abe ateşli fırın kurtulan
Transkript
abe ateşli fırın kurtulan
ORTAÖÐRETÝM DÝL VE ANLATIM 11. SINIF DERS KÝTABI YAZARLAR Lütfi ERGÜL Mediha ACAR Naim BAÞKAYA Halil ÖZMEN Ayhan TERGÝP Mercan BÝLGEN Adem Hakan ALPTEKÝN DEVLET KİTAPLARI BEŞİNCİ BASKI ............................................................... 2011 MÝLLÎ EÐÝTÝM BAKANLIÐI YAYINLARI........................................................................................: 4390 DERS KÝTAPLARI DÝZÝSÝ.............................................................................................................: 1239 11.?.Y.0002.3584 Her hakký saklýdýr ve Millî Eðitim Bakanlýðýna aittir. Kitabýn metin, soru ve þekilleri kýsmen de olsa hiçbir surette alýnýp yayýmlanamaz. Editör Prof. Dr. Muhammet YELTEN Program Geliþtirme Uzmaný Muharrem Hilmi AKBULUT Ölçme ve Deðerlendirme Uzmaný Serdar KARAMAN Rehberlik ve Psikolojik Danýþma Uzmaný Sema KOCATOPUZ Görsel Tasarým Eyüp DUMAN Dizgi - Bilgisayar - Matbaa Erol BÜYÜKKARA ISBN 978-975-11-2926-0 Millî Eðitim Bakanlýðý, Talim ve Terbiye Kurulunun 19.04.2007 gün ve 86 sayýlý kararý ile ders kitabý olarak kabul edilmiþ, Yayýmlar Dairesi Baþkanlýðýnýn 08.03.2011 gün ve 886 sayýlý onayý ile beşinci defa 211.100 adet basýlmýþtýr. & #' ! & " & !& " ) !( ! $ $ ))&" & &* ! ) # # ') ! " * &*& " * # "& !& (" &* && & %&* & !!)&&! *&&*&&)')))* %***&& *$&! " " ) # " *$ & $ !#$&*&* &")(**# !&" ) # ')$ .. MUSTAFA KEMAL ATATURK ÝÇÝNDEKÝLER I. ÜNÝTE METÝNLERÝN SINIFLANDIRILMASI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .1 1. Metinlerin Sýnýflandýrýlmasý . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .3 II. ÜNÝTE ÖÐRETÝCÝ METÝNLER . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .19 1. Mektup . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .21 2. Günlük (Günce) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .33 3. Aný (Hatýra) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .40 4. Biyografi (Hayat Hikâyesi), Otobiyografi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .51 5. Gezi Yazýsý (Seyahatname) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .65 6. Sohbet (Söyleþi) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .76 7. Haber Yazýlarý . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .83 8. Fýkra . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .91 9. Deneme . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .97 10. Makale . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .107 11. Eleþtiri (Tenkit) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .117 III. ÜNÝTE SÖZLÜ ANLATIM . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .139 1. Röportaj . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .141 2. Mülakat (Görüþme) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .157 3. Söylev (Hitabet, Nutuk) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .169 EKLER 1. EK Tasarý (Proje) Çalýþmasý Örnek Formu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .184 2. EK Tasarý Deðerlendirme Ölçeði . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .185 3. EK Tasarý “Öz Deðerlendirme Formu” . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .186 4. EK Baþarým (Performans) Ödevi “Örnek Formu” . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .187 5. EK Baþarým Ödevi “Dereceli Puanlama Anahtarý” . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .188 6. EK Baþarým Ödevi “Öz Deðerlendirme Formu” . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .189 7. EK Lise-1 ve Lise-2’deki Konularla Ýliþkilendirilecek Soru ve Etkinlikler Tablosu .190 TERÝMLER SÖZLÜÐÜ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .195 KAYNAKÇA . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .198 VII Bu bölüm iþlenecek konu adlarýný gösterir. Yeni bilgilerin öðrenilmesi amacýyla yapýlacak hazýrlýk çalýþmalarýný, ders için gerekli materyallerin istenmesini, incelenecek konuyu ve metni sezdirmeye yönelik ön bilgilerin harekete geçirilmesini kapsar. Metni yapý, tema, dil ve anlatým bakýmýndan çözümleme süreciyle birlikte; eleþtirel düþünme, keþfettirme, iletiþim, araþtýrma, problem çözme, bilgi teknolojilerini kullanma, Türkçeyi doðru, etkili ve güzel kullanma becerilerini geliþtirmeye yönelik süreci kapsar. Mavi renkli etkinlikler, öðrencilerin sýnýf içinde derse yönelik etkin katýlýmlarý için okul dýþýnda hazýrlýk yapmalarýný gerektiren süreci kapsar. Yapý, tema, dil ve anlatým ögelerinin iç içe girerek oluþturduklarý birliðin anlam deðerleri ile bu anlamýn oluþmasýný saðlayan ögeler arasýndaki süreci ve güncel hayatla iliþkilendirme sürecini kapsar. Kýrmýzý renkli etkinlikler, öðrencilerin sýnýf içinde derse yönelik etkin katýlýmlarýný kapsar. Öðrencilerin, bilgilerini sýnýflandýrmalarýný, karþýlaþtýrma yapmalarýný, bilgiler arasýnda iliþkilendirme kurmalarýný, yeni bilgileri yorumlamalarýný, kendilerini deðerlendirmelerine yönelik çalýþmalarý kapsar. VIII Öðrencilerin lise-1 ve lise-2’de iþlenen konularla iliþkilendireceði etkinlik ve sorularý gösterir. Öðrencilerin, ünite ile ilgili öðrenmiþ olduðu bilgilerin boþluk doldurmalý, çoktan seçmeli sorular ve doðru-yanlýþ sorularý yoluyla deðerlendirilmelerine yönelik çalýþmalarý kapsar. Dersle ilgili yapýlacak örnek tasarý konularýný ve tasarý iþlem basamaklarýný kapsar. Sadece bir konu için örnek verilmiþtir. Öðrenci ve öðretmen tarafýndan uygun görülen tasarý konularý geliþtirilecektir. Ayrýca tasarý ile ilgili öðretmen için Tasarý Deðerlendirme Ölçeði, öðrenciler için Öz Deðerlendirme Formu ek olarak verilmiþtir. Örnek baþarým ödevlerini ve bu ödevlerin yapýlmasýyla ilgili iþlem basamaklarýný kapsar. Sadece bir ünite için örnek verilmiþtir. Diðer üniteler için de ayrýca geliþtirilecektir. Baþarým ödevleriyle ilgili olarak öðretmen için Dereceli Puanlama Anahtarý, öðrenciler için Öz Deðerlendirme Formu ek olarak verilmiþtir. Öðrencilerin, konuyla ilgili eksikliklerinin ve yeterliliklerinin ortaya çýkarýlmasýna yönelik kendi kendilerine deðerlendirme yapabilmelerini saðlar. Lise-3’te iþlenen konularýn hangilerinin lise-1 ve lise-2’de iþlenen konularla iliþkilendireleceðini gösteren sorular ve etkinlikler tablosu. Açýklama Ölçme ve Deðerlendirme bölümlerinde eþleþtirmeli, boþluk doldurmalý sorular ile doðru-yanlýþ sorularýnýn üzerinde yönergeleri verilmiþtir. Bu sorularýn yönergeler dikkate alýnarak çözülmesi uygun görülmüþtür. Çoktan seçmeli, eþleþtirmeli, boþluk doldurmalý sorular ile doðru-yanlýþ sorularýnýn çözümü kitap üzerine yapýlmalýdýr. IX 1 2 1. Bilimde sýnýflandýrmaya niçin ihtiyaç duyulmuþtur? 2. Sýnýflandýrma yapýlýrken nelere dikkat edilir? 3. Edebiyattaki “kurmaca” ve “gerçeklik”ten ne anlýyorsunuz? 4. “Göstermeye baðlý türler” ve “anlatmaya baðlý türler” ifadeleri size neleri çaðrýþtýrýyor? 5. Dil, günlük hayatta daha çok hangi iþlevde kullanýlýr? ESKÝ ANKARA Yozgat’tan ayrýldýktan beþ gün sonra kimi yerlerde kala kala Ankara’ya geldik. En son duraðýmýz Asý Yozgat Köyü (bugünkü Elmadað ilçesi) olmuþtu. Ankara Lisesi, þimdi Hacettepe Üniversitesinin bulunduðu Yayvan Tepe üzerinde, Abdülhamit Döneminde yapýlmýþ bu tür yapýlarýn ortak özelliðini taþýyordu. Yontma taþtan meydana getirilmiþ saðlam bir yapýydý. Zemin katta bir kýsým sýnýflar, üst katýn bir kanadýnda yöneticilerin odalarý ve öðretmenler odasý, birkaç dershane, öteki kanadýnda ise yatakhaneler yer almýþtý. Pencereleri, yapýnýn geniþliðine oranla küçük ve seyrek olduðundan, binanýn içi, en güneþli günlerde bile biraz loþ olurdu. Bahçesi, Ankara iklimine göre oldukça yeþildi. Pek çok akasya aðacýnýn yanýnda tek tük meyve, özellikle ayva aðacý vardý. 3 Okula bu bahçenin ortasýndaki yoldan geçilerek girilirdi. Ana giriþ kapýsý, epeyce geniþ ve loþ bir hole açýlýrdý. O tarihte Ankara’da bizim okula en çok benzeyen yapý, yine yontma taþtan inþa edilmiþ vilayet konaðý (Restore edilmiþ biçimiyle hâlâ bugün vilayet binasýdýr orasý.) idi. Bu yapýlarda baca olmadýðýndan, kýþýn soba borularý, pencere camlarýndan bir karenin yerine geçirilmiþ sac veya tenekeye açýlan delikten dýþarýya çýkarýlýr ve bir dirsekle yukarýya verilirdi. Biz eskiden coðrafya dersinde “Ankara”yý “Engürü” olarak bellemiþtik. Bu kent hakkýndaki bilgimiz þöyleydi: “Engürü, Anadolu’nun ortasýnda 25.000 nüfuslu bir vilayet merkezidir. Kayseri, Kýrþehir, Çorum, Yozgat mutasarrýflýklarý bu vilayete baðlýdýr. Arazisinin mühim bir kýsmý bozkýr ve çoraktýr. Kýzýlýrmak’ýn suladýðý yerler münbit ve mahsuldardýr (verimlidir). Tiftik keçisi, balý, armudu meþhurdur. Vilayetin merkezi olan Ankara þehrinin kurulduðu tepede eski devirden kalma bir kale vardýr. Meþhur âlim ve mutasavvýf Hacý Bayram Velî Ankara’da kendi ismine izafe edilen caminin yanýndaki türbede medfundur (gömülüdür). Þehrin etrafýndaki tepelerde baðlar, bahçeler vardýr. En mühim mahsulatý tiftik ve buðdaydýr.” O tarihte 13 bin nüfuslu küçük ve bakýmsýz bir kasaba olan Yozgat’tan ve yollarda kaldýðýmýz harap köy evleri ve hanlardan sonra, gözlerimize büyük bir kent gibi göründü Ankara. Ýzinli saatlerimizde birkaç arkadaþ þehri dolaþmaya baþladýk. Ýlk iþimiz kaleye çýkmak oldu. Oradan bütün Ankara yöresindeki tepeler çepeçevre görünüyordu. Kalenin bulunduðu tepenin kuzeyindeki tepe (bugünkü Altýndað ilçesinin bulunduðu yer) bomboþtu. Yalnýz tam doruðunda, aralýklý sütunlar üzerine oturtulmuþ, sadece üstü kubbeli ve etrafý açýk -küçük Roma tapýnaklarý gibi- bir yapý görünüyordu. Yanlýþ olarak “Timurlenk’in Mezarý” adýyla tanýnýrdý. Þehrin dolaylarýndaki tepelerde bulunan baðlar, çýplak Asya doðasýnýn boz rengi üzerinde hâkimiyet kuramayan bodur aðaçlarýyla, uzaktan donuk bir bozkýr yeþilliði hâlinde görünüyordu. Kuzeyde Keçiören, güney yönde Dikmen, Çankaya, az doðuya doðru Küçükesat, Ýncesu, Cebeci baðlarý Ankara’nýn belli baþlý baðlarýydý (Hepsi þimdi birer mahalle oldu.). Yazýn bað sahipleri bütün aileleriyle birlikte oralara göçerlerdi. At, araba veya eþekle bu baðlardan kimisine bir, kimisine iki-üç saatte ulaþýlabilirdi. Akþam serinliði çýkýnca bað sahipleri yiyecek alýþveriþi yapýp hayvanlarýna binerek tozlu bað yollarýna yöneldikleri zaman, Ankara Ovasýnýn, özellikle Küçükesat, Çankaya ve Dikmen’e doðru uzanan bölümünü (yani bugünkü Yeniþehir’in bulunduðu düzlüðü) durgun havalarda, sis gibi bir toz bulutu kaplardý. Okulumuzun bahçe duvarýna çýkarak ovaya hâkim olan bu yerden manzarayý seyrederdik. Yine kaleye dönelim. Kalenin güneye bakan yönüne gelinince, Elmadað’ýn ucu görünüyordu. Bu dað, bizim Çorum’un Kösedað’ý gibi yavan, basýk bir dað görünümündeydi. 4 Doðu ve güneydoðudan gelen derelerin iki kýyýsýnda kümelenmiþ olan aðaçlýk, bostan ve bahçeler, Ankara Ovasý’nýn doðasýna hâkim boz rengi yýrtan iki kalýn yeþillik çizgisi hâlinde göze çarpýyordu. Bent Deresi ve Hatip Çayý, Ankara halkýnýn, baðý, bahçesi olmayan çoðunluðunun yazlýk gezinti, piknik ve eðlence yerleriydi. Ulus Meydaný’ný tren istasyonuna, dar ve bozuk bir þose baðlýyordu. Düzlüðe inilince, þosenin özellikle sol yaný (yani bugünkü Gençlik Parký alaný) kurbaðalarýn ve sivrisineklerin kaynaþtýðý geniþ bir bataklýktý. Ankara halkýnýn çoðu sýtmalýydý. Bu hastalýða orada ben de yakalanmýþ iki yýl çekmiþtim. Tren istasyonunda, Haydarpaþa-Baðdat Demiryolu Ýdaresince, yani Almanlar tarafýndan yapýlmýþ düzgün birkaç kârgir bina vardý. Bunlardan biri, sonradan, bir süre Mustafa Kemal Paþa’nýn konutu ve karargâhý olmuþtu. Cebeci’nin arkasýndaki tepede bulunan Abidinpaþa Köþkü, þehrin içinde öðretmen okulu, Taþhan, Sanayi Mektebi, sonradan Türkiye Büyük Millet Meclisi binasý olan Ýttihat ve Terakki Kulübünün tamamlanmamýþ yapýsý (þimdiki TBMM müzesi) basýk bir tepede bulunan Ziraat Mektebi, o devrin Ankarasý’nýn belli baþlý yapýlarýydý. Atatürk’ün Ankara’ya geliþinde oturduðu bina ve ilk karargâhý iþte bu Ziraat Mektebi olmuþtu. Hacý Bayram Camii o zaman da bugünkü durumunda olmakla birlikte, yanýndaki Augustos Tapýnaðý yöresinde þimdi baþka kalýntýlar, eski görünümü az çok deðiþtirmiþ bulunuyor. Ankara’daki yaþantýlarýmdan en önemlisi, Mustafa Kemal Paþa'nýn Ankara’ya geliþinde onu karþýlamamýz ve sonra kendisinin bizim okulumuzu ziyaret etmesi; benim, 23 Nisan 1920 tarihinde açýlan ilk Türkiye Büyük Millet Meclisindeki memurluðumdur. Millî Mücadele yýllarýnda Ankara’dan iki kez ayrýlýp iki kez yine oraya döndüm. Hýfzý Veldet VELÝDEDEOÐLU Anýlarýn Ýzinde 1. Yukarýdaki metin “estetik zevk vermek” ya da “heyecan uyandýrmak” için mi yoksa “bilgi vermek” için mi yazýlmýþtýr? 2. Metinde verilen bilgilerin doðruluðunun ya da yanlýþlýðýnýn kanýtlanabilirliðini açýklayýnýz. 3. Metinde anlatým türlerinden hangilerinin kullanýldýðýný belirleyiniz. 4. Dil, metinde aðýrlýklý olarak hangi iþlevde kullanýlmýþtýr? 5 MÝRAS KEÇE Biz insanlar, þu etrafýmýzdaki cansýz þeyler için ne biliyoruz? Yatak odalarýmýzýn bir tarafýnda yahut baþucumuzda duran þu komodin, içinde yattýðýmýz þu karyola, üzerinde yemek yediðimiz masalar, duvardaki bir çerçeve, hülâsa evimizi teþkil eden bu þeyler hakkýnda bilgilerimizin derecesi nedir? Galiba koca bir sýfýr!.. Geçen sene ailemize bir taraftan küçük bir miras hissesi düþtü. Çini bir soba ile dört boru, iki kanat perde, ayaklý bir gaz lambasý, beþ altý tencere, boþ bir sandýk. Yani davalý bir mirasta karþý tarafýn gönderebileceði birtakým þeyler... Affedersiniz; birçok defalar yaptýðým gibi, yine unutuyordum: Bir de küçük bir keçe parçasý. Evdekiler âdet veçhile, bütün bunlarý didik didik ettikten sonra: — Doðrusu, Paþa’nýn karýsý tam ümit ettiðimiz gibi çýktý, dediler. Ayol bunlarý eskici bile kabul etmez. Haklarý vardý. Çini soba, mirasýna konduðumuz Paþa’nýn 310’da evlendiði zaman aldýðý sobaydý. Sandýk da hanýmýn ilk çeyizlerini sakladýðý sandýk. Perdeler lime lime olmuþtu. Yalnýz birisinin korniþi duruyordu. Birisinin de uç tarafýndaki iþlemeler henüz çürümemiþti. Tencereler kalaysýzdý! Ya þu keçe parçasý... Halam: — Vallahi utansýnlar, dedi. Bu keçe parçasý da gönderilir mi kardeþ? Annem: — Deli olmuþlar, dedi. Hiç olmazsa Paþa’nýn Yemen dönüþü getirdiði caným Hicaz iþlerinden bir tanecik kor insan. Halam: — Kuzum Hanife, dedi. Allah aþkýna þu keçe parçasýný uþakla yollayýp bahçe duvarlarýndan içeriye attýr. Ve sonra, iç kapýnýn hemen önünde odaya atýlývermiþ olan keçe parçasýna terliklerinin ucuyla þöyle bir dokundu: — O, dedi. Keçe deðil, pislik yuvasý. Ertesi günü, bizim küçük mirasý çöpçü bile kabul etmedi. “Arabayý abur cuburla dolduramam hanýmefendi!” dedi. Yalnýz, Aþçý Mehmet baþka bir þey yaptý. Keçeyi beþ altý su yýkadý. Tele astý. Kuruttu: — Hanýmefendiciðim, dedi. Ýsterseniz yemek odasýnýn kapýsý altýna seriverelim. Kuru tahtayý da kapamýþ oluruz! Keçe bir müddet orada kaldý. Belki beþ altý ay, hizmetçi kýz haftada iki defa çýnar aðacýnýn altýna asýyor; elinde bir deðnek, bir taraftan var kuvvetiyle dövüyor, bir taraftan da: — Ýllallah bu keçeden, diyordu. Evin bütün tozlarýný yer, tutar! Sonra bir gün mutfakta çamaþýrcýnýn küçük iskemlesi üzerinde gördüm. Orada dört kat edilip býrakýlmýþtý. Kýþ gelince bir iki ay kümesin üstüne örtüldü. Birkaç hafta bahçede sürünüp kaldý. Bir gün, sokak kapýsýnýn önünde, baktým paspas vazifesini görüyor. Nihayet geçen hafta annem þöyle dedi: — Bu ufak tefeklerden býktým usandým, çocuklar! Annemin ufak tefek dediði þeyler Paþa’nýn mirasýndan çini soba ile borular, ayaklý gaz lambasý, bir yýðýn 6 Fransýzca mecmua, eski bir dolap, birkaç da tencereydi. “Küçük odaya bunlardan girilmiyor doðrusu. Satmaktan baþka hiç çare yok!” Eskici iki yahudi ile anlaþamadýk. Ertesi günü getirdiðim biri de topuna birden üç buçuk lira verince annem: — Dilenciye veririm de bu heriflere yine satmam, dedi. Adamý da kapý dýþarý etti. Sadece eskiler tüccarýný kapýya doðru uðurluyordum ki birdenbire durdu. — Beyim, dedi. Bunu satmýyor musunuz? — Hangisini? — Þu keçeyi caným! Annem: — Allah Allah, dedi. Adam çýldýrmýþ galiba! Ayol kaç para verirsin ona sen! — Dört lira vereyim haným! — A, a, a, sen sahiden aklýný oynatmýþsýn ayol. Caným çini soba ile sedirlere on lirayý çok gör de pis keçeye dört lira!.. Halam merdivenlerden acele acele indi. Zannedersem annemin koluna bir çimdik atmýþ olacak ki ikisi birden yan odaya daldýlar. Ben de kapý ile sofa arasýnda kulaklarýmý onlara verdim. Halam: — Aman Hanifeciðim, bu iþte bir þey olacak, diyordu. Adam ya hiçbir þeyden anlamýyor yahut bu keçe bir þey? Ben: — Caným, dedim, uzatmayýn Allah aþkýna. Böyle eskiciler vardýr. Bir eve girdiler mi en umulmayacak þeye para verirler. Ama blöftür ha; alaydýr, verin bakalým alýyor mu? Bununla beraber üçümüz, daha doðrusu, ben, annem, halam, hizmetçi kýz, aþçý miras keçenin üzerine birdenbire eðilmiþtik. Ayaklarýmýzýn altýnda günlerce paspas vazifesi gören keçe, bana gerinip uyanýyor gibi geldi. Âdeta þahrem þahrem dökülen kenarlarý, binlerce ayak gibi kýmýldýyor. Ayaklarýmýzla yara içinde kalan göðsü, tuhaf bir þifa merhemiyle iyileþmiþ kadar teneffüs ediyor; ötesinde berisinde bir iki çiçek kýrýntýsý tarhlarý yeni yapýlmýþ bir bahçede sanki gözlerini açýyordu. Sanki bir iki dakika daha geçerse birdenbire aramýzda ayaklanacak; parmaklarýmýzýn arasýndan fýrsatýný bulduðu dakika, cins bir at gibi süratle uzaklaþýp gidecekti. Fakat annem uzatmadý: — Bana bak, dedi. Bizim alayla düzenle iþimiz yok. Hepsine on lira ver, al git!.. Adam, diðer eþyalarýn bulunduðu odaya girmeden keçeyi derleyip topladý. Koltuðuna aldý: — Hanýmcýðým, dedi. Þimdi bir araba getirip ötekileri de alýrým! Miras keçenin müþterisini ancak bir hafta sonra görebildik. Daha kapýdan girer girmez: — Sormayýnýz, dedi. Daha iki dakika duracak olsaydým, sizin keçeden tam iki yüz lira kazanýyordum. Bir dakika durdu: — Müzeden aldýlar, dedi. Benim yirmi beþ liraya sattýðým adam tam yüz yetmiþ beþ lira kazandý. Halam koltuða yýðýldý. Annem biraz kolonya ister gibi oldu. Ben de soðuk su ile yüzümü bir iyice yýkadým! Halamdan aþçýya kadar, gece gündüz üç gün bizim keçe konuþuldu. Ýçimizde hiçbirimiz inanmýyor. Halam: — Gözlerimle görmeliyim, diyordu. Bizim keçe... Paþa’nýn mirasý... Ýki yüz lira... Vallahi yalan... Bu muhaverenin ertesi günü halamla annem önde, ben arkada, hizmetçi kýzla aþçý daha geride Topkapý Sarayý’nýn yeni açýlan eski iþlemeler ve halýlar müzesinden içeri girdik. Her nedense hepimizde tuhaf bir titreme vardý. Hizmetçi kýz aþçýya sokuluyor, çýnar aðacýnýn altýnda, miras keçeyi deðnekle saatler saati dövdüðü, suya vurduðu, ýslattýðý, tekrar kuruttuðu, tekrar dövdüðü günleri düþünüyordu. Halam birdenbire durdu: 7 — Çocuk, dedi. Ýþte, iþte… Hakikaten bizim keçeydi. Bir sedirin üzerinde duruyordu. Tek baþýnaydý. Yukarýdan açýk bir pencereden, yüzüne hafif bir gün ýþýðý vurmuþtu. Âdeta bacak bacak üstüne atmýþtý, gururlu bir hâli vardý. Hepimiz bir adým geri çekildik. Zaten kalýn bir kordon bizi birbirimizden ayýrýyor; aramýza, âdeta denizler, okyanuslar, servetler ve asýrlar koyuyordu. Ben biraz eðildim ve keçe hazretlerinin hemen üzerine býrakýlmýþ olan levhayý okumaya çalýþtým: Dokuzuncu asýr mamûlatýndan (Hicrî 1090) Anadolu Selçukîleri zamanýna ait Halam duramadý. Elini uzatmak; parmaklarýyla yoklamak istedi. Fakat birdenbire yan tarafýmýzda odacýlardan biri atýldý: — Haným, dedi, bak, peþin haber vereyim. El sürmek, dokunmak yasak. Bunlar antika þeylerdir çünkü. Sonra yavaþ yavaþ annemle halamýn arasýna girdi: — Müzeye geleli bir hafta oluyor, dedi. Ama bin senelik... Yazýk ki maldan anlamayan kiþiler eline düþmüþ. Ýnsanlar deðil, eþekler kullanmýþ. Þu örmeðe bakýn... Þu sarý renge, þu toz pembesine... Hayvan olsa bunlarý görür insan be?.. Keçenin karþýsýnda ne kadar kaldýðýmýzý bilmiyorum. Yalnýz benim baþýmýn içinde bir sinema hilesi gibi keçe, deðnek, paspas üstünde tepinen ayaklar, çamaþýrlýktaki iskemle, kümesin üstü, tozlar, sonra tekrar deðnek, yine paspas üstünde tepinen ayaklar, halam, hizmetçi kýz, hepsi birbirine karýþýyor; bu oda içindeki bütün eþyalarý alýp götüren bir sel hýzlý hýzlý akýyordu. Aman, evinizdeki eþyalara dikkat edin… Ne olur ne olmaz! Kenan Hulusi KORAY Kompozisyon Sanatý 1. Yazar, “Miras Keçe” hikâyesini okuyucuya bilgi vermek amacýyla mý yoksa okuyucuyu kendi kurduðu dünyaya çekmek amacýyla mý yazmýþtýr? 2. “Eski Ankara” ile “Miras Keçe” metinlerini öðreticilik ve sanatsal iþlev yönünden karþýlaþtýrýnýz. 3. “Eski Ankara” ve “Miras Keçe” metinlerinde kiþi, zaman, mekân ve olaylarda deðiþiklik yapýlýp yapýlamayacaðýný belirleyiniz. Belirlediðiniz sonuçlar sizi öðretici ve sanatsal metinlerin hangi özelliðine götürmektedir? 4. “Eski Ankara” ve “Miras Keçe” metinlerinden hangisinde üslup kaygýsý ön plandadýr? 5. Dil, “Miras Keçe” metninde aðýrlýklý olarak hangi iþlevde kullanýlmýþtýr? 6. “Miras Keçe” metninde hangi anlatým türleri kullanýlmýþtýr? Bu türlere metinden örnekler gösteriniz. 7. “Eski Ankara” ve “Miras Keçe” metinlerinin sorularýna verdiðiniz cevaplardan hareketle öðretici ve sanatsal metinlerin özelliklerini maddeler hâlinde yazýnýz. 1. ETKÝNLÝK Ýki grup oluþturulur. Birinci grup “Eski Ankara”, diðer grup “Miras Keçe” metnindeki kelimeleri anlam bakýmýndan (gerçek, mecaz, yan ve deyim anlam) inceler. Gruplar, ulaþýlan sonuçlarýn öðretici ve sanatsal metinlerin hangi özelliðini gösterdiðini belirtir. 8 DIÞARDAKÝLER KÝÞÝLER: 1. HASTA BAKICI 2. ÞAPKALI KADIN 3. AKILLI ÇANTALI ADAM 4. AKILLI FAVORÝLÝ GENÇ (Bir sinir hastalýklarý uzmanýnýn muayenehanesi... Buraya karþýda, saða yakýn kapýdan girilir. Antre bekleme yeri olarak kullanýlmaktadýr. Saðda, dipte tuvalet kapýsý, onun yanýnda kör aydýnlýk penceresi... Soldaki bölme üzerindeki kapýdan doktorun aydýnlýk, ferah, oldukça iyi döþenmiþ sayýlabilecek muayene odasýna geçilir. Bekleme yerinin bütünüyle bakýmsýz, hor bir görünüþü vardýr, miadýný çoktan doldurmuþ koltuk eskileri, çarpýk ayaklý bir masa, Nuh nebiden kalma dergi artýklarý vb. Oyunun kiþileri, bir karikatüristin elinden fýrlamýþ gibidir. Hepsi canlý, renkli, giyiniþ ve davranýþlarýnda ölçüyü az buçuk da olsa kaçýrmýþ kimselerdir. Bununla birlikle itici bir hâlleri yoktur, tersine günlük hayatýmýzda, adým baþýnda karþýlaþtýðýmýz insanlarý hatýrlattýklarý için bize sempatik görünürler. Perde açýldýðý zaman sahne boþtur, dýþarýda konuþmalar duyulur. Hasta bakýcý girer, bekleme odasýnýn bakýmsýzlýðý ile çeliþen beyaz üniformasý içinde, cesaret kýrýcý, ciddi mi ciddi bir görünüþü vardýr. Yirmi beþ sularýnda bir taze... Mini etek, ahu gözler. Beklemeye bir adým atar, sonra arkasýna dönüp bakar, insana neþelenmek arzusu vermeyen bir sesle, geriye doðru konuþur: “Giriniz!” Önde Þapkalý Kadýn, arkasýnda, I. Akýllý görünürler. Kadýn kýrk yaþlarýnda, fazla boyalý... Baþýnda eþine az rastlanan tüylü, kuþlu dehþet bir þapka, kulaklarýnda, kollarýnda, boynunda zincir, boncuk karýþýmý küpeler, bilezikler, at nalý büyüklüðünde bir madalyonun tutturulduðu kolyeler... Bunlar, kadýn hareketsiz durduðu zaman doðanýn deðiþmez kanunlarýna boyun eðmiþ görünerek sakinleþirler fakat en küçük kýpýrdanýþýnda hep birden harekete gelirler. Kýlýðý da buna uygun. Bütünüyle þaþýrtýcý bir görünüþü vardýr. Erkek ona göre, daha gençtir yalnýz kendini koyuvermiþ görünmektedir. Yüzünde yorgun ve bezgin bir ifade... Þapkalý Kadýn içeri girince, gözünü karanlýða alýþtýrmak için birden duraklar, 1. Akýllý kendisine çarpýnca kadýn dönüp hýþýmla ona bakar, adam ürkmüþ gibi gerilir.) ÞAPKALI KADIN: Doktor? HASTA BAKICI: Üçte gelir. 1. AKILLI (Saatine bakarak): Üçü beþ geçiyor. 9 HASTA BAKICI: Klinikte hastasý var. (Gergin adýmlarla yürüyerek çýkar.) ÞAPKALI KADIN (Boþ çuval gibi kendini en yakýn koltuða býrakmaya davranan adamý görünce çýðlýðý basar): Oturma! 1. AKILLI (Sýçrayarak doðrulur.): Niçin? ÞAPKALI KADIN: Görmüyor musun? (Tiksindiðini belli edecek bir harekette bulunur, sonra koltuklarý dikkatle inceler, ötekini iþaret eder.) Þuna geç! (Adam gösterdiði yere geçip oturur, kendini býrakmaya davranýr, kadýn yeniden çýðlýðý basar.) Yaslanma! 1. AKILLI: Niçin? ÞAPKALI KADIN: Yaslanma dedim, o kadar... 1. AKILLI: Peki. ÞAPKALI KADIN: Oturunca hemen kendini koyuverirsin. 1. AKILLI: Öyle. (Puflar.) ÞAPKALI KADIN: Cevap verme! Bunun kadar rahat insan görmedim. (Onu açýk bir nefretle süzer, adam bakmadýðý hâlde bunu sezmiþ gibidir. Bakýþlarýný tavanda, duvarlarda dolaþtýrýr, gözü dergilere takýlýnca uzanýp almak ister, kadýnýn çýðlýðýný duyunca duraklar.) Sürme, elini sürme! (Adam ateþe dokunmuþ gibi ellerini çeker, nereye koyacaðýný kestiremiyormuþ gibi, önce cebine sokar, sonra kollarýný kavuþturur.) Tiksinme diye bir þey yok bu adamda. (Onun baktýðýný görerek.) Yalan mý? 1. AKILLI (Çok sakin): Ne diye bu þapkayý kondurdun baþýna? Gelen geçen dönüp bize baktý. (Kadýn kýzgýnlýðýný belli eden bir ses çýkarýr.) Otobüste arkamýzda oturanlar gülüþtüler. (Dýþardan Hasta bakýcý'nýn çýngýraklý kahkahasý duyulur, telefon zili çýnlar, Hasta bakýcý girer.) HASTA BAKICI (Telefonda): Efendim? (Deðiþik tonda.) Buyurun! (Favorili Genç görünür, üstünde henüz moda dergilerinde görülmemiþ bir elbise, uzun saçlar, uçlarý dudak kenarýndan sarkan býyýklar, ayaklarýnda yumurta ökçeli çizmeler ve gerekli aksesuar...) FAVORÝLÝ GENÇ: Kim? HASTA BAKICI (Alýcýyý avucuyla kapayarak): Doktor. (Telefonda) Ýki kiþi... Bir çift... Baþka gelen olmadý... Evet? FAVORÝLÝ GENÇ: Ne diyor? HASTA BAKICI (Susmasýný iþaret eder, telefonda): Affedersiniz, duyamadým... (Sinirlenmiþ gibi bir hareket yapar.) Hayýr, telefon etmediler... Peki baþüstüne. (Telefonu kapar.) Duyamadým diyorum, hemen tersliyor... FAVORÝLÝ GENÇ: Aldýrma! Ne dedi? HASTA BAKICI: Gecikecekmiþ, onu haber veriyor. ÞAPKALI KADIN: Ne kadar? ... Nâzým KURÞUNLU Türk Dili Dergisi 1. Ýncelediðiniz metinlerden hareketle anlatmaya ve göstermeye baðlý metinlerin ortak ve farklý yönlerini belirleyiniz. 2. Göstermeye baðlý metinlerdeki parantez içi açýklamalarýn anlatmaya baðlý edebî metinlerde kullanýlýp kullanýlamayacaðýný açýklayýnýz. 3. Dil, metinde aðýrlýklý olarak hangi iþlevde kullanýlmýþtýr? 2. ETKÝNLÝK Ýncelediðiniz metinleri kullanýlan dilin iþlevlerine göre gruplandýrýnýz. 10 3. ETKÝNLÝK Mektup, günlük, aný, biyografi, gezi yazýsý, sohbet, haber yazýlarý, fýkra, deneme, makale, eleþtiri, röportaj, mülakat, söylev, fabl, masal, hikâye, roman, tiyatro, konferans, açýk oturum, sempozyum, forum, münazara Yukarýdaki türleri þemadaki uygun yerlere yazýnýz. Metinlerin Sýnýflandýrýlmasý Sözlü Anlatým Yazýlý Anlatým Öðretici Metin .............................. .............................. .............................. .............................. ............................. .............................. Sanat (Kurmaca) Metni Göstermeye Baðlý Metin Anlatmaya Baðlý Metin .............................. .............................. .............................. .............................. ............................. .............................. .............................. .............................. .............................. .............................. ............................. .............................. .............................. .............................. .............................. .............................. ............................. .............................. 