TARİHİN HAYAT BULMA ALANI: TİYATRO Ramazan KAYA∗ ÖZET
Transkript
TARİHİN HAYAT BULMA ALANI: TİYATRO Ramazan KAYA∗ ÖZET
Tarihin Hayat Bulma Alanı: Tiyatro Ramazan KAYA TAR H N HAYAT BULMA ALANI: T YATRO Ramazan KAYA∗ ÖZET Bu çalı mada tiyatronun tarihi ele alı tarzı incelenmi tir. Tarih, di er bilim dallarıyla ili kili bir bilim dalı oldu u gibi sanat ve edebiyat türleri için de konu olarak destek sa lar. Bir sanat dalı olarak tiyatro, tarihten yararlanırken onu, tarih bilimine özgü de il sanatın ruhuna özgü olarak i ler. Bu yüzden tarihi konu alan tiyatro eserlerinde öncelik tarihsel gerçeklik de il estetik ve inandırıcılıktır. nsani ve toplumsal sanatların ba ında gelen tiyatro, tarihten çe itli amaçlarla yararlanırken aynı zamanda do asına uygun olarak tarihi insanile tirir. Anahtar Kelimeler: Tarih, Tiyatro, Sanat, Tarih konulu tiyatro eserleri, Tarihsel gerçeklik THE VITALIZING FIELD OF THE HISTORY: THEATRE ABSTRACT In this research, it is examined how drama takes on history. History not only is a discipline related to other disciplines but also is a corroborative discipline for art and literature disciplines as subject. As an art branch, drama takes in hand history according to the spirit of the art not the spirit of the history. So, in theatrical performances taking in hand history as subject, it is given priority to aesthetics and plausibility not historical reality. Drama which holds the first place of human and society arts, benefits from history for different purposes and in the same time humanizes history in conformity with its nature. Key Words: History, drama, art, theatretical performances taking in hand history as subject, historical reality GR Tarih, hem kendine özgü metot ve konusu olan hem de di er bilim dallarıyla ili kili bir bilim dalıdır. Bunun yanı sıra tarih; sinema, tiyatro, roman ve iir gibi popüler olsun olmasın, sanat ve edebiyat türlerine konu itibariyle destek sa lar, bunlar için bir fon olu turur. Geçmi teki insan ve toplum ya amlarının deneyimleri olarak insan, olay, dü ünce ve problemler açısından bu türlerin yararlanabilece i zengin açılımlar sunar. Ancak sanat ve edebiyat türlerinin tarihi kullanım ve sunum biçimleri genelde tartı ma ve tepkilere sebebiyet vermi tir. Sanat ve edebiyatın yapısı, do ası dü ünülmeden yapılan bu tartı maların temelinde tarihin me rula tırma gücü, toplumun geçmi le ilgili kalıpsal dü ünü ve yargıları, tarihin sanatçılar tarafından tarihsel gerçekli e uymayan bir ekilde kullanıldı ına dair tarihçilerin akademiksel kaygıları bulunmaktadır. Bunun yanında bu tartı malarda dile pek fazla getirilmeyen gizli bir kaygı; popüler tarih ile sanat ve edebiyat ürünlerinde sunulan tarihin, halkın tarih bilincini akademik tarihe göre daha çok etkilemesidir. Ferro (1995: 186-187), sinema ve televizyonun bizim tarih görü ümüzü dönü türüp dönü türmedi ini sormakta ve öyle eklemektedir: “ Oysa bu sorun pek de yeni de ildir. Bilme ya da bilgi olarak tarih bilimi, aynı türden sorunlarla daha önce de kar ıla mı tır: roman ve tiyatro sık sık tarihsel bilmenin rakibi rolünü üstlenmi tir, en azından bizim yaygın belle imizde bu böyledir. Richelieu ya da Mazarin’i dü ündü ümüzde aklımıza gelen ilk anılar hangileridir? Tabii ki Alexandre Dumas’ın Üç Silah örler’i. ngiltere’de de durum aynıdır; Peter Saccio’nun i aret etti i gibi, Shakespeare’in Jeanne d’Arc konusunda söyledi i her ey uydurulmu tur, yine de, tarihçilerin çabalarına ra men ngilizler’in belle inde yer etmi olan, Shakespeare’in Jeanne d’Arc’ıdır ve zaman ilerledikçe tarihçiler bu durumu büsbütün önleyemez hale gelirler. Çünkü, zamanda geri gidildikçe ve çözümlemelerin ilerlemesiyle zorunlu olarak de i en bir tarih yapıtına kar ın, sanat yapıtı de i mez, kendini ölümsüzle tirir. Bu yapıtlar ço alsa da sorun aynı kalır; Rusya’daki Napoléon örne i buna tanıklık etmektedir. Napoléon’un kimli inin ba ka yerlere oranla daha büyük bir hayranlık ∗ Yrd. Doç. Dr., Atatürk Üniversitesi, K.K.E.F Tarih E itimi Anabilim Dalı., Erzurum Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi E itim Fakültesi Dergisi 119 Ramazan KAYA Tarihin Hayat Bulma Alanı: Tiyatro uyandırdı ı bu ülkede, u birbirinden onca farklı portreler içinde hangi Napoléon görüntüsü üstün gelir: deccal, barbar, zorba, Prometheus, ehit ya da dahi, gizemli hayalet; Pu kin için epik kahraman, Dostoyevski ya da Tolstoy için bir felsefe verisi, Marksistler için kanıt; hangisi üstün gelir? Bunlardan biri ya da öteki olabilir, ama tarihçilerin çalı ması olamaz”. nsanların tarihi algılamalarında popüler tarih ile sanat ve edebiyatın sundu u tarihin, akademik tarihe göre daha etkin olmasının en önemli nedeni, bu türlerin insanı ve ya amı daha gerçekçi yansıtabilmeleridir. Tarihi ya amla bütünle tiren spanyol felsefeci Gasset (1998: 51), “tarih demek, geçmi e yeniden can verme, geçmi i hayalinde yeniden ya atmaktır. Tarih bir mumyalar müzesi olmaktan çıkmalı, gerçekte neyse o olmalıdır: Co kulu bir canlandırma denemesi. Ölüme kar ı açılmı bir anlı sava tır tarih” eklinde görü lerini belirtir. Tarih bilgisini geçmi e uzanan ikinci bir ya am olarak gören Barzun ve Graff (2001: 37), tarihi, “ba ka insanların ya antılarını dü lemekle ya anan bir deneyim” olarak tanımlamı lardır. Collingwood (1996: 40-41) ise tarih ne içindir? ba lı ı altında “benim yanıtım, tarihin insanın kendine ili kin bilgisi “için” oldu u. Kendini bilmesinin insan için önemli oldu u dü ünülür genellikle: Kendini bilme burada salt kendi ki isel özelliklerini, onu öteki insanlardan ayıran eyleri bilme de il, insan olarak yapısını bilme demektir. Kendinizi bilmeniz, ilkin bir insan olmanın ne demek oldu unu bilmeniz, ikincileyin oldu unuz insan olmanın ne demek oldu unu bilmeniz, üçüncüleyin oldu unuz insan olmanın ve ba ka biri olmamanın ne demek oldu unu bilmeniz anlamına gelir. Kendiniz bilmeniz ne yapabilece inizi bilmeniz anlamına gelir; kimse ne yapabilece ini denemeden bilmedi i için de, insanın ne yapabilece i konusundaki tek ipucu ne yaptı ıdır. Öyleyse, tarihin de eri bize insanın ne yaptı ını, böylece insanın ne oldu unu ö retmesidir” eklinde görü lerini belirtir. Bu durumda tarihin konusu insan ve ya amdır denilebilir. Fakat ülkemizdeki tarihçilik ve tarih e itimi üzerine ele tirel yakla ımlar getiren birçok tarihçi ve e itimcinin de belirtti i gibi akademik tarih ve onun yansıması olan okul tarihleri, dolayısıyla, bu tarihin sunumunu ta ıyan ders kitapları, insan ve ya amını yansıtmaktan uzaktırlar. Okullarda ö retilen tarihin ideolojik, kuru ve yavan oldu u, yapılan ele tirilerin ba ında gelmektedir. Özellikle tarih ders kitapları ö rencileri sava tarihleri, antla ma maddeleri, imparator ve kral isimleriyle yıldırmaktadır. TAR H KONULU T YATRO OYUNLARI Geçmi i konu edinen ve insanların tarihi algılamalarını etkileyen sanat türlerinden birisi de tiyatrodur. Her eyden önce tiyatro hayatı ele alan (Strowsky, 1946:13-15) ve merkezinde insan olan, insana yönelen (Nutku, 1983:1) bir sanat dalıdır. Ba langıcından bu yana tiyatroda en çok tarih bilgisinden yararlanıldı ı görülmektedir. Geçmi teki olayların ciddi eylemleri içermesi, sava ve mücadelelerle geli mesi, tiyatronun aradı ı hareket ve çatı ma ö elerini içinde ta ır. Oyunların iskeletinin kurulmasında bu olaylardan yararlanılır. Olayları ba latan ve yürüten güçlü ki iler tragedyaların, romantik dramların vazgeçilmez kahramanlarıdırlar ( ener, 2003:130). Tiyatro üzerine ülkemizde tanınan ünlü isimlerden And (1973:768), tarih konulu tiyatro oyunlarını, konularını tarihten alan, kamu düzeninin önemli olaylarını i leyen, ço u kez tarih verileriyle ça da sorunlara de inen, genellikle bir örnek, bir uyarma tonu ta ıyan oyunlar olarak tanımlamı tır. Bu eserlerde dramatik ö elere önem verildi i için bunlar aynı zamanda romantik dramların özelliklerini de ta ırlar. Tarihsel olay ve ki iler ne kadar az de i tirilirse, o kadar tarihi drama yakın, ne kadar fazla de i tirilirse romantik drama o kadar yakın olurlar (Akı,1989:125). Tarih bilgisinin ve tarih biliminin çe itli devirlerde de i en fonksiyonu, metodu ve amaçları tarih konulu tiyatro oyunlarına da yansımı tır. “Bu nedenledir ki, tarihi oyun i in aslında derin bir kriti in, dü ünsel zenginli in yansıdı ı alan olmu tur. Tarihi tiyatro oyunları, kalitesinin yüksekli i ölçüsünde, yazıldıkları dildeki tiyatro edebiyatının görkemini arttırmı tır. Özellikle toplum ve dü ünce hayatında büyük devrimlerin yapıldı ı, daha ba ka bir deyi le insanların ya adıkları toplumun do al de i imini bilinçli bir