PDF ( 40 )
Transkript
PDF ( 40 )
SEYRÂNÎ'NİN NEŞREDİLMEMİŞ BÂZI Ş İ İ R L E R İ Nihad M. Çetin B i r k a ç sene evvel, Everekii SeyrânVmn şiirlerini ihtiva eden b i r •cönk elime geçmişti K S e y r â n î ' y i yakından tanıdığı anlaşılan Abdi Hoca nâmında- b i r zât tarafından şifahî rivâyetlerden p e y d e r - p e y toplanarak vücûda getirilen b u defter, sonlarına d o ğ r u b i r y e r i n d e {56a) «15 M a r t ] 300> târihîni taşıdığına göre i h t i v a ettiğ işiirlerin tesbitine bu târihten oldukça önce başlanılmış olması düşünülebilir. Cönk baştan ve sondan n o k s a n d ı r . Seyrânî'nîn d o k s a n a yakın şiirini İhtiva e t m e k t e d i r . Bunlar) Seyrânfnm o zamana k a d a r neşeredilen şiirleriyle mukabele edilmiş ve esasen son yıllara k a d a r yapılan neşriyata esâs teşkil eden Muallim Hâzım [Ulusoyj'urı e s e r i n d e k i r i v a y e t farkları d a g ö s t e r i l e r e k neşre hazırlanmıştı. Fakat şâirimiz hakkında b i r b i r i üzerine i k i eserin n e ş r e d i l m e s i hazırlanan metnin tekrâr gözden geçirilmesini zarurî kıldı. Binâen'aleyh b u makalede, sadece şimdiye k a d a r neşredil memiş p a r ç a l a r v e r i l e c e k t i r . Y a l n ı z şu n o k t a y a hemen işaret e t m e l i d i r k i , b u c ö n k , a ş a ğ ı d a görüleceği veçhile, şâirin bugün elde b u l u nan şiirlerine oldukça kabarık b i r yekûn ilâve etiiği g i b i , bilinen manzûmelerinin d e b i r çoklarını tashih ve ikmâl eder mâhiyette olup bunların neşri b i r b a ş k a makaleye bırakılmış b u l u n u y o r . 2 5 H a l k şâirlerinin hazin k a d e r i , Seyrânı hakkında b i l d i k l e r i m i z için de, maalesef, v â r i d d î r : Henüz b i r asırcık k a d a r ötemizde bulunan bu büyük san'atkârın hayâtı mübhem, silik ve kesik h a t l a r d a n i b â r e t b u Bu 1 metli cönk Develi'den muhterem Şükrü Sarıyüzbaşıoglu'na âiddir. Cönkten, kıy talebemden Atalay A y k u t ' u n tavassutu İle istifâde etmek imkânını buldum. B u r a d a her ikisine de t e ş e k k ü r etmeyi ödenmesi gereken bir borç bilirim. Ş. S a r ı y ü î b a ş ı « g l u ' n a bu cönjrü bizzat terttb eden merhum A b d i Efendi vermiştir. 2 A h m e d Hâzım, Sâııihât-ı Seyrânı, İstanbul 1340. Bu e s e r , makalede hJZ* n dî ye k ı s a l t ı l a c a k t ı r . 3 Haşim Nezihi Okay, DenelUi 19B3. (Bu e s e r difrer notlarda ıHNO> rani, hayatı, sanatı, şiirleri şeklinde k ı s a l t ı l a c a k t ı r ) . (Eııerekli) Seyranı, Hayatı ve Şiirleri, diye k ı s a l t ı l a c a k t ı r . ) ; C a h i t Öztellı, İstanbul Dertü-Sey- ; (Varlık Y a y ı n l a r ı , s a y ı : 215), İstanbul 1953. (Bu e s e r " Ö Z » Nıhad M. Çetin 93 l u n u y o r . Bu hususta, otuz yıl ö n c e m e r h u m Hâzım B e y ' i n topladık larına ilâve e d e b i l d i k l e r i m i z , hiç denilebilecek k a d a r küçük ve ehem m i y e t s i z d i r . Hattâ, Seyrânî'nin eseri de, şimdiki h a l i y l e açıklanmıya çalışılacağı veçhile, hem noksan, hem de, san'atini zedeliyecek k a d a r hatalıdır. Sânihâi nâşirine g ö r e Seyrânı, 1222 h./1807 m . yılında doğmuş t u r . Babası Everek (DeveJi)'in Uruza mahallesi imâmı Cafer EfendVdır. Y e t i ş m e tarzı ve kültüründe, başlangıçta babasının te'siri ve rolü bulunduğu muhakkaktır. N i t e k i m , Mehmed S e y r â n ı , i k i sene k a d a r medrese tahsili görmüş, sonra, serâzâd ruhunun ilcâiyle olacak, b u r a d a n ayrılmıştır. Şâirimizin nefesleri, billassa arûz ile yazdığı manzu meleri, bütün şiirlerinde hemen göze çarpan, hayâta ve muhtelif mes'elelere bakışındaki ihâta v e olg-unluk, b u kısa tahsil ile iyzah edile mez. Muhtelif tekke şâirlerini, halk ve dîvân şâirlerini d i k k a t l e ve d u y a r a k okuduğunu, d e v r i n i n i r f a n ve san'at m u h i t l e r i n d e olgunlaştığını emniyetle s o y l i y e b i l i r i z . B u husûsta bildiğimiz y e g â n e hâdise, İstan b u l ' a gidişidir. Seyrânî'nin İstanbul'a gidişi Abdülmecid devrine (18391 8 6 i ) r a s t l a r . Yalnız uğradığı değil, müşâhede ettiği, küçük büyük her türlü haksızlık, y o l s u z l u k , adaletsizlik, beşerî zaaf ve k u s u r l a r karşısında benzerine ender tesadüf edilen b i r cesaretle isyân eden şâirimiz, İstan b u l ' d a , rahat edememiş, şeyhül'islâm'dan vezîr-i âzama, hattâ sultâna k a d a r d e v r i n en mühim simalarını hicvetmiş, b u yüzden ta'kıb edilmiş v e nüfuzlu b i r hemşerisinin yardımı ile k a ç m ı y a m u v a f f a k olmuştur. İs t a n b u l için yazdığı, h a m i s i n i n adını d a tesbît etmemize imkân veren şu manzumesini, ehemmiyetinden dolayı burada nakletmek i s t i y o r u z ^ 1 ¿.1-Osman şahının taht-ı kEnıaın Benzemezsin bir diyara İstanbul Ezelî, zeminin mi tır i banısın Alem sana gelir kâra İ s t a n b u l 8 Sana seyrederler Yangın k ö s k ü ' n d e n K o k u l a r l a r anberinden müşkünden İçindeki güzellerin aşkından Tutuşur yanarsın nâra İstanbul 8 Dünyânın yokuşu düzü sendedir Bütün güzellerin Özü sendedir * A . Hâzım, aynı S Cönk, eser, mukaddime, v r . 23 b ; HNO, 8 Bu kıt'a yalnız ' HNO, 8 Cönk: Oz : s. CÖııg'â.t Seyrederler içerinde olanların 102; s. Öz, 3—12. 