4-) ekim-kasım-aralık sayısı
Transkript
4-) ekim-kasım-aralık sayısı
YIL: 47 SAYI: 10-11-12 Ekim-Kasım-Aralık 2010 ISSN: 1301-3572 ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ GAZİ TESİSLERİNDE BİR GÜZ GEZİNTİSİNE NE DERSİNİZ!.. İçindekiler İyi Yıllar.. YIL: 47 SAYI: 10-11-12 Ekim-Kasım-Aralıkl 2010 TMMOB ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI ADINA SAHİBİ Muhammet SAÇMA YAYIN SORUMLUSU Osman TURUNÇ SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Okan ÇANÇİN1 YAYIN KURULU Sevda ERGİZ1 Hüseyin AYTAÇ1 Serkan ERİKGENOĞLU1 Ali İzzet BAŞER1 Fatih SARAÇ2 Emre TOPBAŞ3 YAYIN KOŞULLARI Dergimizde yayınlanması istenilen yazılar bilgisayarda yazılmalı, daha önce başka bir yerde basılıp, yayınlanmamış olmalıdır. İmzalı bir dilekçe ekinde kağıda yazılı olarak, ayrıca elektronik ortamda dergimizin yönetim yerine posta ile gönderilmelidir. Yazılar 7 sayfayı (A4) geçmemelidir. 7 sayfayı aşan yazıların birbirini izleyen sayılarda yayınlanabileceği düşünülerek bölümlere ayrılmalıdır. Fotoğraflar net ve temiz olmalı, slayt dışında sayısal gönderilecek fotoğrafların çözünürlüğü yüksek olmalıdır. Yazılarda Türkçe kelimeler kullanılmalı ve Türkçe dil kurallarına uyulmalıdır. Yayınlanacak yazı ve çevirilerdeki düşünsel ve teknik sorumluluk yazarına ait olup, oda yönetimini ve Dergi Yayın Kurulunu sorumlu tutmaz. Dergide yayınlanan yazılardan kaynak göstermek koşulu ile alıntı yapılabilir. Dergiye gönderilen yazılar yayınlansın ya da yayınlanmasın geri verilmez. Yazılar Yayın Kurulu tarafından incelenir. Yayın Kurulu yayınlanacak yazılarda gerekli düzenlemeleri yapabilir ve uygun görülen yazıları yayınlar. YÖNETİM YERİ Beştepeler Mah. 31. Sok. No: 3 Beştepe Yenimahalle - ANKARA Tel: (0.312) 215 00 33 pbx Belgegeçer: (0.312) 215 01 81 E-posta: dergi@ormuh.org.tr www.ormuh.org.tr TMMOB ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI Hesap No: T.C. Ziraat Bankası Necatibey Şubesi: 132953 TASARIM - BASKI On Medya - On Ofset Erciyes İş Merkezleri 201. Cadde No: 53 İstanbul Yolu 06370 Macunköy Yenimahalle - ANKARA Tel: (0.312) 397 87 87 www.onmedya.web.tr www.onofset.com ISSN: 1301 - 3572 1 Kapak Fotoğrafı: Okan ÇANÇİN 1 2 3 Orman Mühendisi Ağaç İşleri Endüstri Mühendisi Orman Endüstri Mühendisi BAŞYAZI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 02 ODAMIZDAN > Ormancılığın Kurumsal Kimliği ve Kültürel Hafızasının Kalbi Olan, Orman Genel Müdürlüğü Gazi Yerleşkesinin Elden Çıkarılmasına Yönelik Gizli ve Açık Girişimlere Dur Diyoruz! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . > 2010 Yılının Son "SMM Sınavına Hazırlama Eğitimi" ve " TEMDEM Değerlendirme Sınavı" Tamamlandı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . > Danıştay Davaları . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . > Orman Mühendisi Dışında Atama Yapılmasını Üzüntü ile Karşılıyor ve Düzeltilmesini Bekliyoruz . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . > TORİD 14'üncü Olağan Genel Kurulu Yapıldı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . > Antalya'da Konferans . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . > Orman Mühendisleri Odası Sakarya Şubesi ve Bolu Temsilciliği Ziyaret Edildi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . > Uluslararası Kuruluşlarda Görevlendirmek Üzere Stajyer ve Uzman Personel İhtiyacı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . > Vefat . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . > Meslek Mensupluğu ile Ormancılık ve Orman Ürünleri Büroları, Ormancılık Şirketlerinin İrdelenmesi ve 5531 Sayılı Kanuna Yönelik Mesleki Uygulama . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 04 05 06 08 09 10 11 11 11 12 UZMAN SAHASI > Ormanlarda Karbon Birikimi ve Ekonomisi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . > Büyük Orman Yangınlarına Karşı Aktif Savunma Planı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . > Kestane Kanseri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . > Yenişarbademli Yöresi ve Ekolojisi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 16 21 22 25 ÜYELERİMİZDEN > İstanbul'daki Hafriyat Rant'ından Dolayı Orman Kanununun Değiştirilmesi Sürecinde Yaşanan Olaylar ve Bu Değişikliğin Doğuracağı Vahim Sonuçlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . > Kurumsal Kimlik Böyle mi Kazandırılır?. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . > Görevlendirmede ve Tayinde Kriterler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . > Bir Karadeniz Gerçeği: Sel ve Taşkınlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . BİR ORMAN BİR İNSAN HABERLER Hasan Selçuk 28 42 45 48 49 > NETCAD Ormancılık Uygulamaları Konulu Sertifikalı Eğitim Programı Tamamlandı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 50 > III'üncüsü Düzenlenen “Doğa” - “Doğa ve İnsan” Konulu Fotoğraf Yarışması Sonuçlandı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 51 > Meslektaşımız Murat ÇAVGA'nın Kayıp Kitap Adlı Romanı Yayınlanmıştır. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 51 > "3. Köprü Katliamdır!, Ormanıma, Suyuma, Toprağıma Dokunma!.." Etkinlikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 52 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47 SAYI: 10-11-12 Ekim-Kasım-Aralık 2010 BAŞYAZI Başyazı itibarıyla idari binaların bulunduğu kısımların elden çıktığı ve lojmanların bulunduğu kısımlarında elimizden alınabileceği telaşında oldukları izlenimi edinilmiştir. Orman Genel Müdürlüğünün üst düzey yetkilileri; Saygıdeğer Meslektaşlarımız, Bu başyazımızda alışılan başyazılarımızın aksine tek bir konu irdelenecektir. Konumuz, ormancılığın kurumsal kimliği ve kültürel hafızasının kalbi olan GAZİ YERLEŞKESİNİ idari baskılarla orman camiasının elinden alma girişimleri... Bilindiği üzere, yaklaşık beş altı aydır Orman Genel Müdürlüğü Gazi Yerleşkesinin Başbakanlığa veya Başbakanlığa bağlı bazı kurumlara devri konusunda bir takım gizli çalışmaların yapıldığı yönünde meslek camiamızı rahatsız eden ciddi duyumlar gelmektedir. Meslek kamuoyunu ciddi şekilde etkileyen ve bir o kadar yaralayan bu duyumlar karşısında, tüm orman teşkilatı çalışanlarının kalbi olan “GAZİ YERLEŞKESİNİN” orman camiasının ortak paydası olması, meselenin büyüklüğü ve önemi karşısında tek yürek, tek ses olunması halinde daha etkin mücadele edilebileceği bilinciyle ORMANCI MESLEK, DEMOKRATİK KİTLE VE SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ olarak ortak bir platform oluşturulmuş ve platformun sekretarya vazifesi odamıza tevdi edilmiştir. Platform, Orman Mühendisleri Odası ile birlikte Türkiye Ormancılar Derneği, Orman Teknikerleri Derneği, Emekli Ormancılar Derneği, Yeşil Türkiye Ormancılar Derneği, Türk Tarım Orman-Sen, Tarım Orman-İş, Tarım Orkam-Sen, Türkiye Ormancılık Kooperatifleri Merkez Birliği (ORKOOP), Toç Hak-Sen olmak üzere 10 örgütten oluşmaktadır. Platformun Sayın Bakan ile Oda Yönetim Kurulunun Sayın Orman Genel Müdürü ile yaptığı görüşmelerde, Gazi Yerleşkesinin Başbakanlığa veya Başbakanlığa bağlı başka kurumlara devrine ilişkin yazılı veya sözlü herhangi bir talep ya da talimatın gelmediği belirtilmiştir!.. Ancak yerleşkede, son bir aydır kurum dışından bazı kişiler tarafından ölçümler (zemin etüdü, röleve planları vb.) yapıldığı da bilinmektedir. Orman Genel Müdürlüğü yetkilileri ile yapılan görüşmede, “Başbakanlık merkez teşkilatının istemesi halinde kendilerince yapılabilecekleri çok fazla bir şeyin olmadığı, yerleşkedeki idari binaların ve lojmanların çok eski ve sağlıksız olduğu, en küçük şiddetteki depremler için bile güvenli olmadığı, Ankara gibi bir yerde bu konumda bu tür arazilerin korumasının çok zor olduğu ve bu sebeple bir kısmının verilerek ancak korunabileceği” gibi mazeretleri öne sürmeleri, şu an 02 Orman teşkilatı çalışanlarının kalbi olan yerleşkenin, her ne şekilde olursa olsun elden çıkarılması, bu teşkilata yapılabilecek en büyük kötülüktür. Bir takım mazeretler üreterek vicdanınızı rahatlatmaya çalışmayın. Başarılı olamazsınız… Her ne şekilde olursa olsun, “GAZİ YERLEŞKESİNİN” verilmesine yönelik yapılan veya yapılacak olan tüm baskılara boyun eğmeyiniz, imza koymayınız, meslektaşlarımızın kemiklerini sızlatacak tasarruflarda bulunmayınız, mesleğimizin menfaatini şahsi ikballerinizin üstünde tutunuz. Bütün ormancılık camiasının tek yumruk, tek güç, tek ses olduğu bu mücadelede birlikte hareket etmek en doğru olanıdır. Yoksa, tarih önünde hesap vermek zorunda kalırsınız. Gelecek nesillerin, İŞTE GAZİ YERLEŞKESİNİ BİZLERE LAYIK GÖRMEYENLERLE BİR OLUP YERLEŞKEYİ VEREN ADAMLAR olarak birbirlerine gösterdikleri eski yöneticiler olmayın. Saygıdeğer Meslektaşlarımız, Ormancılık Araştırma Enstitüsünün ormancılık araştırmaları yapması amacıyla 1954'te gerçek kişilerden satın alınan, camiamızın yaptığı çalışmalar sonunda, Atatürk'ün vasiyetine uygun olarak birinci derece doğal sit haline getirilen ve orman camiasının adeta kalbi olan GAZİ YERLEŞKESİNİ her kim olursa olsun elimizden alma girişimlerine karşı tüm toplumun gıptayla baktığı bir duruş sergileyerek, hukuk kuralları içerisinde demokratik haklarımızı kullanmalıyız. Orman Mühendisleri Odası olarak, GAZİ YERLEŞKESİNİN elden çıkarılmasına yönelik tüm girişimleri kınıyoruz. Yerleşkenin başka kurumlara verilmemesi için, hukuk kuralları çerçevesinde her türlü mücadeleyi yapacağımızı tüm kamuoyunun bilmesini istiyoruz. Orman Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu 03 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47 SAYI: 10-11-12 Odamızdan Ormancılığın Kurumsal Kimliği ve Kültürel Hafızasının Kalbi Olan, Orman Genel Müdürlüğü Gazi Yerleşkesinin Elden Çıkarılmasına Yönelik Gizli ve Açık Girişimlere Dur Diyoruz! Geçmişte her kademedeki ormancı büyüklerimizin yoğun çabaları sonucunda, Türkiye'nin dört bir yanında bin bir zorluklarla temin edilen, Orman Genel Müdürlüğüne ait gayrimenkuller üzerine, son yıllarda bir kâbus gibi çöken karabulutlar, hızını daha da artırarak, ormancılığımızın kurumsal kimliği ve kültürel hafızasının kalbi olan Gazi Yerleşkesi üzerinde park etmiştir. Kamuoyumuz, Orman Genel Müdürlüğü gayrimenkullerinin son beş-altı yıl içinde, haraç mezat elden çıkarılmasını sessiz, derinden büyük üzüntü ve ibretle yakından takip etmektedir. Yurt çapındaki Orman Genel Müdürlüğü gayrimenkullerinden; öncelikle tüm eğitim ve sosyal tesislerimizden başlayarak ormancılığımızın sembolü olan TAŞ BİNA, Atatürk'ün emriyle 1925 yılında kurulan ve Ankara halkına ucuz ve kaliteli fidan temin eden Söğütözü Fidanlığı, Ankara Orman Tamirhane Müdürlüğü arazileri, İstanbul Alemdağ Orman Fidanlığı ve çeşitli fidanlık arsaları, halkımıza şifa dağıtan Oylat Kaplıcası, Orman Bölge Müdürlüğü ve Orman İşletme Müdürlüğü yerleşkeleri elden çıkarılmış, adeta peşkeş çekilmiştir. En son Ankara Fidanlık Lojmanlarının bulunduğu yer bir devir protokolü ile TOBB'a verilmiştir. Öte yandan dağıtılmaya aday bölge ve işletme müdürlüğü yerleşkelerinin devirlerinin planlandığı söylenmektedir. Orman Genel Müdürlüğü Gazi Yerleşkesi; Atatürk'ün kurduğu orman çiftliği ile manen ve fiilen özdeşleşmiş olup,ormancılığımızın kurumsal kimliği,kültürel hafızasını temsil eden, 171 yıllık mesleki birikimlerin ülkemiz ve milletimiz yararına kamuoyu ile paylaşıldığı başkentin önemli bir yeşil dokusudur. Geçmişte ve günümüzde Ankaralının sık sık ziyaret ettiği çeşitli ağaç ve bitki ODAMIZDAN Ekim-Kasım-Aralık 2010 türlerinin bulunduğu adeta bir "Botanik Bahçesi" ya da "Arberatum" gibidir. Ancak bu yerin Başbakanlığa veya Başbakanlığın istemi üzerine diğer kamu kurum ve kuruluşlarına verilmesi yönünde gizli çalışmaların yapıldığına ilişkin meslek kamuoyumuzu rahatsız eden ciddi duyumlar alınmıştır. 2010 Yılının Son "SMM Sınavına Hazırlama Eğitimi" ve " TEMDEM Değerlendirme Sınavı" ile Serbest Meslek Mensupluğu Sınavları Tamamlandı Odamız Genel Merkezinde 13-16 Aralık 2010 tarihleri arasında "Serbest Meslek Mensupluğuna Hazırlama Eğitimi" konusunda uzman eğiticiler tarafından tamamlanmıştır. Ayrıca Temel Eğitim ve Mesleki Deneyim Kazanma Merkezi (TEMDEM) kurulu tarafından 17 Aralık 2010 Cuma günü "Mesleki Deneyim Kazanma Değerlendirme Sınavı" yapılmıştır. Mesleki deneyim kazanma çalışmalarını başarı ile tamamlayıp 08-09 Ocak 2011 tarihlerinde Ankara'da yapılan Serbest Meslek Mensupluğu sınavları 31 aday mühendisin katılımı ile gerçekleştirildi. Ormancıların üstün gayretleri sonucunda, Gazi Yerleşkesinin ormancılığa yakışır hale getirilmiş olmasının, bu camiaya teşekkür ve takdir edilme nedeni olması gerekirken, aksine başka kurumlara verilmek istenerek camiamız cezalandırılmaktadır. O nedenle, bizimle beraber aynı kaygıyı taşıdıklarını umduğumuz Orman Genel Müdürlüğü üst düzey yetkililerine diyoruz ki; her ne şekilde olursa olsun, bu yerin verilmesine yönelik yapılan veya yapılacak olan baskılara boyun eğmeyiniz, imza koymayınız, meslektaşlarımızın kemiklerini sızlatacak tasarruflarda bulunmayınız. Mesleğimizin menfaatini şahsi ikballerinizin üstünde tutunuz. Gazi Yerleşkesini almaya göz koyan her türlü güç odaklarına da diyoruz ki; Türkiye'nin üçte birinde çalışma yapan, tüm ülkemizi ağaçlandırmalarla yeşile boyayan, canla başla mücadele edip doğayı koruyan, bu uğurda onlarca şehit veren, vefakâr ve cefakâr ormancıları yok saymayınız. Karşınıza da almayınız. Şayet böyle bir düşünceniz var ise, bundan vazgeçiniz. Ormancı meslek ve sivil toplum örgütleri olarak, Gazi Yerleşkesinin her ne şekilde olursa olsun, Orman Teşkilatının elinden alınmasına şiddetle karşı olduğumuzu, hukuki çerçevede tüm demokratik haklarımızı kullanacağımızı kamuoyuna saygıyla duyururuz. 15/12/2010 ORMANCI MESLEK, DEMOKRATİK KİTLE VE SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ TMMOB ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI TÜRKİYE ORMANCILAR DERNEĞİ ORMAN TEKNİKERLERİ DERNEĞİ EMEKLİ ORMANCILAR DERNEĞİ YEŞİL TÜRKİYE ORMANCILAR DERNEĞİ TÜRK TARIM ORMAN-SEN TARIM ORMAN-İŞ TARIM ORKAM-SEN TARIM ORMAN VE ÇEVRE HAK SENDİKASI TÜRKİYE ORMANCILIK KOOPERATİFLERİ MERKEZ BİRLİĞİ 04 05 ODAMIZDAN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47 SAYI: 10-11-12 “Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliği”nin Mesleki Haklarımızı İhlâl Eden Hükümlerinin Yürürlüğünün Durdurulup İptali için Danıştay'da Dava Açıldı Odamız, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca hazırlanıp 06.11.2010 tarih ve 27751 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren “Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliği”nin mesleki haklarımızı ihlal eden 110 uncu maddesi ile 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 57'nci maddesindeki mesleğimizin konusuna giren 120'nci maddesi ODAMIZDAN Ekim-Kasım-Aralık 2010 3'üncü fıkrasının; diğer taraftan 3213 sayılı Maden Kanununda her hangi bir hüküm olmamasına rağmen, bu Yönetmelik'te düzenlenen 104, 105, 106, 107, 108 ve 109'uncu maddelerinin öncelikle yürütmenin durdurulup iptali için Danıştay'da dava açılmıştır. açıklayıcı bilgi için, www.ormuh.org.tr “Orman Kanununun 16'ncı Maddesinin Uygulama Yönetmeliği”nin Bazı Hükümlerinin Yürütmesinin Durdurulup İptali için Danıştay'da Dava Açılmıştır. Odamız, 30.09.2010 tarih ve 27715 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren “Orman Kanununun 16'ncı Maddesinin Uygulama Yönetmeliği”nin 4'üncü maddesinin birinci fıkrasının (ff) bendinde “Tesis” tanımı içerisinde yer alan “işleme tesisleri kapsamında hazır beton ve asfalt üretimi yapılan tesisleri” ibaresinin, 18'inci maddesinin 1'inci ve 2'nci fıkralarının ve 22'nci maddesinin 9'uncu fıkrasında yer alan “Ancak, kendi sorumluluğu devam etmek şartıyla izin alanını başkasına işlettirebilir.” cümlesinin öncelikle yürütmenin durdurulması ve iptali; ayrıca dava konusu Yönetmelik maddelerine dayanak teşkil eden 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 16'ncı maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “Rehabilite maksadı ile bu alanların orman yetiştirilmek üzere inşaat, yıkıntı ve hafriyat atıkları ile doldurularak ağaçlandırmaya hazır hale getirilmesi için büyükşehir mücavir alanlarında büyükşehir belediyelerine, diğer yerlerde ise il ve ilçe belediyelerine bedeli karşılığında izin verilebilir.” hükmü ile verilecek izinlerin, anayasal güvence altında bulunan Devlet ormanlarında telafisi mümkün olmayan zararların oluşmasına hukuki dayanak olacak bu cümle, Anayasa'ya aykırılık teşkil edeceğinden, Danıştayca, yürürlüğün durdurulması ve iptali istemli olarak Anayasa Mahkemesine gönderilmesi talebiyle 26/11/2010'da Danıştayda dava açılmıştır. açıklayıcı bilgi için, www.ormuh.org.tr "Orman Genel Müdürlüğü Disiplin Amirleri Yönetmeliği" nin Yürütmesinin Durdurulup İptali için Danıştay'da Dava Açıldı Orman Mühendisleri ile Orman Endüstri Mühendisleri Çevre Görevlisi Olabileceklerdir. Odamız, 20/10/2010 tarihli ve 27735 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan “Orman Genel Müdürlüğü Disiplin Amirleri Yönetmeliği”nin yürürlüğünün durdurulup iptali için Danıştay'da 17/12/2010 tarihinde dava açmıştır. Dava konusu Yönetmelik, usul ve esas açısından 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 134'üncü maddesine göre çıkarılan, 24/10/1982 tarihli ve 17848 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan “Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmelik” 16'ncı maddesine göre Devlet Personel Başkanlığının görüşü alınmadan Resmi Gazete'de yayımlandığı, Orman Genel Müdürlüğünün kuruluş ve çalışma özellikleri dikkate alınmadan hazırlandığı ve Odamız üyelerinin özlük haklarını ihlal edici hükümler içerdiğinden, 6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu ve bu Kanuna dayanarak çıkarılan Orman Mühendisleri Odası Ana Yönetmeliği'nin verdiği yetkilere istinaden yürütmesinin durdurulması ve iptaline yönelik dava açılması zorunlu olmuştur. açıklayıcı bilgi için, www.ormuh.org.tr "Orman Genel Müdürlüğü Sicil Amirleri Yönetmeliği"nin Yürütmesinin Durdurulup İptali için Danıştay'da Dava Açıldı Odamız, 20/10/2010 tarihli ve 27735 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan “Orman Genel Müdürlüğü Sicil Amirleri Yönetmeliği”nin yürürlüğünün durdurulup iptali için Danıştay'da 17/12/2010 tarihinde dava açmıştır. Bu Yönetmelik, usul ve esas açısından 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 112'nci maddesi ile 121'inci maddesine göre çıkarılan “Devlet Memurları Sicil Yönetmeliği” Kanundaki ifadeyle genel yönetmeliğe aykırı olarak hazırlanmış ve Odamız üyelerinin özlük haklarını ihlal edici hükümler içermektedir. O nedenle, 6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu ve bu Kanuna dayanarak çıkarılan Orman Mühendisleri Odası Ana Yönetmeliği'nin verdiği yetkilere istinaden dava konusu Yönetmeliğin yürütmesinin durdurulması ve iptaline yönelik olarak dava açılması zorunlu olmuştur. açıklayıcı bilgi için, www.ormuh.org.tr 06 Bilindiği üzere, Çevre ve Orman Bakanlığınca hazırlanıp, Temmuz/2010 ayında Bakanlığın internet sayfasında görüşlere açılan yönetmelik taslağının 5'inci maddesinde, çevre görevlisi olacaklar arasında orman mühendisleri ile orman endüstri mühendisleri bulunmamaktaydı. Bu husus ve yaptığımız girişimler Odamız yayın organı Orman Mühendisliği dergisi ile ve Odanın internet sayfasında sizlerle paylaşılmıştı. Odamızın Çevre ve Orman Bakanlığı nezdinde yaptığı girişimler olumlu sonuç vermiş, ilgili yönetmeliğin 5'inci maddesi içerisine orman mühendisleri ile orman endüstri mühendislerinin dahil edilerek hazırlanan “Çevre Görevlisi ve Çevre Danışmanlık Firmaları Hakkında Yönetmelik”i 12/11/2010 tarihli ve 27757 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Böylece bir hakkın teslimi yerine getirilmiştir. Oda olarak, Bakanlık ve Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğüne teşekkür ederiz. Meslektaşlarımıza hayırlı olsun. Çevre ve Orman Bakanlığınca hazırlanan ve 12/11/2010 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan yönetmeliğin 5'inci maddesi 1'inci fıkrası (b) bendi aşağıdadır. “Çevre görevlisinde aranılacak nitelikler MADDE 5 – (1) … b) En az dört yıllık üniversitelerin balıkçılık teknolojisi mühendisliği, endüstri mühendisliği, fizik mühendisliği, gıda mühendisliği, hidrojeoloji mühendisliği, inşaat mühendisliği, jeoloji mühendisliği, jeofizik mühendisliği, kimya mühendisliği, makine mühendisliği, metalurji ve malzeme mühendisliği, maden mühendisliği, orman mühendisliği, orman endüstri mühendisliği, su ürünleri mühendisliği, tekstil mühendisliği ve ziraat mühendisliği, fizik, kimya veya biyoloji bölümlerinden mezun olmak ve Bakanlıkça yapılacak veya yaptırılacak sınavda başarılı olmak.” Odamız Üyesi Orman Mühendisi, Orman Endüstri Mühendisi ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisleri İş Güvenliği Uzmanı Olabileceklerdir. Odanın 42'nci döneminden itibaren yakından takip ettiği, bu bağlamda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile İş Sağlığı ve İş Güvenliği Genel Müdürlüğü yetkilileriyle yaptığı görüşmeler sonucunda,, diğer mühendislik disiplinleri gibi, orman mühendisi, orman endüstri mühendisi ve ağaç işleri endüstri mühendisleri de İŞ GÜVENLİĞİ UZMANI olabileceklerdir. Bu konudaki “İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik”i 27 Kasım 2010 tarihli ve 27768 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yönetmelik ve ekleri bu duyurumuz ekindedir. İş güvenliği uzmanı olmak isteyen Odamız üyeleri, ilgili yönetmeliği inceleyerek gerekli girişimlerde bulunmalarını önemle duyururuz. Bilindiği üzere ilk yönetmelik taslağında Odamız üyeleri yer almamaktaydı. Odamız yönetim kurulunun, ilgili bakanlık yetkililerini yaptığı ziyaretler ve yakın takibi sonucunda, üyelerimizin iş uzmanı olması konusu olumlu olarak sonuçlandırılmıştır. Özellikle, orman endüstri mühendisi ve ağaç işleri endüstri mühendislerinin, çözümünü Odamızdan ısrarla istedikleri bu konunun üyelerimizin istemleri doğrultusunda sonuçlanmasından mutluluk duymaktayız. Bu konuda emekleri geçen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve İş Sağlığı ve İş Güvenliği Genel Müdürlüğü yetkililerine teşekkür ederiz. Odamız üyelerine hayırlı olsun. EKİ: İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve E ğ i t i m l e r i H a k k ı n d a Yö n e t m e l i k i ç i n www.ormuh.org.tr Yönetmeliğe ilişkin ekler için www.ormuh.org.tr 07 ODAMIZDAN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47 SAYI: 10-11-12 Orman Mühendisi Dışında Atama Yapılmasını Üzüntü ile Karşılıyor ve Düzeltilmesini Bekliyoruz TORİD 14'üncü Olağan Genel Kurulu Yapıldı Çevre ve Orman Bakanlığı Araştırma ve Geliştirme (AR-GE) Dairesi Başkanlığına Orman Mühendisi Dışında Atama Yapılarak Kamu Yararı Gözardı Edilmiştir Türkiye Orman İthalatçıları ve Sanayicileri Derneğinin 14'üncü Olağan Genel Kuruluna Genel Başkan Muhammet Saçma ile Odamız AR-GE Komisyon Başkanı Eşref Girgin Katıldı Bilindiği üzere, Çevre ve Orman Bakanlığının “Ormancılık Araştırma” faaliyetleri, Bakanlığın doğrudan merkeze bağlı 8 adet Ormancılık Araştırma Müdürlüğü ve ülke bazında hizmet veren 3 adet Konu Araştırma Müdürlüğü marifetiyle yürütülmektedir. Esasen Bakanlığın başka bir araştırma birimi de yoktur. Bu faaliyetlerin merkezden koordinasyonu, 4856 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile ana hizmet birimi olarak kurulan “Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığı”nca sağlanmaktadır. 08 ODAMIZDAN Ekim-Kasım-Aralık 2010 etkin ve verimli bir şekilde gerçekleştirilebileceği şüphesizdir. Ayrıca, OGM işbirliğinde “Orman Ekosistemleri İzleme Programı”nın yürütülmesi, Avrupa Ormanlarının Korunması Bakanlar Konferansı'nda alınan kararların gerçekleştirilebilmesi için bu konulardaki araştırma çalışmalarının yürütülmesi, ülkemizin de onayladığı Avrupa Orman Enstitüsü (EFI) Sözleşmesi kapsamında ormancılık araştırmaları konusunda işbirliğinin koordinasyonu AR-GE Dairesi Başkanlığınca sağlanmak-tadır. Araştırma ve Geliştirme (AR-GE) Dairesi Başkanlığının iş yükünün tamamına yakınını ormancılık araştırma faaliyetleri oluşturmaktadır. Halen bu araştırma müdürlüklerince 138 adet ormancılık araştırma projesi yürütülmekte olup söz konusu proje konularının belirlenmesi, projelerin hazırlanması, değerlendirilmesi, onaylanması, yürütülmesi, izlenmesi ve sonuçlandırılarak yayın haline getirilmesinde gerekli olan tüm teknik, idari ve mali konularda koordinasyon görevi AR-GE Dairesi Başkanlığınca gerçekleştirilmektedir. Diğer taraftan, Ormancılık araştırma faaliyetleri ormancılık sektörünün özelliğine bağlı olarak diğer araştırmalardan farklılık arz etmekte, ormancılıkta uzun idare süresi ormancılık araştırma faaliyetlerinin uzun yıllara yayılarak sürdürülmesini ve orman ekosisteminin uzun yıllar izlenmesini gerekli kılmaktadır. Bu yüzden ormancılık araştırma faaliyetlerinde görevli teknik personelin ormancılık konularında uzman olmasının yanı sıra sürekliliği de önem arz etmektedir. Araştırma konuları ağaç ıslahı, hızlı gelişen orman ağaçları, ağaçlandırma, erozyon kontrolü, fidan yetiştirme, tohum kalitesi, gen koruma ormanları, orman içi, orman kenarı ve orman üstü mera ıslahı, korunan alanlar, yaban hayatı, odun-dışı orman ürünleri, orman köylerinin kalkındırılması, orman koruma, orman yetiştirme, orman envanteri, amenajman ve hasılat, dikim aralık ve mesafesi, ormancılık ekonomisi, orman ekolojisi vs. gibi ormancılık konularını içermektedir. Dolayısıyla bu konularda yapılan araştırma faaliyetlerinin koordinasyonundan sorumlu kişinin kamu yararı da dikkate alınarak orman ve ormancılık konularında eğitim almış ve uzman teknik personel olması halinde Bakanlığın amaçlarının Dolayısıyla, ARGE Dairesi Başkanlığının görevleri ve mevcut faaliyetleri dikkate alındığında, ARGE Dairesi Başkanlığına Orman mühendisliği meslek disiplininde eğitim almış, uzman bir teknik personelin atanması gerekirken yapılan atamada, bu hususların dikkate alınmadığı ve kamu yararının göz ardı edildiği görülmektedir. Bu nedenle, Çevre ve Orman Bakanlığı Ana Hizmet Birimlerinden AR-GE Dairesi Başkanlığına Orman Mühendisi dışında atama yapılmasını on iki bin üyemiz adına üzüntü ile karşılıyor ve bu atamanın gerekçesini atamayı gerçekleştirenlerden merakla beklerken, bu yanlış tasarrufun düzeltileceğini ümit ediyoruz. Odamız genel başkanı Muhammet SAÇMA ile Odamız AR-GE komisyonu başkanı ve onur kurulu üyesi Eşref GİRGİN; dernek Başkanlığını Odamız üyesi orman mühendisi Sabri AVCI'nın yaptığı Türkiye Orman İthalatçıları ve Sanayicileri Derneğinin (TORİD) 27 Kasım 2010 tarihinde Gebze'de yapılan 14'üncü olağan genel kuruluna yapılan davet üzerine katılmışlardır. Bu dernek üyelerinin işyerlerinde, çoğunlukla, Odamız üyelerinden orman endüstri mühendisi ile ağaç işleri endüstri mühendisleri ve kısmen de orman mühendisleri çalışmaktadır. O nedenle, yapılan davete icabet edilerek genel başkan ve AR-GE başkanı birer konuşma yapmışlardır. orman endüstrisi alanında üyelerimizin yararına yapılacak faaliyetlerin atılım yılı olarak düşündüğünü, bu bağlamda, orman endüstri alanında iş yapan gerçek ve tüzel kişilerin üst örgütleri ile bir ön görüşme yapmayı planladığı ifade edilmiştir. Oda başkanı ve AR-GE başkanının, genel kurul sonunda, TOBB Orman Ürünleri Sektör Meclisi Başkan Vekili Sabri AVCI ve TORİD derneği başkanı Kenan SARAÇ ile yaptığı ikili görüşmeler sonucunda, 2011 yılı Ocak ayı içerisinde, Ankara'da, TOBB Orman Ürünleri Sektör Meclisi ile bir ön görüşme yapılması kararlaştırılmıştır. Bu konuşmalarda, 5531 sayılı Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanunun meslektaşlarımıza ve iş sahiplerine yüklediği yükümlülükler belirtilmiştir. Dernek üyelerinin iş yerlerinde çalışan üyelerimizin, mutlaka Odaya kayıtlı ve ruhsatlı olmaları gerektiği, yeni mezun mühendislerin bir yıllık mesleki deneyim kazanma çalışmalarını yapmadan, 5531 sayılı Kanunun 4'üncü maddesindeki faaliyet konularına ilişkin 5'inci maddesinde sayılan mühendislik hak ve yetkilerini kullanmayacakları vurgulanmıştır. İş yeri sahiplerinin iş yerlerinde çalışan mühendislerin bu niteliklere sahip olup olmadıklarını aramaları istenmiştir. Ayrıca Odamızın, mesleki deneyim kazanma çalışmaları ve bu husustaki eğitimlerde, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve TORİD ile işbirliği yapılabileceği belirtilmiştir. Odamız, 2011 yılını, 09 ODAMIZDAN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47 SAYI: 10-11-12 ODAMIZDAN Ekim-Kasım-Aralık 2010 Antalya'da Konferans değişikliklerle ortaya çıkan 2/b olgusunun da yasal değişikliklerle nasıl bir gelişim gösterdiği vurgulanmıştır. Orman Mühendisleri Odası Sakarya Şubesi ve Bolu Temsilciliği Ziyaret Edildi l Her orman işgalinin 2/b olarak algılanmaması gerektiğini, Yasada belirtilen ormanların nitelik değişiminin ülkemizde doğal süreçlerle ortaya çıkmadığını, niteliğinin değiştirildiğini, Orman Mühendisleri Odası Batı Akdeniz Şubesi tarafından hazırlanan ve Yargıtay 20. Hukuk Dairesi Onursal Başkanı Ferruh ATBAŞOĞLU’nun konuşmacı olarak katıldığı “ormanlarımız ve 2/b gerçeği” konulu konferans 06. 01. 2011 tarihinde Antalya Büyükşehir Belediyesi AKM Perge salonunda gerçekleştirilmiştir. l 2/b den kaynaklanan alanların mülkiyeti ile ilgili yasal mevzuatta da eksikliklerin bulunması nedeniyle bu alanların sahipliliği ile ilgili çok sayıda yeni davaların ortaya çıkacağını, l 2/b konusunun tam olarak çözümlenebilmesi için yapılacak çalışmanın her şeyden önce 2/b olgusunun tamamen ortadan kaldırılması gerektiği, bunun gerçekleşebilmesi için de Anayasamızın 169. Maddesinin 4. Fıkrasının ve 6831 sayılı Orman Kanununun 2. maddesi ile ilgili yönetmeliklerin tümüyle yürürlükten kaldırılması gerektiğini, l 2/b ile ilgili ortaya çıkan fiili alan kullanımlarına konu olacak tüm olguların çok net bir şekilde envanterinin çıkarılması gerektiği, böyle bir döküm için gerekli teknik düzenlemelerin yapılması gerek-tiğini, l Orman Orman Mühendisleri Odası Genel Başkanı Muhammet SAÇMA'nın katıldığı toplantıya Antalya Büyük Şehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa AKAYDIN, TMMOB Yürütme Kurulu üyesi Gürel DEMİREL, TMMOB’ye bağlı Odaların Başkan ve üyeleri, TMMOB İl Koordinasyon Kurul Sekreteri, Kent Konseyi, Meslek Odaları Eşgüdüm Kurulu temsilcileri, orman mühendisi meslektaşlarımız ile çok sayıda kentli ve köylü vatandaşımız konferansa izleyici olarak katılım sağlamışlardır. kadastro komisyonları gibi özel ve teknik içerikli çalışma gerektiren komisyonların yapıla-rının çıkarılan yasalarla vb şekillerle bozulmaması ve orman kadastro çalışmalarının bu komisyonlar marifetleriyle gerçekleştirilmesinin gerektiği, vurgulanmıştır. Konferansa katılan avukat, orman mühendisi meslektaşlarımız ve katılımcı vatandaşlarımızın konuya ilişkin soruları tartışılarak Sayın Ferruh ATBAŞOĞLU tarafından yanıtlanmıştır. Orman Mühendisleri Odası Genel Başkanı Muhammet Saçma, Genel Yazman Cemal Sunar, Yönetim Kurulu Üyesi Osman Turunç ve AR-GE Komisyonu Başkanı Eşref Girgin Sakarya Şubesi ve Bolu Temsilciliğini ziyaret ettiler. Şube ve temsilcilik üyelerimizin ve kamuda ve serbest çalışan meslektaşlarımızın da bir araya geldiği görüşmelerde; şubelerimizde ve temsilciliklerimizde karşılaşılan sorunlar ve sorunların giderilmesine yönelik yapılması gerekenler üzerinde duruldu. Özellikle Serbest Meslek Mensuplarının vize işlemleri ve yeni kayıtlarda karşılaşılan sorunlar görüşmelerin temelini oluşturdu. AR-GE Komisyonu Başkanı Eşref Girgin, toplantılara katılan meslektaşlarımıza meslek yasamızla ilgili açıklamalarda bulundu. Meslek yasamızın ardından yürürlüğe giren yönetmelikler ve yönetmeliklerde yapılan değişiklikler hakkında üyelerimizin sorduğu çeşitli soruların Eşref Girgin tarafından cevaplanmasıyla ziyaretler tamamlandı. Uluslararası Kuruluşlarda Görevlendirmek Üzere Stajyer ve Uzman Personel İhtiyacı İngilizce, Arapça, Rusça ve Farsça Dillerinden herhangi birini veya bir kaçını iyi derecede bilen ve ayrıca şuan itibari ile herhangi bir yerde çalışmayan genç meslektaşlarımız; Uluslararası kuruluşlar bünyesinde STAJYER olarak değerlendirilmek üzere Genç Orman Mühendisi meslektaşlara ihtiyaç vardır. Bu özelliklere sahip meslektaşlarımız, Türkçe ve ilgili yabancı dilde hazırlamış oldukları özgeçmişlerini (CV) Odamızın "ormuh@ormuh.org.tr" adresine e-posta yolu ile göndermeleri gerekmektedir. İngilizce, Arapça, Rusça ve Farsça Dillerinden herhangi birini veya bir kaçını iyi derecede bilen meslektaşlarımız; Uluslararası kuruluşlar bünyesinde UZMAN olarak istihdam edilmek üzere Orman Mühendisi meslektaşlara ihtiyaç vardır. Bu özelliklere sahip meslektaşlarımız, uzmanlık alanlarına göre Türkçe ve ilgili yabancı dilde hazırlamış oldukları özgeçmişlerini (CV) Odamızın “ormuh@ormuh.org.tr“ adresine e-posta yolu ile göndermeleri gerekmektedir. Vefat Konferansta; l Osmanlı dönemi ile Cumhuriyet döneminde ormanlarımızın geçirdiği ormansızlaşma süreci vurgulanmıştır. l Orman ve ormancılığımızın yasal süreçlerine ilişkin genel bilgiler sunulmuştur. Bu çerçevede 2/b olgusunun hangi yasal süreçler sonucunda meydana geldiğine değinilmiş, 6831 sayılı yasada yapılan 10 Hayrettin Uluışık 27.10.2010, Arif Selman 29.10.2010, Musa Kesici 04.11.2010 Lütfi Sarıgöl 08.11.2010, Bilal Buldu 23.12.2010, Cahit Tutak 23.12.2010 Hüseyin Bilgin Dinçer 25.12.2010 tarihlerinde vefat etmişlerdir. Kendilerine rahmet, kederli ailelerine ve meslektaşlarımıza başsağlığı dileriz. TMMOB Orman Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu. 11 ODAMIZDAN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47 SAYI: 10-11-12 Meslek Mensupluğu ile Ormancılık ve Orman Ürünleri Büroları, Ormancılık Şirketlerinin İrdelenmesi ve 5531 Sayılı Kanuna Yönelik Mesleki Uygulama Eşref GİRGİN* Orman Yük. Müh. ÖZET 5531 sayılı “Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanun” un 4 üncü maddesinde sayılan faaliyet konularındaki hak ve yetkiler; Kanunun 7'nci maddesine göre kurulan serbest ormancılık ve orman ürünleri büroları, ormancılık şirketleri ile 8'inci maddesine göre kurulan serbest yeminli meslek mensupları büro ve şirketleri kanalıyla kullanılır. Ancak bu yetkiler, Kanunun 5'inci maddesine göre mesleki uzmanlık alanları ile sınırlı olarak kullanılabilir. 