Ekli dosyayı indirmek için tıklayınız.
Transkript
Ekli dosyayı indirmek için tıklayınız.
ve Beyin Fýrtýnasý P R O F. D R . Ö Z C A N Y E N Ý Ç E R Ý Terörün Beslediði Felsefi Damarlar Prof. Dr. Özcan Yeniçeri (*) Giriþ Sezar’ýn “ölümü hayatta oynanmasý gereken bir rol” olarak algýladýðý söylenir. Ölüme methiyeler yazan “hoþ geldi, sefa geldi” diyenlerin sayýsý ondan çekinen, korkanlarýn sayýsýndan belki de daha fazladýr. Ölme(intihar Etme) ve öldürme eylemi yabancýlaþmanýn en son aþamasýdýr. Ýnsanýn böyle bir eyleme kalkýþabilmesi büyük ölçüde ahlâkî, insanî ve yaþam bilincinden sapmasýnýn ürünüdür. Zira öldürme dinen günah, ahlâken kötü ve insanî yönden vahþî olarak nitelenen bir eylemdir. Böyle bir eylemi gerçekleþtiren kiþi insaný diðer yaratýklardan ayýran sýnýrý yýkmýþ ve kendi kimliðine yabancýlaþmýþ demektir. Habil-Kabil ihtilâfýndan bu yana insanî olanla yabanî olan arasýndaki mücadele sürüp gitmektedir. Bu anlamda modern dünyanýn geleneksel dünyadan daha acýmasýz olduðunu iddia etmek insafsýzlýk olmaz. Ýlkel toplumlar barbardýlar, vahþîydiler, saldýrgandýlar ama çaðdaþ ölçüde öldürme araçlarýna sahip deðillerdi. Modern toplumlarýn yýkým imkânlarý ilkel toplumlarla mukayese kabul etmez oranda artmýþtýr. Günümüz dünyasý þiddet araçlarý pazarlayan “ölüm süpermarket”leriyle aðzýna kadar dolmuþtur. Kendinden Kaçmak! Hiç tanýmadýðý, konuþmadýðý, tartýþmadýðý bir insana ölümlerin en vahþîsini uygun gören katilin de kendine göre iþleyen bir mantýðý vardýr. Sistemi ya da kurulu düzeni sarsmak uðruna mümkün olduðunca çok insan öldürmek de baþlý baþýna bir hayat tarzýdýr. Nasýl ki egemen odaklarýn otoritelerini (*) 21. Niðde Üniversitesi öðretim üyesi. 21. Yüzyýl Türkiye Enstitüsü Yayýn Kurulu üyesi. [229] Prof. Dr. Özcan Yeniçeri meþrulaþtýrmaya hizmet eden yasalarý uðruna bir takým insanlarýn öldürülmesi mümkündür o halde bunun tersi de mümkün olmalýdýr! Ýnançlarý, ülküleri ya da davalarý(!) uðruna vücutlarýný bir leþ torbasý gibi patlatan bireylerin içine düþtükleri yabancýlaþmýþ ruh halini ya da yaþam biyografisini iyi anlamak gereklidir. Patlatýlan bombalarýn havaya saldýðý beden de; patron tacizinden koca dayaðýna, öðretmen aþaðýlamasýndan polis iþkencesine, mahalle kavgasýndan stadyum savaþlarýna, ebeveyne isyandan topluma isyana nihayet teröre, iþsizliðe ve korumasýzlýða kadar uzanan bir yaþam saklýdýr. Kurtulmak istenilen beden deðil bedenin taþýdýðý kötü ve dayanýlmaz hayat þartlarýdýr. David Riches “Antropolojik Açýdan Þiddet” adlý eserde genel olarak þiddet ve öldürme için þöyle bir deðerlendirme yapar: “Hayvanlarý öldürmeyi bir tür yamyamlýk sayan Amazon’daki Piarolar insanlarý büyü yoluyla öldürmeyi yeðliyorlar. Avustralya’daki yerliler bir hayat tarzý olarak sýk sýk meydan kavgasýna karýþmadan edemiyorlar. Japonya’da aþýklarýn birlikte ölmesi cinsel doyumun en üst biçimi sayýlýyor. Ünlü Ýspanyol þairi Lorca “Ýspanya, ölümün ulus bayramý olduðu tek ülkedir” diyerek boða güreþinin þiddet içerdiði suçlamasýna “en medenî seyir” diyerek karþý çýkýyor. Uðruna þiddete baþvurulmaktan hiç çekinilmeyen “þeref” bütün Akdeniz ülkelerinin ortak özelliðidir.” Bebek, çocuk, ihtiyar, kadýn ve aciz demeden karþý olunan her türlü varlýðý en canice yöntemlerle yok eden insan sýfatýndaki özüne yabancýlaþmýþ insan adlý yaratýðý iyi tanýmak gereklidir. Bu durum gerçekte “insanýn, insan kurdu olmasý”na mý veya insanýn doðuþtan kötü olmasýna mý baðlanmalýdýr? Katýldýðý örgütün ya da davasýnýn gücünü mümkün olduðunca çok sayýda insaný öldürerek göstermenin de herhalde bir çeþit felsefesi olmalý. Acaba insanýn insana yaptýðý bu türlü bir zulüm; insan denilen yaratýðýn, “insanî” özünün boþaltýlarak yerine “vahþî” bir cevher yerleþtirilmesi mi neden olmaktadýr? Ya da canice uygulanan terörist eylemlerin sonunda resmi aðýzlarca ifade edilen “uyuþturucu haplar” alýnarak cesaret kazanan kiþilerce mi bu tür eylemler gerçekleþtirilmektedir? Eðer bireyin topluma ya da hem cinslerinden birine karþý hýncýný, kinini ve gözü karalýðýný saðlayan “haplar” ise bir toplumun bir baþka topluma karþý yýkýcý ve yok edici hýncýný saðlayan nedir? Meriç þöyle diyor: “Yirminci asýr þiddeti tanrýlaþtýran çað. Lenin’e göre devlet, þiddetin bir sýnýf yararýna bir baþka sýnýfa karþý teþkilatlandýrýlmasýdýr. Faþizm þiirleþtirir zor’u. “Kavgam”da büsbütün azgýnlaþýr þiddet, bir delilik [230] 2 1 . Y Ü Z Y I L Te m m u z / A ð u s t o s / E y l ü l 2 0 0 8 Terörün Beslediði Felsefi Damarlar olur; deliliklerin en kurnazý, en þuurlusu. Bu tahrip ihtirasý, bir aþkýn imtiyazý veya yüz karasý mý? Hayýr. Destanlar birer cinayet salnamesi. Makyavel, “Mecbur kalýnýnca kuvvet haktýr.” diyor.1 Ýlk insanla baþlayan kendi cinsine þiddet uygulayarak yok etme geleneðinin günümüzde aldýðý þekil ve yok etme eylemini savunan gerekçeler oldukça farklýdýr. Öldürme her türden insanî deðerden vahim bir sapmadýr. Bu çalýþmamýzda yok etme olgusunun nedenleri ve felsefi temellerini tahlil edeceðiz. Geliþme Her Alanda Ayný Hýzda Olmamýþtýr Düþünürlerin neredeyse ortak kanaati uygarlýðýn insaný bozduðudur. “Uygarlýk hiç de kolay eriþilecek bir þey deðildir. Ýnsan ona ancak iki yoldan eriþebilir: Birincisi, bilgili olmakla; ikincisi, ahlâkça bozulmuþ olmakla. Köylerde yaþayanlar bunlarýn ikisine de olanak bulamazlar; onun için de durgun bir su gibi kalýrlar.” Sanayileþme; yönetimde demokrasinin, yaþam biçiminde çaðdaþlýðýn ve örgütlenmede uygarlýðýn ortaya çýkmasýný saðladýðý kadar; yok etmede de ideolojik ve teknolojik olarak insan örgütlenmesinin temellerinin atýlmasýna neden olmuþtur. Yakma, yýkma ve öldürme sanayileþme ile neredeyse bir kültür haline gelmiþtir. Teknolojinin saðladýðý imkânlar, barbarlarýn rüyalarýnda dahi görmedikleri iþkence kolaylýklarýný çaðdaþ devletlere saðlamýþtýr. Gaz odalarý, mayýn tarlalarý, toplu intiharlar ve jenosit bu kültürün kavramlarýndan yalnýzca bir kaçýdýr. Ýlk insanla baþlayan kendi cinsine þiddet uygulayarak yok etme geleneðinin günümüzde aldýðý þekil ve yok etme eylemini savunan gerekçeler oldukça farklýdýr. Öldürme her türden insanî deðerden vahim bir sapmadýr. Medeniyet deðerlerindeki geliþme ve ilerlemeye sürekli olarak manevî deðerlerin uymada güçlük çekmesi yani bir çeþit “kültürel gecikme” sosyal iliþkilerde sorunlara neden olmuþtur. Deðiþmenin daha yavaþ yaþandýðý dönemlerde manevî deðerler toplumu daha yönlendirici ve belirleyici bir konumdaydý. Çaðdaþ dünyada ise sürekli maddî deðerler manevî deðerlere karþý tahakküm edici bir üstünlük içindedir. Fromm’un aþaðýdaki sözleri bu paradoksu açýklayacak türdendir. “Ýn1 Cemil Meriç, Fildiþi Kule'den, Hisar Dergisi, Sayý; 67, Temmuz 1969. 