83. vardır. sarayından aşkiTtdan. köşkünde?!. 7 Seyrânî'nin neşredilmemiş bâzı şiirleri 93 Yedi düvellerin gözü sentledir i k i n sana gelir kâra İstanbul s Üe aen-olduM bu Ta'tîlini erkânını Bir ağa kazandım Maviş Ağa derler Seyrânı geleli bileli yoktur akranı hara İstanbul Bu manzumenin rnevcûd i k i şekli arasındaki faikın şâire âid o l d u ğ u söylenebilir. Manzumenin son kıt'ası da her halde tahrif edilmiş o l a c a k . İlk i k i mısraın asıl kafiyeleri içerde kalan t S e y m n î » ve *erkânı> k e l i m e l e r i olmalıdır. N i t e k i m H . N . Okay'ın neşrinde şiir şöyle b i t i y o r . Y e d i yıl eğlendi kaldı Seyrânı Bütün tahsîi etti ilmi irfanı Sendeyken her türlü mürüvvet kânı Bulmadın derdime çâre İstanbul Bu f a r k t a n şu netiyceleri çıkarmak mümkündür: Cönkteki şekli, .şâirimiz İstanbul'a gidişinin üçüncü senesinde yazmıştır. Hemşehrisi v e hâmisi bulunan Maviş A ğ a ' m n , b i r aralık alâkasını gevşetmesi üze rine o n u da hicvetmiş, dört sene sonra, o n u n yardımıyle memleketine dönmeye m u v a f f a k olunca, şiirini i k i n c i şekilde tashih etmiştir. M a n zümeden, İstanbul'da y e d i yıl k a l a n Seyrânînin, usûl ve erkân, i l i m ve irfân Öğrendiği fakat derdlerine d e r m a n bulamadan memkleketine döndüğü netiycesine de varılıyor. Seyrânî'nin bundan sonra g-eçen hayâtı ç o k acıklıdır. C e m ' i y y e t e küskündür. H e r gün biraz daha artan sinir buhranlarını içki ibtilâsıyle deliliğe kadar götürür. Bâzıları, g a r i b b i r kıyâfetle acı ve sefil b i r h a y â t süren i h t i y a r şâirde, hakîkî b i r «Hak âşığının» basît ve tabî'î mantığın üstündeki esrârlı ve k u d s i y y e t l e karışık intizâmsızlığmı seze r e k ; o n u h o ş görür, hareketlerine huşu ile b a k a r l a r . Bâzıları cdeli» v e «şarhoş» d i y e hakaret ve alayla o n u hırpalarlar. Şiirlerinde b u d e v r e de duyduğu ıztırablara sık sık tesadüf e d i l e b i l i r . N i t e k i m b i r ş i i r i n d e K a y s e r i ' d e , Meydân kapısı'ndan içeri girer g i r m e z alayla etrafını sa ranları h i c v e d e r . B a ş k a b i r şiirinde, kulağı d u y a d u y a kendisini z e m m e d e n l e r d e n şikâyetle : 1 1 12 11 Bu kıt'a Cö/ı&'te W Qç sene oldu 11 yoktur. yerine. A t a l a y A y k u l ' a göre, Maviş A ğ a ' m n S e y r â o î ' y i himâye edişini yaşlılar nakle derler. Bu z â t Develili olup istanbul'a yerleşmiş, s a r a y d a bir hayli nüfuz sahibi olmuş .bir aîra imiş. ıs HNO, s. 172, nr. 45. 9i Mihacl M. Çetin Nâs yanında yoktur yerim Zemmederler işitirim 13 diye sızlanır. Kızı H a v v a ' n ı n , babasının vefatı üzerine yazdığı ağıdında d a bu vaziyet samimî b i r ifâde ile anlatılmaktadır. Seyrânı, ç e k t i k l e r i n i n yanında, Eyyûb'un d e r d i n i d e r d d e n bile s a y m a z : 14 Eyyûb'un derdi derd midir Ben ondan besbeter çektim ı» Seyrânî'nin şiirlerinde geçen bâzı husûsları, h a k k ı n d a b i l d i k l e r i mizle i y z a h edemiyoruz. Şâirin epeyce seyâhat ettiği, İstanbul'daki g i b i k e n d i arzusuyle değil de, bâzı zâruretlerle çoluk çocuğundan, kız k a r deşlerinden ve annesinden ayrı kaldığı anlaşılıyor. K a s a b a s ı n a yakın o l a n K a y s e r i , Niğde, Bor ve K o n y a ' y ı görmüş olması elbette müm kündür. Fakat o, şiirlerinden birinde H a i e b çöllerinden de bahsederek : 1 0 i7 Mezarım olsaydı keşki vatanım Sılamdan hiç haber gelmez ağlarım d i y e , memleket hasretini terennüm e t t i k t e n sonra, şöyle d e r : Seyrânî'nin yâre dönmez yolları Başında.zindandiir Haleb çölleri Ssrt esiyor bana seher yelleri Tâlihiuı yüzüme gülmez ağlarım i B a ş k a b i r şiirinde, gene gurbet ellerde, annesini rüyasında gözlel e r i k a n ağlar gördüğünü, âhû gözlü, k a l e m kaşlı yârına olan hasre t i n i ifâde ederken kız kardeşlerinden ve i k i çocuğundan ayrı kalması na sebeb olanlara intizâr e d e r : 1 8 Hak'tan bulsun bize eden muzular İki kardeş ağam der de buzuîar Beşikteki çifte körpe kuzular Ağlar ela gözler yaşlı görünür 2 0 İS HZ, « HNO, s. 142; a. HNO, s. G9. HNO, s. 114; 26. 15 HZ, s. 115; 16 HZ, s. 18G ¡ HNO, il HZ, s. 188; in HZ, s, 8 3 ; HNO, 1 8 a 8 mutalar', buzLilcımak: HNO, s. Ö z , 69. 134, a. 119; s. 157 ; muzîler, eziyet Öz, ÖZ, 73, T¿. edenler. inlemek, inİiyerek a ğ l a m a k . 1 8 Seyrânî'nin neşredilmemiş bâzı şiirleri Seyrânî'yim kaldı dostlar yasımda İçtiğim su zehir oldu tasımda Eşim dostum yolum bekler kasımda Bana düz ovalar taşlı görünür. D e r d i n i derûnunda gizleyip, için için ağladığını anlatan b i r şiirin de d e - efendisinden izin gözlediğinden bahseder. Gene bir m a n z u mesinde sıladan gelen tbirâdersini : 1 112 Nasıl geçtin boz bulanık sellerden Haberim mi aldın eşen yellerden Y a d i g â r mı geldin bizim illerden Gül reyhân misâli koktun bsrâder diye karşılıyarak o n d a n , «melûl mahzun yavrular»ına, ak sakallı b i r i h t i y a r olan babasına, ahbablarına, selâm yollayanlara âid haberler i s ter. Bu şiirin şu. kıt'ası, k e n d i başına gelenden, *blrâder»inin masun, kalması temennisini i h t i v a e t