4. ETKÝNLÝK ÝKÝ BUÇUK Ýþte gene hiç sevmediði bir duruma düþmüþtü! Bin kez söylemiþti kendi kendine ki “Dolmuþa bindiðim zaman deðil, inerken parayý vereceðim bundan sonra!” Olmuyordu, olmuyordu Allah belasýný versin. Bundan önce bir deðil, belki de on, on beþ, yirmi sefer hep ayný duruma düþmüþ, þoförle takýþmýþtý. En temizi, dolmuþtan ineceði yere gelince, inmeden önce parayý vermekti. Bir süre öyle yapmýþtý. Ama bu sefer, bu sonuncu sefer... Durak kalabalýktý. Birkaç kiþi koþmuþtu, çevik bir davranýþla girivermiþti arabaya. Solunda iki kiþi. En saðdaydý. Yanýndaki bozuk paralarýn en küçüðü iki buçukluk. Þoför almýþ, ötekilerin iki buçuk, beþliklerinin üzerini vermiþ onunkini... Bu sýrada en saðdaki inip bir baþka yolcu binmeseydi þoför herhâlde parasýnýn üstünü verecekti. Çünkü davranýþý öyleydi. Ama yolcu “Caðaloðlu” deyince þoför yeni müþteriyle konuþmaya dalmýþ, iki buçuðun üstünü unutmuþtu. ... Orhan KEMAL Orhan Kemal’e ait “Ýki Buçuk” adlý hikâyenin giriþ bölümü yukarýya alýnmýþtýr. Giriþ bölümü alýnan bu hikâyeyi tamamlayýnýz. Tamamladýðýnýz bölümlerin farklý olmasýnda anlatmaya baðlý metinlerde anlatýcýnýn ve öykülemenin rolünü belirtiniz. 11 5. ETKÝNLÝK ALP ARSLAN DÖNEMÝ Tuðrul Bey’in çocuðu yoktu. Yerine Çaðrý Bey’in büyük oðlu Süleyman’ýn geçmesini vasiyet etmiþti ancak Süleyman’ýn hükümdarlýðýný kabul etmeyen kardeþi Alp Arslan, kendisini sultan ilan etti. Bu sýrada taht için hak iddia eden Kutalmýþ da Alp Arslan’a karþý ayaklandý. Bu ayaklanma hayatýný kaybetmesi ile sonuçlandý (1064). Selçuk’un oðlu Arslan Yabgu’nun soyundan gelenlerle Mikail’in soyundan gelenler arasýndaki taht mücadeleleri uzun süre devam etti. Alp Arslan vezirliðe Nizamülmülk’ü getirdi. Nizamülmülk devlet teþkilatýnýn düzenlenmesinde ülkenin iç ve dýþ siyasetinin belirlenmesinde önemli rol oynadý. Alp Arslan ilk seferini Tuðrul Bey’in batý siyasetine uygun olarak Azerbaycan ve Kafkasya üzerine yaptý. Doðu Anadolu’ya girerek Kafkaslarýn kapýsý sayýlan saðlam surlarla çevrili Ani Kalesi’ni þiddetli bir kuþatma sonucu aldý (1064). Bizans’ýn önemli kalelerinden olan Ani’nin fethi Ýslam dünyasýnda büyük yanký uyandýrdý. Abbasî halifesi Alp Arslan’a ebul feth (fetih babasý) unvanýný verdi. Alp Arslan, aðabeyi Kavurd’un isyan etmesi üzerine onun yönettiði Kirman üzerine sefere çýktý. Kendisinden özür dileyen Kavurd’u affederek görevine devam etmesine izin verdi. 1065 yýlýnda doðu seferine çýkan Alp Arslan, Hazar Denizi’nin Mangýþlak Yarýmadasý civarýnda yaþayan Türkleri itaat altýna aldý. Buradan atalarýnýn daha önce yaþamýþ olduðu Cent’e giderek dedesi Selçuk’un mezarýný ziyaret etti. Selçuklu topraklarýna giren Batý Karahanlýlar üzerine sefer düzenleyen Alp Arslan onlarý anlaþma yapmaya zorladý. Baþlayan dostane iliþkilerin devamý için oðlu Melikþah’ý Karahanlý hanedanýndan olan Terken Hatun ile evlendirdi. 1067 yýlýnda yeniden Gürcistan’a yürüyen Alp Arslan, Gürcistan’ýn önemli kalelerini fethetti. Gürcü kralýnýn kendisine baðlýlýðýný bildirmesi üzerine geri döndü. Anadolu akýnlarý Alp Arslan zamanýnda da devam etti. Afþin ve Gümüþtekin gibi Selçuklu beyleri Marmara kýyýlarýna kadar ulaþtýlar. Nihat ÇETÝN - Mustafa KUTLUAY - Mestan AVLAR Yukarýdaki “öðretici metin”i “kurmaca metin” hâline getiriniz. Oluþturduðunuz sanat metni ile öðretici metni öykülemenin rolü açýsýndan karþýlaþtýrýnýz. Sanat metinleriyle öðretici metinler arasýndaki farklýlýklarý belirtiniz. 6. ETKÝNLÝK Resimde gördüklerinizi öðretici ve kurmaca metin olarak yazýya dökünüz. Yazdýklarýnýzý arkadaþlarýnýza okuyarak onlarýn düþüncelerini alýnýz. 12 1. Aþaðýdaki cümlelerde boþ býrakýlan yerleri doldurunuz. Metinlerde dil, “göndergesel iþlev”de kullanýldýðýnda varlýk ve eþyalarý ........................................ ifade eder. Sanat metinlerinde dil daha çok ............................................. iþlevinde kullanýlýr. Sanat metinleri ............................................. ve ............................................. olmak üzere gruplandýrýlýr. Kelimeler öðretici metinlerde genelde ............................................. anlamda kullanýlýr. 2. Aþaðýda verilen cümleleri doðru-yanlýþ durumlarýna göre iþaretleyiniz. Sanat metinleri bir iletiþim çeþididir. (D) (Y) Anlatmaya baðlý metinler “öðretici metinler” ve “sanat metinleri” olmak üzere ikiye ayrýlýr. (D) (Y) Edebî metinlerde dil daha çok “dil ötesi” iþlevinde kullanýlýr. (D) (Y) Öðretici metinlerde dil daha çok “göndergesel” iþlevinde kullanýlýr. (D) (Y) Metinleri kullanýlan dilin iþlevlerine göre gruplandýrmak mümkün deðildir. (D) (Y) 3. Aþaðýdakilerden hangisi göstermeye baðlý edebî metin türüdür? A) Roman B) Biyografi C) Hikâye D) Tiyatro E) Mektup 4. Metinleri aþaðýdakilerden hangisiyle gruplandýrmak mümkün deðildir? A) Gerçeklikle iliþkileri bakýmýndan B) Kullanýlan dilin iþlevleri bakýmýndan C) Yazýlýþ amaçlarý bakýmýndan D) Kullanýlan anlatým türleri bakýmýndan E) Paragraflarýnýn uzunluklarý bakýmýndan 5. Aþaðýdakiler sanatsal ve öðretici metinler olarak gruplandýrýlýrsa hangisi dýþarýda kalýr? A) Makale B) Fabl C) Gezi Yazýsý 13 D) Hikâye E) Hatýra 6. “Gerçeklik-öðretici” kavramlarý aþaðýdaki edebî türlerden hangisi ile ilgilidir? A) Fabl B) Roman C) Tiyatro D) Makale E) Masal 7. Memidik söðüt yapraðý býçaðýný olanca hýzýyla kýnýndan çekti, býçak ay ýþýðýnda bir þimþek mavisinde parlayarak havada geniþ bir yay çizdi. Memidik’in bütün bedeni avýna atýlmaya hazýr kaya atmacalarý gibi gerildi. Olduðu yerde bir sýçradý, sonra gene gergin, gerilmiþ bacaklarý titreyerek öyle kalakaldý. Bedeni tepeden týrnaða aðýr bir kurþun külçesine dönmüþtü. Öyle kýpýrtýsýz... Çalýnýn içine yumulmuþ titriyordu. Hem titriyor hem de söðüt yapraðý sapýný var gücüyle sýkýyordu. Yukarýdaki parçanýn anlatýmýnda aþaðýdakilerden hangisi kullanýlmýþtýr? A) Öyküleme - Açýklama B) Betimleme - Öyküleme C) Betimleme - Tartýþma D) Açýklama - Tartýþma E) Betimleme - Açýklama 8. Sözcüklerin temel ve yan anlamlarýnýn yaný sýra bir de duygu deðeri vardýr ki kimi sözcüklerde bu bulunmayabilir. Söz gelimi açý, üçgen, teðet sözcüklerinin duygusal bir deðeri yoktur; kimi sözcüklerde ise çeþitli tasarým ve duygularý içeren bir ayrý katman var gibidir. Onlarý duyduðumuzda ya da okuduðumuzda temel anlamlarýyla birlikte bu duygusal yönleri de zihnimizde canlanýr, bizde kimi çaðrýþýmlar uyandýrýr. Dil, yukarýdaki parçada hangi iþlevde kullanýlmýþtýr? A) Göndergesel iþlevinde B) Alýcýyý harekete geçirme iþlevinde C) Heyecan bildirme iþlevinde D) Kanalý kontrol iþlevinde E) Þiirsel iþlevinde 9. Sanat eserinde konunun esas deðil, sadece bir vesile olduðunu birçok þairin ayný konularý iþlemeleri de gösterir. Leyla ve Mecnun konusu üzerinde birçok þairimiz eser vermiþlerdir ama bunlardan en çok Fuzulî’ninki yaþamakta ve gerçek bir deðer taþýmaktadýr. Baudelaire, Kötülük Çiçekleri’ndeki þiirlerinden pek çoðunun konusunu, romanlarý dilimize bol bol çevrilmiþ olan Xavier de Montépin’in Alçýdan Kýzlar adlý bayaðý þiir kitabýndan almýþtýr. Bugün Montépin’in þiirlerini kim okuyor, hatta kim hatýrlýyor? Ayný konular Baudelaire’de yaþayarak yepyeni içeriklerle zenginleþmemiþ midir? Yukarýdaki parçanýn anlatýmýnda düþünceyi geliþtirme yollarýndan hangisi daha aðýr basmaktadýr? A) Tanýmlama B) Karþýlaþtýrma C) Tanýk gösterme D) Örneklendirme E) Benzetme 14 Öz Deðerlendirme Formu Konuyla ilgili daha önce bildiklerim Konuyla ilgili öðrendiklerim Konuyla ilgili tam öðrenemediklerim Konuyla ilgili öðrenmek istediklerim Konuyla ilgili okuduðum kitaplar Konuyla ilgili okumayý düþündüðüm kitaplar Konuyla iliþkilendirdiðim diðer konular Bu konuyu arkadaþlarýma anlatsaydým konunun püf noktalarý olarak söyleyeceklerim Konuyla ilgili kullandýðým araç ve gereçler 15 1. Aþaðýda verilen cümlelerdeki boþluklarý uygun þekilde doldurunuz. Kurmaca metinlerde ............................................. amaçlanýr. Kelimeler ............................................. metinlerde yazarýn okuyucuya sunmak istediði yaþam ve yaþantýya göre düzenlenir. 2. Aþaðýda verilen cümleleri doðru-yanlýþ durumlarýna göre iþaretleyiniz. Öðretici metinler sözü edilen konu hakkýnda bilgi vermeyi amaçlar. (D) (Y) Kurmaca metinlerde dil duygusal ve çaðrýþýmsal bir nitelik taþýr. (D) (Y) Sanat metinlerinde anlatýlanlar olduðu gibi yaþanmýþtýr. (D) (Y) 3. Kuþlar arasýnda yarasa ne ise düþünceler arasýnda da kuþku da odur; ikisi de hep alaca karanlýkta uçarlar. Kuþkularýmýzý baský altýna almak, hiç deðilse gözaltýnda bulundurmak zorundayýz çünkü kafamýzý bulandýrýr, arkadaþlarýmýzý yitirmemize yol açar, iþimizi alt üst eder, çýðýrýndan çýkarýrlar. Gönlümüzün deðil, kafamýzýn bir yetersizliðidir kuþkular. Kuþku, en yiðit yaratýlýþta bile kendini gösterir. Yalnýz bu yaratýlýþtaki kiþilere kuþkunun pek zararý dokunmaz çünkü böyleleri çoðunlukla enine boyuna düþünür, haklý bir neden bulmadýkça bir konuda kuþkuya kapýlmazlar. Korkak yaradýlýþlarda ise kuþku çok kolay kök salar. Yukarýdaki paragrafta hangi anlatým türünden yararlanýlmýþtýr? A) Açýklayýcý B) Öyküleyici D) Betimleyici C) Tartýþmacý E) Fantastik 4. Meþe biten toprakta hemen hemen hiç baþka aðaç gözükmez. Dað taþ, dere tepe sýrf meþedir. Meþeler kalýn, kýsa gövdelidir. Dallarý güdüktür. En uzun dalýn uzunluðu bir metreyi geçmez. Toprakta, saðlam, topraða bütün gücüyle yapýþmýþ dururlar. Hiçbir güç onlarý oradan ayýrmayacakmýþ gibi gelir. Yukarýdaki paragrafta hangi anlatým türünden yararlanýlmýþtýr? A) Açýklayýcý B) Öyküleyici D) Betimleyici C) Tartýþmacý E) Fantastik 5. Atalarýmýzýn bizlere aktarmaya çalýþtýðý özelliklerden biri de hoþgörüleridir. Hoþgörü denilince de akla, yüzlerce yýl yurdumuzda yaþamýþ ulularýmýzdan Yunus Emre, Mevlâna Celaleddini Rumi, Hacý Bektaþ Veli ve Nasrettin Hoca gelir. Onlarýn diðer alanda olduðu gibi hoþgörü konusundaki sözleri de bizler için yol gösterici olmaya devam ediyor. Yunus Emre “Kamu âlem birdir bize.” Mevlâna “Ne olursan ol, gene gel.” Hacý Bektaþ Veli “Yetmiþ iki millete ayný can gözüyle bakmalý.” derken hoþgörünün önemini açýkça vurgulamýþtýr. Yukarýdaki paragrafta düþünceyi geliþtirme yollarýndan hangisi kullanýlmýþtýr? A) Tanýmlama B) Karþýlaþtýrma D) Tanýk gösterme C) Örnekleme E) Ýliþki kurma 16 6. Aþaðýdakilerden hangisi öðretici bir metnin belirgin özelliði olamaz? A) Dilin daha çok göndergesel iþlevinde kullanýlmasý B) Kiþi, mekân, anlatýcý gibi hikâye ögelerine yer verilmemesi C) Kaynaðýný hayal dünyasýndan deðil, gerçek dünyadan almasý D) Okuyucu üzerindeki etkisi açýsýndan anlatýmýn akýcý, duru-açýk ve yalýn olmasý E) Fýkra, gezi yazýsý ve fablýn öðretici metne örnek olmasý 7. Edebî metinlerin öðretici metinler ve sanatsal metinler þeklinde sýnýflandýrýlmasýnda aþaðýdakilerin hangisinin en az etkili olduðu söylenebilir? A) Yazarýn amacýnýn B) Dilin kullanýlan iþlevinin C) Metnin ana düþüncesinin D) Kullanýlan düþünceyi geliþtirme yönteminin E) Anlatýlanlarýn gerçek hayatla iliþkisinin 8. Aþaðýdakilerden hangisi göstermeye baðlý metinlerin özelliklerinden biri deðildir? A) Dilin aðýrlýklý olarak alýcýyý harekete geçirme iþlevinde kullanýlmasý B) Genellikle sahnede sergilenmek üzere yazýlmasý C) Kahramanlarýn hareketlerinin parantez içinde verilen açýklamalar ile belirtilmesi D) Amacýnýn okuyanlara bilgi vermek olmasý E) Monologlardan ve diyaloglardan oluþmasý 9. Aþaðýdakilerden hangisi sanatsal metinle öðretici metnin ortak özelliklerinden biridir? A) Okuyucuya edebî zevk vermesi B) Kurgulanabilir olmasý C) Dilin daha çok göndergesel iþleviyle kullanýlmasý D) Kelimelerin genellikle mecaz anlamýnda kullanýlmasý E) Belirli planlara uyularak yazýlmasý 10. Aþaðýdakilerden hangisi öðretici metninlerin bir özelliði olamaz? A) Dilin göndergesel iþlevinde kullanýlmasý B) Üslup kaygýsýnýn ön planda olmasý C) Kelimelerin genellikle gerçek anlamda kullanýlmasý D) Amacýn bilgi vermek ve bir konuyu açýklamak olmasý E) Aðýrlýklý olarak öyküleyici ve betimleyici anlatým türünün kullanýlmasý 11. Aþaðýdakilerden hangisi anlatmaya baðlý bir sanatsal metin deðildir? A) Hikâye B) Fabl C) Masal D) Tiyatro 17 E) Þiir 12. Aþaðýdakilerden hangisi sözlü bir anlatým türü deðildir? A) Mülakat B) Röportaj C) Sohbet D) Sempozyum (Bilgi þöleni) E) Forum 13. I. Açýklayýcý anlatým II. Öyküleyici anlatým III. Epik anlatým IV. Tartýþmacý anlatým Öðretici metinlerde yukarýdaki anlatým türlerinden hangileri aðýrlýklý olarak kullanýlýr? A) I-III B) II-IV C) I-IV D) III-IV E) II-III 14. Bir dil yanlýþýndan dolayý daha ilk sayfalarda elimden býraktýðým romanlar olmuþtur. "Sen benim dilimi býrak da anlattýklarýmý oku." diyemez bana hiçbir romancý, diyememelidir. Ben bir romaný, neyi anlattýðý için deðil, onu nasýl anlattýðýný merak ettiðim için okurum. Böyle düþünen bir okurun roman karþýsýndaki tutumu için aþaðýdakilerden hangisi söylenemez? A) Okuyacaðý kitabý seçmede belirli ölçütlerinin olduðu B) Üsluba önem verdiði C) Anlatým bozukluklarýný hoþ görmediði D) Konu seçiminde titizlik gösterdiði E) Baþladýðý her romaný bitirdiði 1988-ÖSS 15. Sofraya hep birlikte otururduk. Tahtadan, yuvarlak bir yer sofrasýna, ayaklarýmýzý altýmýza alýp yan oturarak yaklaþýrdýk. Sofra örtüsünü dizlerimizin üzerine çekerdik. Babam baðdaþ kurarak baþ köþede otururdu. Beni saðýna, kýz kardeþimi de soluna alýrdý. Karþýsýnda annem otururdu. Babam, yemeðe baþlamadan içimizden biri yanýlýp da yemeðe uzanacak olursa hiç acýmadan kaþýðýnýn tersini, uzanan elin sýrtýna indirirdi. Bu parçanýn anlatýmýnda aþaðýdakilerin hangisinden yararlanýlmýþtýr? A) Betimleme-öyküleme B) Öyküleme-örnek verme C) Betimleme-açýklama D) Açýklama-öyküleme E) Açýklama-örnek verme 1997-ÖSS 18 19 20 1. “Þarký, türkü ve maniler”deki ifadelerden hareketle mektubun geçmiþteki ve günümüzdeki yerini belirtiniz. 2. Bir iþ baþvurusu yapmak ya da resmî makamlardan bir talepte bulunmak için ne yaparsýnýz? 3. Elektronik posta ve kýsa mesaj yoluyla gönderilen iletilerin mektubun iþlevini yerine getirdiðini düþünüyor musunuz? Açýklayýnýz. 4. “Mektup kiþiliðinizin bir aynasýdýr.” sözüyle ilgili düþüncelerinizi açýklayýnýz. 1. ETKÝNLÝK Büyüklerinizin mektuplaþmayla ilgili hatýralarýný derleyerek arkadaþlarýnýzla paylaþýnýz. 2. ETKÝNLÝK Çeþitli konularda yazýlmýþ mektup örnekleri bularak sýnýfta okuyunuz. Okuduðunuz ve dinlediðiniz mektuplar hakkýndaki düþüncelerinizi söyleyiniz. 3. ETKÝNLÝK Türk ve dünya edebiyatýnda mektup türünün tarihsel geliþimini, önemli temsilcilerini ve bunlarýn eserlerini araþtýrýnýz (19. etkinliðe yöneliktir.). 21 17 Mayýs 1977 Sevgili Özgeciðim, Mektubunu bu sabah aldým. Bana böyle uzun ve güzel bir mektup yazdýðýn için teþekkür ederim; Ahmet Mithat Efendi-Hüseyin Rahmi hikâyesini de çok beðendim. Yalnýz bazý yerlerinde - “helecan”dan olacak- kelimeleri eksik ya da fazla yazmýþsýn (‘göndelirmi’, ‘mektubunuzu alýnýnca’ gibi) Bunlar önemli deðil; asýl dilbilgisi -yazýnkurallarýnda bazý hatalar yapýyorsun; benim kýzýmýn yazýlarýnda böyle þeyler olmamalý. Meselâ ‘Efendi’ye’ derken arada apostrof gerekli deðil. Ayrýca “þýk'ý” (roman adý) derken tek týrnak (‘ apostrof gibi) yazýlýrsa daha iyi olur ve asýl önemlisi týrnak içinde sadece özel isim bulunur -þýk da büyük harfle baþlar; yani þöyle olur: ‘Þýk’ý, ya da senin gibi yazarsak: “Þýk”ý. Sonra ‘Ýnglizce’ deðil “Ýngilizce”. Ayrýca bazý Osmanlýca kelimeler kullanmýþsýn, olabilir; ama ‘cerzebe’ deðil ‘cerbeze’ yazýlýr. Yazýlýþta kuþkun olursa hemen Yazýn Kýlavuzuna ya da sözlüðe bakacaksýn. (Ben bile cerbeze için hemen sözlüðe baktým þimdi.) Bir önemli nokta da, ‘dahi’ anlamýna gelen ‘de’ ve ‘da’larýn ayrý yazýlmasý. Sen bazý yerlerde, özellikle özel isimlerden sonra bu kelimeleri apostrofla ayýrmýþsýn-yanlýþ. Sadece ayrý yazýlýr. (“Ahmet Efendi’de romanýn sonunu da baþý kadar beðenmiþ.” apostrof olmayacak. “O zevat'ta” derken apostrof olmayacak ve ayrý yazýlacak ve “ta” deðil “da”.) “Müziðimde kýrýk deðilmiþ.” deðil “Müziðim de kýrýk deðilmiþ.” olacak. Sonra, baþkalarýnýn konuþmalarý týrnak içinde verilirken, týrnak kapanmadan bir virgül konulur: Meselâ, “Bunu tamamla, sonra neþredelim,” demiþ. (Ayrýca el yazýsýnda [<<] deðil, [“] kullanýlýr.) Bu kadar eleþtiriyorum diye bana kýzmýyorsun, deðil mi? Çünkü kazýk kadar adamlar daha beter yazýn hatalarý yapýyorlar; benim kýzým zamanýnda öðrensin de onlar gibi olmasýn istiyorum. Bir iki nokta daha var: Bir kere “ayýn 23’de” deðil, “ayýn 23’ünde” olacak; en iyisi üþenmemek: “ayýn yirmi üçünde” yazmak. Bir de -son olarak- çok uzun cümle yazmaya özeniyorsun; cümlenin baþý sonunu tutmuyor. Bütün bunlarý senin daha doðru ve güzel yazman için söyledim. Yetenekli ve akýllý bir kýzsýn; böyle yanlýþlar yüzünden yazdýklarýnýn deðeri azalsýn istemiyorum. Okulda derslerinin iyi gitmesine çok sevindim. Aferin benim çalýþkan ve akýllý kýzým! Benim burada bir yýl kalma iþim olmuþ diyorlar, fakat formaliteler bir türlü bitmiyor ve bana resmî bir yazý göndermiyorlar. Ýngiltere’de altý ay kalma iznim de bir ay sonra bitiyor. Ýngiltere hükûmetinden tekrar izin alabilmem için de böyle bir yazýya ihtiyacým var. Geçen ay buradaki doktorum Mr. Morgan (Morgýn) beni tekrar gördü, iyi buldu. Gelecek hafta gene görecek ve filim çektirerek kontrol edecek. Ben de daha iyi hissediyorum kendimi; ama daha -arada- baþ aðrýlarý ve yorgunluklar oluyor. Doktor bunlarý da normal buldu. Ýlâçlarýmý da azalttý. Televizyon seyrediyorum, sinemaya ve parklara gidiyorum. Biraz da okuyorum. Ýþte böyle caným kýzým! Seni de çok özlüyorum. Bu mektubun bana çok iyi geldi. Söz verdiðin gibi sýk sýk ve uzun uzun yaz bana, olur mu? Seni hasret ve sevgiyle çok çok öperim. Oðuz ATAY (Yayýmlanmamýþ mektubudur.) 22 Antalya, 20 Eylül 1958 Kardeþim, neymiþ senin bu Antalya? Ýki gündür buradayým, beni allak bullak etti. Akdeniz iþte, bütün hâliyle Akdeniz. Su, hava, ýþýk, bitki. Ýnsanlarýn yumuþak huyu, her þey o. Serviler, palmiyeler, portakal, limon... Her þey Akdeniz’in diliyle konuþuyor. Burdur’dan buraya gelirken Kepez denilen bir mevkiden þehir ve deniz göründü. Oradan itibaren yolu asfaltlamýþlar. Þehir az çok imar görmüþ. Ama buraya ne yapýlsa az. Dün Manavgat Þelâlesi’ni, Side Harabeleri’ni ve Aspendos’u gezdim. Doðru dürüst bir müzeleri yok ya, þehirde ve Side kazý yerinde enfes parçalar var. Biz, Halil Bedi Yönetken’le, özel bir araba ile, Ýstanbul’dan yola düzüldük, buraya kadar geldik. Balýkesir, Edremit, Bergama, Soma, Bodrum, Muðla, Burdur... Nihayet Antalya. Ne mi yapýyoruz? Halk oyunlarýmýzý ama þimdiye kadar bilmediklerimizi yahut bilinenlerin yeni þekillerini arýyoruz. Ýþimiz cenk ü çegane. Ama çok yerde hayal kýrýklýðýna uðradýk. Yerli kültürümüz en güzel taraflarýyla çöküyor. Henüz bir folklor enstitüsü olsun kuramadýk. Kurulsa ne olacak? Hiç olmazsa, ilmî bakýmdan bu kaybolan þeylerin tespitine çalýþýlýr. Görsen, kýyafet bakýmýndan öyle sefil bir derekeye düþmüþüz ki insanýn içi cýz ediyor. Seninle birlikte yaptýðýmýz seyahatler ne hoþtu, ne güzeldi. Bu da genel olarak güzel geçti diyebilirim. “Geçti.” diyorum çünkü yarýn dönüþ yolu baþlýyor. Hiç durmadan Ýstanbul’a doðru akacaðýz. Üç hafta oluyor evden ayrýlalý, üç hafta daha da gezebilirim. Ne var ki iþ mevsimi geldi çattý. Ýmtihanlar olmasa daha kalabilirim. Bu kadar da az deðil. Niyetimiz, bizim halk oyunlarý tesisi adýna gelecek yazýn bir festival hazýrlamak. Bunlarýn faydasý oluyor, gelenekler dikkati çekiyor. Sanat kaynaklarý keþfediliyor. Þimdi Tophane denilen bir mevkide bir parkta oturuyoruz. Kaç gündür seyrine doyamadýðým o güzelim daðlar karþýmýzda. Âdeta tanrýsal bir opera dekoru... Günün her saatinde baþka baþka hâlleri var. Eski liman altýmýzda. Tekneler uyukluyor. Eylülün bu çaðýnda hâlâ aðustos böcekleri konserlerine devam ediyor. Kale içi denilen eski mahalleler, aðaçlar, serviler arasýnda eski bir kabartma gibi duruyor. Eski sur parçalarý, eski duvarlar... Masmavi bir deniz. Masmavi, uzun ve durgun... Kardeþim Bedri, arkadaþlar yaný baþýmda, sabýrsýzlanýyor. 15 kilometre mesafede bir tahtacý köyüne gidilecek, orada kadýn-erkek, müþterek oyun görülecek. Antalya’da sen ve Hamdi, daima beraberimdesiniz. Sana ve bütün ev halkýna muhabbetlerimi sunuyorum. Annenin ellerinden öperim. Ahmet Kutsi TECER Güzel Yazýlar Mektuplar ADRES 1. Ýncelediðiniz özel mektuplarýn giriþ, geliþme ve sonuç bölümlerinde nelere deðinildiðini belirtiniz. 2. Oðuz Atay’ýn 17 Mayýs 1977’de kýzýna yazdýðý mektupta belirttiði imla ve noktalama kurallarýnýn günümüz imla ve noktalama kurallarýyla ne gibi farklýlýklar gösterdiðini belirtiniz. 4. ETKÝNLÝK Ýncelediðiniz mektuplarda anlatým bozukluðu bulunup bulunmadýðýný belirleyiniz. Varsa cümlelerdeki anlatým bozukluðunun sebebini söyleyiniz. Bu cümlelerdeki anlatým bozukluðunu düzeltiniz. 23 Ankara, 27 Ocak 1944 Kardeþim Kaplan, Bir yýðýn can sýkýntýsý, üzüntü ve yorucu iþ arasýnda mektubuna cevap veremedim. O bir tarafa, o güzel makalene de vaktinde teþekkür etmek lazýmdý. Fakat daha iyisi tebrik etmeliyim. Çünkü hakikaten güzel makaleydi. Artýk birinci sýnýf bir muharrir olduðuna hiç þüphe etmiyorum. Sana çok baðlý olduðum için bundan mesudum. Orhan Seyfi biraderimiz, daha doðrusu Yusuf Ziya Bey’in biraderi, Raks manzumesi için yaptýðý latif tenkitten sonra, bu sefer de senin yazdýðýna cevap vermiþ. Ben okumadým. Yine kafiyelere çatýyormuþ. Tabii görüþlerimiz ayrý. Münakaþaya deðmez. Hakikat þu ki ben kafiyeye baðlýyým. Yani bir ses müþabehetini mýsraýn sonunda lüzumlu görüyorum. Ayrýca kafiyenin ve þekl-i kafiyenin þiirde yeri olduðuna inanýrým. Tedaiyi açar. Fakat çok defa bir aksan müþabehetini, kafiye benzerini tercih ederim. Benim þekil dediðim þey, ne vezinden, ne kafiyeden gelir. O cümlenin, hayal ve tasavvurun, hülasa kendisini tamamlamýþ yahut tamamlamamýþ idee poetique (ide poetik)in kendisidir. “Mest kendi güler altýndaki rahþ oynardý” mýsraý tek baþýna kafiyesiz de güzeldir. Ben kafiyesi zayýf yüzlerce mýsra tanýrým ki güzeldir. Fakat onlarýn anladýklarý kafiye bende yoktur. Merhum Cenab’ýn dediði gibi, baston sapý gibi mýsradan ayrý kafiye. Hülasa kendi zaviyelerine göre haklýdýrlar. Fakat ben onlarýn haklarýndan bir þey anlamadým. Ne ise... Kitabýn müsveddelerini göndereyim. Mahur Beste adlý bir yolculuða çýktýk, Ülkü’de caným neler, ne tembellikler istiyor, ben neler yapýyorum. Çok yorgunum. Baþýmda bir de Erzurum yazýsý var. Behice’ye çok selam ve dostluklar. Senin de gözlerinden öperim kardeþim. Ahmet Hamdi TANPINAR Güzel Yazýlar Mektuplar ADRES 1.Ýncelediðiniz özel mektuplarýn dil ve cümle yapýsýnda gönderici ile alýcýnýn birbirlerine karþý özel durumunun yanýnda ele alýnan konunun da bir etkisi olup olmadýðýný belirtiniz. 2. Ýncelediðiniz özel mektuplarýn yazýlýþ amaçlarý nelerdir? Bu amaçlarýn nasýl gerçekleþtiðini açýklayýnýz. 3. Ahmet Hamdi Tanpýnar’ýn Mehmet Kaplan’a yazdýðý mektupla Oðuz Atay’ýn kýzýna yazdýðý mektubu gönderici-alýcý iliþkisi ve konu yönünden karþýlaþtýrarak bu unsurlarýn mektuplarýn dil ve cümle yapýsýna nasýl etkisi olduðunu açýklayýnýz. 5. ETKÝNLÝK Ahmet Hamdi Tanpýnar’ýn Mehmet Kaplan’a yazdýðý mektupta anlatým bozukluðu bulunup bulunmadýðýný belirleyiniz. Varsa cümlelerdeki anlatým bozukluðunun sebebini söyleyiniz. Bu cümlelerdeki anlatým bozukluðunu düzeltiniz. 24 6. ETKÝNLÝK Okuduðunuz özel mektup örneklerinden birini karþýlýklý konuþma hâline getiriniz. Özel mektuplarýn karþýlýklý konuþmadan farklýlýklarýný belirleyip maddeler hâlinde yazýnýz. 7. ETKÝNLÝK Özel mektuplarýn þekil özelliklerini (tarih, yer, ad, soyad, imza, hitap, adres) aþaðýdaki mektubun ilgili yerlerine yazýnýz. Oðlum, Buralara bahar geldi. Ýlk güzden beri gelecem diye gözümüzü yolda býraktýn. Güzden ayva, nar sakladým. Belki Kurban Bayramý’nda gelir diye; ayvalar, narlar askýda oldu; zehir olsun dilimize sürdüysek... Bu sýrada harýmda diktiðin enginarlar büyüdü, yozup gider; sen yoksun diye piþirip de içimize sine sine yiyemiyoruz. Gelirsin de göðsüne sokarsýn diye, sümbülü, nergizi kimselere vermediydim. Gelmedin; akranlarýna verdim. Göðüslerine soktular. Þimdi karanfiller, güller açtý. Yine de gelecem diye söz vermiyorsun. Baban, her oduna gidiþinde, daðdan tutam tutam dað lalesi getirir. Oðlan gelince sokunsun diye. Onlar da ellerin göðsünde kurudu... Bayramda, menentlerin el öpmeye geldiler; seni sordular. Dünya baþýmýza dar geldi. Halillerin düðünü var. Aliko, evlenecek. Babana, bayraktar senin oðlaný yapalým dediler. Baban da: “Gelirse her þeyiniz olsun, velâkin gelemez benim oðlan.” dedi. Sarý inek doðurdu. Sakar bir buzaðýsý var. Onun aðýzýndan da nasip olmadý sana. Koca inek akþamlýk sabahlýk, onun aðýzýndan da nasip olacaða benzemiyor. Hýdrellez geliyor. Bütün oba, hazýrlýkta. Hamdolsun, ele güne karþý Allah ne verdiyse biz de hazýrladýk. Keþkeði çifte kazanlara vuracaðým. Toðgayý sana adaðýmýn yerine piþireceðim. Helis eben de, üç yaþlý bir horoz adamýþ, kesecek Hýdrellez günü. Hýdrellez’de bari gel oðlum. Bu gurbetlik yetti gayri bize. Kardeþlerine gönderdiðin resmi gösterdim. Ellerine alýp sokaða çýktýlar, aðabeyim geliyor, aðabeyim geliyor diye baðýrmaya baþladýlar. Sevinçlerinden o akþam yemek bile yemediler; aç uyudular. Aynanýn üstünde asýlý resmini gösteriyorlar. O zaman gözlerimden yaþ, dolu gibi iniyor. Baban, çok aðlýyorsun diye bazý bazý bana söyleniyor. Ekinler baþaða geldi. Kabaklar çoktan döktü. Baklalar geçiyor gayrý burda. Her yer yemyeþil. Yoðurt çiçeði ortalýðý sardý bürüdü. Ýlaç için bir avuç kara toprak göremezsin. Bir buçuk aya kalmaz, akça armutlarý yetiþir. Arkasýndan kavun, karpuz, üzüm gelecek. Bize söz kes de geleceðini bildir. Bu gurbetlik yetti gayrý bize. Kâðýt düzeninin mektuplarda neden önemli olduðunu tartýþarak belirleyiniz. 25 05.09.2006 Türk Dil Kurumuna Çankaya / Ankara Kurumunuz tarafýndan yayýmlanan ve aþaðýda ismi yazýlý eserleri, verilen adrese göndermenizi arz ederim. Bedeli posta havalesi ile hesabýnýza gönderilmiþtir. Saygýlarýmla Sezgin HAYIR Tekirdað Lisesi Tekirdað Yazým Kýlavuzu : 50 adet Tükçe Sözlük : 60 adet 1. Yukarýdaki mektubun kime ve ne amaçla yazýldýðýný söyleyiniz. 2. Yukarýdaki iþ mektubunu özel mektuplarla karþýlaþtýrarak iþ mektubunun nasýl yazýlmasý gerektiðini belirtiniz. 3. Ýþ mektuplarýnda hangi anlatým türünün kullanýldýðýný belirtiniz. 4. Ýncelediðiniz özel mektup ve iþ mektubunu karþýlaþtýrarak bunların hitap ve ifade tarzýnýn özelliklerini belirleyiniz. 8. ETKÝNLÝK Yukarýdaki iþ mektubunda anlatým bozukluðu bulunup bulunmadýðýný belirleyiniz. Varsa cümlelerdeki anlatým bozukluðunun sebebini söyleyiniz. Bu cümlelerdeki anlatým bozukluðunu düzeltiniz. 