Dr.Cebrail Taşkın
Transkript
Dr.Cebrail Taşkın
Dr.Cebrail Taşkın : OTT'ler Altyapı Kurmadan ve İşletmeden, Bu Altyapılar Üzerinden Servis Veren Firmalardır Türk Telekom Grubu Şirketi Argela’nın İş Geliştirme Direktörü Dr.Cebrail Taşkın, Telekom Arena'sında yaptığı konuşmada OTT konusunda dünyadaki durumu ve mücadele yöntemlerini anlattı : "OTT video tarafından başladı. NetFlix’in, Google’un, Youtube’un video trafiğini basması, bütün dünyada popüler olmasıyla birlikte bu kavram telaffuz edildi ve sonradan buna Whatsapp gibi, Viber gibi farklı uygulamalar da eklendi. O yüzden ben bir tanım ile başlayayım: Burada OTT’den kastımız şu: Herhangi bir internet servisinin, herhangi bir alt yapı kurmadan ve bu alt yapıyı işletmeden, bu alt yapılar üzerinden sadece servis vermesi işi. " İnternetin gelişmesi ile ortaya çıkan ama ülkemizde henüz fazla telafuz edilmeyen bir kavram OTT (Over The Top). YouTube, Facebook, NetFlix gibi pek çok servis bu sınıfa giriyor. Ancak bu kavramın önemli bir sorunu var, o da network yatırımı yapan taraf olmamalarına karşın, network potansiyelini ve dolayısıyla da geliri emen taraf olmaları. Telekom Arena'sında bu konuda konuşan Türk Telekom Grubu Şirketi Argela’nın İş Geliştirme Direktörü Dr.Cebrail Taşkın, bakın neler anlattı : Ben, operatör tarafından bakıyorum. Birçok arkadaşımız tanır beni; yaklaşık 20 yıldır telekom sektöründe çalışıyorum. Kısa bir tanım ile başlamak istiyorum; OTT nedir? Nasıl başladı? Aslında 10 yıllar öncesinde zaten Skype vs vardı. Biz bunlara OTT demiyorduk ama şu an OTT (Over The Top) diyoruz. OTT video tarafından başladı. NetFlix’in, Google’un, Youtube’un video trafiğini basması, bütün dünyada popüler olmasıyla birlikte bu kavram telaffuz edildi ve sonradan buna Whatsapp gibi, Viber gibi farklı uygulamalar da eklendi. O yüzden ben bir tanım ile başlayayım: Burada OTT’den kastımız şu: Herhangi bir internet servisinin, herhangi bir alt yapı kurmadan ve bu alt yapıyı işletmeden, bu alt yapılar üzerinden sadece servis vermesi işi. Bu, ses olarak verildiği zaman ortaya Skype ve Viber çıkıyor, video olarak yayınlandığı zaman NetFlix, Youtube, Hulu, IPlayer gibi oyuncular ortaya çıkıyor. Öte yandan mesajlaşma son 2 yıldır çok hızlı bir şekilde bu tarafa doğru kayıyor; burada da Whatsapp karşımıza çıkıyor. Whatsapp yalnız değil aslında burada; biliyorsunuz, benzer bir sürü uygulama var. Öte taraftan sesin içinde bir müzik tarafı vardır. Spotify burada. Dolayısıyla, OTT’yi ses, video, mesajlaşma ve müzik yayını olarak 4 gruba ayırmakta fayda var. Birileri Halıyı Çekiyor Buradan doğru etkilerine geçmek istiyorum. Tamam, güzel; bunların hepsini de biz kullanıyoruz aslında, değil mi? Bütün yakın arkadaşlarımız ile, dostlarımız ile Whatsapp kullanıyoruz. Yani durum ortada. Şimdi, trafik yavaş yavaş kayıyor. Birileri altımızdan halıyı çekmeye başlamış ve biz bunu farkına yeni varıyoruz. Daha, önceden başlayan bir şey ve şu anda herkes telaş içerisinde. Bu, bütün