m e k d i r : Aman Sultan seni redif almasın Yavruların melûl mahzun kalmasın Eana sebeb olan çâre bulmasın Derdim birken beşe arttı birader. I Bununla beraber b u manzumelerin, hayatının son yıllarına âid o l maması iycâb-eder. Zîra yukarıda da bahsedildiği g i b i , şâirimiz, son yıllarında askere almamıyacağı g i b i böyle seyahatler i h t i y a r edecek vaziyette de değildi. Seyrânı gene Sânihât nâşirine g ö r e , 1283 h./1866 m . yılında vefât etmiştir. C. Öztellİ'nin pek haklı o l a r a k işaret ettiği g i b i , Seyrânî'nin doğum ve Ölümü için v e r i l e n bu târihler şübhelidir. N i t e k i m b i r şiirin d e n altmış beşinde h a y a t t a bulunduğu, b i r diğerinde de artık beli bü k ü l d ü ğ ü anlaşılıyor. Bununla b e r â b e r hatânın ölümünden ziyâde d o ğum yılına âid olması da k u v v e t l e muhtemeldir. Mezârı Develi'de, O r ta mekteb'in bahçesindedir. 23 •Se^rdm'nin şiirleri, t o p l u o l a r a k , i l k d e f a , hemşehrisi Muallim Ha zım Bey tarafından y u k a r d a zikredildiği g i b i , Sânihât-ı Seyrânı adiyle neşredilmiştir. Bu eserde, nâşir, Seyrânî'nin hayât ve eserinden bah seden k e n d i m u k a d d i m e s i n d e n sonra i l k fasılda, şâirin arûz ile yazdıa? HZ, s. m-, HNO, HNO, s. 168. s . 119, nr. 2 1 ; 2S » HNO. s. 94, n r . 7 2 ; Öz, 78. Öz, 119. ;96 Nihad M. Çetin ğı şiirlerini vermiş (s. 13 - 57); eserin diğer kısmını da, hece iie söyle diklerine tahsîs etmiştir (s. 57 - 201). D i ğ e r yazılı ve sözlü rivâyetlerle mukabele edildiği zaman, naşirin, şiirlerde bâzı küçük tashihlerde b u lunduğu sezilir. Naşir, S e y r â n î ' n i n şiirlerinin mühim kısmını toplamıştır. Şurasına da işaret e d i l m e l i d i r k i , Hâzım B e y ' i n eline geçmiyen şiirler den başka, o n u n , beğenmeyip neşrine almadıkları da bu eserin dışında kalmıştır. N i t e k i m , nâşir, elindeki cönglerde mevcûd şiirlerden, ekseriyyâ cinâs olmak üzere, edebî san'atlar için zoraki yazılmış, edebî kıymeti bulunmadığına k a n i ' bulunduğu manzûmeieri SânihâVa dercetmediğini söyler. Bütün bunlara rağmen, Hâzım Bey'in h i m m e t i , dâi ma şükranla anılacaktır. Daha sonra yazılan eserlerin hemen hepsi, Sânihât'a istinâd eder. B u r a d a bunlar arasında, s â d e c e e h e m m i y y e t l i olanları z i k r e d i l m e k l e İktifâ edilecektir, Y u s u f Ziyâ ( D e m i r c i ) ' n i n *Seyrânî" (İstanbul 1933) adlı eseri, Sânihâfia.n yapılmış bir müntehabâttır. Prof. D r . M . F u a d K ö p r ü l ü , Türk Sazşâirleri III (İstanbul 1940) adlı eserinde, şâirimizin hayât ve edebî şahsiyyetinden bahset tikten (s. 464 — 466, 959) sonra, Sânihât'tan 16 manzume nakleder .(s. 473 — 483). Sânihât'tan sonra neşredilen en hacimli eser, H . N e z î h î O k a y ' m adı geçen k i t a b ı d ı r . D e v e l i ' d e uzun müddet bulunmuş olan na şirin, S e y r â n î hakkında b i r eser hazırlamış bulunduğunu b i r k a ç sene evvel îşitmiştim. H a l k şiiriyle yakından alâkalı bulunan, S e y r â n î ' y e âid sözlü ve yazılı r i v a y e t l e r i n en ç o k tesadüf edildiği b i r m u h i t t e eserini hazırlayan naşirden, daha başka bir eser b e k l e n i r d i . Burada eserin uzun uzadıya t e n k i d i n e geçilmiyecek. Yanlız, k ı s a c a b e l i r t m e k gerekir k i , Sânihât nüshalarının pek az bulunması, esâsen y e n i neslin o n d a n istifâde edemiyeceği hususu göz önüne alınırsa, bugün için b a ş v u r u l a c a k en hacimli k a y n a k olan bu neşir, şâiri g e r ç e k büyük lüğü ile tanıtmaktan uzaktır. H . N . O k a y , b u eserde, Seyrânî'nin sık sık kullandığı mahallî t â b i r ve kelimeler için b i r lügatçe yapmamış, veya bunları sahife altlarında açıklamamıştır. H a l b u k i , b u kelimelerin çoğunu, esâsen pek az v e kifâyetsiz olan lügatlerimizde b u l m a k , zan nederim k i ç o k güçtür. Neşirde, mânâyı, şekli, vezni bozan imlâ y a n lışlıklarına hemen h e r . sahifede rastlamak mümkündür. Bu hatâların b i r kısmı sözün eski h a r f l e r l e imlâgını tasavvur y o l u y l e düzeltilebü2Î i i i Bu eserin tenkîdİ için b a k ı n ı z : D i l i , E y l E l 1953, sayı 2 1 ) ; A n k a r a 1953, sayı 53); C . Öztelli, Seyranı', H i k m e t Dizdaroğlu, «Seyranı* H . Neaihi O k a y , Bir cevap, .mecmua, Nisan 1954, sayı 5 7 ) ; ,mecmua. Mayıs 1954, sayı 58) : Gülıdüzalp, «Seyrânî* Hayatı ve şiirleri, (Türk (Türk Folklor A r a ş t ı r m a l a r ı , 'Seyranî» Cevdet Canbolat, «Seyranî'^ıin eseri dolayısiyle (ayni neşri dolayısiyle (ayni ( Y e n i E r c i y e s , Mart 1954, sayı 9). U7 Seyrânî'nin neşredilmemiş bâzı şiirleri ;mekte, b i r kısmında hiç b i r m e t o d semere vermemektedir, Seyrânî'nin müstesna san'atini zedeleyen bu eserin, halk için t e r t i b edilmiş, ilmî bir neşir o l m a k gayesi ile hazırlanmamış bulunduğu i d d i a edilebilirse de, sadelikle doğruluğun pek â l â - b i r araya gelebileceği bedîhîdir. Me selâ has isimleri büyük harfle yazmak g i b i en basit fakat en mühim b i r imlâ z a r u r e t i , b i r kıt'ada mısrâların y e r değiştirmiş olmasına d i k k a t g i b i u f a k b i r t i t i z l i k , şâiri bâzan ç o k mânâsız, bâzan çok g a r i b .