İsteseniz de Kaçıramayacağınız Tek Fırsat Vazgeçmektir
Transkript
İsteseniz de Kaçıramayacağınız Tek Fırsat Vazgeçmektir
www.piengo.com Eylül 2016 Piengo Gelişim Evreni yayınıdır. Ücretsizdir. İsteseniz de Kaçıramayacağınız Tek Fırsat Vazgeçmektir Güven Bakırtaş Gerçek Doğamızın Sonsuz Bilinçten Olduğunu Hatırlayın Aslıhan Uysal Bilgi Toplumunun Yaratıcı Zihin Gereksinimi Harun Akkoyun Duygusal Zeka ve Dark Side Meselesi Ayça Mumkule Erşipal İş Hayatında Diploma “Her Şey” mi? Kutlu Yıldızhan Mükemmel Eğitim Var Mıdır ? Adnan Bostancıoğlu Özel Öğrenme Güçlüğü Uzm. Psikolog Esra Kirez Kendini İkna Fatoş Kanıtemiz-Erdem Karagöz Sayı:2 1 Yüzde İÇİNDEKİLER İsteseniz de Kaçıramayacağınız Tek Fırsat Vazgeçmektir 3 Güven Bakırtaş 4 Aslıhan Uysal İNDİRİM Gerçek Doğamızın Sonsuz Bilinçten Olduğunu Hatırlayın 5 6-7 8 9 20 Bu kampanya görselinin fotoğrafını çek info@piengo.com’a gönder ya da fotoğraf ile Piengo’ya gel indirimini kazan. Mükemmel Eğitim Var Mıdır ? Adnan Bostancıoğlu İş Hayatında Diploma “Her Şey” mi? Kutlu Yıldızhan Bilgi Toplumunun Yaratıcı Zihin Gereksinimi Harun Akkoyun Özel Öğrenme Güçlüğü Uzm. Psikolog Esra Kirez Reklam vermek için; 0530 108 00 54 10-11 12-13 14-15 16-17 Sıradışı 18-19 Sinema ve Kitap 20-21 Spor-Sağlık 22-23 Gelecek Etkinlikler Duygusal Zeka ve Dark Side Meselesi Ayça Mumkule Erşipal Kendini İkna Fatoş Kanıtemiz-Erdem Karagöz Röportaj 2 Editörden Gizem Değer Gelişime doğru açan bir güneş, yeni gelen günle birlikte yeşeren umutlar, geliştiren başlangıçlarla; Piengo Ailemiz adına Merhaba! Güne nasıl merhaba dersek öyle devam eder. Gözlerinizi yeni bir başlangıca açtığınızda herşey için bir şansınız daha olduğunu düşünün. Dudaklarınıza bir gülümseme gönderin ve bugün sizin gününüz! Gelişim dolu bir dünya; büyük hedeflerinize giden yolda ışık olmak, hayallerinizi gerçekleştirmek için sizi bekliyor. Yaşamda en çok ihtiyaç duyduğumuz şeylerden olan başarı, mutluluk ve huzur için doğru olanları seçme ve her zaman doğrularla hareket edebilmek için PiengoPigeon her zaman yanınızda. Tüm bu beklentiler, hayaller, farkında olunan eksiklikler, aşılması gereken engeller, kapalı kapıların açılması.. Tüm bunların en güvenilir yardımcısı, eğitim. Burada sizlerle o eğitimi deneyimleyip, hayallerinizi gerçekleştirmenize yardımcı olarak, açılan kapıda buluşmak dileğimizle.. Yazılacak çok şey olsa da ; Sonbaharı karşıladığımız Eylül ayı ile yayınladığımız bu sayımız ile sizleri baş başa bırakıyorum.. Gelişim Dünyamıza katılmanız dileğiyle.. Sevgiyle Kalın Gizem Değer Psikolog İmtiyaz Sahibi Birsen TÜREGÜN Editör Gizem DEĞER Yayın Koordinatörü Esra TOPAL Görsel Tasarım Esin ERTUVAN Basım Burcu GEDİKLİ info@piengo.com www.piengo.com Bu bülten içerisinde yer alan herhangi bir bilgi tedavi amacı taşımamaktadır. Söz konusu bilgiler okuyucuyu bilgilendirmek amaçlı olup sağlık hizmeti değildir. Verilen bilgiler hiçbir şekilde tanı ve tedavi amaçlı kullanılmamalıdır. Tanı ve tedavi mutlaka bir hekim tarafından yapılması gereken son derece ciddi bir işlemdir. Her türlü hastalık ve sair tedavi gerektiren sorunlarınız için lütfen doktorunuza danışınız. Yazıların tüm sorumlulukları çalışma sahiplerine aittir. 3 İsteseniz de Kaçıramayacağınız Tek Fırsat Vazgeçmektir Hayatımız yaptığımız seçimler ve onların açtığı yolda karşımıza çıkan fırsatlar; o fırsatlar üzerinde yaptığımız tercihler ve onlara göre açılan diğer fırsatlar gibi bir döngüyle şekilleniyor. Buradan bakmaya başladığımızda, zamanımızın ve hayatımızın efendisi bizleriz. Kişisel hayatımızın her alanında, özellikle de iş yaşantımızda her gün yeni fırsatlarla karşılaşırız. Birçoğunu göremediğimizden, bir kısmını ise risk faktörü nedeniyle değerlendirmez, rutinimizle devam ederiz. Kaçırma ihtimalimiz olmayan tek fırsat vardır, vazgeçmek. Vazgeçmek her zaman elimizde olan bir seçenek olmasına karşılık, öncelikle bu seçeneği değerlendirir, ilk hatayı gördüğümüzde oyundan çıkarız. Fakat büyük iş dehaları bu konuda farklı düşünürler. Mesela, Henry Ford: “Hata, yeniden başlamak için bir fırsattır, hem de daha bilge şekilde” der. Vazgeçmek, bir zincirleme davranışı beraberinde getirir. Birinci vazgeçiş, benzer ikinci durumda öğrenilmiş olarak tekrar eder. İşyerinde müdürünüzle geçinemeyip işi bırakırsınız. Bu durum sizi, ikinci işyerinde müdürünüzün davranışlarına karşı daha hassas yapar. Böylece ikinci işinizi daha erken şekilde bırakmanıza neden olabilir. Zamanla “tüm müdürler böyle” şeklinde öğrenilmiş bir önyargıya sahip olursunuz. Oysa ki geçinemediğiniz durumda işi bırakmak yerine karşınızdakini daha iyi anlamaya, işinizi sürdürerek sorunları çözmede daha fazla deneyim kazanmaya çalışırsanız, bir sonraki iş yerinde en azından daha bilge ve sabırlı davranabilirsiniz. Fotoğrafta gördüğünüz kişi sonsuza kadar dağın tepesine taşı yuvarlamaya mahkum edilmiş Sisyphos. Vazgeçme şansı olmadığından hep daha ileriye taşı itmeye çalışıyor. Ona bahşedilmemiş olan vazgeçme lüksümüzü kullanmaya hep zamanımız var. Erken kullanmayalım bence. Güven Bakırtaş 