Sosyalistler ABD seçimleri hakkında ne diyor? | Marksist.org
Transkript
Sosyalistler ABD seçimleri hakkında ne diyor? | Marksist.org
Sosyalistler ABD seçimleri hakkında ne diyor? | Marksist.org Ozan Tekin tarafından yazıldı. Cuma, 02 Kasım 2012 12:51 Medya yorumcuları, her iki partinin lideri, Cumhuriyetçilerin muhafazakâr seçmeni, Demokratların liberal seçmeni, herkes 2012 başkanlık seçimlerinin, birbirinden oldukça farklı iki politik vizyon arasında net bir seçim olduğunu söylüyor. Peki neden çoğu zaman öyle görünmüyor? Demokratlar: Eleştirel bir Tarih kitabının yazarı Lance Selfa, SocialistWorker.org'un kendisiyle yaptığı röportajda buna yanıtlar verdi. Birçok insan 2008 başkanlık seçimlerine bir umut ve beklentiyle yaklaştı, fakat 2012 seçimleri daha farklı bir atmosfere sahip. Bunun sebebi nedir? Başkan Obama'nın 2009 Ocak'taki yemininden önce USA Today'in bir kamuoyu yoklaması, halk desteğinin %80 olduğunu gösteriyordu. Araştırmaya katılanların çoğunluğu, alternatif kaynaklardan elde edilen enerjiyi iki katına çıkarmak ve sağlık reformu da dahil olmak üzere Obama'nın, kampanyasındaki bütün önemli vaatleri yerine getireceğini düşündüklerini söylediler. Yüzyıllar önceymiş gibi geliyor fakat 2009'da milyonlarca insanın beklentileri böyleydi. Şimdi ise Obama, Jimmy Carter, George Bush ve Herbert Hoover gibi tek dönemlik, başarısız başkanlar kervanına katılmamak için çabalıyor. Ne oldu? En bariz açıklama, Hoover'ın 1929-1932 arası başkanlığından beri görülmüş en kötü ekonomik kriz. Fakat biliyoruz ki, Obama Beyaz Saray'a geldiğinde kriz bir yaşını doldurmuş ve Obama döneminin altıncı ayında bitmişti bile, en azından resmi rakamlara göre. Bu, şimdiye kadar görülmüş en kötü ekonomik toparlanmaya sebep oldu. Sonuçta Obama'nın başkanlığında ortalama hane halkı geliri her yıl düştü. Hatta Sentier Araştırma Şirketi'nin gösterdiği gibi, gelirdeki düşüş, ekonomik "toparlanma" sırasında krizdekinden daha şiddetliydi. 1/8 Sosyalistler ABD seçimleri hakkında ne diyor? | Marksist.org Ozan Tekin tarafından yazıldı. Cuma, 02 Kasım 2012 12:51 Böyle rakamlarla tekrar seçilmek gerçekten zordur. Yani Obama'nın hâlâ yarışta olması bile inanılmaz, ya da ne kadar az insanın Cumhuriyetçilere güvendiğinin bir göstergesi. Kamuoyu araştırmaları hâlâ insanların çoğunun ekonomik durgunluktan Obama'yı sorumlu tutmadıklarını düşündüklerini gösteriyor, fakat bence toplumun büyük çoğunluğu bu konu hakkında "acaba?" demeye başladı. Obama'nın durgunluğu daha beter hâle getirdiği ya da Sağlık ve Sosyal Güvenlik reformunun maliyetinin krizi uzattığı yolundaki Cumhuriyetçi propagandaya inanıyor değiller. Fakat Beyaz Saray'ın anahtarlarını ve Kongre'yi 2008'de Demokratlara emanet ettiler ve hayatlarında pek de bir şeyin değişmediğini biliyorlar. Obama'ya 2008'de oy vermiş on milyon insan öylesine hayal kırıklığına uğramıştı ki, 2010'da sandığa gitmediler ve Cumhuriyetçiler, Temsilciler Meclisi'nde çoğunluğu geri kazanıp Senato'yu da kılpayı kaçırdılar. 2010'daki seçmen, 2008'de Obama'yı seçenlerden ve hatta Amerikan ortalamasından daha beyaz, daha yaşlı ve daha muhafazakârdı. Bu yüzden o seçim cumhuriyetçi bir kayma yarattı. 2008'de, sekiz yıllık uzun Bush yönetiminden sonra, Cumhuriyetçilerin ne kadar gözden düşmüş ve insanların nasıl değişime hazır olduğunu unutmayalım. 