nrw ilan:Layout 5
Transkript
nrw ilan:Layout 5
Eur newsport KÜNYE-EDİTÖR AB Haber&Yayıncılık Mat. Bilg. Hiz. Ltd. Şti. adına Yazı İşleri Müdürü Doğancan Ay • Yayın Koordinatörü Sema Gün • Haber Müdürü Hasan Özer • Dış Haberler Müdürü Fadıl Gerilecek • Ekonomi Editörü İsmet Korkmaz Adnan Şahin • Haber Merkezi Arlin Togaç, Haydar Kumral, Serçin Ceşen, Ezgi Erol • Reklam Müdürü Süleyman Can • Grafik İsmail Kara • Mali İşler Ahmet Önemli Meliha Yıldız • Yönetim Yeri Beyazıtağa Mah. Topkapı Cad. No:55/3 Fatih/İstanbul Tel: 0212. 532 96 70 Fax: 0212. 532 98 65 euronewsport@superonline.com info@euronewsport.com www.euronewsport.com • Baskı Dünya Yayıncılık A.Ş. Globus Dünya Basımevi 0212. 629 08 08 • Dağıtım: Yay-Sat İki ayda bir yayınlanır - YIL 8 - 2012/06 Merhaba... Ülke gündemimizin yoğun olduğu bugünlerde arka planda kalan AB 2012 Türkiye ilerleme raporunu birkaç başlık altında eksikliklerimizi sıralayarak aktarmak istedik. Öncelikle sermayenin serbest dolaşımıyla ilgili belirtilen eksiklerde kara para aklanması ile mücadelede yasal çerçevenin AB’ye uyumunda sınırlı ilerleme sağlandığı belirtilerek, kara para aklanması ve terörün finansmanıyla mücadele hakkında 2007’de kabul edilen Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin halen onaylanmadığına dikkat çekiliyor. Yine kamu ihaleleriyle ilgili yasadan muaf tutulan ihalelerin varlığı yasal çerçevenin devamını kesintiye uğrattığının vurgulandığı raporda, Ağustos ve Kasım 2011 yılında KHK’lerinin kamu ihale kurumunun bağımsızlığına gölge düşürdüğü ifade edilmektedir. Türkiye’nin rekabet politikasına da değinildiği raporda, anti-tröst ve şirket birleşmeleri alanında ilerlemenin yetersizliği belirtilirken, “Rekabet Kurulu Başkan ve Başkan Yardımcıları’nın atanmasıyla ilgili değişiklik ve ilgili bakanın kurumun faaliyetlerini denetleme yetkisi olması kurumun bağımsızlığına gölge düşürmüştür.” şeklinde ifade edilmesinin ardından yapılan değişikliğin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğine vurgu yapılmaktadır. Hazırlanan raporda uzunca değinilen enerji sorununda öncelikle EPDK’nın bağımsızlığının ve kurumsal kapasitesinin güçlendirilmesi gerektiğine vurgu yapılarak, “Elektrik dağıtım varlıklarının özelleştirilmesi yavaşlamıştır. BOTAŞ’ın tekel konumu devam etmektedir. Nükleer enerji, nükleer güvenlik ve radyasyondan korunmada sınırlı ilerleme kaydedilmiştir. AB standartlarında nükleer güvenlikle ilgili çerçeve yasasına ilişkin hiçbir gelişme kay- dedilmemiştir. Türkiye kullanılmış nükleer yakıtların güvenliği ve radyoaktif atık yönetimi konusundaki ortak sözleşmeye taraf olmamıştır. Gaz iletiminde kuralların adil ve ayrımcı olmayan nitelikte olması konusunda gelişme bulunmaktadır” şeklinde belirtilmiştir. Çevre konusundaki eksiklerimize de dikkat çekilirken, özellikle HES projelerinin inşasına yönelik planlar için stratejik çevresel değerlendirme veya çevre etki analizi çalışmalarının yapılmadığı ifade edilen raporda, hava kalitesi ile ilgili mevzuatın uygulanması ve yürütülmesine yönelik idari kapasitenin halen yetersiz olduğu belirtilmektedir. Ülkemizin ekonomik ve sosyal birçok alanına değinildiği 2012 Türkiye İlerleme Raporu büyüyen ekonomik modelimizde almamız gereken uzun bir yol olduğunu göstermesi açısından önemi vurgulanmak istenilirken Türkiye’nin önümüzdeki bu süreci de en iyi şekilde atlatacağına yönelik inancımızı aktarmak isteriz. Saygılarımla ABONE FORMU Adı Soyadı: ....................................................................................................... Adres:................................................................................................................ ........................................................................................................................... Telefon: ............................................................................................................. Faks:..............................E-mail:........................................................................ Ödeme Bilgileri YILLIK ABONELİK BEDELİ: 30 TL Hesap No: IBAN TR 17 0004 6004 4388 8000 0560 60 info@euronewsport.com Tel: 0212 532 47 35 - 0533 498 37 53 6 Kasım 2012 Eur newsport İÇİNDEKİLER 94 90 Boğaziçine Bir Asma Köprü OYKA Kağıt Genel Müdürü Aytekin R. Kadıoğlu: Maliyetlerimiz uygun hale getirilirse büyük ihracatlar yaparız 84 8 Kasım 2012 Türkiye Hazır Beton Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Güleryüz: Birçok hazır betoncu zor günler geçiriyor Doğa Grup CEO’su Yusuf Gökmen: Irak yatırımcılar için stratejik pazar olma yolunda 76 Hilmi Güvenal: Faktoring büyüyecek, zorlaşacak, oyuncu sayısı azalacak ama itibarı artacak 10 26 32 36 40 44 48 52 56 60 64 68 72 76 80 84 88 90 92 94 2023 TÜRKİYE İHRACAT STRATEJİSİ EYLEM PLANI Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe: Bursa’yı dünyaya açıyoruz Evyap’tan, Malezya’ya dev yatırım Eti Maden Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Yılmaz: Eti Maden’in Türk Hava Yolları benzeri bir modele dönüşmesi gerektiğine inanıyorum Türkkan Gıda Maddeleri San ve Tic.A.Ş Genel Müdürü İlhan Alçar: Ukrayna’da çağdaş bir uygulama yapmak zor Endem İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Naci Endem: RTÜK arı kovanına çomak sokmak istemiyor EKONOMİK KRİZ SONRASI DIŞ TİCARET İLİŞKİLERİN GELİŞİMİ SGS Supervise Gözetme Etüd Kontrol Servisleri AŞ Gn Müd Hakan Sebükcebe: Bizim verdiğimiz hizmetin temel ilkelerinden biri tarafsızlıktır Porland A.Ş Yönetim Kurulu Üyesi İmge Pamukçu: Üretimden gelen gücümüzle perakende alanında yatırımlarımızı arttırıyoruz Elite World Otelleri ve Turizm Hilmi Güvenal: Faktoring büyüyecek, zorlaşacak, oyuncu sayısı azalacak ama itibarı artacak Özaltın Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Özaltın: Başbakan her şeyi kontrol edemez Safinat İnşaat CEO’su Tahsin Akkaş: Arabistan yatırıma açık bir yer ancak onların profesyonel tüccarlar olduğu unutulmamalıdır Doğa Grup CEO’su Yusuf Gökmen: Irak yatırımcılar için stratejik pazar olma yolunda Genel Enerji Kamu İlişkileri Başkanı Pars Kutay: Genel Enerji büyümek için İngiliz Vallares şirketiyle birleşti THBB (Türkiye Hazır Beton Birliği) Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Güleryüz: Birçok hazır betoncu zor günler geçiriyor NRW Invest Türkiye Yöneticisi Dr. Adem Akkaya: Türk firmalarına Kuzey Ren-Vestfalya Eyaletinde yakalayabilecekleri fırsatları gösteriyoruz OYKA Kağıt Genel Müdürü Aytekin R. Kadıoğlu: Maliyetlerimiz uygun hale getirilirse büyük ihracatlar yaparız TİCARET ŞİRKETLERİNİN DENETİMİ Boğaziçine Bir Asma Köprü 64 9 Kasım 2012 Eur newsport TÜRKİYE İHRACAT STRATEJİSİ EYLEM PLANI 2023 Türkiye İhracat Stratejisi Eylem Planı Cumhuriyetimizin 100. Yıldönümü olan 2023 yılında Türkiye’nin ihracatını 500 milyar $’a çıkarmak ve son 10 yılda Türkiye’nin yakaladığı ihracat ivmesinin devamını sağlayarak sürdürülebilir bir ekonomi için ihracat atılımını gerçekleştirebilmek amacıyla hazırlanmıştır. 10 Kasım 2012 3 Tüm sektörlerde hedef pazarlara yönelik ticaret heyeti programları düzenlenecektir. 4 Firmalarımızın yurt dışındaki fuarlara katılımları, genel ticaret heyeti, müteahhitlik ve müşavirlik, alım heyeti programları ile yurtdışındaki Türk fuar organizasyonları mevcut destek yapısına ilave yeni mekanizmalarla desteklenecektir. İhracatta sektör ve ülke çeşitlendirme stratejisi oluşturulacaktır. 5 6 Pazara giriş çalışmaları hedef ve öncelik ülkeler temelinde sürdürülerek, hedef pazarlara odaklanma sağlanacaktır. Ekonomi Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bak., TIM, TOBB, DEIK, İhracatçı Birlikleri Ekonomi Bakanlığı , Dışişleri Bakanlığı, TİM, TOBB, DEİK, İhracatçı Birlikleri Ekonomi Bakanlığı (S), TOBB, DEİK, TİM, İhracatçı Birlikleri Ekonomi Bakanlığı TIM İhracatçı Birlikleri, TOBB, DEIK 2012-2015 Bütçe imkânları çerçevesinde genel bütçeden ihracatın desteklenmesi için ayrılan kaynak nispi olarak artırılacaktır. 2012-2015 Tarımsal ürünlerin ihracat destekleri yeniden düzenlenecektir. Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, TOBB Açıklama Tarımsal ünlerin ihracat desteklerinde, katma değeri yüksek, markalı ve nihai tüketiciye yönelik ürünlere ağırlık verilerek, destek programları bu amaç doğrultusunda yeniden düzenlenecektir. Tarım ve gıda ürünlerine yönelik ihracat desteklerinin Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kuralları ve ülkemizin DTÖ taahhütleri, çerçevesinde daha ileri işlenmiş, katma değeri yüksek ürünlere ve değişen tüketici tercihlerini gözeten şekilde yönlendirilmesi hedefiyle ihracatın artırılması amaçlanmaktadır. 2012-2015 2 Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı Süre Genel ticaret heyetlerinin yanı sıra, otomotiv yan sanayi, hazır giyim ve konfeksiyon, makine elektrik-elektronik, demir-çelik ve kimya sektörleri başta olmak üzere tüm sektörlerde pazara giriş çalışmaları bağlamında belirlenecek hedef pazarlara yönelik sektörel ticaret heyeti programları düzenlenecektir. 2012-2023 İhracatın desteklenmesine ayrılan kaynaklar artırılacaktır. 1 Sorumlu ve İlgili Kuruluşlar Sanayi ve hizmetlerde yüksek katma değerli üretim yapısına geçişin sağlanması hedefine paralel bir şekilde ve küresel eğilimlere uygun olarak ülkemizin hedef ve öncelikli sektörleri ile hizmetler sektöründe faaliyet gösteren firmalarımızın yurt dışındaki fuarlara ve ticaret heyetlerine katılımlarının ve yurtdışındaki Türk fuar organizasyonlarının bu amaca uygun yeni enstrümanlarla desteklenmesi sayesinde firmalarımız ve organizatörlerimizin küresel ve bölgesel düzeyde önemli oyuncular arasında yer almaları sağlanacaktır. 2012-2015 Eylemler 2012-2023 Eylem No İhracatta sektör ve ülke bağımlılıklarının azaltılması için yeni ihraç pazarları oluşturmaya yönelik sektör ve ülke stratejileri hazırlanacaktır. Geleneksel pazarlarımızda yaşanan daralmanın ihracatımıza olumsuz etkilerinin minimuma indirilmesi doğrultusunda ülkemizin ihracattaki hedef pazarlarını ve alternatif rotalarını yeniden yapılandırması, bugüne kadar elde ettiği kazanımları yeni açılım ve stratejilerinin sürdürülebilir hale getirmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bu minvalde, ihracatçılarımızı AB ülkelerindeki pazar payının korunmasıyla birlikte alternatif pazarlara da yönlendirmek amacıyla yeni politika araçları yürürlüğe konulacak ve offset gibi özel uygulamaların etkinliği artırılacaktır. Ekonomi Bakanlığı bünyesinde Pazara Giriş Komitesi, Pazara Giriş Faaliyetleri Çalışma Grubu ve Pazara Giriş Engelleri Çalışma Grubu oluşturulmuştur. Bu kapsamda 2011 yılı itibariyle 15 hedef ülke ve 27 öncelikli ülke için Pazara Giriş Eylem Planları oluşturulmuştur. Söz konusu çalışmalar uluslararası ekonomideki gelişmelere göre şekillendirilmeye devam edilecektir. Hedef ülkelere yönelik olarak önümüzdeki dönemde genel ticaret ve müteahhitlik heyetleri, sektörel ticaret heyetleri, ülke alım heyeti, zincir mağaza alım heyetleri, uluslararası fuarlara milli katılım gibi etkinlikler gerçekleştirilecektir. 11 Kasım 2012 Eur newsport 8 Firmalarımızın pazara girişlerini kolaylaştıracak teknik mevzuat uyum, çalışmaları yapılacaktır. Ekonomi Bakanlığı, YÖK, TİM, TOBB İhracatçı Birlikleri TÜSİAD, MÜSİAD, TUSKON, DEİK "Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesi ve Desteklenmesi Hakkında Tebliğ" ve "Pazar Araştırması ve Pazara Giriş Tebliği" kapsamında ihracatçılarımıza sağlanan ihtiyaç analizi, eğitim, danışmanlık, pazarlama, alım heyeti, istihdam ve pazar araştırma desteklerinin geliştirilmesi amaçlanmaktadır. Ekonomi Bakanlığı, Bilim, Sanayi ve Tek. Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Pazara giriş amacı kapsamında tarife dışı engellerin aşılmasını teminen teknik engellerin azaltılmasına yönelik çalışmalar çeşitlendirilerek sürdürülecektir. Katma değeri yüksek, markalı ürün ve hizmetlerin üretim ve pazarlama süreçleri desteklenerek sürdürülebilir ihracat artışının sağlanması hedeflenmektedir. Bu kapsamda, özellikle Kalkınma Planı, Yıllık Program, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu kararlarında belirlenen öncelikli teknoloji alan ve sektörleri başta olmak üzere uluslararası pazarlara yönelik ürünlerin geliştirilmesi ve ticarileştirilmesi faaliyetlerini içerecek destek mekanizmaları öngörülmektedir. Ayrıca, ihracatımızın içindeki markalı mal ihracatının artırılması için TURQUALlTY vb. destek mekanizmalarının yaygınlaştırılması ve etkinliğinin artırılması için gerekli tedbirler alınacaktır. KOSGEB, Kalkınma Bakanlığı (Kalkınma Ajansları), Hazine Müsteşarlığı, TOBB 11 Başta KOBİ’ler olmak üzere ihracatçı firmaların kurumsallaşmasına yönelik eğitim ve danışmanlık programlarına destek verilecektir. Ekonomi Bakanlığı Kalkınma Bakanlığı (Kalkınma Ajansıarı), KOSGEB, TIM, İhracatçı Birlikleri, TOBB 12 Tasarım Strateji Belgesi ve Eylem Planı yürürlüğe koyulacak ve şirketlerin tasarım faaliyetleri etkin bir şekilde desteklenecektir. Türk Patent Enstitüsü, Kalkınma Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı 13 Türk malı imajının, iyileştirilmesi için yürütülen çalışmaların etki alanı genişletilecektir. 12 Kasım 2012 Ekonomi Bakanlığı, Eximbank, TİM, İhracatçı Birlikleri KOBİ’lere sağlanan ihracat destekleri ve bilinçlendirme faaliyetleri ile ihracat ve pazarlama kapasitelerinin artırılması amaçlanmaktadır. 2012-2023 10 KOBİ'lerin pazarlama ve ihracat kapasitesini artırmaya yönelik destekler verilecek ve etkinlikler sürdürülecektir. Ekonomi Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, TOBB, TİM Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesinin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ kapsamında yürütülmekte olan eğitim ve danışmanlık programları ile kurumsallaşmanın önemi hakkında firmalarımızın bilinçlendirilmesi sağlanacaktır. Bu çerçevede, kurumsallaşan firmaların ihracat kapasitelerinin artırılması hedeflenmektedir. 2012-2013 9 Yenilikçi fikirler ve Ar·Ge'ye dayalı, katma değeri yüksek, markalı ürün ve hizmetlerin üretim ve pazarlama süreçleri desteklenecektir. 2012-2015 Açıklama 2012-2015 7 Pazara giriş faaliyetlerinin desteklenmesine sektörel ve yöntemsel çeşitlilik getirilerek, ortak pazarlama faaliyetlerine ağırlık verilecektir. Süre 2012-2015 Sorumlu ve İlgili Kuruluşlar 2012-2015 Eylemler Türk Tasarım Danışma Konseyi’nin inisiyatifi ile hazırlanmış olan Tasarım Strateji Belgesi ve Eylem Planı’nı yürürlüğe koyarak özellikle tekstil, giyim, deri, ayakkabı, cam, seramik, mobilya ve kuyumculuk gibi geleneksel sektörlerdeki özgün tasarım faaliyetleri desteklenecektir. 2012-2023 Eylem No Türk ürünlerinin uluslararası alanlarda markalaşması ve tanınması için yürütülen çalışmaları desteklemek üzere Türk Malı mağazası imajının da genel olarak korunması amacıyla ürün ve hizmet kalitesinin artırılmasına ilişkin tedbirler alınacaktır. Türk Malı mağaza perakendeciliğinin tanıtım ve pazarlamasına yönelik faliyetler gerçekleştirilecektir. Ayrıca Türk Eximbank tarafından Türk Malı imajının geliştirilmesi amacı ile yapılacak mağaza/alışveriş merkezi yatırımları ile moda yaratmaya ve Türk markasını yerleştirmeye yönelik yatırımların desteklenmesine ilişkin mevcut kredi programı revize edilecektir. Eur newsport 17 Yurt dışına firmaların kendi markaları ile yaptıkları ihracatın izlenmesine yönelik bilgi altyapısı oluşturulacaktır. Ekonomi Bakanlığı, TİM, İhracatçı Birlikleri 18 Türk şirketlerinin yurtdışındaki mağaza envanterinin hazırlanması ve izlenmesi sağlanacaktır. TİM, İhracatçı Birlikleri 19 Türk sektör, ürün ve markalarının yurt dışı algı endeksinin hazırlanması ve izlenmesi sağlanacaktır. Ekonomi Bakanlığı, TIM 20 Türk ihracatçılarının elektronik ortamda tanıtımı yapılacaktır. Ekonomi Bakanlığı, TIM 21 Dışa bağımlılığın yüksek olduğu sektörlerde yerli ürün ve teknolojiler geliştirilmesine yönelik araştırma programları desteklenecek ve etkinleştirilecektir. TÜBİTAK, Kalkınma Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Savunma Sanayi Müsteşarlığı 14 Kasım 2012 2012-2015 Ekonomi Bakanlığı, TİM, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, TOBB 2012-2015 16 İstanbul uluslararası bir alışveriş, fuar ve moda merkezi haline getirilecektir. Yurtdışında şirket satın almalarının ihracatımıza marka ve dağıtım kanallarından faydalanma açısından olumlu katkıda bulunacağı düşüncesi ile firmalarımıza bu konuda bilgilendirme, değerlendirme ve teknik destek sağlanmasına yönelik destek mekanizmaları oluşturulmuş olup söz konusu mekanizmaların etkinliğinin artırılması amaçlanmaktadır. Türk Eximbank tarafından, Türk firmalarınca yurt içindeki bir Türk markasının yurt dışına açılması ya da yurt dışında var olan markaların satın alınması yoluyla yurt dışında marka oluşturulmasına ilişkin mevcut kredi programı revize edilecektir. 2012-2015 Ekonomi Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Eximbank, Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı, TURQUALlTY projesi kapsamındaki sektör sayısının, finansal destek unsur ve limitleri ile finansal olmayan firmaların kurumsal ve beşeri alt yapısına yönelik yatırım niteliği taşıyan desteklerin artırılması hedeflenmektedir. İstanbul’da gerçekleştirilen uluslararası fuarların sayısının artırılması ve sektörlerinde en başarılı fuarların İstanbul’da yapılabilir olması için gerekli destek mekanizmaları oluşturulacaktır. Ayrıca, yaratıcı ve yenilikçi sektörlerde uluslar arası nitelikte tasarım ve moda haftaları ve etkinlikleri yapılacaktır. 2012-2013 15 Türk firmalarının bilinen ve gelişme potansiyeli bulunan yabancı şirketleri ve markaları satın alarak dış pazarlardaki dağıtım kanallarına doğrudan erişim sağlamaları desteklenecektir. Ekonomi Bakanlığı, TİM, İhracatçı Birlikleri Açıklama İhracatçı Birliklerinde beyanname açılırken kayıt esnasında ve elektronik ortamda ihracatçıların yanıtlaması zorunlu bir bölüm oluşturulacak ve bu sayede firmaların kendi markaları ile yaptıkları ihracatın izlenmesi sağlanacaktır. 2012-2015 14 TURQUALlTY projesi farklı sektörlere açılarak projenin kapsam ve etki alanı genişletilecektir. Süre Türk şirketlerinin yurt dışında kendi markaları ile satış yaptıkları, sahip oldukları veya olmadıkları perakende satış noktası sayısına ilişkin envanterin hazırlanması ve verilerin güncel olarak izlenmesi amaçlanmaktadır. 2012-2015 Sorumlu ve İlgili Kuruluşlar Türk sektör, ürün ve markalarının yurt dışındaki algısı ve bilinirliğinin ölçülmesi ve izlenmesi amacı ile seçilmiş pazar gruplarını kapsayan algı endeksi hazırlanması ve her yıl izlenmesi amaçlanmaktadır. 2012-2015 Eylemler Ihracatçı sektörlerin, şirketlerin, ürünlerinin ve perakende zincirlerinin, yabancı alıcılar ile kiralamacı-geliştirici-alışveriş merkezi firmalarına tanıtımı için elektronik portalların oluşturulması ve yaygınlaştırılması amaçlanmaktadır. Bu kapsam da, hali hazırda Pazar araştırması ve Pazara Giriş Desteği kapsamında ihracatçı firmaları ürünlerini tanıtmak üzere üye olacakları e-ticaret sitelerine yönelik üyelik giderleri desteklenmektedir. 2012-2015 Eylem No Dışa bağımlılığın yüksek olduğu savunma, sağlık ve enerji gibi sektörlerden sorumlu kamu kuruluşlarında Ar-Ge destek programları geliştirilecektir. TÜBİTAK tarafından yürütülen TARAL Programı kapsamındaki projelerde öncelik bu alanlara verilecektir. Eur newsport 25 26 Marmara Bölgesi ihracatını kolaylaştıracak şekilde liman altyapısı ihtiyacını karşılamaya yönelik yatırımlar hayata geçirilecektir. Akdeniz'de "Ortadoğu'nun Giriş Kapısı" olarak tasarlanan Mersin Konteynır Limanının kurulması çalışmaları başlatılacaktır" 16 Kasım 2012 Ekonomi Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Kalkınma Ajansları, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, TOBB, TIM Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bak., Hazine Müsteşarlığı 2012-2015 24 Kümelenme anlayışı ihracatı artırmada bir araç olarak kullanılacak ve kümelerin uluslararası nitelik kazanmasına yönelik faliyetler artırılacaktır. Ekonomi Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Kalkınma Ajansları, TIM, İhracatçı Birlikleri, TOBB, DEİK Açıklama KOBİ’lerin yüksek katma değerli üretimle küresel alanda rekabetçiliklerinin artırılması amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda KOBİ’lerin Ar-Ge kapasitesi ve yetkinliklerinin artırılması için proje destekleri verilmeye devam edilecek ve KOBİ’lerin projelere ortak olması teşvik edilecektir. 2012-2023 23 Firmaların rekabet gücünü artıracak destek mekanizmaları çeşitlendirilecektir. TÜBİTAK, Kalkınma Bakanlığı, Kalkınma Ajansları, KOSGEB Süre Halen yürürlükteki Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesinin Desteklenmesi Hakkındaki Tebliğ ile kümelenme anlayışı ve proje yaklaşımı çerçevesinde şirketlerimizin proje bazlı eğitim ve veya danışmanlık, istihdam, yurt dışı pazarlama veya alım heyeti ve bireysel danışmanlık programlarının birbirine bağlı şekilde uygulanabileceği bir destek mekanizması kurulmuştur. Önümüzdeki dönemde söz konusu tebliğ ile getirilen destek unsurlarının çeşitlendirilmesi ve ihracatçının rekabet gücünün artırılması hedeflenmektedir. 2012-2015 KOBİ’lerin Ar-Ge yaparak rekabetçiliklerinin artırılması için proje destekleri yaygınlaştırılacaktır. Sorumlu ve İlgili Kuruluşlar Ülkemizde 5 ilde küme uygulama çalışmalarının yapılacağı ‘KOBİ’lerin Ağ Yapılandırılması ve Bölgelerarası İşbirliğinin Güçlendirme Projesi’ 2013 yılına kadar sürdürülecektir. Ayrıca Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesinin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ kapsamında ülkemizde oluşmakta olan küme yapılarının proje bazlı faliyetleri desteklenecektir. 2012-2023 22 Eylemler 2013-2023 Eylem No Marmara Denizinde orta ölçekli çok sayıda liman projesi hayata geçirilmektedir. Türk Boğazlar Sisteminin uzun vadede bir bütün halinde doygunluğa ulaşması bölgedeki her ülke için lojistik anlamda ciddi bir risk teşkil etmektedir. Genel olarak Marmara Bölgesinin, özelde ise İstanbul’un Türkiye ekonomisine katkısı dikkate alındığında, orta vadede karşılaşılması muhtemel bir darboğazın ülkemiz rekabet gücüne vereceği zarar daha iyi anlaşılacaktır. 2023 yılı elleçleme tahminlerine göre yaklaşık 3 milyon otomobil kapasite açığı öngörülmektedir. Konteynır açısından, mevcut liman projelerinin hayata geçirilmemesi halinde 2020 yılında 2 milyon TEU, 2030 yılında 8 milyon TEU kapasite açığı olacağı tahmin edilmektedir. Bu çerçevede, Kıyı Yapıları Master Planının ortaya koyduğu hedefler kapsamında Marmara Bölgesine yönelik olarak büyük ölçekli liman altyapısının geliştirilmesi gerekliliği değerlendirilmektedir. Türkiye ve Doğu Akdeniz limanları arasında rekabetin yoğunlaştığı ve rakip limanların kapasite ve verimliliklerinin hızla arttığı dikkate alındığında, modern ve büyük ölçekli bir konteynır limanının Türkiye'nin rekabet gücünün artmasında büyük avantaj sağlayacağı değerlendirilmektedir Mersin konteynır Limanının kapasitesi 11,4 milyon TEU olarak öngörülmüş olup, Ortadoğu (özellikle Irak) ve Kafkas pazarı için büyük önem arz etmektedir. Mersinin lojistik bir üs olarak konumlandırılmasında liman en önemli rol oynayacaktır. Akdeniz’de, 2020 yılında 2,5 milyon TE U, 2030 yılında 8,1 milyon TEU kapasite açığı olacağı tahmin edilmektedir. Mersin Limanının mendireğinin 2013-2015 yılları arasında, diğer altyapı ve üstyapının aşamalı olarak 2035 yılına kadar hayata geçirilmesi öngörülmektedir. 30 Organize sanayi bölgelerine, büyük fabrikalara ve limanlara özel sektör katkısı ile bağlantı hatları yapılacaktır. 2023 perspektifinde Türkiye'nin yurtiçi koridor1arını, uluslararası koridor1arla bağlantılarını ve kendi uluslararası ticaret koridorlarını inceleyen ulaştırma ve lojistik alt ve üst yapı ihtiyacını belirleyecek bir mastır plan hazırlanacaktır. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanağı, Hazine Müsteşarlığı Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, TOBB, OSBÜK Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, AB Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, TOBB, TIM Lojistik Konseyi Açıklama 2011-2023 29 Limanlan lojistik üs haline getirmek amacıyla geri sahalarında demiryolu aktarım terminalleri veya karada konteynır terminalleri kurulacaktır Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanağı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı Süre Mevcut İzmir Alsancak Limanının kapasitesinin halihazırda yetersiz olması ve Ege'de artan yük trafiği nedeniyle, Karadeniz ülkelerine transit taşımacılığın da gerçekleşeceği büyük ölçekli bir Ege Limanı için yapılan çalışmalar sonucunda Çandarh Bölgesi liman alanı olarak seçilmiş olup, Çandarlı limanının kapasitesi 4 milyon TEU olarak belirlenmiştir. Konteynır açısından, 2020 yılında 0,8 milyon TEU, 2030 yılında 2,9 milyon TEU kapasite açığı olacağı tahmin edilmektedir. Avrupa'nın 10 büyük limanı arasında yer alacak olan bu liman; demiryolu ve otoyol bağlantıları ile İzmir'in, Ege Bölgesi'nin ve Türkiye'nin küresel pazarlara açılan önemli bir kapısı olacaktır. Üç faz halinde tamamlanacak liman tam kapasiteyle çalışmaya başladığında yıllık konteynır elleçlerne kapasitesi 12 milyon TEU olacaktır. Bu proje ile ülkemizin konteynır elleçleme kapasitesi mevcudun üç katına çıkacaktır. Çandarlı Limanı Projesinin özel sektör dinamikleri karşısındaki cazibesi de göz önünde bulundurularak, dalgakıranların kamu eliyle, terminaller ve tüm üst yapının isi Yap İşlet Devret modeliyle gerçekleştirilmesi planlanmakta olup, kamu kaynaklarıyla 2011 yılında yapımına başlanan dalgakıran inşaatının 2013 yılında tamamlanması planlanmaktadır. Diğer altyapı ve üstyapı işlerinin aşamalı olarak 2035 yılına kadar hayata geçirilmesi öngörülmektedir. 2012-2015 28 Ege'de Çandarlı Limanı aşamalı olarak tamamlanacaktır Sorumlu ve İlgili Kuruluşlar Demiryolu taşımacılık anlayışından lojistik taşımacılık anlayışına geçilecektir. TCDD'nin Yatırım Programında 18 adet lojistik merkez kurulmasıyla ilgili "Lojistik Merkez Kurulması" toplu projesi, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Yatırım Programında Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi Demiryolu Bağlantı Hattı projesi kapsamında lojistik merkezinin alt yapısının ihalesi 21 Mart 2012 tarihinde yapılmış olup, değerlendirilmesi devam etmektedir. 2013 yılında tamamlanması planlanmaktadır. Kemalpaşa Lojistik Köyün üst yapısının ise 2012 yılı sonu itibariyle YID modeli ile ihalesi yapılabilecektir. Toplam kapalı alan 173.851metrekaredir. 2012-2015 27 Eylemler TCDD'nin Yatırım Programında yer alan "Fabrika, liman, OSB ve Lojistik Merkezlere İltisak Hatları Yapımı" projesi kapsamında çalışmalar devam etmektedir. Yük taşımasının arttırılması için 2011 yılı sonu itibariyle 331 adet merkezde toplam 464 km iltisak hattına ulaşılmış olup, 2012 yılında ise 27 merkezde o1mak üzere toplam 144 km'lik iltisak hattının yapım ve özel sektörle protokol imzalanma çalışmaları devam etmektedir. 2012-2013 Eylem No İhracatın yanı sıra, yurtiçi üretim, tüketim ve ithalat öngörülerini gözeterek başta ihracatçılar olmak üzere iktisadi faaliyette bulunan birimlerin rekabet güçlerini arttırmak üzere ihtiyaç duyulan lojistik alt ve üst yapısının planlanması ve kurulması sağlanacaktır. 2023 Türkiye İhracat Stratejisinin ihracat hedefleri ve dolayı i ithalat öngörüleri çerçevesinde ulaştırma ve lojistik alt ve üst yapılarında ortaya çıkacak kapasite ihtiyacı ortaya konacaktır. Mastır Planı ile Türkiye'nin bir uluslararası ticaret koridoru olarak yapılandırılması amaçlanmaktadır. 