Tam Metin - Gençlik Araştırmaları Dergisi
Transkript
Tam Metin - Gençlik Araştırmaları Dergisi
►Vehbi Bayhan 1. GİRİŞ K 10 uşak veya nesil, yaklaşık olarak aynı yıllarda doğmuş, aynı çağın şartlarını, dolayısıyla birbirine benzer sıkıntıları, kaderleri paylaşmış, benzer ödevlerle yükümlü olmuş kişilerin topluluğudur. Demografik açıdan kuşak, yaklaşık yirmi beş, otuz yıllık yaş kümelerini oluşturan bireyler öbeğidir (www.tdk.gov.tr). Bu bağlamda, geleneksel olarak kuşak, ebeveynlerin ve çocuklarının doğumları arasındaki ortalama zaman aralığını ifade etmektedir. Bu biyolojik tanım, her bir bin yıllık döneme 2025 yıl aralıklarla bir nesil yerleştirmekte iken, günümüzde ortalama olarak ebeveynler ve çocuklarının doğumları arasındaki zaman iki on yıldan üç on yıla esnemiştir. Örneğin, 1982’de, ilk bebeğini dünyaya getiren bir kadının ortalama yaşı 25 iken, günümüzde bu yaş 31 olmuştur. Bunun nedeni, insanların geçmişe kıyasla daha geç evlenmeleri ve daha geç çocuk sahibi olmalarıdır. Diğer taraftan günümüzde kuşaklar değişen ve gelişen teknoloji, değişen kariyer ve çalışma seçenekleri ile farklılaşan toplumsal değerler karşısında hızla değişmektedir. Dolayısıyla, kuşaklar biyolojik açıdan ziyade sosyolojik açıdan tanımlanmaktadır. Bir nesil, aynı zaman diliminde doğmuş, aynı çağ ve hayat evresini ve belirli zaman döneminin olayları, eğilimleri ve gelişmelerini paylaşan insan topluluğunu ifade etmektedir. Küreselleşme bağlamında ABD, Avustralya, İngiltere, Almanya ve Japonya’da yaşayan gençler, sosyal medya ve online teknolojilerle aynı olayları, eğilimleri ve gelişmeleri paylaşmaktadır. Gelişmiş ülkelerdeki gençlerin bağlantılarını dünyanın diğer ülkelerindeki gençler paylaşmaktadır. Günümüz gençleri aynı web sitelerine girmekte, aynı filmleri izlemekte, aynı şarkıları indirmekte ve aynı markalardan etkilenmektedir. Günümüz nesilleri dünyanın ilk küresel kuşaklarıdır (McCrindle ve Wolfinger, 2010: 8). Küreselleşmenin ikonu olan internet vasıtasıyla özellikle gençler arasında benzer hayat tarzları oluşmaktadır. Her çağın ve dönemin sosyolojik bağlamı kendine özgü kuşaklar üretmektedir. Kuşaklararası farklılık doğal bir gerçekliktir. Kuşak farklılığı bireylerin günlük hayatında “kuşak etkisi” ve “dönem etkisi” olarak iki açıdan büyük önem taşımaktadır: a) Birbirleri ile aşağı yukarı yakın dönemlerde doğmuş olan bireyler, hayatları boyunca genellikle benzer toplumsal özellikler sergileyip, ergenlik, evlilik, çocuk doğurma, mezuniyet, işe başlama ve ölüm gibi benzer olayları Milenyum Veya (Y) Kuşağı Gençliğinin Sosyolojik Bağlamı ◄ yaşarlar. Sosyologlar bu durumu “kuşak etkisi” olarak adlandırır. İnsanların kuşak özellikleri, öteki kuşaklara da bağlı olarak, hayat deneyimleri üzerinde son derecede etkilidir: Yüksek ücret almak, konut sahibi olmak, çekici eş sahibi olmak ve hatta hayattan alacağınız mutluluk duygusu bile bundan etkilenir. Gelişmekte olan ülkelerde yapılan bir araştırmaya göre çok sayıda üyesi olan kuşaklar arasında intihar eğilimleri, sayısal bakımdan az üyeye sahip kuşaklara kıyasla daha yüksektir. Bunun nedeni, sınırlı toplumsal kaynaklar için, aynı yaş grubundan çok sayıda insanın mücadele veriyor olmasına bağlı olarak yaşanan toplumla bütünleşme sorunu ve ekonomik sıkıntılardır (Stockard ve O’Brien, 2002’den aktaran; David M. Newman, 2013: 217). b) Aynı kuşağın üyeleri, ortak tarihi paylaşırlar. Bir kuşağın yaşadığı dönem aslında bizlere, üyelerinin yaşadığı sıkıntılar ve fırsatlar hakkında çok şey söyler. Beklenmedik tarihsel olaylar (savaşlar, salgın hastalıklar, doğal felaketler, ekonomik krizler vb.), değişen siyasi şartlar ve temel kültürel eğilimler “dönem etkisi” olarak adlandırılmakta olup; kuşakların şekil ve görünümlerine önemli katkılar yapar. Mesela birçok tarihçiye göre, yaklaşık bin yıl önce, kuraklık ve kıtlık, Maya Uygarlığı’nın insanlarının büyük şehirleri terk etmelerine neden oldu. Bu dönemde, çok rahat bir hayat sürmeye başlamış olan genç kuşak, Maya’nın yüksek kültürüne kendisini kaptırıp, gelecek için çok büyük umutlar beslemeye başlamışlardı. Fakat yalnızca bir kuşak sonrasında onların çocukları açlık, ölüm ve sosyal ayrımcılık gibi yaşamın temel gerçekleri ile yüz yüze kaldılar (Clausen, 1986’dan aktaran; David M. Newman, 2013: 217). Kuşak ve dönem etkileri, her yeni kuşağa ayrı bir yaş özelliği, etnik kompozisyon, doğum oranları ve ortalama ömür beklentisi verir. Mesela, 1920-1930’lu yıllardaki Büyük Buhran döneminde doğurganlıklarının zirvesinde olan kadınlar, 20. yüzyılın en düşük doğum oranını gerçekleştirmişlerdir. Ancak, II. Dünya Savaşı sonrası bolluk yıllarında doğurganlık dönemine ulaşan kadınlar ise daha fazla çocuk sahibi olmuşlardır. Dolayısıyla, ekonomik ve sosyal yapı nüfus yapısını etkileyen önemli değişkenlerdir. Kuşak ve dönem etkisi, insanların kendilerine yönelik algıları ve hayat görüşü üzerinde de etkilidir. Refah döneminde yaşanan çocukluk ile ekonomik belirsizlik döneminde yaşanan çocukluk arasında farklılık vardır. Bir kuşak için bir rüya niteliğindeki hak ve ayrıcalıklar, bir diğer kuşak için hayatın sıradan bileşenlerine dönüşebilmektedir. 