biçimde yeniden de i tirdikleri ça da tarihe bakı yeni boyutlar kazanmı tır. Siyasal bilince sahip bir toplumun yazarı tarihi tiyatro ve roman alanında da güçlü eserler vermi tir. Tersi söz konusu ise, yani bir toplumda tarihi tiyatro ve romanlar güçsüzse bu o toplumda siyasal dü üncenin de güçsüz ve geli memi oldu unun bir göstergesidir” (Ortaylı, 2001a:151-152; 2000:467). Tarih yazımını etkileyen ça ın de erleri, siyasal ve dü ünsel atmosferi, tarih konulu tiyatro eserlerini de etkilemi tir. Ortaça da bu 120 Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi E itim Fakültesi Dergisi Tarihin Hayat Bulma Alanı: Tiyatro Ramazan KAYA eserlerde destanların ve dini hikayelerin etkisi görülürken, yeniça da devlet bürokrasisini, mutlak monar iyi öven eserler ortaya konmu tur. Aydınlanma ça ında ise tiyatro özgürlük, yurt sevgisi, ulusal duygular gibi konuları i leyecektir. Ulusalcı duyguların ve eylemin ortaya çıktı ı 19. yüzyılda bu dü üncelerin propagandasında en etkili kitle ileti im aracı tiyatro olmu tur (Ortaylı, 2001a:153-161). 17. ve 19. yüzyıllar Avrupa kültür tarihinde en ilginç olu um; tarihi roman ve tarihi drama türünün geli mesidir. Bunun yanında tarih ve tarihçilik açısından 19. asrın bir önemli yönü, tarih ö renme ve tarih bilinci edinmenin geni kitlelere yayılması ve bir geli me yaratmasıdır. Bu geli im, tarihçilerin yazdı ı onlarca ciltlik eserlerle de il, okullarda güzel yazılan tarih ders kitapları ve asıl önemlisi tarihi tiyatro eserleri ve romanları sayesinde olmu tur (Ortaylı, 2001b). Tarih eski Yunan ozanlarından günümüze tiyatroya konu olurken bizde tarih konulu tiyatro eserlerinin yazımı Tanzimattan itibaren ba lamı tır. Gerek Tanzimat ve Me rutiyet gerekse Cumhuriyet dönemlerinde devrin atmosferini ve tarihçilik anlayı ını yansıtan eserler yazılmı tır. Tarihsel oyunların evrensellikle tarihselli i bir arada içermesi gerekti ini söyleyen ener (1982: 188), tarihsel oyunlarımızı öyle kümelemekte ve de erlendirmektedir: “Tarihi yalnızca görsel ve i itsel olanakları ile çarpıcı malzeme olarak kullanan oyunlar, tarihte ya amı ki ilerin ününden yararlanarak görkem duygusu uyandıran oyunlar, tarihsel ki ileri ruhsal sorunları açısından inceleyen oyunlar, tarihsel bir ki i veya olayı ça da bir bildiriye araç olarak kullanan oyunlar, tarihte oldu u söylenen tuhaf olaylardan güldürücü durumlar üreten oyunlar. Bu oyunlarda tarih yalnızca kaba bir malzeme olarak kullanılmakta, evrensel ve tarihsel bakı açısı savsaklanmaktadır. Tarihsellik savında olmayan oyunlarda bu tutum ba ı lanabilir, hatta yazarın malzemesini seçme özgürlü ü adına savunulabilir. Tarih oyunu olma savındaki oyunların ise evrensellik ve tarihsellik süzgecinden geçmesi kaçınılmazdır.” Türk tiyatrosunda tarihsel oyunların çe itli yakla ımlarla yazıldı ını belirten Ortaylı ise (2001a:169-170) “Ancak bunlar, dünya edebiyatının klasik veya ça da ünlü eserlerinin oyun, teknik ve yorum gücüne ula amamı tır. Bunda kabahat yazar ve uygulayıcılarından çok, toplumumuzun dü ünsel geri kalmı lı ında aranmalıdır… Tiyatroda tarihi oyunun ortaya çıkı ve ba arısı, herhangi bir dramaturji olayı de ildir. Bu oyunların beslenece i kaynakların ba ında devrin dü ünsel düzeyi ve tarih yorumculu u gelir. Gerek dünya edebiyatında, gerekse ülkemizde tarihin yorum tarzı ve yakla ım yöntemi kendisini tiyatroda da göstermi tir. Yani tarih bilim ve felsefesi salt dü ünce ve mantık olup, roman ve tiyatro serbestçe serimlenen bir duygu bütünü de ildir. Her iki alanda da bu ögelerin belirli bir oranda birlikte bulunması gerekir. Bir ülkede dü ünsel hayatın düzeyini, tarihin yorumu, bakı açısı ve ortaya çıkarılan sentez gösterir. Tiyatronun gerçek düzeyi de (edebiyatta tarihi romanlarda oldu u gibi) tarihi dram türünün ba arısıyla ölçülür. Çünkü tarihi dram; salt dil, dramatik kurgu ve teknik gibi birincil yazarlık yetenekleri dı ında, ön planda dü ünsel zenginlik ve görkemin varlı ını gerektiren bir alandır” eklinde görü lerini belirtir. Tiyatro, hem devletin parasal deste ine ihtiyacı olan hem de do ası gere i devlet baskısından özgür olmayı isteyen bir sanattır. Devlet en toplumsal nitelikli sanat olan tiyatroyu, kendi amaçları do rultusunda kullanmak için destekler. Bu iki güç tarih boyunca zaman zaman birbirini