2008, 1930'larda New Deal ile yaptıklarına benzer şekilde, Demokratların politikayı bir nesil boyunca değiştirebilecekleri o anlardan biriydi. Onun yerine, oldukça az tasvip edilen Wall Street kurtarma planının uygulayıcısı oldular. Kısacası Obama, 2008'in o büyük büyük laflarına rağmen, her zaman olduğu şey oldu: statükoyu tekrar kurmak azminde anaakım bir politikacı. Konut krizini alın mesela. Ağustos ortasında New York Times "İcrada temkinli hareket Obama'yı zora sokuyor" başlıklı bir makale yayınladı. Orada Binyamin Applebaum, mortgage borçlarını silmek ya da insanları evlerinden atmamak konusunda bankalara baskı yapmayı Obama yönetiminin nasıl tekrar tekrar reddettiğinden bahsediyordu. Yönetim bunun yerine bankalarla birlikte çalışmayı seçti, milyarlarca dolar rüşvetle bankaları borçlulara iyi davrandırmaya çalıştı. Ve bankalar, vergi ödeyenlerin milyarlarını ceplerine indirdikten sonra bile, bunu sürekli reddetiler. Wall Street'in şişirdiği bir emlak balonunun 2008-2009'da patlaması yüzünden evini kaybetme tehlikesi yaşayan ya da evinin değerinden çok daha fazla borcu olan aileler için 40 milyar dolarlık bir para ayrılmıştı bu kurtarma paketinde. Ama 2010 biterken bu paranın yalnızca onda biri harcanmış durumdaydı. Ve bu tamamen Obama yönetiminin tasarrufuydu. Emlak 2/8 Sosyalistler ABD seçimleri hakkında ne diyor? | Marksist.org Ozan Tekin tarafından yazıldı. Cuma, 02 Kasım 2012 12:51 piyasasının kendi kendine iyileşeceğini umup durdular. Özellikle Hazine, mortgage borçlarının silinmesinden doğacak muazzam kayıpları kabul etmek konusunda bankaları zorlamak istemedi. Yani burada, Obama yönetiminin doğru olanı yapmak için, ki bu aynı zamanda halk tarafından desteklenendi, birçok fırsatı vardı. Ama bu Wall Street'i gerçekten karşına almak demekti. Bu yüzden yönetim bunun tersini, halkın desteklemediğini yapmayı seçti. Dediğiniz gibi Cumhuriyetçilerin bu yarışta önde olması gerekirdi fakat Hristiyan Sağı'nın ve iş dünyasının en muhafazakar kanatlarının güdümündeler. Bunun sebebi nedir? Nasıl oldu da Amerikan kapitalizminin ana partisi Mitt Romney ve Paul Ryan noktasına geldi? Temsilci Paul Ryan'ın Cumhuriyetçi Parti başkan adayı olarak yükselişinin hikayesi, bize bu ülkedeki anaakım siyaset hakkında çok şey anlatıyor. Ryan, sağlık reformunu bir çeşit kupon programına çevirmek teklifiyle bilinen bir sosyal muhafazakârdır. Ana konuların çoğunda da, Cumhuriyetçilerin güya ılımlısı Mitt Romney ile fazla ayrışmazlar. Cumhuriyetçi Parti o kadar sağa kaydı ki, bugün Nixon bile belki liberal diye dışlanırdı. Ama Demokratlara da yaranamayabilirdi, çünkü kararsızları cezbedemeyecek kadar merkezin solunda kalabilirdi. Peki bu nasıl oldu? Partilerin son durumu, İşgal Et hareketinin "yüzde 1" olarak adlandırdığı bir kesimin hedef ve çıkarlarını yansıtan "neoliberal" fikirlerin ve serbest piyasanın politik sistem içerisinde süregiden hakimiyetinin bir yansımasıdır. Bu insanlar, şirketler ve zenginler, büyük partileri fonlayan ve onlara insan kaynağı hatta Kongre ve yönetim için eleman temin edenlerdir. Böyle bir kuruluş şemasında, bugünün Demokrat Partisi, bir önceki neslin ılımlı Cumhuriyetçilerinin savunduklarına çok yakın bir politik