11 ►Vehbi Bayhan İçinde bulunduğumuz toplumun değişim ve gelişimine paralel olarak bizler de yaşlandıkça değişir ve gelişiriz. Belirli normların hâkim olduğu bir tarihsel dönemde hayata başlar, başka türden sosyal normların hayata yön verdiği bir dönemde hayata gözlerimizi yumarız. Kuşak bağı, sadece insanların aynı dönemde doğmuş olmaları ile sınırlı değildir; nesiller tarihsel şartlar, nüfus eğilimleri ve toplumsal değişmelerle de birbirlerine bağlıdırlar. Kuşaklar, toplumsal değişmelerden etkilenmekle kalmaz, toplumsal değişime de katkıda bulunurlar (Newman, D.M., 2013: 217). Bu bağlamda, kuşakları anlamak için kuşakların içinde bulunduğu sosyolojik bağlamı analiz etmek gerekmektedir. 2. KUŞAK SINIFLAMALARI 12 Sosyal tarih sürecinde kuşaklar şu şekilde sınıflandırılmaktadır: (1) Sessiz kuşak (The Silent Generation), 1922-1945 arası doğanlar. (2) Bebek patlaması kuşağı (The Baby Boomers), 1946-1964 arası doğanlar. (3) X kuşağı (Generation X), 1965-1980 arası doğanlar. (4) Y kuşağı (Echo Moomer/Millenials), 1981-2000 arası doğanlar. (5) Z kuşağı, Kristal çocuklar, 2001-2020 arası doğumlular (Topçuoğlu, 2007; Kuran, 2013). Her kuşağın sosyolojik bağlamı kısaca betimlendikten sonra, hali hazırda genç ve etkin olan milenyum kuşağı gençleri şu şekilde analiz edilebilir. (1) Sessiz Kuşak / The Silent Generation / Savaş Kuşağı: 1922-1945 arası doğanlar. Şu anda babaanne ve dede olanlar. Bu kuşak, Türkiye nüfusunun yüzde 7’sini oluşturmaktadır. Sessiz kuşağı tanımlayan sıfat: ‘Uyumlu’ sıfatıdır. Sessiz kuşak, iki dünya savaşı arasında doğan kuşaktır. Dönemin olayları: II. Dünya Savaşı, ekonomik buhran. Türkiye’de Cumhuriyet dönemidir (Topçuoğlu, 2007; Kuran, 2013). (2) Bebek Patlaması Kuşağı/The Baby Boomers : (Savaş sonrası nüfus patlamasını temsil eden kuşak) 1946-1964 arası doğanlar. Türkiye nüfusunun yüzde 19’u. Tanımlayan sıfat: Kuralcı. II. Dünya Savaşı sırasında ya da hemen sonrasında doğan soğuk savaş kuşağı. Sıkıntılı savaş günlerinin ardından bebek patlaması yaşandı. Eğlence ve lüks sayılabilecek harcamalar bu dönemde önem kazandı. Dönemin olayları: Dünyada insan hakları çalışmaları. Türkiye’de tek partiliden çok partili sürece geçiş, ihtilal, radyonun altın çağı (Topçuoğlu, 2007; Kuran, 2013). Geçiş dönemi çocuklarının sorumlulukları ağırdı. Hem yaşları ilerleyen anne babalarına hem Milenyum Veya (Y) Kuşağı Gençliğinin Sosyolojik Bağlamı ◄ çocuklarına bakmak zorunda olan bir kuşak oldu. Geçiş dönemi çocukları insanın potansiyeli ile ilgilendi. Günümüzün bireysel gelişim sürecini başlattı. Bu kuşağın idealist olanları dünya çapında bir özgürlük devrimi yarattı. Cinsel devrim, sosyal devrim, politik devrim. Sistemin yarattığı her kuruma karşı çıkıldı: Devlet kurumu, din kurumu, aile kurumu (Gün, 2013). Bu kuşak özellikle aile kurumu üzerinde kalıcı izler bıraktı. Onların nesli, birlikte yaşama gibi, aile içi ortak yaşam, bekâr annelik gibi hayat tarzlarıyla aile olgusunu yeniden tanımlayan kuşak olmuştur. Yine bu kuşak, ücretli işlerin kadınların hayatının temelini oluşturması gerçeği ile ilk tanışanlar olmuştur. Aynı şekilde etkili doğum kontrolü, geç çocuk sahibi olma, gönüllü çocuk doğurmama ve düşük doğurganlık oranları ile yetişen ilk nesil de onlardır (Newman, D. M., 2013: 218). Bu dönemde, sol dünya görüşü yükselişe geçti, dinin alternatifi olarak New Age akımları ortaya çıktı, çekirdek aileye tavır olarak komün yaşamlar, “gelişkin” dediğimiz ülkelerde popüler oldu. Artık dünya asla eskisi gibi olmayacaktı. 68 kuşağı gençliği idealistti ve politikti. Ana babalarının boyun eğdiği otoriter ve hiyerarşik düzene başkaldırıyor ve özgürlük için savaşıyordu. 68 kuşağının ortaya çıkan belli başlı liderleri vardı. Hala eski düzenin sürmesini isteyen sağcılar ve düzeni değiştirmek isteyen solcular. Sol-sağ çatışması bir kutuplaşmayı da beraberinde getiriyordu (Gün, 2013). 68 Kuşağı, dünya savaşlarından yorgun düşmüş bir dünyanın hantal yapısını kökten değiştirdi. İş, politika, ekonomi, medya tüm alanlarda bu etkinin izleri 1968’den sonra giderek artan miktarda hissedildi. 20. yüzyıl adeta 68 kuşağının zamanı oldu. 2000’li yıllarla birlikte 68 kuşağı için de emeklilik çağı başladı. 