İngilizce
Transkript
İngilizce
KAMU PERSONEL SEÇME SINAVI LİSANS ÖĞRETMENLİK ALAN BİLGİSİ İNGİLİZCE TESTİ ÇÖZÜM KİTAPÇIĞI T.C. KİMLİK NUMARASI : ADI : SOYADI : TG – 1 11 – 12 Mayıs 2013 DİKKAT! ÇÖZÜMLERLE İLGİLİ AŞAĞIDA VERİLEN UYARILARI MUTLAKA OKUYUNUZ. 1. Sınavınız bittiğinde her sorunun çözümünü tek tek okuyunuz. 2. Kendi cevaplarınız ile doğru cevapları karşılaştırınız. 3. Yanlış cevapladığınız soruların çözümlerini dikkatle okuyunuz. Bu testlerin her hakkı saklıdır. Hangi amaçla olursa olsun, testlerin tamamının veya bir kısmının “İhtiyaç Yayıncılık”ın yazılı izni olmadan kopya edilmesi, fotoğrafının çekilmesi, herhangi bir yolla çoğaltılması, yayımlanması ya da kullanılması yasaktır. Bu yasağa uymayanlar gerekli cezai sorumluluğu ve testlerin hazırlanmasındaki mali külfeti peşinen kabullenmiş sayılır. ÖĞRETMENLİK ALAN BİLGİSİ TESTİ 2013 – KPSS / ÖABT 1. – 5. soruların çözümüne geçmeden önce parçayı anlamaya çalışalım: 4. 1. rakip, muhalif, düşman müttefik, dost rakip, düşman, düşman enemy → a person who is actively opposed or hostile to someone or sth düşman, hasım opponent → someone who compete against in a game or competition rakip, muhalif Yukarıda seçeneklerde verilen sözcüklerin hem İngilizce hem de Türkçe anlamları verilmiştir. Bu bilgiden yola çıkarak boşluğun bulunduğu cümleyi inceleyelim: imaginatively → hayalî bir biçimde actually → fiilen, fiili olarak, gerçekten fictitiously → imgesel olarak tangibly → somut bir biçimde initially → başlarda, başlangıçta Yukarıdaki açıklamanın ışığında boşluğun bulunduğu cümleyi inceleyelim: “Ancak seçim politikaları kökleşmeye başladıkça Iraklı direnişçiler ve intihar saldırıları ---- hız kazanmaktadır.” Buna göre boşluğa A, C, D ve E seçeneklerinde verilenlerden herhangi biri değil B seçeneğindeki “actually” getirilmelidir. increase → to get bigger or to make something bigger in size or amount → art(ır)mak, çoğal(t)mak promote → ( job) to give someone a more important job in the same organization İntihar saldırganları Amerika Birleşik Devletleri’nin “müttefiki” olanları öldüreceğine göre boşluğu A, C, D ve E seçeneklerinde verilenlerden herhangi biri değil, B seçeneğindeki tamamlar. A B C D E → terfi ettirmek; rütbe vermek reduce → to make something less → azaltmak, indirmek intensify → to become greater, more serious, or more extreme, or to make something do this → art(tır)mak, şiddetlen(dir)mek retreat → when soldiers retreat, they move away from the enemy, especially to avoid fighting. 5. perpetrate → (suç) işlemek, yapmak persecute → acı çektirmek, canını yakmak, zulmetmek misbehave → yaramazlık yapmak, terbiyesizlik etmek, uygunsuz davranmak 3. 6. “Geçtiğimiz iki hafta içinde, intihar saldırganları Amerika Birleşik Devletleri ve onun --- ile çalışan 420 Iraklıyı öldürdü.” Boşluğun yer aldığı cümle dikkatle incelendiğinde “the threat” sözünün soruyu çözmemizde bize ipucu olacağı görülür. Çünkü “the threat” ve “terrorism” sözcükleri isim tamlaması oluşturmaktadır. Buna göre boşluğu A, B, C ve E seçeneklerinde verilenlerden herhangi biri değil, D seçeneğindeki “of” preposition u tamamlar. A B C D E Parçada “Fidelity Investment”ın bireysel müşterileri korumak için aldığı bir dizi önlemden söz edilmektedir. Boston merkezli bir şirketin, maliyetlerin %51 oranda düştüğünü belirttiği ifade edilmiştir. “Fidelity Investments”ın başkanının; yatırımcıların kendi ticari stratejilerine göre verilen süreyi göz önünde bulundurduklarını söylediği, ayrıca “Fidelity Investments”ın “Charles Schwab” ve “E Trade Financial” ile olan fiyat rekabetini de alevlendirdiği, aynı durumu martta “Vanguard Group” ile arasındaki çekişmede de yaptığı vurgulanmıştır. Bu bilgilerin ışığında soruları inceleyelim: foe → (literary or formal) an enemy or opponent “suggest”in buradaki anlamı, “People say so”dur. “seem” fiili genellikle kendinden sonra “to” aldığı için boşluğa A, C, D ve E seçeneklerinde verilenlerden herhangi biri değil, A seçeneğindeki “to suggest” getirilmelidir. “the threat of terrorism” ⇒ terör(ün) tehdidi 6. – 10. soruların çözümüne geçmeden önce parçayı anlamaya çalışalım: ally → a state formally cooperating with another for a military or other purpose A B C D E 2. adversary → one’s opponent in a conflict or dispute Parçada Irak’daki intihar saldırılarının birçok insanı şaşırttığı, şubattaki seçimler sonrasında şiddete verilen aranın; demokrasinin terörün tehdidini yavaş yavaş ortadan kaldırılması olarak görüldüğü belirtilmiştir. Ancak seçim politikaları yerleşmeye başladıkça Iraklı direnişçilerin ve intihar saldırılarının hız kazandığı ifade edilmiştir. İki hafta içinde Iraklı intihar saldırganlarının Amerika Birleşik Devletleri ile çalışan 420 Iraklıyı öldürdüğü, 2003 ve 2004’te de benzer olayların yaşandığı söylenmiştir. Son olarak da Müslüman teröristlerin eylemlerine gerekçe olarak dinî motifleri gösterdikleri belirtilmiştir. Bu bilgilerin ışığında soruları inceleyelim: TG – 1 retreat → geri çekilmek, gerilemek, geri adım atmak, köşesine çekilmek depict → anlatmak, dile getirmek, betimlemek, tasvir etmek, göstermek → geri çekilmek; cephe hattından geri çekilmek Bu bilgilerden ve parçanın açıklamasından yola çıkarak cümlede boş bırakılan yer incelendiğinde boşluktan sonra gelen “costs on options trading for individual customers” sözünün ipucu olduğu görülür. Çünkü bu sözde bireysel müşterilerin yararına olan bir durumdan söz edilmiştir. Öyleyse cümledeki boşluğu A, B, D ve E seçeneklerinde verilenlerden herhangi biri değil, C seçeneğindeki “reduced” tamamlar. A B C D E Yukarıda seçeneklerde verilen kelimelerin Türkçe anlamları verilmiştir. Bu bilgilerden yola çıkarak boşluğun bulunduğu cümleyi inceleyelim: “Dinî motifleri ileri süren müslüman teröristler, birçok saldırı ----.” Buna göre verilen boşluğu B, C, D ve E seçeneklerinde verilenlerden herhangi biri değil, A seçeneğindeki tamamlar. A B C D E A B C D E 3 Diğer sayfaya geçiniz. 