E-Bülten Sayı 1 - Dev İletişim-İş
Transkript
E-Bülten Sayı 1 - Dev İletişim-İş
E-Bülten • Sayı: 1 • Kasım-Aralık 2015 Merhaba Derken İçindekiler Merhaba......1 Çağrı Merkezi Çalışanının Güncesi.....2 İletişim Sektörü Hakkında.....3 İşyerlerinden.....4 Niçin Dev-İletişim-İş’li Olmalıyım? 1 - İş güvencesi için; 2 - Ücret zammı için; 3 - Çalışma koşullarının iyileştirilmesi için; 4 - Çalışma sürelerinin kısaltılması için; 5 - Sosyal haklarımız için Sendikamız Dev-İletişim-İş’in aylık e-bülteninin ilk sayısı ile size merhaba diyoruz. İki seçim arasında kaos dolu, katliam ve acının hakim olduğu bir süreçten geçtik. Bu tehdit döneminin sonunda gelen 1 Kasım seçimlerinde günlük yaşamımızın merkezinde olan ekonomik taleplerimizin sandığa yansıdığını söylememiz oldukça güç. Gazeteler “istikrarın” kazandığını yazadursun, iş hayatımızda hiçbir şey daha iyi durumda değil. İş hayatımızdaki istikrarlı giden yegâne durum kötü çalışma koşullarımız. Ne fazla mesailerimize çare bulundu, ne güvencesizleşme-taşeronlaşmamıza, ne de işten çıkarılmalarımıza. Üstüne üstlük konfederasyonumuz DİSK’in, Temmuz ayı istatistikleri üzerinde yaptığı son çalışmaya göre Türkiye’nin kronik sorunu işsizlik kontrol edilemez bir boyuta ulaşmış durumda: • Geniş tanımlı işsizlik oranı % 16.5, işsiz sayısı 5 milyon 418 bin • Kadınlarda geniş tanımlı işsizlik oranı % 24.2 • Yeni işsizlerin % 67’si üniversite mezunu kadın • Son 3 yılda iki işsizin yanına bir işsiz eklendi İşsizlik rakamları bizleri daha kötü koşulları kabul etmeye zorlarken, iletişim sektöründeki çalışma koşulları Türkiye genelinden daha iyi bir durumda değil. Buna karşılık, şirket yöneticileri ve patronlar için durum tam tersi. TÜBİSAD’ın yayımladığı son rapora göre bilgi ve iletişim teknolojilerinde 2014 yılında gerçekleşen büyüme oranı % 12.1! Sektörün 2014 sonundaki toplam hacminin 69,4 milyar TL’ye denk geldiği ifade ediliyor! 2015 yılı için ise büyüme hedefleri % 10-15 arasında! Kaynakları belli; işsizlik rakamları, taşeronlaşma, maaş baskılama ve mesai ücretsiz daha çok çalıştırma... Biliyoruz, hepimizin canı sıkkın. Aldığımız doğum ve evlilik haberlerinin dışında yüzümüzü güldüren bir gelişme şu dönemde neredeyse hiç olmadı. Hedefimiz sizinle paylaştığımız bu rakamlarla canınızı daha da sıkmak değil. Aksine, bu keyifsiz haberler bir yandan da bizlere yalnız olmadığımızı gösteriyor. Dahası bültenimiz ve sendikamız gibi araçlarımızla birleşik mücadele içerisinde yer alabilmenin koşullarını sizere göstermek istiyoruz. Gün hiçbir işi tek başına yapmanın günü değil. Bu yüzden sizi de bizlerle hareket etmeye çağırıyoruz. Daha güçlü bir şekilde bir araya gelebilir, ortak sorunlarımızın ortak çözümlerini yalnızca kendi birliğimiz ile bulabiliriz! Tekrar etmekten kaçınmıyoruz; işyerlerimizde iş güvencesi istiyoruz, ücret zammı istiyoruz, çalışma koşullarımızın iyileştirilmesini istiyoruz, çalışma sürelerimizin kısaltılmasını istiyoruz, sosyal haklarımızı istiyoruz. Tüm bunların tek garantisinin de grevli toplu iş sözleşmesi hakkına sahip