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'nun 48'inci maddesi, tüm mühendislik ve mimarlık hizmetlerinin Danışmanlık hizmeti olduğuna amirdir. Bu hizmetler, danışmanlık hizmet sunucularından alınabilir. Kamu İhale Genel Tebliğinin, hizmet alımı ihalelerine ilişkin özel hususlar bölümünde yer alan 64'üncü maddesinde, 5531 sayılı Kanunun 4'üncü ve 5'inci maddelerindeki sayılan mesleki konularındaki mühendislik hizmetlerinin, danışmanlık hizmeti olması gerektiği belirtilmiştir. Ormancılık şirketlerinin; Bakanlar Kurulunca çıkarılan 24/7/2009 tarihli ve 27298 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan “Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Serbest Yeminli Meslek Mensupları Tüzüğü” nün (4/i) maddesi ile 5531 sayılı Kanuna dayanarak Orman Mühendisleri Odasınca çıkarılan ve 8/4/2009 tarihli 27194 sayılı Resmi Gazete yayınlanan “Ormancılık ve Orman Ürünleri Bürolarının Kuruluş ve Çalışma Esasları Yönetmeliği”nin (4/gg) maddesine göre ortaklarının tamamının meslek mensubu olması gerekmektedir. TMMOB mevzuatına göre; serbest çalışan meslek mensuplarının gerçekleştirdikleri mesleki uygulamalara ilişkin olarak ürettikleri mesleki çıktıların tamamının, Orman Mühendisleri Odasının vizesine tabi olma zorunluluğu bulunmaktadır. O nedenle serbest meslek mensupları, mesleki işlere başlamadan önce yapacakları tüm işler için, işin başında Odadan oda kayıt belgesi almaları gerekmektedir. Nitekim Oda, 01/Ocak/2011 tarihinden itibaren yapılacak tüm mesleki hizmetler için işin başında Oda Kayıt Belgesi alınması için vize tebliğinde değişiklik yapmış ve değişikliği tüm şubelere göndermiştir. GİRİŞ Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği disiplinlerinin mesleki faaliyet konuları ile hak ve yetkilerinin sınırları, 5531 sayılı Meslek Yetki Kanunu'nda belirlenmiş ve yasal güvenceye alınmıştır. Bu üç mühendislik disiplininin yetkili olduğu konulara yönelik hizmetler, 4734 sayılı Kanunun 48'inci maddesine göre Danışmanlık hizmetidir. Bu danışmanlık hizmetini satın alacak gerçek ve tüzel kişiler, bu konuda hizmet üreten danışmanlık hizmet sunucularından almaları gerekir. Bu husus, 4734 sayılı Kanun ile buna dair çıkarılan ikincil mevzuatta açıkça belirtilmiştir. Ormancılık, orman ve ağaç işleri endüstrisine yönelik danışmanlık hizmetlerini ihtiyacı olan gerçek ve tüzel kişiler; bu hizmetleri üreten ormancılık ve orman ürünleri büroları ile ortaklarının tamamı meslek mensubu olan ve Oda'dan tescilli ormancılık şirketlerinden satın almaları gerekmektedir. Bu hususun disipline alınabilmesi için, öncelikle tüm mesleki hizmetleri üretecek meslek ODAMIZDAN Ekim-Kasım-Aralık 2010 mensuplarının, işin başında Oda'dan Oda kayıt Belgesi almaları ve işin bitiminde de ürettikleri mesleki çıktıyı Oda'ya vize ettirmeleri gerekmektedir. Hukuk Devletinin gereği olarak, kamu kurumları başta olmak üzere, gerçek ve tüzel kişiler, danışmanlık sunucularından satın aldıkları danışmanlık hizmetine ait mesleki çıktılara ait dosyanın içinde Oda kayıt belgesi ile Oda vizesinin bulunup bulunmadığını mutlaka aramalıdırlar. I-5531 SAYILI ORMAN MÜHENDİSLİĞİ, ORMAN ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ VE AĞAÇ İŞLERİ ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ HAKKINDA KANUN İLE İKİNCİL MEVZUATINDAKİ KONUMUZA İLİŞKİN HÜKÜMLERİ VE UYGULAMASI Orman Mühendisleri Odası, 5531 sayılı Kanunun verdiği yetkiler uyarınca gerekli olan Yönetmeliklerini çıkararak yürürlüğe koymuştur. Ayrıca Bakanlar Kurulunca Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Serbest Yeminli Meslek Mensupları Tüzüğü çıkarılmıştır. Gerek Kanun ve gerekse bu Kanuna ait ikincil mevzuatta konumuza ait hususular aşağıdaki kısımlarda irdelenmiştir. 1- 5531 SAYILI KANUN VE BU KANUNA İLİŞKİN İKİNCİL MEVZUATTA MÜHENDİS, MESLEK MENSUBU, ORMANCILIK VE ORMAN ÜRÜNLERİ BÜROLARI İLE ŞİRKETLERE AİT HÜKÜMLER: Bu Kanunun 2'nci maddesi; ormancılık, orman ve ağaç endüstrisiyle uğraşan gerçek ve tüzel kişilere ait yerlerde çalışanlar ile mühendislik mesleğini, hizmet akdi ile her hangi bir iş yerine bağlı olmaksızın, kendi nam ve hesaplarına serbest olarak icra edenleri kapsadığı hüküm altına almıştır. Böylece kamu ve özel hukuk tüzel kişileri de bu Kanun kapsamındadır. Bu Kanunun 4'üncü maddesi 1'inci fıkrası (a) bendinde 19 alt bent halinde orman mühendislerinin, (b) bendinde 4 alt bent halinde orman endüstri mühendislerinin ve (c) bendinde 2 alt bent halinde ağaç işleri endüstri mühendislerinin faaliyet konuları sayılarak belirlenmiştir. Kanunun 5'inci maddesinde; 4'üncü maddede belirtilen faaliyet konuları ile sınırlı olmak kaydıyla, meslek mensuplarının hak ve yetkileri ile gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerinin mühendis istihdamında uymak zorunda oldukları esaslar, Bakanlığın uygun görüşü alınarak Odaca çıkarılacak yönetmeliğe bırakılmıştır. Kanundaki mühendis, meslek mensubu ve ormancılık ve orman ürünleri bürolarının tanımları irdelendiğinde, mesleki hakların meslek mensuplarınca bürolarda ve şirketlerde kullanılabileceği görülmektedir. Buna göre, Kanunun 3/c maddesinde “c) Mühendis: En az dört yıllık lisans eğitimini bitirmiş orman mühendisi, orman yüksek mühendisi, orman endüstri mühendisi ve ağaç işleri endüstri mühendisini”, 3/ç maddesinde “ç) Meslek mensubu: Mühendis unvanını haiz olup bu Kanun çerçevesinde ormancılık ve orman ürünleri bürosu kurmak üzere 5'inci madde uyarınca yetkilendirilen kişileri”, 3/g maddesinde “g) Ormancılık ve orman ürünleri büroları: Mühendis unvanına sahip olanların, mesleklerini hizmet akdi ile bir iş yerine bağlı olmaksızın kendi nam ve hesaplarına serbestçe icra edebilecekleri, teknik müşavirlik ve danışmanlık yapabilecekleri serbest ormancılık ve orman ürünleri büroları ile serbest yeminli ormancılık ve orman ürünleri bürolarını” olarak tanımlanmıştır. Mühendisler Kanunda sayılan hak ve yetkilerini; ancak, Odaya kayıtlı olmak, ruhsatlı olmak, çalışanlar listesine kayıtlı olmak yani meslek mensubu olmak koşuluyla, ormancılık ve orman ürünleri büroları veya ortaklarının tamamının meslek mensubu olan şirketlerde kullanabilirler. (Kanun Md: 5,7 Tüzük Md: 11, Bürolar Yön. Md:12, 13, 33, 34) Kanunun 7 inci maddesinde, “MADDE 7- Odaya kayıtlı ve ruhsatlı meslek mensupları, 4'üncü maddede sayılan ve sınırları yönetmelikle belirlenen faaliyet konularında; eksperlik, danışmanlık, teknik müşavirlik ve benzeri işleri bir iş yerine bağlı olmaksızın kendi nam ve hesaplarına serbestçe yapabilecekleri ormancılık ve orman ürünleri büroları veya faaliyet konularına göre ayrı ayrı olmak üzere serbest ormancılık büroları ile serbest orman ürünleri büroları kurabilirler. Odaya kayıtlı ve ruhsatlı meslek mensubu kişiler, ormancılık ve orman ürünleri büroları, ortaklık bürosu ya da şirket şeklinde birleşebilirler. Bürolarda yapılan faaliyetler ticarî faaliyet sayılmaz. Şirket şeklinde çalışılması halinde, yapılacak işlerden doğacak cezaî sorumluluk, işi yapan meslek mensubuna aittir.” hükmü yer almaktadır. 5531 sayılı Kanun'da sayılan işleri yapan gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerinin mühendis istihdamında uymak zorunda olduğu esaslar, Bakanlığın uygun görüşü alınarak Odanın hazırladığı “Orman, Orman Endüstri ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisleri ile Serbest Meslek Bürolarının Çalışma Alanlarına Dair Yönetmelik” i 10/10/2009 tarihli ve 27372 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yönetmelikte belirlenmiştir. Oda, Kanunun öngördüğü tüm mesleki konuların uygulanmasına dair yönetmelikleri çıkarmakla yetkilendirilmiştir. (Kanun Md:4, 5, 6, 7, 12, 14) Oda, Kanunda öngörülen Yönetmelikleri çıkararak Resmi Gazete'de yayımlamıştır. Bakanlar Kurulunca çıkarılan Tüzük'te ile bu Yönetmeliklerde büro ve şirket tanımları yapılmıştır. Buna göre; Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Serbest Yeminli Meslek Mensupları Tüzüğü'nün (3/e) maddesinde ortaklık bürosunu “e) Ortaklık bürosu: Birden çok serbest yeminli meslek mensubunun bir araya gelerek kurdukları ve mesleki faaliyetlerini yürüttükleri büroyu,”olarak, (3/ı) maddesinde de şirketi “ı) Şirket: Serbest yeminli meslek mensuplarının, Kanunda sayılan mesleki faaliyetlerini, hizmet akdi ile bir iş yerine bağlı olmaksızın kendi nam ve hesaplarına serbestçe icra etmek amacıyla bir araya gelerek 29/6/1956 tarih ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun ilgili hükümlerine göre kurdukları ve ortaklarının tamamının serbest yeminli meslek mensubu olduğu şirketi” olarak tanımlanmış, şirket ortaklarının tamamının serbest yeminli meslek mensubu olması öngörülmüştür. Aynı şekilde Ormancılık ve Orman Ürünleri Bürolarının Kuruluş ve Çalışma Esasları Yönetmeliği'nin (4/gg) maddesinde şirketi “çç) Şirket: Aynı mesleki unvana sahip ruhsatlı birden çok meslek mensubunun Kanunda sayılan mesleki faaliyetlerini hizmet akdi ile bir iş yerine bağlı olmaksızın kendi nam ve hesaplarına serbestçe icra edebilmek, teknik müşavirlik ve danışmanlık yapabilmek amacıyla bir araya gelerek Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurdukları şirketleri,” olarak tanımlanmış, şirket ortaklarının tamamının aynı unvana sahip serbest meslek mensubu olması öngörülmüştür. Bu tanımların ortak yönü, şirket kurucularının tamamının aynı unvana sahip meslek mensubu olmalarıdır. *OMO AR-GE Komisyon Başkanı 12 13 ODAMIZDAN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47 SAYI: 10-11-12 2-5531 SAYILI KANUNUN 4'ÜNCÜ VE 5'İNCİ MADDELERİNDE SAYILAN MESLEKİ HAK VE YETKİLER, ORMANCILIK VE ORMAN ÜRÜNLERİ BÜROLARI VE ORMANCILIK ŞİRKETLERİ DIŞINDA KULLANILAMAZ a) Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Serbest Yeminli Meslek Mensupları Tüzüğü: Kanunun 8'inci maddesine göre çıkarılan Tüzüğün 11'inci maddenin 3'üncü fıkrasında, mesleki hakların bürolar ve şirketler dışında kullanılamayacağına amirdir. Şöyle ki, “(3) Bürolar ve şirketler dışında, Kanundan ve bu Tüzükten kaynaklanan hak ve yetkiler kullanılamaz.” denilmektedir. b) Ormancılık ve Orman Ürünleri Bürolarının Kuruluş ve Çalışma Esasları Yönetmeliği: Kanunun 7'nci maddesine göre çıkarılan bu Yönetmeliğin, ormancılık ve orman ürünleri ve ortaklık büroları alt başlıklı 12'nci maddesi 1'inci fıkrasında, mesleki faaliyetlerin serbest olarak icra edilebilmesi için ormancılık ve orman ürünleri bürolarının açılmasının zorunlu olduğu belirtilmiştir. Bu fıkrada, “(1) Meslek mensupları, mesleki faaliyetlerini serbest icra etmeleri halinde, ormancılık ve orman ürünleri büroları açmak zorundadırlar…” denilmektedir. Bu Yönetmeliğin 13'üncü maddesine, göre mesleki hakları kullanabilmek için Oda çalışanlar listesine kayıt zorunluluğu bulunmaktadır. “Madde 13– (Res.Gaz. 31.12.2009 Tar. 27449 Mü. Sayı-4 Değ.) (1) Ruhsat almış olan meslek mensupları, bağımsız olarak tek başına, ortaklık veya şirket kurarak mesleki faaliyette bulunmak istedikleri takdirde Odaya başvurarak çalışanlar listesine kayıt olmak zorundadırlar.” II- 4734 SAYILI KAMU İHALE KANUNU VE İKİNCİL MEVZUATTA KONUMUZA İLİŞKİN HÜKÜMLER: Kamu kurum ve kuruluşları, Kanunun 3'üncü maddesindeki bazı istisnalar hariç olmak üzere mal, hizmet ve danışmanlık konularına ilişkin yapacakları satın almaları 4734 sayılı Kanun hükümlerine göre yapmak zorundadır. Kanunun 4'üncü maddesinde hizmet ve yapım tanımları sayılarak düzenlenmiştir. Tanımların sonunda “…benzeri … işler…” ifadesiyle sayılanlar arasında yer almayan benzer hizmet ve yapım işlerinin belirlenmesinde, kamu ihale uygulama yönetmeliklerinde yer alan “Benzer iş: İhale konusu iş veya işin bölümleriyle nitelik ve büyüklük bakımından benzerlik gösteren, aynı veya benzer usullerle gerçekleştirilen, teçhizat, ekipman, mali güç ve uzmanlık ile personel ve organizasyon gerekleri bakımından benzer özellikler taşıyan işleri” tanımına uygun ve ilgili olduğu mevzuat hükümleri de dikkate alınarak idarelerce belirlenecektir. Kamu İhale Genel Tebliğinin, hizmet alımı ihalelerine ilişkin özel hususlar bölümünde yer alan 64'üncü maddesinde, 5531 sayılı Kanunun 4'üncü ve 5'inci maddelerindeki sayılan mesleki konularındaki mühendislik hizmetlerinin danışmanlık hizmeti olmasının gerektiği, ağaçlandırma, erozyon kontrolü ve fidan dikim işlerinin de hizmet olduğu belirtilmiştir. Şöyle ki; c) Orman, Orman Endüstri ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisleri ile Serbest Meslek Bürolarının Çalışma Alanlarına Dair Yönetmelik: Kanunun 4'üncü ve 5'inci maddelerine göre çıkarılan bu Yönetmeliğin Ormancılık ve orman ürünleri büroları ile şirketler alt başlıklı 11'inci maddesi 1'inci fıkrasında, meslek mensuplarının faaliyet konularının serbestçe icra edilebilmesi için ormancılık büro veya şirketlerinde yapılmasının zorunlu olduğu belirtilmiştir. Bu fıkrada, “(1) Serbest meslek mensupları, Kanun ve bu Yönetmelikte Nitekim Kamu İhale Genel Tebliğinin (22/8/2009 gün ve 22327 sayılı Resmi Gazete) diğer hususlara ilişkin 90'ıncı maddesinde, “90.1. İdarelerce, ihtiyaçlarının karşılanmasında hangi ihale usulünün uygulanacağı, ihale dokümanında düzenledikleri hükümlerin mevzuata uygun olup olmadığı, bazı belgelerin ne şekilde düzenleneceği, ihale komisyonunun kimlerden oluşacağı gibi hususlarda Bu Yönetmeliğin 34'üncü maddesine göre, birden çok meslek mensubunun ortaklık bürosu ve şirket kurarak mesleki faaliyette bulunabileceklerine amirdir. “Madde 34– (1) Birden çok meslek mensubu, ortaklık bürosu veya şirket kurarak mesleki faaliyette bulunabilir.” 14 belirtilen konulara ilişkin hak, yetki ve çalışmalarını serbest ormancılık ve serbest orman ürünleri büroları ile şirketler DIŞINDA KULLANAMAZLAR.” denilmektedir. “Madde 64-Ağaçlandırma, erozyon kontrolü ve fidan dikim işlerinin niteliği 64.1. 4734 sayılı Kanunun 4'üncü maddesinde, hizmet alımı ve yapım işleri tanımlanırken işler sayma yöntemiyle belirlenmiş ve sayılan yapım işlerine nitelik itibarıyla benzer olan işler de yapım işi kapsamında kabul edilmiştir. Bu çerçevede, ….. ağaçlandırma, erozyon kontrolü ve fidan dikim işlerinin, bir işin yapım işi sayılabilmesi için gereken ve yukarıda belirtilen şartları taşımaması nedeniyle “hizmet” tanımı kapsamında hizmet alımı olarak ihale edilmesi gerekmektedir. Ancak, 29/6/2006 tarihli ve 5531 sayılı Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanunun 4'üncü ve 5'inci maddelerinde sayılan ormancılık, orman endüstrisi ve ağaç işleri endüstrisi işlerine ait mesleki konulara ilişkin mühendislik hizmetlerinin ise DANIŞMANLIK HİZMETİ KAPSAMINDA değerlendirilmesi gerekmektedir.” Bu Yönetmeliğin 33'üncü maddesine göre, mesleğin konusuna giren işleri, yalnızca mesleki faaliyette bulunan meslek mensupları yapabilir. “Madde 33– (1) Mesleğin konusuna giren işleri, serbest meslek faaliyeti olarak yalnız mesleki faaliyette bulunan meslek mensupları yapabilir.” ODAMIZDAN Ekim-Kasım-Aralık 2010 Kurumdan görüş talep edilmektedir. 90.1.1. Yukarıdaki hususların uygulanmasına ilişkin yetki ve sorumluluk, Kanunun amir hükümlerine ve ihale konusu işin gereklerine uygun biçimde idarenin takdirinde bulunduğundan, söz konusu hususlara ilişkin olarak Kurumdan görüş istenilmemesi, ihale mevzuatı çerçevesinde işlem yapılması gerekmektedir.” 90.1.3. … Mevzuat gereği bütün eylem ve işlemlerinde hukuka uygun davranmak zorunda olan ve işlemleri hukuka uygunluk karinesinden faydalanan idarelerin, duraksamaya düştüğü konularda kendi danışma birimlerinden görüş almaları ve ilgili mevzuat çerçevesinde hukuka uygun buldukları işlem ve eylemleri gerçekleştirmeleri gerekmektedir.” düzenlemeleri ile ilgili mevzuat çerçevesinde ihalelere ait hususların belirlenmesinde idareler yetkilidir. Kanunun 5'inci maddesi 2'nci fıkrasında ki “Aralarında kabul edilebilir doğal bir bağlantı olmadığı sürece mal alımı, hizmet alımı ve yapım işleri bir arada ihale edilemez.” (Kanun Md:5, Hiz. Al. Yön. Md:4/2, Dan. Hiz. Al. Yön. Md:4/2) hükmü ile ihalelerin ayrı ayrı yapılması gerektiği belirtilmiştir. Ancak, aralarında doğal bir bağlantı bulunanlar hariç tutulmuştur. İhale konusu işin bileşenleri arasında böyle bir bağlantının bulunup bulunmadığı, idarece ilgili mevzuat çerçevesinde irdelenip ortaya konulması gerekmektedir. Danışmanlık hizmetleri, Kanunun 48'inci maddesinde belirlenmiş ve bu hizmetlerin danışmanlık hizmet sunucularından alınacağı hükme bağlanmıştır. Buna göre, “Madde 48- (Değişik: 20/11/2008-5812/18 md.) Mimarlık ve mühendislik, etüt ve proje, harita ve kadastro, her ölçekte imar planı, imar uygulama, ÇED raporu hazırlanması, plan, yazılım geliştirme, tasarım, teknik şartname hazırlanması, denetim ve kontrolörlük gibi teknik, mali, hukuki veya benzeri alanlardaki hizmetler, DANIŞMANLIK HİZMET SUNUCULARINDAN alınır. Danışmanlık hizmetleri, bu bölümde yer alan hükümlere uygun olarak sadece belli istekliler arasında ihale usulü ile ihale edilir. Ancak yaklaşık maliyeti 13'üncü maddenin (b) bendinin (2) numaralı alt bendinde hizmet alımları için öngörülen üst limit tutarının altında kalan danışmanlık hizmetleri, hizmet alımı ihalesiyle gerçekleştirilebilir.” denilmektedir. Kamu İhale Genel Tebliği'nin hizmet alımı ihalesiyle gerçekleştirilecek danışmanlık hizmeti alımlarına yönelik 84 üncü maddedeki açıklamalarda aşağıdaki hususlara uyulması istenmektedir. tutarının altında kalan danışmanlık hizmetleri, Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliğine göre gerçekleştirilebilecektir. 84.2. Anılan Yönetmeliğin “Hizmet alımı ihalesiyle gerçekleştirilecek danışmanlık hizmetlerinde iş deneyimini gösteren belgelerin düzenlenmesi, verilmesi ve değerlendirilmesi” başlığını taşıyan 44'üncü maddesinde, yapımla ilgili hizmet işleri dahil Kanunun 13'üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (2) numaralı alt bendinde hizmet alımları için öngörülen üst limit tutarının altında kalan danışmanlık hizmeti alımı ihalelerinin Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliğine göre gerçekleştirilmesi halinde, iş deneyimini gösteren belgelerin düzenlenmesi, verilmesi ve değerlendirilmesinde Danışmanlık Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinde yer alan hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir. 84.3. Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, hizmet alımı ihalesiyle gerçekleştirilecek danışmanlık hizmeti alımlarında Danışmanlık Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinin ekinde yer alan iş deneyimine ve ortaklık durum belgesine ilişkin standart formların kullanılması gerekmektedir…” III- SONUÇ: Yukarıdaki mevzuat birlikte değerlendirildiğinde; 5531 sayılı Kanunun 4'üncü ve 5'inci maddelerinde sayılan konulardaki mühendislik hizmetlerinin tamamının danışmanlık hizmeti olduğu ve bu hizmetlerin danışmanlık hizmet sunucularından alınmasının zorunlu bulunduğu net bir biçimde ortaya çıkmıştır. Bu hususlar ormancılık mesleği uygulaması açısından değerlendirildiğinde; 4734 sayılı Kanun kapsamındaki kamu kurumlarının, ormancılık, orman ve ağaç endüstrisi alanında satın alacakları danışmanlık hizmetlerini (plan, proje yapımı, rapor ve keşif tanzimi vb.), mutlaka bu alanda danışmanlık hizmeti sunan, ormancılık ve orman ürünleri büroları ile ormancılık şirketlerinden satın almaları gerekmektedir. Ayrıca, bu hizmetleri sunan danışmanlık sunucularının Orman Mühendisleri Odasının mevzuatına göre Odaca yetkilendirilmiş oldukları dikkate alındığında; kamu kurumlarının, hukuk devleti olmanın vazgeçilmez şartlarından olan kurallara uymak bağlamında, Oda kayıt belgesi ile Odanın vizesinin yapılıp yapılmadığını mesleki çıktılarda aramak zorundadırlar. Bu duruma, Oda kayıt belgesi alınmamış ve vizesi yapılmamış olan mesleki çıktılara ait işlem dosyalarını kabul etmemeleri gerekmektedir. “Madde 84: Hizmet alımı ihalesiyle gerçekleştirilecek danışmanlık hizmeti alımları: 84.1. 4734 sayılı Kanunun 5812 sayılı Kanunla değişik 48'inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, yaklaşık maliyeti Kanunun 13'üncü maddesinin (b) bendinin (2) numaralı alt bendinde hizmet alımları için öngörülen üst limit 15 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47 SAYI: 10-11-12 UZMAN SAHASI Ekim-Kasım-Aralık 2010 Uzman Sahası Ormanlarda Karbon Birikimi ve Ekonomisi Arş. Gör. Mahmut M. BAYRAMOĞLU* Doç.Dr. Devlet TOKSOY* 1.GİRİŞ 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren toplumların, bireylerin, firmaların tüketim alışkanlıklarında önemli değişiklikler yaşanmıştır. Hızla artan tüketim düzeyi ve nüfus toplumlarda çevrenin adeta bir “serbest mal” olarak görülmesine ve bilinçsizce kullanılmasına yol açmıştır. Genişleyen tüketim sınırları ve buna bağlı olarak değişen üretim mantığı çevreye verilen zararı artıran göstergeler olarak kabul edilebilmektedir[1]. Doğal kaynakların bilinçsiz kullanımının bir sonucu olarak da 2000'li yılların en önemli sorunlarından biri ve gün geçtikçe etkisini artıran küresel iklim değişikliği insanlığın karşısına çıkmıştır. Atmosferde artan sera gazı yoğunluğu ve küresel iklim değişikliğinin neden olabileceği zararların engellenebilmesi ve atmosferdeki sera gazı yoğunluğunun dengelenebilmesi için bir çok uluslararası çalışma başlatılmıştır [2]. Bu çalışmaların en önemlisi Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi içerisinde 11/12/1997 yılında Japonya'nın Kyoto kentinde imzalanan Kyoto Protokolü'dür. Protokol 1997 yılında imzalanmasına karşın ancak 16/02/2005 tarihinde yürürlüğe girebilmiştir. Bu gecikmenin nedeni protokolün yürürlüğe girebilmesi için, onaylayan ülkelerin 1990'da ki karbon emisyonlarının (atmosfere saldıkları karbon miktarının) yeryüzündeki toplam karbon emisyonun %55'ini bulması zorunluluğudur ve bu orana ancak 8 yıl sonra Rusya'nın katılımıyla ulaşılabilmiştir. Türkiye, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine taraf olmasına karşın Kyoto Protokolünü hemen imzalamamış, 5 Haziran 2008 tarihinde Protokolün imzalanmasına ilişkin tasarı meclise sunulmuş ve Türkiye'nin, Kyoto Protokolüne katılmasının uygun bulunduğuna ilişkin kanun tasarısı 05.02.2009 tarihinde TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaşmıştır. Devlet Planlama Teşkilatı Türkiye'nin Kyoto Protokolüne müzakere etmeden taraf olması halinde ekonomik yönden büyük sıkıntılar yaratacağı konusunda çalışmalar yapmıştır. DPT'nin bu çalışması Kyoto protokolünün milli gelirde %10-37 ( 40 ile 148 milyar dolar arasında) arasında azalma gerçekleştireceğini ortaya koymuştur [3]. Avrupa Birliği uyum süreci içerisine Enerji Bakanlığından AB'ye yollanan yazıda, "Türkiye'nin Kyoto Protokolünü imzalaması halinde enerji politikasının çökeceği ve bunun Türkiye ekonomisine 20 milyar dolarlık ek yatırım yükü getireceği belirtilmiştir [4]. Türkiye, Protokol kabul edildiğinde sözleşmeye taraf olmadığı için Protokolün EKB listesinde yer almamış ve ilk yükümlülük döneminde (2008-2012) sayısallaştırılmış sera gazı emisyon azaltım veya sınırlama yükümlülüğü dışında tutulmuştur[5]. Ancak Türkiye'nin 2013 yılından itibaren yerine getirmesi gereken yükümlülükleri ve sorumlulukları olacaktır. Ekonomik açıdan gelişmiş ülkeler iklim değişikliğine karşı daha kolay önlem alabilirken, az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkeler, ekonomik büyümelerini ve gelişmelerini etkileyeceğini düşündükleri için iklim değişikliğini azaltma önlemlerine şimdilik pek sıcak bakmamak-tadırlar [6]. Ülkemizde DPT, “Küresel Isınma Alanında Rasyonel Adımların Tespiti Raporu Projesi” gibi iklim değişikliği ile mücadele konusunda sektörel maliyetlerin tespit edilmesine yönelik projeler yaparken [7], Çevre ve Orman Bakanlığı iklim değişimi ve özellikle ormanlarda tutulan karbon miktarını belirlemeyi amaçlayan projeler yapmaktadır [8]. Ancak atmosfere salınan ve atmosferden bağlanan karbon miktarının hesabı birtakım zorluklar içermektedir. Karbon miktarının belirlenmesinin arazi kullanım biçimiyle ilgili olması hesaplamalarda zaman içinde değişen arazi kullanım biçimlerinin dikkate alınmasını gerekli kılmaktadır. Ayrıca karbon hesabı konusunda değişik bilimsel yaklaşımların bulunması ve ülkelerin sahip oldukları envanter bilgilerinin standart olmaması da düşünüldüğünde bu konuda kullanılabilecek bir kılavuzun gerekliliği ortadadır [9]. Birleşmiş Millletler Çevre Programı (IPCC) kapsamında düzenlenen İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC)'ne uygun olarak 2001 yılında hazırlanan dökümanlardan birisi olan Arazi Kullanımı, Arazi Kullanım Değişikliği ve Ormancılık (Land Use, Land Use Change and Forestry-LULUCF) konusunda bir kılavuz hazırlanmış ve sera gazlarının atmosfere salınan ve atmosferden emilen miktarlarının hesaplanmasında nasıl bir yöntem izleneceği bu kılavuzda ayrıntılı olarak açıklanmıştır [10]. Ülkemizde ise ormanlarımızdaki karbon birikimine ilişkin bazı çalışmalar yapılmasına karşın [11,12,13] IPCC kılavuzuna uygun olarak ormanlardaki karbon birikiminin hesaplanması henüz yapılamamıştır. 2. DÜNYA VE TÜRKİYE ORMANLARINDAKİ KARBON BİRİKİMİ Yerküre bünyesinde CO2 deposu olarak görev yapan 3 ana havuzdan bahsedilebilir. Bunlar atmosfer, okyanuslar ve karasal biyosferlerdir. Biyosferin önemli bir kısmını teşkil eden ormanların ise küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda önemli bir rolü olduğu kesindir. Fotosentez yapan canlılar olarak orman ağaçları ve diğer yeşil bitkiler atmosferdeki serbest CO2'i özümleyerek, daha stabil kompleks bileşikler halinde sabitlemekte ve uzun süre depolanmasına katkıda bulunmaktadırlar. Nerede, ne kadar CO2 depolanacağı ve depolanan bu gazın geleceğinin ne olacağı hususunda ise öncelikle ormansızlaştırma ve ağaçlandırma gibi faaliyetlerin etkisi kaçınılmazdır [14]. BİYOM Tropikal ormanlar Ilıman ormanlar Boreal ormanlar Tropikal savanlar Ilıman çayırlar Çöl ve yarı çöller Tundra Bataklıklar Tarım alanları TOPLAM ALAN (109 ha) 1,76 1,04 1,37 2,25 1,25 4,55 0,95 0,35 1,6 15,12 Küresel Karbon Stoğu ( Gt C) Vejetasyon 212 59 88 66 9 8 6 15 3 466 Toprak 216 100 471 264 295 191 121 225 128 2011 Toplam 428 159 559 330 304 199 127 240 131 2477 Tablo 1. Küresel ölçekte vejetasyon ve toprakta (1 m'ye kadar) depolanan karbon miktarı Kaynak: IPCC, Land Use , Land Use Cahnge and Forestry: Summary for Policymakers, A Special Report of the Intergovernmental Panel on Climate Change, 2000. Küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda ormancılık sektörü olarak ele alınan en önemli strateji atmosferik CO2'in orman ekosistemi bünyesinde (bitki, ölü örtü ve toprakta) depolanmasıdır. Bu strateji genelde karbon depolama olarak tanımlanır. 1980'ler de yapılan değerlendirmelere göre, yerküredeki bütün ormanların toplamda 830Pg karbon (petegram=1015, g= 1 gigaton= 1 milyar ton) depoladığı ve toprakta depolanan miktarın vejetasyonda depolanandan 1,5 kat daha fazla olduğu bildirilmektedir[15]. Tablo 1'de küresel ölçekte vejetasyon ve toprakta (1 m'ye kadar) depolanan karbon miktarı verilmiştir [16]. 8. Beş Yıllık kalkınma Planı İklim Değişikliği Özel İhtisas Komisyonu raporunda Türkiye ormanlarının 1973-1999 yılları arasındaki karbon tutma kapasitelerine ilişkin veriler verilmiştir. Bu raporda ülkemiz ormanlarında Yıl 1973 1974 1975 1976 1977 1978 1979 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 1989 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 Normal Koru 258978572 261856812 264781885 267754706 270776218 273847392 276969228 280142758 283369050 286649212 289984397 293375808 296824703 300332403 303900308 307529897 311222760 314980606 318805301 322698902 326663724 330702432 334818219 339015124 343298790 347678663 352221774 Bozuk Koru 17856860 17880069 17909417 17945146 17987531 18036868 18093490 18157760 18230086 18310921 18400768 18500190 18609820 18730371 18862648 19007564 19166157 19339627 19529354 19736951 19964325 20213767 20488091 20790895 21127080 21504278 21964711 Normal Baltalık 29323639 29320359 29341005 29386039 29455947 29551234 29672425 29820070 29994739 30197026 30427547 30686949 30975896 31295084 31645237 32027105 32441477 32889176 33371075 33888105 34441277 35031723 35660759 36330036 37041882 37800357 38872363 Bozuk Baltalık 13731343 13367828 13016249 12676614 12348942 12033265 11729634 11438119 11158826 10891895 10637523 10395985 10167655 9953047 9752874 9568137 9400245 9251227 9124035 9023062 8954998 8930303 8965889 9090282 9354555 9860474 11288541 Toplam (Ton) 319892387 322427042 325050531 327764481 330570615 334707373 336466756 339560687 342754682 346051036 349452218 352960916 356580059 360312891 364163054 368134691 372232628 376462626 380831756 385349012 390026317 394880219 399934953 405228333 410824304 416845770 424349388 Tablo 2. Türkiye ormanlarının orman tiplerine göre karbon tutma kapasitesi Kaynak: 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı,2001. tutulan karbonun hesaplanmasında, yalnız göğüs çapı 8 cm.den büyük ağaçlarla ilgili veriler kullanılmıştır. Geleneksel ormancılık envanterlerinde göğüs çapı 8 cm.den küçük olan ağaç, ağaççık ve çalı türleri ile otsu bitkilerle ilgili veri olmadığından, bu alt florada tutulan karbon miktarı ile ölü örtü tabakası, ağaç enkazları, humus ve orman toprağı karbonu hesaba katılmamıştır. Ayrıca, Akdeniz maki vejetasyonu ile Karadeniz Bölgesinde orman alt tabakasında yoğun yayılış gösteren orman gülünün canlı kütlesi de hesaba katılmamıştır. Bu nedenle gerçekte, Türkiye ormanlarında tutulan toplam karbonun, hesaplanan karbon tutarından fazla olduğu raporda belirtilmiştir. Tablo 2'de Türkiye ormanlarının orman tiplerine göre karbon tutma kapasitesi verilmiştir [17]. IPCC'nin kılavuzuna tam uygun olmasa da ASAN'ın [12] çalışmasında 1960-1995 yılları arasındaki 35 yıllık dönemde Türkiye ormanlarında biriken biyokütle ile bu kütle içindeki karbon miktarı ve buna karşılık gelen CO2'nin yıllar içindeki değişimi de Tablo 3'de verilmiştir. ASAN yaptığı bir diğer çalışmada, Türkiye ormanlarında her yıl giderek artan oranda karbon biriktiğini, böylece, ülkemiz orman kaynaklarının kullanım biçiminin sera etkisinden olumsuz etkilenmediğini aksine giderek artan karbon birikimi yaparak, global iklim değişimini olumlu yönde etkilediğini ortaya koymuştur[11]. Ayrıca, ülke ormanlarının yarısının halen bozuk nitelikte olduğu kalan * KTÜ Orman Fakültesi 16 17 UZMAN SAHASI - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47 yarısının ise yine önemli seyrek ve yaşlı meşçerelerden oluştuğu dikkate alınırsa Türkiye'nin karbon depolanması yönünden büyük bir potansiyele sahip olduğu da ifade edilebilir [18]. Yıllar 1 1960 1965 1970 1975 1980 1985 1990 1995 Periyodik Biyokütle Büyümesi 2 90 750 92 895 95 110 97 415 99 813 102 288 104 831 107 666 Periyodik Biyokütle Azalması 3 48 158 58 168 73 132 84 060 83 481 79 988 64 431 59 441 Biyokütle Birikimi (Ton)* 4 42 552 34 727 21 978 13 355 16 332 22 300 40 400 48 225 Karbon Birikimi (4)x0,45 (Ton)* 5 19 148 15 627 9890 6010 7349 10 035 18 180 21 701 CO2 Eşdeğeri (5)x3,66 (Ton)* 6 70 198 57 289 36 257 22 032 26 899 36 788 66 648 79 557 Tablo 3. Türkiye ormanlarında biriken biyokütle ile bu kütle içindeki karbon miktarı ve buna gelen CO2'nin yıllar içindeki değişimi Kaynak: Ünal ASAN, Climate Change, Carbon Sinks and the Forests of Turkey, 1999. * 103 3. ULUSLARARASI KARBON PİYASASI Kyoto Protokolünün 3. maddesine göre ülkeler karbon salınımlarını 2008-2012 yılları arasında 1990 yılına göre %5 düşürmek zorundadır. Ayrıca aynı madde ile ülkelere ve sektörlere karbon emisyon kotaları getirilmiş, ülkeler bu hedef doğrultusunda bazı sektörlere sınırlamalar getirmiştir. Bu durum emisyon ticaretine imkan sağlamıştır. Bu uygulama özellikle Avrupa Birliği'nde uygulanmaktadır. Yamanoğlu [19] emisyon ticaretini; “Emisyon oranlarını kendilerine tanınan kotanın altına indirebilen şirketlere, fazla kotalarını, kotalarını aşan şirketlere satma imkanı tanıyan bir sistem” olarak tanımlamaktadır. Bu sistem içerisinde Kyoto Protokolünün Ek-A'da belirtilen 6 sera gazı; [Karbondioksit (CO2), Metan(CH4), NitrözOksit(N2O), Hidrofluorokarbonlar(HFCs), Perfluorokarbonlar (PFCs) ve Kükürtheksaflorür (SF6)] bulunmaktadır. Emisyon ticareti Kyoto protokolünün 17. maddesinde yer almaktadır. Bu maddeye göre; “.....Ek-B'deki Taraflar 3. Maddedeki yükümlülüklerini yerine getirmek amacıyla salım ticaretine katılabilirler. Böyle bir ticaret, o maddedeki sayısallaştırılan salım sınırlandırması ve azaltım yükümlülüklerini karşılamak için olan ülke içi etkinlikleri tamamlayıcı olacaktır”[20]. Bu maddeden yola çıkarak emisyon ticareti havayı kirletme hakkı olarak tanımlanabilir. Emisyon ticaretinin varlığı her ne kadar gelişmekte olan ülkelere bir kaynak aktarımı olarak gözükse de temelde yayılımcı bir politikanın aracı olarak görülmektedir [21]. Kyoto Protokolü küresel ölçekte emisyon ticaretinin yapılmasını ve bunun için bir piyasanın kurulmasını önermektedir. Bu çalışmada başlıca emisyon piyasaları tanıtılarak karbon borsasının büyüklüğünden bahsedilecektir. 