mide balonu - Özel YALOVA HASTANESİ
Transkript
mide balonu - Özel YALOVA HASTANESİ
Yıl: 2016 Sayı: 3 / EYLÜL İmtiyaz Sahibi Yalova Uzmanlar Sağlık Hizmetleri Adına Sahibi: Dr. Mustafa Yılmaz Yazı İşleri Sorumlusu Zeynep Üstün Tıbbi Direktör: Dr. Fatih Kalalı İletişim Bilgileri: Fevzi Çakmak Mh. Şehit Ömer Faydalı Cd. Fırın Sk. No: 33 YALOVA Tel: 0226 811 22 44 Fax: 0226 811 22 46 info@oyh.com.tr Grafik Tasarım Nazlı Çiçek Baskı Anadolu Mah. Karlıdağ Cad. No:32 Yıldırım / BURSA Tel: 0224 251 04 14 Fax: 0224 251 04 15 www.renkvizyon.com.tr Yayın Türü Yerel Süreli / Üç Ayda bir yayınlanır. Özel Yalova Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Uz. Dr. Mustafa YILMAZ HEDEFLERİMİZE DOĞRU EMİN ADIMLARLA İLERLİYORUZ.... Değerli Uzmanlar Sağlık okuyucuları; 1999 yılında poliklinik olarak başladığımız yolculuğumuza bugün 11 yataklı 3. basamak yeni doğan yoğun bakım ünitesi, 28 yataklı 3. Basamak erişkin yoğun bakım ünitesi ve toplamda 100 hasta yatağı ile sadece ilimizde değil Sinop’tan, Çanakkale’ye, Bilecik’ten, Edirne’ye sağlık hizmeti vermeye başladık. Sağlık yolculuğumuzda toplam kalite anlayışı doğrultusunda hastaların beklenti ve memnuniyetlerini üst düzeyde tutmak ve yüksek kalitede sağlık hizmeti vermek amacıyla modernizasyon ve renovasyonu gerçekleştirerek, teknolojiyi yakından takip ediyoruz. Hastanemizde mevcut olan 128 kesitli BT cihazı ile 15-20 saniye gibi çok kısa sürelerde tüm vücut görüntülemesi yapabilmekteyiz. Ülkemizde ilk 1,5 Tesla MR cihazlarından biri hastanemizde hizmete girmiş olup, ileri teknoloji yüksek görüntü kalitesi ve hızlı çekim tekniği ile doğru ve hızlı teşhis imkânı sunmakta, doktor ve hasta memnuniyeti üst seviyede gerçekleştirmekteyiz. Alanında uzman, takım ruhu içinde çalışan başarıları ispatlanmış dinamik bi hekim kadrosu, güler yüzlü sağlık personeli ve deneyimli idari personeliyle ileri tanı ve tedavi yöntemlerini teknoloji ve yakın ilgi ile birleştirerek hizmet vermekteyiz. Marka olabilmek heyecanı ve zorlu bir süreçtir. Markamız hastalarımıza verdiğimiz hizmetin bir resmidir bizler için. Bölgesel bir marka olmanın gururunu yaşatan siz değerli Yalova halkı başta olmak üzere, hekimlerimize, idari, sağlık, yardımcı personellerimize teşekkürlerimizi bir borç biliriz. Sağlıklı günler birlikte paylaşmak dileğiyle... 3 Özel Yalova Hastanesi Genel Müdürü Fatih Ökten Özel Yalova Uzmanlar Hastanesi’ni uluslararası standartlarda sağlık hizmetini bölgemize Yalova’ya getirmek amacıyla kurduk. Kuruluşumuzdan bugüne, sağlık sektöründe ilklere imza atmanın ve binlerce hastaya Uzmanlar kalitesinde sağlık hizmeti sunmanın kıvancını yaşıyoruz. Sağlıkta Özel Yalova Uzmanlar Hastanesi kalitesi en büyük gurur kaynağımız. Bugün alanlarında uzman onlarca doktor, hemşire, sağlık personeli ile tüm hizmet noktalarımızda, ileri tanı tedavi yöntemlerini son teknolojik tıbbi cihazlar ve yakın ilgi ile birleştirerek, şifa dağıtıyoruz. Sağlık hizmetlerindeki “ilk”leri ilimizde ve bölgemizde Uzmanlar olarak biz sunuyoruz. Yalova ilinde ilk kez ‘Excange Transfüzyon’ yapılan bebek hasta sağlıkla taburcu edilmiştir. Genel cerrahi bölümümüzde eğitim kurumlarında karşılaşılan nitelikli cerrahi vakalar başarı ile yapılmaktadır. Ör.Mide balonu, mide küçültme ameliyatları, ERCP ve kolon cerrahisi rutin işlemler haline gelmiştir. Yine Beyin Sinir ve Omurilik Cerrahi bölümüzde anevrizma ameliyatları başarı ile yapılmaktadır. 3. Basamak Yoğun Bakım ünitemizde 28 yatak kapasite ile, yine 11 küvez 3.basamak Yeni Doğan Ünitesi tüm teknik imkanları ile şifa dağıtmaktadır.En son teknoloji MR, Bilgisayarlı Tomografi ve digital Mamografi ile alt yapımız tüm teşhis ve tanı imkanlarına sahiptir Özel Yalova Uzmanlar Hastanesi olarak; hasta odaklı hizmet politikamız, tıbbi etik değerlere bağlılık, her zaman en iyi tıbbi olanaklara sahip olma vizyonumuz ve kalite değerlerimiz bizim için vazgeçilmez unsurlar. Özel Yalova Uzmanlar Hastanesi sizler için sürekli yenileniyor ve büyüyoruz. Bizim için en önemli şey sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmeniz. Bu amaçla biz sizlere en iyi hizmeti sunabilmek için durmaksızın çalışıyoruz. 4 Özel Yalova Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Alp ÖZÇELİK Sevgili Uzmanlar Sağlık Okuyucuları, 2016 yılında sürekli gelişen teknolojik uygulamalarımız, kadromuza kattığımız güvenilir ve başarılı hekimlerimiz ile sizlerle olmaktan çok mutluyuz. Özel Yalova Hastanesi olarak en büyük idealimiz, kalite standartlarına uygun sağlık hizmeti vermek ve hasta memnuniyetini en üst düzeyde tutmak ve sürekli iyileşmeyi ve gelişmeyi sağlayabilmektir. Teknolojik yenilikleri, bilimsel ve yönetsel gelişmeleri sürekli takip ederek hastalarımızın hizmetine sunmaktır. Sağlıkta kalite standartları mükemmel hasta bakımına odaklanmıştır. En önemli faydası hasta ve çalışan güvenliği sağlanmasıdır. Uzmanlar ailesi olarak sağlıkta birçok ilke imzamızı atarak sürekli gelişmeye devam ediyoruz. Yeni doğan yoğun bakım ünitemiz, genel yoğun bakım ünitemiz ile yalnızca Yalova’ya değil çevre illere de hizmet vermekteyiz. Özel Yalova Hastanesi olarak önümüzdeki dönemlerde de kaliteli, modern ve ilkeli sağlık hizmetlerimize devam edeceğiz... 5 12 KAPALI TEKNİK İLE KASIK FITIĞI AMELİYATI ŞİŞMANLIK VE ŞEKER HASTALIĞI 16 GEBELİK VE ULTRASONOGRAFİ AMELİYATSIZ MİDE BALONU 15 10 12 34 DOĞUŞTAN ÇARPIK AYAK MEME KANSERİNDE ERKEN TEŞHİS ÖNEMLİ MESANE KANSERİ 56 28 MENOPOZ BELİRTİLERİ VE TEDAVİSİ PARİS GRİP AŞISI KİMLERE YAPILIR? 43 30 ÇOCUĞUNUZ 1. SINIFA HAZIR MI? 40 60 OBEZİTE HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER 25 B12 EKSİKLİĞİNE DİKKAT 36 BEL FITIĞI TEDAVİSİ 22 DEPRESYON BELİRTİLERİ Op. Dr. Abdullah Alp ÖZÇELIK Genel Cerrahi Obeziteye Ameliyatsız Çözüm MİDE BALONU Obeziteye Ameliyatsız Çözüm- Mide Balonu Özel Yalova Hastanesi Başhekimi Genel Cerrah Op. Dr. Alp Özçelik, herhangi bir cerrahi girişim gerektirmeden sadece endoskop kullanarak zayıflatıcı mide balonu uygulamasını gerçekleştiriyor. Özel Yalova Hastanesi Başhekimi Genel Cerrah Op. Dr. Alp Özçelik, zayıflatıcı mide balonu ile ilgili ‘aşırı şişmanlık estetik bir sorun olmasının yanında esas olarak bir sağlık sorunudur ve tedavi edilmemesi durumunda yüksek tansiyon, şeker hastalığı, kalp yetersizliği, eklem hastalıkları ve psikolojik rahatsızlıklara neden olmaktadır. Şişmanlık tedavisinde kullanılan ilaçların uzun süreli kullanımları yan etkileri nedeni ile sorun oluşturmaktadır. Zayıflatıcı mide balonu sistemi (mide içine balon yerleştirilmesi) obezite (şişmanlık) tedavisinde giderek artan sıklıkla tercih edilen etkili bir zayıflama yöntemidir. Bu yöntem sayesinde bariartrik cerrahi olarak adlandırılan mide küçültme ameliyatları birçok merkezde artık terk edilmeye başlanmıştır. Yöntem herhangi bir cerrahi girişim gerektirmeden sadece endoskop kullanılarak tecrübeli bir endoskopist tarafından rahatlıkla uygulanabilmektedir. Bu yöntem obezite ve eşlik edebilecek diğer hastalıklar nedeniyle cerrahi girişimin riskli olduğu hastalar için özellikle uygun- 10 nılması tavsiye edilmez. Hamilelerde ve emziren annelerde kullanılması önerilmez. Elbette ki tedavinin uygulanmasından önce zayıflama programınızı yürüten iç hastalıkları ve/ veya endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları uzmanı ile endoskopist bu tedavinin sizin için uygunluğu konusunda bir fikir birliğine varmaları gerekir. dur. Mide içindeki balon midede yer kapladığından erken doyma ve tokluk hissi vererek hastanın daha az miktarda gıda tüketmesine ve böylece kilo vermesine sebep olur. Yeterli kilo kaybı sağlandığında, genellikle 6 aydan uzun olmayan bir süre sonrasında, balon endoskop aracılığıyla söndürülerek mideden çıkarılır. 6 aylık izlem sonrasında elde edilen kilo kaybı her hastada farklıdır ve 15 kg- 80 kg arasında değişebilen miktarlarda olabilmektedir. Zayıflatıcı Mide Balonu Kimler İçin uygundur? Zayıflatıcı mide balonu, yoğun diyet ve egzersiz programlarına rağmen kilo veremeyen 18-55 yaş arasındaki erişkinlerin zayıflatılması amacıyla kullanılan ve geçici bir süre uygulanabilecek olan bir yöntemdir. Genellikle 6 aydan daha uzun süre kulla- •Vücut kitle indeksi (BMI- Body Mass Index) 30-40 arasında olan ve bu nedenle ciddi tıbbi problemler gelişme riski altında olan şişman hastalarda • Aşırı kilo nedeniyle tedavi edilemeyen tip 2 şeker hastalarında •BMI 40 üzerinde olan veya BMI 35-40 arasında olup birlikte ciddi tıbbi problemleri bulunduğu için zayıflatıcı cerrahi girişimi tolere edemeyecek hastalar veya bu özelliklere sahip oldukları halde cerrahi girişim uygulanmasını istemeyen hastalarda • Herhangi bir nedenle cerrahi tedavi uygulanması gerektiği halde obezitenin oluşturduğu cerrahi risk nedeniyle bu tedavileri uygulanamayan ve vücut ağırlığının cerrahi girişime uygun seviyeye indirimesi gereken hastalarda kullanılması uygundur. Op. Dr. Abdullah Alp ÖZÇELIK Genel Cerrahi Doç. Dr. Barış BAYRAKTAR Genel Cerrahi ŞİŞMANLIK ve ŞEKER HASTALIĞI Özel Yalova Hastanesi’nde geçtiğimiz günlerde mide bypass ameliyatı sonrası 1 ayda 25 kilo veren hasta Arafa Al Quisi, Genel Cerrah Op. Dr. Alp Özçelik’e ve Genel Cerrah Doç. Dr. Barış Bayraktar’a teşekkürlerini iletti. Özel Yalova Hastanesi, Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Barış Bayraktar, 130 kg lık, şeker hastası, boğulmuş göbek fıtığı ve safra kesesinde taşları olan şişman hastanın üç ameliyat yapılıp 1 ayda 25 kg eksik ile Irak’a geri gönderildiğini belirtti. Ameliyat yapan Cerrahi ekip bu tür ameliyat sonrası en az 1 ay süresince hekim kontrolleri düzenli yapılması gerektiğini belirterek yurt dışından gelen hastalar ile ameliyat öncesi özellikle ameliyat sonrası takip gerekliliğini özen ile anlatıp ameliyat kararını birlikte verdiklerini söyledi. Doç. Dr. Barış Bayraktar, ‘ Şişmanlık cerrahisinde “mide by-pass’ı” yöntemlerinden bahsettiğimizde ise midenin küçültülmesine ek olarak; ince bağırsağın en az 1 metrelik en üstteki (mideye yakın) kısmının cerrahi yöntemle atlanarak devre dışı bırakılması söz konusudur. Bu sayede mide küçültmenin gıda alınımını kısıtlayıcı etkisine ek olarak, alınan gıdaların emiliminde de azalma sağlanır ve bu; daha da fazla kilo verdirici bir etki yaratır. Ayrıca; atlanarak devre dışı bırakılan ince bağırsak bazı hormonal etkiler yaratarak tip II şeker hastalığının tedavisine de ek ve “artı” bir fayda sağlayabilmektedir.’ dedi. Gastrik bypass cerrahisi diğer obezite ameliyatları gibi genellikle laparoskopik yöntemle yapılır. Karın bölgesine açılan küçük kesilerden girilerek ameliyat gerçekleştirilir. Böylece hasta, ameliyat sonrasında gelişebilecek olası yara enfeksiyonu ve fıtık gibi risklerden de büyük ölçüde korunmuş olur. Gastrik bypass ameliyatları için robotik cerrahi yöntemi de kullanılmaktadır. 