desteklemi kimi zaman da kar ı kar ıya gelmi tir. Devletin gücü güvence altında olmadı ında tiyatro üzerindeki baskı yo unla mı ve tiyatro egemen ideolojinin sözcüsü haline getirilmi tir (Yüksel, 1991:490). Roma mparatorlu u’nda, devlet gücünün gösterilmesi için askerlerden ve sava tutsaklarından olu an görkemli geçit alayları, tiyatro yapılarında halka sergilenirken, Ortaça larda kilise, önceleri pagan kültürünün bir ürünü saydı ı ve yasakladı ı tiyatroyu sonradan, hırıstiyanlı ı yaymak ve peki tirmek üzere, önemli bir araç olarak de erlendirmi ve bu yolda kullanmı tır. Fransız Devrimi sırasında da tiyatro, devrim dü üncesini yaymak için kullanılmı , bu amaçla büyük kitlesel gösterilere ve sokak tiyatrolarına yer verilmi tir. 1917 devrimi sonrasında da, yine devrim dü üncesini yaymak ve ilkelerini peki tirmek amacıyla büyük kitlesel gösteriler düzenlenmi tir. Bizde de Cumhuriyet tarihinin önemli kültür kurumlarından biri olan ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin yan örgütü olarak kurulan Halkevleri’nde tiyatro etkinlikleri “inkılap fikirlerinin ve duygularının halka ifadesi hususunda en kuvvetli vasıta” olarak kabul edilmi tir (Konur, 2001:15). üphesiz tiyatronun bu sözcülü ü yerine getirmesinde tarih, do ası gere i önemli bir i lev görmü tür. Tarih oyunlarının en çok yazıldıkları ve denetim altında tutuldukları ça ların, adeta tarih biliminin kullanıma sokulmasına paralel olarak daha çok ulusal bilincin uyandı ı, ulusal birli in kurulmaya çalı ıldı ı dönemler oldu u unutulmamalıdır (And, 1973:768). Örne in Cumhuriyet döneminde tiyatro üzerinde Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi E itim Fakültesi Dergisi 121 Ramazan KAYA Tarihin Hayat Bulma Alanı: Tiyatro kurulan denetim ile yakın geçmi le ili kinin kesilmesi ve devrimlerin korunması amaçlanmı tır. Namık Kemal’in birçok oyunu, eski dönemin izlerini ta ıdı ı için ya yasaklanmı , ya da kısıtlanmı tır. Vatan Yahut Silistre, içindeki “Padi ahım çok ya a!”, “Ya asın Osmanlılar” gibi sözlerin çıkarılması artıyla izin alabilmi tir” (Konur, 2001:182; And, 1983:16). üphesiz bu tür uygulama ve denetimler sadece tiyatro için de il, tarihi ele alan di er sanat ve edebiyat türleri ve bizatihi akademik tarih için de geçerli olmu tur. Bununla birlikte tiyatroyu sadece devletin veya egemen güçlerin ideolojisini yayan bir organ olarak görmemek gerekir. Yukarıda belirtildi i gibi tiyatro özgür bir ortam gerektirir. Tarihi ele alan di er etkenler gibi tiyatronun da muhalefet gücü vardır. Tiyatro bu muhalefette tarihten yararlanır ve tarih bilincine katkıda bulunur. Kindermann (1977), sansür baskısı oldu u zaman, tiyatronun, tarihsel benzeri bir tutumla izleyiciye geçmi ten kar ıla tırmaya yarayacak bazı örnekler verme çabasına girdi ini, ya anılan zamanın geçmi zamandaki benzer bir konumun yardımıyla aydınlatılıp, çözüm yolları ve çıkmazlarıyla sergilendi ini ya da durumun dünya tarihinin geli mesi açısından ele alınıp, izleyiciye o anda dünya tarihinin geli me sürecinin hangi noktasında oldu unun gösterilip yeni de er ölçülerinin yardımıyla izleyicinin içinde yeni ve eylem için yüreklendiren bir ça bilinci uyandırıldı ını belirtir. TAR H N ÜRET M Tiyatronun tarihi ele alı ını incelemeden önce, tarih ve sanatın metotlarının, kurallarının, perspektiflerinin, gerçeklerinin, bakı açılarının, amaçlarının ayrı oldu unun bilincine varılması gerekir (Asena, 1993a:20). Tarihi ele aldı ımızda her eyden önce tarihçinin konu seçiminde bir çok etken i ba ındadır. Bunlar ça ın yönelimleri, içinde bulunulan toplumun gerçekleri, tarihçinin ki ili i, ideolojisi, de erleri, dü ünce yapısı vs olarak sıralanabilir. Tarihçi öncelikle konusuna uygun olan kaynakları tarar. Bulabildi i kaynakları, gerçeklik ve kimlik tespitini içeren dı tenkit ile yansıttıkları bilgilerin (ve de müellifinin) güvenilirli ini, do rulu unu içeren iç tenkitten geçirdikten sonra kurgusunu olu turur ve eserini kaleme alır. Ancak tarihçi tarafından ortaya konan tarih, bugün gibi ya anmı bir gerçeklik olan geçmi le aynı ey de ildir. “Geçmi , olup bitmi tir ve edimsel olaylar olarak de il; ancak örne in kitap, makale, belge vs. gibi son derece farklı yayınlar aracılı ıyla tarihçiler tarafından geri getirilebilir. Geçmi , olup bitmi tir