oranları, öngörülemeyen enflasyon, güvenilmez ekonomik veriler ve ulusal hesapların bağdaştırılamaması bulunmaktadır. Myanmar’ın yetersiz yatırım ortamı doğal, gaz, elektrik üretimi, kereste ve madencilik sektörleri dışında yabancı yatırımcıların çekingen davranmasına sebep olmuştur. En verimli sektörler doğal maddelerin işlenmesine dayalı –özellikle petrol ve gaz, madencilik ve kerestecilik- sektörler olup, son ikisi doğaya yoğun ölçüde zarar vermektedir. Özel bankalar, yerli ve uluslararası kısıtlamalar altında çalışmakta olduğundan özel sektörün kredilere erişimi sınırlı olmaktadır. ABD, AB ve Kanada’nın geçtiğimiz dönemde uygulamadığı uluslar arası finansal ve ekonomik yaptırımlar ülkenin yeni var olmaya çalışan hazır giyim sektörünü negatif etkilemiş, bankacılık sektörünü izole etmiş ve Myanmar’lı firmalarla iş yapma maliyetlerini artırmıştır. 2011’de hükümet reformlar ve açık ekonomiye geçiş için adımlar atmış, ihracat vergilerini düşürmüş ve finansal sektör üzerindeki kısıtlamaları azaltmış ve uluslararası kuruluşların yardımını talep etmiştir. Hükümetin komşu ülkelerle ekonomik ilişkileri iyi olsa da yabancı yatırımcı çekmek için ekonomi yönetiminde, iş ortamında ve politik durumda daha fazla iyileşme sağlaması gerekmektedir. Avrupa Birliği yıllar boyunca Myanmar’a silah ambargosu, mücevherat, maden ve kereste sektörlerinde ticaret yasağı ve belirli firma ve kişilerle iş yapma yasağı gibi yaptırımlar uygulamıştır. 23 Nisan 2012’de Avrupa Birliği silah ambargosu dışındaki yaptırımları kaldırmış ve AB firmalarına Myanmar’a yatırım yapmalarını önermiştir. ABD ise bazı yaptırımları kaldırırken, bazılarına devam etme karar vermiştir. (Detay: www.treasury.gov/resourcecenter/sanctions/Programs/pages/burma.) Resmi kur uygulamasının sonucu olarak Kyat aşırı değerli durumda ve karaborsa yaygınken Nisan 2012 itibariyle gözetimli dalgalanan döviz kuru sistemine geçilmiştir. Kur 1 Nisan 2012’den itibaren 1 ABD doları 818 Kyat olarak belirlenmiş ve günlük bazda bir miktar dalgalanmaya izin verilmiştir. Ekonominin doğal gaz ihracatına bağlı olarak olarak büyüdüğü düşünülmektedir. Ancak makroekonomik reformların yapılmaması, büyümenin önünde bir engel olarak yer almaktadır. Başlıca Ticaret Ortakları: Tayland, Çin, Hindistan, Japonya, Güney Kore, Almanya Başlıca İhracat Kalemleri: Mineral Yakıt, ağaç ürünleri, giyim eşyası parçaları, sebze Başlıca İthalat Kalemleri: Taşıtlar, makine, demir-çelik, mineral yakıt, elektrikli cihaz Başlıca İhraç Ürünlerimiz: Taşıtlar için gaz türbinleri, buhar türbinleri, traktör, ayçiçek yağıBaşlıca İthal Ürünlerimiz: Kereste, marangozluk mamulleri, ağaç, limon Myanmar’dan ülkemize yönelik yapılan doğrudan sermaye yatırımı bulunmamaktadır. 2014 yılı sonu itibariyle Türk sermayeli 2 şirket Myanmar’da faaliyette bulunmaktadır. Türkiye’nin, 2004-2013 yılları arasında Myanmar’a yapmış olduğu ikili resmi kalkınma yardımlarının toplamı 61,26 milyon ABD Doları olarak gerçekleşmiştir. Türkiye - Myanmar Siyasi İlişkileri Daha önce Türkiye’nin Bangkok Büyükelçiliğinin akredite olduğu Myanmar’da, mukim Türk Büyükelçiliği 9 Mart 2012 tarihinde faaliyetlerine başlamıştır. Türkiye’de henüz diplomatik bir temsilciği bulunmayan Myanmar’ın ise Kahire Büyükelçiliği Türkiye’ye akreditedir. UNICEF ve UNHCR üzerinden de bölgeye insani yardımlar sağlamaktadır. Türkiye, Myanmar'da insan hakları durumuna ilişkin uluslararası teşkilatlardaki tartışmalara ve BM ve İİT içindeki tüm kararlara aktif olarak katılmaktadır. Myanmar’da 8 Kasım 2015 tarihinde gerçekleştirilen, 25 yıl aradan sonra gerçek anlamda muhalefetin yer aldığı ilk genel seçimlere Türkiye’den seçim gözlemci gönderilmiştir. Türkiye ile Myanmar arasında ekonomik ve ticari ilişkiler sınırlı kalmıştır. 2014 yılında, Türkiye’nin Myanmar’a ihracatı 37,8 milyon Dolar olarak gerçekleşmiş, bu ülkeden ithalat ise 9,7 milyon Dolar’a yükselmiştir. Bugüne kadar Türkiye ile Myanmar arasında Cumhurbaşkanı/Devlet Başkanı veya Başbakan düzeyinde ikili ziyaret teatisi gerçekleşmemiştir. Öte yandan, Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu’nun, Dışişleri Bakanı olarak görev yaptığı dönemde, 8-10 Ağustos 2012 tarihlerinde Myanmar’ı ziyareti Türkiye’den Myanmar’a gerçekleştirilen ilk üst düzey ziyaret niteliğindedir. Türkiye, Myanmar’ın nüfusun çoğunluğunu Budist Rakhaynların oluşturduğu Arakan eyaletindeki Müslüman Rohingalara yönelik olarak 2012 Mayıs/Haziran aylarında başlayan şiddet olaylarını başından beri ikili planda ve BM, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) gibi uluslararası platformlarda yakından izlemiştir. Türkiye, İİT bünyesinde bir Rohinga Temas Grubu kurulmasının öncülüğünü yapmış ve Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Bakanı olarak görev yaptığı dönemde, İİT Genel Sekreteri ve İİT Rohinga Temas Grubu üyesi ülkelerin temsilcileriyle birlikte, 1415 Kasım 2013 tarihlerinde Myanmar’ı tekrar ziyaret etmiştir. Heyet, ülke içinde yerlerinden edilmiş kişilerin (IDP) bulunduğu Arakan’daki kamplarda incelemelerde bulunmuştur. Anılan ziyaretler vesilesiyle Myanmar’a insani yardımda bulunan Türkiye, Kızılay, TİKA ve AFAD aracılığıyla insani yardım ve kalkınma yardımı faaliyetlerini sürdürmektedir. Türkiye, Türkiye’nin Myanmar’a ihracatında, elektrikli makineler ve cihazlar, demir-çelik, gıda maddeleri, kimyasal ürünler ön sıralarda yer almaktadır. Myanmar’dan ithalatında ise, hazır giyim ürünleri, orman ürünleri önemli yer tutmaktadır. Myanmar’da TİKA Desteği Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA), Myanmar’da 2012 yılından bu yana, “Doğum Sırasında Hayat Kurtarma Önlemleri” projesine destek, ilaç ve tıbbi gereç yardımı, hastane oda gereçleri ve yatakları hibesi, Arakan bölgesine insani yardım, yetimhane, bilgisayar laboratuvarı, kütüphane, asfalt yol, elektrik nakil hattı, Türk şehitliği ve geçici barınak inşası ve insani yardımlar gibi birçok projede yer alarak Myanmar’ın kalkınmasına katkıda bulunmuştur. Osmanlı ve Türk tarihinde önemli yer tutan Tayet Kasabası’nda, kasaba halkının ve öğrencilerinin kullanabileceği kütüphane Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) tarafından inşa edilerek Myanmar’ın eğitim ve öğretim faaliyetlerine önemli katkıda bulunulmuştur. Birinci Dünya Savaşı sırasında (1914-1918), Arap yarımadasında, Irak, Filistin, Suriye cephelerinde İngilizlere esir düşen Osmanlı Türk Askerleri, bir kısmı Myanmar’ın (Burma) Tayet şehrine, diğer bir kısmı ise Metila şehrine getirilerek, söz konusu bölgelerde Hakkın rahmetine yürüyerek, anılan yerlerde defnedilmişlerdi. TİKA, Myanmar ve Arakanda gerçekleştirdiği projelerle faaliyetleri kapsamında Myanmar ve Arakanda özellikle insani yardım çerçevesinde önemli projelere imza atarak, Myanmar genelinde, özellikle Bengal Körfezi'ne yakın olan Magway, Sagaing, Bago ve Arakan bölgelerinde etkili olan Komen Kasırgası’nda zarar gören afetzedelere gıda ve giysi yardımında bulunmuştur. Myanmar'ın Yangon şehir merkezinde bulunan ve 1937 yılında bir dispanser olarak kurulan Muslim Free Hospital, bugün itibariyle 130 yataklı kapasiteyle etnik ayrım yapmaksızın ihtiyaç sahibi tüm Myanmarlılara ücretsiz sağlık hizmeti veren hastane için tıbbi cihaz ve ilaç desteği TİKA tarafından sağlanmıştır.TİKA tarafından verilen destekle Muslim Free Hospital'da hasta bakım ve ameliyat hizmetleri yürütülmeye başlanmıştır. Tayet Türk Şehitliği Bu çerçevede TİKA, Türkiye Myanmar Büyükelçiliği, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı katkıları ile Magway Bölgesi Tayet şehrindeki Türk Şehitliği yeniden inşa edilerek, daha kalıcı, korunaklı ve bakımlı hale getirildi. 2015 yılı Mayıs ayı içerisinde tamamlanan Thayet Türk Şehitliği Anıt Mezarı’na ulaşımı sağlayan yolun yapımı da TİKA tarafından üstlenilmiştir. Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı ve AFAD işbirliğinde Arakan’da yaşayan Rogingalar ve diğer Müslümanlar başta olmak üzere, insani yardım kapsamında gıda, giyim, kırtasiye, ve gıda dışı yardım malzemelerinden oluşan paketlerin kamplarda ve köylerde yaşayan ihtiyaç sahibi ailelere dağıtılmıştır. Sözün Özü: Arakan Arakan nedir, kimdir? Bengal Körfezi’ne kıyısı olan Myanmar’ın batısındaki Rakhin bölgesinde yaşayan Arakanlılar ülkedeki en büyük etnik grubu oluşturmaktadır. Arakanlılar 788 yılında bölgeye gelen Müslüman Arap tüccarlardan sonra İslam diniyle tanışmış ve bölge 1430’dan sonra Müslüman olan Arakanlılar tarafından sultanlıkla yönetilmiştir. Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), T.C. Myanmar Büyükelçiliği ve Arakan Yerel Hükümeti işbirliğinde Arakan Eyaleti'nde yer alan 7 ilçeye kalıcı konut yapımı çalışmaları devam etmektedir. Ayrıca, ülkemizle Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) arasında imzalanan Myanmar Yardım Katkısı Anlaşması kapsamında "Myanmar’lı mültecilere acil durumlar için su, sanitasyon ve hijyen (WASH) yardımı" programına Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı tarafından maddi katkı sağlanmaktadır. 