68 Kuşağı, kendisinden sonra gelen X Kuşağı’nı, yani kendi çocuklarını, eğitip, onları kendi çizdikleri vizyonu icra eden takipçiler haline getirmeyi başardı ancak torunlarına (yani Y kuşağına) söz geçirme fırsatını kaçırdı. Hatta bu konuda kendi silahı ile vuruldu dense yanlış olmaz. Çünkü Y kuşağını bu denli eşsiz kılan o üç teknoloji (bilgisayar, internet, cep telefonu) 68 kuşağı ile X kuşağının ortak çalışmalarının sonucudur (Türkoğlu, 2013). (3) X Kuşağı/Generation X/Baby Busters: (X, “ex olmak”tan geliyor, nüfus artışının yavaşladığı “kayıp kuşak”) 1965-1980 arası doğanlar. Türkiye nüfusunun yüzde 22’si. Tanımlayan sıfat: Rekabetçi. Çoğunluğu Sessiz Kuşağın çocukları olan bu jenerasyon Baby Boomers’lardan farklı olarak daha gerçekçi, çalışkan ve kanaatkar bir kuşak. Dönemin olayları: Petrol krizleri, 13 ►Vehbi Bayhan 14 ekonomik sarsıntılar, 68 kuşağı. Türkiye’de en önemli kamusal alanlardan biri sinema, TV evin en önemli köşesine kurulmak üzere, üniversite olayları, sol-sağ çatışması (Topçuoğlu, 2007; Kuran, 2013). X kuşağı, çalışkan karıncalar kuşağından sonra gelenler, “yaşamak için çalışanlar”. Nispeten sinik bir kuşak, yeni neslin deyimiyle biraz “ezik”. Ne 68 ruhları var, ne de AVM ruhları. Arada sıkışıp kalmış durumdalar. Tüketimden mutlu olamasalar da, herkes yapıyor diye tüketen kuşak. Belki X kuşağı için, herkesin yaptığını yapmak ve herkesin gittiği yoldan gitmek rahatlıktı (Yıldırım, 2013). X neslinin, ABD’de yaklaşık yüzde 40’ı, daha önce hiçbir kuşağın yaşamadığı kadar çok, boşanmış ailelerin çocukları olma sorunu ile yüzleşmişlerdir. Bunun sonucunda da zihinlerinde, evliliğe karşı olumsuz bir düşünce oluşmuştur. Evlilik oranı eski kuşaklara göre daha düşük olmuş, daha geç evlenmeyi tercih etmişler ve daha az çocuk sahibi olmuşlardır. Çoğunluğu da, çocuklu veya çocuksuz olarak bekâr yaşamayı seçmişlerdir. X kuşağı çocuklarının çoğu, bir önceki kuşağın çocukları arasında kadın ve erkek birlikte çalıştıkları için, “anne ve babası çalışan çocuklar” olarak yetişmişlerdir. Bu yüzden bu kuşağın çocuklarının büyük çoğunluğunun hayatını ikincil ilişkiler (öğretmenler, arkadaşlar, bakıcılar ve hizmetçiler gibi) belirleyici olmuştur (Newman, D. M., 2013: 218). (4) Y Kuşağı/Echo Boomer/Millennials: (Her şeyi sorguladıkları için ‘Why’ kuşağı deniyor, kısaca ‘Y’ diye yazılıyor) 1981-2000 arası doğanlar. Yaşları 15-32 arasında değişiyor. Türkiye nüfusunun yüzde 35’i. Yani 27 milyon genç. Tanımlayan sıfat: Yaratıcı. Onlar genç, akıllı, özgürlüklerine düşkün ve teknoloji tutkunu. Günlerinin yaklaşık 15 saati medya ve iletişim teknolojileri ile etkileşim halinde geçiyor. Hayatlarını rahat yaşamak onlar için çok önemli. Flip-flop’lar (parmak arası terlik), iPod, tatoo ve kapri pantolonlar tarzlarının bir parçası. Çalışmayı seviyorlar ama hayatlarının sadece iş olmasını istemiyorlar. Otoriteye meydan okuyan, önce ailelerini sonra da patronlarını sorgulamaktan çekinmeyen ve kısa zamanlamalarda iyi iş çıkarmaya odaklı bir kuşak. İş hayatında son derece seçici, diğerlerinden hızlı çalışıp başarısını çabuk kanıtlama çabasında. Dönemin olayları: Körfez Savaşı, 11 Eylül, Irak Savaşı, internet, küreselleşen dünya, iPod, cep telefonu, google, msn... (Topçuoğlu, 2007; Kuran, 2013). Y kuşağındakiler teknolojiyi yakından takip ediyorlar, aile odaklılar, başarıyı hedefliyorlar ama bu başarının görünür olmasını daha çok istiyorlar, takım çalışmasına inanıyorlar, ilgi odağı olmayı istiyorlar, her zaman farklı Milenyum Veya (Y) Kuşağı Gençliğinin Sosyolojik Bağlamı ◄ ve yeni olanı arıyorlar, belirgin ve sert kurallardan kaçıyorlar, kimliklerini ortaya koymak, çevrelerinden farklılaşmak için markaları kullanıyorlar. Y kuşağının içinde yaşadığı hayat çok boyutlu, çok aktörlü, daha hızlı, zaman ve mekândan bağımsız, hiyerarşilerden çok ağ örgütlenmelerinin esas olduğu, duyarlılıkların-kimliklerin-taleplerin-tüketimin farklılaştığı ve çoğaldığı, karmaşıklığın ve belirsizliğin hâkim olduğu zamanlardır. Y kuşağı gençler doğrudan bu hayata, bu teknolojilere doğdular. Onlar için teknoloji takip edilmesi ya da edilmemesi tercih meselesi olan bir şeyden ziyade bedenin bir uzvu kadar doğallaşmış durumdadır (Ağırdır, 2013). Y Kuşağı üyeleri bilgisayar, internet ve cep telefonu teknolojilerinin içine doğmuşlardır. Türkiye için, kopyacılık yapmak yerine, bu tanımı temel alırsak Y kuşağının 1981-2000 arası yerine 1991-2010 arasında doğanlardan oluştuğunu tespit ederiz. Çünkü bu üç teknolojinin toplumda yaygın olarak kullanılmaya başlaması bu yıllara denk gelmektedir. Öte yandan Y kuşağının bu tanımı ile birlikte nesiller kategorik olarak ikiye ayrılmaktadır. Y kuşağı ve sonrasında gelecek tüm kuşaklar “dijital yerli” iken, Y kuşağından önceki üç kuşak (sessiz, baby-boom, X) “dijital göçmen” olarak adlandırılmaktadır. Kısaca Türkiye’de nüfus kağıdında doğum tarihi 1991 öncesini gösterenler dijital göçmendir. Göçmendir, çünkü bu üç kuşağın dijital imkânlara karşı doğal tepkisi onları kullanmamak yönündedir. Onlar dijital imkânları kullanmaya zorlanmakta; dijital olmayan dünyadan bilgisayar, cep telefonu, internet dünyasına “mahalle baskısıyla” adeta göç ettirilmektedir. Eğer ATM kullanmayı bilmezlerse emekli maaşını çekemezler, cep telefonunu kullanmayı bilmezlerse çocuğunun, torunun sesini duyamazlar vb. (Türkoğlu, 2013). Y kuşağının çoğu kendine daha güvenli ve çoğunun gözü yüksekte. Fakat, hemen hepsi endişeli, gelecekten şüpheli. X kuşağı hammadde yoklukları ve siyasi krizlerle yaşamışken; Y kuşağı ekonomik krizlerle ıslah edildi. Ama bu kuşağın çalışanlarının çok belirgin bir özelliği, yaşlarından bağımsız olarak, önemli bir kısmı CEO (Chief Executive Officer) olmak