26 17 Kasým 2006 T.C. ATATÜRK ÜNÝVERSÝTESÝ KÂZIM KARABEKÝR EÐÝTÝM FAKÜLTESÝ DEKANLIÐINA Fakültenizin Türk Dili ve Edebiyatý Bölümü 3. sýnýf 95332 numaralý öðrencisiyim. Erzurum Büyükþehir Belediyesine burs baþvurusunda bulunmak üzere öðrenci belgesi düzenlenerek tarafýma verilmesini istiyorum. Gereðini arz ederim. Meryem ERGÜL Bakýrcýlar Mah. Okul Yolu Sok. Çiçek Apt. Nu: 4/7 Yeniþehir / ERZURUM 1. Yukarýdaki dilekçeyi dil ve anlatým yönünden inceleyerek dilekçelerde dil ve anlatýmýn nasýl olmasý gerektiðini belirtiniz. 2. Ýncelediðiniz iþ mektubu ve dilekçeyi þekil özellikleri ve konu bakýmýndan karþýlaþtýrarak bunlarýn farklýlýklarýný söyleyiniz. 3. Yukarýdaki dilekçeden hareketle dilekçelerin þekil özelliklerini belirleyiniz. 9. ETKÝNLÝK Ýncelediðiniz dilekçede anlatým bozukluðu bulunup bulunmadýðýný belirleyiniz. Varsa cümlelerdeki anlatým bozukluðunun sebebini söyleyiniz. Bu cümlelerdeki anlatým bozukluðunu düzeltiniz. 10. ETKÝNLÝK Ýncelediðiniz mektuplarda hangi anlatým türlerinin kullanýldýðýný metinlerden örnekler bularak gösteriniz. Mektuplarda kullanýlan anlatým türlerinin mektup yazanla yazýlan kiþi arasýndaki iliþkiye göre deðiþip deðiþmediðini açýklayýnýz. 11. ETKÝNLÝK Özel mektup, iþ mektubu ve dilekçede dil daha çok hangi iþlevde kullanýlmýþtýr? Bu kullanýmlara metinlerden örnekler veriniz. 27 12. ETKÝNLÝK Ýncelediðiniz iþ mektubunu, dilekçeyi ve özel mektubu tablodaki özelliklere göre deðerlendiriniz. Deðerlendirme Açýk Bir Anlatýmýn Özellikleri Özel Mektup Ýþ Mektubu Dilekçe Ýfadenin hiçbir engele uðramadan akýp gitmesi Akýcýlýk Gereksiz söz tekrarýndan kaçýnýlmasý Ses akýþýný bozan, söylenmesi güç seslere ve kelimelere yer verilmemesi Gereksiz ifadelere yer verilmemesi Duruluk-Açýklýk Anlaþýlmasý güç cümle kullanýlmamasý Metnin dil ve ifadesinin sade ve süssüz olmasý Yalýnlýk Duygu ve düþüncenin kýsa ve kesin ifadelerle dile getirilmesi Deðerlendirme sonuçlarýndan hareketle akýcýlýk, duruluk-açýklýk ve yalýnlýðýn mektubun anlaþýlmasýna katkýlarýný açýklayýnýz. 13. ETKÝNLÝK Okuduðunuz ve incelediðiniz mektuplardan hareketle mektup türlerini belirleyerek bu türlerin özelliklerini þemaya yazýnýz. Mektup ............................................. ............................................... ............................................... Özellikleri ...................................... ...................................... ...................................... ...................................... ...................................... ...................................... ...................................... Özellikleri ...................................... ...................................... ...................................... ...................................... ...................................... ...................................... ...................................... Özellikleri ...................................... ...................................... ...................................... ...................................... ...................................... ...................................... ...................................... 28 14. ETKÝNLÝK Ýncelediðiniz mektuplarda ses düþmesine uðrayan kelimeleri bularak bu kelimelerdeki ses olaylarýnýn nedenlerini tabloya yazýnýz. Ses Düþmesine Uðrayan Kelimeler Ses Düþmesinin Nedeni 15. ETKÝNLÝK “Tebrik, davetiye, kayýp ilaný, teþekkür ve taziye” yazýlarý da birer mektuptur. Belirtilen bu türlere birer örnek yazarak beðenilenleri sýnýf panosunda sergileyiniz. 16. ETKÝNLÝK Özel mektup yazýnýz. Yazdýðýnýz mektuplarý arkadaþlarýnýzla paylaþarak onlarýn düþüncelerini alýnýz. 17. ETKÝNLÝK Okul yýllýðý basýmý için matbaalardan fiyat teklifi almak üzere bir iþ mektubu yazýnýz. 18. ETKÝNLÝK Herhangi bir talebinizle ilgili dilekçe yazýnýz. 19. ETKÝNLÝK Türk ve dünya edebiyatýnda mektup türünün önemli temsilcileri ve bunlarýn eserleriyle ilgili bir sunum yapýnýz. 29 1. Aþaðýdaki cümlelerde boþ býrakýlan yerleri doldurunuz. Bir kiþinin bir dileðini iletmek yahut bir þey istemek amacýyla yazýp gönderdiði yazýlara ........................................... denir. Özel mektuplarýn giriþ bölümünde ........................................... geliþme bölümünde ise ...................................... bahsedilir. Dilekçeler üst makama ..........................................., alt makama .......................................... eþit makamlar arasýnda yapýldýðýnda ise ........................................... þeklinde sona erer. Mektup, ........................................... mektup, ........................................... mektubu ve ............................................. diye üçe ayrýlýr. 2. Aþaðýda verilen cümleleri doðru-yanlýþ durumlarýna göre iþaretleyiniz. Dilekçede isim ve imza sað alt köþeye yazýlýr. (D) (Y) Dilekçeyi alt makam, üst makama yazmýþsa arz ederim diye bitirir. (D) (Y) Edebî mektuplar özel mektup olarak kabul edilir. (D) (Y) Ýþ mektuplarýnda kurum ve firmalarýn adlarý ve adresleri yazýlmaz. (D) (Y) Ýþ mektubuna, kendisine yazýlan kiþinin ya da iþ kurumunun adresiyle baþlanmaz. ( D ) (Y) Dilekçelerde adres sol alt köþeye yazýlýr. (D) (Y) Dilekçelere cevap verilmesi gerekmez. (D) (Y) 3. Aþaðýdakilerden hangisi iþ mektubunun özelliklerinden biri deðildir? A) Kýsa ve özlü bir anlatýmýn olmasý B) Sol alt köþeye açýk adresin yazýlmasý C) Ýsteklerin yapmacýklýða kaçmadan, ciddi bir hava içinde belirtilmesi D) Yazýya kâðýdýn dörtte birinin boþ býrakýlarak baþlanmasý E) Kâðýdýn saðýnda ve solunda boþluk býrakýlmasý 4. Aþaðýdakilerden hangisi dilekçenin özelliklerinden biri deðildir? A) Sol alt köþeye açýk adresin yazýlmasý B) Sað alt köþeye ad ve soyadýn yazýlmasý C) Sol alt köþeye tarihin yazýlmasý D) Resmî bir dilin kullanýlmasý E) Gereksiz ayrýntýlara yer verilmemesi 30 5. Aþaðýdakilerden hangisi mektup türünün amaçlarýndan deðildir? A) Haber vermek B) Bir meseleyi tartýþmak C) Bir yardým istemek D) Sevinç ya da üzüntü bildirmek E) Bir kiþiyi tanýtmak 6. Aþaðýdaki altý çizili kelimelerden hangisinde ses düþmesi yoktur? A) Minicik elleriyle ellerini tuttu. B) O da sevdiðine kavuþacaðý günü bekliyor. C) Bu olay benim sabrýmý taþýrýyor. D) Lütfen bu bahsi kapatalým. E) Anlatýlanlarý bir türlü aklým almýyor. 7. Aþaðýdaki kelimelerden hangisi ünlü ile baþlayan bir ek geldiðinde hece düþmesine uðramaz? A) Fikir B) Burun C) Göðüs D) Hüküm E) Birim 8. Aþaðýdaki cümlelerin hangisinde ünsüz benzeþmesi vardýr? A) Sýrtýmda yün yastýðým, elimde bir bardak çayým var. B) Geride býraktýðým günleri özlemle arýyorum. C) Bu kýþ günü hava ilkbaharý andýrýyordu. D) Bu soruyu Haliç’i izleyerek yazýyorum. E) Düþünceler beynime kurþun gibi saplanýyor. 9. Kardeþ, görmüyorum ama hâlâ duyabiliyorum. Geçmiþ zamanlar geleceklerden parlak deðil. Vakte þehadet edercesine yükselmiþ. Akþam parýltýsýndan, bütün zaferler üzerine, Daðlar dalgalanmakta, bayrak deðil. Yukarýdaki dizelerde kaç kelimede ses düþmesi vardýr? A) 1 B) 2 C) 3 D) 4 31 E) 5 Öz Deðerlendirme Formu Mektupla ilgili daha önce bildiklerim Mektupla ilgili öðrendiklerim Mektupla ilgili tam öðrenemediklerim Mektupla ilgili öðrenmek istediklerim Mektup türünde okuduðum kitaplar Mektup türünde okumayý düþündüðüm kitaplar Mektupla iliþkilendirdiðim diðer konular Mektubu arkadaþlarýma anlatsaydým konunun püf noktalarý olarak söyleyeceklerim Mektupla ilgili kullandýðým araç ve gereçler 32 1. Yaþadýklarýnýzý ve gördüklerinizi günü gününe yazma ihtiyacý duyuyor musunuz? Niçin? 2. Geçmiþte yazdýklarýnýzý bugün okuduðunuzda neler hissediyorsunuz? 1. ETKÝNLÝK Günlük örnekleri bulunuz, bunlarý okuyunuz. 2. ETKÝNLÝK Bir hafta boyunca yaþadýklarýnýzý günü gününe tarih atarak yazýnýz. 3. ETKÝNLÝK Türk ve dünya edebiyatýnda günlük türünün tarihsel geliþimini, önemli temsilcilerini ve bunlarýn eserlerini araþtýrýnýz (11. etkinliðe yöneliktir.). DÜNYADA BÝR GÜN 30 Ocak, Ankara Saat sekizde kalktým. Her günkü uyanýþýmdan iki-üç saat geç. Kýrk yýlda bir böyle uyanýrým. Ayný çoraplarý giydim. Bugün evdeyim. Çayý demledim, sütü ocaða koydum. Süt kaynayýncaya deðin jimnastik yaptým. Süt iki bardaklýk. Birini kahveyle içtim, öbürüne yoðurt çaldým. 33 Kahvaltý: Yarým dilim ekmek, iki yeþil, iki siyah zeytin, kâðýt gibi bir dilim kaþarla rokfor. Hemen hemen þekersiz bir çay. Yýkanýp odama geçtim. Perdeleri açtým, masadayým. Bir bardak daha þekersiz çay içiyorum. Düþünüyorum. Saat 09.00: Koca evde yalnýzým ve yazacak hiçbir þeyim yok. Otlar gibiyim. Bir resmin yerini deðiþtiriyorum. Yerdeki bir kitabý düzeltiyorum. Saat 09.30: Nefti kadife pantolonumu, nefti botlarýmý giydim. Týraþ oldum. Bir portakal yedim. Masadayým yine. Bakýyorum. Hava puslu. Gökyüzü bulanýk. Bir kuzey göðü gibi de düz. Bir kuþ havayý yararak geçti. Uzakta kayboldu. Þimdi havada týs yok. Saat 10.00: Bir kahve yaptým, Ortadirek’i okuyorum. 228. sayfadayým. Zil. Sucu geldi, küpü yýkatýp doldurttum. Ortadirek’e devam. Saat 11.30: Kapýcý geldi, marul, yoðurt, biftek ýsmarladým. Gazetenin baþlýklarýna baktým. Havalar daha da soðuyacak. Komer üstüne bir haber okudum. Gazeteyi dürüp kaldýrdým. Bahçede kapýcýnýn karýsý süprüntüleri döküyor. Saat 12.00: Tarhana çorbasý yaptým. Salça, pek az yað koydum. Kapýcý eti, yoðurdu, marulu getirdi. Bol maydanozlu marul salatasý yaptým. Bol limon sýktým. Çorba, yarým dilim ekmek, biftek, barbunya, salata yedim. Bulaþýklarý yýkadým, tabaklarý yerine koydum. Yine masadayým. Doða üstüne þiirler yazmayý düþünüyorum. Kýsa, yalýn þiirler. Çin þiirleri gibi. Telefon, Edibe yemeðimi yiyip yemediðimi soruyor. Saat 13.30: Varlýk’tan mektup geldi. Yaþar Nabi, Dünya Þiiri Antolojisi’ni basacaðýný yazýyor / 2.000 TL. Bir kahve yaptým. Paris radyosunu, haberleri dinliyorum. Saat 15.00: Pikaba W. B. Yeats (Yits)’in bir plaðýný koydum. Yeats, öksürükler, aksýrýklar içinde iki üç þiirini okudu. Kitaptan asýllarýyla izledim. Sevgili ihtiyar ses! Gökyüzü hâlâ kapalý ve puslu. Bir elmayý soyuyorum, kalýn kabuklu. Yazacak hiçbir þeyim yok. Ortadirek’ten otuz sayfa daha. Tek düzeli bir anlatýþ. Yinelemelerin de arkasý gelmiyor. Saat 16.00: Sýkýldým. Fethi Naci’nin Ortadirek üstüne bir yazýsý. Masayý biraz geriye çektim, üstünü düzelttim. Kitaplarýn tozunu aldým, salona geçtim, Ortadirek’e devam. Saat 18.00: Fransýz Kültür Merkezinde M. P. Eblin (Eblin)’in bir konuþmasý. Saat 19.00: Bulvarda dolaþýyorum. Bir çocuk bana çarparak geçti. Sanatsevenler Kulübü Fahir Aksoy, Dündar Elburuz, Sunullah Arýsoy. Mustafa Yalçýn ve Hülyalarýn yanýna oturdum. Fahir, balýklarý anlatýyor. Ýlk kez dinliyorum. Saat 20.30: Atilla Sav geldi. Ocakbaþý Konuþmasý’nda okunacak þiirlerim üstüne konuþtuk. Saat 21.00: Evdeyim. Edibe yatmýþ. Üç ýzgara köfte, yoðurt, salata yedim. ... Ýlhan BERK El Yazýlarýna Vuruyor Güneþ YAZMAK ÜSTÜNE 1 Þubat, Ankara Ne zaman yazarým? Çoðun, sabahleyin. Sonra nerde kaldýmsa sürdürmeye çalýþýrým. Sürdürebilirsem. Baþladýðým þiiri hemen bitirmek isterim. Ama yazýk ki çabuk bitiremem. Yýlda 3-4 þiir ancak çýkar elimden. 34 Ýki yýldýr da ayný konuyu iki üç kez yazdýðým oldu. Ýki yýldýr Karadeniz üstüne yazmak istediðim þiir bir türlü bitmedi. Kýsaca, kolay yazamam. Bir þiir için, bir sonnet örnekse 20-30 kâðýt harcarým. Her yazdýðým satýrý makinede görmedikçe de tadýna varamam. Zaten mýsra mýsra kurarým þiiri. Ölçülü yazdýðým zaman eni konu terlerim. Uyak hece sýkar çünkü beni ama ölçülü þiir de baþka türlü yazýlmadýðý için, uyarým ister istemez. En çok, son yazdýðým þiirler terletmiþtir beni (Nigâri, Anka, Orhan Duru, Hamsi). Nedeni de hiç alýþmadýðým bir biçimde yazmamdýr, sanýrým. Ýki yýlda yazdým bu dört þiiri. Bir þiiri yazamazsam daha doðrusu yazdýðýmý beðenmezsem saklamam. Uðraþtýrýr çünkü beni, yakarým. Eskiden benim konularým, özgürlük, aþk, mutluluk, baskýya karþý koyma ve Anadolu’ydu. Sonra bunlarýn yerini salt aþk aldý. Çivi yazýsý, Otað’da “aþk”a yalnýzlýk da karýþtý. Çivi yazýsý, Otað hemen hemen ayný tarihlerden çýkmýþtýr. Þimdilerde konularým somut nesneler. Hamsi’yi yazmak için yüzlerce hamsi üstüne yazý okumam gerekti. Bir yüz kadar da hamsi resmi yaptým. Haftalarca hamsiler, bir tabakta, orada, masanýn üstünde durdular. Bir aya yakýn bir zaman ev balýk koktu. Hamsi’nin en az 30 kopyasý var. Anka þiiri de bir yýldan fazla bir zamanýmý aldý. Yýrtýp yýrtýp attým. Bir altý ay önce bir sabah uyandýðýmda “Bitti.” dedim. Bir þiire baþladýðým zaman sonunu getirmedikçe sinirliyimdir. Her þey beni sýkar, kavga ararým. Þiiri bitirince de en çok iki üç gün dinlenirim, bir yenisine baþlarým. Zaten hiç yazacaðým bitti demedim kendi kendime. Þimdilerde bütün yeryüzündeki canlýlarý, cansýzlarý yazmak istiyorum. Dünyaya yeni gelinmiþ gibi her þeyi var etmek istiyorum. Yazarken okuru düþündüðümü hiç mi hiç sanmýyorum. Beni oldum bittim yazacaðým þiir düþündürmüþtür. Bence þiir, istediðim biçimi alýnca iþ biter. Gerisi beni ilgilendirmez. Ama çýkan þiirin okuyanlarda uyandýrdýðý etkiyi merak ederim. Gördüklerime sorarým. Kimi zaman kendimi salt þiire býrakýrým. Þiirin çizdiði çizgiyi sürdürürüm. Bu, yazmak eyleminin kendisini sevme olayýdýr. Konuyu bir yana atarak þiirin götürdüðü yere gitmek. Anlamdý, anlamsýzlýktý hiçbir þey düþünmemek. Salt yazma tadý. Beni zaten çoðu zaman da bu ilgilendirmiþtir. Þimdilerde buna daha da baðlýyým diyebilirim. Yazmak hiçbir neden, amaç, tür düþünmeden. Yazmak için yazmak. Çoðun kurþun kalem kullanýyorum. Mürekkebe oldum bittim ýsýnamadým. Kâðýtlara bayýlýrým. Belli bir boyu, rengi olmayan bir kâðýda þiirimi yazýp gönderemem. Makinede çok kâðýt harcarým ama gereðince temiz yazamam yine de. Hiç kimsenin önünde yazamam, düþünenem. Büyük bir yalnýzlýk iþidir benim için yazmak. Bir þiiri bitirince çarþýlara giderim. Özellikle de pazarlarý dolaþýrým. Herhalde konuþmak isterim. Þiirlerimde düþünmediðim anlamlarý bulanlara bayýlýrým. Büyür þiir gözümde. Ýlhan BERK El Yazýlarýna Vuruyor Güneþ 35 1. Okuduðunuz ve dinlediðiniz günlüklerin ortak özelliklerini belirleyiniz. 2. Günlüklerde anlatýlanlarýn yaþanma zamaný ile yazýlma zamaný arasýnda fark olup olmadýðýný belirtiniz. 3. Yazar günlükleri kendisi için mi yoksa okuyucu için mi yazmýþtýr? 4. Günlükte anlatýlanlarý inandýrýcý bulup bulmadýðýnýzý nedenleriyle belirtiniz. 5. Ýncelediðiniz günlüklerde gözlem ve kiþisel dikkatin önemli olup olmadýðýný tartýþarak belirleyiniz. 6. Yazar günlükte gördüklerini ve yaþadýklarýný anlatýrken nasýl bir anlatým tavrý takýnmýþtýr? 7. Okuduðunuz günlüklerde metne hâkim olan duyguyu (temayý) bulunuz. 8. Okuduðunuz günlüklerde kullanýlan anlatým türlerini belirleyerek bu anlatým türlerine örnekler veriniz. 9. Dil, metinde aðýrlýklý olarak hangi iþlevde kullanýlmýþtýr? 4. ETKÝNLÝK Ýncelediðiniz ve okuduðunuz metinlerin tema ve anlatýmýndan hareketle günlüklerin özelliklerini belirleyiniz. Belirlediðiniz özelliklerden faydalanarak günlüklerin ne tür metinlerde kullanýlabileceðini belirtiniz. 5. ETKÝNLÝK “Dünyada Bir Gün” metninde anlatým bozukluðu bulunup bulunmadýðýný belirleyiniz. Varsa cümlelerdeki anlatým bozukluðunun sebebini söyleyiniz. Bu cümlelerdeki anlatým bozukluðunu düzeltiniz. 6. ETKÝNLÝK “Dünyada Bir Gün” isimli günlüðü tabloda belirtilen ölçütlere göre inceleyiniz. Ýnceleme sonuçlarýný ve bu sonuçlarla ilgili örnek cümleleri tablodaki uygun yerlere yazýnýz. Deðerlendirme Ölçütler Dünyada Bir Gün Akýcýlýk Duruluk-Açýklýk Yalýnlýk 36 7. ETKÝNLÝK Ýncelediðiniz günlüklerde gözleme ve kiþisel dikkate dayalý bölümleri bulunuz. Bu bölümleri metinden çýkararak metni yeniden okuyunuz. Metni okuduðunuzda ayný etkiyi uyandýrýp uyandýrmadýðýný belirtiniz. Çalýþmalarýnýzdan hareketle günlüklerde gözlem ve kiþisel dikkatin önemini açýklayýnýz. 8. ETKÝNLÝK Ýncelediðiniz günlüklerde kullanýlan gerçek ve mecaz anlamlý kelimeleri ve bu kelimelerin metne kazandýrdýklarýný tabloya yazýnýz. Gerçek Anlamlý Kelimeler Mecaz Anlamlý Kelimeler Metne Kazandýrdýklarý Metne Kazandýrdýklarý 9. ETKÝNLÝK Ýncelediðiniz günlüklerde ses düþmesi ve ses türemesi olan kelimeleri ve bu kelimelerdeki ses olaylarýnýn sebeplerini tablodaki uygun yerlere yazýnýz. Ses Düþmesi Olan Kelimeler Ses Düþmesinin Sebebi Ses Türemesi Olan Kelimeler Ses Türemesinin Sebebi 1. Geleceðin usta kalemlerinin yetiþmesinde, günlük tutmanýn rolünü arkadaþlarýnýzla tartýþarak belirleyiniz. 2. Yazma alýþkanlýðý kazanma ile günlük tutma arasýnda nasýl bir iliþki olduðunu açýklayýnýz. 3. Günlük yazmanýn kiþisel geliþim açýsýndan önemini açýklayýnýz. 37 10. ETKÝNLÝK 2. etkinlikte yazdýðýnýz günlükleri; a. Anlatým bozukluðu bulunup bulunmamasý, b. Kullanýlan anlatým türleri, c. Gözleme yer verilip verilmemesi, ç. Anlatýmýn açýk, duru ve yalýn olmasý, d. Kullanýlan dilin iþlevi yönlerinden deðerlendiriniz. 11. ETKÝNLÝK Türk ve dünya edebiyatýnda günlük türünün önemli temsilcileri ve bunlarýn eserleriyle ilgili bir sunum yapýnýz. 1. Aþaðýdaki cümlelerde boþ býrakýlan yerleri doldurunuz. Yazarlarýn yaþadýklarý önemli olaylarý, duygu ve düþünceleri bir deftere günü gününe yazarak oluþturduklarý eserlere ...................................... denir. Günlüklerde ...................................... önemli bir yeri vardýr. 2. Aþaðýda verilen cümleleri doðru-yanlýþ durumlarýna göre iþaretleyiniz. Günlüklerde, insanlarýn günü gününe yaþadýklarý olaylarýn yanýnda daha önce yaþadýklarý olaylara da yer verilir. (D) (Y) Günlüklerin yalýn, açýk, içten bir anlatýmý vardýr. (D) (Y) Günlük, edebiyatýmýzda Ýslam öncesinden beri var olan bir türdür. (D) (Y) 3. Aþaðýdaki yazarlardan hangisinin günlük türünde eseri vardýr? A) Nurullan Ataç B) Halit Ziya Uþaklýgil D) Ahmet Hamdi Tanpýnar C) Necip Fazýl Kýsakürek E) Haldun Taner 4. Aþaðýdakilerden hangisi günlüklerin özelliklerinden biri deðildir? A) Ýddia ve ispat yazýlarý olmamasý B) Yaþananlarýn günü gününe anlatýlmasý C) Yazýldýðý günün tarihinin mutlaka yazýlmasý D) Gözlemin pek öneminin olmamasý E) Ýçten, yalýn bir üslubunun olmasý 38 Öz Deðerlendirme Formu Günlükle ilgili daha önce bildiklerim Günlükle ilgili öðrendiklerim Günlükle ilgili tam öðrenemediklerim Günlükle ilgili öðrenmek istediklerim Günlük türünde okuduðum kitaplar Günlük türünde okumayý düþündüðüm kitaplar Günlükle iliþkilendirdiðim diðer konular Günlüðü arkadaþlarýma anlatsaydým konunun püf noktalarý olarak söyleyeceklerim Günlükle ilgili kullandýðým araç ve gereçler 39 1. Unutamadýðýnýz bir olayý anlatýnýz. 2. Eski fotoðraflarýnýza baktýðýnýzda neler hissedersiniz? 3. Önem verdiðiniz anlarý kayýt altýna almanýzýn sebepleri nelerdir? 4. Kimlerin anýlarýný okumak istersiniz? Niçin? 1. ETKÝNLÝK Büyüklerinizin anýlarýný derleyerek bunlardan beðendiklerinizi sýnýfta okuyunuz. 2. ETKÝNLÝK Atatürk’le ilgili anýlar araþtýrarak bunlarý sýnýfa getiriniz. Ýlim, sanat, edebiyat, spor vb. alanlarda tanýnmýþ kiþilerin yazdýklarý anýlarý bulup okuyunuz. Beðendiðiniz bir aný yazýsýný arkadaþlarýnýzla paylaþarak bu anýyý neden beðendiðinizi açýklayýnýz. Arkadaþlarýnýzdan dinlediðiniz anýlarýn okuduðunuz anýlardan farklýlýklarýný söyleyiniz. 3. ETKÝNLÝK Türk ve dünya edebiyatýnda aný türünün tarihsel geliþimini, önemli temsilcilerini ve bunlarýn eserlerini araþtýrýnýz (19. etkinliðe yöneliktir). 40 AÐAÇKAKAN KUÞU VE BAÞKALARI Çocukluðumda, köyümüz, geniþ ormanlarýn kýyýsýndaki bir yamaçta; evimizin bahçesinde de yüksek aðaçlar, sýk çalýlýklarla bir orman gibi idi. Bir gün, babam ile eniþtem deðirmene bir oluk yapmak için, uzamýþ gitmiþ, epeyce kartlaþmýþ bir karaaðacý kesip devirdiler. Aðaç yere düþerken yanýndaki aðaçlardan birkaçýnýn dallarýný kýrdý, bir uzun aðacýn da kabuðunu sýyýrdý. Bu, bir güz gününde olmuþtu. Ertesi yaz, ben oralarda dolaþtýkça bir ses iþitiyorum. Sanki birisi, bir tahta kabýn içine bir çuvaldan ceviz dökermiþ gibi bir ses. Biraz duruyor, yeniden gene baþlýyor. Bakýnýyorum, uzaklara bakýyorum, hiçbir þey göremiyorum. Aramaya baþladým. Ses, beni epeyce yanýlttýktan, arattýktan sonra geçen güz yalýndaki aðaç kesilirken kabuðu soyulan aðacýn yanýna getirdi. Aðaca baktým ki o kabuðu soyulan yer kurumuþ. Belki de içi kofalanmýþ. Bir aðaçkakan kuþu da bu kuru yerinden aðacý delmeye çalýþýyor. Ben, aðaçkakan kuþunu tanýrým ama aðaç deldiðini o güne kadar hiç görmemiþim. Kuþ, sert týrnaklarýný kuru aðaca geçirmiþ, kýsa kuyruðuna da dayanmýþ, keskin gagasýyla aðaca vuruyor. Bu vuruþtan sanki aðaç titriyormuþ gibi bir ses çýkýyor. Baktýkça anladým ki aðaca yalnýz bir kere vuruyormuþ gibi görünüyorsa da arka arkaya birçok kereler vuruyor. Çabuk çabuk vurduðu için yalnýz bir vuruþ gibi görünüyor. Kuþ çalýþtý, ben seyrettim. Biraz sonra, belki yorulmuþtur, uçtu. Uçarken de kýsa, sert bir çelik tele vurulmuþ gibi bir ses çýkardý. Bu kuþu tanýmýyorsanýz kendi gövdesine bakarak ne kadar güçlü, kuvvetli, sert bir hayvan olduðunu kestiremezsiniz. Týrnaklarýný tutturabildiði bir aðaç üstünde, aþaðý yukarý, sanki düz yerde imiþ gibi gezinir, kendisine yiyecek kurt arar. Bunun için de aðaçlarý kurtlanmýþ, kocalmýþ ormanlar içinde daha çok bulunur. Birkaç gün sonra, kuþun delmeye çalýþtýðý aðacýn yanýna gittim. Aðaca, bir cevizden biraz büyükçe ve çok düzgün yuvarlak bir delik açmýþ olduðunu gördüm. Ýlkin, bu deliðin içine kendine yuva yapacaðýný sandým. Kuþ ortada yok. Belki içerdedir? Nasýl da aðacý delmiþ? Kalýn bir aðacýn gövdesini delip içerisine bir yuva yapmak kolay deðil. Bu yuvayý görmek istedim. Yuva iki üç adam boyu yüksekte. Yanýndaki aðaca týrmandým. Aðaçlar sýk, dallar birbirine yakýn. Yuvaya sokuldum. Anladým ki aðacýn dýþý kurumuþ, içi de çürümüþ. Kuþ orada deðil. Aðaç çürüðü dolu. Belki aðaçkakan burada bir aðaç kurdu bulup yemiþ. Kurdun, orada olduðunu nasýl anlamýþ olabilir ki aðacý kemirirken kurdun çýkardýðý sesi duymuþ olsun! Deldiði kabuk bir santimden daha kalýn deðil. Aðacýn ortasý da belki bir bilek kalýnlýðýnda çürümüþ. Daha doðrusu kurt yemiþ. Ýyice anlayamadým. Kuþun orayý deldiðine, sonra da býrakýp gittiðine bakýlýrsa aðaç kurdunu yemek için bir iki gün çalýþýp bu deliði deldiðine inanmak gerek. Eðer bu doðru ise demek oluyor ki bu kuþ yaþ aðaçlarýn üstünden kurtlarý topladýðý gibi kuru aðaçlarý da delip içindeki kurtlarý da yemekle geçiniyor. 41 Ormanlara yakýn yerde oturuyorsanýz bu aðaçkakanýn bir aðacýn kabuðuna pençeleri ile tutunup ve aþaðý inip yukarý çýkarak aðacý gözleri ile, gagasý ile yoklayýþýný seyrediniz. Görülecek bir þeydir. Ben, bütün hayvanlarýn nasýl yaþadýklarýný, nasýl yerlere yuvalarýný yaptýklarýný bilmek ve kendi yaþayýþlarý içinde onlarý seyretmekten hoþlanýrým. Arasýra, o delinmiþ aðaca giderek aðaçkakanýn oraya yuva yapýp yapmadýðýný anlamaya çalýþýyorum. Bir gün gördüm ki bu delikten bir taraklý kuþu çýktý. Bu kuþa bizde çavuþkuþu da derler, ibibik denilen yerler de vardýr Uzunca ince bir gagasý, tepesinde de açýp kapadýðý güzel tüylerden bir taraðý vardýr. Bu taraðýný toplayýp arkaya yatýrýnca o da gagasý kadar ince olur ve sanki kafasýnýn arkasýnda bir gagasý varmýþ gibi durur. “Hü, hü” diye bir ötüþü de vardýr. Bu ötüþ için olacaktýr ki Ýran’da bu kuþa hüthüt derler. Ýsrail tarihinin Süleyman bahsindeki efsanelerde adý geçer. Ben, bu kuþun duvar ve aðaç kovuklarýna yuva yaptýðýný biliyordum. Onu bu aðaç kovuðunda görünce buraya yuva yaptýðýný anladým. Orada biraz durunca anladým ki yuvasýný yeni yapýyor. Diþisi erkeði gidip gelip çöpler, otlar taþýyorlar. Sonra da öðrendim ki sincaplar da aðaçkakanlardan kalan bu deliklere yuva yaparlarmýþ. Taraklý iki üç gün içinde yuvasýný yaptý. Sýra yumurtlamasýna geldi. Ben, bu kuþun yumurtasýný hiç görmediðim için aðaca týrmandým, yuvaya baktým ama yumurtalarýný göremedim. Biraz derince bir yere yumurtlamýþ olacak. Taraklý, aðaçlar arasýndaki yollar boyunca inip geziniyor ve topraðý gözden geçiriyor, yer içine sokulmuþ böceklerin, alidayýlarýn ufak deliklerini arýyor. Bunlardan birini bulunca gagasý ile bu deliði açýp büyütüyor, içinde bulduðu kurdu alýp uçuyor. Böyle bir delik ben de bulayým, içinden çýkacak kurdu göreyim, dedim. Birkaç ufak delik de buldum, içinden bir þey çýkmadý. Taraklý ise benim gözümün önünde bulup çýkarýyor. Arkasýný býrakmadým, araya araya günün birinde ben de bir böcek buldum. Koyu kahverengi, ayaklarý çengel gibi, bir fýndýk büyüklüðünde, bir böcekten çok alidayýya benzer bir kurt. Sonra anladým ki bu kurttan yeþil aðustos böceði çýkýyormuþ. Bunlar yerde olduðu aylarda taraklýnýn da yavrularý çýkmýþ bulunuyor. Ormanlar arasýndaki yollarda ve otsuz kuru topraklarda pek bol olan bu hayvancýklarý bulmak için taraklý güçlük çekmiyor. Benim gördüðüme kalýrsa her yedi sekiz yahut on dakika da birini bulup yuvasýna götürüyor. Bu, belki bunun gibi baþka baþka böcekler de yerde kalmayýnca taraklýnýn da buralardan göçüp sýcak ülkelere gitmesi günleri gelmiþ oluyor. Bu böcekler yerde kalmýyor, ne oluyorlar diye düþünmeye, arasýra durup bunlara bakmaya baþladým. Bir gün, Hasan adýnda bir arkadaþým ile evimizin inek ahýrlarý önünde oturur, ekmek katýk yerken gördüm ki bu kurtlardan biri yerden çýkmýþ yürüyor, duvara doðru gidiyor. Ayaklarý elveriþli olmadýðý için yerde güçlükle yürüyen bu kurt, duvara sokulunca týrmandý, bir arþýn kadar da yükseðe çýktý. Nereye gidiyor, diye bakmaya baþladýk. Daha yükseðe çýkmak istemedi. Orada çengel ayaklarý ile tutunup titremeye baþladý. Hasan, dedi ki: “Kesildi, titriyor, düþecek!” Biraz sonra gördük ki bu kurdun sýrtý yarýlýyor, içinden yemyeþil, filiz yeþili bir þey görünüyor. Ben soluðumu tutmuþtum. Hasan, gene baðýrdý: “Sýrtý yarýldý!” dedi. Bu yarýk büyüdü, içinden yeþil bir böcek çýktý ve sýrtýna doðru tersine kývrýlýp aðaca tutundu. Bu sefer de o titremeye baþladý. Sýrtý yarýlmýþ olan boþ kabuk da olduðu yerde kaldý. Biz, yeþil böceðe bakmaya baþladýk. Bu yeþil böcek içinden çýktýðý kýzýl kara böceðe benziyordu. Yalnýz bunun sýrtýnda titreyen iki kývrýntý vardý. Biraz daha geçince gördük ki titreyen bu kývrýntýlar açýlýyor, böceðin içinden bunlara can yürüyor. Benim yüreðim vuruyordu, Hasan’ýn da benzi solmuþtu. Bu kývrýmlar yavaþ yavaþ açýldý, üst 42 kýyýlarý kalýn, kalan yerleri damarlý zardan dört iri, güçlü kanat oldu. Biraz sonra da kýsýk kýsýk cýzladý. Aðustos böceði dediðimiz çekirge ve sineklerden birinin bu olduðunu anladýk. Ses, hayvanýn ensesinden geliyor. Baþý ile boynu arasýnda keskin kenarlý kemiðe benzer sert bir zar var, bu zar titriyor, ses de bundan çýkýyor. Böcek sustu. Biz, yeniden sesini çýkartmasý için bir çöple dokunacak olduk. Böcek, birdenbire uçup yanýmýzdaki menengeç aðaçlarýnýn yapraklarý arasýna girdi, hýzlý uçuþu da bizi biraz korkuttu. Birkaç gün sonra aðaçlar üstünde cýzlayan böcek sesleri çoðaldý. Duvarlarýn boyu, aðaçlarýn gövdeleri de içinden yeþil böcekleri çýkmýþ boþ kabuklarla doldu. Bu kabil yeþil böcekleri aðaçlarýn yapraklý dallarý arasýnda bulup görmek kolay deðildir. Rengi, güneþ vuran yapraklarýn rengine benzer. Demek oluyor ki taraklý, bunlardan yiyebildiðini yiyip doyuyor, yemedikleri de yeþil aðustos böceði olup aðaçlarýn üstünde cýzlayýp duruyorlar, diye düþündüm ama iþ bu kadarý ile kalmadý. Birkaç gün sonra idi, gördüm ki bizim samanlýk duvarýnda açýlmýþ bir delikte yuvasý olan bir karga bu aðustos böceklerinden birini yakalamýþ, yuvasýna getirdi. Aðaçlý bir yerde yaþýyorsanýz bu gök kargalarý tanýrsýnýz. Kargaya benzer, sesi de çirkindir ama rengi tatlý gök rengindedir. Sýrtýnýn biraz yeri de nohut renginde olur. Kuzgun soyundan bir kuþtur. Seslerinden anladým ki yuvada yavrularý var. Bir merdiven koyup yavaþça çýktým, dört tüysüz, uyuz, çirkin yavru birbirine sokulup oturmuþlar, soluk aldýkça ince, zar gibi ince derileri þiþip iniyor. Yuvanýn aðzý da bu böceklerin kanatlarý ile dolu. Anlaþýlýyor ki bu kuþ böceðin kanatlarýný kopardýktan sonra kalan gövdeyi bu çirkin yavrularýna yediriyor. Bundan birkaç gün sonra da kalan kanatlarý karýncalarýn taþýyýp yuvalarýna götürdüklerini gördüm. Birkaç karýnca bir kanadýn birer yanýndan tutmuþ çekiþtiriyorlar. Sanýyorsun ki bu çekiþtirmelerle kanat olduðu yerde dönüp duracak, bunu yuvalarýna götüremeyecekler. Bu sanýþ doðru deðildir. Bu sefer sanýyorsun ki bu kanadý yuvanýn deliðinden içeri sokamayacaklar. Bu sanýþ da doðru çýkmýyor. Kanadý epeyce döndürdükten ve çekiþtirdikten sonra ince ucunu yuvanýn aðzýndan sokuyorlar. Kanadýn geniþ olan yaný yumuþak olduðu için içerden çekince incelip delikten giriyor ve kayboluyor. Anlaþýlýyor ki gök kargalar da yeþil aðustos böceklerinin hepsini yiyip bitiremiyorlar. Birçoðu gene aðaçlar üstünde kalýyor. Yalnýz bilmiyorum ki bunlar aðaçtan inip toprak içine yumurta mý býrakýyor, yoksa kendileri mi topraða girip orada ipekböceðinin kozanýn içine kapanýp ilkin alidayý, sonra kelebek olduðu gibi bunlar da o kýzýl kara renkli alidayýlar mý oluyorlar? Memduh Þevket ESENDAL Tahran Anýlarý ve Düþsel Yazýlar 1. Sýnýfa getirdiðiniz aný metinleri ile incelediðiniz aný metninin ortak özelliklerini belirleyiniz. 