17 Kasım 2012 Eur newsport 35 Yabancı yatırımcıların çekilmesine yönelik tanıtım, seminer vb organizasyonların sayısı ve etkinliği artırılacaktır. TC. Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı, Ekonomi Bakanlığı, TOBB 36 İhracat Bilgi Platformu bir dış ticaret portalı haline getirilecektir: Ekonomi Bakanlığı, 37 KOBİ’lerin hedef pazarlara yönelik raporlara erişiminin artırılması amacıyla bilgi yönetim sisteminin kurulması sağlanacaktır. 18 Kasım 2012 Ekonomi Bakanlığı, YOIKK üyeleri Ekonomi Bakanlığı, 2012-2023 34 Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Eylem Planı çalışmaları sürdürülecek ve çalışmalarda etkinlik artırılacaktır. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, TÜIK 2012-2023 33 Girişimci bilgi sistemi geliştirilecek ve güncel tutulması sağlanacaktır. Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı İthalatta bağımlı olduğumuz hammadde ve ara mamul üretiminde ve orta ve yüksek teknolojili sektörlerde yeni yatırımların proje bazlı ve selektif olarak desteklenmesi, ara mamul i üreticilerinin kümelenme metodolojisi ile ihtisas sanayi bölgelerinde toplulaştırılması ve bu amaçla yatırım teşviklerinin düzenlenmesi amaçlanmaktadır. İhracatçılarımızın rekabetçiliklerinin artırılarak ihracattaki artışın sürdürülebilmesine yönelik olarak yatırım·teşvik sisteminde gerekli düzenlemeler yapılacaktır. Sektörlerde hedeflenen ihracat miktarlarına bağlı olarak ilave kapasite ve yeni yatırım ihtiyacının hesaplanması ve 2023 yılına kadar planlanması sağlanacaktır. 2012-2015 32 İhracatın sürdürülebilir bir sanayi alt yapısına sahip olması için ihracata dönük üretim stratejisi doğrultusunda ihracat miktar hedeflerine bağlı olarak kapasite ve yeni yatırım ihtiyacı çalışması hazırlanarak yatırım-teşvik sisteminde gerekli düzenlemeler yapılacaktır Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı Bilim Sanayi Teknoloji Bak. Maliye Bakanlığı Hazine Müsteşarlığı Açıklama Armonize sisteme göre ülkemizde üretilen ürünlerin sınıflandırılmasını sağlayacak yerli üretim envanteri oluşturulacak ve sektörlerde üretim yatırımlarının doğru alanlara kanalize edilebilmesi ve ihtiyaçların öngörülmesi amacıyla mevcut üretim kapasitesi envanteri sürekli olarak güncel tutulacaktır. 2012-2023 31 Hammadde ve ara mamul tedarikinde ithalat bağımlılığının azaltılmasına ve orta yüksek ve yüksek teknolojisi sektörlerde rekabet gücünün artırılmasına yönelik yatırımlar desteklenecektir. Süre Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu kapsamında çalışan 10 ayrı Teknik Komite tarafından yürütülen Eylem Planları özel-kamu işbirliği yapılarak sürekli güncellenecek ve etkin şekilde uygulanacaktır. Bu suretle yatırımların önündeki idari ve teknik engeller azaltılarak gerekli mevzuat iyileştirmeleri yapılacak, yerli ve yabancı yatırımcıları bilgilendirme faaliyetleri yürütülecek, toplam yatırımların arttırılmasına ortam sağlanacaktır. 2012-2023 Sorumlu ve İlgili Kuruluşlar Girdi Tedarik Stratejisinde (GITES) belirlenecek ürün ve sektörlerde yabancı yatırımcıların çekilmesine yönelik lC. Başbakanlık Yatırım N yabancı yatırımcının ülkemize çekilmesi teknoloji transferinin gerçekleşmesi, ölçek büyüklüklerinin yakalanması ihracatta rekabet gücünün ve yabancı yatırımcının önündeki engellerin kaldırılması ve tanıtım çalışmalarının sayısı ve etkinliğinin arttırılması amaçlanmaktadır. 2012-2015 Eylemler IBP web sitesi, müşteri odaklı bir anlayışla yeniden ele alınacaktır. Bu kapsamda, ihracatın artırılmasına yönelik olarak yürütülen temel çalışmalara firmalarımız tarafından doğrudan ulaşılabilmesi hedeflenmektedir. 2012-2015 Eylem No AB fonlarıyla desteklenen KOBİ’lerin Ağ Yapılandırması ve Bölgelerarası İşbirliğinin Güçlendirilmesi Projesi' kapsamında KOBİ’lere yönelik bir "Bilgi Yönetim Sistemi" kurulması hedeflenmektedir. Bu eylemle, KOBİ’lerin mevcut ve hedef pazarlara yönelik stratejik ve operasyonel kararlarını doğru vermelerini sağlayacak on-line bir sistemin geliştirilmesi amaçlanmaktadır. Eximbank, Ekonomi Bakanlığı 40 Girdi Tedarik Stratejisi (GITES) çalışmaları çerçevesinde hazırlanan yatay ve sektörel eylem planları uygulamaya geçirilecektir. 41 Yurtiçi hammadde ve ara malı üreticilerinin rekabet gücünün korunması için uygun üretim koşullarının bulunduğu bölgeler kurulacak ve kümelenmenin desteklenmesi sağlanacaktır. Bilim Sanayi ve Tekn. Bak., Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı Hazine Müsteşarlığı, TOBB 42 Çok uluslu şirketler için ara malı üreten orijinal ekipman üreticisi şirketlerin ihracatını destekleyecek özel programlar uygulanacaktır. Ekonomi Bakanlığı Kalkınma Bakanlığı, Bilim San. ve Teknoloji Bakanlığı, Maliye Bak Hazine Müst., Patent Enstitüsü 43 Uluslararası rekabetçiliğin artırılmasını teminen, çevre yatırımlarını destekleyecek özel programlar uygulanacaktır. Çevre ve Şehir. Bakanlığı, Bilim, San. ve Teknoloji Bakanlığı, Maliye Bak. Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, TTGV 44 Karbon piyasalarının geliştirilmesi ve İhracatçı firmaların bu piyasadan yararlanmaları doğrultusunda gerekli bilgilendirme ve yönlendirme çalışmalarının yapılması sağlanacaktır. Ekonomi Bakanlığı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, TİM ve İhracatçı Birlikleri 2012-2023 Eximbank'ın yurtdışı alıcı bilgileri portföyü oluşturulacaktır. 2012-2015 39 Ticaret Müşavirleri ve Ataşelerinin yurt dışındaki Türk iş çevreleri ve diasporası ile iletişimi artırılacaktır. Yurtdışında yatırım ve ticaret yapmak isteyen Türk işadamları ile bahse konu çevreler arasında bağların kurulması, taraflar arasında bilgi alışverişi ve pazar ve iş fırsatları konusunda bilgi üretilmesine ilişkin altyapı oluşturulması sağlanacaktır. Eximbank'ın yatırım malı alıcıları ile ilgili potansiyel ve kredibilite bilgilerini içeren müşteri envanter1eri oluşturması ve bunları yatırım malı ihracatçıları ile paylaşması amaçlanmaktadır. 2012-2015 Ekonomi Bakanlığı , Dışişleri Bakanlığı, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı, TIM, TOBB DEIK Açıklama Girdi tedarikinde, ülke ve bölge bazlı bağımlılığın azaltılması, kaynaklardaki belirsizliklerin ve fiyat dalgalanmalarının oluşturacağı risklerin giderilmesi, ihracatla sürdürülebilir rekabet gücünün sağlanması ve gelecekte önem kazanacak ürünlerin ihtiyacının karşılanması için hazırlanan GITES çalışmalarında son aşamaya gelinmiştir. Bu çerçevede demir-çelik, otomotiv, makine, kimya, tekstil ve hazır giyim ile tarım sektörlerine ilişkin hazırlanan ve uygulamaya geçirilecek eylem planları, sektörlerimiz tarafından girdi tedarikinde karşılaşılan/ karşılaşılabilecek risklerin azaltılmasına ve sürdürülebilir girdi tedarikini sağlamaya yönelik eylemleri içermektedir. 2012-2015 38 Yurtdışında Türk iş çevreleri ve diasporası ile iletişimin etkinliği artırılacaktır. Süre Özellikle üretim maliyetleri baskısı nedeniyle yurt içi hammadde ve ara mamul üreticilerinin kümelenme metodolojisi ile ihtisas sanayi bölgelerinde toplulaştırılması ve daha uygun üretim maliyeti koşulları yaratılması suretiyle desteklenmesi amaçlanmaktadır. 2012-2015 Sorumlu ve İlgili Kuruluşlar Özellikle yüksek teknolojili alanlarda orijinal ekipman üreticisi statüsüne sahip firma sayısının arttırılması için özel bir destek programı düzenlenmesi ve bu şirketlerin proje bazlı olarak yatırım, üretim, Ar-Ge patent ve ihracat faaliyetlerinin desteklenmesi amaçlanmaktadır. 2012-2015 Eylemler Çevre yatırımlarının artırılmasına yönelik olarak uzun vadeli finansman olanakları dahil olmak üzere, proje bazlı ve çevreye etkisi doğrultusunda selektif desteklerin hazırlanması ve kullanıma açılması amaçlanmaktadır. Bu eylemin amacı doğrultusunda desteklenecek öncelikli sektörlerin ve proseslerin belirlenmesi, ' kurumsal kapasitenin bu konuda geliştirilmesi ile ilgili sektörün ve ilgili kamu kurum, kuruluşlarının bilgilendirilmesi ve yönlendirilmesi hedeflenmektedir. 2012-2015 Eylem No Karbon piyasalarında sera gazı emisyonlarını dengelemek ve/veya bu piyasalarda işlem görmek üzere proje hazırlanmasını sağlamak üzere imalatçı firmalar için çeşitli toplantı, seminer ve eğitim programları düzenlenerek desteklenmesi amaçlanmaktadır. 19 Kasım 2012 Eur newsport 47 Üniversitelerde sanayi ihtiyaçlarını ve yerel özellikleri de dikkate alan tematik olarak yapılanmış araştırma merkezlerinin yaygınlaştırılması ve etkin kullanımı sağlanacaktır. Kalkınma Bakanlığı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, TÜBITAK, YÖK, Üniversiteler 48 Ar·Ge Kanunu kapsamında, Rekabet Öncesi İşbirliği Projelerinin desteklenmesi, özel sektör Ar·Ge Merkezlerinin kurulması, izlenmesi ve desteklenmesi ile Tekno girişim sermayesi desteğinin verilmesi sağlanacaktır, Bilim, Sanayi ve Tek. Bak., Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, TÜBITAK, TOBB 49 Teknolojik Ar-Ge, patent, yatırım, tanıtım ve pazarlama destek programları uygulanacaktır. Bilim, Sanayi ve Tek. Bak., Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Kalkınma Ajansları, TPE 50 51 Araştırma sonuçlarının ve buluşların ticarileştirilmesi ve teknoloji transferi uygulamaları etkinleştirilmesi sağlanacaktır. Şirketlerin bilimsel ve teknolojik gelişmelere dayalı yenilikçi ürün ve süreç fikirlerinin geliştirilmesi ve ticarileştirilmesi amacı ile; endüstriyel tasarım, üretime hazırlık, üretim süreci, doğrulaması, saha testleri, belgelendirme çalışmaları, pazara sunum ve satış sonrası hizmetlere yönelik hazırlık çalışmaları faaliyetlerini içeren projeler desteklenecektir. 20 Kasım 2012 Bilim, Sanayi ve Tek. Bak., Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Kalkınma Ajansları, TPE, TÜBITAK, TOBB, YÖK, Üniversiteler, KOSGEB, TTGV Ekonomi Bakanlığı, TTGV 2012-2015 Ekonomi Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, TIM, İhracatçı Birlikleri 2012-2023 46 İhracatçıların çevre standartlarına uyumu artırılacak ve eko-etiketleme konusunda bilgilendirilmesi sağlanacaktır. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı uhdesinde hazırlanan Geri Dönüşüm Strateji Belgesi nihai hale getirilerek, geri dönüşüm bilincinin üretici, ihracatçı ve tüketiciler arasında çeşitli toplantı, seminer ve eğitim programları düzenlenerek yaygınlaştırılması ve sanayi-kamu işbirliğinin sağlanarak ülkemizin geri dönüşüm kapasitesinin artırılması amaçlanmaktadır. Avrupa Birliği ve diğer gelişmiş ülkelerde eko-etiketleme gibi çevre standartlarına uyumlu ürünler pazara girişte önemli rekabet avantajı sağlamaktadır. Bu sebeple AB ve diğer gelişmiş ülke mevzuatlarında sıklıkla yer almaya başlayan eko-etiketleme konusunda firmaların bilinçlendirilmesine yönelik eğilimlerin düzenlenmesi amaçlanmaktadır. 2012-2023 Çevre ve Şehir. Bakanlığı, Bilim, Sanayi ve Tek. Bakanlığı,Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Belediyeler Açıklama Özel sektörün önemli düzeyde Ar·Ge ve yeniliğe kaynak ayırdığı, ihracat yeteneğinin bulunduğu ve Ar-Ge ve yeniliğe dayalı rekabet gücünün görece daha yüksek olduğu alanlarda ihtiyaca göre yeni araştırma altyapıları kurulacak ve mevcut altyapıların etkin kullanımı sağlanacaktır. 2012-2015 45 İhracatçıların geri dönüşüm konusunda bilgilendirilmeleri ve firmaların atık yönelimi konusunda paydaşlarla işbirliğinin özendirilmesi ve kolaylaştırılması sağlanacaktır. Süre Gerçekleştirilecek destekler aracılığıyla özel sektörde Ar-Ge altyapısının geliştirilmesi, araştırmacı istihdamının artırılması, ArGe'ye ayrılan kaynağın artırılması sağlanarak Ar -Ge ve yenilik alanında yetene~in geliştirilmesi ve yenilik tabanlı girişimciliğin artırılması amaçlanmaktadır. 2012-2015 Sorumlu ve İlgili Kuruluşlar Ülkemiz sanayisinin ihracat odaklı ve uluslararası pazarlarda rekabet gücünün yüksek bir yapıya kavuşturulmasını temin etmek üzere, gerçek ve tüzel kişilerin Ar-Ge çalışmaları sonucunda geliştirip ürettikleri yüksek katma değerli teknolojik ürünlere sağlanacak desteklerle ilgili programlar hazırlanacaktır. 2012-2015 Eylemler Araştırma sonuçlarının fikri mülkiyet haklarına ilişkin mevzuat düzenlemeleri gerçekleştirilecektir. Ülkemiz için uygun Teknoloji Transfer Ofisi modeli tamamlanarak pilot ölçekte uygulaması başlatılacaktır. Özel ve kamu kesimi tarafından gerçekleştirilen buluşların ticarileştirilmesi amacı ile buluşçular ile yerli, yabancı, kamu-özel girişimcileri buluşturan platformlar kurulması ve yurt içinde yatırımının desteklenmesini sağlayacak özel program hazırlanması ve uygulanması sağlanacaktır. 2012-2015 Eylem No Türkiye'de yerleşik ticari, sınai veya yazılım faaliyetinde bulunan şirketlerin Kalkınma Planı, Yıllık Program, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu kararlarında belirlenen öncelikli teknoloji alanı ve sektörleri başta olmak üzere kendi bünyelerinde ve/veya bünyeleri dışında uluslararası pazarlara yönelik ürünlerin geliştirilmesi ve ticarileştirilmesi faaliyetlerini içerecek şekilde yürütecekleri projeler kapsamında belgelendirilebilen giderlerinin belirli bir oranının hibe olarak desteklenmesi hedeflenmektedir. 54 Serbest ticaret anlaşması ve tercihi i ticaret anlaşması yapılan ülke sayısı artırılacaktır. Ekonomi Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Birliği Bakanlığı 55 İmalat sanayi sektörlerinin yatırım ve hammadde ihtiyaçları doğrultusunda yerli ürün geliştirme ve uyarlama destek programları hazırlanarak uygulanacaktır. Bilim Sanayi ve Tekn. Bak., Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, TOBB 56 Uluslararası organizasyonlarda ülkemiz daha etkin temsil edilecektir. Dışişleri Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, TOBB 57 Kalkınma Ajansları bünyesinde kurulmuş Yatırım Destek Ofislerinin ihracatla ilgili konularda kapasitesi geliştirilerek, diğer kurumlarla işbirliği içinde görev yapmaları sağlanacaktır. Kalkınma Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, TIM, TOBB, İhracatçı Birlikleri 58 hracatçıların üniversiteler ile işbirliğini geliştirmesini sağlayacak yeni destek mekanizmaları oluşturulacaktır. Ekonomi Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bak., YÖK, TİM, TOBB İhracatçı Birlikleri 2012-2015 Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, TÜBITAK, ITGV, TOBB, OSBÜK 2012-2019 53 Organize sanayi bölgelerinde Ar-Ge danışmanlık merkezleri/ofisleri kurulacaktır. Bilim Teknoloji Yüksek Kurulunun 2011/106 sayılı Kararı çerçevesinde yapılacak çalışmalarla, kamuda uzun dönemli alım stratejisi belirlenerek kamu alımlarının ülkemizde Ar·Ge ve yenilik kapasitesini artırıcı, yerli teknolojiye dayalı kaliteli ürünlerin üretilmesini sağlayıcı yönde kullanılması sağlanacaktır. Kamu tedariki uygulamaları, yerli Ar-Ge ve yenilik için stratejik öneme sahip alanlarda kullanılacak, bu alanlardaki ihraç ürünlerimizin uluslararası rekabet gücü artırılacaktır. Organize sanayi bölgelerinin ortak hizmetinde olan ve sektörel bazda araştırma yapan Ar-Ge danışmanlık merkezlerinin kurulması, KOBİ’lerin Ar-Ge'ye yönelmelerini sağlayacak ve ArGe çalışmaları yapmalarını kolaylaştıracaktır. 2012-2019 Bilim, Sanayi ve Tek. Bak., Maliye Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, AB Bakanlığı, Hazine Müst., TÜBITAK, Açıklama 2023 Ihracat Stratejisi çerçevesinde yer alan hedef pazarlar başta olmak üzere serbest ticaret anlaşması ve tercihli ticaret anlaşması yapılan ülke sayısının arttırılması hedeflenmektedir. 2012-2015 52 Stratejik bir yaklaşım benimsenerek, kamu alımlarının, , yeniliği, yerlileşmeyi ve teknoloji transferini teşvik etmesi sağlanacaktır. Süre Sektörlerin yatırımlarında yeni üretim teknolojilerine hakim olma vizyonu doğrultusunda, yerli ürün alımının desteklenmesi, bu çerçevede, yerli ürün geliştirme ve uyarlama destek programları ile yeni patent alımı ve Ar-Ge çalışmalarının ve yeni buluşların üretilmesinin ve tescil edilmesinin özendirilmesi amaçlanmaktadır. 2012-2023 Sorumlu ve İlgili Kuruluşlar Uluslararası organizasyonlarda ülkemizin daha fazla temsil edilmesi sağlanması amaçlanmaktadır. Ülkemizin uluslararası ve bölgesel işbirliği teşkilatlarındaki etkinliğinin artırılmasına yönelik çalışmalar yapılacaktır. 2012-2015 Eylemler Kalkınma Ajansları bünyesinde hâlihazırda her ilde kurulmuş bulunan Yatırım Destek Ofislerinin insan kaynağı ve teknik kapasitelerinin geliştirilmesiyle diğer kurumlarla işbirliği içinde bu birimlerin ihracatla ilgili konularda da görev yapmaları sağlanacaktır. 2012-2015 Eylem No Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesinin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ ile üniversite ihracatçı ve üretici işbirliğini geliştirmek üzere desteklenmesi amaçlanmaktadır. Bu destek ile işbirliği kuruluşları olarak tanımlanan TİM, TOBB, DEİK, İhracatçı Birlikleri, İl Ticaret ve/veya Sanayi Odaları, Organize Sanayi Bölgeleri, Endüstri Bölgeleri, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri, Sektörel Üretici Dernekleri, Sektörel Dış Ticaret Şirketleri (SDŞ) ile imalatçıların kurduğu dernek, birlik ve kooperatifler önderliğinde firmaların ortak olarak gerçekleştirecekleri ihtiyaç analizi, eğitim faaliyetleri, danışmanlık faaliyetleri, yurtdışı pazarlama programları, alım heyeti programlan, istihdam ve bireysel danışmanlık faaliyetleri desteklenmektedir. İşbirliği kuruluşlarının ihtiyaç analizi, eğitim faaliyeti ve danışmanlık faaliyetlerine yönelik gerçekleştirecekleri hizmet alımlarında üniversitelerden yararlanılmakla olup, bu çerçevede üniversiteihracatçı bağlantısının güçlendirilmesi hedeflenmektedir. 21 Kasım 2012 60 Sermaye malları ve yüksek teknolojili sektör ihracatını desteklemek amacıyla ülke kredi ve garanti programlan ile diğer orta-uzun vadeli kredi programlarının kullanımı artırılacak ve yeni destek programları geliştirilecektir. 61 62 İhracatçıların kur riskini ortadan kaldıracak finansal enstrümanların tanıtımı yapılarak kullanımı yaygınlaştırılacak ve ihracatla döviz kuru riski sigorta sistemi kurulacaktır. Eximbank Serbest Ticaret Anlaşması ve Tercihli Ticaret Anlaşması yapılan ülkeler ile hedef ve öncelikli pazarlar için özel kredi programları hazırlayacaktır. 22 Kasım 2012 Eximbank, Ekonomi Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, TOBB Eximbank, Ekonomi Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, TOBB Eximbank, Ekonomi Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, TİM, Türkiye Bankalar Birliği, Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası Eximbank, Ekonomi Bakanlığı Hazine Müsteşarlığı Süre Açıklama 2012-2015 59 Eximbank tarafından ihracat kredi sigortası uygulaması yaygınlaştırılıp ihracatçıların ticari bankaları da kullanarak kaynak elde etmesi sağlanacaktır. Sorumlu ve İlgili Kuruluşlar Eximbank kaynaklarının yaklaşık yüzde 90'nından fazlasını oluşturan kısa vadeli krediler, ihracatçının işletme sermayesi ihtiyacını gidermekte ancak Eximbank kaynaklarıyla sınırlı kalmaktadır. Eximbank tarafından ihracat alacağının sigortalanması ve sigorta bedellerinin teminat gösterilerek ticari bankalardan kredi alınması daha fazla ihracatçının daha geniş bir kaynak kullanımını sağlayacaktır. Üretimi uzun zaman alan elektrikli makineler elektronik, gemi ve makine gibi ileri teknoloji içeren sektörlerin ürettiği malların ihracatını desteklemek, mevcut sistemin sorunlarını çözmek ve bu sektörlerin Eximbank kaynaklarını etkin kullanmasını sağlamak amacıyla ülke kredi ve garanti programları ile diğer orta-uzun vadeli kredi programlarının kullanımının artırılması ve yeni destek programlarının hazırlanması amaçlanmaktadır. 2012-2015 Eylemler 2012-2015 Eylem No 2012-2015 Eur newsport İhracatçıların rekabet gücünün korunması amacıyla, kur riski yönetimine ilişkin türev ürün uygulamaları kapsamında Türk Eximbank tarafından Nisan 2011 'den itibaren opsiyon imkanları sunulmaya başlanmıştır. Söz konusu uygulama ile, esasen ülkemiz bankacılık piyasasında faaliyet gösteren ticari bankalar tarafından verilen opsiyon hizmetinin kapsamının genişletilerek, ticari bankacılık piyasasını tamamlayıcı yönde hareket edilmesi hedeflenmiş olmakla birlikte, ülkemiz finansal piyasalarındaki gelişmeler paralelinde kur riski yönetimine ilişkin hizmetlerin zaman içinde çeşitlendirilmesi de öngörülmektedir. Bu çerçevede, ayrıca, serbest kur sisteminde TL'nin değerini sürekli olarak kontrol altında tutmanın mümkün olmadığı hususu da dikkate alınarak dünya çapında rekabet eden ihracatçılarımızın kurlarda meydana gelecek dalgalanmalardan etkilenmeyecek yapıya kavuşturulması için yatırım malı ihraç eden ve bir yıldan uzun vadeli alacakları olan ihracatçıların kur risklerini sigorta kapsamına almak üzere yeni ürün geliştirilmesi amacıyla ülkemiz finansal piyasalarındaki gelişmeler yakından takip edilecek, üstlenilecek risklerin sağlıklı bir şekilde "hedge" edilmesine yönelik imkânların artması halinde, orta ve uzun vadeli ihracat alacaklarını da kapsamak üzere kur riski yönetimine ilişkin yeni hizmetler devreye sokulacaktır. Eximbank'ın Serbest Ticaret Anlaşması ve Tercihli Ticaret Anlaşması yapılmış ülkelere ilk üç yıl için (tutundurma) ülke kredisi programları ve hedef ve öncelikli pazarlara yönelik ihracat destek programları oluşturması ve söz konusu ülkelerde seçilmiş ürün grupları için ihracat kapatma sürelerinin uzatılması amaçlanmaktadır. Ekonomi Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK, TOBB, TİM 65 Başta KOBİ’ler olmak üzere tüm ihracatçı firmaların dış ticarete yönelik faaliyetlerini yürütecek insan kaynakları potansiyelini oluşturmaya yönelik eğitim ve istihdam programları oluşturulacaktır. 66 KOBI çalışanlarının ve ihracatçıların bilgi birikimlerinin ve yönetim becerilerinin artırılması sağlanacaktır. 67 Özel sektörün işbaşı eğitimleri geliştirilecektir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, TOBB 68 Firmaların uluslararası rekabetçiliğin artırılmasını teşvik edecek nitelikte, iş sağlığı ve güvenliği yatırımlarını destekleyecek özel programlar hazırlanacaktır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, TSE Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, MEB, YÖK, MYK, KOSGEB, TIM, TOBB Ekonomi Bakanlığı, TIM, TOBB 2012-2015 Dış Ticaret Stratejik Araştırma ve Eğitim Merkezi Kurulacaktır. Dış ticarete dönük alanlarda işgücü piyasası ihtiyaç analizi düzenli yapılacak, mesleki ve teknik eğitim program ve ortamları iyileştirilecek, hareketlilik, yeterlilik ve mesleki eğitimle ilgili AB tarafından geliştirilen araçların uygulanması sağlanacaktır. 2012-2019 Milli Eğitim Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı AB Bakanlığı, Mesleki Yeterlilik Kurumu, Türkiye İş Kurumu YÖK Açıklama Dış ticaret stratejilerinin oluşturulması ve izlenmekte olan mevcut uygulamalarda gerek duyulabilecek araştırma ve eğitimin üniversitelerle işbirliği yapılarak sağlanması amacıyla bir Stratejik Araştırma ve Eğitim Merkezi kurulacaktır. Dış ticaretin ihtiyaç duyduğu nitelikli insan gücünün yetiştirilmesinin öngörüldüğü Eğitim Merkezinde daha çok eğitimcilerin eğitimi üzerine yoğunlaşılacaktır. 2012-2023 İhracat, ithalat, gümrükleme ve sigorta gibi alanlarda yeterli, belgeli ve yabancı dil bilen nitelikli işgücü sağlanacaktır. Süre İhracatçı firmaların ihtiyaç duydukları dış ticarete yönelik insan gücünün gerekli nitelik ve nicelik seviyesine ulaştırılması amaçlanmaktadır. 2012-2023 64 Sorumlu ve İlgili Kuruluşlar Hâlihazırda yürütülmekte olan Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesinin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ ve geliştirilecek olan yeni destek mekanizması ile ihracatçıların ihtiyaç duyduğu insan gücünün gerekli nitelik ve nicelik seviyesine ulaştırılması amaçlanmaktadır, 2012-2023 63 Eylemler İhracatçı şirketlerin nitelikli işgücü planlaması yapmaları, ihtiyaç duyacakları yetkinlikler için mevcut işgücünün eğitimi ve bu kapsamdaki çalışmaların desteklenmesi amaçlanmaktadır. 2012-2023 Eylem No İşyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği yatırımlarının artırılmasına yönelik olarak proje bazlı iş sağlığı ve güvenliği desteklerinin hazırlanması ve kullanılması amaçlanmaktadır. Firmalarımızın iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili uluslararası düzenlemelere uyumunun sağlanması teşvik edilecektir. Bu sayede bir ürünün üretim süreçlerine özel önem veren gelişmiş ülke pazarlarındaki tüketicilerin nezdinde firmalarımızın ve Türk ürünlerinin saygınlığının artırılması hedeflenmektedir. 23 Kasım 2012 Eur newsport 71 72 2023 Türkiye İhracat Stratejisi ve Eylem Planı Koordinasyon Kurulu kurulacaktır. Kurul 2023 Türkiye İhracat Stratejisi ve Eylem Planının yürütülmesi ve gerekli revizyonların yapılması hususunda yetkilidir. Ekonomi Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, İhracatçı Birlikleri Ekonomi Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Bilim, Sanayi ve Tek. Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hay. Bakanlığı, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı, TÜBITAK, Eximbank, TIM, TOBB TIM, 2023 Türkiye ihracat Stratejisi ve Eylem PlanıTIM, İhracatçı Birlikleri nın takibi amacı ile birim kuracaktır. 24 Kasım 2012 Açıklama 2012-2023 70 Dahilde işleme rejimi, ihracata yönelik destekler ve benzeri dış ticaret işlemlerinde bürokrasinin azaltılması, işlemlerin tümüyle elektronik ortamda yapılması sağlanacaktır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, TIM, İhracatçı Birlikleri Süre İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili standartlar konusunda firmaların bilgilendirilmesine yönelik eğitimlerin düzenlenmesi amaçlanmaktadır. 2012-2015 69 İhracatçıların iş sağlığı ve güvenliği standartlarına uyumunun geliştirilmesi sağlanacaktır, Sorumlu ve İlgili Kuruluşlar Hâlihazırda Ekonomi Bakanlığı tarafından Dahilde İşleme İzin Belgeleri ile TURQUALlTY® desteklerine ilişkin işlemler ihracatçılarımıza elektronik ortamda sağlanmaktadır. İhracat işlem maliyetlerinin azaltılmasını teminen bu işlemlere ilave olarak fuar destekleri, tarım ihracat iadeleri, hariçte işleme izin işlemleri gibi ihracatın gerçekleştirilmesine yönelik işlemlerin elektronik ortamda daha kolay ve az maliyetle verilmesinin sağlanması ve bürokrasinin azaltılması amaçlanmaktadır. 2012-2015 Eylemler Eylemlerden sorumlu kamu kurum ve kuruluşlar ile özel sektör dernek ve birlik temsilcilerinden oluşan kurul üç ayda bir toplanarak strateji eylem planlarında gelinen noktayı değerlendirecektir. Kurulun sekreteryası. Ekonomi Bakanlığınca yürütülecektir. 