2 1 . Y Ü Z Y I L Te m m u z / A ð u s t o s / E y l ü l 2 0 0 8 [231] Prof. Dr. Özcan Yeniçeri san beyni yirminci yüzyýlý yaþýyor; birçok insanýn kalbi ise hala Taþ Devri’nde yaþamaktadýr. Ýnsanlarýn büyük çoðunluðu henüz baðýmsýz, aklî, nesnel olma olgunluðuna ulaþmýþ deðildir. Bu insanlar, insanýn tek baþýna olduðu, insanýn kendinden baþka yaþama anlam veren hiçbir otoritenin bulunmadýðý gerçeðine dayanabilmek için, mitlere ve putlara ihtiyaç duyarlar. Ýnsan akýldýþý nefret, yýkýcýlýk, kýskançlýk, öç alma tutkularýný bastýrýr; güce, paraya, baðýmsýz devlete, ulusa tapar; insan soyunun büyük manevî önderlerinin, Buda’nýn, peygamberlerin, Sokrates’in, Ýsa’nýn, Muhammed’in öðretilerini dilinden düþürmezken, bir yandan da bu öðretileri bir batýl inançlar ve putperestlik ormanýna dönüþtürmüþtür”.2 Teknolojik geliþmelerin ahlâk, inanç ve zihniyet geliþmelerini tamamlayýcý ve destekleyici bir biçimde deðil de neredeyse onlara raðmen bir geliþme göstermesi uyumsuzluðun temel nedenini oluþturmuþtur. Bu durum “geleneksel ahlâkýn ve inanç deðerlerinin” yerine “teknolojik ahlâkýn ve bürokratik imanýn” egemen olmasý sonucunu doðurmuþtur. Gelenek, örf, anane ve adetleri eskiyen, iþlemez hale gelen yerine yenisini de koyamayan toplumun büyük bir çözülme içine girmesi de doðaldýr. Cemaatinden kopan ancak cemiyet halinde de örgütlenemeyen topluluk üyeleri patlamaya hazýr birer serseri mayýn kadar tehlike arz ederler. Cemaatinden kopan ancak cemiyet halinde de örgütlenemeyen topluluk üyeleri patlamaya hazýr birer serseri mayýn kadar tehlike arz ederler. Modern kitle insaný, bir kalabalýðýn parçasý olsa bile, izole edilmiþ ve yalnýzdýr: baþkalarýyla paylaþabileceði hiçbir inancý yoktur, iletiþim araçlarýndan edindiði yalnýzca sloganlar ve ideolojilerdir. Bu insan, çoðu kez ayný zamanda uzlaþmaz nitelikte de olsa, yalnýz ortak çýkarlarýn ve cüzdan baðýnýn bir arada tuttuðu bir atom haline gelmiþtir. Emile Durkheim bu olguyu “anomie” olarak adlandýrmýþ ve bunun, sanayileþmenin artýþýna koþut olarak artan intiharlarýn baþlýca nedeni olduðunu ortaya çýkarmýþtýr. Durkheim, toplumsal çözülme terimiyle, gerçekten kollektif nitelikli bütün örgütlenmelerin devlet karþýsýnda ikincil duruma düþmesi ve gerçekten toplumsal nitelikteki yaþamýn bütünüyle ortadan kalkmasý gerçeðinden dolayý, bütün geleneksel toplumsal baðlarýn kopuþunu anlatmak istemiþtir. O, modern siyasal devlette yaþayan insanlarýn, “darmadaðýnýk bireyler yýðýný” olduklarýna inanýyordu.3 2 3 Erich Fromm, Özgürlükten Kaçýþ, Öteki Yayýnlarý, Ankara 1997, s.,11. Erich Fromm, Ýnsandaki Yýkýcýlýðýn Kökenleri, Çev; Þükrü Alpagut, Payel Yayýný, Ýstanbul [232] 2 1 . Y Ü Z Y I L Te m m u z / A ð u s t o s / E y l ü l 2 0 0 8 Terörün Beslediði Felsefi Damarlar Ýntikamýn Dayanýlmaz Cazibesi Beyaz Balina, yaþlý bir kaptan olan Ahab’ýn bacaðýný koparmýþtýr. Kaptan Ahab da, uçsuz bucaksýz okyanuslarda bu deniz canavarýný bulmak, onu avlamak, onu öldürmekle yanýp tutuþmuþtur. Aslýnda kaptanýn tutkusu, balinadan kiþisel öç almak, sakat kalmanýn acýsýný çýkarmak deðildir. Beyaz Balina onun gözünde azgýn bir deniz canavarýndan baþka bir þey olmuþtur. Dünyadaki, doðadaki, toplumdaki, insandaki bütün kötülüklerin simgesidir Beyaz Balina. Ahab balinaya kendisini kahredecek kin ve hýrsla savaþ açarken bütün bu kötülüklerle de savaþmaktadýr. Gerçekte Kaptan Balina diye kendi yüreðiyle savaþmaktadýr. Bütün bu hýrs, kin, intikam ve yok etme duygusu kendi kendisini mahvedecek bir sonuç üretmiþtir. Ahab, “Beyaz Balina”yý yok etmeyi dava edinmiþ ve davasý uðruna genç karýsýný, yeni doðan çocuðunu terk etmiþ; kendisini avutabilecek her þeyden sýyrýlmýþ, Tanrý ile de insanlarla da iliþkisini kesmiþtir. Ýnsan olduðunu da çok nadir hatýrlar: “Bir insan gözüne baksýn gözlerim. Denizi, gökleri seyret1985, s.,177. 2 1 . Y Ü Z Y I L Te m m u z / A ð u s t o s / E y l ü l 2 0 0 8 [233] Prof. Dr. Özcan Yeniçeri mekten daha güzel; Tanrýyý görmekten daha güzel bir insan gözüne bakmak” Ahap, insan sevgisini ve insanlýk duygusunu bile kininin ve intikamýnýn bir aracý olarak kullanýr. O yazarýnýn dediði gibi “Tanrýsýz, Tanrý gibi bir adamdýr.” Bir tek düþünceye saplanmýþ, bütün insanlara, doðaya, Tanrýya hatta kendi benliðine karþý savaþan bir monomandýr. O, davasýný Tanrý sanan bir deli, kinini heves, intikamýný zevk edinen bir budala ve nihayet hayatý boyunca baþkalarýný acýlara gark etmek için acýlarýndan güç alan gerçek bir zavallýdýr. Öldürme arzusu þehvet duygusunun yerini alýnca bütün insanî deðerler hiyerarþisi tepe taklak olur. Odaðýnda öldürmek aþkýnýn yattýðý büyük bir ruhsal anafor cazibe merkezi haline gelir. “Gerçekten haz duymak söz konusudur ve en çok Öldürme arzusu þehvet duygusunun yerini alýnca haz en çok yok etmeyle birleþir. Öldürdüðüne sahip olmak, acýyla çiftleþmek, þatolarýn bütün bütün insanî deðerler hi- düzeni bu eksiksiz özgürlük dakikasýna yöneyerarþisi tepe taklak olur. lir”.4 Odaðýnda öldürmek aþkýnýn yattýðý büyük bir ruhsal anafor cazibe merkezi haline gelir. Holiganlara katýlan bir þahsýn þiddet tutkusu konusunda söyledikleri oldukça açýklayýcýdýr: “Bayaðýlýk hepimizin içindedir(..) bu ne bir içgüdü, ne de bir dürtüdür(...) fakat çoðumuz için þiddetin inanýlmaz bir çekiciliði vardýr. Bir çeþit hýrs diyebiliriz buna, yani karanlýk tarafýmýzý doyuma ulaþtýracak bir araç.5 Yaratýlaný Öldürmek Ýçin Öncelikle Yarataný Öldürmek: Oscar Wilde’ýn ünlü eserinin kahramaný þöyle konuþur: “Bizim için sanat neyse, onlar için de adam öldürmek o, diyebilirim”.6 Wilde, adam öldürmeyi olaðan üstü duygular edinmenin bir yolu olarak görmektedir. Bu mantýkla eser olarak üretilen resim, coþkulara hüzün kattýðý zaman ressamýnýn ölüm fermanýný imzalamasý anlamýna gelmektedir. Kahraman Dorian, resmini yapan ressamý bu yüzden öldürür. Zira o ruhu maskeleyen fizikî görüntüden ayýrmýþ portreye Dorian’ýn ruhunu olduðu gibi resmetmiþtir. Parýl parýl parlayan býçak yalnýz ressamýn canýný almakla kalmamýþ bir süre sonra 4 Albert Camus, Baþkaldýran Ýnsan, Can Yayýnlarý, Ýstanbul 1995, s.,49. Rafael Moses, Þiddet Nerede Baþlýyor, Cogito Dergisi, Þiddet Sayýsý, 6-7. 2.Baský, s.,26. 6 Oscar Wilde, Dorian Gray'in Portresi, Bilge Klasik Dizisi, Çev; Vahdet Gültekin, Ýstanbul 1985, s.,316. 5 [234] 2 1 . Y Ü Z Y I L Te m m u z / A ð u s t o s / E y l ü l 2 0 0 8 Terörün Beslediði Felsefi Damarlar da ressamýn yaptýðý resmi ve taþýdýðý bütün anlamý öldürmek gibi bir görev üstlenmiþtir. Geçmiþi öldürerek, Dorian kendini kurtaracak fakat korkunç yaþayan ruhu böylece yok olacaktýr. Ancak sonuçta anlaþýlacaktýr ki býçak resimle birlikte, Dorian'ýn da kalbini delmiþtir. “Yaratýlaný yaratandan dolayý hoþ görmek” Yunusçasýna insan sevgisine sahip olmanýn þartýdýr. Yaratýlandan nefret etmek de yarataný inkâr ya da yok etmekle ancak mümkün olabilir. Bu mantýða göre insansal ile tanrýsal arasýndaki ayrým boþtur. Artýk bireycilik inancýn, akýl Ýncil’in, politika dinin, yer göðün, çalýþma duanýn, düþkünlük cehennemin, insan da Ýsa’nýn yerindedir. Tanrýyý köleleþtirmenin, onu buyruk altýna alýp kullanmanýn anlamý, eski efendileri ayakta tutan aþkýnlýðý öldürmek ve yenilerini yükselterek kral-insan çaðlarýný hazýrlamaktýr. Düþkünlük gününü doldurunca, tarihsel çeliþkiler çözülünce, “gerçek tanrý, insansal tanrý devlet olacaktýr.” “Homo homini lupus(insan insanýn kurdudur) o zaman Homo homini deus(Ýnsanýn tanrýsý gene insandýr) olur.7 “Tanrý yoksa her þeye izin vardýr” diyen Dosto bu anlayýþta varýlacak sonucu da özetlemiþ oluyor. Pisarev’in insanýn kendi annesini öldürüp öldüremeyeceðini sormasý ve ar- Yaratýlandan nefret etdýndan da kendi sorusunu kendisinin cevapla- mek de yarataný