ve tarih, tarihçilerin u ra ılarında ondan çıkarttıkları eydir” (Jenkins,1997:19). “Bunun yanında geçmi ile tarih, geçmi in sadece tek bir tarihsel okunu unu kaçınılmaz kılacak biçimde birbirine dikilmi de de ildir. Geçmi ile tarihin seyri birbirlerinden ba ımsızdır; birbirlerinden da lar kadar uzaktırlar” (Jenkins,1997:18). Bu durumda geçmi in aynı konuları farklı tarihçilerce farklı biçimlerde okunabilir. üphesiz ayrı bir sorun da olgu ve belgelerdir. Tarihçinin ele aldı ı olgular ancak onlara tarihçi ba vurunca konu urlar; hangi olgulara, hangi sıra veya ba lam içinde yer verilece ine karar veren tarihçidir, ve tarihçi zorunlu olarak seçmeci olup, tarihi olguların olu turdu u, tarihçinin yorumundan ba ımsız ve nesnel bir sert çekirde in var oldu una inanmak bir yanılgıdır. Tarihçinin önündeki hazır olgular, daha önceki belirli bir dünya görü üne sahip ve bu görü ü destekleyen olguların saklanılmaya de er oldu unu dü ünen ki ilerce önceden seçilmi ve belirlenmi tir (Carr,1996: 16-19). Geçmi te olanlarla ilgili gözlem ve deney imkanı olmadı ı için bu olguları oldu u gibi ortaya koymak imkansızdır. üphesiz geçmi le ilgili olarak kesin olarak bilinen, olgu olarak kabul edilebilecek belli tarihler vardır. Birinci Dünya Sava ının 1914-1918 arasında oldu u buna örnek olarak verilebilir. Ancak bunlar tarihçilerin ele aldıkları daha kapsamlı konular içinde beylik eylerdir. Tarihçiler sadece olanı de il, nasıl ve neden olduklarını, bu eylerin anlamlarını ortaya koymak isterler. Yani söz konusu olan asla kuru kuruya bir olgu meselesi de il, açıklamaların in ası sırasında olguların kar ılıklı olarak ta ıdıkları a ırlıklar, konumlar, bile imler ve anlamlardır. Bu kaçınılmaz bir yorum boyutu olup tarihçiler, geçmi teki olayları anlam örüntülerine dönü türdüklerinden, problematik bir nitelik ta ımaktadır. Çünkü olan biteni ortaya çıkarmanın yöntemleri olsa da, olguların ne anlama geldi inin söylenmesini mümkün kılacak bir yöntem yoktur (Jenkins,1997:44-45). Öte yandan belgeler söz konusu oldu unda “hiçbir belge bize o belgeyi yazanın kendisinin ne dü ündü ünden –neyin olmu oldu unu dü ündü ünden, neyin olmu olması gerekti i ya da olabilece ini dü ündü ünden, yahut belki yalnızca ba kalarının onun neyi dü ündü ünü sanmalarını istedi inden ya da hatta kendisinin ne dü ündü ünü sandı ından fazla bir ey söylemez”. Görüldü ü gibi olgular ve belgeler tek ba larına tarihi olu turmaz, tarihçi ve yorumu 122 Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi E itim Fakültesi Dergisi Tarihin Hayat Bulma Alanı: Tiyatro Ramazan KAYA burada gündeme gelir ve “tarihçi aralıksız bir biçimde olgularını yorumuna, yorumunu da olgularına göre kalıplandırma süreci içindedir”. Bütün bunların yanında tarihçi, bugünü ya ayan bir insan olarak geçmi i ancak günümüz (veya tarihçinin ya adı ı zaman) açısından inceler ve ça ına insan varolu unun ko ulları ile ba lıdır. Nitekim Carr, buna i aret ederek tarihi “tarihçi ile olguları arasında kesintisiz bir kar ılıklı etkile im süreci, bugün ile geçmi arasında bitmez bir diyalog” eklinde tanımlamı tır. Collingwood üzerinde de önemli etkisi olan Croce ise, tarihin, geçmi i ya anan anın gözlerinden ve o anın sorunlarının ı ı ında görmekten olu tu u ve tarihçinin ba lıca i inin kaydetmek de il, de erlendirmek oldu u anlamında bütün tarihin “ça da tarih” oldu unu belirtmi tir (Carr,1996: 22-37). Bütün bunlardan sonra denilebilir ki tarih, göreceli yorumlara ve de i ime açık bir bilimdir. Tarihçi her ne kadar gerçekli e ula mayı hedeflese ve sorumlulu u bunu gerektirse de hem tam objektiflik, hem de tam tarafsızlık ondan esirgenmi tir (Halkın, 1989:13). T YATRONUN TAR H ELE ALI I Tarihin bu göreceli i kar ısında bir sanat dalı olan tiyatroda tarihsel oyunların tarihsel gerçekli e birebir sadakatini beklemek hem olanaksız hem de sanatın ruhuna aykırı bir durumdur. Tiyatroda yazar veya yönetmenin, tarihten aldı ını kendi amacına uygun olarak yo urup bir tiyatro yapıtı olu tururken öncelikli sorumlulu u sanatına kar ıdır. Yapıtın de erlendirilmesinde öncelikli ölçü tarihteki gerçe e birebir uygunluk de ildir ( ener, 2003:132). Bu tarihi ele alan di er sanat dalları ve yapıtları için de geçerlidir. Kaldı ki bir tiyatro eseri sadece oyun yazarının eserini