18 SAYI: 10-11-12 UZMAN SAHASI Ekim-Kasım-Aralık 2010 İngiltere emisyon ticaret (UK ETS) sistemini resmi olarak 11-12 Mart 2002 tarihinde yapılan teşvikli kamu ihalesi neticesinde 2 Nisan 2002 tarihinde faaliyete geçirmiştir. İhaleye “doğrudan katılımcı” denilen toplam 34 adet kuruluş katılmıştır. Sistemin oluşması İklim Değişikliği Anlaşması (Climate Change Agreement: CCA) kapsamındaki “birim katılımcı” denilen yaklaşık 6.000 adet şirkete de UK ETS'ye dahil olma fırsatı tanımıştır. Teşvikli kamu ihalesi sırasında doğrudan katılımcılar 2002-2006 döneminde mutlak emisyon azaltma hedefi üstlenmeye finansal teşvik kapsamında gönüllü olmuşlardır. Hükümet şirketlerin sisteme katılımını teşvik amacıyla 215 milyon Sterlin (310 milyon Euro) tahsis etmiştir. UK ETS'nin ticaret hacmine bakıldığında ilk yıl (2002) şirketler arasında 1,2 M.ton CO2 işlemi görülmüştür bu rakam 2003 yılında 0,3 Mton CO2 azalmıştır [22]. Bir diğer ticaret sistemi “AB Emisyon Ticaret Sistemi (EU ETS)” 1 Ocak 2005'te faaliyete geçmiştir. EU ETS dünyada ki ilk çok uluslu emisyon ticaret sistemidir ve tamamlanan en büyük listedir. EU ETS'nin 2008 yılı ticaret hacmine bakıldığında şirketler arasında finansal değeri 67 milyar Euro olan 3,093 Gt CO2 işlem görmüştür, bu piyasada 2009 yılı rakamlarına göre ise 89 milyar Euro'luk bir ticaret hacmine karşılık 6,326 Gt CO2 işlem görmüştür. [23,24]. Güney Doğu Avustralya Sera Gazları Azatlımı Projesi (NWS GGAS) 01/01/2003 tarihinde faaliyete geçmiştir. NWS, dünyada ilk defa zorunlu sera gazı salımı ticaretinin şeklini ve ilkelerini ortaya koyan kurumlardan bir tanesidir. NSW'nun amacı elektrik üretimi ve kullanımıyla birlikte sera gazı salınımını azaltmaya çalışan projelerin uygulanmasının sağlanmasıdır. Projeler NSW tarafından takip edilir, eğer proje belirlenen hedeflere ulaşamazsa Bağısız Fiyatlandırma ve NSW Düzenleme Mahkemesi tarafından cezai uygulama yapılır. Şikago İklim Borsası (CCX), Kuzey Amerika'nın Kyoto'da belirtilen 6 sera gazıyla ilgili global iştirakçilerin yer aldığı ve dünya çapındaki projelerin işlem gördüğü tek ticaret sistemidir. Bölgesel Sera Gazı Girişimi (RGGI), Amerika'da ilk defa zorunlu sera gazı salımı ticaretinin şeklini ve ilkelerini ortaya koyan kurumdur. Kuzeydoğu Amerika ve Orta Atlantikten toplam 10 eyaletin oluşturduğu bu girişim CO2 emisyonlarını 2018 yılına kadar enerji sektörüyle %10 azaltmayı hedeflemektedir. Bu girişim temiz enerji ekonomisi ile birlikte yenilenebilir enerji kaynakları oluşturmayı ve yeşil iş olanakları yaratmayı da amaçlamaktadır. Emisyon ticareti Kyoto Protokolündeki Ek-I ülkelerinin veya bu ülke firmalarının emisyon azaltma faaliyetlerini kendilerine göre daha az maliyetle yapabilen diger Ek-I ülkelerinden veya bu ülke firmalarından AAU (Assigned Amount Unit-Tahsis Edilen Birimi) almaları yoluyla yapılmaktadır. Temiz kalkınma Mekanizması (CDM), Kyoto Protokolünde Ek-I ülkelerinin gelişmekte olan ülkelere teknoloji transferi yaparak bu ülkelerdeki CO2 emisyonlarının azaltılmasına yönelik hazırlanan projelerin desteklenmelerini sağlamayı amaçlamaktadır. CDM yoluyla gerçekleştirilen projelerle CO2 emisyonlarındaki azalan miktar CER (Certified Emission Reduction-Sertifikalı Emisyon Azaltımı) adı verilen bir birimle hesaplanmaktadır. Bu projelerde yer alan gelişmiş ülkeler veya bu ülkelerin firmaları kazandıkları CER'leri kendi emisyon hedeflerini tutturmakta kullanabilmektedirler. Ortak Yürütme (JI) mekanizması yolu ile Ek-I ülkelerinin diğer Ek-I ülkelerinde emisyonlarının azaltılmasına veya sera gazlarının giderilmesine yönelik faaliyetler yürütmesine olanak sağlanmaktadır. Ortak Yürütme mekanizması yoluyla gerçekleştirilen projeler sayesinde emisyonlarda kaydedilen azalma miktarı ERU (Emission Reduction Unit - Emisyon Azaltma Birimi) adı verilen bir birimle hesaplanmaktadır. Katkıda bulunan Ek-I ülkeleri ve bu ülkelerin firmaları bu tip projelerden kazandıkları ERU'larla kendi emisyon hedeflerinin tutturulmasında yardımcı olabilmektedir. Dünya karbon borsaları ve işleyişleri kısaca tanıtıldıktan sonra bu borsalarda işlem gören karbon miktarları ve işlem hacimleri şöyledir; 2007 yılında 2,984 Gt CO2 işlem görmüş ve 63 milyar Euro'luk işlem hacmi gerçekleşmiştir. 2008 yılında 4,836 Gt CO2 işlem görmüş ve 86 milyar Euro'luk ticaret hacmine ulaşılmıştır. 2009 yılında ise 8,7 Gt CO2 işlem görmüş ve 103 milyar Euro'luk bir ticaret hacmi gerçekleşmiştir[23,24,25]. Tablo 3'te 2008-2009 yılı dünya karbon piyasasında ki CO2 ve işlem hacmi verilmiştir. Bu rakamlar incelendiğinde yıllar itibariyle borsalarda işlem gören CO2 miktarının ve ortalama karbon fiyatının düşmesine karşın yükselen ticari büyüklüğün hızla arttığı görülmektedir. 2008 2009 Parasal Değer Miktar Parasal Değer (Milyon Dolar) (Mt CO2) (Milyon Dolar) Yatırım Piyasaları 100,526 6,326 118,474 183 34 117 309 41 50 198 805 2,179 276 155 2,003 101,492 7,362 122,822 Spot ve İkincil Kyoto Offsets 26,277 1,655 17,543 Proje Tabanlı İşlemler 6,511 211 2,678 367 26 354 419 46 338 7,297 283 3,370 135,066 8,700 143,735 Miktar (Mt CO2) EU ETS NSW CCX RGGI AAUs Ara Toplam 3,053 31 69 62 23 3,278 Ara Toplam 1,072 Birincil CMD JI Gönüllü Pazar Ara Toplam Genel Toplam 404 25 57 486 4,836 Tablo 4. 2008 – 2009 yılı dünya karbon piyasasında ki CO2 ve işlem hacmi EU ETS: AB Emisyon Ticaret Sistemi; NSW: Güney Doğu Avustralya; CCX: Chicago İklim Borsası; RGII: Bölgesel Sera Gazı Girişimi; AAUs: Tahsis Edilen Birim; CMD: Temiz Kalkınma Mekanizması; JI: Ortak Yürütme. 2008 yılında dünyadaki karbon fiyatı ortalama 19 Euro olmuştur. Ancak 2008 yılı başında karbon fiyatı 23 Euro ile başlamış ve yıl içerisinde en yüksek olarak 29,38 Euro'ya çıkmıştır[23]. 2009 yılı karbon fiyatı ortalama 14 Euro olmuştur. 2009 yılında karbon fiyatı Şubat ayında yıl başına göre yaklaşık 8 Euro ve 2008 Nisan ayına göre 30 Euro değer kaybetmiştir, Mayıs ayı itibariyle kendini toparlamış ve 13-16 Euro arasında işlem görmüştür. 2009 yılında karbon fiyatının 2008 yılına göre düşük olmasından dolayı işlem gören CO2 miktarının yaklaşık %100 artmasına karşın işlem hacmi aynı oranda artmamıştır[23,24]. Şekil 1'de 2008 Nisan-2010 Nisan döneminde ki karbon fiyatının değişim grafiği verilmiştir. Şekil 1. 2008 Nisan – 2010 Nisan dönemi karbon fiyatı Kaynak: State and Trends of the Carbon Market 2010. 4. SONUÇ VE ÖNERİLER Ormanlar yeryüzündeki CO2 'in yaklaşık yarısını bünyelerinde bulundurmalarının yanında atmosferde ki yoğun CO2'in dengelenmesinde önemli rol oynamaktadırlar. Önceleri bu durum ormanların parayla ifade edilemeyen faydalarından biri olarak kabul edilse de artık karbonun ekonomik değerinin var oluşu, ulusal ve uluslararası borsalarda ticaretinin yapılabilmesi bu durumu değiştirmiştir [26]. Karbon günümüzde gönüllü karbon borsalarında işlem görmekte ve işlem gören karbon miktarı ve işlem hacmi gün geçtikçe de artmaktadır. Bu süreçte bir çok ülke bu piyasadan pay alabilmek(payını arttırabilmek) için ormancılık politikalarında, ekolojik ve ekonomik uygulamalarında önemli değişiklikler yapmaktadırlar. Ülkemizde bu yönde yeterli çalışmalar yapılmamaktadır. Bu eksikliği ortadan kaldırmak için Çevre ve Orman Bakanlığı ulusal çıkarlarımız ve ormancılık politikalarımız doğrultusunda özellikle 2012 yılı sonrasındaki gönüllü karbon ticaretine kolayca entegre olabilmek için ulusal karbon envanteri ve ormanların sertifikasyonuna yönelik çeşitli çalışmalar başlatmıştır. Çevre ve Orman Bakanlığıyla birlikte ilgili meslek odaları ve sivil toplum örgütlerinin karbonun ekolojik (küresel ısınmadaki rolü) öneminin yanı sıra ekonomik önemiyle alakalı kamuoyu bilincinin oluşmasına yönelik sınırlı çalışmaları vardır. Kaynak: State and Trends of the Carbon Market 2010. 19 UZMAN SAHASI - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47 SAYI: 10-11-12 Atmosferde artan sera gazlarına karşı uluslararası alandaki en önemli adım Uluslararası İklim Değişimi Sözleşmesi Çerçevesinde Kyoto Protokolü olmasına karşın protokolün uygulanabilirliliği konusunda da eleştiriler yapılmaktadır. Özellikle emisyon ticaretinin, gelişmekte olan ülkedeki sera gazı azaltma miktarını gelişmiş ülkeye arttırma olanağı sağlayan bir mekanizma olduğu, atmosfere yapılan salımların azaltılmasına herhangi bir katkısının olmadığı ve dolayısıyla, gelişmiş ülkeler için gelişmekte olan ülkelerde “ucuza yapacakları” sera gazı azaltmaları ile kendilerine daha fazla milli gelir yaratma mekanizması olduğu ifade edilmektedir. Ayrıca protokol sürekli değişen(düzeltilen) karmaşık sera gazı salım ve yutak rakamları nedeniyle bir uluslararası aritmetik oyun olarak nitelendirilmektedir [27]. Ülkemiz iklim değişimi sözleşmesine taraf olmasına karşın Kyoto Protokolünü 05.02.2009 tarihinde imzalamış ve bu tarihe kadar birçok finansman imkânından da yararlana-mamıştır. Türkiye 2008-2012 dönemi için yerine getirmesi gereken yükümlülükleri olmamasına karşın 2013 yılından sonraki gelişmelerin ülke ekonomisini nasıl etkileyeceği bilinmemektedir. Ülkemizin Kyoto protokolü ile amaçlanan hedeflere ulaşabilmesi için; l Türkiye'de karbon envanteri üzerine çalışmalar yapılmakta, karbon ekonomisine gerekli önem verilmemektedir. Karbon ekonomisi üzerine yapılacak çalışmaların sayısı arttırılmalı ve teşvik edilmelidir, l Emisyon ticareti için gerekli hukuksal zemin hazırlanmalı ve en kısa zamanda AB emisyon ticaret sistemi içerisinde işlem gören işletmelere destek vermenin yanında yeni işletmelerin kurulmasına destek verilmelidir, l Ormanlık alanlarımızın artırılmasının yanında mevcut ormanlarımızın rehabilitasyonuna ve ağaçlandırma çalışmalarına ağırlık verilmelidir, l Küresel iklim değişikliği, Kyoto protokolü, sera gazları, ormansızlaşma gibi konularda kamuoyu bilinçlendirilmelidir, l Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelinmeli, fosil yakıt kullanımını azaltılmalı ve özellikle ucuz ve daha çok çevre dostu olmalarından dolayı biyokütle yakıtlarına ağırlık verilmelidir, l Üniversiteler, STK'lar ile ilgili kamu ve kurum kuruluşları ortak projeler üretmelidir. l Tür bazında biyokütle tabloları oluşturulmalıdır, l Çevre ve Orman Bakanlığının öncülüğüne ulusal karbon borsası oluşturulmalıdır, KAYNAKÇA 1. Cengiz, C., Çakan, E., Kocaoğlu, Ş., 2008. Küresel Isınma ve Ekonomi İlişkisi: Teorik Bir Korelasyon Denemesi, 11. Uluslararası İktisat Öğrencileri Kongresi (Küresel Isınma: Ekonomik, Politik ve Sosyal Etkiler), İzmir. 2. Murray, B.C., 2003. Economics of Forest Carbon Sequestration, Forests in a Market Economy, Kluwer Academic Publishers, AH Dordrecht, Netherland. 3. URL-1, http://www.euractiv.com.tr 03/06/2008. 4. URL-2, http://www.referansgazetesi.com, 03/06/2008. 5. ECER, M.,2010,İklim Değişikliği ve Emisyon Ticareti Mekanizmaları,“Uluslararası Karbon Ticareti ve Türkiye'nin Uyumu” Paneli, Ankara. 6. Değer, A., Anbar, A., 2008, İklim Değişikliğinin Finansal Sektör Üzerindeki Etkileri, Elektronik Sosyal Bilimler Dergi, Cilt:7, Sayı:23. 7. URL-3,www.dpt.gov.tr/DocObjects/Download/5987/iklim_degisikligi.pdf 03/06/2008. 8. URL-4, www.cevreorman.gov.tr 03/06/2008. 9. Erkan, N., 2005. Birleşmiş Milletler Çevre Programına Uygun Olarak Ormanlardaki Karbon Stok Değişiminin Veri Tabanına Bağlı Olarak Hesaplanması, TMMOB Orman Mühendisleri Odası, Türk Ormancılığında, Uluslararası Süreçte Acil Eyleme Dönüştürülmesi Gereken Konular, Mevzuat ve Yapılanmaya Yansımaları Sempozyumu, Antalya. 10. IPCC, 2004, Good Practice Guidance for Land Use , Land Use Cahnge and Forestry (LULUCF), Technical Support Unit IPCC National Greenhouse Gas İnventories Programme, Kanagawa, Japan. 11. Asan, Ü., 1995, Global İklim Değişimi ve Türkiye Ormanlarında Karbon Birikimi, İÜ Orman Fakültesi Dergisi, Seri B, Cilt 41, Sayı1-2. 12. Asan ,Ü, 1999, Climate Change, Carbon Sinks and the Forests of Turkey, Proceedings of the International Conference on Tropical Forests and Climate Change: Status, Issues and Challenges (TFCC '98), Philippines. 13. Zengin H., Asan, Ü., Destan, S., Özkan, U.Y., 2005. Küresel Isınmanın Önlenmesinde Ormanların Rolü ve Önemi, TMMOB Orman Mühendisleri Odası, Türk Ormancılığında, Uluslararası Süreçte Acil Eyleme Dönüştürülmesi Gereken Konular, Mevzuat ve Yapılanmaya Yansımaları Sempozyumu, Antalya. 14. Gürlevik, N., Karatepe, Y., 2005. İklim Değişikliği ve Ormancılığımız, TMMOB Orman Mühendisleri Odası, Türk Ormancılığında, Uluslararası Süreçte Acil Eyleme Dönüştürülmesi Gereken Konular, Mevzuat ve Yapılanmaya Yansımaları Sempozyumu, Antalya. 15. Brown, S., 1997, Forest and Climate Change: Role of Forest Lands as Carbon Sinks. Proceeding of the XI World Forestry Congress, 13-22 October 1997, Antalya. 16. IPCC, 2000, Land Use , Land Use Cahnge and Forestry: Summary for Policymakers, A Special Report of the Intergovernmental Panel on Climate Change, IPCC, Geneva, Switzerland. 17. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı, 2000. İklim değişikliği Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara. 18. Şahin, M., 2005.Ormanların Karbon Döngüsü ve Çölleşmeyle Mücadeleye Katkısının İrdelenmesi, TMMOB Orman Mühendisleri Odası, Türk Ormancılığında, Uluslararası Süreçte Acil Eyleme Dönüştürülmesi Gereken Konular, Mevzuat ve Yapılanmaya Yansımaları Sempozyumu, Antalya. 19. Yamanoğlu G.Ç., 2006.Türkiye'de Küresel Isınmaya Yol Açan Sera Gazı Emisyonlarındaki Artış ile Mücadelede İktisadi Araçların Rolü, Yüksek Lisans Tezi. 20. Arıkan, Y., 2006. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü (Metinler ve Temel Bilgiler), Bölgesel Çevre Merkezi (REC Türkiye), Ankara. 21. Şirin, G., Işık, N., Güloz, S.D., 2008. Emisyon Ticareti Uygulaması ve Türkiye'ye Etkileri, 11. Uluslar arası İktisat Öğrencileri Kongresi (Küresel Isınma: Ekonomik, Politik ve Sosyal Etkiler), İzmir. 22. Güçlü,S.B., 2006, Emisyon Ticaret Sistemi Karbon Piyasası, TMMOB Metalurji Mühendisleri odası Dergisi, Sayı 142. 23. Point Carbon 2009, Point Carbon's 5th Annual Conference Carbon Market Insights 2009, Copenhagen. 24. Kossoy,A., Ambrosi,P., 2010.State and Trends of the Carbon Market 2010, Carbon Finance at the World Bank, Washington. 25. Capoor,K., Ambrosi,P.,2009.State and Trends of the Carbon Market 2009, The World Bank, Washington. 26. Bayramoğlu, M.,M., Toksoy, D.,2010. Methods of Estimating Economical Value of Carbon And The Evaluating of Turkish Forestry Regarding This. Fırst Serbıan Forestry Congress (Future Wıth Forests), Belgrade, Serbia. 27. Zanbak, C.,2009. Enerji Verimliliği- Ekonomik Gelişme ilişkileri Bağlamında Kyoto Protokolü'nün Sera Gazı Azaltım Mekanizmaları, Kyoto Protokolü ve Karbon Emisyonları, Türkiye Çevre Vakfı Yayın No:184, Kocaeli-İzmir. 20 UZMAN SAHASI Ekim-Kasım-Aralık 2010 Büyük Orman Yangınlarına Karşı Aktif Savunma Planı Cemhan BUCAK* Orman Mühendisi (Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Müdürlüğü ve Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğü, Gelibolu Orman İşletme Şefliği ve Örneği) Bu çalışmada 2008 yılında Ege Ormancılık Araştırma Müdürlüğünce yayımlanan 'Büyük Orman Yangınlarının Meteorolojik Veriler Işığında İncelenmesi' (www.efri.gov.tr internet sayfasında mevcut olan) proje sonuçlarının uygulamaya aktarılması için, Milli Park Md. sınırları ve komşusu Orman Genel Müdürlüğü (OGM)'nün en küçük uygulama birimi olan 'Orman İşletme Şefliği' sınırları baz alınarak söz konusu Milli Parkın ve or. işl. şefliğinin mevcut yangın gözetleme kuleleri, ilk müdahale ekipleri dikkate alınmak suretiyle mevcut imkanları daha etkin nasıl kullanılabileceği tespit edilmiştir. Aktif savunma planında bölgenin tamamının korunması yerine seçilen özel ve kıymetli blok alanlara çevrelerinden gelebilecek tehditlere karşı savunma planı hazırlanmış olup; sabotaj vd. ekstrem koşullar altında iç kesimlerde çıkabilecek yangınlar ve kıymetli alanların uzağında çıkabilecek diğer küçük yangınlara ulaşım sürelerindeki olası gecikmeler kabul edilerek; kısıtlı imkanlarla kıymetli alan savunması yapılmaya çalışılmıştır. Savunma Planı hazırlanırken yapılan işler ise sırasıyla aşağıda sunulmuştur: 1- Orman Bölge Md. Plan Proje Şb. Md. bağlı Amenajman Ofisi tarafından, İşletme Şefliğini kapsayan ve bütün halinde görülebilecek 1/50.000 ölçekli sayısal amenajman haritası üzerine; ilgili yeni tarihli (2000 yılı) askeri paftalar çakıştırılarak Aktif Savunma Plan Harita altlığı oluşturularak ilgili İşletme Müdürlüğü ve İşletme Şefliği değerlendirmesi yapılabilecektir. 2- İlgili Orman İşletme Şefi amenajman planlarına bakarak Aktif Savunma Plan haritası üzerinde; şeflik açısından stratejik önemi olan “kıymetli blok alanların” (genç ağaçlandırma sahaları vd.) meşcere haritası üzerinde yeşil fosforlu kalemle dış sınırlarını belirleyecektir. 3- Tespiti yapılan ve büyük yangın çıkma riski taşıyan bu blok meşcerelerin sınırında bulunan “tarım alanları ve yerleşim birimleri”(z ve İs rumuzlu) ise sarı renkli fosforlu kalemle belirlenecektir. 4- Yeni tarihli (2000 yılı)1/25.000 askeri paftalarda görülebilen 34,5 kw ve 15,4 kw'lık-köylere giden blok ormanların sınırından veya içinden geçmekte olan ve risk taşıyan TEDAŞ'a ait küçük E.N.H (enerji nakil hatları) mavi renkli fosforlu kalemle işaretlenecektir. İşaretlenen hatların altında kalan ormanlık alanlarda dalların tellere temas ettiği yerler ilgili orman muhafaza memurunca kontrol edilecek, işaretlenen mevcut riskli enerji nakil hatlarının acilen teknik bakımının yapılması ise ilgili Tedaş İşletme Şefliklerine yazılı ve haritalı uyarı yapılmak suretiyle yaptırılacaktır. 5- Kıymetli alanların sınırından veya içinden geçen devlet karayolu (asfalt yollar) ile sürekli kullanılmakta olan stabilize yollar ise turuncu renkli fosforlu kalemle işaretlenecektir. 6- Mevcut Yangın Gözetleme Kuleleri ve İlk Müdahale Ekip Merkezleri ile Şeflik merkezi ve bölge dışından yardıma gelebilecek en yakın komşu ilk müdahale ekiplerinin yerleri de koordinatlarına göre ilgili haritaya işlenecek ve ekibin kıymetli alanların uç noktalarına, belirli kavşak noktalarına, önemli köy merkezlerine varış zamanları bizzat işletme şefi ve muhafaza memuru tarafından ölçülerek haritaya bu zaman birimleri mavi tükenmez kalemle işaretlenerek daire içerisinde gösterilecektir. Böylelikle ekiplerin etkili müdahale zaman yarıçapları en fazla 15 dakika olacak şekilde, sabit merkezleri yerine etkili olunabilecek en avantajlı noktaların yerleri tespit edilecektir. 7- Mevcut yangın gözetleme kulelerinin (şefliğe ait ve etrafındaki görebilen komşu kulelerin) göremediği ölü noktalar ise özel bir bilgisayar programı (Global Mapper) kullanılarak Orman Bölge Md. Koruma Şb.Md. ve Plan Proje Şb.Md. tarafından ortaklaşa hazırlattırılacaktır. 8- Hazırlanan Büyük Orman Yangınlarına Karşı Aktif Savunma Plan haritasının altlığı üzerine şefliğin kıymetli alanlarını çevreleyen bölgelerde yangın çıkma riski olan potansiyel kritik noktalar dairesel şablonla işaretlenecektir.(sadece tarım alanları riski varsa sarı halka, ENH ve orman içi yol riski varsa iç içe mavi ve turuncu halkalar şeklinde işlenecektir) 9- Şefliğin sınırları içerisinde eğer Meteoroloji İstasyonu bulunuyorsa Temmuz- Ağustos ayında öğlen 12.00 ila akşam 18.00 saatleri arasında esmekte olan hakim rüzgar yönü, bu rüzgarın nemli (deniz kökenli) mi, yoksa kurutucu karasal etkili mi olduğu araştırılarak; şefliğin coğrafik konumuna göre vadilerde hakim rüzgarın hangi yönde kırıldığının bizzat işletme şefi tarafından tespiti gerekmektedir. www.meteor.gov.tr sayfasında İl ve ilçelere göre hava durumu bölümünde şefliği karakterize edebilecek her saat başı güncellenen ilçe meteoroloji istasyon verilerinin İşletme Şefi tarafından takip edilerek aktif savunmanın yapılabileceği; yani ekiplerin meteorolojik koşulların alarm durumuna geçmeyi gerektirdiği anlarda (Rüzgar hızı: 11 km/h ile 32 km/h, Sıcaklık: 29 C- 36,4 C, Nem: % 16- % 32) hakim rüzgar yönüne doğru zaman açısında daha avantajlı konumda beklemeleri için kaydırılmaları gerekmektedir. İşletme Şefliklerinde bulunan ve kıymetli ormanların hava durumunu karakterize edebilecek 1 adet seyyar el meteoroloji cihazının da, uygun görülen ilk müdahale ekip binasında sorumlu muhafaza memuru veya yangın ekip çavuşuna teslim edilerek her saat başı alınacak verilerin telsiz yardımıyla işletme şefine aktarılarak ilçe merkezindeki hava durumu ile ekip merkezi yakınındaki hava durumunun karşılaştırılması sağlanacak, hakim rüzgar yönü ve hızı hakkında önemli meteorolojik veriler bizzat işletme şefliklerince yerinde üretilebilecektir. 10- İlk müdahale ekipleri saat 12.00-18.00 saatleri arasında aktif savunma yapmaları gerekebileceğinden öğle yemeklerini 11.30'da yemeleri ve söz konusu saatler arasında bölge içinde intikal edebilecek şekilde arazözleri ile birlikte hazır olmaları gerekmektedir. Aktif savunma hakim rüzgar yönüne karşı yapılacağından ekiplerin yönü ve gözlemi rüzgarın geldiği yöne doğru olacak ve bu yönü tespit edebilmek amacıyla yakınlarında mevcut olan bayrakların dalgalandığı yönü gözleyeceklerdir. 11- Ekiplerin etkili mücadele sınırlarının dışından kaynaklanan tehditler için ise (ulaşılması zor uzak bölgeler), Kaymakamlık ve Belediye Başkanlıklarından yedek arazözleri var ise kritik noktalarda o ekiplerden de devriyeye çıkartılarak ilk müdahale amaçlı yararlanılması; eğer hiçbir destek yok ise ulaşılması 20 dakikayı geçen noktalarda yangın ihbarı alınması halinde yer ekiplerine ilave olarak hava desteği talep edilmelidir. Bu pilot proje aktif savunma önerileri getirmekte, olası büyük yangınların başlayabileceği potansiyel noktalara eğer zamanında varılabilirse büyük maddi ve manevi kayıpları önleyebilmek amacıyla uygulama birimleri ile araştırma birimlerinin ortak çalışması sonucunda hazırlanmıştır. 26.05.2009 * Ege Ormancılık Araştırma Md 21 UZMAN SAHASI - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47 SAYI: 10-11-12 Kestane Kanseri KONUKÇULARI: Kestane kanseri, tüylü meşe (Quercus pubescens), pırnal meşesi (Q. İlex) ve sapsız meşede de (Q. petrea) zarar yapar. Bu türlerde hastalığın seyri yavaştır. Ekonomik önem taşımamakla birlikte, hastalığı taşıyıcı rol oynarlar(Gürer, M., 1999). Nilay ALTINER Biyolog GİRİŞ Kestane (Castanea sativa Miller), meşe ve kayınlarla birlikte kayıngiller (Fagaceae) familyasına girmektedir. Kestane meyve ve odun üretimi ile çift üretim kapasitesine sahip, ekonomik önemi olan bir ağaç türüdür (Gümüşdere, 1994). Avrupa kestaneleri (Castanea sativa Mill.), yayvan büyük taçları, iri yaprakları, sarı renkli çekici çiçekleriyle dikkat çeken güzel görünümlü ağaçlardır (Soylu, 1984). Anadolu, kestanenin (Castanea sativa Mill.) gen merkezlerinden ve kültüre alındığı en eski alanlardan birisidir(Soylu, 1984). Türkiye 50 bin ton üretim ile dünya kestane üretiminde Çin ve Güney Kore'den sonra 3. sırada yer almaktadır (Anonymous, 2003). Kestane ağacının en önemli hastalığı kestane kanseridir. Kestane kanserine neden olan etmen (Cryphonectria parasitica), hem Avrupa (Castanea sativa) hem de Amerikan (C. dentata) kestanelerinde kurumalara neden olmaktadır (Heiniger ve Rigling 1991; Dunn ve Bolve 1993; Cortesi ve ark. 1998; Allemann ve ark. 1999). Balıkesir, Edremit Madra Dağı civarında doğal yayılış alanı bulunan Anadolu kestanesinin kanserden dolayı kurumuş bir örneği Şekil 1'de görülmektedir. Hastalık nedeniyle Ülkemizde kestane üretimi yıldan yıla azalmaktadır. Kestane kanserinden dolayı 1990'lı yıllarda 90 bin ton olan üretimimiz 2002 yılında 50 bin tona düşmüştür (Anonymous, 2003). Etmen, peritesyumlardan çıkan askosporları veya piknidyumlardan çıkan konidileri yardımıyla gövde ve dallar üzerindeki yara ve çatlaklardan enfeksiyonu gerçekleştirir. Hafif nemli havalar sporların yayılması ve enfeksiyonun başlaması için uygundur. Enfeksiyonun ileri aşamalarında kabuk dokusu üzerinde sarımsı veya turuncu kahverenginde yoğun şekilde piknidiyal stroma oluşur. Etmenin konidileri çubuk şeklinde ve renksizdir. Etmenin peritesyumları ise vejetasyon boyunca piknitlerin oluştuğu aynı stroma içinde meydana gelir. Bir stroma içerisinde hem piknidyum hem de peritesyum yapıları aynı dönemde görülebilir. Peritesyal stroma genellikle kırmızımsı kahve renklidir. Hastalık nedeniyle genellikle gövde ve dalların öz kısmındaki kambiyum ve kabuk dokusunda ölü alanlar veya yaralar meydana gelir. Kabuk ve kambiyumun hastalık nedeniyle ani ölümü sonucu çöküntüler ortaya çıkar. Kambiyum dokusundaki ölüm uzun sürede gerçekleşirse hastalıklı bölgede şişkinlik ve kabuk dokusunda çatlamalar görülür. Yaprakların ve sürgünlerin 22 UZMAN SAHASI Ekim-Kasım-Aralık 2010 öz kısmına su iletimi yapılamadığı için bu organlar, zamanla canlılıklarını kaybeder. Etmen rüzgar ve yağmurla taşınabildiği gibi aşı kalemi ile de taşınabilir (Anagnostakis, 1987). Kestane kanserine karşı değişik mücadele yöntemleri (kültürel, kimyasal, biyolojik ve dayanıklı çeşitlerin kullanılması) kullanılmaktadır. Kestane kanseriyle mücadelede en etkili yöntem olarak gerek Amerika Birleşik Devletletlerinde (Fulbright, 1984; Garrod ve ark. 1985) gerekse Avrupa'da (Mittempergher, 1978; Palenzone, 1978; Turchetti, 1978, 1982; Grente ve Berthelay-Sauret, 1978; Falcini ve ark. 1980; Bazzigher, 1981; Grente, 1981; Bisiach ve ark. 1985) biyolojik mücadele yöntemi ile ilgili birçok çalışma yapılmıştır (Dunn ve Bolve 1993; Piagnani ve ark. 1997; Cortesi ve ark. 1998; Robin ve ark., 2000; Gürer ve ark. 2001). Buna paralel olarak hastalığa karşı çok sayıda dayanıklı çeşit elde etme çalışmaları da yapılmaktadır (Burnham ve ark. 1986; Bazzigher ve Miller 1991; Kubisiak ve ark. 1997; Seabre ve Pais 1998). Diğer taraftan hastalıkla ilgili sınırlı da olsa kimyasal mücadele çalışmaları da bulunmaktadır (Antognozzi ve Proietti, 1993; Montecchio ve ark. 1996; Canciani ve ark., 1997). Bu çalışmada Ordu'nun Fatsa ilçesindeki kestane deneme bahçesinde kestane kanserine karşı başta kültürel ve kimyasal mücadele olmak üzere biyolojik mücadele de ele alınarak hastalığın etkin bir şekilde baskı altına alınması amaçlanmıştır. BİYOLOJİSİ ve YAYILIŞI: Gövde ve dallar üzerindeki yaralarda ve çatlaklarda hastalık etmeninin piknit ve peritesleri (etmenin üreme yapıları) oluşur. Kabuk kabarıp çatlamadıkça gözle farkedilemez ve hastalığın başlangıçta teşhisi gözden kaçabilir. Kabuk üzerinde lekeler meydana geldikten sonra birkaç hafta içinde, sarımsı veya turuncu kahverenginde çok sayıda piknidiyal stroma (etmenin üreme yapısı) çıkar veya yarılan kalın kabuğun çatlaklarında gelişir. Stroma 3 mm'ye kadar ulaşan uzunlukta ve genişlikte, yaklaşık 0.5 mm derinlikte ve çok sayıda konidinin oluştuğu üretken bir yapıdır. Konidiler çubuk şeklinde ve renksizdir. Kabuk nemlendiğinde kahverengimsi sarı renkte sızıntılar halinde çıkar ve yağmurla ağacın alt kısımlarına taşınır. Hastalığa yakalanan kestanelerin kabukları üzerinde yıl boyunca çok sayıda bulunur (Gürer, M., 1999). Peritesyum, vejetasyon süresince piknitlerin oluştuğu aynı stroma içinde meydana gelir. Bir stroma içinde her iki tip üreme yapısı da aynı zamanda bulunabilir. Stromanın görülmesi ve peritesyumun oluşması arasındaki süre, birkaç haftadan, bir yıla kadar değişiklik gösterir. Peritesyal stroma genellikle kırmızımsı kahverengindedir. İlkbahar başından sonbaharın sonuna kadar yağmurla ıslanan peritesyumlardan askosporlar dışarı fırlar. Hafif nemli havalar, sporların yayılması ve enfeksiyonun başlaması için uygundur. Canlı kabuk üzerindeki yaralardan girerek çimlenen askospoor ve konidiler enfeksiyonu başlatır. Böcekler ise ağaç üzerinde birkaç yara yerinin meydana gelmesine neden olur. Hastalık bir ağaçtan diğerine kolayca geçebilir. Askosporlar rüzgarla, pikniosporlar ise yağmurla, böcekler ve kuşlar vasıtasıyla yayılır. Hastalıkla bulaşık aşı kalemi vb. ile de hastalık taşınır (Gürer, M., 1999). BELİRTİLERİ: Foto 1: Kestane kanserinden dolayı kurumuş bir Kestane ağacı (Castanea sativa Mill.). Kestane kanseri, genellikle gövdede, dallarda öz kısmı ve kambiyum ile kabuğu öldüren yaralar şeklinde ortaya çıkar. Yapraklar ve sürgünler solar ve lezyonla çevrilen öz kısmına su iletimi yapılamadığı zaman canlılıklarını kaybeder. Uzaktan ilk belirtiler, dallar üzerinde solan yapraklardır. En sonunda ise ölü ve yapraksız dallar kalır. Genç ve düzgün kabuklu dallardaki yaralar sarımsı kahverengi veya turuncu kahverengindedir. Yelpaze şeklinde krem rengindeki miselyum, odun ve kabuk arasında görülebilir. İnce dal ve sürgünlerde başlayan hastalık daha sonra daha büyük dallara ve gövdeye yayılır. Böylece birçok yara, dalların gövdeye birleştiği yerlerde merkezileşmiş olarak bulunur. Kabuk ve kambiyumun hastalık nedeniyle ani ölümü sonucu düzgün yüzeyli bir çöküntü meydana gelir. Eğer kambiyumun ölümü ani olmazsa hastalıklı alanın altında yeni kabuk tabakalarının oluşması, şişkinliğe ve üst yüzeyde kabuk çatlamalarına neden olur. Hastalanan ağaçta tipik olarak çok sayıda dip sürgünü görülür. MÜCADELESİ: 1- Hastalığın görüldüğü dallar en az 25 cm altından ve tamamen kurumuş olan kestane ağaçları vakit geçirilmeden kesilip oradan uzaklaştırılmalıdır. Böylece inokulum potansiyeli azaltılmış olur ve yeni sürgünlerin oluşması sağlanır. Ayrıca kesilen kısımlarındaki yara yerlerine aşı macunu sürülerek kapatılmalı veya kesilen yerlere hastalık etmeninin girişini engellemek için "3 kısım ardıç katranı + 1 kısım göztaşı" sürülmelidir. 2- Aşı kalemleri hastalığın sorun olmadığı yerlerden alınmalıdır. Yara oluşumunu en aza indirecek bir hasat yöntemi seçilmelidir. 