2013 – KPSS / ÖABT ÇÖZÜMLERİ 7. Öncelikle sözcüğün anlamına bakalım: TG – 1 9. take on sth → (phrasel verb) to begin to have a particular quality properly → correctly, or in a satisfactory way → bürünmek, girmek; ... gibi olmaya başlamak → uygun şekilde, gerektiği gibi 11. hakkıyla, subsequently → happening after something else Cümlede boşluğa hangi yapının geleceğini açıklamadan önce bu cümleden önceki cümlenin hangi “tense” ile çekimlendiğine bakalım: → akabinde, sonradan successively → happening other “... that it had reduced costs” ..., a step it ---- on stocks and bonds” İlk cümlede “Fidelity Investments”in “Reported Speech”le aktarılmış, bu nedenle de bir derece daha “past”laştırılmış bir ifadesine yer verilmiştir. Maliyet düşürüldükten sonra “stocks and bonds”lara bu adım (maliyetin düşürülmesi) yansıyacağından fiilin “past tense” ile çekimlenmesi gerekmektedir. Bu nedenle boşluğa E seçeneğindeki yapı getirilmelidir. after each → art arda, sıra ile, peş peşe previously → existing or happening before something or someone else → önceden, evvelce rapidly →happening or moving very quickly → hızla, süratle Parçanın I, II, III ve IV numaralı cümlelerinde empatinin yani başkalarının duygularını anlayabilmenin; saldırganlığın ve şiddetin engelleyicisi olduğundan, empati kurabilen bir insanın toplumsal değerlere uygun davrandığından, diğer yandan toplumsal değerlere uygun davranmayan yani empati kurmayan kişilerin toplumda şiddeti ve saldırganlığı benimseyeceğinden bu nedenle de empati ve ahlak veya ahlaki değerlere uygun davranma arasında güçlü bir ilişki olduğundan söz edilmektedir. Parçanın V numaralı cümlesinde ise diğer insanlara kayıtsız şartsız güvenen ve yakınlık duyan kişinin yetenekli olduğundan söz edildiği için bu cümle parçanın anlam bütünlüğünü bozmuştur. A B C D E Bu bilgilerden ve boşluktan önce gelen cümlede geçen “within a certain time period” sözünden yola çıkıldığında boşluğa A, C, D ve E seçeneklerindekilerden herhangi biri değil, B seçeneğindeki “subsequently” getirilmelidir. A B C D E A B C D E 12. 10. 8. transitory → (formal) lasting only for a short time Öncelikle sözcüğün anlamına bakalım: consider → to think carefully about a decision or something you might do temporary → e xisting or happening for only a short or limited time → enine boyuna düşünmek, dikkatle değerlendirmek “More and more investors ---- options as Who? What? part of their trading strategies. How? Cümlede özne (subject) bulunduğundan yani cümle “active” olduğundan E, cümle Jeffrey Carney’in doğrudan alıntılanan bir cümlesi olduğu için “present tense” ile çekimlenmesi gerektiğinden C ve D, “progressive” bir durum söz konusu olmadığından B, boşluğa getirilemez. Buna göre boşluğu en iyi A seçeneğindeki yapı tamamlar. A B C D E → gelip geçici, geçici → geçici fleeting → passing swiftly; vanishing quickly → geçici, anlık permanent→ continuing forever or for a long time → kalıcı, uzun süreli provisional→ If a situation or arrangement is provisional, it is not certain and might change in the future. → geçici Yukarıda seçeneklerde verilen sözcüklerin anlamları verilmiştir. A, B, C ve E seçeneklerinde verilen sözcüklerin yakın anlamlı olduğu görülmektedir. Buna göre boşluğa cümlenin anlamından da yola çıkıldığında D seçeneğindeki “permanent” sözcüğü getirilmelidir. Parçanın II ve III numaralı cümlelerinde iyi birer kompozisyon oluşturmuş mektuplar yazabilmenin özen ve organize düşünce gerektirdiğinden, mektup kişinin imzasıyla gönderildiği için onu yazarken daha dikkatli olunacağından söz edilmiştir. IV numaralı cümlede yazar, II ve III numaralı cümlelerde söylediklerinin doğruluğunu ispatlamak için ünlü bir Fransız yazarın sözüne yer vermiştir. V numaralı cümlede de yine Fransız yazarın sözünü vurgulayarak bir sonuca varmış ve iyi bir mektup yazmanın zaman, emek ve düşünme gerektirdiğini belirtmiştir. Bu nedenle II, III, IV ve V numaralı cümleler anlamlı bir paragraf oluşturur. Ancak I numaralı cümlede birçok insanın işlerinden dolayı mektup yazdıklarından ve günde milyonlarca mektup yazıldığından söz edilmiştir. Parçanın II, III, IV ve V numaralı cümlelerinde kişilerin duygu ve düşüncelerini yansıtan daha özel mektuplardan söz edilirken I numaralı cümlede mektuplardan daha genel bir şekilde bahsedildiğinden bu cümle anlam bütünlüğünü bozmuştur. A B C D E A B C D E 4 Diğer sayfaya geçiniz. 2013 – KPSS / ÖABT ÇÖZÜMLERİ 13. TG – 1 Karşılıklı konuşmanın boş bırakılan yerinin tamamlanmasının istendiği sorularda özellikle boş bırakılan yerden sonraki cümleye daha sonra da parçanın tamamına dikkat edilmelidir. Diyalogda ne anlatıldığına bakalım. 