yazmasıyla tamamlanmaz. Yazarın metni ba ta yönetmen olmak üzere oyuncu, dekor ve giysi sanatçısı, ı ıklama uzmanı gibi birçok çalı anın katkı ve yaratısı ile hazırlanır ve seyircinin kar ısına çıkınca tamamlanır (Nutku, 1983:5). Aristoteles (1995: 30), Poetika’sında tarihle tiyatroyu kar ıla tırırken, ikisi arasındaki ayrılı ın tarihçinin daha çok geçmi te gerçekten olan’ı, ozanın ise olabilir olan’ı anlatmasından kaynaklandı ını belirtir. Tiyatronun insanları hakiki dünyadan ideal dünyaya götüren bir köprü oldu unu söyleyen Schiller (Ta er, 1953:26), “Trajedi Sanatı Üzerine” adlı yazısında trajedinin gayesinden bahsederken “trajedi, tarih gibi olayları hakikate uygun bir ekilde tespit etmez, tarih gibi yalnız neden ve nasıl oldu unu bildirmez, onun gayesi: olanı duyurmak, insanları olaylar kar ısında hayran bırakmaktır” diye belirtir. Ona göre “bir trajedi airi, hakikate sadık kalma ı dü ünmez, olayları kendi dü ünce ve duygularıyla serbest bir ekilde, istedi i gibi i ler; tarihteki hakikati iir sanatının kanunlarıyla kavrar, ama bu sırada da gene tabiatın kanunlarından ayrılmaz. iir sanatının tabiat kanunlarından ayrılmaması, hakikatten ayrılmaması demektir ve i te bunun için de tarihteki hakikat, iir sanatının adesesinden geçerek sanat alanında gene bir hakikat olur.” Schiller, bu görü ünün en açık ifadesini tarihin kesin olarak belgeleyemedi i bazı noktaları olmu gibi aktardı ı Maria Stuart’ında sergilemi tir (Özgü, 1953:24). Konusunu tarihten alan sanatçının eserinde kendi görü ve anlayı ını yansıtması gerekli olup, ondan tarihsel gerçekli e yüzde yüz sadakatle ba lı kalmasını beklemek haksızlıktır. “Sanatkar daima de i ik ve yeni bir ey getirmek zorundadır. E er realiteye taassupla ba lı kalmak endi esi di er bütün endi elere hükmederse sanat yapmak imkanı ortadan kalkar. Bu takdirde, bilhassa tarihi mevzuları i leyen eserlerde, aynı mevzuu seçenler için yeni bir ey söylemek, orijinal olmak, vak’alara yeni bir ı ık serpmek imkanı kalmaz ve birbirinin can sıkıcı kopyeleri eserler ortaya çıkardı” (Harun,1953:11-12). üphesiz sanatkarın getirece i yeni ve de i ik yorumlarda kendi sanat anlayı ının yanı sıra kendi özel dünya görü ü, ideolojisi ve tarih anlayı ı önemli rol oynamaktadır. Bir insan olarak sanatçı da tarih konulu oyunlara yılların birikimi olan ve her an dönü üme hazır bir tarih bilinciyle yakla acaktır. Tarih konulu oyunlarda, sanata kar ı sorumlulu un bilincine varmak ve bu sorumlulu u yerine getirmek için tarih olaylarını istedi i gibi yo urma hakkına sahip olmak, bu oyunların çok zor bir önko uludur. Çünkü seyirci, özellikle yakın geçmi i ele alan oyunlarda, gerçekten sapmaları kolay ele tirir ve oyunu sanat adına de erlendirmek yerine tarih adına yermeyi ye ler ( ener, 1982:187). Halbuki “tarih, “olmu ”un bilimsel gerçekli i ile de er kazanır; tiyatro ise bu “olmu ”u estetik incelikle i ler. Tarihte, belgesele dayalı gerçeklik, tiyatroda sanat ve buna ba lı olarak estetik aranır” (Parlatır, 1985:139). Denilebilirki “tarih de tiyatro da do runun, gerçekli in pe indedir; tarih bilimsel gerçekli in, tiyatro ise estetik gerçekli in; ikisi de inandırıcı olmak zorundadır. Tarih bunu kanıtlarla, belgelerle sa lar. Bir tarih kitabı ne denli güzel, ne denli Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi E itim Fakültesi Dergisi 123 Ramazan KAYA Tarihin Hayat Bulma Alanı: Tiyatro etkileyici, çarpıcı bir üslupla yazılmı olursa olsun, kabul ettirmeye çalı tı ı eyleri nesnel kayıtlara dayandırmıyorsa, tarih bilimi açısından hiçbir de eri yoktur. Oyun yazarı ise, dramatik güzelli in olu ması için gerekli unsurları bir araya getirememi se, i ledi i ham maddeden ba arılı bir oyun çıkaramamı sa, isterse en güvenilir belgelere dayansın, kimse umursamaz. Böyle oldu u içindir ki, tarih eserini de tiyatro eserini de, ne oldu una göre ele tirmemiz gerekir; örne in bir tarih kitabı için “güzel de il” demek do ru olmayaca ı gibi, bir tiyatro oyununu da “tarih gerçeklerine uymuyor” gerekçesiyle yargılamak yerinde olmaz” (Oflazo lu, 1985:9-10). Bununla birlikte tiyatro eserlerinin her ne kadar tarihsel gerçeklikle birebir örtü me zorunlulu u olmasa da seyirci önünde sergilenen oyun günlük ya amla ilgili oldu u gibi tarihsel konularda da inandırıcı olmalı ki bu