2010 yılında Richard Overy tarafından edit edilen Tam Dünya Tarihi/Complete History of the World kitabındaki haritada Arakan, 1500’lü yıllarda Güneydoğu Asya’daki kültürel farklılıkları ve başlıca dinleri göstermek için İslam Devleti olarak tanımlanmıştır. 1784’te Myanmar kralı Budapaya büyük bir ordu göndererek Arakan’da soykırım yapmış ve bölgeyi işgal etmiştir. O dönemde Arakan’daki krallık medeni bir krallık olarak tanınmaktaydı. Yönetenler Moghs, Rakhine Mogh diğer bir adlandırmayla Kula (Hindu ve Müslümanlar) şimdilerde ise Rohingya olarak adlandırılmaktadır. Rakhine bölgesi 1784’ten sonra tamamen Myanmar idaresi altına girmiş- tir. 19. yüzyılda bölgede İngiliz işgallerine karşı birçok ayaklanma olduğu bilinmektedir. 1826’daki Anglo-Burma Savaşı’yla İngilizlerin eline geçen ilk toprak parçası da burasıdır. II. Dünya Savaşı’nda Japonların işgali altındaki Rakhine bölgesine otonomi ve kendi ordusu Arakan Savunma Kuvveti (Arakan Defence Force)’ni kurma izni verilmiştir. 1945’lerin başında Arakan Savunma Kuvveti itilaf devletinin safına geçerek Japonlara karşı savaşmıştır. 1948’de Panglong Konferansı sonrasında 3 bölge de yeni kurulan Myanmar Birliği’ne dâhil edilmiş, 1950’lerde birlikten ayrılmak için çalışmalar başlatılmış ise de başarısız olmuştur. Rakhine bölgesindeki Arakanlıların kaderi işgalle birlikte tamamen değiş- miştir. Tarihi veriler ışığında Myanmar’ın bağımsızlığından sonra ülkeyi yöneten parlamenter hükümet 1948’den 1950’ye ve 1960’tan 1962’ye kadar Arakanlıları, Kachin, Kayah, Karen, Mon, Rakhin ve Shan etnik gruplarında olduğu gibi etnik grup olarak kabul etmiştir. Fakat 1962’den sonra askeri yönetim Müslümanların bölgedeki varlığını tehlikeye atmış, yerli olmadıklarını iddia etmiştir. Tarihin çeşitli zamanlarında bağımsızlık mücadelesi veren Rohingya Müslümanlarının yerli olduğunu ve binlerce yıldır o bölgede olduklarını açıklayan birçok eser yazılmasına rağmen Myanmar hükümeti tüm bunları reddetmek için yayınlar bastırmış ve ABD, Japonya ve Bangladeş gibi ülkelerde de bu iddiaları içeren kitaplar yayınlamıştır. Rohingya halkı, Sufi ibadet unsurları ile Sünni İslam'ı yaşamaktadırlar. Hükümetin uyguladığı eğitim olanakları kısıtlamaları nedeniyle, birçoğu yalnızca temel İslam bilimleri dalında eğitim görme hakkına sahiptirler. Uluslararası Af Örgütüne göre, Müslüman Rohingya halkı, 1978 yılından beri Birmanya Budist cuntası altında insan hakları ihlallerinden muzdarip olmuş ve bunun sonucunda pek çoğu komşu Bangladeş'e göç etmiştir. 2005 yılı itibariyle, BMMYK Rohingyalıların Bangladeş'ten geri dönüşüne yardımcı olmuştu, ancak mülteci kamplarındaki insan hakları ihlalleri iddiaları bu çabaları tehdit etmektedir. Rohingyalar Rohingyalar, Güneydoğu Asya’da esas olarak Myanmar’ın Arakan Eyaleti’nde (Rakhin) yaşayan, mülteci olarak da Bangladeş ve Malezya’da da görülen ve dilleri Hint-Avrupa dil ailesine giren Sunni Müslüman bir halktır. 2012 Arakan Bölgesi ayaklanmalarında Arakan Eyaletinin kuzeyinde yaşayan komşu Budist Rakhine halkının etnik temizlik saldırılarına maruz kaldılar ve Bangladeş’e sığındırlar. Birleşmiş Milletlere göre Rohingyalar dünyanın en eziyet gören etnik gruplarından biridir. Rohingya" teriminin kökeni tartışmalıdır. Khalilur Rahman gibi bazı Rohingya tarihçileri Rohingya teriminin Arapça bir kelime olan Raham 'yani' "merhamet" ten türemiş olduğunu ileri sürmektedir. Rohingya dili Myanmar'ın Arakan bölgesinde yaşayan Rohingya halkının (Rakhine) ve Birmanya Devletinin (Myanmar) modern yazılı dilidir. Bu bir Hint-Avrupa dilidir ve dilsel açıdan Bangladeş'in Birmanya sınırındaki güney kesiminde konuşulan Chittagonian diline benzer bir yapıdadır. BM'nin önceki tüm çabalarına rağmen, Rohingya mültecilerin büyük çoğunluğu Bangladeş'te kalmış,, zira Myanmar'da iktidarda olan rejimin olumsuz tavrı değişmemiştir. Artık onlar Bengladeş hükümetinden destek almadıkları için de sorunlar yaşamaktadır. Şubat 2009'da birçok Rohingyalı mülteci denizde 21 gün mahsur kaldıktan sonra, MalakkaBoğazı'nda Acehneseli denizciler tarafından kurtarıldı. Yıllar boyunca binlerce Rohingyalı Tayland' a iltica etti.Tayland-Myanmar sınırında 9 kampa yerleştirilmiş yaklaşık 111.000 mülteci vardır. Orada onlar gruplar halinde ve Tayland'dan açık denizlere sevk edildi. Şubat 2009 yılında Tayland ordusunun 190 Rohingyalı mülteciyi botlara istifleyerek açık denizlere sürdüğü kayıtlara geçmiştir.12 Şubat 2009'da Tayland Başbakanı Abhisit Vejjajiva "bazı durumlarda" Rohingya halkının, açık denizlere salındığını kabul etti. Başbakan o "herhangi bir kayıp" pişmanlık duyduğunu ve sorunun giderilmesi üzerinde çalıştığını söyledi. 16 Ekim 2011 yılında, Birmanya’da kurulan yeni hükümet kayıtlı Rohingyalı mültecileri geri almaya karar verdi. Myanmar hükümeti tarafından uygulanan politikalar sonucu Arakanlılar için kendi topraklarında yaşamak tam bir çileye dönüşmüştür. Günümüzde Myanmar’daki Arakanlıların %60’ı gıda yetersizliği sebebiyle zor şartlar altında yaşamakta ve alt yapıdan yoksun olarak hayatlarını sürdürmektedir. Myanmar hükümeti, Rakhine bölgesini ele geçirdikleri dönemden bugüne, Arakanlıların kendi ülkeleri üzerinde hak talep etmesini engellemeye, Müslümanları güç kullanarak topraklarından çıkarmaya çalışmakta ya da ölüme terk etmektedir. Tayland’da Rohingyalı bir avukat grubunun yaptığı Arakan Projesi kapsamında çalışan Chris Lewa, bölgede etnik temizlik olarak adlandırılan bilinçli bir eylem planı uygulandığını kaydetmektedir. Arakanlılara uygulanan çeşitli haklarda engelleme, baskı ve zorla topraklarından göç ettirmenin bu planın bir parçası olduğunu belirtmektedir. Myanmar Devlet Başkanı Thein Sein’in sözde sivil bir hükümet olma söylemlerini, 2011’den bu yana siyasi mahkûmların serbest bırakılmaları ve basına uygulanan sansürün rahatlatılacağı konularındaki reform çabaları olduğunu Batılı liderler hoş karşılasa da Arakanlılar hakkında bir değişimin yaşanmadığını aktarmaktadır. 11 Eylül saldırılarından sonra tüm dünyada başlatılan Müslüman karşıtlığı Myanmar’daki Müslümanlara ağır bedeller ödetmiştir. 2012’nin ortalarında Myanmar Sitwe’de yaşanan münferit bir olaydan sonra bölgede antiMüslüman hareketi başlamış ve Müslümanlar katledilmiştir. Müslümanların yaşadığı köyler yakılmış, kadınlara tecavüz edilmiş, yüzlerce insan öldürülmüştür. Olaylar sırasında insan hakları örgütlerinin bölgeye girmelerine ve gözlem yapmalarına da izin verilmemiştir. Myanmar'da Arakanlı Müslümanlara yönelik yıllardır devam eden zulüm, son yıllarda katlanarak artmış ve dünya gündeminde önemli bir yer bulmuştur. En son 2012 yılının Mayıs ayı sonunda başlayan terör ve şiddet olayları günümüze kadar devam etmiştir.Öldürülen Müslümanların, İslami usullerle toprağa gömülmesine müsaade edilmeyip, Budistler gibi ölen kişilerin yakılmasını istemektedirler. Öte yandan, ülkede yaşayan Müslüman halk devletin hiçbir biriminden hizmet almamaktadır. Yalnızlaştırma, baskı, katliam ve terör devlet eliyle sürdürülmektedir. Katliama götüren sebepler neler olabilir Arakan, tarihi olarak Myanmar’a değil, Müslüman Rohingyalara ve Budist Rakhinelere aittir. Müslümanlar Arakan’ı 350 yıl en az 49 Müslüman sultanla yönetmiştir. Myanmar, bu toprakları sonsuza kadar elinde tutarak işgali sürdürmek istemektedir. Bu yüzden Müslümanlardan ve Müslümanların bir gün ayrı bağımsız bir Arakan devleti kurmasından ve hakları için harekete geçmesinden korkmaktadır. Bu ihtimali ve Müslümanları yok etmek için, her türlü yolu denemekte ve adımlar atmaktalar. 1942’den bu yana ne zaman ellerine bir fırsat geçse niyetleri Müslümanları bitirmek için komplolar kurmak olmuştur. Arakan Müslüman çoğunluğun olduğu bir bölgedir, burası bağımsızlık kazandığında Müslümanların sorun olacağını düşünerek o gün bugündür ellerine her fırsat geçtiğinde Müslüman nüfusu yok etmek için çalışıyorlar. 