toplumsal olaylarda görev alan polislerin
Transkript
toplumsal olaylarda görev alan polislerin
TOPLUMSAL OLAYLARDA GÖREV ALAN POLİSLERİN; “GÖREV MAĞDURİYETLERİNİN ÖNLENMESİ VE LOJİSTİK İHTİYAÇLARININ KARŞILANMASI” ÜZERİNE DEĞERLENDİRME GİRİŞ Toplumsal hareketlilik; insanların olağan yaşamını kısa bir sürede olsa etkileyen olaylar olduğundan, kamu düzenin sağlanması için gerekli güvenlik tedbirlerinin alınmasını da kapsamaktadır. Ülkemiz toplumsal hareketliliklerin yoğun olarak yaşandığı ülkelerdendir. Demokratik ülkelerde güvenlik birimlerinin görevi sadece suçluları yakalamak değil, aynı zamanda, suçların oluşumunu ve işlenmesini önlemek, toplum düzeninin devamını sağlamak veya bozulan düzeninin yeniden tesisi amacıyla yönetim birimlerine yardımcı olmak, birey ve topluma güven duygusu vererek yaşam kalitesini [1] yükseltmek, hak ve özgürlüklerin devamını sağlamaktır. İşlenmiş suç ve suçlularla ilgili görevler adli görevler iken; kamu düzeninin demokratik toplum düzeyine çıkarılması veya bozulan düzeninin, yaşam kalitesini yükseltecek şekilde yeniden tesisi idari görevlerdir. Önleyici nitelikteki görevlerin yerine getirilmesi, yöneticilerin belirleyeceği güvenlik politikaları veya stratejileri ile olacaktır. İçinde bulunduğumuz çağın ulaştığı sonuçları bakımından bireyin hakları ve özgürlükleri bireyin kutsalı haline gelmiştir. Güvenlik politikaları, bireyin kutsalı sayılan kişi hak ve özgürlüklerini de koruyucu nitelikte olmalıdır. Güvenlik birimleri, kamu düzeninin korunması amacıyla alacağı güvenlik tedbirlerinde, bireyin hak ve özgürlüklerini koruma ve kollama gibi bir görevi olduğunu unutmamalıdır. Yöneticiler, bireylerin hak ve özgürlüklerini korumak için toplumsal hareketliliklerde görevlendireceği polislerin, iaşe (yeme –içme), ibate (barınma), dinlenme, lavabo, kişisel bakım ve temizlik, görev araç ve gereçleri gibi temel ihtiyaçlarını zamanında karşılamadıklarında bu görevlilerin, insan hak ve özgürlüklerine yeterince dikkat gösteremeyeceklerini dikkate almalıdırlar. Bu makalenin amacı; bir bölgeyi bütünüyle etkileyen; doğal afetler, etnik veya mezhepsel çatışmalar, başkaldırı, isyan, ulusal veya uluslararası organizasyonlar, gezi olayları vb. toplumsal hareketliliklerde, görev alacak takviye kuvvet tabir edilen ve “Geçici görev” ile belirli süre için görevlendirilen polislerin yaşadığı mağduriyetlere karşı farkındalık oluşturmaktır. Ayrıca, polislerin iaşe (yeme –içme), ibate (barınma), dinlenme, lavabo, kişisel bakım ve temizlik, görev araç-gereçleri gibi temel lojistik ihtiyaçlarının; konteyner tipi, taşınabilir portatif araçgereçlerle nasıl karşılanabileceği, bunun güvenlik kuvvetlerinin hareket kabiliyetlerini nasıl artıracağını değerlendirilecektir. Bu makale dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, toplumsal hareketliliklerin neler olduğu; ikinci bölümde, toplumsal hareketliliklerde tedbirlerin nasıl alındığı ile ilgili örnek uygulamalar ve görevlilerin yaşadığı mağduriyetler; üçüncü bölümde, toplumsal hareketliliklerde kamu düzenini sağlayacak polislerin temel lojistik ihtiyaçlarının neler olduğu; dördüncü bölümde ise geçici görevle farklı il veya ilçelerde görevlendirilen polislerin temel lojistik ihtiyaçlarını; konteyner tipi, “Taşınır Kamp Kabinleri” ile nasıl karşılanabileceği değerlendirilecektir. 2 BİRİNCİ BÖLÜM TOPLUMSAL HAREKETLİLİKLER Bu bölümde; ülkemizde gerçekleşen ve bir bölgeyi uzun süre etkileyebilen toplumsal hareketlilikler üzerinde durulacak ve bunlar hakkında kısa bilgiler verilecektir. Bu hareketlilikler incelendiğinde de görüleceği gibi, ülkemiz geniş bir toplumsal hareketlilik yelpazesine sahiptir. “Gezi Olayları” bunun en özgün örneğidir. Olaylar çok kısa zamanda farklı yerlere de kayabilmekte ve kamu düzenini sağlamak için takviye polis kuvvetlerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu takviye kuvvetler hızlı ve hareketli olmalı, aynı zamanda bunların temel ihtiyaçları ve lojistik destekleri sağlanmalıdır. Ülkemizde gerçekleşen ve bir bölgeyi uzun süre etkileyebilen toplumsal hareketlilikler genel itibariyle şunlardır: 1.1.SENDİKAL EYLEMLER Sendikal eylemler, toplumsal hareketliliklerde önemli bir yer almaktadır. Çalışanların haklarını işveren veya devlete karşı, korumak ve geliştirmek üzere oluşturulan örgütsel yapılara sendika; bu örgütsel yapıların, çalışanların çalışma yaşamına ilişkin olarak haklarını korumak ve geliştirmek için yaptıkları eylemlere de sendikal eylemler denilmektedir. Sendikal eylemlerle ilgili, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından, Sigara ve Tütün bölümünün satılması sonucu başlayan Tekel işçi eylemleri, örnek olarak verilecektir. 1.1.1. Tekel İşçi Eylemleri (15 Aralık 2009) [2],[3],[4] Türkiye’de izlenen özelleştirme politikalarının sonucu olarak Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca, 2008 yılı Şubat ayında Tekel’in sigara ve tütün bölümü ihaleye çıkarılarak, Tekel’e ait Adana, Ballıca, Bitlis, Malatya, Samsun ve Tokat sigara fabrikaları, British American Tobacco (BAT) şirketine satılmıştır. İhaleden kısa bir süre sonra da BAT, yukarıda belirtilen fabrikalarda çalışan 10.818 Tekel işçisinden, 8.247’sinin iş akdini feshetmesiyle işçi eylemleri de başlamıştır. Tekel işçi eylemleri, 15 Aralık 2009 tarihinde Türk-İş’e bağlı Tekgıda-İş Sendikası’na kayıtlı Tekel işçileri tarafından Ankara’da başlatılan ve 4 Şubat 2010 tarihinde, 1980 sonrasının en büyük toplu iş bırakma eylemiyle tüm Türkiye’ye yayılan işçi eylemidir. Eylem, ülke çapında gündemin ön sıralarında bulunmasının ve geniş bir kesim tarafından da desteklenmesinin yanı sıra uluslararası çapta destek de kazanmıştır. Tekel işçileri, 15 Aralık 2009 tarihinde Ankara Abdi İpekçi Parkı’nda çadırlar kurarak eylemlere başlamış, eylemin 3. Günü, işçilere polis tarafından biber gazlı müdahale de bulunulmuştur. 9 Ocak’ta AK Parti binası önünde eylem yapan 42 Tekel işçisi gözaltına alınmıştır. 4 Şubat’ta ise, Tekel işçilerine destek amacıyla ülke çapında genel grev yapılmış ve 2 Mart 2010 tarihinde çadırlar işçiler tarafından kaldırılarak eylemlere 1 Nisan 2010 tarihine kadar son verilmiştir. 1 Nisan 2010 tarihinde Türkiye’nin her yerinden Ankara’ya gelen eylemcilere, Ankara’nın girişinde güvenlik güçlerince müdahale edilmiş, 26 Mayıs’ta alınan genel grev kararı uyarınca ülke genelinde bazı sektörlerde değişen sürelerle iş bırakma eylemi yapılmıştır. 3 1.2. ULUSAL VE ULUSLARARASI TOPLANTILAR VE ORGANİZASYONLAR İnsanlar arasındaki iletişim ve dostluğun, ülkeler ve toplumlar arası dostluk ve ilişkiler seviyesine çıkarılması amacıyla düzenlenen, ulusal ve uluslararası organizasyonlar, önemli toplumsal hareketliliklerdendir. Ulusal ve uluslararası organizasyonların en büyük özelliği aynı zamanda ülkemiz için bir dış tanıtım olmasıdır. Globalleşen dünyada, mesafeler, sınırlar, artık fazla şey ifade etmemektedir. Ulusal ve Uluslararası Organizasyonlar; festivaller, fuarlar, konferanslar, kongreler, paneller, seminerler, sempozyumlar, sergiler, şenlikler, yarışmalardır. 1.3. SPOR ORGANİZASYONLARI Milli maçlar, Şampiyonlar Ligi ve UEFA maçları, derbi maçları, (Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor maçları vb.), Kış Olimpiyatları (26 Ocak-6 Şubat 2011, Erzurum, 25. Dünya Üniversitelerarası Kış Oyunları), Akdeniz Oyunları (20-30 Haziran 2013, Mersin, 17. Akdeniz Oyunları) en önemli etkinliklerdendir. 1.4. ULUSLARARASI KURULUŞLAR DENETİMİNDE ÜLKEMİZDE YAPILAN TOPLANTILAR AGİT (Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatı), BM (Birleşmiş Milletler), D-8 (Gelişmekte Olan 8 İslam Ülkesi), EİT (Ekonomik İşbirliği Örgütü), İKÖ (İslam Konferansı Örgütü), KEİ (Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü), NATO (Kuzey Atlantik Paktı), OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü), G-20 (Ekonomisi Gelişmiş ve Gelişmekte Olan 20 Ülke) ülkelerinin katılımıyla yapılan toplantılardır. 1.5. SEÇİMLER Genel seçimler, yerel seçimler 1.6. TERÖR OLAYLARI, SOKAĞA ÇIKMA YASAKLARI, ETNİK VEYA MEZHEPSEL ÇATIŞMALAR; Bu başlık altında ülkemizde birçok örnek olmakla birlikte, sadece dört olaya kısaca değinilecektir. 4 1.6.1. Maraş Olayları (19-26 Aralık 1978) [5] 19-26 Aralık 1978 tarihinde Kahramanmaraş’ta başlayan olaylar yedi gün sürmüştür. Siyasal nedenlerle körüklenen Alevi-Sünni ayrılığının Kahramanmaraş’ta gerginliği tırmandırdığı bir dönemde, 19 Aralık›ta kentteki Çiçek Sineması›na patlayıcı madde atılması, olayların başlangıcı olmuştur. 