inkâr ya masý ilginçtir. O, “neden olmasýn, öldürmeyi ar- da yok etmekle ancak zuluyorsam, yararlý buluyorsam, neden olmamümkün olabilir. sýn” der. Gerçek anlamda “verdiði caný ancak kendisinin almasý” söz konusu olan bir Tanrýya inanan kiþi cinayet iþleyebilir mi? Ya da “bir kiþiyi öldürenin bir kâinatý öldürdüðüne” inanan kiþi katil olabilir mi? Kuþkusuz bu soruya istisnaî haller þartýný koyarak- hayýr cevabýný verebiliriz. O halde önce Tanrý(dünyadaki insaný her türden eyleminden sorumlu tutan soyut güç) inancý öldürülmeli ve sonra bu inancýn sekülerleþmiþ somut görüntüsü olan devlet yok edilmelidir. Böylece insaný eyleminden sorumlu tutacak “maddi ve manevî” hiçbir mekanizma kalmamýþ olacaktýr. Bu mantýktan yola çýkan anarþist düþünürler insanlar üzerindeki her türden otoriteyi reddederler. Ýnsan üzerindeki hem Tanrý hem devlet hem de toplum otoritesini köleleþtirici ve tahrip edici bulurlar. “Anarþist, özellikle çoðunluðun kendi iradesini azýnlýða dayatma hakkýný reddeder. Hak sayýlarla deðil akýlla ilgilidir; adalet kafa sayýsýnda deðil insanlarýn kalplerindeki özgür7 Albert Camus, Baþkaldýran Ýnsan, Can Yayýnlarý, Çev; Tahsin Yücel, Ýstanbul 1995, s.,142. 2 1 . Y Ü Z Y I L Te m m u z / A ð u s t o s / E y l ü l 2 0 0 8 [235] Prof. Dr. Özcan Yeniçeri lükte bulunur. “Yürekten itaat edeceðim tek bir iktidar var,” diyor ve ekliyor Godwin; “kendi aklýmýn kararý, kendi vicdanýmýn emrettiðidir.” Proudhon ise benzer bir biçimde “her kim beni yönetmek için elini üzerime koyarsa, o bir gaspçý ve bir despottur; onu düþmaným ilan ediyorum!” Diyecektir.8 Ýnsanla Tanrýyý rakip iki varlýk olarak niteleyen anarþistlerin yaklaþýmlarý oldukça ilginçtir: “Tanrý görünüyor, insan hiç oluyor ve Tanrý ne denli büyük olursa, insanlýk o denli sefilleþiyor. Bu dinlerin tarihidir, tüm vahiylerin ve tanrýsal yasalarýn sonuçlarýdýr. Tarihte Tanrý adý, Tanrý’dan esinlenen tüm adamlarýn, büyük “erdemli dehalar”ýn insanlarýn özgürlüðü, onuru, aklý ve gönencini yok etmekte kullandýklarý korkunç, tarihsel gürzdür. Anarþistlerin Tanrý düþmaný olmasýnýn temel sebebi yine klasik sömürü söylemleri ve onun aracý olduðunu iddia ettikleri devlettir. Önce Tanrýnýn düþüþünü gördük. Þimdi bizi daha çok ilgilendiren bir düþüþü, Tanrý’nýn yeryüzünde basit bir görünüþü ya da bildirisi aracýlýðýyla insanýn düþüþünü görüyoruz”.9 Tanrý’nýn düþüþünün arkasýndan insanýn düþüþünün geldiði Bakunin’in kendi yaptýðý tespit. Ünlü anarþist Bakunin “insanlýkta takdir ettiðimiz ve saygý duyduðumuz her þeyin mutlak temel koþulu olarak gördüðüm insan özgürlüðünün tutkulu bir sevdalýsý olarak, Voltaire’in cümlesini tersine çeviriyorum ve diyorum ki: Eðer gerçekten tanrý olsaydý, onu ortadan kaldýrmak gerekirdi”.10 Anarþistlerin Tanrý düþmaný olmasýnýn temel sebebi yine klasik sömürü söylemleri ve onun aracý olduðunu iddia ettikleri devlettir. Bakunin bu konuda þunlarý söyler “fakat her defasýnda, eðer bir devlet þefi Tanrýdan söz ettiðinde, ister eli kýrbaçlý Alman Ýmparatoru I.Wilhelm, ister büyük Cumhuriyetin Baþkaný Grant olsun, kendi halk sürüsünü yeniden kýrkmaya hazýrlandýðýndan emin olunabilir”.11 Anarþistlerin sonuçda varmayý hedefledikleri þey boþ kainat, ilkesiz yeryüzü, kaosa terk edilmiþ insanlýk demektir. Ýnsanlar bu paradoksda ölmeyi seçenler ile köleleþmeyi seçenler olmak üzere ancak ikiye ayrýlabilir... Böyle bir anlayýþ elbette cinayetlere bulanmýþ, kanla boyanmýþ ve yaðmayla semirmiþ insanlar ortaya çýkaracaktýr. Bütün bu yaratýklarýn, yapma8 George Woodcock, A.g.e., s.,39. Bakunin, Tanrý ve Devlet, Belge Yayýnlarý, Ýstanbul 2998, s.,103. 10 Bakunin, A.g.e., s.,80. 11 Bakunin, A.g.e., s.,133. 9 [236] 2 1 . Y Ü Z Y I L Te m m u z / A ð u s t o s / E y l ü l 2 0 0 8 Terörün Beslediði Felsefi Damarlar dýklarý yasalarýn ve yer almadýklarý bütün hükümetlerin düþmaný olan, özgürlük vadeden ve despotizm uygulayan, kardeþlikten söz eden ve kardeþlerini katleden kiþiler olarak literatüre girmeleri söz konusu olacaktýr. “Vicdandan, merhametten, baðýþlamadan, insanlarýn bu dahili zalimlerinden kurtulunuz; güçsüzleri baský altýna alýnýz, cesetleri üzerinden yukarýya týrmanýnýz...”(Nietzsche) Sevgi ve baðýþlamayý reddeden; nefreti ve zulmü yüceltip haklý kýlan bu zihniyet sonunda Birinci ve Ýkinci Dünya Savaþlarý sýrasýnda insanlýðýn tam bir cehennemi yaþamalarýna neden olmuþlardýr. “Tanrý öldü” diye çýðlýk atanlar netice olarak Hitler’i diriltmiþlerdir. Olmak Ýçin Ölmek “Tanrý öldü” diye çýðlýk Tanrý ölmüþtür(!), ama Stirner’in söylediði atanlar netice olarak gibi, “Tanrý anýsýnýn hala içinde gizlendiði ilkeler Hitler’i diriltmiþlerdir. ahlâkýnýn da öldürülmesi gerekmektedir”. Baþlangýçta, Saint-Just’e göre her þey aþk, Hegel’e göre ise her þey tragedyadýr. Ama sonunda ikisi de ayný þeye varýr. Aþký yýkanlarý yok etmek gerekir ya da aþký yaratmak için yok etmek. Her iki durumda da þiddet kaplar her þeyi. Hegel’in giriþtiði yýldýrýyý aþma eylemi, yalnýzca yýldýrýnýn geniþletilmesiyle sonuçlanýr. Ýþ bu kadarla da bitmez. Bugünün dünyasý artýk ancak bir efendiler ve köleler dünyasý olabilir, besbelli; çünkü çaðdaþ düþünürler, dünyanýn yüzünü deðiþtirenler, Hegel’den tarihi efendililik ve kölelik diyalektiðine göre düþünmeyi öðrenmiþlerdir. Issýz gök altýnda, dünyanýn ilk sabahýnda, yalnýz bir efendi ile bir köle varsa, aþkýn tanrý ile insanlar; birbirlerine yalnýz efendi ve köle baðýyla baðlýysa, yeryüzünde güç yasasýndan baþka yasa yok demektir. Önceleri, bir tanrý ya da efendi ile kölenin üstünde bir ilke araya girebilir, insanlarýn tarihinin yalnýzca maðlûbiyetleri ve bozgunlarýnýn tarihiyle özetlenmesini saðlayabilirdi.12 Hayvan için en yüce deðer, yaþamýn korunmasý olduðuna göre, bilinç, insanlýk deðerini kazanmak için, bu içgüdünün üstüne yükselmelidir. Canýný tehlikeye atabilecek yetenekte olmalýdýr. Baþka bir þuur tarafýndan tanýnmak için, insan canýný tehlikeye atmaya, ölüm ihtimalini benimsemeye hazýr olmalýdýr. Öyleyse insanýn temel iliþkileri yalnýzca saygýnlýk iliþkileridir, birinin ötekince tanýnmasý için, pahasý ölümle ödenen, sürekli bir çarpýþmadýr. 12 Albert Camus, A.g.e., s.,133. 