2012-2023 Eylem No TiM, 2023 Türkiye İhracat Stratejisi ve Eylem Planının uygulanmasını izlemek ve İhracatçı Birlikleri arasında eşgüdümü sağlamak amacıyla kurulacak birimde elde edilecek görüş, öneri ve o değerlendirmeleri Koordinasyon Kurulu sekreteryasına iletecektir Eur newsport Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe: Bursa’yı dünyaya açıyoruz on dönemde aldığı yatırım kararlarıyla ülke gündeminden düşmeyen Bursa Büyükşehir Belediyesi, kendi kabuğunu kırma amacıyla her geçen gün gelişiyor. Bursa’nın hak ettiği değeri alabilmesi için şehre yakışan büyük projeler ortaya koymasıyla bilinen Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, belediyecilik adına dünyadan aldıklarını artık dünyaya satma vaktinin geldiğini belirterek, sorularımızı yanıtladı. Bursa, son dönemde yaptığı yatırımlarla Türkiye’nin gündeminden düşmeyen bir büyük- S 26 Kasım 2012 şehrimiz oldu. Hedeflerinizi aktarır mısınız, Bursa nereye doğru gidiyor? Bursa dinamik, üretken bir kent ama Bursa bugüne kadar tam olarak kabuğunu kıramadı. İstanbul’un çok yakınında olmasının da dezavantajları var. İstanbul’a yakın olmayı avantaja çevirmek gerekiyor. Şuanda bunu yapmağa uğraşıyoruz. Biz İstanbul ile ne kadar iş birliği yaparsak o kadar ileriye gideriz; çünkü Türk ekonomisinin can damarı İstanbul’dur. Bizim bile buradaki büyük şirketlerimizin çoğunun merkezi İstanbul’da. Biz bunun için İstanbul’a yakınlaşmaya önem veriyoruz. İstanbul Bursa arasında ki ulaşım çok daha sağlıklı, çok daha iyi olursa, yakınlaşırlarsa birbirine ekonomik anlamda da hareket artar. Bugün Bursa da günde 3000 otomobil üretiliyor, bunun dışında tekstil üretimi, makine üretimi, Türkiye’nin en kaliteli üretimleri de Bursa da yapılıyor. Biz bunu en iyi şekilde gösteriyoruz. Burada ki makine fabrikasında bizim öncülüğümüzde tramvay vagonu yapılıyor. Bursa’da böyle bir sanayi var. Bursa’nın ürettiği sanayi ürünleri en kaliteli ürünler. Burada araç üretiliyor ve dünya piyasalarında araç istenirken Renault’ un, Fiat’ın Bursa fabrikasından isteniyor. Onun için Bursa fabrikaları gece gündüz bayram seyran demeden çalışıyor. O fabrikalarda çalışan işçilerin hepsi teknik eğitim almışlar kendini geliştirmişlerdir. Avrupa devletlerinin bunlarla rekabet edecek gücü yok. Fransa devleti ne kadar karşı çıksa da Renault üretimini Bursa da yapmak zorunda; çünkü işçilik maliyeti 6’da 1’e düşüyor. Bursa da çok daha randımanlı, çok daha az hatalı bir şekilde, çok daha düşük maliyetli elemanla işleri yapmış oluyor. Bunun da büyük avantajı var. O zaman böyle bir kentte nasıl karar almak gerekiyorsa bizde öyle kararlar aldık. Tramvay metro bizim öncülüğümüzde yapıldı. Bunun dışında Avrupa’da bir ilk olan mekanik katlı otoparkları yaptırıyoruz. Biz artık dünyadan aldıklarımızı yavaş yavaş dünyaya satmaya başlıyoruz. Bursa Büyükşehir Belediyesi olarak öncülük ettiğiniz tramvay projenize diğer belediyelerimizden destek gelir mi? Sizin onunla uğraşmanıza hiç gerek yok. Siz malın kalitelisini, uygun fiyatlısını yapın. Oturduğuz yerde herkes sıraya girecektir. Yeter ki malı kaliteli yapın. Kaliteli yapıp bide uygun fiyata yapıyorsanız eğer kimse diğer ürünlere bakmaz. Biz Bursa da tramvay yapacağız dedik herkes güldü. Nerede yapacaksınız dediler. Çünkü daha Türkiye de tramvayın tekerleği bile yapılmıyordu. Bu işlerde birilerinin destek olm a s ı gerekiyor. Recep Altepe, “Bursa dinamik, üretken bir kent ama Bursa bugüne kadar tam olarak kabuğunu kıramadı. İstanbul’un çok yakınında olmasının da dezavantajları var. İstanbul’a yakın olmayı avantaja çevirmek gerekiyor. Şuanda bunu yapmağa uğraşıyoruz. Biz İstanbul ile ne kadar iş birliği yaparsak o kadar ileriye gideriz; çünkü Türk ekonomisinin can damarı İstanbul’dur.” 27 Kasım 2012 Eur newsport Sizin burada destek olmanızda çok manidardır. Tabiki. Biz hem destek olacağız, hem yön göstereceğiz, hem moral vereceğiz, hem de pazar oluşturacağız. Dünyada bir kriz var. Bunu aşmak için de kamunun yerli üreticiyi desteklemesi gerekiyor. Söylediğiniz doğru. Bir de artık eski mantık yok. Bakın şimdi eskiler ne yapıyordu. Diyelim otomobil yapıldı. Fabrikanın duvarları içine kapılar kapatılırdı. İçerde araç yapılırdı. Böyle bir mantık kalmadı artık. Şimdi otomobil mi yapılıyor? E dünya teknolojisi var. Dünya teknolojisiyle birlikte çalışmak zorundasınız. Onlarla yaptığınız ürün kaliteli olacak ki herkese satın. E şimdi uçağa da başlasanız yaparsınız. Artık kapalı kapılar ardında kalıp biz uçak yapacağız diye kendi kendine icat geliştirmenin anlamı yok. İstanbul’a yakınlaşmak dediniz bir havayolu projesi oldu. Sonra İDO sonrası sizde bu yönde bir çalışma gerçekleştirdiniz. Halk bu çalışmaları destekliyor mu? Halk bunu çok ister; ama birileri yapsın bizde kullanalım der. Fakat birlilerin ortak olması, şirketin kurulması gerekiyor. Şirket şuanda kuruluş aşamasına geldi. Yatırımcılarla toplantılar yapıyoruz. Bunların içinde Arap ortaklar da var. Arap dünyası da Bursa’ya uçmak için böyle bir havayolu şirketi istiyor. Bursa İstanbul’a yakın olmasından dolayı bazı sıkıntılar yaşıyor. Nasıl olsa İstanbul’da havaalanı var diye düşünülüyor; ama bizim İstanbul’a gidip de uçtuğumuz yerlerin ortalama saati 3 saat sürüyor ise İstanbul’dan 28 Kasım 2012 gidişimiz 6 saatin üstünde zaman kaybetmemize neden oluyor. Ortalama 1 saati geçmeyen uçuşlarda bile bu böyle oluyor. Bursa kendi işini çözmek zorundaydı. Hava konusunda ağırlıklı olarak Avrupa’ya uçuşlar mı düşünüyorsunuz? Sadece Avrupa’ya değil her yere uçuşlar düşünüyoruz. Bursa’dan, Trabzon, Erzurum, Diyarbakır, Adana, Kıbrıs, Balkan ülkeleri, Körfez ve Arap Ülkelerine kadar olan bölgede uçuşlar yapacağız. Zaten Arap ülkeleri en az %50 ortak olacaklar. 22 Arap ülkesi turizm birliği bu işin içinde yer alıyor. İstanbul’da bunu başardı gibi görünüyor. Her an Arap ülkelerinden gelen turistlerle karşılaşmanız mümkün oluyor. Arabistan da insanların iyi gelirleri var. Bu geliri ihtiyaçları doğrultusunda harcıyorlar. Bu bölgelerde ev alıyorlar. Bursa’da birçok Arap yatırımcısının konutu bulunuyor. Mütekabiliyet yasası sonrası da bu alımların artacağını düşünüyoruz. Onlar buradan konut aldıkça, bizim sadece yaz ayları değil yılın her ayı buraya rahatlıkla gelebilecekleri yapıları oluşturmamız gerekiyor. Burada özellikle kayak sporunu çok seven Arap turistlerimiz bulunuyor. Bu organizasyonu sağlamak için de büyükşehir belediyesi olarak çalışıyoruz. Terör olaylarında Müslümanların adı geçmesinden dolayı Avrupa ve ABD’de Arapların rahat etmediği ifade ediliyor. Fakat Başbakan’ımızın Ortadoğu’da kazandığı sevgi bizi ön plana çıkardı. Bunların dışında öncelikle kültürlerimiz aynıdır. Değişik yerlerde gezseler bile burada ki kadar rahat edemezler. Yemesi, içmesi, dini başta olmak üzere her şeyiyle Türkiye’de rahat ediyorlar. Şuanda Türk kültürümüz dünyanın her tarafına yayılıyor. Bunu layıkıyla yaparsak olur. 8 senedir Kosova’ya gidiyoruz. Balkanlarda düne kadar Türk düşmanlığı var iken bugün bölgede en popüler ülke Türkiye oldu. Kosova’nın her yerinde ABD ve Türkiye bayrakları yan yana asılıyor. Kentsel dönüşüm yasası çıktı. Bununla ilgili tüm belediyelerde de çalışmalar var. Bursa da durum nedir çok fazla alan var mı? Var tabii. Bursa deprem bölgesidir. Bursa’nın büyük oranda her bölgesinde yenilecek alanlar var. Bu çıkan yasa kolaylıklar sağlamış oluyor. En önemlisi ise hukuki yönden başlayan işlerin durmamasıdır. Bu bizim için çok önemli. Çünkü daha öncesinde yaptığımız bir kentsel dönüşüm projesinde oturanlarla anlaşıp yıkımlara başladığımız anda mahkeme tarafından yürütmeyi durdurma kararı çıktı. Böylelikle proje bir anda durdu ve konutların büyük bir kısmı yıkılmış ve çalışmalar başlamış haldeydi. Bu yasayla birlikte artık projeler çalışma aşamasında durmayacaktır. Bursa da depremle ilgili hasarlı konut tespitleri yapıldı mı? Hasarlı konut tespiti çok kolay, burada yenilenecek konutların büyük bir kısmı bellidir. Acilen bin tane konutu yıkıp yenilenmesi gerekmektedir. Böylelikle Bursa’da hem dönüşümü sağlamış olacağız hem de şehrin kalitesini arttıracağız. Kentsel dönüşümle birlikte binaların dışında şehir plancılığı konusunda da çalışma- larınız olacak mıdır? Yeni yapılaşmayla birlikte zaten, uygulanmayan planlar uygulanacak, açılmayan yollar açılmış, olmayan otoparklar yapılmış olacak. Bundan sonraki projelerde ilimizdeki konutların yüksekliğini arttırarak daha fazla yeşil alan oluşturmayı hedefliyoruz. Kentsel dönüşüm projelerinde güvenin çok önemli olduğu ifade ediliyor. Fakat Doğanbey Kentsel Dönüşüm projesinde kamuoyuna olumsuz yorumlar yapıldı. Bu durum gelecek projeleri etkiler mi? Doğanbey Kentsel Dönüşüm projesinde gerçek anlamda sorun olmadı. İnsanlar burada belediye için konuşacak bir şey bulamadıklarından o projeyi gündemde tutmaktan başka bir şey yapmıyorlar. Doğan Bey’in planları 91 senesinin haziran ayında yapıldı. O bundan 21 sene önce Doğru Yol Partisi döneminde yapılan bir plandı; ama sanki planı biz yapmışız gibi insanlar bizi suçluyor. Böyle bir şey yok. Doğan Bey’de halkın %99’u bu projeye imza attı. Eğer güven olmasaydı kim imza atardı? Hiçbir yerde kimse atmaz. Yani en iyi projeye %75 imza attıramazsınız. Daha önce de belirttiğim gibi 980 bina yıkıyorsunuz, mahkeme bir anda durdurma kararı alıyor. Böyle bir karardan sonra biz ne yapabiliriz ki. Bu durum büyük bir sıkıntı oluşturdu. Orada şuan 200.000 metre kare alanda 11.000 kişi yaşıyor. Planlarda 16.000’di. Biten dairelere insanlar geçiyor. O projeyle ilgili Başbakanımızdan da onay aldık. Halkımız ev sahibi oldu bizler ise dert sahibi olduk. Orada yüz metrekare arazisi olan vatandaşın arazi değeri 70 bin TL iken bugün oturduğu konutun değeri 300 bin TL oldu. Burada 29 Kasım 2012 Eur newsport bizimle anlaşmayan sadece %1’lik bir kesim var. O da yaklaşık 50 kişi ediyor, fakat onlar her yeri körüklüyorlar ve diğer partilerde bu olayı destekliyor. Projeyi durdurmaya çalışanlar kendileriyken, şimdi bize neden bu proje bu kadar uzun sürdü diyorlar. Biz artık bu soruyu nasıl soruyorsunuz diye kızıyoruz. Neden bu projeyi bu kadar uzattınız diye asıl benim onlara sormam gerekiyor. Sonuçta tamamen vatandaşın kazandığı bir proje olmuş oldu. Zeytiburnu’nda da aynı şeyler oldu. Fatih belediyesi de aynılarını Sulukule de yaşadı. Ciddi sorunlar oluyor. Biz burada Sulukule’dekine benzer şeyler yapmadık. Bizim burada 4 mahalle var. Tayakadın, Kiremitçi, Doğanbey ve Kırcaali. O evlerde 4 mahalle halkından başka kimse yok. Yani sadece babasından dedesinden evi olanlar var. Dışarıdan insan yok. Sulukule de ise Romanları gönderdiler. Oysa bu projemizde orada senelerdir hatta babadan dededen oturan insanlar oturmaya devam ettiler. Zorluk yaşıyor musunuz? Eskiden yerel yönetimlerde yöneticilik yapmak çok zordu. Başbakanımız İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’nden geldiği için yerel yönetimlere çok destek verdi, önlerini açtı, daha hızlı çalışmalarını sağladı. Şuan da zorluk yaşıyor musunuz? Bizden öncekiler nasıl şartlarda çalışıyorlarsa biz de aynı şartlarda çalışıyoruz. Önemli olan bu zorlukları, engelleri aşıp, prosedürleri çözüp, kaynakları bularak eserleri ortaya koymak. Zorluk ne kadar artarsa başarı da o kadar anlamlı hale gelir. Bundan sonraki süreçte Bursa ile ilgili hedefleri- 30 Kasım 2012 niz nelerdir? Artık hedef Bursa’da kaliteyi arttırmaktır. Herkesin önünü açacağımız çalışmalar yapıyoruz. Oteller yaptırıyoruz. Bursalı sanayicilerimiz otel yatırımları yapıyor. Daha yeni Hilton ve Sheraton otelleri yapıldı. Bir süre sonra Özdilek fabrikasının orası da turizm tesisi olacak. Artık şehrin içinde fabrika olmasını istemiyoruz. Onların hepsi turistlik tesis veya spor tesislerine dönüşmelidir. Biz 3,5 yılda Bursa’da daha önce yapılandan daha fazla çalışma sergiledik. Sadece 3 yılda 800 tane konut yıkıldı. Bursa’da son 4 dönemde 190 km yol yapılmış iken biz 340 km yol yaptık. 22 tane spor tesisi yapılmıştı, biz 100 adet tesisi bitirdik. Bugüne kadar 11 tane tarihi eser restorasyonu yapılmış iken biz 151 tane restorasyon çalışması tamamladık. Raylı sistemde 22 km yol yapılmış iken şu anda 26 km yolu tamamlıyoruz. Şu an Bursa’da büyük bir yatırım ortamı bulunmaktadır. Son olarak Marmara Belediyeler Birliği başkanlığını da yürütüyorsunuz. Oradaki çalışmaları aktarır mısınız? Marmara Belediyeler Birliği Türkiye’nin en eski ve en aktif birliğidir. Özellikle eğitim ve belediyeler arası çalışmaların paylaşılması konusunda önemli çalışmalar yapıyor. Yurt dışı ve yurt içi programlarla tüm belediyeler ve kamu kurumları arasındaki ortak çalışmaları yürütebiliyoruz. Başta çevre olmak üzere yerel yönetimlerle ilgili önemli kazanımlar elde ediyoruz. Burada benim en önemsediğim konu ise eğitimdir. Çünkü ülkemizdeki eğitim seviyesinin yükseltilmesi gerekiyor. Bu alanda da Marmara Belediyeler Birliği önemli çalışmalar sergiliyor.I Evyap’tan, Malezya’ya dev yatırım umhuriyetin 89. yılını kutladığımız bir dönemde 85. yılını kutlayan Evyap, Cumhuriyetimizle yaşıt bir firma olmanın gururunu yaşıyor. Üçüncü neslin iş başında olduğu Evyap, önemli yatırımlarla 85. yılını taçlandırdı. Malezya’da yaptığı yatırım ile adından söz ettirin Evyap, Rusya pazarındaki etkinliği ile de dikkat çekiyor. Rusya pazarı ve Malezya’daki yatırımları ile ilgili detayları dergimizle paylaşan Evyap İcra Kurulu Üyesi Mustafa Arın, önemli tespitlerde bulundu. C 32 Kasım 2012 Rusya pazarında oldukça etkin bir Evyap gözlemliyoruz. Sizden pazar ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz? Rusya’da Evyap olarak SSCB’nin dağılması sonrası yerimizi aldık ve sonraki süreçte de markalarımız pazarda önemli bir yere sahip oldu. Duru ve Arko markalarının Rus halkı tarafından kendi markaları olarak görülmesi bizim pazar ile ilgili düşüncemizi net olarak göstermektedir. Bu durumun kolay kazanıldığını söyleyemem. Biz her zaman, Rus tüketicisine daha iyisini verebilmek için çabaladık ve Evyap İcra Kurulu Üyesi Mustafa Arın, “Malezya’da yatırımımızı yaparken Malezya Devleti’nin bize olan olumlu yaklaşımlarını gördük. Özellikle 10 yıllık vergi muafiyetinin sağlanması bizim için önemli.” dedi. başarılı olduğumuzu düşünüyorum. Bundan sonra pazarda nasıl daha fazla etkin olunabilinir? İhtiyaç duyulduğunda orada yatırım yapmayı düşünüyoruz. Bu çerçevede yapacağımız lokal yatırım yerimizi sağlamlaştıracaktır. Rusya büyük bir coğrafya, yatırım yapma ihtiyacı doğarsa sizin için en uygun yer neresi olabilir? Moskova ülkenin kalbi durumunda ve bizim oradan uzak bir bölgede yatırım yapmamız söz konusu değil. Ancak Rusya’da hala araştırma aşamasındayız. Rusya tüketim açısından oldukça önemli bir pazar. Hijyen alışkanlıklarının bizden daha yüksek olması kişi başına düşen tüketim miktarlarını da artırmaktadır. Buna karşın azalan nüfus oranı onlar için düşündürücü bir durum arz ederken üreticiler için de hesaba katılması gereken bir husustur. Rusya’nın Suriye’nin yaşamış olduğu sorunları yaşayabileceği yönünde endişeler var. Siz bu düşünceye katılır mısınız? Rusya büyük bir ülke ve içinde birçok azınlığı barındırıyor. Bu azınlıklara da merkezi hükümet oldukça büyük imkânlar sunuyor. O açıdan Suriye ve benzeri yerlerde yaşanan hareketliliğinin Rusya’da yaşanmayacağını düşünüyorum. Ekonomik gelirin halk yararına harcanıyor olması önemli bir unsurdur. Dünya ticaret örgütüne üye olmaları oldukça önemli bir gelişmedir. Ancak şeffaflaşma adına alacakları önemli bir yolun olduğu kanısındayım. Bu noktada rahatlıkla Rusya’nın eskiye göre daha iş yapılabilir bir yer olduğunu söyleyebilirim. Bu çerçevede Sn Putin’in Rusya için bir şans olduğunu düşünüyorum. Malezya’da yatırım kararı aldınız. Geçen yıl bu konu ile ilgili aktarılanlara baktığımızda 55 milyon dolarlık bir yatırım yapılacağı ifade edilirken, bugün atılan temel sonrası yapılacak yatırımın 130 milyon dolar mertebesinde olduğunu öğrendik. Aktaracaklarınız ile konuya açıklık getirebilir miyiz? İki yıl önce Uzakdoğu bizim gündemimize girdi. Biliyorsunuz sabunun iki farklı hammaddesi var. Birincisi hayvansal yağ, bir diğeri ise palm yağıdır ve bizimde gündemimize girmiş bir konudur. Palm ya- 33 Kasım 2012 Eur newsport ğının da kaynağı Endonezya ve Malezya olduğu için o bölgede yatırım yapma kararı aldık. Yaptığımız araştırmalar sonrasında yatırımımızın Malezya’da olmasına karar verdik. Yapacağımız yatırımla hammadde kaynağına yakın olduğumuz gibi aynı zamanda Çin, Hindistan, Güney Doğu Asya ülkeleri gibi geniş bir coğrafyada yaşayan yaklaşık 4 milyar civarında bir nüfusa da ulaşmayı hedefliyor olacağız. Biz bugüne kadar bölgesinde güçlü bir firmayız. Bu açıdan bakıldığında yaptığımız yatırımla Asya’daki büyük pazara da adım atmış olacağız. Bu sene başında Malezya makamlarına müracaatımızı yaptık. Bize uygun Johor bölgesinde arazi tahsisini yaptılar. Sonrasında oleokimya tesisinin temellerini attık. Üreteceğimiz hammaddeleri ise kendi üretimimizde kullanacağımız gibi bu hammaddelere ihtiyaç duyan lastik, boya gibi sektörlere de pazarlamayı düşünüyoruz. Yatırımı iki yıl içerisinde tamamlamayı hedefliyoruz. Açıklanan 55 milyon dolar rakamına gelince; kısaca yapacağımız yatırım boyutlarının artışı sonrası yatırım miktarımızı revize ederek 130 milyon dolara çıkardık ve bu yatırım ile alanında dünyanın en büyük oleokimya tesisini kuruyoruz. Malezya’nın, bu yatırımı çok önemsediği ifade edildi. Malezya’da bu yatırımı yaparken Malezya Devleti’nin bize olan olumlu yaklaşımlarını gördük. Özellikle 10 yıllık vergi muafiyetinin sağlanması bizim için önemliydi. Bu güne kadar iki Müslüman ülke arasında ticaret çok fazla gelişmemiş. Bu açıdan yaptığımız yatırımın önemli olduğunu düşünüyorlar. Özellikle Türkiye’nin göstermiş olduğu büyümeyi yakından takip ettiklerine tanık olduk ve yetkililer Evyap’ın Malezya’da yapmış olduğu yatırımı köprü olarak görüyorlar. Yapacağınız yatırımla Asya pazarını hedeflediğinizi ifade ettiniz. Bu anlamda Malezya bölge pazarına açılma hedefinize katkı sağlayacak mı? Malezya’nın bölge ülkeleri ile yapmış olduğu serbest ticaret anlaşmaları, bizim bu pazarda yer edinmemize katkı sağlayacaktır. Bu açıdan bakıldığında yatırım için Malezya ideal bir ülkedir. Malezya yatırımınız yanında Ayazağa’dan ta- 34 Kasım 2012 şınmanız söz konusu, yıllardır üretim yaptığınız bu alanı konut projesini için terk etmek üzeresiniz. Konu ile ilgili neler aktarmak istersiniz? Buradan birkaç yıl içerisinde taşınıyoruz. Buranın bir kısmı üretim için Tuzla’ya taşınırken bir kısmı da Malezya’ya taşınacak. İleride yatırımımız tamamlandıktan sonra ara mamulü Malezya’da, nihai ürünü ise ülkemizde üretmeyi planlıyoruz. Bu yolla da ülkemizdeki istihdamı koruyabileceğiz. Bu yatırım ile Evyap’a Asya bölgesinin kapısının açılabileceğini düşünüyorum. Bundan sonra Evyap’ın daha rekabetçi bir konuma geleceğini söyleyebilirim. Uluslararası bir marka olma yürüyüşünüzde Turquality’nin de önemli payı olduğunu söyleyebilir miyiz? Turquality dünyada örneği olmayan bir sistem ve çok başarılı sonuçlara imza atmaktadır. Sn Kürşat Tüzmen, döneminde hayata geçirilmiş, Sn Zafer Çağlayan döneminde başarı ile devam ettirilmiş ileri bir uygulamadır. Bizim Duru ve Arko markalarımız ilk beş yılda Turquality’de yerini alırken ikinci beş yılda da yer almaya devam edecek. Bu da bizim yurtdışı pazarlarda önümüzü açmaya devam edecektir. Turquality verdiği destekle markalarımızın yurt dışında bilinirliğini artmaktadır. Birçok sanayicimiz üretim konusunda edindiği deneyimleri özellikle yurt dışına pazarlama noktasında değerlendirme becerisini gösteremiyordu. Turquality bu anlamda verdiği destek ile de önemli bir açığı kapatmaktadır. Ancak beş yılda marka yaratılacağı fikri doğru değildir. Belki ikinci beş yılda yol aldığınızı fark edebilirsiniz. Uluslararası marka oluşturma noktasında şirketlerin ekonomik güçleri de öne çıkıyor. Uluslararası markalara baktığımız zaman cirolarının 100 milyar dolar mertebelerinde olduğunu görüyoruz. Tabii bu firmaların büyük ekonomilere sahip pazar derinlikleri olan ülkelerden çıktığını göz ardı etmememiz lazım. Bizim ülke olarak o derinliklerde olduğumuzu söylemek güç. Birçok açıdan baktığımızda bu durum nedenlerini görebiliriz. Milli gelirimizin kişi başına düşen oranı, eğitim seviyemiz gibi birçok etken bu derinliğin nedenleri arasındadır. I Eur newsport Eti Maden Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Yılmaz: Eti Maden’in Türk Hava Yolları benzeri bir modele dönüşmesi gerektiğine inanıyorum 986 yılında mühendis olarak başladığı Eti Maden’de gördüğü eksiklikleri dile getirmesi neticesinde yıllar itibari ile yükselerek 2004 yılında Yönetim Kurulu Başkanlığına getirilen Orhan Yılmaz, sessiz sedasız bir KİT kuruluşunu ülkemizin en büyük firmalarıyla yarışır hale getirmeyi başardı. Kısa sürede yakaladıkları başarı nedeniyle kamuo- 1 36 Kasım 2012 yunun dikkatlerini çekmeyi başaran Orhan Yılmaz, yaşanan süreci ve bir KİT kuruluşunun nasıl başarıya ulaştığını okuyucularımız için bizimle paylaştı. Türkiye’de kamuoyu Eti Maden’i tam olarak tanımıyor. Bu nedenle öncelikle Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün geldiği noktayı aktarır mısınız? 1935 yılında Atatürk iki kurum oluşturmuş. Bi- rincisi MTA, madenleri arayacak, ikincisi Etibank, madenleri işleyecektir. O dönemde madenleri çıkarmak için kurguyu böyle oluşturmuşlar. Etibank zaman içinde Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü ismini alırken, Eti Maden’in o günden bu güne geldiği noktayı kamuoyuna en iyi anlatacak araç ise hazineye verdiği temettüdür. 1935 yılından 2004 yılına kadar bakır, alüminyum, gümüş, krom, ferrokrom, bor ve bankacılık gibi işlemlerde bulunan Eti Maden, toplamda hazineye verdiği temettü miktarı bir birim ise 2004 yılından 2011 yılına kadar ve bünyesinde sadece bor madeni kalmasına rağmen ödediği temettü miktarı 10 birimdir. Bu parametre nereden nereye geldiğimizi net bir şekilde göstermektedir. Türkiye’de herkes Ortadoğu’da petrol var ise bizim de bor yataklarımız var. Fakat iyi işletilmiyor diye düşünüyorlar. Bir maden kuruluşunu başarı veya başarısızlık açısından incelerken çıkardığı maden üzerine kattığı katma değere bakarsınız. Bugün Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü ham maddeyi alıyor, mamul hale getiriyor ve bundan sonra başka aşaması kalmadan piyasaya sürüyor. Yani bizim bor üzerinde kimyasal olarak yapılması gereken hangi işlem var ise o işlemi son aşamasına kadar yapıyoruz. Oysa kamuoyunda belirttiğiniz üzere herkeste bor madenini bir işleyebilsek diye yanlış bir düşünce ortaya atıyor. Ben bu kurumun ilk kimya mühendisi Genel Müdürüyüm ve net olarak ifade ediyorum ki şu anda bizim yaptığımız işlemlerin dışında borda daha ilerleyecek başka bir işlem yoktur. Bundan sonraki süreçte ise bu ham madde örneğin TV camları oluyor fakat bu başka bir sektördür. Oysa kamuoyu bu konuyla ilgili borda trilyonlarca dolarlık pastadan ne kadar pay alıyoruz, diye yorumlarda bulunuyor. Bu sektör bahsettikleri kadar büyük bir sektör değildir. Bugün otomotiv, elektronik veya inşaat sektörünün tüm cirosunu bora atfederseniz en baştan yanlış bilgi vermiş olursunuz. Bu ürünler bordan yapılır diye yorumda bulununca halkımız bu ürünlerin sadece bor hammaddesinden yapıldığını düşünüyor. Oysaki bu ürünlerin ham maddelerinden biridir bor. Bor ürünlerinin büyük bir kısmı yurt dışına satılıyor. Hükümet bölgesel teşvikler yerine bor ma- denleri üzerinden ham madde teşviki sağlarsa madenlerimizi daha etkin kullanmaz mıyız? Bu algının da yanlış olduğunu düşünüyorum. Dünyada ne üretiliyorsa hemen hemen o ürünlerin tamamı Türkiye’de de üretiliyor. Sorun üretim değil, ölçektir. Temelde bizim ürünlerimizi sattığımız pazarlar, cam, deterjan, borlu gübre ve bor kimyasallarıdır. Fakat ağırlık cam sektörüdür ve bunlar cam yünü, cam elyafı, solar cam sistemlerinin yapımında kullanılan ikinci en önemli ham madde bordur. Bu ürünlerin hepsi Türkiye’de de üretiliyor. Fakat dünya ekonomisinin tükettiği cam yünü, cam elyafı miktarı ile Türkiye’deki tüketimi mukayese bile edemezsiniz. Bu nedenle bizim pazarımızın %97’i ihracat %3’ü iç pazardır. Bor bu açıdan krom gibi değildir. Kromu çıkartıyorsunuz, ferrokrom yapıyorsunuz çıkan ürünü de birçok sektöre göre dallandırabiliyorsunuz. Bir başka açıdan bakacak olursak Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğünün son yıllarda ciddi oranlarda kar elde ettiğini gözlemliyoruz. Karlılığınız ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz? Geçen sene Türkiye’nin dördüncü en büyük kar eden kuruluşu Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğüdür. Bu kurumun 2005 yılında karı sadece 50 milyon TL idi. 2011 yılında ise bu rakamı 842 milyon TL’ye çıkardık. Bu kurum 2002 yılında Çin’e 9 milyon dolarlık satış gerçekleştirirken, şu anda 450 milyon dolarlık bir satış gerçekleştiriyor. Dünyanın her bölgesinde büyümeye başladık. Toplam ihracat ise 186 milyon dolar iken bu gün 900 milyon dolara yaklaştı. Dünyada bor madenine ilgi arttı. Siz bu süreçte pazar payınızı arttırmak için nasıl bir çalışma yaptınız? Dünyada artık enerji tasarrufu izolasyon bilinci artıyor. İzolasyon ise enerji tüketimini azaltan bir faktördür. Bu sektörün büyümesiyle birlikte bor sektörü de büyümeye başlamıştır. Bunun dışında elyaf sanayi de yaptığımız teknik ağırlıklı pazarlama sayesinde eskiden birçok ülkenin bu sektöre sattığı bor türevlerini sadece bizde olan öğütülmüş kolemanit dediğimiz bir ürünle ikame ettik ve pazarın %90’ını aldık. Bu alana 40 bin ton ürün verirken, şu anda 450 bin ton ürün veriyoruz. Üretim miktarımız toplamda 37 Kasım 2012 Eur newsport 400 bin ton fiili üretimimiz var iken bugün 2,2 milyon tona çıktık. Kısacası bir kamu kuruluşu sessiz sedasız üretim kapasitesini hızla arttırdı ve eskiden %40 kapasite ile çalışırken şu anda %100 kapasiteyle çalışıyoruz. Üretim alanında hedefimiz ise üretim miktarını 5 milyon tona çıkarmaktır. Burada en büyük sorun elinizdeki ürün petrol gibi ürettikçe satabileceğiniz bir ürün değildir. Bizim pazar alanımız maalesef çok kısırdır. Bu nedenle borda kullanım alanı ve yeni pazarlar buldukça büyüyorsunuz. Eti Maden İşletmeleri bugün Türkiye’nin en büyük ihracatçısıdır. Türkiye’de ihracatı ciroyla ölçüyorlar, oysaki firmaların net ihracat yapılarına baktığınızda Türkiye’nin en büyük ihracatçısının Eti Maden olduğunu göreceksiniz. Bugün ihracat şampiyonu olan firmaları ithalatından arındırdığınız zaman negatif bakiye verdiğini göreceksiniz. İhracat ödülleri alan firmaların çoğu bu durumdadır. İhracat değerlendirmesinde net ihracat kavramı oluşturulsa biz Türkiye’nin en büyük ihracatçısıyız. Dünyanın 85 ülkesine tek kalemde 829 milyon dolar net ihracat yapıyoruz. Bu açıdan Eti Maden organize bir sistemle çalışır. Tüm bu başarılara rağmen Eti Maden özelleşmeli midir veya bu başarıyı bir üst noktaya taşımak için nasıl bir yapıya bürünmesi gerekiyor? Ülkemizde insanlar kendilerini şartlandırıyorlar. Ya özelleştirme taraftarısınız, ya da bu yapıya karşısınızdır. Bu düşüncelerinin ortası yokmuş gibi hareket ediyoruz. Ben şahsi olarak devletçi veya özel sektör taraftarı da değilim, yani özel sektör ne yaparsa doğru yapar düşüncesine de karşıyım. Devlet ekonomiden elini çeksin diyorlar, fakat bu düşünceler teori de doğrudur. Özel sektör ne yaparsa doğru yapar mantığı son yaşanan ekonomik krizde kendini gösterdi. Dünyanın en büyük firmaları teker teker battı. Demek ki her iki düşünce de tam manada doğru değildir. Burada sektörleri inceleyerek hareket etmek gerekiyor. Yani öyle bir sektör var ki devlet hemen o sektörden çıkmalıdır, fakat öyle bir sektör de var ki devletin orada bulunması gerekiyor. Konuyu Eti Maden özeline getirirsek ben buranın Türk Hava Yolları benzeri bir modele dönüşmesi gerektiğine inanıyorum. Bugün dünyanın her yerinde ekonomik kriz var ve bankalar eskisi kadar faiz vermiyor. O zaman bu kurumun halka açılması daha faydalı olabilir. Böylece daha fazla sermaye toplamak mümkün olabilecektir. Halk tarafında Kit firmasına beklenen destek ve- 38 Kasım 2012 rilir mi? Bugün Türkiye’nin en büyük şirketleri kadar kar elde ediyorsunuz fakat yine de halkımızda KİT’lerin hantal olduğuyla ilgili algı var. Kamu kuruluşları ile ilgili algı belirttiğiz gibi iş yapmamak üzerine veya bir şey üretmeme üstüne kuruludur. Bu nedenle şunu net olarak ifade ediyorum ki biz mevcudu muhafaza memuru değiliz. Mevcut kendini muhafaza edecektir, önemli olan sizin üstüne hangi değeri koyacağınızdır. Biz bu kurumun sahibi değiliz, bu firmaya yeni bir değer katamıyorsak ve bu memleketi sevdiğimizi de iddia ediyorsak sorumluluk gereği burayı terk etmemiz gerekiyor. Buralar değer üreten ve siyaset dışı kurumlardır ve burada oluşturulan bütün değerler ise bu toplumun değerleridir. Tabi ki. Bugün bizimle ilgili Bakanlığımız, sendikalar ve siyasi partilerin hepsi yaptığımız çalışmaları desteklediklerini ifade ederler. Çünkü biz siyaset yapmıyoruz, buralar siyasi yerler de değildir. Buralar ekonomik değerler oluşturduğu sürece herkese fayda olarak geri dönüyor. Siz buradaki başarılı yönetimi matematiğe döktüğünüz anda herkes sizi destekliyor. Ben göreve geldiğimden bugüne 62 bin 300 adet ihale yapmışız. Buna karşılık 60 tane itiraz gelmiş, yapılan incelemeler sonucunda sadece 6 tanesinde ihalede usul konusunda sorunlar oluşmuş bunları düzeltin demişler, düzeltip yolumuza devam etmişiz. Bunun konuşulacak bir yanı yok. Demek ki biz simetrik davranmayı kurum olarak öğrenmişiz. Çünkü biz bu kurumda çalışan insanları kendimiz seçiyoruz. Burada sistematik bir iyi var, tesadüfî bir başarı yok. Kamu kuruluşlarında en büyük sorun ihalelerdir ve siz aktardığınız üzere hiçbir sorun yaşamamışsınız. Bu işlerde algı yönetimi gerçek yönetimden çok önemlidir. Çünkü ben kendimden eminim, kimseden hiçbir beklentim yoktur. Ankara’daki merkezimizde 1400 kişi çalışıyordu şu anda 680 kişi çalışıyor. Üretim dışındaki tüm fonksiyonları merkezi sisteme topladık. Merkezi satın alma sistemiyle herkes birbirini denetler hale geldi. Çünkü taşrada belirli firmalar ihaleye girmek için insanları sıkıştırabilir, burada öyle bir şey söz konusu dahi olamaz. Kimin ihaleye gireceğini son dakikaya kadar ben bile bilmem. İsteyen herkes ihalelerimize girebilir. Taşra da ihaleye 2 firma girerken burada 30 firma birbiriyle yarışabiliyor. I Eur newsport Türkkan Gıda Maddeleri San ve Tic.A.