20 Aralık’ta, Alevi vatandaşlarımızın yoğunlukla oturduğu bir kıraathane bombalanmış, olay sonucunda 1 kişi hayatını kaybetmiştir. Yine aynı gün iki sol görüşlü Alevi öğretmen silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirmiştir. Meydana gelen olaylarda ölenlerin cenaze namazının kılınması engellenmiş ve cenaze namazları kılınamamıştır. 23 Aralık’ta olaylar, tarafların karşılıklı çatışmalarına dönüşmüş, 24 Aralık’ta saldırıların polis kuvvetlerine yönelmesi üzerine, polis ile halk arasında çatışmayı önlemek amacı ile kentteki bütün polisler görevden çekilmiştir. Olayları önlemek için Kayseri ve Gaziantep’ten askeri birlikler şehre gönderilmiş, Maraş olaylarından sonra İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı istifa etmiştir. Olaylar nedeniyle Adana, Ankara, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Erzurum, Erzincan, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Kars, Malatya, Sivas ve Şanlıurfa olmak üzere, birçok ilde sıkıyönetim ilan edilmiştir. Saldırılar sonucunda resmi verilere göre 150 kişi hayatını kaybetmiş, 176 kişi yaralanmış, 200’ün üzerinde ev yakılmış, 100’e yakın işyeri tahrip edilmiştir. 1.6.2. Çorum Olayları (27 Mayıs-10 Temmuz 1980) [6],[7],[8] Çorum’da 1980 Mayıs ayında başlayan, siyasi ve Alevi- Sünni temelinde olarak ortaya çıkan olaylar, 57 kişinin ölümü ve yüzlercesinin yaralanmasıyla sonuçlanmıştır. Olaylardan hemen önce Çorum Valisi, Emniyet Müdürü ve Milli Eğitim Müdürü görevlerinden alınmış, 40’a yakın polis memuru başka illere tayin edilmiştir. Gümrük ve Tekel Eski Bakanı Gün Sazak’ın öldürülmesi üzerine ilde gerginlik daha da artmıştır. 28 Mayıs 1980 tarihinde Alevi ve Sünni mahalleleri arasında barikatlar kurulmuş ve çatışmalar başlamıştır. 4 Temmuz günü Cuma namazını kılmakta olan cemaat, “Alaeddin Camisi`ne silah ve bombalarla saldırdılar” gibi asılsız ve provakatif haberlerle kışkırtılmış, halk, sokaklara dökülünce, Sünniler ile Aleviler arasında sokak çatışmaları başlamıştır. Olayların genişlemesi üzerine Samsun, Amasya ve Kayseri`den takviye güvenlik güçleri ve askeri birlikler sevkedilmiştir. Olayların yatıştırıldığı 10 Temmuz tarihine kadar resmi rakamlara göre 26 kişi yaşamını yitirmiş, çok sayıda vatandaş yaralanmış, ev ve iş yerleri yakılıp yıkılmıştır. Bu olaylardan sonra, Çorum`dan bir çok aile başka yerlere göç etmek zorunda kalmıştır. Olaylar nedeniyle Vali, Emniyet Müdürü ve Jandarma İl Komutanı görevden alınmış, 28 Mayıs 1980’de başlayan olaylar, 10 Temmuz tarihinde askeri birliklerin müdahalesiyle denetim altına alınmıştır. 5 1.6.3. Gazi Olayları (İstanbul 12 Mart 1995) [9], [10] 12 Mart 1995 tarihinde saat 20:45 civarında İstanbul’da Gazi Mahallesi’ndeki Alevi vatandaşların çoğunlukta yaşadığı dört kahvehane ve bir pastane aynı anda otomatik silahlarla taranmış, olaylarda bir kişi yaşamını yitirirken 25 kişi yaralanmıştır. Olayların ardından çok sayıda Alevi vatandaşımız, emniyet kuvvetlerinin olaya geç müdahale ettiklerini öne sürerek, yaklaşık 5.000 kişi Gazi Mahallesi’nde toplanarak polis karakoluna yürümüştür. Eylemler sabaha kadar devam etmiştir. 13 Mart’ta İstanbul’un dört bir yanından gelen yaklaşık 15.000 kişi yine polis karakolunun önüne gelmiş, bölgeye askeri birlikler sevk edilmiştir. Gece boyunca devam eden eylemlerde 11 kişi hayatını kaybederken, İstanbul Valiliği’nin sokağa çıkma yasağı ilan etmesiyle mahalleye giriş-çıkışlar kontrol altına alınmıştır. 15 Mart’ta olaylar Ümraniye’ye sıçramış, 5 kişi de burada hayatını kaybetmiştir. 16 Mart’ta olayların yatışması üzerine sokağa çıkma yasağı kaldırılmıştır. Olaylar sonucunda; 146 işyeri ile 6 evin tahrip edildiği, yağmalandığı, çok sayıda aracın ateşe verildiği, 17 kişinin hayatını kaybettiği, 44’ü güvenlik görevlisi olmak üzere toplam 206 kişinin yaralandığı tespit edilmiştir. 1.6.4. Kobani Olayları (6-7 Ekim Olayları) 2014 yılında Suriye’de iç savaş devam ederken, IŞİD (Irak Şam İslâm Devleti) tarafından 13 Eylül’de, Suriye’nin Kobani şehri ve çevresinin saldırıya uğraması ve YPG’ye destek verilmediği takdirde Kobani kentinin IŞİD tarafından ele geçirileceğinin anlaşılması üzerine, 27 Eylül’de HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ve 4 Ekim’de PYD lideri Salih Müslim, Hükümetten diğer Kürt kantonlarındaki silahların Kobani’ye Türkiye toprakları üzerinden aktarılması için koridor açmasını talep etmiştir. [11] IŞİD’in Kobani’yi kuşatmasına karşılık YPG militanlarının Türkiye sınırları üzerinden silah nakli yapmasına izin vermeyen Hükümete tepki olarak HDP’nin “Halklarımızı sokağa çıkmaya çağırıyoruz” çağrısıyla [12] başlayan protesto eylemleri sonucu 6-7 Eylül tarihlerinde, başta Diyarbakır olmak üzere gösteriler yapılmıştır. Kobani kuşatması sürerken 29 Eylül’de Diyarbakır’da gösteri yürüyüşü düzenlenmiş, göstericiler yürüyüş sonrası otobüslerle Kobani’ye destek vermek üzere sınır bölgesi Suruç’a hareket etmiştir. [13] Suriye’de yaşanan bu olaylar nedeniyle, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un açıkladığına göre 60.000 Kobanili, Suruç üzerinden Türkiye’ye giriş yapmıştır. [14] 1.7. GÖÇ OLAYLARI Komşu ülkelerde yaşanan iç karışıklıklar sonucu, ülkelerini terk etmek zorunda kalan insanların sınırlarımıza topluca gelmeleriyle oluşan toplumsal hareketliliklerdir. Burada Iraklı (Peşmerge) göçmenler ile Suriyeli göçmenlere kısaca değinilecektir. 6 1.7.1. Iraklı Göçmenler (1988-1991 Peşmergeler) Ülkemize ilk Iraklı göçmen dalgası 1988 yılında meydana gelmiştir. Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in 1979 yılında iktidara geldikten sonra Kürt, Şii ve Türkmen gruplara karşı baskılarını arttırmıştır. Peşmerge Kürt grupları, İran’ın desteğiyle Kuzey Irak’ta bazı bölgelerde üstünlük sağlamıştır. [15] Daha sonra Peşmergeler Halepçe’yi ele geçirmiş ve buna karşı Saddam Hüseyin güçleri 16 Mart 1988 tarihinde Halepçe bölgesine askeri müdahalede bulunarak sivillere karşı kimyasal silah kullanmıştır. [16] Olaylar sonucunda, 5.000 kişi ölmüş, 7.000 kişi yaralanmış ve 800 köy yok edilmiştir. [17] Sivillere yönelik saldırıların artması sonucunda bir milyon Iraklı Kürt, Türkiye sınırına yönelince Türkiye sınırı kapatılmıştır. Ancak, ulusal ve uluslararası baskılar neticesinde sınırlar açılmış ve sığınmacılardan 20.000 kişi Miçiç ve Şakitan köyleri civarına, 40.000 kişi Çukurca ilçesi sınırları içindeki köylere ve 10.000 kişi de Diyarbakır’da Dicle Nehri kıyısında kurulan geçici iskân bölgesindeki kamplara yerleştirilmiştir. [18] Ekim 1988 tarihinde Irak yönetimince ilan edilen af ile birlikte Türkiye sığınan Kürtler Irak’a geri dönüş yapmıştır İkinci göç dalgası; Irak’ın, 2 Ağustos 1990 tarihinde, Kuveyt’i işgal ve ilhak etmesi durumuna el koyan Birleşmiş Milletler, Irak’ın Kuveyt’ten çekilmesini istemesi sonucunda meydana gelmiştir. [19] Irak’ın Kuveyt’ten çekilmesiyle Irak’taki muhalif gruplar ayaklanmıştır. Daha sonra Şiiler 1 Mart 1991 tarihinde Basra ve Necef’te, hemen ardından da Irak’ın kuzey bölgesinde Kürt gruplar ayaklanarak 20 Mart’ta Kerkük’ü ele geçirmişlerdir. [20] 1 Nisan 1991 tarihinde Irak’ta Saddam Birlikleri, Dohuk, Zaho, Kerkük ve sınır bölgesinde ki Habur’da üstünlüğü ele geçirmişlerdir. Yapılan Askeri baskılar sonucu Kürtler ve Şiiler, Irak’ı terk etmeye zorlanmış, Şiiler, İran ve Suudi Arabistan’a sığınırken, Kürtler ise çoğunlukla Türkiye sınırına gelmiştir. 4 Nisan 1991 tarihinde Türk sınırına gelenlerin sayısı 400.000’e ulaşmıştır. 5 Nisan 1991 tarihinde ise Türkiye, 400.000’e yakın Kürt ve Türkmen sığınmacıyı, Hakkâri’nin Çukurca ve Şemdinli ilçelerinde ve Şırnak’ın Uludere ilçesinde oluşturulan çadır kentlere yerleştirmiştir. [21] Sığınmacıları korumak ve uluslararası yardım operasyonlarını koordine etmek için 17 Nisan 1991 tarihinde ABD öncülüğünde oluşturulan Uluslararası Koalisyon Birlikleri, Kuzey Irak’ta Amadiya, Dohuk ve Zaho şehirlerinin bulunduğu alan güvenli bölge ilan edilmiş ve bu bölge 3 ay boyunca koalisyon askerleri tarafından korunmuştur. Bu süreçte Türkiye’ye sığınan 400.000 Kürt, Irak’a geri dönmüş ve kamplara yerleştirilmiştir. Ülkemizde ki son kamp olan, Çukurca kampı, 3 Temmuz 1991’de kapatılmıştır. 