2 1 . Y Ü Z Y I L Te m m u z / A ð u s t o s / E y l ü l 2 0 0 8 [237] Prof. Dr. Özcan Yeniçeri Hegel, diyalektiðinin ilk aþamasýnda, ölüm; insanla hayvanýn ortak yaný olduðuna göre, birincisinin ikincisinden ancak ölümü benimsemekle, hatta istemekle ayrýlabileceðini kesinler. O zaman, tanýnma uðrundaki bu büyük çarpýþmanýn göbeðinde, insan þiddetli ölümle özdeþleþir. “Öl ve ol”, Hegel bu eski özdeyiþi yeniden benimsemiþtir.13 Tasavvufî bir vecd ile yokluðu ya da yok olmayý özgür olmak olarak alan bilgeler de olmak ile yok olmak arasýnda Hegel'inkine benzer bir iliþki kurmuþlardý. Ýþte tipik bir örnek: “Biliyorum Rabbim! Gam tuzaðýdýr varlýk. Hür olmak yokluktadýr... Keder çekmeðe arkadaþ isterim. Ey felek! Her nerede gam varsa, gönder benim kederli gönlüme ve sonra bütün alemi gamdan azad et. Bu yolda azaltma nasibimi!”14 Nietzsche felâketler diliyor dostlarýna, hakký var; insan denen balçýðý tunçtan bir heykel yapan ýstýrabýn sýzýlarýdýr. O üstün insanýna zulüm yapmada, iþkence etmede “merhametsiz” olmasýný öneriyor. Ona göre merhamet “zayýf insanlarýn çakýlýp kaldýðý çarmýhtýr.” Gerçekten de Nietzsche’nin üstün insan vasfýna uyan þahsiyetlerin büyük bir kýsmýnýn merhametsiz olmasý onun çok da haksýz olmadýðýný göstermektedir! Olmak için ölmesi gerekenler sisteme göre, inançlara göre yer deðiþtirmekle birlikte her dönemde var olagelmiþlerdir. Ukraynalý anarþist Matrena Prisiazhuik daraðacýna çýkarken son sözlerini söylüyordu: “Daraðacýna gururla, korkusuz ve sizi aþaðýlayarak çýkýyorum. Ölümüm kýzgýn bir alev gibi daha bir çok yüreði ateþleyecek, Muzaffer olarak ölüyorum. Ölümüm zaferimdir.” Bombasýný, Vaillant'ýn intikamýný almak için St. Lazare garýnýn kalabalýk kahvehanesine atan Henry, kaçarken polise ve saða sola da ateþ açar: “Öldürmek istiyordum, en az on beþ kiþiyi öldürmek istiyordum” diye baðýrýr. Yakalandý ve giyotinle kafasý kesilerek idam edildi. Körpe kafasýný giyotine uzatýrken haykýrdý: “-Benimki keseceðiniz son kafa olmayacak!”15 Bu tür eylem yapan teröristlerin cenazelerinin arkasýndan arkadaþlarýnýn “bir ölür bin diriliriz!” diye baðýrmasý tesadüf deðildir. Bu olgu “ölerek olma”, “yok olarak var etme” inancýný göstermektedir. 13 Albert Camus, A.g.e., s.,136. Ýskender Pala, Leyla Ýle Mecnun, Timaþ Yayýný, Ýstanbul 1998, s.,14. 15 Taha Akyol, Politikada Þiddet, s.,83-84. 14 [238] 2 1 . Y Ü Z Y I L Te m m u z / A ð u s t o s / E y l ü l 2 0 0 8 Terörün Beslediði Felsefi Damarlar “Napolyon’un mareþallerinden Ney kendisine ateþ edemeyen askeri müfrezeye “çocuklarým; size emrediyorum; kumandaya itaat edin ve üzerime kurþun sýkýnýz! Yalnýz çehreme hürmet gösteriniz” demiþ ve böylece kurþuna dizilmiþtir”.16 Sokrates meþhur savunmasýný yaparken, bunun, kurtuluþa deðil, ölüme götüren cinsten bir savunma olduðunu bizzat söylemiþtir. O halde Sokrates kendisi aleyhine bu savunmayý niçin yapmýþ olabilir? Herhalde ölmek için. O da ölerek olmayý yeðlemiþ olmalýdýr. Gandhi þöyle diyor: “Alçaklýkla zor kullanma arasýnda bir seçme yapmak gerekirse, zor kullanmayý seçin, derim... Benim beslediðim sakin cesaret, öldürmeden ölmek cesaretidir.... Bütün bir ýrkýn erkekliðini yitirmesindense, zora baþvurmayý seve seve göze alýrým. Þerefsizliðine alçakça seyirci kalmaktansa, Hin- Bireysel alanda olduðu distan’ýn þerefini korumak için silaha sarýlmasýný gibi toplumsal anlamda yeðlerim elbet”.17 Þerefin olmasý, erkekliðin yok da “ölmek ile olmak” edilmemesi için þiddet ve onun doðal sonucu arasýnda çok yakýn bir olarak ölüm göze alýnmalýdýr. Yani “ölmeden iliþki vardýr olunmuyorsa” ölünmelidir! Bireysel alanda olduðu gibi toplumsal anlamda da “ölmek ile olmak” arasýnda çok yakýn bir iliþki vardýr: Mýsýr’ý aldýk ama Sinan’ý kaybettik! Yani Mýsýr oldu, Sinan ise öldü! Ýstanbul fetholdu ama Uluabatlý öldü. Yok Ederek Yaratmak Tutkusu “Binleri kurtarmak için yüzleri feda etmek” geçmiþte çoðu kez siyasetin odaðýný oluþturan bir yöntemdi. Taht kavgalarýnda binlerce insanýn birbirlerini boðazlamamasý için tahta önce el koyanýn taht üzerinde hak iddia eden rakibinin baþýný büyük bir görev aþkýyla vurdurmasý bundandý. Fransýz ihtilâlinin önemli simalarýndan Mirabeau ünlü varlýk vergisini savunduðu nutkunda þöyle diyordu: “Ýki asýr bozulma ve eþkýyalýk, krallýðýn içine düþüp batmak üzere olduðu uçurumu kazdý; bu korkunç uçurumu doldurmak gerek. O halde, iþte Fransýz mülk sahiplerinin listesi; daha az yurttaþý kurban etmek üzere en zenginlerin arasýndan seçiniz. Ama seçiniz; zira tüm kitleyi kurtarmak için bir küçük sayýnýn ölmesi gerekmez mi? Haydi, bu 16 17 Necip Fazýl Kýsakürek, Ýhtilal, Ýstanbul 1977, s.,330. Gaston Bouthoul, Politika Sanatý, Ýstanbul 1997, s.,257. 2 1 . Y Ü Z Y I L Te m m u z / A ð u s t o s / E y l ü l 2 0 0 8 [239] Prof. Dr. Özcan Yeniçeri ikibin itibar sahibinin(notables), açýðý kapatacak imkânlarý vardýr. Maliyenize intizam, krallýða sükûn ve refahý iade ediniz.... Vurunuz, bu kötü zebihalarý (kurbanlýklarý) acýmasýzca kurban ediniz.18 Her ihtilâlin günah keçileri vardýr. Ýhtilaller onlarýn kanlarýyla beslenirler. Ýhtilalin tanrýlarý bütün kötülüklerin anasý olarak onlarý ilân ederek toplumsal hýrslarý, kinleri ve susuzluklarý onlarý yok ederek tatmin ederler. Büyüðü kurtarmak için küçüðü feda etmek baþ vurulan yöntemlerden yalnýzca birisidir. Bu eski Çinli stratejistlerin “yüz kiþiyi uyarmak için bir kiþiyi idam etmek” ya da “maymunu ürkütmek için tavuðu öldürmek” türünden uyguladýklarý bir yöntemdi.19 Napolyon’un “Akka önlerinde mukavemet Her ihtilâlin günah keçi- gördüðü için deðil, ordunun kurtulmasý uðrunleri vardýr. Ýhtilaller onla- da hasta askerlerini tereddütsüzce zehirletmesi rýn kanlarýyla beslenirler. oldukça önemlidir. Bu emri alýp da tereddüt eden ordu baþtabibine general; “Ben, þu kadar yüz oðlumu, geriye kalan þu kadar bin oðlum kurtulsun diye zehirletiyorum! Size ne oluyor?..”20 demiþtir. Bu düþüncenin temelinde önemli bir felsefe vardýr: Yaþam doðuþtan var olan bir çatýþma gücü tarafýndan biçimlendirilir. Lorenz’in kendi deyimiyle, “kötülük iyi iþlere de yarayabilir”.21 Edebiyattan siyasete, felsefeden mantýða kadar insanoðlunun ürünü olan her eserde biraz da insanýn kendi hemcinslerine karþý yaptýðý ve yapacaðý kötülüðün savunmasý vardýr. Bu bir çeþit þuur altý suçluluðunun baskýsýndan kurtulmak amacýna yönelik boþ bir çabadýr. Zira hiçbir gerekçe en masumane iþlenen cinayeti bile haklý kýlamaz. Bu Dostoyevski'nin Suç ve Ceza’sýnýn kahramaný Raskolnikov olsa bile. Rasko’nun iþlemeyi plânladýðý cinayet öncesinde kendini cinayete ikna etmek için içinden geçirdiklerinden birkaç paragraf: “Yardým eli uzatýlmadýðý için boþu boþuna harcanýp giden körpe güçler var... Kocakarýnýn paralarýyla yapýlmasý ve düzeltilmesi elde olan yüzlerce, binlerce hayýrlý iþ ve giriþimler var. Onlarca aile sefaletten, ahlâk bozukluðuna uðramaktan, kötü yollara sürüklenmekten, zührevî hastalýklar hastanesine düþmekten kurtarýlabilir!.. Öldür kocakarýyý, al parasýný; sonra 18 J. Calvet, Morceaux choisis des auteurs français du Xe. Au XXe. Siecle, Paris 1931, s.646. Harro Von Senger, Savaþ Hileleri Strategemler, Ýstanbul 1996, s.,224-225. 20 Necip Fazýl Kýsakürek, Ýhtilal, Ýstanbul 1977, s.,252. 21 Yves Mýchaud, Þiddet, Ýletiþim Yayýnlarý, Ýstanbul 1996, s.,66. 