şeyler söylemiş görünmekten k o r u r d u . Nâşir, eserinin m u k a d d i m e s i n d e bahsetmiyorsa da, Seyrânî'nin bilinen şiirlerine epeyce ilâvede b u lunmuştur. E s e r i n i n .bundan s o n r a k i tabılarında bu noksanlarım d a •ikmâl ederek «yılmadan, usanmadan ve üşenmeden devâm eden beş yıllık b i r araştırmanın mahsûlü» olan b u e m e k l e r i n i beklenilen şekle •sokacaklarını evvelâ şâir, s o n r a d a kendileri için ümid ederiz. S e y r â n î hakkındaki eserlerden b i r i s i de, C a h i t Öztdli'niri adı g e ç e n neşridir. Bu eserde bâzı iyzâhlariyle verilen (66) şiirin beşi y e n i d i r . Şâirin ha yatı ve san'atine dâir derlİ t o p l u b i r m u k a d d i m e y i de ihtivâ etmektedir. Seyrânî'nin şiirlerinin ekseri hece, küçük b i r kısmı da aruz v e z n i y l e d i r . A r u z l a yazdığı manzumelerinde d i l tekellüflü, şekil k u s u r l u d u r . T ü r k H a l k edebiyatı'nm diğer son büyük san'atkâriarı g i b i o da gazel tarzını denemiş, bu vâdîde, şahsiyyetine hemen hiç bir şey ilâve efc-miyen b i r k a ç ö r n e k vermiştir. B u n l a r d a bilhassa Fuîûlî te'siri görül•inektedir. Bâzan aşkı, bâzan hîkemî, bâzan dînî-tasavvufî tarafı gaalib görülen b u şiirler dîvân şiirinde kullanılan şekil ve muhtevâ malze mesiyle Örülmüş örnekleı d i r . Ç o ğ u vasatın altında o l a n b u şiirlerde, •şâirin bâzan, eski şiirin oldukça ince ve nâdîde mazmunlarına ustalık la tasarruf ettiği de görülmektediı k i , b u o n u n bâzı dîvân şâirlerini o l d u k ç a d i k k a t l i c e okuduğunu b e l i r t m e k bakımından mühimdir. O n u n asıl eseri heceyle söyledikleridir. Bunların büyük kısmı g e r ç e k t e n tam bir saz-şâiri edâsiyle aşk mevzuunu terennüm eder. Bunların .arasında," yaşanılmış b i r aşkın ifâdesi olduğu a ç ı k ç a anla tılan parçalar v a r d ı r . . Seyrânî'nin şiirlerini k r o n o l o j i k b i r s ı r a y a k o y m a k mümkün değil d i r . Bununla b e r â b e r , aşkî şiiılerinin mühim b i r kısmiyle, henüz o l g u n bir s a n ' a t k â n n tekellüfsüz söyleyişinden çok,, şekil hünerlerine k a ç a n b i r .merakla cinaslı k a f i y e l e r l e ördüğü manzumelerinin gençlik devresine ?âid olması k u v v e t l e muhtemeldir. Bu manzumelerde, şâirin en o l g u n eserlerine hâkim olan d e r i n ıztırâbı (msl. b k . aşağıda V I I . koşma) he nüz y o k t u r . Aşkî şiirlerinden b i r kısmı ile semaî şeklindeki şiirlerinin hemen hemen hepsi Seyrânî'nin en k u v v e t l i eserleri olmalıdır. 25 SŞ M e s e l â : H/VO, s. 57, a f . 1 9 ; : Öz, 75 Türkiyat Mecmuası — 7 Û8 " Nihad M. Çetin S e y r â n ı , gürlerinde tasavvufı ıstılahları da kullandı. G , muayyen? b i r t a r î k a t e tam mânâsiyle bağlanmamışsa da, manzûmelerinde sık sık Bektâşîliğe büyük b i r m e y l i olduğunu ifâde etmiştir. Bir ş i i r m d e k i g e l i p g e ç i c i olması kuvvetle muhtemel bulunan, şâirin b i r daha dön mediği b i r hâletin ifâdesi mâhiyetindeki sözlerinden dolayı o n u n N a k şibenÜiyye'ye intisâb etmiş olması düşünülemediği g i b i , Bektâşîliğeolan k u v v e t l i m e y l i de inkâr e d i l e m e z . O , k a t r hayâtın ve hâdisele rin üstüne çıkabilemek için Y u n u s ' a k a d a r uzanan m i s t i k b i r h e y e c â n a ' k e n d i n i v e r i r . A m a aradığı g e r ç e k pîri bulamamak, b e ş e r î zaaflar d a n k u r t u l a m a m a k yüzünden, dilediği kemâle erememenin verdiği İkin ci v e daha derûnî b i r d e r d e düşer. Üstelik, muhîtin anlayışsızlğı, o n u dâimâ hırpalayışı b e d b î n mizâcını besler. Bütün b u sayılanlardan d o ğan ıztırab, pürüzsüz şekil, işlek, zengin ve âhenkli b i r d i l , son de rece samimî ve gene Y û n u s m e k t e b i n i hatırlatan o l g u n bir edâ ile semâîlerinde hâkim olan en k u v v e t l i r e n k t i r . \ r aii 27 S e y r â n î asabidir, tenkîdcidir, zikredildiği g i b i b e d b i n d i r . K e n d i i f a desiyle, ecele bile minnet e t m i y e n dik-başlı b i r şâirdir. O n u n b u mizâcı h i c i v ve mizâh v a d i s i n d e k i şiirlerinde a ç ı k ç a görülür. Bu şiirleriyle onu h a l k edebiyatında mizâh ve hiciv tarzının sayılı şâhsiyyetleri arasında g ö r m e k mümkündür Bekçilerden şeyhül'islâma, sultâna k a d a r yanlış adım atanları hicvederken sözüne k u v v e t v e r m e k için müstehcen söz lere, küfre tenezzül etmez. Nihayet *hayvan> der. Bu bakımdan o n u n manzumeleri h i c i v edebiyyatımızın en nezih nümûnelerindendir . S 8 Seyrânî'inin h i c i v l e r i n i n mühim b i r tarafı da içtimâi b i r r e n k taşı masıdır. Bunlar, mübhem ve umûmî bir ifâdeyle zaman ve felekten ş i k â y e t eden zayıf inleyişlerden ibâret değildir. Muhîtin m u a y y e n ka nâatlerini, d e v r i n belli hâdiselerini şahsî menfâatle alâkası o l m a d a n , a ç ı k ç a v e cesâretle hicveden, gülünçleştiren eserledir. ; Seyrânî, s a n ' a t i n i n çizilen sınırlara sıkışıp şâir o l m a k t a n k u r t a r a n tini görmeyi bilen bir s " 2 7 malzemesinde o r i j i n a l olmayı başaran, önceden k a l m a y a n b i r san'atkârdır. O n u b a s m a k a l ı p b i r taraflarından b i r i s i , muhitine b a k m a y ı , m u h i şâir o l m a s ı d ı r : Evereğ'm, s i r k e s i n d e n balına, Ibnülemîn Mnhmud Kemâl inal, SOJI asır Türk şâirleri„lst., 1940, I X . cüz, s. 1699. A . H â ı ı m Bey ve H . N . O k a y ' ı n , şâirin bektâşîlİğini ö f t m e k yolundaki g a y r e t leri zor iyzâh edilebilir. H a l b u k i , meselâ H . N . Okay'ın neşrinde, şu sabitelerde, şâirinbu temayülünü 140, 147, 2 8 156, a ç ı k ç a g ö s t e r e n İfâdeler v a r d ı r : 209, 233, 234, 235, 236, 54, Son zamanlarda neşredilen, T ü r k edebiyatının seçilmiş örneklerden doksandır. 