Ş Genel Müdürü İlhan Alçar Ukrayna’da yaptıkları yatırım ile ilgili değerlendirmede bulundu. Ukrayna’da çağdaş bir uygulama yapmak zor itkisel yağ üretimi ile ilgili ihtiyaçları karşılayamamamız neticesinde dışa bağımlılığımız her geçen gün artan nüfus oranları ile beraber artıyor. Getirilmek istenen çözümler ise sorunları çözmek yerine daha karmaşık hale getiriyor. Bütünsel bir bakış açısı ile bakıldığı takdirde sorunların çözülebileceğini ifade eden sektörün deneyimli isimlerinden biri olan Türkkan Gıda Maddeleri San ve Tic.A.Ş Genel Müdürü İlhan Alçar, hükü- B 40 Kasım 2012 metin yaptığı yanlışlara rağmen eğrisinin doğrusuna denk geldiği bir döneme doğru ilerlediğimizi belirtiyor. Bitkisel yağ üretimi ve yağlı tohum üretimi ile ilgili bir son dönem değerlendirmesi alabilir miyiz? Bitkisel yağ üretim tesisleri açısından, ülkemizin kapasite fazlalığı olduğunu söyleyebilirim. Bu duruma gelmesinde siyasilerinde payı olduğu kanaatindeyim. Ancak zaman içerisinde eğrisinin doğrusuna denk geleceğini düşünüyorum. Bu olduğu taktirde de siyasilerin bu durumdan paylarını alacağını düşünüyorum. Bunun yanında yağlı tohum üretimi ile ilgilide yanlış uygulamaların olduğunu söyleyebiliriz. Hükümetler küçük çiftçiyi korumak için yüksek ürün fiyatları açıklanıyor. Yurtdışından ürün gelmesin diye yüksek gümrük duvarları uygulanıyor. Diğer taraftan tüm dünyada bioyakıtın gelişimi dünyada da ürün fiyatlarını artırdığı için konuşmamızın başında ifade ettiğimiz gibi eğrisi doğrusuna denk geliyor. Koruma duvarlarına rağmen bu alandaki ithalatımızın ortalama beş kat arttığını görüyoruz. Bu açıdan yapılanların sonuç vermediğini söyleyebilir miyiz? Söyleyebiliriz çünkü beyaz et sektörü ülkemizde ciddi büyüme sağladı. Geçmişte ülkemizin protein tüketim miktarları çok düşüktü. Bu oran artan gelir ile beraber artmaya başladı. Bu durum yağlı tohum ithalatını da beraberinde getiriyor. Devletin destekleme politikalarının sektöre zarar verdiğini söyleye biliriz. Desteklememesi halinde piyasanın kendi dengelerini bulacağını söyleyebilir miyiz? Bu konuya son dönemde zeytine verilen destek ile açıklamak isterim. Devletin zeytine destek vermesi sonucu çiftçinin zeytine yöneldiğini görüyoruz. Bu çerçevede de yağlı tohum üretimimiz doğal olarak azalıyor. Zeytinde üretim fazlamız var. Ürettiğimiz zeytini kendi halkımız yemiyor. Yurtdışına sattığımızda ise katma değer ülkemize kalmıyor. Bu işin kaymağını İtalyan ve İspanyol firmalar yiyor. Markalaşma hususunda çalışmalar var. Sen önce markayı yarat sonra üretimi artırmak kolaydır. Zeytini destekleyerek canım Akhisar ova- sında kaç milyon zeytin ağacı dikildi. Şimdi soruyorum, Akhisar ovasında neden zeytin yetiştiriliyor? Sonrasında iki milyon ton soya ithalatı yapılması işin doğal sonucudur. Marka yaratmak öyle kolay bir iş değildir. Devamlılık ister standartların tutturulması gerekmektedir. Bizim bu konuda bir yürüyüşümüz yok, marka yapacağız diyerek yola devam ediyoruz. Marka yaratacağız diyerek marka yaratılmaz. İç piyasadaki tüketim miktarı artırılabilir mi? Bizim insanımızın zeytinyağı yemez. Dış piyasalarda da ekonomik krizin etkileri düşünüldüğünde, bizim zeytinyağımızı almasını beklemek ise hayalci bir yaklaşım olur. Şimdi siz bunları aktarırken, zeytinyağına da laf söylüyorlar demezler mi? Söylüyorum, çünkü ihtiyaç olan şeyin önünü keserken ihtiyaç olmayan şeyi destekliyorlar. İleride ne olacağı belirsiz bir durum için tarım alanları işgal ediliyor. Bugün bir zeytin ağacı yüz sene iki yüz sene yaşıyor. Tamam, evladiyelik ama ihtiyacınızın olup olmadığı sorusunu tekrar sormak gerekiyor. Ayrıca bugün var olan birçok zeytinliğin geçmişte Rumlar döneminden kaldığı görülür. Rumların Akhisar’a zeytin ağacı dikmemelerinin herkesin iyi düşünmesi gerekir. Gidin Bodrum’a adamlar dağa taşa zeytin ekerken ovaya ekmemiş, ama biz bugün ovaya zeytin ekiyoruz. Bunu yapmak için teşvik verdiler. Devlet karışmayıp bıraksa bu iş çözülür. Türkiye’de domates birlik diye bir yer var mı? Ama bilindiği gibi doma- 41 Kasım 2012 Eur newsport tes ile ilgili bir sorundan bahsetmiyoruz. Domates ihracatı da yapılıyor, iç piyasaya da yeterli ürün veriliyor. Yani düzen kendiliğinden kurulmuş. Devletin bu konuda bir düzenlemesi yok. Devlet bugün anlamsız bir şekilde Türkiye’nin ihtiyacının fazlası hububat üretimi için çiftçiye elinden geleni yaptı. Çiftçi kolay paraya ve tembelliğe alıştı. Şimdi düzen değişti çiftçiye farklı bir şey yap diyince yapmıyor. Arazi toplulaştırması ile ilgili çalışmalar tüm hızı ile devam ediyor. Bu çalışmalarla birlikte bahsettiğiniz sorunlar giderilebilir mi? Türkiye’de iki tane kanun var. Bir yandan yetkililer arazi toplulaştırması ile ilgili çaba sarf ederken, diğer taraftan miras kanunu ile araziler parçalanmaya devam ediyor. Bir taraftan toparlamaya çalışırken diğer taraftan dağıtmaya devam ediyorsan. Ne kadar toparlamaya çalışırsan çalış, toparlanmaz. Muş ve benzeri illerde ayçiçeği ekimi ile ilgili çalışmalar yapılıyor. Bu çalışmalar var olan ihtiyacı zaman içerisinde karşılayabilir mi? Muş’ta yapılan çalışmalar önemli. Yapılan bu çalışmalarla ayçiçeğinin Trakya bitkisi olmaktan çıktığını söyleyebiliriz. Adana’da, Konya’da, Eskişehir’de artık sürekli ürün var. Yeterli mi, değil. Ama zaman içerisinde artacağını düşünüyorum. Zeytine desteği vermeseydin ne olurdu sorusunu aktardıklarımız neticesinde daha iye anlamlandırabiliriz. Zeytine hiç destek vermediğiniz dönemde de tüketim fazlanızı üretiyorken, bugün zeytine teşvik vermek pek akıl karı değil. Aynı şeyi fındık içinde söylemek mümkündür. Bundan daha büyük bir ihanet olamaz. Mecliste sizin Yönetim Kurulu Başkanınız ve Kocaeli MHP Milletvekili Lütfü Türkan ve bu sektörde üretim yapan ve AK Parti Milletvekili Ahmet Edip Uğur gibi iki tane milletvekiliniz var. Bu sorunları çözmek için yeterli yaklaşımlar gösterilemiyor mu? Kısmen bu konular TBMM gündemine geliyor. Bununla birlikte kısmen bir bilinçte oluştu ama zincir tamamlanmadığı için yan etkileri de büyüyor. Bunun en güzel örneğini ette görüyoruz. Türkiye et ithal eder hale geldi. Çünkü bizim yağlı tohum zincirimizde sıkıntı var ve dolayısı ile et üretimi de sıkıntı yaşıyor. Bir yandan çiftçi korunmaya çalışılırken ithalatın önü açılarak yurtdışındaki çift- 42 Kasım 2012 çiyi de destekliyoruz. Bu ortamda hükümetin çiftçiyi seviyor mu yoksa dövüyor mu anlayamadım. Ben yine zeytini tükettiğinden fazlasını neden üretildiğinin sorgulanması gerektiğini söylüyorum. Bugün yağlı tohum üretimini desteklerseniz hem yağ üretiminizi sağlarsınız hem de ortaya çıkacak küspe ile üreteceğiniz hayvan ile ülkenizin protein ihtiyacını karşılarsınız. Bugün savaş çıktı buğdayın yoksa zeytin ile besleniriz diyemezsin. Ukrayna’da yatırımlarınız vardı, fabrikanız üretime geçti mi? Fabrikamız üretime geçti. Ukrayna’nın yatırım için zor bir ülke olduğu ifade ediliyor. Sizin bu konudaki tecrübelerinizi alabilir miyiz? Komünizm bu adamları bitirmiş. Ukrayna’da çağdaş bir uygulama yapmak zor. Ukrayna’da toprak mülkiyeti yok. Her şey devletin mülkiyetidir. Devlet belli bir dönem kullanım hakkı için arazileri kiralıyor. Sistem çok farklı, teknik bir sistemi orada ilgilere tarif etmek oldukça güç oluyor. Öğrendiklerinin dışında bir şeyin olabileceğini anlatmakta oldukça zorluk geçiyoruz. Yeni teknolojilere açık değiller ve direnç gösteriyorlar. Ama hammadde bol bir ülkedir. Bugün Ukrayna dokuz milyon ton mal üretiyor ve Türkiye’de bu ürünü alıyor. Fakat zaman içerisinde katma değeri kendi ülkelerinde kalsın diye ayçiçeğini ihraç etmek yerine işleyip ham yağ olarak ihraç etmek isteyecekler. Bunun içinde yatırımlarını tamamladılar. Bizde bu öngörü ile orada fabrika kurduk. Mülkiyet konusundaki durum yatırımınızı ileride tehlikeye sokar mı? Mızıkçılık yapmak isterseniz yaparsınız. Dünyanın en adil sisteminde bile insanlar kulp bulmak isterlerse bulurlar. Ukrayna ile Türkiye sorun yaşar ve bu ortamda Ukrayna atın bu Türk şirketlerini buradan derlerse atarlar. Oradaki yatırımınızın hammadde dışında avantajları var mı? Enerji ucuz, işgücü ucuz, yapılan yatırımlar teşvik görüyor. Fakat işgücü verimi konusunda sıkıntı çekiyoruz. Çalışanın çok ciddi alkol problemi var. O yüzden sabah işe gelirken alkol kontrolü yapmak zorunda kalıyoruz. Adamlara mesaiye kal diyorsunuz, adam ben eve gidip votka içeceğim diyebiliyor.I www.dogagrup.com.tr Eur newsport Endem İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Naci Endem: RTÜK arı kovanına çomak sokmak istemiyor lkemizde birçok alanda olduğu gibi bir ileri iki geri adım atma geleneği yersel sayısal yayın ile ilgili gelişmelerde de devam ediyor. Anten AŞ’nin kurulması sonrası bu konuda önemli bir aşama kaydedildiği ifade edilse de durumun pek de böyle olmadığı ortaya çıktı. Yasa ile düzenlenen hususlar ilgili kuruluş olan RTÜK tarafından uygulanmayınca var olan düzen de devam ediyor. Anten AŞ’nin aradan geçen yıllar sonrası konu ile ilgili kişileri heyecanlandıran 820 televizyon kulesi kuracağı ile ilgili haberler ise yeni bir gelişme olarak karşımıza çıkarken, sonrasında yaşanacak gelişmeler ise Ü 44 Kasım 2012 merak konusu. Konu ile ilgili en yetkin kişilerden biri olan ve İstanbul’daki tek özel TV kulesinin sahibi olan Endem İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Naci Endem, gelişmeler ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’de sayısal yayıncılığa geçiş sürecini takip eden birisiniz. Şu ana kadar alınan mesafeyi aktarır mısınız? Gelişmiş ülkelerde 1990’lı yıllardan beri sayısal yayıncılığa geçilmiştir. RTÜK de sayısal yayıncılık üzerinde çalışacağını bildirmiş ve 03.02.2006 tarihinden itibaren sayısal TV deneme yayınlarının başlayacağını ilan etmiştir. 2008 yılından itibaren İstanbul Çamlıca ve Büyükçekmece Endem Kulesi’nde deneme yayınlarına başlanmış ancak iki sene sonra bu yayınlar durdurulmuştur. RTÜK bu yılın başında sayısal yayıncılığı düzenlemek adına ulusal yayıncıların teknik personelinin de dahil olduğu Anten AŞ adında bir şirketin kurulacağını, sayısal deneme yayınlarının da bu kuruluş tarafından yapılması için bazı girişimlerde bulunmuştur. Temmuz 2012 tarihinde Anten A.Ş hukuken kurulmuş ve ulusal yayıncılar ile yayıncılık alanında faaliyet gösteren şirketler de dahil olmak üzere toplantılarına başlamıştır. Kısa süre içersinde İstanbul’da UHF 23’üncü kanaldan televizyon deneme yayınlarına başlanacaktır. Deneme yayınları sonucunda RTÜK Mart 2013 tarihinde sayısal frekans ihalesini yapmayı planlamaktadır. Yapılan planlar doğrultusunda ilerleyebilecek miyiz? Bugün Yunanistan 2012 yılından itibaren yaşadığı krize rağmen dijital yayıncılığa geçebildi. Türkiye’de bu işin alt yapısı mevcuttur. Bugün dijital yayın olduğu takdirde çok küçük bir antenle istediğin yayını her yerden alabiliyorsun. Bu yersel sayısal yayınları, hareket halindeki araçlar ve deniz vasıtaları rahat bir şekilde alabilmektedir. Fakat Türkiye’de halen bu kullanılamıyor. Çünkü sayısal yersel yayınlar başlatılmadı. Bilindiği üzere uydu yayınları çanak anten ile çanak anten uyduya hassas olarak ayarlanarak alınabiliyor. Hareketli vasıtalar veya uyduyu direkt göremeyen vasıtalar bu yayınları alamıyorlar. Aynı şekilde kablolu yayınları alabilmek için kablonun televizyon alıcısına bağlanması gerekli, hareketli istasyonlar veya evin içindeki televizyon alıcıları bu kabloya irtibatlanmazlar ise yayınları alamamaktadırlar. Uydu ve kablolu televizyon yayınlarında sayısal yayıncılık başlamıştır. Yersel yayınlarda da mutlaka bir gün başlayacaktır. Bu sürenin uzatılmaması gerekmektedir. Halen RTÜK planlamasına göre 2015 yılında sayısal yersel yayınlara tamamen geçileceği belirtilmektedir. Planlanan tarihe göre önümüzdeki süre her geçen gün kısalmaktadır. Anten A.Ş. bugün ifade ettiği sistemi kurar ise mevcut kulelerle ilgili nasıl bir yol izlenecek? Anten A.Ş bizim yaptığımız da dahil mevcut kuleleri kiralayacaktır. Oradaki sorun mutlaka çözülür. Önemli olan kararlı adımların atılması ve bir kişinin önder olarak hareket etmesidir. TRT bu işe önderlik edebilir. Çünkü TRT bir devlet gücüdür. Bilindiği üzere TRT geçmişte televizyon yayıncılığı alanında her hususta öncülük etmiş ve özel televizyon kanalları bundan örnek alarak faydalanmışlardır. TRT’nin yayın kanallarından biri hemen sayısala çevrilebilir ve ayrıca RTÜK tarafından tahsis edilen 23’üncü kanaldan da hemen yayına başlayabilirler. Özel televizyon yayıncıları ve bunların teknik personelleri bazı mali ve teknik sebeplerden analogdan sayısala geçiş sürecini uzatmak istemektedirler, TRT ise bu süreci kısaltabilir. Fakat Türkiye’de devlet özel sektör işbirliği yapılamıyor. Anten A.Ş’ nin kurulması özel sektör ile TRT’nin uyumlu çalışmasına yardımcı olarak , sayısal yersel yayınların başlamasına yardımcı olacaktır. Anten A.Ş. , RTÜK’ün bu alandaki görevini rahatlatacak ve hem TRT’nin hem de özel sektör yayıncılarının teknik imkanlarını birleştirerek yayıncılık ortamını çağdaş ülkeler düzeyine getirebilecektir. Zaten bu yayın kargaşası ortamından hem TRT hem de ulusal özel sektör yayıncıları şikayetçidirler. Burada önemli olan husus Anten A.Ş’nin görevini büyük bir ciddiyet ve tarafsızlık ile yerine getirebilmesi ve zorluklar karşısında yılmamasıdır. Bu yapılabildiği takdirde hem halkın düzgün yayın izleme hakkı, hem yayıncıların düzgün bir ortamda yayın yapabilmeleri ve hem de devletin RTÜK vasıtasıyla denetleme görevi sağlanmış olacaktır. Bu işin özeline inmek gerekirse hükümete yakın biri sizin yaptığınız yatırımları yapmış olsaydı bugün yapılacak yatırımlar çok daha önceden yapılmaz mıydı? Ben bugüne kadar hiçbir zaman politik bir yaşamın içinde olmadım, fakat hep hizmet ettim. Bu konuda hiç bir kimsenin hedefi olmadığımdan eminim. Konu sadece yayıncıların ekonomik politikalarından kaynaklanmaktadır. Herkes teknoloji ilerliyor, diyor. 20 yıl önce kullandığınız araba ile bugünkü araba arasında da ciddi farklar vardır. Fakat sen 20 yıl önce alacağın arabayı teknoloji gelişecek diye bekledin mi? Yayıncılık alanında da gelişim mevcuttur, fakat senin bugünkü teknolojiyi kullanman gerekiyor. Cep telefonları konusunda da durum aynıdır. Cep telefonu teknolojisi devamlı gelişiyor ve GSM operatörleri bu gelişmeleri takip etmeye çalışıyorlar. Burada belirtilmesi gereken husus, her yeni teknolojinin bir öncekini de kapsaması, bir önceki teknolojiyi kullanılamaz hale getirmemesi, kullanıcıları mağdur etmemesi gerekliliğidir. Bu açıdan bakarsak da bugün halka haksızlık yapılmaktadır, yersel sayısal yayınların bir an önce uygulamaya başlaması 45 Kasım 2012 Eur newsport gerekiyor ve bu mümkündür. Neden bu işler bu kadar uzadı? Hükümet yeniden frekans dağıtımı yapmak istiyor. Fakat buradan da önemli bir gelir bekliyor. Bu geliri kimseden temin edemedi, yine de bekleyişleri devam ediyor. Devlet yayıncılık alanını kontrol altına aldığında gayet tabii ki gerekli vergisini alacaktır, ancak devlete empoze edilen husus, frekans ihalesinden yüklüce bir gelir temin edilecek ve ayrıca yıllık frekans kullanım bedeli ve vergilerin de alınacağıdır. Yayıncılar sayısal yayına geçebilmek için ellerindeki analog (geleneksel) televizyon vericilerini sayısal vericilerle değiştirecek, bu konuda önemli masraflarda bulunacak, ayrıca hem frekans ihalesi ödemesini yapacak, hem yıllık frekans kullanım bedeli ödeyecek ve hem de vergilerini verecekler, bu durum karşısında yayıncılar frekans ihalesi sürecini uzatmakta ve sayısal yersel yayınlara geçişi geciktirmektedirler. Devlet önceliğini, halkın televizyon yayınlarını düzgün ve çağdaş olarak almasına, yayınların her yeri kapsamasına vermelidir. Ancak bu düzgün ortamda gerekli vergiler ve kullanım bedelleri düzgün olarak alınabilir. Yayıncılar da bu kargaşa ortamından şikayet etmektedirler, çünkü önde gelen ulusal televizyon yayıncıları yüksek meblağlar ödeyerek kaliteli televizyon vericileri kullanmakta, ancak küçük yerel veya bölgesel televizyon yayıncılarının önemli bir bölümü çok ucuz ve standartlara uymayan televizyon vericileri kullanarak, ulusal yayıncıların bu yayınlarını bozmaktadırlar. Ulusal yayıncılar her ne kadar bu durumu RTÜK’e şikayet ederek düzeltiyorlarsa da bir süre sonra başka bir yerde benzer sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Bu alanda ilk yatırımı siz yaptınız sanırım. İlk kuleyi biz yaptık fakat yanlış yaptık. Çamlıca’da çok fazla kule vardı, başka bölgelerde de öyle olmasın diye bir öncülük yapmak istedik, öncülük yaparsak biraz da gelir elde ederiz diye düşündük. Fakat o beklenti içinde yaşamanın bir anlamı olmadığını fark ettik. TRT bir dönem sizin kulenizi kiralıyordu, şu anda da devam ediyor mu? TRT kısa bir süre kiraladı, UHF 25. kanaldan dijital yersel yayın yapıldı. Sonrasında vazgeçtiler. Şu anda AVEA kullanıyor. Ancak kulemiz her türlü televizyon yayınları yapılması için hazırdır. Kapsama alanı ve deneme yayınları çalışmaları tamamlanmıştır. 46 Kasım 2012 Anten AŞ bugün 820 kule kurmak istiyor fakat bu miktarı toplayacak bir yapıları var mı? Onu ben de bilmiyorum. Anten A.Ş , TRT’nin içinde olsa hemen çözülür. Anten A.Ş’nin paraya ihtiyacı var. Ama hiç kimse bu yönde harcama yapmak istemiyor. Bilindiği üzere 3 Mart 2011 tarihinde 6112 sayılı “Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun” yürürlüğe girmiştir. Bu kanun kapsamında sayısal yayıncılığa geçiş yol haritası belirlenmiştir. Bu yol haritasına göre yersel sayısal frekans planları, kanunun yürürlüğe girmesini müteakip bir yıl içinde hazırlanacak, iki yıl içinde ise Üst Kurul tarafından multipleks kapasitesi sıralama ihalesi yapılacaktır. Bu gibi hususların kanunla belirlenmesine rağmen ilerleme kaydedilmiyor ve hiç kimse neden kanun uygulanmıyor, demiyor. Kim uygulamıyor kanunları. Bu kanunları RTÜK’ün uygulaması gerekiyor, fakat RTÜK arı kovanına çomak sokmak istemiyor. Özerk bir kuruluş olan RTÜK’ün kendisine kanunla verilen görevi tam olarak yerine getirmesi beklenmektedir. RTÜK bir düzenleyici kuruluş olarak, halkı, yayıncıları ve devleti dikkate almalı ve saygın bir kurum olarak televizyon yayıncılığı ortamını çağdaş devletler düzeyine çıkarmalıdır. Sizin Beylikdüzü’nde yaptığınız kuleyle ilgili de eğer orada AK Parti belediyesi olsaydı bu kuleyi yapamayacağız söyleniyor. Ben kuleyi inşaya başlarken sadece RTÜK’ün hazırladığı televizyon frekans planında belirtilen Büyükçekmece yayın noktasını dikkate aldım. Bu girişimde gerekli zemin etütlerini tamamlayarak, en uygun noktayı belirledim. Büyükçekmece Belediye Başkanı, bölgesinin önemli bir yapısı olarak bu kuleyi benimsedi ve Büyükçekmece Belediye amblemine de dahil etti. Belediye Başkanı benimsemesinin bir işareti olarak bu kule benim demekte ve oradaki yatırıma sahip çıkmaktadır. Ben bu önemli yatırım için hangi Belediye Başkanı olursa olsun aynı şeyleri yapardı diye düşünüyorum. Ayrıca ben kule yatırımına başlarken Büyükçekmece Belediye Başkanı ANAP’lı idi. Benim düşüncem, bu televizyon kulesinin sadece Büyükçekmece için değil İstanbul için hatta bütün Türkiye için önemli ve örnek bir müşterek yayın kulesi olduğu yönündedir. Bölgede zemin kayması var mı? Öyle hiçbir şey yok. Bugün deprem olsa o ku- lede olmak isterim. Fakat herkes çamur atmak için yazıyor. Bir gazeteci fotoğraf çekiyor, bu kule yıkılsa evlerin üstüne geliyor, diye. Fakat bunlar haber üretmek için yapılan yanlış şeylerdir. Daha önce de belirttiğim üzere kule yatırımına başlamadan önce gerekli bütün zemin etütlerini yaptırdım. Ben silo, baca, kule inşaatçısıyım, daha önce birçok kuleler inşa ettim, benim mesleğim bu. Bu sebepten bu tip inşaatların nereye ve ne şekilde yapılacağını çok iyi bilirim. Siz hiçbir zaman politik yaşamın içine girmediğinizi ifade ettiniz, fakat konu aynı yere gidiyor. Eğer mason değil de İmam Hatip Lisesi mezunu olsaydınız bu işleri daha rahat çözebilir miydiniz? Dediğiniz gibi ben masonum. Ama bunun kötü bir tarafı olmadığını düşünüyorum. Şimdiki hükümet iş yapan kişiye saygı gösteriyor. Sıfırdan yükseltmek için elinizden tutmuyorlar fakat kimseye de batması için tokat atmıyorlar. Burada önemli olan politik bir yerde olmamak, politik açıdan etliye sütlüye karışmıyorsan onlarda sana karışmıyor. Bu açıdan kendime hiçbir baskı görmedim. Tayyip Bey ile Belediye Başkanlığı döneminde görüşmelerde de bulundum. Randevusuna çok sadık bir insandır. O dönemde de kule sorununu konuşmuştuk. Çamlıca’daki tüm kuleleri kaldırıp iki tane yeni ve Çamlıca’ya uygun kule kurarak Çamlıca’yı temizleyecek ve o eski güzel görünümüne getirecekti. Fakat Belediye Başkanlığı süresi tamamlandığından bu işlerin tamamlanması kısmet olmadı. Ancak anladığım kadarıyla hala Çamlıca’yı çok önemsiyor. Bu işlerin çözülebilmesi için RTÜK ve yayıncıların bir arada uyum içerisinde işlerini yapmaları gerekmektedir. Özerk bir kuruluş olan RTÜK’ün halkımızı, yayıncılarımızı ve devletimizi dikkate alarak kanunla kendisine tevdi edilen görevleri tarafsızlık içerisinde yerine getirmesi ve çağdaş bir televizyon yayıncılığı ortamı sağlamasıdır. Devlete gelir sağlayacağım düşüncesiyle yayıncılardan büyük paralar kopartma yoluna girmemeli, görevinin de bu olmadığını dikkate almalıdır. I 47 Kasım 2012 Eur newsport Selen eaeaeAKSES iaeaeia İKV Uzmanı eaea eia EKONOMİK KRİZ SONRASI DIŞ TİCARET İLİŞKİLERİN GELİŞİMİ Geçtiğimiz bu son birkaç yıl içinde, Avrupa yetkilileri Avro Alanı’nı içinde bulunduğu ekonomik ve mali krizden kurtarmak ve Avrupa ekonomisini yeniden rayına oturtmak için yeni düzenlemeleri hayata geçirmektedirler. Bu kapsamda örneğin yeni bir istikrar mekanizması geliştirilmiş ve son olarak, Eylül 2012’te, Avrupa Komisyonu Başkanı José Manuel Barroso tarafından Avro Alanı’nda bankalar için bir denetim birliğinin oluşturulması planı açıklanmıştır. Mali kaynakların azalması ve kamu harcamalarına kısıtlamalar getirilmesi ile Avrupa Birliği’nde iç talebin daralmasına karşın, Avrupa yetkilileri ekonomiyi dış talep ile dengelendirme çabası içinde bulunmaktadırlar. 2012 yılında dış ticaretin GSYİH’a 0,7 puanlık bir katkıda bulunarak Avrupa Birliği’nin ekonomisinin bu sene yeniden krize girmesinde önleyici bir rol oynadığı düşünülmektedir. Ticaret serbestleşmesi, Avrupa 2020 Stratejisi’nde öngörülen hedeflere ulaşılabilmesi açısından önemlidir. Esasında krize rağmen, Avrupa Birliği dünya ticaretinin yaklaşık beşte birini gerçekleştirerek bu alanda önderliğini korumayı başarmıştır. 2010 yılında, Avrupa Birliği, dünya ticaretinde ihracatın yüzde 16’sını ve ithalatın yüzde 17,5’ini gerçekleştirirken, ABD ve Japonya’nın dünya ticaretindeki payı azalmış ve ayrıca son zamanlarda payı hızla artan Çin Avrupa Birliği’nin performansını geçmeyi başaramamıştır. Ancak uluslararası arenada artan rekabet ortamında, ticaretteki lider konumunu korumak için, Avrupa Birliği’nin dış ticaret ilişkilerini daha da geliştirerek özellikle şu ana kadar erişemediği yeni pazarlara ulaşması şart olmuştur. Ancak, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)ve özellikle Doha Turu 48 Kasım 2012 kapsamında çok taraflı ticaret müzakerelerinin güçlükle ilerlemesi sonucunda, Avrupa Komisyonu, geçtiğimiz bu son birkaç yılda, bölgesel ve ikili ticari ilişkilerini geliştirme çabaları ile yeni pazarlara ulaşmaya çalışmaktadır. Tablo 1: Ülkelerin Dünya Ticaretindeki Payları (yüzde olarak) İhracat AB ABD Japonya Çin 2000 17,5 17,4 10,7 5,6 İthalat 2010 16,0 11,4 6,9 14,1 2000 19,3 26,5 8,0 4,7 2010 17,5 16,9 6,0 12,0 Kaynak: Eurostat Avrupa Birliği dış ticari ilişkilerinin gelişme süreci nasıl ilerliyor? Avrupa Komisyonu’nun 2025 yılında Asya bölgesinin dünyanın birinci üretici ve ihracatçı konumuna geleceğini sezmesi sonucunda, Avrupa Birliği’nin başta Çin, Hindistan ve Güney Kore ile ekonomik ve ticari ilişkilerini geliştirilmesi önem kazanmıştır. Böylelikle Temmuz 2011’te Güney Kore ve Avrupa Birliği arasında yürürlüğe giren Serbest Ticaret Anlaşması, Avrupa Birliği’nin, Asya eksenine kayan ekonomik güç merkezine yönelik yatırımlar yapmaya başladığına dair önemli bir gösterge olmuştur. Yeni nesil Serbest Ticaret Anlaşması olarak değerlendiren bu anlaşma, Avrupa Birliği’nin şu ana kadar akdettiği en önemli ve en kapsamlı ikili ticari anlaşma niteliğini taşımaktadır. Bu anlaşma ile iki taraf arasında önemli düzeyde tarif ve tarife dışı engellerin kaldırılması öngörülmüştür. Söz konusu anlaşma bir bakıma domino etkisi yaratarak, Avrupa Birliği’nin Asya bölgesindeki diğer ülkeler ile ticari ilişkilerini geliştirmesinde tetikleyici bir etken olmuştur. Avrupa Birliği ve Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (Association of Southeast Asian NationsASEAN) arasında 2007 yılında ticari müzakereler başlamış ancak üye ülkelerini ekonomilerinin yapısal farklılıkları sürecin ilerlemesinde zorluk yaratmıştır. Bu durum karşısında, Avrupa Birliği, Asya’daki bu dinamik pazarı kaybetmemek için ASEAN ülkeler ile ikili serbest ticari anlaşma kapsamında müzakereleri yürütmeye başlamıştır. Bu gruptan Avrupa Birliği ile müzakerelere başlayan ülkeler Malezya (2010), Singapur (2010) ve Vietnam’dır (2012). Hızla büyüyen ve küresel ekonomik aktör olma yolunda bulunan ve bir milyardan fazla nüfusa sahip olan Hindistan, Avrupa Birliği’nin gözünde, önemli ve çok cazibeli bir pazar haline gelmiştir. 