3- Hastalık etmeni fungus, kestane ağaçlarında çeşitli nedenlerle (böcek, kuş zararı, sırıkla meyve toplama) açılan yaralardan girer ve hastalığı başlatır. Bu nedenle ağaçlarla yara açılmamasına mümkün olduğunca dikkat edilmelidir. Meyve toplarken sırık kullanılmamalıdır. Çünkü sırıkla vurulan dallarda yaralar açılmakta ve fungus için uygun bir ortam yaratılmaktadır. 4- Budama ve aşı için kullanılan aletler %10'luk çamaşır suyu (sodyum hipoklorid) içinde dezenfekte edildikten sonra diğer dalların budama ve aşı işlemine geçilmelidir. 5- Hastalığın bulunduğu ülkelerden hastalıklı fidan ve diğer bitki materyali getirilmemeli, sağlık sertifikası istenmelidir (Dış karantina). Yurdumuzda da hastalıkla bulaşık materyal, hastalığın görülmediği yerlere kesinlikle götürülmemelidir (İç karantina). 6- Fidanlarda sağlık kontrolleri için gözlemler daha sık yapılmalı, hastalık daha erken teşhis edilerek daha küçük bir yarayla temizlenmelidir. 7- Fidanlarda kültürel işlemler (gübreleme, sulama vb) çok iyi yapılmalı, fidanlar daha sağlıklı ve kuvvetli tutulmalıdır. 8- Kestane kanserine dayanıklı olduğu bilinen Asya kökenli kestane çeşitlerinden yararlanarak ıslah çalışmaları yapılmalıdır. Bu amaçla Avrupa kestanesi anacından seleksiyon yoluyla üretilen hastalığa 23 UZMAN SAHASI - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47 dayanıklı batı Asya (Çin kestanesi (Castanea mollissima), Japon kestanesi (C. crenata) kestanesi ile çaprazlanmasından dayanıklı kestanelerin yetiştirilmesi çalışmalarına hız verilmelidir. Halen bu konuda diğer ülkelerde önemli araştırmalar yapılmaktadır. 9- Hastalık etmeni fungusun hipovirulent ırkı (hastalandırma yeteneği olmayan) ise biyolojik mücadele tedavi edici özellikte rol oynamaktadır. Hipovirulent ırk ile bulaşık kestanesi ağaçlarındaki belirtiler ise, gövde ve/veya dal üzerinde kabuğun doğal rengine göre biraz daha koyu renkte küçük çatlaklar şeklindedir. Ağaca herhangi bir zararı olmadan canlılığını sürdürmesine olanak sağlar. Bu hipovirulenslik hastalıklı ağaca taşındığında, ağacın zaman içinde iyileşmesine yardımcı olur. Bu nedenle böyle belirtiler gösteren kestane ağaçlarının belirlenmesi ve izlenmesinde yarar görülmektedir. 10- Hastalığın önlenmesinde bazı fungusitlerin kullanılması önerilir, ancak bu uygulama zordur ve ekonomik değildir. SAYI: 10-11-12 UZMAN SAHASI Ekim-Kasım-Aralık 2010 ceği anlaşıldığından, hipovirulent izolatların stabilitelerinin laboratuar koşullarında kesin olarak belirlenmesi gerekmektedir. 12- Biyolojik mücadeleda özellikle anti-fungal, antibakteriyel, anti-kanserojen türlere sahip olan karayosunu (musci) türlerinin ülkemizde mevcut olanlarından yararlanılmalı. Laboratuar koşullarında bu türlerden elde edilecek çeşitli ekstraklarla denemeler yapılmalı alınacak sonuçlara göre hangi tür karayosununun kestane kanserine karşı antikanserojen olduğu tespit edilip o tür laboratuar ortamında çoğaltılmalı ve biyolojik mücadeleye başlanılmalıdır. 13- Kestane genotiplerinin kansere dayanım düzeyleri ile ilgili detaylı araştırmalar yapılmalı, diğer taraftan hastalığa en dayanıklı tür olan (Burnham ve ark. 1986; Gürer, 2000) Çin kestanesi (Castanea mollissima) ile Türk kestane çeşitleri arasında melezleme çalışmaları yapılarak hem dayanıklı hem de meyve verim ve kalitesi üstün hibritler elde edilmeye çalışılmalıdır. Yenişarbademli Yöresi ve Ekolojisi Emre KUZUGÜDENLİ* Orman Yük. Müh. Canpolat KAYA* Orman Yük. Müh. Yenişarbademli'nin Konumu: Göller yöresinde, Isparta, Konya ve Antalya üçgeninde, Beyşehir Gölü'nün Batısında Toros Dağları'nın kuzey uzantısı olan Anamas ve Dedegül Dağları ile bütünleşir. Denizden 1.150 m. yükseklikte bulunan Yenişarbademli, Isparta il merkezine Aksu ilçesi üzerinden 105 km, Şarkikaraağaç ilçesi üzerinden 175 km, Konya il Merkezine 150 km, Antalya İl Merkezine 165 km, Ş.Karaağaç ve Beyşehir ilçelerine de 55 km uzaklıktadır (T.C. Yenişarbademli Kaymakamlığı, 2010). Orman varlığı: Yenişarbademli'nin ormanları, Akdeniz Bölgesi nemli üst orman kuşağından, İç Anadolu step bölgesine geçiş özellikleri taşıyan Kızıldağ Milli parkı sınırları içerisinde yer almakta olup, Dedegül (Dipoyraz) dağı yöre içerisinde bulunmaktadır. Bölgede yetişen verilerine göre alanın ortalama yıllık sıcaklığı 11ºC, ve yağış miktarı 800 mm'nin üzerindedir (Kantarcı, 1991; Özkan, 2003). İklimlerin ve vejetasyon bölgelerinin geçiş kuşağında yer alan Yenişarbademli, bir taraftan karasal iklimin ve IranoTuranien fitocoğrafi bölgesinin etkilerini ve elemanlarını gösterirken diğer taraftan da Akdeniz ikliminin ve Mediterranean fitocoğrafi bölgesinin etki ve elamanlarını gösternektedir. Bu bağlamda bölgenin florası oldukça zengindir (Dutkuner vd., 2001). Türkiye'nin 122 önemli bitki alanından birisi olan Yenişarbademli yöresinde alanları belirlenen toplam 67 adet tıbbi ve aromatik bitki taksonu tespit edilmiş olup bu taksonlar şu şunlardır: 11- Biyolojik mücadelede stveart izolat olarak bilinen ırkların doğa koşullarında değişken yapı kazanabile- KAYNAKÇA Gümüşdere, İ., 1994. Ormanlarımızda önemli bir ağaç türü KESTANE. Tabiat ve İnsan 27(4):21-26. Soylu, A., 1984. Kestane Yetiştiriciliği ve Özellikleri. Atatürk Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Yay. No: 59, Yalova. Heiniger, U. ve D. Rigling, 1991. Biological Control of Chestnut Blight in Europe. Annu. Rev. Phytopath., 12, 581-599. Dunn, M.M. ve G.J. Bolve, 1993. Hypovirulent Isolates of Cryphonectria parasitica in Southern Ontario. Canadian Journal of Phytopathology, 15, 245-252. Cortesi, P., D. Rigling ve U. Heiniger, 1998. Comparison of Vegetative Compatibility Types in Italian ve Swiss Subpopulations of Cryphonectria parasitica. Eur. J. For. Path. 28, 167-176. Allemann, C., P. Hoegger, U. Heiniger ve D. Rigling, 1999. Genetic Variation of Cryphonectria hypoviruses in europe, Assesed Using Restriction Fragment Length polymorphisim (RFLP) Markers. Moleculer Ecology, 8, 843-854. Anonymous, 2003. FAO Kayıtları. http:/apps1.fao.org/servlet/XteSevle...n.Crops. Anagnostakis, S., 1987. Chestnut Blight: The Classical problem of an Introduced Pathogen. Mycologia, 79(1), 23-37. Fulbright, D.W., 1984. Effect of Eliminating dsRNA in Hypovirulent Endothia parasitica. Phytopathology 74:722-724. Garrod, S.W., D.W. Fulbright ve A.V. Ravenscroft, 1985. Dissemination of Virulent ve Hypovirulent Forms of a Marked Strain of Endothia parasitica in Michigan. Phytopathology 75:533-538. Mittempergher, L., 1978. The present Status of Chestnut Blight in Italy. Pp.34-37 (In Proceedings of the American chestnut Symposium. Eds. W.L. MacDonald, F.C. Cech, J. Luchock ve C. Smith. West Virginia Univ., Morgantown, 122p.). Palenzone, M., 1978. Programma di Studio Ed Interventi per la utilizzazione, la Rigenerazione e la Trasformazione Delle Forests Castanili piemontesi. Relazione Tecnica Sull'attivita Svolta Torino, Italia. Turchetti, T., 1978. Attachi di Endothia parasitica (Murr) ve su Innesiti di Castagno. L'Ital. Forest. Mont. 33: 135-141. Turchetti, T., 1982. Hypovirulence in Chestnut Blight (Endothia parasitica (Murr) ve Some Pratical Aspects in Italy. Europ. J. For. Pathol. 12:414- 417. Grente, J. ve S. Berthelay-Sauret, 1978. Biological Control of Chestnut Blight in France. Pp 30-34 (In proceedings of the American Chestnut Sympossium Eds, Eds. W.L. MacDonald, F.C. Cech, J. Luchock ve C. Smith. West Virginia Univ., Morgantown, 122p.). Grente, J., 1981. Les Variants Hypovirulents de Endothia parasitica et la Lutte Biologique Contra le Chancre du Chataignier. Ph.D Thesis, Universite de Bretagne Occidentale, Brest, France, 195p. Falcini, L. M. ıntropido ve M. Bisiach, 1980. Nuove Acquisizioni Sull'ipovirulanza di Endothia parasitica e Implicazioni Relative alla lotta Biologica Contro il Cancro del Castagno. Il Montanario D'Italia 31: 111/53-111/59. Bazzigher, G., 1981. Selection of Blight-resistant Chestnut Trees in Switzerlve. Eup. J. For. Pathol. 11:199-207. Bisiach, M., E. Gobbi ve M. Intropido,, 1985. Esperienze di lotta Biologica Contro il Cancro Della Corteccia del Castagno. La Difesa Delle Piante 2: 187-196. Dunn, M.M. ve G.J. Bolve, 1993. Hypovirulent Isolates of Cryphonectria parasitica in Southern Ontario. Canadian Journal of Phytopathology, 15, 245-252. Cortesi, P., D. Rigling ve U. Heiniger, 1998. Comparison of Vegetative Compatibility Types in Italian ve Swiss Subpopulations of Cryphonectria parasitica. Eur. J. For. Path. 28, 167-176. Piagnani, C., F. Faoro, S. Sant ve A. Vercesi, 1997. Growth ve Ultrastructural Modifications to Chestnut Calli Induced by Culture Filtrates of Virulent ve Hypovirulent Cryphonectria parasitica Strains. Eur. J. For. Path., 27, 23-32. Robin, C. C. Anziani ve P. Cortesi, 2000. Relationship Between Biological Control; Incidence of hypovirulence ve Diversity of Vegetative Compatibilty Types of Cryphonectria parasitica in France. Phytopathology, 90(7), 730-737. Gürer, M., T. Turchetti, P. Biagioni ve G. Maresi, 2001. Assesment and Characterisation of Turkish Hypovirulent Isolates of Cryphonectria parasitica (Murr.) Barr. Phytopathol. Mediterr., 40, 265-275. Burnham, C.R., Rutter, P.A., French, D.W., 1986. Breeding blight-resistant chestnuts. Plant Breeding Reviews 4, 347-397. Bazzigher, G. ve G.A. Miller, 1991. Blight-Resistant Chestnut Selections of Switzerlve: A Valuable Germ Plasm Resource. Plant Disease, 75(1), 5-9. Seabre, R.C. ve M.S. Pais, 1998. Genetic Transformation of European Chesnut. Plant Cell Reports, 17: 177-182. Kubisiak, T.L., F.V. Hebard, C.D. Nelson, J. Zhang, R. Bernatzky, H. Huang, S.L. Anagnostakis ve R.L. Doudrick, 1997. Molecular Mapping of Resistance to Blight in an Interspecific Cross in the Genus Castanea. Phytopathology, 87(7), 751- 759. Antognozzi, E. ve P. Proietti, 1993. Comparison among different kinds of grafting on conversion of chestnut from coppice to orchard. Proc. International Congress on Chestnut, October 20- 23, Spoleto, Italy. p. 243-245. Montecchio, L., R. Causin ve S.M. Accordi, 1996. Trials on the protection of chestnut grafts against Cryphonectria parasitica. Hort. Abst. 66: 10199. Canciani, L., E. Dallavalle, A. Zambonelli ve A.Z. D'aulerio, 1997. Chemical control trials on chestnut grafting. Hort. Abst. 67: 2701. Gürer, M., 1999. Kestane Kanseri. Kızıllar Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Kumluca- Bartın. Foto 1: Yenişarbademli'nin konumu Anadolu Karaçamı (Pinus nigra Arn. subsp pallasiana (Lamb.) Holmboe), Boylu Ardıç (Juniperus excelca Bieb.), Toros Sediri (Cedrus libani A. Rich), Toros Göknarı (Abies. cilicica Carr.), Kermes Meşesi (Quercus coccifera L.), Saçlı Meşe (Q. cerris L.), Mazı Meşesi (Q. infectoria Oliv.), Lübnan Meşesi (Q. libani L.) gibi ağaç türlerinin yanı sıra, Juniperus oxycedrus L. subsp. oxycedrus, J.sabina L., Rosa canina L., Pistacia terebinthus L., Cornus mas L., Crataegus monogyna Jacq., gibi odunsu taksonlarda yer almaktadır (Anonim, 1999). Karaçam ormanları, Yenişarbademli'nin hemen üzerinden (yaklaşık 1300 m) itibaren başlamakta ve Dedegül dağında orman üst sınırına kadar çıkmaktadır. Orman vejetasyonunun dağılımında rol oynayan yükselti ve iklim, Beyşehir gölü ve bu gölün doğusundaki Dedegül dağından (2993m) etkilenmektedir. Yenişarbademli merkezinde 1150m yükseltide bulunan meteoroloji istasyonunun son 14 yıllık Arthemisia absinthium L., Acarus calamus L., Galanthus elwesii Hook.f., Galanthus gracilis Celak., Falcaria vulgaris Bernh., Pimpinella tragium Vill., Ceterach officinarum DC., Rhus coriaria L., Pistacia terebinthus L., Berberis crataegina DC., Berberis vulgaris L., Juniperus oxycedrus L., Gypsophila arrosti Guss., Achillea nobilus L., Matricaria chamomilla L.,Silybum marianum L., Sonchus asper L., Taraxacum officinalis Web., Cornus mas L., Cistus creticus L., Capsella bursapastoris (L.) Medik., Nasturtium officinale L., Ecballium elaterium (L.) A.Rich., Chenopodium foliosum L., Chenopodium album L., Equisetum ramossisimum Desf., Avena barbata Pottex Link., Hypericum perforatum L., Crocus chrysanthus Herb., Viscum album subsp. Album L., Hyacinthus orientalis L., Scilla hyacinthoides L., Fritillaria imperialis L., * SDÜ Yenişarbademli Meslek Yüksek Okulu 24 25 UZMAN SAHASI - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47 Lavandula stoechas L., Phlomis pungens Willd., Marrubium vulgare L., Teucrium polium L., Sideritis libanotica Labill., Melissa officinalisL., Nepeta italica L., Origanum vulgare L., Origanum onites L., Thymus sp., Mentha pulegium L., Salvia sclarea L., Salvia fructicosa Miller., Salvia officinalis L., Malva sylvestris L., Orchis sp., Paeonia mascula (L.) Miller subsp. mascula., Plantago major L., Abies cilicica Carr., Rumex acetosella L., Sorbus umbellata (Desf.) Fritsch., Rubus idaeus L., Fragaria vesca L., Geum urbanum L., Rosa canina L., Crataegus monogyna Jacq., Eranthis hyemalis Sallib., Anemone blanda (L.), Sch. et. Kot., Hyoscyamus niger L., Digitalis ferruginea L., Ammi visnaga (L.) Lam., Anethum graveolens L., Conium maculatum L., Urtica dioica L. (Akyol vd., 2010) Toprak yapısı: Yenişarbademli'nin doğusunda tarım alanı olarak kullanılan kısımda, eski ve yeni alüvyonlar bulunmaktadır. Pınargözü Mevkisi'nde bulunan şistlerden ise derin, pek derin, az veya orta taşlı kireçsiz esmer orman toprakları oluşmuştur (Özkan ve Kantarcı, 2008). Anıt ağaçları: Tabiat tarihinin günümüzdeki temsilcileri olan anıt ağaçlar, tarihin tüm devirlerinde meydana gelmiş olayları yansıtması bakımından önemlidir. Bir başka özellikleri ise ender ve eşsiz oluşlarıdır. Diğer ağaçlara nazaran boy, çap, yaş ve görünümce farklılıkları vardır. Özellikle ihtişamlı görünüşleriyle insanları etkileyip çevreye duyulan saygıyı yaygınlaştırıp daha duyarlı olmamızı hatırlatmaktadırlar. Anıt ağaçlar sadece bilimsel açıdan değil; estetik ve kültürel açıdan da önemli varlıklardır. Ayrıca eski jeolojik olayların temsilcileri olmaları bakımından da yalnızca bulunduğu ülkenin değil tüm dünya ülkelerinin sahip çıkması gereklidir (Özdemir vd., 1986). Yenişarbademli yöresinde 2 adet anıt ağaç bulunmaktadır. Bu anıt ağaçlardan ilki olan Karaçam Karagöle doğru çıkarken 1800 m de yer almaktadır. 40 metre boya sahip bu devin çapı 3.25 m'dir. İkinci anıt ağaç olan Beyçam pınargözü mağarasının hemen üst tarafında 1550 m yer almaktadır. 28.5 m boya sahip olan beyçam 1.59 m çapa sahiptir (Foto 2). Yerel Adı: Karaçam Bilimsel Adı: Pinus nigra Arn. subsp. pallasiana (Lamb.) Holmboe (Pinaceae) Yerel Adı: Karaçam, Yeri: Dedegöl Dağında Pınar üzerinden Karagöle doğru çıkarken Bulunduğu yükselti: 1800 m Boyu: 40 m, Çapı: 3.25 m Çevresi: 7.65 m, Yaşı: 762 Bitkinin sıhhi durumu: İyi SAYI: 10-11-12 UZMAN SAHASI Ekim-Kasım-Aralık 2010 Mada Adası: Beyşehir gölünün en büyük adasıdır. ŞarkikaraağaçYenişarbademli karayolunun kenarında, sahile 800 metre uzaklıkta yer almaktadır. Büyüklüğü 8220 dekar olan adanın en yüksek yeri olan Mada tepesi 1350 metredir. Ada içerisinde pırnal meşeleri ve ardıç ağaçları bulunmakta olup ardıçların gövde formları bozuktur. “Kumluca” adını sahilin bir bölümü kızıl kumlarla kaplı olduğu için almıştır. Doğal güzelliklerinin yanında çok güzel bir su pınarı mevcuttur (Karaca, 2005). Eşek Adası: Kilise adasının güneyinde yer almaktadır. Çalılarla ve tek yıllık otsu bitki türleriyle örtülü olan adada Bizans ve Selçuklu dönemlerine ait yerleşim yerleri kalıntıları bulunmaktadır. Bu ada üzerinde bir çok martı yuvası bulunmakta olup ayrıca köylüler tarafından 1 yıl önce bırakılan 2 adet ev tavşanından doğan onlarca ev tavşanı mevcuttur (Foto 4). Foto 2: Beyçam Yerel Adı: Beyçam Bilimsel Adı : Pinus nigra Arn. subsp. pallasiana (Lamb.) Holmboe (Pinaceae) Yerel Adı: Karaçam, Yeri: Pınargözü mesireliğinin hemen yanında ve yolun kenarında Bulunduğu yükselti: 1550 m Boyu : 28.5 m, Çapı: 1.59 m Çevresi: 4.65 m, Yaşı: 672 Bitkinin sıhhi durumu: İyi Yenişarbademli civarındaki adalar ve Pınargözü mağarası: Kızkulesi Adası: Beyşehir Gölü'nde bulunan 33 adadan biridir. Selçuklu döneminde Selçuklu Sultanları tarafından sayfiye yeri olarak kullanılmıştır. Selçuklu döneminde inşa edilen Kubadabad Sarayı'nın harem bölümü olarak kullanıldığı belirtilen bu tarihi adada, yeşil doğa ve adayı çepeçevre saran tarihi yapılar bulunmaktadır (Şekil4). Bu ada 230 kuş türüne ev sahipliği yapmaktadır. Adaya ilkbaharda çıkıldığında, çalılıkların üzerindeki kuş yuvaları ve içindeki kuş yavrularını yakından görebilmek mümkündür (Foto 3) (Kuzugüdenli vd., 2010). Foto 4: Ada üzerinde martılar ve çalı dibine saklanmış bir tavşan Kilise Ada: Mada Adası ile sahil arasında yer almaktadır. Yaklaşık 4 dekar büyüklüğünde olan Kilise ada sahile 80 metre mesafede yer almaktadır. Ada tamamen kale ile çevrilmiş olup, bu kale şuan harap vaziyette olmakla beraber ada üzerindeki kilise yarı harap vaziyette bulunmaktadır. Kiliseyi çeviren kale duvarları bazı yıllar suların çekilmesiyle gözlemlenebilmektedir. (Karaca, 2005). İğdeli, Orta ve Aygır Adaları: Beyşehir Gölü'nün batı tarafında yer alırlar. Şarkikaraağaç-Yenişarbademli karayolunun kenarından sahile olan mesafesi 200 metredir. Yan yana 50-100 metre aralıklarla oluşan bu 3 ada, takım adaları oluşturup, eşsiz boğazlara sahiptir. İğdeli ada 3020 dekar, Orta ada 2500 dekar, Aygır adası ise 2000 dekar büyüklüğündedir. Orman ağaçları ile örtülü adalarda doğal olarak yetişmiş badem, dut, iğde ağaçlarının yanında, üzüm asmalarına da rastlanır. Ayrıca Bizans ve Selçuklular dönemine ait kalıntılar mevcuttur. Aygır adasında Osmanlı döneminde Yenişar tımarlı sipahilerine ait atların bu adada üretildiği rivayet edilmiş olup o yüzden bu ismin verildiği varsayılmaktadır. Orta adanın sahil kesimi ince kumlarla kaplı olup bir plaj havası oluşturmaktadır (Karaca, 2005). Mındıras (Eğrinas) Adası: Kubad-abad sarayının kuzey istikametinde olup, gölün suyuna bağlı olarak bazen ada, bazen de yarım ada halindedir. Büyüklüğü 3000 dekar en yüksek yeri 1240 metredir. Kıyıya olan mesafesi ortalama 20 metredir ve mevsimsel olarak değişmektedir. Adada asma, dut ve badem ağaçları mevcut olup tarihte bu ağaçların meyvelerinin bolluğuna atıfta bulunulmaktadır. Adada iki surlu bir kale, bir mağara, bir mabet harabesi ve tek taştan yapılmış bir üzüm sıkacağı mevcuttur. Adanın doğu tarafında bugün sular altında kalmış olan bir yerleşim yeri mevcuttur. Ancak suların çekildiği günlerde bu yerleşim yerleri görülebilmektedir (Karaca, 2005). Pınargözü mağarası ve diğer mağaralar: Pınargözü mağarası dünyanın en büyük yeraltı gölü mağaralarındandır (Korkmaz, 2001). Mağara, Yenişarbademli ilçesine 8 km mesafede yer alır. Aynı zamanda bir su kaynağı olan mağara olan pınargözü, etrafında tespit edilen 213 çeşit bitki türüyle de dikkat çekicidir. Mağaraya, girişte bulunan sifondan dalarak girilir. Mağara içerisine girip kaybolanlar olduğu için kapısı şuan demir parmaklıklarla kapatılmıştır. Sifonun önünde hızı 150-160 km'ye ulaşan hava akımı oluşur ve su ısısı Ağustos ayında bile 5.8º C'dir. Bölgede bulunan dünyanın en büyük yeraltı ırmağı, Beyşehir Gölü ile Manavgat Çağlayanı arasında akar. Pınargözü Mağarası'nın dışında Yenişarbademli'de, Yedigözlü mağara, Mındıras mağarası gibi birçok mağaralar mevcut olup bunlar akdeniz sahilleri ile ilişki içindedirler. Ayrıca Karataş ini, Alataş ini, Çataltepe ini, İnönü gibi inler mevcuttur. KAYNAKÇA Akyol, A., Kaya, C., Yıldırım, A.N., Ulusan, M.D., 2010. Yenişarbademli'nin Tıbbi ve Aromatik Bitkileri. Isparta İli Değerleri ve Değer Yaratma Potansiyeli Sempozyumu. 26 Nisan3 Mayıs 2010, ISBN:978-9944-452-40-3, 1190-1202, Isparta. Anonim., 1999. Kızıldağ Milli Parkı Master Planı Analitik Etüdü, T.C. Orman Bakanlığı Milli Parklar ve Av Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü, Ankara. Dutkuner, İ., Büyükgebiz, T., Yeğen, E., 2001. Eğirdir (Isparta) Yöresinin Tıbbi ve Aromatik Bitkileri, 1. Ulusal Eğirdir Sempozyumu, Eğirdir, Isparta. Kantarcı, M, D., 1991. Akdeniz Bölgesi'nin Yetişme Ortamı Bölgesel Sınıflandırılması. T.C. Tarım ve Orman Köyişleri Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü, Sıra No: 668, Seri No: 64, OGM Basımevi, Ankara. Karaca, V., 2005. Belgelerle Yenişar. Kardelen Sanat Yayınları, Isparta Kuzugüdenli, E., Ulusan, M.D., Göktaş, H., 2010. Yenişarbademli'nin Ekoturizm Potansiyeli. Isparta İli Değerleri ve Değer Yaratma Potansiyeli Sempozyumu. 26 Nisan-3 Mayıs 2010, ISBN:978-9944-452-40-3, 1181-1189, Isparta. Özdemir, Ü., Göncüoğlu. C, Tütüncü, C. Tanca, N., Tümer, A., 1986. Doğal Anıtlar, E.IL Journal of Science Fac, Ser. B, Vol. 8, p. 221-230. Özkan, K., 2003. Beyşehir Gölü Havzası'nın Yetişme Ortamı Özellikleri ve Sınıflandırılması. İÜ. Fen Bilimleri Enstitüsü Doktora Tezi (Basılmamış),İstanbul, 189. Özkan, K., Kantarcı, M.D., 2008. Beyşehir Gölü Havzası'nın Orman Yetişme Ortamı Alt Bölgeleri ve Yöreleri Grupları. SDÜ. Orman Fakültesi Dergisi Seri: A, Sayı: 2, ISSN: 1302-7085, s123-135 Foto 3: Kız kulesi adası üzerinde yeni doğmuş meke kuşu yavruları 26 T.C. Yenişarbademli Kaymakamlığı, www.yenisarbademli.gov.tr, 01.04.2010. 27 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47 SAYI: 10-11-12 Ekim-Kasım-Aralık 2010 ÜYELERİMİZDEN Üyelerimizden İstanbul'daki Hafriyat Rant'ından Dolayı Orman Kanununun Değiştirilmesi Sürecinde Yaşanan Olaylar ve Bu Değişikliğin Doğuracağı Vahim Sonuçlar Faruk ÇEBİ Orman Mühendisi A- GİRİŞ: İstanbul ilinde inşaat sektörünün geliştiği son yıllarda hafriyat toprağına döküm yeri bulunması önemli bir sorun oluşturmuş, bu sorun da yıllık “100 milyon dolar” büyüklüğünde büyük bir rant'a neden olmuştur. Hafriyat toprağı döküm rant'ının üzerindeki emek ve sermaye gibi ekonomik faktörlerin etkisinin yok denecek kadar az olması, bu rant'ın cazibesini İstanbul'da maksimum seviyeye çıkarmıştır. İstanbul'da hafriyat toprağının döküm yapıldığı yerlerin çoğunluğunu ya ormanlardaki eski maden ocakları ya da orman dışındaki kamu arazileri oluşturmuştur. Bu nedenle, İstanbul'daki hafriyat toprağı döküm rantının kaynağı aynı zamanda da kamu geliri niteliğindedir. Orman dışındaki kamu arazilerine yapılan ve toplam toprak dökümünün % 80-85'ini oluşturan hafriyat toprağı döküm gelirlerinin tamamına yakını sübjektif metotlarla rantiyeye aktarılırken, ormandaki eski maden ocaklarına yapılan ve toplam dökümün %15-20'sini oluşturan toprak döküm gelirlerinin tamamı ise 2007 yılının son çeyreğine kadar ihale yöntemiyle kamuya aktarılmıştır. 2007 yılının son çeyreğine kadar İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, orman dışındaki kamu arazilerine yapılan ve rantiyeye kaynak oluşturan hafriyat toprağı döküm olaylarında yasa dışı birçok eylemi suç işleme pahasına görmezlikten gelirken, ormanlardaki kamuya gelir getiren maden ocaklarının rehabilitasyon ihalelerini de engellemek adına fiili yetki gaspı yaratmaya büyük bir gayret sarf etmiştir. 2007 yılının son çeyreğinden sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına ne yazıktır ki Orman Genel Müdürlüğü ile Çevre ve Orman Bakanlığı da büyük destek vermiştir. İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü, görevden alındığım 2007 yılının son çeyreğine kadar eski maden ocaklarının rehabilitasyonu amacı ile toprak döküm ihalelerinden kamuya milyonlarca dolar gelir sağlamanın amansız mücadelesini verirken, diğer kurum ve kuruluşlar da değişik projeler adı altında (mezarlık projesi, mera ıslah projesi, çevre düzenlemesi ve bahçe tanzimi projesi, yol bakım ve onarım projeleri vb. gibi) kamuya ait arazilere yapılan toprak dökümlerinden sadece şahıslara rant sağlamanın peşine düşmüşlerdir. İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü, 2007 yılının son çeyreğine kadar İstanbul'daki toprak döküm olaylarından sadece kamuya kaynak yaratan ve kişilere rant sağlamayan tek kamu kuruluşu olmuştur. Ormanlık alan dışındaki kamu arazilerinde ranta dayalı organizeli toprak dökümlerine yetkili ve sorumlu bir çok kurum tarafından müsamaha gösterilip, adeta teşvik edilirken, ormanlık 28 alanlarda ise ranta dayalı toprak dökümlerine İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü tarafından katiyen müsamaha gösterilmemiştir. Bundan dolayı, İstanbul'un orman alanları dışındaki kamu arazilerine yapılan ranta dayalı organizeli toprak dökümleriyle büyük bir çevre katliamı yaşanırken, ormanlarda organizeli ve ranta dayalı bir m3 dahi toprak dökümüne asla rastlanılmamıştır. Bu durum, İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün toprak döküm rantçılarının hedefi olmasına neden olmuştur. Ayrıca, İstanbul'daki siyasi ve bürokratik iradenin birçoğu bu ihalelerin yapılmasına hiçbir zaman destek olmamış, engellenmesi adına da denemedikleri yasa dışı yol ve yöntem bırakmamışlarıdır. Ormanlardaki eski maden ocakları dışındaki diğer kamu arazilerine yapılan toprak döküm esaslarının ihale şartlarına tabii tutulmaması ve olabildiğince sübjektif kriterlerden oluşması, bu dökümlerin rantından beslenenlerin iştahını ve cesaretini fazlasıyla kabartmıştır. Orman dışındaki kamu arazilerine yapılan ranta dayalı organizeli toprak dökümlerine rekabet oluşturarak tekelleşmeyi ve aşırı fiyat artışını engelleyen maden ocaklarının rehabilitasyon ihalelerinin durdurulması ve tıp ki orman dışındaki toprak dökümlerinde olduğu gibi ihalesiz bir sistemle bu dökümlerin de kendilerine verilmesi, toprak döküm rantçılarının vazgeçilmez ana hedefi olmuştur. Ayrıca, orman dışındaki döküm yapılacak kamu arazilerinin yeterli olmaması ve İstanbul ormanlarında madencilikle tahrip edilmiş takriben “1.5-2.0” milyar metreküp hacme ve 4-5 milyar dolar potansiyele sahip çukurlaşmış maden ocakları da bu hedefe ulaşmadaki azimleri kamçılamıştır. Toprak döküm rantçıları, hedeflerine ulaşmak amacı ile “süslü ve yaldızlı projelerle” yetkili makamlara müracaat ederek akla ve hayale gelmeyen gerekçelerle ihalesiz döküm yeri almaya büyük bir gayret göstermişlerdir. Bu amaçla, İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü tarafından yapılan rehabilitasyon ihalelerinin ivedilikle durdurulması ve belediye başkanlıklarına devredilmesi gerekliliği yönünde etkili bir kamuoyu oluşturmaya çalışmışlardır. Amaçlarına ulaşmak için de çalmadıkları kapı, gitmedikleri makam bırakmamışlardır. İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün hem rehabilitasyon ihaleleri hem de çalışanları hakkında izan ve insaftan nasibini almayan yalan ve iftiralardan da geri kalmamışlardır. Rantiyecilerin İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü tarafından yapılan toprak döküm ihaleleri aleyhinde yürütmüş oldukları karalama ve iftira kampanyaları karşısında 2007 yılının son çeyreğine kadar daima dik durularak mücadele edilmiştir. İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün her toprak döküm ihalesi için büyük bir hukuk mücadelesi verilmiştir. Bu mücadelelerde tabiri caizse kılı kırk yarılarak kamu hakkının korunmasına azami gayret gösterilmiş, ihaleleri engelleme gayretlerinin tamamı büyük bir başarıyla etkisizleştirilmiştir. İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün bu mücadelesine 2007 yılı son çeyreğine kadar gerek Orman Genel Müdürlüğünce gerekse Çevre Ve Orman Bakanlığınca her türlü destek kurumsal olarak verilmiştir. 2007 yılının son çeyreğinden sonra hiçbir hukuki gerekçe gösterilmeden bu mücadeleden aniden vazgeçilmiş, rantçıların talepleri doğrultusunda yetki gaspıyla rehabilitasyon ihaleleri de tamamen durdurulmuştur. Bu durum, ormanlık alan dışındaki kamu arazilerine yapılan ranta dayalı organizeli toprak dökümlerini artırarak İstanbul coğrafyasının bozulmasına, ormanlık alanlarında madencilikle yaratılmış olan çevre bozukluklarının devamına ve kamunun milyonlarca dolar zarar etmesine neden olmuştur. Nitekim, toprak döküm ihalelerinin yapıldığı yıllarda ciddi kar eden İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü, ihalelerin durdurulmasından sonra tekrar eski durumuna gerileyerek zarar etmeye başlamıştır. İstanbul'da büyük bir çevre katliamı ve milyonlarca dolar da kamu zararı oluşturma pahasına toprak döküm rantiyecilerinin yasa dışı gayretleri 2010 yılına kadar artarak devam etmiştir. Rantiyecilerin gayretleri, 2007 yılının son çeyreğinden sonra Orman Genel Müdürlüğü tarafından engellenmeye çalışılmamış, bilakis yasa dışı uygulamalarla da desteklenmiştir. 