11 Op. Dr. Fatih KALALI Ortopedi ve Travmatoloji Özel Yalova Hastanesi Başhekim Yardımcısı Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı, Op. Dr. Fatih Kalalı, çocuklarda sıkça görülen ortopedik sorunlardan biri olan çarpık ayak tedavisi ile hastanemizde 5 çocuğun sağlığına kavuştuğunu belirtti ve tedavi ile ilgili açıklamalarda bulundu. Özel Yalova Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Fatih Kalalı, ‘Günümüz teknolojisi ile artık anne karnında dahi teşhis edilebilen çarpık ayak sorunu, genellikle doğumdan sonra fark ediliyor. Çarpık ayak sorunu mutlaka erken dönemde tedavi edilmeli. Erken dönemde ameliyatsız tedavi edilebilen çarpık ayak sorununun tedavisi geciktirildiği takdirde zorlaşıp kemiklerde şekil bozukluğuna, hatta sakatlıklara yol açabiliyor.’ dedi. Doğuştan çarpık ayak (pes equinovarus) deformitesi ne demektir? Latincesi “konjenital pes equinovarus deformitesi” olarak bilinen doğuştan çarpık ayak deformasyonu, çocuklarda ayakta doğru çarpıklık olarak tanımlanır. 1000’de 1 oranında görülen bu deformasyon erkeklerde daha sık rastlanıyor. Olguların bir kısmında diğer aile bireylerinde de bu sorunun varlığı tespit ediliyor. Çarpık ayak tek taraflı veya çift taraflı görülebilir. Pes ekinovarus erkek çocuklarda daha sık görülmektedir. ve ailede çarpık ayak sorunu varsa bebekte görülme riski iki katına çıkar. 12 DOĞUŞTAN ÇARPIK AYAK (PES EKİNOVARUS) AMELİYATSIZ TEDAVİ EDİLEBİLİYOR Çarpık ayak erkek çocuklarda daha çok görülüyor! Çarpık ayak nasıl bir sorun? Op. Dr. Fatih Kalalı, ‘Bu deformasyon ayağın ön tarafında içe doğru dönme, topukta yumuşama ve beraberinde içe dönme ile birlikte ayağın orta kısmından içe doğru sapma olduğu görülüyor. Deformasyon olan ayak diğer ayağa göre daha küçük olup aynı taraftaki baldır daha incedir. Hastalığın kesin nedeni bilinmemekle beraber; neden olarak genetik ve çevresel faktörlerin kombinasyonu sorumlu tutulmaktadır.’ dedi. Çarpık ayak tanısı nasıl konulur? Doğuştan çarpık ayak deformasyonunun tanısını, ileri ultrasonografi tetkikleri ile anne karnında veya hemen doğum sonrasında klinik olarak koymak mümkündür. Doğuştan çarpık ayak deformiteli hastaların mutlaka doğuştan (gelişimsel) kalça çıkığı açısından da değerlendirilmesi gerekmektedir. Çarpık ayak erken dönemde ameliyatsız tedavi edilebiliyor! Çarpık ayak tedavisi nasıl uygulanır? Dr. Ignacio Ponseti 1950’lerde kendi adıyla anılan tedavi yöntemini geliştirmesine öncülük eden çalışmaları pes ekinovarus’ un ameliyatla tedavisinin sonuçlarını araştırması ile başladı. Pes Ekinovus ameliyatlarının yetişkinlikte birçok soruna yol açması ve genellikle başka çarpık ayak ameliyatları gerektirmesi sonucunu gösterdi. Bunun üzerine Dr. Ponseti bebek ayağının anatomisini ve fonksiyonunu inceleyerek neden daha önceki alçılama metodlarının işe yaramadığını keşfetti ve ayağı farklı bir şekilde manipüle etmeye başladı. Açıklamalarına devam eden Kalalı, ‘Çarpık Ayak tedavisi ( pes ekinovarus tedavisi ) için yapılan işlemler belli bir sıra ile (Ponseti yöntemi) ayağın arka, iç ve taban kısmında kısalmış olan yumuşak dokuları (bağ, kapsül, kiriş) esnetmek amacıyla yapılan pasif germelerdir. Manüplasyonla belli bir dereceye kadar esnetilerek düzeltilmiş ayağın bu düzelmiş hali alçı ile korunur. Kısalmış olup da esnetilmeye çalışılan yumuşak dokulardaki kollajen, zamanla akordeon gibi açılarak uzar ve bir sonraki alçıda ayağın bir miktar daha düzelmesine imkân verir. Bu şekilde haftada bir değiştirmek suretiyle hastalığın ağırlık derecesine göre 5-9 kez alçı yapılır. Tüm alçılar diz üstü olmalıdır. Azami 9 haftanın bitiminde topuk ayak tabanı seviyesine inmemiş ise, genel anestezi altında topuğun normal konumuna inmesini engelleyen Aşil tendonu minik bir cerrahi işlemle kesilir (perkütan Aşilotomi). Bu işlem olguların %85-90 gibi büyük bir çoğunluğunda gerekir. ‘dedi. Pes Ekinovarus tedavi sürecinde bu işlemi takiben 3 haftalık son alçı uygulanır. Bu süre içinde kesilen Aşil tendon rejenere (yeniden oluşum) olur. Perkütan Aşilotomi sonrası uygulanan alçının çıkarılmasını takiben hasta çarpık ayak ponseti cihazı olarak adlandırılan özel bir cihaz kullanmaya başlar. Bu cihaz özel bir çift ortopedik bot ve Dennis Brown barından oluşur. Botlar arası mesafe omuz mesafesi kadardır. Etkilenmiş ayak 70 derece dış rotasyonda, tek taraflı olgularda normal ayak 40 derece dış rotasyonda pozisyon verilir. Her iki ayak 10-15 derece dorsifleksiyonda (yukarı kıvrık) tutulur. Çarpık Ayak 3 ay süre ile 24 saat kullanılan cihaz daha sonra öğle uykularında ve gece kullanılmak üzere 2-4 yaşına kadar kullanılır. Bu tedavinin en önemli bölümünü oluşturur. Eğer ebeveynler cihazı kullanmazlar ise ayak bozulmaya başlayarak tedavide başarısızlıklar meydana gelir. İlk bir yaş içinde görülen yinelemelerin tedavisi yine alçılamadır. Yürümeyle birlikte normal ayakkabıya geçilir. Doğuştan çarpık ayaklı (Pes ekinovaruslu) çocukların ebeveynleri, bebeklerinin ayakları uzman kişiler tarafından tedavi edilmeleri halinde, eğer başka bir sorun yok ise, tamamen normal görünümde ve normal fonksiyonlarını yerine getiren, özel ayakkabı kullanma ihtiyacı olmayan, ağrısız ayaklara sahip olacakları konusunda emin olabilirler. İyi tedavi edilmiş yumru ayak (çarpık ayak) engel değildir ve tamamen normal, aktif bir hayat sürdürebilir. Tedavi başarı oranı %95’tir. 13 Op. Dr. Filiz CİĞERİM Kadın Hastalıkları ve Doğum Çağdaş teknolojinin insan sağlığı konusunda yaptığı en büyük katkı tartışmasız ultrason cihazları. Eskiden doğum yapan kadın, bebeğimin iki eli iki ayağı var mı? Bebeğim tam mı? Diye merak ederek doğuma giderdi. Ultrason cihazları ilk icat edildikleri tarihten itibaren tüm teknolojik ürünlerde olduğu gibi giderek daha faydalı hale geldi. Kullanıldığı alanlar genişledi ve yeni işlevler eklendi. Bugün anne karnında gelişen bebeğin yüz hatlarını üç boyutlu gösteren güçlü cihazlar getirildi ve kullanılmakta. Ultrason nedir? İnsan kulağı 20 ile 20.000 Hertz frekansları narin sesleri duyabilir. Günümüzde kullanılan ultrason cihazları ise 1 ile 5 megahertz GEBELİK ve ULTRASONOGRAFİ arasındaki frekanstaki ses dalgaları ile çalışan cihazlardır. Bu yüksek ses dalgalarına ultrason denir. Ama bu sözcük daha çok cihazın kendisi veya yapılan inceleme için kullanılmaktadır. Ultrason dalgaları insan vücudunda belli bir derinliğe kadar yayılır ve bazı durumlardan geri yansır. Buda görüntü oluşturarak bize insan vücudunun içindeki organlar ve yine insan vücudunun içindeki bebek hakkında bilgi verir. Verdiği bilgileri biz değerlendirerek anne - baba adaylarına bebekleri hakkında doğmadan önce olası özelliklerini sağlığı ve gelişimini takip ederiz. ve rahme pompalanan kan basıncı ile bebeğe giden kan basıncı ayrıntılı olarak incelenir. Bu inceleme ne kadar ayrıntılı yapılmış olsa bile en iyi cihaz veya en deneyimli uzman tarafından yapılsa bile asla bebekteki anomalileri %100 saptayamaz. Çünkü bazı anomaliler ultrasonda saptanacak belirtiler vermez. Bazı anomaliler ileri aylarda gelişebilir. Ultrasonografi gerekli mi? Dünyada ultrasonografinin gebelik döneminde ilk kullanımının üzerinden 40 yıldan fazla süre geçmiş durumdadır ve bu konuda da bir çok çalışma yapılmıştır. İnsanlar üzerinde ki etkileri inceleyen çalışmalarda gebelikteki ultrasonografinin anne karnında ki bebeğe ‘zararlı’ olduğu yönünde ya da doğmadan önce annelerle gebelik döneminde ultrason uygulanmış bireyler üzerinde olumsuz bir etki oluşturabileceği yönünde herhangi bir bulguya rastlanmamıştır. Ayrıntılı – İkinci Düzey Ultrasonografi Nedir? Gebeliğin 17-22. Gebelik haftaları arasında uygulanır. Bebek, eşi plasenta rahim duvarı 15 Op. Dr. Abdullah Alp ÖZÇELIK Genel Cerrahi KAPALI TEKNİK İLE KASIK FITIĞI AMELİYATI Özel Yalova Hastanesi Başhekimi, Genel Cerrah Op. Dr. Alp Özçelik kasık fıtığının kapalı teknik olan laparoskopik yöntemle 30-45 dakika gibi kısa sürelerde yapılabileceğine dikkat çekerek açıklamalarda bulundu. Özel Yalova Hastanesi Başhekimi, Genel Cerrah Op. Dr. Alp Özçelik, ‘Kasık bölgesinde gelişen fıtıklardır. Tüm fıtıkların % 75 ini kasık fıtıkları oluşturur ve erkeklerde kadınlara oranla 25 kat daha fazla görülür. 16 Direkt ve indirekt denilen iki tipi mevcuttur. Genelde iki tipte birbirine benzer ama indirekt olanı her yaşta görülebilir ve testis torbasına kadar inebilme potansiyeli mevcuttur. Direkt olan genelde karın duvarının zayıfladığı orta ve ileri yaşlarda görülür. Her iki tipin tedavisinde aynı ameliyat yapılır. Fıtık genelde zararsızmış gibi görünse de doktorunuz sizi muayene ettikten sonra genellikle ameliyat önerecektir. Çünkü fıtığın sıkışması ve sonrasında gelişebilecek komplikasyonlar göz korkutucu ve hatta hayatı tehdit edici olabilir. ‘ dedi. Kasık fıtığı belirtilerine değinecek olursak bazı kasık fıtıkları herhangi bir şikâyet yapmaz. Bazen doktor muayenesinde tespit edilene kadar siz bir fıtığınızın olduğunu anlamayabilirsiniz. Sık sık da kasık bölgesinde bir şişkinlik olur. Bu şişkinlik ayaktayken, ıkınırken veya öksürürken daha bariz olur. Sırtüstü yatıldığında genellikle şişkinlik kaybolur. Şişkinlik üzerinde bazen yanma, bastırınca hava hissi ve ağrı olabilir. Kasık bölgesinde basınç hissi, ağır bir obje kaldırırken acıma ve yanma olabilir. Daha az vakada da fıtığın testis torbasına inmesinden dolayı testis torbasında şişme olabilir. Kasık fıtığı oluşumundaki risk Kapalı (laparoskopik) amelifaktörleri nelerdir? yat nasıldır? • Bazı hastalıklar (kronik akciğer hastalıkları, KOAH, prostat hastalıkları, siroz ) • Erkek cinsiyet •Prematüre doğmuş olmak • Bazı meslekler (uzun süre ayakta durulan ve ağır fiziki çalışma şartları olan ve ağır kaldırmayı gerektiren meslekler) • Aile hikayesi • Kronik öksürük • Kronik kabızlık • Aşırı kilo (karın içi basıncınızı arttırır) • Hamilelik (karın kaslarınızı zayıflatır ve karın içi basıncını arttırır) • Daha önce karşı taraftan fıtık geçirmiş olmak . Kapalı kasık fıtığı ameliyatı (laparoskopik inguinal herni onarımı) ; kapalı safra kesesi ameliyatındaki gibi küçük deliklerden, uzun ince aletlerle, fıtığın karın duvarının arkasından yama ile tamir edilmesidir. Genel anestezi altında (tamamen uyutularak) yapılır. Ameliyat genellikle 30-45 dk. civarında sürer. Hasta uyandıktan sonra normal servis yatağına geri döner. Ameliyat sonrası hasta tamamen uyandığında (6-8 saat sonra) hasta yürür, tuvalete gidebilir ve sıvı gıda alabilir. Hasta ertesi gün evine döner. Sıklıkla 3 delik (1 cm ve iki adet 0,5 cm) yardımıyla yapılır. Kişi bir hafta içinde günlük aktivitelerine (Banyo, araç kullanma, çalışma ve cinsellik) döner. 3. gün ve 1. hafta sonra kontrollerinde yara görülür ve dikişler alınır. Ağır egzersizlere 4 hafta sonra başlanabilir. Kapalı (laparoskopik) ameliyatın üstünlükleri nelerdir? •Çift taraflı fıtıklarda üç küçük delikten her iki tarafı ameliyat etme şansı tanır. •Fıtığı tekrar etmiş açık ameliyatların yeniden ameliyat edilmesinde daha üstündür. •Ameliyat sonrası ağrı çok azdır. •Ameliyat sonrası dönemde normal hayata ve işe dönme zamanı daha kısadır. •Kozmetik olarak belli belirsiz iz bırakır. 