58, 66, 73, 84, 91, 107, 111, 124, 240. biciv ve mizâh t î r i i b edilmiş bir antolojide S e y r â n î ' y a sau'atkârlarından yer verilmemesi büyük bir Seyrânî'nin neşredilmemiş bâzı şiirleri '98i 1 yamaçlarda karları eriten k a b a yelden g ö l g e d e gelişemiyen m a h s u l l e re, yün eğirilen k i r m e n ve i p l i k bükülen çıkrıklardan b o y n u z d a n yapı lan taraklara, başından dizi dizi uçan turna katarlarının kılavuzundangürke yatan tavuklara, güneşte büzülüp ayağı sıkan çarıktan e l i n d e k i sazının teline k a d a r bütün m u h i t i , hemen dâima teşbih ve temsil u n suru hâlinde, s a n ' a t i n i n potasında yumuşak ve munis b i r hüviyyet a l a r a k o n u n san'atinde y e r aldı. O , çevresinin tâbirlerini, atasözlerini sık: sık kullandı. Şiirimizde, m u h i t i n i o n u n k a d a r eserlerinde şiirleştirercı b i l m e m k a ç şâir b u l a b i l i r i z ? 2 8 S a n ' a t k â r l a r , mevzu ve ifâde serbestisini, biraz da, k e n d i k u d r e t l e r i * ni sezmiş o l m a k t a n gelen rahatlık ve kolaylıktan alsalar g e r e k t i r . K u d retsiz şâir ç e k i n g e n d i r ; seleflerinin çizdiği sınır içinde dönüp dolaş? m a k t a husûsî b i r îtihâ g ö s t e r i r . A m a , k u d r e t i n e inanan şâir için İÇs böyle değildir. N i t e k i m S e y r â n î bunun güzel bir örneğini v e r i r . Ş i i r l e r i n d e s â d e c e m u h i t i n d e n m o t i f l e r almaz, d i l husûsunda d a geniş ö l çüde istifâde eder. Etrafının k e l i m e l e r i n i çekinmeden kullanır. Bunda^, görgüsüzlük ve b i l g i s i z l i k t e n gelen bir g a r â b e t değil aksine, «ham>fc' • işlenmiş» y a p a b i l e n bir san'at k u d r e t i sezilir. T e ş b i h ve temsile ç o k meraklıdır. Bu merakı onu bâzan z o r a k i söyleyişlere sürükler. Meselâ* «Fırat bana acımadı» demek için şu b e y t i s ö y l e r : F ı r a t ırmağından bir damla, eyvah, Merhamet teşbihin delip takmadı 8 ° S e y r â n î ' d e , telgraf, vapur g i b i , o n u n zamanında T ü r k i y e ' y e girena ilmî keşif ve t e r a k k i l e r de z i k r e d i l i r . Câhİd Öztelli, Seyrânî'de, pek az o l m a k l a beraber Fuzûlî, Karacaoğlan, Aşık Ömer, Cevheri, Zileli Tâlibî'nin ve bâzı bektâşî ş â i r l e r i n i n t e ' s i r l e r i n i n bulunduğunu b i l d i r d i k t e n sonra, o n u n te'sirinde k a lan şâirler olarak da, Emrâh, Derdli, Kütahyalı Arifi, Tokadlı Nûrî^.. Konyalı Şem'î, Bolulu Revânî, Yozgadlı Fîüznî Baba v e nihayet nefes— leriyle Rızâ TevfiWi tesbit ettiğini z i k r e d i y o r . S e y r â n î ' d e X V I I I . asırr şâirlerinden Bursalı Aşık Halil'inde te'siri s e z i l i y o r : Ağlayu ağlayu geldim kapuna Güzellik tahtına sultan olan y â r B i r hastayım düştüm senin tapuna Hey âşık derdine derman olan y â r Âşık Halil 3i ' 20 Bu hususta tafsilât için bakınız: Gündüzalp, Muhitine ma'kes olan bir Y e n i E r c İ y e s , c. I, sayı 2, Şubat 1955. w ffZ; s. I8T;< HN0i s. 83; Öz, 118. 31 Prof. Dr. M. Fuad Köprülü, Türk SazşSirleri İt, İstanbul 1940, s. 490. şâir^. Nihad M. Çetin Hüsn-i ezelî-i vâhidi'l-vüeııd Manzûr-ı mir'ât-ı devrân olan y â r Mazhar-ı nigâhın olmaz mı mes'ûd Serdefterde şâh-ı hûbân olan y â r Seyrân £32 Ay efendim hasretinden A h edip ağlar gezerim Gece gündüz firkatinden Sînemi dağlar gezerini " Aşkın ile oldum mecnûn Sabrâlar dağlar gezerim Âşık H a l i l '.' 8 8 Aşkın derdine düşeli Mecnûnum dağlar gezerim ''• ' Katram kaynayıp cosali Sel oldum çağlar gezerim . Seyrânımı¬ ' . Fakat yukarda : fBu te'sir iBâzan bâzı söylenildiği şiirlerinde duyuş ise, şiire hâkim olan tvuzuhla g-ibi o n d a Kûnu/un ve .söyleyiş umûmî bir h a v a te'sîri yaklaşması büyüktür. şeklindedir. o l m a k t a n ileri görünür. • yânus'taa: . E * e r beni öldüreler Külüm göğd savuriilaı • TopraSım anda çağını Bana seni gerek seni^S 1 • . . •' •Seyra/ıVden : Vücûdumu kavurgalar Yönüm yâra çevirseler Harman gibi savursalnr Muhabbetin yellerine 3« , ••^ HZ. s. 1 1 ; HNO,M§. .. 