15. - 19. soruların çözümüne geçmeden önce parçayı anlamaya çalışalım: 18. Soruların çözümüne başlamadan önce paragrafta ne anlatıldığına bakalım. Parçada Güzellik ve Aşk Tanrıçası Afrodit’ten söz edilmektedir. Afrodit’in tüm tanrıların ve erkeklerin aklını çeldiği, tatlı kahkahasıyla va alaylı oyunlarıyla ince zekâya sahip bilge kişilerin bile kalbini fethettiği vurgulanmıştır. İlyada’da Zeus ve Dione’nin kızı olduğu belirtilen Afrodit’in, daha sonraki şiirlerde deniz köpüğünden ortaya çıktığı ve adının da “köpükten doğan” anlamına geldiği ifade edilmiştir. “Aphors” sözcüğünün Yunancada köpük anlamına geldiği, bu deniz yaratığının Cythera’da (Yunan adası) ilk ortaya çıktığı, daha sonra da Kıbrıs’a sürüklendiği, kendi adının yanında bu iki adanın adıyla da anıldığı söylenmiştir. Parçanın son cümlelerinde de Afrodit ile birlikte güzelliğin geldiği, onun rüzgârları önüne alarak rengârenk çiçeklerle doğayı süslediği, denizin onun gelişiyle dalgalarını şen kahkahalarla kıyıya çarptığı, onsuz her yerin neşesiz ve yalnız olduğu ifade edilmiştir. “Charlotte: Ben ayrıldıktan sonra beni sorarsa tatile gittiğimi söylersin. Jane: Ama nereye gittiğini sorarsa ne diyeyim? Charlotte: ---Jane: Bana inanmayacak. Benden asla sır saklamayacağını bilir.” Yukarıda diyaloğun açıklaması incelendiğinde Charlotte’nin, Jane’den yalan söylemesini veya haberdar olduğu bir şeyi bilmiyormuş gibi yapmasını istediği anlaşılır. Buna göre boş bırakılan yere A, C, D ve E seçeneklerinden herhangi biri değil, B seçeneğindeki “O zaman nereye gittiğimle ilgili hiçbir şey bilmediğini söyle.” yargısı getirilmelidir. A B C D E A B C D E 19. 15. Parçanın anlam bütünlüğünün sağlanmasının istendiği sorularda öncelikle boşluktan önceki ve sonraki cümlelere dikkat edilmelidir. Cünkü bu cümlelerde bizi doğru cevaba götürecek ipuçları vardır. Ancak öncelikle parçada ne anlatıldığına bakalım: Parçada kadınlara erkeklerle eşit haklar verilmesinin dünyanın birçok yerinde ciddi tartışma yarattığı vurgulanmaktadır. Bu tartışmanın da herkesi etkilediği; birçok eğitimli, aklıselim insanın kadın ve erkek olarak rollerini ortaya koymak ve aile hayatına yaklaşmada yeni yollar bulmak için kafa yordukları belirtilmiştir. Parçadaki “new ways to think about their roles” sözü, C seçeneğindeki “one way or another, to more women in position of responsibility” sözünü örneklendirdiğinden boş bırakılan yere A, B, D ve E seçeneklerindekilerden herhangi biri değil, C seçeneğindeki belirleme getirilmelidir. 20. A B C D E Parçadaki “The Goddess of Love and Beauty” sözüyle D seçeneğindeki “goddess who represents love and beauty” sözü anlamca örtüşmektedir. Buna göre Aphrodite’nin kim olduğu, A, B, C ve E seçeneklerinden herhangi birinde değil, D seçeneğinde verilmiştir. Parçadaki “She is the daughter of Zeus and Dione in the Iliad, but in later poems she is said to have sprung from the foam of the sea, and her name was explained as meaning ‘the foam risen.” yargısından yola çıkıldığında parçada Aphrodite ile ilgili belirtilen durumun, A, B, C ve E seçeneklerindekilerden herhangi biri değil, D seçeneğindeki belirleme olduğu görülür. A B C D E 17. Parçadaki “This sea-birt took place near Cythera, from where she was wafted to Cyprus.” yargısı B seçeneğindeki “lived near Cythera but went to Cyprus after that” ifadesiyle anlamca örtüşmektedir. Buna göre parçada “the sea-birth” ile ilgili olarak açıklanan durum A, C, D ve E seçeneklerinde değil, B seçeneğinde verilmiştir. A B C D E 5 Öncüldeki cümlede birçok politikacının geçmişte savunduklarını inkâr ettiği ve partilerini kolayca değiştirdikleri, bu durumun da kararsız seçmenlerin sayısını giderek artırdığı belirtilmektedir. Bu bilgiden yola çıkarak öncüldeki cümlenin yapısını analiz edelim: “Today, many politicians deny the things they supported in the past (Bugün, birçok siyasetçi eskiden savunduklarını reddetmekte) and they change their parties very easily, (ve çok kolaylıkla partilerini değiştirmektedir) so the number of indecisive voter increases gradually. (bu nedenle kararsız seçmenlerin sayısı giderek artmaktadır.) A B C D E 16. Parçadaki “..., and she was called Cythera or the Cyprian as often as by her proper name.” yargısıyla E seçeneğindeki “was also called with some other names like Cyprian or Cythera which came from the Aphrodite’s islands” ifadesi anlamca örtüşmektedir. Öyleyse “The Goddess of Beauty” ile ilgili olarak A, B, C ve D seçeneklerinde verilenlerden herhangi birini değil, E seçeneğindeki belirlemeyi parçadan çıkarabiliriz. A B C D E Yukarıdaki bilgilerden yola çıkarak 15., 16., 17., 18. ve 19. soruları çözelim. 14. Parçadaki “The Romans wrote of her in the same way. With her, beauty comes. The winds flee before her and ... she moves in radiant light.” yargılarından yola çıkıldığında Romalıların, “Güzellik ve Aşk Tanrıçası”yla ilgili olarak B, C, D ve E seçeneklerinde verilenlerden herhangi birini değil, A seçeneğindeki “brought beauty to the nature with her” belirlemesini ifade ettikleri anlaşılmaktadır. A B C D E 21. Öncüldeki Türkçe cümleyi İngilizceye çevirelim: “Ağır çalışma ve korunmasızlık, kadını yatağa düşürdüğünde (When hard work and exposure brought the women down to bed with pneumonia,) yaklaşık bir yıldır Dalesford’da yaşamaktaydılar. (they had been living in Dalesford for nearly a year.) Yukarıdaki açıklamadan yola çıkıldığında öncüldeki Türkçe cümleye anlamca en yakın cümlenin A, C, D ve E seçeneklerinden herhangi birinde değil, B seçeneğinde olduğu görülür. A B C D E Diğer sayfaya geçiniz. 