17 Op. Dr.Orhan RODOPLU Kalp ve Damar Cerrahisi Yaş faktöründen dolayı bacak damarlarındaki damar sertliğine bağlı tıkanıklıklar, kireçlenme ya da romatizma Ağrısı ile karıştırılabiliyor. Hatta bu belirtileri genç yaşlarda da görebiliyoruz artık. İlk belirti topallama ile başlar. Uyluk, baldır ve diz bölgesindeki damarların tıkanmasına bağlı ağrı, yürürken topallamanıza neden olur. Bu da günden güne yürüme mesafenizi kısıtlar. Bir süre sonra istirahat esnasında da ağrılarınızın devam ettiğini görebilirsiniz. Zamanla ise uykumuzu kaçıran, morfinin bile kesmediği Ağrılar baş gösterebilir. Ayakta ve bacakta sürekli bir üşüme ve uyuşma hissi olur. Kıllarda dökülme, tırnaklarda bozukluklar meydana gelir. Ayak morarır ve siyahlaşır. Diyabetik ( Şeker) hastalarında iyileşmeyen yaralar oluşur. Bu sinyallere mutlaka kulak verin. Özellikle hayatınızda sigara, alkol gibi alışkanlıklarınız varsa ve sağlıksız besleniyorsanız aynı Zaman’da genetik yatkınlığınız varsa 40 yaşından sonra rutin kalp ve damar muayenelerini ihmal etmeyin ve check-uplarda mutlaka damarlarınıza da baktırın. Bacakların Atardamar Tıkanıklığı Bacakların damar hastalığı ayaklara ve bacaklara giden atar damarların daralması veya tıkanması anlamını taşır. En yaygın neden ateroskleroz yani damar sertliği olmakla beraber, Buerger hastalığı ve atar damarların balonlaşıp tıkanmaları (tromboze anevrizmalar) diğer tıkanıklık nedenleridir. Bacakların damar hastalığı gelişimi için başlıca risk faktörleri sigara, hipertansiyon, 18 Kangren Belirtisi ile Romatizma Ağrısını Birbirine Karıştırmayın şeker hastalığı, kanda kolesterol düzeyinin yüksek olması, yaşlılık ve hareketsiz tembel yaşam sayılabilir. Bunların yanında bacakların damar hastalığı daha sık erkeklerde görülmektedir. Damar hastalığına yaş ilerledikçe daha sık rastlanır. Bacaklardaki damar hastalığı olan hastaların %50-60 ında ciddi koroner hastalığı ve şahdamar (karotis) hastalığı eşlik eder. Bu sayılan hastalıklar ilerlediklerinde bacak damar hastalığının önüne geçer ve damar hastalarındaki en önemli ölüm nedenini oluşturur. Belirtileri: Bacakların damar hastalığına bağlı en yaygın şikayet yol yürümekle, koşmakla, merdiven çıkmakla baldırlara, uyluk çevresindeki ve kalçadaki adalelere gelen ve genellikle kramp şeklinde olan ağrıdır (kladikasyo intermitant). Yürümekle gelen ağrının en önemli özelliği yürüyüş durdurulduğunda ağrının 3-5 dakika içinde kendiliğinden geçmesidir. Ağrı hemen her zaman her yürüyüşle aynı mesafede gelir. Ancak zamanla bu mesafe kısalabilir. Zamanla kan akımının daha da azalması sonucunda ağrı artık istirahatta bile ortaya çıkmaya başlar. Çoğu kez geceleri ağrı oluşur. Kişi gece uyurken bacağına ağrı gelmesi sonucunda uyanır, kalkıp dolaşınca ağrısı biraz geçer ve tekrar uyur. Bir süre sonra ağrı kalıcı hale gelip, artık gündüzleri de devam etmeye başlar. Hastalar çoğu kez bacaklarını yatak kenarından aşağıya sarkıttıklarında daha rahat ederler. Bu durumda yürüme ağrısı da çok daha kısa mesafelerde gelmeye başlar. Daha ileri aşamalarda ise ayaklarda ve özellikle ayak parmaklarında ağrılı yaralar ve gangren gelişebilir. Tanı: Hastanın şikâyetlerini dinleyerek ve başta bacaklardaki damarların nabızlarını muayenesi olmak üzere çeşitli muayene yöntemleri ile bacaklardaki atar damar hastalığı tanınabilir. Genellikle diz arkasında yada ayak bileğinin iç bölümündeki damarların nabzı azalmış yada alınamaz hale gelmiştir. Bunun yanında başta kan kolesterol ve lipid düzeyleri olmak üzere, çeşitli laboratuar testleri en önemli damar hastalığı nedeni olan damar sertliğini (ateroskleroz) araştırmada yardımcıdır. Damar hastalığı tanısını koymak için en basit yöntem bir Doppler cihazı yardımı ile bacaklarda ve kollarda kan basıncın ölçülüp bir birine oranlanmasıdır (ABI). Bu ağrısız ve basit bir test olmakla beraber güvenlidir. Yürümekle gelen ağrının tam olarak değerlendirilmesi koşu bandında (treadmil) hastanın yürütülmesi ile mümkündür. Damar hastalıkları ile ilgili en kolay ve güvenilir yöntem renkli Doppler ultrasondur. Bu yöntemde göğüs içindeki damarlar hariç, hemen bütün damarlar değerlendirilebilir. Damar hastalığının derecesi ve hangi damarları ne ölçüde tutmuş olduğunu değerlendirmek için kullanılan diğer incelemeler ise bilgisayarlı tomografik anjiografi (BTA) ve manyetik rezonans anjiografidir (MRA). kez cerrahi bir işlem gereklidir. Tedavi: Erken dönemde teşhis edilen bacak damarlarının hastalıklarında egzersiz ile daha aktif bir yaşam, kilo verme, varsa şeker hastalığının ve hipertansiyonun tedavisi, yüksek kolesterol ve lipit düzeylerinin düşürülmesi ile tedaviye başlanabilir. Tedavinin en önemli basamağını hayat tarzındaki bazı değişiklikler oluşturur. Bunların en önemlileri sigaranın bırakılması, kilo verme, gıdada ve yeme tarzındaki değişiklikler, egzersizdir. Bu değişiklikler hastalık belirlenir belirlenmez başlanır ve hayat boyu devam edilir. Bu değişikliklerin olumlu etkileri en az 6 ay sonra hissedilir. Sigaranın bırakılması ve sigara içilen ortamlarda bulunulmaması (pasif içicilik) en önemli değişiklikler olup diğer tedavi yöntemlerinin etkili olabilmesi için mutlaka gereklidir. Haftada üç ya da beş günde birer saatlik yürüyüş egzersizi oldukça yaralıdır. Ancak yürüyüşlerin bir uzman nezaretinde yapılması çok daha etkili ve güvenilirdir. Anjioplasti: (Endovasküler tedavi): Önemli bir grup hastaya ilaç ve yaşam tarzına ait tedavi yeterli olmaz. Özellikle kısa mesafelerde yürüme ağrısı olan yada istirahatta ağrı, ayaklarda yara ve gangren olan durumlarda bu tedavi tek başına yeterli değildir. Bu durumlarda balon anjioplasti ve bazen stent, daha ileri aşamalarda ise çoğu ENDARTEREKTOMİ: En basit sayılabilecek olan ameliyat kısa olan darlık yada tıkanıklıkların damar içinden sıyrılarak çıkarılması olan endarterektomi ameliyatıdır. Ancak günümüzde daha sıklıkla yapılmaktadır. Ancak endarterektomi kasıktaki derin femoral atar damarın darlık ve tıkanıklıklarının tedavisinde diğer cerrahi girişimlerle beraber yapıldığına oldukça etkili bir ameliyattır. BYPASS: Çoğu kez uzun tıkanıklıkların suni ya da doğal bir damar grefti ile atlanması bypass ameliyatı yapılmaktadır. Bypass aorta dallarındaki tıkanıklarda anjioplastinin yapılamadığı durumlarda uygulanır. SEMPATEKTOMİ: Bu yöntemlerin uygulanamadığı durumlarda damarlarda spazma neden olan sinir köklerinin tahrip edilmesi veya çıkarılması (sempatektomi) uygulanabilmektedir. AMPÜTASYON: Bütün bu tedavi yöntemlerinin başarısız kaldığı durumlarda ise son çare kangrenleşmiş ya da canlılığını yitirmiş olan dokunun kesilmesi (amputasyon) dir. Bununla beraber günümüzde amputasyonların %90 nı sadece ayak parmaklarının kesilmesi ile sınırlı olabilmektedir. 19 Uz. Dr. Keriman AKYILDIZ Psikiyatri Birçok insan sık sık “ben depresyondayım” der. Aslında ruh hali-ni tanımlamak için kullanılır. Aynı zamanda psikiyatrik bir bozukluğu tanımlamak amacıyla da kullanıldığından giderek bir hastalık adı ha-lini almıştır. Gündelik yaşamda herkes zaman zaman kendini moralsiz, üzgün, mutsuz hatta karamsar hissedebilir Fakat gerçek bir depresyon, kendini üzgün hissetmekten çok daha öte bir durumdur. Gerçek bir depresyon ne başarısızlıktır, ne zayıflıktır ne de utanılacak bir şeydir. Depresyon ciddi tıbbi bir hastalıktır. Hastanın düşüncelerini, duygularını, davranışlarını ve bedenini etkiler. Ayrıca çoğu zaman insanlarla olan ilişkileri olumsuz etkiler. Bu hastalık tıpkı şeker hastalığı ya da yüksek tansiyon gibi sık görülür; yaş, cinsiyet, meslek, sosyal - ekonomik durum ve dinsel inanç ayırt etmeksizin ortaya çıkar. Toplumda çok az fark edilir ve yanlış anlaşılır. 22 DEPRESYON BELİRTİLERİ Depresyon sinsice gelişip belirtiler giderek şiddetlenebilir ve sonucunda kalıcılaşabilir. Beklenmedik anda birdenbire de patlak verebilir. Belirtiler hastadan hastaya çok farklı olabilirler. Bazıları bedensel bazıları da daha çok ruhsal sıkıntılar gösterirler. Depresyonda olan kişiler şikâyetlerini çoğunlukla şu şekilde ifade ederler: “Kendimi çok depresif hissediyorum; moralim çok bozuk. Eskiden bana eğlenceli gelen şeylerden artık hiçbir zevk alamıyorum. Çok çabuk yoruluyorum; enerjim kalmadı. Konsantre olamıyorum veya bir şeye odaklanamıyorum. Kendime inancım kalmadı; artık hiç bir şeyi başarabileceğime inanmıyorum. Kendimi suçlu ve değersiz hissediyorum. Geleceğin bana iyi bir şey getirmeyeceğini düşünüyorum. Sık sık ve yoğun bir şekilde intihar etmeyi düşünüyorum; hatta daha önce kendimi öldürmeye çalıştım. Uyku düzenim bozuk. İştahım yok. Kendimi hep çok üzgün ve umutsuz hissediyorum. Herhangi bir şey yapmak için kendimi gerçekten zorlamam gerekiyor. Ailem ve arkadaşlarımdan bile uzak duruyorum Depresyon iş ve aile yaşamında artan bir hırçınlık ve saldırganca davranışlar biçiminde de kendini gösterebilir. Baş, sırt ya da karın ağrıları, bir depresyonun belirtileri olarak ön planda bulunabilir. Bazen hasta korku krizine kapılır, nefes darlığı içinde karabasanlar yaşar. Ayrıca cinsel ilgileri azalabilir. Bu şikâyetleri olan herkesin depresyon geçirdiği söylenemez. Şikâyetlerin uzun süre (yaklaşık iki hafta boyunca) neredeyse gün boyu devam etmeleri halinde DEPRESYON söz konusudur. Depresyonun yalnızca tek bir nedene dayandığı durumlar çok nadirdir. Genellikle birçok sebebin bir araya gelmesi sonucunda meydana gelir. Bir depresyonun oluşmasına yol açan sebeplerin arasında şunlar yer alır: • Ağır veya uzun süre devam eden bedensel bir hastalık • Hormonal değişiklikler • Bazı ilaçlar • Depresyonun oluşmasını tetikleyen genetik yatkınlık • Hayatı değiştiren olaylar (örn. kişinin eşini kaybetmesi, evlenme, emekliye ayrılma, işsizlik) • Uzun süre devam eden stres (işyerinde, aile içerisinde vs.) • Kişilik yapısı • Diğer ruhsal hastalıklar (örn. alkol bağımlılığı) • Zorluklarla geçirilmiş bir çocukluk Depresyon hastalığının toplumda %8-10 arasında görülmektedir. Kadınlarda depresyon riski daha fazladır. Erkeklerde on erkekten bir tanesi, kadınlarda ise her dört veya beş kadından bir tanesi yaşamlarında en az bir kez depresyon hastalığına yakalanacaklardır. Etkili tedavi edilmeyen depresyonda intihar ile ölüm riski (tamamlanmış intihar riski) %15 civarındadır. Depresyon şu anda dünyada en fazla yeti kaybı oluşturan hastalıklar sırasında dördüncüdür. İyi tedavi edilmemiş depresyon alkol ve madde kullanım sorunlarına, başka ruhsal hastalıklara da zemin hazırlamaktadır. Uzamış ve iyi tedavi edilmemiş depresyon bedensel hastalıklara da zemin hazırlamakta ve diyabet, kalp hastalıkları gibi bedensel hastalıkların gidişini kötüleştirip ölüm riskini dahi arttırmaktadır. Sonuç olarak depresyon mutlaka etkili biçimde tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. 