1942’deki katliamda 100 bin kişiden fazla insan, 1948’de 10 bin kişi öldürülmüş, 50 bin kişi Pakistan’a göç etmiş, birçok harekâtla yüzbinler ülkelerinden çıkarılmıştır. Hedefleri Müslümanları yok etmek ya da Arakan’da gözden çıkarılabilir küçük bir azınlığa dönüştürmek ve bölgede Budistlerin çoğunluğunu sağlamaktır. Yaşanan şiddet olayları, Güneydoğu Asya Uzmanı Politika Bilimleri Araştırmacısı ve l’Expresse’e demeç veren David Camroux’ya göre ülkenin yeni tanıştığı demokrasinin dolaylı sonuçları olabilir, zira ordu, önceleri etnik kargaşanın çıkmasını önlemek istediğinde halkı sıkı denetim altında tutuyordu! Demokrasi tüm imkanların hatta soykırımın bile kapısını aralamış olabilir. Myanmar halkı Budist inancına sahip olduğundan Buda'yı tanrı olarak kabul etmektediler. Müslümanlar ise Allah'tan başka ilah olmadığına ve tek yaratıcının var olduğuna inanırlar ve Buda’ya secde etmezler. Onların Tanrı olarak gördükleri Buda’ya secde etmemeleri kin ve nefretin doğmasındaki sebeplerden biri olarak gösterilmektedir. Aslında Budist inanışında adam öldürmek uygun görülmemektedir. "Arakan bölgesinde yaşayan Rohingyali kişilerin aslında ülkenin vatandaşı olmadığı, Bangladeş’ten Myanmar’a gelen göçmenler oldukları ve ülkelerini işgal ettikleri” yaygın bir şekilde propaganda edilmektedir. Etknik sorunlar ve soykırıma varan olayların perde arkasında ABD- Çin gibi emperyalistlerin çıkar çatışmasının yattığı düşünülmektedir. Yakın dönemde, Müslümanların bulunduğu 50 bin km2'lik Arakan/ Rakhine bölgesinde çok değerli doğalgaz ve petrol rezervleri bulunmuştur. Bu rezervlerde 1 trilyon 2 milyar metreküplük gaz ve 2 milyar 100 milyon varillik petrol içerdiği tespit edilmiştir. Söz konusu petrol ve doğalgazı ABD kendi kontrolüne alarak Arakan topraklarından boru hattı ile geçirip Bangladeş'in Cox's Baazar limanından dünya piyasasına sunmak isterken, Çin hemen yanı başında güçsüz ve istikrarsız bir devlet olan Myanmar'ı elinden kaçırmak istemiyor. Enerjiye gittikçe bağımlı hale gelen Çin, bu madenleri kendisine almak için Myanmar devlet başkanlığı makamını işgal eden soykırımcı Thein Shewin ile anlaşma yapmıştır. Doğalgaz ve petrol boru hattına da başkanın adını vererek, "Shwegaz Boru Hattı" koymuşlardır. Doğalgaz boru hattının geçtiği yerleşim birimlerinde bulunan Müslümanlar teker teker ya katledilmekte ya da topraklarından sürülmektedir. Bir daha dönmemek üzere ülke içindeki kamplara veya biraz parası varsa rüşvet vererek Bangladeş'e kaçmak zorunda kalıyor. Sevkiyat limanının yapıldığı Kyaukpyu şehrinde tek bir Müslüman dahi bırakılmamıştır. Çin, Amerika'dan daha erken davranıp petrol ve doğalgazı kendi ülkesine götürmek için çoktan harekete geçmiştir. Ancak ABD buradan elini çekmesinin mümkün olmadığı düşünülmektedir. Buna benzer şekilde, Müslümanların yaşadığı bu bölge üzerinde çok değerli elmas ve yakut gibi değerli taşmadenleri bulunmaktadır. ABD o madenlere talip olması olasıdır. Arakanlıların durumu Yurtlarından zorla ve vahşice göçe zorlanan Arakanlı Müslüman mültecilerin bir kısmı ilkel sal ve botlarla Naf Nehri'ni geçerek Bangladeş'e geçmektedir. Bir kısmı Tayland'a geçip oralardaki derme çatma kamplarda hayatlarını geçirmekteler. Diğerleri de Myanmar devletinin hudutları içinde oluşturulan mülteci toplama kamplarında yaşamaktalar. Bu kapmlarda, Müslümanlar devlet veya başka yardım kuruluşlarından yardım alamamakta ve her türlü sağlık ve sosyal imkanlardan mahrum bir hayat sürmektediler. Zaman zaman BM yetkilileri veya İslam ülkelerinin sefirleri bölgeyi ziyaret ettiklerinde nispeten yardım alabilmektedirler. Maalesef ki bu yardımlar resmi yollarla muhataplarına ulaşmasına rağmen, Myanmar hükümeti bunlara el koymaktadır. Hem çok fakir hem de nüfusu çok kalabalık olan komşu ülke Bangladeş de kendisine sığınan mültecileri geri iade ederek Myanmard’da idam edilmelerine vesile olmaktadır. Öte yandan kendi halkı da açlıkla büyük bir savaş veren Bangladeş cephesinden bakıldığında da, bir bariyer olmadığı düşünülürse tüm Arakanlı Müslümanların Bangladeş'e akın edeceğinden korkulmaktadır. Müslüman halk, Köylerin ve Müslümanların ibadet mekânlarının yakılması, Sivil halkın işkence görmesi ve öldürülmesi, Siyasi tutuklamalar, Kadınların her konuda zarar görmesi, Seyahat yasağı uygulanması, Sağlık hizmetlerinden yoksunluk, Devlet dairelerinde çalışma yasağı, Eğitim hakkının engellenmesi, Özel mülkiyet hakkının engellenmesi, Şahsi arazilere el konulması, Evlenmeleri halinde mali kısıtlama uygulanması, evliliklerin engellenmesi, Askeri kamplarda ve yol yapımlarında zorunlu işçi olarak çalıştırılmalar, Nüfus sayımına dâhil edilmeme, Ağır vergi, haraçlar ve taşınır taşınmaz mallara el konulması, İnanç özgürlüğünün ihlali gibi ağır yaptırımlarla yaşamak zorunda bırakılmıştır. Eğitim haklarından mahrum, seyahat özgürlüğü olmayan Rohingya Müslümanları 2014 Ağustos ayında başlayan nüfus sayımında hiçe sayılmıştır. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UN Population Fund/ UNFPA)’nun da destek verdiği nü- fus sayımı, insanlara etnik kimliği sorulduktan sonra, alınan cevaba göre kayıt düşülmüştür. İnsanların verdiği cevap Rohingya ise görevlilerin kayıt almadığı belirtilmiş- tir.13 En son 1983’te yapılan nüfus sayımının 2014 verileri de ülkenin genel yapısını yansıtmamaktadır. Müslümanların sayılmadığı bir ülkede verilen rakamların doğruluğu da tartışmalıdır. Bu nedenle BM, Müslümanların Myanmar’da sayılmamasına sessiz kalışıyla eleştirilerin odağı olmaktadır. Myanmar’daki yetkililerin bölgedeki Müslüman çoğunluğun yaşadığı köyleri mühürlediği, Rohingyaları komşuları Bangladeş’ten gelen illegal göçmenler olarak gösterme çabasına girdiği söylenmektedir. Bazı durumlarda göçmen yetkililerine kayıt yaptırmak istemeyen Arakanlılara kaba kuvvet kullanılmakta ve “İslamcı militanlar” iddiasıyla tutuklanmaktadır. Ülkede Rohingyaların varlığı reddedilmekte ve etnik kökenlerinin Bengalli olduğu iddia edilmektedir. Bengalli olarak kayıt yaptırmak istemeyen neredeyse bütün Rohingyalar nüfus sayımı dışında bırakılmıştır. Arakan’da 14 sığınma kampı bulunmaktadır. Bu kamplarda evleri yakılan, malları yağmalanan insanlar yaşamaktadır.Özgürlük yok, dışarı çıkamıyorlar, iş yok, gıda yok, kıyafet yok, sağlık hizmeti yok, belki açık ceza evlerine benzetilebilir.Bölgeye yardım etmek isteyenlere izin verilmiyor ve çok ciddi sağlık sorunları yaşanmaktadır. Yardım etmeye çalışan tüm STK’lar hükümet tarafından engellenmektedir. Görmüş olduğumuz uydudan çekilmiş 2012 ve 2013 yılına ait fotoğraf, Arakan’da yaşayan Rohingyaların yaşadığı, mülteci kapmlarının yağmalar ve kundaklamalar sonucunda geldiği noktayı göstermektedir. “Bir kabustan diğerine sürüklenen Rohingyaların hazin yolculukları” Myanmar hükümeti ve Budistlerce aslında ait olduklarını idda ettikleri Bagnladeş ve diğer ülkere göçe zorlanan Roginyaların yolculukları çoğunlukla ölümle ya da insan kaçaklığı yapan tacirlerin ellerinde sonuçlanmaktadır. ** Le Journal Metro Arakan İçin Dünya Ne Diyor ** Le Monde.fr | 25.02.2016 “Sevindirici bir gelişmedir ki; New York Times dergisi Rohingya Müslümanalrına uygulananların «etnik bir temizlik » olduğunu Perşembe günkü baskısında söylemiştir. Ayrıca, topraklarını terk etmeye zorlanan bölge halkının, askerlerin saldırısına uğradığına da yazıda yer vermiştir. ” Prestijli bu dergi, Nasıl oldu da çoğunluğunun Budist olduğu Birmanya’da birden bire dikkatleri bir milyon Müslümanın üzerine çekti? Etnik gruplar arasındaki çatışmalar, ateşkese rağmen şiddetini arttırmaya devam ediyor Myanmard’da, on yılı aşkın süredir devam eden etnik çatışmalar,Myanmar Hükümeti ve etnik azınlıklara ait silahlı yedi grup arasında Sözde « ulusal » ateşkese rağmen nihai bir şekilde kontrol altına alınamadı. Daha da kötüsü, çatışlamarın bir kısmı ülkenin kuzeyinde bulunan Shan bölgesinde daha da şiddetleniyor. Öyle ki, bunlar yalnızca Myanmar Ordusu Tarmadaw’a karşı savaşan gerillar değil, aynı zmanda kendi aralarında da savaşan etnik gruplar. Barak Obama geçtiğimiz hafta Güney-Doğu Asya’ya resmi bir ziyarette bulunmuştu. Şüphesiz, Cumhurbaşkanı Thein Sein ile bu konular üzerinde konuşuldu. Mevkidaşına, sözde üztüntü ve önerilerini aktardı. Dünyanın neresinde olsun insani dram hiçbir yere saklanamaz ve mutlaka medyaya yansır. Ülkede yaşayan 135 resmi etnik azınlık listesinde adı bulunmayan Rohingyalar’a uluslararası insani yardım örgütlerinin kulak vermesi gerekmektedir. .Budizmin tolerans ve arabulucuk anlayışından uzakta olduğumuz pek çok örneğe rastladığımız Myanmar’da, Rohingyalar Arakan Bölgesinde ticareti domine etmekle suçlanmaktadırlar! Myanmar: ulusal ateşkesin sınırları Çatışmalar, Kasım ayının sonundan bu zmana kadar geçen sürede, Shan- Güney Devlet Ordusu-SSA-S, iki etnik Shan gerilla grubu, dağlarda yaşayan küçük bir topluluğa ait, Ta’ang ulusal Özgürlük Ordusu (TNLA) tarafından oluşturulansilahlı bir grup olan, Ta’ang arasında devam etmektedir. Bu duruma, Myanmar ordusunun, eski ve güzel bir sömürge geleneğini olan « en iyi şekilde yönetebilmek için parçalara ayır » yönetmini kullanaraketnik gruplar arasındaki çatışmayı sürdürmek amacıyla gösterdiği çabalar da eklenebilir. Kendi topraklarında elektrik ve suyu olmayan mülteci kamplarında yaşayan çocuklar ** Le Figaro 30 yıl üst üste yapılan kötü muameleler sonunda, çoğunluğunu budistlerin oluşturduğu yaklaşık 55 milyonluk nüfus içinde Rohingylar’ın sayısı sadece 800.000 civarında kalmıştır. BM verilerine göre, yeryüzünde en fazla zulüm görenler olarak kayıtlara geçmişlerdir. . 