2013 – KPSS / ÖABT ÇÖZÜMLERİ 22. Öncüldeki cümle, “after” ve “if” ile kurulmuş iki ayrı “subordinate clause (yan cümle)”u olan bir cümledir. Cümlenin genel oluşumundan ve cümledeki “would”dan yola çıktığımızda bu cümlenin geçmiş zaman kiplerinden biriyle çekimlenmesi gerektiği anlaşılır. TG – 1 25. Cümlede enerjinin karmaşık bir süreç sonucunda gönderildiği belirtilmiştir. Boşlukları da dikkate alarak verilen yapıyı inceleyelim.” “---- the motor of an automobile ---(arabanın motoru) After Past Perfect Tense, Past Tense After Past Tense, Past Tense (tekerlekleri) Yukarıdaki yapıyı incelediğimizde boşluklara öyle birer “preposition” gelmeli ki “enerjinin motordan tekerleklere doğru” gittiği anlamını versin. Seçenekler incelendiğinde B, C, D ve E seçeneklerinde verilenlerin bu anlamı vermediği, A seçeneğindeki “... from ... to”nun “...den ... e” anlamında olduğu için boşluğu en iyi biçimde tamamladığı görülür. Yukarıdaki bilgiden yola çıktığımızda “main clause (ana cümle)” yani ikinci boşluğun “Past Tense” ile çekimlenmesi gerektiği anlaşılır. “if”in kullanımı: Cümlede “if”, “condition” yapmamıştır: Bu cümle “if” ile oluşturulmuş bir “Noun clause” cümlesidir. “if” bu cümlede “whether” anlamında bir “subordinate clause (yan cümle”dur ve “main clause (ana cümle)”un “object”i konumundadır. “from the motor of an automobile to the wheels → arabanın motorundan tekerleklerine” A B C D E Buna göre cümlede boş bırakılan yere A, B, C ve E seçeneklerinde verilenlerden herhangi biri değil, D seçeneğinde verilenler getirilmelidir. 24. Öncüldeki cümlede Fransa’da Montreal’in özellikle güney kesiminde çocuklar gibi hayvanlara da aziz, ermiş isimleri konduğundan söz edilmektedir. Hayvanlar (the animals) kendi kendilerine isim koyamayacağından yani cümle “passive” olması gerektiğinden A ve E, cümlede boşluktan önce hayvanları niteleyen ya da belirten bir “adjective clause”lu yapı kullanılmadığından C ve D’dekiler cümledeki boşluğa getirilemez. Cümlenin “active” hâli şöyledir: For example: The past tense form of most English verbs is formed by edding the suffix -ed which can be pronounced as either /-t/, /-d/ or / -əd): 26. Soruda bize “lexicon”un hangi yönünün farkı bağlamlarda aynı sözcüğü farklı şekillerde ya da daha az sıklıkla kullandığını belirlememiz istenmiştir. Seçeneklerde verilenleri inceleyelim: Formulaic (Formülsel) ⇒ It relies on prartially fixed expressians and highly probable ward combinations. Ancak cümlemiz “active” değil, “passive” olduğundan, yani “people” cümlede söylenmediğinden boşluğa B’dekiler getirilmelidir. Metophoric (Egretilemeli) ⇒ Concepts such as time and money, business and sex, systems and water all share large portion of the same vocabulary. A B C D E Indiomatic (Deyimsel) ⇒ It follows conventions and patterns for usage. “One uses known quantities to find unknown quantities” (Kişi bilinenleri bilinmeyenleri bulmak için kullanır.) “Allomorph” bir “morpheme”nin değişik biçimlerde söylenmesidir. Örneğin: “bad” sözcüğü ile “comperative” yapı oluşturulurken bu sözcüğe “comperative” morphem i olan [-er] ekinin getirilmesi gerekir. Ancak bu sözcükte “allomorph” olduğu için sözcüğün “comperative” hâli “worse” olmaktadır. “Allomorph” Türkçede “biçim birimsel değişke” anlamına gelmektedir. Aşağıda “the types of allomorphs” verilmiştir. Bu bilgiler seçenekleri daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır. To signify some difference in meaning, something is added to a word. Grammatical (Dil bilgisel) ⇒ It uses rules based on sampling of the Lexicon. “Algebra is a mathematical system.” (Cebir bir matematiksel sistemdir.) Yukarıdaki açıklamalardan şunları anlamaktayız: 1. Additive Allomorphs “In Montreal, especially ..., people give the animals, like children, the names of saints.” Öncüldeki cümleyi inceleyelim: “An allomorph is any of the different forms of a morpheme.” Types of Allomorphs A B C D E 23. Soruda bizden seçeneklerde verilen sözcüklerden hangisinin “allomorphy” örneği oluşturmadığını belirlememiz istenmiştir. “A morpheme may have more than one phonemic form.” the wheels” “After”ın kullanımı: 27. Register - Specific (Kesit – özel) ⇒ It uses the same word differently and / or less frequently in different contexts. Yukarıdaki açıklamadan yola çıkıldığında “lexicon (sözlük)”un istenen yönü A, B, C ve D seçeneklerinden herhangi birinde değil, E seçeneğinde verilmiştir. A B C D E Cümlede genel olarak “Algebra”dan söz edildiği için verilen boşluğa A, B, C ve D seçeneklerinde verilenlerden herhangi biri değil, E seçeneğindeki “which” getirilmelidir. ask + -ed → [a:sk] + [-t], liv(e) + -ed → [liv] + [-d], need + -ed → [ni:d] + [əd] Bu “allomorph” türünde sözcüğe başka bir ses daha eklenmektedir, E seçeneğindeki “dish” sözcüğünde bu tür bir “allomorp” vardır. dish [dI # ] → [dishes [dI # az] 2. Replacive Allomorphs: To signify some difference in meaning, a sound is used to replace another sound in a word. For example: the [ı] in drink is replaced by the [ae] in drank to signal the simple past. drink → [drink] [ı] drank → [drænk] [æ] Bu “allomorph” türünde sözcüğün içindeki bir ses başka bir sesle yer değiştirmektedir, A seçeneğindeki “goose” sözcüğünde bu tür bir “allomorph” vardır. goose [g u: s] → geese [g i: s] 3. Suppletive Allomorphs To signify some difference in meaning, there is a complete change in the shape of a word. For example: go + the supletive allomorph of {-Dpt} → went A B C D E 6 Diğer sayfaya geçiniz. 