23 EKSİKLİĞİNE DiKKAT! B12 vitamin eksikliğinde sinir hasarı, kansızlık, unutkanlık, depresyon ve yorgunluk gibi sorunlar görülür. Bu hasarların düşük B12 düzeyi erken teşhis edilip ve takviye alımına herhangi bir kalıcı hasar oluşmadan başlandığında engellenmesi mümkündür. ğırsak parazitleri ve bakterilerin varlığında B12 yetersizliği görülebilir. Belirtiler; direnç azalması, ağırlıkta azalma ya da artma, bazı hastalıkların gelişimi, sosyal aktivitede azalma, depresyon, demans (bunama) gibi durumlar görülebilir. B12 vitamin eksikliği hafızanın zayıflamasına neden olur. Suda haşlamak B12 vitamininin kaybolmasına neden olmaktadır. El ve ayaklarda görülen uyuşmanın nedeni B12 eksikliği olabilir. Çocukların zekâ düzeylerinde düşüklüğe neden olabildiği gibi B12 eksikliği aynı zamanda konuşma ve yürüme gibi davranışların daha geç ortaya çıkmasına neden olabilir. Pernisiyoz anemi bir anemi türüdür. (Anemi, kanınızda normalden daha az sayıda alyuvar olması demektir). Pernisiyoz anemide vücut yeteri kadar B12 vitaminine sahip olmadığı için yeterli miktarda sağlıklı alyuvar yapamaz. B12 vitamini suda eriyen bir vitamindir. Besinlerin saklanması ve pişirilmesi sırasında da vitamin eksikliği görülebilir. Örneğin; ızgara ette yüksek ısı ve et suyunun damlaması ile sütte pastörize ve kaynama işlemlerinde; balığın pişirildikten sonra suyunun dökülmesiyle B12 vitamininin etkinliği oldukça azalır. Vücudunuza oksijen taşıyacak yeterince alyuvar yoksa kendinizi yorgun ve bitkin hissedebilirsiniz. Şiddetli ve uzun süren pernisiyoz anemi kalbe, beyne ve vücuttaki diğer organlara hasar verebilir. Pernisiyoz anemi aynı zamanda sinir hasarı, nörolojik sorunlar (depresyon) ve sindirim sistemi problemleri gibi başka komplikasyonlara da yol açabilir. Ayrıca, pernisiyoz anemili kişilerde mide kanserine yakalanma riski artabilir. Risk altındaki kişilerin; Vejetaryen beslenenler, sürekli yanlış (tek tip diyet yapanlar, dengeli bir beslenme programı uygulamayanlar, yaşlılar, emilim bozukluğu hastalıklarında, doğum kontrol hapı ve bazı ilaçların kullanımında, pankreas yetersizliğinde, ba- Asit, alkali ve ısıya karşı dayanıksızdır. Kaynatma süresinin uzaması ve derecesinin yükselmesi, B12 vitamininin kaybını artırır. Karaciğerin suda haşlandıktan sonra suyunun dökülmesi, balık haşlandıktan son- ra suyunun dökülmesi, yine B12 vitamini kaybını artıran sebepler arasındadır. Etler ızgara yapılırken, sıcaklık ve damlayan suyla B12 vitamininin yüzde 30’u, nemli sıcaklıktaysa yüzde 10-20’sinin kaybolduğu bilinmektedir. UHT sütlerdeki kayıp yüzde 7- 10 civarında iken, yüzde 30 kadarı da kaynamayla kaybolmaktadır. Peki, tüm bu olumsuz etkilerden uzak durmak için nasıl bir beslenme planı oluşturmalıyız? B12 vitamininden zengin olan başlıca besinleri yani; et, süt, peynir, yumurta ve balığı hayatımıza sokmamız gerekiyor. Yani hayvansal besinleri… Vejetaryenler içinse süt ürünleri ve yumurtaya ağırlık vermek önerilebilir. Sonuç olarak unutkanlık, dikkat dağınıklığı, halsizlik ve ileride karşılaşılabilecek daha ciddi problemlerin engellenmesi için B12’den zengin besinlerin ihmal edilmemesi ve 6 ayda 1 mutlaka B12 düzeyinin ölçülmesi yararlı olacaktır. 25 Uzm. Dr. Melek DEMIROĞLU Anestezi ve Reanimasyon 16 EKİM DÜNYA ANESTEZİ GÜNÜ’NDE UZMANLAR’DAN ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR Özel Yalova Hastanesi Anestezi ve Reanimasyon Uzmanı Dr. Melek Demiroğlu, 16 Ekim Dünya Anestezi Günü’nde anestezi çeşitleri, ameliyat öncesi ve sonrası hakkında bilgiler verdi. Özel Yalova Hastanesi Anestezi ve Reanimasyon Uzmanı Dr. Melek Demiroğlu, ‘Dünyada ilk anestezi uygulaması 16 EKİM 1946’da Amerika ‘da Dr. Jhon COLLİNS Waren tarafından Gılbert ABBOT isimli işçiye uygulanmıştır. Bundan dolayı tüm dünyada 16 Ekim Dünya Anestezi günü olarak kutlanmaktadır. Anesteziyoloji; ameliyat önce-sinde ameliyat sırasında ve sonrasında hastanın hayati fonksiyonlarını takip eden düzenleyen, ağrı duyusunu ortadan kaldıran bir dizi tıbbı uygulamayı içeren bilimin adıdır.’ dedi. Anestezi uygulaması genel anestezi, bölgesel anestezi ve lokal anesteziyi içerir. Genel anestezi; damardan verilen ilaçlar ve solunum yoluyla uygulanan gazlarla birlikte hastalarda oluşturulan tamamen bilinçsizlik durumudur. Bölgesel Anestezi; vücudun bir kısmını (Kol -bacak-el) iğne yapılarak uyuşturulmasıdır. Spinal anestezi, epidural anestezi ve sinir bloğu şeklinde uygulamaları vardır. Lokal Anestezi; küçük cerrahi girişimlerde sadece girişimin yapıldığı kısım uyuşturulur. Uyuşturma işlemini cerrahınız yapabilir. Ancak ya-şamsal fonksiyon takibi ve sakinleştirme için anestezi doktorunuz yardımcı olacaktır. Anestezi ekibinin diğer bir çalışma alanı ise epidural anestezi ile ağrısız doğum uygulamalarıdır. Anestezi Serüveni Ameliyattan önce Cerrahınızın ameliyat kararı aldığında ilk yönlendirdiği birimdir anestezi. Tüm tetkikleriniz sonuçlandıktan sonra anestezi uzmanının yolu tutulur. Ameliyattan önceki muayene önemlidir. Tetkikler değerlendirildikten sonra gerekli görülen konsültasyonlar ve ek testler istenir. Anestezi tekniğine karar verilir. En önemlisi de “Uyursam uyanabilir miyim? “, “Ağrı duyacak mıyım?”, “Hatırlayacak mıyım?” , “Epidural mi? genel mi?” gibi bir dizi kaygılı soruların cevaplandığı başlangıcının endişeli sonunun ise daha huzurlu olduğu bir görüşmedir. Ameliyat Süresince Anestezistiniz operasyon süresince tüm hayati fonksiyonları takip eder ve gerekli tıbbi uygulamaları yapar. Cerrahınız ameliyatı gerçekleştirirken hastasını emin ellerde olduğunu bilerek tüm dikkatini operasyona verir. Eğer genel anestezi almamış, bölgesel anestezi aldıysanız başucunuzda duran, nasıl olduğunuzu soran, gündelik sohbetler ettiğiniz kişi bilin ki sizin anestezistinizdir. Ameliyattan Sonra Artık operasyon bitmiş uyanma süreci başlamıştır. Bu sürecin en konforlu şekilde atlatılması için anestezi uzmanınız yine sizinle birliktedir. Bu aşamada “adın ne?”, “başını kaldır.”, “nefes al”, “iyi misin” gibi bir dizi cümleyi hatırlıyor olabilirsiniz. Sonrasında da ağrı kontrolü, bulantı kusmanın önlenmesi gibi daha birçok nahoş durumun yönetiminde anestezi ekibi cerrahınız ve sizle iş birliği içindedir. Anestezi ekibi ameliyathanenin vazgeçilmez bir parçasıdır. Adeta güzel bir filmin kamera arkasında ki gizli kahramanları gibi... 27 Uzm. Dr. Müjdat Batur CANÖZ İç Hastalıkları - Nefroloji Kış mevsimine yaklaştığımız bu günlerde grip aşısının %70 ile %90 oranında gribe karşı bağışıklık kazandırmaktadır. Özel Yalova Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Müjdat Batur Canöz ‘Grip aşısı inaktive ölü bir aşı olup her yıl tek doz olarak uygulanır. Dünya Sağlık Örgütünün önerileri de 28 GRİP AŞISI KİMLERE NE ZAMAN YAPILIR? dikkate alınarak bir sene önce karşılaşılan virüs tipine karşı aşı hazırlanır. Virüs her sene kendini yenilediği için aşı içeriği her yıl değişmektedir ve bu yüzden her yıl tekrar aşılanmak gerekir. Her yıl Eylül - Ekim - Kasım aylarında tek doz şeklinde yapılmalıdır. Grip aşısından sonra kesin koruyuculuğun başlaması için en az 10-14 günlük bir süre gerekmektedir. Aşı ile koruyuculuk sağlıklı kişilerde yüzde 80’lere varmaktadır; yaş ilerledikçe koruyuculuk yüzde 50-60’lara inmekle birlikte hastalığın hafif geçirilmesi sağlanmaktadır. Yaşlılarda hastaneye yatışları yüzde 50-60, ölümleri yüzde 80 oranında azaltmaktadır. Grip aşısı 8 yaşının altındaki çocuklara ilk kez yapılacağı zaman bir ay ara ile iki doz önerilir sonraki yıllarda tek doz yapılır. 3 yaş altına yarım doz önerilir. Yetişkinlerde tek doz yeterlidir. Koruyuculuğu bir yıl kadar devam eder.’ dedi. Grip aşısı kimlere önerilmektedir? Grip aşısının yapılmasında sakınca olmadığı için herkesin yaptırması önerilmektedir. Fakat özellikle yaptırması önerilen gruplar ise; 1- Mutlaka aşılanması gereken grup • 65 yaşın üstündekiler • Şeker hastalan • Astım hastaları • Kronik akciğer hastaları • Kronik kalp ve damar sistemi hastaları • Kronik hastalık dışında bağışıklık sistemleri zayıflamış olan kişiler: Kanserli-lösemili kişiler, bağışıklık sistemi hastalığı olanlar, organ ve kemik iliği nakli yapılan kişiler, immunsupresif ilaç kullananlar) • Huzurevi, bakımevi vb ortamlarda yaşayanlar 2 - Aşılanması önerilen grup • Mutlaka yapılması önerilen kişilerle sürekli temas halinde olanlar, • 50-64 yaş arası kişiler, • Kronik tıbbi rahatsızlıkları bulunan huzurevi ve diğer kronik bakım kuruluşlarının tüm yaşlardaki sakinleri, • Astım dahil pulmoner ve kardiyovasküler sisteme ait kronik hastalıkları bulunan erişkinler ve çocuklar, • Bir önceki yılda {şeker hastalığı dahil) kronik metabolik hastalıklar, böbrek disfonksiyonu, hemoglobinopatiler, ya da bağışıklık sisteminin baskılanması nedeniyle düzenli tıbbi takip ya da hastaneye yatırılmaları gerekmiş olan erişkinler ve çocuklar, • Sağlık personeli, • Yukarıda belirtilen risk grupları ile aynı ortamda yaşayan¬lar, • Huzurevi, bakımevi ve benzeri yerlerde çalışan personel. 3 - Özel gruplar • Hamile bayanlar (4 aylıktan itibaren), • HIV ile enfekte kişiler, • Sık seyahat edenler, • Gribin tıbbi ve ekonomik olumsuz etkilerinden korunmak isteyen ki-şiler {iş adamları, üretimde çalışanlar, sporcular vb). “Grip aşısı canlı olmayan virüs içerdiğinden aşıya bağlı olarak grip geçirmek mümkün değildir.” diyen Canöz, “Aşı yapılan bölgede ağrı, kızarıklık ya da şişme, kas ağrıları, kırgınlık hissi, hafif ateş yan etkileri arasında sayılabilir.” ifadelerini kullandı. 29 Neslihan KIZILKAYA Psikolog Özel Yalova Hastanesi Psikologu Neslihan Kızılkaya, “Gelecek neslin bugünkü adayları olan çocuklar için okul hayatı çok önemli bir yere sahiptir. Bu önemli sürecin başlangıç aşaması da hiç şüphesiz devamı kadar mühimdir. Unutmayın, bir yolculuğa çıkış zamanınız ve çıkış şekliniz bütün yolculuğunuzun gidişatını etkile- 30 ÇOCUĞUNUZ 1.SINIFA HAZIR MI? yecektir.” dedi ve açıklamalarda bulundu. Özel Yalova Hastanesi Psikologu Neslihan Kızılkaya, “Çocuğun okula hazır olması için bedensel, fiziksel, psikolojik ve sosyal anlamda olgunlaşması gerekir. Bu yetilerdeki herhangi bir eksiklikle okula başlanması çocuğun zararına olur. Örneğin genel kabul gören okula başlama yaşına gelmesine rağmen çocuğun bazı el becerilerinde veya sosyal uyumunda eksiklikler olabilir ve bu durumda okula başlaması uygun olmaz. “ dedi. Açıklamalarına devam eden Kızılkaya, “Bunun yanında çocuğu psikolojik olarak okula hazırlamada aile büyük rol oynar. Çocuk hayatı boyunca anne - babasını rol model alır ve nasıl bir ortamda büyürse o ortama uyum sağlar, onu benimser. Sürekli kitap okunan, kağıt kalemle uğraşılan bir evde büyüyen çocuk okuma yazmayı kendisine bir külfet olarak görmez, aksine ona alışır ve istek duyar.” diye belirtti. Ebeveynlere düşen bir başka görev ise okul öncesinde çocuğu çeşitli alanlarda eğitmek ve bilgilendirmektir. Öncelikle çocuğunuza hayatında yeni bir döneme gireceğini anlatın. Okulda, evdeki gibi geniş bir özgürlüğe sahip olamayacağını ve orada uyması gereken bir takım kuralların olacağını ona hatırlatın. Ayrıca çocuğun size olan bağımlılığını biraz azaltın ve ona sosyal ortamda bağımsız bir birey gibi davranması gerektiğini aşılayın. Örneğin çocuğunuz okul öncesinde artık tek başına yemek yiyebilmeli, tuvalete gidebilmeli ve kıyafetlerini giyebilmelidir. Çocuğunuzu her başarı gösterdiğinde takdir edin ve onu ödüllendirin. Ona güvendiğinizi ve başarılı olacağına inandığınızı söyleyin. Aksi takdirde çocuğunuz sizden beklediği inancı ve desteği göremezse bu onun okul hayatına da olumsuz olarak yansıyacaktır. Ayrıca okul öncesinde gerekli eğitimleri almaz ve okula hazırlıksız başlarsa yaşıtlarından geri kalır ve okula ayak uyduramaz. Bunlar da çocukta önemli psikolojik sorunlara yol açar. Günümüzde çocukların okul için yeterlilik düzeyini ölçen ve onlar için doğru zamanı gösteren bazı testler mevcuttur. Siz de çocuğunuzun ilkokula hazır olup olmadığını öğrenmek için hastanemizde Metropolitan Testi (Okula Yeterlilik Testi) yaptırabilirsiniz. Metropolitan Okul Olgunluğu Testi; Kelime Anlama, Cümleler, Genel Bilgi, Eşleştirme, Sayılar, Kopya Etme gibi 6 alt test ve toplam 100 maddeden oluşur Çocuğunuzun anlama, dinleme, yorumlama, yazı yazma ve temel matematik becerilerini tespit edecek olan bu test onun okula ne kadar hazır olup olmadığını ortaya koyacaktır. 