pozisyona sahip. Ve cumhuriyetçi parti de bugün, sağlık sigortasının ve sosyal güvencenin tamamen özelleştirilmesi gibi, birkaç onyıl önce sözkonusu bile edilemeyecek olan politikaları savunuyor. Demokratlar, Cumhuriyetçilerin oylarını artırmaları konusunda korku taktikleri 3/8 Sosyalistler ABD seçimleri hakkında ne diyor? | Marksist.org Ozan Tekin tarafından yazıldı. Cuma, 02 Kasım 2012 12:51 kullanıyorlar. Bununla ilgili ne söyleyebilirsiniz? Liberal demokratlar, Paul Ryan'ın Mitt Romney'ye katılmasını sevinçle karşıladılar; çünkü onlara göre Ryan'ın fikirleri o kadar zehirli ki, Cumhuriyetçi programı olduğu gibi ortaya sermekten kaçınamayacak. Haklı olabilirler ama sadece buna güvenmek yanlış olur. Bir kere zengin muhafazakâr bağışçılar, seçim sezonunun geri kalanında onları, Demokratların boy ölçüşemeyeceği oranda paraya boğacak. İkincisi, Cumhuriyetçiler eyaletlerde Demokrat oylarını baskılayacak yerel seçim yasaları geçirdiler. Fakat bir anlığına bu seçim sirkinden bir adım uzaklaşıp Obama'nın ne dediğine bakalım. Mesela, Obama'nın destekçileri, Kasım'da bir Romney-Ryan galibiyetinin sağlık sigortası ve sosyal güvenceye bir saldırının kapılarını açacağını ileri sürüyor. Ama o kapı, Obama Beyaz Saray'a seçildiğinden beri zaten açık. Daha döneminin başında bir ekonomik canlanma yasası çıkarırken bile devletin yaptığı ödemelerle ilgili reformu müzakere için Cumhuriyetçilere de elini uzatmakta ısrarcı olacağını söylemişti. Kongre'de büyük kesintiler önermeye yetkili bir komisyon kurulamayınca, Obama işe bizzat müdahil olarak sağ kanattan Alan Simpson ve muhafazakâr demokrat Erskin Bowles'u eşbaşkan atamıştı. Simpson-Bowles komisyonu, tavsiyelerini Kongre'nin önüne getirmek için gerekli olan oyu 18 üyeli komisyon içerisinden alamamıştı. Ama üçte ikisi harcama ve ödeneklerdeki kesintilerden ve sosyal güvenlik ve sağlık sigortasındaki temel değişikliklerden gelen ve bütçe açığında 10 yılda 4 trilyon dolarlık bir azalmayı öngören teklif, Beyaz Saray'ın hâlâ hedefleri arasında. Beyaz Saray ve Kongre'deki cumhuriyetçiler, 2011 yazında borç tavanının yükseltilmesiyle ilgili kavgaya tutuştuklarında, Obama onlara sosyal güvence ve sağlık sigortasında çok büyük kesintiler içeren bir "büyük teklif" sundu. Obama bir sefer değil, tam iki sefer, Temsilciler Meclisi Başkanı John Boehner ile, gelecek onyıl boyunca sağlık sigortasında 1,5 trilyon dolarlık bir kesintiyi içeren bir anlaşma yapmaya çalıştı. 4/8 Sosyalistler ABD seçimleri hakkında ne diyor? | Marksist.org Ozan Tekin tarafından yazıldı. Cuma, 02 Kasım 2012 12:51 Obama aynı şekilde, Simpson-Bowles komisyonunun sosyal güvenlik ödemelerinin hesaplanma yönteminde değişiklik şemasını da kabul etti. Gelecekteki ödenek sahipleri açısından, özellikle de haklarının korunması gerekliliği tam da şimdi bu "ödenek reformuyla" uğraşmak zorunda kalmamızın temel nedeni olan gençler açısından, bu multimilyar dolarlık bir kesinti anlamına gelecekti. Bunun duyduğumuz son "büyük teklif" olduğunu sanmayın. Eğer Obama kasımda seçilirse, tekrar deneyecek. Ryan Lizza'nın New Yorker'da belirttiği gibi, Obama'nın ikinci dönemi, liberallerin sözcülüğünü yaptığı, emekçilere yardım programlarıyla değil, aynı zamanda bütçe açığını giderme programları ve önemli