istiyor. Sektör, ülke, şehir, alan ayırmadan, üniversitede özellikle işletme, mühendislik ve bunlarla ilgili disiplinler arası alanlarda, yani “iş dünyasına” daha yakın bölümlerde okuyanlar, hatta buraları hedefleyen lise sıralarındaki gençler bile CEO olma hayali kuruyor. Y nesli için CEO olmak, güvenceli yüksek gelir elde etmek, makam arabası, en iyi olanaklarda seyahatler, şık bir ofis, iyi bir asistan, toplum içinde saygınlık demek. Ancak, araba, asistan, 15 ►Vehbi Bayhan 16 plazanın üst katı, İtalyan takım elbise/döpiyes yanında; uykusuz her gece ve tatilsiz her yaza da tekabül ediyor CEO olmak (Yıldırım, 2013). Milenyum kuşağının önemli bir bölümü, öteki kuşaklardan farklı olarak, ABD örnekleminde, geleneksel olmayan aile ortamlarında yaşamaktadırlar: Dörtte biri bekâr ebeveyniyle birlikte yaşamaktadır; dörtte üçünün annesi çalışmaktadır. Ayrıca, diğer nesillere kıyasla, dinle ilgileri daha az ve askerliğe karşı ilgisizdirler. Diğer taraftan, bazı hususlarda, diğer kuşaklara kıyasla, daha muhafazakâr gibi görünmektedir. Mesela, ABD’de yapılan araştırmaya göre, gençlerin yüzde 70’i, liselerde uyuşturucu kullanımı konusunda hiç tolerans gösterilmemesi gerektiğini düşünmektedir. Son üç ay içinde cinsel ilişkiye girmiş lise öğrencilerinin oranı 1991 yılında ABD’de yüzde 37,5 iken, 2009 yılında yüzde 34,2’ye gerilemiştir. Ayrıca, 15-19 yaş arası kızların hamilelik, kürtaj ve doğum oranları da 1990’dan beri sürekli azalmaktadır. Aynı zamanda, milenyum kuşağı, kişisel olarak kendilerini, eski kuşaklara kıyasla daha liberal kabul etmektedirler. Evlenme yaşları 28’e yükselmiştir. ABD’de milenyum kuşağının üçte birinin tolerans gösterdikleri konular şunlardır: Bekâr kadınların çocuk sahibi olmaları, insanların evlenmeden birlikte yaşamaları, farklı ırklardan insanların birbirleriyle evlenmeleri, eşcinsel çiftlerin evlenmeleri ve çocuk sahibi olmaları vb. konular (Newman, D. M., 2013: 219). Milenyum gençliğinin postmodern kimlik örüntülerine sahip olduğu görülmektedir. (5) Z Kuşağı/Kristal Çocuklar: 2001-2020 arası doğumlular. Y kuşağı, yeni Türkiye’yi onlara hazırlıyor. Türkiye nüfusunun yüzde 17’si. Tanımlayan sıfat: Derin duygusallık. Z kuşağı, şu an 8-10 yaşlarında olanlardan oluşacak. “Kristal çocuklar”. Derin duygusallığı temsil ediyorlar. Bir başka özellikleri de normatif olmaları. Yani koyulan normlara uyumlanma kapasiteleri çok yüksek. Trafik kurallarına, sağlık kurallarına, öğretmenlerin koyduğu kurallara. Mesela emniyet kemerini bizden çok daha kolay kabulleniyorlar ve takıyorlar. Y kuşağından çıkacak liderler çok önemli, çünkü Z kuşağı, onların takipçileri olacak (Kuran, 2013). Başka bir ifadeyle, Türkiye’de 2011’den itibaren doğanlar ve henüz en yaşlısı iki yaşında olanlar Z kuşağını oluşturmaktadır. Bu bağlamda, şu an kucaklarına konan tabletler üzerinde istedikleri çizgi film oyununu açıp oynayabilmekte ve parmaklarıyla dokunmatik ekran üzerinden cihaza geçerli komutlar verebilmekteler (Türkoğlu, 2013). Kristal çocuklar, şu anda yeryüzünde değişik bilinç seviyelerinde yaşayan insanların ve toplumların eksi ve artılarını ayna gibi Milenyum Veya (Y) Kuşağı Gençliğinin Sosyolojik Bağlamı ◄ anında yansıtarak kendilerini tanımalarına ve ruhsal gelişimlerini hızlandırmalarına katalizör olmak üzere buradalar (Gün, 2013). Başka analizle, Z kuşağı mobil, şebeke, anti-konsantre çocukların nesli. Tahminlere göre, Z kuşağı tatminsiz, dikkatsiz ve ultra tüketici ve bağımsız ruhlu (Yıldırım, 2013). Strauss ve Howe’un jenerasyon teorisine göre Z kuşağından sonra yeni gelecek kuşağın ismi “Alpha kuşağı”. Krizlerin, terörün, açlığın, susuzluğun, ticari rekabetin ve tüketimin en üst düzeyde yaşanacağı bir atmosferde yaşayacakları öngörülüyor (Karaca, 2013). Aslında Z ve Alpha kuşakları hakkında yapılan tanımlamalar salt öngörüden ibarettir. Gelecek zaman ve çağların nasıl bir toplumsal ve kültürel yapı üreteceği tam anlamıyla bilinemez. Sadece verili durumdan yola çıkılarak bir tahminde bulunulabilir. Fütüristler (gelecek bilimciler), her çağda gelecek dönem ve çağın toplum, kültür ve birey örüntüleri hakkında çıkarımlarda bulunurlar. Sistemlerin, her neslin özelliklerine ihtiyacı bulunmaktadır. Ülkelerin ve şirketlerin X kuşağının sonuç odaklılığına ve çözümlerine ihtiyacı var. Y kuşağının süreç odaklılığına, yaratıcılığına ve toplu halde hareket edebilmesine. Z’nin de içselliğine ve maneviyatına. Hepsi birden anlamlı bir karma oluşturacak. Böyle bir dünya mümkün (Kuran, 2013). 3. MİLENYUM VEYA (Y) KUŞAĞININ SOSYOLOJİK ÖZELLİKLERİ Günümüzde de facto, genç ve etken oldukları için Y veya milenyum kuşağının özellikleri şu şekilde özetlenebilir: 1. Y Kuşağı’nın en başat özelliği, iletişim teknolojileri ve sosyal medyayı bir hayat biçimi olarak yaşamalarıdır. Bu kuşak, iletişim çağının ortasında büyüdüğü için sosyal medyanın hem üreticileri, hem de tüketicileri (Yanık, 2013). 2. Bu kuşak eğitimin yaygınlaştığı ve kitleselleştiği bir döneme denk geldiği için, önceki kuşaklardan daha fazla eğitimli (Yanık, 2013). 