19 [240] 2 1 . Y Ü Z Y I L Te m m u z / A ð u s t o s / E y l ü l 2 0 0 8 Terörün Beslediði Felsefi Damarlar da bu parayý tüm insanlýðýn, herkesin yararýna harca!.. Sen ne dersin bu iþe, yapacaðýn binlerce hayýrlý iþle bu ufacýk cinayet unutturulamaz mý?.. Bir hayata karþýlýk kötü yola sürüklenmekten, mahvolmaktan kurtarýlacak binlerce hayat!... Bir ölüme karþýlýk binlerce dirilen kiþi. Bu bir hesap iþi! Hem toplumun dengesi içerisinde bu veremli, bu aptal, bu huysuz kocakarýnýn yaþamýnýn ne deðeri olabilir ki?.. Herhalde bir bitin, bir hamam böceðinin hayatýndan daha de-ðerli olmasa gerek! Hatta belki onlar kadar bile deðeri yoktur. Bir yanda deðersiz, insanlýða yarardan çok zararý olan, niçin yaþadýðýný kendisi de bilmeyen ölümün eþiðinde bir tefeci kocakarý; öte yanda yardým görmedikleri için boþ yere harcanan körpe güçler... Evet bir tek ölüme karþýlýk binlerce hayat kurtulabilir”.22 Rus Ýþçiler Birliði’nin yayýn organý olan Golos Truda(Emeðin Sesi) Bakunin'in “yok etme tutkusu da yaratýcý bir tutkudur” sözünü gazetenin adýnýn altýna yerleþtirmiþ olmasý bu felsefenin etkilerinin ne denli derin olduðunu göstermektedir. Yok etmek ya da tecavüz amaç deðil araç olabilir; kurmak için “yýkmak” üzere zora baþvurulabilir. Zor kullananlar, düzene zarar vermeyi deðil, düzeni arýndýrmayý, düzeltmeyi, frenlemeyi yeniden kurmayý veya restore etmeyi istiyor olabilirler. Bir kültür amaç olarak þiddeti kýnar, ama araç olarak þiddeti mazur görebilir veya meþru bulabilir.23 Eðer hayat ölümden çýkan bir süreçse; buðdayýn üretilebilmesi için tohumun çürümesine baðlýysa ve acýnýn ateþini tatmayan kiþinin yücelmesi mümkün deðilse kimse kurtulamaz acý çekmekten. Ýnsanýn ilerlemesi, acý vermeyi önleyerek, acýyý arýndýrmaktýr... Ýnsanýn çektiði acý ne kadar temiz olursa, ilerleme o kadar büyük olur...24 Acý ve ilerleme, ölüm ve özgürlük birbirlerinin zorunlu sonucu olarak telâffuz edilince üçüncü bir kavram olarak þiddetin devreye girmesi kaçýnýlmaz hale gelir. “Bastýrýlmasý olanaksýz þiddet... kendini yeniden yaratan insandan baþka bir þey deðildir”, “yeryüzünün lânetlileri” ancak “çýlgýn dehþetle” “insan haline gelebilir”. Bu nosyonlar, “kendini yaratan insan” tasarýmý katý bir þekilde Hegelci ve Marksist düþünce biçimine özgü olduðundan çok daha çarpýcýdýr.25 22 Dostyoveski, Suç ve Ceza, Cilt 1,Ararat Yayýný, Ýstanbul, 1973, s.106. David Riches, Antropolojik Açýdan Þiddet, Çev; Dilek Hattatoðlu, Ayrýntý Yayýnlarý, Ýstanbul 1989, s.,44. 24 Gaston Bouthoul, A.g.e., s., 258. 25 Frantz Fanon, Yeryüzünün Lanetlileri, Birleþik Yayýncýlýk, Çev; Bayram Doktor, Ýstanbul 1998, s.,20-42. 23 2 1 . Y Ü Z Y I L Te m m u z / A ð u s t o s / E y l ü l 2 0 0 8 [241] Prof. Dr. Özcan Yeniçeri Ýnkâr edilse de Marks’a ait olduðu anlaþýlan þu görüþ “yok etme ile yaratma” arasýndaki iliþkinin devrimci eylemdeki yerini belirlemesi açýsýndan oldukça ilginçtir: “Bir Avrupalýyý öldürmek bir taþla iki kuþ vurmaktýr... geriye kalan ölü bir adamla özgür bir adamdýr”.26 Özgür adamý ölü adamýn varlýðýna baðlayan mantýk, proleterin özgürlüðünü burjuvanýn ölümüne baðlayan mantýkla aynýdýr. Bu mantýk da “kötülük iyi iþlere de yarayabilir.” Þiddetin Ahlâký Olur mu? Özgürlük hareketi toplumsaldan bireysele dönüþen ahlâkýn itici gücüdür. Özgürlük ahlâksallaþma sürecine giremediðinde þiddet haline dönüþerek varoluþa yabancýlaþýr.27 “Hürriyet baþlý baþýna mutlaktýr ve yalnýz baþýna kendi kendine bir Þiddetin ahlâký yoktur. gayedir. Geri kalan her ne varsa vasýtadýr. Baþka Þiddet sadece bir teknik- tabirle, gerek kendimizdeki, gerek baþkalarýndatir. Ahlâkýn baþladýðý ki nefsi beþer mutlak bir hürmetin konusudur. Kant’a göre- ahlâkýn ve yerde þiddet geri çekilir Beþer þahsýna hürmet 28 hukukun esasýdýr”. Þiddetin ahlâký yoktur. Þiddet sadece bir tekniktir. Ahlâkýn baþladýðý yerde þiddet geri çekilir veya yok olur. Ahlâkýn þiddete tamamen egemen olduðu durumlar yalnýzlýk, depresyon durumlarýdýr.29 Þiddete baþvurmadan önce birey amacýný ahlâkîleþtirmeyi dener. Bu olmayýnca doðrudan doðruya amacýný ahlak edinir. Amacýný ahlâk edinen birey vicdanýný rahatlatacak gerekçeyi edinmiþ olarak, gönül huzuru içinde amacýna katký saðlayacak þiddetin ve caniliðin her çeþidini hem cinslerine rahatlýkla uygulayacaktýr. Ünlü anarþist Bakunin’in aþaðýdaki sözleri amacýný ahlâk edinmiþ bir meczubun ruh halini göstermesi bakýmýndan ilginçtir. “Bu yüce davaya hizmet etmek için davulculuk yapmaya, hatta bir alçak olmaya hazýrým; davayý saçýmýn bir telinin uzunluðu kadar bile ilerletmeyi baþarýrsam, bu bana yeter”.30 Önderler; insanlarý dava diye adlandýrdýðý ve bizzat “kendi inþa ettiði alanda”ki mücadelede basit araçlar olarak görerek, onlarý kiþisel onurlarýndan 26 Hannah Arendt, Þiddet Üzerine, Cogito Dergisi, Þiddet Sayýsý, Sayý; 6-7, s.,12. M. Mukadder Yakupoðlu, Ahlak ve Þiddet, Ýstanbul 1997, s.,8. 28 Peter Kropotkin, A.g.e., s.,181. 29 M. Mukadder Yakupoðlu, Erotizmde Þiddet ve Ahlâk Ýliþkisi, Cogito Dergisi, Sayý; 6-7, 1996. 30 Paul Avrich, Anarþist Portreler, Çeviren; Osman Akýnhay, Sarmal Yayýný, Cilt 2, Ýstanbul 1991, s.,33. 27 [242] 2 1 . Y Ü Z Y I L Te m m u z / A ð u s t o s / E y l ü l 2 0 0 8 Terörün Beslediði Felsefi Damarlar ve kimliklerinden koparmakla iþe baþlarlar. Davanýn yararýna gerçekleþtirilen her eylem ne denli adî ve çirkin olursa olsun meþru görülmelidir. Meþruluðun en önemli ilkelerinden birisi de ahlâkî olmasýdýr. Çerniþevski’nin “Ne Yapmalý” adlý ünlü romanýndaki kahraman Rahmetov “kendini katýlaþtýrmak için piþmemiþ ekmek yer ve çivili yatakta uyur. Kiþisel bir yaþamý, karýsý, dostlarý, onu amacýndan uzaklaþtýrabilecek aile baðlarý yoktur. Geleneksel toplumdan kendini ayýrmak, boþ sözler ve formalitelerle zaman yitirmemek için bilerek kaba bir konuþma ve davranýþ tarzý benimser. Parasýný kiþisel gereksinmelerine deðil yoksul öðrencilere ve devrimci davaya hizmet etmek amacýyla kullanýr”.31 Dava uðruna kendilerini tamamen geri plânda tutabilmek için dostlarýndan; ailelerinden, kiþisel yaþamlarýndan, hatta isimlerinden vazgeçmeliydiler. Ýþutin’in sözleriyle bu amaca ulaþmak için hýrsýzlýk, þantaj, hatta cinayet dahil her araca izin veriliyordu. Sahtekârlýk, aldatma, masum insanlarýn suçlanmasý, denetimlerini ele geçirmek üzere rakip gizli derneklere sýzma gibi. Üyelerden birisi babasýný zehirleyip mirasýna davaya aktarmayý bile düþünebiliyordu. Özel ya da resmi kuruluþlarda silahlý soygunlar-sonradan “kamulaþtýrma” adý verilecekti- yapmak için plânlar hazýrlandý. Ama ana hedef Çarýn ve adamlarýnýn öldürülmesiydi. Eylem gerçekleþtirilince, eylemi yapan teröristin son hareketi, diþlerinin arasýna sýkýþtýrdýðý civalý patlayýcýnýn pimini çekerek kendini yok etmek olmalýydý.32 Davayý gerçekleþtirmek için kurulmuþ olan örgütler genellikle, “tutkuyla ve hiç yorulmadan sadýk kalan, kiþisel çýkarlarýndan olabildiðince vazgeçen, insanlarý cezbeden; her þeyden, her türlü maddî konfor ve sevinçten, hýrs, statü ve ünün getirdiði doyumlardan; yaþamak için, ya da bizzat ölümün kendisi için ebediyen vazgeçen” kiþilerden meydana gelir. Amaç edindiði davasý için öðrenimini yarýda býrakan bir öðrenci “kitleler eðitimsizdir; bu yüzden bizim eðitim almaya hakkýmýz yok. Halka dolandýrýlýp soyulduklarýný anlatmak için çok þey öðrenmeniz gerekmiyor” demekteydi. Ahlâk haline gelen ve uðruna prangalar eskitilen bu efsunlu dava nedir acaba? Dava kaptan Ahab için “beyaz balinanýn öldürülmesi”, Lilliput devletinde iki hizbe ayrýlan insanlar için ise; haþlanmýþ yumurtanýn kabuðunun geniþ uçtan mý yoksa sivri uçtan mý kýrýlacaðý sorunu davalarýn davasýydý.33 31 Paul Avrich, A.g.e., s.,57. Paul Avrich, A.g.e., s.,59. 33 Leslie Lipson, Demokratik Uygarlýk, Türkiye Ýþ Bankasý Yayýný, Ankara 1984, s.,6. 