dünyada olan bir şey, sadece Türkiye’de olan bir şey değil. Sadece operatörler değil, yayıncılar, kontent üreten ve yayan birçok işletmeci bu konuda telaş içerisinde. OTT video servisleri, yayıncıların ekran bilgilerini etkilemeye başladı. Öte yandan, telekom operatörlerinin ses gelirlerini, aynı zamanda mobil telefon operatörlerinin hem mesaj, hem de ses gelirlerini etkilemeye başladılar. Şu anda uluslar arası konuşmaları sabit telefondan ya da mobil telefondan yapanlar var mıdır? Ya da çok azdır yani. Ben şahsen Viber kullanıyorum uluslar arasını ararken, Amerika’daki dostumu ararken Viber kullanıyorum ve ses kalitesi oldukça iyi. Bozucu İnovasyon Dolayısıyla tüketiciye bu hizmetleri sunar iseniz, tüketici bu hizmetleri kullanır. Biz OTT servislerine ya da uygulamalarına “ disrupting innovation” diyoruz. Akademik terminolojisi budur bunun; “Bozucu inovasyon”. Güzel burada bozucu bir inovasyon var. Peki ne yapıyor bu bozucu inovasyon? Sizin yerleşik olarak verdiğiniz hizmeti farklı yöntemler ile ya daha ucuza ya bedavaya geliyor ve bu sayede bu inovativ ürün, bir anda o sektördeki birçok geliri emmeye başlıyor. Trafik Kayıyor Dolayısıyla OTT servisleri, yayıncıları telekom operatörlerini riskli bir şekilde etkiliyor. Bu etki ile ilgili Fortune Dergisi’nin bir araştırması var, yakın zamanda yayınladığı. 2012 ile 2016 yılları arasında ses ve mesajlaşmadan dolayı operatörlerin 386 milyar dolar gelir kaybına uğrayacağını söylüyor. 4 yıldaki kayıba bakın arkadaşlar! Bugün dünya telekomünikasyon pazarı 2 trilyon dolar civarında. Bu pazarın ne kadarının bir anda OTT trafiğine kaydığını bir hesaplamanızda fayda var. Dolayısıyla, tehdit büyük. Kime tehdit? Tabii ki, yerelde oturan operatörlere, hizmet sağlayıcılarına, bu işten para kazanan şirketlere. Şimdi Türk Telekom’un durumuna bakın. Türk Telekom’da 25 bin civarında kişi çalışıyor. Vodafone bilemiyorum, Turkcell bu rakamlarda; biz bu kadar insan ile hizmet verir iken, bugün bir Whatsapp çıkıyor, 1 milyar kişiye hizmet sağlıyor. Bunu kaç kişi ile yapıyor biliyor musunuz? Kaç kişi ile çalışıyor Whatsapp? 55 kişi ile. 55 kişilik bir şirket, bütün dünyaya hizmet sağlıyor. Whatsapp bunu nasıl yapıyor işte? Whatsapp kendine bir alt yapı kurmuyor, dünyada bir internet şebekesi işletmiyor, bunu görmekte fayda var. Dolayısıyla, mevcut telekom şebekelerinin üzerinden hizmet hattı sağlıyor kendisine ve bu şirketlere hiç para ödemesi yapmıyorlar. Bunun yarattığı gelir kaymalarından bahsettim. Bu arada geçtiğimiz aylarda yapılan bir anketten bahsedeyim. Operatörlerin müşterilerinin yüzde 42’sinin 2016 yılında OTT servislerini kullanacağı söyleniyor. Yani, 1 yıl sonra operatör müşterilerinin neredeyse yarısı OTT servislerine doğru kayacak gibi gözüküyor, bunu bir not etmekte fayda var. Nasıl Mücadele Edilecek? Öte yandan, yine başka bir ankette şöyle bir soru yöneltmiş; “OTT uygulamalarının telekom operatörlerine etki oluşturduğu konusunda hemfikir misiniz?” Buna