21. yüzyıl ormancılığının mutlak gereği olan “hafriyat toprağı ile maden ocaklarının rehabilitasyon” ihalelerinin zorunluluğu konusunda gerek siyasi otoritenin gerekse kamuoyu desteğinin alınmasında başarısız olan Orman Genel Müdürü, ihalelerin durdurulmasından yaklaşık 3 yıl sonra, haziran 2010 tarihinde orman yasasını Anayasaya aykırı olarak değiştirmiştir. Hafriyat toprağı döküm rantçılarının yıllardan beri sürdürmüş oldukları büyük bir baskı ve şantaj neticesinde yasal değişikliğe gidilmiştir. Bu yasal değişikliği ile tıp ki orman dışındaki toprak dökümlerinde olduğu gibi ormanlık alanlardaki eski maden ocaklarının rehabilitasyonundaki toprak dökümlerinden de sübjektif kriterlerle rant ve rantiyeye hizmet edilmek istenmiştir. Nitekim, yasal değişikliğe ait eylül 2010 tarihinde yürürlüğe giren uygulama yönetmenliğinin 22(9). Maddesi de bu gerçeği tartışmasız bir şekilde çok net teyit etmiştir. Yasal değişikliklerle ormanlardaki eski maden ocaklarının hafriyat toprağı ile rehabilitasyonu çalışmalarında (toprak döküm işi) yetki ve inisiyatif yasal ve anayasal sorumluluğu olan Orman Genel Müdürlüğünden alınarak hiçbir yasal sorumluluğu olmayan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na devredilmiştir. Büyükşehir Belediye Başkanlığı da istediği kişi ya da kuruma ihalesiz bir şekilde ormanlardaki maden ocaklarına yapılacak hafriyat toprağı döküm işini rahatlıkla verebilecektir. Hukukun üstünlüğünü kabul etmiş kamu yönetim tarihinde ilk kez ihaleye tabii tutulmaksızın bir kamu kaynağının özel sektör tarafından kullanılmasına yasal zemin hazırlanmıştır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığında “hafriyat toprağının döküm işlerini” kontrol ve koordine eden daire başkanlığı ile bu başkanlığa bağlı ilgili müdürlüğe yasanın değiştirildiği tarihlerde yeni atamalar yapılmıştır. Atama tarihi ile atananların kişisel ve görev bağlamındaki özellikleri dikkatlerden kaçmamıştır. Ayrıca, çevre ve ormancılık adına çok daha önem arz eden ve tercih hakkı bulunan birçok iş ve işlemlere ait izin yetkisi hükümet politikasının da bir gereği olarak bakanlık adına taşra teşkilatlarına devredilirken, tercih hakkı olmayıp yasal bir zorunluluğun gereği olan maden ocaklarının hafriyat toprağı ile rehabilitasyonundaki yetki tamamen bakanlıkta bırakılmıştır. Gerek yapılan atamalardan, gerekse yetkinin bakanlıkta bırakılmasından anlaşıldığı gibi yasal ve Anayasal yetkiye sahip olan Orman Genel Müdürlüğünün ormanlardaki eski maden ocaklarının hafriyat toprağı ile rehabilitasyon işlerindeki karar verme inisiyatifinin tamamen elinden alınmasına özel bir gayret gösterilmiştir. Ne yazıktır ki bu gayret, Orman Genel Müdürünün şahsi desteği ile yaşam bulmuştur. Orman Genel Müdürlüğü üzerinde yasa dışı baskı uygulayarak amaçlarına ulaşan toprak döküm rantçıları, TOKİ Başkanlığı üzerinde ise asla etkili olamamışlardır. Orman Genel Müdürlüğü rantçıların baskılara boyun eğerek orman kanununu değiştirirken, TOKİ Başkanlığı ise aynı tarihlerde ilk kez hafriyat toprağı döküm ihalesinden 170 milyon lira gelir elde etmiştir. Ülkenin ormanlarını korumayı üstlenmiş 170 yıllık bir teşkilat, ne yazıktır ki TOKİ Başkanlığı kadar basiretli davranamayarak İstanbul'daki toprak döküm rantına teslim olmuştur. Siyasi otoriteyi karalayarak basiretsizliği ve beceriksizliği örtbas etme çabaları da siyasi otoritenin tam merkezindeki TOKİ Başkanlığı'nın ihalesi karşısında tamamen iflas etmiştir. Bu yasal değişikliğin nedenini siyasi iradeye bağlayıp yan yatan ve kurumunun milyonlarca dolar zarar etmesine göz yumanlar, TOKİ Başkanlığının bu ihalesinden ibret bile alamamışlardır. İstanbul'da uzun bir süreden beri kamu yararı ile rantiye arasında yaşanan mücadeleden kaybeden taraf, ne yazık ki kamu yararı olmuştur. Fakat ne acıdır ki kamu yararının rantiye karşısında yenilmesine de kamu gücü neden olmuştur. Kamu yararına taraf olması gereken bazı kamu güçleri bu mücadelede maalesef rantiyeye taraf olmayı tercih etmişlerdir. Ayrıca, kamu kaynağı niteliği taşıyan toprak döküm gelirlerinin kamuya mal edilmesi amacıyla toprak döküm rantçılarına karşı mücadele edenler ne yazıktır ki cezalandırılmış, rantçılarla birlikte hareket edenler de açıktan ödüllendirilmişlerdir. Sanki tarih tekerrür etmiş, “devlete yapılan hizmet asla cezasız kalmaz” özdeyişi bu süreçte de yaşam bulmuştur. B- RANTA DAYALI VE ORGANİZELİ TOPRAK DÖKÜM SEKTÖRÜ: Hafriyat toprağının döküm rantından dolayı uydurma projelerle yıllardan beri İstanbul'un ormanlık alan dışındaki bir çok kamu arazisine gelişi güzel hafriyat toprağı dökümleri yapılmıştır. İstanbul'daki ranta dayalı organizeli hafriyat toprağı döküm sektörü, özellikle son yıllarda yetki gaspıyla birçok kamu kurumunu etkisizleştirecek kadar güçlenmiştir. Bu sektörün tek amacı, belli kişi ya da kurumlara rant sağlamaktır. Bu amaca ulaşmak adına her türlü etik ve hukuk dışı yol ve yöntemlerden de geri kalınmamıştır. Sadece hafriyat toprağının döküm rantından faydalanmak amacıyla birçok kişi ya da kurum tarafından değişik isimler altında çok sayıda yapay projeler üretilmiştir. Bu projelere dayanılarak İstanbul'un değişik yerlerindeki kamu arazilerine yapılan ranta dayalı organizeli toprak dökümleriyle vadiler ovaya, ovalar da tepeye dönüştürülerek kentin coğrafyası tamamen bozulmuştur. İnşaat faaliyetlerinin yoğun olduğu yerlere yakın su havzalarına yapılan ranta dayalı organizeli toprak dökümleriyle havzanın doğal yapısı bozulmuş, su akışının önü kesilerek çok sayıda suni göletler oluşmuştur. Bu gün İstanbul'un birçok havzasında ranta dayalı 29 U A ES N I -- OORRMMAANN MMÜÜHHEENNDDİ İSSLLİ İĞĞİ İ YYı ıl l: : 4477 ÜZ YM E LAENR İ SMAİ H ZD toprak dökümlerinin oluşturmuş olduğu gelişi güzel suni gölet ve tepecikler, tıp ki patlamaya hazır bir bomba gibi yaşamı ciddi ölçüde tehdit etmektedirler. Ayrıca, su havzalarındaki doğal yapının bozulması sel ve heyelan riskini da ciddi ölçüde artırmıştır. Bu gün, her yağmurdan sonra İstanbul Boğazının kızıl renge boyanmış olması ranta dayalı toprak dökümlerinin açık bir resmi, gelecekte de aşırı yağmurlardan dolayı İstanbul'daki yaşamı boğacak sel ve heyelanların da adeta uyarıcısı olmuştur. İstanbul ilinde yaşanacak bir sel ve heyelanda sözü edilen ranta dayalı organizeli toprak dökümlerinin yıkıcı ve öldürücü etkisi kaçınılmaz olacaktır. Ranta dayalı organizeli toprak dökümleri ile sadece İstanbul'un coğrafyası bozulmamış, kamuya ait önemli bir ekonomik kaynağın da kişilere peşkeş çekilmesine zemin hazırlanmıştır. Toprak döküm fiyatlarının düşmemesi için ranta dayalı organizeli toprak dökümlerinde tekelleşmeye büyük önem verilmiştir. Özellikle yasal olup kamuya gelir getiren toprak dökümlerine yasa dışı yöntemlerle sürekli engel olunmuştur. Tekelleşmeden dolayı oluşan yüksek fiyatlar İstanbul ilinde inşaat maliyetlerinin artmasına neden olmuştur. Bu gün toprak döküm fiyatlarının inşaat maliyetlerine yansıması en az % 10'dur. İstanbul'da hafriyat toprağı döküm rant'ının ortadan kaldırılması halinde inşaat maliyetleri asgari %10 oranında azalacaktır. Ancak, getirisi çok yüksek olan bu rantın ortadan kaldırılması pek de kolay değildir. Nitekim, rant paylaşım sistemi üzerine kurulmuş olan bu nevi toprak dökümlerinden genellikle bütün taraflar memnundur ve zora düşülmedikçe hiç kimseden kayda değer bir şikayet duyulmamıştır. Neredeyse bütün güçler, bu sistemin devamında olağanüstü çapa sarf etmişler, güçlerini birleştirerek de sistemin dışında olan ve kamuya gelir sağlayan orman alanlarındaki maden ocaklarının rehabilitasyon ihalelerinin durdurulması ve ihalesiz bir sistemle ranta hizmet edilmesi yönünde adeta seferber olmuşlardır. İstanbul'un her noktasındaki orman dışı kamu arazilerinde ranta dayalı organizeli toprak dökümlerine sık sık rastlamak mümkündür. Nitekim, nisan-2006 yılında Tuzla Orhanlıdaki kamu oyu gündemini aylarca meşgul eden zehirli variller olayı aslında ranta dayalı organizeli döküme çok bariz bir örnek olmuştur. Zehirli varillerin bulunduğu hazineye ait araziye uzun süreden beri yapılan ranta dayalı organizeli toprak dökümleriyle vadi şeklindeki arazi yapısı tepeye dönüştürülmüştür. İstanbul'da buna benzer örnekler, Yenidoğan, Akfırat, Orhanlı ve Kıraç Beldeleri, Alibeyköyü-Sultançifliği yolu Cebeci mevkii yol kenarları, 2B ve diğer orman dışı kamu arazilerinde yaşanmıştır. C- ORMANLARDAKİ ESKİ MADEN OCAKLARININ REHABİLİTASYON İHALELERİ: İstanbul'da ki devlet ormanlarında 50-60 yıl öncesinden bu güne kadar madencilik çalışmaları ile bozulan yaklaşık 100 bin dönüm büyüklüğünde ve ortalama olarak da “1.5-2.0” milyar metreküp hacminde çukurlaşmış saha bulunmaktadır. Bu sahaların İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünce rehabilitasyona tabii tutularak tekrar ormanlaştırılması Anayasamızın 169. maddesi ile 6831 sayılı Orman Yasasının 16. maddesi gereği Anayasal ve yasal bir zorunluluktur. Bu zorunluluğun yerine getirilmesinde yetki ve sorumluluk tamamen mülkün sahibi olan Orman Genel Müdürlüğüne aittir. Bu yetki ve sorumluluğun hiçbir şekilde ve değişik ad altında başka kurumlara 30 SSAAYYI I: : 41-05--161 -N1 i2s a En k- iMma-yKı as -s H ı ma -z Ai rr aa nl ı k2 021001 0 devredilemez ve başka kurumlarca da engellenemez olduğu; yargı kararları, Orman Genel Müdürlüğü ile Çevre ve Orman Bakanlığının Hukuk Müşavirliklerinin resmi görüşleriyle kesinlik kazanmıştır. Madencilik çalışmaları ile bozulan ormanlık sahalar genellikle hafriyat toprağı ile rehabilite edilmektedir. İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünde, bu sahaların rehabilitasyonu amacı ile “Toprak Döküm İhalelerine” 1996 yılında başlanmış, 2007 yılının son çeyreğine (görevden alındığım tarih) kadar sürdürülmüş, görevde olduğum “2003 - 2007” yılları arasında da zirveye çıkarılmıştır. Bu çalışmalarla tabiri caizse bir taşla üç kuş vurulmuş; hem bozulan ormanlık sahaların rehabilitas-yonunu gerçekleştirilmiş, hem de İstanbul'un en önemli sorunlarından olan hafriyat toprağının neden olduğu çevre kirliliği ve coğrafyanın bozulma sorunlarına çözüm getirilmiş, diğer yandan da kamuya önemli ölçüde gelir sağlanmıştır. Bu çalışmalardan dolayı, İstanbul'daki ormanlık alan oranı %45'den % 45.5'e çıkmış, genelde zarar eden Bölge Müdürlüğü 2003 yılından sonra kara geçerek 2005 yılında da bölge müdürlükleri arasında karlılıkta 1. olmuştur. Bu durum, İstanbul ormancılığının tarihinde kırılması zor bir rekorun yaşanmasına neden olmuştur. 2003 yılı başlarında, İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün kurumsal gayretleri neticesinde “İstanbul'u 2010 yılı kültür başkentine hazırlayan vizyon projelerden” sayılan bu çalışmaların tamamlanabilmesi halinde; İstanbul'daki ormanlık alanlar takriben 100 bin dönüm kadar artmış olacaktır. İhalelerin tamamından 4-5 milyar dolarlık bir katma değer yaratılacak, rehabilite edilecek sahalara dikilecek 5 milyon adet fıstık çamının fıstığından da ekonomiye sürekli ve yıllık olarak ortalama 400500 milyon dolarlık katkı sağlanacaktır. İstanbul ilindeki eski maden ocaklarının hafriyat toprağı ile rehabilitasyon çalışmaları uluslararası bilim çevrelerine de taşınmıştır. Bu amaçla, bakanlığımızın görevlendirmesi ile Japonya'nın Okayama Üniversitesinde bu çalışmaların tanıtımına yönelik 2006 yılı mart ayında konferans verilmiştir. Konferanstan sonra ilgili üniversiteden bilim adamaları İstanbul'a gelerek çalışmaları yerinde incelemişler, duydukları memnuniyeti de büyük bir gıptayla bilimsel toplantılarda sık sık dile getirmişlerdir. Uluslararası bilim çevrelerinde büyük takdir toplayan bu çalışmalar ne yazıktır ki 2007 yılı son çeyreğinden sonra hafriyat toprağı döküm rantına kurban edilmiştir ÜYELERİMİZDEN arazilerine İstanbul'un coğrafyasını bozacak şekilde ranta dayalı organizeli dökümlere suç işlemeyi göze alarak hiçbir müdahale edilmezken, İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünden serbest piyasa koşullarında ihale yoluyla toprak döküm hakkını kazanan şirketlerin döküm faaliyetleri tamamen yasa dışı baskılarla sürekli engellenmeye çalışılmıştır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının yasa dışı engelleme gayretleri, 2007 yılının son çeyreğine kadar bakanlığımızın sadece belediye kökenli üst düzey yöneticilerince desteklenirken, bu tarihten sonra bakanlığın ve genel müdürlüğün üst düzey yöneticilerinin neredeyse tamamınca desteklenmiştir. İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü, bunca engellenme gayretlerine rağmen bu ihalelerin devamındaki kararlılığından 2007 yılının son çeyreğine kadar asla taviz vermemiş, toprak döküm ihalelerinin gerçekleştirilmesine azami gayret göstermiştir. Toprak döküm ihalelerini engelleme gayretleri ile bu gayretler karşısında verilen mücadele hem bölge müdürleri toplantısında bakanlığın üst düzey yöneticilerine hem de il koordinasyon toplantılarında İstanbul'un yerel yöneticilerine sürekli ve en ince ayrıntılarıyla yaklaşık beş yıl süreyle bıkmadan ve usanmadan devamlı anlatılmıştır. Bir an önce sorunların çözümüne ve kurumlar arasında yaşanan kargaşanın son bulunmasına ısrarla destek istenmiştir. Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile yaşanan kurumsal mücadelenin sürdürülmesi halinde gelecekte devlet memuru olunmasından dolayı bedelinin haksız bir şekilde bu mücadeleyi verenlere ödettirilebileceği endişesi de sık sık vurgulanarak dile getirilmiştir. Ancak bu yöndeki ısrarlı talepler hiçbir zaman ciddi karşılık bulamamış, dile getirilen endişeler de asla dikkate alınmamıştır. Sorunların tespiti amacıyla Ankara'da yapılan birçok toplantıya da taşrada her türlü mücadeleyi veren ve sorunları birebir yaşayan hiç kimse katılamamıştır. C-2: TOPRAK DÖKÜM İHALELERİ VE BU İHALELERİN KAMU KARLILIĞINA ETKİSİ: 2005 yılında; “15.5 milyon TL”, 2006 yılında; “12.2 milyon TL”, 2007 yılında; “12.7 milyon TL”ye ulaşmıştır. Toprak döküm ihalelerinin durdurulduğu 2008 yılında Bölge Müdürlüğü karlılığı bir önceki yıla göre tam % 81 azalarak “2.4 milyon TL”ye düşmüştür. İhalelerin etkisiyle 7 yıl aralıksız yüksek kar eden İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü, bu ihalelerin durdurulmasından dolayı 2009 yılında “ciddi zarara” uğratılmıştır. Bu durum, toprak döküm ihalelerinin İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün gelirleri üzerindeki olumlu etkisini açıkça ortaya koymuştur. Yasalarımıza göre, toprak dökümünden elde edilen gelirler de tıp ki diğer gelirler gibi tamamen kamu geliri niteliğindedir. C-3: TOPRAK DÖKÜM İHALELERİNİN ENGELLENME GAYRETLERİ: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığınca 18 mart 2004 tarih ve 25406 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren “Hafriyat Toprağı, İnşaat ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmenliği”ni dayanak göstererek ihaleyi kazanan şirketlere değişik sebeplerle zorluklar çıkararak yasal hiçbir geçerliliği olmayan keyfi gerekçelerle çalışmaların devamını siyasi ve kurumsal gücünü de kullanarak engellemeye özel bir gayret göstermiştir. Bu engellemelerin ciddi bir boyut kazanması ve iyi niyetle bağdaşmadığının anlaşılması üzerine İstanbul Orman Bölge Müdürlünce oluşturulan komisyonca rehabilitasyon ihalelerinin bu yönetmenlikle ilişkisinin olmadığına ilişkin tanzim edilen “12.11.2004 tarihli rapor” Orman Genel Müdürlüğüne sunularak konu ile ilgili Genel Müdürlüğün görüşü istenmiştir. Orman Genel Müdürlüğünün 03.02.2005 tarih ve 289 sayılı görüş yazılarında; “maden ocaklarının rehabilitasyonu ile ilgili yönetmenlik arasında bir ilişki bulunmadığı emredilmiştir”. Bu emre rağmen, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının ihaleleri engelleme gayretlerine yasal hiçbir dayanak olmaksızın devam edilmiştir. İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün toprak döküm ihaleleri, büyük bir mücadele ve özverili gayretler neticesinde sonuçlandırabilmiştir. Normal bir kamu bürokrasisi ile bu ihalelerin hiçbirisinin sonuçlandırılabilmesi asla mümkün değildir. Aşağıdaki ihalelerde yaşananlar örnek olarak özetlenmiştir. İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü, 2003 yılı başlarından 2007 yılı son çeyreğine kadar rehabilitasyon ihalelerinin devamı için hem “sokak mafyası” hem de “bürokratik mafya” ile amansız mücadele etmiştir. Bu ihalelerin yasa dışı engellenme gayretleri her defasında büyük bir kararlılıkla önlenmeye çalışılmıştır. Bu mücadele ve kararlılığa 2007 yılının son çeyreğine kadar duraksamadan devam edilmiş, bütün engellemelere ve zorluklara rağmen ihaleler başarı ile sonuçlandırılmıştır. İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün bu mücadelesine 2007 yılının son çeyreğine kadar gerek Bakanlık gerekse Genel Müdür-lükçe kurumsal destek yeterince verilmiştir. İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü, 1996 yılından beri maden ocaklarının rehabilitasyonundan kamuya ciddi ölçüde kaynak sağlamıştır. 1996-2002 döneminde toplam 17 adet ve 14,5 milyon m3 hacim kapasiteli saha ihale edilerek yaklaşık 2.1 milyon dolar gelir elde edilmiştir. Bu dönemde 600.000 m2 çukurlaşmış maden sahası rehabilitasyona tabii tutularak ağaçlandırılmıştır. Görevde bulunduğum 2003-2007 döneminde ise toplam 28 adet ve 57.7 milyon m3 hacim kapasiteli saha ihale edilerek toplam 31 milyon dolar gelir elde edilmiştir. Aynı dönemde toplam 3.500.000 m2 çukurlaşmış maden sahası rehabilitasyona konu edilmiştir. Görevde bulunduğum son 5 yıllık dönemde (20032007) yapılan rehabilitasyon çalışmaları; önceki 7 dönemde (1996-2002) yapılan çalışmaların adette 2, hacimde 4, alanda 6 ve gelirlerde de tam 15 katına ulaşmıştır. İhalelerde daima kamu yararı ön planda tutulmuş, tabiri caizse bütün işlemler “0” hatayla gerçekleştirilmiştir. Kamu İhale Kurumuna şikayet edilen hiçbir ihale yaşanmamıştır. Bazı ihaleler 5-6 kez tekrarlanmış, sadece fiyat farkı ve teminat iradından dolayı milyonlarca lira gelir elde edilmiştir. 1- İstanbul Orman İşletme Müdürlüğü 8,9,10 no.lu bölmeleri, Kemerburgaz-Ağaçlı Köyü mevkiindeki 1.817.2433.73 m3 hacmindeki eski maden ocağının 21.10.2005 tarihli ihalesine yeterliliği kabul edilen 3 adet firma katılmış, bu firmaların birisi de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın şirketlerinden olan “İSTAÇ A.Ş.”dır. “2.725.865.06 YTL”. muhammen bedelle ihaleye çıkarılan toprak döküm işi , yasal bir zorunluluğun gereği olarak en yüksek fiyatı (4.906.557.11 YTL.) veren firmaya verilmiş, “İSTAÇ A.Ş.” 3.089.313.73 YTL. verdiğinden dolayı bu ihaleyi kazanamamıştır. Belediye Başkanlığına ait olan bu şirketinin ihaleyi kazanamaması üzerine; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından ihaleyi kazanan şirketin çalışmaları yasal hiçbir gerekçe gösterilmeden ve hukuki dayanağı olmayan nedenlerle aylarca engellenmeye çalışılmıştır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünden toprak döküm ihalesi kazanan şirketlere yasa dışı her türlü baskıyı uygulamaktan geri kalmamıştır. Ormanlık saha dışındaki İstanbul'un değişik yerlerindeki hazine Geçmişte zarar eden İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü göreve başladığım 2003 yılından itibaren ciddi kar eder duruma geçmiştir. Bölge müdürlüğünün 2003 yılı karlılığı bir önceki yıla göre 4 kat artarak “8.4 milyon TL”, 2004 yılında; “17.9 milyon TL”, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı (Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanlığı) ile yapılan bütün yazışmalara ve İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünce tanzim edilen “bu çalışmaların herhangi bir kurumca ve ne ad altında olursa olsun engellenmeye C- 1: 2003-2007 YILLARI DÖNEMİ: 31 ÜYELERİMİZDEN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47 çalışılması, yasalara ve Anayasaya aykırı bir durum olduğunu” tespit eden “03.05.2006 tarihli rapora” rağmen, engelleme gayretleri devam etmiştir. Yasal olmayan gerekçelere dayanılarak yapılan bu engellemeler, ihaleyi kazanan firma ile belediye başkanlığı arasında ciddi anlaşmazlıkların yaşanmasına neden olmuştur. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının 20.09.2006 tarih ve 12734-14-210-800/1704-512 sayılı yazısıyla hukuki hiçbir dayanağı olmayan gerekçeler ileri sürülerek, Çevre ve Orman Bakanlığından söz konusu ihalenin iptali talep edilmiştir. Belediye Başkanlığının bu talebi, Orman Genel Müdürlüğünün 28.09.2006 tarih ve 3395 sayılı emirler ile İstanbul Orman Bölge Müdürlünün Muhakkiklerince incelettirilmiş, İnceleme neticesi muhakkiklerin tanzim ettiği “13.11.2006 tarihli inceleme raporunun” sonuç bölümünde; “Büyükşehir Belediye-sinin yasal görevi olmadığı halde, kendi kuruluşlarından olan “İSTAÇ A.Ş.”in ihaleyi kazanamaması nedeniyle yapmış olduğu suç duyurusu niteliğindeki yazısının, haklı ve yasal bir nedene dayanmadığı” sonucuna varılmıştır. Resmi şikayetten sonuç alamayan belediye başkanlığı, gayri resmi şikayetlerini devletin en üst makamlarına kadar gerçekleri de saptırarak sürdürmüştür. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile ilgili şirket arasındaki bu anlaşmazlığın idari yazışmalarla çözülememesi üzerine, ilgili şirket tarafından bu anlaşmazlık konusu yargıya taşınmıştır. İstanbul 2. İdare Mahkemesi, 25.05.2007 tarih ve 2007/482 Esas No'lu kararı, Belediye Başkanlığı ile ihaleyi kazanan şirket arasındaki anlaşmazlığın yürütmesini durdurmuş, 26.12.2007 tarih ve 2007/3028 sayılı kararı ile de bu anlaşmazlığı şirket lehine ortadan kaldırmıştır. İstanbul 2. İdare Mahkemesinin bu kararlarında özetle; “Eski maden ocaklarının rehabilitasyonunda yetki ve sorumluluğun orman idaresine ait olduğunu, sürdürülebilir ormancılığın mutlak gereği olduğunu, Çevre ve Orman Bakanlığınca 18 mart 2004 tarih ve 25406 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Hafriyat Toprağı, İnşaat ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü yönetmenliğine tabii olmadığını, Belediye Başkanlığının çalışma izni vermemesinin mevzuata ve hukuka uyarlılığının bulunmadığını” karara bağlamıştır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının bu ihale ile diğer rehabilitasyon ihalelerini engelleme gayretlerinin yasal olmadığı, bu çalışmalardaki yetkinin tamamen Orman Genel Müdürlüğüne ait olduğu, Bakanlığın ve Genel Müdürlüğün Hukuk Müşavirliklerinin görüşlerine ek olarak ayrıca “yargı kararı” ile de kesinlik kazanmıştır. 2- İlk ihalede yüksek fiyat verip ihaleyi kazanmış olmasına rağmen, ihale bedelini yatırmayıp geçici teminatını yakmasından dolayı ihale iptal edilmiştir. İptal edilen ihalenin tekrarlanması ile oluşan fiyat farkı, ilk ihaleyi kazanandan yasal zorunluluktan dolayı talep edilmiştir. Bunun üzerine, fiyat farkı istenilen kişinin kardeşi de olan bir ilçenin belediye başkanı sadece fiyat farkı istenmiş olduğundan dolayı yalan ve iftiralarla dolu İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü ile çalışanları hakkındaki şikayet dilekçesini devletin en yüksek makamlarına belediye başkanlığının 4-5 sayfalık resmi yazısıyla şikayet etmiştir. Yaşanan bu olaydan sonra ilgili belediye başkanlığının muhalif tutumu dozajını da artırarak devam etmiştir. 3- Önemli ve etkili bir kamu kurumu, ağaçlandırma yapmak amacıyla kuruma tahsisli orman alanındaki eski bir taş ocağına rehabilitasyon projesi yaptırarak kuruma ait şirkete yasal olmayan hafriyat toprağı döküm yetkisi vermiştir. Kamu kurumuna ait olan 32 SAYI: 10-11-12 ÜYELERİMİZDEN Ekim-Kasım-Aralık 2010 bu şirketin ormandaki taş ocağına toprak dökme çalışmaları, İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü tarafından fiili müdahale edilerek derhal durdurulmuştur. Tamamen yasa dışı bir faaliyete kamunun il'deki en etkili kurumunun yasal görevi olmaksızın yönlenmesine neden olan güç, toprak döküm rant'ının dayanılmayan gücüdür. Yaşanan bu olaya kadar İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün toprak döküm ihalelerine destek veren bu kurum, bu olaydan sonra maalesef kurumsal desteğini büyük oranda azaltmıştır. 4- Spor tesisi yapmak amacı ile ilgili spor kulübüne tahsis edilen ormanlık sahaya yıllardır toprak dökümü yaparak haksız kazanç sağlanmıştır. Önemli bir spor kulübünün yasal olmayan bu faaliyeti İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü tarafından ivedilikle durdurulmuştur. Tahsisli sahaya proje gereği yapılacak olan toprak döküm işi İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü tarafından ihale edilmiştir. Bu ihale ile geçmişte rantiyeye giden milyarlarca liralık bir kaynağın kamuya aktarılması sağlanmıştır. Bunun üzerine, tahsis edilen ormanlık sahaya yıllardır yasa dışı toprak dökümüyle haksız kazanç sağlayanlar da ne yazık ki sporu alet ederek Orman Bölge Müdürlüğü'nün ihaleleri hakkındaki iftira kampanyasına katılmışlardır. 5- Katı atık transfer merkezi adı altında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına tahsis edilen Şile ilçesindeki orman alanının hafriyat toprağı döküm yeri için ilçe belediye başkanlığınca yasalara aykırı olarak ihale edilmiştir. Bu ihalenin yasal olmadığını, mutlak suretle iptal edilmesi gerektiğini, aksi taktirde verilen iznin iptal edileceğini İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü, resmi yazıyla İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığına iletmiştir. Diğer taraftan da yasal gereğinin yapılması için de kurum içinde gerekli yazılı talimatlar da verilmiştir. Katı atık bertaraf tesisi adına hafriyat toprağı döküm yapmasına izin verilmeyen ilgili belediye başkanlığı da toprak döküm ihaleleri hakkında başlatılan iftira kampanyasına dahil olmuştur. 6- Beykoz ilçesindeki bir rehabilitasyon ihalesi sadece düşük fiyattan dolayı onaylanmamıştır. Düşük fiyattan dolayı ilk ihalesi onaylanmayan rehabilitasyon ihalesi tam dört kez ihaleye çıkarılmıştır. Son ihale, yine ilk ihaleyi alan şirkete ilk fiyatın yaklaşık 3 katına yakın bir fiyatla sonuçlanmıştır. İlk ihale ile son ihaledeki fiyat farkı 1 milyon TL.'ye yakın olmuştur. 7- Yıllardır madencilik çalışmaları sonucunda bozulmuş ve atıl bekletilen bir sahanın rehabilitasyonuna “SİT” kurumunca izin verilmemesi kararının yargı yoluyla ortadan kaldırılarak bu sahanın rehabilitasyon ihalesi yapılmıştır. 8- Yatırım programında olmasına rağmen para harcanarak yapılması gereken satış deposunun zemin stabilize işinin özel şartname hazırlanarak toprak döküm ihalesine konu edilmesi neticesi kamuya ekstradan ciddi gelir sağlanmıştır. 9- İhaleye konu edilen eski bir maden ocağının ruhsat sahibi tarafından Maden İşleri Genel Müdürlüğüne yazılı talepte bulunması üzerine ilgili kurumun 20 yıl önce madencilik faaliyetleri tamamlanmış ve atıl olarak bekletilen bu sahadaki maden rezervi gerekçesiyle yapılacak ihalenin iptal edilmesini resmi yazıyla Orman Bölge Müdürlüğüne iletmiştir. Yasal gerekçesi olmayan bu yazı dikkate alınmayarak ihale gerçekleştirilmiştir. Yukarıda verilen örneklerde de görüldüğü gibi, bütün toprak döküm ihalelerinde 5 yıl süreyle hukuk zemininde kalınarak kamu adına benzer mücadeleler verilmiştir. Nitekim, İstanbul'daki kamu arazilerine yapılan toprak döküm faaliyetlerinden kamuya ciddi ölçüde gelir sağlayan kuruluşların başında ve açık ara önde İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün gelmesi bu mücadelenin bariz bir sonucudur. Orman dışındaki kamu arazilerine yapılan toprak dökümlerinden rahatlıkla rant elde edenler; ormandaki toprak döküm ihalelerinde karşılaştıkları dirençten dolayı İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünü ve görevlilerini sürekli hedef haline getirmişlerdir. Hafriyat toprağı rant'ından beslenenlerin bu saldırıları karşısında gerek kamuoyunu bilinçlendirme gayretleri, gerekse siyasi otoriteyi doğru bilgilendirme çapaları ne yazık ki yetersiz kalmış, rantiyecilerin saldırıları etkili olmuştur. C-4: 2007 YILININ SON ÇEYREĞİNDE YAŞANANLAR: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının her türlü engelleme gayretlerinin yasal olmadığı mahkeme kararı ile kesinlik kazanmasına rağmen, bu çalışmaların Orman Genel Müdürlüğünden alınarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına devredilmesi yönündeki baskılar, bıkmadan ve usanmadan aynen devam ettirilmiştir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının hukuk dışı baskıları karşısında İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü 2007 yılının son çeyreğine kadar dik durabilmiştir. 2007 yılı genel seçimlerinden sonra bakanın değişmesiyle birlikte toprak döküm rantçılarına karşı kamu çıkarları adına yıllardır amansız mücadele verdiğimden dolayı bakanlığının ilk 20. gününde (20 eylül 2007), 5 yıla yakın bir sürede yapılmış icraatlar ile yaşanmış sorunlara ait brifing raporunun sunulmasına bile fırsat verilmeden adeta suçlu kovalar gibi alil acele görevimden alınarak Trabzon'a gönderildim. Görevimden uzaklaştırma yazısı cuma günü faks iletisi ile bölge müdürlüğüne gönderilmiş, pazartesi günü de görevimi terk etmem yönünde de şifayı talimat verilmiştir. Suç işleyenlere bile gösterilen tolerans, İstanbul gibi bir metropolde 5 yıla yakın bir süreyle tabiri caizse “sıfır” hatayla bölge müdürü olarak görev yapmış ve 5 yılık görev süresinde önemli projeleri kadrosu ile yaşama geçirebilmiş bir kamu yöneticisine gösterilmemiştir. Hiç de etik olmayan şekil ve üslupla görevden alınmış olmam, art niyet ve kasıt'ın varlığını açıkça teyit etmiştir. Görevden alınmamdan sonra toprak döküm ihalelerinin gerçekleş-tirilmesi için yıllardır verilmekte olan mücadeleye son verilerek rehabilitasyon ihaleleri tamamen durdurulmuştur. C-5: 2007 YILININ SON ÇEYREĞİNDEN SONRAKİ YAŞANANLAR: DÖNEMDE Görevden alındıktan (2007 yılının son çeyreği) sonra Orman Genel Müdürlüğünün rehabilitasyon çalışmaların-daki otoritesi tamamen yetki gaspıyla İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığına geçmiştir. Bu tarihten sonra, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının izni olmaksızın İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün hafriyat toprağı ile eski maden ocaklarının rehabilitasyon ihalelerinin yapılmasına Orman Genel Müdürlüğünce kesinlikle onay verilememiştir. Bu durum, yasal olmayan ve ranta dayalı organizeli toprak dökümlerini artırarak tekelleşmeye dayalı suni fiyatların yaşanmasına neden olmuştur. Oluşan yüksek fiyatlar da organizeli toprak döküm rantını tetiklemiş, toprak döküm ihalelerinden Orman Bölge Müdürlüğünün sağladığı gelir “sıfır” seviyelere kadar düşmüştür. Orman alanı dışındaki kamu arazilerine yapılan yasal olmayan ve ranta dayalı organizeli dökümlerle İstanbul ilinin coğrafyası da bozulmuştur. Ayrıca, ihalelerin durdurulması ciddi miktarda kamu zararının oluşmasına neden olmuştur. Yıllardır yapılmış olan yasa dışı baskılar nihayet sonuç vermiş, orman yasası da değiştirilerek İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü tarafından ihale yöntemi ile yıllardır yapılmış olan maden ocaklarının rehabilitasyona yönelik toprak döküm işleri, ihalesiz bir sistemle belediye başkanlıklarına ya da uygun görülecek kişilere verilmesine yasal zemin hazırlanmıştır. C-6: MUHAKKİK VE MÜFETTİŞ RAPORLARI İLE MAHKEME KARARLARI: Yapılan şifayı görüşmeler neticesinde görevden alınmama kamu menfaatleri adına 5 yıl süreyle amansız mücadele edilen toprak döküm rantçılarının ortaya attıkları “mesnetsiz yalan ve iftiraların” neden olduğu anlaşılmıştır. Ne yazıktır ki, rantçıların sadece söyleme dayalı iddialarına inanarak idari işlem yapmış olanlar, bu iddialara muhatap olanlara en evrensel ve en kutsal haklardan olan “savunma hakkına” bütün ısrarlı taleplere rağmen bir kez olsun fırsat tanımamışlardır. Bunun üzerine, Orman Genel Müdürlüğüne İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün 20.09.2007 tarih ve 14172 resmi yazıyla yaşanan sıkıntılar da dile getirilerek o güne kadar gerçekleşmiş olan toprak döküm ihalelerinin tamamının incelenmesi, ortaya atılan iddiaların doğru olup olmadığının ve varsa sorumlular hakkında gereğinin yapılması için müfettiş talep ettim. Ayrıca, bakana iadeli taahhütlü olarak göndermiş olduğum mektup ve iletilerde yaşanan haksızlıklar “bilgi ve belgelerle” dile getirilmiştir. Mektuplarla ve iletilerle sn. Bakan'a yaşanmış sorunlar ile verilen mücadeleler hakkında detay bilgiler verilmiş, bölge müdürlüğü icraatlarımın her yönü ile incelenmesi, suçumun tespiti halinde de en ağır bir şekilde cezalandırılmam talep edilmiş, aksi taktirde rantçıların isteği doğrultusunda büyük bir haksızlığa neden olunacağı ısrar ve inatla dile getirilmiştir. Müfettiş talebimin üzerine Orman Genel Müdürlüğü, müfettiş göndermeyi uygun görmeyerek ihalelerin bölge müdürlüğü muhakkiklerince incelettirilmesini uygun görmüştür. Genel Müdürlüğün emirleri üzerine muhakkiklerin düzenlediği 02.01.2008 tarihli “inceleme raporunda” toprak döküm ihalelerinde herhangi bir usulsüzlüğe rastlanılmadığı sonucuna varılmıştır. Bakanlıktan nisan 2008'de gönderilen 4 adet müfettiş tarafından İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün “toprak döküm ihaleleri” de dahil bölge müdürlüğünün bütün çalışmaları inceleme ve tahkikata konu edilmiş, yapılan tahkik ve inceleme neticesinde olumsuz hiçbir olaya rastlanılmamıştır. Görevden alınmamdan sonra gerek muhakkik raporları, gerekse müfettiş raporlarında toprak döküm ihaleleri de dahil İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün 5 yıllık uygulamalarında hiçbir olumsuzluğa rastlanılmadığı teyit edilmiştir. Ayrıca, İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü görevinde başarılı olduğum iki ayrı yargı kararı(Trabzon İdare Mahkemesinin 31.07.2008 tarih ve 2008/933 sayılı kararı, Ankara 15. İdare Mahkemesinin 24.06.2009 tarih ve 2009/847 sayılı kararı) ile de tescil edilmiştir. C-7: İHALELERİN DURDURULMASINDAN DOLAYI OLUŞAN KAMU ZARARI: Görevden alınma işleminin yürütmesinin durdurulması üzerine 33 ÜYELERİMİZDEN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47 mayıs-2008 tarihinde tekrar eski görevime geri döndüm. Görevden uzaklaştırılmamdan sonra Bölge Müdürlüğünün gelirgider dengesi geçmiş yıllara göre anormal derecede gelirlerin aleyhine bozulmuştur. Bu bağlamda, 2008 yılının mayıs ayı sonu itibarıyla İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü karlılığında bir yıl önceki aynı ay'a göre çok büyük bir düşüş yaşanmıştır. Bölge Müdürlüğü karlılığının düşme nedenlerini araştırmak ve gerekli önlemlerin tespiti için bölge müdür yardımcısı başkanlığında 8 orman işletme müdürü (işletme müdürlerinin tamamı) ve 4 şube müdüründen oluşan 13 kişilik bir komisyon kurulmuştur. Komisyonun yapmış olduğu inceleme neticesinde tanzim edilen 16.06.2008 tarihli inceleme raporunda özetle; “İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün mayıs- 2008 ayı sonu itibarıyla karlılığının bir yıl önceki aynı aya göre % 94 oranında azalarak 7.516.789.00 YTL. eski bakiye vermesinin temel nedeninin eski maden ocaklarının rehabilitasyonu amacı için yapılan toprak dolum hakkı ihalelerinin 2007 yılı eylül ayından itibaren gerçekleştirilmemesi nedeniyle meydana gelen gelir kaybından kaynaklandığını, gerçekleşmeme nedeninin ise ihale için önceki tarihlerde Orman Genel Müdürlüğünün onayına sunulan 5 adet ihale talebine onay verilmemesinin olduğunu , kamu gelirlerindeki bu eksilmeyle 19.10.2006 tarihli ve 26324 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “kamu zararlarının tahsiline ilişkin usul ve esaslar hakkında yönetmenliğin” tanımlar maddesinde açıklandığı üzere “kamu zararına” neden olunduğu” tespit edilmiştir. İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünce tanzim olunan bu rapor, gereğinin yapılması için Orman Genel Müdürlüğüne arz edilmiş olmasına rağmen, Orman Genel Müdürlüğü bu rapora tamamen seyirci kalmıştır. 