2007 yılında başlayan Hindistan ile Avrupa Birliği arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması müzakereleri halen devam etmektedir. Ancak kamu alımları, otomobil ve alkollü içkilerin pazarlarına erişim, hizmetler ve jenerik ilaçlara ilişkin hususlarda anlaşmasızlıklar bulunmaktadır. Asya’da Japonya’nın da önemli bir pazar olmasına rağmen, birçok tarife dışı engellerin varlığı özellikle ayırımcı uygulamalarla karşı karşıya kalan Avrupa Birliği açısından Japonya’da yeterince yatırım imkânı yaratmamaktadır. Ancak, Ekim 2012 sonrası Avrupa Birliği ve Japonya arasında ticari anlaşma müzakerelerinin başlaması beklenmektedir. Çin’in DTÖ üyeliği Avrupa Birliği ile olan ticari ilişkilerinin hızla gelişmesini sağlamış, ancak bu ülkenin Asya'nın en büyük ekonomisi olduğu göz önünde tutulduğunda, iki taraf arasındaki ilişkilerin potansiyelin altında kaldığı gözlenmektedir. Olumlu bir gelişme sağlamak için ise, öncelikle Avrupa Birliği açısından Çin ile fikri mülkiyet haklarının korunma çerçevesinin güçlendirilmesi, tarife dışı özellikle yasal düzenlemelere ilişkin engellerin kaldırılması ve sürdürülebilir kalkınmanın desteklenmesi gerekmektedir. Ancak şu safhada Çin ile Serbest Ticaret Anlaşması müzakerelerinin başlatılmasından ziyade, yatırım anlaşması için müzakerelerin başlatılması öncelik olarak öngörülmektedir. Asya’nın yanı sıra son derece önemli bir pazara dönüşen Latin Amerika da Avrupa Birliği’nin ticari ilişkilerini güçlendirme çabası gösterdiği ülkeler grubu içinde bulunmaktadır. Bu kapsamda, Avrupa Birliği, Haziran 2012’te, Peru ve Kolombiya ile çok taraflı serbest ticaret anlaşması ve altı Orta Amerika ülkesi (Kosta Rika, El Salvador, Guatemala, Honduras, Nikaragua ve Panama) ile bir Ortaklık Anlaşması imzalamıştır. Latin Amerika’da Avrupa Birliği’nin dış ticaret politikası kapsamında stratejik önem taşıyan bir diğer blok ise Brezilya’nın da yer aldığı Güney Amerika Ortak Pazarı’dır (Mercosur). Yüksek tarife uygulayan Mercosur ile yürütülen müzakerelerin sonuçlanması durumunun, Avrupa Birliği için çok önemli avantajlar sağlayacağı düşünülmektedir. Diğer yandan, Avrupa Birliği’nin yürüttüğü komşuluk politikası çerçevesinde, komşu ülkeler ile ticari ilişkilerin geliştirilmesinin özellikle bu bölgedeki istikrarın sağlanması ve refah düzeyinin artırılmasına yönelik önemli bir vesile oluşturması beklenmektedir. Aralık 2011’te Avrupa Komisyonu’na Mısır, Ürdün, Fas ve Tunus ile ikili ticari anlaşma müzakerelerini başlatması için yetki verilmiştir. Ayrıca Avrupa Birliği’nin Ermenistan, Gürcistan ve Moldova ile ticari müzakereleri başlatılması yönünde karar alınmıştır. Tüm bu gelişmelerin dışında, Avrupa Birliği için önemli bir ticaret ortağı olan Rusya’nın Ağustos 2012’te DTÖ’ye üye olmasının, Avrupa Birliği ve Rusya arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerinin gelişmesine önemli bir ivme kazandırması beklenilmektedir. Kanada ile ise, Avrupa Birliği ile Kapsamlı Ekonomik ve Ticari Anlaşma müzakereleri yürütmektedir ve kısa zamanda bu müzakerelerin tamamlanması öngörülmektedir. Avrupa Birliği açısından bir diğer önemli gelişme de, Avrupa Birliği’nin ABD ile Serbest Ticaret Anlaşması’na yönelik müzakerelere başlamaya hazırlanmakta olması ve 2014 yılı ortasına kadar bir anlaşmanın gerçekleştirilmesinin hedeflenmesidir. Avrupa Birliği ve ABD arasında öngörülen ticari anlaşmanın, tarım ve sanayi ürünlerinde gümrük vergilerinin düşürülmesi ve iki taraf açısından özellikle hizmet pazarına erişimin kolaylaştırılması; kamu alımlarının da söz konusu anlaşmanın kapsamına 49 Kasım 2012 Eur newsport sağlayan 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi kararının alınması gibi hususları kapsaması beklenmektedir. 16’ncı maddesi gereğince, Türkiye’nin, Avrupa BirAvrupa Komisyonu’nun Temmuz 2012’teki dış liği’nin serbest ticaret anlaşmalarını da kapsayan terticaretin serbestleştirilmesinin Avrupa Birliği’nin ekocihli gümrük politikasına uymakla yükümlü nomik büyümesi ve istihdamı üzerindeki etkilerini incelediği raporunda , başta ABD, Japonya, Kanada, bulunması durumudur. Yukarıda belirtildiği gibi, Hindistan, Çin ve bazı Güneydoğu Asya ülkeleriyle Avrupa Birliği, yeni ticaret politikası çerçevesinde yoğun olarak serbest ticaret anlaşması müzakereleri olmak üzere iki taraflı anlaşma müzakerelerinin sonuçlandırılması halinde, Birliğinin GSYİH’sinin yürütmektedir. Bu nedenle, Avrupa Birliği’nin yüzde 2 oranında artması ve iki milyondan fazla iş üçüncü ülkelerle akdettiği serbest ticaret anlaşmalarına paralel olarak Türkiye’nin de söz konusu ülkeimkânlarını yaratması beklenmektedir. lerle eş müzakereler yürütmesi ve kendi ticari Bu tabloda Türkiye’nin yeri nerededir? Bazı AB Üye Devletleri’nde mali sorunlar ve çıkarlarını da koruyacak anlaşmalar akdetmesi önem bütçe açıklarının ortaya çıkmasıyla Avrupa Bir- taşımaktadır. Avrupa Birliği’nin üçüncü ülkelerle liği’nde finansal imkânların gerilemesi ve iç talebin imzaladığı serbest ticaret anlaşmaları, Birlik ve Türdaralması sonucunda, Türkiye ve Avrupa Birliği kiye’nin oluşturduğu Gümrük alanını kapsarken, Türkiye’nin halen AB üyesi olmaması nedeniyle, tiarasındaki ticari ilişkiler olumsuz yönde etkilenmiştir. Özellikle Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne olan ih- cari müzakerelerin yürütüldüğü süreçte yer almaracatının da azaldığı gözlenilmektedir. Avrupa ması, Türkiye’nin ticari menfaatlerinin dikkate Birliği’nde gelen ithalat payı 2007 yılında yüzde alınmaması sonucunu yaratmaktadır. Bu durum ise, 40,8 iken bu oran 2010 yılında yüzde 39,3’e düşm- Avrupa Birliği’nin serbest ticaret anlaşması imzalaüştür. Aynı zaman zarfında, Türkiye’nin Avrupa dığı üçüncü ülkelerin, anlaşma sonucu Avrupa BirBirliği’ne yönelik ihracatı ise yüzde 56,8 oranından liği ve Türkiye arasında mevcut Gümrük Birliği’nin yüzde 46,3 oranına gerilemiştir. Ancak her ne kadar, alanına yanı Türkiye pazarına gümrüksüz erişebilme Avrupa Birliği’nin içinde bulunduğu ekonomik sı- imkânını yaratmaktadır. Ayrıca Serbest Ticaret Ankıntı sonucunda Türkiye’nin Avrupa Birliği ile olan laşması yapılan üçüncü ülkelerce Avrupa Birliği’ne ticareti etkilenmiş olsa da, Birlik, Türkiye’nin en verilen tarife ve tarife dışı engellerdeki tavizler, AB önemli ticaret ortağı konumunda olmaya devam etmekTablo 2: Avrupa Birliği’nin üçüncü ülkeler ile ticari ilişkileri (2011) tedir. Avrupa Birliği’ndeki taleİhracat İthalat bin azalması durumu, TürkiAB’nin ihracatında AB’nin ye’yi yeni alternatif pazarlar Milyar Avro ülkenin payı Milyar Avro ithalatında aramaya yöneltmiştir. Nitekim (% olarak) ülkenin payı 2008 yılından beri, Türkiye, (% olarak) Orta Doğu, bazı Bağımsız ABD 260,6 17 184,1 10,9 Devletler Topluluğu ülkeleri Çin 136,2 8,9 292 17,3 ve Asya’da gelişmekte olan ülRusya 108,4 7,1 198,2 11,8 keler ile ticari ilişkilerini daha Japonya 49 3,2 67,4 4,0 da geliştirmeye önem vermişKanada 29,6 1,9 22,9 1,4 tir. Ancak, Türkiye’nin bu Güney Kore 32,4 2,1 36,1 2,1 üçüncü ülkelerle dış ticaret Hindistan 40,4 2,6 39,3 2,3 ilişkilerini geliştirmesinin bir ASEAN ülkeleri 68,5 4,5 93,2 5,5 diğer önemli nedeni de, TürOrta Amerika 28,2 1,8 24,6 1,5 kiye ve Avrupa Birliği arasınMercosur 45,8 3 51 3 daki Gümrük Birliğini Türkiye 72,6 4,7 47,6 2,8 Kaynak: Eurostat 50 Kasım 2012 üyesi olmaması nedeniyle, Türkiye için geçerli olmamaktadır ve bu ülkeler, Türkiye’den olan ithalatlarına yüksek tarifeler uygulamaya devam edebilmektedirler. Sonuç olarak, tek tarafın yararına işleyen bir mekanizma ortaya çıkmaktadır. Bu durum, söz konusu üçüncü ülkelerin, Türkiye ile ayrı birer serbest ticaret anlaşması imzalamalarında ticari çıkar görmelerini zorlaştırmaktadır. Bu alanda örneğin Meksika ve Cezayir, Avrupa Birliği ile serbest ticaret anlaşmasında bulunurlarken, söz konusu ülkeler Türkiye ile serbest ticaret anlaşması imzalamaya halen yanaşmamaktadırlar. Aleyhte durumların önlenebilmesi için, Avrupa Birliği’nin gerçekleştirmek istediği bölgesel ve ikili ticari anlaşmalarda Türkiye’nin de karar mekanizmasında ve sürecinde yer alarak ortak bir pozisyon oluşturulması gerekmektedir. Özellikle Avrupa Birliği’nin son dönemlerde üçüncü ülkelerle yoğun ticari müzakereler yürüttüğü göz önünde bulundurulduğunda, bu husus önemini giderek artırmaktadır. Tablo 3: Üçüncü ülkelerin Avrupa Birliği ile ticari ilişkileri (2010) İhracat Milyar Avro ABD 181,7 Çin 235,7 Rusya 138,6 Japonya 65,7 Kanada 25,1 Güney Kore 40,6 Hindistan 31,3 ASEAN ülkeleri 87,3 Orta Amerika 13,5 Mercosur 42,7 Türkiye 39,8 Kaynak: Eurostat İthalat Toplam ihracatta AB’nin payı (% olarak) Milyar Avro Toplam ithalata AB’nin payı (% olarak) 19,2 20,1 49,4 12,1 8,6 11,9 18,8 11,4 5,4 20,1 46,3 247 127,5 70,4 50,2 38,6 29,3 32,1 68,2 29,3 41,4 54,6 16,9 13,2 43,1 9,9 12,0 9,4 12,2 9,9 10,2 19,9 39,3 51 Kasım 2012 Eur newsport Devletlerin gözetim hizmetleri vermesi ile ilgili değerlendirmede bulunan SGS Supervise Gözetme Etüd Kontrol Servisleri AŞ Gn Müd Hakan Sebükcebe: Bizim verdiğimiz hizmetin temel ilkelerinden biri tarafsızlıktır 933’ten beri Türkiye’de “Daha Kaliteli Türk Ürünleri!’ için çaba gösterenlerin yanında yer alan SGS Supervise Gözetme Etüd Kontrol Servisleri AŞ kalite gözetimi, belgelendirilmesi ve eğitimi konularındaki uluslararası deneyim ve birikimlerini Türk Sanayici ve Girişimcileri ile paylaşmaya devam ediyor. 2023 hedeflerinin çokça değerlendirildiği bir dönemde sektörün bugünü ve geleceği ile ilgili görüşlerini aldığımız SGS Supervise Gözetme Etüd Kontrol Servisleri AŞ Gn Müd Hakan Sebükcebe, sorularımızı yanıtladı. SGS ve sektörünüz ile ilgili genel bir değerlendirme alabilir miyiz? SGS, 1878’de Fransa’da kuruldu, daha sonraki yıllarda genel merkezi Cenevre’ye nakledildi. Türkiye’de ise 1933’te faaliyetlerine başladı. Ben 1994’te SGS Türkiye’de Genel Müdür olarak göreve başladım. O yıllarda yaklaşık 17 tane gözetim firması vardı. Bugün ise 130 civarında firma var. Bu sayı, Türkiye’nin dış ticaretindeki gelişmelerle büyüyen bir sayıdır. 130 firmanın 10-12 tanesi bizim gibi uluslararası şirketlerdir. Uluslararası denetim firması statüsünde olabilmek için Ekonomi Bakanlığı’ndan yetkilendirilmek gerekiyor. Bunun için belirlenmiş bazı kriterler vardır. Bu kriterlere uygunluğa göre yetkilendirme yapılır. Eğer bir firma yanlış bir işlem yapmışsa incelemeye tabi tutulur. Şayet uygunsuzluk tespit edilirse faaliyetten men cezası verilebilir. Bu firmaların Türkiye’deki denetimi Ekonomi Bakanlığı’na bağlı. 1 52 Kasım 2012 Ama sonraları Türk Akreditasyon Kurumu (Türkak) kuruldu. Bir takım denetim firmaları da Türkak’tan akredite olmaya başladılar. Çünkü Avrupa’daki genel trend bu tür kuruluşların milli akreditasyon kurulu tarafından akredite olmaları ve onlar tarafından denetlenmeleridir. Bu resmi bir gereklilik mi? Akreditasyon mecburi değildir. Ama bu prestij sağlayan bir durumdur. Sonuç olarak belirli bir uluslararası standarda göre denetleniyorsunuz. Genelde piyasada akreditasyon sahibiyseniz size daha ciddi bir gözle bakıyor. Herkes akredite firma ile çalışmak istiyor. Yaptığınız işin güvene dayalı bir iş olduğu söylenebilir mi? Gözetim hizmeti güvene dayalıdır. Türkiye’de ihracat yapan firmalar alıcıya bir ürün yollayacakları zaman, alıcının bir takım kalite beklentileri oluyor. Örneğin kanserojen içerik barındırmaması, belirli kimyasal ve fiziksel özelliklere sahip olması vs. Bu şartları incelemek için de bir gözetim firması ile anlaşıyorlar. Uluslararası ticarette genelde akredite şartı oluyor. SGS’nin verdiği uygunluk raporu ve gerekli belgelerle birlikte para el değiştiriyor. Yani dünyanın diğer ucundaki alıcı Türkiye’den aldığı ürünün beklentilerine uygun olduğunu görmüş oluyor ve gözetim firmaları uluslararası ticareti hızlandıracak bir hizmet veriyor. Sorunlar yaşanırsa güven gider. SGS’nin de 130 yıldır var olması, güveni sarsmayacak şekilde, kaliteli ve uygun hizmet vermesinden kaynaklanıyor. SGS’nin bugünkü yapısında bünyesinde 70 bin kişi çalışıyor, 160 ülkede faaliyeti var, binlerce ofisi var ve bu ancak güven sağlamakla mümkün olabilir. Çünkü biz fiziki bir ürün üretmiyoruz. Tamamen hizmet üretiyoruz ve bu da güvene dayalı bir hizmet. Türkiye’de hizmetin ucuz olduğu yönünde bir kanaat var. Bu durumun sizin yaptığınız çalışmalara etkisi var mı? Yapı olarak Türk insanı hizmete para vermeyi pek sevmez. Türk insanı fiziki olarak görebildiği, dokunabildiği ürüne para vermeyi sever. Eskiden sigorta sektörü de zorlanırdı. Biz daha ziyade ihracat ağırlıklı çalışıyoruz. Yani ithalatta gözetim talep edilmesi, o ülkede SGS bizim adımıza denetim yapabilir mi diyen insan sayısı daha az. Mesela Çin’den bir ürün alınacağı zaman SGS Çin bizim oradan alacağımız ürünü kontrol etsin, beklentilerimize uygun mu denetlesin diyen firma sayısı daha az. Bilinçli tüketiciden dolayı AB üyesi ülkeler denetime daha fazla değer veriyorlar. Biz bunu beceremediğimiz için satıcı da istediği ürünü getirip piyasaya sunuyor. Sonra da Çin’den gelen ürünler kanserojen diye haberler çıkıyor. Biz hizmet almaya alışkın bir millet değiliz ama ben uzun yıllardır SGS’deyim. Gözlemlediğim kadarıyla insanlar eskisine göre daha iyi durumdalar. Bu bir süreçtir. İnsanlar geçmişte böyle bir hizmetin varlığından haberdar değildi. Gözetim dendiğinde güvenlik işi yapıyoruz zannediyorlardı. Aslında gözetim bir nevi kalite kontrolü ve ticarette kalite hakemliğidir. AB süreci ile birlikte yaptığınız çalışmaların sınırları genişledi diyebilir miyiz? Gözetim, muayene, denetim çok geniş kavramlar. Eskiden gözetim dendiği zaman gözetim firmaları dış ticaretle ilgili ürünlerin kalite kontrolünü yapıyorlardı. Ama AB süreci ile birlikte çok yeni kavramlar gelmeye başladı. Artık İSO 9001 gibi kalite sistemlerinden bahsediyoruz ve bunlar günlük hayatın bir parçası haline geldi. İSO 9001 ve benzeri belgeleri Türkiye’de1993 yılında sunmaya başladık. İnsanlarla o zaman görüştüğümüzde Türkiye’nin bu hale gelmesi için yarım asır geçmesi gerekir deniyordu ama o kadar beklememiz gerekmedi, kısa sürede adapte olduk. Bu tür sistemler ve belgelendirilme günlük hayatın bir parçası haline geldi. Bizim gibi kuruluşlara AB sürecinde çok daha değişik alanlarda faaliyet im- kanları çıktı. Eskiden sadece dış ticarette ürünün kontrolünü yaparken artık daha geniş kapsamlı sistem belgelendirmeleri, CE markalaması, vs. gibi ürün sertifikası konularına da girmeye başladık. Biz ülke olarak yeni standartları uygulama hususunda gerekli çabayı gösteriyor muyuz? Bahsettiğimiz standartların bir külfeti ve maliyeti var. Dolayısıyla kişiler başlangıçta bunları bir engel olarak gördüler. Ama daha uzun vadeli baktığınızda bunlar o ürünün kalitesinin bir güvencesi. Yani Türk ürünlerine olan güven ve talep arttı diyebilirim. Hiçbir sistemin var olmadığı bir ülkeden ürün alırken beklentinize uygunluğu gibi konularda çok düşünürsünüz. Ama o ülkedeki ürünler kabul görmüş uluslararası normlara göre denetlenmişse, testlerden geçmişse ve bunlar da muteber uluslararası kuruluşlar tarafından belgelendirilmişse, o zaman gözünüz kapalı o ürünlere ilgi gösterebilirsiniz. Artık dünyada ticaret çok süratlendi. Artık insanların uçağa atlayıp ürünleri görüp karar vermeleri artık gerekmiyor. Bizim ve benzeri kuruluşların sayesinde bunlar çok süratlendi. Hala bunu uygulamayan ülkeler var. Kromla ilgili çalışmalar yaparken bu duruma tanık olduk. Birçok ülkede bizim gibi gözetim firmaları var. Kimi ülkelerde bu kuruluşlar devlet kuruluşları şeklinde de olabiliyor. Krom ihracatlarında gözetim firmaları laboratuar analizleri yapıp rapor veri- 53 Kasım 2012 Eur newsport yor. Çin’e giden ürünlerde bazen Türkiye’de verilen raporlar Çinlilerin verdikleri raporlar arasında farklılıklar olabiliyor. Yaptığınız işte bağımsız ve tarafsız olmak önemli bir şey. Çin’in kendi devlet kuruluşunun sizin yaptığınız işi yapıyor olması güvenilir bir durum mu? Gözetimde bazı işlemler çok zor olabiliyor. Sonuç olarak aldığınız numunenin analizi söz konusu. Siz ne kadar analizi doğru da yapsanız numunenin alınış şeklinin bile bir know how’ı var. Binlerce tonluk bir yığından aldığınız numunenin yığının temsili numunesi olabilmesi gerekir. İşin tüm marifeti de burada. Krom, numune alınması zor bir üründür ve usulüne uygun alınmadıysa istediğiniz kadar düzgün laboratuarınız olsun yanlış sonuca ulaşırsınız. Dolayısıyla Türkiye’de ve Çin’de numune alınıp analiz yapılmış ama aynı şartlarda ve aynı yığından mı numune alındı diye bakmak lazım. Devlet kuruluşları sizin yaptığınız işi yapmalı mı? Bizim verdiğimiz hizmetin temel ilkelerinden biri tarafsızlıktır. Hiçbir şekilde çıkar çatışmasına girmemek gerekir. Bu sebepten SGS ve bütün kuruluşları sadece gözetim ve bununla ilgili hizmetleri verirler. Bir ticaret ya da mal alım satımı yapan bir SGS kuruluşu göremezsiniz. Diyelim ki ben bir iş adamıyım ve dış ticaretle uğraşıyorum. Bir de gözetim firması kurup kendi ürettiğim ürünün gözetimini yapmak istesem çıkar çatışması olur. Bunun oluşmaması lazım. Aynı şekilde de bunun devlet kuruluşu ya da özel sektör olması değil çıkar çatışması olup olmadığı önemlidir. Şu anda en aktif olduğunuz alan neresi? Her sektöre hizmet vermek için çeşitli departmanlarımız var. Mesela maden metalürji, petrol, gaz kimyasallar, tüketici ürünleri, endüstriyel, zirai ürünler, belgelendirme ve GIS departmanlarımız var. Bu yedi departmanla hemen hemen tüm sektörlere hizmet veriyoruz. Ağırlıklı olarak son yıllarda tekstil ve gıda ağırlıklı çalışan tüketici ürünleri departmanımız ön planda. Özellikle yurtdışına yapılan tekstil ürünlerinin kontrolünü yapıyoruz. Güneşli’de 6000 m lik oldukça sofistike bir laboratuarımız var. Orada belli direktiflere ve uluslararası standartlara göre testleri yapıyoruz. Türkiye’de de son dönemde gıda ürünlerine yönelik araştırmalar yapılmaya başlandı. İnsanlar bilinçleniyor. Tüketici ürün alırken sağlığa zararlı mı diye sorguluyor. Bu da AB sürecinde daha çok arttı. Bunun da bir maliyeti var. Başlangıçta maliyetlerden dolayı bu duruma kötü yaklaşıldı 54 Kasım 2012 ama sonuç olarak herkesin kaliteli ve sağlıkla yaşantısı söz konusu. Bizim Türkiye’deki büyümemize baktığınız zaman özellikle dış ticaret hacmi ile paralel geliştiğini görürüz. Türkiye’nin dış ticaretle münasebeti arttıkça bizim gibi firmaların işi de artıyor. Özellikle batılı ülkelerde uygunluk belgeleri isteniyor ve buna paralel olarak işlerimizde artış var. Irak pazarı son dönemde en dinamik pazarlardan biri olduğu ifade ediliyor, pazar ile ilgili genel bir değerlendirme yapar mısınız? Başlangıçta bir takım sıkıntılar yaşandı. Irak’ta eski dönemde insanlar ülkeye hangi ürünler giriyor, kalitesi ne diye bakmıyordu. Şimdi durum değişti. Ülkeye giren ürünlerin uluslararası standartlara uygun ve insan sağlığına elverişli olması isteniyor. Dolayısıyla böyle bir program koydular. Tabiatıyla ihracatçılar başta bundan rahatsız oldular, ilave külfet olarak gördüler, ama uzun vadede bu program Türk ürünlerinin kalitesinin tescil edilmesine ve güvenin artmasına yönelik büyük fayda sağlayacaktır. Sektörde gelişime paralel olarak sınırlarda zorlanıyor. Sektörün geleceği ile ilgili neler söylenebilir? Türkiye’deki işler ne kadar sofistike hale gelirse bu hizmetler de buna paralel olarak artacaktır. Eskiden SGS Türkiye olarak tek laboratuarımız bile yokken şimdi birçok laboratuarımız var. Bu sayılar artacaktır. Uluslararası gözetim firmaları artık tamamen katma değeri yüksek, yatırım gerektiren hizmetlere yöneliyorlar. Artık ülkelerin mevzuatları da bu yöne itiyor. Eskiden bugünkü kadar devlet talepkar değilken bir takım hizmetleri vermek anlamlı olmuyordu çünkü alıcı bulamıyordu. Artık devlet bu konudaki yaptırımı arttırdıkça kişiler ve kuruluşlar da bir takım normlara uymak zorunda kalıyor ve bunların da denetlenmesi söz konusu oluyor. Bu da bize yeni iş imkanları sağlıyor. Devletlere belge verilebilir mi? O devletin kurumlarına verilebilir. Kişilere belge verilebilir mi? Ütopik olarak bu bazı ortamlarda konuşuldu ama bunu kafamda canlandırmak çok zor. Mesela, İnsanlar etik konusunda belgelendirilebilir mi diye düşünebiliriz. Ama bunu nasıl değerlendirebileceğiz bilemiyorum. İleride insan beynini okuyabilecek sistem geliştirilirse belki belge verilebilir. Yıllar önce imkansız dediğimiz bazı şeylerin bugün olabildiğini görebiliyoruz. Gelecekte bu konuda da bir şeyler gerçekleşebilir.I Eur newsport Porland A.Ş Yönetim Kurulu Üyesi İmge Pamukçu: Üretimden gelen gücümüzle perakende alanında yatırımlarımızı arttırıyoruz orselen üretimi yapan 250 yıllık firmaların dahi ekonomik kriz nedeni ile battığı bir ortamda bu alanda üretim yapan Türkiye bir adım öne çıkmaya başladı. Krizi fırsata çeviren firmalarımız almış olduğu yatırım kararlarıyla da ülke istihdamına önemli katkılar sağlamaktadır. Sektörün ilklerini gerçekleştiren Porland, üretim alanında yapmış olduğu yatırımları perakende alanında destekleyerek, markasını ön plana çıkarmayı başardı. Sektörde yaşanan canlılığın, eşit rekabet koşullarının sağlanmasıyla, artarak devam edeceğine dikkat çeken Porland Yönetim Kurulu Üyesi İmge Pamukçu, kuruldukları ilk günden bugüne kendi mecralarında ilkleri gerçekleştirdiklerini belirtiyor. Kriz olmasına rağmen sektörde önemli bir hareketlilik gözlemleniyor. Bu hareketliliğin nedenlerini bizimle paylaşır mısınız? Global kriz, özellikle Avrupa’da emek yoğun çalışan birçok sektörde olduğu gibi bizim sektörümüzde de fabrika kapattırdı. Sonrasında ise bütün talep Türkiye ve Uzakdoğu’ya kaydı. Dolayısıyla bir talep patlaması ile karşı karşıya kaldık. Biz talebin artışı ile ilgili öngörülerimiz neticesinde zaten hazırlıklarımızı yapmaya başlamıştık. Bu yıl itibari ile de yatırımlarımızı tamamladık. P 56 Kasım 2012 Porland olarak bu ortamda ihracat ile ilgili önemli çalışmalar yaptığınızı gördük. Konu ile ilgili neler söylemek istersiniz? Porland olarak şuan yıllık %65 oranında ihracat yapıyoruz, büyüyen güçlü bir dış pazarımız var. Bu noktada her yıl hedeflediğimiz yeni pazarlara adım atıyoruz. Avrupa ve Asya’dan sonra ABD pazarına yönelmeye başladık. Tahmin edersiniz ki ABD gibi serbest piyasa ekonomisinin hakim olduğu büyük bir pazarda yer almak kolay değil. Gerekli tecrübeyi edinebilmemiz için biraz zamana ihtiyacımız var. Bunun haricinde Afrika, Ortadoğu ve Avrupa’da daha etkin olabilmek için çalışmalarımıza devam ediyoruz. Son olarak Porland Fabrika mağazaları ile ilgili duyuruda bulundunuz. Perakende alanında yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz? Yeni fabrikamızla birlikte yıllık üretimimizi yaklaşık 70 milyon adete çıkarıyoruz. Üretimden gelen gücümüzle perakende alanında yatırımlarımızı artırıyoruz. Porland Studio mağazalarımıza ek olarak son iki yılda geliştirip uygulamaya koyduğumuz “Porland Fabrika” mağazalarımızla oldukça geniş m ’lerde ev ve gastronomi kesimi müşterilerimizle buluşuyoruz. İlk Porland Fabrika konseptli mağazamızı Perla Vista AVM’de 1300 m alanda açtık, tüketicilerimizin kısa sürede benimsediği ve büyük ilgi gösterdiği aynı konseptte diğer bir mağazamızı 1543 m alanda Ankara Forum AVM’de ve sonuncusunu yakın zamanda Samsun Lovelet AVM’de 1600 m alanda açtık. Perakende de kısa vadede hedefimiz; Porland Fabrika konseptli mağazalarımızın sayısını arttırmaktır. Stüdyo ve Porland Fabrika konseptteki mağazalarınız arasında en büyük fark nedir? Üretim yaparken porselenin kullanım yeri büyük önem arz ediyor. Ev kesimi ile profesyonel kullanıcılar yani gastronomi kesimi ihtiyaçları farklıdır. Kalite olarak tamamen Porland kalite güvencesinde üretiliyorlar ama kullanım amaçları farklı dolayısıyla özellikleri itibariyle birbirinden ayrılıyorlar. Stüdyo mağazalarımızda ev kullanımına yönelik ürünler sunuyoruz. Porland Fabrika mağazalarımızda hem ev hem de gastronomi kesimi müşterilerimize yönelik sınırsız seçenekte ürünün teşhiri ve satışı gerçekleş- tirmekteyiz. Siz Çin’den ürün getiriyor musunuz? Biz Çin’den ya da başka bir ülkeden ürün getirip satmıyoruz. Çünkü biz üretici firmayız. Dolayısıyla üretici firma olmanın avantajını kullanarak, talebe ve değişen trendlere göre zaten üretim yapabilecek kapasiteye sahibiz. Bilecik’te 300 bin m alandaki tesislerimizde yıllık üretimimizi, yurtiçi pazarımızın yanı sıra her geçen yıl artan yurtdışı pazarımıza sunuyoruz. Şuan hemen hemen tüm dünyaya üretim yapabilme gücüne sahip iken, başka bir mecrada üretim yaptırmak Porland olarak tercih edeceğimiz bir uygulama değildir. Konuşmamın başında söylediğim gibi biz üretici firmayız, ithalatçı değil. Farkınızı ortaya koymanız açısında tasarım konusu sizin açınızdan önemli olmalı. Haklısınız tasarım konusunda yapmış olduğumuz yatırımlar farkımızı ortaya koyuyor. Her biri konusunda uzman büyük bir koleksiyon ekibimiz var. Firma bünyemizde görev yapan önemli tasarımcılar ile çalışıyoruz. Zaman zaman yurtdışından tasarımcılarla özel çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Mağazacılık zor bir iş ve bu alana yatırım yapanlar çoğu kez aradığını bulamayabiliyorlar. Bu konuda bir çekinceniz var mı? Mağazacılıkta belli bir standarda sahibiz. Lokasyon seçiminde tüketici profilimizin olduğu bölgelerde yapılanıyoruz. Her AVM’de ya da her köşe başında yer almak gibi bir planımız hiç olmadı. Operasyonel anlamda oldukça rahat ve hızlı bir şekilde organize olabiliyoruz. Çünkü her zaman bir program dahilinde hareket ediyoruz. Bu şekilde organize olabilmek, üretimden satış sonrası desteğe kadar müşterilerimizin memnuniyetine yansıyor. Çünkü önemli olan bir ürünü satabilme beceresi değildir, satın aldığı o üründen memnun kalan, hayatına değer katabildiğiniz müşterilerinizin, sorunsuz ve kaliteli 57 Kasım 2012 Eur newsport bir alışveriş yapabileceklerine ikna olup, mağazanızı tekrar tekrar ziyaret etmesidir. İşte o zaman karşılıklı bir kazançtan söz edebiliriz. Sürekli olarak teknolojik altyapımızı yeniliyoruz. Mağazalarımız ve bilgi işlem sistemlerimiz arasında kurulan ağ sayesinde anında müdahale ve güncellemeler yapıyoruz. Merkezi kontrol sistemimiz mevcut, düzenli olarak işleyen bir denetim mekanizmamız var. Müşterilerimizin her türlü şikayet ve istekleri anında değerlendiriliyor. Yurtdışında da mağaza açma planlarınız var. Biraz bu planlardan bahsedebilir miyiz? Ortaya çıkardığımız Porland Fabrika konsepti alışılmışın dışında ve tüketicilerin yüksek oranda ilgi gösterdiği avantajlı bir yapı. Dolayısıyla bu konseptin yurtdışında da başarılı olacağını düşünüyoruz. Bu çerçevede de yurtdışında en başarılı olduğumuz ülkede mağazamızı açmayı planlıyoruz. %7’lik pazar payına ulaştığımız İngiltere’nin de ilk yatırımımız için uygun olduğunu düşünerek, orada çalışmalarımıza başladık. Ancak 1500 m bir mağazanın olabileceği uygun bir lokasyonu bulmak oldukça güç. Araştırmalarımız devam ediyor. 2014’te bu konunun netleşeceğini düşünüyoruz. Yurtdışında yapılan yatırımların güçlüklerini bildiğimiz için planlı programlı hareket ediyoruz. IKEA ile çalışıyorsunuz. Mağazacılığa verdiğiniz önem çerçevesinde bu çalışma tekrar gözden geçirilebilir mi? Bizim üretim bandımızda iki alanın farklı yerleri var. O nedenle IKEA’ya yaptığımız üretimin mağazacılık alanındaki faaliyetlerimizi etkileyeceğini düşünmüyorum. Porland’ın sadece sizin mağazalarınızda olmasını istemek size fayda sağlamaz mı? Netice itibari ile IKEA ve benzeri kuruluşlar ucuza alım yapan kuruluşlardır. 58 Kasım 2012 Biz IKEA ile 15 yıldır çalışıyoruz ve iyi bir iş birlikteliğimiz var. Dolayısıyla ilişkimizin bu doğrultuda uzun süre devam edeceğini düşünüyorum. Halka arz gündemde, dilerseniz biraz da halka arz ile ilgili konuya değinelim. Biz halka arzı gelir elde etmek için istemiyoruz. Halka arz bizim için kendimizi daha disipline edebileceğimiz ve kurumsal yapımızı daha güçlendirebileceğimiz bir alandır. Tüm bunları hayata geçirebilmek için uygun zamanı bekliyoruz. Uygun zamanın da bugün itibari ile 2014 olduğu kanaatindeyiz.I Elite World Otelleri ve Turizm T ürkiye’nin son dönemde yükselen grafiği turizm sektörünü de beraberinde hareketlendiriyor. Bu hareketliliği baz alan yatırımcı ise yeni otel yatırımlarına yöneliyor. Bu çerçevede yatırımlarına devam eden Elite Turizm, son olarak Van’da açtığı otel ile adından söz ettirmeyi başardı. Önümüzdeki dönemde de yatırımlara devam etmeyi planlayan grubun Yönetim Kurulu Üyesi Emel Elik ve Genel Müdürü Ünsal Şınık ile sektör üzerine konuştuk. 