7 1.7.2. Suriyeli Göçmenler (2011-……) Türkiye, Suriye’de yaşanan iç savaş dolaysıyla 29 Nisan 2011 tarihinden bu yana Suriye’den gelen 3 milyon civarında mülteciye ev sahipliği yapmaktadır. Buna, Halep’ten başlayacak göç dalgasıyla Türkiye’ye sığınmak zorunda kalabilecek, yaklaşık 1 milyon mülteci daha eklenebilir. Türkiye’ye sığınan Suriyeliler 10 ilde kurulan 22 kampta, diğerleri ise farklı 72 ilde yaşamlarını devam ettirmektedir. Türkiye’de en fazla Suriyeliye ev sahipliği yapan İstanbul’u, Gaziantep takip etmektedir. Yalnızca İstanbul’da yaşayan Suriyeli sayısı, Sarıyer ilçesinin 330 binlik nüfusuna yakındır. [22] Suriyeli mültecilerle dikkat çeken önemli bir husus, Türkiye’nin artık bir “göç ülkesi” olma yolunda ilerlediği gerçeğidir. Konumu nedeniyle birçok kitlesel göç hareketine maruz kalan Türkiye, son yıllarda göçmenler için “transit ülke” konumundan çıkıp “hedef ülke” durumuna gelmiştir. Türkiye 1980’lerden bu yana sadece göç veren bir ülke değil, aynı zamanda göç alan bir ülke konumundadır. [23] Bu çerçevede yeni yürürlüğe giren Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu, hukuki düzeyde göçmenlerin kalıcı olabileceğine ve Türkiye’nin bir “göç ülkesi” olma yolunda ilerlediğine işaret eden bazı maddeler de içermektedir. [24] 1.8. 1 MAYIS EYLEMLERİ 1.9. 21 MART NEVRUZ EYLEMLERİ 1.10. CUMHURİYET MİTİNGLERİ Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) öncülüğünde düzenlenen “Cumhuriyetine Sahip Çık” Mitinglerinin ilki 14 Nisan 2007 Cumartesi günü Ankara Tandoğan Meydanı’nda, 29 Nisan’da İstanbul Çağlayan Meydanı’nda gerçekleştirilmiştir. 5 Mayıs’ta Manisa, Çanakkale ve Marmaris’te, 13 Mayıs’ta İzmir’in Gündoğdu Meydanı’nda, Atatürk’ün Samsun’a çıktığı 19 Mayıs gününün ertesinde de Samsun’un Cumhuriyet Meydanı’nda mitingler düzenlenmiştir. 1.11. ÇEVRE DUYARLILIĞI İLE İLGİLİ EYLEMLER Genelde, maden ocakları, nükleer enerji santrallerin yapılacağı alanlar, baraj yapılacak alanlar, imara açılan orman alanları vb. engelleme şeklinde gelişen eylemlerdir. 8 1.12. İSTANBUL GEZİ EYLEMLERİ 28 Mayıs 2013’ün sabah saatlerinde, Taksim Yayalaştırma Projesi kapsamında Taksim Gezi Parkı’nın bir duvarının yıkılmaya başlanması ve bazı ağaçların sökülmesi üzerine başlayan protesto gösterileridir. 27 Mayıs 2013 tarihinde iş makinelerinin Taksim Gezi Parkı’na girmesinin ardından bu haberlerin sosyal medya aracılığıyla yayılması sonucunda bazı aktivistlerin parka gidip ağaç sökümü ve yıkımları durdurmaya çalışmasına polis müdahalede bulunmuştur. Bu müdahaleler ve Başbakan’ın açıklamaları ile olaylar, sökülen ağaçları protesto eyleminden çıkıp, başta Ankara, İzmir gibi büyükşehirler olmak üzere ülke genelinde hükümeti protesto eylemlerine dönüşmüştür. 1 Haziran tarihinde polis kuvvetleri Taksim meydanından çekilmiş, protestocular 15 Haziran günü yapılan polis müdahalesine kadar Gezi Parkı’nda kamp kurarak eylemlerini sürdürmüşlerdir. İçişleri Bakanlığı›nın 23 Haziran›da yaptığı açıklamaya göre İstanbul’da yapılan gezi eylemlerine destek amacıyla, Bayburt ve Bingöl hariç, 79 ilde düzenlenen eylemlere toplam 2,5 milyon kişi katılmış, birçok kişi de sosyal ağlar aracılığıyla destek vermişlerdir. Olaylar sonucunda 8 sivil ve 2 güvenlik görevlisi hayatını kaybetmiş, 8.163 kişi yaralanmıştır. [26] 1.13. AFETLER Afet; doğal veya doğal olmayan ve ani gelişen bir durum karşısında insanların yaralanması veya ölmesi, maddi kaybın ortaya çıkması, bu esnada yerel acil yardım ve kurtarma kaynaklarının yetersiz kalması ve toplumun organize mekanizmalarının yıkılması durumudur. [27] İnsan hayatı ve aktivitelerini etkileyerek; fiziksel, psikolojik, sosyal, ekonomik ve hatta politik sonuçlar ortaya çıkarabilirler. [28] Dünyada her yıl ortalama 130 bin kişi doğal afetler nedeniyle yaşamını yitirmektedir. [29] Doğal afetlerle birlikte, insanların neden olduğu afetler de meydana gelmeye başlamıştır. Teknolojik gelişmeler sonucu insan hatalarından kaynaklanan Çernobil Santral kazası gibi büyük afetler olmakta, can kayıpları ve maddi kayıplar, afet sonrası dönemde insanlar kadar devletleri de zor durumda bırakmaktadır. 1.13.1. İnsan Kaynaklı Afetler Gelişen teknolojiyle birlikte insanların neden olduğu afetler hiçte küçümsenemeyecek boyutlara ulaşmıştır. Burada 2014 yılında ülkemizde meydana gelen Soma faciası örnek olarak anlatılacaktır 9 1.13.1.1. Soma Faciası (13 Mayıs 2014) 301 madencinin ölümüyle sonuçlanan, 13 Mayıs 2014’te Manisa ili Soma ilçesindeki kömür madeni kazası, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en çok can kaybı ile sonuçlanan iş ve madencilik kazasıdır. Kömür madeninde vardiya değişimi sırasında, 787 işçinin bulunduğu madende 301 işçi, çıkan yangın sebebiyle 800 metre derinlikte mahsur kalmıştır. [30] Enerji Bakanı Taner Yıldız, 17 Mayıs 2014 tarihinde yaptığı açıklamada, toplamda 301 kişinin hayatını kaybettiğini, 485 işçinin ise kurtarıldığını açıklamıştır. [31] Meydana gelen vahim olay sonucunda üç günlük ulusal yas ilan edilmiş, 19 Mayıs Atatürk’ü anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamaları iptal edilmiş [32] ve Türkiye Futbol Federasyonu tüm amatör ve profesyonel futbol maçlarını ileri bir tarihe ertelemiştir. [33] Faciada yaşamını yitiren işçilerin cenazelerinin konulduğu soğuk hava deposunun 200 metre uzaklıkta oluşturulan polis bariyeri önünde bekleyen vatandaşlar, bariyerini aşarak cenazelerin bulunduğu yere gitmek isteyince vatandaşlar ile polis arasında gerginlikler yaşanmıştır. Soma’ya gelen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Soma Belediyesi’nde bir basın açıklaması yaparak “Bu mesleğin kaderinde maalesef bu var. Bu mesleğe giren kardeşlerim bunu bilerek giriyorlar.” demiş, [34] ve vatandaşlar tarafından protesto edilmiştir. [35] Ankara, İstanbul ve İzmir’de, yaşanan maden faciasını protesto eden eylemcilere Polis müdahale etmiştir. [36], [37], [38] Facia ile ilgili duruşmaların yeri olarak, Soma’ya en yakın Ağır Ceza Mahkemesinin bulunduğu Akhisar ilçesi belirlenmiş, mahkeme sürecince yaklaşık 1.000 polis güvenlik önlemleri için görev almıştır. [39] 1.13.2. Doğal Afetler 23 Ekim 2011 tarihinde meydana gelen Van Depremi, büyüklüğü itibariyle ülkemizin son yüzyılda yaşadığı en şiddetli depremlerden biridir. Depremde, 604 kişi yaşamını yitirmiş, binlerce kişi yaralanmış, 222 kişi enkaz altından sağ olarak kurtarılmıştır. Depremin en çok hasar bıraktığı ilçe olan Erciş’te 90 bina tamamen yıkılmış, yüzlerce bina ise ağır ve orta hasarlar alarak kullanılamaz hale gelmiştir. [40] Depremde toplam olarak görev alan resmi arama-kurtarma personeli sayısı 5.267’dir. Ayrıca bölgede 2.976 sağlık personeli, yaralıların tıbbi bakım ve sağlık hizmetlerinin karşılanmasında görev yapmıştır. İlk 24 saat içinde bölgeye 1.120 paket gıda paketi ve 10.064 koli gıda yardımı gönderilmiştir. [41] 10 İKİNCİ BÖLÜM TOPLUMSAL HAREKETLİLİKLERDE ALINAN ÖRNEK ÖNLEMLER Bu bölümde, toplumsal hareketliliklerde tedbirlerin nasıl alındığı ile ilgili örnek uygulamalar ve polislerin yaşadığı zorluklar ortaya konulacaktır. 23 Ekim 2011 Van Depremi, 28 Mayıs 2013 Gezi olayları ve G20 2015 Antalya zirvesinde takviye kuvvetlerle alınan tedbirlerde; polislerin yaşadıkları olaylar, sorunlar; temel lojistik ihtiyaçlarının nasıl karşılandığı veya karşılanmadığı konuları değerlendirilecektir. 2.1. VAN DEPREMİ (23 EKİM 2011) Deprem özelinde konu ele alındığında; depremle birlikte güvenlik önlemleri de başlamalıdır. Deprem olduğunda önce herkes can derdine düşeceğinden, kamu düzeni kalmayacak, çok kısa zaman sonra da herkes bu düzeni sorgulamaya başlayarak devlet nerede diyecektir. Güvenlik önlemleri, deprem öncesi ve deprem sonrası olmak üzere iki aşamada ele alınmalıdır. Deprem öncesi alınacak güvenlik önlemlerinde; bir afete yönelik güvenlik stratejileri ve politikaları, alınacak güvenlik tedbirleri, yardıma gelecek takviye kuvvetlerin planları, ihtiyaçların nasıl karşılanacağı gibi hususlar ortaya konmalı, öncelikler daha önceden belirlenmeli, o anda sadece prosedürler uygulanmalıdır. Deprem sonrası ise; güvenlik görevlileri tarafından alınacak tedbirlerin planlanması ve kuvvet dağılımlarının tespitidir. Güvenlik birimlerinin görevlendirilmeleri ile birlikte personelin ihtiyaçları da başlayacaktır. Öncelikle görev yerlerine sevk için servislere, ilk 8 saat içinde görevlilerin temiz suya, 12 saat içinde de yemeğe ihtiyaçları olacaktır. Depremin büyüklüğü, verdiği can ve mal kayıpları ile ilgili ilk bilgiler doğrultusunda ilk 12 saat içinde takviye güvenlik kuvvetleri (Güçlü Görev Birlikleri) bölgeye intikal etmeye başlamış olmalıdır. Çünkü depreme maruz kalan güvenlik görevlileri ilk 12 saatten sonra yorgunluktan verimlerini kaybedecektir. Ayrıca, bu görevlilerin ve ailelerinin de depreme maruz kaldığı unutulmamalıdır. Van depreminde, depreme maruz kalan ve depremden sonra müdahale planları uygulayan, polislerle yapılan görüşmelerde yaşananlar şu şekilde açıklanmıştır: Deprem, okulların tatil olduğu, genelde ailelerin evlerinde bulunduğu ve Van Emniyet Müdürlüğü personelinin ise Vanspor maçında alınacak tedbirlerle ilgili hazırlık yaptığı Pazar günü meydana gelmiştir. Depremle birlikte herkes bulundukları yeri hızla terk etmiştir. İlk panik geçtikten sonra üst düzey görevliler Emniyet Müdürlüğü binasına gelmişler, ancak bina kullanılamayacak kadar hasarlı olduğu için, Bölge Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü binasına geçerek koordinasyonu sağlamaya çalışmışlardır. 