2. Okuduðunuz anýda anlatýcý ile yazarýn ayný olup olmadýðýný belirleyiniz. 3. Ýncelediðiniz anýda anlatýcýnýn konuyu kaçýncý aðýzdan anlattýðýný metinden örnekler göstererek belirtiniz. 4. Ýncelediðiniz metinden hareketle aný türünün dil ve anlatým özelliklerini belirleyiniz. 4. ETKÝNLÝK Aný yazarýnýn anlattýklarýný kanýtlayýp belgelerle ifade etmek zorunda olup olmadýðýný tartýþarak belirleyiniz. 43 5. ETKÝNLÝK Aný yazarlarý anlattýklarý zaman dilimiyle ilgili her türlü kaynaktan yararlanýr. Ýncelediðiniz anýda olay, kiþi ve dönem hakkýndaki bilgi, gözlem ve izlenimlerin neler olduðunu belirleyiniz. Ýncelediðiniz anýda yazar ne tür kaynaklardan yararlanmýþtýr? Bu kaynaklara metinden örnekler veriniz. Okuduðunuz anýlarýn yazýldýklarý dönemle ilgili belge deðeri taþýyýp taþýmadýðýný tartýþarak belirtiniz. 5. Yazarýn bilgi ve izlenimlerini doðrudan doðruya anlatmasýnýn metnin ifadesine neler kazandýrdýðýný açýklayýnýz. 6. Ýncelediðiniz anýda hangi anlatým türleri kullanýlmýþtýr? Bu anlatým türlerine örnekler gösteriniz. 7. Dil, metinde aðýrlýk olarak hangi iþlevde kullanýlmýþtýr? 6. ETKÝNLÝK Metinden mecaz anlamlý kelimelere örnekler gösteriniz. Bu kelimelerin metnin anlamýna katkýlarýný yazýnýz. 7. ETKÝNLÝK Kelimelerin gerçek ve mecaz anlamýnýn yaný sýra bir de duygu ve çaðrýþým deðerleri vardýr. “Savaþ” kelimesi bizde deneyim ve yaþantýlarýmýza göre deðiþik duygu deðerleri (ürküntü, korku, acý vb.) uyandýrýr. Bu duygu deðerlerinin dýþýnda savaþ kelimesi bize “ordu, asker, silah, füze” gibi kelimeleri çaðrýþtýrýr. Çaðrýþým ve duygu deðerleri insandan insana ve göstergenin kullandýðý andaki duruma, koþullara göre deðiþebilir. Tabloda verilen kelimelerin metinde ve sizde uyandýrdýðý çaðrýþým ve duygu deðerini yazýnýz. Kelimeler Metindeki Duygu Deðeri Sizdeki Duygu Deðeri Orman Deðirmen Yuva Aðustos böceði Ses Aðaç 44 Sizdeki Çaðrýþým Deðeri 8. ETKÝNLÝK ... Bir gün gördüm ki bu delikten bir taraklý kuþu çýktý. Bu kuþa bizde çavuþkuþu da derler, ibibik denilen yerler de vardýr Uzunca ince bir gagasý, tepesinde de açýp kapadýðý güzel tüylerden bir taraðý vardýr. Bu taraðýný toplayýp arkaya yatýrýnca o da gagasý kadar ince olur ve sanki kafasýnýn arkasýnda bir gagasý varmýþ gibi durur. “Hü, hü” diye bir ötüþü de vardýr. Bu ötüþ için olacaktýr ki Ýran’da bu kuþa hüthüt derler. Ýsrail tarihinin Süleyman bahsindeki efsanelerde adý geçer. Ben, bu kuþun duvar ve aðaç kovuklarýna yuva yaptýðýný biliyordum. Onu bu aðaç kovuðunda görünce buraya yuva yaptýðýný anladým. Orada biraz durunca anladým ki yuvasýný yeni yapýyor. Diþisi erkeði gidip gelip çöpler, otlar taþýyorlar. Sonra da öðrendim ki sincaplar da aðaçkakanlardan kalan bu deliklere yuva yaparlarmýþ. Taraklý iki üç gün içinde yuvasýný yaptý. Sýra yumurtlamasýna geldi. Ben, bu kuþun yumurtasýný hiç görmediðim için aðaca týrmandým, yuvaya baktým ama yumurtalarýný göremedim. Biraz derince bir yere yumurtlamýþ olacak. Taraklý, aðaçlar arasýndaki yollar boyunca inip geziniyor ve topraðý gözden geçiriyor, yer içine sokulmuþ böceklerin, alidayýlarýn ufak deliklerini arýyor. Bunlardan birini bulunca gagasý ile bu deliði açýp büyütüyor, içinde bulduðu kurdu alýp uçuyor. Böyle bir delik ben de bulayým, içinden çýkacak kurdu göreyim, dedim. Birkaç ufak delik de buldum, içinden bir þey çýkmadý. Taraklý ise benim gözümün önünde bulup çýkarýyor. Arkasýný býrakmadým, araya araya günün birinde ben de bir böcek buldum. Koyu kahverengi, ayaklarý çengel gibi, bir fýndýk büyüklüðünde, bir böcekten çok alidayýya benzer bir kurt. Sonra anladým ki bu kurttan yeþil aðustos böceði çýkýyormuþ. Bunlar yerde olduðu aylarda taraklýnýn da yavrularý çýkmýþ bulunuyor. Ormanlar arasýndaki yollarda ve otsuz kuru topraklarda pek bol olan bu hayvancýklarý bulmak için taraklý güçlük çekmiyor. Benim gördüðüme kalýrsa her yedi sekiz yahut on dakika da birini bulup yuvasýna götürüyor. Bu, belki bunun gibi baþka baþka böcekler de yerde kalmayýnca taraklýnýn da buralardan göçüp sýcak ülkelere gitmesi günleri gelmiþ oluyor. ... “Aðaçkakan Kuþu ve Baþkalarý” isimli parçadan alýnan yukarýdaki metni “akýcýlýk, duruluk-açýklýk ve yalýnlýk” bakýmýndan inceleyiniz. Ýnceleme sonuçlarýný maddeler hâlinde yazýnýz. 9. ETKÝNLÝK Ýncelediðiniz metinden hareketle aný türünün özelliklerini aþaðýdaki þemaya yazýnýz. Aný Türünün Özellikleri 45 10. ETKÝNLÝK Metinde yer-yön ve zaman bildiren kelimeleri bulunuz. Bunlardan hangilerinin zarf olduðunu belirtiniz. Yer-yön ve zaman zarflarýnýn aný türüne katkýsýný açýklayýnýz. 11. ETKÝNLÝK “Aðaçkakan Kuþu ve Baþkalarý” adlý anýda anlatým bozukluðu bulunup bulunmadýðýný belirleyiniz. Varsa cümlelerdeki anlatým bozukluðunun sebebini söyleyiniz. Bu cümlelerdeki anlatým bozukluðunu düzeltiniz. 12. ETKÝNLÝK “Aðaçkakan Kuþu ve Baþkalarý” metninde ses düþmesi, ses türemesi ve ses benzeþmesi olan kelimeleri aþaðýdaki tabloya yazýnýz. Ses Düþmesi Olan Kelimeler Ses Türemesi Olan Kelimeler Ses Benzeþmesi Olan Kelimeler Bulduðunuz ses olaylarýnýn nedenlerini aþaðýdaki boþluklara yazýnýz. Ses düþmesinin sebebi: ................................................................................................................................. ........................................................................................................................................................................ ........................................................................................................................................................................ Ses türemesinin sebebi: ................................................................................................................................ ........................................................................................................................................................................ ........................................................................................................................................................................ Ses benzeþmesinin sebebi: ........................................................................................................................... ........................................................................................................................................................................ ........................................................................................................................................................................ 46 13. ETKÝNLÝK Ýncelediðiniz günlük ve anýyý konu, tema, dilin iþlevi, anlatým özellikleri ve anlatým türlerine göre karþýlaþtýrýnýz. Karþýlaþtýrma sonuçlarýný maddeler hâlinde yazýnýz. 14. ETKÝNLÝK ANKARA’DA TÜRK OCAÐI TÝYATROSUNUN AÇILIÞINDA Marmara Köþkü’nde 11 Nisan 1930 Cuma akþamý Gazi Mustafa Kemal Paþa’nýn önünde sanatçýlarýn geçirdikleri bu gece, can çekiþen, kýsýrlaþmaya yüz tutmuþ Türk tiyatrosuna yeni bir çehre ve umut açmýþtýr. Gazi gibi büyük bir insan elbette bizi aðýrlamak için oraya çaðýrmaz. Oyunlarýmýzý en sýcak bir ilgiyle izledikten sonra bize verilecek bir emri, söyleyecek bir sözü vardý. Nitekim okyanus dalgalarý gibi geniþ ve birbiri arkasýndan aðýr aðýr gelen iltifatlarýndan sonra baþ baþa kaldýðýmýz zaman: — Siz, buyurdular, benim ta ataþemiliterlik çaðýmdan beri memleketimizde görmeyi candan özlediðim bir hayali gerçekleþtirdiniz. Böylesine birbirine baðlý bir sanatçý topluluðunu kendi yeteneklerinizle hazýrlayýp bize getirdiniz, gösterdiniz. Þimdi ben devlet baþkaný olarak size soruyorum: — Hükûmetten ne gibi bir yardým istersiniz? Böyle bir soru karþýsýnda hükûmetten istenecek neler neler vardý. Önce o zamanlar yüzde otuz beþi bulan vergiler, daha neler istenmezdi. Maddî ve manevî sýkýntýlarýmýz sonsuzdu. Fakat o anda, Gazi Hazretlerinin engin gözlerine baktýðým zaman, memleketin olduðu kadar tiyatronun da ileri günlerini düþündüm. Geçmiþin deðil, geleceðin de önemini hatýrladým. Biz veremli bir bayraktarý Büyükada Mezarlýðý’na daha yeni gömmüþtük, biri de sanatoryumda tedavi edilecekti. Böyle giderse birkaç yýl sonra Türk tiyatrosundan sýra sýra mezar taþlarýndan baþka bir þey kalmayacaktý. Beni en çok ilgilendiren tiyatronun bizden sonraki durumuydu. Onun için benden cevap bekleyen Gazi Mustafa Kemal’e: — Bir tiyatro okulu istiyorum Paþa’m, diyebildim. Bu karþýlýkla o günlerde beynimin içini saran yüklü düþünceden sanki bir anda kurtulmuþ gibi hafifledim. Gazi Hazretleri hemen, vaktin geç olmasýna raðmen, Baþbakan Ýsmet Paþa’ya haber gönderdi ve çaðýrttý: — Paþa’m, sizi rahatsýz ettim, buyurdular fakat önemli bir hususu size arz etmek istiyoruz, diye beni tanýþtýrdý. Bana da: — Haydi isteðinizi Paþa’ya tekrarlayýn, buyurdular. — Bir tiyatro okulu istiyoruz Paþa’m, dedim. O akþam Gazi Hazretleri, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün büyükleri arasýnda Türk tiyatro sanatçýlarý için cömertçe daðýttýklarý bin bir iltifattan sonra söyledikleri nutku þöyle bitirmiþlerdi: — “Efendiler; hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz, hatta cumhurbaþkaný olabilirsiniz! Fakat sanatçý olamazsýnýz. Hayatlarýný büyük bir sanata veren bu çocuklarý sevelim.” Muhsin ERTUÐRUL Okuduðunuz anýdan hareketle Atatürk’ün kiþiliði ile ilgili neler söyleyebilirsiniz? 47 15. ETKÝNLÝK Atatürk’le ilgili getirdiðiniz anýlarda onun hangi yönlerinin öne çýktýðýný belirtiniz. Seçtiðiniz anýlarý okul ve sýnýf panosunda sergileyiniz. 16. ETKÝNLÝK Ýncelediðiniz anýnýn da içinde bulunduðu bir kitap için kapak tasarýmý yapýnýz. Beðenilenleri sýnýf panosunda sergileyiniz. 17. ETKÝNLÝK Aný türünde bir metin yazacak arkadaþýnýz için bu türle ilgili tavsiye cümleleri oluþturunuz. 18. ETKÝNLÝK Çocukluk yýllarýnda yaþadýðýnýz ve unutamadýðýnýz bir olayý aný türünün özelliklerine baðlý kalarak yazýnýz. Yazdýðýnýz bu anýyý sýnýfta okuyunuz ve anýnýzla ilgili arkadaþlarýnýzýn düþüncelerini alýnýz. 19. ETKÝNLÝK Türk ve dünya edebiyatýnda aný türünün önemli temsilcileri ve bunlarýn eserleriyle ilgili bir sunum yapýnýz. 1. Aþaðýda verilen cümleleri doðru-yanlýþ durumlarýna göre iþaretleyiniz. Anýlarda, abartýlý, yapay bir anlatýmdan sakýnýlýr; içten, akýcý, açýk ve anlaþýlýr bir dil kullanýlýr. (D) (Y) Anýlarýn bir iþlevi de yaþandýklarý döneme ayna tutmaktýr. (D) (Y) Anýlar da günlükler gibi günü gününe ve belgelere dayanýlarak yazýlýr. (D) (Y) 2. Aþaðýdaki eserlerden hangisi aný türündedir? A) Çankaya B) Fatih-Harbiye D) Korkuyu Beklerken C) Devlet Ana E) Anadolu Notlarý 48 3. Aþaðýdaki tabloda verilen yazar ve eserleri eþleþtiriniz. a Magosa Hatýralarý Abdülhak Þinasi Hisar b Þehir Mektuplarý Cenap Þahabettin c Türk’ün Ateþle Ýmtihaný Namýk Kemal ç Boðaziçi Yalýlarý Halit Fahri Ozansoy d Edebiyatçýlar Geçiyor Ahmet Rasim e Hac Yolunda Halit Ziya Uþaklýgil f Saray ve Ötesi Halide Edip Adývar 4. Aþaðýdakilerden hangisi anýnýn özelliklerinden biri deðildir? A) Bugünü deðil, geçmiþi anlatmasý B) Tarihe ýþýk tutmasý C) Ýddia ve ispat yazýlarý olmamasý D) Bilgi, belge ve yazýlý kaynaklara baþvurulmamasý E) Gözlemlerden geniþ ölçüde yararlanýlmasý 5. Aþaðýdakilerden hangisi anýnýn özelliklerinden biri deðildir? A) Anýlarda geçen olaylarýn ben etrafýnda anlatýlmasý B) Kiþisel deneyimlerden ve gözlemlerden yararlanýlmasý C) Tanýnmýþ kiþilerin edebî yönlerine ve hayatlarýna ýþýk tutmasý D) Olayýn geçtiði tarih ve mekânýn sað üst köþede belirtilmesi E) Kelimelerin yazara özgü bir duygu ve çaðrýþým deðerinin olmasý 6. Bir vapur yanaþýyor Eminönü'ndeki vapur iskelesine. Martýlar ona çýðlýklarýyla eþlik ediyor. Günün ilk ýþýklarýyla birlikte insanlar birer ikiþer dolduruyorlar kaldýrýmlarý. Yol kenarlarýndaki taksiler, gecenin yorgunluðunu atýyor. Caminin avlusunda güvercinler… Galata Köprüsü’ndeki emektar kahvede sabah çaylarý içiliyor; buharlar yükseliyor bardaklardan, pencereden içeriye dolan güneþle birlikte. Ah, bir de bu deniz kokusu… Bu parçanýn anlatýmýnda aþaðýdakilerden hangisi yoktur? A) Nesnelere, insanlara özgü nitelikler yükleme B) Betimleyici bir yol izleme C) Çeþitli duyulara seslenme D) Gözlem gücüyle ayrýntýlar seçme E) Örneklerden ve karþýlaþtýrmalardan yararlanma 1997-ÖSS 49 Öz Deðerlendirme Formu Anýyla ilgili daha önce bildiklerim Anýyla ilgili öðrendiklerim Anýyla ilgili tam öðrenemediklerim Anýyla ilgili öðrenmek istediklerim Aný türünde okuduðum kitaplar Aný türünde okumayý düþündüðüm kitaplar Anýyla iliþkilendirdiðim diðer konular Anýyý arkadaþlarýma anlatsaydým konunun püf noktalarý olarak söyleyeceklerim Anýyla ilgili kullandýðým araç ve gereçler 50 1. “Þuara tezkiresi, tercüme-i hâl” tamlamalarýnýn anlamlarýný araþtýrýnýz. 2. “Hayat çizgisi” kavramýnýn sizdeki çaðrýþýmlarýný söyleyiniz. 3. Ýnsanýn hayatýný konu alan filmler izlediniz mi? Bu filmlerde ilginizi çeken þeyler nelerdi? 4. Kiþiliðinizin oluþmasýnda nelerin etkili olduðunu düþünüyorsunuz? 5. Bilim, sanat, spor vs. gibi alanlarda baþarýlý olmuþ insanlar hakkýndaki bilgileri nereden öðreniyorsunuz? 6. “Ýyi bir hayat hikâyesi yazmak o hayatý yaþamak kadar zordur.” sözüyle vurgulanmak istenen nedir? 1. ETKÝNLÝK Belge ve bilgi toplama biliminin ne olduðunu ve bu bilimin hangi ihtiyaçtan doðduðunu araþtýrýnýz. 2. ETKÝNLÝK Ýlim, sanat ve edebiyat alanýnda eser ve çalýþmalarýyla tanýnmýþ kiþiler hakkýnda yazýlmýþ ve belgesel hâlinde düzenlenmiþ biyografiler bulunuz (10. etkinliðe yöneliktir.). Atatürk’ün hayatýný anlatan “Sarý Zeybek” belgeselini izlemek için sýnýfa getiriniz (11. etkinliðe yöneliktir.). 3. ETKÝNLÝK Türk ve dünya edebiyatýnda biyografi türünün tarihsel geliþimini, önemli temsilcilerini ve bunlarýn eserlerini araþtýrýnýz (15. etkinliðe yöneliktir.). 51 ÖMER SEYFEDDÝN Ömer Seyfeddin, Gönen kasabasýnda doðdu. Babasý Daðýstan’dan muhacir gelen bir Türk ailesinin çocuðu, Ömer Þevki Bey’dir. Ömer Þevki Bey binbaþý rütbesine kadar yükselebilen alaylý bir subaydýr. Yazarýn annesi Fatma Haným, Ýsfendiyaroðullarý’ndan topçu kaymakamý Mehmet Bey’in kýzýdýr. Ömer Þevki Bey ile Fatma Haným’ýn dört çocuðu olmuþtur. Ömer Seyfeddin’in Güzide adlý bir ablasý, Hasan adlý bir kardeþi, bir de küçük yaþta ölen bir kýz kardeþi vardýr. Kaþaðý ve Ýlk Namaz baþlýklý hikâyelerinde kardeþleriyle ilgili bazý hatýralarýndan geniþ ölçüde yararlanmýþtýr. Kaleme kâðýda ilgisi çok erken yaþlarda baþlayan Ömer’i, dört yaþýnda iken mahalle mektebine verirler. “Daha iki, üç yaþýnda iken yalnýz kâðýt ve kurþun kalemle oynardý. Bunu gören bir kadýn hoca, annesine, “Maþallah çocuðun hevesi var, bana yollasanýz da okutmaya baþlasam” demiþ. Ýþte böyle bir teklifle Ömer, dört yaþýnda o kadýncaðýzýn mektebine baþlamýþtýr.” (Ali Canib Yöntem, Ömer Seyfeddin, Hayatý-Eserleri, Ýstanbul, 1947, s. 8) Yazarýn babasý bu yýllarda askerlik þubelerinde çalýþýr. Gönen’den baþka Ýnebolu ve Ayancýk kasabalarýnda da görev almýþtýr. Ömer Þevki Bey, bu kasabalara da ailece gitmiþtir. Ancak yazarýn annesi Fatma Haným “1892 yýlýnda yanýna Ömer’i de alarak Ayancýk’tan ayrýlýp babasýnýn Kocamustafapaþa’daki konaðýna yerleþir; Ömer Seyfeddin de Yusufpaþa’daki Mekteb-i Osmanîye kaydolunur.” (Sadýk Tural, Ömer Seyfeddin’in Hayatý ve Eserleri, Doðumunun 100. Yýlýnda Ömer Seyfeddin, Marmara Ü. Yay. Ýst. 1984, s. 9). Fatma Haným’ýn bu hareketinin arkasýnda oðlunun daha iyi öðrenim görmesi isteði yatmaktadýr. Zira Mekteb-i Osmanî, yeni usulde öðretim yapan, yabancý dil olarak da Fransýzca okutan özel bir okuldur. Ömer Seyfeddin Mekteb-i Osmanîde bir yýl okur. Babasý oðlunun asker olmasýný ister. Mekteb-i Osmanîde sürdürülen eðitim oldukça serbesttir. Ömer Seyfeddin ise son derece hareketli ve yaramaz bir çocuk. Çocuðunun daha disiplinli yetiþmesi arzusuyla, belki de kötü alýþkanlýklar kazanmasýna engel olur düþüncesiyle Ömer Þevki Bey, oðlunu 1893 ders yýlý baþýnda Eyüp’teki Askerî Baytar Rüþtiyesinde subay çocuklarýna ayrýlan özel sýnýfa yerleþtirir. Bu okuldaki dört yýllýk öðrenimi bitirenlerden, Ömer Seyfeddin’in devam ettiði özel sýnýftakiler Kuleli Askerî Lisesinde öðrenimlerini sürdürürlerdi. Ömer Seyfeddin, kendi isteðiyle, Enis Avni (Aka Gündüz) ile birlikte Edirne Askerî Lisesine kaydolur. Yazar, hayatý boyunca dost olarak kalacaðý arkadaþlarýndan bir kýsmýný Baytar Rüþtiyesinde tanýr. Bunlardan biri Aka Gündüz’dür. Aka Gündüz, Ömer Seyfeddin’in çocukluðu hakkýnda Tahir Alangu’ya þunlarý anlatmýþtýr: “Çocuktuk, Yunan Muharebesi oluyordu. Bizim gibi babalarý askerde olan çocuklar için Ýplikhâne’de bir sýnýf-ý mahsus açmýþlar, bizi de oraya koydular. Ömer’le orada tanýþtýk. Ondan evvel kendisini tanýmazdým. Yatýlý mektep olduðu için devamlý arkadaþlýðýmýz vardý. Zekâsýndaki cevvaliyet daha o zaman görülür, her gün dikkati celbeden yeni bir zekâ eseri göstermezse rahat edemezdi. Orijinal bir çocuktu. O zamanlar arkadaþlarý arasýnda henüz komik olmanýn çerçevesini aþamamýþtý.” Ömer Seyfeddin’in Baytar Rüþtiyesinde okuduðu yýllarda yazý yazmaya çalýþtýðýný, ayný eserden öðreniyoruz: “O zamanlar okumaktan ziyade, seyrederdik. O devrin edebî modasý tiyatro idi. Öyle edebiyat dergileri filan takip edilmezdi. Manakyan’ýn oyunlarýna pek düþkündük... Kendisini gayet hýrçýn, afacan, çabuk konuþur, bir yerde duramaz sanýrdý. Aklýna geleni söylerdi fakat þer çocuk deðildi, herkese kendini sevdirirdi. Ýçimizde en iyi yazanlardan biriydi, piyes yazardý, beni de bu yola teþvik ederdi.” Ömer Seyfeddin, “Diyorlar ki” sahibine verdiði cevapta, edebiyatla ilgisini þu cümlelerle ifade eder: “Daha çocukken evimizde birçok divanlar vardý. Onlarý okuya okuya edebiyata heves ettim. Fakat eski edebiyatýn çeþnisini, zevkini tattýðýmý iddia edemem. Çünkü bunun için baþka bir ilim, baþka bir tahsil ister. Pek genç iken gazeller filan da yazdým fakat tabii saçma þeylerdi. O vakitten aklýmda Leyla ile Mecnunlar kaldý. Demek hakikatte yalnýz onlarý anlayabiliyormuþum. Bugün artýk edebiyat-ý atikamýza hiç taraftar kalmadýðý için, bu bahse bile deðmez sanýrým. Divan edebiyatý! Ýþte nihayet edebiyat tarihi için bir saha! Daha fazlasý52 na aklým ermez. Þinasi’den sonraki edebiyata gelince: Kemal Bey’i çok sevdim. Evrak-ý Perîþan’dan sayfalar ezberledim. Bana hayatiyet veren, beni iyiye, doðruya, güzele samimiyetle alakadar eden Kemal’dir sanýyorum. Ne yalan söyleyeyim, Hamid’i pek o kadar anlayamýyorum. Ekrem Bey’e gelince Nejad’ý için yazdýðý þeylere hâlâ bayýlýrým, ne müessir þeylerdir! Fikret!.. Ýþte bana mükemmellik iþtiyakýný veren! Ýdadiye mektebinde iken hep Rebab’ý okuyordum. Halid Ziya, bizim ilk üstadýmýzdýr. Ben bir gece hiç uyumamýþ, sabaha kadar Bir Ölünün Defteri’ni okumuþtum.” (Ruþen Eþref, Diyorlar ki, Ýst. 1918, s. 241). Bu cümlelerden Ömer Seyfeddin’in gençlik yýllarýnda divan edebiyatý’na ait eserler okuduðu ama bunlardan pek zevk almadýðýný; edebiyat dünyasýyla ciddi ilgisinin Tanzimat sonrasý edebiyatçýlarýnýn eserleriyle geliþtiðini öðreniyoruz. Tahir Alangu’nun Aka Gündüz’den naklettiðine göre, þiir yazma denemelerine de Edirne Ýdâdîsine devam ettiði yýllarda baþlamýþtýr. Onun yayýmlanan ilk yazýsý “Yad” adlý manzumedir, 1900’de Mecmua-i Edebiye’de çýkmýþtýr. 1896-1900 yýllarý arasýnda Edirne’de Askerî Ýdadiyi bitiren Ömer Seyfeddin, Aka Gündüz ile birlikte Ýstanbul’a döner ve “Mekteb-i Harbiye-i Þâhâne”ye katýlýr. Ömer Seyfeddin, Harbiyede daha çok sporla meþgul olur. Bir arkadaþýyla yaptýðý kavga yüzünden, alaya çýkma (okuldan atýlma) tehlikesiyle karþý karþýya gelir... Bu sýrada Makedonya’nýn karýþmasý sebebiyle, “Harbiye-i Þâhâne” idaresi 1310’lularý sýnýf-ý müstacele, diye imtihansýz mezun eder (22 Aðustos 1903). Harbiye’de öðrenci olduðu yýllarda yazdýðý þiirlerde Edebiyat-ý Cedide zevkini devam ettirir; daha sonralarý edebî zevkinde ve dil anlayýþýnda deðiþiklikler olacaktýr. Mülâzým-ý sânî (üsteðmen) olarak Harbiye’den mezun olan Ömer Seyfeddin’in “kur’a ile Ýzmir’e ve Kuþadasý redif taburuna tayin olunduktan sonra, doðrudan doðruya taburunun Rumeli’de görevlendirildiði mevkie gönderildiðini ve taburuyla birlikte, 1904 Eylülü’nde Ýzmir’e döndüðünü kabul etmek” gerekir. (Ö. Faruk Huyugüzel, Ömer Seyfeddin’in Ýzmir Yýllarý ve Bu Devrede Yazdýðý Hikâyeler, Doðumunun 100. Yýlýnda Ömer Seyfeddin, Ýst. 1984, s. 81). Yazarýn Ýzmir’den ayrýldýðý tarih kesin olarak bilinmemektedir. Ancak 1909 Ocak’ýna kadar Ýzmir’de kaldýðý tahmin edilmektedir. Zira Ö. Faruk Huyugüzel’in tesbitine göre, onun Ýzmir’de yayýnlanan son yazýsý, 19 Ocak 1909 tarihli Serbest Ýzmir’dedir. Buna göre, “Ömer Seyfeddin 6 Eylül 1904’ten 1909 Ocak’ýna kadar Kuþadasý ve Ýzmir’de yaklaþýk dört buçuk yýl kalmýþ ve bu sürenin üç yýla yakýn bir kýsmýný Kuþadasý’nda, geri kalanýný da Ýzmir’de geçirmiþ olmaktadýr.” (age, s. 85) Ö. Faruk Huyugüzel, Ýzmir’de çýkan gazetelerden hareketle Ömer Seyfeddin’in bu þehirdeki basýn hayatý hakkýnda bilgi vermektedir: “Hikâyecimizin bu devrede Ýzmir gazetelerinden Haftalýk Ýzmir (daha sonraki isimleriyle Uþbuî Ýzmir, Haftalýk Serbest Ýzmir, Edebî Serbest Ýzmir), 11 Temmuz ve Ahenk gazetelerinde yazýlarýnýn yayýmlandýðýný biliyoruz. Hatta Haftalýk Ýzmir’in 19 ve 26 Temmuz 1324 tarihli 46 ve 47. sayýlarýnda gazetenin yazý iþleri müdürü olarak da çalýþmýþtýr... Bütün bu gazetelerde Ömer Seyfeddin’in kullandýðý takma adlar sýrasýyla þunlardýr: Ö (ayýn), H, Ö. S., Süheyl Feridun, Perviz, Feridun. Ömer Seyfeddin’in asýl faaliyeti bunlardan Haftalýk Ýzmir Gazetesi’nde olmuþtur. Býçakçýzade Hakký’nýn 1896 Haziraný’ndan 1905 sonuna kadar yayýmladýðý bu gazete o yýl kapanýnca 5 Aðustos 1907’de Hüseyin Hilmi ve Ýsmail Suphi tarafýndan yeniden çýkarýlmaya baþlanýr. Edebî karakteriyle dikkati çeken ve çok satýlan gazetenin bu devresinde Celal Sahir, Þahabeddin Süleyman, Enis Avni, Ali Süha, Ýlyas Macit, Salih Keramet, Hakký Tarýk ve Necip Türkçü gibi imzalar dikkati çeker. Fakat gazetede daha çok Baha Tevfik ve Ömer Seyfeddin’in yazýlarý vardýr. Yakup Kadri’nin ifadesiyle “askerlikten ziyade fikrî ve bediî meselelerle meþgul olan” yazarýmýzýn bu çevrede daha çok Batý kültürünü ve Fransýzca’yý iyi bilen Baha Tevfik ve Türk dili üzerinde çok ciddi bir þekilde duran Necip Türkçü ile temasta olduðu bilinmektedir. Baha Tevfik’in onda Batý edebiyatý ve Fransýzca bilgisini artýrmak, Necip Türkçü’nün de Türkçe ve Türk edebiyatýna farklý bir açýdan bakmak, dilde sadelik ve millî edebiyat konularý üzerinde düþünmesini saðlamak ve bazý temel fikirleri vermek bakýmýndan etkili olduklarýný biliyoruz. Ömer Seyfeddin’in bu gazetede çýkan makalelerinden Servet-i Fünûn edebiyatýna ve bu edebiyatýn önde gelen hikâyecilerine karþý tenkitçi bir tavýr aldýðýný görüyoruz.” (Ö. Faruk Huyugüzel, age, s. 85-86) 53 Ömer Seyfeddin’in Ýzmir’de bulunduðu yýllar Fransýzca öðrendiðini Aka Gündüz söylemektedir: Ömer Seyfeddin Ýzmir’de aktif politikayla ve siyasi tartýþmalarla vakit geçirmez, daha çok edebî ve fikrî çalýþmalara aðýrlýk verir. Ýzmir’de geçirdiði yýllar, edebiyata ve fikrî hayata hazýrlandýðý devredir. Nitekim Ýzmir’de yazdýðý son eserleri “Ay Sonunda”, “Yaþasýn Dolap” çok sade ve neredeyse terkipsiz bir dille yazýlmýþlardýr. Ýzmir’de, altýsý telif, ikisi tercüme olmak üzere sekiz hikâye neþretmiþtir. Bunlardan Çeyiz Bir Köpek ve Kadýn Mektuplarý tercümedir. Ýlk Namaz, Sahir’e Karþý, Sebat, Erkek Mektubu, Çirkin Bir Hakikat, Ay Sonunda adlý hikâyeler teliftir. Ayrýca bu devrede Yaþasýn Dolap adlý bir perdelik bir komedi de yazmýþtýr. 