2013 – KPSS / ÖABT ÇÖZÜMLERİ TG – 1 be + the supletive allomorph of {S 3d} → is “aspirated” ve “unaspirated” arasındaki farktan habersizdirler çünkü İngilizce sözcüklerde “aspiration”, anlamı değiştirmez. Bu açıklamanın ışığında “keeping the linguistics theory in mind”, B, C, D ve E seçeneklerinden herhangi birinde değil, A seçeneğinde açıklanmıştır. Bu “allomorph” çeşidinde sözcük tamamen bir değişime uğrar, seçeneklerde bu “allomorph” yoktur. Lexically Conditioned 1. Zero Allomorph There is no change in the shape of a word though some difference in meaning is identified For example: The past tense form of “hurt” is formed by adding the zero allomorph of [-Dpt] to this word. 29. Bu “allomorph” çeşidinde sözcüğün nasıl yapıya bürüneceği tahmin edilemez, D seçeneğinde verilen “ox” buna örnektir. Öncüldeki açıklamada İngilizcede “p” harfiyle gösterilen sesin “pot” sözcüğünde “aspirated [ph] → üflemeli, soluklu” olduğu, “spot” sözcüğünde ise “unaspirated [p] → üflemesiz, soluksuz” olduğu ifade edilmiş, zihinde farkında olunan bu dil bilimi teorisinin nasıl açıklanabileceği sorulmuştur. Bu açıklama dikkate alındığında “allophone” ve “phoneme” farkının sorulduğu anlaşılır. Ancak soruyu açıklamaya başlamadan önce bu iki sözcüğün fonetik alfabeyle yazılışına bakalım. ●● pot [pot] ●● spot [spot] İki sözcüğün yazılışları incelendiğinde ikisinin de “p”, “phoneme” ile gösterildiği görülür. Ancak bu sözcüklerin sesletimleri yani “allaphone”ları farklıdır. Sesletimleri yani “allaphone”ları farklı olmasına, yani “pot” sözcüğünde “p” sesi, “aspirated”; “spot” sözcüğünde “unaspirated” söylenmesine rağmen tek bir “morpheme (p)” ile gösterilmelerinin nedeni, ana dili İngilizce olanların (native speaker) bu iki sesi aynı kabul edip “p” harfiyle göstermeleridir. Ana dili İngilizce olanlar, Soruda bizden “anlam biliminin en küçük biriminin” ne olduğunu bulmamız istenmiştir. Generative linguistics → Üretimsel dil bilimi Quantitative linguistics → Nicel dil bilimi Soruda açıklaması verilen ve 1960’larda Noam Chomsky’nin ortaya koyduğu dil bilimi, A, B, D ve E seçeneklerinde verilenlerden herhangi biri değil, C seçeneğindeki “davranış dil bilimi”dir. Davranış dil biliminin kısaca tanımlarsak: Bu açıklamadan yola çıkıldığında “semantics”in en küçük biriminin “semene” olduğu, “semene”nin de “morpheme” sözcüğüyle ifade edilebileceği görülür. Buna göre “the smallest semantic unit”; B, C, D ve E seçeneklerindekilerden herhangi biri değil, A’daki “morpheme”dir. 2. The shape cannot be predicted 28. Psycholinguistics → Davranış dil bilimi, Psikolinguistik “A semene is a meaningful linguistics unit that can not be divided further. A semene can be the meaning expressed by a morpheme.” sheep [ # i: p] → sheep [ # i: p] singular plural A B C D E Semantics → Anlam bilimi Cognitive linguistics → Bilişsel bilim Bu “allomorph” çeşidinde sözcüğün anlamında bazı değişimler olsa da şeklinde olmamaktadır, C seçeneğinde verilen “sheep” buna örnektir. Bu açıklamaların ışığında A, C, D ve E seçeneklerinde verilen sözcüklerde “allomorph” olduğu ancak B seçeneğindeki “tree / three” sözcüklerinde “allomorph” değil, “homophone (eşseslilik)” olduğu görülür. Soruda bizden konuşma ve yazmanın edinimi, depolanması, üretimi ve kavrayışının altında yatan zihinsel süreçleri açıklamak için bilişsel psikolojinin denelsel bulgularından yararlananın hangi dil bilimi olduğunu bulmamız istenmiştir. Seçenekleri inceleyelim: A B C D E hurt [hgɜ:t] → hurt [hɜ:t] present past ox [ɒks] → oxen plural [ɒksən] singular 31. “Psycholinguistics is a field that deals with the way humans acquire, utilize, formulate and comprehend language.” A B C D E A B C D E 30. Soruda bizden biliş süreçleriyle ilgili olmadığı için “cognitive linguists”lerin ilgi alanına girmeyenin ne olduğunu bulmamız istenmiştir. Aşağıda dil bilimciler ile ilgili verilen bilgileri inceleyelim: George Lakoff explores conceptual systems as revealed by language, particulary metaphor, and the aplication of cognitive linguistics to politics, literature, and other fields. Eve Sweeter investigates cognitive linguistics often from a historical perspective, with the relationship between language and gesture. Terry Regier explores the relation of language and thought, asking why languages hove the semontic cotegories they do, and whether and how those cotegories affect thought. Susanne Gahl investigetes the relations among usoge, grammar, and language processing, drawing on psycholinguistics and corpus linguistics. Keith Johnson studies the role of linguistic experience and cross language regularities inspeech perception, and the sociophonetics of personel identity. 32. Soruda bizden seçeneklerde verilenlerden hangisinin “semantics”in ilgi alanına girmediğini bulmamız istenmiştir. Metonymy (ad aktarması, mecazı mürsel), merongmy (parça - bütün ilişkisi); homonymy (eşadlılık, sesteşlik), synonymy (eş anlamlılık); antonymy (zıt anlamlılık), paronym (kökteşlik) “semantics”in çalışma alanına girdiğinden A, B, C ve E’dekiler doğrudur. Ancak “semantics”, ifadenin telaffuz ve dil bilgisi yapısını hiçe sayıp konuşmacının inanç ve maksadına yönelik çalışma yapmadığından, aksine konuşmacının amaç ve değer yargılarına göre cümleyi ele alan “Pragmatics” olduğundan D, “semantics”in ilgi alanına girmez. A B C D E Bu bilgilerin ışığında B, C, D ve E seçeneklerinde verilenler biliş süreçleriyle ilgilidir. Ancak A seçeneğinde verilen belirleme biliş süreçleri ile ilgili olmadığı için “cognitive linguists”lerin ilgi alanına girmez. A B C D E 7 Diğer sayfaya geçiniz. 2013 – KPSS / ÖABT ÇÖZÜMLERİ 33. Soruda bizden seçeneklerde verilenlerden hangisinin “ambiguity” içermediğini bulmamız istenmektedir. TG – 1 34. “A word, phase or sentence that has more then one meaning is said to be “ambiguous”. Yukarıda İngilizce açıklaması verilen “ambiguity (anlam belirsizliği)”, bir sözcüğün, bir sözcük grubunun ya da bir cümlenin birden çok anlama gelmesidir. Bu bilginin ışığında seçeneklerdeki cümleleri inceleyelim: A) Ayşe saw the man with binoculars. It could mean that Ayşe observed the man by using binoculars. It could mean that Ayşe observed a man who was holding binoculars. It could mean that you have red ambient (ortam) lighting. It could mean that you have a red light while driving your car. It could mean that your body has a red glow (kızarmak). It could mean that you posses a light bulb (ampul) that is tinted (boyalı) green. 