11 Depremle birlikte vatandaşlar bilinçsiz bir şekilde ailelerini alarak araçlarla yollara çıktıklarından dolayı Van’ın şehir trafiğini sağlayan üç cadde, ilk saatlerde kullanılamaz hale gelmiştir. İlçelerden alınan bilgiler doğrultusunda ise Erciş ilçesinde büyük hasar olduğu öğrenilmiştir. Personelin ailelerinin güvenli bölge olarak görülen Bölge Trafik Şube Müdürlüğü bahçesine toplanması, depremde yaralanan ve vefat eden personelin karayolu ve uçakla memleketlerine gönderilmeleri kararlaştırılmış, Emniyet Genel Müdürlüğü ile görüşülerek aile fertlerinden gitmek isteyenler için ertesi gün ve daha sonraki günlerde temin edilen uçaklarla memleketlerine gönderilmeleri sağlanmıştır. Depremden 6-7 saat sonra ilk yardım uçağı havalananına iniş yapmış, ilk gelen çadır yardımları olmuştur. Çadır dağıtımının Valilikçe ilde sadece bir noktadan yapılması, uzun kuyruklar oluşmasına neden olmuş, yardım tırlarında yağmalanma hadiseleri yaşanmıştır. Güvenlik tedbirleri genelde; arama kurtarma yapılan bölgelerde ve yardım faaliyetleri yapılan yerlerin etrafında alınmıştır. Çevik kuvvetin tamamı takviye kuvvet olarak belli bölgelerde görevlendirilirken, trafik ekipleri cadde ve kavşaklarda, asayiş ekipleri yağma ve hırsızlık olaylarına karşı ağırlıklı olarak depremden hasar gören ve yıkılan binalar etrafında konuşlandırılmıştır. İlde görevli personelin çoğunluğu 07:00 – 22:00 saatleri arasında çalıştırılmış, kişisel ihtiyaçları için bir gün haftalık izin verilmiştir. Sonraki haftalarda deprem travmasından kurtulmaları için dönüşümlü birer hafta memleketlerine izne gönderilmişlerdir. Emniyet Genel Müdürlüğü ile yapılan görüşmelerde takviye kuvvet talep edilmiş, ancak ihtiyaç olmasına rağmen kalacak yer problemi çözülemeyeceğinden, takviye kuvvet sayısı 200 kişi olarak belirlenmiş, sonradan bu sayı 500 kişiye çıkarılmıştır. Diğer illerden takviye olarak gelen bu personel, Yatılı Bölge Okulu, Polis Evi, İpekyolu Lojmanlarının yanındaki araziye konteynerler yerleştirilerek, bir kısım personelde Polis Lojmanlarının içindeki boş alanlara çadırlar kurularak barınmaları sağlanmıştır. Personelin göreve sevkleri kiralanan araçlar ve diğer illerden gönderilen 10 adet servis araçlarıyla sağlanmıştır. Takviye gelen görevliler 07:00-22:00 saatleri arasında istirahat etmeden her gün çalışmışlar, vatandaşa dağıtılan sıcak yemeklerden faydalanamamış, yiyecek olarak personele kumanya verilmiş, ancak birkaç gün sonra personelde metabolik rahatsızlıklar meydana gelmiştir. Seyyar tuvaletlere ihtiyaç duyulsa da bunlar yeterince karşılanamamıştır. Görevlilerin iaşe (yeme, içme), ibate (barınma), dinlenme, lavabo, kişisel bakım ve temizlik, görev araç ve gereçleri gibi temel lojistik ihtiyaçları yeterince karşılanamadığından, ortalama 10’ar günlük periyotlarla ilde görevlendirmeler yapılmıştır. Tabii afetin olduğu yerde bu ihtiyaçların karşılanmaması normaldir gibi bir yaklaşım sergilenmiş, personel oldukça sıkıntılı bir dönem geçirerek mağduriyetler yaşamıştır. 12 Toplumsal hareketliliklerde alınacak güvenlik tedbirlerinin en önemlilerinden biri olan bariyer ihtiyacı yeterince karşılanamamış, yeterli bariyer olmadığından Erciş ilçesinde Kaymakamlık binasını işgal etmek isteyen depremzedeler durdurulmakta zorlanılmış, fiziki müdahale yapılacak seviyelere gelinmiştir. Erciş ilçesine İstanbul’dan takviye olarak gelen polisler, şahsi gayretleriyle orada bir yemek firmasıyla anlaşmış ve ücretini de kendileri ödeyerek ihtiyaçlarını karşılamışlardır. Bunu gören diğer personel de masraflarını kendileri karşılayarak bu hizmetten yararlanma cihetine gitmiş ve Erciş’te yiyecek ihtiyacı kısmen de olsa bu şekilde çözümlenmiştir. Ancak Van Merkezde görev alanların önceleri bu imkânı dahi olmamıştır. Erciş’te Yatılı Bölge Okulu’na yerleştirilen polisler, ikinci Van depreminde Van Merkezdeki Bayram Oteli’nin yıkılmasıyla binalarda konaklamanın doğru olmayacağı ve ikinci bir faciaya sebebiyet vermemek için kurulan çadırlarda barınma ihtiyacını karşılamışlardır. Buralarda da sağlıklı barınma şartlarının ötesinde, yeme, içme, barınma, dinlenme, lavabo, tuvalet, kişisel bakım ve temizlik gibi temel lojistik ihtiyaçlarını karşılamakta çok ciddi zorlanmışlardır. Takviye gönderilen personelin içinde; uyumsuz olan, şeker hastalığı, yüksek tansiyon rahatsızlığı vb. sağlık problemi olan personelin de takviye olarak gönderildiği görülmüştür. 2.2. İSTANBUL GEZİ PARKI EYLEMLERİ 27 Haziranda 2013 tarihinde İstanbul’da başlayıp kısa zamanda tüm Türkiye’yi saran bu büyüklükte ve protesto mahiyetindeki eylemlerine ilk kez tanık olunmuştur. Eylemciler, internette sosyal medya üzerinden iletişim sağlayarak organize olmuşlar, tepkiler dile getirilmiş ve anlık haberleşmeler için geliştirilen programlar (Zello vb.) kullanmışlardır. Eylemlerin artarak devam etmesi üzerine İstanbul, Ankara ve İzmir illeri başta olmak üzere büyük illerimize takviye polis kuvvetleri gönderilmiştir. Yaklaşık 20 gün süren eylemlerde; Adana, Artvin, Edirne, Kayseri, Rize, Sivas, Urfa, Uşak ve Trabzon illeri ile diğer illerden takviye polisler görev almak üzere İstanbul’a gelmişlerdir. Bu eylemlerde, özellikle takviye kuvvet olarak gelen polislerin, 40 saatte 4 saat uyumalarına müsaade edilmiş, 18 günde sadece bir kez izin verilmiş, sürekli çalıştırılmışlardır. Güvenlik görevlilerinin taksim meydanında, AKM önünde, 100-200 kişilik gruplar halinde Robokop kıyafetleri içinde, kalkanlar üzerinde, kaldırımlarda nasıl uyumak zorunda kaldıkları medyada günlerce konu olmuştur. 13 Resim 1 Taksim Meydanında İstirahat eden Polisler [42] Görev yerlerinde tam zamanlı yani, neredeyse kesintisiz çalıştırılmışlar, barınma ihtiyaçları göz ardı edilmiş, yiyecek ihtiyaçlarını günlerce kumanya yiyerek karşılamışlar, kişisel temizlik ihtiyaçları yok sayılmış, bütün bu karşılanmayan ihtiyaçlara dayanmaları “kahramanlık” olarak ifade edilmiştir. [43] Bu ağır şartlara dayanamayan polisler, Gezi Eylemcileri gibi sosyal medya imkânlarını kullanarak, Facebook’taki “Polis Memurları Dayanışma Grubu” platformundan sıkıntılarını, seslerini duyurmaya çalışmışlardır. Bu görevliler günlerce parklarda yeşil alanlarda yatmışlar, hatta bankta yatıp uyuyan görevliler, yerde değil de bankta yattığı için kendini şanslı hissettiklerini ifade etmişlerdir. Facebook paylaşım sitesinde; yöneticilerin beklediği fedakârlığı fazlasıyla yaptıklarını ifade edercesine, uykusuz ve yorgun olduklarını, ağır çalışma şartları altında çalıştırıldıkları ve bireysel hata yapmamaları için istirahatlerinin sağlanması gerektiğini, barınmak için parkların haricinde düzgün yerlerin tahsis edilmesi gerektiğini ifade etmişlerdir. Yine bu çağrıda, vatandaşlara da seslenerek, taş atmadan, çevreye zarar vermeden, iş yerleri ve arabalara zarar vermeden yaptıkları eylemlerde yanlarında olduklarını ifade etmişlerdir. [44] 14 Resim 2 Robokop Kıyafetleri içinde dinlenmeye çalışan Polisler [45] Resim 3 Kalkanlar üzerinde İstirahat ediyorlar [46] 15 Resim 4 Günlerce kaldırımlarda uyuyarak görev yaptılar [47] 2.3. G-20 2015 ANTALYA ZİRVESİ G-20 üyesi ülkelerle birlikte 6 ülkenin daha davet edildiği, devlet başkanlarının yanında 13.300 kişinin geldiği Antalya’da; 7.000’i Antalya dışından takviye olmak üzere, 1.400’ü trafik polisi olmak üzere 12.000 polis, 1.800 araç ile görevlendirilmiştir. Tedbirler, 30 bin civarında eylemcinin dünyanın değişik ülkelerinden Antalya’ya zirveyi protesto için geleceği düşünülerek alınmıştır. [48],[49],[50] Antalya’da 15-16 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilen G-20 Liderler Zirvesi’nin önemine binaen “milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması” amacıyla 9-18 Kasım tarihleri arasında belirlenen bölgelerde her türlü eylem, gösteri, yürüyüş, basın açıklaması yapılması yasaklanmıştır. G-20 Zirvesi’nin güvenlik ayağındaki çalışmalar, “Genel Eylem Master Planı” doğrultusunda hayata geçirilmiş, güvenlik hizmetlerinin koordinesi ve yönlendirilmesi amacıyla da “Güvenlik Tedbirleri Operasyon Merkezi” oluşturulmuştur. Ayrıca, Zirvenin yapılacağı alanla Belek merkezi arasında 2 katlı 4 kilometre uzunluğunda bariyerler yerleştirilmiştir. Heyetlerin Belek’e 27 kilometrelik karayoluyla ulaşacak olması nedeniyle, güzergâhta 4 kavşak inşa edilmiş, söz konusu yol 10-17 Kasım tarihleri arasında trafiğe kapatılmıştır. Belek, havadan da abluka altına alınarak zirve boyunca Türk Hava Kuvvetleri’nin Konya’dan kalkacak Havadan İhbar Kontrol (HİK) uçağı E-7T, Antalya semalarında sürekli uçacak şekilde görevlendirilmiştir. [51], [52] 16 Resim 5 Bariyerlerle alınan güvenlik tedbirleri [53] Takviye kuvvet olarak gönderilen polisler çevrede bulunan diğer otellere yerleştirilerek barınma ve yiyecek ihtiyaçları karşılanmıştır. Görevin son günü gece görevden çıkan polislerin öğleye kadar oteli boşaltmaları gerektiği söylenmiş, görevin son günü istirahat edemeden otelden ayrılmak zorunda kalmışlardır. [54] Binlerce polisin görevlendirildiği Antalya’da; ulaşım sorunları, görevlendirilen yerlerde personelin temel ihtiyaçlarını giderememesi, koordinasyonda yaşanan eksiklikler, barınma yerlerinde ikiden fazla kişinin aynı odaları paylaşması, yerlere yapılan yataklar, temizlik ve ütü yapma gibi sorunlarla karşılaşılmış, personele verilen harcırah yetmediği için personel mağduriyetler yaşamıştır. Birçok polis bu tür görevlere gitmemek için rapor almakta ve gönüllü olarak gitmek istememektedir. 