1909 Ocak’ýndan sonra Ömer Seyfeddin, Ýzmir’den Balkanlar’a tayin edilir; Selanik’teki Üçüncü Ordu’ya baðlý birliklerde görev verilir. Bu yýllarda Rumeli, sürekli bir karýþýklýðý bütün boyutlarýyla yaþamaktadýr. Balkanlar’da yaþayan Müslüman olmayan kavimler milliyetlerini idrak etmenin heyecaný içinde, Batýlý devletlerin teþvik ve desteðiyle ayaklanmakta, Türklere saldýrmaktadýr. Ömer Seyfeddin böyle bir dönemde Rumeli’nin muhtelif þehir, kasaba ve köylerinde görev alýr. Görev mahalleri arasýnda Makedonya’da Serez Mutasarrýflýðýna baðlý Menlik kazasý, Manastýr’ýn Pirlepe kazasý, Velmefce, Osenova, Ýþtip, Babina, Demirhisar, Cumayý Balâ, Razlýk, Köprülü Köy gibi yerler bulunmaktadýr. Ayrýca bir süre daðlarda eþkýya takibinde, köylerde silah aramalarýnda da görevlendirilmiþtir. Balkanlar’daki görevleri Ömer Seyfeddin üzerinde etkili olmuþtur: “Balkan milletlerinin millî uyanýþ ve istiklal hareketlerinin en kýzgýn bir çaðýnda, Bulgar çetelerinin en çok faaliyet gösterdikleri yerlerde görev alan ve dolaþan Ömer Seyfeddin, onlarý bu hareketlere götüren düþünceleri ve nedenleri yakýndan görmek ve incelemek fýrsatýný buldu. Hikâyelerinde bunlarýn etkilerini ve motiflerini açýkça görebildiðimiz kadar, ondaki duygu ve düþünce geliþimlerinin iþleyiþini de yakýndan izleyebiliyoruz. Sýnýr bölgesinde yer yer komitacý çevrelerine yanaþýrken o sýralarda Rumeli Türkleri arasýnda uyanmaya baþlayan, Balkan gerçekleri ve geliþmelerinden etkilenen “Yeni Türk Milliyetçi Düþünce” akýmýnýn zorlayýcý nedenlerini aþaðýdan gelen örnekler ve uygulamalardan öðreniyoruz. Bulgar ve Makedonya komitalarýnýn kendi millî ülküleri uðruna yaptýklarý hareketlerin lejantlarý ve aðýzdan aðıza dolaþa dolaþa büyüyen hikâyeleri, o sýrada Rumeli’deki asker ve sivil bütün aydýnlarý olduðu gibi Ömer Seyfeddin’i de sarýyor, onun da yolunu ve yönünü bulmasýnda baþlýca iteleyici güç oluyordu. En ünlü bazý hikâyelerinin malzemesini veren gözlemlerini, hayatýnýn bu en meþakkatli olduðu kadar en hareketli geçen yýllarýnda derlemiþti. Sonralarý dilde ve düþüncede belli bir yeni yolun öncülüðünü yaparken ortaya koyduðunu göreceðimiz ilkelerin, onda, bu sýralarda filizlendiðini görüyoruz. Balkanlar’daki askerî görevi ve buna baðlý olarak sürdürdüðü her yönüyle hareketli hayat içinde bile Ömer Seyfeddin; tercüme yapmaya, bazý edebî denemelere giriþmeye vakit bulur. Manastýr ve Selanik civarýndaki edebiyat meraklýsý gençlerin Bahçe, Kadýn, Hüsn ve Þiir gibi dergilerinde tercüme ve telif olmak üzere hikâye, þiir ve çeþitli konularda kaleme alýnmýþ yazýlar yayýmlar. Balkan devresinin ilk yýllarýnda Edebiyatý Cedide zevkini devam ettiren manzumeler yazan Ömer Seyfeddin, 1910 yýlýnda, sýnýrdaki Yakorit kasabasýndan Ali Canip Bey’e yazdýðý mektupta, yeni bir arayýþ içinde olduðunu ortaya koyar. Bu arayýþýn arkasýnda, Ýzmir’deki aydýn çevresinden hususiyle Türkçü Necip Bey ve Baha Tevfik’ten gelen tesirler; Fransýz edebiyatýndan okuduðu eserlerden kazandýklarý ve Balkanlar’daki müþahadelerinden çýkardýðý neticeler ile Harbiye Mektebinde kazandýðý terbiye vardýr. Onun Genç Kalemler’de yayýmladýðý Bahar ve Kelebekler hikâyesi, edebî alanda kesin deðiþikliðin ifadesidir. Bu hikâye, Ömer Seyfeddin’in edebî hayatýnda olduðu kadar Türk hikâyeciliðinin geliþmesinde de önemli bir merhaleyi iþaret eder. Bu hususu Mehmet Kaplan þöyle belirtiyor: “... Dergide çýkan hikâyenin baþýnda ‘yeni lisanla’ kaydý vardýr. Hikâyenin daha sonraki baskýlarýnda bu kayýt, kaldýrýlmýþtýr. Basit gibi görünmekle beraber, bu kayýt Bahar ve Kelebekler hikâyesi ile Ömer Seyfeddin’in büyük bir heyecan ve talakatle müdafaa ettiði ‘yeni lisan’ tezi arasýnda bir münasebet olduðunu gösterir. Gerçekten de, hikâye ile makale arasýnda sýký bir münasebet vardýr ve bu münasebet sadece hikâyenin ‘yeni lisan’ ile yazýlmýþ olmasýndan ibaret deðildir. Ömer Seyfeddin, hikâyesinde de makalesinde olduðu gibi ‘yeni bir hayat görüþü’nü müdafaa eder. Bu yeni hayat görüþü, Türk kültür ve edebiyatýna o zamana kadar hâkim olan Ýran ve Batý taklitçiliðine karþý 54 millî ve çaðdaþ bir dil, edebiyat ve kültür yaratma gayesine yöneliktir.” (Mehmet Kaplan, Bahar ve Kelebekler’in Tahlili, Doðumunun 100. Yýlýnda Ömer Seyfeddin, Ýst. 1984, s. 41). Selanik’te Ziya Gökalp, felsefi planda düþündüklerini, cisimleþmiþ bir þekilde, sýnýr boylarýndan gelen “görgüsü ile idealist, kabiliyeti ile realist” Ömer Seyfeddin’de bulur. Ömer Seyfeddin ise yaþadýklarýný sistematize edilmiþ bir hâlde Gökalp’ın sohbetlerinde dinleme imkâný elde eder. Birlikte vücut verdikleri “Yeni Hayat Kadrosu”, yeni lisanýn açtýðý yoldan yavaþ yavaþ bir gençlik akýmý hâlinde geliþip zenginleþir. Ömer Seyfeddin, yeni lisanla yeni hayatýn edebiyatýný yapmaya koyulur. Bu “yeni hayat” terkibi, memleketin problemlerine çaðdaþ bir düþünce ve millî bir endiþe ile yaklaþmak, bizi biz yapan deðerleri yorumlayarak onlarý zenginleþtirmek esasýna dayanýr. Ömer Seyfeddin Genç Kalemler’de 5 Nisan 1910 ile 10 Temmuz 1912 arasýnda iki yýlý aþkýn bir sürede ilki Bahar ve Kelebekler olmak üzere altý hikâye yayýmlar. Ýkinci hikâye Pamuk Ýpliði adýný taþýr. O, bu hikâyesiyle açýkça Edebiyatý Cedide zevkinden ayrýldýðýný ortaya koyar. Ýrtica Haberi, 1909’da yaþanan bir olayýn Rumeli’deki aydýnlara aksediþini hareket noktasý almýþtýr. Genç Kalemler’de yayýmlanan dördüncü hikâye Bomba’dýr. Ömer Seyfeddin, Primo-Türk Çocuðu, And ve Aþk Dalgasý adlý hikâyelerini Selanik’e yerleþtikten sonra yazmýþ ve Genç Kalemler’de yayýmlamýþtýr. Genç Kalemler çevresinde Ziya Gökalp, Ömer Seyfeddin ve Ali Canib etrafýnda toplanan gençler, Balkan Savaþý’nýn baþlamasý üzerine daðýlýrlar. 24 Aðustos 1328/1912 tarihinden sonra çýkan Genç Kalemler dergilerinde M. Nermi Bey ile Suphi Edhem’den baþka kimsenin imzasýna rastlanmaz. Ömer Seyfeddin Balkan Savaþý’na katýlýr ve esir düþer. Onun hayatýnýn bu devresini anlatan hatýralarý, acý ve ýstýrapla geçirdiði aylarý, esir olarak Nafliyon’da hissettiklerini sergiler. Ömer Seyfeddin, “Kendisini doktormuþ gibi göstererek savaþ kargaþalýðýnda öldürülmekten kurtulmuþtur.” O, Nafliyon’daki esareti sýrasýnda boþ durmaz; okur, daha sonra yazacaklarýna hazýrlýk yapar ve arkadaþlarýyla mektuplaþýr. Ömer Seyfeddin, 15 Teþrinisani 1329’da gemi ile Nafliyon’dan Ýstanbul’a hareket eder. Dört gün sonra da Ýstanbul’a varýr; on ay esir hayatý yaþamýþtýr. Onun yazarlýk hayatýnýn en verimli devresi, esirlikten kurtulup Ýstanbul’a dönüþü ile ölümü arasýnda geçen yedi senelik süredir. Hayatýný düzene koyma ve büyük eser verme arzusuyla kývranan yazara; devrin siyasi ve sosyal þartlarý içinde bir misyon adamý olmanýn getirdiði mesuliyet, geçim derdi ve kýsa süren evliliði bu fýrsatý vermemiþtir. Ömer Seyfeddin Ýstanbul’a dönüp profesyonel yazar olarak çalýþmaya baþladýktan sonra, devrinin modasýna uyarak, mizah dergilerinde ve magazinlerde yayýmlanacak cinsten hikâyeler yazar. Bunlarýn ilki Kolleksiyon adýný taþýr. Ancak o, bu tip hikâyelerinde de memleketin temel problemlerinden uzaklaþamaz. Bize has deðerlerden uzaklaþmýþ aydýnlarýn yaþama biçimi ve tatlý su frenkleriyle iliþkileri mizahi hikâye için hazýr konu durumundadýr. Baþyazarlýðýný yaptýðý Türk Sözü gazetesinin ömrü pek kýsa olmuþ, yazar da istediði gibi yazý yayýmlayacaðý bir basýn organý bulamamýþtýr. Ömer Seyfeddin’in muhayyilesinde uzun bir hazýrlýk devresi geçiren Beyaz Lale adlý hikâyesi 1914 yýlýnda Donanma dergisinde çýkar. Bu hikâyede, Harbiye Mektebi öðrencisi iken Makedonya’da cereyan eden olaylar, yazarýn asker olarak Balkanlar’da görev aldýðý yýllara ait tecrübeler ile birleþtirilmiþtir. Ömer Seyfeddin 1915 ve 1916 yýllarýnda hikâye yayýmlamamýþtýr. 1914 yýlýnda Kabataþ Sultanîsine öðretmen olarak tayin edilmiþtir. Öðretmenlik hayatýna rahatlýkla intibak ettiði söylenemez. O, hikâyelerinde hayatýnýn her döneminden yararlanmasýný; devrine ait çeþitli görünüþ ve olaylarý edebî türün imkânlarýný pek zorlamadan yazýlarýna yerleþtirmesini bilen bir sanatkârdýr. Meþrutiyet dönemi olaylarýný ele aldýðý Efrûz Bey serisinde, öðretmenlik hayatýna dair müþahedelerini kullandýðý görülür. O; hikâyelerinde de, öðretmenlik hayatýnda da “yabancý kültür ve eðitimin Türkiye’de yayýlmasýna karþýdýr.” Yabancý okullarýn yerini millî olanlara býrakmasý gereðine inanýr. Hikâyeci, edebiyat öðretmeni olarak, düþüncelerini sevdirerek kabul ettirmeye gayret gösterir. Ömer Seyfeddin’in öðretmenlik hayatý, 1914’ten hastalýk sebebiyle yataða düþeceði aylara kadar, yani 1920 yýlýna kadar devam eder. Onun, Birinci Dünya Savaþý sýrasýnda Saint Joseph (Sen Jozef) Lisesi binasýnda açýlan Ýstanbul Erkek Muallim Mektebinde “edebî kýraat” dersi verdiði de bilinmektedir. 55 Ömer Seyfeddin, 1913 yýlýnda, esirlikten dönüþünden kýsa bir müddet sonra annesini kaybeder, yalnýz kalýr. Zira babasý yeniden evlenmiþtir. Ýyice çalýþmak, düþündüklerini gerçekleþtirmek için aile rahatlýðýna ihtiyaç duyan yazar, Ýttihat ve Terakki Fýrkasý ileri gelenlerinden Doktor Besim Bey’in kýzý Calibe Haným ile evlenir (1915). Calibe Haným, Kadýköyü’ndeki Saint Euphemie (Sen Öfhem) Okulunda okumuþ, Avrupai tarzda yetiþmiþ, devrin yüksek sosyetesine mensup bir genç kýzdýr. Ne kültür ve yaþama biçimi, ne de fizik olarak hikâyecinin benimsediði ve beðendiði kadýn tipidir. Bir yýl sonra kýzý Güner dünyaya gelir. Güner henüz iki yaþýný bitirmeden bu evlilik son bulur ve Ömer Seyfeddin, hoþlanmadýðý bekâr hayatýna döner. Bundan sonraki hayatý, Câvid Paþa’nýn olan, Kalamýþ Koyu’nda deniz kenarýndaki küçük köþklerden birinde geçer. Yazar bu eve “Münferit Yalý” adýný vermiþtir. Buraya Ali Canib’den baþka zamanýn tanýnmýþ sanatkârlarý da gelerek Ömer Seyfeddin’in evini bir edebî mahfil hâline çevirirler. Ömer Seyfeddin, ömrü boyunca rahat bir çalýþma ortamý bulamaz. Yunanistan’dan döndükten sonra bir türlü Ýstanbul’a gönlünce yerleþemez. Bu bakýmdan da kendisini istediði ve düþündüðü gibi edebiyata verme imkâný bulamaz. Ancak o, 1917-1920 yýllarý arasýnda, bildiðimiz hikâyelerinin büyük çoðunluðunu yazar. Yani, edebiyatýmýzdaki yeri bu üç yýl içerisindeki edebî faaliyetlerinin sonucu gibidir. Ömer Seyfeddin, Yeni Mecmua dýþýndaki faaliyetlerinde, “Yeni Hayat” anlayýþýna uygun insan tipini araþtýrmaya yöneliktir. “Bir Meþrutiyet devri aydýný olarak Ömer Seyfeddin, çevresinde namuslu adamýn örnek tipini araþtýrýrken çaðýna deðil de çok gerilere gitmek gereðini duyuyordu. Pembe Ýncili Kaftan’daki Muhsin Çelebi, Diyet’teki Koca Ali, daha sonra Câbî Efendi, tarihten gelen saðlam adam örnekleridir. Onun bu seçimi, çaðýna ve takýmýna karþý güven ve umutlarýný yitirdiðinin bir ifadesidir.” (Tahir Alangu, age, s. 451) Ömer Seyfeddin, hayatýnýn son yýllarýnda oturduðu Kadýköy, Moda, Bahariye, Kalamýþ çevresindeki yüksek sosyetenin alafranga yaþayýþýný, millî deðerlerden uzaklýðýný, mizahi hikâyelerinde malzeme olarak kullanýr. Bu hikâyelerinin bir kýsmýnda, sosyal problemleri mizaha imkân hazýrlayan bir kuruluþ içinde dikkatlere sunduðu görülür. Hatta denilebilir ki Ömer Seyfeddin, hikâyeleriyle Birinci Dünya Savaþý sonlarýndaki Türk insanýndaki deðiþmeyi tespit etmiþtir. Bu yazýlarda modern yaþama biçimi ile alýþýlmýþ hayat tarzý arasýndaki çatýþma asýl unsur olarak karþýmýza çýkar. “Çirkinliðin Esrarý”, “Antiseptik”, “Havyar”, “Tos” adlý hikâyeler bu bakýmdan önemlidir. Ayný yýllarda, yazarýn, çocukluk cennetine sýðýndýðýný düþündüren hikâyeler kaleme aldýðýný da görüyoruz: “Kaþaðý” ve “Ýlk Cinayet.” Mizahi hikâye yazarý için, Birinci Dünya Savaþý sonrasýnda Türk toplumunun sürdürdüðü yaþama kargaþasý sayýsýz denecek ölçüde konu sunmaktadýr. Otorite yokluðunun sebep olduðu düzensizlik, millî, sosyal ve ahlaki deðerlerdeki çözülmeler bir taraftan modern çevrelerdeki alafranga yaþama biçimini sürdüren insanlarýn hayat tezahürlerine zemin hazýrlamakta; bir taraftan da halkýn batýl inançlara saplanmasýna imkân vermektedir. Aslýnda bu iki farklý yaþama biçimi, gerçekten kaçýþýn ifadesi olmalarý bakýmýndan ayný ihtiyaçtan kaynaklanýr. Ömer Seyfeddin bu dönemde yaþama biçiminin “yeni hayat” söz grubuyla kýsaca ifade edilen esaslar çevresinde düzenlenmesini ister. Bu da, bize ait deðerlerin zamana açýk biçimde, ihtiyaçlara göre yorumlanmasý ve yeniden þekillenmesine; millî endiþelerin ön plana çýkarýlmasýna ihtiyaç gösterir. Arzu edilen bu yaþama biçimi ile yazarýn müþahedeleri arasýndaki çatýþma, mizahi hikâyelerinin temeli durumundadýr. Kýsacasý bu hikâyelerde, yazarýn düþüncesine göre, olmasý gereken ile mevcut olan karþý karþýya getirilir. Olmasý gerekene ters düþen tavýr ve hareketler, gücünü müþahede ve hatýralardan alan, bu sebeple de okuyucuda rahatlýkla gerçeklik duygusu uyandýran olaylar ve bu olaylarýn ortaya çýkmasýna sebep olan insanlar çevresinde dikkatlere sunulur. Yirminci yüzyýlýn baþlarýndaki Türk ailesini konu alan Harem, Fon Sadriþtayn’ýn Karýsý, Horoz, Dünyanýn Nizamý adlý hikâyeleri birlikte okunduðunda yazarýn bu husustaki dikkati ve kanaatleri daha iyi anlaþýlýr. Ömer Seyfeddin’in bütün hikâyelerini ayný dikkatle incelemek bizi, onun eserlerine þekil veren temel güce götürür. Bu, düþünülen ve arzu edilen ile gerçekleþenin çatýþmasýdýr. Yazar, zihninde ve gönlünde olaný açýkça ortaya koymaz; buna uymayaný, hatýralarýndan, müþahedelerinden ve tarih kitaplarýndan okuduklarýndan yararlanarak hikâyeleþtirir. Dikkati aktüel hayata ve halkýn yaþayýþ tarzýna yöneldiðinde, hikâyeleri mizahi karakter kazanýr. Bunun için onun mizahi hikâyelerini diðer eserlerinden ayrý düþünmek hatalý olur. Zira onun bütün yazýlarý ve edebî faaliyeti, düþüncesine göre, olmasý gereken ile gerçekleþen arasýndaki çatýþmada düðümlenir. Hikâyelerinin yapý ve 56 anlatma bakýmýndan tahlili, bu temel gücün; kültür, müþahede ve hayat tecrübesiyle zenginleþerek kendisini dýþa aksettiriþini gözler önüne serer. Onun Efrûz Bey adlý roman denemesi de bu çerçeve içinde rahatlýkla deðerlendirilebilecek bir eserdir. Hemen belirtmek gerekir ki yazar, realist edebî terbiye ile yetiþmiþ biridir. Gördüklerini, okuduklarýný ve tecrübelerini bu temel güç etrafýnda þekillendirirken sözünü ettiðimiz edebî terbiyeden yararlanmakta, Türkçenin imkânlarýný türe has teknikle birleþtirmektedir. Az önce sözünü ettiðimiz temel güç, Efrûz Bey tipi ile Câbî Efendi tipi birlikte düþünüldüðünde çok daha iyi anlaþýlmaktadýr. Onun hikâye tekniðinde Guy de Maupassant (Guy Dö Mopasan)’ýn tesiri olduðu açýktýr. Bu Fransýz yazarý, II. Meþrutiyet sonrasý Türk hikâyeciliðine tesir etmiþtir. Fransýz hikâyecisinin kendi ana dilinden kelime seçiþindeki dikkati ile Ömer Seyfeddin’in Türkçe karþýsýndaki tavrý arasýndaki benzerlik de dikkati çekmektedir. Ömer Seyfeddin, “Yeni Lisan” hareketini baþlatan yazýsýnda ifade ettiði düþüncelerini, o yýllarda ve daha sonra yazdýðý hikâyelerinde uygulayarak Türkçenin her türlü hayat tezahürünü yapmacýða baþvurmadan anlatabilecek geniþliðe ve esnekliðe kavuþmasýna hizmet etmiþtir. Bu, Avrupai tarz hikâyenin yazýlmasý için gerekli olduðu gibi, ilmî yazýlarýn kaleme alýnmasý, sosyal problemlerin ortaya konulmasý ve geniþ kitle ile iletiþim saðlanmasý için de gerçekleþmesi zaruri bir iþti. Yazý ve hikâyeleriyle millî devletin kurulmasýna zemin hazýrlayan insanlardan biri olan Ömer Seyfeddin, Anadolu’da Millî Mücadele’nin devam ettiði günlerde, iþgal altýndaki Ýstanbul’da “asabi þeker krizlerinin pençesi” altýnda kývranmaktadýr. Mütareke yýllarýnda Ýstanbul’un sahne olduðu bazý olaylarýn ýstýrabýný da derinden derine yaþayan Ömer Seyfeddin, 6 Mart 1920 Cumartesi günü, Haydarpaþa Hastanesinde hayata gözlerini yumar. Önce Kadýköy-Kuþdili’ndeki Mahmut Baba Mezarlýðý'na defnedilir. Bu mezarlýðýn yerinin tramvay garajý hâline getirilmesi üzerine, arkadaþlarýnýn himmetiyle, Zincirlikuyu Asrî Mezarlýðý’na nakledilir. Eserleri: Þiir: Ömer Seyfeddin’in Þiirleri Broþür: Vatan! Yalnýz Vatan, Yeni Lisan ve Bir Ýstimzaç Hatýra: And, Balkan Harbi Ruznamesi, Ömer Seyfeddin’in Aný Defterinden: Yahya Kemal ve Ömer Seyfeddin, Ömer Seyfeddin: Türklük Ülküsü Tiyatrolarý: Canlar ve Patlýcanlar, Ýhtiyar Olsam da…, Mahçupluk Ýmtihaný Fikrî Eserler: Millî Tecrübelerden Çýkarýlmýþ Amelî Siyaset, Türklük Mefkûresi Roman: Ashab-ý Kehfimiz, Efruz Bey, Harem, Yalnýz Efe Hikâye: Yüksek Ökçeler, Gizli Mabed, Bahar ve Kelebekler, Beyaz Lale, Asilzadeler, Bomba, Dalga, Ýlk Düþen Ak, Nokta, Tarih Ezeli Bir Tekerrürdür. Prof.Dr. Þerif AKTAÞ Büyük Türk Klasikleri 1. Okuduðunuz biyografilerin ortak özelliklerini belirleyiniz. 2. Ýncelediðiniz biyografide Ömer Seyfeddin hangi yönleriyle ele alýnmýþtýr? 3. Ömer Seyfeddin’in kiþiliðinin oluþmasýnda ailesinin, çevresinin ve öðreniminin ne gibi etkilerinin olduðunu metinden hareketle söyleyiniz. 4. Yukarýdaki metinde biyografisi yazýlan kiþi hakkýnda ne tür bilgiler toplanmýþtýr? Bu bilgiler toplanýrken hangi belgelerden yararlanýlmýþtýr? Bunlardan hareketle bilgi ve belgenin biyografi yazýlarýndaki önemini açýklayýnýz. 5. Ýncelediðiniz biyografi bilgi ve belgelere dayandýrýlmadan yazýlsaydý sonuç ne olurdu? 6. Dil, metinde aðýrlýklý olarak hangi iþlevde kullanýlmýþtýr? 7. Biyografide anlatýcý ile onu yazan kiþinin ayný olup olmadýðýný belirtiniz. 57 4. ETKÝNLÝK Metnin ilk beþ paragrafýný inceleyerek paragraflar arasýndaki yapý ve anlam iliþkisinin nasýl saðlandýðýný açýklayýnýz. 8. Topluma mal olmuþ kiþilerin hayat hikâyelerinin günümüze kadar ulaþmasýnýn kültür tarihindeki yerini ve önemini açýklayýnýz. 9. Okuduðunuz aný ve günlükleri incelediðiniz biyografiyle anlatým yönünden karþýlaþtýrarak farklýlýklarýný belirleyiniz. 10. Metinde kullanýlan anlatým türlerini belirleyerek bu anlatým türlerine metinden örnekler gösteriniz. 5. ETKÝNLÝK Ýncelediðiniz biyografide ses düþmesi, ses türemesi ve ses benzeþmesi olan kelimeleri aþaðýdaki tabloya yazýnýz. Ses Düþmesi Olan Kelimeler Ses Türemesi Olan Kelimeler Ses Benzeþmesi Olan Kelimeler Bulduðunuz kelimelerdeki ses olaylarýnýn nedenlerini aþaðýdaki boþluða yazýnýz. Ses düþmesinin sebebi: ................................................................................................................................. ........................................................................................................................................................................ ........................................................................................................................................................................ Ses türemesinin sebebi: ................................................................................................................................ ........................................................................................................................................................................ ........................................................................................................................................................................ Ses benzeþmesinin sebebi: ........................................................................................................................... ........................................................................................................................................................................ ........................................................................................................................................................................ 58 6. ETKÝNLÝK Aný ve biyografilerde anlatýcýnýn kim olduðunu ve anlatým tavrýný belirleyerek aþaðýdaki tabloya yazýnýz. Türler Anlatýcý Anlatýcýnýn Anlatým Tavrý Aný Aðaçkakan Kuþu ve Baþkalarý Biyografi Ömer Seyfeddin Anýdaki anlatýmla biyografideki anlatýmýn farkýný belirleyerek bu farklýlýðýn nedenlerini söyleyiniz. 7. ETKÝNLÝK ... Ömer Seyfeddin Ýstanbul’a dönüp profesyonel yazar olarak çalýþmaya baþladýktan sonra, devrinin modasýna uyarak, mizah dergilerinde ve magazinlerde yayýmlanacak cinsten hikâyeler yazar. Bunlarýn ilki Kolleksiyon adýný taþýr. Ancak o, bu tip hikâyelerinde de memleketin temel problemlerinden uzaklaþamaz. Bize has deðerlerden uzaklaþmýþ aydýnlarýn yaþama biçimi ve tatlý su frenkleriyle iliþkileri mizahi hikâye için hazýr konu durumundadýr. Baþyazarlýðýný yaptýðý Türk Sözü gazetesinin ömrü pek kýsa olmuþ, yazar da istediði gibi yazý yayýmlayacaðý bir basýn organý bulamamýþtýr. Ömer Seyfeddin’in muhayyilesinde uzun bir hazýrlýk devresi geçiren Beyaz Lale adlý hikâyesi 1914 yýlýnda Donanma dergisinde çýkar. Bu hikâyede, Harbiye Mektebi öðrencisi iken Makedonya’da cereyan eden olaylar, yazarýn asker olarak Balkanlar’da görev aldýðý yýllara ait tecrübeler ile birleþtirilmiþtir. ... Prof. Dr. Þerif AKTAÞ ... Havadaki (atmosfer) su buharýnýn yoðunlaþmasý sonucu oluþan nemle yüklü bulutlarýn yeryüzüne deðmesi demek olan sis, görüþ alanýný büyük ölçüde sýnýrlar. Denizler ve karalarda zaman zaman görülen koyu sisler, motorlu taþýtlardan, birkaç metre ilerisinin bile görünmesini engeller. Böyle günlerde gemiler limanlara giriþ-çýkýþ yapamazlar. Özellikle Ýstanbul Boðazý’nda, Rumeli ve Anadolu kýyýlarý arasýndaki Boðaz hatlarý deniz ulaþtýrmasý durdurulur. Sisli havanýn daðýlmasý beklenir. Bu arada, Çanakkale Boðazý’nda çarpýþmalar ve karaya oturmalar þeklinde sýk sýk gemi kazalarý meydana gelir. ... Prof. Dr. Hayati DOÐANAY Yukarýdaki paragraflarý “akýcýlýk, duruluk-açýklýk ve yalýnlýk” bakýmýndan deðerlendiriniz. Deðerlendirme sonuçlarýndan hareketle akýcýlýk, duruluk-açýklýk ve yalýnlýðýn bir metin için önemini belirtiniz. 59 8. ETKÝNLÝK “Ömer Seyfeddin” biyografisinde anlatým bozukluðu bulunup bulunmadýðýný belirleyiniz. Varsa cümlelerdeki anlatým bozukluðunun sebebini söyleyiniz. Bu cümlelerdeki anlatým bozukluðunu düzeltiniz. 9. ETKÝNLÝK HAYATIM 1313 (1897) tarihinde Ýstanbul’da doðmuþum; ocak ayýnýn 23’ü imiþ. Anam, Japonya’dan dönüþte batan Ertuðrul Firkateyni’nin süvarisi Tekirdaðlý deniz yarbayý Ali Bey’in kýzý Bayan Neyyire; babam, Trabzonlu Hasan Âli Efendi (eski posta ve telgraf nazýrý)’nin oðlu Bay Ali Rýza’dýr. Ýlköðrenimimi Yeþiltulumba’da “Yolgeçen” Topkapý’da “Taþ Mektep” mahalle mekteplerinde ve özel bir rüþdiye olan “Mekteb-i Osmanî” de yaptým. Rüþdiye diplomasýný aldýktan sonra Vefa Ýdadisine girdim. Ýki yýl sonra lise oldu. Son sýnýftan, yedeksubay olmak üzere 1331 (1915) tarihinde ayrýldým. Terhisten sonra edebiyat fakültesi felsefe bölümüne girdim ve 1920 yýlýnda bitirdim. Edebiyat fakültesinde on bir ay kadar süren inzibat memurluðu yaptým. Ýzmir’in geri alýnmasý üzerine, Muallim Mektebi (öðretmen okulu) edebiyat öðretmenliðine atandým. Bir yýl bitince Ýstanbul’a geldim; Kuleli Askerî Lisesi edebiyat, Ýstanbul Erkek Lisesi felsefe öðretmeni oldum; 1925 yýlý baþýnda Kuleli’deki dersim Galatasaray Lisesine aktarýldý. 19.01.1927 tarihinde Millî Eðitim Bakanlýðý genel müfettiþliðine atandým. Bu görevim 09.12.1933 tarihine kadar sürmüþtür. Bu sýrada ikincisi bir yýl sürmek üzere, iki kez Millî Eðitim iþlerini incelemek üzere Avrupa’ya gönderildim. Fransa’da Kültür Ýþleri adlý kitabým, bu incelemelerin ürünüdür. Bir yandan teftiþ görevim sürmekte iken öbür yandan Türk Dili Tetkik Cemiyeti Merkez Heyetinde çalýþýyordum. Bu sýralarda Ankara Gazi Eðitim Enstitüsünde de vekil olarak yedi sekiz ay müdürlük ettim. 09.12.1933 tarihinde Millî Eðitim Bakanlýðý Orta Öðretim Genel Müdürlüðüne atandým. Bu görevde 28.02.1935 tarihine kadar kaldým. Ayrýlmamýn nedeni, Ýzmir milletvekilliðine seçilmemdir. Milletvekili olduktan sonra Cumhuriyet Halk Partisi Merkez Heyetine üye seçildim. Son günlerde Türk Tarih Kurumunda asli üye olarak görev almýþ bulunuyorum. Hasan Âli YÜCEL Ömer Seyfeddin’in biyografisi ile Hasan Ali Yücel’in otobiyografisini karþýlaþtýrarak ortak ve farklý yönlerini belirleyiniz. 1. Bir gün biyografiniz yazýlacak olsa onda nelerin yer almasýný istersiniz? 2. Biyografi yazýlarýnýn bir toplumun geliþmesine ve kalkýnmasýna katkýlarýný tartýþýnýz. Tartýþma sonuçlarýný sözlü olarak ifade ediniz. 10. ETKÝNLÝK Hazýrlýkta getirdiðiniz belgesel hâlinde düzenlenmiþ biyografileri sýnýfta seyrediniz. Bunlarda biyografi türünün özelliklerinden hangilerini gördüðünüzü arkadaþlarýnýzla paylaþýnýz. 60 11. ETKÝNLÝK “Sarý Zeybek” belgeselini sýnýfta izleyiniz. Atatürk’ün, Sarý Zeybek’te anlatýlan özelliklerini þemadaki boþluklara yazýnýz. Atatürk’ün Biyografik Þemasý Kronolojisi Kiþisel Özellikleri ..................................... ..................................... ..................................... ..................................... ..................................... ..................................... ..................................... ..................................... ..................................... ..................................... ..................................... ..................................... ..................................... ..................................... ..................................... ..................................... Hayatýndaki Önemli Olaylar Düþünce Hayatý ile Ýlgili Çýkarýmlarýnýz ..................................... ..................................... ..................................... ..................................... ..................................... ..................................... ..................................... ..................................... ..................................... ..................................... ..................................... ..................................... ..................................... ..................................... ..................................... ..................................... Atatürk’ün Türk Milleti Üzerinde Býraktýðý Etki .......................................................................................... .......................................................................................... .......................................................................................... .......................................................................................... .......................................................................................... .......................................................................................... .......................................................................................... .......................................................................................... “Sarý Zeybek” belgeselinde anlatýlanlarla ilgili düþüncelerinizi aþaðýya yazýnýz. ....................................................................................................................................... ....................................................................................................................................... ....................................................................................................................................... ....................................................................................................................................... ....................................................................................................................................... ....................................................................................................................................... 61 12. ETKÝNLÝK Yakýndan tanýdýðýnýz bir insanýn biyografisini yazýnýz. Kendi yazdýðýnýz biyografiler ile arkadaþlarýnýzýn yazdýðý biyografileri karþýlaþtýrarak bunlarla ilgili görüþlerinizi dile getiriniz. 13. ETKÝNLÝK Aþaðýdaki “kimdir bu?” sorularýna cevap veriniz. Hikâyelerinde konu ve olaydan çok, þiirsel söyleyiþ ve etkiye önem verir. Zaman parçalarý üzerinde durmayý seven, bu anlarý incelemekte büyük baþarý gösteren yazar, bir Ýstanbul hikâyecisi idi. Ada ve deniz hikâyelerinde kahraman sayýsý az ve belli; þehir hikâyelerinde ise dikkati daðýtacak kadar bol ve çeþitlidir. Sanatçý, yýðýnlar içindeki gizli dramlarý bulup çýkardýðý gibi tabiat senfonisini de derinlere iþleyen bir ustalýkla yaþatmasýný bildi. Lüzumsuz Adam, Mahalle Kahvesi, Son Kuþlar, Semaver gibi hikâye kitaplarý vardýr. Kimdir bu? Beþ Hececiler’in önde gelen þairlerindendir. Millî edebiyat hareketine de katýlan þair heceyi ve aruzu ustaca kullanmýþ; hikâye, roman ve tiyatro da yazmýþtýr. Anadolu’nun gerçeklerini konu alan þiirler yazarak “memlekete yönelen edebiyat” anlayýþýnýn oluþumunda önemli rol oynamýþtýr. Aþk, tabiat sevgisi, vatan ve millet aþký en çok iþlediði temalardýr. Þiir kitaplarýndan bazýlarý “Þarkýn Sultanlarý”, “Dinle Neyden”, “Çoban Çeþmesi”, “Han Duvarlarý”dýr. Kimdir bu? Türkçeyi güzel ve akýcý bir þekilde kullanan, güçlü bir üsluba sahip olan yazarlarýmýzdan biridir. Bir tahlil romancýsý olan yazar, romanlarýnda þahýslara ve eþyaya psikolojik bir dikkatle bakar. Eserlerinde kiþi-toplum çatýþmalarýný, ahlak bunalýmlarýný, maddi ve manevi ýstýrap çeken insanlarý, vicdan azaplarýný konu edinmiþtir. Server Bedii takma adýyla da eserler veren romancý, zengin bir kültüre sahiptir. Kimdir bu? Siz de “Kimdir bu?” sorularý hazýrlayarak sýnýfta yarýþma düzenleyiniz. 