2012 etnik temizliği Myanmar Budistlerinden kaçan yaklaşık 2000 göçmen Müslüman azınlık grup Rohingyalar Endonezya ve Malezya sınırlarına sığınmıştır. Sadece Avrupa sınırları binler göçmenin her gün yardım için medet umduğu kurtuluş yolu değildir. Endonezya ve Malezya sınırlarını zorlayan alışık olmadıkları bu kaçak göçmen dalgasını iyi yönetmek durumundadır. Botlara binenen binlerce mülteci kapılarına dayanmış durumdadır. Sadece bu iki ülke değil Taylan da yasa dışı göçmen akınıyla başa çıkmaya çalışan diğer ülkedir. Bu göçmenler radikal Budist liderlerin ayrılıkçı ve hain saldırılarına maruz kalıp ülkelerinden kaçan Rohingyalar’dır. Budist bir ülkede Müslüman azınlık Rohingyaların, Arap, Türk ve Bangladeşli tüccarların soylarından geldiklerine inanılmaktadır. Birmanya’ya XV. Yüzyılda gelmişlerdir. Birmanya hükümeti, Rohingyaların İngiliz sömürgesi sırasında ülkelerine geldiklerini ve kendilerini yasadışı Bangladeşli göçmenler düşünmektedir. 1982’de çıkarılan bir yasa ile, Rohingylar vatandaşlıktan çıkarılmışlardır. 2012 yılı haziran ayında bir Rohingyalı bir Budist kadına tecavüz etmekle suçlandı. Bu durum, ülkenin kuzeydoğu Arakan bölgesinde etnik bir temizliğin çıkış noktası oldu. İnsan Hakları İzleme Komitesine göre, Myanmar hükümeti ve pekçok Budist insanlık karşıtı bu suça katılmakla suçlandı. Sivil Toplum Örgütü, camilerin yıkılmasında, şiddet olayları sonrasında Arakanlıların tutuklanmasında, Müslümanlara gelen uluslararası insani yardımın engellenmesinde hükümet yetkililerini sorumlu tutmaktadır. Myanmar’ın kuzeydoğusundan kovalan bir halk Rohingylar, bölgede bir işi girip çalışamıyor, evlenemiyor ya da eğitim hakkından yararlanamıyorlar. Düzenli olarak dışlanıyor, ellerindeki mallar kamuaştırılıyor ve sosyal haklardan mahrum bırakılıyorlar. 2012 yılında şehirlerinde başlayan saldırılar ile, kültürel geçmişleri de zarar görmüş durumdadır. Bugün binlerce Rohingyları kendi ülkelerinde mülteci kapmlarında yaşamaktadır. 140.000 kişi Başkent Arakant civarında oluşturulan kapmlara getirilmiştir. 26 kilometrekarelik bir alanda sıkışmış kalmış ve sefalet içinde yaşamaktadırlar. Komşu ülkelere kaçış Her yıl binlerce Rohingyalı zulümden kaçarak çevre ülkelere yönelmektedir. Ülkelerindeki sefalet ve zulümden kaçarak Tayland ve Bangladeş’e girmeye çalışmaktalar. Deniz yoluyla her yıl yaklaşık 25.000 kişi kaçak yollarla komşu ülkelere girmek için çabalıyor. Sonunda, Rohingyalılar, uluslarararası camianın gözlerini yummakla hatta bundan yararlanmakla suçlandığı, insan kaçakçılığının kollarında buluyorlar kendilerini. ** Le Figaro . bile olmuş olsa, bu çocuk için doğum belgesi verilmiyor ve yasal haklardan mahrum ediliyor (yok sayılıyor). 2010 yılında bu şekilde “karalistede”sayılan 60000 çocuk dünyaya gelmiştir. Ancak, 2012 olaylarında sonra Rohingyalı olarak doğan hiçbir bebeğe doğum belgesi verimemiştir. ** TIME Myanmar’ın izole ettiği bölge Arakan’da dünyanın en fazla zulüm gören halkı, Myanmar hükümetinin etknik isimlerini kullanmayı yasakladığı, Rohingylar yaşamaktadır. Yasal rejim, ülkelerinde mülteci kamplarında yaşamak zorunda kalan Müslümanların, siyasi sığınmacı haklarından yararlandıklarını ifade etmektedir. ** La Liberation En général, c’est la famille de la femme qui doit payer, car garder une fille non mariée est un problème. Les couples surpris à s’être mariés sans permis (soit parce que le quota était atteint, soit parce qu’ils ne pouvaient pas payer), risquent une amende et jusqu’à 5 ans de prison. Beaucoup s’enfuient à l’étranger. 1995 yılından itibaren, Rakhin Devleti Müslümanları devletin onayı olmadan evlenemiyor. Yıllık 30 kişilik bir kotakoyarak, kimlerin evleneceğine devlet karar veriyor. Üstelik evlenme izni, 20.000 ila 200.000 kyat (15 ila 150 Euro) arasında değişiyor. Genellikle, kız çocuğu olan aileler ödemek zorunda kalıyor, zira evlenmemiş bir kız büyük bir sorun teşkil ediyor. İzin almadan evlenen çiftler, 5 yıla kadar hapisle cezanlandırılıyor, çoğu komşu ülkelere kaçıyor. Müslüman çiftler sadece 2 çocuk yapma hakkına sahipler. Üçüncü bir çocuk dünyaya geldiğinde ya da çocuğun babası ülke dışında Amerikan TIME dergisi, Uluslararası sayısında, etnik Rakhin bölgesi aşırı Budist lideri Ashin Wirathu için, fotoğrafını da kullanarak, “Myanmar’ın Titleri’ni ” hatırlatan “terörün yüzü” tanımlamasını kullanmış, daha da ileri giderek “Budist Bin Laden” diye hitap etmiştir. ** Le Point 1960’lı yıllardan itibaren, iktidar ulusal bütünlüğü korumak adına Budizmi bir araç haline getirmiştir. Rohingya ırkının siyasi bir şekilde ayrımcılığa uğramasının altında yatan ana sebep budur. Kökeninin Bangladeş olduğu düşünülen 800.000 Arakanlı 1982’den beri vatandaşlık haklarından yararlanamamakta. Bir devletleri yok, kendi ülkelerinde yabancı gibiler, evlenemiyor ve eğitim göremiyorlar. Ya Myanmar’ı terk etmeye zorlanıyorlar ya da mülteci kamplarında yaşamaya. Askeri cunta Rohingya karşıtı, İslam karşıtı politika benimsemiş ve Arakanlılar içinde bir korku unusur oluşturmuştur. Özellikle 11 Eylül olaylarında sonra Müslüman karşıtı gösteriler daha da artmıştır. ** BBC Myanmar’ı yükselten çekişmeli etmenler Hükümet yetkilileri sorunu nasıl ele alıyor? “Asya-Pasifik Emperyalist Paylaşımı: ABD ve Çin’in Myanmar Rekabeti” Yetkililer soruna hızlı ve kesin bir şekilde müdahale etmemekle eleştiriliyor. Önleyici tedbir almkata yetersiz ve olaylar cereyan ettikten sonra müdahalede bulunmakta isebaşarısız görülüyorlar. Myanmar’da yeni bir döneme girilirken ABD ve Çin’in ülkedeki ekonomik ve siyasi rekabeti de kızışıyor. İnsan Hakları İzleme Komitesi’nin uyarılarına rağmen, Hükümet, suçlamaları redderek olayın altında yatan asıl meselelerin anlaşılmadığı eleştirisi üzerinde ısrar ediyor. **Reuters BM Temsilcsi Myanmar’dan gönderildi 4 yılı aşkın süredir bölgede çalışmakta olan, BM Myanmar Temsilcisi Charles Petrie, 2012 yılında meydana gelen geniş çaplı gösteriler hakkında öne sürmüş olduğu tek bir görüşü “doğal kaynak bakımıdan böylesine zengin bir ülkede halkın temel ihtiyaçları bile karşılanamıyor”sözleri nedeniyle ülkeden gönderilmiştir. Myanmar hükümeti Gerekçe olarak da BM temsilcilerinin siyaset üstü bir misyonları olduğunu göstermişlerdir. Myanmar gün geçtikçe üzerinde tahmin yürütülmesi güç bir politik alana doğru evrilmekte. Mart 2016’yla birlikte ülke tarihinde bir ilk gerçekleşecek; 50 yıldır süren askeri cunta sonunda NLD (National League for Democracy – Demokrasi için Ulusal Birlik) iktidara gelmiş olacak. Aung San Suu Kyi liderliğindeki NLD, 2015 yılının kasım ayında yapılan seçimlerde parlementonun iki meclisinde de çoğunluk sağlamıştı. NLD’nin yükselişi bir yandan da Myanmar’ın ABD ve Çin gibi iki büyük emperyalist gücün jeopolitik yörüngesine doğru kaydığı bir döneme denk gelmekte. Ordu destekli hükümet, 2011’de ülkeyi batı menşeili yatırımlara açtığından beri ABD, Asya-Pasifik bölgesindeki tesirini tekrar artırmak üzere Myanmar ile olan ilişkilerini eskisine göre daha öncelikli bir konuma getirirken Obama da dahil olmak üzere ABD’nin bir çok önemli lideri de Myanmar’a ziyaretler gerçekleştirmişlerdir. Myanmar’ın komşusu ve de en büyük ticaret ortağı olan Çin ise uzun süredir ABD’nin, Myanmar’da Çin karşısında yer alan iktidar kurma arayışında olduğundan şüphelenmektedir. ABD ve müttefiklerinin uzun sürelerdir methiyeler düzdüğü NLD’nin yakın zamanda bir hükümet kuracağı gerçeği, Myanmar’ın mevcut senaryoda nereye düşeceği sorusunu akıllara getirmektedir. Anayasa ve Kalkınma Sorunları Ordu destekli Birlik, Dayanışma ve Kalkınma Partisi (USDP); iktidarı NLD’ye devretmeye hazırlanırken bu geçiş sürecinin siyasi dinamikleri iki eski düşman olan orduyla NLD arasındaki pragmatik ilişkiler üzerinden belirlenecekmiş gibi gözüküyor. Ordu, NLD iktidarına yönelik uzlaşmacı bir açıklamada bulunup NLD’yle birlikte çalışma isteğini dile getirirken NLD’nin iktidarının barışçıl yollardan temin edileceğinin de sinyallerini vermiş oldu. Ordu tarafından 2008’de düzenlenen mevcut anayasaya göre çocukları yabancı vatandaşlığa sahip Aung San Suu Kyi’nin başkan olması engellenmiş durumda. Her ne kadar NLD tarafında anayasaya karşı geniş çaplı bir tepki oluşmuş olsa da Aung San Suu Kyi orduyla herhangi bir çatışmanın gerçekleşmemesi adına yeni devlet başkanını bizzat kendisi atayacak. Böylelikle de NLD’nin yakın dönemde anayasal bir değişikliği zorlayarak orduyla yaşanacak bir gerilimi arttırma niyetinde olmadığı açıkça okunuyor. Ordu, hem fiili olarak hem de anayasal olarak Myanmar’daki en güçlü kurumdur. Ordunun düzenlediği anayasa kanunlarınca parlamentonun yüzde 25’i ordu temsilcilerine ayrılırken bürokrasinin büyük bir bölümü de (polis, iç güvenlik aygıtı, pasaport verme yetkisi…) ordunun doğrudan kontrolü