olmaktan geçtiğini biliyoruz ve bunun için sizi de birlikte mücadeleye çağırıyoruz! Adres: Abide-i Hürriyet Cad. Nakiye Elgün Sokak No: 117 K.3 Şişli / İstanbul • Telefon: 0 (212) 232-10-00 - 0 530 415-79-44 Faks: 0 (212) 246-41-12 • E-mail: iletisim@deviletisim.org.tr Çağrı Merkezi Çalışanının Güncesi Afyon Kocatepe Üniversitesi Bilgisayar Programcılığı’na başlayalı 10 yılı aşkın süre olmuş. Maddi imkansızlıklar nedeniyle barınma, ulaşım ve yemek gibi en temel ihtiyaçlarımı karşılamada zorluk çekiyordum. Neyse ki harcımı bursla ödemiştim ama onun da geri ödemesi olacaktı. Afyon küçük bir yer ve iş olanakları da kısıtlı. Gündüzleri derslerimi de aksatmadan çalışabileceğim bir iş bulmam neredeyse imkansızdı. Okul kantininde çay içerken bir grup öğrencinin konuşmasından Afyon’da büyük bir çağrı merkezi açıldığını ve özellikle de üniversite öğrencilerini çalıştırdığını öğrendim. Daha önce çağrı merkezinde hiç çalışmamıştım ama telefonlara cevap verebilecek düzeyde bir diksiyonum olduğunu biliyordum. Görüşmeye gitmeden önce nelere dikkat etmem gerektiğini araştırdığımda, çevremdeki insanlardan, bilgisayar programlarını ve hattâ iyi derecede İngilizce bildiğimi söylemem gerektiği öğrendim. Elbette iyi giyinmek de gerekiyordu. Görüşmeye gittiğimde yalan söylemeye hazırdım çünkü bu işe ihtiyacım vardı. Benimle görüşme yapan kişinin cevaplarına heyecanlanmadan cevap verebilmem ise neredeyse imkansızdı, çünkü kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Küçük bir odada ben ve insan kaynakları sorumlusu... Yalnızdım, daha önce hiç iş tecrübem yoktu. Bilgisayar programlarını ve iyi derecede bir İngilizcem olduğunu söyleyerek belki de çocukken annemden korktuğumda söylediğim yalandan sonra ilk yalanımı söylemiş oldum. Spor ve rahat giyinmeyi seven biri olarak prezentable görünmek de bana göre değildi. İşe söylediğim yalan ve kendim gibi görünmeyerek kabul edildim. Kısa bir eğitim sürecinden geçtim ve telefonlara cevap verirken sürekli aynı cümleleri kullanacağımı öğrendim. Üstelik bu kalıpların dışına çıkmak şirket politikası gereği yasaktı. Müşteriye sürekli gülen bir ses tonuyla cevap vermek gerekiyordu. İlk zamanlar zor değildi. Sonuçta kalıp cümleleri ezberliyorduk; İngilizce bile çağrı aldığında çok basit şablonlarla cevap verebiliyorduk. Yani aslında çok da iyi bir İngilizce bilmeye gerek yoktu. İşe başladığımda 1000 kadar çağrı elemanı vardı. Yan masamdaki yüzler her gün değişiyordu. Bir süre sonra anladım ki insanlar işten ayrılıyor. Kimse burayı sürekli bir iş olarak görmüyor. Zaten benim de iki yıllık programı bitirdiğimde lisans tamamlama hattâ bu kentten gitme gibi hayallerim vardı. *** İşe başladığımdan bugüne 10 yıl geçti; iki yıllık meslek yüksek okulunu 5 senede tamamlarken lisans tamamlama hayalim kalmadı. Yıllarca tekrarlı cümleler kullanarak konuşmak ders çalışamamama sebep oldu; okuduklarımı aklımda tutamıyordum. Sürekli bir unutkanlık yaşıyor, hep baş ağrısı çekiyordum. Cep telefonu bile kullanmak istemiyor, aileme ve arkadaşlarıma bile cevap