33 M . F u a d Köprülü, aynı eser, HNO, «H A . Gölpınarh, •38 HZ. s. 423. s. 1 2 3 ; Ö a , s. 82 •M Yanaş s. 155; HNO, Emre B, Divanı, 5 >; Öz, 108. o. 11-111, İstanbul 1948, s. 497. giderek Seyrânî'nin neşredilmemiş bâzı şiirleri S e y r â n î ' n i n , b a h s e d i l e n cfînkte bulunup ş i m d i y kadar neşredilmemiş şiirleri I H ı z ı r hayâtından bana bir ıııeded Ümidinden kasdım cefâ olmasa (?) K a ' b e ' d e n iiınîdin'deve eyler red Safa. cefâ, eefâ safa olmasa Ebnâ-yı cennetten bul bir hoşlanmaz Söğüd[ün dalına] elma aşlanraaz Meyvalı ağaçta bol bir taşlanmaz' Taşlıyan taşlamaz vefâ olmasa Bul bir orman âlem 37 balta saplamam B i r kartal bul leşin söküp hoplamaz Dabaklar gölüğe 38 gakat toplamaz Sıfatça mıırdârdan şifâ olmasa Sırr-ı <ev ednâ» ya ermek ne mümkün Bâğ-ı tevhîd gülün dermek ne mümkün Cennete S e y r â n ı girmek ne mümkünZ i k r i n i Ism-İ « Y â M u s t a f â * olmasa. II Ben çevri . . E ğ e r kadrim H a v f ıı h a y â Gökte şems . etmem gedâdan bilse pend etmez aslâ edip bâr-ı H u d â ' dan nücıımu bend etmez aala İstemezler râh-ı aşka gideni Revân o l u p 3 " dil cemelin yedeni* Beni hanesinde rüsvây edeni Şikâr olsa sayyâd sayd etmez asla 0 37 Alem: anlında kendi. dahaki d e b b â j ; gölük', 3 a Sö V e y a : •10 yedmek: Snvâr olap', yiîtt hayvanı. aslında: Soran önüne• düşüp götürmek. olup. Nihad M. Çetin Boşa yedirmezler tâliye şeker Aslı karga olan küllükte gezer K i m peşine düşse sitemin çeker Bir kimse yüzünden fayd-etmez asla III Dem-i devrânına aşk olsun neman E r b â b - ı muhabbet irfan olursa (?) Z e v k i n muhabbetin sürer bir zaman B i r birine emsâl aferân olursa Hayât-ı zulmete lâzımdır fener Şem'ası olmayan geriye döner Şebcerâğ-ı H ı z r ' ı zannetme söner H a y â t içmek H a k ' t a n ibsân olursa Hikâye-i kavm i S e m û d - u -  d ' dan Lafz-ı «lergdduke ilâ me âd* dan " Tahiyyât'ta lafza «'als ' i b â d " d a n ' 2 Ma'nâ yeter ehl-i îmân olursa c Muhabbet, S e y r â n ı , sevmez ortaklık H a k t a bâtıl olmaz bâtılda haklık Ak [lık] ta karalık karada aklık Bilen bilir H a k ' t a n ilân olursa IV Aşkın arısı çeçine Zehir yapmaz bal yerine Gelmez ârifler gücüne K a r a giyse al yerine l s Bâde dolar eksilirse Barışılır küsnlürse Balta ile kesilirse Düğümlenmez dal yerine Şakkeyledi bütün mânı Âşkına eylerim âhı t Kar'ân XXVIII, 85 (vezin zaruretiyle «râddukı okunacak). * î Tahiyyât'takî «esselamü aleynâ ve 'ala İ b â d i ' l l â h i ' s ' S B İ l h i n » ibaresi. •&S ç • petek, boş petek. fi c e c c * Seyrânî'niıı neşredilmemiş bâzı gür İÜ t i MÜdâm zikrettik A l l a h ' ı Kotlum kıyl u kaal yarı no. S e y r â n ı ne gain yiyelim Kader böyle ne diyelim Şükrün libâsın giyelim T â o ü hırka şal yerine V Şeni' [tutuşup] düşmüş kendi derdine Yanıp bastan çıkar s i y a h dumanı Pervâne yanmış [tır] şem'in merdine Merdlik sanıp yanmaz olsa irfanı Şem'de C e l â l , C e m â l nâr-ı derımda Bilmez kalmış olan zulmet T û r ' u n d a B i r yanmış ateşi gelip korunda Üşümüş olanın sevmez mi canı Bulunmaz deryâda yol savuşmaya Yılan oİsa'nıuhtâc el yapışmaya Pervana yangından mal kapışmaya Varmasa şem'den görmez ziyânı K i m yanmış şeni'aya âşinâ olur Murâd almaz sa'yı boşuna olur Kelin emi olsa başına olur A l l a h versin muradımız S e y r â n i VI Esnaf destanı Nazın ile ahbâba beyân edelim Râz-ı derünumu** açıp dehânı Şöyle bir muhtasar t a k r [ î r ] edelim Usandıran yalım kalh-i yârânı Peder öldü bir gü[n] dinle bu hâli Kıılnııştı pederin haylice malı Cümlesini satıp ucuz pahalı Ol zaman eyledim terk-i vatanı Veya: derânumdan, asimde ; deranumda. 103 Nİhad M. Çetin G a y r i dâhil oldum ben bir diyara Dedim ki başlayım bunda bir kâra Varıp san'at sordum bir ihtiyâra Dedi çiftçilikten yoktur âsânı Varıp çiftçi oldum dinle bu sözü ' Bilemedim gece ile gündüzü Öldürdüm [de] çift sürerken öküzü Tarlada bıraktım kaçtım sapanı Berber A l kan Fesine Baş[m] oldum [sonra] geldi birisi olmuş kulağının yarısı yapışmış kaldı derisi tutup gitti bilmem ne yana Diş çekici oldum dinle bu işi Dişin çektirmiye geldi bir kişi Çürüğün ararken çektim sağ '5 dişiÇektim[de] kopardım çok aklı kanı Cerrah oldum dükkân yaralı doldu Her kimin yarasın sardımsa öldü Saka oldum bütün sular tutuldu Kalmadı ol yerin âb ı hayvanı Dalgıç oldum dalamadım derine Hamamcı oldum 40 dedim düştüm yerine Âşık oldum genç dellöğın birine Ne hamam[ım] kaldı ne [de] külhanı Varıp terzi oldum dinle safâyı Çırağın birine yaktım abayı Bayram üstü geldi, on top çuhayı Satıp çıraklara yedirdim anı B i r zamaD[lar) gezdim oğlan peşinde İşaret ederken köşe başında B i r oğlan aldattım doksan yaşında Kürd imiş Türkçe'ye dönmez lisânı Hirşızbğa' çıktım bir gün akşamı O- güa! [çlkıpl geldi köyün-imâmı Bağırdı ça'ğirdı soydum adamH? Nerdo imiş geldi köyün i y â n ı Sağ : sağlam, çürüğün zıddı. Hamamcı Adamı: oldum yerine. a s l ı n d a : imâmı- Seyr&nî'nin neşredilmemiş bâzı şiirleri ÖrüpJS döi't yanımı tuttu yakamdan Dedi ne istersin sen bu imâmdan, Sağır düştüm duymaz oldum kelâmdan 01 dem boğazıma taktı urganı Ondan da kurtardım selâmet serî Derviş oldum aldım tâe ü teberi Tekkenin birin [d je eyledim yeri Dağıldı tekkenin "hep dervîşânı Turşuc-olduın*B [cümle] h a l k a bilindi ' B i r gece küplerin dibi delindi Dedim k i meyvacı olanı gelindi =° Kış geldi, geçmeden nıeyva zamânı ' . . Meyvae-oldüm 61 tuttum b i r yük kirazı E k s i k okka s düzdüm kırık terazi Gelip zabta 63 çekti dinle bu râzı • ;'. Az kaldı başımda kıra ıııîzânı 2 Tütüne-olduni [dinle] günlerden bir gün Tiryekİ azaldı geçmedi tütün l l a s a s oldum çarşı yandı [büs]bütün Göğe direk çıkar oldu dumanı B i Kozac-oldum bitti bütün ipekler Boşa çıktı bunca olan emekler Dabfilc oldum sıçmaz oldu köpekler Ne derde uğrattım g ö r ol hayvâaı Deli olup girdim dâriişşifâya Serimi uğrattım dürlü belâya Gelelidir gitmed-ömrüm hebaya Dedim terk et eğlenme bu gülşanı» 5 8 Otuz i k i esnaf dolaştım ikmâl Yine şairlikte eyledim ben kaal ** Örmek '• sarmak, çevirmek. _ Tttrguca oldum, J Dİ » 5 3 yerine. haydi bakalım, gel şimdide. "' Gelindi: Meyvacı oldum yerine, Ofata aslıbda i okla: Zabta : 'zâbtta yerine. Aslında: iiryeki 35 kozacı oldam 58 Gitmedi 5? AahadaI çoğaldı. yerine. Smrii/n Dedim yerine. eğlen(me} terk et bu giîlşeni. 7 İOB. 106 Nihad M. Çetin Mukadder [bizede] bu i m i ş e z e l L â f sanıp atmayın siz bu s e y r â n ı 6 8 VII Felek kemendini taktı serime Döndürdü çarh ile devrân derdimi Sığınsam da lutf-u G a n î , K e r î m ' e Kantar ile çekmez mîzân derdimi Okudum elifi ötüre üstün Y â r ı n kabri etti beni z â r zebûn Felek bana sardı cümle gam yükün Yükletsem götürmez kervan derdimi Derd çekmiyen âşık-ı kâmil olmaz Derdim hadden aştı hiç kimse bilmez Derdime kimseler [bir] derman bulmaz Bilmedi E f l â t u n L o k m a n derdimi S e y r â n ı aşkımız döndü ummâna Aşk ateşi etti beni dîvâne Münâcâtım budur G a n î sultâna Vermesin bir kula aman derdimi VIII «Melik» ı sıygaya çeken tâlibler tsm-i fâilinde «mâzik» değil mi Gökte bir yıldız var zann-ı gaalibler Meyâııında T e m ü r - k a z ı k değil mi Müdâın yatmaktayım gaflet Y o k dileğim halkın şeyh ü Çok ZHinmim ederler ahret Hayâlımda beste azık değil hâbında şâbında bâbında mi Teşnesi olalı aşkın camının Mezmûm-olduk S9 halkın hâs u âminin Ne gam bana H a k k * ın bin bir nâmının İçinde birisi R â z ı k değil mi 5 8 Burada *&egrânl' kelimesi şâirin isminin "ii'ijinin mef'ûlii olduğu için kiiçiife harfle yazıldı. 59 Mezmûmu olduk yerine. yerini tutmakla m ı . . beraber, çatmayın* Seyrânî'ain neşredilmemiş bâzı şiirleri Hat t â t n a z a r eyle[r] talibi meşkine Rağbet gerek gölda biten ışkına Azîz başın [için] A l l a h aşkına Hasba, S e y r â n î ' y e yazık değil mi IX Âlemde keramet benî  d e m e O l u r mu güler yüz tatlı dil gibi Dilber-i beste-leb giîl-i gonee-fem Şüküfte ireyhan karanfil gibi Olmalı yanaklar yüzler mü dev ver E e d r - i mâh-ı miinîr, gerdan mücevher Olmalı gabgabı kubbeli minber Y â r olmalı, olmamalı el gibi Müfsit münâfıkla câr olmamalı Dilinde âh ile zâr olmamalı Süt beyaz olmalı k a r - o l m a m a l ı Karın hasmı kalıp kara yel gibi fla Olan şeb-çerâğ-ı şem'in feneri Can eri sayılıp hem de ten eri  ş ı k S e y r â n î ' y i mâ'şfık hüneri Aşkın haddesinden çeker tel gibi X B i r merd-İ suhandân sıdk-ı cân ile Gûş eylemiş olsa ben dîvâneyi Mııhâl gönlü kuşu bigâne kala sı Bana dil-i ma'şûk yapar lâneyi î s â eelb-i R a h m a n vaktine kaldı Çıkar göğe deyu O e b r â i 1 saldı Dünya metâmdan dört nesne aldı S e e c â d - i ğ n e ibrik bir de şâneyi 82 Nefsi yin-olur erken Ölse gerek ik-el yana sererken G S 8 1 ' 8 0 0 1 0 3 0 3 Kara olmamalı yerine. Kala t aslında ile. Seccâde, Yine iğne olar •8* İki el yana yerine. yerine. yerine, 107 Nihad M. Çetin 108 Şiryanın ağzına verip emerken B i r şey bilmen bilir idin anayı . , Değme pervaneler oda yakılsın E r t e amel defterine bakılsın S e y r â n ı begaayet noksan akılsın Geminden çıkarma tımarhaneyi ±1 \ . Damarda kan gibi ean çevresine Beni dellâl eden sen değil misin Y a şimdi bâbma gelsem kovarsın Beni abdâl eden sen değil misin Canım dolmuş eânân peymâne'sine Ayıtına yok aşkın mestânesine Nûr-ı şeın'e nârın pervanesine Arz-ı cemâl eden sen değil misin Kirpiklerin içer gözdeki yaştan Damla nasib olmaz bir kıla kaştan Zülfün gibi aklım dağıtıp baştan Perişân-hâl eden sen değil misin S e y r â n î ' y i m tut kulağın sözüme Y â r hayâlin mekân tutmuş gözüme Zenbûr gibi girip çıkıp özüme Çeç yapıp bal eden sen değil misin XII İsm-i A1 î gibi D ü l d ü l cismine Binmiş olsan bir gün iner gidersin Benzetip sıfatın arab resmîne Kendin yedip kendin biner gidersin Bu zaman ahbabı • sakal tarağı F e k doğrusu ekincinin orağı Derde yan [bakalım] ömrüm çerâği Tükenir yağ fitil söner gidersin Bülbüller mest olur güller gülüne» Kırılır çalınmaz tel bükülünce •S Aslındı: Zamân-ı ahbâb. Seyrânî'nin neşredilmemiş bâzı şiirleri E y S e y r â n ı bu dünyâ ben Ölünce B i r gün gelmediğe döner gidersin XIII Ta'rîfe ne hacet halka ıyândır Y â r senin cemâl i pâlt-i ahsenin A k l a mazarrattır filtre ziyandır Süt beyaz gerdenin kar beyaz tenin liüsn-i iltifatın muhtacıyım ben Aşkının ne toku ne acıyım ben . , . olmuşum H a c c â c'ıyım ben Mekke-i hüsnünde olan K â ' b e ' ı ı i u Nâr-ı aşkın yakıp kül etti beni Fedâ kıldım sana bu cânüteni Kudret-i Y e i. d â n i yaratmış seni Cevherin İmlisi cümle mâdenin S e y r â n ı aşkının gülün yolduran Böyle takdir etmiş açıp dolduran Sedef dehânuna inci dolduran Yâr, değil mi senin hokka denenin XIV F â 11 m a ananın göz yaşı ile Duydum