altındadır. NLD’nin seçim zaferinden sonra Suu Kyi, hükümet başkanının parti başkanı olan kendisine itaat edeceğini söyleyerek anayasayı hedef almıştı. Yine de bu retoriğe rağmen hükümetin işleyebilmesi için NLD’nin, orduyla işbirliği içinde olması gerektiğini düşündüğü de görülebilmektedir. Ordunun ülkedeki varlığı ve etkisinden ötürü İçişleri Bakanlığı’nın ve ordu generallerinin desteği olmaksızın NLD’nin devleti yönetmesi neredeyse imkansızdır. Ayrıca, NLD de henüz orduya doğrudan bir şekilde mücadele edebilecek durumda değildir. NLD resmi olarak yürütme organını devralacak olsa da ordunun iktidarı NLD’ye barışçıl bir şekilde teslim etmesi, yeni siyasi düzenlemenin fiili olarak ordu ve Suu Kyi arasında bir iktidar paylaşımı olarak gerçekleşeceği anlamına gelmektedir. Geçmişte NLD’ye yönelik baskıya ve Suu Kyi’nin yirmi yılı aşkın ev hapsine mahkum edilmesine rağmen Suu Kyi şu anda eski düşmanlarıyla aynı çizgide yer almaktadır. Bugün NLD ve ordunun ortak bir zeminde buluşması Batı’nın insan hakları savunucularında hayal kırıklığı yaratırken Suu Kyi’nin izlediği pragmatik siyaset, insan hakları mücadelesinde geri adım atmak olarak okunmaktadır ki Suu Kyi, Batı Myanmar’da kamplara yerleştirilen Rohingya müslümanlarına ve ülkenin birçok yerindeki azınlıklara uygulanan ayrımcılıklara sessiz kalmıştır. Kalkınma meselesine gelirsek, NLD bu konuda detaylı bir strateji geliştirmede başarısız kalırken ekonomik alanın yönetiminin de statükonun devamı niteliğinde gerçekleşeceği gözükmektedir. Küresel sermaye Myanmar ekonomisi üzerinde muazzam bir güce sahipken bu güç her geçen gün işçi ve insan haklarına dair her türlü kırıntıyı süpürmektedir. Göçleri, insan hakları ihlallerini ve toplumsal kargaşayı besleyen reformlarla birlikte hızla liberalleşen Myanmar ekonomisi, emekçi sınıfları daha da fazla sömürürken büyüyen bir kentli orta sınıf yaratmıştır. Suu Kyi son yıllarda yabancı yatırımlara göz kırparak ve ABD ve müttefikleriyle yakın diplomatik ilişkiler geliştirilmesini destekleyerek USDP hükümetiyle sıkı bir işbirliği geliştirmiştir. ABD şirketlerinin üzerindeki yaptırımların kaldırılmasında Suu Kyi’nin ABD’yle olan yakın ilişkileri etkili olmuştur. Yabancı sermayenin ülkeye girmesi; ağır çalışma saatlerini ve güvenliksiz çalışma şartlarını da iyiden iyiye arttırmıştır. NLD ve USDP, yabancı yatırımı ve ihracata dayalı sanayileşme stratejisini teşvik etmektedir. Suu Kyi’nin neoliberal politikaları sahiplenmesi ve ülkede git gide gerileyen insan hakları konusundaki sessizliği, NLD’nin yabancı yatırımcıları ve sermayeyi, emekçilerin ve etnik azınlıkların haklarının önüne koyacağının sinyallerini vermektedir. Myanmar’da Federalizm Meselesi Uzun zamandır, şehirlerden kırsala azınlıkların desteğini almasına rağmen NLD önderliği aslen, ekonominin en önemli sektörlerinde egemen olan ordunun baskısı altında onlarca yıldır sindirilmiş Burma elitlerini temsil etmektedir. NLD’nin son seçimlerde azınlık oylarının beklenenden fazlasını almasına karşın Suu Kyi seçim kampanyasında Burmalı şovenistlerin keyfini kaçıracak söylemlerden kaçınmıştır. Her biri farklı dil, kültür ve geleneklere sahip 100’ün üzerinde etnik azınlık ve alt grupla Myanmar dünyadaki en büyük etnik çeşitliliğe sahip ülkelerden biridir. Çeşitli isyancı etnik gruplar arasında yaşanan silahlı çatışmalar Myanmar’ın resmi olarak bağımsız olmasından bu yana, 70 yılı aşkın süredir tüm şiddetiyle devam etmektedir ve federalizm meselesi, yeni hükümetin yüzleşmesi gereken en büyük siyasi çıkmazlardan biridir. USDP hükümeti ve etnik önderler arasında süregelen çok sayıda müzakere sürecine rağmen ülke çapında bir ateşkes oluşturma denemeleri son yıllarda başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Özellikle son dönemlerde etnik azınlık partileri, yönetim, kültür, eğitim ve doğal kaynakların işletimi açısından oluşturulacak otonom devletleri ve benzer öz yönetimsel hakları içeren bir federal yapının kurulması üzerine gerçekleştirdikleri çağrıları daha sık ve güçlü bir şekilde yinelemektedir. NLD ise Myanmar’da federal bir sistem oluşturma vaadinde bulunmasına rağmen federalizm tartışmasına derinlikli bir yaklaşım sunmamış ve çok az ayrıntıya dair açıklamalarda bulunmuştur. Yine de etnik azınlıkların gözünde, NLD ordunun tam tersine çok daha makul bir konumdadır. Devlet başkanı Thein Sein federal sistemi teorik olarak desteklediğini ifade etmiştir fakat ordunun önemli generalleri, etnik azınlıkların milislerinden oluşan ayrı federal orduların kurulması fikrine karşı çıkmaktadırlar. Bunun yanında, USDP hükümeti Çin’in Yunnan eyaletine sınırı bulunan Kokang bölgesindeki Çinli ayrılıkçı gerillalar, Kachin Bağımsızlık Ordusu ve Shan Eyaleti Ordusu benzeri silahlı örgütleri ateşkes müzakerelerine dahil etmekte de başarısız olmuştur. Çin’in baskısıyla gerçekleştirilen tek taraflı ateşkese değin 2015 yılında Kokang gerillaları ile Myanmar ordusu arasındaki çatışmalar yaklaşık dört ay boyunca devam etmiştir. Operasyona katılan ağır silahlarla ve havadan desteklenen onbinlerce askere rağmen ordu bu çatışmalar esnasında yüzlerce kayıp verirken Kokang güçlerine karşı pek bir ilerleme kaydedememiştir. Operasyonlar sonucu 100.000’e yakın Kokanglı sınırı geçerek Çin’e akın etmiştir. Myanmar ordusunun operasyonları esnasında top atışlarından birinin Çin sınırındaki bir şeker kamışı tarlasına düşmesi sonucu beş Çinli köylü ölmüştü. Bunun üzerine Çin’den sert bir açıklama gelirken Çin, USDP hükümetine Kokang’la derhal barış müzakerelerine başlama çağrısında bulundu ancak hükümet yetkilileri bu çağrıyı reddetti. Federalizm meselesi ve devlet ve silahlı örgütler arasında gerçekleşecek bir ateşkes süreci yalnızca Myanmar özelinde değil aynı zamanda Çin’in Myanmar’daki ve denize kıyısı olmayan Yunnan eyaletindeki çıkarları özelinde de temel ve öncelikli bir durumdur. 1947’de gerçekleştirilen suikast sonucu öldürülmesinden önce federalist sistemi destekleyen Aung San’ın kızı olarak Suu Kyi ve partisi NLD barış sürecini yürütebilecek bir konuma sahiptir. Suu Kyi’nin federalizm meselesini neticelendirmede yaşayacağı başarısızlık etnik çatışmaları iyiden iyiye derinleştirebilir ve insanlara Suu Kyi’nin orduyla müttefik olarak iktidara geldiği algısını yerleştirebilir. Çin ve Myanmar Arakanlıların topraklarında 1.2 trilyon metreküplük doğalgaz ve 2.1 milyar varillik petrol rezervi tespit edilmiş. Bunun için yılda 2.402 kilometrelik doğalgaz ve petrol hattı inşa ediliyor. Arakan eyaletinin başkenti Sittwe'nin (Akyab) 120 kilometre güneyinde bulunan liman şehri Kyaukpyu açıklarında, Güney Koreli petrol şirketi Daewoo 2004'te arama yaptığı iki deniz sahasında toplam 1.2 trilyon metreküplük doğalgaz buldu. Daewoo'dan sonra Çinli CNOOC ve CNPC, Malezyalı Petrogas, Hintli GAIL şirketleri de ruhsat alarak gaz yataklarını geliştirmeye başladı. Çin buradaki petrol ve doğalgaza talip oldu ve projeye ciddi anlamda yatırım yaptı. Myanmar'daki cunta lideri Than Shwe ile pazarlıklara başlayan Çin, Shwegaz ismi verilen projeyi hayata geçirdi. Proje tam kapasite hayata çalıştığında günlük 500 milyon metreküp doğalgaz üretilecek, Çin bu gazın tamamını satın alacak. Çin'in yine aynı yerde varlığı ispatlanmış 2.1 milyar varillik petrol rezervine de talip oldu. Şimdi ülke çapında 23 saha için ihale yapılıyor. 2010 yılından itibaren biri doğalgaz diğeri petrol olmak üzere Arakan'dan başlayıp Çin'in Yunnan eyaletine kadar uzanan iki ayrı boru hattının yapımına başlandı. Arakan'ın başkenti Akyab'da yapılan derin deniz limanı ve enerji terminalleri sayesinde Arakan petrolünün yanı sıra 30 yıl boyunca Afrika ve Orta Doğu'dan Çin'e giden tankerlerin boşaltılacağı liman haline gelecek. Malaka Boğazı'na alternatif olacak boru hatları, Çin'in Singapur ve Malezya'ya olan bağımlılığını da azaltacak. Myanmar ise bu projeden 29 milyar dolarlık bir gelir elde edecek. 5 bin 620 dönüm yer işgal edecek boru hatları ve çevresi Myanmar hükümeti tarafından askeri bölge ilan edilecek korunacak. Myanmar burada 13 bin 500 asker bulunduracak. Boru hatlarının bulunduğu köyler boşaltılıp kamulaştırılacak Doğalgaz boru hattının uzunluğu 793 km'si Myanmar'da 1.727 km'si Çin'de olmak üzere 2.520 km. Hemen parelelinde yapılacak ham petrol boru hattının 771 km'si Myanmar 1.631 km'si Çin topraklarında toplamı 2.402 km uzunluğunda olacak. Çin'in yüzde 50.9, Myanmar'ın yüzde 49.1 ortak olacağı 2013 yılında devreye girecek projelere toplam 7.2 milyar dolar bütçe kullanılacak. Myanmar’daki seçim sürecini yakından takip eden Çin seçim sonuçlarını iyi bir şekilde karşılamış olsa da NLD’nin yönelimlerine dair endişelerini korumaktadır. Çin’in ülke üzerinde jeopolitik ve ekonomik anlamda çok büyük bir etkisi olsa da Myanmar’da 2011’den bu yana işleyen siyasi süreç Myanmar’ı aslen ABD’ye yakınlaştırmıştır. 