32 2 1 . Y Ü Z Y I L Te m m u z / A ð u s t o s / E y l ü l 2 0 0 8 [243] Prof. Dr. Özcan Yeniçeri Devrimci Ahlak ve Necayef 1872'de yayýnlanan ve ilk terörist ilmihal olarak kabul edilen Nechaev’in “Devrimci Kateþizm” adlý eserinde teknik olarak devrimin önünde duran her þey ahlâk dýþý ve kriminal olarak tanýmlanmakta ve devrimci teröristin baðlý olduðu tek bilimin bu engelleri ortadan kaldýracak tahrip bilimi olabileceði vurgulanmaktadýr.34 Bakunin’den çok Necayev’e yakýþan “Bir Devrimcinin Anahtar Kitabý”nda “devrimci, herhangi bir suç iþlemeye, ihanet etmeye, varolan düzenin yýkýlmasýný saðlamak için alçaklýða ve sahtekârlýða baþvurmaya hazýr tam bir ahlâksýz olarak” tanýmlanýr. “Devrimci mahkûm olmuþ insandýr,” diye baþlar kitap. Devrimcinin “kiþisel çýkarlarý, iþleri, duygularý, baðlýlýklarý, mülkü, hatta kendi ismi bile yoktur. Ondaki her þey yalnýzca tek bir çýkara, düþünceye, bir tutkuya devrime- baðlanmýþtýr.”(1. Madde). Necayev düþmanlarýný yok etmek amacýyla kimyayý ve diðer bilimleri inceler(3. Madde). Toplumsal düzenle, eðitim dünyasýyla, geleneksel ahlâkla bütün baðlarýný koparmýþtýr: “devrimin zaferine yardýmý dokunan her þey ahlâkîdir; engelleyen þeylerse ahlâk dýþýdýr ve suçtur.”(4. Madde). “Her türlü þefkat belirtisi, yaþatýcý akrabalýk, dostluk, sevgi, minnettarlýk, hatta onur duygularý devrimci davaya duyulan soðuk tutkuyla tamamen söndürülmelidir. Devrimci için yalnýzca tek bir doyum, avunma ve sevinç nedeni vardýr: devrimin baþarýsý. Gece gündüz tek bir düþünceyi, tek bir amaca taþýmalýdýr. Aman dinlemeyen bir yok etme eylemi içine girmelidir. Son derece soðukkanlý ve hiçbir tereddüt göstermeden bu amaç uðruna çalýþýrken, kendini mahvetmeye, amacýn gerçeklemesini engelleyen her þeyi kendi elleriyle ortadan kaldýrmaya hazýr olmalýdýr”(6.Madde). Devrimci örgüt ortadan kaldýrýlacaklarýn listesini hazýrlamalý(15. Madde), “devrimci örgüte özellikle zarar veren insanlar yok edilmelidir” (16. Madde). Anahtar Kitap devam eder: “Devrimci, para ya da nüfuza sahip kiþileri tuzaða düþürmeli, onlarý köle haline getirmelidir”(18. Madde). Liberallere gelince, “onlar elde tutulmalý, bütün gizli sýrlarý öðrenilmeli, hiçbir kaçýþ alanlarý kalmayýncaya dek tehlikeye sokulmalýdýr”. Son mesajlar da ayný niteliktedir. “Bizim iþimiz yýkýmdýr; korkunç, tam, evrensel ve acýmasýz bir yýkým”(24. Madde). “Rusya’daki biricik hakikî devrimciler olan cesur haydutlar dünyasýyla ellerimizi birleþtirelim” (25. Madde). Dava olarak formüle edilen “dogma”lar uðruna eyleme kalkýþanlarýn 34 Erhan Yarar, Türkiye Düþünceleri, 21. Yüzyýl Yayýnlarý, Ankara 1997, s.,192. [244] 2 1 . Y Ü Z Y I L Te m m u z / A ð u s t o s / E y l ü l 2 0 0 8 Terörün Beslediði Felsefi Damarlar elinde devrimin ilmihali gibi gezdirilen ilkelerden bazýlarý bunlardýr. Ahlâk edinilen ilkeler uðruna yapýlamayacak hiçbir þey yoktur. Sözgelimi daha öncede ifade edildiði gibi “devrimci örgüt üyelerinden birisi babasýný zehirleyip mirasýný davaya aktarmayý bile düþünebiliyordu”. Nitekim Türkiye'yi 12 Eylül’e getiren olaylar sýrasýnda sözde davalarý uðruna öz kardeþlerini ya da babalarýný dahi öldürenlere rastlanmýþtýr. Tam Eþitlik Ýçin Öldürmek Özellikle kan davalarýnda þu veya bu biçimde kendi kabilesinden birisi öldürülenleri “örf” olarak tatmin edecek tek þeyin karþý kabileden herhangi birinin öldürülmesi yoluyla durumun eþitlenmesidir. Burada amaç hem gerçek dünyanýn deðiþtirilmesi hem de karþýlýklý ideal dünyanýn deðiþtirilmesidir. Sýk sýk bu yeniden kurma, tecavüze karþýlýk tecavüz veya zarar vermeye karþý zarar verme yoluyla tam eþitliði restore etmekten ibarettir.35 Musa’nýn Tevrat’taki “göze karþý göz, diþe karþý diþ, yaraya karþý yara” kaidesi bu eþitliði saðlamaktan baþka bir anlama gelmemektedir.36 Hürmetkâr siyah bir aþçý olan Aggy’nin, efendisi tarafýndan kýzýnýn haksýz bir þekilde gözlerinin önünde dövülmesine karþý verdiði tepki uygulanan þiddete karþý eþit acý çekmesi için söylediði þu sözler oldukça anlamlýdýr. “Bir gün gelecek!... arabalarýn gümbürtülerini duyuyorum! Silahlarýn ateþlerini görüyorum! Beyazlarýn kaný yerde bir nehir gibi akýyor ve ölüler daðý yükseliyor!... Tanrým! Beyazlara darbenin ineceði, yaralar, aðrýlar ve acýlardan inleyecekleri ve þahinlerin sokaklarda ölülerini yiyecekleri günü çabuklaþtýr. Ah Tanrým! Arabalarý hýzlandýr ve siyah insanlara huzur ve barýþ getir. Ah Tanrým! Bana o güne kadar yaþama ve beyazlarýn aç kurtlar gibi ormanlardan geldikleri gün vurulmalarýný görme mutluluðunu ver.37 Zaiçnevski’nin þu sözleri þiddette ve öldürmede eþitliðin ne denli önemli olduðunu ortaya koymaktadýr: “Nasýl onlar bizden esirgemiyorsa, biz de darbelerimizi esirgemeden imparatorun güruhuna indireceðiz. Korkak domuzlar oraya çýkmaya cesaret ederlerse, meydanlarda hesaplarýný göreceðiz. Onlarý evlerinde, þehirlerin dar sokaklarýnda, baþkentin geniþ meydanlarýn35 David Riches, A.g.e., s.,45. Peter Kropotkin, Etika, Kavram Yayýný, Ýstanbul 1991, s.,82. 37 My Story of the War'dan aktaran, albert J. Raboteau, Slave Reliðion: The “Ýnvisible Ýnstitution” of the Antebellum South, 313. 36 2 1 . Y Ü Z Y I L Te m m u z / A ð u s t o s / E y l ü l 2 0 0 8 [245] Prof. Dr. Özcan Yeniçeri da ve köylerde yok edeceðiz. Unutmayýn ki, o günler geldiðinde, bizden olmayan bize karþýdýr ve düþmandýr; düþmaný yok etmek için her yönteme baþvurulur.38 Haksýzlýðý ortadan kaldýrmak, sýnýflar arasý eþitsizliði yok etmek bir çoklarý için o eþitliði bozanlarý öldürmenin en önemli gerekçesidir. Bu yüzden, her türlü terör, “halk” veya “sýnýf ” adýna, “görev” þuuruyla yapýlýr: Albert Camus’un deyimi ile “katili yargýç yapmaya bile yarayabilen bir felsefe”, “cinayetin ideolojiyle doðrulanmasý”.39 Bireysel ve Toplumsal Vicdaný Ýkna Ederek Öldürmek Haksýzlýðý ortadan kaldýrmak, sýnýflar arasý eþitsizliði yok etmek bir çoklarý için o eþitliði bozanlarý öldürmenin en önemli gerekçesidir. Bu yüzden, her türlü terör, “halk” veya “sýnýf ” adýna, “görev” þuuruyla yapýlýr “Westley’e göre þiddeti kabullenmek, þiddetin artmasýna yol açar. Arlow ise profesyonel katillerin bile(ekmek paralarýný kazandýklarý) cinayetleri iþlemeden önce, birbirlerine kurbanlarýnýn ölümü hak ettiklerini ve hatta onlarý öldürmenin doðru ve önemli bir iþ olduðu inancýný aþýlayýp bu inancý kuvvetlendirmek için bir araya geldiklerini öne sürmektedir”.40 Þu veya bu ideoloji, inanç, kiþi, grup ve düþünce açýsýndan haksýz ve kötü olan ancak onu susturacak ya da yok edecek kadar cüretli ve kahraman insanlar olmadýðý için yaþayan insanlar için “yaþasýn ölüm!” Savaþa son veren savaþý ya da þiddeti yok eden þiddeti kim kutsamaz ki? Bütün savaþlarýn ortak gerekçesi “son savaþ” olmak. Þairin dilinde özgürleþen bir ifade “Din þehit ister, asuman kurban.” Savaþ ama önce mazeret bul! Suçluluk duygusunu yenmek için kendisine karþý suç iþlediðimiz kimselerin gerçekten cezaya lâyýk, kötü ve hatta öldürülmeye lâyýk kimseler olduðuna kendimizi ve baþkalarýný inandýrmamýz gerekir. Haksýzlýk yaptýðýmýz kimseler, acýnacak kimseler olmadýðý gibi onlara karþý kayýtsýz da kalamayýz. Ya onlardan nefret edip onlara eziyet etmeliyiz, ya da kendimizi “kendini aþaðý görme” akýntýsýna býrakmalýyýz.41 38 Paul Avrich, A.g.e., s.,57. Taha Akyol, A.g.e., s.,52. 40 Rafael Moses, A.g.d., s.,24. 41 Eric Hoffer, Kesin Ýnançlar, Çev; Erkýl Günur, Akran Yayýncýlýk, Ýstanbul 1993, A.g.e.s.,119. 