3. Dünyanın küresel bir köye döndüğü dönemde var oldukları için, daha fazla uluslararası etkileşim içindeler. Sadece yaşadıkları toplumun değil, küresel dünyanın siyasetinden, sinemasından, müziğinden, sporundan ve sosyal hareketlerinden haberdarlar. Bir uçta küresel dünyanın evrenselci bir parçası olma cevabı veriyorlar, diğer uçta yerelliğe vurguyu arttıran bir cevapları var (Yanık, 2013). 17 ►Vehbi Bayhan 18 4. Bu nesil “kişisel gelişim hareketi” içinde büyüdükleri için, bu harekete karşı da tutum almak zorundalar. Büyükçe bölümü, kendilerine, kişisel kariyerlerine, zevklerine düşkün kişisel gelişimci oluyorlar. Az bir kısmı da bu harekete karşı entelektüel durmak için çaba gösteriyor (Yanık, 2013). 5. Ekonomik küreselleşme döneminde büyüdükleri için ticari markaları, ekmek ve suyun ismini öğrendikleri gibi öğrendiler. Genellikle markayı seviyorlar. Bir kısmı da markalara karşı mesafe koymaya çalışıyor. 6. Bu nesil cinselliğin, estetik ve pornografik materyalleri ile direkt karşı karşıya geldi. Daha önceki nesillerden daha fazla cinsel uyaranla karşı karşıyalar. Bu sebeple cinselliğe, birlikteliğe ve evliliğe bir cevap oluşturmak zorundalar. 7. Alkolün ve zevk verici maddelerin ulaşımının kolay olduğu bir dünyada doğdular. Bu kuşağın bir kısmı erkenden alkolle tanıştı, diğer kısmı ise aileleri ve dini inançları sebebiyle alkolden uzak durmaya devam ediyor (Yanık, 2013). 8. Hiyerarşik değil yatay ilişkilerin öne çıktığı postmodern bir dünyada var oldular. Bu sebeple, çoğunluğu otorite yerine yatay ve gevşek ilişkilerden hoşlanıyor. Aktör olmayı ve takdir edilmeyi seviyorlar. 9. İletişim teknolojilerinin hızından dolayı, kendileri de hızlı ve daha hareketliler. Çok fazla bilgiye muhataplar ve bu bilgiyi seçip, düzenleyecek zamanları az. Onlar twitter’ı yarattı, twitter da onları dönüştürdü. Kısa cümlelerle, reklam spotları gibi düşünme becerileri gelişti (Yanık, 2013). 10. İş dünyasının rekabet için yaratıcılığa ihtiyaç duyması, onları yaratıcılık açısından geliştirdi. İş yerleri bu yeni nesli dikkate alacak şekilde yeniden örgütlenmeye çalıştı. Bu çocuklar iş yerlerinde kravat ve takım elbise giymeden, ihtiyaç duyulan parlak işleri yapabileceklerini gösterdiler. Patronlar bu nesli faydalı buldu, ama onların sadakatsiz olduğunu düşündü. Çünkü bu nesil çok hızlı kariyer ve iş değiştiriyordu. 11. Çevrenin zarar gördüğü ve çevreci hareketlerin söylemlerinin büyüdüğü bir dönemde var oldukları için, çevre bilinci ve duyarlılığına sahipler. Çoğunluğu bir domates fidanına elleri değmemişken, çevreci söylemlere yönelik duygusal bir bağlılık geliştirdi (Yanık, 2013). Genç kuşağın dünya çapında en önemli stratejistlerinden biri olarak tanınan Avustralyalı Michael McQueen (2010), Y kuşağı hakkında bilinen yanlışlar ve önyargılardan yola çıkarak Y kuşağının özelliklerini şu şekilde betimlemektedir: Milenyum Veya (Y) Kuşağı Gençliğinin Sosyolojik Bağlamı ◄ a) Y kuşağı hakkında bilinen yanlışlardan biri “tembel” oldukları düşüncesidir. Ancak, Y kuşağının son derece güçlü bir iş ahlakı bulunmaktadır. Bu kuşak bir önceki kuşak kadar işkolik değil ve özel yaşantısına da özen göstererek dengeli bir yaşam kurmaya çaba sarf etmektedir. Öncelikleri bir önceki kuşaktan çok farklı olan Y kuşağı, hırslı ve motive edilmeyi seven, ancak anlamlı bir yaşam dengesi kurmaya çalışan insanlardan oluşmaktadır. b) Y kuşağına dair yanlış bildiğimiz bir diğer şey ise onların “savurgan” olduğu kanısı. Ancak, Y kuşağı “hayattan zevk alma” anlayışını tüketime yansıtmakta, ancak kesinlikle savurgan değil, aksine son derece bilinçli tüketicilerdir. c) Y kuşağını diğer kuşaklardan farklı kılan en önemli özelliği ise onların “tartışmacı” olmasıdır. Ancak, aslında tam da öyle değiller. Sadece siyah ve beyazı ayırt eden keskin bir tavırları var. Her şeyin nedenini merak ediyorlar. Y kuşağı “neden” sorusunu sormayı seviyor ve bu da otoriteye boyun eğmediklerini gösteriyor. Haklarını bilen ve otoriteye boyun eğmeyen bu kuşak, ilgisiz veya adaletsiz olan ile mücadele etmeyi biliyor. Y kuşağı gerçeğin mutlak olmadığı ve göreceli olduğu felsefesini taşıyor. d) Y kuşağı hakkında bilinen en yaygın yanlış ise “bencil” oldukları düşüncesi. Y kuşağının diğer kuşaklara göre daha sorgulayıcı olması onların bencil oldukları anlamına gelmiyor. Aksine, farkındalık sahibi olan bu kuşağın gönüllü işlere daha fazla zaman ayırdığı ve bir şeyleri değiştirmek için çabaladığı gerçeği inkâr edilemez. e) Y kuşağı hep bir önceki kuşak tarafından “saygısız” olarak tanımlanıyor; ancak haddini fazlasıyla bilen Y kuşağı saygı göstermeden önce saygının kazanılması gerektiğini düşünüyor ve bu felsefeyle hareket ediyor. f) Y kuşağının en itici özelliklerinden biri ise kendilerini “çok beğenmeleri” ve kendinden emin tavırları ile kendi kendine yeten “kibirli” bir hava içinde olmalarıdır. Mükemmel olduğunu sanan Y kuşağı, eleştiriyi kabullenmekte zorlanıyor ve kendini her şeyde yetkin görüyor. g) Y kuşağının diğer kötü huyu ise “sabırsız” olmaları. Sürekli şikayet eden ve zor olan için uğraş vermeyen bu kuşak, popüler kültürle iç içe büyüdüğü için hayatın kolay olmasını istiyor. Ancak, hayatın çok da kolay olmadığı gerçeği ile yüzleşince depresyon, anksiyete, panik atak gibi sorunları sıklıkla yaşıyorlar. Bugün en yaygın hastalığının depresyon olması da bundan kaynaklanıyor (Güler, 2011). 