verilen cevap, yüzde 95 “kesinlikle katılıyorum.” Yüzde 95. Demek ki, büyük bir tehlike oluşturuyorlar. Öyleyse, biz bu etkilerden nasıl kurtulacağız ya da bu etkilere karşı nasıl mücadele edeceğiz? Burada aslında bir marketin yok olmasından bahsediyoruz. Ya da burada asıl işini yapan telefon işletmecilerinin gelir kayıplarından bahsediyoruz. Bu ileride bu uygulamaları sağlayan insanlara da dönecek çünkü operatör yatırım yapamaz ise, o altyapıları sağlayamaz ise, ne Viber o ses kalitesinde ses hizmeti sağlayabilir, ne NetFlix HD kalitesindeki bir görüntüyü, bir videoyu videoya aktarabilir. Konu NetFlix’e gelmiş iken hemen belirteyim: NetFlix şu an 40 ülkeden fazla ülkede yayın yapıyor ve Amerika’da özellikle internet trafiğinin üçte birine sahip arkadaşlar. 3’te 1 trafik NetTwix sadece. Hakiki cirosunu da bilmiyoruz. Öte yandan Youtube’e bakalım. Youtube aslında bir yayıncı. Youtube trafiği ise yine Amerika’da internet trafiğinin %13,2’sine sahip. İşbirlikleri ya da Operatörlerin OTT Uygulamaları Regülasyoncu değilim ama araştırma yaptığım için, bu konulara da biraz girmiş bulundum, “ne yapmalı?” sorusunu sorduğum zaman, karşıma 4-5 tane yanıt çıktı. Bunları biraz paylaşmak istiyorum. Birincisi, ne yapabiliriz? Yasaklayabiliriz, bloklayabiliriz çok rahat. Bu bir çözüm mü? Evet, çözüm olarak gören ülkeler var. Kimler bunlar? Viyetnam, Çin ve Sudi Arabistan tamamen bloklamış; bunu çözüm olarak görmüş, yasaklamışlar. Öte yandan Fransa ve İspanya OTT operatörlerine sonlanan ses trafiğini bloklamışlar, bu şekilde düzenlemeye gitmişler. Birleşik Arap Emirlikleri, telekom operatörleri ile işbirliği yapan OTT oyuncularına sadece hizmet sunma imkânı sağlıyor, diğerlerini bloklamış. Singapur, DSL bağlantısı yapılan düzenleme yapmış, lisanslama yapmış. Bu tarz örnekler ile karşınıza çıkıyorum. Bu, birinci yöntemdi; bizim de istemediğimiz bir şey. Yasak ile hiçbir şeyi hem yok edemezsiniz, hem rekabet edemezsiniz; bir yerden girer o yani. Yasak, doğru bir çözüm değil. İkinci yöntem, benzer ürünleri çıkararak, rekabete gidebiliriz. Bu iyi bir yöntem aslında. Operatörler bu konuda biraz da geç kaldı. Whatsapp veya Viber gelirken, benzer bir uygulamayı çıkarıp markete sunmak yerine, şimdi ardından gelmeye çalışıyorlar. Bununla ilgili örneklerim var. Ben bayağı baktım dünyada kim ne yapıyor diye. Örneğin T- Mobile, bir ürün çıkartmış Bobsled, bir application bu. Hem sesli görüşme imkânı sağlıyor, mesajlaşma, foto paylaşımı, video paylaşımı gibi bir şey. 2 milyon kullanıcıya erişmiş. Çok fazla da erişemiyor ama bu 2 milyon kullanıcı önemli. Çünkü şöyle bir şeye de rastlamışlar: Bu 2 milyon kullanıcı, T-Mobile’in Wifi müşterisi değil. Burada kazanmış olduğun o 2 milyon’un yüzde 95’i sizin müşteriniz değil ise, onu yakalayıp içeri alma şansınız var. Dolayısıyla, operatörlere yeni imkânlar sunabiliyor bu tür örnekler. Öte yandan Telefonica, bir servis çıkardı, Tu-Me. Benzer şekilde hem mesajlaşma, hem sesli görüşme