35. “Bu zamana kadar dinlediğim en güzel hikâye.” dedi, küçük kızlardan büyük olanı kararlılıkla. “Şimdiye kadar dinlediğim hikâye.” dedi Cyril. Anlam bilimi, dil bilimi, f onetik, mimarlık, sosyoloji, psikoanaliz ve daha birçok bilim dalı ve disiplinin oluşturduğu disiplinler arası bir disiplindir. “ Gösterge bilimini şu şekilde somutlaştırabiliriz: There is no such thing as a sentence, term, expression or word symbolically representing a single true meaning. This sentence is underspecified (eksik belirtilmiş) and potentially (potansiyel olarak) ambiguous. sign meaning construction experience “Semiotics is concern with everything that can be taken as a sign. A sign is everthing which can be taken a significanty substituting for something else.” The meaning of this proposition (cümle) does not rely on whether or not Santa Claus is eating cookies at the time of its utterance. Santa Claus could be eating cookies at any time and the meaning of the proposition would remain same. Bu bilginin ışığında seçenekler incelendiğinde A, C, D ve E seçeneklerinde “ambiguity (anlam belirsizliği) olduğu ancak B seçeneğindeki cümlede olmadığı görülür. A B C D E güzel Bu açıklamanın ışığında yazarın “dissentient” sözcüğünü kullanmasındaki amacı; A, B, C ve E seçeneklerindekilerden herhangi birinde değil, D seçeneğinde verilmiştir. A B C D E 38. Soruda bizden yazarların yaşamdaki olayların ya da durumların asıl sonuçları ile olması beklenen sonuçları arasındaki zıtlığı vurgulamak istediklerinde hangi teknikten yararlandıklarını bulmamız istenmektedir. Seçenekleri inceleyelim: A) metaphor ⇒ A figure of speech in which a word or phrase that ordinarily designate one thing is used to designate another, thus making an implicit comparison. (Which cat sat on which mat?) The meaning is simply describing something that is the case in the world. In contrast, the proposition, “Santa Claus is eating a cookie right now.” describes events that are happening at the time the proposition is uttered. tek “Küçük çocuklara anlatılacak en münasebetsiz hikâye! Yıllarca süren itinalı eğitimin oluşumunu harap ettin” Öncüldeki cümle boşluklar da dikkate alınarak incelendiğinde simge, sembol, benzerlik, mecaz, anlam ve bildirim süreçlerini inceleyenin ne olduğunun sorulduğu görülür. Bu anlamı karşılayan kavramlar A, C, D ve E seçeneklerinde değil, B seçeneğinde verilmiştir. Çünkü “semiotics” yani gösterge bilimi; “Simge, sembol ve işaretlerin yorumlanması, üretilmesi veya işaretleri anlama süreçlerini içeren bütün faktörlerin sistematik bir şekilde incelenmesine dayanan bir bilim dalıdır.” E) Santa Claus eats cookies. Parçada bir teyzenin düşüncesini iletmede “dissentient (muhalif, karşıt görüşlü)” sözcüğünü kullanan yazarın amacının ne olabileceği sorulmuştur. Öncüldeki diyaloğu inceleyelim: Muhalif bir görüş geldi, teyzelerinden: D) The dog sat on the mat. 37. A B C D E C) You have a red light. Soruda bizden hangi seçeneğin yanlış bilgi içerdiği bulmamız istenmiştir. Seçenekler incelendiğinde A, B, C ve E seçeneklerindeki bilgiler doğrudur. Ancak D seçeneğindeki “Orthography refers to rules which restrict the allowable sequences of letters in alphabetic languages.” yanlış bilgi içermektedir. Umberto Eco A B C D E 36. Öncüldeki cümlede ne anlatıldığını anlamak için boşluklara da dikkat ederek cümleyi okuduğumuzda yetenekli yazarların kastettiği anlamı vermek için nelerden faydalandığından söz edildiğini görürüz. Başarılı yazarlar; tasarladıkları manayı karşı tarafa aktarırken tasvirlerden, mecazlardan, söz oyunlarından yararlanırlar. Bu açıklamanın ışığında seçenekler incelendiğinde cümleyi A, B, C ve D seçeneklerindekilerden herhangi biri değil, E seçeneğindeki “vivid (etkili, güçlü, canlı) adjectives and adverbs” en uygun biçimde tamamlar. A B C D E 8 ⇒ Bir kelimeyi veya kavramı kabul edilenin dışında başka anlamlara gelecek biçimde kullanma, metafor, mecaz. B) simile ⇒ A figure of speech in which two essentially unlike things are compared, often in a phase introduced by “like” or “as”. ⇒ Bir şeyin niteliğini anlatmak için o niteliği eksiksiz taşıyan bir şeyi örnek olarak gösterme işi, benzetme, benzeti, teşbih. C) irony ⇒ The humorous or mildly sarcastic (igneleyici) use of words to imply the opposite of what they normally mean. ⇒ The essential feature of irony is the indirect presentation of a contradiction between an action or expression. In the figurative speech, emphasis is placed on the opposition between the literal and the intented meaning of a statement. ⇒ Söylenen sözün tersini kastederek kişiyle veya olayla alay etme, ince alay. D) hyperbole ⇒ to describe something as much better, more important, etc than it really is. Diğer sayfaya geçiniz. 2013 – KPSS / ÖABT ÇÖZÜMLERİ ⇒ Bir şeyi, bir olayı olduğundan daha iyi, daha önemli veya çok gösterme, mübalağa. TG – 1 40. E) satire ⇒ A literary work in which human vice (zaaf) or folly (budalalık) is attacked through irony (alay), derision (alay, ironi), or wit (nüktecilik) 42. A) fantasy ⇒ Story about a situation or event that you imagine, which is not real or true. ⇒ satire usually implies the use of irony or sarcasm for critical purpose and is often directed at public figures, conventional behavior, political situations, etc. ⇒ Bir kimseyi, bir toplumu, bir düşünceyi yermek için yazılmış yazı veya söylenmiş söz, hiciv, satir. ⇒ Fantazi, hayal ürünü şeyleri anlatan hikâye. ⇒ flashback ⇒ When you suddenly remember sth. that happened in the past, usually sth bad. (Geçmişte olan bir şeyi anında hatırlamak, geçmişe dönüş.) ⇒ Geleceğe ilişkin, gelecekte