19 ►Vehbi Bayhan 20 Y veya milenyum kuşağının sosyolojik profilleri, yapılan sosyolojik araştırmalarla betimlenmektedir. Time dergisinin 20 Mayıs 2013 tarihli sayısının kapak konusu “The Me Me Me Generation” idi. Joel Stein ve Josh Sanburn tarafından yazılan makalede, milenyum kuşağının “Ben nesli” olduğunu analiz etmektedirler. Milenyum kuşağı, ABD’de nüfusun 80 milyonluk bir kesimi ile Amerikan tarihinin en büyük yaş grubunu oluşturmaktadır. Her ülkenin milenyum kuşağı farklı olmasına rağmen, küreselleşme, sosyal medya ile Batı kültürünün ihracatı bağlamında dünyanın farklı yerlerindeki gençlerin benzer özellikler gösterdiği görülmektedir. Hatta tek çocuk politikasının uygulandığı, kentleşme ve internetin yaygın kullanıldığı Çin'de bile genç kuşaklar Batı kültürü ile benzer özelliklere sahiptir. İnternet ve cep telefonları, çocuk ve gençlerin her saatte sosyalleşmelerine imkân vermektedir. Dolayısıyla, sürekli akran ve arkadaşlarıyla etkileşim içerisinde ve onların baskısını yaşamaktadır. Gençler, sürekli cep telefonlarından veya sosyal medyadan gelen mesajları izleme ihtiyacındadır. Facebookta kendilerinin ne kadar takipçisi olduğu ve kendi sayfalarında paylaştıklarına ne kadar “like” (beğeni) aldıkları çerçevesinde “narsisist” kimliklerini tatmin ederler. Herkes İnstagram, Youtube, Twitter ve Facebookda microcelebrity (küçük şöhret) olmayı hedeflemektedir. İnternet bağımlılığı, sosyal medyadaki paylaşımları beğenme, cep telefonunun titreşimini, eposta ve mesajların sürekli kontrolü sendromu sonucunda gençlerde yaratıcılık ve empati düzeyleri düşmektedir. Yapılan araştırmalarda, 1966’dan 1980’e kadar yaratıcılık testlerinde yükselme saptanmışken; 1998 yılından itibaren gençlerin yaratıcılık testlerinden aldıkları puanlar keskin bir şekilde düşmeye başlamıştır. Aynı durum, sanal iletişimi tercih ettikleri için yüz yüze iletişim kuramayan narsisist gençlerde empati eksikliğinin de artmasına neden olmaktadır (Stein ve Sanburn, 2013). Milenyum kuşağı, kendi gettolarında narsisizm, materyalizm ve teknoloji bağımlılığı içinde yaşamaktadırlar. Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü’ne göre, 65 ve daha yaşlı kuşaklara göre şimdiki 20’li yaşlardaki genç kuşakta narsisistik kişilik bozukluğu üç kat daha yüksektir. 1982 yılındaki araştırmaya göre 2009’daki araştırmada, üniversite gençleri narsisizm ölçeğinden %58 daha fazla oranda yüksek puan almışlardır. Yani, narsisistik kişilik oranı gittikçe çağımızda artmaktadır. Milenyum kuşağı üzerine 2007 yılında yapılan araştırmada, ortaokulda öğrenim gören kız öğrencile- Milenyum Veya (Y) Kuşağı Gençliğinin Sosyolojik Bağlamı ◄ rin çoğu şöhret takıntılı çıkmıştır. İlerde ya bir senatör gibi ünlü bir kişinin kişisel asistanı ya da büyük bir şirketin CEO’sunun asistanı olmak istediklerini belirtmişlerdir. 2012 yılında Clark Üniversitesi tarafından yapılan “Yoldaki Yetişkinler” adlı sosyolojik araştırma sonuçlarına göre, anket uygulanan milenyum kuşağı gençler geç evleniyorlar, 29 yaşına kadar aileleriyle yaşıyorlar, tembeller, narsisistler (Stein ve Sanburn, 2013). Bu bağlamda, Yapılan araştırmalara göre, Y kuşağı için ‘2P’ çok önemli. Peer (akranları) ve Parent (anne-babaları). Y kuşağı için anne-baba, sonsuza dek en iyi arkadaş. Y kuşağına, ‘extended adolescent’ yani ‘İleri ergenler’ deniyor. Çocuğun anneden babadan koptuğu dönem, ergenlik sonrası dönemdir. X kuşağı, gereğinden erken ayrıldı evden, o yüzden duygularını dışa vurmuyorlar. Y kuşağında ise, 30 yaşına gelen ama hâlâ ailesiyle yaşayanlar var. X kuşağı, sınırı aşan bir bireysellik içinde, Y kuşağıysa sınırı aşan bir komünite ve ebeveyn bağlılığı içinde olabiliyor (Kuran, 2013). Milenyum kuşağında 30 yaşına kadar ailesiyle birlikte yaşama oranlarının artması, geleneksel aile dayanışmasının postmodern versiyonudur. Katherine S. Newman, yazdığı kitapta “Accordion Family: Boomerang Kids, Anxious Parents & the Private Toll of Global Competition” (Akordeon Aile: Bumerang Çocuklar, Endişeli Ebeveynler ve Küresel Rakabetin Özel Bedeli), milenyum kuşağının aile yapısı hakkında bilgi vermektedir. ABD’de orta sınıf ailelerde 18 yaşına gelen gençler evden ayrılarak ailesinden bağımsız arkadaşlarıyla ev tutarak yaşarken; eğitimleri sonrası iş bulamama, ekonomik krizler sonucunda işten ayrılmalar veya boşanma gibi sosyal krizler sonrasında evden ayrılan genç kuşaklar tekrar anne ve babalarının evine dönmektedirler. Altı ülkede yapılan bir araştırmada, ekonomik döngülere paralel olarak hanelerin adeta “akordeon” gibi esnediği belirtilerek, yetişkin çocukların ebeveynleriyle yaşadıkları, evden ayrılsalar