4 Gerçek Doğamızın Sonsuz Bilinçten Olduğunu Hatırlayın Enerji ve bilgi doğada her yerde bulunur. Kuantum alanı olarak ta tanımladığımız her yer, saf bilincin ve üretkenliğin harekette olduğu niyet ve arzulardan etkilenen bir alanı kapsar. Bir ağaç, akarsu, yaprak yada insan bedeni temel parçalarına ayrıldıklarında sadece enerji ve bilgidir. Bu demek oluyor ki bir ağaçla aramızdaki tek fark alıcı bedenlerimizdeki bilgi ve enerji içeriğidir. Her insanda fiziksel bedeni oluşturan ve enerji alanını hissetmekle fark etmeyi sağlayan bir sinir sistemi vardır. Enerji alanlarını her birimiz sanki kendi duygularımız, düşünce ve hislerimiz hatta hatıralarımız ve daha ötesi inançlarımız gibi deneyimleriz. Bu yüzden eski bilgiler “Ben O’ yum, sen O’sun ve O’ndan başka bir şey yok’’ demişlerdir. Gerçekte hepsi aynı şeylerdir ve bedenimiz evrenin bedeninden ayrı değildir. Bu yüzdendir ki toprakta rahatlar, ağaca sımsıkı sarılır, deniz kıyısında sakinleşir gökyüzüne baktığımızda gerçek saf (öz) halimizi hissederiz. İnsan bilinci bu enerji alanlarını hissettirip farkettiren sinir sistemi sayesinde sonsuz bir esnekliğe sahiptir. Bilinç ve farkındalıkla bu esnekliği değiştirebilir hatta gerçekleşmesini istediğimiz şeyleri gerçekleştirme yeteneğimizi ortaya çıkartabiliriz. Bilincimiz farkındalıklı değişimle iki temel özelliği beraberinde getirir. Dikkat ve Niyet… Dikkat enerjiyi aktif kılar, Niyetse dönüştürür bu sebepledir ki dikkatimizi hayatımızda neye yönlendirirsek o şey büyür ve gelişir dolayısıyla niyet, kendini gerçekleştirmek için her şeyi organize eder. Niyet gelecek için ancak dikkat şu an içindir. Dikkatimiz “şu an”da olduğu sürece niyetlerimiz gerçekleşecektir çünkü gelecek şu an’da yaratılır. “Şu an” farkındalıktır. Zaman-mekan, madde ve enerjinin olasılığı “şu an”dadır. Geçmişin yükünden kurtulan bir zihne sahipsek, yaşam odaklıysak ve şimdinin farkındaysak var olduğunu düşündüğümüz engellerin yüzde doksanından fazlasını oluşturan hayali engeller çözülür ve yok olur. Geri kalan yüzde onluk engellerse niyet ve bilinç sayesinde fırsatlara dönüştürülebilir. Niyetimizin sahip olduğu bu gücü kullanmayı seçersek istediğimiz sonuçlara stres,kalp krizleri, bağışıklık sistemi problemleri gibi büyük bedeller ödemeden de ulaşabiliriz. Gerçek doğamızın sonsuz bilinçten olduğunu hatırlayın. “ÖZ’’ünüzün bu bilincini her yere yanınızda götürün… Aslıhan Uysal 5 Mükemmel Eğitim Var Mıdır ? Mesleğim gereği her ay yaklaşık 3 farklı eğitimcinin eğitimini gözlemleme şansım oluyor. Bu süreçte aynı eğitimin farklı kitlelerde oluşturduğu farklı tepkiler sürekli ilgimi çeken bir konu oldu. Bir eğitim A kitlesi tarafından çok beğenilirken, başka bir kitle tarafından vasat bulunabiliyor. Bunun bir adım ötesi ise; aynı içeriği farklı eğitmenler anlattığında da sonuçlar çok farklı olabiliyor. İçerik aynı olmasına rağmen bir eğitmen çok beğenilip faydalı bulunurken, diğer eğitmen için “yetersizdi, içerik geliştirilebilirdi” gibi farklı yorumlar duyabiliyoruz. Peki nedir bunun nedeni ? Nedenini bir örnek ile açıklamaya çalışalım; Dünyanın en ünlü modacısını davet etsek, en iyi kumaşlardan birini seçip, yapabileceği en iyi elbiseyi dikmesini istesek, bu elbise sizin için dünyanın en güzel elbisesi olabilir mi? Bu kadar iyi bileşenin bir araya gelmesine rağmen yapılan elbise sizin zevkinize, bedeninize, mevcut iklim şartlarına vb bir sürü nedenle uymayabilir. Aynı şey eğitimler için de geçerli. Birçok farklı nedenden dolayı vermiş olduğumuz eğitim ne kadar iyi içeriğe, bilgiye ve deneyime dayansa da, doğru kitleye doğru şekilde sunulamıyorsa başarı beklemek biraz hayal olacaktır. Maalesef birçok değerli eğitmenimizin düştüğü bir hatadır. Hazırlanmış 100 küsür slaytlık bir eğitim içeriği, noktası virgülü değişmeden her talep edene aynı şekilde yıllarca sunulur. Ne yapmak gerekiyor ? 1. Her şeyden önce “eğitim ihtiyaç analizi” çok önemli. Hani tıp doktorlarının önemli bir sözü vardır; “hastalık yok hasta vardır” derler. Bu bizim için de geçerli. İhtiyaç analizi doğru yapılmadığında iki sorun ile karşılaşıyoruz. Birincisi; eğitim içeriğini katılımcıya göre düzenleyemiyoruz. ikincisi ise aslında ihtiyacın talep edildiğinden çok farklı olabileceğini gözden kaçırabiliyoruz. Farklı şirketlerde eğitim ihtiyaç analizi yapma şansı bulan biri olarak; zaman yönetimi, stres yönetimi, insan yönetimi gibi eğitimlerin genellikle talep edildiğini gördüm. Ancak konuyu biraz analiz ettiğimde şirketteki ihtiyacın aslında farklı olduğuna sık rastladım. Zaman yönetimi eğitimi isteyen bir şirketin aslında süreç yönetimini öğrenmesi gerektiği bilgisine ulaştığım çok olmuştur. Bu nedenle eğitmenin gerçek ihtiyacı bulabilmesi çok önemli bir konudur. 2. Eğitim vereceğimiz kitlenin demografik özelliklerine göre sunumumuzu ve tarzımızı gözden geçirmeliyiz. Birkaç örnek vermeye çalışacağım; 2.1. Y jenerasyonu olarak adlandırılan kitlenin dinleme ve ilgi süresi artık saniyelerle ölçülüyor internet kullanımı odaklanma süresini gittikçe düşürüyor. Biz bu kitleyi 2 gün boyunca sadece bilgi yüklü sıkıcı sunumlarla mümkün değil sınıfta tutamayız. 