vergi ve ödenek reformlarıyla başlayacak. İki parti arasında bir fark olmadığını mı söylüyorsunuz? Hayır. Demokratlar ve Cumhuriyetçiler tamamen aynıdır diyemeyiz. Ama farklılıklar olması gerekenden daha az. En az ayrı oldukları konu olan dış politikaya bakalım mesela. O bildik sloganın dediği gibi, "politika suyun kenarında biter"; ki Beyaz Saray'da hangi partinin olduğundan bağımsız olarak, ABD dış politika hedeflerinin hep aynı kaldığını anlatır bu söz. Soğuk savaş döneminde Cumhuriyetçilerin de Demokratların da dış politikası eski SSCB ile yarış tarafından şekillendirilmişti. Bugün ise her iki parti de "teröre karşı savaş"ı kazanmak istiyor. 2008'de George Bush'un Irak ve Afganistan'daki savaşlarına ve Bush/Cheney ikilisinin sivil haklara saldırısına karşı bir muhalefet olarak Obama'ya oy atmış insanlar, selefinin politikasını devam ettirdiğini gördüler. Bir de iç politikaya bakalım. Obama ve Romney bu konuda tek yumurta ikizi değiller. Obama'nın sağlık reformu yasası, sigorta kapsamında olmayan milyonları kapsam altına alırken, Romney-Ryan programı Medicaid'i budayarak 27 milyon Amerikalıyı daha sigortasız bırakacak. Aynı şekilde, Obama zenginlere bir miktar daha vergi koymaktan bahsederken; Romney ve Ryan, vergi indirimleriyle zengine 5 trilyon dolar aktarmak arzusunda. Yani Obama ve Demokratlar bu seçimlerde ehvenişer durumundalar. Fakat bu politika farklılıklarının karşısında, ABD şirketlerinin küresel ekonomideki rekabet gücü için Amerikan işçisinin hayat standartlarının düşürülmesi hususunda her iki partinin de neoliberal bir 5/8 Sosyalistler ABD seçimleri hakkında ne diyor? | Marksist.org Ozan Tekin tarafından yazıldı. Cuma, 02 Kasım 2012 12:51 konsensüse varmış olması gerçeği var. Birçok insanın seçimlere farklı bir yaklaşımı var. Sendikalar örneğin. Fakat Carl Davidson ya da Bill Fletcher Jr. gibi solcu kabul edilen insanlar bile radikallerin ve ilericilerin, geçmiş dönem kaydına rağmen Obama'ya oy atmaları gerektiğini söylüyor. Bu argümanlar için ne söyleceksiniz? Eğer Obama'nın geçmiş dönemi bu seçimlerde söz konusu edilmeyecekse, solun kendi talepleri için örgütlenip savaşmasının anlamı ne? Eğer Demokratlar, aktivistlerin onları yaptıkları şeylerden sorumlu tutmayacağını bilirse, solun kendilerinden talep ettiklerini gerçekleştirmeye istekli olmayacaklardır. Ne yazık ki bu emek örgütlerinin hiç öğrenemediği bir ders. Demokratlar, emeğin taleplerini gerçekleştirmek için ne kadar az şey yaparsa yapsın (sendikalara üyeliği kolaylaştıracak olan yasa sözü Obama'nın ilk yılında buhar oluverdi) ya da emeğe ne kadar saldırırsa saldırsın (Chicago valisinin Chicago öğretmenler sendikasına saldırması gibi), işçi sınıfının ulusal liderleri yine hep Demokratların yanında duruyor. Ve Demokratlar da emekçiler için gittikçe daha az şey yapıyor. Yani esas soru şu: Fletcher ve Davidson gibi solcular Obama'yı destekleyerek sağı geriletiyorlar mı? Yoksa kötünün iyisi ile kötünün kötüsünün aynı politikaları izlediği o iki parti konsensüsüne soldan bir onay vermeye mi hizmet ediyorlar? Ama neden kötünün iyisine oy vermeyelim? İki tane gerçekçi seçenek olduğunu kabul edip bunlardan daha az kötü olanı seçmeyelim mi? "1968'te kötünün iyisi kim olacak?" adlı makalesinde, sosyalist Hal