imkânları sağlıyor. Buradaki kullanıcı sayısı 600 bin. China Mobile, başka bir uygulatma çıkartmış Fetion. Bu arada China Mobile, dünyadaki en büyük mobil operatör çünkü 700 milyon müşterisi var. Yani, bunlara etkisi daha büyük; bu tarafa girdiğin zaman; buradaki mesaj trafiğini düşünsenize bir anda Whatsapp’ın çaldığını. Ciddi sorun. Güney Kore’de de benzer uygulamalar var, 3.yöntem de- belki yapılması gereken şey de bu; --benim de katıldığım - işbirliği yapmak. Eğer yenemiyor isen, bir araya gelip oturup konuşman, anlaşman lâzım yani. Bunu da son zamanlarda operatörler deniyor. Buradan birkaç örnek belirtmek isterim: Amerika’da COMCAST Skype ile anlaştı ve video calling yapıyor şu anda; Xfinity. Bir de COMCAST, NetFlix ile işbirliği içerisinde, NetFlix’in sinyal alt yapısını sağlayacak, tesis edecek. Bu tarz işbirlikleri var. Dolayısıyla, bizim de bu tarz işbirliklerini düşünüyor olmamız lâzım. Türkiye’deki operatörler arasında bu bir iş kolu olarak değerlendirilebilir. Öte yandan, başka arkası gelecek diye düşünüyorum, Avrupa’da da benzer uygulamalar var, örnekler var. Diğer çözüm yolu ise, böyle bir hizmet sağlayıcı satın almak. Operatörsün, gelirlerinde erime var, erozyon var dolayısıyla başka bir uygulama sahibini satın alabilirsiniz. Bunu da Telefonica denemiş. Telefonica’nın mobil şirketi O2, Jajah isminde bir uygulamayı satın aldı 2009 senesinde ve bu uygulamaya 207 milyon dolar para vermiş. Dolayısıyla, bu tarz gelişmeler de var dünyada. Sonuncu yöntem ise, bu oyunculara, OTT playerlarına ücret karşılığı farklı hizmetler sunmak. Servisimizin kalitesini farklılaştırarak, farklı hizmet kalitelerinde, farklı ürünler ortaya koyup bunu da satabilirsiniz. Bu da, başka bir yöntem. Bunu da yine kim uygulamış? Kore Haberleşme Komisyonu, Çin endüstri ve bilim teknoloji bakanlığı, wechat’e mobile operatörlerin verdiği hizmetler karşılığında para ödemesi gereken bir düzenleme hazırladı..Şu an wechat para ödüyor operatörlere… Yani, bir şekilde operatörlere bu konuda bir ürün çıkarmışlar ve bu konuda para alıyorlar. Son bir girişim, - tabii, bu bütün dünyada bu kadar büyük gelirlere yol açınca; GSMA Rich Communication Suite ismini verdiği, RCS ismini verdiği bir inisiyatif başlattı 2012 yılında. Biraz geç olsa da 2012 yılında başlattı. Buna Deutsche Telekom, Telefonica, Vodafone dahil. Bu inisiyatifin adı “Joyn”. Bu inisiyatif ile operatörlerin mesajlaşma, görüntülü görüşme, IP üzerinden ses hizmeti verme gibi zenginleştirilmiş multimedya uygulamaları sunmasını teşvik ediyor. Bu da 6. yöntemdi. Dolayısıyla burada 6 tane farklı yol var, OTT operatörleri ile mücadele etmek için. Yasaklamalı mı, inovasyon mu yapmalı, yoksa işbirliği mi yapmalı, bunu artık tartışmaya açıyorum burada. Hani Rekabet Kurumu burada, keşke üst kurum da olsaydı, ne yapılması gerektiği konusunda bize yol gösterirdi. Tekrar söylüyorum, eğer onları yenemiyor iseniz, birlikte olmayı deneyebilirsiniz. Bu söyleşiyi izlemek için tıklayınız.