bile, karşılaştıkları sosyal sorunlar sonucu tekrar ebeveynlerinin evine döndükleri için bu gençlere “bumerang kuşak” adı verilmektedir (Newman, K.S., 2012). Bu durum Türkiye’nin toplumsal yapısı için sürpriz ve alışılmadık bir durum değildir. Türkiye’nin sosyal yapısında ailelerin dayanışması ve ebeveyn ve çocuk ilişkisi tüm ömür boyu sıcak sürmektedir. Batı toplumu ve kültürleri için “bireyselleşme” ne kadar başat ise; Doğu ve özelde Türk toplumu için cemaat halinde yaşama ve “dayanışma” birincil konumdadır. Ancak, her iki toplum yapısındaki aşırı bireysel- 21 ►Vehbi Bayhan 22 lik ve aşırı cemaatleşme iki ucu keskin bıçak gibidir. Önemli olan dengeyi kurmaktır. Aslında modernleşme, bireyselliği teşvik ederek bireyi ailesinden ve cemaatinden yalıtmış ve yalnız bırakmıştı. Postmodern zamanların toplumsal ve kültürel yapısı hem geleneksel hem de modernin kolajı ile yeni sentezler üretmektedir. Bayhan’ın 2001 yılından 2013 yılına kadar İnönü Üniversitesi’nde yürüttüğü ve on iki yıl içerisinde birikimsel olarak 48 315 öğrencinin katıldığı “Üniversite Gençliğinin Sosyolojik Profili” araştırma bulgularına göre, Y veya Milenyum kuşağının özellikleri “postmodern kimlik örüntüleri” bağlamında anlamlıdır. Bu bağlamda gençler, interneti ve sosyal medyayı yoğun kullanmakta, tüketim kültürünü, marka ve modayı önemsemekte, bireyci olmaları yanında topluluk değerlerine de önem vermekte, hedonist ve narsisist değerleri yıllar içinde artmakta, ancak aynı zamanda ailelerine de önem vermektedirler (Bayhan, 2013). “Günümüzün gençliğini nasıl tanımlarsınız?” sorusuna, örneklemin %45’i “ülke sorunlarından uzak apolitik” olarak tanımlarken, %36’sı “maddiyatçı gençlik”, %5’i “çağın gerektirdiği bilgi ve donanıma sahip”, %5’i “sosyal konulara duyarlı gençlik”, %5’i “çalışkan ve hırslı bir gençlik” ve %4’ü de “maneviyatçı gençlik” olarak tanımlamıştır. Gençlerin kendilerini apolitik ve maddiyatçı betimlemeleri, küreselleşme sürecinde popüler kültürün medya vasıtasıyla bilinçaltına şırınga ettiği “tüketim kültürü” ve “carpe diem” (günü yaşa) felsefesinin bir yansımasıdır. Gençler, bir yandan günümüzün gençliğini çoğunlukla apolitik ve maddiyatçı olarak tanımlarken; diğer taraftan arkadaşlarıyla günlük ülke ve dünya sorunlarını konuşup tartıştıklarını ifade etmektedirler (Bayhan, 2010; Bayhan, 2012; Bayhan, 2013). Gençlerin günümüz gençliğini apolitik ve maddiyatçı olarak betimlemelerinin diğer bir nedeni, herkesin kendi inandığı değer ve ideolojinin birincil önemde ve işlevsel olduğunu; başka ideolojilerin ise “ötekileştirildiği” gerçeğinden kaynaklanmaktadır. Aile, akran, okul, işyeri, medya vb. referans çerçevelerinden damıtılarak oluşturulan politik duruş ve hayat felsefesi, kendisini “öteki” üzerinden tanımlamaktadır. İdeolojinin ontolojik olarak mevcudiyeti, diğer ideolojilere göre söylem ve projelerindeki farklılıktır. Her politik söylem ülkeyi ve dünyayı kendisinin “kurtaracağı” kabulünü taşır. Bu narsisistik bilinç, kendisi dışındaki politikaları apolitik olarak betimleme ihtimalini içerisinde barındırır. Milenyum Veya (Y) Kuşağı Gençliğinin Sosyolojik Bağlamı ◄ 4. SONUÇ Her kuşak, içinde bulunduğu sosyolojik bağlamın ürünüdür. Günümüz gençliğini temsil eden Milenyum veya Y kuşağı gençliği, bilişim toplumu ve postmodern kültürün ilk kuşaklarıdır. Milenyum veya Y kuşağı gençliği, postmodern çoğul kimlik örüntülerine sahiptir. Postmodern kültür, hem geleneksel hem de modern kültürün sentezidir. Postmodern kimliğin mottosu “anything goes” (her şey mubahtır). Bu bağlamda, milenyum gençliği, hem bireyci ve özgürlüğüne düşkün hem de ailesine bağlıdır. Hem küresel kültürü hem de yerel kültürü yaşamaktadır. Tüketim toplumu ve kültürünün temel aktörleri gençlerdir. Kimliklerini tüketim ve marka ile ifade etmektedirler. Narsisistik ve hedonist kişilik özelliklerine sahiptirler. Milenyum gençliği için internet, vazgeçilmez medyadır. Özelikle sosyal medya ile iletişim kurmakta, dolayısıyla sanal olan, farklı ve yeni bir sosyallik üretmektedirler. Bilinen birebir gerçek sosyal ilişkiler yerine, sanal iletişimi tercih etmektedirler. Bu da “asosyal” olmalarına ve içlerine kapanmalarına neden olabilmektedir. Asıl milenyum kuşağından sonra gelen Z kuşağı, sanal alemin getirdiği bu olumsuzlukları yaşayacaktır. Bu durum, belki bizim için anormal olabilir, ancak onlar için normal olabilecektir. Her şey zamanla değişmektedir. Herakleitos’un “Aynı ırmağa iki kere giremezsin. Çünkü her girdiğinde üzerinden farklı sular akar” söyleminde ifade edilen “değişimin sürekliliği” hayatımızın merkezindedir. Ebeveyn konumuna gelen erişkin kuşaklar, her zaman çocukları olan genç kuşakları eleştirirler. Oysa, onlar da genç iken kendi ebeveynleri onları eleştirmiş ve davranışlarını anlamamaktan yakınmışlardı. Bu kısır döngü nesiller boyunca sürüp gitmektedir. Kuşaklararası anlaşmazlık ontolojik ve sosyolojik bir gerçekliktir. Şair Necip Fazıl Kısakürek, “Muhasebe” adlı şiirinde kuşaklar arasındaki farklılığı şu dizeleriyle betimlemiş