2007 yılının son çeyreğinden sonra İstanbul ilinde toprak döküm ihalelerine asla izin verilmezken İzmir'de ihalelere devam edilmesi konusunda yazılı emir verilmiştir. Maden ocaklarının toprak döküm yöntemi ile rehabilitasyon ihalelerinin sadece İstanbul ilinde durdurulmuş olması, Orman Genel Müdürlüğünün kurumsal otoritesinin bu ilde rant karşısında ne ölçüde zaafa uğratıldığını da açıkça ortaya koymuştur. C-8: 2008-2012 YILLARI DÖNEMİ AĞAÇLANDIRMA KAMPANYASI: İstanbul'u 2010 yılı kültür başkentine hazırlayan vizyon projelerden biri olan ve aynı zamanda kaynağını da kendi bünyesinde barındıran, bütçeye yük olmayıp, ayrıca kamuya gelir sağlayan özelliği de bulunan maden ocaklarının rehabilitasyon projesinin; Bakanlığımızın başlattığı ve Başbakanlığımızca da desteklenerek teşvik edilen, başarılı olunması için de büyük bir kamuoyu oluşturma gayretleri gösterilen “2008 - 2012” dönemine ait ağaçlandırma kampanyasına dahil edilmemiş olması izaha muhtaç önemli bir çelişkidir. Başlatılan ağaçlandırma kampanyasının hedefe ulaştığını kamuoyuna lanse etmek adına ülkemizin değişik noktalarında yıllardır yapılmakta olan rutin orman bakım faaliyetlerini ve verimsiz ormanlardaki iyileştirme çalışmalarını yeni sahaların ağaçlandırılması gibi abartılmış rakamlarla gösterilirken, yasal ve anayasal çerçevede kalınarak devam ettirilmesi tercihten öte yasal bir zorunluluk, sürdürebilir ormancılığın da mutlak gereği olan ve başlatılan kampanyanın finansını da sağlayabilecek gerçek rehabilitasyon ve ağaçlandırma projesinin; on beş milyon nüfusun yaşadığı İstanbul gibi tüm insanlığa mal olmuş bir dünya kentinde ve küresel ısınmanın yaşamı tehdit ettiği bu yüzyılda ranta kurban edilerek durdurulmasının ve İstanbul 34 SAYI: 10-11-12 ÜYELERİMİZDEN Ekim-Kasım-Aralık 2010 coğrafyasının kaçak toprak dökümleri ile bozulmasına göz yumulma-sının meslek ve bilim adına izahını yapmak asla mümkün değildir. C-9: HAFRİYAT TOPRAĞI DÖKÜM SORUNLARIYLA İLGİLİ TOPLANTILARDA YAŞANANLAR: İstanbul'da Çevre ve Orman Bakanı'nın başkanlığında ilgili tarafların (İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Orman Genel Müdürlüğü, İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü, İstanbul İl Çevre ve Orman Müdürlüğü) da katılımları ile “24.06.2008” tarihinde yapılan “İstanbul Maden Sahaları Toplantısına” İstanbul'daki ilgili kurumların en yetkili kişileri davet edilirken toplantının en önemli muhatabı olan İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünü temsilen bölge müdürü (bendeniz) kasıtlı olarak davet edilmemiştir. Sorunların tespiti ve çözümüne İstanbul Orman Bölge Müdürü olarak yıllardır edinilen tecrübeyle önemli katkılar sağlayabileceğim dile getirilerek söz konusu toplantıya görevimin gereği katılmamın zorunluluğuna ve bu doğrultudaki 23.06.2008 tarih ve 08885 sayılı resmi talebime rağmen, toplantıya katılımım özellikle engellenmiştir. Toplantının ana gündemini maden ocaklarının rehabilitasyonu amacı ile İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün yıllardan beri yapmış olduğu toprak döküm ihaleleri oluşturmuştur. Bu toplantıda; Sayın Bakan, toprak döküm işlerinin Yasalara, Mahkeme Kararlarına, Orman Genel Müdürlüğünün Emirlerine, Bakanlığın ve Genel Müdürlüğün hukuk müşavirliklerinin yazılı görüşlerine aykırı olarak “Bakanlık olarak orman alanlarındaki maden ocakları ile ilgili hafriyat döküm ve doldurma işlemlerini tamamen Büyükşehir Belediyesine vermeyi ve onun kontrolünde buraların işletilmesini prensip olarak kabul ettiklerini, işin doğrusunun da bu olduğunu, şehirde 40 kişinin bir işe karışamaz olduğunu, şehri şehremini idare ettiğini, diğer kuruluşların ona yardım etmesi gerekir” şeklindeki beyanını kamuoyu önünde açıkça deklere etmiştir (EK:60). Sayın Bakanın bu beyanı, maden ocaklarının rehabilitasyonu amacına yönelik toprak döküm işlerinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına devredilmesine yönelik ilk işaret fişeği olmuştur. Sayın Bakanının göreve başlamasından sonra konu ile ilgili toplantılar yukarıda verilen toplantının öncesinden de sık sık tekrarlanmıştır. İlgili taraflardan olan ve yaşanan sorunlara da neden olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının tek taraflı olarak görüşü defalarca alınmış ve her defasında da İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün çalışmaları ve çalışanları aleyhine yanlış ve maksatlı bilgiler verilmiştir. Ne acıdır ki, bakanlığının bir mensubu olarak bakanlığının çıkarları adına yıllardır amansız mücadele vermiş olmama rağmen, bu toplantıların hiçbirine bir kez olsun katılmama hiçbir zaman izin verilmemiştir. En acısı ise; yıllardır gerek yazılı gerekse sözlü emirleri ile bu mücadelenin verilmesine neden olanlar, bu haksızlık karşısında doğruyu söyleyemedikleri gibi yıllardır mücadele edilenlerle birlikte hareket etmekten de geri kalmamışlardır. Bütün iyi niyetli gayretlerime rağmen, verdiğim mücadeleyi ve yaşadığım sorunları sayın bakana anlatabilmeme asla fırsat verilmemiştir. İftira atan ve suçlayanlara tanınan fırsat, ne gariptir ki iftira ve suçlamalara muhatap olanlara asla tanınmamıştır. C-10: HAFRİYAT TOPRAĞI DÖKÜM SORUNLARIYLA İLGİLİ RAPORUN SAYIN BAKANA İLETİLMESİ: 21 eylül 2007 tarihinde görevimden uzaklaştırıldıktan sonra Trabzon İdare Mahkemesinin yürütmenin durdurulması kararı üzerine Mayıs-2008 tarihinde eski görevime geri döndüm. Mahkeme kararıyla göreve döndükten yaklaşık 2 ay sonra Ağustos-2008 tarihinde tekrar görevimden alınarak Ağaçlandırma ve Erozyonla Mücadele Genel Müdür Yardımcılığına atandım. Gerek sayın bakanın göreve atandığı süreçte, gerekse yargı kararı ile tekrar eski görevime geri dönüşümde yaşanan sorunlarla verilen mücadeleyi ve mücadeleden dolayı uğradığım haksız saldırıları brifing olarak sayın bakana sunma gayretlerim her defasında karşılık bulmamış, bu gayretlerim bizzat Orman Genel Müdürlüğü tarafından engellenmiştir. Yaklaşık 5 yıl süreyle yaşanan sorunlar ile bu sorunlar karşısında verilen mücadelelerin sayın bakana bizzat anlatabilme şansımın kalmadığının anlaşılması üzerine, yaşanan sorunlar ile verilen mücadele bölge müdürü sıfatıyla Ağustos-2008 tarihinde kaleme aldığım “İstanbul ormanlarındaki eski maden ocaklarının rehabilitasyonunda 2003-2008 yılları arasında yaşanan sorunlar” başlığındaki bir raporda özetlenmiştir. Görev müdrikiyle hazırlamış olduğum bu rapor, ayni tarihlerde sayın bakanla birlikte mesleki sivil toplum kuruluşlarına ve üniversitelerin orman fakültelerindeki bazı öğretim görevlilerine iletilmiştir. C-11: RAPORUNUN SABAH GAZETESİNDE 2 GÜN ART ARDA ANA MANŞETTE HABER OLMASI: İstanbul Orman Bölge Müdürü sıfatı ile kaleme aldığım Ağustos2008 tarihli raporun sayın bakana iletilmesinden sonra da hiçbir şey yaşanmamış gibi en ufak bir tepki dahi gösterilmemiştir. Bu raporda; yaşanan birçok sorunun yanında, ranta dayalı organizeli toprak dökümleri ile İstanbul coğrafyasının bozulduğu, gerekli tedbirlerin alınmaması halinde ileride yaşanacak sel ve heyelanlardan dolayı can ve mal kayıplarının yaşanabileceği de dile getirilmiştir. Raporun kaleme alınmasından yaklaşık 1 yıl sonra Eylül-2009 tarihinde İstanbul'da yaşanan büyük bir sel ve heyelan felaketi can ve mal kayıplarına neden olmuştur. İstanbul'da yaşanan bu felaketin, felaketten tam bir yıl önce tahmin edilerek rapora bağlanmış olması, konu ile ilgili sorumlu ve yetkili kişilerin de kaçak toprak dökümlerinin felaketin oluşmasında etkili olduğunu kamuoyu önünde deklere etmiş olmaları, bu raporu manşet habere taşımıştır. 13,14 Eylül 2009 tarihli Sabah Gazetesinin ana manşet haberi, bu rapor ve raporda dile getirilen sorunlardan oluşmuştur. Gazete manşetine dayanılarak bazı yazarların köşelerinde de ilgili rapor konu edilmiştir. 2 yıla yakın bir süreyle yaşanan haksızlıkları ve İstanbul'da işlenen çevre cinayetlerini dile getiren feryat ve isyanlar karşısında sessiz kalanlar, bu haberlerden sonra da olayın içeriği konusunda da yine aynı sessizliği sürdürmüşlerdir. İstanbul'da yaşanan sel felaketinden sonra gazete haberlerine ve köşe yazılarına gündem oluşturan ilgili raporumdan dolayı hakkımda soruşturma açılmıştır. Soruşturmanın kapsamı sadece raporun gazetelerde ve köşe yazılarında yer alma şekliyle sınırlı kalmış, raporun içeriğine asla girilmemiştir. İdare ile yaşadığım hukuk mücadelesinden dolayı şahsıma karşı oluşan kişisel husumetten dolayı sudan sebeplerle sık sık soruşturma açılırken, ulusal gazete manşetlerine ve önemli köşe yazılarına gündem oluşturan raporda dile getirilen çok önemli iddialar hakkında hiçbir zaman soruşturma açılmamıştır. Bu durum da raporda dile getirdiğim olayların doğruluğunu açıkça teyit etmiştir. C-12: İHALELERDE İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLIĞINI YETKİLİ KILMAK AMACIYLA İHALE ŞARTNAMESİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ: Sayın Bakan başkanlığında İstanbul'da 24.06.2008 tarihinde yapılan toplantıda alınmış olunan kararının yerine getirilebilmesi amacıyla yıllardır uygulanan “ihale ilanı” yasal hiç bir dayanak gösterilmeden değiştirilmiştir. Yenilenen ihale ilanının 9. maddesinde “işe ait diğer bilgiler” yan başlığı altında Orman Genel Müdürlüğü ile Çevre ve Orman Bakanlığı Hukuk Müşavirliklerinin resmi görüşlerine, Orman Genel Müdürlüğünün yazılı emirlerine ve İstanbul 2. İdare Mahkemesinin 26.12.2007 tarih ve 2007/3028 sayılı kararına açıkça aykırı olarak “Mülkiyetin gayri ayni toprak dolum hakkı tesis edilecek sahaya toprak ve dolgu malzemesi depolanabilmesi için, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile diğer ilgili kuruluşlardan izin ya da izinlerin alınmasının zorunlu olması halinde, bu izin ya da izinlerin alınması müşteriye ait olup, müşteri gerekli izin ya da izinleri alamadığını ileri sürerek idareden herhangi bir talepte bulunamaz ve hak iddia edemez” hükmü eklenmiştir. İhale ilanına eklenen bu hüküm, madencilik çalışmaları ile bozulan ormanlık alanların rehabilitasyon çalışmalarıyla tekrar ormana kazandırılması amacıyla İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünce yapılan toprak döküm ihalelerinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığınca keyfi ve hukuk dışı yöntemlerle yıllardır uyguladığı engelleme gayetlerini açıkça desteklemiştir. Bu hüküm, toprak döküm ihalelerine İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığınca izin verilemeyebileceğinin Orman İdaresinin de kabul etmesini zorunlu kılmıştır. Oysa, “Anayasaya” ve “6831 Sayılı Orman Yasasına” göre madencilik çalışmaları ile bozulan ormanlık sahaların tekrar ormanlaştırılması için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığından ve diğer kurumlardan alınması zorunlu hiçbir izin yoktur. Kaldı ki böyle bir izin olsa bile bu izni almakla sorumlu ve yetkili olan kişi ihaleyi kazanan değil, işin sahibi ve ihale yetkilisi Orman Bölge Müdürlüğünün bizzat kendisidir. Bu ihale ilanı değişikliği ile Orman Bölge Müdürlüğüne ait olan yasal ve kurumsal yetki ve sorumluluk, ihaleyi kazanana devretme cihetine gidilmiştir. Eğer alınması gerekli yasal bir izin varsa, o iznin alınmasında yetkili ve sorumlu olan ihalenin sahibi olan İstanbul Orman Bölge Müdürlüğüdür. Orman Bölge Müdürlüğü bu yetki ve sorumluluğunu ihaleyi kazanan kişi ya da şirkete devredemez. Bu yetki devri yasal olmadığı gibi, yasal zorunluluğu olmayan izinlerin alınmamasından da ihaleyi kazanan sorumlu tutulamaz. Ayrıca bu yetki devri ile de Orman İdaresi sorumluluğundan asla kurtulamaz. Değiştirilen bu ihale ilanı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının yetkisi olmadığı halde uygun görmeyeceği firmaya ihalenin verilmesinin mümkün olamayacağının önünü açmıştır. Başka bir deyişle, hukuki dayanağı olmayan bu “ihale hükmü” ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının ihaleler üzerindeki belirleyiciliği açıkça kabul edilmiştir. İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün kamu çıkarları adına yıllardır vermiş olduğu hukuksal mücadeleden “bu değişiklik” ile vazgeçilmek istenmiştir. C-13: DEĞİŞTİRİLMİŞ İHALE ŞARTNAMESİYLE YAPILAN İLK VE SON İHALE: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının kurumsal baskısıyla yasalara aykırı olarak durdurulmuş olan “toprak döküm ihalelerine” yaklaşık 2 yıl aradan sonra değiştirilmiş “İhale İlanı” ile 35 ÜYELERİMİZDEN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47 Şile Orman İşletme Müdürlüğünde 18.02.2009 tarihinde yapılan ihale ile yeniden başlanılmıştır. Değiştirilmiş bu “ihale ilanı” ile İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünden “toprak döküm” ihalelerini kazanmış olmalarına rağmen, yıllardır İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile birçok sorun yaşamış ve mahkemelik olmuş firmalarla belediyenin uygun görmeyeceği diğer firmaların bu ihaleleri alabilmeleri yasaya ve yargı kararına aykırı olarak fiilen engellenmek istenmiştir. İhale ilanına eklenmiş yeni hüküm ile sadece İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının uygun göreceği firmaların ihaleleri kazanabilmelerine zemin hazırlanmıştır. Bu hüküm, en yüksek teklif vererek ihaleyi almayı hak eden firmayla, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını karşı karşıya getirmiş, ihaleyi alabilmesini Belediye Başkanlığının iznine bağlamıştır. İhale ilanının değişikliği, ihalenin kazanılması için sadece en yüksek teklif vermenin yeterli olmadığını, ihaleyi alabilmek için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının da izin vermesini şart koşmuştur. Bu değişiklik ile, İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı arasında yıllardır sürmekte olan hak ve yetki mücadelesine son verilerek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının yasalara, yargı kararına ve yazılı emirlere aykırı olarak yetkili kılınmıştır. Bu şartname değişikliği ile İhalelerde olması yasal bir zorunluluk olan “serbest rekabet şartları” da tamamen ortadan kaldırılmıştır. Toprak döküm ihalelerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile yaşanan sorunlardan ve kamu yararı adına yıllardır verilen amansız hukuk mücadelesinden sonra ihale şartnamesinin yasalara ve yargı kararına aykırı bir şekilde değiştirilmesinin hukuki hiçbir izahı yoktur. 2004-2007 yılları arasında İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünden İhale alan kişi ve firmaların tamamı üzerinde Büyükşehir Belediye Başkanlığının uygulamış olduğu hukuksuz ve keyfi baskılar ile ihaleleri engelleme gayretleri dikkate alındığında, değiştirilmiş olan ihale şartnamesinin nedeni ve yaptırım gücü daha iyi anlaşılmış olacaktır. Değiştirilmiş ihale ilanı ile yapılan ihalede İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının etkinliğine rıza gösterilmiş, Belediye Başkanlığının uygun görmediği her hangi bir firmaya ihale verilebilmesine engel olunmak istenmiştir. (Şiledeki söz konusu toprak döküm ihalesinde şartname değişikliği ile “ihaleye fesat karıştırma” suçu işlendiği iddiası ile Şile Cumhuriyet Başsavcılığına Orman Genel Müdürü ve İstanbul Orman Bölge Müdürü hakkında Türk Tarım Orman Sendikası'nın 26.03.2010 tarihli dilekçesi ile suç duyurusunda bulunulmuştur.) C-14: YAŞANAN OLAYLARA RAĞMEN ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜNÜN GERÇEKLERİ GİZLEME GAYRETLERİ: Orman Genel Müdürlüğü, gerek konuyla ilgili basına yansıyan haberlere vermiş olduğu beyanlarında, gerekse idari davalardaki savunmalarında; İstanbul Orman Bölge Müdürlüğündeki toprak döküm ihalelerinin durdurulma gerekçesini, hem kendi icraatlarıyla çelişkiye düşerek hem de yaşanmış gerçekleri ört pas ederek anlatmaya özel bir gayret sarf etmiştir. İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün 16.06.2008 tarihli tespit raporuna yaklaşık 1 yıl sonra Orman Genel Müdürlüğün 27.03.2009 tarih ve 1956 sayılı cevabi yazısında da aynı gayret ne yazık ki resmen tekrar edilmiştir. Orman Genel Müdürlüğü, bu süreçte yaşanmış olan sorunları tamamen saptırarak suni gerekçelerle hem kamuoyunu hem de mahkemeleri yanıltmaya çalışmıştır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının siyasi ve yasal olmayan idari baskılarından dolayı bu ihalelerin durdurulduğunu asla dile getirememiştir. Orman Genel Müdürlüğünün resmi 36 SAYI: 10-11-12 ÜYELERİMİZDEN Ekim-Kasım-Aralık 2010 yazışmalarında ihalelerin durdurulduğu gerçeği resmen kabul edilirken, durdurulma gerekçesi arz/talep dengesine bağlı fiyat düşüklüğüne bağlanmıştır. İstanbul Orman Bölge Müdürlünün raporuna yaklaşık bir yıl sonra verilen cevapta, ihalelerin durdurulma gerekçesi İstanbul için ileride yapılması düşünülen ekolojik bir makro planlama gerekliliğine bağlanmıştır. Orman Genel Müdürlüğünün gerek gazetelere verilen beyanlarında gerekse T.B.M.M. de Plan ve Bütçe Komisyonundaki 2010 yılı bütçe görüşmelerinde; resmi yazışmalarda dile getirilenlerin aksine ihalelerin durdurulmadığı iddia edilebilmiştir. İdarenin yaşamış olduğu bu çelişki, tartışılmaz bir yönetim travmasıdır. Orman Genel Müdürlüğünün ihalelerin durdurulma gerekçesi olarak ortaya koymuş olduğu arz/talep dengesine göre oluşan fiyat düşüklüğü de, hem kendi icraatları ile hem de diğer gelişmelerle açıkça geçersiz kılınmıştır. Genel Müdürlüğün iddia ettiği gibi, arz/talep dengesine göre hiçbir zaman fiyat düşüklüğü yaşanmamıştır. Bu süreçte ihalelerin durdurulmasının gerçek nedeni, fiyatların düşüklüğü olmayıp, onay için makama gönderilen ihalelere izin verilmemesidir. Ekonominin kurallarına göre ihale yapılmaksızın “arz/talep” dengesine göre fiyatın oluşması mümkün değildir. Oluşmayan bir fiyatın kritiğinin yapılmasının da bilimsel hiçbir geçerliliği ve bilimselliği de yoktur. Kaldı ki, gerek 2009 yılında Şile Orman İşletme Müdürlüğünün, gerekse 2010 yılında TOKİ Başkanlığının yapmış olduğu toprak döküm ihalelerinde fiyat düşüklüğünün yaşanmadığı kesinlik kazanmıştır. Her iki toprak döküm ihalesinde de fiyatlar geçmiş yıllara göre düşmemiş, aksine büyük ölçüde artmıştır. Genel Müdürlüğün ihalelerin durdurulmasına ait diğer bir iddiası olan İstanbul için ileride yapılması düşünülen makro ekolojik planlama gerekliliği ise, suni bir gerekçe olup genel müdürlüğün geçmiş icraatları ile tamamen çelişmiştir. Gerek geçmişteki İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün rehabilitasyon çalışmalarında, gerekse TOKİ'nın yapmış olduğu ihalesinde böyle bir planlamanın gerekliliği hiçbir zaman gündeme dahi gelmemiştir. Orman Genel Müdürlüğünün bu gerekçeyi ortaya attıktan sonra yapmak zorunda kaldığı Şile'deki ihalede de bu gerekçe asla dikkate alınmamıştır. Orman Genel Müdürlüğü, toprak döküm ihalelerinin durdurulduğundan dolayı ortaya çıkan başarısızlığı ve kamu zararının oluşmasını; “maden ocaklarını rehabilitasyon çalışmalarının ormancılığın temel sorunu olmadığını, bu yolla da elde edilen bir başarının veya başarısızlığın bir ölçüt olamayacağını, ormancılığın buna ilişkin bir sorumluluğu da bulunmadığını” iddia edecek kadar büyük bir aczi yete düşmüştür. (Ankara 15. İdare Mahkemesinin 2008/ 1267 esas sayılı davadaki davalı idarenin 24.04.2009 tarih ve 3721 sayılı II. Savunmasının 2/a maddesi). Bu iddianın ne bilimsel ne de yasal hiçbir geçerliliği olmadığı hem bakanlığın ve genel müdürlüğün hukuk müşavirliklerinin resmi görüşleri hem de yargı kararı ile kesinlik kazanmıştır. (İstanbul 2. İdare Mahkemesinin 26.12.2007 tarih ve 2007/3028 sayılı kararı bu ihalelerin sürdürülebilir ormancığın mutlak gereği olduğunu kesin hükme bağlamıştır) Kaldı ki, madencilikle tahrip olunan ormanlık alanların tekrar ormanlaştırılması yasal ve anayasal bir zorunluluktur. Ayrıca, çevre değerlerinin önem taşıdığı ve ormancılığın sadece odun üreticiliği olmadığı, aynı zamanda yaşamı etkileyen çevresel faktörleri de yönetebilen bir sektör olarak kabul edildiği 21. yüzyılda, bu şekilde bir savunmanın dile getirilmiş olması meslek ve teşkilat adına büyük bir talihsizlik olmuştur. 15 milyon nüfusa sahip büyük bir metropoldeki su havzalarında madencilik çalışmaları ile tahrip edilen ormanlık alanların rehabilitasyonunu ve bu yolla gelir elde etme çalışmalarını ormancılığın gereği olarakgörmeyen bir ormancılık anlayışının ne hukuksal ne de bilimsel hiçbir geçerliliği yoktur. Orman Genel Müdürlüğü, bir taraftan ihalelerin durdurulmasının gerekçesini zorlama ve yasa dışı yorumlarla örtbas etmeye çalışırken, diğer taraftan da İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün 7 yıl aradan sonra ilk kez zarar ettiğini görmezlikten gelerek ihalelerin devam ettiğini dile getirebilmiştir. Ayrıca, ormancılığın yasal ve anayasal olarak ta vazgeçilmez faaliyetlerinden olan ve uluslar arası bilim çevrelerinde taktir toplayan madencilik çalışmaları ile çukurlaşmış ormanlık alanların “hafriyat toprağı ile rehabilite edilerek tekrar ormana kazandırma çalışmaları” ile “rantiyecinin göz diktiği kamu geliri niteliğindeki önemli bir kaynağı gelire dönüştürerek kurumu kara geçirme çabalarını” ormancılığın bir gereği olmadığını iddia edebilmiştir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının yıllardır sürdürdüğü yasal olmayan baskılarının değil bertaraf edilmesinde, kamuoyu önünde dile getirilmesinde bile gerekli cesaret ve feraseti gösteremeyenler, kamuoyunun doğru olmayan bilgilerle sürekli yanıltılmasına ve kamunun milyonlarca dolar zarar etmesine neden olmuşlardır. 170 yıllık bir teşkilat olan Orman Genel Müdürlüğünün yaşamış olduğu yönetim travmasına, herkesten önce teşkilatımın ve mesleğimin menfaatleri uğruna yıllar önce mesleğimin ilk yıllarında eşkıyaların kurşunlarına hedef olmayı açıkça göze alabilenleri çok daha fazla üzülmüştür. C-15: KAMU GÜCÜNÜN KİŞİLEŞTİRİLEREK KÖTÜYE KULLANILMASI GAYRETLERİ: 2007 yılı son çeyreğinde, görevimden alındıktan sonra yaklaşık 12 yıl süreyle İstanbul'da kamu yararı adına yapılmış olan toprak döküm ihalelerini gerçekleştirebilme mücadelesine son verilmiştir. Mücadeleyi kaybeden taraf Orman Genel Müdürlüğü olmuş, mücadelenin faturası da İstanbul Orman Bölge Müdürü olarak şahsıma kesilmiştir. Bu sonucun yaşanmasına gerçeklerin değil, rantçılar tarafından yetkili makamlara ulaştırılan yalan ve iftiralar neden olmuştur. Olay, tayın ve terfi olayından tamamen çıkmış, kamu yararı adına ve görev gereği mücadele edenlerin ranta ve rantiyeye kurban edilmesine dönüşmüştür. Bu haksızlığın yaşanmasına neden olan yöneticilerin zan altında kalmaması adına sadece gerçeklerin ortaya çıkabilmesi için büyük bir hak arama mücadelesine girişilmiştir. Bu amaçla, müfettiş ve muhakkik raporları ile Sn. Bakana ulaştırılan 2 adet mektup ve çok sayıda e-mail iletileri yanında atama ve terfiler de yargıya taşınmıştır. Yargı kararları, hem atama hem de terfi işlemini hukuka uygun bulmayarak iptal etmiştir. Bakana ulaştırılan mektup ve iletilerde de dile getirilen gerçekler, hem müfettiş ve muhakkik raporları hem de her iki yargı kararları ile teyit edilmiş, yaşananların büyük bir haksızlığa neden olduğu ve hiçbir şekilde de hukuka da uygun olmadığı tescil edilmiştir. Ne var ki, toprak döküm rantçılarının sadece söyleme dayalı yalan ve iftiralarına çok kolay inanlar, ne kendi yönetimindeki yöneticinin bilgi ve belgelere dayalı mektup ve iletilerine ne de muhakkik, müfettiş ve mahkeme kararlarına asla inanmak istememişlerdir. Aksine, sadece hak arama mücadelemden dolayı yönetim tarafından şahsıma karşı anlamsız ve hukuk dışı husumet beslenmiştir. Bu husumet, zamanla kamu gücünün kötüye kullanılmasına dönüşmüştür. Kamu gücünü elinde bulunduranlar, kişisel husumetlerine esir düşerek hukuk dışı baskı ve yıldırma taktiklerinden asla geri kalmamıştır. Bütün bu gelişmeler göstermiştir ki, yaşamış olduğum haksızlıklara sadece toprak döküm rantçılarının yalan ve iftiraları neden olmamış, rantçıların yalan ve iftiralarına sığınabilecek kadar art niyetli ve basiretsiz olan Orman Genel Müdürlüğünün yasa dışı tutum ve davranışları da neden olmuştur. D- ORMAN YASASININ DEĞİŞTİRİLEREK YETKİNİN BELEDİYELERE DEVREDİLMESİ: Yaşanmakta olan baskılara, haksız yere görevden almalara ve her türlü zorlamalara rağmen, yasalar, bakanlık ve genel müdürlüğün hukuk müşavirliklerinin resmi görüşleri ve yargı kararları, maden ocaklarındaki toprak döküm işlerinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na devredilmesini engellemiştir. Yıllardır uygulanmış olan ihale şartnamesinin yaşanmış tecrübelere ve kesinleşmiş yargı kararına aykırı olarak değiştirilmiş olması da bu engeli ortadan kaldıramaya yetmemiştir. Buna rağmen, İstanbul ilinde büyük bir rant olan ve belli kişileri besleyen ormanlık alan dışındaki “toprak döküm rantında” olduğu gibi “ormanlık sahalardaki maden ocaklarının rehabilitasyonundaki” kamu geliri niteliğindeki “toprak döküm işinde” de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının yetkili kılınması gayretlerinden asla vazgeçilmemiştir. Yasaları da zorlayarak yapılmış olan her türlü idari tasarruf ve görev değişiklikleri ile amaçlarına ulaşamayacaklarını nihayet anlamışlar, amaçlarına ulaşmanın tek ve kalıcı yolunun yasal değişiklik olduğu sonucuna varmışlardır. Bu amaçla, 6831 Sayılı Orman yasasında değişikliğe gidilerek 08/03/2010 tarihinde meclise sunulan “Avcılık Yasasının Kara Avcılığı Kanununda Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Hakkında” yasa taslağına geçici bir madde eklenerek “Madencilik faaliyetleri neticesinde tabii yapısı bozulan alanların, inşaat, yıkıntı ve hafriyat atıkları ile doldurularak ağaçlandırmaya hazır hale getirilmesi maksadıyla mücavir alanlarda büyükşehir belediyelerine ve il belediyelerine bedeli karşılığında izin verilebilir” hükmü yasalaştırılmak istenmiştir. Bu yasal düzenleme girişimi, baştan beri Orman Genel Müdürlüğü tarafından zorlama yorum ve yasal olmayan gerekçelerle gizlenmeye çalışılan gerçek amacı apaçık ortaya çıkarmış, yıllardır verilen mücadelenin yasadan kaynaklanan bir zorunluluk olduğunu da teyit etmiştir. Ayrıca, Orman Genel Müdürlüğünün İstanbul'da rant kaynağı olan büyük bir ekonomik değerin yönetilmesinde yasal zorunluluğuna rağmen kurumsal yetkisini kullanamadığının da tescili olmuştur. İstanbul ilinde toprak döküm ihalelerinden sağlanan milyarlarca dolarlık kamu gelirlerinin Orman Genel Müdürlüğünden alınarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına devredilmesini amaçlayan yasa değişikliğinde meclisteki rutin işlemlerin beklenmesine bile tahammül edilememiştir. 08/03/2010 tarihinde meclise sunulan “Avcılık Yasasının Kara Avcılığı Kanununda Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Hakkında” yasa taslağı ekindeki teklif alınarak meclis gündeminde bulunan “Maden Kanununda Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” teklifine eklenmiştir. 10/06/2010 tarihinde mecliste kabul edilen ve 24 haziran 2010 tarih ve 27621 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5995 sayılı “Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun” 19. Maddesi ile 6831 Sayılı Orman Yasasının 16. maddesinin üçüncü fıkrasından sonra 37 ÜYELERİMİZDEN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47 “Madencilik faaliyetlerinin sona ermesi neticesinde idareye teslim edilen veya terk edilen doğal yapısı bozulmuş orman alanları rehabilite edilir. Rehabilite maksadı ile bu alanların orman yetiştirilmek üzere inşaat, yıkıntı ve hafriyat atıkları ile doldurularak ağaçlandırmaya hazır hale getirilmesi için büyükşehir mücavir alanlarında büyükşehir belediyelerine, diğer yerlerde ise il ve ilçe belediyelerine bedeli karşılığında izin verilebilir” hükmü getirilerek amaçlanan hedefe ulaşılmıştır. İstanbul ilindeki hafriyat rant'ının yarattığı yetki gaspıyla büyük bir çevre katliamı ve milyonlarca dolar kamu zararı yaşatılarak “Orman Yasası” değiştirilmiştir. Bu yasal değişiklikle İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün yıllardan beri sürdürmüş olduğu haklı mücadelesine ne yazık ki dur denilmiştir. D-1: YASAL DEĞİŞİKLİĞE AİT UYGULAMA YÖNETMENLİĞİ: Yasanın uygulama yönetmenliği 30.09.2010 tarih ve 27715 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Yönetmenliğin 22/(9). maddesindeki “İzin sahibi kendisine verilen rehabiliteye hazırlık maksatlı dolgu alanını başkasına devredemez. Ancak, kendi sorumluluğu devam etmek şartıyla izin alanını başkasına işlettirebilir” hükmü yıllardan beri sürdürülen gayretlerin esas hedefini açıkça ortaya koymuştur. Yönetmenliğin bu maddesine göre, yasa değişmeden önce kamu yararı adına ihale yöntemi ile verilen “hafriyat toprağı ile maden ocaklarının rehabilitasyon işleri” yasa değiştirildikten sonra ihale yapılmaksızın belediye başkanlıklarına ya da belediye başkanlıkları üzerinden uygun görülecek kişi ya da kurumlara verilebilecektir. Bu durum, daha önce ormanlık alanlar dışındaki kamu arazilerine yapılan ranta dayalı organizeli toprak dökümlerindeki sistemin bundan böyle ormanlık alanlar-daki eski maden ocaklarına da taşınmasına neden olmuştur. Gerek yasal değişiklik, gerekse yasanın uygulanmasına ait ilgili yönetmenlik hükümleri, 2007 yılı son çeyreğine kadar kamu adına verilen mücadelenin haklılığını teyit etmiş, 2007 yılı son çeyreğinden sonra da yaşanan olayların gerçek yüzünü ortaya çıkarmıştır. Hafriyat toprağı rantından faydalanan rantçılar, dün ihale ile alamadıklarını bu yönetmenlikten sonra ihalesiz alabilmenin yasal hakkına kavuşarak amaçlarına ulaşmış-lardır. İhalelerin durdurularak kamunun zarar ettirildiğine dair orman bölge müdürlüğünün 16.06.2008 tarihli tespit raporuna yaklaşık 1 yıl sonra Orman Genel Müdürlüğünün verdiği 27.03. 2009 tarih ve 1956 sayılı 3 sayfalık cevabi yazısındaki gerekçelerin hiçbirisi bu yönetmenlikte yer almamıştır. Yönetmenlik, Orman Genel Müdürlüğünün gerek, söz konusu emirdeki gerekçelerinin gerekse, Genel Müdürlüğün diğer bütün gerekçelerinin tamamını geçersiz kılmıştır. D-2: ANAYASAL VE YASAL YETKİNİN KULLANILMAMASI: Yukarıda tarih silsilesine göre izah edildiği gibi, İstanbul Orman Bölge müdürlüğü görevinden alınmamın tek nedeni hafriyat toprağı döküm rantçılarının çıkarlarına ters düşen eski maden ocaklarının hafriyat toprağı ile rehabilitasyonu amacıyla yapılmış olan toprak döküm ihaleleridir. İstanbul'daki hafriyat toprağı döküm rantçılarının uzun bir süreden beri sürdürmüş oldukları gayretler neticesi orman kanunu da değiştirilmiştir. Yargı kararlarının yanı sıra yaşanan bütün olaylar da şahsımı haklı çıkarmış, İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünde yaklaşık 5 yıl süreyle edindiğim tecrübemle yıllar önce görevden alındığım günlerde ortaya koyduğum tespitlerin tamamı günümüzde eksiksiz olarak gerçekleşmiştir. 2007 yılının son çeyreğinde 38 SAYI: 10-11-12 ÜYELERİMİZDEN Ekim-Kasım-Aralık 2010 şahsımı hukuka aykırı olarak görevden aldıran ve 1996 yılından beri sürekli olarak yapıla gelen toprak döküm ihalelerini kamu zararına rağmen durduran güç, 2010 yılında orman kanununu da Anayasaya aykırı olarak değiştirmiştir. Sadece orman kanununu değiştirmekle yetinmemişler, yasaya aykırı yönetmenlikle de hedeflerine tamamen ulaşmışlardır. 2007 yılının son çeyreğine kadar kamu yararı adına verilen kurumsal mücadeleden vazgeçilerek görevden alınmama neden olan rantçıların istekleri doğrultusunda yasal değişikliğe gidilmiştir. Ne acıdır ki, 2007 yılının son çeyreğine kadar kamu yararı adına yasal yetkimiz dahilinde mücadele ettiğimiz güçlerle görevimden uzaklaştırıldıktan sonra işbirliği yapılmıştır. Bütün bu gelişmeler göstermiştir ki Orman Genel Müdürlüğünün kurumsal çıkarları korunamamış, Anayasa ve yasalardan alınan güce ve bir önceki dönemde olayla ilgili verilmiş olan yazılı ve sözlü emirlerin hiçbirine sahip çıkılamamıştır. Orman Genel Müdürlüğü, 2007 yılı son çeyreğine kadar vermiş olduğu emirlerinin ve yasal yetkilerimin uygulanması adına vermiş olduğum amansız mücadeleden dolayı uğradığım haksızlığı önleyememiş, haksızlığın oluşmasına da yetki ve sorumluluklar aşılarak bizzat katkı sağlanmıştır. E- TOKİ BAŞKANLIĞI TARAFINDAN YAPILAN HAFRİYAT TOPRAĞI DÖKÜM İHALESİ: Orman Yasasının T.B.M.M'de değiştirildiği tarihlerde, İstanbul'da Toplu Konut İdaresi Başkanlığı(TOKİ) tarafından KüçükçekmeceKayabaşında toplu konut alanı içerisindeki bir taş ocağının rehabilitasyonu amacı ile “toprak döküm ihalesi” yapılarak kamuya 170 milyon TL.'den fazla gelir sağlanmıştır. TOKİ Başkanlığı, bu işi ihale etmeksizin istediği fiyatla istediği kişiye verme yetkisine sahip olduğu gibi yasal olarak ta bu işi yapanlara ayrıca para ödeme hakkına da sahiptir. TOKİ Başkanlığının bu ihaleyi yapmasını zorunlu kılan hiçbir yasal yaptırım söz konusu değildir. Buna rağmen, sadece yönetim vizyonundan ve görev misyonundan kaynaklanan irade ile kamuya gelir kazanma yöntemini tercih etmiştir. Bir taraftan Anayasal sorumluluğu olan Orman Genel Müdürlüğü, yıllardan beri uygulamış olduğu eski maden ocaklarının rehabili-tasyon ihalelerini durdurarak kurumun zarar etmesine neden olmuş, orman yasasını değiştirerek de elindeki ekonomik kaynağın belediye başkanlıklarına devredilmesinin yolunu açmıştır. Diğer taraftan da yasal hiçbir zorunluluğu olmayan TOKİ Başkanlığı, sadece kurumsal gücünü ve yönetsel vizyonunu kullanarak ilk kez toprak döküm ihalesinden kurumuna milyonlarca lira gelir sağlayabilmiştir. TOKİ Başkanlığının toprak döküm ihale şartnamesinde; “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını yetkili kılacak bir tek kelime dahi yoktur. İhale şartnamesinde her türlü yetkinin TOKİ Başkanlığına ait olduğu vurgulanarak belirtilmiştir.” TOKİ Başkanlığının 2010 yılında toprak döküm ihalesi yoluyla kamuya 170 milyon TL. gelir kazandırmış olması, her yönü ile takdir edilecek büyük bir başarıdır. Bu ihale; gerek kamu kaynaklarını yönetmekle görevli olan kişi ve kurumlara, gerekse yıllardır İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün ihalelerini durdurmaya çalışanlara önemli bir ders vermiştir. Ayrıca, bütün ezberleri bozduğu gibi, siyasi iradenin zan altında kalmasının da önüne geçmiştir. Dün, beceriksizliklerini ve basiretsizliklerini siyasi otoriteye çamur atmakla örtmeye gayret edenler, bu ihaleden sonra bu gün hangi mazeretlere sığınacaklardır acaba? 