14. ETKÝNLÝK Aþaðýdaki seçeneklerden birini uygulayýnýz. Sýnýfça belirlenen bir edebî þahsiyetin biyografisini dramatize ediniz. Otobiyografiyinizi monolog þeklinde sýnýfa sununuz. 15. ETKÝNLÝK Türk ve dünya edebiyatýnda biyografi türünün önemli temsilcileri ve bunlarýn eserleriyle ilgili bir sunum yapýnýz. 62 1. Aþaðýda verilen cümledeki boş bırakılan yeri uygun þekilde doldurunuz. Topluma mal olmuþ bir insanýn kendi yaþam öyküsünü anlattýðý eserlere ..................................... denir. 2. Aþaðýda verilen cümleleri doðru-yanlýþ durumlarýna göre iþaretleyiniz. Biyografilerde derlenen bilgilerin bilimsel araþtýrma yöntemiyle bir araya getirilme zorunluluðu yoktur. (D) (Y) Biyografi yazarýnýn objektif olma zorunluluðu yoktur. (D) (Y) Otobiyografilerin en belirleyici yönü, yazarýn kendi özel dünyasýyla sýnýrlandýrýlmýþ olmasýdýr. (D) (Y) Biyografisi yazýlan kiþinin yaþadýðý olay ve olgular onun davranýþlarýný belirleyecek bir akýþ içinde iþlenir. (D) (Y) 3. Aþaðýdakilerden hangisi biyografilerin yararlarýndan biri deðildir? A) Sözü edilen kiþinin hayatýnýn, düþüncelerinin ve yaptýðý iþlerin öðrenilmesi B) Sözü edilen kiþinin yaþadýðý dönemin özelliklerinin öðrenilmesi C) Biyografiler sayesinde kendi deneyimlerimize bir yaþam deneyiminin daha katýlmasý D) Sözü edilen kiþinin baþarýlarýndan hareketle nasýl baþarýlý olunacaðýnýn öðrenilmesi E) Biyografilerin makale kadar kýsa, bazen bir kitap olacak kadar uzun olduklarýnýn öðrenilmesi 4. I. Belgelere dayanýr. II. Rivayetlere ve tartýþmalara yol açacak bilgilere yer verilmez. III. Biyografi yazýlarýnda gözlem önemli bir yer tutar. IV. Her insan hakkýnda yazýlabilir. Yukarýdaki numaralanmýþ cümlelerden hangi ikisi biyografinin özelliklerindendir? A) I - II B) I - III C) II - IV D) III - IV E) I - IV 5. Aþaðýdaki dizelerin hangisinde özne-yüklem uyuþmazlýðý vardýr? A) Gözümün deðdiði yere gül düþer. B) Dinle de gönlümü alýver gitsin. C) Yeryüzünde bir sen bir ben varým. D) Ýstersen dünyayý çaðýr imdada. E) Arkandan gelecek hep ayak sesin. 1995-ÖSS 63 Öz Deðerlendirme Formu Biyografiyle ilgili daha önce bildiklerim Biyografiyle ilgili öðrendiklerim Biyografiyle ilgili tam öðrenemediklerim Biyografiyle ilgili öðrenmek istediklerim Biyografi türünde okuduðum kitaplar Biyografi türünde okumayý düþündüðüm kitaplar Biyografiyle iliþkilendirdiðim diðer konular Biyografiyi arkadaþlarýma anlatsaydým konunun püf noktalarý olarak söyleyeceklerim Biyografiyle ilgili kullandýðým araç ve gereçler 64 1. “Seyahatname” ve “seyyah” kelimelerinin anlamýný araþtýrýnýz. 2. “Yediðin içtiðin senin olsun; gezip gördüðünü anlat.” sözüyle vurgulanmak istenen nedir? 3. Görmediðiniz yerlerle ilgili bilgilere nasýl ulaþýrsýnýz? 4. Sizde, bir yeri görme isteði uyandýran etkenler nelerdir? 5. Gezilen yerlerle ilgili izlenim ve bilgilerin niçin yazýldýðý konusundaki düþüncelerinizi belirtiniz. 6. Yurt içinde veya yurt dýþýnda seyahat etmenin insana saðlayacaðý kültürel yararlar sizce nelerdir? 1. ETKÝNLÝK Farklý dönemlerde yaþamýþ yazarlarýn gezi yazýlarýný araþtýrýnýz. Bunlardan Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sini sýnýfa getiriniz (12. etkinliðe yöneliktir.). Beðendiðiniz bir gezi yazýsýný arkadaþlarýnýza okuyunuz ve bu yazýyý niçin beðendiðinizi açýklayýnýz. Arkadaþlarýnýzdan dinlediðiniz gezi yazýlarýnýn okuduðunuz gezi yazýlarýndan ne gibi farklýlýklar taþýdýðýný belirtiniz. 2. ETKÝNLÝK Türk ve dünya edebiyatýnda gezi türünün tarihsel geliþimini, önemli temsilcilerini ve bunlarýn eserlerini araþtýrýnýz (13. etkinliðe yöneliktir.). 65 JAPONYA Yenilikleri çabuk kapýyorlar; ürünlerini pazarlamasýný biliyorlar; fabrikalarý çok verimli çalýþýyor; bir iþçi, söz gelimi bir Hollanda iþçisine göre ayda beþ misli fazla TV tüpü üretiyor; robotizasyon ve otomatizasyonu çok ilerletmiþler. Millet olarak ideolojileri farklý, millet deðil þirket gibi çalýþýyorlar; iþçi-iþveren yok, baba ve evlatlar var; hele bir erkek eve, akþam erken gelsin; mahalle ayýplar. Gece on birde iþ yerlerinin çoðunun ýþýðý açýktýr. Hatta bazýlarý, gece eve gitmeye üþenip büroda sabahlar. Babalarýn eþleri ve çocuklarý ile aile yaþamý sürdürmesi olanaksýz. Þirketlerin arkasýnda büyük mali çevreler var; istedikleri zaman, ucuz faizle borçlanýyorlar; yönetim de kendilerini ayný aileden saydýklarý için birbirlerine güveniyorlar; sorunlarý kimseyi kýrmadan çözümlemeyi beceriyorlar ve baþarýlý oluyorlar. Ýnsanlar birbirine çok saygýlý. Sorumluluk duygusu çok geliþmiþ. Bir iþ yerinin müdürü, orada çalýþanlarýn tüm sorumluluðunu üstleniyor. Temizlik çok önemli; evler, iþ yerleri, taþýt araçlarý, sokaklar, parklar pýrýl pýrýl. Evler bir yana, bazý lokanta ve dükkânlara bile ayakkabý ile girmek yok. Aile yaþamý çok önemli. Boþanmak zor. Birbiri ile geçinemeyen çiftler önce boþanma bürosuna baþvuruyor. Oradaki memur tüm aileyi sorguya çektikten sonra gerek görürse onlarý mahkemeye gönderiyor. Boylarýnýn kýsa olmasý onlarý tedirgin ediyor. Bu yüzden boy uzatýcý ilaç ve yöntemler arýyorlar. 1959’dan bu yana, boy ortalamasý 17 cm artmýþ. Elbette bunda iyi beslenmenin payý da küçümsenemez. Kimlerden söz ettiðimi hemen anladýnýz deðil mi? Evet, Japonlardan... Zaten bu sýraladýðým özellikleri barýndýran baþka bir ulus var mý ki? Ama gelin, isterseniz daha az kiþinin bileceði bir þeyden söz edelim. “Ameterasu”dan. Beyaz zeminli Japon bayraðýnýn tam ortasýnda bulunan kýpkýrmýzý bir güneþ var ya, iþte ondan. 124 Japon imparatorunun atasý sayýlan Pirinç Tanrýsý Nini-gi-Nomikot’nun büyükannesi, Güneþ Tanrýçasý. Ýþte bu inanç yüzünden Japon imparatorlarý “sýnýr tanýmaz” ama “sorumluluk da yüklenmez”. Ýktidarlarýna dinsel bir boyut eklemek için de “güneþin oðlu” olduklarýný ileri sürerler. 124 imparator görmüþ Japonya ama hiçbiri öldürülmemiþ. Hatta uluslararasý dünyada da ayrýcalýklý. 1989’da ölen imparator Hirohito, Ýkinci Dünya Savaþý’nýn son günlerinde Pasifik’te uðradýklarý aðýr yenilginin ardýndan 1946’da “Tanrýnýn Oðlu” olduðunu yadsýyarak ABD’li komutan Mc Arthur (Mak Artur) ile yaptýðý sýký pazarlýk sonucu tahtýnda kaldý. Üstelik savaþ suçlusu sayýlmadý. Neredeyse tahtýnda yarým asýr daha yaþadý. Japonlar, galip devletlere “kayýtsýz þartsýz” teslim olmuþtu ama teslim olmayan tek kiþi Hirohito’ydu. Ona dokunmadýlar. Hirohito’dan sonraki yeni Ýmparator Akihito. Bugün o var tahtta. Ve Japon takvimi Hirohito’nun ölümüyle sýfýrlanmasýnýn ardýndan Akihito’nun tahta çýkýþýyla “bir” diye yeniden baþladý. Çünkü Japonya’da her imparatorla birlikte takvim yenileniyor. Konuya imparatorlardan girdiðimize göre, bir þeyler daha eklemek yerinde olur sanýyorum. Meþhur Ýmparator Meji’nin anýsýna Tokyo’da yapýlan tapýnaða yurdun dört bir yanýndan gelenler birer aðaç dikmiþ. Bugün tapýnaðýn çevresi 126 bin aðaçlýk bir orman. Japonlar, ülkenin her tarafýndan gelip imparatorun bahçesinde gönüllü çalýþýyor. Japonya’nýn resmî adý Japonya, ama millî adý “Nippon” (Nipýn). Toplam 377 bin kilometrekarelik bir ülke, dört adadan oluþuyor ve 123 milyon nüfusu var. Ýrili ufaklý adalarýn bütünü Japonya ama büyük adalar Hokkaido, Hondo, Þikoku, Kiyuþiyo... Bu küçük ülkeye 123 milyon insaný sýðdýrmak için Japonlar sanki tüm doðayý iþgal etmiþler... Üstelik ülkenin % 88’i daðlýk ve ormanlýk. Kýrsal görüntüler Yanagata’dan hemen sonra bitiyor. Sonra biri bitmeden öteki baþtan uçsuz bucaksýz banliyöler, kasabalar. Topraðýn her karýþý kullanýlýyor. Arsa ve arazi fiyatlarý korkunç. Dünyanýn en pahalý arsasý Tokyo’nun Ginza’sýnda. Bir metrekarenin fiyatý üç yüz bin dolara yakýn. Japoncanýn konuþulduðu ülkede, baþkent Tokyo, para birimi de yen. Bugün ülkede 124 gazete yayýmlanýyor ve bin kiþiye altý yüz gazete düþüyor. Dünyanýn en çok satan gazetesi Japonya’da: Yomiuri. Tirajý on üç milyon ve hemen hemen herkesin telefonu var. Baþlýca kentleri, Tokyo, Yokohama, Osaka, Napoya, Sapporo, Kyoto, Kobe, Fukuoka, Kavasaki, Hiroþima, Kitaküþü. En kalabalýk kent Tokyo’nun nüfusu sekiz milyonun üzerinde. On beþ yaþ ve üzerindeki okuryazarlýk oraný % 100. Japonca çok zor bir dil, bir tek nokta bile anlamý deðiþtiriyor. Bir Çinli ile bir Japon ancak yazarak anlaþabilirmiþ. Ýþte size birkaç kelime Japonca: Dozo hayaku: Lütfen çabuk; Hoçi moçi: Merhaba; O hayo: Günaydýn. 66 Japon insanýna doðduðu günden itibaren sabýr öðretildiði için sövmek nedir bilmiyorlar. Yine de bir tek de olsa kötü sözleri var. “Baka”... Aptal anlamýna geliyor. Görüyorsunuz ya, ben de Japoncamý bir hayli ilerlettim! Ha, bir de din olgusu var. Japonya’nýn nüfusunun % 92’si Þintoist ve Budist. Geriye kalanlarda Hristiyanlar çoðunlukta. Japonya’da çocuk çok önemli. Japon ulusu ve yönetim yeni kuþaklarýn üstüne titriyor, iki çeþit alfabeleri var. Biri kýrk sekiz harfli, öteki 2145 harfli; harfler deðiþik sesler veriyor. Japonca zor olduðundan okuma yazma kolay deðil. Çocuklar önce okumayý yazmayý kýrk sekiz harfli alfabe ile öðreniyorlar. Üçüncü sýnýftan sonra 48 harfli alfabe ile çalýþmaya baþlýyorlar. Zorunlu öðretim dokuz yýl. Bundan sonra öðrenime devam etmek isteyenler, ya devletin ucuz liselerine ya da bizdeki gibi Ýngilizce öðretim yapan pahalý kolejlere gidiyor. Aileler çocuklarýný iyi okutmak için Türk ailelerini aratmaz bir tutumla onlarý çalýþtýrýyorlar. Okullarda eðitim görenler zaten günde sekiz saat çalýþýyor. Çok da ödev veriliyor. Yaz tatili kýrk gün olmasýna karþýn, öðrenciler tatil süresince bile okula gidip ödevlerini gösteriyorlar. Tatil içinde baþka kente gitmek için izin almak gerekiyor. Öðrenciler tek tip okul giysileri içinde, minik askerler gibi. Sýk sýk okul gezisi yapýlýyor, derste öðrenilen bilgiler yerinde görülüp inceleniyor. Fabrikalar, limanlar, atölyeler, inþaatlar geziliyor; müzeler tek tek inceleniyor. Çocuklar güzel sanatlara yönlendiriliyor. Elbette bu durumdan yakýnan ana babalar var. Öðrencilerin yüzde yirmisi üniversiteye girebiliyor. Üniversiteye girme sýnavý daha önce yokmuþ, son yýllarda koymuþlar. Üniversiteyi bitirenler bile sözlük olmadan gazete makalesi yazamýyor. Japonyada, insan ömrü ortalamasý yetmiþ yýl; bir baþka deyiþle bizden ortalama on yýl daha fazla yaþýyorlar. Geleneklerine sýký sýkýya baðlý Japon halkýnýn ünlü yönetmen Akira Kurosawa (Akira Kurusava)’nýn “Yedi Samuray” filmine olan ilgisi inanýlmayacak kadar fazla. Ýyi dövüþen, saygýn savaþçýlara verilen Samuray adýnýn Japonca’da asýl anlamý “hizmet eden kiþi”dir. Genellikle feodal beyleri koruyan ve onlar adýna savaþ veren özel þövalyeler olan samuraylar Japon tarihinin en renkli kahramanlarý arasýnda yer alýyor. Turizm açýsýndan çok hareketli bir ülke olan Japonya’da bazý yerlerde turistler için özel Samuray gösterileri de düzenleniyor. Üstelik bazý maðazalarda da antika Samuray kýyafetleri satýlýyor. 12. yüzyýldan 19. yüzyýla kadar uzanan Samuray devrine ait giysilerin fiyatlarý da oldukça yüksek. Örneðin, 16. yüzyýldan kalma bir miðfer 700 milyon liraya alýcý bulabiliyor. Japonya’da dört kiþiye bir araba düþüyor; trafik çok yoðun. Tehlikeli yýlanlar gibi sarmaþ dolaþ olmuþ yollar; üst yollar, alt yollar... Ama gene de trafik sýkýþýklýðýndan arabalar yol alamýyor. Bir otomobil bir milyon yen civarýnda. Garajýnýz yoksa araba satýn alamýyorsunuz üstelik. Ehliyet almak da o kadar kolay deðil. Bin dolara mal oluyor. Taksi þoförleri asker gibi üniformalý, beyaz eldiven takýyorlar. Taksilerin döþemeleri beyaz dantel örtülerle kaplý... Japonlar demiryolu konusunda Fransýzlarla yarýþýyor. 1987’de saatte beþ yüz km hýz yapan treni (ünlü ucu sivri tren) kullanmaya baþladýlar. Raylarda ek yeri yok. Çünkü sýcak ve soðukta genleþmeye uðramayan özel alaþýmlardan yapýlmýþ. Japon Mucizesi Yirmi-otuz yýl öncesine kadar Japonlar, batý teknolojisini öðrenmek için Avrupa ve Amerika’ya akýn ediyorlardý. Þimdi ise “Japon Mucizesi”nin sýrrýný çözmek için herkes Japonya’ya koþuyor. Gerçekten de teknolojide dünyada bir numara olan Japonlar, çoktandýr Batýlý ekonomiler için tehdit oluþturur hâle geldi. Ýkinci Dünya Savaþý’ndan sonra kayýtsýz þartsýz teslim olan Japonya, ordu bile kuramýyor uluslararasý antlaþmaya göre ama teknoloji ordusuyla, deðil Batýlý ülkeleri, Amerika’yý bile iþgal etmiþ durumda. Japonlarý anlatmak için aslýnda tarih koridorlarýnda kýsa bir gezinti yapmanýn da yararý var: Japon toplumu yüzyýllarca feodal bir biçimde yönetilmiþ ve dýþa kapalý yaþamýþ. Japonya’da dünyaya açýlma, modernleþme yolunda ilk adýmlar 1868’den itibaren Meji Restorasyonu Döneminde atýlmaya baþlamýþ. Bu ataktan sonra Batý uygarlýðýna ve özellikle Batý’nýn sanayileþme hareketine ayak uydurmada olaðanüstü bir baþarý göstermiþler. Bunda eðitime verilen büyük önemin, iþ bilen kadrolarýn yetiþtirilmesinin ve ülkede, istikrarlý bir yönetimin kurulmasýnýn büyük payý var. Japonlar doðal kaynaklardan yoksun ancak nüfusça zengin ve çalýþkanlar. Atýlýmlarý bir ara, Ýkinci Dünya Savaþý Döneminde duraklamýþ ama sonra hepimizin bildiði gibi þaha kalkmýþlar. 67 Japonya, gelir daðýlýmý açýsýndan dengeli ülkelerin baþýnda geliyor. Aylýk ortalamasý 1500 dolarý bulan güçlü bir orta direk var (Halkýn % 91’i kendini orta direk kabul ediyor.). Enflasyon % 2, kiþi baþýna ulusal gelir on bin dolarýn üstünde. Japonlar baþarýlarýný biraz da üretimlerini dýþ piyasalara göre düzenlemelerine borçlular. Bu tutumla daha 1960'larda bellerini doðrultmayý baþarmýþlar. Bu konuda bir örnek vermek gerekirse; Japonya’da üretilen saatlerin % 82’si, videolarýn % 76’sý ihraç ediliyor. Üretilen yaklaþýk 10 milyon arabanýn yarýsý da. Yurtdýþýna satýlan arabalar, gemilere parça olarak yerleþtiriliyor. Ýki üç ay süren yolculuk sýrasýnda parçalar birleþtiriliyor. Araba istenen ülkeye vardýðýnda pýrýl pýrýl teslim ediliyor. Ancak yiyecek, özellikle et ve meyve bu ülkede çok pahalý. Et son derece kýt ve pahalý olunca, mutfaðýn temel gýdasý “balýk”... Büyük maðazalarda, akla gelebilecek her tür biçimde ambalajlanmýþ çeþitli balýk türleri satýlýyor. Bu ülke denizden doyuyor. Deniz ürünleriyle varlýðýný sürdürüyor. Meyve ise âdeta lüks, örneðin, bir kavunu, ev sahibine deðerli bir armaðan olarak sunabilirsiniz. Ýstikrarlý yönetim dedik... Evet, bu konuda da çok baþarýlýlar. Birçok Asya ülkesinin aksine 40 yýldan beri demokrasinin tadýný çýkarýyorlar. Gerçi Asya’da millet meclisine sahip olmuþ ilk ülke Japonya. Ama 1890’da kurulan “Diet” imparatorun egemenliði altýnda olduðu için ülke yine de mutlakiyetle yönetiliyormuþ. Japonya’nýn demokratik bir anayasaya kavuþmasý, ancak Ýkinci Dünya Savaþý’ný kaybetmesinden sonra mümkün olmuþ. Zaten yasalarýn çoðu 1947 tarihini taþýyor. Japonlarýn demokrasi konusundaki baþarýlarý, ekonomik alandaki baþarýlarýndan aþaðý deðil. Japonya’nýn siyasal yaþamýna son 35 yýldýr Liberal Demokratik Parti egemen. Ortanýn saðýndaki bu parti baþarýlý yönetimi sayesinde iktidarý kaybetmiyor. Hatta Lockheed (Lokhid) Skandalý bile bu iktidarýn devrilmesine neden olmamýþ. Bu da halkýn istikrarýn bozulmasýný istememesinden kaynaklanýyor olsa gerek. Tabii bir de bünyesindeki çeþitli kanatlarla birlikte bir kitle partisi olabilmesinin etkisi küçümsenemez. Japonya’da her yýl, nisanda kiraz aðaçlarýnýn çiçek açmasýyla birlikte iþçi sendikalarý bahar hareketliliði kazanýyor. Genellikle istenen zam, enflasyon oranýnýn biraz üstünde ve iki taraf, Japonlara özgü hoþgörü sýnýrlarý içinde tartýþýp çoðu zaman çok kýsa süren toplantýlarla uyuþuyorlarmýþ. Japonya 1945’te atom bombasý felaketini yaþamýþ bir ülke. Ondan sonra da hiçbir devlet, bu bombayý kullanmaya cesaret edemedi zaten. Nagasaki ve Hiroþima’ya atýlan iki bomba Ýkinci Dünya Savaþý’nýn yazgýsý olduðu kadar, Japonyanýn yazgýsýný da deðiþtirmiþ. Ama felaketlere alýþmýþ bir ulus Japonlar. Bir kez deprem kuþaðýndalar. Deprem ve tayfun. Örneðin, 1923 Tokyo depreminde tam 140 bin kiþi ölmüþ. Baharla birlikte ilginç bir olay yaþanýyor Japonya’da. “Sakura” seyretmek, yani kiraz çiçeði seyretmek için Japonlar hasýrlarýný alýp kýrlara koþuyor. Bildiðiniz gibi kiraz çiçeðinin ömrü 3-4 gün. Hele bir yaðmur yaðsa hemen dökülüyorlar. Ama ne gam! Japonlarda bu gelenek olmuþ artýk... Dünyanýn en geliþmiþ inci endüstrisi Japonya’da bulunuyor. Ýnci; sert, krem renginde, yuvarlak sedef tanecikleridir. Kabuklu bir deniz hayvaný olan istiridye tarafýndan yapýlýr. Ýstiridyenin içine giren çok küçük yabancý maddelerin, örneðin, bir kum taneciðinin, hayvanýn ürettiði özel bir salgýyla çevrilmesiyle belli bir süre sonra inci oluþur. Bu süre, genelde altý senedir. Japonlar, bu süreyi kýsaltmak için deðiþik yöntemler uyguluyorlar. Özel olarak yetiþtirilen istiridyelerin içine çok az miktarda yabancý maddeyi enjekte ederek suni yoldan inci üretimi yapýyorlar. Dünyanýn en büyük inci tarlalarý, Basra Körfezi, Hindistan kýyýlarý, Kýzýldeniz’de ve en büyük inci endüstrisine sahip olan Japonya’da bulunuyor. Denize dalýp istiridyeleri çýkaran dalgýçlarýn ise hemen hepsi, kadýn. Çünkü kadýnlar daha uzun süre su altýnda kalabiliyorlar. Ýncilerin, nadir bulunduðu için en deðerli sayýlan türü ise siyah renkte olanlarý. Japonya’da ev yaþamý çok basit. Halkýn çoðunluðu arsa sýkýntýsý yüzünden iki odalý evlerde yaþýyor. Hemen herkesin evinde, renkli televizyon, video, çamaþýr makinesi, buzdolabý var. Evler küçük olduðundan çamaþýr makineleri çoðunlukla balkonda bulunuyor... Evlerdeki her eþya gerekli; bizdeki gibi “Sakla samaný gelir zamaný.” diyecek ortam yok. Yataklar ya yerde veya açýlýr kapanýr tipte. Evler çoðunlukla soba ile ýsýtýlýyor. Yani bizim Japon Sobasý dediðimiz verimli, geliþmiþ sobalarla. Japonya’da ev gezmesi kýsýtlý... Zaten pek vakitleri yok. O kadar yorgunlar ki ancak doðum ve ölüm gibi olaylar; aileler, komþular arasýnda gidip gelmelere neden oluyor. Orhan KURAL Küçük Dünyada Büyük Adýmlar 68 1. Okuduðunuz ve dinlediðiniz gezi yazýlarýnýn ortak özelliklerini belirleyiniz. 2. Ýncelediðiniz gezi yazýsýnda yazarýn ilgisini çeken unsurlar nelerdir? 3. Gezi yazýlarýnda, görülen her þeyin anlatýlýp anlatýlamayacaðýný tartýþarak belirleyiniz. Ulaþtýðýnýz sonuçlarý maddeler hâlinde yazýnýz. 4. Ýncelediðiniz metinden tanýmlama, betimleme ve açýklama cümleleri bulunuz. Bunlar olmadan yazýnýn ayný etkiyi gösterip göstermeyeceðini açýklayýnýz. 5. Ýncelediðiniz gezi yazýsýndaki bütünlüðün hangi ögeler etrafýnda saðlandýðýný açýklayýnýz. 6. Okuduðunuz gezi yazýlarýnýn üzerinizde býraktýðý etkileri arkadaþlarýnýzla paylaþýnýz. 7. Okuduðunuz gezi yazýsýnda anlatýlan yerlerle ilgili ne tür bilgilere ulaþýyorsunuz? Bunlardan hareketle gezi yazýlarýnýn okuyucuya saðladýðý yararlarý belirtiniz. 8. Dil, metinde aðýrlýklý olarak hangi iþlevde kullanýlmýþtýr? 3. ETKÝNLÝK Ýncelediðiniz gezi yazýsýndaki paragraflarý yapý ve anlam bakýmýndan birbirine baðlayan unsurlarýn neler olduðunu tespit ediniz. 4. ETKÝNLÝK “Japonya” adlý gezi yazýsýnda anlatým bozukluðu bulunup bulunmadýðýný belirleyiniz. Varsa cümlelerdeki anlatým bozukluðunun sebebini söyleyiniz. Bu cümlelerdeki anlatým bozukluðunu düzeltiniz. 5. ETKÝNLÝK Ýncelediðiniz gezi yazýsýný tabloda belirtilen ölçütlere göre inceleyiniz. Ýnceleme sonuçlarýný ve bu sonuçlarla ilgili örnek cümleleri tablodaki uygun yerlere yazýnýz. Deðerlendirme Ölçütler Japonya Akýcýlýk Duruluk-Açýklýk Yalýnlýk Ýnceleme sonuçlarýndan hareketle akýcýlýk, duruluk-açýklýk, yalýnlýðýn gezi yazýsý için önemini açýklayýnýz. 69 6. ETKÝNLÝK ERZURUM Erzurum’da beni titreten bir soðuða ben “buz!” diyorum. Ama Erzurumlu: “Seççer gibi beð, seççer gibi hava mübarek!.. Isýcacýk.” diyor. Ne denir, Erzurumlu bu... Saðlamlýk, yiðitlik, dayanýklýlýk hamurunun mayasý... Ben görmeyeli epeyce deðiþiklik olmuþ Erzurum’da, istasyonda park yapýlmýþ, yeni yeni büyük binalar yükselmiþ, Ýstasyon Caddesi’nin sonundaki caminin etrafý açýlýp küçük bir meydan olmuþ. Eskiden gözükmeyen, birtakým eciþ bücüþ dükkânlar arasýnda sýkýþýp kaybolan cami þimdi meydana çýkmýþ, açýlan meydaný küçültmüþ yutuvermiþ. Sanki gülüp: “Meydan dediðiniz de bu mu ki?” demek istiyor. Meydandaki köþe baþýna büyük bir levha dikilmiþ, çiftçi vatandaþlarý Pancar Kooperatifine üye olmaya davet ediyor. 1956’da açýlacak olan þeker fabrikasýna þimdiden hazýrlýk baþlamýþ. Fabrika evleri bitmek üzereymiþ. Çiftçi vatandaþ kooperatife üye olmayýp da ne yapacak? Fabrika da kooperatif de medeniyet iþareti!.. Türk çiftçisi de medeniyet nimetlerinden istifade etmeye layýk. Hatta tarihi, coðrafyasý icabý mecbur. Birçok büyük þehirlerimizde tez ulaþma vasýtasý, yol týkama aracý, cana kýyan cambaz, lüks ve gösteriþ meraklýlarýnca geçerli övünme silahý otomobil, Erzurum’da raðbet görmemiþ. Otobüs de az. Çoðu yokuþ, sayýlý bir iki caddesi olan Erzurum’da sokak durumu Ýstanbul’un Kadýköy’ü ile yarýþ edecek kadar bozuk. Kaðný ile fayton arabasý burada alabildiðine bol. Gördüðüm þehirler içinde kaðnýnýn en çok itibar gördüðü þehir Erzurum’dur dersem mübalaða etmiþ sayýlmam. Hani bizim istanbul’da bir zamanlar sýk sýk görülen otomobilli satýcýlar vardý. Nasýr ilacýndan týraþ kremine, diþ tozundan verem dermanýna kadar üstünde delik açýlmýþ taksilerde satýþ yaparlardý ya... Þimdi bu iþin daha antikasýný Erzurum'da gördüm. Sabah saat 8.30’da “Taþ Maðazalar” denilen yerde, bir faytonun etrafýna büyükçe bir kalabalýk toplanmýþtý. Yaþý elli beþlik þiþman bir satýcý ile otuz yaþlarýnda bir adam, bir de yirmi yaþlarýnda güneþ gözlüðü takmýþ bir delikanlý. Üç ahbap çavuþlar... Sesleri kýsýlmýþ olduðu hâlde yine de gýrtlaklarýný zorlaya zorlaya baðýrýyorlardý. Ýbrahim MÝNNETOÐLU ERZURUM Sabahleyin uyandýðýmýzda, akþam yaðan dolular tümüyle erimiþti. Hava o kadar güzel, güneþ o derece yakýcý ki arkamýzdaki paltolar bile aðýr gelmeye baþladý. Fakat bu da geçici. Erzurum’da kaldýðýmýz dört beþ gün içinde, havanýn bir gün olsun akþama dek soðuk ya da sýcak olduðu görülmedi. Sabahleyin güneþ açýyor, akþam þiddetli bir yaðmur baþlýyor, gece ortalýk bembeyaz görünüyor. Bu deðiþiklikler ortasýnda, hiç deðiþmeyen, el deðmemiþliðini ve beyazlýðýný sürekli olarak koruyan bir yer var: Palandöken Daðý... Erzurum, bu beyaz daðýn eteðinde, büyük camileri, güzel minareleri, yüksek yapýlarý, karga yuvalarýyla dolu yüksek kavaklarýyla kocaman bir yýkýntý, akla durgunluk verecek bir yangýn yeri... Kentin bayýndýrlýðý, yýkýntý artýklarý ve duvarlarla, kalan yapýlardan anlaþýlýyor. Ýki katlý kâgir evleri yalnýz Erzurum’a özgü bir mimari biçimde. Üst kat çoðunlukla þehniþin biçiminde çýkýntýlý yapýlmýþ, alt bölümleri güzel doðramalarla süslenmiþ. Yapýlarýn bir bölüðü çok saðlam kâgir, bir bölüðü ise adi kerpiç. Kimi evlerin kapýlarý açýlmýþ, içerdekiler görünmemek için kafesler konulmuþ. Erzurum kadýnlarý, üstelik mini mini kýzlar, örtünmeye son derece istek gösteriyorlar. Çoðunlukla caddelerde, mahalle aralarýnda, kýrmýzý çizgili, kimi vakit ipekli, ince hilali çarþaflar içinde alaca giysiler, yeþil ve kýrmýzý güllü þalvarlar giymiþ hanýmlarýn misafirliðe gittikleri görülüyor. Erzurum halký çok zeki ve güler yüzlü. Sözleri düzgün. Esnafý bile anlayýþ sahibi. Onlarýn, gönlünüzü almak için bir: “Begim, gözün üstüne gele.” deyiþleri var ki bu yalýn cümlelerdeki boyun eðen ve içtenlik dolu 70 davranýþlarýna karþý, Anadolu’nun bu sýnýr boyu halkýna yürekten bir saygý beslememek elde deðil. Rus saldýrýsý altýnda silahsýz yaþayan, Ermeni zulümlerine çocuklarýný, erkeklerini, üstelik kadýnlarýný kurban veren, iþte bu halk... Erzurum, geniþ ve yeþil ovaya bakan, çekici bir kent. Uzun kavaklarý karga yuvalarýyla dolu. Ara sýra bir kavakta on ikiyi aþkýn yuva görülüyor. Bunlar sanki minare þerefelerini andýrýyor. Kentte Ruslardan biraz tutsak kalmýþ. Bunlar Erzurum Kalesi’nin savunmasýnda görevli Rus subaylarýyla genç eþleri. Tutsaklýk yaþamýný hoþ geçirmek için çeþitli eðlencelerden yararlanýyorlar. Parlak semaverleri, çaylarý, kitaplarý, gazeteleri, resimli dergileri, musiki notalarý, hiçbir þeyleri eksik deðil. Bu küçük topluluk, yýkýk yangýn yerinde uygar bir yaþamýn pek az ve eksik olanaklarýyla zamanýný geçirmeye çalýþýyor. Geceleri toplanýyorlar; ellerinde keman, mandolin, balalayka güzel Rus havalarý çalýyorlar. Çaykovski’nin seçkin parçalarý Erzurum’un yaslar görmüþ, yanýk gönlünde birer aðýt etkisi yapýyor. Ahmet Refik ALTINAY Yukarýda Erzurum’u anlatan gezi yazýlarý verilmiþtir. Ayný yeri anlatan bu iki gezi yazýsýndaki benzerlik ve farklýlýklarý bularak bunlarýn sebeplerini belirtiniz. 7. ETKÝNLÝK “Japonya” metninden ses düþmesi, ses türemesi, ses benzeþmesi ve ses daralmasý olan kelimeleri aþaðýdaki tabloya yazýnýz. Ses Düþmesi Olan Kelimeler Ses Türemesi Olan Kelimeler Sessiz Benzeþmesi Olan Kelimeler Ses Daralmasý Olan Kelimeler Tablodaki ses olaylarýnýn nedenlerini aþaðýdaki boþ býrakýlan yere yazýnýz. Ses düþmesinin sebebi: ................................................................................................................................. ........................................................................................................................................................................ ........................................................................................................................................................................ Ses türemesinin sebebi: ................................................................................................................................ ........................................................................................................................................................................ ........................................................................................................................................................................ Ses benzeþmesinin sebebi: ........................................................................................................................... ........................................................................................................................................................................ ........................................................................................................................................................................ Ses daralmasýnýn sebebi: .............................................................................................................................. ........................................................................................................................................................................ ........................................................................................................................................................................ 