2008 yılı şehir otelciliğinin yeni yeni gelişmeye başladığı bir yıldı. Sonrasında birçok otel yapıldı. Şu anda bu anlamda en yüksek seviyelerde olduğumuzu söyleyebiliriz miyiz? Ünsal Şınık: Şehir otelciliği asıl 2002 yıllarında yani Elite World Prestige’in kurulduğu yıllarda yeni yeni başlamıştı. Çok basite indirgeyerek söyleyeyim. Bu artış iki nedenden dolayı oldu. Birincisi 2005 60 Kasım 2012 yıllarına kadar İstanbul’a gelen ziyaretçi sayısı 3,54 milyon gibi çok düşük bir rakamdı. Bir Paris’in 16–17 milyon olduğu, hatta yerli turistle 40–50 milyonu bulduğu dönemde, bu şehir 3,5- 4 milyondu. Bunun üzerine 2000 yılından sonra bir de politik ve siyasi etkenler eklendi. Otelcilik her türlü hareketten etkilenir. 1985’de Özal ile başlayan dönemden itibaren 1985–1995–2005’i içeren 20 yıllık zaman diliminde Türkiye kademeli olarak birçok anlamda dışarıya açıldı. Türkiye’deki gelişimi ben buna bağlıyorum. Bu dönemden sonra hatta kim ne derse desin Tayip Erdoğan hükümetiyle birlikte hızlanan bir dönemde Türkiye daha çok dışarıya açılmaya başladı. Türkiye’nin dışarı açılmasıyla birlikte ulaşabildiğimiz ticaret noktaları da arttı. İkincisi de bugün özellikle orta sınıf olmak üzere Türkiye’nin geliri ve refah seviyesi arttı. İnsanların refah seviyesi arttıkça beraberinde dışarıya açılma ve dışarıya bakış da artmaya devam etti. Biliyorsunuz bir ülkeden dışarıya ne kadar çok turist giderse, o ülkeye de o kadar çok turist gelir. Bu garip ama bağlantılı bir durumdur. Bunların devamında Afrika ülkeleriyle ticaretimiz, Arap ülkeleri ile yakınlığımız arttı. Gelişebildiği kadar sanayi gelişti. Kısacası kanatlarımız gelişti ve vizyonumuz genişledi. Özal dönemi sonrası 10 yıllık süreç kayıp olarak ifade edilir. Ünsal Şınık: Ama Turgut Özal o ateşi yakmıştı zaten zamanında. Hiçbir zaman sönmedi o ateş. Tüm bunlarla birlikte Türkiye’nin ufku açıldı. Tabi daha alınması gereken çok yol var. Türkiye’nin ufku açılmasıyla birlikte sunduklarımızı daha iyi, daha formatlı sunmaya başladık. Ürünlerden bir tanesi İstanbul’da. Konumuz, şehir otelciliğinin gerçekleştirildiği Türkiye’de hemen hemen tek şehir olan İstanbul’a döndü. Dolayısıyla eskiden 4 milyon olan ziyaretçi sayısı bugün 8 milyonu buldu. Önümüzdeki 5–6 sene içinde bir 8 milyonluk yolumuz daha var. Fakat geçmişte Türkiye’de planlama ve yön göstericilik olmadığından ve master plan doğru dürüst çalışmadığı, hatta olmadığı için ardı ardına oteller yapıldı. Ben bir otel yaptım, otelim doldu, belli bir karlılık elde ettim, ondan sonra arkadaşım gördü, o da derhal otel yapma çabasına girişti. İstanbul’da yapılan otel sayısıyla ilgili arz talep dengelerinin, pazarlama kitaplarının yazdığı hiç bir şey yok. Sadece talebe cevap vermek için yapılıyor. Allahtan arz artışı buna paralel gelişiyor. Son cümlenizin devamı olarak eğer böyle olmasaydı plansız olmamızın cezasını çeker miydik? Ünsal Şınık: Kesinlikle. Plansız olmamızın cezasını çekerdik. Bundan 25 yıl önce Singapur aynı plansızlığı yaptı. Bir sene içinde birden bire 100 otel hizmete açıldı. Doluluk oranları %20’ye düştü. Ondan sonra hükümet biz ne yapıyoruz dedi. Otelcilerle maddi olarak anlaştılar ve şehirdeki 100 otelin 50’si 3 yıllığına kapatıldı. Ondan sonra Singapur’u dünyaya tanıtmak için bir plan ve proje hazırladılar. İlk önce shoppingle başladılar. Adım adım ilerleyerek 7 yıl sonra hepsi tekrar aynı düzene gelebildi. Sadece arz talep dengesiyle ilgili bir sorun yaşanmıyor diğer tarafta trafik ve altyapı gibi sorunlar da mevcut. İlerideki 16 milyon hedefini düşünerek hareket etmemiz daha doğru bir yaklaşım olmaz mı? Emel Elik: Dediğiniz çok doğru, hedefimiz zaten o yönde. Arzın artması, otellerin yapılması, gelen turist sayısının artması istenen bir durum fakat altyapı anlamında ne kadar hazırız önce ona bakmamız lazım. Altyapıda halen esiklikler var. Bahsettiğimiz hususa ek olarak Taksim’in yayalaştırılmasını da konuşabilir miyiz? Sizce bu proje turizm açısından iyi olur mu? Emel Elik: Bence o konuda geç bile kalındı. Bu projenin bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğine inanıyorum. Mesela bizim bulunduğumuz Talimhane bölgesinde araç trafiği konusunda belli bir saat uygulamasının olması ve bunun da sıkı takibinin yapılması bizim için gayet iyi oldu. Bununla birlikte oteller dışarıya doğru restoranlarını açmaya, küçük kafeler oluşturmaya başladılar. Biraz daha butik bir görünüme kavuştu. Bu, kentsel dönüşüm projesinin manipüle edilmiş kısmıydı ve ada bölgesinde hemen gerçekleştirildi. Bu anlamda çok iyi olduğunu söyleyebilirim. Çünkü önceden buralar çok kötü durumdaydı. Ünsal Şınık: Kesinlikle turizm açısından iyi olacaktır. Bu şehirdeki kadar az yayalara açık alan dünyanın hiçbir şehrinde yok. Bir dönem Talimhane bölgesinin turizm bölgesi ilan edilmesine yönelik bir mevzu gündemdeydi. O konuda henüz bir adım atıldı mı? Emel Elik: O konudaki çalışmalar halen devem ediyor fakat henüz sonuçlanmadı. Ünsal Şınık: Şu anda o proje dışında Tarlabaşı projesi devam ediyor. Bu şehir için esas mühim olan, tarihi yarımadanın kentsel dönüşümü başladı. Fakat biz işe Türk gibi başlıyoruz ancak devamını o şekilde getiremiyoruz. İnşallah tarihi yarımada kentsel dönüşüm projesi, yayalaştırma projesi ve Tarlabaşı projesi gibi İstanbul için çok önemli olan bu projeler gerçekleşir. Bu tip durumların yaşanmaması için malzeme verilmemesi lazım. Mesela Haliç Metro Geçiş Projesi gündemde ve yapılmaması için eleştiriler yapılıyor. Ünsal Şınık: Orayı yapan mimar Hakan Kıran, gayet iyi bir mimar ve köprüyle ilgili düzeltmeleri yaptı zaten. Taksim meydanının yayalaştırılması gerek ancak trafik de düşünülmeli. Trafik alta alınarak melez bir proje oluşturulabilir. Emel Elik: Aynen öyle. Aslında en önemlisi baktığınız zaman İstanbul’da bir meydan kültürü yok. Avrupa’nın çeşitli ülkelerine gittiğinizde, her şehrin kendi içinde belli meydanları vardır. Ama şu anda Taksim Meydanı diye baktığımız zaman o kadar kötü bir silüet var ki meydanda durduğunuzda gözünüze çarpan o görüntü kirliliği, insan kalabalığı, hengame hiçbir yerde göremeyeceğiniz bir manza- 61 Kasım 2012 Eur newsport radır. Oranın yayalaştırılması demek, etrafın da aynı anda temizlenmesi, farklı bir hal alması demektir. Bir başka mevzu da biz hep kongre turizminde bir yerlere gitmeye çalıştık. Sütlüce’nin şu anda boş olduğu ifade ediliyor. Acaba kongre turizminde umduğumuzu bulamadık mı? Ünsal Şınık: Sadece kongre merkezi yaparak kongre turizmini geliştiremezsiniz. Sütlüce’ye kaç saatte gidebiliyorsunuz? Ulaşım çok önemlidir. Emel Elik: Otellerin ve kongre merkezlerinin yapılması her şeyin İstanbul’a geleceği anlamına gelmiyor. Onunla birlikte diğer unsurların da aynı anda devam etmesi gerekiyor. En önemli nokta pratik ulaşımdır. Talimhane’nin bir turizm bölgesi haline getirilmesi daha iyi olmaz mıydı? Talimhane’de kaçak katlardan bahsediliyor. Bu durum da yatırımcıyı rahatsız ediyor. Ünsal Şınık: Belli bölgelerin turizm alanı olarak ilan edilmesi gelişmenin önünü açacaktır. Van’daki otel yatırımınızdan biraz bahseder misiniz? Emel Elik: 3. otel yatırımımızı Van’da gerçekleştirdik. Bu yatırımımızın Van’da olmasının en büyük sebebi Vanlı oluşumuz ve Van’da böyle bir ihtiyacın olmasıdır. Oraya olan vefa borcumuzu bu yatırımla gerçekleştirdik. 35 milyon dolarlık çok keyifli ve çok güzel bir yatırım oldu. Belki çok iddialı olacak ama Doğu Anadolu Bölgesi’nde bu anlamda bir ilke imza attık. Van’da gerçekten böyle bir ihtiyaç vardı. Sonuçta bir yatırım yapmadan önce fizibiliteler doğrultusunda hareket edersiniz. Otelimizin açılısını 1 Eylül’de gerçekleştirdik. Açtığımız andan itibaren çok güzel birkaç organizasyona ev sahipliği yaptık. Aldığımız tepkilerden oldukça memnunuz. Oteli yaptığımız dönemlerde kafamızda bir takım sorular oluşmuştu. Çünkü ote- 62 Kasım 2012 limizin kapasitesi Van için çok yüksek. Van’ın deprem öncesi tüm otellerdeki toplam oda kapasite 450’ydi. Buna karşın bizim otelimiz 230 oda olarak projelendirilmişti. O dönemde acaba bu kadar kapasiteye ihtiyaç var mı şeklinde ister istemez kafamız da soru işaretleri vardı. Bununla ilgili, süreci yaşayıp göreceğiz. Bu konuda üst idarelerce destek görebiliyor musunuz? Emel Elik: Kesinlikle. Baktığınız zaman zaten hiç kimse münferit olarak çok fazla başarı elde edemez. Oradaki yerel yönetimin ve kalkınma ajansının da size destek vermesi lazım. Proje ve yapım aşamasında onlardan yakinen destek gördük. Bu konudaki destekleri halen de devem etmektedir. Ünsal Şınık: Van’ın mevcut valisi Münir Karaloğlu çok aydınlık bir insan ve bu açıdan Van çok şanslıdır. Emel Elik: Münir Bey’den biz maksimum desteği görüyoruz. Birebir bütün organizasyonlarda, özellikle de turizm anlamında Münir Bey çok çabalıyor. Yeni projeleriniz hakkında bilgi alabilir miyiz? Emel Elik: Şu anda mevcut 2 otelimiz İstanbul’da, 1 otelimizde Van’da bulunmaktadır. 2013 yılı Mayıs ayı gibi Atatürk Havalimanı bölgesinde 4. otelimiz hizmete girecektir. Orası da 5 yıldızlı olacaktır. Salon kapasiteleri daha yüksek olacağından orası tamamen kongreye yönelik bir otel olacak ve business misafirlere göre dizayn edilecektir. Oranın inşaatı devam ederken Basın Express yolunda başka bir projemizin daha yapımı başlayacaktır. 450 oda 1 kongre salonundan oluşan o projemiz aynı zamanda İstanbul’daki en büyük projemiz olacaktır. O projemizle aynı anda Maltepe’deki otelimizin yapımı da başlayacak. Bunların dışında bir de Marmaris’te bir otelimiz hizmete girecek. Marmaris’i de bitirirsek önümüzdeki 5 yıl içerisinde otel sayımız 7’ye çıkacaktır.I Eur newsport Faktoringin adının “Alacak Yönetimi” olarak değiştirilmesi ile ilgili girişimleri değerlendiren Hilmi Güvenal: Faktoring büyüyecek, zorlaşacak, oyuncu sayısı azalacak ama itibarı artacak rizin etkilerinin hissedilmeye devam ettiği bir dönemde, Türkiye’nin ayakta kalıyor olmasına şaşıranların, geçmiş dönemde yaşadığı krizde Türkiye’nin yaptıklarına bakması kafidir. Bankaların battığı bu dönemde ülkenin aldığı radikal kararlar bir döneme damgasını vurmuş sanayicilerini, finans kuruluşlarını oyunun dışına iterken, Türkiye’nin finans sektörünün daha sağlam temellere oturmasının yolunu açmıştır. Bu yaşananlardan edinilen tecrübeler ise bugün daha sağlam adımlarla yolumuzu çizmemizi sağlamıştır. Dün ve bugün ile ilgili çizilen iki resim arasındaki yedi farkı bulun sorusunu sormak tarihe not düşenler için oldukça rutin bir iştir, bu noktada bu soruyu soracak kişiyi bulma problemi karşımıza çıkar ki, bu noktada Hilmi Güvenal ismi önemli bir isim olarak karşımıza çıkmaktadır. Sizce Türkiye 2008 krizini kolay atlatabildi mi? Hasar gören insanlara tek tek bakacak olursak bu krizi kolay atlatamayan bir sürü insan var. Bilhassa o sırada yatırım yapmış olan insanlara bankalar iyi davransa dahi piyasadaki diğer insanlar kendi alacaklarını alabilmek adına iyi davranmadılar. 2001 ile 2008’in en büyük problemi neydi? 2001’de bankalar da sermayeleri itibariyle hazırlıksız yakalanmışlardı. Zaten 20’ye yakın bankanın ser- K 64 Kasım 2012 mayesinin çok yetersiz olduğunu sonradan öğrendik. 2001’de bankaların hazırlıksız yakalandığını ifade ettiniz fakat bunların örnekleri diğer sektörlerde geçmişte zaten yaşanmıştı. 2001’de bankalar hazırlıksızdı çünkü Türkiye’nin ekonomisine baktığımızda 90’lı yıllardaki yüksek büyüme hızı, yüksek enflasyon ve koalisyonlarla birlikte 10 yılı aşkın bir süre yaşamak tüm bunları topladığınız zaman bunun gerçekleşeceğinin zaten öngörülmesi gerekiyordu. Esasında biz Asya krizinin hemen sonrasında yani 1999 yılında büyük bir krize girmek üzereydik. Fakat deprem sırasında Bill Clinton başkan olduğu için dünyadan böyle bir destek gördük. Depremden 2 ay sonra, 99 yılının Kasım ayında ülke olarak en ciddi büyümelerimizden birini yakaladık. Üstelik inşaat yasağına rağmen bunu başardık. Çünkü Amerika hep Türkiye’nin arkasındaydı. Clinton geldi bebeği sevdi, tüm yatırımcılar da muslukları açtı. Türkiye de o krizi finanse edebildi. Ama üç bacaklı hükümette neyi finanse edebilirsiniz ki? O dönemde Demirbank’ın durumunu Egebank ile aynı kefeye koymak doğru olur mu? Hayır, çünkü ayrı ayrı el konuldu. Egebank ile birlikte 5 banka sonrasında da yine 5 banka daha bu batış sürecini yaşadılar. Bankalara el konulmasını ayrı ayrı kefelere koymalıyız. Çünkü birinde patron suçludur diğerinde ise patronun suçu yoktur. Devlet de zaten bunu böyle yapıyor. Yani o anlamda baktığınız zaman banka kaynaklarının patronun diğer şirketlerine kullandırıldığı bankalarla, banka kaynaklarının patronun şirketlerine kullandırılmadığı ama bankanın yine likiditesini yitirdiği durumları devlet ayrı kefelere koyuyor. Bu şekilde ayırdığımızda hakim hissedarın bankasında hata yapması ve hakim hissedarın bankadan kaynak aktarması iki ayrı durumudur. Ama dünyada hakim hissedarı olmayan bankaların dahi battığını görüyoruz. Yani bankacılık riskli bir iştir. Sermayenizle orantısız iş yaptığınız zaman dünyanın neresinde olursanız olsun batarsınız. Lehman Brothers bile 600 milyar dolar bilançoyla battı. Bu durum aslında üzerinize ağaçlar yıkılırken birinci yıkılan ağaçtan itibaren mi kaçmaya çalışırsınız yoksa birincisini tutmaya mı çalışırsınız durumuna benziyor. Birincisinde içgüdüsel olarak teoriyi uygularız. Doğrusu nedir? Bırakalım batsınlar, batanın yerine birisi gelip yenisini kurar. Liberal ekonomi böyle devam eder. Eğer bu regülatörler depremi bilseydiler ne Demir- bank’ın ne de Lehman Brothers’ın batmasına müsaade ederlerdi. Lehman Brothers ve Demirbank’ta yapılan olay depremi görmeden öncüde yapılan harekettir. Dünya’da da bunun olacağını söyleyen kahinler vardı. Kısa vadeli fonlarla uzun vadeli yatırımlar finanse ediliyor. Kısa vadeli fonlar da kalıcı yani sürdürülebilir değiller. Fakat o zaman da “o durumda memleket batar, dünya batar zaten” denildi. Öyle de oluyor nitekim. 1994 ve 2001’de Türkiye’de, 1997’de Asya’da, 2008’de de tüm dünyada yaşandı. O zamanlarda da “Bütün Asya batar” deniliyordu. Bütün Asya zaten battı. İstanbul Yaklaşımı başarılı olabildi mi? Türkiye’de son 10 senedir yaşayan insanların zor anlayacağı bir dönemden bahsediyoruz. Çok yüksek enflasyon ve faiz oranları bunun yanında da çok yüksek popülizm vardı. En basit kararı bile üç kişi bir araya gelip veriyordu. Dolayısıyla buradan popülist olmayan, rasyonel bir kararın çıkması çok zordu. İstanbul Yaklaşımı için Bankalar Birliği’nden ve diğer makamlardan insanlar bir araya geldiler. Sistem böyle kurulmuş olunca dolayısıyla 65 Kasım 2012 Eur newsport bankaların razı olabildiği bir çözüm bulunması gerekti. Fakat krizde hep beraber çöken endüstrileri kurtarmak için gerekli olan yöntem bu değil, tüm alacaklı gruplarının bir araya getirilmesiydi. Sadece bankaların değil. Fakat İstanbul Yaklaşımı’nda bankalar bir miktar ödemesiz dönem versinler, borçları vadeye yaysınlar, şirketleri sıkıştırmasınlar dendi. Ancak bu şirketlerin tek borçları bankalara değildi, tüm piyasaya borçlulardı, vergi ve sigorta borçları had safhadaydı. Bizim yapılandırdığımız şirketlerin patronlarının vergi borçları yüzünden yurt dışı çıkış yasakları vardı. İhracat yapacak ama yurtdışına çıkamıyordu. Fakat anayasanın değişmesiyle birlikte vergi borcundan dolayı yurtdışına çıkış yasağı kalktı. Konuyu toparlayama çalışacak olursak İstanbul Yaklaşımı’nın hedefine ulaşamamasının en büyük sebebi tüm alacaklı gruplarını içeren bir uzlaşma modelinin oluşturulamamış olmasıdır. İstanbul Yaklaşımı’nda bir şirketin tüm alacaklıları ya da alacaklılarının %75’i belli bir anlaşmada uzlaşırsa diğerleri de anlaşmayı mecbur olarak kabul ederler denilemedi. Sizce 2013’te Avrupa nasıl bir yol izleyecek? 2013’te Avrupa’da bir Alman bir de Güney Avrupa Euro’su olarak iki vitese geçilecek şeklinde dramatik bir karar alınmadığı müddetçe çok yavaş iyileşen bir hasta göreceğiz. Böyle dramatik bir karar alınırsa Almanya’nın Alman Euro’su diye bir şey çıkarıp sistemden çıkması mevcut Euro’yu korkunç bir şekilde etkileyerek Liret veya Peseta seviyesine düşürebilir ve Avrupa’daki siyasi birliği de sarsabilir. Avrupa’yı tekrar bir Avrupa savaşı çıkaracak derecede ikiye bölebilir. Almaya Euro’nun zayıflamasından fayda gören bir ülkedir. Bunun yanı sıra Avrupa’nın en büyük ihracatçısıdır ve ihracatı sürekli artmasına karşın kuru hiç değişmemektedir. Yani böyle bir ülke olamaz. Türkiye’de ihracat ve dış yatırım sürekli arttığından Türk Lirası da sürekli değer kazanmaktadır. Türk Lirası biraz değerlenince ihracat çarkı da yavaşlar. Almanya’da ise öyle bir düzen kurulmuş ki bu kur hiç artmıyor. LBT Varlık’tan biraz bahseder misiniz? LBT Varlık BDDK’nın bankalar kanunu çerçevesinde kurulmasına izin verdiği varlık yönetim şirketlerinden birisidir. Şu anda 9 tane varlık yönetim şirketi bulunmaktadır. LBT de büyüklük itibariyle ikinci sırada yer almaktadır. Yaklaşık 3 milyar TL bankalardan de- 66 Kasım 2012 vraldığı tahsili gecikmiş alacak var, bunları tahsil ediyor. Eğer borçlusu işini devam ettirmek isterse bazılarını yeniden yapılandırıyor, borçlusu işini tasfiye ediyorsa da borcunu tasfiye ediyor. Yaklaşık 200 kişilik bir kadromuz var. İstanbul dışında İzmir, Ankara, Adana ve Samsun’da ofislerimiz bulunmaktadır.. İstanbul dışında ofisleri olan tek varlık yönetim şirketiyiz. Kredi verme kanunumuza göre uygundur. Ama bu yönde bir talebi de yerine getirebilecek borçlu işimizin doğası gereği fazla yoktur. Sanırım farklı bir İstanbul Yaklaşımı durumu söz konusu. Esasında bazılarında İstanbul Yaklaşımı dosyasının parçasıyız. İstanbul Yaklaşımı zamanında imzalanmış, oradaki bankalar da alacağını bana satmış. Dolayısıyla aynı masalarda oturuyoruz. Bölüm gereği yapılandırma anlamında bir sürü işi yapıyoruz. LBT olarak şimdi masanın diğer tarafında oturduğumuzdan bankalardan devralıyoruz. Dünya üzerinde hiçbir banka borcu, alacağının altında kapatmaz. Bizlere satar ve ameliyesini bize bırakır. Biz de tabi borçlunun o parayı ödeyemeyeceğini bildiğimiz için büyük bir iskontoyla almaya çalışırız ki bize de para kalsın. Dolayısıyla varlık yönetim şirketleri bankaların yıllarca uğraştıktan sonra anaparanın altına inmeden tahsil edemeyeceklerini alırlar. O insanlar da birkaç yıl süren bu kavga dövüş sırasında iş hayatından bezmiş ve ayrılmış olacağı için bize pek kredi verme yaklaşımlık bir durum kalmaz. Genelde tasfiyelik bir durum kalır. Yani banka tamamını alamadığı tahsil edemediği için satar. Tam Faktoring’in kuruluşundan biraz bahseder misiniz? Faktoring bizim için yeni bir faaliyettir. Esasında LBT Varlık’ı aldığımızda faktoringi kardeş kuruluş olarak düşünmüştük. Tahsili gecikmiş alacak kredisinde uzman 180 kişilik bir kadroya sahipken normal alacakların tahsilatına da bakalım diye 3 yıldır düşünüyorduk. Fakat ölçek olarak nasıl bir şirket kuracağımıza karar vermemiştik. Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD), LBT’ye ortak olduktan sonra mikro krediler ve KOBİ kredileri konusunda gözümüz açıldı. Yabancı uzman bir kuruluşa bir araştırma yaptırdık. Dünyada böyle bir trend olduğunu gördük. Bu amaçla Tam Faktoring’i perspektifi sadece KOBİ’lerle çalışan en büyük bağımsız faktoring şirketi olarak kurduk. İsak Bey ile ilişkiniz çok eskilere dayanıyor. Birlikte iyi bir sinerji mi yaratıldı? İsak Bey ile çok eski dostuz. Onların çok büyük bir fonu yönetiyor olmalarından dolayı ellerine geçen maddi bir güç var. Benim de diğer işlerimi bırakıp bu işi yönetmeye hevesli olduğumu görünce onlar da parayı koydular. Onların yaşadığı problem bu işi kimin yöneteceğiydi. Yapılandırma danışmanlığını bırakarak tamamen bu işe konsantre oldum. Dolayısıyla İsak Bey ve Murat Bey ile yapmış olduğumuz 2 yatırım yani LBT Varlık ve Tam Faktoring dışında başka hiçbir işle uğraşmıyorum. Dernek Başkanı Sayın Zafer Ataman faktoring sektörünün 90’lı yıllardan kalma tefeci imajının silinmesi için faktoringin adının “Alacak Yönetimi” olarak değiştirilmesi konusunda BDDK’ya başvurmaya hazırlanıyor. Sizce bu isim değişikliği beraberinde imaj değişikliğini de getirmeyi başarabilir mi? Zafer Bey çok sevdiğim ve saydığım bir arkadaşımdır. Mutlaka haklı olduğu noktalar vardır. Ferruh Beyler, Rengin Hanımlar, Zafer Beyler bu sektörün en eskilerindendir. Onlar bir ekoldür. O nedenle onların bu sektör için söyledikleri bir şeye benim kalkıp “Hayır” demem doğru olmaz. Ben her konuda biraz daha fundamentalcı bir insanım. Fundamental değişmeden isim değiştirmekle bir şey olacağını sanmıyorum. Amiyane tabirle, eşeğe altın semer de vursanız eşek yine eşektir. Yaptığı iş zaten alacak yönetimidir. Biz Türkçeleştirip alacak yönetimi desek dünyadaki ismi ne olacak? Faktoringi düzelten ve düzeltecek olan BDDK’dır. Bugün bankalar bir itibar müessesesi haline geldiyse bunu sağlayan BDDK’dır. Faktoringin itibarını da yükseltecek olan sağlam bir kanuni alt yapı ve bunu sıkı takipçisi bir düzenleyici ve denetleyici kurumdur, yani BDDK dır. Sektör 80 şirketle yoluna devam edebilir mi? Faktoringte 80 yatırımcıdan 75’i yerli küçük yatırımcıdır. Dolayısıyla faktoring 80 şirketle daha ne kadar gider o da ayrı bir sorudur. Önümüzdeki 5 yılın sonunda bu 80 şirket aynen kalır mı konusunda bende soru işaretleri var. Sektörde batık kredilerin vergilerden düşülmesi hususunda henüz bir adım atılamadı. BDDK ya da devlet halen sektöre güvenmiyor mu? O konu aslında bizim LBT şirketimiz için iş yaratan bir konudur fakat faktoring şirketleri için gerçekten büyük haksızlıktır. Bu sorun yıllardır niye aşılamıyor? Çünkü faktoringin lobisi eksik. Zafer Bey bu lobiyi sağlamak için çok önemli işler yaptı. Bir taraftan bilançoların büyümesi devletin ilgisini çekti. Faktoringin bilançosu 75 milyarı bulunca devlet de bu iş büyüdü demeye başladı. Eskiden devlet de faktoring şirketlerini tefeci olarak görüyordu. Bugün durum değişti mi? Devlete bu konuda haksızlık yapamayız. Sektörün %80’i bankaların yan kuruluşları olan factoring şirketlerinin elinde olsa bile, zamanında gayri resmi tefecilik yapmaktan mutlu olmayan, bu işi bende resmi yapmak istiyorum diyen insanlar da faktoring şirketi kurmuşlar. Ama artık o insanlar için hala faktoringçi değiller tefeciler diyemeyiz. Dolayısıyla devlet de bu sektöre yaklaşımını değiştirmeye başlamıştır.I 67 Kasım 2012 Eur newsport Bugün olumlu olumsuz her uygulamanın Başbakan tarafından gerçekleştirildiği yönündeki kanının yanlış olduğuna dikkat çeken Özaltın Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Özaltın: Başbakan her şeyi kontrol edemez ürk turizmine olduğu kadar, adını dünya turizmine de ismini başarılarıyla yazdıran Özaltın Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Özaltın, turizm alanında yatırımlarına devam ediyor. Sektörde gelinen noktanın iyi olmasına karşın yeterli olmadığı görüşünde olan Nuri Özaltın, Gloria Olimpic Center Projesi ile çıtayı yükseltiyor. Gloria Golf Resort, Gloria Serenity Resort, Gloria Verde Resort, Gloria Golf Club Özaltın Otel İşletmeleri çatısı altında dünyanın en iyileri arasında yerini alırken, aldıkları ödüllerle marka değerlerlini artırmayı başarmış. Bu başarılı yatırımlardan sonra ise gözler 2014 yılında hizmete açılması düşünülen Gloria Olimpic Center’de. Antalya’yı dünya Golf merkezlerinden biri olarak kabul edilmesini sağla- T 68 Kasım 2012 yan kişilerden biri olan Nuri Özaltın, Gloria tesislerinde bu güne kadar Hillary Clinton’dan, İsveç Başbakanı Fredrick Reinfeldt’a kadar dünyanın tanınmış şahsiyetlerini ağırlayarak da, kaliteli turistin eksik olmadığı nadide iki tesise sahip olmanın gururunu yaşıyor. 2012 yılında temelleri atılması planlanan Gloria Olimpic Center’in alanında bir ilk olacağını belirten Nuri Özaltın, Ak Parti’nin projeyi engellediği yönündeki, fısıltı gazetesinde aktarılanlarla ilgili de sert tepki gösteriyor. Bu hükümetin birçok ilki gerçekleştirdiğini ve ülkeyi kalkındırdığını ifade eden Nuri Özaltın, “Bu söylentilerin neden ve niçin çıkarıldığını bilemem. Ancak bizim proje ile ilgili bir sıkıntımız yok. Hükümetin ve Başbakan’ın benim ve firmam ile ilgili olumsuz bir tavrı yok. Geçmişte açı- ğım olsaydı bu hükümet beni bitirirdi gibi beyanlarım, o dönem TBMM Meclis Araştırma Komisyonunun dile getirdiği keşif artışları ile ilgilidir. Keşif artışları ile ilgili verilemeyecek hiçbir hesabım yok. Zaten en ufak bir sorun bulmuş olsalardı, bugün Nuri Özaltın diye biri olmazdı.” İşadamının partisinin olamayacağına dikkat çeken Nuri Özaltın, geçmişte Özal’la yakınlığı ve Mesut Yılmaz’ın kiracısı olmasından dolayı ise devamlı zarar gördüğünü belirtmesi, bilinenin aksine siyasi güç sayesinde kazanç sağlamadığını gösteriyor. Bu hususta verdiği örnek ise oldukça çarpıcı. Uzun süre çok tartışılan Karadeniz Otoyolu ile ilgili yapılan siyasi otoriteye yakın kimselere ihalelerin dağıtıldığı yönündeki eleştirileri hatırlatan Nuri Özaltın, Mesut Yılmaz’a etki eden biri olmuş olması halinde kendisinin de bu ihalelere davet edileceğini fkat davet edilmediğini belirtiyor. Bu durumda ise yanlış değerlendirmelere yol açan tesadüfler zincirinin kaçınılmaz yol ayrımlarını da beraberinde getirdiği sonucu ortaya çıkıyor. Yedi ana bölümden oluşacak Gloria Olimpic Sport Center’da 73 odadan oluşan otel binası, atletizm merkezi, kapalı spor salonu kompleksi, su sporları merkezi, eğlence ve organizasyon merkezi, sosyal tesis alanı, sağlık merkezi ve fitness merkezinin yapılması planlanırken, tesislerin bedensel engelli misafirlerin ve sporcuların kullanımına da uygun planlanıyor. Türkiye’nin Avrupa ile kıyaslanacak bir spor yapan nüfusa sahip olduğunu ifade eden Nuri Özaltın, “Bu tesisler sadece Türkiye’nin değil dünyanın ilgi duyacağı bir tesis olacak. Geçmişte ilk golf sahasını Türkiye’ye getiren firmalardan biri olarak, şimdi de Gloria tesislerinin yanında Türkiye’nin en büyük spor kompleksini hayata geçirerek, bir ilki daha gerçekleştirmek istiyoruz. Böyle bir projenin ülkemizde eksik olduğunu gördük ve bu eksikliği gidermek için harekete geçtik” dedi. 104 dönümlük arazi üzerinde Antalya Belek’te gerçekleştirilen proje içerisinde 8 tane çok amaçlı kapalı spor salonu, biri olimpik, diğeri yarı olimpik olmak üzere iki tane kapalı yüzme havuzu, iki atletizm pisti olan futbol sahası, koşu alanları olan komplike bir spor kompleksi olacak olan Gloria Olimpic Center, alanında dünyada da farkını ortaya koyacak. 