31 DOĞUM KONTROL YÖNTEMLER HAKKINDA YANLIŞ VE DOĞRULAR Doğum kontrolüyle ilgili tereddüte düşülen, doğru sanılan veya bilinmeyen birkaç önemli nokta var. Emziriyorsanız, doğum kontrolüne gerek yoktur. YANLIŞ: Evet emzirme süreci hipofiz bezindeki yumurta üretimini sağlayan hormonları baskılayarak ve doğurganlığı azaltır ama bu hamile kalınmayacağı anlamına gelmez. Özellikle emzirmenin yanı sıra mama da kullanıyorsanız, bu kesinlikle etkili bir doğum kontrol yöntemi değildir. Bu süreçte yedek korunma yöntemlerini kullanmakta fayda var. Doğum kontrol hapını her gün aynı saatte almalısınız. YANLIŞ: Çoğu kadın doğum kontrol hapı olarak östrojen ve progestin hormanlarının birleşimini alır. Kadınların küçük bir kesimi mini-hap adı verilen bir hap alırlar. İlk türde olan standart haplar için günün hangi saatinde alındığının bir farkı yoktur. Bir günü kaçırmak sorun yaratmaz. Bir gün doğum kontrol hapını almayı unutmak, fark eder etmez alınıyorsa, tabii ki büyük bir soruna yok açmaz. Bu 24 saat içinde 3 defa hap almak anlamına gelebilir ama önemli değil. Eğer ki birden fazla günü unuttuysanız doktorunuza başvurup takviminizi ayarlamanız gerekir. Uzun süre doğum kontrol yöntemleri kullanmak hamile kalmayı zorlaştırır. Günümüzde gebelik önleyici yöntemlerin gelecekteki üremeye etkilerinin olduğuna yönelik hiçbir araştırma yok. Bazı kadınlar doğum kontrol hapı kullanmayı bırakır bırakmaz yumurta üretmeye başlarken bazılarında tüm hormonların vücudu terk etmesi aylar sürebilir. Ki bu süreçte hamile kalmak mümkündür. Doğum kontrol hapı kullanmak kilo aldırır. Bu herkes için geçerli değildir. Her vücudun doğum kontrol haplarına tepkisi aynı değildir. Doğum kontrolünü kilo almaya sebep olduğuna dair bir araştırma olmadığı gibi, aksi de araştırılmamıştır. Doğum kontrolü hapları alınır alınmaz etki eder. Bu da herkes için geçerli değildir. Bazı kadınlarda tam bir menstrüal dönem tamamlandıktan sonra haplar hormonların çalışmasıyla yumurta üretimini engeller. Bu sebeple ikinci aya kadar doğum ikinci bir doğum konrol yöntemi kullanmak gerekir. 33 Doç. Dr. Barış BAYRAKTAR Genel Cerrahi Özel Yalova Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Barış Bayraktar, meme kanserinde erken teşhisin önemini vurgulayarak 15 Ekim Dünya Meme Sağlığı Günü’nde önemli açıklamalarda bulundu. Memenin içerisinde kanser gelişmesi ve bu oluşan kanserli dokunun muayene veya radyolojik incelemelerle saptanabilir hale gelmesi için bir süre geçmelidir. Meme kanseri tanısı konulan hastaların yaklaşık %80’inin şikâyeti memede ele gelen kitledir. Bu nedenle, erişkin her kadının düzenli olarak kendi kendine meme muayenesi yapması önerilir. Kendi kendine meme muayenesi yapan kadın kendi memesini tanır, böylece memede oluşan en küçük değişiklikleri bile erkenden fark edebilir. Bu durum erken tanı için oldukça önemlidir. Daha küçük boyutta ve daha erken evrede saptanan meme kanserleri tam şifa ile tedavi edilebilir. Bu nedenle kadınların bilinçlenmesi ve farkındalık oluşması için toplumun her kesimi gayret göstermelidir. Meme kanserinin en sık bulgusu ele gelen kitledir. Meme kanserinde saptanan kitlelerin özelliği sert ve düzensiz sınırlı olması ve rahat hareket etmemesidir. Çevre dokulara, göğüs kasına veya cilde yapışıklık gösterebilir. Memedeki kitleye koltuk altında kitle eşlik edebilir, kitle çevresinde ülserleşme, deride iyileşmeyen yara oluşumu görülebilir. Meme cildi ve meme başında değişiklikler de diğer bulgulardır. Meme kanserinin başka organlara yayılması durumunda, ya 34 MEME KANSERİNDE ERKEN TEŞHİS ÖNEMLİ yıldığı organa ait bazı şikâyetler görülebilir. Kemik yayılımında (metastazı) bacak, kol veya bel ağrısı, karaciğer metastazlarında karın ağrısı, sarılık, akciğer metastazlarında nefes darlığı, öksürük, beyin metastazlarında görme bozukluğu, baş ağrısı veya baş dönmesi gibi şikâyetlerle de hastalar nadiren de olsa müracaat edebilirler. Başka organlara yayılan tümörler genelde daha büyük hacme ulaşan ve öncesinde memede bir bulgu veren tümörlerdir. Belirtiler Nelerdir? Meme kanserinin belirtileri hakkında bilgiler veren Doç. Dr. Barış Bayraktar, ‘ Meme kanserinin en sık rastlanan belirtisi, memede ağrısız, zamanla büyüyen bir kitlenin hissedilmesidir. Ancak, hastaların çok azında ağrı da belirtilere eşlik edebilir. Daha nadir olarak memede çekintiler, deride kalınlaşma, şişlikler, deride tahriş ya da bozulmalar ve meme ucunun hassaslaşması ya da içe dönmesi de dâhil olmak üzere meme ucu belirtileri yer almaktadır. Sanıldığının aksine ağrı ve kanlı akıntı ileri evrelerde ortaya çıkmaktadır.’ dedi. Meme Kanserinde Erken Teşhis Önemli Meme Kanseri’nde erken teşhisin önemli olduğunu vurgulayan Özel Yalova Hastanesi Genel Cerrahı, Doç. Dr. Barış Bayraktar; yukarıda belirtilen bulguların varlığında zaman kaybetmeden gerekli incelemelerin yapılmasın gerektiğini, tanı konulduktan sonra tedaviye hemen başlanması gerek- tiğini vurguladı. Hastanemizde bulunan Dijital Mamografi cihazı ile de kolaylıkla tanı konulabildiğini belirtti. Meme kanseri kadınların en sık görülen kanseri olduğundan ve tarama testleri ile erken tanı mümkün olduğundan, bütün kadınlar hiçbir şikâyetleri olmasa bile belirli aralıklarla tarama testlerini yaptırmalıdırlar. Özel Yalova Hastanesi’nde Dijital Mamografi Uygulaması Özel Yalova Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Barış Bayraktar, Yalova ve çevresinde ilk defa hastanemizde çekimlerine başlanan dijital mamografi ile ilgili açıklamalarda bulundu. ‘Dijital mamografi meme görüntülemesinde hızla önemli ve vazgeçilmez hale gelen bir yöntem. Klasik mamografiden farkıysa, aynı dijital kameralarda olduğu gibi, görüntünün bir dedektör sayesinde dijital ortamda elde edilmesi. Bu görüntü, meme radyologları tarafından mamografi için özel olarak geliştirilmiş, görüntü işleyebilen ekranlarda inceleniyor ve istenirse film üzerine de basılabiliyor. ‘ dedi. Dijital mamografinin özellikleri nelerdir? • Radyasyon oranını düşürüyor: Dijital mamografinin en büyük avantajı klasik mamografiye göre radyasyon dozunun ortalama yüzde 30 daha düşük olması. • Kalsifikasyon odakları kalsiyum birikintilerinin röntgen filminde elde edilen görüntüleri. Dijital mamografi özellikle meme kanse-rinin en erken, henüz başlangıç aşamasına ait bir bulgu olan mikrokalsifikasyonların (küçük kireç odakları) saptanma- sında tartışılmaz bir üstünlük sağlıyor. • Görüntülerin ekran üzerinde işlenebilmesi nedeniyle hastadan bazı ek çekimler istenmesine gerek kalmıyor. Böylece hastanın yeni çekim nedeniyle bir kez daha radyasyon almasını engelliyor. • Çekimlerde her zaman aynı kalitede standart görüntüler elde edilebiliyor. • Klasik mamografilere kıyasla memeyi daha az sıkıştırarak kaliteli görüntü elde etmek mümkün olabiliyor. • Görüntüler arşivlenebiliyor. • Farklı merkezlere gönderilerek uzmanların üzerinde tartışmasına olanak tanıyor. • Şüpheli alanları belirliyor: CAD (Computer Aided Detection – Bilgisayar Destekli Tanı) adı verilen programların kullanılmasına olanak sağlıyor. ‘Üçüncü Göz’ adı da verilen CAD, filmlerdeki şüpheli alanları işaretliyor ve radyoloji uzmanının bu alanları tekrar incelemesini sağlıyor. Bu sayede daha az belirgin olan kanser bulgularının gözden kaçması önleniyor. Kimlere dijital mamografi öneriliyor? • 50 yaşından genç, henüz menopoza girmemiş veya yeni girmiş kadınlara, • Memenin değerlendirilmesini kolaylaştırdığı ve meme kanserini saptamada standart mamografiye göre daha başarılı olduğu için meme yapısı yoğun olan (yani süt üreten dokudan zengin) kadınlara, • Meme ameliyatı geçirmiş ya da meme protezi konmuş, bu nedenle değerlendirilmesi güçleşmiş memelere sahip kadınlara öneriliyor. 35 Op. Dr. Salih Işık DILEK Beyin ve Sinir Cerrahisi Bel fıtığı; genellikle bel kaslarının veya omurgadaki bağların zorlanmasından oluşan kas - iskelet sistemine bağlı veya omurilikten çıkan sinir köklerinin basısına-sıkışmasına bağlı oluşan ağrılardır. Çok nadir olarak abse, enfeksiyon, artrit, primer veya metastatik tümörler gibi ciddi nedenlerle de oluşabilmektedir. En sık olarak kas ve bağların tutulumuna bağlı oluşan mekanik bel ağrısı dediğimiz ağrılardır. Hastaların sadece % 1’nde sinir kökü tutulumuna bağlı olan bel ağrıları (bel fıtığı) görülmektedir. 36 BEL FITIĞI TEDAVİSİ Görülme sıklığı yaşla değişir ve en sık 40 yaşlar civarında görülür. Genetik bazı faktörler ile omurga yapısında bozukluklar olmaktadır. Omurlarda kaymalar(spondilolistezis), omurga eğriliği (skolyoz) ve ankilozan spondilit gibi. Bu saydığımız nedenler de bel ağrısı sebeple-ri arasında sayılabilir. Kadın ile erkekler arasında görülme sıklığı açısından fark yoktur. Çeşitli yapılan çalışmalara göre; obezite, vücut yapısı ve boy uzunluğu bel ağrılarını arttırmamaktadır. Bel ağrısı ve bel fıtığında tanı ve tedavi Op. Dr. Salih Işık Dilek Konvansiyonel yöntemlerin (radyografi, myelografi) yanında günümüzde modern tanı yöntemlerinin (bil- gisayarlı tomografi, magnetik rezonans) bulunması ile bel ağrısı özellikle de bel fıtığının kolaylıkla tanınabileceğini belirtti. Hastaların şikâyetleri; yatak istirahatı, medikal tedavi ve bazen fizik tedavi ile tedavi edilerek büyük çoğunluğunda gerilemektedir. Fakat bel fıtığı tanısı konulmuşsa ve her türlü tedaviye rağmen geçmeyen ağrı, kuvvet kaybı, idrar kaçırma gibi şikayetler oluşmuşsa cerrahi olarak tedavi edilerek sinir kökünü sıkıştıran disk parçası alınmaktadır. Günümüzde artık modern bir cerrahi yöntem olan mikrovasküler cerrahi ile riskler minimuma kadar azalmış olup başarılı cerrahi yöntemler ülkemizde ve dünyada uygulanmaktadır. Bel Fıtığında Risk Grupları •Çalışma hayatında iş gücü kaybına neden olan hastalıklar arasında %25 oranında bel fıtığı görülür. Bu hastaların iş gücü kaybı bazen 6 aya kadar uzamakta ve bu dönem ne kadar uzarsa tam kapasiteyle eski işlerine dönme oranı azalmaktadır. • Hayatının belli bir döneminde bir kez bel ağrısı geçiren kişilerin, 1/3 de ayağa vuran siyatik ağrıları ortaya çıkmakta ve bel fıtığı gelişmektedir. • 30-50 yaş arasında bel fıtığı gelişme riski daha yüksektir. 