2.2. Katılımcının erkek veya kadın ağırlıklı olması dikkate alınması gereken basit ama önemli bir detaydır. Kadın ağırlıklı bir kitleye eğitim veriyorsanız ve eğitimde verdiğiniz örnekler sürekli futbol ve askerlik üzerine ise bu örnekleri yeniden gözden geçirmekte fayda var. 2.3. Katılımcıların mezun oldukları okul düzeyi ve iş deneyimi başlı başına önemli konulardan bir diğeri, hatta belki de en önemlisi. Verdiğiniz örneklerden tutun da, uygulamalarınıza ve hatta içeriğin ta kendisine kadar değişiklik yapmanız gerekebilir. Başarılı bir eğitim için ne yapılması gerektiğini kısaca özetlemeye çalıştım. Başka bir yazımızda görüşmek dileği ile. Hoşçakalın Adnan Bostancıoğlu 6 İş Hayatında Diploma “Her Şey” mi? Uzun zamandır üzerinde kafa yorduğum bir konuydu: “Acaba sadece ben mi böyle düşünüyorum ?” derken tartışmayı geçtiğimiz yaz Socar Holding Türkiye CEO’su Kenan Yavuz başlattı. Kenan Bey’in twitter paylaşımı ilginçti: “Nitelikli ara işgücü bulamıyoruz. Üniversite bitirdim diye eline diploma alan,ben ne zaman müdür olacağım demeye başlıyor.” diyordu. “Nitelikli ara iş gücü” ayrı ve önemli bir konu ama benim takıldığım nokta “beni ne zaman müdür yapacaksınız?” kısmı oldu. Biraz da ironi ile belirtilen nokta, İK’nın işe alım ve yerleştirme yapan disiplini ile ilgili herkesin malumu.Bu soru yüksek bir “öz güven”in göstergesi ama tek başına anlamlı mı? Bundan bir kaç ay önce gene bu köşede iş ortamında değerlerden ve değerlerin nasıl değiştiğinden bahsetmiştik. “Daha fazlasını iste sloganı” ile kendini ifade eden bir kuşak mümkündür ki sunacağınız imkanlarla hatta pozisyonla yetinmeyecek hızlı vezahmetsiz şekilde daha fazlasını sizden talep edecektir. “Ailelere sesleniyorum, Sitcom Üniversitelere çocuklarınızı gönderip hayatlarını karartmayın. İş bulamazlar.” diyordu bir başka paylaşımında Kenan Bey. Ben o kadar ümitsiz ve acımasız değilim ama demek ki 2000’lerden itibaren verilen eğitimde bir problem var!!! Yeni mezun arkadaşların teknik ve mesleki donanımından bahsetmiyorum. Hatta belki benim kuşağımdan bu konuda daha şanslılar. Özellikle bilgiye ulaşma konusunda... Ancak belli ki bir şeyler eksik kalıyor. “Çok iyi eğitim aldım işte diplomam burda” Peki kriter ne!?! *Derece ile mezun olmuş ama topluluk önünde konuşamayan, hatta iki kelimeyi bir araya getirip sunum yapamayan bir eleman ne kadar faydalı olacak ki iş hayatında... *Yada word ile exceli hatmetmiş,makrolar yazmış, ama Powerpoint kullanamayan... Oysa Powerpoint yada Prezi gibi programlar tamamen yaratıcılıkla(sağ beyin) ilgilidir! toplu olarak ve biraz daha kısa bir zamanda onları temizlemek mümkündür. Sigara bırakma kursumuzda, sigara bırakma, bir tedavi ya da tedavi olarak değil, bir beceri olarak öğretilmektedir. Yani biz sigaranın dilini öğreten bir dil kursu gibiyiz. Sigarayla gerçek konuşmayı kursta bu dili öğrenenler yapar sadece. Ve bize de alkışlamak düşer. En güzel olan hiç başlamamaktı. Ama başlanmış. Şükür ki, çaresi var. Yeter ki tiryakiler, ne sigarayı ne kendilerini ne de bundan kurtulmayı hafife alsınlar. Bu iş için hap bekleyen arkadaşlara da bir şey söylemek istiyorum; hap gelinceye kadar mutluluk treninizi kaçırmayın. Ve hayatınızı düzene sokacak bir hap hiçbir zaman yapılamaz. Şimdi gelin kendiniz kendinize ilaç olun ve biz de buna vesile olalım. *Kampüs hayatını ders-vize-final dairesinden çıkaramamış,sosyal kulüplerde yada okul dışı sivil toplum 7 kuruluşlarında gönüllü görevler üstlenmemiş birisinin üniversite diploması kağıt üzerinde bir farklılık yaratmıyor. Hangi okul olursa olsun! “Demek ki “diploma” ve “üniversitenin adı” her şeyi anlatmıyor herhalde arkası gelecektir”dedim ve geldi. Hem de Coca Cola’dan !... Üstelik çok daha sarsıcı şekilde!!! “Harvard’dan, Stanford’dan CV’ler geliyor, okuduğu okulların albenisine o kadar kapılıyorlar ki gençler, ‘beni zaten herkes alır’ diye düşünüyorlar, onlar eskidendi. Ben şimdi not ortalamasına bakmıyorum, kulüplerde görev almış mı, iş tecrübesi için elinden geleni yapmış mı diye bakıyorum” diyor Coca Cola İçecek İK Direktörü Rengin Onay. Bire bir katılıyorum. Diploma,okul,alınan kurslar bunların hepsi tamam ve gerekli. Ama iş hayatı başka şeyler de gerektiriyor artık: Katkılarınız, tecrübeleriniz,çabanız,yaratıcılığınız...yani “FARKLILIĞINIZ” nedir? Bir iş görüşmesinin yönünü belirleyen şey şu soruya verilen cevap olmalı “bize nasıl katkı sağlayacaksınız?” Rengin Hanım’ın görüşlerine “bu okulların mezunlarının iş hayatında çok iyi yerlerde olduğu ve sağlam kariyer yaptıkları”şeklinde bir eleştiri getirilebilir ama unutmayalım ki tüm dünyayı sarsan Enron-Arthur Andersen skandalı veya 2008 mali krizinde batan Lehman Brothers gibi dünyaca bilinen firmaları yönetenler arasında bu üniversitelerin mezunları da vardı. Eğer amacımız yeteneğe ulaşmaksa onu neden sadece diploma-okul-sınav üçgeni içinde arıyoruz? Evet zor farkındayım ama İK olarak kendimizin de bazı ön yargılardansıyrılması