olabilecek olan; çok fazla modern / acayip ve geleceğe ait olan hikâye. ⇒ irony ⇒ The humorous or mildy sarcastic (iğneleyici) use of words to imply the opposite of what they normally mean. (Söylenen sözün tersini kastederek) kişiyle veya olayla alay etme.) C) romance ⇒ Story about love. ⇒ Aşk hikâyesi / romanı. D) mystery ⇒ Story, often about a crime, in which the strange events happen are explained at the end. ⇒ symbol ⇒ A sign or object that is used to represent sth. (İmge, işaret, im, sembol.) ⇒ Esrarengiz hikâye. E) thrillers ⇒ A book with an exciting story, often about crime. A B C D E ⇒ subplot ⇒ Less important or a smaller part of a story. (Yardımcı konu, alt konu, alt olay örgüsü.) ⇒ Heyecan ve macera dolu hikâye / kitap. Yukarıdaki bilgilerden yola çıkıldığında soru kökündeki “the events that could not possibly happen in a real life” ifadesiyle “fantasy”nin açıklamasındaki “event that you imagine which is not real or true” ifadesinin anlamca örtüştüğü görülür. Parça boşluklar dikkate alınarak okunduğunda bir hikâyenin bölümlerinden söz edildiği anlaşılır. Bir hikâyenin bölümleri şu şekildedir: 1. Exposition → Introduction Seçenekler incelendiğinde ve parçadaki “inserted into a story showing events that occured in the past” sözünden yola çıkıldığında soruda istenenin A, C, D ve E seçeneklerindekilerden herhangi birinde değil, B seçeneğinde verildiği görülür. A B C D E 2. Complication → Rising action Soruda bizden genellikle kronolojik bir sırayla düzenlenmiş bir hikâyede geçmişte meydana gelen olayların hikâyenin içine dâhil edildiği sahneye ne ad verildiğini bulmamız istenmiştir. ⇒ foreshadowing ⇒ Showing or warning that something bigger, worse, or more important is coming. (Olacakları önceden göstermek, uyarmak, belirti / işaret vermek.) B) futuristic ⇒ Story about very modern and strange and seeming to come from some imagined time in the future. Bu bilgilerden yola çıkıldığında parçadaki “the contrast between the expected and the actual outcome of events in life” ifadesiyle ironinin açıklamasındaki “the opposition between the literal and the intented meaning of a statement” ifadesinin birbiriyle örtüştüğü görülür. Buna göre parçadaki boşluğa A, B, D ve E seçeneklerindekilerden herhangi biri değil, C seçeneğindeki “irony” getirilmelidir. A B C D E 3. Reversal → Climax or Turning Point 4. Recognition → Failing action 5. Resolution → Outcome Bu bir şekilde gösterecek olursak: nt nt de ci Yukarıdaki bilgilerden hikâyenin bölümlerinin; de ci in Reversal (Climax) Re on Fa cog ati on llin nit c i l ti p g a ion c m a cti Co ing on s i R Res n olut incident incident io ion osit Exp incident incident in 39. Soruda bizden “gerçekte olması mümkün olmayan olayların işlendiği hikâyelere” ne ad verildiğini bulmamız istenmektedir. Seçenekleri inceleyelim: yararlanıldığında ●● exposition (serim), ●● reversal or climax (düğüm), ●● resolution (çözüm) olduğu görülür. Buna göre birinci boşluğa, “the point of highest interest” sözünden yola çıkıldığında E seçeneğindeki “climax (düğüm)”; ikinci boşluğa, “the story comes to a close” ifadesinden yola çıkıldığında “resolution (çözüm)” getirilmesi gerekir. 41. Parçadaki boşluğun ya da boşlukların en uygun bir biçimde tamamlanması istendiğinde öncelikle cümlede ne anlatıldığına dikkat edilmelidir. Çünkü cümlede bizi doğru cevaba götürecek ipuçları bulunur. Buna göre cümleyi inceleyelim: “Yazarlar, hikâyedeki olayların ---- ya da sırasını dikkatli bir biçimde planlarlar. Olayları genellikle belli bir zamanda, bir olayın diğerini nasıl takip ettiğini gösteren ---- ile düzenlerler.” Yukarıdaki açıklamadan yola çıkıldığında parçadaki “order” sözcüğüyle D seçeneğindeki “sequence” sözcüğü, “one event follows another in time” sözüyle “chronological order” sözü anlamca örtüştüğünden boşlukları A, B, C ve E seçeneklerinde verilenlerden herhangi biri değil, D seçeneğindekiler en iyi tamamlar. A B C D E A B C D E 43. “Cooperative Learning (İş Birlikçi Öğrenme)’i tercih eden bir öğretmen bir dönem boyunca ELT (English Language Teaching) derslerinde, ●● Grupları cinsiyet & yaşa göre oluşturma, ●● Öğrencilerin grup içinde birbirinden öğrenmelerini sağlama ve öğrencilerin “olumlu bağlılık” geliştirmesine olanak tanıma, ●● Bireylerin birbirine yardım etmesini sağlama ve öğrenciye, sosyal beceriler kazandırmada yardımcı olma, ●● Öğrencilerin dil edinimini sağlamaları için onlara L2 (target language → hedef dil) de iletişim kurdurtma etkinliklerini uygular. Bu nedenle A, B, D ve E seçeneklerinde verilenler “Cooperative Learning”i uygulayan bir öğretmenin yapacağı etkinliklerdir. Ancak bu öğretim yönteminde “öğretmen öğrencilerin önceki bilgi ve deneyimlerinin üzerine eklemeler” yapmadığından C, “İş Birlikçi Öğrenme”yi derslerinde uygulayan bir öğretmenin yapacağı etkinlik değildir. A B C D E 9 Diğer sayfaya geçiniz. 