17 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM TOPLUMSAL HAREKETLİLİKLERDE FARKLI İLLERE “GEÇİCİ GÖREV” İLE TAKVİYE KUVVET OLARAK GÖNDERİLEN POLİSLERİN GENEL İHTİYAÇLARI Bu bölümde, toplumsal hareketliliklerde kamu düzenini sağlayacak görevlilerin, bir insan olarak, karşılanması gereken temel lojistik ihtiyaçlarının neler olduğu ele alınacaktır. Bir alanı uzun süre etkileyen; birinci bölümde ifade edilmeye çalışılan ve her zaman yerel güvenlik kuvvetleriyle üstesinden gelinemeyecek toplumsal hareketlilikler için takviye kuvvetler ile tedbirlerin alınması gerekmektedir. Başka illerden geçici görevlendirilen bu güvenlik görevlilerinin uzun süre görev yapacakları dikkate alındığında, öncelikle bu görevlilerin ihtiyaçlarının karşılanması gerekecektir. Bu ihtiyaçlar genel itibariyle; yeme, içme, barınma, dinlenme, kişisel bakım, temizlik, haberleşme, görev araç, gereçlerinin karşılanması, çalışmasının karşılığının tatmin edici olarak verilmesi, vb. ihtiyaçlardır. Toplumsal hareketliliğin yaşanacağı yerleşim yerlerinin çoğunda; ortalama olarak görevlendirilecek 100 kişinin; yeme, içme, barınma, dinlenme vb. ihtiyaçların karşılanması, görev için gidilen yerdeki yöneticilere her zaman ilave bir yük getirmektedir. Bu görevlilerin ihtiyaçları karşılanmadan görev yaptırılması durumunda, bir takım olumsuzluklar baştan kabul edilmiş olacaktır. Ancak yöneticiler görevlendirme yaparken personelin bu ihtiyaçlarını da karşılamak zorundadırlar. Bunların karşılanmasındaki zorluklar hatta imkânsızlıklar dikkate alındığında buna farklı çözümler geliştirilmelidir. Ülkemizde yaşanan Gezi olayları için İstanbul ve Ankara dışından yapılan görevlendirmeler, Van depremi sonrası yapılan görevlendirmeler, güneydoğu illerimizde sokağa çıkma yasakları nedeniyle, bu il ve ilçelerimize yapılan görevlendirmelerde de görüleceği gibi, personelin yaşadığı sıkıntılar ve olumsuzluklar dikkate alındığında; kalıcı ve ihtiyacı karşılayacak, toplumsal hareketliliğin yaşandığı il veya ilçeye problem getirmeyecek çözümlerin bulunması gerekmektedir. Personel görevlendirilmesi ile birlikte lojistik ihtiyaçların karşılanması içinde görevlendirmeler yapılmalı, bazı hallerde önce lojistik ihtiyaçları karşılayacak personel görevlendirilmeli ve mağduriyetler minimuma indirilmelidir. Toplumsal hareketliliğe göre görevlendirilecek personelin niteliği de ayrı olacaktır. Deprem sonrası görevlendirilecek personelin içinde Trafik Polislerine, Toplum Destekli Polislere yer verilirken, Güneydoğu illerinde uygulanan sokağa çıkma yasağı ve müdahalelerin yapıldığı yerlerde özel harekât polislerine, olay yeri inceleme, bomba imha uzmanlarına ihtiyaç olacaktır. Bu görevlilerin, uzmanlık alanlarıyla ilgili görev araç-gereçleri farklılık arz edecek olmakla birlikte; barınma yeme-içme, dinlenme gibi insani ihtiyaçları ile birçok araç gereçler benzerlik gösterecektir. 18 Toplumsal Hareketliliklerde Takviye Kuvvet Olarak Görevlendirilen Polislerin Yaşadığı Mağduriyetler Şunlardır: 3.1. İAŞE (YEME – İÇME) Göreve gidecek personelin ilk ihtiyacı yiyecek ve içecek olacaktır. Görev yapmaya gönderilen kişilerin yiyecek ihtiyacı zamanında karşılanmalı, düzenli ve sağlıklı beslenmeleri sağlanmalıdır. Bu görevlilere görevli oldukları sürece yiyecekleri belirli saatlerde düzenli olarak verilmeli, bunların kendi imkânlarıyla yiyecek ihtiyaçlarını karşılamaları gibi bir yola gidilmemelidir. Düzenli ve sağlıklı beslenmemeleri bu görevlilerin hastalanmalarını da beraberinde getirecektir. Bu görevlilerin yiyecek ihtiyaçlarının genelde kumanya olarak karşılandığı görülmektedir. Günlük görevlendirmelerde görev yerlerinde ihtiyaçlar kumanya olarak karşılanabilecekken, diğer zamanlarda sıcak yemek olarak karşılanması daha doğru olacaktır. Günlerce süren görevlerde sıcak yemek ihtiyacının karşılanmaması sonucu polislerde metabolik rahatsızlık meydana geldiği, sağlık sorunlarıyla karşılaşıldığı görülmektedir. Yemek ihtiyacının haricinde içecek ihtiyaçları da düşünülmelidir. Su ihtiyacının haricinde kültürel bir alışkanlık olan çay ihtiyacı da göz ardı edilmemeli, sıcak içecekler görev esnasında seyyar araçlarla da temin edilebilmelidir. Polislerin yeme ve içme yönünden yaşadığı en büyük mağduriyetler; deprem veya toplumsal olaylarda görülen eksiklikler değildir. Bu tür ortamlarda halkın içinde bulunduklarından bir şekilde yaşanan eksiklikleri tolere etmeye çalışmaktadırlar. Fakat özellikle sosyal içerikli gösterilerde, fuarlarda, sempozyumlarda, siyasi partilerin toplantılarında kendilerine kumanya verilip ötekileştirilmesi, değer verilmemesi, ilgisizlik, kumanyaların bazen bozuk çıkması onları derinden etkilemekte ve moral motivasyonlarını bozarak etkili ve verimli görev yapmasını engellemektedir. Ayrıca, polislere verilen yemeklerde kalori değerlendirmelerinin hesaplanmaması, hijyen sorunları da yaşanan mağduriyetler arasındadır. 3.2. İBATE (BARINMA) Barınma, uzun süreli görev yapacak kişilerin en önemli ihtiyaçlarındandır. Bu alanlar uyuma ihtiyacının karşılandığı yerler olduğu gibi aynı zamanda kişisel eşyaların muhafaza edildiği alanlardır. Görevden dönen personel soğuk ve sıcaktan etkilenmeden düzgün bir şekilde istirahat edebilmeli, istirahat edeceği alan sel, deprem vb. olaylardan etkilenmeyecek şekilde olmalıdır. Yataklar sırt, bel, boyun ağrısı yapmayacak ortopedik nitelikte olmalıdır. Sağlıklı istirahat edemeyen personel sonraki görevi de doğru ifa edemeyecektir. Barınma ihtiyacı, görev yapılan yerin imkânları nispetinde; kurulan çadırlar, yurt, okul vb. yerler tahsis edilerek giderilmeye çalışılmakta ve hiçbir standardı da bulunmamaktadır. 19 İmkânlarımız bu kadar denilip itiraz edilmemesi istenmekte, itiraz edenlere de “Polislik, fedakârlık mesleğidir, bu gün fedakarlık yapmayacaksan neden bu mesleği seçtin” gibi söylemlerle psikolojik baskı uygulanmaktadır. Barınma ihtiyaçlarıyla ilgili en büyük sorun özellikle hükümet yetkililerinin, muhalefet ve ana muhalefet partilerinin yaptıkları toplantı ve mitinglerde görülmektedir. Bu dönemlerde tüm oteller, moteller, kamu kurumlarının misafirhaneleri kapatılmakta, misafirler buralarda kalırken polisler, araçlarda, öğrenci yurtlarındaki ranzalarda, yer yataklarında, şubelerde, arkadaşlarında veya şahsi gayretlerle bulunan yerlerde karşılanmaya çalışılmaktadır. Bundan dolayı polis, her ne kadar bu tür durumlarda sessiz kalsa da bu mağduriyetler ve gördükleri ilgisizlik nedeniyle göreve gitmek istememekte, göreve gittiğinde de moral ve motivasyonu olmadığından vatandaşla karşı karşıya kalabilecek eylemlerde bulunabilmektedir. 3.3. DİNLENME Dinlenme, zihnen ve bedenen dinlenmeyi ifade ettiği için, sadece uyku ihtiyacının giderilmesi olarak değerlendirilmemeli, görev saatlerinin haricinde personelin zaman geçireceği, arkadaşlarıyla çay içeceği, sohbet edeceği, zihnen de dinleneceği yerler olarak da algılanmalıdır. Dinlenme mekânları, görev haricinde personelin bir arada bulunacağı yerler olacağından çok acil olaylara müdahale durumunda takviye kuvvet yeri olarak da düşünülebilecektir. Bu alanlar aynı zamanda göreve gönderilmeden önce görev hakkında bilgilendirme ve değerlendirme toplantılarının yapılacağı alanlar olarak da kullanılacak yerlerdir. Prof. Dr. Acar BALTAŞ’ın 28 Ağustos 2013 tarihli Milliyet gazetesindeki, Gezi olayları çerçevesinde “Polisin Psikolojisi” başlıklı değerlendirmesinde; “polislerin çok uzun saatler mesai yapmak zorunda kaldıklarını, yorgun, uykusuz ve aşırı baskı altında olduklarını ifade etmekte; yorgunluğun ve uykusuzluğun insanların akıl yürütmesini etkileyeceği, hatalı kararlara ve kontrolsüz davranışlara sebep olacağını” ifade etmektedir. İhtiyaçları karşılanmadığı için yorgun ve uykusuz görev ifa etmekte olan bu görevlilerin, hatalı kararlar vermeleri ve kontrolsüz davranışlar sergilemelerinden sadece bu görevliler mi sorumludur, bu ihtiyacı karşılamayanların sorumluluğu yok mudur? Ne yazık ki polis gittiği yerlerin büyük bir çoğunluğunda dinlenme ihtiyacını karşılayamamaktadır. Hatta dinlenmek ve barınmak için camilerde kalan polisler de olmuştur. 