gerekiyor. Belki her zaman bir Marc Zuckerberg yada Steve Jobs aramıyoruz ama bazı konularda esneklik göstermeli, değerlendirme kriterlerimizi tekrar gözden geçirmeliyiz. Sahi Marc ve Steve nereden mezundu? :) Mademki İK’nın stratejik rolünü tartışıyoruz bu birazda kalıpları kırarak, alışılmışın dışında uygulamalarla başarılacak... Kutlu Yıldızhan 8 Bilgi Toplumunun Yaratıcı Zihin Gereksinimi Dünyada 2000’li yıllarla birlikte yükselen yeni dönemi ve toplum tipini endüstri toplumu kavramı ile tanımlamak tüm araştırmacılar için yetersiz kalmıştır. Bu yüzden bu yeni toplumun karakteristik özellikleri ve yönelişleri dolayısıyla, enformasyon/bilgi/post endüstriyel toplum kavramlarıyla tanımladılar. Peki, neydi bu enformasyon ne demekti ve dönüşümü anlamamız neden gerekli? Öncelikle belirtmek isterim ki içinde bulunduğumuz ya da ilgilendiğimiz toplumu tanımaz, anlamaz ve bir sonraki safhaya dair tahminlerde bulunamazsak ona bir şeyler sunamayız da. Enformasyon toplumunun ilk özelliği malların üretiminden hizmetlere doğru olan yatay geçiştir. Bu ne demektir, x kuşağının son dönemine kadar gelen endüstri toplum tipinde de hizmet sektörü vardır fakat taşımacılık ya da finansal hizmetler gibi yardımcı görünümdedir. Oysa enformasyon toplumunun en önemli noktası, eğitim ve sağlık gibi insani hizmetlerle bilgisayar teknolojisi, bilimsel araştırma geliştirme gibi y kuşağı ve yeni gelen z kuşağının dönüşümünü anlatan mesleki hizmetler alanında yoğunlaşmaktır. İçinde bulunduğumuz dönemde normallerimiz ve değerlerimiz değişti, önceki toplumda otorite, disiplin, bağlılık, erkeklik ve fiziki kabiliyetler gibi değerlerin yerini danışma, unisex, özgürlük, bireysellik gibi iyimser ve insani bir bakış açısıyla oluşan değerler almaktadır. Endüstri toplumunun sınıfsal toplum tipinden enformasyonun fonksiyonel toplum tipine, işçi hareketlerinden vatandaş hareketlerine, hatta işsizlik, savaş ve faşizmden, teröre ve gelecek kaygısı olarak süregelen dönüşüm, Türkiye cumhuriyetini saymazsak hiçbir şeyin aynı kalmadığını gösteriyor:) Buradaki en önemli noktalardan biriyse kaderci çileci ve rasyonelden, yaratıcı zihnin değer gördüğü, arandığı ve insanları heyecanlandırdığı bir dönemece gelmiş olmamız. Hepimizin ilgisini çeken yaratıcı zihnin aslında zekâ ya da yüksek zekâ olmadığına ilişkin görüşler ortaya atıldı. Şöyle ki, zekâ öğrenilmiş kurallara göre sembolleri manipüle ederken yaratıcı zihin yeni semboller icat edip yeni yollarla var olmayan üzerinden ilerlemektedir. Yaratıcılık orijinalliği getirdiği için günümüz enformatik toplumunda zaten kimse aynı olarak veya benzeyerek bir yere varamaz. Sonuç olarak toplumun evrimi bizi Rene Descartes’in meşhur sözü ”Düşünüyorum, öyleyse varım” dan Hissediyorum, öyleyse varıma getirmiştir. Dönemin sosyokültürel yapısını ve parametrelerini iyi inceleyip kendimizi ve işimizi bu doğrultuda yönlendirmeliyiz. Harun Akkoyun 9 Özel Öğrenme Güçlüğü Normal ya da üstü zekâ düzeyine sahip olan bireylerin; standart testlere göre yaş, zekâ düzeyi göz önünden bulundurulduğunda okuma, matematik ve yazılı anlatım düzeyinin beklenilenin önemli ölçüde altında olması olarak tanımlanmıştır. Özgül öğrenme güçlüğü (ÖÖG), bireylerin standart testlerde, okuma, yazma ya da matematik alanında yaş, zekâ ve eğitim düzeylerine göre beklenenin önemli ölçüde altında olmasıdır. Özgül öğrenme güçlüğü ya da öğrenme bozukluğu terimi, “disleksi” (okuma alanında güçlük), “disgrafi”(yazı alanında güçlük) ya da “diskalkuli” (matematik alanında güçlük) olarak da bilinen terimlerin hepsini içinde barındırmaktadır. ÖÖG’nin nedenleri henüz tam olarak bilinmemekle birlikte, merkezi sinir sisteminin işleyiş bozukluğundan kaynaklandığı ve yapısal olduğu düşünülmektedir. Kesinlikle zekâ geriliği değildir. Tanı için bireyin zekâ düzeyinin normal sınırlarda ya da üzerinde olması beklenmektedir. ÖÖG’de yaşıtları düzeyinde okuyup yazamaması ya da matematik alanında güçlükler en belirgin özelliklerdir. Aynı zamanda bu sorunun etkileri, yaşamın tüm alanlarında da gözlemlenebilir. Çocukların sosyal ve sportif etkinliklere katılmalarını, arkadaş ve aile içi ilişkilerini sağlıklı sürdürebilmelerini bütünüyle etkilemektedir. Yaşanılan başarısızlık ve hayal kırıklıkları zaman zaman kaygı bozuklukları ve depresyon gibi başka hastalıklara da neden olabilir. Bununla beraber ÖÖG olan bireylerde; sıklıkla sağını solunu öğrenememe, okuduğunu anlamama, aktarmak istediğini iyi ifade edememe, sıralama yapamama, zaman kavramlarını öğrenememe gibi güçlükler yaşadıkları da görülmektedir. ÖÖG tanısı, standart testler aracılığı ile ruh sağlığı alanında çalışan uzmanlar tarafından konulmaktadır. Okul öncesi dönemde bazı belirtiler olmasına karşın, genellikle okul çağındaki çocukların %15-20’sine bu tanı konmaktadır. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) ile birlikte görülebilir ancak bu ikisi kesinlikle farklı bozukluklardır. ÖÖG yaşam boyu süren bir bozukluktur, psiko-eğitsel bir yaklaşımla ele alınmazsa kendiliğinden düzelmez. Sadece ÖÖG’ye özgü ilaç tedavisi ya da özel bir diyeti yoktur. Yaş ilerledikçe bireyler güçlüklerinin farkında olup kendilerine öğrenme stratejileri geliştirir ve yaşamlarını kolaylaştırabilirler. Uzm. Psikolog Esra Kirez 10 Duygusal Zeka ve Dark Side Meselesi Öncelikle şunu belirteyim; bu yazıyı okurken şu şarkıyı dinlemek koşul şarttır. https://www.youtube. com/watch?v=RRn76J_ eKdc Bir süre önce, “The Dark Side of Emotional Intelligence” başlıklı bir araştırma yazısı okudum. Başlık heyecan verici ve sıra dışıydı. Alışılagelmiş ve doğruluğu kabul edilmiş fikirlerin tersini işaret edip paradigma kırmayı hedeflemiş bakış açıları daima dikkatimi çekmiştir. Yazıyı defalarca okudum. Çünkü yazı içerisindeki tespitler, zihnimin içindeki jedi ve sith’leri harekete geçiriyordu. Bu noktada, Star Wars tutkunu olmayanlar için kısa bir özet geçmekte fayda görüyorum. Çünkü birazdan yazacaklarımı “güç (force)” kavramı üzerine inşa ederken, genişletişmiş evren bakış açısından faydalanacağım. Midi chlorian denilen, gözle görülmeyen varlıkların oluşturduğu bir enerji alanı olan Güç; bir çeşit ortak zekâdır ve özü ne iyi ne de kötü olan saf enerjidir. Mayası duygudur ancak duygu, barış ve ahenge hizmet eder. Jedi’lar; gücün aydınlık yüzünü keşfetmişler ve bu gücü barış, şifa, huzur ve iyilik için kullanmışlardır. Güç’e ulaşmanın ve kullanmanın yolu; sevgi, merhamet, iyimserlik gibi duygulardan beslenen zihinsel yöntemlerden geçmektedir. Fakat Güç’den beslenerek sürekli kendilerini geliştiren jedi’lardan bazıları, Güç’ün karanlık tarafını da keşfederler. Karanlık tarafın kodlaması, aydınlık tarafın tam tersidir. Çünkü Güç’e; öfke, korku, nefret gibi yıkıcı duyguların rehberliğinde de ulaşılabilmektedir. Bu duyguların rehberliğinde güç’e ulaşan jedi’lar, zaman içerisinde karanlığın esiri olurlar. Zalim ve yıkıcıdırlar. Aydınlık tarafın jedi’ları için güce sahip olmak değil onu amaca yönelik kullanmak ön plandayken, karanlık tarafın jedi’ları güç’e hakim olmak ihtirasının pençesindedir. Gölge Jedilar ise gücün aydınlık ve karanlık taraflarının sınırında olanlardır. Onlar gücün her iki yüzünü ölçülü ve dengeli bir biçimde kullanırlar ve tarafgir değildirler. Onlar, Güç’ü, içlerinde bulundukları duruma göre kullanırlar. Karanlık tarafın kullanılması, Jedi Konseyi tarafından yasaklanır fakat bir işe yaramaz. Bu sebeple, karanlık tarafı seçen jedi’lar, aydınlık taraftaki jedi’lar tarafından yakalanarak bir gemiyle uzaya bırakılır. Amaçlanan onların zaman içerisinde ölmeleridir. Fakat karanlık taraf’ın jedi’ları Korriban gezegenine inmeyi başarırlar. Burada yaşayan Sith halkı, oldukça ilkeldir fakat kara büyü yetenekleri bulunmaktadır. Karanlık Jedi’ları, sahip oldukları yetenekler ve Güç’e olan hakimiyetleri nedeniyle bir çeşit Tanrı olarak görürler ve onların önderliğinde 11 Sith İmparatorluğu kurulur. Tüm bu süreç sonrasında, karanlık tarafa geçen Jedi’lara da Sith denmeye başlanır. Güç; metodu ne olursa olsun, kendisine ulaşabilen herkese kudretini verir, seçmez. Bu yüzden bir jedi için muhakeme yeteneğini geliştirmek çok çok önemlidir. Çünkü zor olan karanlık tarafa geçmek değil, aydınlık tarafta kalmaktır. Gelelim Duygusal Zekâ’ya.. Duygusal Zeka söz konusu olduğunda Güç; duygudur (e-motion.. yani energy motion). Bizler, duygunun saf hâlini değil, düşüncelerimizden doğan yorumlarımızla şekillenmiş hâlini kullanırız. Yüce Mevlana’nın deyişiyle; gül düşünür gülistan, diken düşünür dikenlik oluruz. Düşüncelerinin dizginlerini eline alabilen ve yorumlarını özgürleştirebilen insanlar için duygu, esenliğe götüren rehber olur. Bunun bilinen en basit metodu, duygusal ve sosyal zekanın bileşenlerine hakim olabilmektir: * Kendini Tanı (özbilinç,kişisel farkındalık, duygusal farkındalık) * Kendini Yönet ( özyönetim) * Karşındaki(ler)ni Tanı (sosyal farkındalık) * İlişkilerini Yönet Bu bileşenleri etkin bir biçimde kullanabilen ve süreçte öğrendiklerini hem kendi yaşamına hem de çevresinin yaşamına olumlu katkı sağlayacak biçimde kullanabilenlere Duygusal Zeki diyebilmek mümkündür. Çünkü duygusal zekâ, duygusal ya da duyguların esiri olmak değil, tam aksine onların efendisi olmaktır. Bazı meslek gruplarında, “duygularla temas halinde olmak yarar yerine zarar getiriyor” görüşü, yukarıda bahsedilen ayrımı tam manasıyla yapamayanlar için geçerli olabilir. Bu noktada, asıl yapılması gereken ayrım şudur: “Duygusal Zeki olmak %100 iyi bir insan olmak” demek değildir. Duygusal Zekâ, duygular yardımıyla hayatı anlamlandırmamızı sağlayarak hayatımızı kolaylaştırır. Bu prensip, acil müdahale etmek zorunda olan bir doktor için de geçerlidir, sayılarla dans eden bir bankacı için de.. Çünkü her ne işle meşgul olursak olalım, tüm hayatımızın ana hedefi iyi hissetmektir. İyi hissetmek için duygulardan vazgeçmek yerine (ki mümkün değildir), onları öğrenme vesilesi olarak kullanmak gerekir. Duyguları anlamlandırmak ve duygusal zekâyı anlamak konusundaki tutumumuz, tarafımızı belirler. Şimdi lütfen aşağıdaki soruları cevaplayın: Uzun zamandır