verirken aynı kalıplara bağlı kalıyordum. Kentten gidebilmek için motivasyonum da kalmadı. Hâlâ tekrarlı cümlelerle çağrıya cevap veriyorum. İlk başladığımda geçici olacak zannetiğim iş benim için kalıcı hale geldi bile... İletişim Sektörü Bilişim’de 2023 hedefi: Güvencesizleşme Türkiye, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ülkelerinin içerisinde “Çok Uzun Saat Çalışan İşçiler”, “Cinsiyet Eşitsizliği”, “Boş Zaman ve Kişisel Bakım İçin Ayrılan Zaman” sıralamalarının tümünde en kötü sonuçları elde eden ülke. Bir işçinin yılda ortalama 1855 saat çalışıldığı raporlanan Türkiye’de toplam çalışanların %45’i OECD ortalamasının çok üzerinde çalışıyor.* Çalışanlar adına yaşanan bu olumsuz tablo şirketlere her ne kadar büyüme rakamları olarak dönse de, mevcut kötü tablo dahi şirketlerin açlığını doyurmaya yetmiyor. Uluslararası Yatırımcılar Derneği’nin “2023 Hedefleri yolunda Bilgi ve İletişim Teknolojileri” adlı raporunda** iletişim sektörünün 2023 hedefi etrafında nasıl gelişip serpileceğinin umutlarını tane tane ifade ediyor. Bültenimizin başında Merhaba yazımızda da belirttiğimiz üzere 2014’te 69,4 milyar TL’lik*** bir zenginliği elinde biriktiren sektörün 2023’teki hedefi 160 milyar dolar olarak hesaplanıyor. Bu hedefe göre sektörün 7 yıl sonra bugünkünden 6,5 kat büyük olması hedefleniyor/bekleniyor. 6,5 katlık büyüme hesabına uygunluk için raporun “Bilişim ihraç eden ülke olma yolunda önerilerimiz” başlığında üç adet öneri geliştiriliyor. Birincisi bulut teknolojilerinin desteklenmesi ile ilişkili. İkinci ve üçüncü madde de “dış kaynak” kullanımının, yani taşeronlaşmanın teşvik edilmesi ve arttırılması olarak ifade ediliyor. Yani iletişim sektörünün büyümesi, şirket hedeflerinin tutturulması için örgütlenmenin imkansız kılındığı, maaşların düştüğü, iş ve sosyal güvencelerin kalmadığı bir çalışma rejimi tavsiye ediliyor. Bu durum OECD içerisinde bir hayli kötü durumda olan çalışma koşullarımızın esnekleştirme ile daha da berbatlaştırılması anlamına geliyor. İşler patronlar için bir hayli iyi gidiyor. Bizler ise bir araya gelmeyi biraz olsun başarabilirsek, içinde bulunduğumuz sektörü hem insanca çalışma koşullarına sahip hale getirir hem de iletişimi herkes için ucuz ve ulaşılabilir kılabiliriz. *Rapor için bak: http://www.oecdbetterlifeindex.org/ countries/turkey/ **Rapor için bak: http://www.yased.org.tr/webportal/ Turkish/Yayinlar/Documents/yased_2023_hedefleri_yolunda_bit.pdf ***Kaynak için bak: http://www.tubisad.org.tr/Tr/News/ Sayfalar/tubisad_2014_pazar_verileri_bb.aspx Tehlike Sınıfı Sendikamızın kurmadan önce “Çağrı Merkezlerinde bir Hayalet dolaşıyor” diyerek yola çıktığımız Çağrı Merkezi Çalışanları Derneği (ÇMÇ-DER) olarak işçi sağlığı ve güvenliği hususuna da eğilmiştik. Pek çok çağrı merkezi çalışanında duyma ve hafıza kaybının yanı sıra başka pek çok kalıcı hastalığın oluştuğunu tespit ettikten sonra Ocak 2013 tarihinde ilgili bakanlığa yaptığımız müracaat ve mücadelemiz sonrasında çağrı merkezlerini tehlikesiz iş kolundan az tehlikeli iş