3.4. TUVALET, LAVABO, KİŞİSEL BAKIM VE TEMİZLİK Hayatın yaşanabilir halinde; uzun süreli bu tip görevlerde personelin elini yüzünü yıkayacağı, günlük tıraşını olabileceği, dişini fırçalayacağı tuvalet ihtiyacını gidereceği lavabo ve wc’ye; 20 vücut temizliği için banyoya; elbise temizliği için çamaşır makinası vb. cihazlara ihtiyaç vardır. Güvenlik görevlilerinin de bir insan olarak bu ihtiyaçlarının karşılanması kadar doğal bir şey yoktur. Bunlar zaruri ihtiyaçtır. Kendini temiz hissetmeyen bir kişinin toplum karşısında nasıl bir psikolojiyle görev yapacağını düşünmek gerekir. Traş olamadığı için saçı-sakalı karışmış, elini yüzünü yıkayamadığı için eli yüzü kirli, dişini fırçalayamadığı için ağzı kokan, banyo yapamadığı için ter kokan, elbiselerini yıkayamadığı için üstü başı kir pas içindeki bir insanın, toplumsal hareketliliklerde insanlarla muhatap olacak şekilde görevlendirilmesi hiçte doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Polislerin takviye kuvvet olarak görevlendirilmelerinde yaşanan en büyük mağduriyetlerin başında hijyen ve temizlik sorunları gelmektedir. Ailelerini, yaşadıkları ortamı bırakarak geldikleri görevlerde zaman zaman hastalanarak geri dönmekte ve özellikle barsak enfeksiyonlarıyla karşılaşmaktadırlar. 3.5. GÖREV ARAÇ VE GEREÇLERİ Toplumsal hareketliliklerde göreve sevk edilecek polislerin öncelikli ihtiyacı servis araçlarıdır. Kişisel imkânlarla göreve gidip gelme genelde mümkün değildir. Görev bölgesindeki toplumsal hareketlilikleri veya olayları kontrol etmek için fiziki araç gereçlere ihtiyaç vardır. Güvenlik tedbirlerinin alındığı yerlerde, fiziki tedbirler için en önemli ihtiyaç bariyer, olaylara müdahale ve bazen görevlilerin kendilerini korumaları için kask, kalkan vb. araç, gereçlerdir. Ayrıca, saldırgan veya kontrolden çıkan grupları kontrol için cop, plastik kelepçe, göz yaşartıcı gaz, daha ileri müdahale için tazyikli su fışkırtabilen Toplumsal Olaylara Müdahale Araçları (TOMA) gereklidir. Yukarıda sayılan ihtiyaçlar hemen hemen tüm güvenlik tedbirlerinde gerekli olan araç, gereçlerdir. Bunların haricinde olayın türüne göre ihtiyaçlar değişebilecektir. Toplumsal hareketliliklerde görev alacak personel ile birlikte; bariyer, kask, kalkan, cop, plastik kelepçe, göz yaşartıcı gaz mutlaka olmalı, bunlar sonradan değil, görevle birlikte hazır hale getirilmelidir. İhtiyaca göre TOMA’lar da hazır bekletilmelidir. 3.6. HABERLEŞME Görevli personelin kendi aralarında rahat haberleşebilmeleri için telefon, telsiz gibi haberleşme cihazlarına ihtiyaç olacağı gibi, göreve giderken geride bıraktığı aile fertlerinin günlük takip edilmesi gereken ihtiyaçları olabileceğinden, aile fertleriyle irtibat için telefon ve internet gibi iletişim kanallarına ihtiyaç duyulacaktır. Çocuğun okulu, servisi, sağlık problemleri gibi ihtiyacının takip edilmesi personel için önem arz edecektir. 21 Takviye kuvvet olarak görev yapılan yerlerde genellikle tüm işlemler personelin şahsi gayretleri ve mesleki dayanışma ile gerçekleştirilmektedir. Bu tür görevlerde en çok yaşanan sorunların başında personelin haberleşme ve iletişim sorunları yer almaktadır. Farklı illerden gelen, farklı olaylarla karşı karşıya kalmış veya hiçbir toplumsal olayda görev yapmamış kişilerin bir araya gelmesi uyum sorunlarını da ortaya çıkarmaktadır. 3.7. SARF VE DEMİRBAŞ MALZEMELER İLE YAZIŞMALARI TAKİP EDECEK İDARİ PERSONEL Takviye kuvvetle görev yapılacak yerlerde, görevli personelin günlük görevleri, personelin izin, istirahat, kişisel ve resmi yazışmalarını yapacak personel görevlendirilmelidir. Görevle birlikte bariyer, kask, kalkan, cop, gaz, silah vb. ihtiyaçlar da bu görevlilerce takip edilmeli, kayıtlar tutulup ihtiyaçlar karşılanmalıdır. 3.8. ÇALIŞMALARININ KARŞILIĞININ TATMİN EDİCİ OLARAK VERİLMEMESİ Yapılan görevlendirmelere bakıldığında ve görev alan kişilerle konuşulduğunda bu görevlilerin, 24 saat tam zamanlı olarak görev yapmak için görevlendirildiği ve dinlenme gibi bir şey düşünülmediği görülmektedir. Takviye kuvvet olarak görevlendirilen polisler, zorunlu uyuma ihtiyacının haricinde sürekli çalışması gereken görevliler olarak değerlendirilmekte ve adeta makine olarak görülmektedir. Kamu Denetçiliği Kurumu’nun (Ombudsmanlık) 2013/90 sayılı Tavsiye Kararı’nın, 412 ve 435 nolu paragraflarında; “Toplumsal olaylara müdahalede görevli kolluk personelinin çalışma şartlarının saat bağlamında belirsizliğine, uzun ve belli olmayan çalışma süresine, ikinci bir emre kadar hazır bekletilmesine, izinlerinin ve dinlenme zamanlarının sürekli kesintiye uğratılmasına, sosyal ve ekonomik durumlarının yeterli olmadığına, aslî görevi dışında ek görevlerin verilmesi nedeniyle iş yoğunluğuna ve aksayan çalışma düzenlerine, yeterli psikolojik destek verilemediği”ne değinilmiştir. Tavsiye Kararı’nın sonuç kısmında da; toplumsal olaylara müdahalede görevli kolluk personelinin sosyal ve ekonomik hakları ile personele yeterli dinlenme sürelerinin tanınması başta olmak üzere çalışma şartlarının iyileştirilmesi ve gerekli psikolojik destek sağlanması konularına daha fazla önem verilmesi yönünde idarelere tavsiyede bulunulmuştur. Yine Kamu Denetçiliği Kurumu’nun (Ombudsmanlık) 2013/171 nolu “Polislerin Özlük Haklarının Düzeltilmesi” konulu Raporunun 77, 98 ve 104 nolu paragraflarında: İş yükünün fazla, çalışma sürelerinin uzun olması, mesleki çalışma şartlarının zorluğu ve ağırlığı, fazla mesai ve verilen ek görevler nedenleriyle polislerin aile ve sosyal hayatlarına 22 yeterli zamanı ayıramadıkları ve bu konularda sorunlar yaşadıkları, diğer meslek gruplarına göre aile içerisinde daha fazla sorunla karşılaştıkları, eş ve çocuklarıyla iletişim kuramadıkları, polis ailelerinde şiddetli geçimsizlik ve boşanma oranlarının daha yüksek olduğu, polislerin mesleki verimliliklerinin, performanslarının, motivasyonlarının, iş tatminlerinin düşük olduğu ve tükenmişlik hissine kapıldıkları, polislerin toplumsal olaylarda orantısız güç kullanma nedenleri arasında fazla mesai ve ağır çalışma şartlarının etken olduğu, ruhsal ve bedensel sıkıntılar yasadıkları tespit edilmiş ve bu husus bilirkişi tarafından da teyit edilmiştir. Polislik mesleğini seçerken, bu işi kendi iradeleriyle üstlendikleri kuşku götürmemekle birlikte, “Emniyet Hizmetleri Sınıfı Personelinin Çalışma Saatlerine İlişkin Esaslar” uyarınca hizmetin gerekleri doğrultusunda olağanüstü durumlarda 12/12, diğer hallerde 12/24 veya 12/36 esaslarından herhangi birine veya her birine göre; çalışma süresi 40 saatten az ve 12/24 esasından daha ağır olmayacak biçimde çalışma usullerinin uygulanabileceğini bildikleri ve polislik mesleğinin yazılı ve yazılı olmayan kuralları ve doğası gereği bazı hallerde ise daha ağır çalışma koşulları altında da çalışabileceklerini öngörerek bu mesleği seçmiş olduklarını kabul etsek dahi, katlanmak zorunda kaldıkları aşırı külfetin mesleğin gerekleriyle orantısız olduğunun kabulü gerektiği düşünülmektedir. Emniyet Teşkilatı mensuplarının ek görevleriyle ilgili; ek görevlendirme yapılacakların öncelikle istekli olanlar arasından seçilmesi, yeterli istekli olmadığı takdirde re’sen görevlendirme yoluna gidilmesi, haftalık çalışma saatini aşan ek görevlendirmeler için fazla mesai ücret ödenmesi gerektiği tavsiye kararında belirtilmiştir. Polislerle yapılan görüşmelerde personelin, genelde kendilerinin ihtiyaçlarını karşılamak için yapmış oldukları harcamalar nedeniyle, bu tip görevlerde ek para harcadıkları görülmektedir. Oysaki bu kadar zorluklara katlanılarak yapılan görevler maddi anlamda bir artısı olduğu düşünülerek tercih edilmesi gereken görevler olmalıdır. Bu tip vazifelerde görevi özendirecek ek ödemelerin yapılması, hiç olmaz ise fazla çalışmalarının karşılığı herhangi bir yorum yapılmadan ödenmesi gerekmektedir. Göreve gönderilen personel bu görevde kendisi ek harcamalar yapıyorsa bir daha görev almak istemeyecektir. Yukarıda belirtilen ihtiyaçların karşılanmaması halinde, “yorgunluğun ve uykusuzluğun insanların akıl yürütmesini etkileyeceği, hatalı kararlara ve kontrolsüz davranışlara sebep olacağı” [55] düşünüldüğünde, aksi davranışlar güvenlik görevlilerini de, ülkemizi de ulusal ve uluslararası hukuk nezdinde zor durumlara düşürecektir. Düşülen durumların maliyeti, önce alınması gereken tedbirlerin maliyetinden çok daha fazla olacak ve bedelleriyle ödenmek durumunda kalınacaktır. 