beklediğiniz terfii alamadınız. * İlk olarak ne hissedersiniz? * Bu hisse bağlı olarak neler düşünürsünüz? * Bu düşündükleriniz sonrasında içinizde beliren duygu nedir? * Bu duygu ile atacağınız ilk adım ne olur? * Bu adımın sonuçları neler olabilir? Bu senaryoyu düşündükten sonra, kendinize dönün. * Düşüncelerinize sebep olan ana faktör (önceki tecrübeleriniz, değerleriniz vs..) nedir? * Bu düşünceyi değiştirebilmek mümkün mü? Ve hatta gerekli mi? * Diyelim ki değiştirdiniz, değişen yeni düşüncenizden doğan duygu nedir? * Bu duygu ile atacağınız ilk adım ne olur? * Bu adımın sonuçları neler olabilir? Şimdi cevaplarınızı değerlendirin ve kendinize cevap verin; Siz hangi taraftasınız? Her iki cevap da sizi duygusal zekâ’dan uzaklaştırmayacaktır. Ancak bu yetkinliklerden ne ölçüde faydalanabileceğinizi, yani “duygusal zeki” olup olmadığınızı belirleyecektir. Bizler seçme özgürlüğü olan varlıklarız. Son olarak... Güç sizinle olsun... Ayça Mumkule Erşipal 12 Kendini İkna Sevgili Piengo dostum bu ayki dergimizdeki yazı sana özel. Hani Tanrım her şey neden benim başıma geliyor? Dünyanın en talihsiz insanı ben miyim dediğin anlar var ya işte o anlara özel olarak hazırlandı. İşler karıştığında, içinden çıkacak bakış açısını göremediğinde, sorunu yaratan zihin ile çözüme ulaşamadığın anlar için yazıldı. Kendini değersiz hissettiğinde motivasyonun düştüğünde ve insanlardan kaçmaya başladığın, hiçbir işi başlatacak yetin olmadığını düşündüğün anlar için bu yazıyı yazdık. Kendini ikna etmen için birkaç tüyo vermek istiyorum. 1- Kendine verdiğin değer kadar değerlisin! Gelecekte nerede olmak istiyorsan ona göre yaşamadığın sürece seni kimse oraya sihirli değnek ile taşımayacaktır. İki yolun var istersen kendini değersiz, önemsiz olarak hisset ve mutsuzluk içinde sürpriz olmayacağı için mutlu olacağını düşün. İstersen hatta gerektiğinde kendine yalan söyleyerek çok değerli ve özel olduğunu düşün. Kendine değer ver. Şimdi düşün 100 dolar kâğıt parası buruştursam, küfretsem, tükürsem, yere atsam değerini yitirecek mi? Kesinlikle hayır üzerinde yazıyor 100 Dolar. Sende öylesin senin DNA yapına sahip, senin parmak izine sahip, senin düşüncene sahip sadece Dünya’da bir kişi var ve o da sensin. 2-Eylem Duygudan önce gelir! Olumsuz düşüncenin en önemli nedeni netlik ve güvenlik ihtiyacının karşılanmamasıdır. Netlik ve güvenlik ihtiyacını karşılamanın yolu harekete geçmektir. Eyleme geç! Ertelemediğin sürece ve hareket yetini kullandığın sürece duyguların mucizevi şekilde pozitife dönüşecektir. Sadece şimdiye odaklan çünkü geçmiş geride kaldı döndüremezsin, gelecek belirsiz içinde bulunduğun zamanı yönetmek için eyleme geç. 3-% 100 sorumluluk al! Mazeret üretmek insanları mutlu eder ve kendini iyi hissetmesini sağlar. Bir sonra sonra potansiyelinizi unutur, sonuçlar yerine dünyayı mazeretler penceresinden görürsünüz. Başkalarını ve hatta en önemlisi kendini asla suçlama sadece sonuçlara odaklan. Başarmış gibi yaşa, daha önce yüzlerce kez elde ettiğini hisset ve hayatının sorumluluğunu başkalarının ellerine bırakma. 4- Diline dikkat et! Bilinçaltındaki her şey aslında dilinde baskı 13 altında neler yapıyorsunuz? İşbirliğine ne kadar açıksın? Hedeflerin ne kadar net? Coşkunu nasıl yaşıyorsun? Binlerce sorunun cevabı aslında dilinde yaşıyor. Evet ama, belki, galiba, bakarız, keşke, neyse gibi kelimeleri önce dilinden sonra zihninden çıkart 5-Neden sorusunu yaşamından çıkart! Neden sorusu seni her zaman mazeret üretmeye götürecektir. Neden sorusu yerine Ne ve Nasıl sorularına odaklan. Bunun eğitimini mutlaka al. Yaşamın inanılmaz şekilde değişecek ve potansiyelin % 50 artacak! 6- Kendine ve hayatına dokunanlara güçlü sorular sor ! Cebinde olumlu ve 25 güçlü soru varsa ve bu soruların altına hızlı bir şekilde 4-5 soru ekleyebiliyorsan harekete geçmen ve sorgulaman çok iyi olacak demektir. Nasıl yapabilirim diye düşünüyorsanız Piengo olarak her zaman yanınızdayız. 7-Önce kendine inan! Kendini ikna etmeden başkalarını ikna edemeyeceğini, heyecan duymadığın bir işte başkalarını heyecanlandıramayacağını biliyorsun. Düşersen ayağa nasıl kalkacağını öğrenme fırsatı yakaladığını bil. 8-Mucize bekleme! Mucizeler filmlerde olurhayatının tek mucizesi sensin. Tırnaklarınla kazıyarak elde etmeyi dene. 9-Hayatında sürekli öğreniyorum kelimesi cümlelerinin içinde geçsin. Yeni bir müzik aleti çalmayı öğren, yeni eğitimlerde yeni cümleler öğren, bakış açısını değiştirmeyi öğren. Hayat okulunda öğrenci kalmayı başar. 