39 [246] 2 1 . Y Ü Z Y I L Te m m u z / A ð u s t o s / E y l ü l 2 0 0 8 Terörün Beslediði Felsefi Damarlar Ünlü düþünür Tagore þöyle yazmaktadýr: “Ulus olma ideasý, icat edilen en etkili uyuþturucu maddedir. Yoðunluðunun etkisi altýnda bütün bir ulus neredeyse sistematik bir þekilde ahlâkî çöküntüsünün farkýna varamadan, bu tehlikeli bencilliðe tutsak olur. Genel bir hukuk bilincine sahip olan her toplumun; kin, yalan, casusluk veya cinayet olarak nitelendirdiði olgular, ulus belirlemesinin soyut bir ilkesi uðruna gerçekleþtirildiði anda, haklý eylemler olma niteliði kazanýr.” Tanrý aþký, Hýristiyanlýk aþký, bir millet aþký, zulmedilenleri koruma aþký vb gibi heyecanlar uðruna kan döküldüðünü, þiddete baþ vurulduðunu ve tahribat yapýldýðýný gördüðümüz vakit bu utanç verici hareketlerin kabahatini genellikle kudret ihtirasýna kapýlmýþ liderlere yükleriz. Irak’ta Saddam, Bosna’da Karadziç ve Kosova’da Milojevic günah keçisidir. Gerçekte bu hareketler bir liderin plânlarý deðil fakat o heyecanlarýn doðurduðu beraberliðin neticesinde asil duygularýn nefret ve þiddet kalýbýna girmesinin katillere verdiði ruhsatýn sonucudur. Wieviorka, teröristleri, hastalýklý bir mantýk yürütmenin ve yetersiz nedenlerin kurbaný olarak tarif etmektedir. Onlarýn fanatizmlerinin ve yýkýcýlýklarýnýn anlamýný, ancak anlamsýzlýk çerçevesinde anlaþýlabilir, þeklinde açýklýyor. Bu deðerlendirmeyi psikolojik olarak niteleyen bazý analistler “nedensellik konusunda da, iþin temelini, baþkaldýrý ve protesto yönünün” göz ardý edildiðini ifade etmektedirler.42 Kuþkusuz terör ayný zamanda bir baþkaldýrý ya da protest yönü olan sosyal bir olgudur. Bir kimsenin þahsen karar vermede duyulan tereddütlerden, korkulardan ve þüphelerden kurtarýldýðý zaman, zalimlikte ve gaddarlýkta ne kadar aþýrý noktalara kadar gideceði belli olmaz. Bir kimsenin þahsen karar vermede duyulan tereddütlerden, korkulardan ve þüphelerden kurtarýldýðý zaman, zalimlikte ve gaddarlýkta ne kadar aþýrý noktalara kadar gideceði belli olmaz.43 Bireyi bu tereddütlerinden ya da þüphelerinden kimi zaman içine dahil olduðu bir kitle, kimi zaman da peþinde koþtuðu davanýn kutsal bir kavramý kurtarýr. Ahlâkî, insanî ve vicdaný tereddütlerden kurtulan birey hiçbir utanma, vicdan azabý duymadan nefret etme, yalan söyleme, iþkence yapma, adam öldürme ve tecavüz etme özgürlüðü edinmiþ olur. Böyle bir ortamda insanlar, “baþkalarýnýn namusunu lekeleme hakký” bulur ki bunun, Dostoyoevski’ye göre “büyüleyici bir cazibesi vardýr.” 42 43 Semra Somersan, Þiddetin Ýki Yüzü, Cogito Dergisi, Sayý 6-7, 2.Baský, s.,47-48. Eric Hoffer, s.,123. 2 1 . Y Ü Z Y I L Te m m u z / A ð u s t o s / E y l ü l 2 0 0 8 [247] Prof. Dr. Özcan Yeniçeri Ýnsan kasabý Ariel Þaron Sabra ve Þatilla Kamplarýnda gerçekleþtirdiði katliamlar nedeniyle Ýsrail’de, Radovan Karadziç Bosna’da gerçekleþtirdiði iðrenç cinayetler yüzünden Sýrbistan’da âdeta milli birer kahramandýrlar. Her ikisi de ulus olma ve ya da ulus kalma bilincine hizmet ettiklerinden dolayý hem kendi hem de toplumlarýnýn vicdanlarýnda iþledikleri cinayetlerden dolayý beraat etmiþ durumdadýrlar. Bu durum katilliðin, cinayetin ve þiddetin birey ve toplum vicdanýnda meþrulaþtýrýlmasý anlamýna gelmektedir. Þiddet Sonuç Alma Aracý Olursa “Filistin terörü Filistin hareketinin tanýnmasýna hukuksal düzeydeki bütün giriþimlerden daha fazla katkýda bulunmuþtur. 19. Yüzyýl iþçi eylemleri ve grevleri de iþçi sendikalarýnýn tanýnmalarý yönünde atýlmýþ ciddi adýmlar olmuþlardýr. Þiddet, sonuca ulaþmak açýsýndan yararlý bir eylem biçimidir”.44 Bu kaný Mao Zedung tarafýndan ilân edilmiþti: “Ýktidar, namlunun ucunda büyür.” O halde iktidar için namlular ateþ kusmalýdýr. Clausewitz’in savaþý “siyasetin baþka araçlarla sürdürülmesi” diye tanýmlamasý ya da Engels’in þiddeti “iktisadî geliþmenin hýzlandýrýcýsý” olarak görmesi öldürmeye þu veya bu amaç için cevaz vermeleri anlamýna gelmektedir.45 Katillik, sonucu belirleyen bir araç olarak nitelendiði anda katillerin katilliði ikinci plâna Franz Fanon’un sömürge-karþýtý bir methidüþerek onlarý sonuç yesi gibi olan “Dünya Lânetlileri” isimli kitabýnalýcý kiþiler haline getirir. da katile baðýmsýzlýk hatta asalet kazandýrdýðý için öldürme eylemi övülür. Katillik, sonucu belirleyen bir araç olarak nitelendiði anda katillerin katilliði ikinci plâna düþerek onlarý sonuç alýcý kiþiler haline getirir. Çoðu yerde büyüklük dökülen kan, öldürülen insan oranýnda kahramanlara verilen bir sýfat olmuþtur. Erkekler kötü ise Anarþist yayýnlar arasýnda özel bir yeri olan Valeri Solanas’ýn SCUM Manifestosu’dur. Solanas “erkek cinsinin yok edilmesi” gerektiðini savunur. Kendisi tepeden týrnaða “ataerkil” bir toplumda görece alt konumda olan bir kadýndýr. Üslûbu ciddîye alýnacak kadar seviyeli deðildir. Onun gerçekten 44 45 Yves Mýchaud, A.g.e., S.,55. Hannah Arendt, Þiddet Üzerine, Ýletiþim Yayýný, Ýstanbul 1997, s.,15. [248] 2 1 . Y Ü Z Y I L Te m m u z / A ð u s t o s / E y l ü l 2 0 0 8 Terörün Beslediði Felsefi Damarlar erkeklerin yok edilmesi konusundaki görüþlerinin de ciddi olup-olmadýðý da kesin deðildir. Ancak sanatçý Andy Warhol’u vurup yaralamasý düþüncelerinde samimî olduðunu gösteren bir iþaret olarak kabul edilebilir. Onun son derece acýmasýz ve abartýlý olarak yazdýklarýna uyan erkeklere de çevrede rastlamak mümkündür. Örneðin, Solanas þöyle yazýyor:46 “Erkek tümüyle ben merkezci, kendi içine hapsolmuþ, baþkalarýný anlama ya da onlarla özdeþleþme yeteneðinde olmayan, sevgi, dostluk, þefkat ya da yumuþaklýðý bilmeyen biridir... Eksik bir kadýn olan erkek hayatýný kendini tamamlamak, kadýn olmaya çalýþmakla geçirir. Bunu sürekli kadýnlarý arayarak, arkadaþ olarak ve onlarla yaþayarak yapmaya, kadýn özelliklerine duygusal güç ve baðýmsýzlýk, güçlülük, dinamizm, kararlýlýk... vb.- sahip çýkmaya ve kadýnlara erkeksi özelliklileri kendini beðenmiþlik, saçmalýk, anlamsýzlýk, zayýflýk vb..- yansýtarak yapmaya çalýþýr.” Solanas erkekleri dünyayý pislik yýðýný haline getirmekle suçlar. Ona göre erkekler; savaþ, para, evlilik ve fahiþelik, akýl hastalýðý, bireyselliðin bastýrýlmasý, yalnýzlýk, otorite ve hükümet, felsefe, din, önyargý, rekabet, resmi eðitim, sosyal sýnýflar, arkadaþlýðýn engellenmesi, can sýkýntýsý, bilginin bastýrýlmasýndan sorumludur. Solanas, “her erkek içten içe deðersiz bir bok soyu olduðunu bilir...” der. Erkeklerin tam bir yumuþaklýk saðlayan bir sosyal davranýþ biçimini dayatmaya çalýþ”týðýný iddia eder.47 Erkeklerin herhangi biriyle ya da herhangi bir þeyle baðlantý kuramamasý yaþamýný anlamsýz ve amaçsýz kýldýðý için felsefe ve dini icat ettiðini de iddia eder. Erkeðin sanatsal amacý iletiþim kurmak deðil, ama hayvansallýðýný gizlemektir, bu yüzden simgeciliðe ve çapraþýklýða baþ vurur. Yaratmayan ya da iliþki kuramayan erkekler seyreder. Kültürü benimsemek, modaya uygun olmayan bir dünyada modaya uymaya, kýsýr, akýlsýz bir varoluþun korkunçluðundan kaçýnmaya yönelik umarsýz, delice bir giriþimdir. Daha ince þeyleri deðerlendirme, yalnýzca pislik varken mücevher görmek yetenekleriyle gurur duyabilir erkekler. Solanas’ýn saldýrgan bir alaycýlýkla yazdýðý bu manifestoda “erkekleri yok edilmesi” gerekli pislikler olarak nitelediði görülmektedir. Solanas’ýn söyledikleri her ne kadar ironik ve marjinal bir ruh halini gösteriyorsa da ciddîye alýnmasý gerekir. Zira canilerin, soykýrýmcýlarýn ve tecavüzcülerin ruh halleri hiçbir zaman normal deðildir. Bilinç altý cinsiyet aleyhtarlýðý ile týka-basa dolduru46 Karen Goaman ve Mo Dodson, Yýkýcý Bir Akým mý Çaðdaþ Anarþizm? 