Draper tam da bu soruyu soruyor. Bence herkes bu makaleyi okumalı ve bugüne nasıl uygulanabileceğini düşünmeli. Draper'in bahsettiği iki konuya dikkat çekeyim. Birincisi, Draper diyor ki, kapitalizm altında seçim sisteminde her zaman kötünün iyisi vardır. Eğer soldaki insanların her zaman için bu kötünün iyisi olan Demokratlara oy atacakları bilinirse, 6/8 Sosyalistler ABD seçimleri hakkında ne diyor? | Marksist.org Ozan Tekin tarafından yazıldı. Cuma, 02 Kasım 2012 12:51 Demokratlar çabalarını daha muhafazakâr oyları kazanmaya yoğunlaştırabilirler. İkincisi, Draper şunu soruyor, kötünün iyisine oy atmak, kötünün kötüsünü engeller mi? Ve bunu, kötünün iyisini seçmenin en uç örneklerinden biriyle tasvir ediyor; 1932 seçimlerinde Adolf Hitler ve Nazi Partisi'ne karşı Alman sosyal demokratlarının, kötünün iyisi olarak aşırı muhafazakâr general Hindenburg'a oy atılması çağrısı. Tabii ki hepimiz Hindenburg'un ehveni şer, kötünün iyisi olduğunu kabul ederiz. Ama seçilince, Hitler'i Şansölye atamıştı. Draper'in esas demek istediği, ehveni şeri desteklemek kötülüğün kendisine kapı aralar. Bugün tabii ki karşımızda bu kadar ekstrem bir durum yok. Fakat Draper başka bir senaryoyu daha tasvir ediyor. Kötünün iyisinin, sistemin uygulayıcısı olarak, gitgide daha fazla kötünün kötüsü gibi hareket ettiği bir senaryo. Bunu söylerken Draper'ın aklında 1964 seçimleri var. O zaman "barış"ın adayı Lyndon Johnson, "savaş delisi" Barry Goldwater'i yenmiş ve seçildikten aylar sonra ABD'yi Vietnam Savaşı'na sürüklemişti. Yani seçim günü solun yapabileceği hiçbir şey yok mu? Peki ya Yeşil Parti adayı Jill Stein ya da barış ve özgürlük söylemiyle yarışan Roseanne Barr gibi üçüncü parti adayları? Anarşistlerin tersine, sosyalistler seçim arenasında çalışmaya karşı değillerdir. Ülke çapında sosyalistlerin desteklemesi ya da karşı çıkması gereken referandumlar vs. olacaktır. Mesela California'da yaşasaydım, şirketlere açık verirken sendikaların politikaya müdahil olmasının önünü kesen 32 nolu referandumda hayır derdim. Ama iş adaylara gelince, bence bu sene oy atmak ikincil önemde. İki partinin hegemonyası altındaki seçim gününe karşı protesto dile getirmek istiyorsanız, Stein'a ya da Barr'a ya da sosyalist bir adaya oy atabilirsiniz. Fakat bunların hepsi, arkası sağlam olmayan ufak hareketler. Ralp Nader'in özellikle 2000'deki Yeşil Parti adaylığında olduğu gibi, kendilerini destekleyen bir "hareket" yok. O zaman Nader, birçoğu küresel adalet hareketi vesilesiyle yeni radikalize olmuş 7/8 Sosyalistler ABD seçimleri hakkında ne diyor? | Marksist.org Ozan Tekin tarafından yazıldı. Cuma, 02 Kasım 2012 12:51 binlerce aktivisti yakalamıştı. 1948'ten bu yana görülmüş en yüksek merkezin solundaki üçüncü parti oyları için sosyalistler de o dönem Nader'a ve Yeşillere destek vermişlerdi. Bugün buna benzer bir durum yok. Wisconsin ayaklanmasından Wall Street'i İşgal Et hareketine, Trayvon Martin cinayetine karşı ırkçılık karşıtı protestolara kadar, son iki yıldır yükselen direnişten neler öğrenebileceğimize ayırmalıyız biz zamanımızı. Kasım'da kim seçilirse seçilsin, üzerimize doğru gelmeye devam edecek olan kemer sıkma ve baskıya karşı mücadeleyi nasıl örgütleyeceğimizi bulmak zorundayız. (Türkçeye Can Usta çevirdi) 8/8