2013 – KPSS / ÖABT ÇÖZÜMLERİ 44. “Varoluşçu zekâ”nın tanımın ne olduğu sorulmuştur. “Varoluşçu zekâ” ile ilgili aşağıdaki açıklamaları inceleyelim: TG – 1 45. Öncülde bir yaklaşımın temel prensipleri verilmiştir: Metodun prensipleri şunlardır: → Öğrenciler başlangıçta kendi öğretim materyallerini kendileri tasarlarlar çünkü öğrenciler hedef dilde neyi söylemek / öğrenmek istediklerine kendileri karar verir. “Existential Intelligence Definitions:” → Existantial intelligence involves an individual’s ability to use collective values and intuition to understand others and the world around them. Following are examples of individuals who have high existential intelligence: → Öğrenciler kendilerinin oluşturduğu materyal üzerinden belli dil bilgisi konuları, telaffuz ve kelimeler üzerinde çalışmalar yapar. → Philosophers → Theologians → Life coaches Famous people who have high existential intelligence: Buna göre yukarıdaki açıklaması verilen metodu benimseyen öğretmen; A, B, C ve D seçeneklerinde verilenlerden herhangi biri değil, E seçeneğinde verilen “Community Language Learning” prensiplerini benimser. → Socrates → Mevlana → Buddha Traits of those who have high existential intelligence: A B C D E → sees the big picture, → likes to be outside, → strong interest in society and those around them. Bu bilginin ışığında “varoluşçu zekâ”nın tanımı A, B, D ve E seçeneklerinden herhangi birinde değil, C seçeneğinde verilmiştir. A B C D E A B C D E → Başlangıç seviyesinde hedef dilde anlama ve konuşma becerileri en çok üstünde durulanlardır. → Cosmologists → interested in questions about life, death, and beyond, Sorunun öncülünde bazı öğrenmelerin uyku esnasında kendiliğinden (doğal olarak) gerçekleşeceğini, öğrencilerin gün içinde öğrendikleri üzerine bu esnada (uykudayken) çalışacaklarına değinilmiştir. Son cümlede de “Peki, o zaman öğrencilere neden ev ödevi verelim ki?” denmiştir. Öğrenilenlerin uyku sırasında doğal olarak anlamlandıracağını savunan, dil bilimci Noam Chomsky’nin “language acquisition (dil edinimi)” alanına getirdiği yeni bir akımın sonucunda ortaya çıkan metot; B, C, D ve E seçeneklerinde verilen metotlardan herhangi biri değil, A seçeneğindeki “The Silent Way”dir. → Öğrenciler kendilerini hedef dilde daha rahat ifade etmeye başladıktan ve daha güvende hissettikten sonra öğretmen de öğretim materyali hazırlayabilir ya da test kitaplarından yararlanabilir. → Individuals who excel in this intelligence typically are able to see the big picture. → able to look beyond the senses to explain phenomena, 47. 48. Parçada bir öğretmen dersinde uyguladığı bir öğretim yönteminden söz etmiştir. Öğretmen dersinde seçtiği metotla ilgili olarak şunları söylemiştir: ●● İki kişi arasında geçen kısa bir diyalog / konuşmayla derse başlanmıştır. 46. Soruda bizden hangi yaklaşımda öğretmenin öğrencinin hatalarını yumuşak bir ses tonuyla düzelttiğini bulmamız istenmiştir. Öğrencinin hatasını yumuşak bir sesle düzelten öğretim yaklaşımı; B, C, D ve E seçeneklerinde verilen yaklaşımlardan herhangi biri değil, A seçeneğindeki “The Desuggestopedia”dır. Bu durumu “Desuggestopedia”nın şu prensibiyle anlatabiliriz. ●● Errors are corrected gently, not in a direct, confrontational manner. ●● Errors are corrected gently, with the teacher using a soft voice. A B C D E ●● Taklik, öğrenilenleri akılda tutmak için iyi bir tekniktir. ●● Konuşma yeteri kadar tekrar edildikten sonra öğretmen bir öğrenciyle birlikte diyoloğu canlandırır. ●● Diyalogda belli cümle kalıpları ve gramer yapıları bulunur. Yukarıda sınıfta uygulanışı anlatılan öğretim metotu A, C, D ve E seçeneklerinde verilenlerden herhangi biri değil, B seçeneğindeki “The Audio - Lingual Method”dur. Yukarıdakiler dışında “The Audio - Lingual Method”e göre öğrenme sürecinin bazı karakteristik özellikleri şöyledir: ●● Yeni kelimeler ve gramer konuları diyologlar yoluyla sunulur. ●● Diyaloglar taklik ve tekrar yoluyla öğrenilir. ●● Diyalogların öğretiminde “repetition, backward build up, chain, substitution, transformation and question-andanswer” gibi tekrara dayalı alıştırmalar (drills) önemli yer tutar. ●● Öğrenciler doğru cevaplar verdiklerinde onlara olumlu dönütler verilir. ●● Dil bilgisi diyalog ve “drills” yardımıyla öğrenilir, açık bir dil bilgisi öğretimi yoktur. A B C D E 10 Diğer sayfaya geçiniz. 2013 – KPSS / ÖABT ÇÖZÜMLERİ 49. TG – 1 Parçada bir tekniğin genel amacına değinilmiştir. Tekniğin hedefinin; başlangıç seviyesinde olan öğrencilerin hedef dilde kendini rahatça ifade edebilmelerini ve o dili ana dili olarak konuşan birine yakın seviyede, etkili bir şekilde kullanmalarını ve telaffuz edebilmelerini sağlamak olduğu belirtilmiştir. Bu tekniğin önemli bir sayıltısının da öğrencinin hedef dilde kendini ifade edebilmesi ve duygularını, düşüncelerini ve ihtiyaçlarını belirtmeleri olduğu vurgulanmıştır. Yukarıda genel amaçları verilen metot A, B, C ve E seçeneklerinde verilenlerden herhangi biri değil, C seçeneğindeki “The Silent Way”dir. Diana Larsen - Freeman, “Techniques and Principles in Language Teaching” kitabında bu tekniğin amaçları şöyle verilmiştir: → Students should be able to use the language for self expression - to express their thought, perceptions, and feelings. → In order to do this, they need to develop independence from the teacher, to develop their own inner criteria for correctness. → Student become independent relying on themselves. by → The teacher, therefore, should give them only what they absolutely need to promote their learning. A B C D E 50. İki sözcükten oluşan fiillerle belirtili nesnenin kullanımına yönelik kuralı açıklayan ve daha sonra bu kuralı diğer “phrasal verbs”lere uygulayan öğretmenin bakış açısının ne olduğu sorulmuştur. Açıklaması verilen öğretmen; dil bilgisi yapılarını, kurallarını, kalıplarını öğrencilerine açıkça gösterir. Daha sonra bu kurallarla ilgili örnekler verir, öğrenciler dil bilgisi kurallarının öğretildiğinin farkındadır. Bu bakış açısının hâkim olduğu öğretim yaklaşımı “Grammar-Translation Method”dur. Bu yaklaşıma göre, ●● “Deductive application of an explicit grammar rule is a useful pedagogical technique.”dir. Bu bilginin ışığında soruda açıklaması verilen öğretmenin perspektifi A, B, C ve D seçeneklerinden herhangi birinde değil, E seçeneğinde verilmiştir. A B C D E 11 Diğer sayfaya geçiniz.