10-Donanımların arttıkça yaşam daha keyifli hale gelecek. O nedenle kendini sev ve donanımların artmasına yardımcı olacak zihnini, ruhunu, bedenini koru. Dostçakalın Fatoş Kanıtemiz Erdem Karagöz 14 Trans Teknikleri Uzmanı Rosa Log’u Tanıyalım! Önce sizi biraz tanıyalım, bir kadın olarak kendinizi nasıl tanımlarsınız? Bir kadın olarak kendimi çok farklı yerlerde görüyorum. İlk olarak şöyle düşünün, Rusya’dan Türkiye’ye geldiğimde ailem yok tamamen yalnızım. Çok güçlü bir ruha sahibim. En büyük inancım şudur ki, herkes kendi içinde herşeyi yenebilir. Bu Psikolojik bozukluklarda da geçerli, fiziksel bozukluklarda da. Tabiki biz kesilmiş bir bacağı yeniden çıkaramayız ama biz o kesilmiş bacağı mükemmel olarak görebiliriz. Eksik olarak görmeyiz bu çok önemli birşey. Kendi içinizde ne gibi problemler yaşadınız? Bunları nasıl yendiniz? Türkiye’ye geldiğimde gelecek endişesine sahiptim. İlk olarak bunu yok ettim. Düşünün başka bir ülkeye geliyorsunuz, dil bilmiyorsunuz endişe yaşıyorsunuz. Farklı bir kültür , farklı bir dil, farklı bir din ile karşılaşıyorsunuzgerçekten zor bir durum. ”Güçlü anne güçlü çocuklar yetiştirir.” En merak ettiğimiz bölüme geçelim, Hipnoterapi ile nasıl tanıştınız? Çok ünlü psikolog ve psikiyatrların biyografileri okumuştum. Aslında her uzman bir darbe yiyor hayatıda veya çocukluğunda. Sonrasında hipnoza merak sarıyor. Bende de öyle oldu:) Hipnoza 2010 senesinde yoğunlaştım. Depresyona girdim. Hani bütün kadınların belli bir yaş döneminde menapoz durumu var. Çok kaba bir kelime, hiç sevmiyorum. Menapoza girince inanılmaz bir boşluğa düştüm. Kendimle çalışmaya başladım, ama bir türlü istediğim gibi sonuç alamıyordum. Bu dönemimde Joe Vital’in Zero Limit kitabıyla karşılaştım. Benimde çıkış noktam bu kitap oldu sanırım. Farkındalık yaratan. ”Hipnoz hayatım boyunca aradığım şeydi! ” Hipnoz çalışmalarınız nasıl başladı? İlk olarak kendimle çalışmaya başladım, sonra çevremle kızımla devam ettim. Şunu farkettim. Hipnozla herşeyi kısa sürede çok kolay bir şekilde yenebiliriz. Kendimde endişeden, yılan fobime kadar o kadar çok yendim ki. Ve hala çalışıyorum üzerimde. Mesela biyolojik saatimi geri çevirdim :) Siz ileri gidiyorsunuz benim biyolojik saatim geri çeviriyor. ”Zihnin ve bedenin bir bütün olmasına inanıyorum.” 15 Hipnoterapi de yaş sınırı var mı? Aslında benim fikrim, bir yaş sınırı yok. Tabi biz 6 yaşından çocuklarla başlıyoruz son yaş limiti yok.Benim kızım 3 yaşında kekeme oldu, tabi dil konuşma uzmanına götürdüm ama kendim onunla çalışmaya başladım daha 4 yaşındayken. Herkes hipnoza girebilir mi? Herkes tabiki hipnoza girebilir. Fakat bazı kişiler hemen girebilir, bazıları daha geç girebilir. Görsel insanlar daha zor girer mesela işitsel ve dokunsallar daha hızlı girer. Kilolu insanlar daha yatkındır hipnoza. Ama herkes öyle ya da böyle iyi uzman sayesinde transa girebilir. Transı bir kez deneyimleyen insan tekrar istiyor. Hipnoterapi birçok tekniktir.” Hipnoza girme yöntemleri nelerdir? Öncesinde kişiyi tanımak çok önemlidir. Kimisi oturarak, kimisi yatarak, kimisi müzikle, kimisine koku eklemek gerekebilir. Kişiye özel tasarlıyorum. Kişiye özel tasarladığım için kişiler daha rahat hissediyorlar. ”Çoğu problemlerimiz çocukluğumuzdan geliyor” ”Ben mutlu olursam çevrem de mutlu olur!” Öğrendikten sonra kişiler kendi kendilerine uygulayabilirler mi? Tabikide. Self hipnozla kişiler kendilerine uygulayabiliyorlar. Röportaj Gizem Değer 16 Sıradışı Nomofobi Günümüzle en bağlantısı olan fobi. Araştırmalar sonucunda yeni eklenen bu fobi; cep telefonuyla iletişimden uzak kalma korkusu olarak tanımlanmakta. Logizomechanofobi Teknolojiyle haşır neşir olduğumuz bu dönemde bu fobiye sahip olanlara yardım etmek gerek Çünkü bu fobiye sahip insanlar bilgisayardan korkuyor! Bilgisayarın bulunduğu ortamlarda geriliyorlar. Ablütofobi Baş etmesi zor bir fobi daha. Yıkanma korkusu! Temelinin çocuklukta geçirilen bir travmadan geldiğini düşünülmekte. 17 Pentherafobi İlginç ötesi bir fobi ! Evliler buraya! Bu fobimiz kaynanadan korkmak anlamına geliyor. Bu korkuya ciddi anlamda sahip olanlar, çözümü ya evlilik terapistlerinde ya da maalesef ki boşanmada buluyorlar. Terafobi Nasıl yani diyebileceğiniz bir fobi. Bu fobiye sahip olanlar ‘’4’’ sayısından korkarlar. Özellikle Uzak Doğu ülkelerinde görülen bu durum, Çince dört kelimesinin, ölüm kelimesi ile benzerliği. 18 Film Önerileri Legends Of The Fall (İhtiras Rüzgarları) 1900’lerin Amerikasında orduda görevli albay William Ludlow görevinden ayrılarak,Montana’da kaya dağlarında bir evde 3 oğlu ile yaşamaya başlar.Bu arada 1. dünya savaşı başlar.Albayın tüm karşı çıkmalarına rağmen 3 kardeş savaşa katılır.En küçük oğlan Samuel’in öldüğü savaşın ardından diğer oğlu Tristan Samuel’in nişanlısı Susannah’la yakınlaşmaya başlar ve aralarında bir aşk başlar.En büyük kardeş Alfred’inde Susannah2tan hoşlanmaya başlamasıyla olaylar değişir ve gelişir.Bu arada kardeşinin ölümünden kendini sorumlu tutan Tristan bir çıkmazın içine girmiş. The Bucket List (Şimdi ya da Asla) Milyoner şirket sahibi Edward Cole (JACK NICHOLSON) ile işçi sınıfına mensup araba tamircisi Carter Chambers’ın (MORGAN FREEMAN) dünyaları apayrıdır. Yolları, bir hastane odasını paylaşmalarıyla kesişir ve iki ortak noktaları olduğunu keşfederler: “Tahtalı köyü boylamadan önce” hayatlarının kalan kısmını hep yapmak istedikleri her şeyi yaparak geçirme arzusu ve kendileriyle farkında olmadıkları bir barışma ihtiyacı. Birlikte, hayatlarının araba seyahatine çıkarlar; ve bu süreçte dost olur, hayatı dolu dolu, içgörü ve mizahla yaşamayı öğrenirler. Her macera, listelerine yeni bir madde ekler. 