2011 öncesi dönemlerde askeri cuntanın ana destekçisi ve ülkedeki en büyük yabancı sermaye girişimlerinin sahibi olan Çin, Myanmar’ın boru hatları, liman, baraj ve benzeri altyapı tesislerine çok yüksek harcamalar yapmışsa da uygulamaya geçirilen büyük ölçekli projeler sonucunda ordu zoruyla topraklarından edilen ve göçe zorlanan insanlar arasında Çin karşıtlığı yaygınlaşmış, özellikle son dönemlerde sansür yasalarındaki hafiflemelerle bir çok yerelde Çin’e yönelik eleştiriler eskisine oranla daha da artmış ve hatta normalleşmiştir. Her ne kadar Çin ve Myanmar Devleti arasında açık bir düşmanlık baş göstermiş olmasa da son yıllarda iki ülke arasındaki ilişkiler git gide bozulmuştur. 2010-2011 yıllarında 8.2 milyar dolara ulaşan doğrudan yabancı yatırım 20132014 yıllarında 56 milyon dolara dek gerilerken Çin destekli Myitsone barajı ve Letpadaung bakır madeni projelerine karşı, ABD tarafından finanse edilen sivil toplum ve medya kuruluşlarının da desteklediği protestolar gerçekleşmiştir. Doğalgaz boru hattı, yılda 12 milyar metreküp, petrol boru hattı yılda 22 milyon ton taşıma kapasitesine sahip olacak. Çin, Aung San Suu Kyi ve NLD’ye pragmatik bir yaklaşımda bulunmakta ve Suu Kyi’yle uzlaşmaya hazır gözükmektedir. Yine de Suu Kyi’ye yönelik derin bir şüphe içinde olan Çin, müstakbel hükümetin Çin’in Myanmar’daki çıkarlarını zayıflatmaya yönelik politikalar izleyebileceği endişesini de taşımaktadır. Çin, tüm bu çıkar çatışmalarını gözeterek Suu Kyi’yi geçtiğimiz haziran ayında devlet başkanı Xi Jinping ile görüşmesi üzere Pekin’e davet etmiştir. Çin, seçimlerde olası bir NLD zaferini beklemekteydi ve Çin ve Myanmar ilişkilerini geliştirmek adına Suu Kyi’yle diyalog kurmak üzere erken bir hamlede bulunmuştu. Yüksek ihtimalle Çin, NLD ile var olan ya da oluşabilecek herhangi bir çatışmayı önlemek arayışındadır. Çin’in, Myanmar’da gerçekleştirilecek bir barış sürecinde arabulucu konumunda yer alacağı projeler için mali gücünü peşkeş çekeceği de yüksek bir olasılık olarak gözükmektedir. Bunun yanında, Çin’in bir başka beklentisi de şu anda durdurulmuş olan Myitsone barajı projesinin tekrar başlatılması, daha önce başlattığı birçok ekonomik girişimin sonuçlanması, Sino-Myanmar otoyolunun ve diğer birleşik ulaşım hatlarının inşa edilmesidir. Çin karşıtlığı ülke genelinde yaygın olsa da NLD gerçekleştirilecek ekonomik projeler için Çin sermayesini gerekli görmektedir. Myanmar’ın Kyaukphyu ve Pakistan’ın Gwadar limanlarında etkin olan Çin şirketlerini ve Çin’in Hint Okyanusun’ndaki varlığını yakından takip eden Hindistan da, Myanmar’ın batı sahilindeki Sittwe limanının kurulmasına yönelik yatırımlarıyla bölgedeki rekabete ortak olmuştur. Hindistan her ne kadar Çin’le finansal anlamda rekabet edebilecek konumda olmasa da Myanmar Devleti politik temelde Hindistan’a yakındır, zira bu iki devlet arasındaki anlaşmalar da uzun süreden beri sorunsuz devam etmiştir. Çin’in Myanmar ordusuyla yürüttüğü geçmiş projelerin başarısızlığına ve demokrasi yanlısı kampın Pekin tarafından yok sayılmasına rağmen Suu Kyi’nin ziyareti, Çin tarafından gerçekleştirilecek yatırım ve yardımları NLD’nin tamamiyle reddetmeyeceğini göstermiş oldu. Ülkedeki süren silahlı çatışmalar Çin’in ekonomik programını aksatacak nitelikte olduğundan Myanmar’da sağlanabilecek istikrar Çin’in çıkarınadır. Dahası, coğrafik konumu ve bölge dinamiklere aşinalığı dolayısıyla Çin, Myanmar’da geliştirilebilecek barış sürecinin yürütücüsü olmaya en önemli adaydır. Çin’in, kalkınma projeleri adına pazara açılan bölgelerdeki çıkarı Myanmar’la yürüttüğü ekonomik işbirliğini yeniden değerlendirmesini gerektirmektedir. Şu anda Myanmar’da tartışmalı ve kötü bir üne sahip Çin sermayesi, yeni yasalara uyum sağlamak ve girişimlerini yeni koşullara göre düzenlemek durumunda kalmıştır. Asya-Pasifik Bağlamında Myanmar ve ABD İlişkisi Haritalar ve notlar Arakan'da yaşananların dünyaya lanse edildiği gibi sadece etnik-dini bir çatışma olmadığını ayan beyan göstermektedir. Yüzbinlerce insanın topraklarından sürülmesinin, öldürülmesinin, mülteci kamplarına sürülmesinin temelinde sadece şu anda dünyanın en büyük enerji tüketicisi Çin'in enerji güvenliği yattığı düşünülmektedir. Peki Obama niye geldi? Çin bu bölgedeki doğalgaz ve petrolü borularla kendi topraklarına aktarmaya çalışıyor. ABD ise doğalgaz ve petrolü borularla Bangladeş üzerinden kendi pazarlarına iletmeyi hedefliyor. ABD, yakın zamanda donanmasının önemli bir bölümünü bu bölgede konuşlandırmayı ve böylece bölgede benzer hedefleri olan Çin ve Hindistan'ı kontrol altına almayı amaçlamaktadır. 2011’den bu yana ABD’nin ekonomik ve askeri anlamda yoğunlaştığı Asya-Pasifik bölgesi, bu emperyalist gücün dış politikasında büyük bir yer tutmaktadır. Myanmar’ın ABD sermayesine açılması, ABD’nin Güneydoğu Asya pazarında Çin’le giriştiği mücadelenin bir ayağıdır. Trans Pasifik Ortaklığı (TTP) anlaşması ve bazı Pasifik ülkeleriyle giriştiği benzer ticaret anlaşmaları yoluyla Çin’i ekonomik anlamda zayıflatma arzusundaki ABD, kendi stratejik çıkarları temelinde uluslararası ticarette yeni denklemler kurma arayışındadır. Myanmar her ne kadar TTP’nin bir parçası olmasa da son dönemlerde Çin’in yörüngesinden ABD’ye doğru kaymıştır. Myanmar Devleti’nin ABD sermayesine yarattığı olanaklar ve Aung San Suu Kyi’nin zaferi şüphesiz ki demokrasi maskesi altında ABD’nin bölgedeki çıkarlarını sağlamlaştıracak gelişmelerdir. NLD’nin Çin’le olan pragmatist ilişkilerine rağmen Batı kampının, Myanmar’ın Çin’le olan ilişkilerine set çekme çabalarını Suu Kyi’nin hangi ölçüde kabulleneceğini ilerleyen zamanlarda göreceğiz. Bunun dışında, Suu Kyi de, Liu Xiaobo ya da kendisi gibi Nobel ödülü almış Dalai Lama benzeri figürleri ABD’den bağımsız olarak kendi isteğiyle destekleyebilir. Suu Kyi, Çin teşebbüslerinin faaliyetlerini eleştirirken askeri cuntayla işbiriği yapmış Total ve benzeri şirketleri hoş görmekten geri kalmamıştır. Suu Kyi, ABD sermayesine ayrıcalık tanıma eğiliminde olsa da Çin’in Letpadaung bakır madeni projesini değerlendirmekle görevli bir araştırma komitesinin başkanı olduğu dönemde bu projeyi onaylamıştır. Suu Kyi, yerel halkın ve genel olarak da Myanmar toplumunun projeye karşı çıkmasına rağmen kendi doğal destekçilerini yalnız bırakma pahasına bu projeyi desteklemiştir. NLD ideolojik olarak ABD ve müttefiklerinin cephesine denk düşse de Çin ve diğer Asya ülkelerinin altyapıya yönelik sermaye girişimlerine ihtiyaç duymaktadır. ABD’li şirketler ise Myanmar’da turizm, enerji ve telekomünikasyon alanlarına yönelmektedir. ABD, Myanmar ordusu için de önemli bir müttefik sayılmaktadır (Tayland ve ABD’nin her yıl gerçekleştirdiği Kobra Altını adlı (Cobra Gold) askeri tatbikata Myanmar ordusundan gözlemciler katılmıştır). Myanmar ordusu ile ABD arasında süregelen bir güvensizlik mevcut olsa da ordunun NLD ile uzlaşması ve ABD’ye daha da yakınlaşması beklenebilir. Halkın NLD’ye yönelik desteği ve beklentisi büyük olsa da NLD’nin ülke geleceğine dair takınacağı politik çizgi henüz net değildir ve ordu, ülkedeki politik düzlemi hala büyük oranda belirlemektedir. Eğer Suu Kyi, ordu generallerini NLD hükümetine güvenmeye ve desteklemeye ikna edebilirse, kendisine başkanlığının yolunu açacak anayasal düzenlemeleri de orduya kabul ettirebilir. (Malezya merkezli faaliyet gösteren bir Sivil Toplum Teşkilatı ve Tek Bir Dünya İçin Uluslararası Hareket Örgütü Araştırmacısı Nile Bowie’nın kaleminden çıkan 28.01.2016 tarihli makalenin çevirisidir.) Kaynak: http://www.counterpunch.org/2016/01/28/a s-myanmar-enters-a-new-era-washington-andbeijing-vie-for-influence/ ** “Göktürk Tüysüzoğlu, Milliyet-blog Uluslararası Bakış Yazarı Myanmar- Çin Makalesi - 2012 ” Güneydoğu Asya’nın iki küresel gücü Çin ile Hindistan arasında konumlanmış bir ülke olan Myanmar, etnik ve dinsel çeşitliliğe sahip 60 milyonluk nüfusu ve sahip olduğu yeraltı kaynakları ile çok büyük bir stratejik öneme sahiptir. Ne var ki, sahip olduğu coğrafi konum ve yer altı kaynakları çoğu Asya ve Afrika ülkesinde olduğu üzere bu ülkeyi de uluslararası sistem eksenli mücadelenin bir parçası haline getirmiş ve uzun erimli siyasal mücadele ile askeri yönetim tarzını Myanmar’ın en önemli gerçekliği olarak yapılandırmıştır. Myanmar; Hindistan, Bangladeş, Çin, Laos ve Tayland tarafından çevrilmiş ve enerji ulaştırması ile uluslararası ticaretin işleyişi noktasında çok büyük bir stratejik öneme sahip ve Çin’in kaydettiği ekonomik büyümeye paralel olarak içselleştirdiği bu önemin daha da artması beklenen Bengal Körfezi ile Andaman Denizi’ne kıyısı olan bir ülkedir. 