6-7 yıldan beri birçok yetkili ve sorumlu kurum ya da kişileri kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirerek Orman Genel Müdürlüğünün ihalelerinin durdurulmasına ve orman yasasının değiştirilmesine neden olanlar, TOKİ Başkanlığının ihalesinde kesinlikle etkili olamamışlardır. Bu durum, sadece izaha muhtaç önemli bir açmazlığın yaşanmasına neden olmamış, 170 yıllık anayasal yetkisi bulunan ormancılık teşkilatının daha dün kurulmuş olan ve bu konuda yasal hiçbir yetki ve sorumluluğu olmayan TOKİ Başkanlığı kadar irade gösteremediğini de ortaya koymuştur. Vahim sonuçları doğuracak bu durumun yaşanmasını “at binenin kılıç kuşananındır” deyişiyle geçiştirmek de mümkün değildir. Mesleğimiz ve geleceğimiz açısından çok detaylı analiz edilmesini gerekli kılmıştır. TOKİ Başkanlığının bu başarısı, haklı olarak gazetelere haber konusu olmuş, kamuya toprak dökümü ihalesinden kaynak sağlaması da büyük bir başarı olarak gündeme taşınmıştır. Kurum yöneticileri taktir ve teşekkür duyguları ile yad edilerek, diğer kurumlara da örnek olması temennisi dile getirilmiştir. TOKİ Başkanlığının 2010 yılında bir kez olarak yaptığı bu ihaleyi, İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü 1996 yılından 2007 yılı son çeyreğine kadar İstanbul ilinde onlarca kez yapmış tek kamu kurumudur. İstanbul ilinde toprak döküm ihalelerinden kamuya gelir getirmeyi başarabilen ilk kamu kurumudur İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü. Toprak döküm ihaleleri yukarıda da dile getirildiği gibi 2003-2007 döneminde tarihi zirvesine ulaşmıştır. İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünde toprak döküm ihalelerinde tarihi başarıyı elde edilmesinde olağanüstü gayret gösterenlere 2007 yılı son çeyreğinden sonra sadece gösterdikleri bu gayretten dolayı tabiri caizse zulüm yapılırken, Bölge Müdürlüğünün ihaleleri örnek alınarak 2010 yılında yapılan toprak döküm ihalesinden dolayı ihaleyi yapan kurum ve yöneticiler alkışlanmıştır. Sadece basiretsizlik ve beceriksizliklerinden dolayı telafisi olmayan kurumsal ve kişisel haksızlıkların yaşanmasına neden olanların değil yöneticilik misyonları; hak, hukuk ve adalet gibi vicdani değerlerinin de sorgulanması kaçınılmaz olacaktır. Toplu Konut İdaresi Başkanlığının kamuya 170 milyondan fazla gelir getiren haziran 2010 tarihindeki hafriyat toprağı döküm ihalesi; Orman Genel Müdürlüğünün 2007 yılı son çeyreğinden sonra maden ocaklarının rehabilitasyon ihalelerinin durdurulma ve kamunun zarara uğratılması gerekçelerini tamamen ters yüz ederek hiçbirinin doğru olmadığını, İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü tarafından 2007 yılının son çeyreğine kadar gerçekleştirilmiş olan toprak döküm ihalelerinin engellenme gayretlerinin de yasal olmadığını, toprak döküm ihaleleri için yıllardır verilmiş olan mücadelenin haklılığını ortaya koymuştur. Ayrıca, İstanbul'un coğrafyasını bozan ve ormancılığı teslim alan “toprak döküm rantının”, orman yasasını değiştirebilecek kadar Orman Genel Müdürlüğünde etkili olduğu, Toplu Konut İdaresi Başkanlığında ise dikkate dahi alınmadığı sonucunu doğurmuştur. Bu sonuç, kamu vicdanını da yaralayan izaha muhtaç vahim bir durumdur. Ormanlık alanlardaki eski maden ocaklarının toprak döküm yöntemi ile ihalelerinin gerekliliğini ve önemini hem siyasi otoriteye hem de kamuoyuna anlatılmasında değil TOKİ Başkanlığı, rantçılar kadar bile başarılı olunamamıştır. Ne TOKİ ne de birçok kurum ve kuruluşla kıyaslanamayacak kadar köklü geçmişe ve Anayasal sorumluluğa sahip olan Orman Genel Müdürlüğü, ne yazık tır ki sorumluluğunun gereği olarak ne doğruların anlatılmasında ne de uygulanmasında tutarlı ve basiretli davranamamıştır. Bu duruma, “aşağıdan arz edilen makul ve hakkaniyetli taleplere hayır, yukarıdan rica edilen haksız emirlere de evet diyebilmeyi “misyon”; ahlaki ve etik olmayan yöntemlerle daima güçlüye yaranabilme gayretlerini de “vizyon” olarak kabul eden” bir yönetim anlayışı neden olmuştur. Bu yönetim anlayışından dolayı, yasa ve Anayasadan alınan güç ranta teslim edilmiş, dün yapılan doğru işler bu gün savunulamamıştır. F- REHABİLİTASYON ÇALIŞMALARI VE YAŞANAN OLAYLARIN BASINA YANSIMASI: Toprak döküm rantının emek ve sermeye gibi ekonomik girdilerinin “sıfır”a yakın olmasından dolayı İstanbul ilindeki birçok kişi ve kurum bu ranttan faydalanmak istemişlerdir. Onun içindir ki, İstanbul ormancılığının 100 kaleminden 99'u ile hiç kimse ilgilenmezken maden ocaklarının hafriyat toprağı ile rehabilitasyonu ile neredeyse herkes ilgilenir olmuştur. Bu durum, maden ocaklarının rehabilitasyonunun kamuoyu gündeminde geniş bir yer tutmasına neden olmuştur. Bu nedenle, Turkishtime Dergisinin 2006 yılı 146. sayısının “Küresel Şehrin Yaratıcıları” ana başlığında “5 Bin Futbol Sahalık Yeşil Alan” haberi, Hürriyet Gazetesinin 29.06.2006 tarihli “Kemerburgaz'ın Çukurları 20 Milyon Dolarla Dolacak” haberi, Türkiye Gazetesinin 17.04.2006 tarihli “Madenler Çiçek Açtı” haberi, Yeni Şafak Gazetesinin 24.07.2006 tarihli “Maden Ocaklarına Geri Dönüşüm Projesi” haberi, Sabah Gazetesinin “Ormanlar Para Bastı” haberi, Türkiye Gazetesinin 31.07.2006 tarihli “Ormancılıkta Devrim” haberi, Sabah Gazetesinin 13.09.2009 tarihli “İstanbul'un Taşı Toprağı Rant Oldu” ana manşet haberi, Sabah Gazetesinin 14.09.2009 tarihli “Kaçak Rantın Resmidir” manşet haberi, wow TURKEY. Com sitesinin “İstanbul'un 2010 Rüyası” haberi, Radikal Gazetesinin 09.04.2010 tarihli “İstanbul'un Çukuru da Bazıları İçin Altınmış” haberi, Radikal Gazetesinden Funda Özkan'ın 20.11.2007 tarihli “İstanbul'u Yeşillendiren Müdür Tayin Edildi” köşe yazısı, Hürriyet Gazetesinden Vahap Münyar'ın 24.09.2006 tarihli “Molozdan 20 Milyon Akıyor İstanbul'da Orman Canlanıyor”, 7.08.2009 tarihli “Molozdan 35 Milyon Dolar Kazandıran Müdür Göreve Dönecek mi” ve 23.08.2009 tarihli “Toprak Dolgu Gelirini Duran İnşaat Ve Açılan Davalar Olumsuz Etkiledi” başlıklı köşe yazıları, Hürriyet Gazeteden Yalçın Bayer'in 30.07.2009 tarihli “Toprak Döküm İşinde Bizans Oyunları”, 01.08.2009 tarihli “Kemerburaz'a Toprak Döküm İşi Tartışması”,12.09.2009 tarihli “İddia Ediyoruz İstanbul Toprak Rantının Kurbanıdır”, 25.03.2010 tarihli “Orman İdaresine Darbe Büyükşehir'e Kıyak” ve 16.08.2010 tarihli “Hafriyat İşinin Perde Arkası” başlıklı köşe yazıları, Sabah Gazetesinden Mahmut Övür'ün 12.09.2006 tarihli “Moloz Savaşına Erdoğan El Koydu”, 03.01.2008 tarihli “Bakan Atadı Müdür Devralmadı”, 01.08.2009 tarihli “Bu Toprak İçin Kavga Edilir”, 04.09 2009 tarihli “Toprak Döküm İşleri Sürüyor”, 12.09.2010 tarihli “Ayamama Bizi Islah Ediyor” başlıklı köşe yazıları, Sabah Gazetesinden Erdal Şafak'ın “Ah İstanbul” başlıklı köşe yazısı, Hürriyet Gazetesinden Yalçın Bayer'in 27.11.2010 tarihli “Hafriyat Ballı Börektir” başlığındaki köşe yazısı, Taka Gazetesinin Politik kulis Köşesindeki “Faruk Çebi'nın İsyan Mektubu” haberi, Vatan Gazetesinden Mustafa Mutlu'nun 13.05.2006 tarihli “Eski Taş Ocakları Zehir Yuvası mı?” başlıklı köşe yazısı, Vatan Gazetesinin 16.04.2006 tarihli “Taş Ocakları Ormana 39 ÜYELERİMİZDEN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47 Dönüşüyor” haberi, Hürriyet Gazetesinin 01.05.2007 tarihli “İstanbul'un Ormanları Arttı”, Sabah Gazetesinin 26.06.2010 tarihli “Toki Taştan 173 Milyon Çıkardı Yeni Taksim Meydanı Yapacak” haberi gibi haberler ve köşe yazıları ile gerek çalışmalar, gerek ise yaşanan olaylar sık sık kamuoyu gündemine taşınmıştır. Yukarıda verilen gazete ve dergi haberleri ile köşe yazılarının incelenmesinden de anlaşılacağı gibi, İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünde eski maden ocaklarının rehabilitasyonu amacı ile yapılan “toprak döküm ihaleleri” ile bu ihalelerden dolayı yaşanan olaylar tamamen kamuoyuna mal olmuştur. Olayların basında da bu denli yer bulmuş olması hiç şüphesiz ki olayın önemindendir. Olayın maddi boyutunun büyüklüğü ve kamu kaynağı olması, yaşamsal ve çevresel bir değer taşıması, 15 milyon nüfusun yaşadığı büyük bir metropolde gerçekleşmiş olması yaşananların kamu-oyuna mal olmasında büyük etken olmuştur. G- DEĞERLENDİRME: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile Orman Genel Müdürlüğü arasında yıllardan beri yaşanmış olan mücadele nihayet yasal değişiklikle son bulmuş, milyarlarca dolar değerindeki kamu kaynağının yönetilmesi, Orman Genel Müdürlüğünden alınarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına “Anayasaya” ve “meslek teamüllerine” aykırı olarak devredilmiştir. Bu durum, “Türk Ormancılık Tarihinde” kara bir leke olarak yerini almakla kalmayacak, ayrıca bu değişikliğe katkı sağlayanlar da tarihin derinliklerinde daima lanetle anılacaklardır. TOKİ Başkanlığı, yasal hiçbir sorumluluğu olmaksızın sadece kaynak yaratmak ve çevreyi düzenlemek amacı ile toprak döküm ihalesini gerçekleştirirken, yasal ve Anayasal sorumluluğu bulunan, 2009 yılında yaklaşık 85 milyon TL. zarar eden, küresel ısınma ile mücadelede çok önemli yasal görevler üstlenen ve küresel ısınmanın panzehiri olan ormancılığa kaynak bulmak amacı ile zaman zaman yardım kampanyaları düzenleyen, orman yangınları ile mücadele eden çalışanının “yangın tazminatını” kaynak yetersizliğinden dolayı ödememek için her türlü baskıyı uygulayan, TOKİ Başkanlığının yaptığı ihale gibi İstanbul'daki görev alanında milyarlarca dolar gelir sağlayacak potansiyelde eski maden ocaklarına sahip olan Orman Genel Müdürlüğü bu ihaleleri sadece rantiyecilerin baskıları neticesi durdurmak zorunda kalmıştır. Orman Genel Müdürlüğü bu ihaleleri durdurmakla kalmamış, milyarlarca dolarlık bir ekonomik kaynağın Büyükşehir Belediyesine devredilmesi için de bizzat “Orman Kanunu” değiştirebilmiştir. Bu değişiklikle Orman Genel Müdürlüğünün Anayasal gelirlerine el konularak ranta ve rantiyeciye hizmet edilmiştir. Orman Genel Müdürlüğü, bu yasal değişikliğe varoluş misyonunun gereği olarak engel olması gerekirken ne yazık ki bizzat destek olmuştur. Bu durumun yaşanmasının yönetim travması dışında başka hiçbir gerekçeyle izahı mümkün değildir. 2003 yılı başlarında, ormancılığın odun hammaddesi dışındaki gelirlerinin artırılması için ormanların oksijen üretiminden, ormandaki taşa kadar bütün değerlerden faydalanılmasını; bu bağlamda, uluslararası karbon borsasının kurulmasını, İstanbul'daki toprak döküm ihalelerinin diğer illerde de yaygınlaştırılmasını büyük bir inanç ve heyecanla savunanlar, ne yazıktır ki 2010 yılı başlarında değil yeni kaynaklarla gelirleri artırmak, mevcutlarına bile sahip çıkamamışlar, yargı 40 SAYI: 10-11-12 ÜYELERİMİZDEN Ekim-Kasım-Aralık 2010 ve yasalara rağmen böyle bir görevi bile kabul edemez duruma düşmüşlerdir. Bu yönetim iradesinin devamı halinde yakın bir gelecekte Orman Genel Müdürlüğünün döner sermaye bütçesi astronomik zararlardan da kurtulamayacaktır. Korkarım ki gelecekte odun hammaddesi ürününde de tıp ki toprak döküm işinde olduğu gibi rantın yüksek olması durumunda da benzer sorunlar yaşanabilecektir. Bu yasal değişikliği savunanlar, İstanbul'da değişik yerlere zaman zaman yapılan zehirli atıklara sığınmışlardır. Sözüm ona savunmalarında, toprak döküm yerlerinin zehirli atıkların atılmasına en uygun yerler olduğundan bahisle, bu atıkların önlenmesinde belediye başkanlıklarının orman idaresinden daha etkili olabileceğini dile getirmişlerdir. Belediye ve belediye kökenli bakanlığımız görevlilerinin dile getirdikleri ve gerçekle asla bağdaşmayan bu savunmalarına ne yazık tır ki her türlü tehdit karşısında vatan ormanlarını koruma ve kollamada şehitler vermiş teşkilatımızın üst düzey yöneticileri de destek verebilmişlerdir. İstanbul'da gelişigüzel ya da organizeli zehirli atık kirliliği tamamen ormanların dışındaki alanlarda yaşanmıştır. Bu güne kadar, kara ve hava koruma filosuna sahip olan, 24 saat aralıksız görev anlayışına göre hizmet veren ve sorumluluğundaki sahanın her bir metrekaresinin sorumlusu olan ormancılık teşkilatının denetimi altındaki ormanlık alanlarda ne ranta dayalı kaçak ve organizeli toprak dökümlerine ne de zehirli atıklara kesinlikle rastlanılmış değildir. Kaldı ki gerçekten bu gerekçe dikkate alınmış olsaydı bu tereddüt, koruma faaliyetlerinde rüştünü ispatlamış Orman Genel Müdürlüğü için değil de, hiçbir koruma gücü ve görevi olmayan TOKİ Başkanlığı için olması gerekmez miydi? İstanbul'daki ormanlık alanlardaki eski maden ocaklarının tamamının hafriyat toprağı ile rehabilitasyonundan elde edilecek toplam kamu gelirinin (2010 yılı rayiçlerine göre) en az “4-5 milyar dolar olması”, bu mücadelenin önem ve şiddetini artırmıştır. Orman Genel Müdürlüğü yıllardır kamu yararı adına verdiği mücadelesinden hiçbir yasal gerekçe olmaksızın vazgeçmek zorunda bırakılmıştır. Orman Genel Müdürlüğü, Yasa ve Anayasaya rağmen (6831 sayılı Orman Yasası, Anayasanın 169.maddesi), bu denli büyük bir kamu kaynağının belediye başkanlıklarına devredilmesine engel olamamıştır. Kaldı ki toprak döküm ihalelerinin sürdürebilir ormancılığın mutlak gereği olduğu ve Orman Genel Müdürlüğünce yapılması zorunluluğuna ilişkin yargı kararları da görmezlikten gelinmiştir. Bu yasal değişiklikle, sadece ormancılığa büyük bir darbe vurulmakla kalmamış aynı zamanda da mesleğimize de açıkça ihanet edilmiştir. 2007 yılının son çeyreğine kadar kamu yararı adına verilen kurumsal mücadeleden vazgeçilerek İstanbul'daki toprak döküm rantından beslenen rantçıların istekleri doğrultusunda yasal değişikliğe gidilirken 2007 yılının son çeyreğine kadar kamu yararı adına mücadele edilenlerle işbirliği yapılmış, mücadele edenler ise görevlerinden uzaklaştırılarak cezalandırılmışlardır. 2007 yılından önce toprak döküm rantından beslenen sokak eşkıyalarıyla mücadele edenler, ne acıdır ki 2007 yılından sonra kendi teşkilatıyla mücadele eder durumuna düşürülmüşlerdir. Yasa değişikliğine destek ve katkı sağlayanlar ise, ya siyasi unvan ve görev kazandırmak ya da görevinde uzun süre tutulmakla ödüllendirilmişlerdir. İstanbul ilindeki hafriyat toprağı döküm rantından dolayı etik ve ahlaki olmayan yöntemlerle siyasi irade yanıltılarak tam bir yetki gaspının yaşanmasına neden olunmuştur. Yaşanan bu yetki gaspı, sorumlu birçok kurum ve kuruluşu etkisizleştirerek toprak döküm rantının önünü açmıştır. 21. yüz yılda ve 2010 yılı Avrupa Kültür Başkentine aday olan bir dünya kentinde yaşanan bu çağdışı “bürokratik ve siyasi zorbalığa” ne yazıktır ki sadece ranttan dolayı alenen göz yumulmuştur. Bu durum, ormanlardaki madencilik çalışmaları ile bozulan çukurlaşmış sahaların hafriyat toprağı ile rehabilitasyon çalışmalarının durdurulmasına, ormanlık saha dışındaki kamu arazilerine yapılan ranta dayalı organizeli toprak dökümlerinin de büyük ölçüde artmasına neden olmuştur. Bir taraftan, rehabilitasyon edilerek tekrar ormanlaştırılması için hafriyat toprağına ihtiyaç duyan ormanlık sahalardaki binlerce dönüm çukurlaşmış maden ocaklarının rehabilitasyonu engellenirken diğer taraftan da orman dışındaki kamu arazileri tahrip edilmiştir. İstanbul'da yaşanan bu olay, ranttan dolayı çevrenin ve ormanların katledilmesidir. Ne yazık tır ki bu katliamı engellemesi gerekenler, bırakın engellemeyi katliamın devamına orman yasasını değiştirerek destek vermişlerdir. H- SONUÇ: Orman yasasında yapılan değişiklikle, tıpkı Ormanlık alanlar dışındaki kamu arazilerinde olduğu gibi ormanlık alanlardaki maden ocaklarının rehabilitasyonundaki “toprak döküm gelirleri” bundan böyle kamuya değil, büyük oranda rantiyeye mal edilecektir. Artık bu değişiklikten sonra İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün “toprak döküm ihalelerinden” gelir sağlaması tarihe karışacak, geçmişte bu ihalelerden önemli gelirler elde ederek büyük karlılıklar yaşayan İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü maalesef bundan böyle ciddi ölçüde zararlar yaşayacaktır. Gelirlerin azalması, ormancılık yatırımlarını da olumsuz etkileyecektir. Bu durum, küresel ısınmanın panzehiri olan ormanların korunması ve geliştirmesinde yasal ve anayasal görevleri olan ve özel bütçeli tüzel kişiliğe sahip bulunan Orman Genel Müdürlüğünün çalışmalarını olumsuz etkileyecektir. Orman yasasının değiştirilmesi ile birlikte ormanlık alanlar dışında yıllardır uygulanmakta olan ve ranta dayalı toprak döküm işlerindeki her türlü menfaat ilişkileri bundan böyle de ormanlardaki maden ocaklarının rehabilitasyon çalışmalarına da bulaşacaktır. Ormanlık alanlardaki eski maden ocaklarının rehabilitasyonunda Orman Genel Müdürlüğünün yasal otoritesi büyük ölçüde belediyelere geçmiş olacaktır. Bu durum, maden ocaklarının rehabilitasyon çalışmalarındaki disiplini tamamen ortadan kaldırarak tıpkı orman dışında olduğu gibi ormanlık alanlarda da organizeli ve ranta dayalı kaçak dökümlerin yaşanmasına neden olacaktır. Ayrıca, İstanbul'daki yaşamı direkt etkileyen ormancılık faaliyetlerinden olan maden ocaklarının rehabilitasyon çalışmaları rantın etkisi ile büyük ölçüde sekteye uğrayacaktır. belediye başkanlıkları ise, madencilikle tahrip edilen ormanları rehabilite ederek ağaçlandıran bir teşkilat olarak kamuoyu nezdinde algılanmış olacaktır. Oysa bu yasa değişikliği, toprak döküm rantının olmadığı ormanlık sahalarda hiçbir zaman uygulanmayacaktır. Ormancılıkta diğer birçok olayda da olduğu gibi bu olayın da nimetini başkaları külfetini de ormancılar yaşayacaktır. Nimetler dağıtılırken en arka saflarda gizlenmeyi, külfetler üstlenirken de en ön saflarda talip olmayı kader kabul eden ormancılık mesleği ne yazık ki bir kez daha kaderine yenik düşürülmüştür. Ancak, bilinmelidir ki bu olayda sadece ormancılık mesleği kaderine yenik düşürülmemiş, kamu menfaatleri de rantiyeye yenik düşürülmüştür. Değiştirilen orman yasası ile Orman Genel Müdürlüğü de İstanbul'daki toprak döküm rantının en önemli taraflarından birisi olmuştur. Meslek ve teşkilatla hiçbir ilgisi olmayan kurum ve kişilerin neden olacağı rant paylaşımından dolayı kamuoyu nezdinde dürüstlüğü ile temayüz etmiş kurumların başında bulunan Orman Genel Müdürlüğü de sorumlu tutulacaktır. İstanbul'daki ormanlık alanlar dışında yıllardan beri yaşanmakta olan ve geniş kamuoyu kitlelerinin ilgi alanında bulunan ranta dayalı toprak döküm olaylarındaki her türlü çürümüşlük ve kokuşmuşluk, orman alanlarındaki toprak dökümlerine de sirayet edecektir. Bu durum, ormancılığın kamu-oyundaki algısının olumsuz yönde etkilenmesine, yılların kazanımı olan saygınlığının da büyük bir zafiyete düşmesine neden olacaktır. Bu yasanın uygulanması halinde İstanbul'da ormancılık tarihinin en büyük yolsuzlukları yaşanacaktır. Bu yasal değişiklik, gelecekte çevre ve ormancılık açısından telafisi mümkün olmayan vahim sonuçların yaşanmasına neden olacaktır. Bu sonuçlar, sadece ormancılığa ve kamu ekonomisine değil aynı zamanda da yaşama büyük bir darbe vurmuş olacaktır. Bu makale, tarihe bugünden not düşmek, mensubu olmakla daima gurur duyduğum ve 170 yıllık şanlı bir tarihe sahip olan “Orman Genel Müdürlüğünün” İstanbul'daki hafriyat toprağı döküm rantçılarının çıkarlarına alet olmasına engel olabilmek amacıyla bizzat yaşamış olduğum olaylardan ve edindiğim tecrübelerden faydalanarak tarafımdan tanzim edilmiştir. Orman yasasının değişikliği, madencilikle tahrip edilen ormanların rehabilitasyonunda belediye başkanlıklarına yeni bir misyon yüklemiştir. Bu durum, kamuoyu önünde ormancılık misyonun büyük bir yara almasına neden olacaktır. Belediye başkanlıkları, maden ocaklarının rehabilitasyonu sadece toprak döküm rantından dolayı yapacak olmalarına rağmen, kamuoyunda algılanması hiç de öyle olmayacaktır. Orman Genel Müdürlüğü, madencilikle ormanları tahrip eden bir teşkilat, 41 ÜYELERİMİZDEN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47 SAYI: 10-11-12 Kurumsal Kimlik Böyle mi Kazandırılır? Ahmet Başkan* Orman End. Müh. Anayasamızın 124'üncü maddesine göre, bakanlıklar, Başbakanlık ve kamu tüzel kişileri tarafından, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını göstermek, sağlamak ve bunlara aykırı olmamak kaydıyla yönetmelikler çıkarabilirler. Bilindiği gibi, düzenleyici bir işlem olan yönetmelik düzenlenirken “Dayanak” diye bir bölüm bulunmaktadır. Amaç, idarenin çıkarmak istediği düzenleyici işlemin yasal dayanağını oluşturan genel yönetmelik, tüzük, kanun ve anayasaya atıfta bulunmak ve aykırı olmamasını sağlamaktır. Orman Genel Müdürlüğü'nün çıkarmış olduğu Sicil Amirleri Yönetmeliği'nin yasal dayanağını da 657 sayılı DMK'nın 112'nci maddesi ile 8/9/1986 tarih ve 86/10985 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe giren “Devlet Memurları Sicil Yönetmeliği” oluşturmaktadır. İşte bu nokta da, ironik bir durum ortaya çıkmaktadır. Yönetmelik hazırlanırken, yasal dayanakları merak edilip hiç okunmaz mı? Okumuş olsalardı, bölge müdürlüğü şeklinde teşkilatlanmasını yapmış OGM'nin, bölge müdürlüğü şeklinde teşkilatlanmış diğer genel müdürlükler gibi, Bakanlar Kurulu kararıyla çıkarılacak olan özel yönetmelik hükümlerine tabi olmaları gerekmez miydi? Malumunuz olduğu üzere Orman Genel Müdürlüğü Sicil Amirleri ve Disiplin Amirleri Yönetmeliği 20 Ekim 2010 tarih ve 27735 sayılı Resmi Gazete'de yayımlandı. Bakanlıkların merkez ve taşra teşkilatları ile bağlı ve ilgili kuruluşları 3046 sayılı kanuna göre kurulmakta ve faaliyetlerini sürdürmektedir. Orman Genel Müdürlüğü, 3046 sayılı, Bakanlıkların kuruluş ve görev esaslarına göre kurulmuş olan Çevre ve Orman Bakanlığına bağlı, tüzel kişiliğe sahip, özel bütçeli bir kuruluştur. Aynı zamanda Orman Genel Müdürlüğü, Anayasamızın 126'ncı maddesinin 3'üncü fıkrasına göre “Kamu hizmetlerinin görülmesinde verim ve uyum sağlamak amacıyla, birden çok ili içine alan merkezi idare teşkilatı kurulabilir. Bu teşkilatın görev ve yetkileri kanunla düzenlenir.” amir hükmüne uygun olarak birden fazla ili kapsayacak şekilde “Bölge Müdürlüğü” düzeyinde teşkilatlanmasını yapmış bir kuruluştur. ÜYELERİMİZDEN Ekim-Kasım-Aralık 2010 Amaç, kamu yararı adına kamu hizmeti sunmakla görevli biz kamu görevlilerin; kamu hizmetini etkin, verimli ve iller arasında uyum içerisinde sunmamız içindir. Bundan dolayıdır ki, bölge müdürlüğü düzeyinde teşkilatlanmasını yapan kamu kurum ve kuruluşları, görevlerini etkin, verimli ve hızlı bir şekilde yerine getirebilmek için genel hükümlere değil, kendi çıkaracakları özel hükümlere tabi tutulmuşlardır. Bu bağlamda 8/9/1986 tarih ve 86/10985 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile “Devlet Memurları Sicil Yönetmeliği” yürürlüğe konulmuştur. Bu yönetmeliğin 30'uncu maddesinin 5'inci ve 6'ncı fıkraları, bölge müdürlüğü düzeyinde teşkilatlanmasını yapan kamu kurum ve kuruluşlarını ilgilendirmektedir. 5'inci fıkraya göre “Bölge müdürlerinin birinci sicil amiri bölge kuruluşunun merkezinin bulunduğu ilin valisidir. Bölge kuruluşuna dahil diğer illerin valileri lüzum gördükleri takdirde bölge müdürleri hakkında ek sicil raporu düzenleyerek ilgili kurum merkezine gönderebilirler. Ek sicil raporları ilgili bölge müdürünün sicil notu ortalamasının tespitinde göz önünde tutulur.” denilmektedir. Yönetmeliğin 6'ncı fıkrası ise “Bölge kuruluşu bulunan kurumlar sicil amirleri yönetmeliklerini kaymakamların ilçede, valilerin ise illerin merkezinde görevli bölge memurlarının gereğine göre birinci, ikinci veya üçüncü derecede sicil amiri olmalarını sağlayacak şekilde düzenlemek mecburiyetindedirler.” denilmektedir. Yine 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun “Sicil Amirleri” ni konu alan 112'nci maddesinin 2'nci fıkrası ise “Kurumların taşra teşkilatlarında bulunan memurların sicil amirleri Vali ve Kaymakamlardır.” Bu maddeye ek bir fıkra: 07/01/1988 - KHK 309/1 md.) “Ancak, birden fazla il'de faaliyet gösterecek şekilde bölge müdürlükleri olarak teşkilatlanmış olan kurumlardan hangileri hakkında ikinci fıkra hükmü uygulanmayacağı Bakanlar Kurulu'nca belirlenir.” hükmü eklenmiştir. Devlet Memurları Sicil Yönetmeliği'nin 30'uncu maddesine ek 12/1/1988 tarih ve 88/12511 sayılı Bakanlar Kurulunca belirlenen “kurumların bölge kuruluşlarında görevli memurları hakkında kurumların özel yönetmeliklerindeki hükümler uygulanır.” denilmektedir. İşte tam da bu esnada, bölge müdürlüğü düzeyinde teşkilatlanan Karayolları Genel Müdürlüğü ile Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü; kamu hizmetini etkin, verimli ve hızlı bir şekilde sunabilmesi için Bakanlar Kuruluna müracaat ederek, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 112'nci maddesinin 2'nci fıkrasından muaf tutulması ve kendi çıkaracakları özel sicil yönetmeliği hükümlerine tabi olmaları için 2/2/1988 tarih ve 88/12631 sayılı Bakanlar Kurulu kararı çıkarılmıştır. Devlet Memurları Sicil Yönetmeliği'nin yürürlüğe girdiği 1986 yılından günümüze kadar, Orman Genel Müdürlüğünü idare edenler ne yazık ki, kendi mevzuatımız ve görevimizin gerekleri açısından Bakanlar Kurulu'na bir başvuruda bulunmamışlardır. Nitekim 2010 yılında Danıştay kararı sonucunda Orman Genel Müdürlüğü, bölge müdürlüğü şeklinde teşkilatlanmamış da, il müdürlüğü şeklinde teşkilatlanmış bir kurum gibi sicil yönetmeliğini yayımlamıştır. Buna göre; OGM Sicil Amirleri Yönetmeliği'nin Taşra Teşkilatında; İl'de görev yapan teknik kariyerli orman mühendisinin birinci sicil amiri işletme müdürü, ikincisi bölge müdür yardımcısı, üçüncü sicil amiri ise bölge müdürüdür. Buna karşın, ilçede görev yapan teknik kariyere sahip orman mühendisinin birinci sicil amiri işletme müdürü, ikincisi kaymakam ve üçüncü sicil amiri ise bölge müdürüdür. Ayrıca, il merkezinde görev yapan orman işletme şefi ve işletme müdür yardımcıları ile ilçede görev yapan orman işletme şefi ve müdür yardımcılarının sicil amirleri de farklıdır. İl merkezinde görev yapan orman işletme şefi ve işletme müdürünün sicil amiri Bölge Müdürlüğü birim yöneticileri iken, ilçede görev yapan orman işletme şefi ve müdür yardımcılarının sicil amirlerinden birisi kaymakamdır. Oysa, Devlet Memurları Sicil Yönetmeliği'nin 30'uncu maddesinin 6'ncı fıkrasına göre il merkezinde görev yapan memurların birinci, ikinci veya üçüncü sicil amirleri de vali olmalıydı Tabi ki ortada bir yargı kararı var. Yargı kararının bir gereği olarak, yönetmeliğimizi genel yönetmeliğe uygun olarak çıkarmak zorundayız. Bu gibi durumda ne yapılması gerekirdi? Yapılması gereken; yönetmeliğin dayanağını oluşturan mevzuatın içeriğine hakim olduktan sonra, bölge müdürlüğü düzeyinde teşkilatlanmış olan kurumlar nasıl bir yol izlemişlerse Orman Genel Müdürlüğünün de aynı yolu izlemesi gerekirdi. Çünkü Orman Genel Müdürlüğü de bölge müdürlüğü düzeyinde teşkilatlanmış, Çevre ve Orman Bakanlığına bağlı, tüzel kişiliğe sahip, özel bütçeli bir kurumdur. Tıpkı Karayolları Genel Müdürlüğü, DSİ Genel Müdürlüğü gibi zamanında Bakanlar Kurulu'na müracaat edilerek biz de çıkaracağımız özel yönetmelik hükümlerine göre memurlarımızın sicil amirleri belirlenmeliydi. Çünkü, yapılan işin gerekleri ve mevzuatımız açısından sürekli kaymakam ya da vali'den izin alınması işlerin yavaşlamasına, verimin düşmesine ve her şeyden de önemlisi kamu hizmetinin etkin yapılamamasına neden olacaktır. Sadece Devlet memurları Sicil Yönetmeliği'nin 30'uncu maddesinin 5'inci fıkrasına göre, eskiden olduğu gibi bölge müdürlerinin birinci sicil amiri bölge kuruluşunun merkezinin bulunduğu ilin valisi olarak kalmalıydı. Burada hiç şüphesiz sorumluluk, yalnızca bugünkü idarecilerin değil, genel yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 1986 yılından bu güne kadar Orman Genel Müdürlüğünü idare edenlerindir. 17/9/1982 tarih ve 8/5336 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan “Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmelik”in, 16'ncı maddesinin 9'uncu fıkrasında “Bölge müdürlerinin disiplin amiri bölge müdürlüğünün merkezinin bulunduğu ilin valisi, üst disiplin amiri ise bakanlıklarda müsteşar veya bakan, bağlı veya ilgili kuruluşlarda müsteşar, başkan veya genel müdürlerdir.” denilmektedir. Yeni yürürlüğe konulan Orman Genel Müdürlüğü Disiplin Amirleri Yönetmeliğinde, bölge müdürünün disiplin amiri vali, üst disiplin amiri ise bağlı bir kuruluş olmamız nedeniyle Genel Müdür'dür. Bu durum genel yönetmeliğin 9'uncu fıkrasına da uygundur. 