19 Kitap Önerisi Kitabımı elinize alıp inceliyorsanız muhtemelen ismi dikkatinizi çekmiştir. Hepimizin olduğu gibi siz de çeşitli zorluklarla karşılaşmış, belki de artık kendinizi yorgun hissediyor ve bir takım şeyleri değiştirebilecek güce sahip olmadığınızı düşünüyor olabilirsiniz. Fakat inan ki çok yanılıyorsunuz! Çünkü ben hayatımı değiştirip hayal ettiğim mutlulığa kavuşabildim ve bunu her kadın her yaşta yapabilecek durumda ! Benim kitabım hem menopoz gibi zor bir dönemi kolay ve sorunsuz atlatmayı hem de üstün başarılı bir kadın olmayı, sevdiğiniz erkeğin kalbini kazanıp size sadık kalmasını sağlamayı öğretir. İçinizde barındırdığınız nitelik ve yeteneklerinizi, kişsel ve zihinsel potansiyelinizi keşfedip geliştirmeniz için pratik öneri ve uygulamaları içerir. Kendi elinizle ailenizin içinde cennet yaratmayı ve çocuğunuzu dahi yetiştirmek için neleri yapmanız gerektiğini bu kitaptan öğrenebilirsiniz. 20 Spor-Sağlık Pilates egzersizleri ile güne daha dinç başlayın ! Pilates; fizyoterapi temelli bir rehabilitasyon yöntemidir. Kas ve iskelet sisteminde oluşabilecek problemleri engellemek için koruyucu olarak uygulanabileceği gibi kas ve iskelet sisteminde oluşan problemler (fıtık, skolyoz, boyun düzleşmesi gibi) sonrasında doktor ve fizyoterapistlerin uyguladıkları tedavileri ardından tedaviyi destekleyici amaçlı egzersizleri sürekli hale gelmesi amacıyla uygulanabil- mektedir. Pilates; fitness ve diğer olimpik branşlarda veya herhangi bir spor dalında çalıştırılamayan zayıf kasları da güçlendirerek tüm vücut bilinci dengesini ve kuvvetini arttırmak için yapılır. Doğru postür, doğru nefes alıp-verme, Güç merkezini kuvvetlendirme, Akıl-vücut ikilisinin farkındalığı, Esnekliği arttırma, Sakatlıkları engelleme, Denge ve koordinasyonu geliştirmek için yapılır. Pilates Mat Egzersizleri Crunch (Yarım Mekik) Temel bir karın kası egzersizidir. Çalıştırdığı bölge üst karın kaslarıdır. Yerde, minderde veya düz bir sehpada yapılabilir. Karın egzersizlerinin amacı; karın kaslarını çalıştırmak, geliştirmek, gücünü ve dayanıklılığını arttırmaktır. Roll Up (Yuvarlanma) Yuvarlanma hareketi; merkez bölgenizi güçlendirmeye ve omurgayı esnetmeye yarayacak bir egzersizidir. Hareket esnasında bel ve sırt sıkı olmalıdır. Baş içeride gövde C şeklinde bacakların konumu düz yerde ve birleşik olmalıdır. Sırt ve bel ağrıları, bel ve boyun fıtığının oluşturduğu ağrılarda yapılabilecek rahat ve güzel bir egzersiz çeşididir. 21 One Leg Strech En etkili karın egzersizlerindendir. Yere paralel olacak şekilde sağ bacak bükülü iken sol bacağı düz şekilde yere uzatır. Kolaylaştırmak için bacak yerde kalabilir. Kol ve bacaklar hareket halinde iken omurganın sıkı ve stabil olmasına özen gösterin. Sağ ve sol bacak strech olmak üzere hareket tamamlanır. Double Leg Strech Alt karın çalıştırmak için en etkili pilates egzersizlerinden biridir. Omuzlar kürek kemiklerine kadar yukarıdadır. Bacaklarımızı dizlerden bükerek yere paralel olacak şekilde kendimize çekip kollarımızı iki yana açıyoruz. Farklı bir pozisyon denemek isterseniz, kollar başın arkasına düz bir şekilde uzanabilir. 22 Pazartesi Çarşamba Salı Perşembe 1 Uzun Süreli Eğitim Yönetici Sekreterliği 10:30-12:00 19:00-20:30 Rehberli Meditasyonlar Yeni Ay Meditasyonu EYL 5 12 6 7 8 19:00-22:00 İleri Excel ve Excelde Programlama 19:00-22:00 İleri Excel ve Excelde Programlama 19:00-22:00 İleri Excel ve Excelde Programlama 13:00-15:00 Hijyenik El Yıkama 13 14 2 15 0 19 18:00-22:00 Varoluş Nefes Çalışması 26 20 10:00-12:00 Saha Ekipleri İçin Liderlik Becerileri 27 10:30-12:00 19:00-20:30 Rehberli Meditasyonlar Haftaya Rahatlayarak Başla 21 18:00-21:30 Heal Your Life İlişkiler ve Sevgi 28 22 09:00-18:00 Temel İlk Yardım 19:00-21:00 İletişimin Anahtarı 1 29 6 23 Cuma 2 Cumartesi 3 Uzun Süreli Eğitim Lojistik ve Toplam Kalite Yönetimi 09:00-17:00 Kendini Hafızalara Kazı 11:00-15:00 Varoluş Nefes Çalışması 11:00-14:00 Anne Karnında İletişim LÜL 9 19:00-22:00 İleri Excel ve Excelde Programlama 16 23 19:00-21:00 Finans Workshop 30 10:00-17:00 Kazanan Takım 10 Pazar 4 Uzun Süreli Eğitim Lojistik ve Toplam Kalite Yönetimi 11 11:00-14:00 Doğa Seslerinde Şifalı Terapi; AFFETMEK 17 18 Uzun Süreli Eğitim Bilgisayar ve Ofis Programları 10:00-17:00 İleri Excel ve Excelde Programlama 10:00-15:00 İletişimin Pin Kodları 12:00-20:00 Trt Spikeri Gibi Diksiyon Uzun Süreli Eğitim Bilgisayar ve Ofis Programları 24 09:00-17:00 Kendini Hafızalara Kazı Uzun Süreli Eğitim Bilgisayar ve Ofis Programları 10:00-13:00 Yeni Başlayanlar İçin Meditasyon Uzun Süreli Eğitim Bilgisayar ve Ofis Programları 13:00-17:00 Evliliğe Hazır mıyız? 14:00-16:00 Hasta Hizmetleri Yetkilisi Tanıtım Semineri 16:00-18:00 Hayatın Kontrolünü Ele Almak 25 Uzun Süreli Eğitim Bilgisayar ve Ofis Programları 10:00-11:00 Almanca Birinci Kur: A1 ve A2 11:00-12:00 Fransızca 1 - Kur 14:00-17:00 Aile Hukuku ve Boşanma 16:30-17:30 Türk İşaret Dili 1. Kur