21. Yüz Yýl Anarþizmi, Der; Jon Purkis, James Bowen, Ayrýntý Yayýný, Ýstanbul 1998, s.,134. 47 Solanas (tarihsiz, 1980’lerin sonu), s.5. 2 1 . Y Ü Z Y I L Te m m u z / A ð u s t o s / E y l ü l 2 0 0 8 [249] Prof. Dr. Özcan Yeniçeri lursa bu umulmadýk bir zamanda þiddet olarak, yok etme dürtüsü olarak ortaya çýkabilir. Devlet cellât ise “Halk öyle bir biçimde boyunduruk altýnda tutulmalý ve soyulmalýdýr ki, yazgýsý hakkýnda yüksek sesle yakýnmasýn, itaat etmeyi unutmasýn, karþý gelmeye ve isyan etmeye vakit bulamasýn. Politikayý bir zanaat haline getiren ve hedefini adaletsizlik, þiddet, yalan, ihanet, tek ve toplu cinayet bilen insanlar politika sanatýna ve devletin, bilgeliðine nasýl inanabilir? Kilise ve Devlet her zaman ahlâksýzlýðýn en büyük okulu olmuþtur. Tarih onlarýn büyük suçlarýný kanýtlýyor. Rahipler ve devlet adamlarý her yerde ve her zaman halkýn bilinçli, sistemli, uzlaþmaz ve kana susamýþ düþmanlarý ve cellâtlarý olmuþtur”.48 Bütün devlet aleyhindeki görüþlerin temeli devletin halka hiçbir katkýsý olmayan ezme, iþkence ve baský aracý olarak kullanýlan bir mekanizma olarak nitelendirilmesine dayanýr. Hükümetin bir belâ olduðunu, insanlýðýn kiþisel yargýsýna ve bireysel vicdanýna yönelik bir tecavüzü olduðunu unutmamalýyýz; onu bugün için zorunlu bir kötülük olarak kabul etmek zorunda olabiliriz, ama aklýn ve insan türünün dostlarý olarak bize yakýþan, onu elden geldiðince az kabul etmek ve insan zihninin gitgide aydýnlanmasýnýn sonucunda bu azýn daha da azaltýlýp azaltýlamayacaðýný dikkatle gözlemektir.49 Edepsizliði savunan Sartwell ise þöyle diyor: “Hayatýmýzý böylesine “kilitleyen” araçlardan biri olan devlet ise hem yalan hem de yalancýdýr. Gücün ve ölümün örgütlenmiþ çetesidir. Devletin yasa ve kurumlarý gýrtlaðýmýza dayanmýþ postallarý gizlemek için incelikle iþlenmiþ göz baðlarýdýr. Artýk post-totaliter sistemlerde temel çatýþma ezen-ezilen arasýnda deðildir. Tek tek her insan hem ezen hem de ezilendir; kiþi “sistemin hem kurbaný hem de payandasý” olmuþtur. Ýktidar tek tek herkesin içinden geçerek örülmüþ, kiþi kendisi tarafýndan ezilmeye baþlamýþtýr”.50 Devlet aleyhindeki bütün görüþlerin temeli devletin halka hiçbir katkýsý olmayan ezme, iþkence ve baský aracý olarak kullanýlan bir mekanizma olarak 48 Bakunin, Tanrý ve Devlet, s.,242. Gerge Woodcock, A.g.e., s.,86. 50 Crispin Sartwell, Edepsizlik, Anarþi ve Gerçeklik, Ýstanbul 1999, s.,27-88. 49 [250] 2 1 . Y Ü Z Y I L Te m m u z / A ð u s t o s / E y l ü l 2 0 0 8 Terörün Beslediði Felsefi Damarlar nitelendirilmesine dayanýr. Örneðin bu anlayýþa göre: “En demokratiðinden en baskýcýsýna kadar hiçbir devlet halka ihtiyacý olan þeyi veremez: bu þey halkýn aþaðýdan yukarýya doðru, her türlü müdahale ve vekâletten baðýmsýz öz örgütlenmesidir. Marx’ýn sahte halk devleti tasarýsý da dahil bütün devletçi sistemler halkýn, halk adýna düþünen, halka raðmen davranan bir grup eðitimli ve ayrýcalýklý azýnlýk tarafýndan yönetilmesinden baþka bir þey deðildir”.51 Weber bile devleti “þiddet tekeline sahip üst organizasyon” olarak yalnýzca bu boyutu ile tanýmladýðý dikkate alýnýrsa bu tekeli kýrmak için mücadele edenlerin caniliklerine sempati ile bakýþlar da önemli ölçüde artar. Nitekim bu konuda PKK’nýn dahi eylemlerine bir çeþit hoþgörü ile bakma eðiliminde olanlar vardýr. Örneðin bazýlarý “PKK hareketinde olduðu gibi þiddet kendinden daha üstün bir güce karþý mücadelede bir yöntem olarak benimsendiðinde, konum zayýflýðý dolayýsýyla bu ahlâkî ve insanî hassasiyet gösterilmez”52 þeklinde gö- Ýnsan hayatý laboratuar rüþleri yer almaktadýr. Yani PKK gibi örgütlerin formüllerine de kuvvet kendileri ile eþit olan güçlerle mücadele ettikle- kanunlarýna da indirgerinde “ahlâkî ve insanî hassasiyet” göstereceklenemeyecek kadar önemri ima edilmek isteniyor ki bu tamamýyla bir saptýrmadýr. O halde daha üst güç olan Hitler’in lidir. Her hayat sona erYahudilere ve Stalin’in Kýrýmlýlara ve Karadzi- diricinin kendisini tatmin ç’in Boþnaklara uyguladýðý insanî ve ahlâkî has- eden bir formül bulmasý sasiyet göstermeyen þiddeti nasýl açýklayacaksý- onu haklý kýlmaz. nýz? Temelde terörist ve anarþist hareketlerin devlete bakýþý ve devleti var eden güçlerle ilgili görüþleri onlarýn davranýþlarýný belirler. Þiddetin ahlâký ve insani hassasiyeti olmaz! Katilliðin doðasýnda da ayný yasalar yer alýr. Bu yönden baskýnýn, zulmün, iþkencenin örgütlü gücü ya da onlarýn yürütme komitesi olarak devleti gören bir anlayýþýn mensuplarý, elbette onun bekçisi olan güvenlik güçlerine vahþice ve canice saldýracaktýr. Bunda da yadýrganacak bir husus yoktur. Ýnsan hayatý laboratuar formüllerine de kuvvet kanunlarýna da indirgenemeyecek kadar önemlidir. Her hayat sona erdiricinin kendisini tatmin eden bir formül bulmasý onu haklý kýlmaz. Katilin ve katilliðin yasasý olmadýðý gibi karinesi de olamaz. Þiddetin tarihin motoru olduðuna inanan kýþkýrtý51 Mýhaýl Bakunin, Devlet ve Anarþi, Öteki Yayýný, Ankara 1998, s.,77. Naci Bostancý, Kürt Sorunu ve Milliyetçiliðin Ötesi, Türkiye Günlüðü Dergisi, 54 Sayý, OcakÞubat 1999, s.79. 52 2 1 . Y Ü Z Y I L Te m m u z / A ð u s t o s / E y l ü l 2 0 0 8 [251] Prof. Dr. Özcan Yeniçeri cýlarýn bile “insan” hakkýndaki kanaatleri zamanla deðiþiyor. Bunun en anlamlý örneði Bakunin’in “Ben bir insaným: katlamayýn, sarmayýn, bozmayýn” sözleridir. Genelde her türlü öldürmenin özelde ise insan öldürmenin ahlâkî yaný olamaz. Manyaklar, paranoyaklar ve ruhsal yönden rahatsýzlar hariç kan döken hiçbir katilin hayatýnýn kalan kýsmýnda mutlu bir yaþantý geçirdiklerini tarih henüz kaydetmemiþtir. Tarih boyunca belki bütün “su testileri su yolunda” kýrýlmamýþtýr ama vicdan denen insanî araç ölenden çok daha fazla yaþayan katili rahatsýz etmiþtir. Dünyada ister inanýn ister inanmayýn herkese yetecek kadar mülk, iktidar ve statü vardýr; yeter ki paylaþmasý becerilebilsin. Ýnsan ahlâký zulüm ve iþkence yapmaktan daha iyisinin zulme ve iþkenceye uðramak olduðunu iþaret etmektedir. Þiddetin, kanýn ve ölümün insanlýk tarihinde sebep olduðu en büyük felâketlerden birisi de gerçek anlamda “sevgi”yi ve “aþk”ý öldürmesidir. Sevgi, aþk ve güven olmadan da barýþýn saðlanmasý mümkün olmamaktadýr. Nefretin insanlar arasýndaki yaygýnlýðýnýn büyük ölçüde geçmiþte yaþananlara baðlý olduðu düþünülürse dünyamýzdaki sevgisizliðin sebebi de anlaþýlabilir. Aklýn egemenliði altýna giren yaþlý dünya, eðer insanlar için cehennem kadar ürkütücü ve korkutucu bir hal almýþsa, bundan toplumlarýn zihinsel repertuarlarýndaki birikimleri sorumludur. Kavramlarý, kuramlarý ve uygulamalarý insan odaklý bir anlayýþla yeniden gözden geçirmeden dünyayý daha yaþanýr bir duruma getirmek mümkün deðildir. Bu da ancak þiddeti ve katletmeyi dahi yerine göre haklý kýlan bir akýlcýlýkla deðil, aklý yüreðin yedeðine alan bir anlayýþla mümkün olabilir. [252] 2 1 . Y Ü Z Y I L Te m m u z / A ð u s t o s / E y l ü l 2 0 0 8