23 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM TAKVİYE KUVVET PERSONELİNİN MAĞDURİYETLERİNİN AZALTILMASI AMACIYLA ÖNERİ: “TAŞINIR KAMP KABİNLERİ” Bu bölümde toplumsal hareketliliklerde görev alacak, takviye kuvvet personelinin temel lojistik ihtiyaçlarını; konteyner tipi, taşınabilir, hareketli araç, gereçlerle nasıl karşılanabileceği ele alınacaktır. Güvenlik görevlileri, hukukun üstünlüğünü esas alarak, insan hak ve özgürlüklerini gözeterek görev yapmalı, göreve sevk edenlerin de; hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına riayet ederek görev yaptırmaları gerekmektedir. Personelin bu görevlerde; barınma, sağlıklı yemek yeme, dinlenme ve yaptığı işin maddi karşılığını isteme hakkı vardır. Görevlilerin barınma ihtiyacı karşılanmıyor, kampetlerde veya parklarda bank üzerinde yatıyor, sürekli kumanya yedikleri için sindirim sistemi bozuluyor, düzenli dinlenemediği için agresif davranışlar sergiliyorlarsa, 10-15 günlük görevlerde duş imkanı bulamadığı için 15 gün sonra evine döndüğünde duş alabiliyorlarsa, bu görevlinin sergileyeceği olumsuz davranışlardan kim sorumlu olacaktır? İzmir’de ki gezi olaylarında sahilde oturan genç kızı saçından çeken görevlinin Müfettişlere verdiği ifadesinde; olaya konu olan fotoğraf gösterildiğinde, “Bu ben miyim? O anı hatırlamıyorum”, “3 gün boyunca yorgun ve uykusuz çalıştık.” “ Bu yaşananları hatırlamıyorum bile” demiştir. [56], [57] Takviye Kuvvetin genel olarak ihtiyaçları şunlardır: Kişisel ihtiyaçlar olarak; barınma, yeme, içme, dinlenme, lavabo, WC, duş vb. yerler. Görev araç gereçleri olarak; servis aracı, bariyer, kask, kalkan, cop, kelepçe, gaz vd. Taşınır Kamp Kabinleridir. Toplumsal hareketliliklerde görev almak üzere takviye olarak gönderilen personelin yukarıda sayılan ihtiyaçları, personel ile birlikte, bazen personel görev yerine intikal etmeden karşılanmalıdır. Toplumsal hareketlilikler hızlı gelişen, bazen kısa sürede yer değiştiren özelliklere sahip olduğu için, görevlendirilen bu personel ve ihtiyaçları da buna bağlı olarak hızlı sevk edilebilmeli, ihtiyaçlar hızlı karşılanabilir olmalıdır. Bu görevlilerin ihtiyaçlarının, “Taşınır Kamp Kabinleri” ile karşılanması mümkündür. Tır büyüklüğünde, tekerlekli, konteyner tipi, kapalı kabinlerle bu ihtiyaçlar karşılanabilir. Bu kabinlerin yerleştirilmesi için görev yapılacak yerlerde; 10-15 adet tırın sığacağı büyüklükte, tekerlekli konteynerlerin yerleştirileceği, etrafı çevrili, güvenli, düz bir alana ihtiyaç vardır. 24 Güvenli düz, boş bir alan ayarlandığında bu konteynerler çekici araçlarla buraya taşınacak, birbirleriyle bağlantıları sağlanarak hemen kullanılır duruma geçebilecektir. Meydana gelen hareketliliğin seyrine göre, “Taşınır Kamp Kabinleri” de sadece, konteynerler arasındaki bağlantılar sökülerek (elektrik kablo fişleri gibi) yeni yerine çekici araçlarla götürülüp taşınabilecektir. Taşınır Kamp Kabinleri aşağıdaki ihtiyaçları karşılayacaktır: Yatak ve dolapların olduğu yatakhane kabini 30 kişinin oturabileceği dinlenme kabini 30 kişinin yemek yiyebileceği yemekhane kabini WC ve Duş’ların olacağı kabin Çamaşır yıkanıp kurutulacak kabin Görev gereçleri (Mühimmat, kask, kalkan vb.) için kabin Ortalama 100 bariyer için kabin Su deposu, hidrofor, sıcak su, jeneratör, elektrik panosu vb. için kabin İdari işlerin takibi için kabin bulunacaktır. Burada belirtilen kabin sayıları görevli sayısı ile orantılı olarak artırılabilecektir. Bu kabinler ısıtma soğuma sistemi ile donatılmalıdır. Şehirlerarası otobüs veya yolcu trenlerinin kabinleri gibi klimalı olmalıdır. SONUÇ Kuvvet kaydırma eylemleri kamu güvenliğinin sağlanması için ihtiyaçtan doğan uygulamalardır. Bu nedenle polis, oldukça dikkatli ve duyarlı olmak, temel hak ve özgürlüklerin korunmasını sağlamak ve aşırı güç kullanmaktan kaçınmak zorundadır. Bilgi çağının bireyleri olarak, verilerin bu kadar hızlı yayıldığı, iletişim yoluyla organize eylemlerin ani geliştiği günümüzde, toplumsal hareketliliklerin dışında; bir duygu veya düşünceyi paylaşmak, bazen destek, bazen de karşıtlık oluşturmak amacıyla insanlar bir araya gelebilmektedir. Sosyal medyanın iyi kullanılmasıyla birlikte organize olabilen grup eylemlerinin önümüzdeki yıllarda daha sık görüleceği anlaşılmaktadır. Güvenlik, sadece devletin belirlediği değil aynı zamanda öncelikli olarak, bireyin kendisinin ve toplumun önem verdiği değerlerin korunması anlamına gelmektedir. [58] Polis bireyin haklarını korumaya, kamu düzenini sağlamaya çalışırken, çoğunlukla toplumsal 25 hareketliklerin yaşandığı il dışı görevlendirmelerde kendisi hak ihlallerine ve mağduriyetlere maruz kalmaktadır. Kuvvet kaydırma işlemlerinde görevlendirilen polisler; yeme, içme, barınma, dinlenme, iletişim, sağlık, psikolojik ve maddi sorunlarla karşı karşıya gelmektedir. Yaşanan bu mağduriyetler onların kanunlar çerçevesinde görev yapmasını etkilemektedir. Polislerin kuvvet kaydırma ve il dışı görevlendirmelerde yaşadığı mağduriyetler şunlardır: 1. Polislerin kuvvet kaydırma olaylarındaki görevlendirmelerde yeme, içme yönünden standart bulunmamaktadır. Gidilen görevin önem derecesine göre durum değişmekle birlikte, polislere genellikle kumanya ya da ekmek arası atıştırmalık şeyler verilmekte, aracın içinde veya kenarda bir yerde yemeklerini yemektedirler. Son zamanlarda sıcak yemekle ilgili çalışmalar olsa yemek firmalarıyla anlaşma yapılsa da yeterli değildir. Deprem veya önemli toplumsal olaylarda yaşanan mağduriyetler elbette imkânlar ölçüsünde tolere edilmekte ve önemsenmemeye çalışılmaktadır. Çünkü bu özel durumlarda imkânlar bellidir. Fakat özellikle sosyal içerikli gösterilerde, fuarlarda, sempozyumlarda, siyasi partilerin toplantılarında kendilerine bir kutu içerisinde kumanya veya ekmek arası bir şey verilmesi, ötekileştirilmesi, ayaküstü atıştırmaları, değer verilmemesi, ilgisizlik kumanyaların bazen bozuk çıkması moral motivasyonlarını bozmakta, etkili ve verimli görev yapmayı engellemektedir. 2. Barınma ihtiyaçlarıyla ilgili en büyük sorun özellikle hükümet yetkililerinin, muhalefet ve ana muhalefet partilerinin yaptıkları toplantı ve mitinglerde görülmektedir. Bu dönemlerde tüm oteller, moteller, kamu kurumlarının misafirhaneleri kapatılmakta, misafirler buralarda ağırlanırken, polisler ekip otolarında, öğrenci yurtlarındaki ranzalarda, yer yataklarında, şubelerde koltuk veya masalar üzerinde, arkadaşlarında veya şahsi gayretlerle buldukları yerlerde kalarak karşılamaya çalışılmaktadır. 3. Uzun süreli personel görevlendirmelerde polislerin barınma ihtiyaçlarının karşılanamaması beraberinde temizlik ve hijyen sorunlarını da getirmektedir. Lavabo, wc, traş, banyo, elbise temizliği, ütü ihtiyaçları genellikle bu tür görevlendirmelerde düzenli sağlanamamakta ve personel bir an önce görevin bitmesini istemektedir. Ayrıca, yapılan görevlendirmelerde 6245 sayılı Harcırah Kanunu kapsamında verilen ödeneğin yeterli olmaması da bu tür görevleri isteksiz kılmaktadır. Toplumsal hareketliliği kapsayan tedbirlerde görev alacak güvenlik görevlilerinin ihtiyaçları, doğru ve zamanında karşılanması halinde personel de görevinde daha başarılı olacaktır. Güvenlik önlemlerinde ”özgürlük-güvenlik dengesi [59] uyumlu olarak sağlanmalı, güvenlik duygusunda ‘ifrat’ ve ‘tefrit’ olarak tanımlanan aşırılığa gitmeden ‘vasat’ olarak tabir edilen ‘denge’ durumu [60] gözetilmelidir. Abartılı tedbir iki şekilde olmaktadır: Fazla görevli, ya da fazla çalıştırılan görevlidir. Ülkemizde genelde ikincisi, yani fazla çalıştırılan personel 26 tercih edilmektedir. Neredeyse maliyeti yok gibidir. Çünkü takviye kuvvet olarak çalışan personel ile büroda çalışan personel aynı ücreti almaktadır. [61] Bireyin hak ve özgürlüklerinin, inançlarının, değerlerinin önem kazandığı; sosyal medya üzerinde çok kısa zamanda organize olabilen, devlet yöneticilerinin aldığı her karara hemen “evet” demeyen, sorgulayan ve tepkilerini değişik şekillerde dile getiren insanların yaşadığı günümüzde; günlerce hatta aylarca süren toplumsal hareketlilikler de olacaktır. Bunlar birer olumsuzluk değildir. Bireyin haklarını savunması ve kamu düzeninin