36 sporun içerisinde yapıldığı başka bir tesisin dünyada örneğinin olmağını belirten Nuri Özaltın’ın ilki gerçekleştireceğiz ifadesini de daha net bir zemine oturtması açısından oldukça önemli bir anekdot. Gloria Olimpic Center projesi Türkiye Cumhu- Eur newsport riyeti’nin tek seferde gerçekleştirilecek olan YİD (Yap-İşlet-Devret) modelli en büyük projesi olacak olan İzmit Körfez Geçişi ile Gebze-Ohangazi-İzmir Otoyolu Projesi’nin ortakları arasında yer alan Özaltın Holding, uzun yıllar sektörde elde ettiği deneyimleri sınama şansı buldu. Projede var olmalarının kendileri için oldukça önemli olduğuna dikkat çeken Nuri Özaltın, projeyi başarı ile sonuçlandıracaklarını belirtiyor. Projenin finansman dahil birçok sorunla boğuştuğu bir dönemde Nuri Özaltın gibi bir deneyimin projeyi başarılı bir şekilde sonuçlandıracakları yönündeki ifadeleri oldukça önemli bir ayrıntı olarak karşımıza çıkarken, Başbakan’a verilen sürede bitirilip bitirilemeyeceği yönündeki ifadeleri de oldukça önemli. “Proje’ye başlanılması noktasında birkaç aksaklıkla karşılaştık. Proje bir genelge ile ÇED raporu dışında tutulmuştu. Fakat TMMMOB Peyzaj Mimarları Odası ve Ege Çevre ve Kültür Platformu Derneği, genelgenin 9. maddesi hakkında iptal kararı ve yürütmenin durdurulması istemiyle Danıştay’a açtığı dava sonuçlandı. Danıştay’da bunun üzerine Başbakanlık Genelgesi’nin 9. maddesi hakkında yürütmeyi durdurma kararı verdi. Bu durum bizim yapacağımız çalışmaları da etkiledi. Dolayısıyla projenin söz verilen sürede bitirilmesi zor” diyen Nuri Özaltın son dönemde ülkede gerçekleştirilen her şeyin buna yargı kararları da dahil 70 Kasım 2012 Başbakan tarafından yönlendirildiği tezinin de çürütüldüğüne dikkat çekiyor ve Başbakan’ın her şeyi kontrol edemeyeceğini sözlerine ekliyor. İzmit Körfez Geçişi ile Gebze-Ohangazi-İzmir Otoyolu Projesi ile ilgili ihale yapıldıktan sonra kuralların değiştirildiği yönündeki eleştirilere de katılmadığını ifade eden Nuri Özaltın, Beyhanı Barajı’nın yapımında ortağı olan Mehmet Cengiz’e de göndermede bulunuyor. “İhale yapıldıktan sonra inşaat işleri ile ilgili KDV’nin kaldırılması ile ilgili yapılan bu eleştiriler biraz anlamsız. İnsanlar böyle olacağını bilseydik bizde farklı bir teklif verirdik demeleri ilk bakışta insanlara doğru gelebilir ancak diğer konsorsiyum ile bizim aramızda on milyar dolar gibi bir fark olunca, bu söylemin bir karşılığı olmuyor. Hadi diyelim ki KDV ile ilgili yapılan düzenleme 1 milyar dolar gibi bir avantaj sağlamış olsun. Bu aradaki on milyar doları açıklayacak bir husus mudur?” diyen Özaltın, gerçeklerin bilgi ile nasıl doğru zemine oturduğunu da gözler önüne seriyor. Son olarak hükümetler arası anlaşmalar çerçevesinde gerçekleştirilecek olan Beyhanı Barajı ile ilgili görüşlerini aktaran Nuri Özaltın, Gloria Olimpic Center projesinin aksine bu projede yapılan uygulamaların kendilerini sıkıntıya soktuğunu ancak her şeye rağmen projeyi hayata geçirme noktasında kararlı olduklarını vurguladı.I Eur newsport Safinat İnşaat CEO’su Tahsin Akkaş: Arabistan yatırıma açık bir yer ancak onların profesyonel tüccarlar olduğu unutulmamalıdır S uudi Arabistan, Rusya gibi Türk inşaat sektörünün başarılı olduğu pazarlarda önemli projelere imza atan Safinat İnşaat, Katar’ı da faaliyet alanları içerisine katmayı planlıyor. Faaliyette olduğu pazarlarla ilgili deneyimlerini okuyucularımız ile paylaşan Safinat İnşaat CEO’su Tahsin Akkaş, özellikle Suudi Arabistan’da Türk müteahhitleri önemli projelerin beklediğini belirtiyor. Suudi Arabistan pazarı ülkemizde çok fazla bilinmiyor. Sizin deneyimlerinizden yola çıkarsak pazar ile ilgili neler söylenebilir? Suudi Arabistan, taahhüt sektörü için oldukça iyi pazar. Ülke insanı özellikle petrolden elde ettikleri gelirleri yurtdışına yatırım yaparak değerlendiriyordu. Özellikle ABD ve İngiltere gibi ülkelerde bunun örneklerini çokça görmek mümkün. Fakat 11 Eylül olaylarından sonra Araplar paralarını yurtdışına göndermek yerine kendi ülkesinde değerlendirmeye başladı. Bunun yanında devletinde eğitim, sağlık gibi alanlarda yapılacak işler için büyük bütçeler ayırmaya başladı. Sağlık için ayrılan bütçenin 140 milyar dolar, eğitim için ayrılan paranın 110 milyar dolar olduğunu görüyoruz. Tüm bu aktarımlar ışığında da bizim yapacak çok işimizin olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Arap Baharı sonrası bu yatırımların daha da arttığını söyleyebilir miyiz? Doğru, mesela bugün bir Arap çocuk, evlendiği zaman gidip devlete başvurunca 150 bin dolar alabiliyor. Bu örnekten de yola çıkarak, devletin sosyal yaklaşımlarının arttığını söyleyebiliriz. Sizin Rusya’da da işleriniz var. Rusya pazarı ile ilgili neler söylemek istersiniz? Rusya, Suudi Arabistan’a göre kar marjları daha yüksek bir ülke. Ama Rusya’da istikrarın olduğunu 72 Kasım 2012 söylemek mümkün değil. Rusya’da beş yıl iyi çalışırsınız, sonra iki yıl her şeyin durduğunu görürsünüz. Bu da bizim için negatif bir etki yaratıyor. Bu açıdan Arabistan’ın istikrarlı bir yer olması bizim için daha cazip bir ortam sağlıyor. Bunun yanında proje miktarı açısından bütün Rusya’yı Türkî Cumhuriyetleri toplasanız bir Suudi Arabistan yapmaz. İş potansiyeli çok yüksek. Rusya’da iş yapan firmalarımızda aktardığınız nedenlerden dolayı farklı ülkelerde kendilerine iş imkânları bulmaya çalışıyorlar, fakat bulduklarını söyleyemeyiz. Bu açıdan bakıldığında farklı pazarlar arayan firmalar için Suudi Arabistan iyi bir liman olabilir mi? Olabilir, ancak Suudi Arabistan’da çok kurumsal şirketlerin de tutunabileceğini düşünmüyorum. Mesela Rönesans geldi bir yıl sonra dönmek zorunda kaldı. Çünkü Suudi Arabistan’da kişisel ilişkiler ön planda. Oradaki işveren firmanın sahibini ülkede görmek istiyorlar. Ülke müdürü, Genel Müdür gibi insanlarla çalışmak istemiyorlar. O nedenle ülkede iyi ilişkiler kurmak çok önemli. Biz ülkede Bin Ladin şirketi ile çalışıyoruz. Bin Ladin firması dünyanın en büyük firmalarından biri ve bizim de firma ile ilişkilerimiz çok iyi. Bu da ülkede direk devletten iş almaktan daha iyi bir durum ortaya çıkarıyor. Suudi Arabistan’da direkt devletten iş aldığınız zaman ödemelerinizi zamanında almakta zorluk çekebilirsiniz. Bürokratik engel çok ama Bin Ladin gibi devlet firması sayılabilecek firma ile çalışırsanız bu sorunu da aşıyorsunuz. Suudi Arabistan’da iş yapan firmamız çok mu? Ülkede kurulmuş firmamız çok fakat kuralları gereği iki yıl hiçbir iş yapmazsanız firma hemen kapatılıyor. Bu duruma dikkat etmek lazım. Şirket kurma koşulları da her geçen gün zorlaşıyor. Artık küçük ve orta boy firma istemiyorlar. Biz Rusya’da iki günde şirket kurabiliyorken, Suudi Arabistan’da bu süre sekiz ayı geçiyor ve ciddi para harcamanız gerekiyor. Bir şirket kurmanın maliyeti altı yüz bin doların üzerinde. Suudi Arabistan’dan Türkiye’ye yatırımlar bekleniyor. Sizin bu konudaki gözlemlerinizi öğrenebilir miyiz? Kamuoyunun da yakından bildiği gibi özellikle konut alanındaki ilgiyi söyleyebiliriz. Sizin Suudi Arabistan’dan bir yatırımcı ile Türkiye’ye yatırım yapmak gibi bir planınız var mı? Böyle bir planımız var. Bu konuda teklifler de var. Fakat teklifler bizim de işin içerisinde olduğumuz bir durum üzerinedir. Onlar parayı verelim siz bize şunu temin edin diye değildir. Genelde beraber taşın atına eli sokmak isterler. Onların danışmana ihtiyaçları yok. Onların ihtiyacı güvenilir Türk şirketleri. Suudi Arabistanlı yatırımcıların Rusya’da da yatırımları olduğunu duyuyoruz. Bu konuda bilginiz var mı? Rusya’da yatırımları var. Bunların da daha çok tarım alanında olduğunu biliyorum. Ancak Araplarla Rusların frekans tutturacağını sanmıyorum. Bu noktada hem Ruslar hem de Araplarla frekans tutturmuş birileri olarak Rusya’da beraber yatırım yapar mısınız? Araplarla frekans tutturmamızın en önemli etkenleri arasında bizim de modern ve Müslüman bir ülke olmamız, birçok kültür, örf ve adetlerimiz uyması ve son dönemde en önemli olarak Türk dizilerini söyleyebiliriz. Bazı çok önemli Arap iş adamlarının bazen sorduğu dizileri bilmediğimi belirtmek isterim. İşin bu tarafı bir yana biz tarım alanında yatırım yapmayı düşünmüyoruz. Suudi Arabistanlı yatırımcıların da inşaat alanında Rusya’da yatırım yapmayacağını düşünürsek, böyle bir durum en azından yakın dönemde mümkün değil. Suudi Arabistan’da daha başarılı olabilmemiz için neler yapılabilir? İnşaat alanının dışında yatırımlar yapmamız lazım. İnşaat sektöründe kat edeceğiniz yol bellidir. Baktığınızda da büyük firmalar inşaat alanı dışındaki işlerle uğraşırlar. İnşaat işin hamaliyesidir. Yabancı yatırımcılar bir nükleer santral yapıyor ve sizin yapacağınız tüm projelerden elde edeceğiniz karı elde ediyor. Türk müteahhitleri olarak daha spesifik işler yapmamız lazım. Arabistan yatırıma açık bir yer ancak onların profesyonel tüccarlar olduğu unutulmamalıdır. Spesifik projeleri de büyük yatırımcılar yapar mantığından yola çıkar ve sizin aktardığınız gibi ülkedeki işverenin, firma sahibini ülkede görmek iste- 73 Kasım 2012 Eur newsport mesi ile ilgili aktarımınızı birleştirirsek ortaya ciddi bir tezat ortaya çıkar. GAMA ve ENKA gibi firmaların sahiplerinin Suudi Arabistan’da yaşamasını beklemek, pek mantıklı gelmiyor. ENKA’nın geçmişte yaşadığı problemden dolayı ülkede is yapmasinin zor oldugunu biliyorum, ama mantık olarak aktardığınıza katılıyorum. Büyük firmaların sahiplerinin orada sabit yaşaması mümkün değil. Suudi Arabistan’da Türk yatırımcılara pozitif ayrımcılık uygularlar mı? Türk firmaları tercih ediliyor. Ancak ne kadar zorlarsanız zorlayın büyük projelerin petrol rafineleri gibi ABD’nin kontrolünde olduğu unutulmamalıdır. ABD inşaat gibi alanlara karışmaz fakat petrol ile ilgili bir çalışmada konuya dahil olacaktır. ABD müsaade etmeden işimizin kolay olmayacağını düşünüyorum. Ancak her şeye rağmen Başbakanımızın orada çok seviliyor olması ve Türk firmaları olarak bizimde bu durumlardan faydalanmamız gerekir diye düşünüyorum. Aksine Türkiye’de de Araba güvenilmeyeceği yönünde bir yaklaşım var. Biz de ilk gittiğimizde bu ve benzeri yaklaşımlarla karşılaştık fakat oraya gittikten sonra bunun böyle olmadığını gördük. Bu insanlar yurtdışında eğitim görmüş modern insanlar ve oldukça misafirperverler. İşinizi doğru yaptığınızda da sorun yaşamanız mümkün değil. Yeni pazarlar açıldı, son dönemde Venezüella’da önemli gelişmelerin olduğu söyleniyor. Sizin yeni pazar arayışınız var mı? Biz prensip olarak bilfiil bulunmadığımız pazarlarda yer almak istemiyoruz. Bu açıdan bizim için en doğru alternatif pazarın Katar olduğunu düşünerek orada faaliyete başladık. Türkî Cumhuriyetlerde önemli potansiyel olduğu ifade ediliyor. Sizin de tanıdığınız pazarlar olduğu için düşüncelerinizi almak isteriz. Edindiğim bilgilere göre Türkî Cumhuriyetlerde iş yapıyorsanız bir gün sorun yaşayacağınızı bilmeniz gerekiyor. Yaptığınız iş insanların iki dudağı arasındaysa sorun yaşarsınız. Finans Merkezi Riyad projesi Tek kule olarak tasarlanan Finans Merkezi Riyad projemizin mimarı Norman Foster'dir. 150 metre yüksekliğe sahip olan proje, 32 kat ve yer altında 5 kat otopark olmak üzere, 37 kat olacak şekilde tasarlandı. Toplam metrajı 61 bin 500 metrekare olan projede çalışan sayımız 450 kişi. Bunun 200 kişisi Türk olup, kalan 250 kişilik istihdam ise yerel işçilerden sağlanıyor. İlk 16 katı ofis, 17 ile 21 kat arası ise otel olarak tasarlanan proje Mayıs 2013 tarihinde tamamlanacak. Yurt dışında gerçekleştirilen projemiz, Türkiye'ye de önemli bir kaynak sağlamış olup; kalıp, beton ve demir malzemelerinin büyük bir kısmını ülkemizden getirdik. Bizi de davet ediyorlar ama kanuna göre değil de kişilere göre işleyen sistemlerde iş yapmak istemiyoruz. Geçmişte Kazakistan’da yaptığınız çalışmalar sonrası bazı sorunlar yaşanmıştı. Konu ile ilgili bilgi verir misiniz? Biz Kazakistan’da Cumhurbaşkanı’nın kardeşi ile iş yaptık. Yaptığımız iş çerçevesinde muhatap olduğumuz Cumhurbaşkanı’nın kardeşinin eşi, kriz döneminde bizim devam ettiğimiz işi hak edişlerimizi almadan yapmaya devam etmemizi istedi. Biz de yatırımcı olmadığımızı ve bu nedenle yaptığımız işin bedelini alarak işe devam edebileceğimizi belirttik. Bunun üzerine beni alıkoymak istediler. Ben bir fırsatını bulup Türkiye Büyükelçiliği’ne sığınınca, olay Türkiye ile Kazakistan arasında bir sorun haline dönüştü. Adamlar ben bu ülkenin sahibiyim bana hiç kimse bir şey yapamaz mantığı içerisinde hareket ediyor. Aynı kadın daha sonra kocasını 300 milyon dolar dolandırdı ve kaçtı. Sonrasında İnterpol tarafından yakalanılarak hapse atıldı.I Eur newsport Doğa Grup CEO’su Yusuf Gökmen: Irak yatırımcılar için stratejik pazar olma yolunda K amuoyunda eğitim alanında yaptığı yatırımlarla bilinen Doğa Grup son olarak ağır sanayi hamlesiyle Irak gibi gelişme potansiyeli yüksek ancak bir o kadar da zorlu bir pazarda yer almak için kolları sıvadı. Geçtiğimiz 40 yıllık dönem içindeki deneyimlerini ve oluşan sermayesini birçok farklı sektöre ve katma değeri yüksek istihdam yaratan yatırımlara yönlendirdiklerini ifade eden Doğa Grup CEO’su Yusuf Gökmen, başarılarının altındaki en önemli unsurun kurdukları iş konusunda alanında yetkin ve başarılı yöneticilerin yetkilendirilmesinden kaynaklandığını belirterek, sorularımızı yanıtladı. Belirli bir alanda uzmanlaşıp başka bir alana geçmek zordur. Bu açıdan yatırımlarınızı değerlendirebilir misiniz? Eğitim sektöründe faaliyet gösteren firmalar grup aktivitelerimiz içerisinde önemli bir paya sahiptir ve bu sektörde yaratıcı anlayışımız ve çağdaş eğitim yöntemleri ile elde etmiş olduğumuz başarılar tüm kamuoyunda geniş kabul görmektedir. Doğa Grup, eğitimin yanında sağlık (hastane, wellness club), gayrimenkul geliştirme, girişim sermayesi, nanobiyoteknoloji, hayvancılık, gıda, yayıncılık, bilişim, telekomünikasyon ve turizm gibi çok çeşitli sektörlerde geniş yelpazede faaliyetlerini sürdürmektedir. Kurucumuz ve Yönetim Kurulu Başkanımız Fethi Şimşek’in en önemli özelliği sahip olduğu girişimcilik ruhu ve vizyonudur. Doğa Grup’un eğitim sektörü ve diğer sektörlerde kazandığı başarılarının temelinde ‘Doğru iş – Doğru kişi’ felsefesinin çok önemli payı vardır. Grup bünyesinde faaliyet gösteren şirketlerin yöneticileri kendi alanlarında yüksek deneyim, uzmanlık ve tecrübeye sahip kişilerdir. Karar alma ve alınan kararların uygulanması konusunda ilgili kurumun yöneticisi yetkilendirilmiş olup, kendilerine % 100 güven duyulmaktadır. 2001 krizinden sonra yatırımcılar farklı sektörlere açılmanın doğru olmadığı gibi bir veriye yaklaştılar. Özellikle Denizli’deki tekstilciler farklı yatırımlarında başarısız oldular. Doğru kişiyi doğru işin başına getirip yetkilendirdiğinizde ve bütçelerinizi doğru yönettiğinizde genel çerçevede sıkıntı yaşamıyorsunuz. Grubumuzun faaliyet alanındaki işlere bakarsanız neredeyse var olmadığı sektörün olmadığını göreceksiniz. Bu konuda bize güç veren en önemli unsur sektörüyle ilgili doğru kişilerin yönetim kademelerinde bulunmasıdır. Zorlu pazarlarda varsınız. Bunlardan biri de Irak. Biraz bu pazardan bahseder misiniz? Irak demir çelik yatırımımız Doğa Grup’un inşaat ve altyapıda kullanılmak üzere, demir ve demir alaşımlı hurdaların geri dönüşümünü gerçekleştirecek olan yatırımıdır. Aynı zamanda sürdürebilir çevrecilik konusunda da bölgeye değer katacak bir projedir. Erbil Organize Sanayi Bölgesi’nde yatırımı devam eden Demir-Çelik fabrikamızda 2 ayrı tesis bulunmaktadır. Çelikhanede eritilen hurda demiri, kütük haline getirilerek haddehanede işlenerek yılda yaklaşık olarak 500.000 ton uzun inşaat demiri üretilmesini hedefliyoruz. İnşaat demiri ağırlıklı olarak konut inşaatı ve alt yapı yatırımlarında kullanılmak üzere tamamı iç piyasaya yönelik olarak üretilecek olup 360.000m2’lik alan üzerinde tesis inşaatı ile alt ve üst yapı çalışmaları halen devam etmektedir. Yaptığımız araştırmalara göre; Irak genelinde konut ihtiyacının, önümüzdeki 10 yıllık süre içinde 4 milyon düzeyinde olduğunu tespit ettik. Sadece konut ihtiyacı göz önüne alındığında, üretmeyi planladığımız ürünün pazarının ne kadar büyük bir potansiyele sahip olduğu ortaya çıkmaktadır. Irak farklı bir pazardır. Irak’a yatırım yapma sebebimizi bir örnekle açıklayacak olursak; Irak’ta yıllık demir çelik tüketimi 3.5–4 milyon ton arasında değişiyor. Buna rağmen üretim kapasitesi 340 bin ton ve fiili üretim 300 bin ton civarında. Irak’taki yatırımın cazibesini artıran önemli nokta burada başlıyor. Hurda fiyatları Irak’ta 130 dolar civarındayken, Türkiye ve dünyada bu fiyatlar 400– 450 dolar civarındadır. Orada gidip yatırım yaptığınızda devlet gerekli arazi tahsisi yapıyor. Bize yatırımımız için Erbil’de 360 dönüm arazi tahsis ettiler. Aynı zamanda elektrik, su, yol ve doğal- gazını da projeye kadar getirdiler. Buradaki en önemli konu ürettiğiniz malı arz talep dengesi oluşmadığı için rahatlıkla satabiliyorsunuz. Bir diğer avantajı ise üretim girdi maliyetlerinin ve yatırım lisansından kazanılan hakların getirdiği fırsatlar. Irak ekonomisinin gelişimine paralel olarak demir çelik ürünlerine olan talebin artacağı beklentisiyle yapmakta olduğumuz yatırımın orta ve uzun vadede sürdürülebilir bir iş modeli olması bir diğer önemli konudur. Yatırımın geri dönüşü ne kadar sürecek? 1.5 yılda yatırım geri dönüşünün sağlanmasını bekliyoruz. Bu yatırım 110 milyon dolarlık bir yatırımdır. Bunun şu an itibariyle 60 milyon dolar üzerindeki kısmı öz kaynaklarımızla sağlanacak olup, 25 milyon dolarlık harcaması da yapılmıştır. Orada inşaatlar, çelik konstrüksiyon imalatları planlandığı gibi devam ediyor. CVS Makine ile üretim % 50 aşamasında tamamlandı. Bu ay sonunda sevkıyatlara başlanacak. Söz konusu yatırım için gerekli olan makine ekipman parkurunu yurtdışından temin etmek istememizdeki en önemli neden ise bu işin artılarının Türkiye’de kalmasını istememizdir. Bütün malzemeleri ile 110 milyon dolarlık yatırımın yaklaşık 100 milyonu Türkiye’den ithal ediliyor. Irak ile ilgili konuştuğumuz firmalar ödeme sıkıntılarından bahsettiler. Devlette özellikle sorun yaşadıklarını belirttiler. Bizim ticaretimiz yerli ve yabancı yatırımcılar ile gerçekleştirileceği için bu tür sorunlar yaşanmasını beklemiyoruz. Yine gördüğümüz kadarıyla kanunlar ve işleyişler doğru bir şekilde ilerliyor. Ayrıca bölgede imar faaliyetleri dahil, bir çok farklı alanda yerli ve yabancı yatırımcılar bulunuyor. Bu bağlamda ödeme ile ilgili olarak bir sıkıntı yaşanmasını beklemiyoruz. Yatırım olarak çok iyi bir bölge olduğunu söyleyebilir miyiz? Üretim girdi maliyetlerinin düşük olması, Irak’ta fiili üretimin yetersizliğinden kaynaklı taleplerin tam olarak karşılanamaması, devlet tarafından yatırımcıya arazi tahsisi yapılarak, gerekli altyapı vb destekleri sağlanması gibi artıları düşündüğünüzde yatırım için iyi bir bölge olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca güvenlik konusuna da fazlasıyla önem verildiğini düşünüyoruz. Yabancılar buradan neden çekiniyor? Yabancılar bu bölgedeki finans riskinden endişe ediyorlar. Bu senaryoları çizdiğinizde hiçbir yerde yatırım yapamazsınız. Bundan birkaç ay öncesine kadar Suriye’de yabancı yatırımcıların yatırım yap- 77 Kasım 2012 Eur newsport tığı bir yerdi. Yarın ne olacağı belli değil ama korku ve endişe ile iş yapamazsınız. Irak’ta yatırım yapan firmalarla, sigorta şirketleriyle görüşüyoruz, ülke riskine veya savaş riskine karşılık yatırımlarınız ne kadarını sigortalıyorsunuz diye sorduğumuzda %10’u gibi oldukça düşük oranlarda sigorta yaptıklarını hatta çoğunluğunun sigorta dahi yaptırmadıklarından bahsediyorlar. Bu duruma rağmen, kurum olarak politik ve siyasi risklere karşı geniş kapsamlı olarak yatırımımızı sigorta altına alıyoruz. Irakla ilgili bir başka önemli husus, bir dönem bölgeye yatırım yapan Türk sermayedarlarına olumsuz bir bakış açısı vardı. Her iki ülke açısından artık durumun sadece ekonomik olduğu anlaşıldı mı? Doğa Grup elindeki sermaye birikimini finansal araçlarda değerlendirip hiçbir riskin içine girmeyebilirdi. Ama biz 110 milyon dolarlık yatırım için gerekli olan malzemelerin % 90’ını Türkiye’de yaptırıyoruz. Bu yatırımımızla aynı zamanda ülkemize de hizmet etme çabasındayız. Biz orada fabrikayı kurduğumuzda 500 işçi çalıştıracağız ve bunların minimum 250’si Türkiye’den gidecek. İşin başındaki yönetim ekibinin hepsi Türkiye’nin yetiştirdiği çok önemli değerlerdir. Ve yatırımımız bu insanların hepsine bir gelir kapısıdır. Ayrıca oradaki alt ve üst yapı faaliyetinin neredeyse % 70’ini Türkler yapıyor. Bu anlamda olumsuz bir bakış açısı olduğunu düşünmüyorum. Yatırımının özeline inersek; burada hurda fiyatları şu anda avantajlı ama elindeki hurdalar bitince sorun olmaz mı? Hurda bitmesi halinde demir cevherinden de desteklenme ihtimali var. Ayrıca sadece olayı hurda avantajına endekslemedik. Mevcut proje çalışmamızı yaparken buradaki hurdanın mümkün olmasa dahi 2017’de tükeneceğini varsaydık. Burada şu an itibariyle resmi makamlardan alınan bilgiye göre hurda arzının 40 milyon ton olduğu söyleniyor. Başka bir kaynaktan aldığımız bilgiye göre Irak’ta ki hurda Pazar büyüklüğünün 13 milyar dolar olduğu ifade ediliyor. Bu da yaklaşık olarak 100 milyon ton hurda arzı olduğu anlamına gelir ki, yıllık tüketim oranları düşünüldüğünde, söz konusu hurda arz ve talebi arasındaki makasın kapanması bizim tahminimizden de uzun sürecek gibi görünüyor. Şu an Irak’ta bizim gibi 2 tane daha demir çelik yatırımı bulunuyor. Bizimle birlikte harekete geçen fabrikalar faaliyetine 2013 yılında başlasa bile söz konusu pazarda hurda arzının önümüzdeki 8-10 yıllık süre içinde bitmesi pek mümkün görünmüyor.I 78 Kasım 2012 Eur newsport Petrol ve gaz sektörünün yeni bulunduğu bölgelerde maceraperest şirketlerin ilk adımı attığını ve bu büyük oyunda sonunda yutulduğuna dikkat çeken Genel Enerji Kamu İlişkileri Başkanı Pars Kutay: Genel Enerji büyümek için İngiliz Vallares şirketiyle birleşti addam Hüseyin’in devrilmesinden sonra Kuzey Irak’a girmeyi başaran Genel Enerji bugün dünyanın saygın firmalarından biri haline gelmeyi başardı. Mehmet Sepil önderliğinde oluşturulan Genel Enerji, inancının peşinden giderek küçük bir yatırımdan dev bir şirketin nasıl ortaya çıkabileceğini gösterdi. Şirketin Kamu İlişkileri Başkanı Pars Kutay, süreci bizlere aktarırken, Genel Enerji’nin iyi bir rastlantı sonrasında yaptığı ortaklıkla artık büyümeye açık bir şirket olduklarını belirterek, sorularımızı yanıtladı. S 80 Kasım 2012 Saddam sonrası Kuzey Irak’ta ilk yatırım yapan firmasınız. Bu açıdan bölgedeki petrol ve gaz sektörünün gelişimini aktarır mısınız? Irak’ta uzun süre merkezi hükümetle Kürt bölgesi arasında petrol ve gaz kaynaklarının ne şekilde değerlendirileceği konusunda görüş ayrılıkları vardı, bu görüş ayrılıkları halen devam etmektedir. Özellikle 2006 yılından sonra Kürt Bölgesine yeni gelen Petrol Bakanı ile birlikte petrol ve gaz sektörü hızlı bir şekilde gelişti. 2006 yılında kabul edilen Irak anayasasına uygun Kuzey Irak kendi petrol yasasını çıkardı. Bu yasadan sonra da bölgedeki gelişim hızla devam etti. Genel Enerji’de 2000 yılından beri bölgede faaliyet gösteriyordu, orada ilk sözleşmeyi imzalayan şirket olarak oradaki tüm risklere rağmen fırsatları iyi değerlendirdi ve bugün bölgedeki en büyük yatırımcılardan bir tanesi oldu. Kürt Bölgesinin gelişimine merkezi yönetimin tavrı nasıl oldu? Kürt bölgesi geliştikçe merkezi hükümetle olan sorunları daha fazla artmaya başladı. Eski merkezi hükümet Petrol Bakanı ve şimdi Başbakan Yardımcısı Hüseyin Şehristani ile Kürt Bölgesi Petrol Bakanı Aşti Havrami arasında görüş farklılıkları oldu. Aralarındaki en temel sorun Bağdat petrol ve gaz işlemlerinin merkezden yürütülmesi gerektiğini savunuyor ve ulusal petrol şirketinin kurulması ve anlaşmaların Bağdat tarafından yapılması gerektiğini söylüyor. Tüm bunlara karşın Kürt Bölgesi ise Irak anayasası 81 Kasım 2012 Eur newsport gereğince petrol ve ihracat gelirleri tüm Irak halkına ait olduğunu kabulleniyor. Fakat petrol ve gaz sektörünün politikaları kendisi belirlemek istiyor. Bu durum da merkezi hükümet ile Kuzey Irak Bölgesel yönetimin çatışmasına neden oluyor. Bu çatışma sizce neden başladı? Bu soruya cevap vermek için biraz geçmişe bakmak gerekiyor. Saddam iktidarına baktığınızda Irak yöneticileri son 50 yıl içinde sadece Basra Bölgesi’ndeki petrolü bir gelir olarak görüp bütün yatırımları buraya yapmışlar. Ne kuzeyde ne de Sünni Bölgesinde petrol yatırımı yapmamışlar. Şu anda Sünni Bölgede de kendi petrol politikalarını geliştirme niyetinin olduğunu göreceksiniz. 2009 yılında Kürt Bölgesinden ilk ihracat yapıldı. Fakat Bağdat yönetimi bu ihracatın parasını ödemedi. Ne firmalara ödeme yapıldı, ne de Kürt Bölgesine herhangi bir ödeme yapıldı. Bu siyasi bir oyundu. 2011 yılına gelindiğinde Kürt Bölgesi yöneticileriyle merkezi hükümet arasında yapılan görüşmeler de bir mutabakata varıldı ve tekrar ihracat başladı. Bağdat ihracat bedellerini ödeyeceğini belirtmişti, bir iki ödeme yapıldı fakat geçen yıl mayıs ayından sonra hiçbir ödeme yapılmadı. Burada firmalar iyi niyetle, ödeme alamadıkları halde bu yılın nisan ayına kadar ihracat yapmaya devam ettiler. Bu düzen devam etmeyeceği için 1 Nisan 2012 tarihinde ihracat durduruldu. Bu çatışma da devam etti. Irak’ın her bölgesinde petrol olmasına rağmen neden Kuzey Irak bu kadar ön plana çıktı? Kuzey Irak ilk defa ihracat başladığında 40 bin varille başladı, bir ay içinde bu oran 120 bin varile çıktı. 