71 8. ETKÝNLÝK Ýncelediðiniz gezi yazýsýyla “Aðaçkakan Kuþu ve Baþkalarý” adlý aný yazýsýný tabloya göre inceleyiniz. Japonya Aðaçkakan Kuþu ve Baþkalarý Amaç bakýmýndan Üslup bakýmýndan Gözlem tekniði bakýmýndan Dilin iþlevi bakýmýndan Anlatým türleri bakýmýndan 9. ETKÝNLÝK Sýnýfta herhangi bir yeri anlatan belgesel izleyiniz. Ýzlediðiniz belgeselden hareketle gezi yazýsý yazýlýp yazýlamayacaðýný tartýþarak belirtiniz. 10. ETKÝNLÝK “...Seyahatname okumanýn tadýný öteden beri bilirim. Bütün çocukluðum onlarý okumakla geçti. Kýþ geceleri dýþarýda rüzgâr ulurken bir gaz lambasýnýn ýþýðýný göz bebeklerimde iki altýn nokta gibi taþýyarak zengin bir ateþ karþýsýnda rahat bir koltukta okuduðum Afrika ve Amerika seyahatnamelerinin masum ve namuslu üslubundan aldýðým tadý bana pek az edebiyat eseri vermiþtir.” Ahmet HAÞÝM Yukarýdaki paragrafý göz önünde bulundurarak günümüz teknolojisinin gezi yazýlarýný nasýl etkilediðini tartýþarak belirleyiniz. 72 11. ETKÝNLÝK Aþaðýda belirtilenler çerçevesinde bir gezi yazýsý yazýnýz. Gezilen yerlerin; ekonomik faaliyetleri, doðal güzellikleri, tarihî eserleri, sergi ve fuarlarý, fabrika ve endüstri merkezleri, çalýþma hayatý, eðlence hayatý, eðitim ve öðretimi, sportif faaliyetleri, siyasi hayatý, orijinal özellikleri, bölgenin tarihi ve bölgede kurulan uygarlýklar, bölgede yaþayan insanlarýn ýrklarý, dilleri, yaþayýþlarý, inançlarý. 12. ETKÝNLÝK Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nden bildiðiniz bir yöreyi anlatan kýsmý okuyunuz ve o yöreyi bugünkü hâliyle karþýlaþtýrýnýz. Karþýlaþtýrma sonuçlarýný sýnýf panosunda sergileyiniz. 13. ETKÝNLÝK Türk ve dünya edebiyatýnda gezi türünün önemli temsilcileri ve bunlarýn eserleriyle ilgili bir sunum yapýnýz. 1. Aþaðýdaki cümlelerde boþ býrakýlan yerleri doldurunuz. Gezi yazýlarýnda dil aðýrlýklý olarak ....................................... iþlevinde kullanýlýr. Türk edebiyatýnda ilk gezi yazýsýný ....................,....................... adlý eseriyle ortaya koymuþtur. 2. Aþaðýda verilen cümleleri doðru-yanlýþ durumlarýna göre iþaretleyiniz. Gezi ve aný yazýlýþ amacý bakýmýndan birbirine benzer. (D) (Y) Gezi yazýsýnda gözlem önemli deðildir. (D) (Y) Reşat Nuri Güntekin’in “Anadolu Notları” adlı eseri bir gezi yazısı örneğidir. (D) (Y) 73 3. Gezi yazýlarý hangi bilim dalýna kaynaklýk etmez? A) Tarih B) Coðrafya D) Hukuk C) Toplum bilimi E) Sanat tarihi 4. Aþaðýdakilerden hangisi gezi yazýsýnýn özelliklerinden biri deðildir? A) Psikolojik tahlillerin geniþ yer tutmasý B) Gözlem gücünün ürünü olmasý C) Tarih ve uygarlýklardan söz edilmesi D) Yazýlarýn fotoðraflarla desteklenebilmesi E) Okuyucuda gezip görme isteði uyandýrmasý 5. Aþaðýdaki eserlerden hangisi yurt içi gezi yazýlarýna bir örnek olabilir? A) Ankara-Bükreþ B) Bahriye C) Anadolu Notlarý D) Denizaþýrý E) Tuna’dan Batýya 6. “Afâk-ý Irak”, “Avrupa Mektuplarý” ve “Hac Yolunda” gibi kitaplarýyla gezi türünde eserler vermiþ olan yazarýmýz aþaðýdakilerden hangisidir? A) Mehmet Âkif Ersoy B) Ahmet Haþim D) Cenap Þehabettin C) Þevket Rado E) Hikmet Birand 7. Gezi türünün baþarýlý örnekleri arasýnda sayýlan “Mavi Yolculuk” ve “Mavi Anadolu” adlý eserlerin yazarý aþaðýdakilerden hangisidir? A) Haldun Taner B) Bediî Faik D) Melih Cevdet Anday C) Nevzat Üstün E) Azra Erhat 8. Bu konuda gençleri azýmsamak doðru deðildir. Bu cümledeki anlatým bozukluðunun sebebi aþaðýdakilerden hangisidir? A) Gereksiz sözcük kullanýlmasý B) Bir sözcüðün anlam bakýmýndan yanlýþ kullanýlmasý C) Tamlamanýn yanlýþ yapýlmasý D) Ek eylemin yanlýþ kullanýlmasý E) Yüklemine göre olumsuz cümle olmasý 1996-ÖSS 74 Öz Deðerlendirme Formu Geziyle ilgili daha önce bildiklerim Geziyle ilgili öðrendiklerim Geziyle ilgili tam öðrenemediklerim Geziyle ilgili öðrenmek istediklerim Gezi türünde okuduðum kitaplar Gezi türünde okumayý düþündüðüm kitaplar Geziyle iliþkilendirdiðim diðer konular Geziyi yazýsýný arkadaþlarýma anlatsaydým konunun püf noktalarý olarak söyleyeceklerim Geziyle ilgili kullandýðým araç ve gereçler 75 1. “Sohbet, söyleþi, musahabe, hoþsohbet, nükte ve nüktedan” kelimelerinin anlamlarýný araþtýrýnýz. 2. “Gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül sohbet ister; kahve bahane.” sözüyle ilgili düþüncelerinizi açýklayýnýz. 3. “Hoþsohbet” olarak nitelendirilen kiþilerin özellikleri nelerdir? 1. ETKÝNLÝK Sohbet türüne örnekler getiriniz. Radyo ve televizyonda gerçekleþtirilen sohbetleri dinleyiniz. Bu sohbetlerin ilgi çeken yerlerinden arkadaþlarýnýzla paylaþmak üzere notlar alýnýz. 2. ETKÝNLÝK Seçilen öðrencilerden her biri istediði bir konuda sohbet gerçekleþtirir. Yapýlan sohbet çalýþmalarý üzerine öðrenciler düþüncelerini ifade eder. 3. ETKÝNLÝK Türk ve dünya edebiyatýnda sohbet türünün tarihsel geliþimini, önemli temsilcilerini ve bunlarýn eserlerini araþtýrýnýz (9. etkinliðe yöneliktir.). 76 TAKDÝR DUYGUSU Bana Mustafakemalpaþa kazasýndan birkaç imzalý mektup gönderdiler. Ýçinde bir sual var. Doðrusu her mektupta sorulan suale hemen cevap vermek kolay olmuyor. Bir kere bazý kimseler çok çetin sualler soruyorlar, onlarýn içinden çýkmaya benim bilgim kâfi gelmiyor. Bazý kimseler de serçe gibidir; akýllarý hep darýdadýr. Gönül meselelerinin hâllini benden istiyorlar. Gönül meselesini de ne yazýk ki bilgi ile hâlletmek her zaman mümkün deðildir. Onun için dikkat ederseniz erbabý, bu gibi hâllerde daha çok kahve falýna, el falýna baþvururlar. Fala baktýrmak veya bakmak ise çoktan beri yasak olduðundan onlarýn gönül meselelerine dair suallerini de cevapsýz býrakmak gerekiyor. Sonunda kala kala daha kolayca, mantýkla ve hayattaki tecrübelerle içinden çýkmak mümkün olan suallere cevap vermek iþi kalýyor ki Mustafakemalpaþa kazasýndan bana mektup gönderen vatandaþlarýma önce böyle bir sual sorduklarý için teþekkür ederim. Sonra itiraf edeyim ki Mustafakemalpaþa kazasýnda oturanlardan birkaç kiþi tarafýndan hatýrlanmam da hoþuma gitti. Çünkü bundan hayli zaman önce, çocukluðumda o kasabada on beþ, yirmi gün kadar misafir kalmýþtým. O zaman Ýstiklal Mücadelesi’nden yeni çýktýðýmýz için kasaba pek harap bir hâlde idi. Ama çok þirin evleri, yemiþlerle dolu bahçeleri hatýrýmdan bir türlü çýkmaz. Bir daha fýrsat bulup da ziyaret edemediðim Mustafakemalpaþa kazasýndan birkaç kiþinin beni hatýrlayýp bir mesele etrafýnda fikrimi almaya heves etmesi, bilhassa eski hatýralarýmý canlandýrdýðý için pek hoþuma gitti. Bilirsiniz, geçmiþ zamaný bir daha yaþamak ancak hatýralar sayesinde mümkün olabilir ve meþhur tabir ile “Geçmiþ zaman olur ki hayali cihan deðer.” Mustafakemalpaþa’dan mektup yazanlar “Ýnsanlarýn büyüklerinden veya karþýlarýndakilerden takdir görmeye ihtiyaçlarý var mýdýr?” diye soruyorlar. Tabii sual bu kadarla kalmamýþ, kendi fikirlerini de eklemeyi unutmamýþlar. Onlara göre de çalýþan insanlarý takdir etmek, tebrik etmek lazýmdýr ki þevke gelsinler. Bazen bir tatlý söz insana en büyük mükâfatlardan daha fazla gayret verdiði hâlde zaman olur ki bir gönülsüz bakýþ insaný tuttuðu iþten buzlar gibi soðutuverir. Takdirin gönülde yaptýðý tesir neden ileri geliyor, bize onu, mümkünse etraflýca anlatýnýz, diyorlar. Geçenlerde attan pek iyi anlayan bir dostumla görüþüyorduk. Atlara her þeyi öðretmenin kabil olduðunu söylüyordu. Yeter ki at istenilen bir hareketi yaptýðý zaman mükâfat alacaðýný kavrayabilsin. O hareketi yapmadýðý takdirde cezaya çarpýlabileceðini de anlarsa atýn yapmayacaðý þey yoktur. Fakat ben öyle zannediyorum ki insanlarý iyi hareketler yapmaya teþvik etmekte mükâfatýn, yani takdirin tesiri cezanýn tesirinden daha büyüktür. Size galiba bir kere daha söylemiþtim. Büyük filozof Bertrand Russell (Börtrýnt Rasýl) anlatýr. Adamýn biri kedisini fare tutmaya alýþtýrmak için fareyi ortaya çýkarýr, kedisini de üzerine atlasýn diye teþvik eder, atlamadýðýný görünce sopayý basarmýþ. Bu dayaklý terbiye sisteminin sonu ne olmuþ biliyor musunuz? Kedi fareyi gördüðü zaman dayak korkusundan tir tir titremeye baþlarmýþ! Onun için iyi hareketleri teþvikte cezanýn tesiri takdirin, mükâfatýn çok altýnda kalýr. Yine attan anlayan o dostumuza: — Atýn iyi hareketlerine karþýlýk beklediði takdir nedir, diye sordum. — Gayet basit, dedi, ya bir topak þeker yahut da suratýnýn okþanmasýndan ibaret. 77 At okþanmaktan anlar mý, diyeceksiniz. Hem de öylesine anlarmýþ ki bayýlýr, mest olurmuþ. O hantal vücudu, o küt yapýsýyla bir at takdirden, mükâfattan anlýyor, sýrf o takdiri, o mükâfatý kazanmak için yapýlmasý en zor hareketleri yapmaya giriþiyor da insan neden takdir karþýsýnda bir duvar gibi duygusuz kalsýn? Dünyada insanoðlu bütün güzel hareketleri sadece bir takdir kazanmak için yapmýþtýr. Gerçi para kazanmak, kazandýðýmýz o para ile daha refahlý bir ömür sürerek rahat etmek için çalýþýyoruz gibi görünüyorsak da bütün çalýþmalarýmýzdan zaman zaman takdir edileceðimizi ümit etmesek geçinmek hesabýna bile olsa çalýþmak hevesimiz kalmaz. Daha çocukken henüz bütün kabiliyetlerimizin geliþmediði küçük yaþlarda bizi yattýðýmýz yerden ayaða kaldýran, annemizin, babamýzýn teþvikleri, takdirleridir. Ýlk adýmlarýmýzý atmaya baþladýðýmýz zaman annemizle babamýz bize “aferin” demeseler, kucakta taþýnacaðýmýzý pekâlâ bildiðimiz o günlerde bizler için çok zor bir þey olan yürümeyi her hâlde çekici bulmayacaktýk. Paranýn insan için manasý olmadýðý çaðlarda bir “aferin”, bir “yaþa”, “var ol”, bir “arslaným” sözünün göze aldýrmayacaðý fedakârlýk yoktur. Mektepte geçen yýllarýmýz hocalarýmýzýn takdirlerini kazanmak için gayret sarf etmekle geçmiþtir. Öðrenilmesi sahiden zor ve büyük bir kýsmýnýn hayatta yeri olmayan o bilgi yükünü takdir kazanmak, hatta ileride takdir kazanacak bir seviyeye yükselmek uðrunda kafamýza yerleþtirdik. Tiyatroya þüphesiz gidiyorsunuz. Aktörlüðün ne kadar güç bir meslek olduðunu da o vesile ile düþündüðünüz zamanlar her hâlde olmuþtur. Bir kitaptan, iki saat sürecek sözleri, kelimesi kelimesine ezberlemek, sonra sahnede her gece ayný rolü, belki yüz defa tekrar etmek. Bütün bu külfetlere o sanatkârlar sadece maaþlarýný almak için mi katlanýyorlar dersiniz? O kadar gayret sarf eden adam aldýðý maaþý her yerde hak eder. Aktör bütün bu külfete sýrf takdir toplamak için katlanýr. Alkýþ yok mu, hani bizim için hiç de zahmetli ve mahiyeti bakýmýndan hiç de aðýr olmayan, iki elimizi birbirine çarpýp ses çýkarmaktan ibaret olduðu hâlde, lütfetmekte pek hasis davrandýðýmýz o alkýþ! Ýþte aktör o alkýþýn esiri olmuþtur. Sahnenin üstünde yere düþüp ölür ve sizin canýgönülden kendisini alkýþladýðýnýzý duyunca yerinden mesut ve bahtiyar fýrlayarak mükâfatýný almýþ bir adamýn keyfi içinde sizi selamlar. En büyük keþifler, en faydalý icatlar para kazanmak için deðil, insanlýða hizmet edenlerin takdir edildiði bilindiði için yapýlmýþtýr. Öldükten sonra iyi bir isim býrakmak isteyen adam hayatýný feragat içinde, fakirliðe katlanarak fakat namuslu kalmaya gayret ederek geçiriyorsa takdir edilmek istediði içindir. Geçen sene bütün dünya gazeteleri Himalaya Daðlarý’nýn en yüksek tepesine çýkmaya çalýþan insanlarýn macerasýný okuyucularýna saati saatine bildirmekle meþguldü. Ýnsan durup dururken Himalaya'nýn buzlu tepelerine týrmanmayý neden istesin? Tehlikelere kendini neden atsýn? Para içinse Himalaya'nýn tepesine çýktýðý için kimse kimseye on para vermez. Fakat Himalaya'nýn tepesine çýkmak bir marifettir. Çünkü bunca senedir oraya çýkmak isteyenler karþýlaþtýklarý tehlikelerden gözleri yýlarak aþaðý indiler. Bu cesaret ve fedakârlýðý kim gösterirse onun takdir edileceðini, alkýþlanacaðýný, bir müddet bile olsa baþ üstünde taþýnacaðýný herkes bildiði için Himalaya'ya týrmanmaya cesaret edenler ortaya çýkar. Çünkü bu iþin sonunda takdir vardýr. Para, hizmetleri, gayretleri ödemek için iyi bir vasýtadýr fakat kâfi deðildir. Feragatler, fedakârlýklar para ile ödenmez; takdirle, alkýþla veya birkaç tatlý cümle ile ödenir. Dünyanýn bütün büyük iþleri de ancak fedakârlýkla yapýlabilir. Þevket RADO Eþref Saat 78 1. Okuduðunuz sohbet yazýsý ile dinlediðiniz sohbetlerin ortak özelliklerini belirleyiniz. 2. Okuduðunuz ve dinlediðiniz sohbetlerin gerçekleþtirilme amaçlarýný açýklayýnýz. 3. “Takdir Duygusu” adlý ve ikinci etkinlikte yapýlan sohbetten hareketle yazý ve konuþmalarda sohbetin nasýl gerçekleþtiðini belirtiniz. 4. “Takdir Duygusu” adlý sohbette nasýl bir üslup kullanýlmýþtýr? Bu üslubun fikirleri ifade etmedeki etkilerini açýklayýnýz. 5. Ýncelediðiniz sohbette paragraflarýn yapý ve anlam bakýmýndan nasýl iliþkilendirildiðini belirleyiniz. 6. Ýncelediðiniz metinde yazarýn, mahallî ve kiþisel söyleyiþlere yer verip vermediðini belirleyiniz. Varsa bunlarýn metne katkýlarýný açýklayýnýz. 7. Ýncelediðiniz sohbet metninin dil ve anlatým özelliklerini maddeler hâlinde yazýnýz. 8. Ýncelediðiniz sohbette hangi anlatým türleri kullanýlmýþtýr? Metinden bu anlatým türlerine örnekler gösteriniz. 9. Dil, metinde aðýrlýklý olarak hangi iþlevde kullanýlmýþtýr? 4. ETKÝNLÝK ... Bana Mustafakemalpaþa kazasýndan birkaç imzalý mektup gönderdiler. Ýçinde bir sual var. Doðrusu her mektupta sorulan suale hemen cevap vermek kolay olmuyor. Bir kere bazý kimseler çok çetin sualler soruyorlar, onlarýn içinden çýkmaya benim bilgim kâfi gelmiyor. Bazý kimseler de serçe gibidir; akýllarý hep darýdadýr. Gönül meselelerinin hâllini benden istiyorlar. Gönül meselesini de ne yazýk ki bilgi ile hâlletmek her zaman mümkün deðildir. Onun için dikkat ederseniz erbabý, bu gibi hâllerde daha çok kahve falýna, el falýna baþvururlar. Fala baktýrmak veya bakmak ise çoktan beri yasak olduðundan onlarýn gönül meselelerine dair suallerini de cevapsýz býrakmak gerekiyor. Sonunda kala kala daha kolayca, mantýkla ve hayattaki tecrübelerle içinden çýkmak mümkün olan suallere cevap vermek iþi kalýyor ki Mustafakemalpaþa kazasýndan bana mektup gönderen vatandaþlarýma önce böyle bir sual sorduklarý için teþekkür ederim. .... Þevket RADO ... Yüksek tahsil yapamadýysam suç bende deðil. Belki böyle kestirip atmak da doðru deðil. Belki hukuka devam edebilirdim. Hani devam mecburiyeti yok ya. Bankacýlar arasýnda böyle çok hukuk mezunu vardýr. Benim hatam diplomaya ehemmiyet vermemekte noktalandý. Kiþiliðim, kültürüm, mesleki tecrübem yeter diyordum. Ama yetmedi. Benden sonra gelenler; geldi geçti beni. Hepsi müdür oldu. Ben de olabilirdim ama. Ýþte bir ama daha. .... Mustafa KUTLU Yukarýdaki paragraflarý “akýcýlýk, duruluk-açýklýk ve yalýnlýk” bakýmýndan karþýlaþtýrýnýz. Karþýlaþtýrma sonuçlarýndan hareketle akýcýlýk, duruluk-açýklýk ve yalýnlýðýn sohbet türü için önemini belirtiniz. 79 5. ETKÝNLÝK Ýncelediðiniz sohbette anlatým bozukluðu bulunup bulunmadýðýný belirleyiniz. Varsa cümlelerdeki anlatým bozukluðunun sebebini söyleyiniz. Bu cümlelerdeki anlatým bozukluðunu düzeltiniz. 6. ETKÝNLÝK Bazý kimseler de serçe gibidir; akýllarý hep darýdadýr. Gönül meselesini de ne yazýk ki bilgi ile hâlletmek her zaman mümkün deðildir. Onun için dikkat ederseniz erbabý, bu gibi hâllerde daha çok kahve falýna, el falýna baþvurur. Sonunda kala kala daha kolayca, mantýkla ve hayattaki tecrübelerle içinden çýkmak mümkün olan suallere cevap vermek iþi kalýyor ki Mustafakemalpaþa kazasýndan bana mektup gönderen vatandaþlarýma önce böyle bir sual sorduklarý için teþekkür ederim. Sonra itiraf edeyim ki Mustafakemalpaþa kazasýnda oturanlardan birkaç kiþi tarafýndan hatýrlanmam da hoþuma gitti. Mustafakemalpaþa’dan mektup yazanlar “Ýnsanlarýn büyüklerinden veya karþýlarýndakilerden takdir görmeye ihtiyaçlarý var mýdýr?” diye soruyorlar. Onlara göre de çalýþan insanlarý takdir etmek, tebrik etmek lazýmdýr ki þevke gelsinler. Bazan bir tatlý söz insana en büyük mükâfatlardan daha fazla gayret verdiði hâlde zaman olur ki bir gönülsüz bakýþ insaný tuttuðu iþten buzlar gibi soðutuverir. Bu dayaklý terbiye sisteminin sonu ne olmuþ biliyor musunuz? Bütün bu külfetlere o sanatkârlar sadece maaþlarýný almak için mi katlanýyorlar dersiniz? Metinden alýnan yukarýdaki cümlelerde geçen “ki”, “de” ve “mi”nin ayrý ve birleþik yazýlma nedenlerini açýklayýnýz. 1. Her konuþmanýn “sohbet” olarak deðerlendirilip deðerlendirilmeyeceðini açýklayýnýz. 2. Çaðýmýz iletiþim araçlarýnýn sohbet etmeye ve sohbet türüne etkilerini belirtiniz. 7. ETKÝNLÝK Ýki grup oluþturulur. Bir grup “küresel ýsýnmanýn sebepleri ve sonuçlarý”; diðer grup “teknolojinin insan hayatýndaki olumlu ve olumsuz sonuçlarý” üzerine sohbet yazýsý yazar. Gruplar yazdýklarý sohbet yazýlarýný “üslup, dil ve anlatým özellikleri, akýcýlýk, duruluk-açýklýk ve yalýnlýk bakýmýndan karþýlaþtýrýr. Karþýlaþtýrma sonucunda beðendiðiniz üç sohbet yazýsýný sýnýf panosunda sergileyiniz. 8. ETKÝNLÝK Çevrenizde hoþsohbetiyle tanýnmýþ insanlarý sohbet etmesi için sýnýfa davet ediniz. Sohbetin konusunu ve amacýný söyleyiniz. Yapýlan sohbetteki mahallî ve kiþisel söyleyiþleri belirleyiniz. Bunlarýn sohbete katkýlarýný açýklayýnýz. Sohbet edenin üslubunu belirleyiniz. 80 9. ETKÝNLÝK Türk ve dünya edebiyatýnda sohbet türünün önemli temsilcileri ve bunlarýn eserleriyle ilgili bir sunum yapýnýz. 1. Aþaðýdaki cümlelerde boþ býrakýlan yerleri doldurunuz. Sohbet türünde dil aðýrlýklý olarak ...................................... iþlevinde kullanýlýr. Ýçtenlik, doðallýk ...................................... en belirgin özelliklerindendir. 2. Aþaðýda verilen cümleleri doðru-yanlýþ durumlarýna göre iþaretleyiniz. Sohbette herkesin ilgileneceði konular seçilmelidir. (D) (Y) Bir doktorun, o gün yaptýðý ameliyatý, teknik terimlerle yüklü olarak anlatmasý iyi bir sohbettir. (D) (Y) Sohbette nükteli sözlere, herkesin bildiði fýkralara, atasözü ve halk deyiþlerine yer verilir. (D) (Y) Sohbette konular gündelik olaylardan, sanat ve edebiyat dünyasýndan, bir de herkesin paylaþtýðý ortak yaþantýlardan ve deðerlerden seçilir. (D) (Y) 3. Aþaðýdakilerden hangisi sohbetin özelliklerinden biri deðildir? A) Bir plan dahilinde yazýlmasý B) Karþýlýklý konuþma havasýnýn hâkim olmasý C) Belirli bir konusunun olmamasý, her konuda yazýlabilmesi D) Mahallî söyleyiþlere yer verilmesi E) Sohbetlerde nüktedanlýða yer verilmemesi 4. I. Ahmet Rasim II. Namýk Kemal III. Þevket Rado IV. Ömer Seyfettin Yukarýdaki yazarlardan hangileri sohbet türünde eser vermiþtir? A) I - III B) I - II C) II - III D) III - IV E) I - IV 5. Aþaðýdaki cümlelerin hangisinde “ki”nin yazýmýyla ilgili bir yanlýþlýk yapýlmýþtýr? A) Mademki kaybedilen, kaybedilmiþtir, bu acýlarý eþelemek neye yarar? B) Duydum ki unutmuþsun gözlerimin rengini. C) Âlemdeki en kýymetli þey benim. D) Gözlerindeki nemi kurutamadým ben. E) Hayalimde ki her þey gerçek oldu. 81 Öz Deðerlendirme Formu Sohbetle ilgili daha önce bildiklerim Sohbetle ilgili öðrendiklerim Sohbetle ilgili tam öðrenemediklerim Sohbetle ilgili öðrenmek istediklerim Sohbet türünde okuduðum kitaplar Sohbet türünde okumayý düþündüðüm kitaplar Sohbetle iliþkilendirdiðim diðer konular Sohbeti arkadaþlarýma anlatsaydým konunun püf noktalarý olarak söyleyeceklerim Sohbetle ilgili kullandýðým araç ve gereçler 82 1. “Gazete, haber, sütun, sürmanþet, manþet, muhabir, ajans, köþe yazýsý, tekzip, asparagas ve sansasyonel” kavramlarýnýn anlamlarýný araþtýrýnýz. 2. Gazete çýkarmanýn, televizyon ve radyoda haber bülteni hazýrlamanýn amaçlarýnýn neler olabileceði üzerine düþüncelerinizi belirtiniz. 3. Ýnsanlar niçin haber alma ihtiyacý duyar? 4. “Bir köpek, bir adamý ýsýrýrsa bu bir haber deðildir fakat bir adam bir köpeði ýsýrýrsa bu bir haberdir.” sözüyle ilgili düþüncelerinizi açýklayýnýz. 5. Gazete ve televizyonda ne tür haberlerin ilginizi çektiðini gerekçeleriyle açýklayýnýz. 1. ETKÝNLÝK Ýçinde “haber” kelimesi geçen deyim ve atasözleri bularak bunlarý arkadaþlarýnýzla paylaþýnýz. 2. ETKÝNLÝK Spor, eðitim, ekonomi ve politikayla ilgili; okuyucuda merak uyandýrýcý, hoþgörü telkin edici, okuyucularý günlük hayatýn dýþýna çýkarýcý, olaðanüstü özellik taþýyan olaylarý; çocuklarý, hayvanlarý konu alan haberleri gazetelerden araþtýrýnýz. Bulduðunuz haberlerle sýnýf panosu oluþturunuz. 3. ETKÝNLÝK Türk ve dünya edebiyatýnda gazetenin tarihsel geliþimini araþtýrýnýz (18. etkinliðe yöneliktir.). 83 1. Metin Burgazada, çöp yangýnýyla faciadan döndü Yazar Sait Faik Abasýyanýk’ýn tabii güzelliklerini hikâyelerinde anlattýðý Marmara Denizi’ndeki Burgazada, çöplükten çýkan yangýnla büyük tehlike atlattý. Marmara’nýn en yeþil ve üçüncü büyük adasý olan Burgazada’da yangýn rüzgârýn etkisiyle yerleþim birimlerine kadar ilerledi. Büyük panik yaþayan vatandaþlar, adanýn sahil kesiminde toplandý. Bir faytoncu kalp krizinden öldü. Yangýn gece saat 21.00 sularýnda ancak söndürüldü. Ada sakinlerinden Reha Sayýn, kontrollü olarak yakýlan çöplerden tedirgin olduklarýný ve yangýn tehlikesini sürekli hissettiklerini kaydetti. Sadece üç itfaiye aracýnýn olmasý yangýnýn kýsa sürede büyümesine yol açtý. Deniz Kuvvetleri Komutanlýðýna ait iki çýkarma gemisi Bostancý’dan, bir çýkarma gemisi de Yenikapý’dan adaya paletli iþ makinesi götürdü. Adadaki yangýnla ayný saatlerde Çanakkale, Edirne, Kýrklareli ve Bolu'da da orman yangýnlarý meydana geldi. Yetkililer, sabotaj ihtimalini araþtýrýyor. Bostancý’dan iki deniz otobüsü ile Sirkeci’den bir adet arabalý vapur da adaya takviye personel, araç ve motopomp iletti. Ayrýca Ýzmir ve Marmaris’ten birer helikopter, Kayseri’den C-130 tipi bir uçak bölgeye intikal etti. Ancak yoðun duman ve rüzgâr yangýn söndürme çalýþmalarýný uzun süre aksattý. Kýzýlay ekipleri de bölgeye sevk edildi. Adalar Belediye Baþkaný Coþkun Özden, yangýnýn birkaç yerde ayný anda baþladýðýný ve bu durumu araþtýracaklarýný söyledi. Gece 21.00 sularýnda açýklama yapan Ýstanbul Orman Bölge Müdürü Faruk Çebi, adadaki yangýnýn söndürüldüðünü bildirdi. Çebi, yangýn sonucu yaklaþýk 40 hektar alanýn tahrip olduðunu belirtti. Öðle saatlerinde çýkan yangýn hava kararýrken ancak kontrol altýna alýnabildi. Saat 21.00 sularýnda tamamen söndürülen yangýnýn soðutma çalýþmalarýnýn ise sabaha kadar süreceði açýklandý. Faruk Çebi, yangýnda, 7-8 evin ve çamlýk alandaki bazý yapýlarýn yandýðýný bildirdi. Çebi, yangýnýn sabotaj sonucu çýkmadýðý kanaatinde olduðunu ifade etti. Sait Faik, Burgazada ile özdeþleþmiþti. Ada’nýn nüfusu 500 ile bin kiþi 84 arasýnda deðiþiyor. Yazýn ise 12 bine çýkýyor. Adadaki yazlýkçýlarýn tamamýnýn ayrýlmadýðý belirtiliyor. Burgazada, Ýstanbul’un Adalar ilçesine baðlý adalardan. 1900 metre uzunluk ve 1300 metre geniþlikte 1,5 kilometrekarelik alana sahip. Heybeliada ile arasýnda 600-700 metre geniþliðinde yer alan sýð kanal burada korunaklý bir liman oluþturmuþ ve bu özelliði ile ilk çaðlarda “emin liman” anlamýnda “Panormos” diye adlandýrýlmýþ. Ýstanbul'un fethinden sonra buraya Rumcada “kale burcu” anlamýna gelen “Burgaz” ismi verildiði söyleniyor. Adanýn fethi ise Ýstanbul’un fethinden altý hafta önce 17 Nisan 1453’te Kaptan-ý Derya Baltaoðlu Süleyman Bey tarafýndan gerçekleþtirilmiþ. Burgazada’ nýn sakinlerinden birisi de ünlü yazar Sait Faik Abasýyanýk. 1954 yýlýnda vefat eden Abasýyanýk, þimdi müze hâline getirilen Burgaz Çayýrý Sokak’taki 15 numarada ikamet etmiþ. Basýndan - 7 Ekim 2003 2. Metin Kök Hücreden Minyatür Karaciðer Ýngiliz bilim adamlarý, kök hücreden minyatür karaciðer geliþtirdiler. Daily Mail (Dayli Meyl) Gazetesi’ne göre mini-karaciðerler, ilaçlarýn test edilmesinde kullanýlabilir ve gelecekte organ nakli için de bir ilk adým oluþturabilir. Gazetenin haberine göre Newcastle (Nevkasýl) Üniversitesi bilim adamlarý, kordon kanýndan elde edilen kök hücreyi laboratuvar ortamýnda, madeni para büyüklüðünde bir karaciðere dönüþtürmeyi baþardý. Bilim adamlarý, zamanla daha büyük karaciðer parçalarý üretmenin yolunun açýldýðýný belirterek 15 yýl içinde, tam bir karaciðer elde etmenin mümkün olabileceðini söylediler. Önümüzdeki 5 yýl içinde de, laboratuvarda üretilecek karaciðer parçalarýnýn karaciðer bekleyen hastalara nakledilebileceðine dikkat çekildi. Bilim dünyasý, gelecekte hastanýn kendi kök hücrelerinden geliþtirilecek organla nakil bekleyen karaciðer hastalarýnýn sorununu çözmeyi umuyor. Araþtýrma Prof. Colin McGuckin (Kolin Mak Gakin) ve Dr. Nico Forraz (Niko Foras) liderliðinde yürütüldü. Bilim adamlarý, daha önce de laboratuvarda kök hücreden karaciðer hücresi elde etmiþti, ama ilk kez kayda deðer bir büyüklükte doku yetiþtirilmiþ oluyor. Kök hücrelerin NASA’nýn geliþtirdiði yer çekimsiz "biyoreaktör"de çoðalttýðý, karaciðer dokusuna dönüþmesi için kimyasal madde ve hormon ilave ettiði bildirildi. Basýndan - 01 Kasým 2006 Kuzey Kutbu’nda 9 ayda Türkiye kadar buzul eridi! 3. Metin Amerikan Havacýlýk ve Uzay Dairesi (NASA)’nin araþtýrmalarýna göre, Kuzey Kutbu’ndaki buzullar eskisinden daha hýzlý eriyor. NASA’nýn 2004 ve 2005 uydu verilerine göre, Kuzey Kutbu’nun tüm yýl boyunca kalan kalýn daimi buzullarý yüzde 14 oranýnda azaldý. NASA uzmanlarý, bunun Türkiye’nin yüzölçümü kadar bir buzul kitlesinin Kuzey Kutbu’nda erimesi anlamýna geldiðini belirtiyorlar. Son 20-30 yýldýr Kuzey Kutbu’nda eriyen yaz buzul oranýnýn da yýlda yüzde 0,7 olduðunu belirten bilim adamlarý, bu etkili erimenin kýsmen 2005’teki alýþýlmamýþ rüzgarlardan ya da Kuzey Kutbu’nun sýcaklýðýnýn yükselmesinden kaynaklanmýþ olabileceðini kaydediyorlar. Kuzey Kutbu, Yerküre’nin diðer bölgelerine oranla iki kat fazla ýsýnýyor. Kuzey Kutbu’nun ince buzullarla kaplý bölümü ile daimi buzullarýnýn endiþe verici düzeyde eridiðini ve dünya ile okyanusun hassas ekosistemini etkileyeceðini gösteren bu araþtýrma, Geophysical Research Letters (Ceografikýl Resörç Letýrs) Dergisinde de yayýmlandý. NASA’nýn Eylül 2005’teki uydu fotoðraflarýna göre, ilk uydu kayýtlarýnýn alýnmaya baþlandýðý 1978’den bu yana en ince buzul örtüsü kaydedilirken 3 metre kalýnlýða varan daimi buzul örtüsünün de önemli ölçüde azaldýðý tespit edildi. Basýndan - 14 Eylül 2006 85 1. Okuduðunuz haber yazýlarýnýn ortak özelliklerini belirleyiniz. 2. Bir okuyucu olarak iyi bir haber yazýsýnda hangi özelliklerin olmasýný istersiniz? 4. ETKÝNLÝK Ýncelediðiniz haber yazýlarýný aþaðýdaki ölçütlere göre deðerlendiriniz. Ölçütler 1. Metin 2. Metin 3. Metin Kolay anlaþýlýr Ýlginç Önemli Doðru Güncel Ýyi bir haber yazýsýnda tablodaki ölçütlerden baþka ne gibi ölçütlerin olmasý gerektiðini belirtiniz. 5. ETKÝNLÝK 5N 1K kuralýnýn ne olduðunu araþtýrýnýz. “Kök Hücreden Minyatür Karaciðer“ adlý haberi 5N 1K kuralýna göre deðerlendirerek tabloya yazýnýz. Deðerlendirme Sorular Kök Hücreden Minyatür Karaciðer Ne Neden Nerede Nasýl Ne zaman Kim 86 3. Haberin; sosyal, siyasal, kültürel ve günlük hayattaki yerini tartýþarak belirleyiniz. 6. ETKÝNLÝK Üç grup oluþturulur. Birinci grup 1. metni; ikinci grup 2. metni; üçüncü grup 3. metni akýcýlýk, duruluk-açýklýk ve yalýnlýk bakýmýndan inceler. Gruplar inceleme sonuçlarýndan hareketle akýcýlýk, duruluk-açýklýk ve yalýnlýðýn haber yazýlarý için önemini belirtir. 7. ETKÝNLÝK Ýyi bir haber yazýsýnda olmasý gereken özelliklerden hareketle, haber yazýsý bulunmayan günlük gazete olup olmadýðýný araþtýrýnýz. Araþtýrma sonuçlarýný sýnýfa sununuz. 8. ETKÝNLÝK Herhangi bir günlük gazetedeki haberleri haber kaynaklarýna göre (resmî, ajans, özel) gruplandýrýnýz. 