676.578 kilometrekarelik yüzölçümü ile orta büyüklükte bir ülke olduğu söylenebilecek olan Myanmar, İkinci Dünya Savaşı sonrası 1948 yılında bağımsızlığını kazanmış ancak ülkenin sınırlarının yapay olarak kurgulanmış olması nedeniyle etnik ve dinsel manada çeşitlilik gösteren çok sayıda toplumsal grubu bünyesinde barındırır hale gelmiştir. Nitekim bu durum, bağımsızlık sonrası ülkenin siyasal kontrolünü eline geçirmek isteyen bu gruplar arasında büyük çaplı bir iç savaşı beraberinde getirmiştir. Çin’in enerji ihtiyacının karşılanması noktasında büyük önem verdiği Ortadoğu petrol ve gazının geçiş noktasında yer alan Myanmar, bu özelliğinden dolayı Çin’in en önemli partnerlerinden biridir. Hatırlanacağı gibi, uzun yıllar süren askeri yönetimin de en önemli destekçisi Çin’di. Bu nedenle Çin’in Arakanlı Müslümanların geleceği noktasında Myanmar’a baskı yapması beklenmemelidir. Zaten Çin’in böyle bir baskı yapması abestir, zira kendisi de bu tarz sorunlar yaşamıştır ve yaşamaya da devam etmektedir. Uzun yıllar boyu Myanmar’a ambargo uygulayan ve Aralık 2011’de Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un ziyareti sonrası Temmuz 2012’de bu ülkeye uyguladığı ambargo ve sınırlamaları kaldıran ABD de, Çin için çok büyük önem taşıyan bu ülkeyi kendi yanına çekebilmek ve bu ülke nezdinde ortaya çıkan ekonomik fırsatları değerlendirebilmek için Arakanlı Müslümanların durumu ile ilgilenmemektedir. Bu nedenle Arakanlı Müslümanlar için gündem yaratmak ve uluslararası farkındalık oluşturarak sorunun çözümüne katkı sağlamak Müslüman ülkelerin işidir. Suudi Arabistan ve zengin Körfez ülkeleri Arakanlı Müslümanların sefaletini ortadan kaldırabilmek için adım atmalı, nüfusunun büyük bir bölümünü Müslümanların oluşturduğu Türkiye de sahip olduğu uluslararası sistem tabanlı etkinlik çerçevesinde Arakanlı Müslümanların durumunu, başta BM olmak üzere, uluslararası aktörler nezdinde gündeme getirmelidir. “Çin ve Myanmar İlişkisine Fransız Medyasının Bakışı” ** Le Monde-Asie-Pasifique Myanmar ordusunun dolaylı angajmanı Bu yeni yaklaşımının açıklaması şudur;2015 yılında ateşkes anlaşmalarını imzalayan SSAS birliklerinin ulusal orduya ait araçların burnunun dibine kadar gelmesidir. Jane’s Defense Weekly dergisinin analizcisi ve Güney Doğu Asya’da askeri konularından sorumlu uzmanı Anthony Davis’e göre, Ocak ortalarında elde edilen bilgiler şu gerçekleri doğrular nitelikte « 300 Shan askeri Ocak ayında kuzey bölgesine doğru konuşlandırılmadı, bu defa Myanmar ordusunun kamyonları ile götürüldü». Uyuşturucu ile mücadele ekibi Ta’ang savaşçıları ile birkaç hafta geçiren Fransız gazete muhabiri Niels Larsen, Myanmar ordusu ile dolaylı bir angajman olduğunu doğruluyor. Uyuşturucu felaketinin önüne geçmek amacıylaTa’ang çevredeki afyon tarlalarını (eroin, haşhaş)yakarken, onların köylerine zarar vermezken, Myanmar Hava Kuvvetleri, bunları çoğunlukla Çin-Myanmar oluşumlu, hükümet yanlısı çete milislerine destek oluyormuş gibi gösterip, üzerlerine saldırmıştır. Peki bu durumuda, TNLA (Ulusal Özgürlük Ordusu) Ta’ang grubu ile çatışma içinde olanlar kimler? «16 Şubatta Myanmar Hava Kuvvetlerine ait iki savaş jeti üzerimizde uçtu; ertesi gün MI 35 saldırı helikopteri Ta’an gerillarının konuşlandıkları yerleri roketatarlarla bombaladı. »diye ekledi. Niels Larsen görüşme sırasında TNLA Genel Sekreteri Albay Tar Bone Kyaw ile beraber olduklarını da ekleyerek, Genel Sekreterin «Tatmadaw’ın amacının sadece uyuşturucu kaçakçılarını korumak olmadığını bunun yanı sıra bölgenin kontrolünü sağlamak için etnik gruplar arasındaki gerilimi tırmandırarak bundan nemalanmak olduğunu da eklediğini» aktarmıştır. Çin ve Myanmar arasındaki yeni rekabet Anthony Davis’e göre, Myanmar hüklümeti ve çok sayıda silahlı grup arasında 15 Kasım 2015 tarihinde imzalanan« tarihi » anlaşma « yeni bir savaş için zemin hazırladı, zira ordu ve kaydadeğer askeri potansiyele sahip bir grup olan Shan Devlet Ordusu [South] arasında bir ittifak oluşmasına da olanak tanıdı ». Büyük güce sahip Aung San Suu Kyi hükümeti şemsiyesi altında olan ve gelecekte de olacak olan Odunun « daha iyi yönetmek için parçalara böl » stratejisi kesinlikle emredici bir askeri-mafya değildir; Kuzey Shan bölgesindeki militanlarla savaşan silahlı gruplar öyle veya böyle Çin’in etkisi altındadırlar. Çin, artık savaşmayan ancak bazı söylentilere göre TNLA (Ulusal Özgürlük Ordusu) saflarına katılmış olan etknik Wa örügütünü doğrudan silahlandırmıştır. Bu kapsamda, mevcut mücadele, kısa bir süre önce yakın müttefik olan Myanmar ve Çin arasındaki yeni rekabeti açıklayabilir. Aung San Suu Kyi ve kendisini ev hapsine mahkum eden cuntanın devamı olan eski üst düzey yöneticiler arasındaki şaşırtıcı uzlaşı çerçevesinde ortaya çıkan Myanmar’ın demokratikleşmesi, Asya’da bir çeşit ÇinAmerikan soğuk savaşı kapsamında Myanmar’ın batılı bir karargaha doğru evrilmesi sonucunu doğurabilir. “Myanmar Merkez Odaklı Uluslararası Yaklaşımların Türk Medyasına Yansıması,2012” ** Hürriyet Amerikalı ve İngiliz mevkidaşlarından sonra, Fransa Dışişleri Bakanı Juppe de Myanmar’ı ziyaret ederek bir ilke imza attı. Arap Baharı’nın gölgesinde kalsa da büyük doğal kaynaklara sahip bu Güneydoğu Asya ülkesinde cunta kontrollü sivil yönetim demokrasiye dönüşüyor. Myanmar, ABD’nin Çin karşıtı yeni stratejisinde kilit önemde. Kamuoyu, ‘Arap Baharı’nı yaşayan Ortadoğu’ya odaklanmışken, dünyanın diğer ucunda çarpıcı gelişmeler yaşanıyor. Asya’nın iki devi Çin ve Hindistan’a komşu olan, 60 milyonluk nüfusu ve 676 bin kilometrekarelik yüzölçümüyle Türkiye’ye yakın bir cüsseye sahip Güneydoğu Asya ülkesi Myanmar, 1962’den beri iktidarda bulunan cuntanın son dönemde attığı demokratik adımlarla dikkat çekti. Tıpkı Afganistan gibi muazzam doğal zenginliklere sahip olmasına rağmen dünyanın en yoksul ülkelerinden olan Myanmar, yakın gelecekte “makus talihini” yenebilir. Eski adları Burma ve Birmanya olan ülke, son bir ayda önemli konuklar ağırladı. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ve İngiliz mevkidaşı William Hague ile Amerikalı senatörlerin ardından dün de Fransa Dışişleri Bakanı Alain Juppe, Myanmar’daydı. Juppe, Myanmar’ın 1948’de İngiltere’den bağımsızlığını kazanmasından bu yana ülkeye giden ilk Fransa Dışişleri Bakanı oldu. Cunta karşıtı halk ayaklanmasının şiddetle bastırıldığı 1988’den beri Myanmar’a Fransız bakan gitmemişti. Ucuz işgücü 2007’de kişi başına 235 dolarlık üretimle dünyanın en yoksul ülkelerinden olan Myanmar’da bu miktar üç yılda yaklaşık üçe katlanıp 702 dolara çıktı. 2007’de Budist rahiplerin başlattığı ‘Safran Devrimi’ni bastırsa da demokratik adımlar atmaya başlayan ve ekonomiyi liberalleştiren cunta, yeni doğal kaynaklar keşfetti. Dünyanın en büyük 10 doğalgaz yatağından birine sahip ülkenin (570 milyar metreküp) petrol rezervi de tahminen 3.2 milyar varil. Myanmar’ın ek olarak yeşim, safir, yakut, özellikle elektronik aygıtlarda kullanılan değerli madenler ve yeni bulunan devasa altın rezervleri de var. Üstelik Myanmar’da işgücü, Çin’den bile beş kat ucuz. ABD-Hindistan-Çin üçgeni Japon gazetesi Yomiuri Şimbun’a göre Myanmar, “Asya’nın yeni cephesi.” Geçen yıl sonundan itibaren bu ülkeye “açılım” başlatan Obama Yönetimi’nin Asya-Pasifik bölgesine önem veren ve Çin’i dizginlemeyi hedefleyen yeni stratejisi için Myanmar kilit önemde. Ama işin aslı Arakanlı Müslümanlar o kadar zayıf ki, mevcut şartlarda bu tür bir rekabette isimlerinin anılması bile zor görünüyor. İslam dünyası ve kurumlarının bölgedeki etkinliği ise maalesef pansuman niteliğinde insani yardımlar ulaştırabilmenin ötesine geçemiyor. Kısacası Arakan’da yaşayan bu Müslümanlar, tamamıyla kendi dışlarında gelişen, acımasız küresel ve bölgesel siyasetin çarklarına terk edilmiş durumdalar. Yusuf Korkmaz, İHH-2014 Kasım 2015 Seçim Sonuçları South Asian Idea’nın analizine göre yaklaşık 20 yıl sonra Myanmar ile ilişkileri normalleştirmeye karar veren ABD, Çin’e karşı Hindistan’ı yanına çekmek için bu kararı aldı. Hindistan ise ABD ve Çin’e karşı Myanmar kartını oynuyor. Onur nişanı Fransa Dışişleri Bakanı Juppe, Myanmar’ın önde gelen muhalif liderleriden Aung San Suu Kyi’ye Legion d’Honneur nişanı verdi. Aung San’ın seçimlerden sonra önemli bir konuma gelebileceği söyleniyor. ** İHH Myanmar, ABD’nin Güney Asya’ya daha fazla önem vereceği düşünülen yeni dünya politik vizyonunda sıklıkla ismini duyacağımız ülkelerden biri olmaya aday gösterilmekte. Bugünlerde Ukrayna’da yaşanmakta olan ve kültürel parçalanmışlıktan doğan kırılgan yapıyı istismar eden Rusya ve Batı dünyasının nüfuz mücadelesinin küçük ölçekli bir benzerini, önümüzdeki yıllarda bu topraklarda da görebiliriz. Bu durum tamamen Batı’nın bu topraklara atfedeceği öneme bağlıdır. Yeni politik vizyonda bu topraklara atfedilecek önemle doğru orantılı olarak, Ukrayna’daki Batı yanlısı parça gibi, Myanmar’da da Müslümanlar bu siyasetin potansiyel bir parçası olarak görülebilirler. Zaten şimdiden ülkede örtülü bir ABD-Çin mücadelesinden bahsediliyor. Elli yıllık askeri rejimi sonlandıran (marjinal seviyede)2011 seçimlerinin ardından 8 Kasımda yapılan ilk bağımsız parlamento seçimlerini, Nobel ödüllü siyasetçi Aung San Suu Kyii’nin liderliğini yaptığı muhalefetteki Ulusal Demokrasi Birliği (NLD) kazanmıştır. Muhaliflerin büyük seçim zaferi olarak nitelelen seçimde, muhalefetteki ve seçimlerin favorisi olan NLD toplam oyların %70’ini ezici bir çoğunlukla elde etmiştir. Ordunun desteklediği iktidardaki Birlik, Dayanışma ve Kalkınma Partisi (USDP) Genel Başkanı Htay Oo, Devlet Başkanı Thein Sein ve Ordu Komutanı Min Aung Haing da seçim sonuçlarını kabul etmişlerdir ve politik sürece engel olunmayacağı anlamına gelmektedir. Doğal kaynakları olmasına karşı, kalabalık nüfusuna yeterli ulusal gelir yaratamayan yaklaşık elli yıldır askeri darbe üyeleri veya temsilcileri ile yönetilen, son yıllarda muhalif Suu Kyi’nin etkinliğinin artması ve ekonomik büyümeyi eş zamanlı olarak yaşayan Myanmar’da gerçekleşen son seçimin ezici sonuçlarının doğal neticesinin, siyasiekonomik-yapısal değişimler olması beklenmektedir. 