tiyatronun evrenselli inin en önemli ko ullarından biridir (Oflazo lu, 1991:333). üphesiz “tarihi gerçeklerin tümüyle gözardı edilmesinin tarihi oyunun ruhuna aykırı dü ebilece i unutulmamalıdır” ( ener,2003:132). Tarihten sahneye getirilecek ki iler, olaylar, sorunlar, dü ünceler vs. gibi pek çok eyin seçiminde günümüzü, günümüz insanını ilgilendirme ve etkileyebilmek büyük önem ta ır (Asena, 1963:2-3). Her ne kadar tarih biliminin olu umunda da bugün ve güncel durum önemli ise de önemli bir farklılık ki ilerin ele alını tarzında çıkmaktadır. Tiyatro dünyasında sıradan insanlar yer buldu u gibi tarihin büyük ki ilikleri, insan do asının yansıtılmasında bazen birer araç oluverirler. Mesela tiyatroda Konstantin ve Fatih, kendi ko ulları altında insano lunun nasıl davrandı ını gösteren simgelerdir. Tarihteki Fatih’in Bizans engelini kaldırıp ülkesinin Asya ile Avrupa’daki parçalarını birle tirme çabası, tiyatroda insan bireyinin iç bütünlü ünü gerçekle tirmesinin simgesi olmu tur. Tarihin sınırlı gerçekleri, evrensel insan gerçe ine ula mak için araç olarak kullanılmı tır (Oflazo lu, 1985:7). Yine Kösem Sultan oyununda “Kösem Sultan, tarihteki Kösem Sultan’dan öte iktidar hırsına bürünmü bir insanın ruh yapısıyla kar ımıza çıkmaktadır. Kösem Sultan’ı izlerken tarihi olaylardan çok karakter çatı ması ile yüz yüze geliyoruz. Kötülerin kar ısında iyilerin verdi i mücadele, düzeni yıkmaya yönelik ihtirasların kar ısında düzeni korumaya çalı an sa duyu, tarihi gerçe in üzerinde hakim unsur olarak i leniyor. Bu, do rudan do ruya sanatın özünden kaynaklanıyor. Tarihten çok tarihi yaratan, olaylar zinciri ve olaylar örgüsünü kuran karakterler ön plana çıkıyor” (Parlatır, 1985:138-139). Hürrem Sultan adlı oyunununda Kanuni’nin büyük tarihi yönü yerine daha çok bize benzeyen alel’ade insani yönüyle ilgilenen Asena (1959:14-16), tarihin tiyatro haline gelirken tarihli inden çok ey kaybetti ini belirterek “bu her zaman böyle yapılagelmi tir. Shakespeare’in bütün tarihi kahramanlarını, Goethe’nin Egmont’unu, Schiller’in Don Carlos’unu hatırlayalım: Bunlar tarihin bize tanıttı ı ki iler midir? Elbette de il. Ben de ele aldı ım karakterleri ve vakaları esas çizgilerine dokunmamak artıyla bir hayli rotü ettim. Tarihçilerden özür dilerim” der. Bununla birlikte tarihten bir ki i, ya amı en yakından izleyen bir sanat olan tiyatroya adımını attı ı anda ya am bulacaktır. Çünkü belgelere ba lı kalan tarihçiler isterler ki bu ki iler, geçmi te ya adı ı gibi ya asınlar, geçmi te dü ündü ü gibi dü ünsünler, geçmi te konu tu u gibi konu sunlar. Neler duydukları, neler dü ündükleri bu belgelerin dı ında kalır. Bu belgelerin gerisindeki insan ögesi gene sanatçının dü leminde canlanabilir (Asena, 1993(b):50-51). Yani sanat tarihte eksik olan can boyutunu yansıtabilmektedir (Asena, 1993a:21). Bu arada tarihçiler ile oyun yazarları arasındaki benzerliklere de inmek gerekir. Tarihçiler gibi oyun yazarları ve yönetmenler de tarihe belli bir dünya görü ü, tutum ve de erler sistemi ile yakla ırlar. Bu yüzden akademik tarih eserlerinde nasıl tarihçinin ki ili i ve görü leri yansıyorsa bu oyunlarda da oyun yazarı ve yönetmenin ki ili i, görü leri yansıyacaktır. Tarihçiler nasıl eserlerinde kendi ça larını yansıtırlarsa tiyatroda da yazar tarihsel oyunlar dahil bütün oyunlarında kendi ça ını yansıtır. Mesela Büchner, Danton’un ölümü adlı oyununda tarihsel malzemeden ya adı ı ça la ve o ça ın sorunlarıyla hesapla mak için yararlanmı tır. Fransız Devriminden bir kesiti ele alarak kendi dönemine göndermeler yapmı , geçmi i kendi dü üncesine göre biçimlendirmi , önemli saydı ı, vurgulamak istedi i noktaları belirlemi , önemsizleri ayıklayıp atmı , böylece tarihe ya adı ı ça ın ı ı ında yeni bir bakı getirmi tir. Aynı durum bu yapıtı yorumlayan yönetmenler için de geçerli olmu , ya anılan dönemin ko ullarına göre, çe itli Danton’un Ölümü yorumları ortaya çıkmı tır ( p iro lu, 2004:76-77). 