17/9/1982 tarih ve 8/5336 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan “Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmelik”in, 10'uncu fıkrasında “Bölge müdürlüklerinin ilçe teşkilatındaki birimlerinin başında bulunan ilçe idare şube başkanlarının disiplin amiri kaymakam, üst disiplin amiri vali; il teşkilatındaki il idare şube başkanlarının disiplin amiri ise vali olup, bu il idare şube başkanları hakkında özel yönetmeliklere ekli cetvellerde üst disiplin amiri tespit edilmez.” denilmektedir. Bu fıkraya göre ilçede görevli işletme müdürünün disiplin amiri kaymakam, üst disiplin amiri ise vali olmalıdır. Oysa, yeni yürürlüğe konulan Orman Genel Müdürlüğü Disiplin Amirleri Yönetmeliğinde, ilçede görev yapan işletme müdürünün disiplin amiri kaymakam, üst disiplin amiri ise bölge müdürüdür. İl'de görev yapan bir işletme müdürünün ise, disiplin amiri bölge müdür * Kamu Yön. Uzm. 42 43 ÜYELERİMİZDEN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47 yardımcısı, üst disiplin amiri bölge müdürüdür. Bu durum, il ve ilçe'de görev yapan yalnızca orman işletme müdürlerinde değil, orman işletme şefleri ve müdür yardımcıları arasında da farklı uygulamalara ve eşitsizliğe neden olacaktır. Bir başka konu ise, Orman Genel Müdürlüğüne Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) sonuçlarına göre 15 adet Müfettiş Yardımcısı alınacağı ile ilgili haberdir. Habere konu olan alınacak müfettiş yardımcılığı dağılımında 10 adedinin Orman Fakültesinin Orman Mühendisliği Bölümü mezunu, 2'sinin Hukuk, 3'ünün de Siyasal, İşletme ve İktisat Bölümü mezunu olma şartı getirilmesine karşın, Orman Fakültemizin diğer bölümü olan Orman Endüstri Mühendisliği Bölümü mezunlarına kontenjan ayrılmamıştır. Orman Endüstri Mühendisi olarak şunu söylemekten kendimi alamıyorum. Bu Teşkilatta bir Orman Endüstri Mühendisine bir iktisatçı, bir işletmeci ya da bir siyasalcı kadar ihtiyaç yok mu? Bir başka deyişle bir Orman Endüstri Mühendisinin bir iktisatçı, bir işletmeci ya da bir siyasalcı kadar da mı değeri yok? Bu soruma aklıselim düşünen Orman Mühendisi meslektaşlarımın birçoğunun “olur mu Ahmet Bey, tabii ki diğer meslek dallarından çok daha fazla Orman Endüstri Mühendisine ihtiyaç var” dediklerini hissediyorum. Öyleyse, neden bir adette olsa Orman Endüstri Mühendisi yok? Bu konuyla ilgili olarak araştırma yaptığım zaman dendi ki; Teftiş Kurulu Yönetmeliği'nde Müfettiş Yardımcısı olarak alınacaklar arasında Orman Endüstri Mühendisi yok. Efendim! yoksa bu yönetmelik sonuçta idari bir düzenlemedir. Bu yönetmeliği günün şartlarına uygun, hizmet gerekleri göz önünde bulundurularak “Orman Endüstri Mühendisliği Bölümünden mezun olmak” ibaresi eklenemez miydi? Orman Endüstri Mühendislerinin alınmamasıyla ilgili bir diğer gerekçe ise; “Bu bölümde okuyanlar silvikültür, amenajman gibi dersleri okumadılar.” Burada şu soruyu sorma hakkımız olsa gerek diye düşünüyorum. Müfettiş yardımcılığına alınması düşünülen diğer branşlar, bu denilen derslerden hangilerini okumuşlardır? Bu sorumun cevabını İlgililerden doğrusu bekliyorum. Tabii şu söylenebilir. “Onlar idari inceleme, teftiş yapıyorlar” denebilir. Biz de Orman Endüstri Mühendisinin kendi uzmanlık alanına giren üretim, standardizasyon, tasnif ve pazarlama gibi konularda görev yapmaları önemli değil mi? Orman Genel Müdürlüğü gelirlerinin büyük bir kısmını oluşturan orman ürünlerinin gereği gibi üretim ve değerlendirilme-sinin yapılmaması sonucunda önemli gelir kayıplarının olduğu bütün meslektaşlarımızın genel kabulüdür. Bu amaçla Orman Genel Müdürlüğüne alınacak olan müfettiş yardımcıları arasında Endüstri Mühendislerinin de olması ve yukarıda açıklamaya 44 SAYI: 10-11-12 ÜYELERİMİZDEN Ekim-Kasım-Aralık 2010 çalıştığımız uzmanlık alanlarında görev yapmaları daha rasyonel olanıdır. Müfettişlik kariyer bir meslektir ve sınavla girilir. Kurumda görev yapacak olan müfettişlerin bir kısmını yasal zorunluluktan dolayı Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) sonuçlarına göre alınabilir. Büyük çoğunluğunu ise, tıpkı İçişleri Bakanlığı'nda olduğu gibi (sekiz yıl kaymakamlık yaptıktan sonra sınavla müfettiş yardımcısı olunabiliyor) Orman Genel Müdürlüğünde belirli bir süre çalışmış Orman Fakültesi mezunu olanlar arasından sınavla alınması daha rasyonel olanıdır. Bir kuruma, kurumsal kimlik kazandırmak, bir şeyler yapıyormuş gibi gözükerek olunmuyor. Öyleyse, kuruma kimlik kazandırma nasıl olur? Kurumun geçmişten bugüne kadar ki kazanımlarına, değerlerine, ilkelerine, kültürüne ve çalışanlarına sahip çıkılarak kazandırılabilir. Kurumsal kimlik, Toplam Kalite Yönetiminin omurgasını oluşturan çalışanlara değer verilmesiyle, yöneticiler tarafından çalışanların farkındalığının tespit edilmesiyle ve faydalı ve verimli olacağı yerlerde değerlendirmesiyle olur. Değilse, 171 yıllık köklü bir tarihi geçmişi olmakla ve Türkiye yüzölçümünün yaklaşık 1/4'üne hükmediyoruz diye övünmekle olmaz. Son söz olarak İstiklâl Marşımızın şairi Mehmet Akif ERSOY”un dizeleriyle noktalamak istiyorum. “Sahipsiz kalan vatanın batması haktır, Sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.” Görevlendirmede ve Tayinde Kriterler Sıtkı ÖZTÜRK Orman Mühendisi Medeniyetler kurulur belli bir süre hüküm sürer bir süre sonrada yıkılıp giderler. Anadolu birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olup bunların bir kısmı uzun ömürlü bir kısmı ise kısa ömürlü olmuştur. Medeniyetlerin kurulmasında ve yıkılmasında iki vasıf öne çıkar. 1- Maharet: Yetenek, el becerisi, ustalık, mahirlik 2- Salahat: Salihlik, günahsız ve temiz olma, dindarlıkta çok ileri olmak Tarihe bakıldığında görülecektir ki bu iki vasfı kendinde birleştiren milletler birçok medeniyetler kurmuşlar ve daima uzun soluklu olmuşlardır. Yıkılan bütün medeniyet ve devletlerin altında ise mutlaka bu iki vasıftan birinin veya ikisinin yokluğunun yattığı görülür. Şimdi bu iki vasfı tanımlamaya çalışalım. 1- Maharet: Kişinin kendi mesleğinde ehil, uzman ve kabiliyetli olmasıdır. 2- Salahat: Kişinin din ve ahlakça yüksek bir seviyeye ulaşmasıdır. Önemle belirtmek gerekirse salahat ve maharet birbirinden ayrıdır. Hamiyet, vatanperverlik, sadakat ve adalet gibi ulvi duygular salahat'ın meyvesidir ve o bahçede yetişir. İslam dininin temel direği olan Kur'an birçok ayetinde salahatın içeriği konusunda açıklama yapar. Özellikle adalet, sadakat, hamiyet, temiz olma (Bedenen ve ruhen) konularında birçok defa değişik ayetlerinde anlatımda bulunur. İş, san'at kabiliyet ve benzeri hususlar ise, maharet bahçesinden derlenebilen meyvelerdir. Kalb ve vicdanı manevi duygularla bezenmeyen bir insandan gerçek manada hamiyet, sadakat ve adalet beklenilemez. Ancak iş, san'at ve kabiliyet başka şeyler olduğu için, salih olmayan bir adam güzel çobanlık yapabilir; ayyaş bir adam ayık olduğu zamanlarda iyi saat tamir edebilir. Yani bu noktada salahat ve maharet ayrılır. Kısa bir izahattan sonra bir sorunun cevabını vererek konu hakkında izahata devam edelim. Acaba bir işe bir kişinin tayininde ve görevlendirilmesinde kriter hangisi olmalıdır? Salahat mı, Maharet mi? Doğrusu hem salih hem de mahir olanlar yani hamiyetle fazileti birleştiren, kalbi ve fikri münevver olanlar tercih edilmelidir. Bu vasıfları beraberce bulunduran insanlar yeterli sayıda değilse ya maharet ya da salahat esas alınmalıdır. İslam'a göre ikisini birleştiren bir eleman yoksa san'atta ve iş de maharet tercih sebebidir. İslam tarihinde bu yolla yapılan tercihlerin olduğu dönemlerde başarılı olunmuştur. (Bilimde, fende, San'atta, Gelişmişlikte vb.) Bir Kur'andan birde yaşanmış meslek hayatımızdan örneklerle konuyu açıklamaya çalışalım. Bir kısım İslam hukukçuları ve tefsircileri tarafından, özellikle idari yetkiye sahip devlet adamlarına hitaben indirildiği söylenen Kur'anın şu ayeti bu konuda manidardır. “Haberiniz olsun ki, Allah sizlere muhakkak şunları emrediyor. Biri emanetleri ehline vermeniz, biride insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hareket etmenizdir. Allah size ne güzel öğüt veriyor (Herhalde bu emirleri tutmalısınız). Zira şüphesiz ki, Allah verdiğimiz kararları işitir ve emanetler hakkında yaptıklarımızı görür. Bu ayetin şu olay üzerine indiği rivayet edilir. İslamın ilk yıllarında Kabe'nin anahtarı henüz müslüman olmayan Osman bin Talha'nın elindedir. Mekke'nin fethinden sonra Hz. Ali, Talha'nın elinden anahtarı almak ister. Bu ayet inince Hz. Peygamber (S.A.V) anahtarın ehli olan eski sahibine iadesini emreder bunun üzerine anahtar sahibine iade edilir. Hz. Peygamber (S.A.V) “Emaneti ehline ver ve sana hainlik 45 ÜYELERİMİZDEN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47 edene hıyanetle mukabele etme” hadisi de bu konuya güzel bir örnektir. Nitekim bu olanlardan sonra Osman bin Talha Müslüman olmuştur. Hz. Ömer zamanında ordunun başına harp bilen, tedbirli, tecrübeli, ileri görüşlü birinin atanması gerekir. Hz. Ömer valilerine “Bera İbn-i Malik'i kumandan olarak tayin etmeyiniz. Zira o İslam ordusunu tehlikeye sokar” diyerek maharet yönünden yeterli olmayan birinin ordunun başına komutan olarak gelmesini engellemiştir. Halbuki bu kişi salahat yönünden iyi idi. Peygamberimiz kendisi hakkında iyi şeyler söylemiştir. Ancak harp sanatında yetersiz olduğundan komutan yapılmamıştır. 1950'li yıllarda Tokat ilimizi sık sık seller basmaktadır. 1949 selinden sonra bir büyük kurumumuz şehre en yakın iki derenin mahsabına 10'ar metre yükseklikte iki baraj yapar. 1951'de yine bir sel gelir ve yapılan barajların arkasını tamamen toprak vb. ile doldurur, fayda sağlamaz hale getirir. Bunun üzerine mevcut barajların üzerine 2'nci bir baraj daha inşa edilir. Kendilerine, bir başka büyük kurumumuz teknik elemanlarınca bu barajlarda dolduğunda ne yapacaksınız şeklinde sorulduğunda, üzerlerine birer baraj daha yaparız şeklinde cevap verirler. Dere ıslahı ve havza amenajmanı konusunda eğitim almamış yeterli bilgiye sahip olmayanlar ancak bu şekilde çözüm üretirler. Halbuki dere ıslahı ve sellerle nasıl mücadele edileceği konusunda eğitim alanlar tarafından yapılan çalışmalar sonucunda (Bir başka büyük kurumumuz tarafından) sel yatakları ıslah edilir, saha ağaçlandırılır, otlandırılır ve Tokat'ı bir daha hiç sel basmaz. Tokat ilinin üst havzası bugün yeşillikler içerisinde orman ağaçları ile kaplıdır. Bir müddet sonra zamanın Devlet Su İşleri Genel Müdürü sahayı gezer ve işte bu, yapılması gereken bu diyerek kendi kurumunda Orman Mühendislerinden müteşekkil (15 Orman Mühendisi işe alınmıştır.) bir Şube Müdürlüğü kurarak çalışmaların bu birimin katkıları alınarak yapılmasını sağlar. Ancak yinede bu konuda yeterli çalışma yapıldığı söylenemez. İslam alimlerinin sahabeden sonra en adil hükümdarlar olarak vasıflandırdığı Osmanlı'da durum nasıldır? Osmanlı Devleti'nin yükselme devrini tetkik edenler neden kısa bir zamanda dünya devleti haline geldiğini ve salahat ile maharete ne derece riayet ettiklerini çok iyi bilirler. Rumeli'deki kavimlerin kendi arzuları ile neden Osmanlı hakimiyetini tercih ettiklerinin sebebi olarak hakperest ve cesur padişahların yanında (Yavuz, Fatih, Kanuni gibi) Osmanlı hukuk abidesi Ebussuud'da da aramak gerekir. Devleti harici ilişkilerde temsil eden nişancıların, diplomatik ve diplomasi ilminin mütehassısları ve kazaskerlerden titizlikle seçildiği, Enderun denilen okulda, devletin ihtiyacı olan memurların ülkede yaşayan her milletten seçilerek çok iyi bir eğitimden geçirildikten sonra ilgili görevlere atandıkları da başarılı olmanın sebepleri arasında sayılmalıdır. 46 SAYI: 10-11-12 ÜYELERİMİZDEN Ekim-Kasım-Aralık 2010 Sonuç itibarıyla denilebilir ki Osmanlılar, zeka ve kabiliyetten çok azim, gayret ve liyakata önem vermişlerdir. Zaten çalıştırılmadan işletilmeden sadece zeka ve kabiliyetin bir işe yaramayacağı aşikardır. İlim azim ve sebat ile elde edilir. Genel olarak mevcut okullarda (Medrese, Enderun vb.) imtihansız ve icazetsiz kolay kolay sınıf geçmek mümkün değildi. Söylendiği üzere Ayasofya Medresesi'nden oda isteyen Fatih Sultan Mehmed bile ancak yapılan imtihanı kazanarak buradan bir oda alabilmiştir. Benzeri misaller çoktur. Böyle olduğu içinde cihan devleti olunabilinmiştir. Zaman içerisinde yapılan bu güzel uygulamalar terk edilmiş terkle birlikte ülkede bozulmalar ve gerileme başlamıştır. 18'inci asırda yanlış uygulamalar nedeniyle Osmanlı Devleti'nde artık uygulamada bozulmalar görülmektedir. Zamanın Padişahı bu durumu fark etmiş vezirine (Sadrazam) ehil kişilerin görevlere getirilmesini emretmiş bu konuda ferman yayınlamıştır. Zaman Osmanlı padişahını haklı çıkarmış ve ehliyetsiz kişilerin kayırma, rüşvet, hatır-gönül hesabıyla devlet hizmetlerinde istihdamı Osmanlı Devletini çökerten en önemli sebepler arasında yer almıştır. 1887'de bir Hollandalı hukukçu bu durumu görmüş ve devletin ehil olmayan ellere düşmesinin yıkımın sebebi olarak ortaya koymuştur. Bu örneklerden şu sonuçları çıkarmamız mümkündür. 1- Bir iş ehlince yapılmalıdır. 2- İş konusunda eğitimli ve bilgili olunmalıdır. devamlı üzerinde oynanarak bozulmalara sebep olunmuştur. Sorunlar bilinmesine rağmen çözüm yoluna gidilmemiştir. 15- Daha fazla başarı için isteği var mı? Peki ne yapılmalıdır; 16- Tek başına yapamayacağının bilincinde mi? 1- Eğitim sistemi ihtiyaçlarımız doğrultusunda yeniden dizayn edilmeli, öğretim yerine eğitime odaklanılmalıdır. 17- Sadece kendinin değil ekip hedeflerine ulaşmada Taahhütte bulunabiliyor mu? 18- Dürüst mü? 2- Personel alımlarında kabiliyete, bilgiye kısacası maharet ve salahat'a önem verilmelidir. 19- Güçlü ve zayıf yönlerine ilişkin gerçekçi algıları var mı? 3- Herkes her işi yapar mantığı yerine işe uygun eleman alımı yapılmalıdır. Bunun için aşağıdaki kontrol listesindeki soruları bilenler arasından seçim yapılmalıdır. 20- Stresle etkin olarak başa çıkabilir mi? Doğru Ekip Elemanı Seçmede Kontrol Listesi Görev Evet Hayır 1- Teknik olarak yetenekli mi? 2- Güncel bilgi ve beceriye sahip mi? 3- Bilgi becerileri diğer ekip elemanlarınınkini tamamlıyor mu? 4- Birlikte çalışma ve sonuçlarda mükemmelliği Yakalamak için güdülenebiliyor mu? 5- Daha önceki çalışmaları yukarıda sıralanan Değerlendirmelere uyuyor mu? 6- Bütünleştirme ve ara yüz yönetimi olarak proje Yönetim bilgisine sahip mi? 3- İleri görüş sahibi olunmalı ve sorun bir bütün halinde ele alınarak çözülmelidir. 7- Karar alma ve problem çözmede diğer ekip elemanlarıyla Sürtüşme yaratmadan çalışabilecek mi? 4- Herkes her işi yapar mantığı terk edilmelidir. 8- İyi iletişimci ve özellikle iyi bir dinleyici mi? 5- Vizyon sahibi olunmalıdır. 9- Hedeflere ulaşmak için fazladan çalışma arzusu var mı? Vizyon: Görme organı yardımı olmaksızın (Zihinsel) görme ya da algılama. 6- Adaletli, adil olunmalıdır. (Özellikle kurumların başında bulunanlar) Günümüze gelince Özellikle çok partili demokrasiye geçtiğimiz günden bu yana meydana gelen bozulma, erozyon nedeniyle geçmişte atalarımızın yaptığı güzel uygulamalar bir kenara itilmiştir. Osmanlının, daha nice devletin yıkılmasına sebep olan kabiliyetsiz, yetersiz ve adam kayırma yoluyla görevlere getirilme uygulaması yine sirayet etmiştir. Okullarımız yeterince eğitim veremez kurumlar olmuş, eğitim sistemi hoşgörü sahibi mi? 4- Yönetim kademesinde bulunacaklar ileri görüşlü, ehliyetli, ufku açık, kuruma bir şeyler verebilecek kurumun daha ileri atılım yapmasını sağlayacak vasıflarda olmalıdırlar. Kısacası bir liderin vasıflarına sahip olmalıdırlar. 5- Çalışanlar yetenekleri ölçüsünde işlendirilmelidir. Örneğin; İşletme Şefliği yapamayacak pozisyonda bulunanların ısrarla bu görevde çalıştırılmaması gerekir. Aynı durum diğer görevler içinde geçerlidir. 6- Çalışanların memnuniyeti önde tutulmalıdır. Çalışan işinden memnunsa daha verimli olur ve müşteri memnuniyetini ileri seviyelere ulaştırır. 7- Kurumların temeli adalet üzerine inşa edilmelidir. Kurumda adalet varsa ilerlemede söz konusudur. Adaletin olmadığı yerlerde her türlü yozlaşma ve kuralsızlık da kendini gösterir. 10- Ekip içinde faklı görevlere uyum sağlayacak esnekliği var mı? 11- Saldırgan olmadan diğerlerine fikrini kabul ettirebiliyor mu? 12- Ekip moralinin artmasına katkıda bulunabiliyor mu? 13- Yeni fikirlerin savunulmasında diğerlerini cesaretlendirecek Katkıda bulunabiliyor mu? Birey 14- Mizah duygusuna sahip mi, diğerlerine karşı 47 ÜYELERİMİZDEN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47 SAYI: 10-11-12 Ekim-Kasım-Aralık 2010 Bir Karadeniz Gerçeği: Sel ve Taşkınlar Yusuf Ziya ERGENE Orman Mühendisi 2010 yılı Ağustos ayında Rize ili, Gündoğdu ilçesinde meydana gelen sel felaketi bölge insanını derinden yaralamıştır. Bu felaket ne ilk ne de sonuncusu olacaktır. Doğu Karadeniz bölgesinin arazi yapısının genellikle yüksek eğimli ve dağlık arazilerden oluştuğunu bilmekteyiz. Ordu, Giresun, Trabzon illerindeki fındık, bölgenin gelir kaynağı iken, Rize ilinde yerini çay bitkisine bırakmaktadır. Çay bitkisi Rize ilinin tek geçim kaynağıdır. Bunun dışında balıkçılık, gemi sanayi, arıcılık ve yayla turizmi diğer gelir kaynaklarıdır. Son yıllarda çaya alternatif olarak gösterilen kivi yetiştiriciliği yapılmış olsa da daha ziyade ailelerin ihtiyacı kadar üretilmektedir. Ticari amaçla üretimi yapılması düşünüldüğünde kivi bitkisi, hem ekonomik olarak hem de bakım ve hasadındaki zorluklardan dolayı, çaya alternatif olması bir yana, sadece bölgede yetişen yeni bir meyve türü olmaktan öteye gidememiştir. Bölgenin tek geçim kaynağı olan çay yetiştiriciliği halen bir numara olup, olmaya da devam edecektir. Bölge insanının çay yetiştiriciliği ile özdeşleşmişliği, hasadının kolaylığı, bakım masraflarının azlığı ve alışkanlıklar, çayı her zaman bir numara yapmıştır. Çay yetiştiriciliği Rize'de siyasete bile yön vericidir. Yanlış uygulanan politikalar veya düşük fiyat politikası bile çay yetiştiriciliğinden insanları vazgeçirememiştir. Çay yetiştiriciliği tek gelir kaynağı olunca bölge insanın bulduğu her boş araziyi çay bitkisi ile kapatmanın hesaplarını yapmış, eğimli arazileri ve ormanlık alanları açmalar yaparak çay bahçelerine dönüştürmüştür. Yanlış arazi kullanımı sonucunda yüksek rakımlarda verim ve ürün kalitesi düşmesine rağmen, ormanlık alanlar açma ile çay yetiştiriciliğine açılmıştır. Üstelik % 70-80 eğimli yerlerde seki teraslar yapılmadan çay bahçeleri oluşturulmuştur. Çay bitkisinin derin kök yapmaması, Çay yetiştiriciliğinde kullanılan suni gübrenin toprağın fiziksel ve kimyasal yapısında meydana getirdiği değişiklikler, dağınık yerleşimler gibi gerekçelerle sel ve taşkınların sorumlusunun çay bitkisi gibi gösterilmesi son derece yanlıştır. Bölgede dağınık yerleşmenin önüne geçilememiştir. Çünkü toplu yerleşmeyi yapacak alanların yokluğu, bunun en büyük sebebi olmuştur. Sel ve taşkınların bir nedeni de dağınık yerleşmeler gösterilse de, dağınık yerleşimlerin hangi alanlara yapılmasına müsaade edildiğini sorgulamak daha gerçekçi olur. Toprak kaymalarının meydana geldiği ve çay tarımının yapıldığı alanlarda, kızılağaç, kestane, ıhlamur, söğüt gibi türlerle şeritler veya 100 - 300 m²'lik gruplar halinde ağaçlandırma çalışmaları yapmak doğru bir tercih değildir. Çünkü kızılağaç bölgede yakacak amaçlı kullanılan bir tür olup, zaten dere yataklarından yöre insanı tarafından yetiştirilmekte, 8-10 yılda bir kesilip yenilenmektedir. Kestane yapacak amaçlı kullanılan bir tür olup, kestanelikler bölgede yöre insanı tarafından ihtiyaç doğrultusunda (Kovan yapımı ve yapacak olarak) yetiştirilmektedir. Ihlamur türü ise kovan yapımında kullanılan bir tür olup, yöre halkı ihtiyacına göre tarla kenarlarına tek veya kestane ile karışık küçük meşcereler kurarak yetiştirmektedir. Kaldı ki çay bahçelerinin ortasında veya kenarında bu türlerin hiç biri bulunmamaktadır. Çünkü bu ağaçların gölgeleri çay bahçeleri- 48 ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47 SAYI: 10-11-12 Ekim-Kasım-Aralık 2010 Bir Orman Bir İnsan Hasan Selçuk Orman Yüksek Mühendisi 2- Çay bahçelerindeki yanlış arazi hazırlığı (eğimli arazilerde seki terasların yapılmaması), Dile kolay. Tam doksan sene. Odamızın 75 kayıt numarası ile kurucu üyelerinden. 14 Şubat 2011 günü meslek büyüğümüz 90 yaşından gün almaya başlayacak. Bu satırları okurken doksan yıl öncesini anımsamak bize gerçekten zor gelecek. Neredeyse bir asırlık yaşama sığdırılmış yüzlerce anı. 3- Son yıllarda iklim değişikliği ile yağışların şiddeti, yağış süreleri, mevsimlere dağılışı ve tekerrür aralıkları meydana gelen değişiklikler, 1946 orman fakültesinden mezuniyet. nin verimini ve bitkinin ürün kalitesini düşürmektedir. Yöre insanı bırakın bu türleri meyve ağacını bile çay bahçelerinden kesip çıkarmaktadır. Bölge insanı çayla o kadar özdeşleşmiş ki, çay bitkisi için çay tarlasındaki meyve ağacından bile vazgeçebiliyor. Sel ve taşkınların sebebi şunlardır: 1- Yanlış arazi kullanımı (ormanlık alanların açma ile çay yetiştirilen bahçelere dönüştürülmesi), 4- Bütün bunlardan sonra bölgenin imarı ile ilgili öncelikler ile yapılaşma ile ilgili mevzuatın yetersizliği ve uygulanmasındaki eksiklikler (bugün hala ana derelere bile devlet binaları, evler, işyerleri, ticaret yapan işletmeler yapılmakta, % 80-90 eğimli arazilere bile 5-7 katlı bloklar inşa edilmektedir), Sel ve taşkınların önüne geçmek için çözüm öneriler: 1- Yanlış arazi kullanımının önüne geçilmelidir. 2- Bölgenin sel, taşkın ve çığlara karşı risk haritaları oluşturulmalıdır. 3- Ormanlarda yapılan açmaların önüne geçilmelidir. 4- Bölgenin imar mevzuatı ile ilgili radikal kararlar alınmalıdır. (5-7 katlı blokların halen % 80-90 eğimli arazilerde yapımının önüne geçilmelidir). 5- Ana dere kenarlarında her türlü yapılaşmanın önüne geçilmelidir. 6- Çayla özdeşleşmiş çay tarımı yapan yöre halkı çay tarımının yanında gelir getirici faaliyetlere yönlendirilmelidir. (Arıcılık, seracılık, özel fidanlık, Likapa (Yaban Mersini) yetiştiriciliği, kivi vb. gibi). 7- Toprak kaymalarının olduğu alanlar zaten erozyon açısından bir risk oluşturmadığından buralara müdahale etmeden kendi kendine rehabilite etmesini beklemek daha doğru olacaktır. (Kızılağaç zaten doğal olarak gelecektir.) 8- Toprak kaymalarının olduğu alanlara bir şeyler yapılacaksa sürgün verme kabiliyeti olan örme çitler yapılıp tekrar vatandaşın çay tohumu ile ekim yapmasına yardımcı olunmalıdır. Bu alanlar bedelsiz olarak likapa (yaban mersini) türü ile desteklenmelidir. 9- Süt inekçiliğinin desteklenmesi ile çay bahçesinde bir evi, bir de büyükbaş süt ineği her ailenin rahatça yaşamını idame ettirebilmesi için yeterlidir. Bu modelin dışında hiçbir alternatif yöre halkının geneline hitap etmemektedir. Bu gerçek üzerine yukarıda bahsedilen ilave gelirler ile refah düzeyi bir nebze daha arttırılırsa orman üzerindeki baskı da azalacaktır. 27.10.2010 Bu anıların başında belki de; bugün anlamlandıramadığımız, fakülteden mezuniyet için Sinop, Ayancık, Zingal Ormanlarında mezuniyet sınavı gelir. Orman mühendisi olarak ilk görev yeri Bingöl, Çapakçur'da onca anı… Ardından klasik olmaya aday görev; Amenajman ve ver elini Kazdağları. Artık meslek büyüklerimizden dinlediğimiz anılar klasik olmaya başladılar bile. Geçtiğimiz yıllara kadar fakülteden mezuniyetin tamamlayıcısı genelde amenajmanda çalışmak olurdu. Ormanların devletleşmeye başladığı dönemi Bolu Araştırma İstasyonu'nda yaşamak ve kazanılan sınav ile Almanya da doktora çalışmaları, anıların yurtdışında olanları. Altı yılda bir yapılan ve 11'incisini ülkemizde gördüğümüz Dünya Ormancılık Kongresinin 6'ncısını anılarına katmış bile meslek büyüğümüz. Şu anda 14'üncüsüne hazırlanıyoruz. bildiğimiz yer, o zaman Kavakçılık İstasyonu olarak hizmet veriyor.” Ardından yapılmaya başlanan lojmanları anımsamak ise ayrı bir keyif olduğu her halinden belli oluyor. Lojmanların bitiminde dönemin hükümetince itirazların başlaması ise ayrı mücadele gerektiriyor o günlerde. Dönemin bakanı bütün itirazları göğüslüyor diye anımsıyor. Ve o gün bu gün ormancıların elinde Ankara'nın en yaşanır yeri olmuş. Bugünlerde duyduğu dedikoduların doğruluğunu kabullenebilmenin güç olduğunu dile getiriyor Hasan Selçuk. Yarım asırdır üzerinde yaşadığımız, neredeyse yoktan var ettiğimiz, bütün bunlar olurken onca meslektaşımızın yaşadığı sıkıntılar hafızalarda tazeliğini korurken kazanılan bu güzelliğin ormancılara yakışmadığı anlamına gelen onur kırıcı planların gerçekleşmesine meslektaşlarının asla alet olmayacağını çok iyi biliyor Hasan Selçuk. 90 yılını geride bıraktığı bu günlere gelirken ormancılık mesleğine şükran ve minnet borcumu asla ödeyemediğimi çok biliyorum derken gözlerindeki o heyecanı ne yazık ki bugün meslektaşlarımızda galiba nadiren yakalayabiliyoruz. Bolu Ormancılık Araştırma İstasyonunun, Ankara'ya gelişi ve Ormancılık Araştırma Enstitüsü oluşu 1957'de yaşanan anı. Ardından enstitüye müdür olmak. Bugün o anıları anlatırken canı sıkkın Hasan Selçuk'un. Başlıyor anlatmaya… “O günlerde Çiftlik de çalışıyoruz. Enstitü binası yapacağız. Bakan Nedim Ökmen. Binamızın yapılacağı arsayı da almak için para vermeye razı geliyor. Ve bugün OGM Tesislerinin bulunduğu 29 Ha. Araziyi metre karesi 7 liradan satın alıyoruz. Paramız döner sermayeden geldiği için tapusunu Merkez Orman İşletme Müdürlüğüne teslim ediyorum. I nolu Bina olarak tanıdığımız yapı o günlerde Araştırma Enstitüsü olarak böylece ormancılarla tanışıyor. Bugün yine konukevi diye 49 HABERLER - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47 SAYI: 10-11-12 Haberler NETCAD Ormancılık Uygulamaları Konulu Sertifikalı Eğitim Programı Tamamlandı Orman Mühendisleri Odası Genel Merkezinde 04 Kasım 2010 Perşembe günü başlayarak 4 gün süren ve Sinop, İzmir, Konya, Kastamonu, Muğla, Ankara, Manisa, Karabük, Trabzon, Şanlıurfa, Siirt, Balıkesir, Bartın, Çankırı gibi çeşitli illerimizden gelen yeni mezun, serbest çalışan, emekli ve kurumda çalışan meslektaşlarımızın katılımları ile “NETCAD Ormancılık Uygulamaları” konulu sertifikalı eğitim programı 7 Kasım 2010 Pazar günü yapılan uygulamalı sınav ile tamamlanmıştır. Eğitim semineri süresince katılımcılara; 1- Genel Kavramlar-Coğrafi Referanslama - Temel Harita ve Projeksiyon Bilgisi - Coğrafi Referanslama, Raster Dönüşüm İşlemleri 2- Veri Üretimi-GPS ve Dönüşüm İşlemleri - Proje Veri Üretim İşlemleri, GPS'ten Veri Aktarımı ve Tablosal Verilerin Kullanımı - 3 derece 6 derece Dönüşüm İşlemleri - Yerel Koordinatlı Paftaların Ülke Koordinatlarına Dönüştürülmesi HABERLER Ekim-Kasım-Aralık 2010 III'üncüsü Düzenlenen “Doğa” - “Doğa ve İnsan” Konulu Fotoğraf Yarışması Sonuçlandı Odamız tarafından düzenlenmiş olan III. “Doğa” ve “Doğa ve İnsan” konulu fotoğraf yarışmasına; doğa Kategorisinde katılan 147 eser, Doğa ve İnsan Kategorisinde katılan 91 eser değerlendirmeye alınmıştır. Etkinliğimize ilgi gösteren tüm meslektaşlarımıza teşekkür ederiz. Değerlendirme sonucunda derece, mansiyon ve sergilendirmeyle ödüllendirilen; Rüknettin TEKDEMİR, Tamer YILMAZ, Burak Yavuz KARA, Süleyman ALKAN, M. Akif OKUTUCU, Ragıp SARI, Serdar AKYAY, Hasan UYSAL, Talip KAVLAK, Burcu UYSAL, Özcan KUKKUK, Ayhan ERCAN, Rasim ÇETİNER, Alper ÇİMEN, M. Salih TOMAÇ, Ahmet NEZİR, Arif GÜNGÖR ve Turgut BALIK'a başarılarının devamını dileriz. Değerlendirme sonucu fotoğrafları odamız ağ sayfasında görebilirsiniz. 3- Arazi Modeli – Münhani İşlemleri ve Analizler - Sayısal Arazi Modeli Oluşturma (Üçgen Model, TIN İşlemleri) - Eş Yükselti ve Eş Potansiyel Eğrilerinin Geçirilmesi - Analizler 4- Kesit, Profil ve Kübaj İşleri - Güzergah İşlemleri*En kesitlerin Oluşturulması - Kübaj Hesaplamaları ve Raporlama 5- Paftalama Çıktı İşlemleri ve Google Earth'e Aktarım - Ülke ve yerel Koordinatlarla Paftalama Konuları NETCAD Firmasının Uzman Eğiticisi tarafından katılımcı meslektaşlarımıza anlatılmıştır. Meslektaşımız Murat ÇAVGA'nın Kayıp Kitap Adlı Romanı Yayınlanmıştır Meslektaşımız Murat ÇAVGA'nın “Kayıp Kitap” Adlı romanı İskenderiye yayınlarından çıktı. 1970 yılında Trabzon'da doğan Murat ÇAVGA, 1991 yılında Orman Fakültesini bitirmiştir. Orman Entamoloji kürsüsünde Araştırma görevliliğini kazanan meslektaşımız almış olduğu DSİ bursunu kazanarak halen Devlet Su İşleri Edirne Bölge Müdürlüğünde Orman Mühendisi olarak aktif görev yaşamını sürdürmektedir. Meslektaşımızın daha önce “PEYMANİ”, “BEYAZ SES-LEY HATLARI”, 50 “YANIK” adlı romanları yayımlanmıştır. www.muratcavga.com Murat ÇAVGA'ya başarılarının devamını diliyoruz. 51 KR ART FOR K I İ U T D R KREDİ K M E A R R K İK U K TI FO REDİ D R K M E A R R K K O İ U F D KRE ARTI FORM RMU K I O İ U T F D R I M E T A R R R K ORM İ KA U K TI FO F D R I KREDİ M E T A R R R K K O İ A F K D KRE EDİ ARTI RMU R K esi K O İ F b D I E u U T R R K M EDİ A R R K lŞ K O İ U F u D I M E b U T R R R n ORM İ KA USayınK Üyemiz, TI FO F D R I M E İsta T A R R R K K O İ A F K D OR İ "3. Köprü Katliamdır!, Ormanıma, Suyuma, U TI F D R I KRE M E T A R R R K K O İ A F K D olarak U ödeyebilirsiniz. RTI Kredi Kartı ile Iotomatik KRE EDİ Aaidatlarınızı RM R K K O İ F D E U T Toprağıma Dokunma!.." Etkinlikleri R R K ED A RM R K K O İ U F D I M E U T R R R A ORM İ KFORMU U K TI FO F D R I M E T A R R R K K KREDİ KARTI O İ A F K D KRE EDİ TI FO ARTI RMU R R K K O İ A F K İÜ Orman Fakültesinde Panel D I E İ U T R D R K KRE FORM Dİ KA I E U T R Düzenlendi R K M A R K KRE U FO Dİ : T.C. Kimlik No. I M E U T R R R K M 22 Aralık 2010 Çarşamba Saat:12:15'te İstanbul Üniversitesi O A F R K I U - Kredi Kartı Cinsi : KREDİ MBanka TI FO ART R Orman Fakültesi Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen R K O İ A F K D I E İ U T R D R Kredi Kartı Numarası : panele, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi K E TI F A RMTarihi : R R K K O İ A F K D I E İ U T Prof. Dr. Kadir ERDİN, Yıldız Teknik Üniversitesi Emekli R D R Kredi Kartı Son Kullanma K KASicil No KRE FORM Dİ Oda I Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zerrin BAYRAKDAR, Orman E U T R R : K M A R K KR U Mühendisi Besim Selçuk SERTOK konuşmacı olarak katıldılar. FO Dİ : I M E U T R R R K M Adı O A F R K Konuşmacıların yaklaşık 15'er dakikalık sunumlarıyla I U EDİ TI FO ART RM R R K K O : Soyadı İ A başlayan panel konferans salonundaki izleyecilerin F K D I E İ U T R D R K E TI A R sorularının yanıtlanmasıyla tamamlandı. Panelde özetle; R K K İ Ev Adresi TI FORM : A K D E İ U R D R K "İstanbul'un cazibesi arttırılarak ulaşım sorunu çözülemez. KRE İ KA : FORM DSoyadı I E U T R İstabul trafiğini çözmenin yolu toplu taşımacılıktan geçer. İki R K M A R K K Ev Adresi U FO Dİ : I yaka arasındaki nüfus dengelenmeye çalışılmalıdır. Karayolu M E U T R R R K M O A F R K I U : Telefonu ulaşımının yanında denizyolu ulaşımına da gereken önem alan yok olmuştur. Ancak burada önemli olan yok olan M EDİ TI FO ART RİşEvAdresi R R K K O İ A F K D I verilmelidir. Köprünün yapılacağı yer söylenen planlara göre ormanlık alan değil, bu alanla beraber bütün bir ekosistemin E İ U T : R D R K A KRE ART İstanbul'un kuzeyi, İstanbul'daki ormanların göbeğidir. Boğaz yok olmasıdır. İstanbul'u İstanbul yapan kuzeydeki ormanlık FORM: K I İ U T İş Telefonu D R KREDİ K M E A R R K bir ekosistemdir. Bunun bir parçasının tahrip edilmesi alanların 3. Köprü neticesinde yok olacak olması esas büyük K O İ : ARTI F Cep Telefonu RED K tamamını etkiler. Yapılan hesaplara göre 1. ve 2. Köprülerin tehlikedir." RMU K O İ U F RT D I A M E T K R R yapımlarıyla beraber yaklaşık 350-400 hektarlık ormanlık R İ K O A D F K E I U Dİ KR ART RMMühendisleri REgeçmiş K U O F M I Orman Odası'na ödemem gereken borçlarımın toplamı olan R U T R O KREDİ K M A U FOR RTI F M I A R ...................(............................................................... TÜRKLİRASI) D TL'nin, T K R O İ KREDİ K F A I K E T KR itibaren aylık Oda aidatlarımın ED(İ..................) taksitte ve .....R ............ /....../201U ..... tarihinden KAR İ KRdüzenli D projelerini, nükleer santralleri, doğal M E R U K O Miting Düzenlendi M olarak yukarıda kartımdan çekilmesi için KAR R I Fnumarasını vermiş olduğumOkrediRM İ U T O D mirasların sular altında kalacak olmasını F R E I A R T K K R İ Birçok siyasi parti, dernek, emek ve EDişlemlerin yapılmasını arz İederim. protesto ettiler. RTI F Dİ KA KRgerekli MU A E R K R O K U F meslek örgütü, platform ve öğrenci 3. D I M E U T R R Kortejin miting alanına ulaşmasının R K M O A F R K I O İ Köprüye, Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği U T F D R I M E T A ardından saat 14.00'te miting programı KR KAR I FOR EDİ K İ Koruma Kanunu Tasarısı'na karşı Kadıköy U T R D R Adı, Soyadı K M E A başladı. İlk konuşmayı TMMOB Orman R R K K O İ KA IF mitinginde bir araya geldi. ED İ U T R D R K M E Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi A R R K K O İ Mitinge katılanlar; 3. Köprü yapımını, suyun ticarileştiril- Yönetim Kurulu üyemiz Kader Cihan gerçekleştirdi. RTI F KRED MU A R K O İ U F D I mesini ve tabiatı talan yasalarını, uygulanan kentsel Yapılan diğer konuşmalar ve müzik dinletilerinin ardından M E T KR Tarih, İmza İ KAR MU OR F R I O U T F D dönüşüm projelerini, termik santralleri, uygulanan HES miting sona erdi. R I M E T A KR KAR I FOR İ U T D R KREDİ K M E A R R K K O İ RTI F KRED MU EDİ K A R R K K O İ U F D I M E U T KR RM KAR I FOR O İ U T F D R I M E T A R R R 21 Aralık 2010 günü İ.Ü. Orman Fakültesi kantininde, köprü gibi K K O İ A RM K IF O ED maketler, İ U T F Orman Fakültesi Öğrencileri D R I KRanlatan M E T A doğayı yok sayan projelerin etkilerini R R R K K O İ A D RTI F karikatürler sergilendi. Vokalor (İ.Ü. Orman Fakültesi Vokal KRE MU EDİ K A Etkinliği R R K K O İ F D I E U T Topluluğu) tarafından düzenlenen müzik dinletisinin ardından, R KR M EDİ A R R K K O İ U F D I Orman Fakültesi öğrencileri, İstanbul doğasına uygun olmayan M E U T KR I FOR ORM İ KAR U T F 3. Köprü ve doğaya uygun olmayan HES’lerin doğuracağı doğa D R I M E T A R R R K K O İ A F I OR felaketlerini imgeleyen “GELDİLER” adlıKoyunu EDsergilediler. İK U T F R D R I M E T A R R R K K O İ A F Etkinlik, “Köprü değil orman! RTI KRED MU EDİ K A R R K K O İ İnsanca yaşam!” sloganlarıyla F D I E U T son buldu. KRED ORM İ KAR U KR F D I M E U T R R R K M O A F R RTI I FO MU EDİ K T A R R R K K O İ A F K D I E İ U T R I FO KR M ED T A R R R K K O İ A F K D I E İ U T KR KRED ORM F Dİ KAR I E U T R R K M A R KRE O İK U F D I M E U T R R R K M O A F R RTI I FO MU EDİ K T A R R R K K O İ A F K D I E İ U T I FO KR M ED T AR R R R K K O İ A F K D I E İ U T R K KRED ORM F Dİ KAR I E U T R R K M A R KR KREDİ K ARTI FO FORMU RMU HABERLER - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47 SAYI: 10-11-12 Ekim-Kasım-Aralık 2010 ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ ................................................................................ 52