ve eleştirmiştir: “Üç katlı ahşap evin her katı ayrı âlem! Üst kat: Elinde tespih, ağlıyor babaannem, Orta kat: (Mavs) oynayan annem ve âşıkları, Alt kat: Kız kardeşimin (Tamtam) da çığlıkları. Bir kurtlu peynir gibi, ortasından kestiğim; Buyrun ve maktaından seyredin, işte evim!” 23 ►Vehbi Bayhan 24 Bu dizeler, her kuşağın sosyolojik bağlamının farklılığını ifade etmektedir. Kuşaklar arasında farklılıklar bütün sosyal tarihte görülse de, genel olarak her çağda gençlerin kişisel özellikleri benzerlikler göstermektedir. Bu anlamda, Aristo 2300 yıl önce gençliğin özelliklerini çok çarpıcı ve özlü biçimde anlatmıştır: “Gençlerin istekleri pek çoktur ve bunları hemen eyleme dönüştürmek isterler. Bedensel isteklerine karşı koyamaz, özellikle cinsel isteklerine yenilirler. Çok değişkendirler, istekleri geçicidir, hasta bir insanın açlığı ve susuzluğu gibi birden parlar, birden söner. Tutkuludurlar, huysuz ve öfkelidirler. Kendilerini dürtülerine kaptırır, tutkuların kölesi olurlar. İsteklerinin önüne dikilen en küçük engele bile katlanamazlar. Eli açık ve iyilikseverdirler; çünkü kötülükleri tanımamışlardır. Çabuk güvenir, çabuk bağlanırlar; çünkü aldatılmamışlardır. Yüksek amaçları ve hayalleri vardır. Gençler yanılınca çok yanılırlar. Sevgide de nefrette de aşırıya kaçarlar. Her şeyi bildiklerini sanır, onun için yanlışlarında sonuna dek direnirler.” (Yörükoğlu, 1993: 20). Bu betimlenen özellikler, günümüzdeki gençler için de geçerlidir. Davranışlarına rehberlik eden referans çerçeveleri değişse de, Türkçedeki “delikanlı” nitelemesinde ifadesini bulan dinamizm, genç bireyin evrensel özelliğidir. Gençlerin biyolojik, psikolojik ve sosyolojik özelliklerinden kaynaklanan benzer özellikleri yanında, sosyolojik görecelik bağlamında, dünyadaki bütün milenyum kuşağının yüzde yüz aynı kimlik örüntüsüne sahip olduğu söylenemez. Sosyal sınıf, sosyal ve kültürel yapı farklılıklarına göre kuşakların hayat tarzları ve kimlikleri değişebilir. Ancak, Hegel’den mülhem “Zeitgeist” (Zamanın Ruhu) bağlamında kuşakların özelliklerinde benzer örüntüler görülmektedir. Günümüzde artık zamanın ruhu, Google’da en fazla aranan 5 kelimeye indirilmiştir. Yeni toplum örüntüleri oluşmaktadır. Bu değişimi ve dönüşümü anlamak için ise daha fazla sosyolojik araştırmaya ihtiyacımız bulunmaktadır. Sosyoloji, hayatın içindedir ve hayata ve insana dair söz söyler. Marx’ın, Latin şairi Horatius’un dilinden seslendiği gibi: “De te fabula narratur!” (Anlatılan senin hikâyendir!). KAYNAKÇA / REFERENCES Ağırdır, Bekir (2013): “Y Kuşağı mı Yeni Hayatın Yeni İnsanları mı?, T24, 08.07.2013, http://t24.com.tr/yazi/y-kusagi-mi-yeni-hayatin-yeni-insanlari-mi/7025 Milenyum Veya (Y) Kuşağı Gençliğinin Sosyolojik Bağlamı ◄ Bayhan, Vehbi (2013): “Gençlik ve Postmodern Kimlik Örüntüleri-Üniversite Gençliğinin Sosyolojik Profili”, Gençlik Araştırmaları Dergisi, Journal of Youth Research, Cilt 1, Sayı 1, Gençlik ve Spor Bakanlığı Yayınları, Ankara. Bayhan, Vehbi (2012): Üniversite Gençliğinin Sosyolojik Profili-2012 (İnönü Üniversitesi Uygulaması), (Yayınlanmamış Araştırma), İnönü Üniversitesi, Malatya. Bayhan, Vehbi (2010): Üniversite Gençliğinin Sosyolojik Profili-2010 (İnönü Üniversitesi Uygulaması), (Yayınlanmamış Araştırma), İnönü Üniversitesi, Malatya. Güler, Ezgi (2011): “ Y Kuşağını Gerçekten Ne Kadar Tanıyoruz?”, 04 Ekim 2011, http://www.bilgicagi.com/Yazilar/7746-y_kusagini_gercekten_ne_kadar_ taniyoruz.aspx Gün, Nil (2013): “Gezi Parkı Hareketi ve Y Kuşağı”, Haziran 2013, http://www.kuraldisidergi.com/5515/gezi-parki-hareketi-ve-y-kusagi/ Karaca, Elif (2013): “Y Kuşağını Anlamak!”, 09.06.2013, Cumhuriyet Gazetesi. Kuran, Evrim (2013) “Yaşasın Y Kuşağı!”, Röportaj: Ayşe Arman, Hürriyet Gazetesi, 9 ve 11 Haziran 2013. McCrindle, Mark ve Wolfinger, Emily (2010): “Generations Defined”, Ethos, 18(1), 8-13. McQueen, Michael (2010): The New Rules of Engagement: A Guide to Understanding & Connecting With Generation Y, Morgan James Publishing, New York. Newman, Katherine S. (2012): Accordion Family: Boomerang Kids, Anxious Parents & the Private Toll of Global Competition, Beacon Press, New York. Newman, David M. (2013): Sosyoloji. Günlük Yaşamın Mimarisini Keşfetmek, (Çeviren: Ali Arslan), Nobel Yayınları, Ankara. Stein, Joel and Josh Sanburn (2013): “The New Greatest Generation”, Time, 5/20/2013, Vol. 181 Issue 19, p26-33. Topçuoğlu, M. Cem (2007): “İyi de Kim Bu Y’ler?”, Reklamcılar Derneği, http://www.rd.org.tr/ ayinsozu/AyinSozuAgustos.pdf Türkoğlu, Tanol (2013): “Y(eni Kuşak) Devrim!” Cumhuriyet Bilim Teknik, 14 Haziran 2013, www.cumhuriyet .com.tr. Yanık, Medaim (2013): “Hangimizin Y kuşağı?”, 06 Temmuz 2013, http://haber.stargazete.com/acikgorus/hangimizin-y-kusagi/haber-769211 Yıldırım, Nihan (2013): “X’den sonra, Z’den önce: CEO Kuşağı”, 10 Nisan 2013, http://www.bilgicagi.com/Blog/698-xden_sonra_zden_once_ceo_ kusagi.aspx Yörükoğlu, Atalay (1993): Gençlik Çağı Ruh Sağlığı ve Ruhsal Sorunlar, İstanbul. www.tdk.gov.tr 25