60 yaşından sonra daha çok, birden fazla geçirilen bel fıtığına bağlı olarak, dar kanal dediğimiz diğer bir klinik durum söz konusudur. • Erkek kadın arasında hastalığa yakalanma oranında fark yoktur. Ancak kadınlarda hamilelikte, özellikle aşırı kilo alınması sonucu bel omurlarındaki basınç artarak, risk yükselmektedir. • Sigara içilmesinin yırtılan kıkırdağın beslenmesinin bozulmasına neden olarak, düzelmede olumsuz etkisi vardır. • Bazı meslek gruplarında hastalığa yakalanma oranı daha fazladır. Ağır yük taşıma ve bedene yük bindiren meslekler, uzun süre otomobil kullananlar, masa başında sürekli oturma gerektiren meslekler. • Sosyo - kültürel farkı daha yüksek kişilerde hastalık hangi aşamada rastlanırsa rastlansın, tedavi olasılığı daha yüksektir. • Düzenli egzersiz yapanlarda, özellikle bel ve karın kasları gelişmiş kişilerde hastalığa daha az rastlanır. 37 Op. Dr. Buğday Hepşen Daylan Tunç Kadın Hastalıkları ve Doğum Özel Yalova Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Buğday Hepşen Daylan Tunç, 18 Ekim Menopoz Günü’nde, menopoz belirtileri ve tedavisi hakkında bilgiler verdi. Özel Yalova Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Buğday Hepşen Daylan Tunç,’ Genelde 40 yaşından sonra, yaklaşık 55 yaşa kadar geçen süre içinde görülen önceleri adet kanamalarının düzensizleşmesi, daha sonraları ise kesilmesiyle biten bir dönemdir. Menopoz son adet kanaması demektir. Kadınlar yaklaşık hayatının üçte birini bu dönemde geçirmektedir fakat 40 MENOPOZ BELİRTİLERİ ve TEDAVİSİ artık insan ömrünün uzamasıyla birlikte bu geçirilen dönem de artmaktadır. Hayatın doğal bir evresi olarak kabul edilmektedir. 40 yaşından önce menopoz gerçekleşirse buna erken menopoz denir.’ dedi. Menopoz Belirtileri Nelerdir? Sıcak Basması Menopoza bağlı olarak ortaya çıkan sıcak basması, başta yüz ve vücudun üst kısmı olmak üzere vücut genelini etkisi altına alan sıcak dalgasıdır. Sıcak basmasıyla birlikte yüzde ve göğüs bölgesinde kızarıklık oluşabilir. Bu sıcaklık dalgaları genellikle aniden ortaya çıkar ve geçicidir. Şiddeti kişiden kişiye değişebilir. Gece Terlemeleri Menopoz döneminde yaşanan gece terlemeleri uyku sırasında şiddetli sıcak basmasıyla birlikte görülen yoğun terleme olarak tanımlanabilir. “Uyku hiperhidrozu” olarak adlandırılan terlemenin derecesi hafiften yoğun ve şiddetli terlemeye kadar değişebilmektedir. Uyku ortamı koşulları ve hormonal dengesizliğin derecesi terlemeyi artırabilir. Menopoz döneminde yaşanan gece terlemeleri normal olarak kabul edilir ve yaygın olarak görülen menopoz belirtileri arasındadır. Ancak gece terlemesi başka bir sağlık sorununun belirtisi de olabilir. Bu nedenle doktorunuzu yaşadığınız gece terlemeleri konusunda bilgilendirerek nedenini kesinleştirmeniz önemlidir. Düzensiz Adet Görme Menopoza geçiş süreci olan perimenopoz döneminde âdetin düzensizleşmesi, adet döneminin kısalması veya bazı aylar adet görememe gibi durumlar yaşanabilir. Bunun başlıca nedeni hormonal dengesizliktir. Adet dönemi erken veya geç gelebilir, kanama normalden yoğun veya hafif olabilir. Adet dönemleri arası görülen hafif kanamalar yine menopoz belirtileri arasındadır. Düzensiz adet görme özellikle 40’lı yaşların ortasında bulunan ve menopoza yaklaşan kadınlar arasında oldukça yaygındır. Vajina Kuruluğu Perimenopoz döneminde azalan östrojen hormonu vajinal bölgede, bu bölgeyi nemli tutan sıvının azalmasına neden olabilir. Kuruluğa bağlı olarak yine vajinal bölgede kaşıntı ve tahriş oluşabilir. Bu dönemde yaşanan cinsel ilişkilerde kuruluğa bağlı ağrı ve tahriş sık görülmektedir. Vajinal kuruluk menopoz belirtileri arasında kadınları fiziksel ve duygusal olarak en çok rahatsız eden belirti olarak öne çıkmaktadır. Cinsel İsteksizlik Menopoz döneminde androjen eksikliğine bağlı olarak cinsel isteksizlik yaşanabilir. Libido kaybı menopozun belirtisi olabileceği gibi menopoz belirtilerini hafifletmek için kullanılan ilaçların yan etkisi de olabilir. Hormon dengesizliğinin neden olduğu cinsel isteksizlikle cinsel fonksiyonu birbiriyle karıştırmamak önemlidir. Halsizlik Sürekli yorgunluk hali ve halsizlik menopozun ilk belirtileri arasındadır. Halsizliğe ilgisizlik, sinirlilik hali ve konsantrasyon eksikliği eşlik edebilir. Bazı günler halsizlik ve enerji eksikliği aniden bastırabilir ve kişinin o anda yaptığı aktiviteyi yarıda kesmesine neden olabilir. Bu dönemde yaşanan halsizlik hormonların hücre seviyesinde enerji kullanımını ayarlayamaması nedeniyle oluşmaktadır. Bu durum günlük hayatı, ilişkileri ve yaşam kalitesini etkileyecek kadar şiddetli yaşanabilir. Duygusal Dengesizlik Menopoz döneminde yaşanan duygusal dalgalanmalar oldukça yaygındır ancak bu durumla başa çıkmak zor olabilir. Duygusal dalgalanma yaşayan kadın bir an için oldukça neşeliyken bir anda üzgün bir ruh haline bürünebilir. Bu dalgalanmalar genellikle aniden ortaya çıkar ve yoğundur. Ancak menopoz döneminde bulunan her kadının bu ani duygu değişimlerini yaşadığını söylemek doğru olmaz. Duyguların dengesizliği yine başta östrojen hormonu olmak üzere hormon seviyelerinde yaşanan dengesizliktir. Kilo Alma Menopoz dönemindeki hormon dengesizliklerine bağlı olarak bel çevresi başta olmak üzere genel olarak kilo artabilir. Bu durum östrojenin azalması nedeniyle vücudun daha fazla yağ depolamasından ve metabolizmanın yavaşlamasından kaynaklanmaktadır. Bu dönemde düzenli egzersiz yapmak ve daha az kalori almak sizi kilo almaktan koruyabilir. Saç Dökülmesi Saçların dökülmesi veya zayıflaması menopozun gözle görülen belirtileri arasındadır. Menopoz döneminde saçların zayıflamasının başlıca nedeni saçın uzaması için saç köklerinin ihtiyaç duyduğu östrojen seviyesindeki azalmadır. Bu dönemde saçlar normalden daha fazla dökülebilir, daha kuru ve kırılgan olabilir. Menopoz Tedavisi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Buğday Hepşen D. Tunç ‘Menopoz tedavisi özellikle de erken yaşlarda erken menopoza girmiş olan kadınlara uygulanmaktadır. Menopoz, östrojen hormonunun gittikçe azalması sonucunda ortaya çıkacağından, alacağı ilaçlar sonucunda östrojen hormonu artacak ve tekrar adet görebilir duruma gelecektir. Ancak adet görene de bu tedavinin menopoz belirtilerini geçirmek dışında Koroner Kalp Hastalığı, Kemik erimesi, Alzheimer gibi hastalıklara karşı koruması da olmaktadır. Fakat karaciğer hastası olanlar ya da meme kanseri geçirmiş olan insanlar bu hormonu alamazlar.’ dedi. 41 E T İ Z E OB HAKKIND Obezite bedenin yağ kütlesinin, yağsız kütleye oranla aşırı artması sonucu, boy uzunluğuna göre vücut ağırlığının istenilen düzeyin dışına çıkmasıdır. Dünya da başta ABD olmak üzere, Türkiye’de de baş göstermiş bir beslenme bozukluğudur. Günümüzde hızlı şehirleşmenin getirdiği olumsuzlukların içinde obezite de başı çekmektedir. Aşırı ve yanlış beslenme, hormonlu gıdalar, fast-food, yetersiz fiziksel aktivite gibi etkenler birleşince obezite kaçınılmaz bir hale gelmektedir. Obezite nasıl anlaşılır? Öncelikle obezitenin nasıl anlaşılacağının formülünü vereceğim ve bunu herkesin uygulamasını öneriyorum. Bunu anlamak için beden kilte endeksi ölçümünü yapacağız. Formulü vereceğim ve bir örnekle de hesaplamasını yapıp kafanızdaki soru işaretlerini çözüme kavuşturmaya çalışacağım. Bireyin vücut ağırlığının (kg), boy uzunluğunun (m cinsinden) karesine bölünmesiyle sonuç çıkmaktadır. Bunun formülü (kg/m2) R E L N E K E R E G İ A BİLİNMES Örneğin 63 kilo olan ve boyu 1.67 m olan bir insanın hesaplaması şöyle yapılmaktadır; (1.67*1.67=2.7889) 63/2.7889= 22.589 %10 luk kilo kaybı demektir. Diyet gerçekleştirilirken bir uzmandan yardım alınmalı, yanlışlıkla su kayıplarına, kas erimelerine ve vitamin kayıplarına imkân verilmemelidir. Beden Kitle Endeksi Dereceleri: *18.5 kg altında ise zayıf *18.5-24.9 kg arasında ise normal *25-29.9 kg arasında ise fazla kilolu *30-34.9 kg arasında ise 1. derece obez *35-39.9 kg arasında ise 2. derece obez *40 kg üzerinde ise 3. derece obez Egzersiz Kilolu veya kilosuz her insanın düzenli olarak yapması gereken bir aktivitedir. Ne kadar spor yapılırsa okadar kalori yakımı olacaktır ve böylece alınan gıdalar kiloya dönüşmeyecek ve kilo verilmeye başlanır. Obezitenin Zararları nelerdir? Hipertansiyon, koroner arter hastalığı, kan yağının yüksekliği, felç, karaciğer yağlanması, solunum zorluğu, astım, ruhsal sorunlar, toplumsal uyumsuzluklar, kas- iskelet sistemi sorunları. Obezite nasıl tedavi edilir? Diyet: Diyet ile kalori alımı sınırlandırılır. Yukarıda da hesapladığımız gibi vücut kitle endeksi rakamları 35 ve üzerinde olan bireylerde günlük 1000 kcal sınırlama yapılır ve bu sınırlama haftada 1000 gr denk gelir. Bu 6 aylık bir süreçte hemen hemen Davranış Tedavisi Obez bireylerin gıda alışkanlıkları analiz edildiğinde, düzensizlikler, büyük porsiyonlar ve sağlıksız besinler görülmektedir. Egzersiz alışkanlıkları incelendiğinde ise bireyler genellikle haraketsizdir ve spor yapmak yaşamlarının içinde değildir. Davranış tedavisi ile bireylere beslenmeyle ve aktivitelerle ilgili alışkanlıklar kazandırılır. İlaç Tedavisi 6-12 aylık bir uygulamada vücut ağırlığı %10’ dan fazla düşürülemez. İlaç tedavisinde doktor eşliğinde, bilinçli bir şekilde başlanmalıdır. 43 Uz. Dr.Aydın ONAR Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları OKUL ÇAĞI HASTALIKLARI VE KORUNMA YOLLARI Okulların açılması ve havaların soğumasıyla birlikte okullardaki bulaşıcı hastalıklarda kapıya dayandığını belirten Özel Yalova Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Aydın Onar enfeksiyondan korunma yolları hakkında bilgiler verdi. Özel Yalova Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Aydın Onar, ‘ 1,5 milyon minik öğrencinin okul sıralarına merhaba demesiyle en büyük tehlike de onları bekliyor. Okullarda en sık görülen, çocukların birbirlerine bulaştırdıkları Hepatit A (sarılık), grip, bağırsak solucanları, uyuz ve kabakulak gibi hastalıklardan basit tedbirlerle korunmak elinizde. Özellikle ilkokula yeni başlayan çocuklara, açıkta satılan gıdalara karşı, beslenme saatinden ve tuvaletten sonra ellerin sabunla yıkamasının önemi mutlaka anlatılmalıdır.’ dedi. Çocuklarımızı enfeksiyonlarından korumak istiyorsak; •İlk anlarından itibaren tüm aşılarını yaptırmamız gerekir. •Ellerini düzgün ve sık yıkamasını sağlayın. •Düzenli ve sık beslenmesini sağlayın. •Yeterli miktarda sıvı tüketmesini sağlayın. 