kolu sınıfına aldırmayı başarabilmiştik. Yasanın çıkmasına rağmen patron yahut şirketinin karşısında çoğu kez örgütsüz kalan on binlerce çağrı merkezi çalışanı fiziksel ve ruhsal sağlığını yitirmeyi sürdürdü. Bizim elimizde mesleğin tehlike sınıfında bulunduğuna dair objektif kriterler ve mücadelemiz varken, çağrı merkezi şirketleri Soma’da ölen madenciler için göstermelik yaslar tutadursunlar, işçilerin sağlığını hiçe sayarak ek maliyetten yana şikâyetçiler. Bizler için yasa düzelse de biz başvurmaksızın zaten tanınması gereken hakkımızı kazanmak hiç de kolay olmadı. Bundan sonrası için de hakkımızı muhafaza edip daha iyi uygulanması konusundaki kararlılığımız sürecek. İşyerlerinden 5 dakika TC Sağlık Bakanlığı çocuk eğitiminde bile tuvalet ihtiyacının süresini 5 ile 10 dakika arasında uygun gördüğünü ifade etmiş. Bugün iletişim sektöründe faaliyet gösteren çalıştığım büyük bir firmada bana tuvaette yalnızca 5 dakika geçirmem gerektiğine dair bir kağıt imzalatıldı! ◊◊◊ Kuş Çocuk İhbar hatları Yakın zamanda çıkan muhbirlik yasası iyiden iyiye genişletilmiş durumda. Öyle ki son olarak cumhurbaşkanına hakaret suçu kapsamında yeni bir hat açılarak hakaret içeren herhangi bir sözün ve davranışın doğrudan yetkililere iletilmesi sağlanacak. Fıtratımıza muhbirliği yerleştirmek isterlerken, sanıyorum ki Türkiye’nin en hızlı işleyen şikâyet mercini oluşturmuş bulunuyorlar. Daha bu hat oluşturulmadan önce, malum kabahat hakkında Ağustos 2014 ve Şubat 2015 aralığında 6 ay içerisinde 105 kişi hakkında kovuşturma izni verilmiş ve 6 kişi tutuklanmış. Bu aralıkta Türkiye’de her gün işçi cinayetlerine ortalama 3 kurban veriyoruz. Öyleyse o altı ay içerisinde 540 işçi işyerinde hayatını kaybetmiş olmalı. Bu cinayetlere karşı kaç kovuşturma kararı çıktı? Kaç kişi tutuklandı? Cumhurbaşkanına hakaret için doğrudan bir hat kuruluyken, niçin derhal harekete geçen bir taşeron şikâyet hattı yok? İş güvenliği ihlaline karşı doğrudan bir hat yok? Kayıtsız çalışma şikâyeti için doğrudan bir hat yok? Sendikal örgütlenmelerimizin ihlalini bildirebileceğimiz doğrudan bir hat yok? Bize dair örgütümüzden başka hiç bir şey yok da yok! 7 yaşına kadar tavuk kümesinde büyümüş olan kuş çocuk lakaplı insan, bulunduğunda gıdaklıyor ve kuş misali kollarını çırpmaya çalışıyormuş. Çağrı merkezinde çalışanlar olarak bizden tam olarak bu düzeyde bir performans istenmekte. Geçen gün markette reyon görevlisine bir ürünün fiyatını sormadan önce açılış skriptini söyledim. ◊◊◊ Aklından bi’ sayı tut! Küçükken o oyundan büyülenmiştim. Geçen gün aklımdan bi sayı tuttum. Maaşımı. Sonra benden daha çok maaş alan bir arkadaşımın maaşıyla topladım. Sonra Türkiyede’deki açlık ve yoksulluk sınırını hem de hükümet yanlısı bir sendikanın raporundan inceledim. Açlık sınırı 1344 lira, yoksulluk sınırı ise 4380 liraymış! Açlık sınırını ikimiz bir olsak anca aşıyormuşuz! Ama ikimiz bir olunca da yoksul, baya yoksulmuşuz. Öyle, iş epey ciddi. Ama şirketlerin/patronların bir böyle değil, sınır 4 bin küsur lira! Baya yoksulmuşuz!