8 Kasım 2015 tarihinde Burma’da yapılan ve %80 katılım sağlanan genel seçimlerde, parlamentodaki sandalyelerin %25’i seçimle gelmeyen asker temsilcilerine ayrılmasına karşın, Suu Kyii’nin NLD’si aldığı %70 oy oranıyla parlamentonun mutlak çoğunluğunu elde etmiştir. Bu seçim yarı sivil iktidarın sandıktan çıktığı 2011 yılından bu yana düzenlenen (Arakan Müslümanları geçici vatandaşlık belgelerinin iptali nedeniyle oy kullanamamış olsalar dahi ) ilk ve özgür- geniş katılımlı seçim olarak görülmektedir, elde edilen sonuçlar yeni dönemin şafağı olarak değerlendirilmektedir. SONUÇ Türkiye’den ve dünyadan algılanan yüzü, geniş açılarıyla göstermeye çalıştığımız dinamikleri ve sorunlarıyla Myanmar, köklü ancak sektelere uğramış, çok fazla endikatör ve yön değiştirmiş bir ülke olarak, İngiliz sömürgesi olduğu yıllar ve ardından cunta rejimi ile sürdürmüş olduğu kapalı rejimin perdelerini yakın tarih içinde aralamıştır. Demokrasiyle tanışması yeni olsa da eski tarihin zengin ülkesi sadece ismini (Birmanya) değil kabuğunu da değiştirmeye çalışmaktadır. Aşırılıkçı Budistleri, cunta yanlısı emekli generalleri, öte yandan yenilik ve özgürlük savunucularının bir sentez olduğu görülmektedir. Demokrasi, basın özgürlüğü, sosyal hizmetlere ulaşım noktalarında verilen özgürlükçü mücadeleler, ayaklanmalar ve Safran Devrimi ile Myanmar gerçek bir evrilme örneği sergilemektedir. Teknoloji ve alt yapı bakımından geri kalmış olmasına rağmen değişen, modernleşmeye çalışan, Myanmar’ın turizm sektöründe kaydettiği ivme ve yeni ekonomik sahalar açması bakımından dünyanın ilgisini çekmektedir. Myanmar, klasik küresel düzlemde ve eskiyen ya da tükenen enerjilerin yerini alacak, sahip olduğu madenleri, bakir yatırım alanları, transit geçiş yolu üzerinde oluşu,enerji avcısı olarak görülen Çin gibi ya da enerji konusunda ilgisi her daim canlı olan küresel aktör ABD gibi ülkeler eliyle ya da sayesinde yıldızı parlatılmakta olan bir ülkedir. Tüm kaydedilen gelişmelere, Arakan bölgesinde yaşanan çatışmaların da eklenmesiyle Myanmar’ın paradokslar ve çalkantılarla dolu bir ülke olduğu anlaşılabilir. Ülke genelinde ve özellikle Arakan bölgesinde Müslümanlara karşı sergilenen duruma baktığımızda Myanmar’ın iki hedefi olduğunu görürüz. Rohingyaların etnik kimliğini tanımayarak ve yasal statüden, nüfus sayımından dahi mahrum bırakarak siyasi statü kazanmalarını engellemeye çalışmaktadır. Myanmar hükümeti, bölgenin yerlisi olarak görmek istemediği için Müslümanları illegal göçmen statüsünde göstererek, aslında gerçekte ait olduklarını idda ettikleri Bangladeş ya da herhangi bir ülkeye gitmeye zorlayarak bölgeyi Müslümanlardan tamamen temizlemek istemektedir. Müslüman-Budist çatışmasından ve Budistlerin direnç göstermesinden memnun görünmektedir. Potansiyel uluslararası çıkar çatışmalarına oldukça yatkın ülke gibi görülen, radikal Budist yaklaşımlarla kırılgan zeminde yol alan Myanmar’da, (pazar ve sermaye riskleri göz önüne alındığında ) gerek ekonomik gerek kültürel ya da sosyal yatırımcı girişimci olmak oldukça zor görünmektedir. Kaldı ki ticaret ortaklarının başında Tayland, Çin, Hindistan, Japonya, Güney Kore, Almanya’nın geldiği unutulmamalıdır. Bunun yanı sıra, ülke içinde hala ordunun ve kapalı demir yönetimin etkisinin olduğunu, aşırılıkçı Budistlerin tutumlarını ve hükümetçe de desteklendiklerini düşündüğümüzde bir müslüman olarak, ülkemizde büyükelçiğiliği bile bulunmayan Myanmar ilişkileri nasıl geliştirilebilir ve nasıl bir köprü kurulur da ülkede varlık gösterilir sorusuna verilecek cevap kesinlikle çok akıllı yöntemlerce aranmalıdır. KAYNAKÇA 1- http://www.info-birmanie.org/en-birmanie-les-ressources-naturelles-font-le-malheurdes-minorites-ethniques/ 2- http://www.diplomatie.gouv.fr/fr/dossiers-pays/birmanie/presentation-de-labirmanie/article/geographie-et-histoire-8372 3- Dış Ticaret Politikası ve Vergiler, Ekonomi Bakanlığı, http://www.ekonomi.gov.tr/portal/faces/home/disIliskiler/ulkeler/ulkedetay/Myanmar/html-viewer-ulkeler?contentId=UCM%23dDocName%3AEK160637&contentTitle=D%C4%B1%C5%9F%20Ticaret%20Politikas%C4%B1%20ve%20Verg iler&_afrLoop=450409710563838&_afrWindowMode=0&_afrWindowId=1630nd0ijs_250 #!%40%40%3F_afrWindowId%3D1630nd0ijs_250%26_afrLoop%3D450409710563838%2 6contentId%3DUCM%2523dDocName%253AEK160637%26contentTitle%3DD%25C4%25B1%25C5%259F%2BTicaret%2BPolitikas%25C4 %25B1%2Bve%2BVergiler%26_afrWindowMode%3D0%26_adf.ctrlstate%3D1630nd0ijs_357 4- http://www.lexpress.fr/actualite/monde/birmanie-htin-kyaw-proche-de-aung-san-suukyi-devient-president_1773316.html 5- Rohingyalar,https://tr.wikipedia.org/wiki/Rohingyalar 6- Çin-Myanmar ilişkisi- Fransız medyası ,le Monde, http://www.lemonde.fr/asiepacifique/article/2016/02/25/les-conflits-interethniques-s-exacerbent-en-birmanie-malgrele-cessez-le-feu_4871865_3216.html#E0gEauxTQ1xVdewu.99 7- Arakan-Rohingyalar, https://fr.wikipedia.org/wiki/HistoiredesRohingyas 8- http://www.rfi.fr/asie-pacifique/20131231-birmanie-prisonniers-politiques-opinionliberation-droits-homme 9- http://www.lefigaro.fr/international/2012/06/11/01003-20120611ARTFIG00723-labirmanie-martyrise-sa-minorite-musulmane.php 10- http://www.21yyte.org/tr/arastirma/asya-pasifik-arastirmalarimerkezi/2015/11/13/8333/liberal-dunyaya-yeni-bir-aday-myanmar-burma 11- Etnik gruplar arasında sözde ateşkes, http://www.lemonde.fr/asiepacifique/article/2016/02/25/les-conflits-interethniques-s-exacerbent-en-birmanie-malgrele-cessez-le-feu_4871865_3216.html#E0gEauxTQ1xVdewu.99 12- Uzun yıllar boyu Myanmar’a ambargo uygulayan ABD, Çin için çok büyük önem taşıyan bu ülkeyi kendi yanına çekebilmek ve bu ülke nezdinde ortaya çıkan ekonomik fırsatları değerlendirebilmek için Aralık 2011’de, Dışişleri Bakanı Hilary Clinton’ın ziyareti sonrası Temmuz 2012’de bu ülkeye uyguladığı ambargo ve sınırlamaları kaldırdı. Bkz: Göktürk Tüysüzoğlu, ARAKAN KATLİAMI VE MYANMAR, Uluslararası Politika Akademisi,30.07.2012, http://politikaakademisi.org/2012/07/30/arakan-katliami-veMyanmar/13.11.2015 13- Myanmar’s general election-A new era, The Economist,14.11.2015, http://www.economist.com/node/21678221/print(14.11.2015) 14- The World Bank, Data 15- IMF Country Report No 15/267 , Eylül 2015, http://www.imf.org/external/pubs/cat/longres.aspx?sk=43293.0 16- Liberal dünyaya yeni aday, 13 Kasım 2015, http://www.21yyte.org/tr/arastirma/asya-pasifik-arastirmalarimerkezi/2015/11/13/8333/liberal-dunyaya-yeni-bir-aday-myanmar-burma 17- Türkiye- Myanmar Siyasi İlişkileri,Türkiye Dışişleri Bakanlığı, http://www.mfa.gov.tr/turkiye-myanmar-siyasi-iliskileri.tr.mfa 18- Myanmar Ekonomisi;Türkiye Dışişleri Bakanlığı,http://www.mfa.gov.tr/turkiye-myanmarekonomisi.tr.mfa 19- Müslüman Katliamının Arkasındaki Perde; http://www.timeturk.com/tr/2012/12/17/arakan-degil-parakan.html 20- Çatışmaların arkasındakiler, http://www.bbc.com/news/world-asia 21- Myanmar- Rohinglar - Al Jazzera; http://www.observatoirepharos.com/c/asie/birmanie/birmanie-rohingyas-les-preuvesd2019un-genocide-en-cours-en-birmanie-2013-en 22- Rohignyalar,bir kabustan diğerine, L’Agence France Presse, http://blogs.afp.com/makingof/post/rohingyas-d-un-cauchemar-a-l-autre 23- Arakan mülteci kampları, http://journalmetro.com/opinions/le-monde-sous-la-loupe 24- Myanmar tarihi evrimi, http://www.info-birmanie.org/situation-politique/ 25- BM temsilcisinin ülkeden gönderilmesi; France-Info, http://www.franceinfo.fr/culture-etmedias/medias/article/un-responsable-de-l-onu-expulse-de-birmanie-41539 26- TIME Asia Cover: The Face of Buddhist Terror, Temmuz 2013; http://search.time.com/results.html?Ntt=budist+terror