elin yüzün yumuş olduğun Arpa unu çekip el taşı ile Datırıp sirkeye yemiş olduğun Bahtım yahnisinin pirinci unu Aç doyurup kandırmıyor susuzu İ s k e n d e r - i Z ü l k a r n e y n'in boynuzu K i m bildi kuyuda kalmış olduğun.' Ağlayıp bir kimse gülemeyineo Önü sonu haber gelomeyince Habar gelip kuzu ıııeleıneyince Kİııı bildi koyunun e m i ş i " olduğun > emİs '. emzikli koyun ; anası ölen kuzuyu amılran koyun. ut tos 110 Nihad M. Çetin S e y r â n î aynaya varıp bakmadan Gözden k u r u r destisine akmadan Zarbhânede sikkesinden çıkmadan Şâh bildi paranın gümüş oidnğun XV Bülbüllere karşı güller gelince Dikenlerden hârâbâtık & demiş var Hayvanlar içinde tenâsüİünce Ana taralından atık o* demiş var 7 Nıır-ı bahtım mâhı, mihrin tabından Hea'ud olan geçmiş [gül] g o n c a s ı n d a n ' K u r ' a n ' ı n hakkında ilim babından Ana kelâmu'tlâh ı nâtık demiş v a r 89 7 0 Sağ [ve] sol, alt [ve] üst, önden arkadan Meded yok her yanım t â c [ü] hırkadan Semâda m i s â l i necm-i F e r k a d â n Hâl-i dîdârına sâdık demiş var Mâlik oldum sanıp şöbret ü şâna Var k n l ol S e y r â n ı son yana yana Meşbft[r] mesel bilmez misin dıvâne lı Nâçârlıkta bal da katık demiş var XVI Mekteb[i] kalbinde olan hocanın Verdiği ders[ler]den hikâyetim var Canın farkın etmem gencin kocanın Tenin farketmeğe icazetim var Her ten bir şöhretle saltanat sürer Amel biderinin mahsûlün derer Bâzı meyva dilde kemâle erer Bâzı meyva gölde, şehâdetim var 7 2 8 î Harâbâtık : hârâbatız, 68 Atık: atız, C9 Kafiye bozuk. Velin zoruyla •kelâma'llah 7 0 7 1 7 3 Aslında T MeşhitfrJ Bider: tohum. meseldir nâtık* bilmez okunacak. misin behey dîvâne-.. Seyrânî'nin neşredilmemiş bâzı şiirleri Açıldım S e y r â n î örtülemedim Keyfimce mîzânda tartılamadım Bu aşkın elinden kurtulamadım Bâzı keyfim bâzı kasavetim var XVII Sakla, ebruların kaşı kemanım Ağyar arasından tel alır derler Çıkıp salınma [ki] serv-i revanim E l l e r gezişinden h i l - a l ı r derler 73 Bani mecnûn zincirine bağlama Ciğer çiğim aşk oduna dağlama Düşmanlar yanında sakın ağlama Yazık gözlerine sel alır derler Deryalar misâli eğer dolmazsan Goncalar misâli eğer solmazsan Câhil S e y r â n î ' y e sâbib olmazsan Baskısız yorgayı yel alır derler XVIII Tabîb l e ş ı e r * vurup incitme cânım Derdim ne damarda ne de katıdadır D j r d ü gam satmağa açtım dükkânını Gözüm ne bir kârda ne ziyandadır 7 Mü'min odur ikrarına durursa Çeşmem gözden k u r u r suyu kurursa K i m kimin ayıbını yüze vurursa Atar fitne okun keman andadır Ben âşıkım derd gayreti güderim Gam devesin katarladım yederim H â k ' t a n gelip yine H a l i k ' a giderini Gözüm ne bir şehir ne bir handadır Soralım Ş e y r â n î bu diyârda mı Namusta mı gayreLte mi ârda mı 7 3 Hil-mhr: hîle 7 1 Leşler: alır noster. yerİDe. İlli Nihad M. Çatin Beni terk-edeli âh u zarda mı Bilmem deli gönül ne mekândadır Gönül ahvâline kıldım temâşâ Şahların şahına bakıp eğleDİr Cemâlin seyreden gözler kamaşır Lütuf-psnâhına bakar eğlenir Bu çarh-ı gaddarın düşen eline Sanma vâkıf olur kendi hâline Kimi emlâkine kimi malına Kimisi câbına bakıp.eğleşir S e y r â n ı söylemez bir söz sırasız Üslâd-ı kâmildir değildir yersiz Dürr-i yeklâ olsa k a d r i belirsiz Baht-ı siyahına bakıp eğleşir XX Muhabbet deryasın çevre yanıma Tellesem katan dolanır gelir Aşkın ırmakları tende canıma Bahar seli gibi ulanır ° gelir 7 Dağımda kareler derdim deşmede Ateş-i kabrın[l]a bağrım pişmede Su bulunmaz bana sulu çeşmede E l l e r kuru çaydan sulanır gelir Muhabbet koynunu o güdenler bilir Ağu tiryakini yudanlar bilir Her ni'metin dadm dadanlar bilir Bal tutan parmağın yalanır gelir 7 Aşk ateşi tende yakar şalımı Baksa y a n m a y a n l a r bilmez hâlimi Yoktur S e y r â n î ' n i n başka çalımı B i r muhabbet için dolanır gelir 77 bulunur Koyjırıaau şeklinde de düşünülebilir. yerine. A s l ı n d a : Baksa bilmiyenler. Seyrânî'nin neşredilmemiş bâzı şiirleri US XXI , B i l i r ise L e y l â ile M e c n û n'un Gönülden gönüle çığır, bulunur Açma lâle gibi. dâğ-ı derûnun Elde nice yanmış bağır bulunur Tecellîden dest i M û s â ak olmuş Asasından deryâ i k i şak olmuş Kitâbsız nebîsiz haklı hak olmuş Anasından doğma sağır bulunur •Cânda cânân etmedikte virdini Câu dikeni açmaz gönül verdini •Çiğ süt emmiş kula deme derdini Belki derdi senden ağır bulunur ' E l seni götürse şâhin-veş kolda Y o r u l u r S e y r â n ı kalırsın yolda Nefs-i emm-âreyİ taşıyan kulda rLâbiid koeunaeak yağır bulunuz XXII "Muhabbet ehlinin hazret-i A l l a h Kalbin M e k k e havasına döndürür Gece gündüz, yaz kış bir olur nâgâh •Cümle derdin devasına döndürür B i r muhabbet meclîsinde münafık Varsa nizâ eyler bir kalb-i iâsık Cennet safasma muhabbst lâyık O l s a zakkum tavasına döndürür Münafık karnını sevici olur Her işte sabretmez evîci olur ^Çarığın sırımın gemici olur •Karnın geriz orasına döndürür Türkiyat 1 ı • ı ı.: ; - IH Nihad M. Çetin Kâmilin kimseye dokunmaz şerri Severiz S e y r â n ı er-oğlu eri T e l v e c i dalkavuk vardığı yeri İbibiğin yuvasına döndürür. 7 8 Telveni: kâsflîs. artıkçı.