44 •Uyku alışkanlığının düzgün olmasını sağlayın. •Mevsimine uygun kıyafetler seçmesini sağlayın. •Düzenli spor yapmasına yardımcı olun. Okullarda en sık görülen bulaşıcı hastalıkları ve bu hastalıklar karşısında yapılması gerekenler; Okullarda en sık rastlanan bulaşıcı hastalıklar döküntülü hastalıklar, hepatitler menenjit, grip, bronşit ve parazit enfeksiyonlarıdır. Bu hastalıkların bazıları aşıların uygun ve tam olarak uygulanması; bazıları da hijyen şartlarına dikkat edilmesi ile önlenebilir. KIZAMIK, SUÇİÇEĞİ KIZAMIKÇIK, KIZIL Okul çağı çocuklarında görülen döküntülü hastalıklardan kabakulak, kızamık, suçiçeği, kızamıkçık, aşı ile önlenebilir. Kızıl ise boğaz ağrısı, ateş, döküntü ile seyreden bir hastalıktır. Aşısı yoktur ve antibiyotik tedavisi ile düzelir. Boğaz kültürleri ile taşıyıcı çocuklar saptanıp tedavi edilebilir. KABAKULAK Çocukluk çağı hastalığı olan kabakulak da aşılama ile önlenebilir. Bir veya her iki kulak arkasında şişlik ve ateş ile kendini gösterir. Bu hastalıkları geçiren çocukların okula gönderilmemesi gerekir. Çünkü bu hastalıklar damlacık yolu ile bulaşır. Şişlikten 2 gün önce ve şişlikten 4-5 gün sonra bulaşıcıdır. HEPATİT A’YA DİKKAT Çocuklarda önemli olan bir diğer hastalık hepatit A’ dır(sarılık). Özellikle dışkı ile kirlenmiş yiyeceklerle dışkı ağız yoluyla bulaşan A tipi hepatit ( sarılık ) okul çocuklarında sık görülmektedir. Sarılıktan korunmanın yolu aşılama, gıda ve el temizliği ile mümkündür. Çocuklara mutlaka her gün okula gitmeden, el temizliğinin önemi anlatılmalıdır. Özellikle ilkokula yeni başlayan çocukların beslenme teneffüsünün ve tuvaletin ardından mutlaka ellerinin yıkanması sıkı sıkı öğütlenmelidir. MENENJİT SOLUNUM YOLUYLA BULAŞABİLİR Menenjit de solunum yoluyla bulaşan bir hastalıktır. Bazen grip, üst solunum yolu enfeksiyonu olarak başlayıp daha sonra menenjit gelişebilir. Menenjit beyin zarının iltihabına denir. Farklı mikroplarla meydana gelen tipleri vardır. Zamanında ve uygun tedavi edilmezse kalıcı sakatlıklara yol açabilmektedir. Komplikasyonları çok ağırdır. BAĞIRSAK SOLUCANLARI Çocuklarda, tuvalet ve el temizliğine yeterince dikkat edilmediği durumlarda bağırsak solucanları (parazitler) da görülebilmektedir. Açıkta uygun olmayan gıdaların satışı da bağırsak solucanlarının ( para-zit) bulaşmasına neden olur. Bağırsak solucanı olan çocuklarda burun kaşıntısı, ağızdan yastığa su akması, makatta kaşıntı, zaman zaman karın ağrısı, kilo alamama, iştahsızlık gibi belirtiler görülür. Tespit edilirse tedavisi mümkündür. Korunmada tuvaletten sonra sabunla el yıkanması, açıkta satılan gıdaların yenilmemesi, sebze ve meyvelerin çok iyi yıkanması önemlidir. UYUZ VE BİT Uyuz, bitlenme gibi hastalıklar da okul çocuklarının karşılaştığı önemli sorunlardandır. Bu hastalıkları önlemek için çocukların kişisel hijyen koşullarını yerine getirmelerinin sağlanması, hastaların saptanarak tedavi edilmeleri gerekir. EN YAYGIN HASTALIK GRİP Grip, solunum yoluyla bulaşan öksürük, ateş, halsizlik, nezle ile seyreden bir hastalıktır. Hasta çocukların okula gönderilmemesi, kapalı alanların havalandırılması ile önlenebilir. Grip aşısı ise 6 aylıktan itibaren doktor önerisiyle yapılabilir. BU HASTALIKLARA KARŞI ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER: 1.Okula başlamadan önce çocuklar genel bir muayeneden geçirilmeli. 2.Her öğrencinin sağlık dosyası tutulmalı ve mevcut hastalıkları, hastalık için yatkınlık yaratan özellikleri, yıl içinde görülen sağlık sorunları ve aldıkları tedavilerin bu dosyaya işlenmesi gerekir. 3.Okullarda belirli oranlıklarla taramalar yapılmalı. Bu özellikle görme, işitme, bulaşıcı hastalıklar gibi sağlık sorunları için çok faydalı olur. 4.Çocuklara doğru duruş ve oturuş, biçimleri öğretilmeli ve çocuklar kendi ilgi alanındaki sporlara yönlendirilmelidir. BULAŞICI HASTALIK SIRASINDA NE YAPILMALI? 1. Bulaşıcı hastalık tanısı konan çocuklar doktorun önerdiği süre kadar okula gönderilmemeli 2. Okul bu hastalıklardan haberdar edilmelidir. 3. Hastaya yakın olan çocuklar bu hastalıklar açısından takip edilmelidir. 45 ETKİNLİK ENGELLİLER HAFTASI İbni Sina Özel Eğitim Uygulama Merkezi’nde engelliler haftası nedeniyle gerçekleştirilen seminerde Beslenme ve Diyet Uzmanı Kamile Altın Sü, sağlıklı beslenme ve obezite hakkında bilgiler verdi. 48 ETKİNLİK MUHTARLARLA KAHVALTI Özel Yalova Hastanesi Yalova Muhtarlarını düzenlediği kahvaltı organizasyonunda bir araya topladı. Yönetim Kurulu Başkanı Uzm. Dr. Mustafa Yılmaz, Başhekim Op. Dr. Alp Özçelik ve Başhekim Yardımcısı Op. Dr. Fatih Kalalı’nın ev sahipliğini gerçekleştirdiği kahvaltıda hastanenin yeniliklerinden söz edildi. 49 Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Op. Dr. Aliye Ceyla ÖZBAYOĞLU GEBELİK SONRASI GÖĞÜS ESTETİĞİ Özel Yalova Hastanesi Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Aliye Ceyla Özbayoğlu, gebelik sonrasında göğüs estetiği hakkında bilgiler verdi. Gebelik süreci ve annelik, şüphesiz bir kadının hayatındaki en güzel ve heyecan verici 50 dönemdir. Ancak bu süreç bazı kadınlarda, istenmeyen kalıcı fiziksel deformasyonlara yol açabilmekte ve bu da kişilerin psiko-sosyal hayatlarını etkileyebilmektedir. Gebelik sonrası en sık karşılaşılan problemler; cilt lekeleri, göğüs yapısındaki değişiklikler, bel basen bölgesinde biriken yağlar, karın cildi çatlakları ve sarkmalarıdır. Genellikle gebeliği takip eden emzirme sürecinin sonunda, vücut büyük oranda kendini iyileştirmekte ve başlarda sorun gibi gözüken birçok vücut değişikliği kendiliğinden düzelmektedir. Tabi ki, bu dönemde yapılan düzenli fiziksel egzersizler ve uygun diyet programları da vücudun toparlanmasına oldukça faydalı olur. Gebelik boyunca ve süt verme döneminde, meme bezlerinde hormonal etkilerle bir takım değişiklikler meydana gelir. Gebelik süresince hormonların etkisi ile büyüyen ve emzirme sürecinde bir dolup bir boşalan meme bezleri, süt verme dönemini takiben eski hallerine dönecek şekilde küçülmeye başlarlar. Bu da göğüs dokusunda hacim kaybı ve sarkmalara neden olur. Bazen de gebelik süresince göğüslerde oluşan doğal büyüme kalıcı olabilmektedir, bu da normalden büyük göğüs yapısına neden olmaktadır. Gebelik döneminde göğüste oluşan değişikliklerin etkileri, emzirme dönemi ile birlikte yaklaşık 1 yıl sürer. Bu sebeple, herhangi bir göğüs estetik operasyonuna karar vermeden önce, emzirme sürecini takiben, göğüs dokularının son şekillerini almaları için belli bir süre daha beklemek gerekir. Göğüslerde hacim kaybı ve küçülme Gebelik sonrası dönemde, göğüs dokusundaki hacim kaybının giderilmesi için en uygun yöntem meme protezi yani silikon ameliyatlarıdır. Sanılanın aksine, silikon protez meme dokusunun içersine yerleştirilmez; yani meme dokusu ile birebir temasta olmaz ve vücut yapıları ile biyo uyumludur. Be sebeplerle daha sonra oluşabilecek bir gebelik ve emzirme süreci için herhangi bir sorun teşkil etmezler. Meme protez ameliyatları ile kaybolan meme hacmi restore edilerek, hastaların kaybettikleri özgüvenleri de onarılmış olur. Göğüslerde sarkma Bazı kadınlarda hamilelik sırasında göğüsler aşırı büyüyebilir. Doğum sonrası alınan fazla kiloların verilmesi ve süt bezlerinin küçülmeleri ile göğüs boyutları küçülür, ancak cilt fazlalığı sabit kalır. Bu sarkma problemi göğüs dikleştirme operasyonları ile düzeltilebilir. Bu operasyonda, arta kalan meme dokuları şekillendirilerek yeterli meme hacmi sağlanmaya çalışılır, ancak doku miktarı yetersizse, hastanın isteği doğrultusunda aynı seansta silikon protezlerle yeterli hacim artışı elde edilebilir. Göğüslerde büyüme Gebelik sürecinde göğüslerde oluşan doğal hacim artışı bazı kadınlarda kalıcı olabilir. Bu durum rahatsızlık oluşturduğu taktirde göğüs küçültme operasyonları ile giderilebilir. Bu operasyonlarda, göğüs dikleştirme operasyonlarından farklı olarak, hem fazla deri hem de fazla meme dokusu çıkarılarak meme şekillendirilir. Bu şekilde daha küçük ve dik bir göğüs yapısı sağlanabilir. 51 SEMİNER VARİS VE VENÖZ YETMEZLİĞİ Özel Yalova Hastanesi tarafından Aydınkent, Ceylankent’e etkinlik çalısması yapıldı. Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Orhan Rodoplu’nun katılımıyla en son teknoloji ile Varis ve Venöz yetmezliği tedavisi hakkında bilgiler verildi. 54 Epilepsi Nöbetlerinde Ne Yapmalıyız? Epilepsi dünya nüfusunun yaklaşık %1’inde görülmektedir. Klinik deneyimlere göre, saklanma oranları çok yüksek olduğu için gerçek epilepsi hastasının ancak yüzde 20’sinin doktora başvurduğu düşünülmektedir. Epilepsi (Sara) Nedir? Beynimiz duyusal ve bilişsel merkezimiz, bizi diğer canlılardan ayıran en önemli organımızdır. Milyarlarca hücreden oluşan beyin karmaşık bir sisteme sahiptir. Sara olarak da bilinen epilepsi, beyindeki sinir hücrelerinin elektriksel aktivitelerinin fiziksel veya kimyasal nedenlerden ötürü geçici olarak kontrol dışına çıkması ve bunun sonucunda meydana gelen tekrarlayıcı ve kısa süreli hareket, duyu veya bilinç bozukluğu ile ta- nımlanan nörolojik bir hastalıktır. Kadınlarda ve erkeklerde eşit oranda görülür. Epilepsi her yaşta ortaya çıkabilirken sıklıkla yaşamın ilk yıllarında ve 60 yaşından sonra görülmektedir. Epilepsi nöbetlerinin çok farklı türleri vardır. Halk arasında epilepsi veya sara dendiği zaman anlaşılan tonik klonik nöbetlerin yanı sıra bazı hastalarda, yakınlarının bile fark edemediği epilepsi nöbetleri görülebilmektedir. Nöbetin türüne göre birkaç saniye ya da birkaç dakika sürebilir. Bu nöbet tipleri, hangi ilacın kullanılması gerektiği hakkında bize yön verebilmektedir. Her hastanın nöbeti kendine özgü özellikler taşıyabilir. Bu yüzden bazı hastalarda epilepsi tanısı konmayabilir ya da başka hastalıklara bağlı oluşan bozukluklar yanlışlıkla epilepsi tanısı alabilmektedir. Ama gelişen tanı yöntemleri ile bu durum giderek azalmaktadır.Bazı epilepsi türleri aynı aile bireyinde de görülebilmektedir. Bu da genetik faktörün bu epilepsi türlerinde büyük ölçüde etkili olduğunu düşündürmektedir. Ailesinde epilepsi hikâyesi olan kişilerde hastalığın görülme ihtimali normal popülasyona göre sadece yüzde 2-3 oranında daha fazladır. Epilepsiden sorumlu tutulan birçok gen vardır. Aynı şekilde bu genlerden birine sahip olmak epilepsi olduğumuz anlamına gelmez. • Nöbet sırasında yapılacak şey hastanın kendisine zarar vermesini önlemektir. •Başını ve vücudunu yana çevirip, başının altına yumuşak bir yastık koyulmalıdır. • Dilini ısırmaması için nöbet geçiren kişinin çenesi açık tutulmaya çalışılmalıdır. 