2011 yılının ekim ayında Irak’ın güneyinde ça- 82 Kasım 2012 lışan Amerikan Exxon firması Kuzey Irak’taki sahalarla ilgili anlaşma imzaladı. Kuzey Irak bölgesinde iş yapıyorsanız, merkezi hükümet sizi kara listeye sokuyor ve güneyde hiçbir iş almanıza izin vermiyorlardı. Fakat dünyanın en büyük firması Exxon Kuzeye girince merkezi hükümet ne yapacağına tam olarak karar veremedi ve bu nedenle hükümet tepki veremedi. Exxon gibi bir firmanın Kuzey Irak’a girmesi tüm firmaların Kuzey Irak’a ilgisinin artmasına neden oldu. Exxon firmasından sonra Chevron, Total, Rusların Gazprom Neft girince Bağdat yönetiminin açtığı ihalelere ilgi olmadı. Orada bir başka sorun da firmaların, merkezi hükümetin belirlediği sözleşme koşullarından memnun olmayışı. Sonuçta Kuzey Irak iş yapmaya elverişli daha cazip bir bölge haline geldi. Bunun dışında da Kuzey Irak daha güvenli bir bölgedir. Çünkü tek bir grup tarafından yönetilmektedir. Bugün Bağdat’ta veya Güney Irak’ta bombalar patlarken, Kuzey Irak’ta hiçbir sorun yaşamıyorsunuz. Kuzey Irak yönetimiyle de Türkiye’nin sorunları bulunuyor. Bir dönem bölgeye yatırım yapanlar ülkemizde vatan haini ilan edildiler. Ben siyasi açıdan yorum yapamam. Fakat bütün bu gelişmeler Türkiye’nin lehine olan olaylardır. Sınırdaş olduğunuz bir bölgede çok ciddi boyutlarda petrol ve gaz yatakları bulunuyor ve Türkiye buradaki oyuna davet edildi. Türkiye bunları değerlendirmelidir. Daha fazla Türk şirketinin oraya gitmesi gerektiğini biz hep söylüyoruz. Amacımız Irakla Türkiye arasında bir enerji köprüsü kurmaktır. Türkiye ortalama %4-5 arasında ekonomik açıdan büyüyor. Ortalama Türkiye %5 büyüdüğü zaman enerji talebi %7 artıyor. Bu her yıl ortalama 4-5 bin megavat enerji üretim kapasitenizi arttırmak anlamına geliyor. Türkiye hangi kaynakları kullanarak bu üretimi karşılayacaktır. Hidroelektrik, rüzgâr, güneş, gaz vb ürünler yakılarak enerji üretilebiliyor. Siz Türkiye’nin her yerine güneş veya rüzgâr santralleri kuramayacağınıza göre enerji de gaza ihtiyaç yok diyemezsiniz. Çok fazla nükleer santralde kuramayacağınıza göre matematik her şekilde gaza ihtiyacınız olduğunu gösteriyor. Bunun için de gaz üzerinden plan yapmak zorundasınız. Gazla ilgili yaptığımız ithalata baktığımızda ise Rusya, İran ve Azerbaycan ülkelerinden ithal ediyoruz. %60 gazı ithal ettiğimiz ülke Rusya’dır. 2015 yılında 50 milyar metreküp gaz kullanım sınırını Türkiye’nin geçeceği tahmin ediliyor, 2020 yılında ise bu oranın 70 milyar olduğunu görüyoruz. Görünen o ki Türkiye’nin önümüzdeki dönemde ilaveten 30-40 milyar metreküp gaz ithalatına ihtiyaç var. Bunun için Rusya ile görüşebilirsiniz, Azerbaycan kısıtlı bir ülke, İran ise yaptırımlar nedeniyle sorunlar yaşıyor. Bütün bunları dikkate aldığınızda iyi adımlar atmak, yaptığınız bir hamlenin üç beş hamle sonrasını iyi hesaplamanız gerekiyor. Bu açıdan Kuzey Irak Türkiye için çok önemli bir bölgedir. Hatırlanacağı gibi Amerikan kökenli güçlü petrol firmaları, bu tür riskli bölgelerde istedikleri politikaları uyguladıklarını ve bu bölgelerde yatırım yapmış küçük ve orta boy firmaları yuttukları görülmüştür. Genel Enerji özeline girersek, bu kadar büyük bir oyunun içinde var olmayı devam ettirebilecek misiniz? Genel Enerji Mehmet Sepil’in önderliğinde baştan sona büyük başarılar elde etmiştir. Genel Enerji bir kırılma noktasına gelmişti, petrol ve gaz sektöründe orta ölçekli bir oyuncu olarak kalamıyorsunuz. Çünkü petrol ve gaz genelde dünyanın hep sorunlu yerlerinde çıkıyor. Siyasi bakımdan karışık, istikrarı pek olmayan ülkelerde çıkıyor. Bu tür yerlerde ilk olarak maceraperest şirketler girer, aramalarını yaparlar, biraz petrol çıkarmaya başlayınca büyük firmalar gelir ve onları yutarlar. Genel Enerji de bir açıdan böyle bir karar aşamasındaydı. Petrol yatırımları pahalı yatırımlar olduğu için de bir karar verdik, iyi bir rastlantı da oldu geçen sene İngiliz Vallares firmasıyla birleşti. Burada devrettiğimiz hisse karşılığı bir ödeme almadan, bir finansman kaynağı oluşturduğumuz modelle şirket kasasına 2.5 milyar dolar girdi. Bu sermaye ile de Genel Enerji daha fazla bölgeye girme ve yatırımlarını arttırma imkânı kazandı. Şimdi ortak ölçekli ve büyümeye açık ve agresif bir şirket durumuna geldi. Bunların ilk meyvesi olarak Afrika’da dört tane saha alındı. Irak’ın Kürt bölgesinde yeni sahalar alındı. Bundan sonraki süreçte Güney Irak’a yatırım yapma düşüncesi var mı? Biz Güneye inmek isteriz, fakat Irak merkez hükümetinin uyguladığı kara listeye takılırız. Ödemeyle ilgili kısım çözüldü mü? 13 Eylül itibariyle Kuzey Bölgesiyle merkezi hükümet arasında bir sözleşme yapıldı ve Bağdat tüm ödemeleri yapacağını taahhüt etti. 800-850 milyon dolar civarında bir ödeme yapacaklar. Bunun ilk dilimini geçtiğimiz hafta yapmışlar. Önümüzdeki günlerde de Kuzey Irak Bölgesi firmalara verecektir. İkinci dilimini de yılsonuna kadar ödeyecekler. Bir sorun olmadığı takdirde hem biz memnun kalırız, hem Irak hükümeti memnun kalır.I 83 Kasım 2012 Eur newsport THBB (Türkiye Hazır Beton Birliği ) Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Güleryüz: Birçok hazır betoncu zor günler geçiriyor K aliteye yatırım yapmayan firmalar nedeniylehaksıznedeniyle haksız rekabetin yaşandığı hazır beton sektörü 2012 yılında zararın zirvesini yaşıyor. Aldığı kredileri ödeyemediğinden bazı firmaların battığını, birçok firmanın ise tefecinin eline düştüğünü açıklayan Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB) Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Güleryüz “Betoncu hem belediyelerden hem de müteahhitlerden dayak yiyor.” dedi. Hazır beton sektörünün 2012 yılında çok büyük darbe aldığı ifade ediliyor. Konu ile ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz? Özellikle bu sene birçok hazır beton firması kepenk indirmek durumunda kaldı. Serbest piyasada rekabet elbette olacak ama durum artık öyle bir noktaya geldi ki piyasa daraldığından hazır betoncular aldıkları kredileri ödemekte güçlük yaşamaya başladılar ve bankadaki faize kalmamak için elindeki diğer argümanları kullanmaya çalışıyorlar. Yani damping yapıp beton fiyatını düşürüyorlar, müşterilerinden çek senet alıyorlar, sonrasında da almış olduğu o çek senetleri kırdırıyorlar. Bir şekilde çarkını döndürmeye çalışıyor ama delik giderek büyüdüğünden ister istemez bir çıkmaza doğru sürükleniyorlar. 84 Kasım 2012 Biz THBB olarak aynı zamanda Avrupa Hazır Beton Birliği (ERMCO) üyesiyiz. Geçtiğimiz günlerde Brüksel’de bir toplantıya katıldık ve oradaki istatistiki değerlere göre biz son 3 yıldır 90 milyon m üretimle Avrupa birincisiyiz. Bizden sonra gelen Almanya’nın üretimi 50, İtalya’nın ise 45 milyon m civarlarında seyrediyor. Bunların dışında 4 veya 2,5 milyonm beton döken ülkeler var. 22 ülkenin başkanıyla toplantı halindeydik. Bu 90 milyon m ile biz beton dökümünde Avrupa birincisi ve dünya ikincisiyiz fakat ilginçtir ki bu sıralamalara rağmen fiyatta ise nerdeyse dünya sonuncusuyuz. Beton fiyatlarını paylaştık.Onlar 1 m betonu 80 ’dan satarken biz ise 3335 ’dan satmaya çalışıyoruz. Bu durum serbest piyasadaki acımasız rekabetin doğurduğu bir sonuçtur. Kısacası 3 kuruşa beton satıyoruz. Türkiye’de betondan başka kilosu 3 kuruşa gelen hiçbir mal yoktur. Bu da yetmezmiş gibi 80 liraya sattığımız betonu arttığı zaman 300 liraya bertaraf ediyoruz. Hazır betoncunun düştüğü durum budur. 3–5 yıl öncesine bakacak olursak o dönemler hazır beton sektörü için karlılığın yüksek olduğu yıllardı diyebilir miyiz? Zaten o dönemden hafızamızda kalan karlar şu anda insanları bu sektöre yönlendiriyor. Fakat durum artık böyle değil. Doğrudur, 3 sene öncesinde hazır betoncular iyi paralar kazandı. Seçim zamanında beton fiyatları 120–130 liralara kadar fırlamıştı. Sonrasında ise fiyatlar yükselen dalga gibi giderek aşağı inmeye başladı. İnsanlar da halen eski paralar var diye düşünüyorlar ama artık sektörde o karlar ve oranlar kalmadı. Bana göre hazır beton sektörü zararın zirvesindedir. O zaman hazır beton firmaları tefecilerin eline düştü diyebilir miyiz? Evet, doğrudur. Birçok hazır betoncu maalesef tefecinin eline düştü. Çek yasası çıktığında hapis cezalarının kalkması iptal oldu. Şu anda sektördeki karşılıksız çek oranlarında artış yaşanıyor. Konu ile ilgili hangi önlemler alınabilir? Bununla ilgili sektörde sigorta devreye girebilir. Bu konuda araştırmalar yapıyoruz. Ancak sigorta ne kadarını karşılar ne kadarını karşılamaz ona bakmamız lazım. Bunun dışında ürünlerle ilgili sigortalar düşünülebilir. Beton bozuk çıktığında ya da hata olduğunda onu da karşılayacak bir sigorta olabilir. Tabi bunların hepsinin maliyeti var. Sigortacı grupları halinde girilebilir. Mesela araçlardaki kazalarla ilgili sigortalar var. Bunu sigortacılarla bir formata getirebilirsek birlik üyesi tesisleri sigorta kapsamına sokmanın hem tüketici hem de üretici açısından fay- dalı bir gelişme olacağına inanıyorum. Ancak henüz daha ham bir çözüm. Karşılıklı pazarlıklar sonucu yapılabilir mi yapılamaz mı şeklinde ilerleyen zamanlarda yol alınabilir. Çok uzun yıllardır beton yol tartışması sürüyor. Fakat bu konuda henüz bir adım atılabilmiş değil, bu durum sektördeki iş potansiyeline de fayda sağlamaz mı? Evet, bu mevzu çok uzun süredir konuşuluyor. Elbette biz potansiyel işin artmasını istiyoruz. Bizim çimentocularımız, hazır betoncularımız ve agrega ocaklarımız tamamen milli ve bu noktada tercih edilmesi lazım. Yollarımızın %99’u asfalt. Şu anda asfalt yollar servis ömürleri düşünüldüğü 85 Kasım 2012 Eur newsport zaman beton yollara göre neredeyse %40 daha pahalı. Asfalt yolların servis ömrü 20 yıl iken beton yollarınki 40 yıl. Beton yollara geçilmesi lazım fakat bir yolu 15–16 defa kazdığımız için bir türlü beton yol uygulamasına geçemiyoruz. Kentsel dönüşüm ile bu soruna da bir çare bulunamaz mı? Bulunabilir. Belediyelerde altyapıyı bir kişiye bağlamaları gerekiyor. Eğer yetki bir kişi de olursa PTT, İSKİ ayrı kazamaz. Ana planlama konusundaki bu hatalardan dolayı beton yol uygulaması yapılamıyor. Hem milli servete yazık hem de bize yazık. Avrupa’da, Amerika’da yolların %99’u betondur. Yolların kenarlarına menfezler, kutular yapmışlar, kaldırıp oradan işlerini hallediyorlar. Avrupa’da durum nasıl, orada da sektör bu gibi sorunlarla uğraşıyor mu? Avrupa’da durum biraz daha farklı. Çünkü biz halen daha alt yapılarımızı halledemediğimiz için yüksek miktarlarda betonlar döküyoruz. 90 milyon m ciddi bir rakamdır. Oysa Avrupa’da en fazla dökeni 50 milyon m ’tür. Tabi Avrupa bu altyapıyı sağlamış olduğu için artık karbon salınımı ve hava kirliliği ile uğraşıyor. Yani şu anda bizim fantezi dediğimiz işlerle uğraşıyorlar. Biz henüz o aşamaya gelemedik. Onların konuştuğu konularla bizim konuştuğumuz konular çok farklı. Ama ileride biz de onların konuştuğu konuları konuşacak noktaya geleceğiz. Her sektörde olduğu gibi hazır beton sektöründe de bir takım sıkıntılar var. Aktardıklarınızın dı86 Kasım 2012 şındaki sıkıntılardan biraz bahsedebilir miyiz? Trafik konusunda bir takım sıkıntılar yaşıyoruz. Avrupa’da mikserlere ambulans önceliği tanınmaktadır. Çünkü mikserin içinde betonun ömrü 2 saattir. Fakat bizde trafikte arabayı bağlayıp betonu arabanın içinde donduruyorlar. Bize saat 10 ile 4 arasında çalışma izni veriyorlar. Geçtiğimiz günlerde bu konu üzerine Sayın Vali ile bir toplantı yaptık, kendisi ile tekrar bir araya geleceğiz. Her gün 600 yeni araç İstanbul’da trafiğe çıkıyor. Bizim İstanbul bölgesindeki mikser ve pompa olmak üzere toplam araç sayımız da 3000’dir. Zaten bu 3000 aracın da hepsinin aynı anda trafikte olmasının imkanı yoktur. Olan aracın ancak 500’ü trafikte oluyor. Bu ortamda trafiğe olumsuz bir etkimiz olamaz. Sayın Vali ile yapacağımız toplantı sonrası konuyu çözeceğimizi ümit ediyorum. Son olarak Rekabet Kurumu’nun tutumu ile ilgili neler söylemek istersiniz? Ben rekabet kurulundan betoncuları karlılıklarına bakarak izlemelerini talep ediyorum. Kar mı ediyor yoksa zarar mı ediyor? Durumu ona göre değerlendirsinler. Anlaşmalar oluyor mudur? Onu bilemiyorum. Anlaşmalar olsaydı bu fiyatlar böyle olmazdı herhalde. En başta da söylediğim gibi Avrupa 80 ’ya satarken biz niye 35 ’ya satıyoruz? Betoncu hem belediyelerden hem de müteahhitlerden dayak yiyor, rekabet kurulu tarafından da dayak yemese de bir şekilde hırpalanıyor.I Eur newsport NRW Invest Türkiye Yöneticisi Dr. Adem Akkaya: Türk firmalarına Kuzey Ren-Vestfalya Eyaletinde yakalayabilecekleri fırsatları gösteriyoruz lmanya’nın Kuzey Ren-Vestfalya Eyaletinin Kalkınma Ajansı NRW Invest, 2008 yılında İstanbul’da açtığı temsilcilikle yurt dışına açılmak isteyen Türk KOBİ’lerine Avrupa’nın kapısını açmaya devam ediyor. NRW Invest olarak amaçlarının hızla büyüyen ve küreselleşen Türk ekonomisinin başarılı firmalarını yatırımcı olarak kazanmak olduğunu belirten Dr. Adem Akkaya, bu süreçte yaptıkları çalışmalarla ilgili dergimize bilgi verdi. Türk Firmaları neden Kuzey Ren – Vestfalya’ya yatırım yapıyorlar? Avrupa’ya ürün satan, sattıkları ürünler için satış sonrası hizmet vermek isteyen, Avrupa pazarlarındaki durumlarını güçlendirmek isteyen Türk firmaları buralarda şirketler kurarak pazarın içinde yer almak ihtiyacı hissediyorlar. Bu ihtiyaç her geçen gün artıyor. Avrupa’da bir iştiraklerinin, bir adreslerinin bulunması, bu firmaların Arap Ülkeleri, Orta Asya Ülkeleri, Afrika Ülkeleri gibi pazarlarda da saygınlıklarını dolayısıyla satışlarını da arttırıyor. Biz söz konusu bu firmaların, Avrupa faaliyetlerinin merkezi olarak bizim eyaletimizi seçmelerini istiyoruz. Kuzey Ren-Vestfalya, Avrupa’nın en A 88 Kasım 2012 büyük metropol bölgesi ve en büyük pazarı. Yatırım yapmak isteyen Türk firmalarına nasıl ulaşıyorsunuz? Ticaret ve Sanayi odaları, iş adamları dernekleri, ihracatçı birlikleri, kalkınma ajansları gibi iş ortaklarımız ile düzenlediğimiz yatırım ve bilgilendirme seminerleri faaliyetlerimizin önemli bir ayağını oluşturuyor. Örneğin geçtiğimiz günlerde, 17 Ekimde Bursa’da ‘Almanya’da Enerjide Yeni Dönem – Yenilenebilir Enerjiler ve Elektromobilite’ konulu önemli bir toplantı gerçekleştirdik. Söz konusu toplantı Aachen bölgesel kalkınma ajansı AGIT mbH, Otomobil İhracatçıları birliği OİB, Bursa Eskişehir Bilecik Kalkınma Ajansı BEBKA ve ekonomi gazetesi “Dünya” ile işbirliğinde gerçekleştirildi. Toplantıya Taşıt Araçları Yan Sanayi Derneği TAYSAD ta destek verdi. Toplantının hedefi, yenilenebilir enerjiler alanındaki Almanya’da yaşanan gelişmeleri, bu gelişmelerin otomotiv sektörünü nasıl etkilediğini, Türk Firmalarının Kuzey Ren-Vestfalya’da Yakalayabilecekleri Fırsatları göstermekti. Nitekim ulaşımda çok önemli bir paradigma değişimi gerçekleşiyor: Patlarlı motor yerini elektrikli motora bırakıyor. (Sol baştan): Dr. Adem Akkaya, NRW.INVEST Türkiye Temsilcilik Müdürü; Klaus-Peter Dietzel, NRW.INVEST GmbH Yatırımcı İlişkileri Proje Müdürü; Thomas Monsau, Kuzey Ren-Vestfalya Eyaleti Ekonomi, Enerji, Sanayi, KOBİ ve Zanaat Bakanlığı’nın, Makine İmalatı, Üretim Teknolojileri, Otomotiv ve Yeni Malzemeler Şubesi Müdürü; Hakan Güldağ, Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni; Frank Leisten, Aachen İnovasyon ve Teknoloji Transferi Merkezi (AGIT) Yatırımcı İlişkileri Bölümü Müdürü ; Lothar Schneider, AutoCluster.NRW-Kuzey RenVestfalya Otomotiv Kümelenme Daire Başkanı ; Dipl.-Ing. Werner Rohlfs, RWTH Elektrikli motor hem çevreyi kirletmiyor hem de yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen elektriğin kullanılmasına ve hatta depolanmasına imkân sağlıyor. Gün geçtikçe daha fazla önem kazanan elektrikli otomobil ve elektrikli ulaşım sektörleri de bu bakımdan büyük bir iş potansiyeli barındırıyor. Başka ne tür faaliyetleriniz var? Türkiye Giyim Sanayicileri Derneğinin gerçekleştirdiği 5. İstanbul Moda ve Hazır Giyim Konferansına katıldık ve hazır giyimciler ile görüşmeler yaptık. Alman Büyükelçiliği’nin organize ettiği ve bu yıl Kahramanmaraş ve Antakya’da gerçekleştirilen Türk Alman İşbirliği Günleri’ne katıldık ve potansiyel yatırımcılar ile görüşme imkanları bulduk. İstanbul Sanayi Odası üyelerine, İstanbul Rotary Kulüp üyelerine yönelik yatırım bilgilendirme toplantıları yaptık. Mevlana Kalkınma Ajansı ve Konya Sanayi Odası ile birlikte Konya iş dünyasına yönelik bir yatırım semineri gerçekleştirdik ve orada bazı firmaları ziyaret ettik. Yozgat’ta Sanayi Odasında bir seminer yaptık. Yine Gaziantep, Bursa, İzmir ve Kayseri Kalkınma Ajansları ile çalışma toplantıları yaptık. 8 Kasım’da Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) ve İzmir Kalkınma Ajansı’nın (İZKA) destekleri ile Dünya Gazetesi ile birlikte 5. Dünya Türk Dış Yatırımları Paneli’ni gerçekleştiriyoruz. Yurt dışında konuşmacılar da geliyorlar bu panele. Önümüzdeki yıl da bir dizi seminer ve organizasyonumuz olacak. Önemli organizasyonlarımızdan bir tanesi 2013 yılında NRW.Invest Yatırmcı ödülleri olacak. İkinci kez düzenlenmiş olacak bu organizasyon İstanbul’da. 2012 başarılı bir yıl mıydı NRW.Invest Turkiye için? 2012 oldukça başarılı bir yıldı. Bu yıl kuruluşuna destek olduğumuz Türkiye kökenli firma sayısı şu an itibariyle 15’i buldu. Yılsonunda daha da artmış olacağını umuyoruz. Biota, Robotek, Anka Tekstil, Zamate Tekstil, DRS Elektronics, İnci Akü bu yıl eyaletimizde şirket kuruluşu gerçekleştiren yatırımcılardan bazıları.I 89 Kasım 2012 Eur newsport Türkiye’nin kağıt sektöründe her yıl 2,5 milyar dolar dış ülkelere ödeme yaptığına dikkat çeken OYKA Kağıt Genel Müdürü Aytekin R. Kadıoğlu: Maliyetlerimiz uygun hale getirilirse büyük ihracatlar yaparız zelleştirme kapsamında satın alınan kâğıt fabrikalarının hepsi çürümeye yüz tutmuş iken Zonguldak’taki fabrikayı ayakta tutmayı başaran OYKA Kağıt Genel Müdürü Aytekin R. Kadıoğlu, hammadde fiyatlarının uluslararası arenaya göre yüksek olmasına rağmen verimli çalışarak bu açığı kapatmaya çalıştıklarını belirterek, sorularımızı yanıtladı. 2011 yılı biokütle ve Atık santralleri kategorisinde enerji Oscar ödülü aldınız. Bu alanda yaptığınız çalışmayı aktarır mısınız? Biz 2003 yılında Zonguldak Çaycuma Fabrikası’nı özelleştirmeden satın aldık. Aldıktan sonra da yatırımlar yaptık ve yapmaya da devam ediyoruz. Şu ana kadar yaklaşık 86 milyon dolar yatırım yaptık. Bu yatırımları da üç ana başlığın içinde gerçekleştirdik; çevre, kalite ve verimlilik. Kağıt sektöründe maliyet ağırlıklı olarak hammaddedir ve hammaddemiz de %60 ağaç ve %30 da enerjidir. Bu projede, kabuk ve talaşın bir biokütle kazanında direkt yakma yöntemi ile buhar maliyetimizi, ona bağlı olarak da enerji maliyetimizi hızla düşürdük. Bu projenin fabrikaya ve sizin rekabet gücünüze katkıları nedir? Biz bu projeye 5 milyon TL harcadık, fakat yılda 9,5 milyon TL tasarruf etmemizi sağladı. Yani 6 ayda bu projeye yatırdığımız maliyeti çıkardık. Bunun dışında fabrikanın ihtiyacı olan enerjinin %85’ini yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlamış olduğumuz gibi odun kabuğu ve talaşı değerlendirerek yangın riskinde önemli bir adım attık. Bu projeyle rekabet gücümüz arttığı gibi enerji orman- Ö 90 Kasım 2012 cılığının ülkemizde yaygınlaştırılmasının önemi gibi büyük kazanımlar elde ettik. Bizim kazanımlarımızın dışında da bu kazanı yapan Malatyalı firmamız da bizimle birlikte edindiği tecrübe ile yurtdışından teklifler almış ve bu proje onun da gelişiminde katkıda bulunmuştur. Sektörün geldiği noktayı aktarır mısınız? Bizim benzeri diğer fabrikalar hammadde fiyatlarının yüksekliği nedeniyle kapatıldı. Selüloz üretemediler yurtdışından hazır selüloz almaya başladılar, bu da sürdürülebilir bir durum değildi. Şu anda Türkiye kağıt konusunda dış ticaret dengesine baktığımızda yaklaşık 2,5 milyar dolar eksi veriyoruz. SEKA’nın diğer fabrikaları da özelleştirilmişti, o fabrikalar şu anda çalışmıyor mu? Giresun’daki fabrika gazete kağıdı üretiyordu, alanlar çalıştıramadı. Balıkesir’deki fabrika şu anda kapattı. Dalaman’daki Fabrika şu anda hazır selüloz ile çalışıyor. Silifke’deki fabrika 2 sene önce hurda olarak satıldı. Şu anda bizden başka sektörde hiçbir üretim kalmadı. Biz de ayakta kalmak için mücadele ediyoruz. Kâğıt sektörünün önünü açmak için yatırımcılar özel orman çalışmalarının yapılması gerektiğini belirtiyorlar. Bu konuda bir ilerleme yapılabildi mi? Bu konuda Tema’nın önderliğinde bir projemiz bulunuyor. Bursa Karacabey ve Çanakkale Ezine’de Tema’nın önderliğinde sanayicilerimizle birlikte Türkiye’de ilk defa plantasyon ormancılığı yapıldı. Çok iyi bir projeydi. Oraya dikilen ağaçlar büyüdü. Bugün Türkiye’nin endüstriyel ağaç ihtiyacı 30 milyon metreküpe yakın ise üretimimiz 15-16 milyon metreküptür. Geri kalanı ithal ediliyor. Brezilya, ABD gibi ülkelere giderek yonga alıyoruz. Fakat Türkiye’de bir türlü ağaçlandırma seferberliği başlatılamıyor. ABD 1929 krizinden sonra plantasyon ormancılığı alanına yatırım yapıyor ve şu anda dünyada en büyük alanlar orada bulunuyor. Biz bunları devlete de aktarıyoruz. Bu konuda neden bir ilerleme sağlanamıyor. Bu konuda kamuoyu çevreci bir yaklaşım sergiliyor fakat bu doğru bir yaklaşım mı? Orman İşletme Müdürlüklerinden kâğıtlık odun alarak selüloz üreten kâğıt fabrikalarının kamuoyundaki yanlış bilgilendirilmeden kaynaklı birer orman katliamcısı olarak gösterilmesi de sürdürülebilir Orman Yönetimine büyük zarar vermektedir. Bu konuda Birleşmiş Milletler Avrupa için Ekonomi Komisyonu (UN/ECE) bir basın bültenin başlığı olarak “ÇEVREYİ KORUMAK İÇİN AĞAÇLARI KESİN” sloganıyla, ahşap malzeme tüketiminin çevreye, dolayısıyla ormanlara zarar vermediği, aksine yeni ağaçlandırma çalışmalarının yapılmasına ve korunmasına katkı sağlayacağı beyan etmiştir. Ayrıca Kağıt Fabrikaları; Ormanlardaki sürdürülebilirlik için; gelecek vaat etmeyen ağaçların kesilmesi ile geride kalan sağlıklı bireylerin sağlıklı ormanlar oluşturmalarına katkı sağlar. Bu ürünleri satın alıp ekonomik bir girdi sağlayarak sürdürülebilir ormancılığın geliştirilmesine de parasal bir kaynak oluşturur. İthal kağıdın yurt dışından girişinin de önüne keserek Türk Lira ’sının yurt dışına gitmek yerine Ülkemizde kalmasını sağlamaktadır. Biz 2009 yılında kriz nedeniyle kapasiteyi azalttık buna bağlı olarak da hammadde alımını düşürdük. Orman Bakanlığı küresel krizin ülkemiz ekonomisinde yarattığı daralma paralelinde orman sanayisinde oluşan düşük kapasite kullanımı nedeniyle, satışlardaki tıkanıkların aşılması, oluşan stok fazlalıklarının eritilmesi için kampanya yapmış vadeli satışa geçmiştir. Orman Bakanlığı ağaçlara bakım yapmak zorundadır. Sadece Finlandiya’nın ağaç ürünlerinden yıllık ihracatı 70 milyar dolar. Ormanlık alanlarımız da onlarla birbirine eşittir. İyi bir planlama ile bizde aynı seviyelere gelebiliriz. Tüm bu olumsuzlara rağmen siz OYKA Kağıt olarak ihracatta yapıyorsunuz. Üretimimizin %25-30’unu ihraç ediyoruz. Batıda Danimarka ve Kanarya Adaları’ndan, Hindistan’a kadar gidebiliyoruz. Biz biraz da maliyetlerimizi uygun hale getirip kapasite artışı yapabilsek daha büyük ihracatlar gerçekleştirebiliriz. Şu anda bir metreküp ağacın fiyatı bize 97-100 dolara gelirken, bu oran Avrupa ülkelerinde 35-50 dolar arasındadır. Ton açısından baktığınızda onlara oranla en az 250 dolar fazla maliyetle işe başlıyoruz. Bu açıdan bakarsak sektörün ayakta kalmasının imkanı yoktur.I 91 Kasım 2012 Eur newsport Av Seher Ergen TİCARET ŞİRKETLERİNİN DENETİMİ 6 102 sayılı Türk Ticaret Kanununun (6335 Sayılı Kanun ile değişik) yürürlüğe girmesi ile birlikte iş dünyasında pek çok tartışma konusu ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri deSermaye Şirketlerinin denetlenmesi husus idi.Kanunun 210. Maddesinde Sermayeşirketlerinin, bu Kanun kapsamındaki işlemlerini denetiminin Gümrük ve Ticaret Bakanlığı denetim elemanlarınca yapılacağı öngörülmüştür. Gene bu madde ile denetimin ilkeleri ve usulü ile denetime tabi işlemler Bakanlıkça hazırlanan yönetmelikle düzenleneceği hususu düzenlenmiştir. Kanun ile verilen yetki kapsamında Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nca“Ticaret Şirketlerinin Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca Denetlenmesi Hakkında Yönetmelik” düzenlenerek, 28.08.2012 tarih ve 28395 Sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanmış ve yürürlüğe girmiştir. Yönetmelik ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ na göre Ticaret Şirketleri işlemlerinin Gümrük ve Ticaret Bakanlığı denetim elemanlarınca denetlenmesine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiş olup, denetimin amacı, denetime konu işlemler ve denetim ilkeleri düzenlenmiştir. Denetimi yapacak olan kişilerin görevlendirilmeleri, çalışma biçimleri, düzenlenen raporların değerlendirilmesi ve raporlar üzerine yapılacak işlemlerBakanlıkça hazırlanacak yönetmelikte düzenlenecektir. Ticaret Şirketlerinin, Bakanlığın Denetimine Konu İşlemleri : a) Kuruluş işlemleri, b) Ticaret siciline tescil ve ilan işlemleri, c) Ticaret unvanına ve işletme adına ilişkin iş- 92 Kasım 2012 lemler, ç) Ticari defterlere ilişkin işlemler, d) Birleşme, bölünme ve tür değiştirme işlemleri, e) Şirketler topluluğuna, bağlılığa ve hakimiyete ilişkin işlemler, f) Genel kurulun çağrılmasına, toplanmasına, karar almasına, görevlerine ve yetkilerine ilişkin işlemler, g) Yönetim organının oluşumuna, toplanmasına, karar almasına, sorumluluğuna, görev ve yetkilerine yönelik işlemler, ğ) Denetçinin seçilmesine ilişkin işlemler, h) Şirket sözleşmesinin değiştirilmesine ilişkin işlemler, ı) Paya ve sermaye koyma borcuna ilişkin işlemler, i) Menkul kıymet işlemleri, j) Sermayenin artırılması, azaltılması ve tamamlanması işlemleri, k) Finansal tablolara, yıllık faaliyet raporlarına ve yedek akçelere yönelik işlemler, l) Kâr, kazanç ve tasfiye payına ilişkin işlemler, m) Elektronik ve bilgi toplumu hizmetlerine ilişkin işlemler, n) Sona erme ve tasfiyeye yönelik işlemler, o) Kanuna dayanılarak çıkarılan düzenleyici işlemlere konu işlemler. Bu işlemlerin denetimi; her bir ticaret şirketinin tür ve bu türe bağlı özellikleri göz önünde bulundurularak yapılacaktır. Denetim Yapılırken Uygulanacak Yöntem ve Usuller : Denetim elemanları; varlık incelemesi, gözlem, doğrulama, bilgi toplama, kayıt sisteminin kontrol, hesaplama, belge incelemesi, örnekleme gibi tekniklerin hepsini veya bir kısmını ya da bunlara benzer diğer denetim tekniklerini kullanarak yeterli ve gerekli kanıtları toplamak sureti ile işlemlerin kanun ve kanun kapsamında çıkarılan diğer mevzuata uygunluğunu denetler. Bu denetim kanıtları; ticaret şirketlerine ait tüm varlık, kaynak, gelir ve giderlerin gerçek olduğunu ve bunlara ilişkin bütün işlemlerin doğru tutarlarıyla ve gerçeğe uygun olarak kaydedildiğini, hakların ve yükümlülüklerin gerçek olduğunu, yapılan işlemlerin Kanuna ve Kanuna dayanılarak çıkarılan düzenleyici işlemlere uygunluğunu tespit etmek amacıyla toplanır. Bakanlıkça, resen veya ortakların yahut üçüncü kişilerin ihbar istem ve şikayetleri üzerine denetim yapılmasına karar verilebilir. Denetim; şirket merkezinde, gerektiğinde şubelerinde veya ticari işletmesinde yapılabilir.Fakat denetimin bu yerlerden birinde yürütülmesine ilişkin koşulların yeterli ve uygun olmaması halinde denetim elemanının belirleyeceği yerde sürdürülür. Ayrıca; ticaret şirketine ait teknolojik alt yapının yeterli ve güvenli olması, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Rehberlik ve Teftiş Başkanlığının da uygun görüşü üzerine kayıt ve belgelere elektronik ortamda erişim sağlanması suretiyle de gerçekleştirilebilir. Denetim elemanları, denetledikleri ticaret şirketiyle iştirak, hakim yahut bağlı şirket ilişkisi içinde olan ticaret şirketlerinin de denetime dahil edilmesini gerekli görürlerse, durumu gerekçesiyle birlikte Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Rehberlik ve Teftiş Başkanlığının izni ile bu şirketlerde de denetim yapılabilir. Denetleme sonucu; teftiş raporu, soruşturma raporu, inceleme raporu düzenlenir. Bu raporlar; Teftiş Raporu; Ticaret şirketlerinin belli bir döneme ait işlemlerininKanuna ve Kanuna dayanılarak çıkarılan düzenleyici işlemlere uygunluğunun incelenmesi sonucunda düzenlenen rapordur. Bu rapor Rapor Değerlendirme Komisyonlarınca değerlendirilmek üzere Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Rehberlik ve Teftiş Başkanlığına sunulur. Soruşturma Raporu; Denetim sırasında, kamu adına soruşturmayı ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğinin öğrenilmesi durumunda yetkili makamlara bildirilmek üzere düzenlenen rapordur. İnceleme Raporu; Teftiş ve soruşturma raporlarına konu olmayan hususlarda düzenlenen rapordur. Ayrıca; denetim yapılan şirketin, kamu düzenine veya işletme konusuna aykırı işlemlerde veya bu yönde hazırlıklarda ya da muvazaalı iş ve faaliyetlerde bulunduğunun Bakanlık denetim elemanlarınca tespit edilmesi halinde Bakanlıkça fesih davası açılabilmesi için inceleme raporu düzenlenir. Düzenlenen raporlarda; İlgililerin hukuki sorumluluğunu gerektiren durumların genel kurul gündemine alınarak ortakların bilgisine sunulması, idari para cezalarının uygulanması, diğer bakanlık, kurul, kurum ve kuruluşların görev alanına giren ve bunlar tarafından tedbir alınmasını veya denetim yapılmasını gerektiren durumların yetkili birimlere bildirilmesi konularında yapılan tespit ve öneriler de yer alır. Denetlenen şirketin yönetim organı üyeleri, yönetimle görevlendirilen kişiler, şirket çalışanları, yetkililer sorumlular denetleme sırasında gizli dahi olsa denetleme görevlisinin istediği tüm bilgi, belge, evrak ve kaydı istenilen sürede vermek zorundandır. Bu süre denetim elemanınca, 2 günden az 10 günden fazla olmamak üzere, belirlenir. Fakat haklı bir sebebin varlığı halinde bu süre denetim elemanınca uzatılabilir. Belirlenen sürede bu bilgi, belge evrak ve kayıtların verilmemesi veya eksik verilmesi ya da denetim elemanlarının görevlerini yapmalarının engellenmesi halinde bu fiillerden sorumlu olanlar denetim elemanlarınca yazılı olarak uyarılır. Söz konusu yazıyı tebellüğ etmekten kaçınan veya uyarı yazısına rağmen verilen süre içinde yükümlülüklerini yerine getirmeyenler hakkında ise kamu adına soruşturma ve kovuşturma yapılması için soruşturma raporu düzenlenir. Ayrıca; Kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamuya yararlı dernekler, noterler, bankalar, sigorta şirketleri ile diğer gerçek ve tüzel kişiler, denetimin gereği olarak, denetim elemanı tarafından istenilen bilgileri, belgeleri, kayıtları ve raporları gerek elektronik ortamda gerekse de yazılı olarak vermekle ve gerekli yardımı sağlamakla yükümlüdürler.I 93 Kasım 2012 94 Kasım 2012 Hayat Dergisi 26 Kasım 1964 95 Kasım 2012