devam etmesi için, yeterli eğitime ve donanıma sahip, ihtiyaçları karşılanmış personele ihtiyaç duyulacaktır. Bu görevlilerin iç güvenlik görevlisi olduğu, savaşacak asker olmadığı her zaman akılda tutulmalıdır. Ancak toplumsal yaşantının içinde görev alacak, sürekli insanlarla muhatap olacak görevlilerin ihtiyaçları da karşılanmalıdır. Sorunlar varsa, demokratik hukuk kuralları içinde çözüme kavuşturulmalıdır. Demokratik hakların kullanılması, bazı kişi veya gruplarca suistimal edilebileceği ve bu suistimal ile bir hakkın kullanılmasının engellenmiş olacağını güvenlik görevlileri değerlendirmeli, bununla ilgili tedbirler; hakkın kullanılmasını engelleyici değil, o hakkı kullandırmaya yönelik olmalıdır. Bu ayrım, zihnen ve bedenen yeterli eğitimi almış, yeterli lojistik imkânlara sahip personel ile mümkün olacaktır. Bu anlamda güvenlik görevlileri “zihinsel ve fiziksel modernizasyonlarını” sürekli yenilemelidirler. [62] G20 gibi uluslararası organizasyonlar incelendiğinde buralarda başarılı tedbirler alındığı, güvenlik görevlilerinin; barınma, yeme, içme, temizlik gibi kişisel ihtiyaçları ve bariyer, kask, kalkan gibi görev araç gereçleriyle ilgili ihtiyaçlarının daha titizlikle karşılandığı, yabancı denetim görevlileri nezdinde, milli gururumuzu zedeleyecek hiçbir şeye müsamaha gösterilmediği görülmektedir. Fakat ne yazık ki aynı dikkat ve sorumluluk diğer toplumsal olaylarda gösterilmemektedir. Aynı özenin herhangi bir uluslararası denetime tabi tutulmayan toplumsal hareketlilikler için gösterilmesi zorunluluktur. Uluslararası denetime tabi tutulmayan toplumsal hareketlilikler söz konusu olduğunda, personele; “bu mesleğin fedakârlık mesleği olduğu” söylenmekte, parklarda, çimlerin üzerinde veya banklarda yatarak günlerce hiç istirahat etmeden çalışmaları, “kahramanlık” olarak ifade edilmektedir. [63] Güvenlik görevlileri de bir insandır, mitolojik kahramanlar değildir. Toplumsal hareketlilikler olacaktır ve kamu düzeninin sağlanması ve devamı için personel de görevlendirilecektir. Bu personelinde ihtiyaçları zamanında ve doğru karşılanmalı, çalışmalarının karşılığı verilmeli ve mağduriyetleri önlenmelidir. 27 KAYNAKLAR [1] Cerrah,İ(2011) Demokratik Toplumlarda İçgüvenlik, s. 20, Ankara Polis Akademisi Yayınları [2] https://tr.wikipedia.org/wiki/TEKEL_isci eylemi, [3]http://www.turkcebilgi.com/tekel_isci_eylemi [4]http://gecce.org/tekel-39-de-kopan-kiyametin-nedeni-haberler-202234-detay.html [5] https://tr.wikipedia.org/wiki/MarasKatliamı [6] https://tr.wikipedia.org/wiki/Corum_Olayları [7]http://www.turkcebilgi.com/Corum_olayları [8] Zaman Gazetesi 05 Mart 2010 [9] http://www.aksiyon.com.tr/dosyalar/ders-gibi-gazi-dosyasi_536654 [10]https://tr.wikipedia.org/wiki/Gazi_Mahallesi_olayları [11]https://tr.wikipedia.org/wiki/2014_Turkiye_Kobani_eylemleri [12] https://twitter.com/hdpgenelmerkezi/status/519175390443474944. Erişim tarihi: 06 Eki 2014. [13]http://web.archive.org/web/20140924004931/http://www.diken.com.tr:80/taksimde-kobaniye-destek-eylemi [14] http://www.hurriyet.com.tr/2-gunde-60-bin-suriyeli-27245322. [15] Dilek Latif, “Refugee Policy of the Turkish Republic,” TheTurkish Yearbook of International Relations, Cilt 33, 2002, s. 9. [16] Middle East Watch, Human Rights in Iraq, New Haven and London: Yale University Press, 1990, ss. 83-84. [17] 1988: Thousans die in Halapja Gas Attack http://news.bbc.co.uk/onthisday/hi/dates/stories/march/16/ newsid_4304000/4304853.stm [18] “Irak’tan Türkiye’ye Bomba”,Milliyet, 4 Eylül 1988 s. 10 [19]660 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı http://www.un.org/en/ga/search/view_doc. asp?symbol=S/RES/660(1990) [20] Nasıh Sarp Ergüven ve Beyza Özturanlı,“Uluslararası Sığınmacı Hukuku ve Türkiye”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 62, Sayı 4, 2013, ss. 1007-1061. [21] “100 bin Kürt Türkiye’de”,Milliyet, 6 Nisan 1991,s.16. [22] “İstanbul’da Sarıyer Nüfusu Kadar Suriyeli Yaşıyor”, Habertürk, 1 Ağustos 2014, http://www.haberturk. com/gundem/haber/97542. [23] İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı, http://www.goc.gov.tr/icerik3/turkiyenin- duzensizgoclemucadelesi_409_422_424 [24] Ahmet İçduydu, “Dış politika Suriye Meselesinde Baştan Beri Belirleyici Roldeydi Ancak Takıldığı Yer Sosyal Coğrafya Oldu”, Analist, 2013 Mart, s. 41. [25]https://tr.wikipedia.org/wiki/Taksim_Gezi_Parki [26] https://tr.wikipedia.org/wiki/Gezi_Parki_protestolari [27]Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, (DÜSBED) ISSN : 1308-6219, Nisan 2013, YIL-5 S.9 Vedat LAÇİNER, Ömer YAVUZ) [28] (Eryılmaz, Mehmet. (2007), “Afet Tanımı,” Afet Tıbbı, (Editörler) Mehmet Eryılmaz ve Ufuk Dizer, Ankara, Ünsal Yayınları, s. 7-22.). [29] Şahin, Cemalettin, Sipahioğlu, Şengün. (2003), Doğal Afetler ve Türkiye, 2.bs, Ankara, Gündüz Eğitim ve Yayıncılık.. [30] http://tr.euronews.com/2014/05/13/somada-maden-faciasi17-olu-200den-fazla-kayip-/. Erişim tarihi: 14 Mayıs 2014. [31] http://www.hurriyet.com.tr/gundem/26429447.asp. Erişim tarihi: 16 Mayıs 2014 [32].http://www.hurriyet.com.tr/gundem/28720530.asp. Erişim tarihi: 14 Nisan 2015. http://www.bbm.gov.tr/ Forms/pgNewsDetail.aspx?Type=1&Id=12513. Erişim tarihi: 14 Mayıs 2014. [33].http://www.radikal.com.tr/turkiye/soma_cumhuriyet_bassavciligi_olayla_ilgili_sorusturma_ baslatti-1192008. Erişim tarihi: 14 Mayıs 2014. http://www.milliyet.com.tr/soma-da-bilanco-artiyor-gundem-1882022/ [34] http://www.milliyet.com.tr/literaturde-is-kazasi-denen-olay/siyaset/detay/1882694/default.htm [35].http://www.hurriyet.com.tr/gundem/26418784.asp. Erişim tarihi: 15 Mayıs 2014. ) [36] http://www.hurriyet.com.tr/gundem/26419451.asp. Erişim tarihi: 14 Mayıs 2014. [37]http://sozcu.com.tr/2014/gundem/ankarada-soma-protestosu-2-509431/. Erişim tarihi: 14 Mayıs 2014. [38] http://www.radikal.com.tr/dunya/uc_ulkede_soma_grevi-1192114. Erişim tarihi: 14 Mayıs 2014. [39]. http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/28409234.asp. Erişim tarihi: 10 Mart 2015. [40]Karancı, A.Nuray vd. (2011), Tabanlı-Van (23 Ekim 2011) ve Edremit-Van (9 Kasım 2011) Depremleri 28 İnceleme Raporu 25-27 Kasım 2011, Ankara, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Afet Yönetimi Uygulama ve Araştırma Merkezi. [41] http://www.afad.gov.tr /FAALIYETLER/van-faal.html, erişim: 07.05.2012 [42] (http://www.dunyabulteni.net/haber/263405/yorgun-polisler-taksimde-uyudu-foto). [43] http://1.bp.blogspot.com/giCr550zi8/UcmPPL9mBFI/AAAAAAAAANE/sdTLQeFFeU0/s1600/cevik_ice4. jpg [44] http://www.iha.com.tr/haber-polis-40-saatte-4-saat-uykuyla-gorev-yapti-281167/ 18 Haziran 2013 07:58 [45] http://www.aktifhaber.com/foto-galeri/gezi-parki-mudahalesi-polisi-yordu-7919.htm [46] http://www.polishaber.net/polisten-gezi-parki-isyani-7580h.htm [47] http://www.haber7.com/foto-galeri/24777-taksimdeki-polisler-geceyi-boyle-gecirdi 01 Haziram 2013 [48] https://tr.wikipedia.org/wiki/2015_G-20_Antalya_zirvesi [49] http://www.mathaber.com/haber-g-20-zirvesi-icin-180-polis-4837.html [50] http://www.yenicaggazetesi.com.tr/antalya-liderleri-bekliyor-g20-yasaklari-basladi-124679h.htm [51] http://www.trthaber.com/haber/ekonomi/antalyada-g20-icin-guvenlik-onlemleri-tamam-213818.html [52] http://www.yenicaggazetesi.com.tr/antalya-liderleri-bekliyor-g20-yasaklari-basladi-124679h.htm [53] http://www.ntv.com.tr/turkiye/g20-liderler-zirvesi-icin-guvenlik-tedbirleri-en-ust-seviyede,_ qHQc7qstUatqjtoKcZg3A [54] http://odatv.com/g20-icin-gorev-yapan-polislere-buyuk-sok-1611151200.html [55] Acar BALTAŞ, Polisin Psikolojisi http://www.milliyet.com.tr/polisin-psikolojisi/gundem/ydetay/1755661/ default.htm [56] http://polishaklarigrubu.blogspot.com.tr/2013/06/polis-insandr-ve-haklar-vardr.html [57] http://www.internethaber.com/o-polisler-bakin-kendilerini-nasil-savundu-678105h.htm [58] Beren,F.(2010) İç Güvenlik İstihbaratında Saydamlık-Etkililik İlişkisi, Yayınlanmamış Doktora Tezi,s.14, Ankara: Güvenlik Bilimleri Enstitüsü. Polis Akademisi. [59]Arslan, Z.(2006) 211 Eylül Sonrasında Yeni Güvenlik Anlayışı: İnsan Hakları ve Demokratik Kolluk2, Polis Bilimleri Dergisi, 8 (2) ss.121-136. [60] Cerrah, I.(1998) Crowd and Public Order Policing: Aldershot: AShgata – Dartmouth. [61] Kamu Denetçiliği Kurumunun (Ombudsmanlık) 2013/171 nolu “Polislerin Özlük Haklarının Düzeltilmesi” konulu Raporunun 37 nolu paragrafları [62] TESEV (2003) Güvenlik Sektörünün Parlamenter Gözetimi: İlkeler, Mekanizmalar ve Uygulamalar, İstanbul: TESEV Yayınları. [63]http://polishaklarigrubu.blogspot.com.tr/2013/06/polis-insandr-ve-haklar-vardr.html 29