124 Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi E itim Fakültesi Dergisi Tarihin Hayat Bulma Alanı: Tiyatro Ramazan KAYA SONUÇ Sonuç olarak denilebilir ki tarih, geçmi teki insan deneyimleri, olaylar, dü ünceler ve problemlerin zenginli i ile sanat dallarına yararlanabilecekleri geni bir açılım sa lar. Bir sanat dalı olan tiyatro, tarihi ele alırken onu tarih bilimine özgü de il sanata özgü olarak i ler. Bu yüzden bu eser ve oyunların de erlendirilmesinde öncelikli ölçüt tarih biliminin metotları de il, sanatın kendi kurallarıdır. Bununla birlikte tiyatro sanatı, tarihsel gerçeklere uymak zorunda olmasa da di er konularda oldu u gibi inandırıcı olmak zorundadır. nsani ve toplumsal sanatların ba ında gelen tiyatro, tarihten çe itli amaçlarla yararlanıp ça ının insanına seslenirken aynı zamanda do asına uygun olarak tarihi insanile tirir. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi E itim Fakültesi Dergisi 125 Ramazan KAYA Tarihin Hayat Bulma Alanı: Tiyatro KAYNAKÇA Akı, N. (1989). Türk Tiyatro Edebiyatı Tarihi I Ba langıcından Cumhuriyet Devrine Kadar, stanbul : Dergâh Yayınları And, M. (1973). “Türk Tiyatrosunda Tarihi Oyunlar ve Bunların Yazılı Gerekçeleri”, VII. Türk Tarih Kongresi (Ankara: 25-29 Eylül 1970), II. Cilt, s: 768-773. And, M. (1983). Cumhuriyet Dönemi Türk Tiyatrosu (1923-1983), Ankara: Türkiye Kültür Yayınları Bankası Aristoteles, (1995). Poetika, (Çev. smail Tunalı), stanbul: Remzi Kitabevi Asena, O. (1963). “Tarihten Sahneye”, Devlet Tiyatrosu Aylık Sanat Dergisi, 21, s: 2-3. Asena, O. (1959). “Hürrem Sultanı Sunarken”, Devlet Tiyatrosu Aylık Sanat Dergisi, 4, s: 1416. Asena, O. (1993a). “Tarihe Do ru Yakla mak”, Kültür, 97, s: 20-21. Asena, O. (1993b). “Tiyatro Tarihten Ne Alır?”, Kültür, 102, s: 50-51. Barzun, J. - Graff, H. F. (2001). Modern Ara tırmacı, (Çev. Fato Dilber), Ankara: Tübitak Popüler Bilim Kitapları Carr, E. H. (1996). Tarih Nedir? (Çev. Misket Gizem Gürtürk), stanbul: leti im Yayınevi Collingwood, R. G. (1996).Tarih Tasarımı, (Çev. Kurtulu Dinçer), Ankara: Gündo an Yayınları Ferro, M. (1995). Sinema ve Tarih, stanbul: Kesit Yayıncılık Gasset, O. Y. (1998). Tarihsel Bunalım ve nsan, (Çev. Neyire Gül I ık), stanbul: Metis Yayınları Halkın, L. E. (1989). Tarih Tenkidinin Unsurları, (Çev. Bahaeddin Yediyıldız), Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi Harun, K. (1953). “Fatih Piyesi ve Müellifi”, Devlet Tiyatrosu Aylık Sanat Dergisi, 11, s: 11-12. p iro lu, Z. (2004). Tiyatroda Alımlama, Boyutları ve Çe itlemeleri, stanbul: Papirüs Yayınevi Jenkins, K. (1997). Tarihi Yeniden Dü ünmek, (Çev. Bahadır Sina ener), Ankara: Dost Kitabevi Kindermann, H. (1977). “Tiyatroda zleyicinin levi”, 2000 Yılına Do ru Sanatlar Sempozyumu, (Haz. Mehmet Çubuk), stanbul Devlet Güzel Sanatlar AkademisiPlanlama-Programlama Grubu Ara tırma No:2 sayfa belirtilmemi Konur, T. (2001). Devlet-Tiyatro li kisi, Geçmi ten Günümüze Örneklerle Devlet-Tiyatro li kisinde Belli Ba lı Sistemler, Ankara: Dost Kitabevi Nutku, Ö. (1983). Dram Sanatı (Tiyatroya Giri ), zmir: Dokuz Eylül Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Yayınları Oflazo lu, A. T. (1985). “Tarih ve Tiyatro”, Türk Dili, XLIX/397, s: 1-14. 126 Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi E itim Fakültesi Dergisi Tarihin Hayat Bulma Alanı: Tiyatro Ramazan KAYA Oflazo lu, A. T. (1991). “Tiyatroda Evrensellik”, Türk Dili, 479, s: 331-345. Ortaylı, . (2001a). Gelenekten Gelece e, stanbul: Ufuk Kitapları Ortaylı, . (2001b). “Orhan Asena ve Tarihi Tiyatro Oyunları”, http://www.milliyet.com.tr/2001/02/25/pazar/yazortay.html Ortaylı, . (2000). “Tiyatro’da Tarihi Oyunlar Üzerine Bir Analiz Denemesi”, Osmanlı mparatorlu u’nda ktisadi ve Sosyal De i im, Makaleler 1, Ankara, s: 467-473. Özgü, M. (1953). “Maria Stuart Münasebetiyle Tarihte Hakikat- Sanatta Hakikat”, Devlet Tiyatrosu Aylık Sanat Dergisi, 12, s: 24-25. Parlatır, . (1985). “Kösem Sultan”, Türk Dili, L/406, s: 137-143. Strowsky, F. (1946). Tiyatro ve Bizler, (Çev. Sabri Esat Siyavu gil), stanbul : Milli E itim Basımevi ener, S. (1982). “Türk Tiyatrosunda Tarihsel Oyunlar”, Türk Dili, XLIV/363, s: 187-188. ener, S. (2003). nsanı Geçitlerde Sınayan Sanat, Dram Sanatı, stanbul: Mitos-Boyut Yayınları Ta er, S. (1953). “Tiyatro ve E itim”, Devlet Tiyatrosu Aylık Sanat Dergisi, 9, s: 26-28. Yüksel, A. (1991). “Türk Toplumunun Ça da la ma A amasında Tiyatro-Kültür-Devlet li kisi”, Ça da Kültürümüz Olgular- Sorunlar, stanbul, s: 485-504. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi E itim Fakültesi Dergisi 127