55 Op. Dr. Erkan KURTULAN Üroloji Erkek mesane kanseri olması riski kadınlardan üç kat daha fazladır. Amerika da her yıl yaklaşık kırk bin yeni mesane kanseri olayı teşhis edilir ve on beş binden fazla ölümün nedeni bu hastalıktır. Mesane kanseri kırk yaşın altındakilerde nadiren görülür. Bunun en azından çevresel faktörlerle ilişkili olduğu düşünülmektedir. Bu hastalık sigara içenlerde boya, kimya ve lastik sanayinde çalışan işçilerde daha fazla görülür. Mesane Kanseri Belirtileri -İdrarda kan; -Pelvik sancı (ön ve yanlardaki kalça kemiklerinde sancı); -İdrar yapmada zorluk; Mesane Kanseri Teşhisi En sık görülen ilk belirti, ağrı ya da başka bir rahatsızlık olmaksızın, idrarda kan bulunmasıdır. Sık yapılan bir teşhis hatası, idrardaki bu kanın mesane iltihabına bağlanmasıdır. Eğer mesane kanserini düşündüren şikâyetleriniz varsa, doktorunuz kanserli hücreleri saptamak üzere idrar tahlili yaptıracaktır. IVP denilen özel bir böbrek röntgeni çekilebilir ve doktorun mesanenin içini görebilmesi için, sistoskopi yapılacaktır. Sistoskopi sırasında, habis hücreler açısın- 56 dan mikroskop altında incelenmek üzere, mesane duvarından parça alınır. Eğer kanser saptanırsa, doktorunuz kanserin hangi evrede olduğunu saptamak için, karın ya da pelvis tomografisi isteyebilir. Kanserin mesane dışına yayılıp yayılmadığını anlamak için yapılan testler, göğüs röntgeni ve kan tahlilleridir. Eğer mesanedeki tümör küçükse ve mesaneyi kaplamamışsa, iyileşme şansı yüksektir. Bu türden mesane kanseri olan insanların yaklaşık %50si ile 70i arasında kalan kısmı üç yıllık bir süre içerisinde iyileşme gösterecektir. Mesane kanserinin çevre dokulara yayılması kötü prognoz göstergesidir, bu nedenle erken teşhis son derece önemlidir. Mesane Kanseri Tedavisi Yüzeysel mesane kanserindeki tedavi genellikle tümörün kendisinin alınması şeklindedir. Bunun için büyük bir ameliyat gerekmez, çünkü cerrah tümörü bir sistoskop aracılığıyla alınabilir. Yüzeysel tümörün alınmasından sonra biyopsiyi ihtiva eden sistoskopik değerlendirme her 3 ile 6 ayda bir kanserin yeniden oluşup oluşmadığını belirlemek için yapılır. Eğer bu olay yinelenirse, tümör yeniden sistoskopi ile alınabilir. Ancak bu sefer gelecekteki mesane kanseri olasılığını azaltmak için kanserle mücadele edici ilaçlar verilir. Eğer hastalık mesane kasları ve yağ dokusunu kaplarsa mesanenin kendisinin, erkeklerde de prostat bezinin de birlikte olmak üzere, alınması gerekir. İlerlemiş mesane kanseri olan kadınlarda da yumurtalıkların, rahmin ve vajinanın bir kısmının alınması gerekir. Mesanenin alınması, idrarın geçeceği bir açıklığın yaratılmasını gerektirir. Bunu yapmanın değişik yolları vardır. En başarılı olan tekniklerden birinde üreterler, bir parça bağırsaktan yapılmış yapay bir mesaneye bağlanırlar. Yani mesane göbeğin yan tarafından vücudun iç kısmına tutturulur. Daha sonra idrarı giysilerin altından vücut üzerinde bir torbaya boşaltmak üzere karın duvarından bir delik açılır. Buna ileal kanal işlemi denir. Bazı hekimler, invazif (yayılma gösteren) mesane kanseri için bu operasyondan sonra radyasyon terapisi ve kemoterapi önerirler. Tümör lenf ise kemoterapi kullanılabilir. Metastatik hastalığı (diğer organlara yayılan kanser) olan şahısların %30 ile 70 i arasındaki kısmında kemoterapi kanserin yayılmasını kontrol altına almak ve ağrıyı hafifletmek açısından yararlıdır. Ancak bunun yararı 6 aydan daha fazla sürmez ve kanser bu süreden sonra ilerlemeye devam eder. Mesanenin ameliyat ile alınması veya radyasyon terapisi ile devam eden kemoterapinin bir kombinasyonu yayılma gösteren (invasiv) hastalığı olan şahısların bazılarında yaşamı uzatır. 57 Uzm. Dr. Murat FAZLIOĞLU Kardiyoloji PARİS… Mitolojide, ilk güzellik yarısmasında Afrodit’ i güzellik kraliçesi seçen Truva kralı Priamos’un oglu, Truvanın çöküşünün ilk sebebi Paris... Mısır tanrısı İsis’ e adanmış şehir, per Isıs, Paris... Şehrin koruyucusu Aziz Genevieve’ nin Atillanın gazabından kurtardığı şehir, Paris... Moda ve lüksün dünya başkenti “Işık Şehir” (Ville Lumière), Paris... Şehrin armasındaki gemiye ithafen, sallanır ama batmaz şehir Paris... Ve, modern Fransa’ nın başkenti Paris... Sen Nehri’ nin kıyısında Paris Havzasının ortasına kurulmuş büyüleyici şehir... Hemşehrileri Parisien(ne) diye bilinir. 15.000.000 nüfusu ile kalabalık bir metropol Paris... İngilizce bilip de konuşmak istemeyenlerin ülkesi Paris... Her adem oğlunun ilk fırsatta, dünya gözüyle bir kere bile olsa görmek isteyeceği şehirlerden biridir Paris... Haziran’ ın başında güneşli ve güzel bir mevsimde keşfettik Paris’i, eşimle... 4-5 gün dolu dolu gezmeye ve görmeye çalıştık şehri... Şanzelize’ ye yakın bir noktadaki otelimiz bir şans oldu, otelimizi bir üs gibi kullanarak kısım kısım gezmeye çalıştık bu kadim ve büyük şehri... 60 Herşeyden önce dikkatimizi ilk çeken, -daha önce bir çok Avrupa şehrindede farkettiğimiz gibi- şehrin gerek metro sisteminin gerek otobüs ağının çok iyi organize olmasıydı. Ulaşmanız gereken hemen her noktaya ulaştırabiliyor sizi bu toplu taşıma sistemi. Ayrıca dönemsel bir ayrıcalık da yaşadık seyahat dönemimizde... Avrupa 2016 Kupası turnuvası Paris’ e indiğimiz gün başlamıştı. Bu tesadüf bize hem çok miktarda Türkiyeli hemşerimize rast gelme imkanı sundu, hem de Eyfel kulesi ve civarındaki turnuvaya has görsel şenlikleri görmemizi ve bir çok Avrupa ülkesi taraftarının şehirdeki kutlamalarına tanıklık etmemizi sağladı. Yazının devamında Paris’ de görme fırsatı bulduğumuz yerleri kısaca tanıtmaya çalışacağım... Charles de Gaulle Meydanı ve Zafer Takı: Charles de Gaulle Meydanı (ya da Place de l’Etoile), 19. yüzyıl’da Georges Eugène Haussmann tarafından çizilen 12 caddeye yol veren çok geniş ve büyük bir döner kavşağıdır. Zafer Takı ise (Arc de triomphe de l’Étoile), Fransa’nın başkenti Paris’te bulunan tarihi anıttır. Charles de Gaulle Meydanı’nın ortasında, Şanzelize Caddesi’nin batı kısmında yer almaktadır. Şanzelize Caddesi: Şanzelize Caddesi veya Şanzelize Bulvarı (Avenue des Champs-Élysées; kısaca Şanzelize, Champs-Élysées), Fransa’nın başkenti Paris’in ünlü bir caddesir. Parisin en güzel caddesi olarak gösterilmektedir ve Fransızlar aralarında dünyanın en güzel bulvarı diye hitap ederler. Adını Yunan mitolojisinde cennet olarak gösterilen Elysion ovalarından almıştır. Caddede Lancel, Lacoste, Hugo Boss, Louis Vuitton, Nike, Omega, Eden Shoes ve le Fouquet’s Barrière Restorantı, Cartier, Guerlain, Montblanc, McDonald’s, Bulvarın tek oteli olan le Marriott, Adidas gibi ünlü markalar bulunmaktadır. Ayrıca kuzey yaya kaldırımında Türkiye Turizm Ofisi bulunmaktadır ve Şanzelize’de sadece Türk Bayrağı dalgalanmaktadır. Eyfel Kulesi: Eyfel Kulesi, Paris’teki demir kule. Kule, aynı zamanda tüm dünyada Fransa’nın sembolü halini almıştır. İsmini, inşa ettiren firma olan Gustave Eiffel’den alır. En büyük turizm cazibelerinden biri olan Eyfel Kulesi, yılda 6 milyon turist çeker. 2002 yılında toplam ziyaretçi sayısı 200 milyona ulaşmıştır. Eyfel Kulesinin görülebileceği en güzel yer Trocadero Meydanıdır. Gerçekten Eyfel buradan son derece görkemli ve etkileyici görünür. Notre Dame Katedralinden sonra Fransa’da en çok ziyaret edilen anıttır. Parisin en yüksek rakımında bulunmaktadır. Louvre Müzesi: Louvre Müzesi (le Musée du Louvre). Fransız ihtilâlinden sonra 1793 senesinde, Fransa’da açılan ilk devlet müzesi. Paris’te bulunan bu müze emsalleri arasında en ünlülerindendir. Louvre, dünyada en çok ziyaret edilen sanat müzesidir. Louvre Müzesi; yedi bölümden meydana gelmektedir. Resim, heykel, doğu sanatları, Mısır sanatları, Yunan sanatları, sanat eserleri, desen gibi dallara ayrılan kısımlardan meydana gelmektedir. neoklasik mimarinin en erken örneklerindendir. Fizikçi Léon Foucault, 1851’de bu yapının kubbesinden aşağıya sarkıttığı 67 metrelik bir Foucault sarkacı ile Dünya’nın kendi çevresinde döndüğünü ispatlamış, bu deneyiyle Fransa ve tüm dünyada büyük ilgi uyandırmıştır. Panthéon’da gömülü olan bazı insanlar ve Panthéon’a gömülme tarihleri şöyledir: Voltaire (1791), Jean-Jacques Rousseau (1794), Joseph-Louis Lagrange (1813), Jacques-Germain Soufflot, Panthéon’un mimarı (1829), Victor Hugo (1885), Émile Zola (1908), Pierre Curie (1995), Marie Curie (1995), Alexandre Dumas (2002). Jardin des Tuileries, Jardin du Luxembourg ve Jardin des plantes: Notre Dame Katedrali: Parisin şehir merkezindeki bahçelerin en ünlüleridirler. Tuileires bahçesi, aynı adlı sarayın içinde yer aldığı bahçedir. Luxembourg bahçesi ise, günümüzde Fransız Senatosu olarak kullanılan Luxembourg sarayının içinde yer aldığı bahçedir. Jardin des Plantes ise, içinde Paris Büyük Camisininde yer aldığı büyük bir botanik parktır. Panthéon: Paris’in Quartier Latin bölgesinde bulunan bir yapıdır. Paris’in koruyucu azizesi Geneviève’e ithaf edilen bir kilise olarak inşa edilmişse de, Fransız Devrimi sonrasında kilise fonksiyonunu kaybetmiş, önemli Fransız entelektüellerinin gömüldüğü bir anıt mezar halini almıştır. Roma’daki Pantheon’dan esinlenilmiş sütunlu ön yüzü ile, Concorde Meydanı: Concorde Meydanı (Place de la Concorde) Parisin 8. bölgesinde, Şanzelize Caddesinin başında olan meydanın adıdır. Fransa’nın ikinci en büyük meydanıdır. İçinde Luxor dikilitaşı ve büyük ve tarihi bir dönme dolap yer alır. Grand Palais ve Petit Palais: Bir caddenin iki yakasına karşılıklı inşa edilmiş sergi ve fuara saraylarıdır. İnvalides: Les Invalides ya da Hôtel national des Invalides, Paris’te bulunan, içinde pek çok farklı Notre Dame Katedrali (Cathédrale Notre yapı barındıran, büyük ölçüde Fransa’nın asDame de Paris) Paris, Fransa’da bulunan keri tarihiyle ilintili olan bir anıt ve müzedir. dünyaca ünlü bir katedraldir. Fransız gotik mimarisinin en güzide örneği olarak bilinen Notre Dame, ayrıca ilk gotik katedrallerden biridir ve gotik dönem boyunca inşası sürmüştür. Heykellerin ve işlemeli camların ortaçağ Roma mimari üslubundan sonra pek görülmemiş bir dünyevilik içermesi, natüralizm akımının eserlerdeki ağır etkisi sebebiyledir. Sacré-Cœur Bazilikası: Sacré- Coueur Bazilkası(Türkçe: Kutsal Kalp Bazilikası,Fransızca: Basilique du Sacré-Cœur), Parisin Montmartre mahallesinde bulunan önemli bir Hıristiyan yerleşimidir. 61 İMMEDİAT İMPLANT, İMMEDİAT YÜKLEME İmmediat implant, dişi çeker çekmez implantın uygulanması işlemidir. İmmediat yükleme ise implantı uyguladığımız seans üzerine geçici diş takma işlemidir. Artık immediat implant yapımına uygun olan vakalarda, diş çekimini takiben aynı seans implant uygulamasını gerçekleştirebiliriz. Öncelikle implant uygulanacak bölgede; akut bir enfeksiyon bulunmaması ve implantın kemiğe adapte olabileceği yeterli kemik hacminin bulunması gerekir. İMMEDİAT İMPLANT NASIL UYGULANIR? Diş çekimi çok hassas bir şekilde, kemiğe ve diş etine zarar vermeden gerçekleştirilir. Diş çekimini takiben çekim boşluğunun içerisi lazerle veya serum fizyolojik ile yı- 62 kanarak dezenfekte edilir. İmplant cerrahisi normal bir şekilde devam eder ve implant yerleştirilir. Çekim boşluğunda implant çevresindeki kemikte boşluk kalırsa; diş kemik greftleriyle (implant kemik tozu) ve membranla (çok ince özel bir zar örtü) üzeri kapatılır ve implantla kemiğin kaynaması için belirli bir süre beklenir. Günümüzde üç boyutlu görüntüleme (dental volumetrik tomografi) sistemlerinin yaygınlaşma ve implant üzerinde yapılan çalışmaların artması işimizi daha da kolaylaştırmaktadır. Özellikle estetiğin önemli olduğu ön bölgede implantın yerleştirildiği seans üzerine geçici diş takıp hastayı klinikten dişli göndermek mümkün. İmmediat yükleme yapabilmek için implantın kemiğe sıkıca adapte olması gerekir. Yani implantın kemiğe tu- tunması yüksek bir torkla olmalıdır. Dental volumetrik tomografi (üç boyutlu görüntüleme) ile alınan görüntülerden faydalanılarak flapsiz cerrahi uygulayabiliriz. Flapsiz implant cerrahisi, diş etini açmadan implantı yerleştirme işlemidir. Böylece diş etini kesmeden, dikişler atmadan işlemimizi tamamlayabiliriz. Tabiki her zaman diş çekimini takiben implant yapmamız mümkün olmuyor. Bazı durumlarda diş çekiminin takiben 6-8 hafta bekleyip, yumuşak dokunun iyileşmesinden sonra implantı uygulayabiliyoruz. Yada 8 hafta bekleyip yumuşak doku iyileştikten sonra çekim bölgesinde kemik oluşturmak gerekebiliyor. Sonrasında implant uygulayabilmek için 3 ay daha beklemek gerekebiliyor. 63