9. ETKÝNLÝK “Burgazada Çöp Yangýnýyla Faciadan Döndü” baþlýklý haber yazýsýndaki kelimelerin anlam deðerlerini (ilk anlam, yan anlam, mecaz anlam, terim anlam ve deyim anlam) belirleyiniz. Bu kelimelerin haberde kullanýlýþ amacýný ve haber yazýsýna katkýlarýný açýklayýnýz. 10. ETKÝNLÝK Haber yazýlarýnda yapý ve anlam bakýmýndan ne tür cümlelerin kullanýldýðýný belirleyiniz. Bu tür cümlelerin habere katkýlarýný açýklayýnýz. 4. Ýncelediðiniz haber yazýlarýnda kullanýlan anlatým türlerini belirleyerek bu türlere metinlerden örnekler veriniz. 5. Dil, incelediðiniz metinlerde aðýrlýklý olarak hangi iþlevde kullanýlmýþtýr? 6. Ýncelediðiniz haber metinlerinde anlatýcýnýn tavrýný belirleyiniz. 11. ETKÝNLÝK Ýncelediðiniz haber yazýlarýnda anlatým bozukluðu bulunup bulunmadýðýný belirleyiniz. Varsa cümlelerdeki anlatým bozukluðunun sebebini söyleyiniz. Bu cümlelerdeki anlatým bozukluðunu düzeltiniz. 12. ETKÝNLÝK Ýncelediðiniz haber yazýlarýndaki imla ve noktalama yanlýþlarýný bulunuz. Bulduðunuz imla ve noktalama yanlýþlarýný düzeltiniz. Haber yazýlarýnda noktalama iþaretlerinin kullanýlma nedenlerini belirleyiniz. 87 1. Haber yazýlarýnýn günlük, doðru, kolay anlaþýlýr ve ilginç olmasýnýn neden önemli olduðunu tartýþarak belirleyiniz. 13. ETKÝNLÝK Arkadaþlarýnýzýn iyi bir haber metni yazmalarý için tavsiye cümleleri oluþturunuz. 14. ETKÝNLÝK a. Spor b. Mizah c. Hayvanlar alemi ç. Aktüalite d. Olaðanüstü özellikler taþýyan olaylar e. Çocuklar f. Politika g. Eðitim Verilen baþlýklarla ilgili konularda duyduðunuz ve þahit olduðunuz olaylarla ilgili bir haber yazýnýz. Yazdýðýnýz bu haberlerle bir sýnýf gazetesi çýkarýnýz. 15. ETKÝNLÝK Ýki grup oluþturulur. Birinci grup “özgürlük ve gazete”; ikinci grup “özgürlük ve birey” üzerine araþtýrma yapar. Gruplar araþtýrma sonuçlarýndan hareketle gazetenin birey açýsýndan önemi üzerine ortak çalýþma yaparak bir sunum hazýrlar. 16. ETKÝNLÝK Çeþitli gazetelerden farklý konularda haber metinleri bulunuz. Bulduðunuz bu haberlere uygun manþetler oluþturunuz. Manþetleri oluþtururken nelere dikkat ettiðinizi arkadaþlarýnýzla paylaþýnýz. 17. ETKÝNLÝK “Gazete ve dergilerde her türlü haberin yayýmlanmasý uygundur/uygun deðildir.” konusunu münazara kurallarýna uygun olarak tartýþýnýz. Tartýþma sonuçlarýný maddeleyiniz. 18. ETKÝNLÝK Ýki grup oluþturulur. Birinci grup gazetenin Türk edebiyatýndaki yeri ve önemi ile ilgili bir sunum; diðer grup ayný konu ile ilgili teknoloji sýnýfýnda sunulmak üzere slayt gösterisi hazýrlar. 88 1. Aþaðýdaki cümlelerde boþ býrakýlan yerleri doldurunuz. 5N 1K açýlýmý ......................................, ......................................, ......................................, ......................................, ...................................... ve ....................................... Gazetelerin, radyo ve televizyonlarýn haber kaynaklarý ..............................., ................................, .................................... 2. Aþaðýda verilen cümleleri doðru-yanlýþ durumlarýna göre iþaretleyiniz. Haberler; günlük, doðru, kolay anlaþýlýr, ilginç ve önemli olmalýdýr. (D) (Y) Haber yazýlarýnda açýk, anlaþýlýr bir dil kullanýlýr. (D) (Y) Haber yazýlarýnda dilin göndergesel işlevi kullanılır. (D) (Y) 3. Aþaðýdaki bilgilerden hangisi yanlýþtýr? A) Kaynaklarýna göre haberler dörde ayrýlýr. B) Haber ilginç ve önemli olmalýdýr. C) Hiçbir yayýn organý habersiz düþünülemez. D) Haberin kaynaðý yaþamdýr. E) Haber toplayana ve yazana muhabir denir. 4. Aþaðýdakilerden hangisi haber yazýlarýnýn belirleyici özelliklerinden biri deðildir? A) Haberin giriþinde olayýn birkaç cümle ile özetlenmesi B) Haberde ilginçliðin çok önemli olmamasý C) Haberin duyulmamýþ olmasý D) Haberin önemli olmasý E) Haberin tarafsýz ve yorumsuz olmasý 5. Okuma tutkularýn en soylusudur. Ekmek nasýl bedeni beslerse o da öylece ruhu besler. Alponse Karr ( ) okuma için “Tatlý tatlý kendinden geçme ( )” demiþtir. Büyük yazarlar ömürlerinin yarýsýný okumakla geçirmiþlerdir. Montesquieu ( ) “Çeyrek saatlik bir okumanýn gideremediði keder olmamýþtýr ( )” der. Bir kitap her zaman güvenilebilecek bir dosttur. Yas içinde bir ahbabýna, Alponse Daudet “( ) Güzel kitaplar okuyun.” demiþtir. Yukarýdaki paragrafta parantezli yerlere hangi noktalama iþaretleri konmalýdýr? A) (,) (.) (,) (.) (“) B) (,) (,) (:) (.) (“) C) (;) (.) (,) (,) (“) D) (,) (.) (:) (.) (“) E) (;) (,) (:) (.) (“) 89 Öz Deðerlendirme Formu Haber yazýlarýyla ilgili daha önce bildiklerim Haber yazýlarýyla ilgili öðrendiklerim Haber yazýlarýyla ilgili tam öðrenemediklerim Haber yazýlarýyla ilgili öðrenmek istediklerim Haber yazýlarýyla ilgili okuduðum kitaplar Haber yazýlarý türünde okumayý düþündüðüm kitaplar Haber yazýlarýyla iliþkilendirdiðim diðer konular Haber yazýlarýný arkadaþlarýma anlatsaydým konunun püf noktalarý olarak söyleyeceklerim Haber yazýlarýyla ilgili kullandýðým araç ve gereçler 90 1. Son zamanlarda dikkatinizi çeken olaylar hakkýndaki düþüncelerinizi söyleyiniz. 2. “Kelebeðin ömrü, göz alýcýlýðý ve zarafeti yanýnda ne kadar kýsa ise köþe yazýsýnýn da ömrü o kadardýr.” sözü ile anlatýlmak istenen nedir? 3. “Kalýcýlýk, günübirlik, güncelliðini yitirmek, suya yazý yazmak” kavramlarýný açýklayýnýz. 4. Fýkra kelimesi size neleri çaðrýþtýrmaktadýr? 1. ETKÝNLÝK Öðretmen tarafýndan güncel bir konu belirlenir ve konu hakkýnda öðrencilerin düþünceleri alýnýr. Ayný konu ile ilgili öðretmenin sýnýfa getirdiði köþe yazýsý okunur. Öðrenciler, köþe yazýsýný okuduktan sonra konu ile ilgili düþüncelerinin deðiþip deðiþmediðini açýklar. 2. ETKÝNLÝK Gazetelerden fýkra örnekleri bularak sýnýfa getiriniz. Bulduðunuz fýkralarý okuyarak bunlar hakkýndaki düþüncelerinizi ifade ediniz. 3. ETKÝNLÝK Türk ve dünya edebiyatýnda fýkra türünün tarihsel geliþimini, önemli temsilcilerini ve bunlarýn eserlerini araþtýrýnýz (12. etkinliðe yöneliktir.). 91 KAYBOLAN KELÝME Bu bayram, dilimizin bir kelime kaybettiðine iyice inandým. “Tandýr” gibi “kaðný” gibi artýk yaþanan hayatta, yeri kalmamýþ, þöyle böyle bir kelime deðil; zarif, ince, medeni bir kelime. Kapýyý çalan çöpçünün pos býyýklarý arasýnda onu aradým. Yok!.. Bahþiþini alan bekçinin kavlak dudaklarýndan onu bekledim. Yok!.. Bakkalýn çýraðýndan, sebzecinin yamaðýndan, kasabýn oðlundan onu iþitmek istedim. Yok!.. Ýpek mendilini alan oðlan, eþarbýný kývýran kýz, iki buçukluðu cebine indiren manav, üç gün kapýmýzý kim çaldýysa hediyesini kim aldýysa bana o beklediðim kelimeyi vermeden gitti! Ýki yüz kuruþ yazan taksinin þoförüne iki yüz elli kuruþ veriyorsunuz. Taþ gibi bir sükût! Kitabýndan sevgiyle bahsettiðiniz genç adamla karþýlaþýyorsunuz. Hakarete benzer hissiz bir selam! Tramvayda, ayakta kalmýþ bir kadýna yerinizi veriyorsunuz. Yüzünüze, burun delikleriyle yüksekten bir bakýþ! Ve hiçbirinin dilinde aradýðýnýz o ince, o kibar, o insaný insan yapan güzel kelime yok! Geçen yýl, Atina’da bindiðim bir otomobilin þoförü, bana bu kelimeyi on kuruþluk bahþiþ için söylemiþti: Hem baþýndan kasketini çýkararak hem de kelimenin baþýna bir “çok” ilave ederek. Roma’nýn en büyük otelinde oda hizmetçisi kýz, yine küçük bir hediye karþýlýðý zarif vücudunu nezaketle kýrarak bu kelimeyi dudaklarýnda tebessümle süslemiþti. Bir kelime deyip geçmeyiniz. Cemiyet hayatýmýzdaki birçok þikâyetleri bu kelimenin yokluðuna baðlamak bile mümkündür. Düþünüyorum: Artýk lügat kitaplarýnda beyaz kâðýdýn kefenlediði bu ölü kelimeyi nasýl diriltsek? Acaba belediye, bu kelime için bir fiyat listesi yapamaz mý? Hiç olmazsa çarþýda, pazarda, iþ hayatýnda canýmýz istediði zaman listeye bakar, parasýný verir ve içimizin özlediði bu üç heceli sözü duyarýz! Haaa! Affedersiniz, deminden beri, yana yakýla hasretini çektiðim bu kelimenin ne olduðunu söylemedim deðil mi? Teþekkür! Yusuf Ziya ORTAÇ Büyük Türk Klasikleri 92 1. Okuduðunuz fýkralarýn ortak özelliklerini söyleyiniz. 2. Okuduðunuz fýkralarýn konularýný belirleyerek hangi konularda fýkra yazýlabileceðini söyleyiniz. 3. “Kaybolan Kelime” fýkrasýnýn konusunu belirleyerek bu konunun özelliklerini maddeler hâlinde yazýnýz. 4. Ýncelediðiniz fýkrada yazarýn ele aldýðý konuyu kesin bir sonuca baðlayýp baðlamadýðýný belirtiniz. 5. Metinde yazarýn ortaya koyduðu dikkat, görüþ ve düþünceler nelerdir? Bu dikkat, görüþ ve düþüncelerin özelliklerini belirtiniz. 6. Yazarýn dikkat, görüþ ve düþüncelerini açýklarken herhangi bir kanýt gösterip göstermediðini ve nasýl bir dil kullandýðýný belirtiniz. 7. Dil, metinde aðýrlýklý olarak hangi iþlevde kullanýlmýþtýr? 8. Ýncelediðiniz fýkrada, anlam kaymasý, anlam geniþlemesi, anlam daralmasý, anlam aktarmasý (deyim ve ad aktarmasý) olan kelimelerin bulunup bulunmadýðýný belirtiniz. Varsa bunlarýn ortaya çýkýþ nedenlerini açýklayýnýz. 4. ETKÝNLÝK Ýncelediðiniz ve okuduðunuz fýkralardan hareketle fýkralarda hangi anlatým türlerinin kullanýldýðýný belirtiniz. “Kaybolan Kelime” fýkrasýnda yazar bu anlatým türlerinden hangilerini kullanmýþtýr? Fýkralarda, seçilen konuya göre anlatým türlerinin deðiþip deðiþmediðini açýklayýnýz. 5. ETKÝNLÝK Ýncelediðiniz fýkrayý tabloda belirtilen ölçütlere göre inceleyiniz. Ýnceleme sonuçlarýný ve bu sonuçlarla ilgili örnek cümleleri tablodaki uygun yerlere yazýnýz. Deðerlendirme Ölçütler Kaybolan Kelime Akýcýlýk Duruluk-Açýklýk Yalýnlýk Ýnceleme sonuçlarýndan hareketle akýcýlýk, duruluk-açýklýk ve yalýnlýðýn fýkra yazýlarý için önemini açýklayýnýz. 93 6. ETKÝNLÝK Beðenerek takip ettiðiniz bir yazarýn üç fýkrasýný okuyunuz. Okuduðunuz fýkralardan hareketle yazarýn özelliklerini belirleyiniz. Bir fýkra yazarýnda bulunmasý gereken özelliklerin neler olduðunu söyleyiniz. 7. ETKÝNLÝK “Kaybolan Kelime” fýkrasýnda anlatým bozukluðu bulunup bulunmadýðýný belirleyiniz. Varsa cümlelerdeki anlatým bozukluðunun sebebini söyleyiniz. Bu cümlelerdeki anlatým bozukluðunu düzeltiniz. 8. ETKÝNLÝK Sözlü kültürün ürünü olan fýkralarla gazetede yayýmlanan fýkralarý karþýlaþtýrarak bunlarýn farklýlýklarýný belirtiniz. 9. ETKÝNLÝK Ýki grup oluþturulur. Birinci grup “Eðitimin Millî Özellikleri”, ikinci grup “Eðitimin Ýnsan Hayatýndaki Önemi” konulu fýkra metinleri bulur. Bu fýkralar sýnýfta okunur. Gruplar, ortak çalýþarak eðitimin millî özelliklerini ve insan hayatýndaki önemini belirler. 1. Toplumu yönlendirmede fýkralarýn nasýl bir etkisinin olduðunu tartýþarak belirleyiniz. 10. ETKÝNLÝK Okulun güncel sorunlarýný dile getiren fýkra yazýlarý yazýnýz. Yazdýðýnýz fýkralarý; okuduðunuz ve incelediðiniz fýkralarla karþýlaþtýrarak elde ettiðiniz sonuçlarý arkadaþlarýnýzla paylaþýnýz. Beðendiðiniz fýkralarý okul gazetesinde veya sýnýf panosunda yayýmlayýnýz. Arkadaþlarýnýzýn yazdýðý fýkralar hakkýndaki düþüncelerinizi söyleyiniz. 11. ETKÝNLÝK Farklý yazarlardan ayný konuyu ele alan fýkralar bulunuz. Ayný konunun farklý bakýþ açýlarýyla anlatýlmasýnýn sebeplerini söyleyiniz. 12. ETKÝNLÝK Türk ve dünya edebiyatýnda fýkra türünün önemli temsilcileri ve bunlarýn eserleriyle ilgili bir sunum yapýnýz. 94 1. Aþaðýdaki cümlelerde boþ býrakýlan yerleri doldurunuz. Fýkra yazýlarý ......................................... yayýmlanýr. Fýkra yazýlarýnda yazar ......................................... konularla ilgili görüþlerini yalýn ve yoðun bir anlatýmla ele alýr. 2. Aþaðýda verilen cümleleri doðru-yanlýþ durumlarýna göre iþaretleyiniz. Fýkra yazarý, okuyucusunu sosyal, politik ve toplumsal bir sorunun önemine inandýrmaya çalýþýr. (D) (Y) Fýkra türünün öteki yazý türleri gibi belirli bir planý yoktur. (D) (Y) Edebî fýkralar günlük olaylarý ele alsalar da üsluplarý itibariyle kalýcýdýr. (D) (Y) 3. Aþaðýdakilerden hangisi fýkra yazarýnýn özelliklerinden biri deðildir? A) Güncel bir konudaki görüþ ve düþüncelerini samimi bir dille anlatmasý B) Günlük konularý ele almasý C) Konu ile ilgili görüþlerini birtakým delillerle ispatlamasý D) Konu ile ilgili sorunu ortaya koymasý ve konuyu geliþtirmesi E) Konuyu yalýn ve etkili bir anlatýmla anlatmasý 4. Aþaðýdaki yazarlardan hangisi fýkra türünde eser vermemiþtir? A) Falih Rýfký Atay B) Ahmet Rasim D) Oktay Akbal C) Þevket Rado E) Yakup Kadri Karaosmanoðlu 5. Aþaðýdaki cümlelerin hangisinde anlam geniþlemesine uðramýþ bir kelime vardýr? A) Hayat rastlantýlarla doludur. B) Ebru Haným bu gece hiç uyumadý. C) Az kalsýn uçaðýn burnu yere sürtüyordu. D) Þu günlerde paraya çok ihtiyacý vardý. E) Hayalleri gerçeklerle örtüþmedi. 95 Öz Deðerlendirme Formu Fýkrayla ilgili daha önce bildiklerim Fýkrayla ilgili öðrendiklerim Fýkrayla ilgili tam öðrenemediklerim Fýkrayla ilgili öðrenmek istediklerim Fýkra türünde okuduðum kitaplar Fýkra türünde okumayý düþündüðüm kitaplar Fýkrayla iliþkilendirdiðim diðer konular Fýkrayý arkadaþlarýma anlatsaydým konunun püf noktalarý olarak söyleyeceklerim Fýkrayla ilgili kullandýðým araç ve gereçler 96 1. Deðiþik konularla ilgili duygu ve düþüncelerinizi yazmaktan hoþlanýr mýsýnýz? Niçin? 2. Nurullah Ataç’ýn “Deneme ‘ben’in ülkesidir.” sözüyle ilgili düþüncelerinizi belirtiniz. 3. Bir yazýyý okumanýz için, o yazýnýn hangi özellikleri taþýmasý gerekir? 1. ETKÝNLÝK Farklý yazarlardan üç deneme örneði getirip bunlarý sýnýfta okuyunuz. Okuduðunuz denemeler hakkýndaki düþüncelerinizi söyleyiniz. 2. ETKÝNLÝK Türk ve dünya edebiyatýnda deneme türünün tarihsel geliþimini, önemli temsilcilerini ve bunlarýn eserlerini araþtýrýnýz (13. etkinliðe yöneliktir.). YALNIZLAR Günlük olaylar, bir sürü yazýlar beni yalnýzlýk üzerinde düþündürürdü. Gerçek yalnýzlýðýn, tek baþýna odasýna kapansa bile topluluðu türlü istekleri ile içinde taþýyan insanda deðil, topluluðun ortasýnda yaþadýðý hâlde onun aðlarýndan kurtulmuþ olan insanda olduðunu düþündüm. 97 Ýnsanlar, içinde bulunduklarý topluluðun kurulmuþ düzenine uyarak yaþýyorlar. Bu düzen yalnýz göreneklerde deðil, düþünme ve duyma gibi iç davranýþlarda bile kendini göstermekten geri kalmaz. Üzerinde durulmasý gereken nokta bence budur iþte. Her þeyi topluluk hayatýna borçlu deðil miyiz? Onun dýþýnda ne insaný ne de eserini tasarlamaya imkân vardýr. Böyle olmakla beraber, insaný yücelten toplum onu alçaltýyor da. Büyüklük de küçüklük de hep o kaynaktan geliyor. Ýçerideki hâlimizle dýþarýdaki hâlimiz bir deðil. Kafamýzdaki düþüncelerle kâðýda geçiþleri birbirini tutmuyor. Kendimiz için ayrý, baþkalarý için ayrý yaþýyor; ayrý düþünüyoruz. Böylece bizi yaþatan toplum, bizi kendimizden, kendimiz olmaktan uzaklaþtýrýyor. Yazýsýný tamamladýktan sonra bir müddet býrakýp da tekrar eline alan yazarýn yaptýðý deðiþtirmelerde yalnýz söyleyiþ kaygýsý deðil, bu müddet içinde gelip geçen olaylarýn da tesiri aranmalýdýr. Ýnsanýn kendi kendisi ile baþ baþa kalabilmesi öyle pek kolay iþlerden deðildir. Bir yandan toplumun tepkilerine uðramak, öbür yandan kendi boþluklarýna yuvarlanmak korkusu, birçok yazarý ne iseler öyle olmaktan alýkoymuþtur. Bu bakýmdan, yalnýzlýkla kahramanlýk bir gibidir. Bu satýrlarý yazarken Stephane Mallarmé (Stefýn Malarme) hayalimde canlanýverdi. Öyle ya, kim onun kadar bir yandan alaylara ve yermelere göðüs germesini, bir yandan da boþlukla karþýlaþmayý gözüne alarak kendi içine eðilmesini bilmiþti. Toplumun aðlarýndan kurtulduðu için þiirlerini okuyucularýna göre deðil, okuyucularý þiirlerine göre tasarlamýþ, yaþadýðý zamanýn dýþýna demir atmýþtý. Elbette Mallarmé bir kahramandýr. Ýnsanýn hayatta ve sanatta, içini dolduran engellerle savaþmasýndan özüne varmak için arýnmaya çalýþmasýndan daha büyük kahramanlýk mý olur? Bu savaþta insan kendi hiçliði, toplumun sert tepkileri ile karþýlaþabilir. Ama bunlar göze alýnmadýkça gerçekten varlýk da yaratýcýlýk da yoktur. Donkiþotluk, insanýn yalnýz içinden geçirebildiði bazen bunu bile yapmaktan çekindiði þeyleri, her þeyi göze alarak yüksek sesle söylemenin sembolüdür. Ýlim ve sanat, bu uðurda savaþanlarýn emekleri ile yüceliyor. Yunus, bu insanlardan biri idi. Baudelaire (Bodler) de bunlardan biridir. Ýlk halkasý dünlerin, son halkasý yarýnlarýn sisleri içinde gömülen bu kahramanlar zinciri, hayatý kendi kendisi olmaktan alýkoyan þeylerle savaþ hâlinde geçen Gide’in ölümü ile bugün kýrýlmýþtýr. Boþlukta sarkan iki uç, yeni bir halka ile birbirine ne zaman kavuþacak? Ýnsanlýk, bu yalnýzlardan, bu savaþçýlardan, bu Don Kiþotlardan birini ne zaman görecek? Cevapsýz kalacak bir sual ama gene de bunu sormaktan kendimizi alamýyoruz. Suut Kemal YETKÝN Edebiyat Üzerine 98 1. Okuduðunuz ve dinlediðiniz denemelerin ortak özelliklerini belirleyiniz. 3. ETKÝNLÝK “Yalnýzlar” adlý denemenin dil ve söyleyiþ özelliklerini belirleyiniz. Dil ve söyleyiþ özelliklerini verebilecek üç soru oluþturunuz. Sorulara verilen cevaplardan yararlanarak denemenin dil ve söyleyiþ özelliklerini özetleyen bir paragraf yazýnýz. 4. ETKÝNLÝK “Yalnýzlar” metni size neler düþündürdü? Okuduðunuz metinde “yalnýzlýk” temasý soyut bir kavram olarak mý verilmiþ yoksa günlük hayatla iliþkilendirilerek mi ele alýnmýþtýr? Metinde, yazar bireyin toplum ve zaman karþýsýndaki tavrýný, felsefeye özgü ciddiyetle mi yoksa ilmî yazýlara özgü kesinlikle mi ele almýþtýr? Denemenin rahat okunabilen bir düþünce yazýsý olduðuna katýlýyor musunuz? Sorulara verdiðiniz cevaplardan hareketle deneme yazýlarýnýn amaçlarýný belirleyiniz. GÖRGÜ Bir dalkavuk nezaketi vardýr ki güzel deðildir. Ama zaten o nezaket de deðildir. Bana öyle geliyor ki bile bile yapýlan þeylerin hepsi nezaketin dýþýnda kalýr. Mesela gerçekten nazik bir adam, kötü ve huysuz bir insana kötü davranýrsa -hatta þiddet de gösterebilir- bu nezaketsizlik deðildir. Düþünerek yapýlan iyi muamele de nezaket deðildir, hesaplý övmeler nezaket deðildir. Nezaket, sadece düþünmeden yapýlan ve bizim ifade etmeyi düþünmediðimiz birtakým þeyler ifade eden hareketlere denir. Aklýna geleni yapan, aklýna geleni söyleyen, hemen ilk hissine kendini kaptýran, daha ne hissettiðini bile anlamadan hayret, iðrenme, haz hislerini ifade eden adam, nezaketsiz bir adamdýr. Böyle biri, daima özür dilemek zorunda kalýr çünkü hasta olmadan baþkalarýný rahatsýz eder, üzer. Alain Solent- 2005 99 Farkýnda olmadan anlattýðý þeylerle birini gücendirmek, hoþ bir þey deðildir. Nazik adam, iþ iþten geçmeden rahatsýz ettiðini fark edip derhâl yolunu deðiþtirir ama neler söyleyeceðini ve neler söylememek gerektiðini önceden tahmin etmek, daha büyük bir nezakettir. Bütün bunlar, istemeden kötülük etmemek içindir çünkü maksadý, tehlikeli bir insaný bam telinden yakalamaksa bunu yapmakta serbesttir. O zaman hareketi nezaketten çok ahlak konusunu ilgilendirir. Nezaketsizlik daima beceriksizliktir. Birine yaþýný hissettirmek kötü bir þeydir ama bunu istemeden iþaretle yüz ifadesiyle ya da düþünülmemiþ bir sözle yapmýþ olan, nezaketsizlik etmiþ demektir. Birinin ayaðýna basmak, kasten yapýlmýþsa bir terbiyesizliktir. Ýstemeyerek yapýlmýþsa nezaketsizliktir. Nezaketsizlikler beklenmedik olaylardýr, nazik adam bunlardan sakýnýr ve ancak dokunmak istediði þeye dokunur, onun için de iyi dokunur. Nazik, muhakkak dalkavuk demek deðildir. Demek oluyor ki nezaket bir itiyat iþidir. Nezaketsiz adam, yapmak istediðinden baþka türlü þeyler yapan insandýr, söylemek istediðinden baþka þeyler söyleyen ya da kaba, tonu gereksiz yere yükseltilmiþ sesi ile tereddüt veya kekelemeyle kastettiðinden baþka anlamlar hissettiren insandýr. Onun için nezaket de eskrim gibi öðrenilebilir. Atak bir adam, kasýtlý taþkýnlýklarla ne dediðini bilmeden bir þeyler diyen adamdýr. Bir sýkýlgansa atak olmak istemeyen fakat hareket ve sözlerin önemini hissettiði için ne yapacaðýný da bilmeyen adamdýr. O yüzden de bir þey söylememek, bir þey yapmamak için ezilip büzüldüðünü görürsünüz. Kendi üzerinde harcadýðý bu büyük çaba; onu titreyen, terleyen, kýpkýrmýzý kesilen ve tabii hâlinden daha beceriksizleþen bir insan hâline koyar. Hiç kimseyi gücendirmeyen bir hareket ve söz rahatlýðý, mutlu olmak için çok önemli bir meziyettir. Bu yaþama sanatýný hiçbir zaman ihmal etmemelidir. Alain PAZARLIK Para vermekten haz duyarým; omuzlarýmdan bir yük atmýþ, bir çeþit kölelikten kurtulmuþ gibi olurum. Ayrýca para verirken doðru bir iþ yapmanýn, baþkasýný memnun etmenin keyfini duyarým. Ama hesap, kitap pazarlýk isteyen alýþveriþlere yanaþmam; bu türlüsünü benim yerime yapacak kimse olmadý mý, iþin uzamasýna meydan vermem. Tabiatýma çok ters gelen o iðrenç konuþmalara düþmektense býrakýr kaçarým. Dünyada pazarlýk kadar iðrendiðim bir þey yoktur. Montaigne 100 RUH VE BEDEN Güzellik, insanlar arasýnda çok tutulan bir þeydir. Aramýzda ilk anlaþma onunla baþlar. Ýnsan ne kadar vahþi ne kadar kötü yaradýlýþlý olursa olsun onun büyüsüne kapýlmaktan kendini alamaz. Bedenin varlýðýmýzdaki payý ve deðeri büyüktür. Bu bakýmdan onun yapýsýna ve düzenine verilen önem pek yerindedir, iki temel taþýmýzý (ruh ve bedeni) birbirinden ayýrmak, koparmak istiyenler yanýlýyorlar; tam tersine onlarý çiftleþtirmek, birleþtirmek gerek. Ruhtan istenecek þey bir köþeye çekilmek, kendi kendine düþünmek, bedeni hor görüp kendi baþýna býrakmak deðil (Hoþ, bunu ancak sahte bir çeþit maymunlukla yapabilir ya.), ona baðlanmak, onu kucaklamak, sevmek, ona arkadaþlýk ve kýlavuzluk etmek, öðüt vermek, yanlýþ yola saptýðý zaman geri çevirmek, kýsacasý onunla evlenmek, ona gerçekten bir koca olmaktýr. Ta ki ikisinin hareketleri arasýnda baþkalýk ve karþýtlýk deðil, uygunluk ve benzerlik olsun. Montaigne BÝLGÝ VE DÜÞÜNCELER Öðrenilen kazancýmýz daha iyi ve daha akýllý olmaktýr. Epiharmus der ki insan düþünce ile görür ve duyar; her þeyden faydalanan, her þeyi düzene sokan, baþa geçip yöneten düþüncedir; geri kalan her þey kör, saðýr ve cansýzdýr. Þu muhakkak ki çocuða kendiliðinden bir þey yapmak özgürlüðünü vermemekle onu korkak bir köle hâline sokuyoruz. Retorik ve gramer üstüne, Cicero'nun þu veya bu cümlesi üstüne öðrencisinin ne düþündüðünü kim sormuþtur? Bunlarý Tanrý sözü gibi belleðimize basmakalýp yapýþtýrýrlar; harfler ve kelimeler, anlatýlan þeyin kendisi hâline gelir. Ezber, bilmek deðildir; hafýzamýza emanet edilen bir þeyi saklamaktýr. Ýnsan kendiliðinden bildiði her þeyi ustasýna bakmadan, kitaptaki yerini aramadan istediði gibi kullanýr. Tamamýyla kitaptan bir bilgi ne sýkýcý bir bilgidir; böyle bir bilgi bir süs olarak kullanýlsýn ama temel olarak deðil. Nitekim Platon, gerçek felsefenin saðlam irade, inanç ve dürüstlük; amaçlarý baþka olan öteki bilimlerinse sadece süs olduðunu söyler. Montaigne Auguste Rodin - Düþünen Adam 101 5. ETKÝNLÝK Okuduðunuz ve incelediðiniz denemelerin konularýna göre hangi deneme çeþidine ait olduðunu þemaya yazýnýz. Konularýna Göre Denemeler Kiþisel Duyarlýlýk ve Dikkati Konu Alan Denemeler Öðretici-Eleþtirel Denemeler Sosyal ve Felsefi Konularda Bireysel Düþünceyi Ýfade Eden Denemeler ............................................ ............................................ ............................................ Özellikleri ...................................... ...................................... ...................................... ...................................... ...................................... ...................................... Özellikleri ...................................... ...................................... ...................................... ...................................... ...................................... ...................................... Özellikleri ...................................... ...................................... ...................................... ...................................... ...................................... ...................................... 6. ETKÝNLÝK Ýncelediðiniz “Yalnýzlar” adlý denemeyi tablodaki özelliklere göre deðerlendiriniz. Açýk Bir Anlatýmýn Özellikleri Deðerlendirme Yalnýzlar Ýfadenin hiçbir engele uðramadan akýp gitmesi Akýcýlýk Gereksiz söz tekrarýndan kaçýnýlmasý Ses akýþýný bozan, söylenmesi güç seslere ve kelimelere yer verilmemesi Gereksiz ifadelere yer verilmemesi Duruluk-Açýklýk Anlaþýlmasý güç cümle kullanýlmamasý Metnin dil ve ifadesinin sade ve süssüz olmasý Yalýnlýk Duygu ve düþüncenin kýsa ve kesin ifadelerle dile getirilmesi Deðerlendirme sonuçlarýndan hareketle akýcýlýk, duruluk-açýklýk ve yalýnlýðýn metnin anlaþýlmasýna katkýlarýný açýklayýnýz. 102 2. Ýncelediðiniz denemelerde hangi anlatým türleri kullanýlmýþtýr? Metinlerden bu anlatým türlerine örnekler gösteriniz. 3. Dil, “Bilgi ve Düþünceler” adlý denemede aðýrlýklý olarak hangi iþlevde kullanýlmýþtýr? 7. ETKÝNLÝK Üç grup oluþturulur. Birinci grup okuduðu ve incelediði denemede dilin doðru ve güzel kullanýlýp kullanýlmadýðýný; ikinci grup düþüncenin nasýl verildiðini ve kültür alanýna özgü bilginin olup olmadýðýný; üçüncü grup yazarýn kendi doðrularýnýn dýþýnda baþka doðrularýn varlýðýný kabul edip etmediðini deðerlendirir. Gruplar ortak çalýþarak sonuçlarý deðerlendirir ve deneme yazarýnýn özelliklerini belirler. 8. ETKÝNLÝK Deneme ve sohbet türünü aþaðýdaki ölçütlere göre karþýlaþtýrýnýz. Ölçütler Sohbet Deneme Dil Tema Söyleyiþ-Üslup 9. ETKÝNLÝK “Yalnýzlar” adlý denemede eþ anlamlý, eþ sesli ve zýt anlamlý kelimelerin kullanýlýp kullanýlmadýðýný belirtiniz. Metinde kullanýlan bu kelimelerin kullanýlma nedenlerini açýklayýnýz. 10. ETKÝNLÝK “Yalnýzlar” adlý denemede anlatým bozukluðu bulunup bulunmadýðýný belirleyiniz. Varsa cümlelerdeki anlatým bozukluðunun sebebini söyleyiniz. Bu cümlelerdeki anlatým bozukluðunu düzeltiniz. 103 1. Deneme okumak insana neler kazandýrýr? 2.Baþkalarýnýn fikirlerinin de doðru olabileceðini kabul etmenin kiþisel geliþiminize etkisini söyleyiniz. 3. Okuduðunuz ve incelediðiniz denemeleri göz önünde bulundurarak “Deneme daha çok kültürlü insanlara seslenir.” görüþünü arkadaþlarýnýzla tartýþýnýz. Tartýþma sonuçlarýný maddeler hâlinde yazýnýz. 11. ETKÝNLÝK Belirlenen bir konuda deneme yazýnýz. Yazdýðýnýz denemeleri arkadaþlarýnýza okuyunuz. Okuduðunuz ve dinlediðiniz denemelerle ilgili düþüncelerinizi ifade ediniz. 12. ETKÝNLÝK “Ýyi bir deneme nasýl yazýlmalýdýr?” sorusuna cevap olacak tavsiye cümleleri oluþturunuz. 13. ETKÝNLÝK Türk ve dünya edebiyatýnda deneme türünün önemli temsilcileri ve eserleriyle ilgili bir sunum yapýnýz. 1. Aþaðýdaki cümlede boþ býrakýlan yeri doldurunuz. Denemeler rahat okunabilen …………………….. yazýlarýdýr. 2. Aþaðýda verilen cümleleri doðru-yanlýþ durumlarýna göre iþaretleyiniz. Denemede yazar kendisiyle konuþuyor gibidir. Bu yönüyle sohbete benzemesine raðmen düþünceleri açýklayýþý, çözümlemelere giriþiyle sohbetten ayrýlýr. (D) (Y) Ahmet Haþim deneme türünde eser vermiþtir. (D) (Y) Dünya edebiyatýnýn en tanýnmýþ deneme yazarlarý Montaigne ve Bacon’dýr. (D) (Y) 104 3. Aþaðýdakilerden hangisi deneme yazýlarýnýn amaçlarýndan biri deðildir? A) Zevk vererek okuyucuyu düþünmeye yöneltmesi B) Pratik hayatýn gerçekleriyle kiþi iliþkisini ortaya koymasý C) Ýnsanýn toplum karþýsýndaki tavrýný felsefeye özgü ciddiyetle ele almasý D) Ýnsanýn toplum karþýsýndaki tavrýný ilmî yazýlara özgü kesinlikle ele almasý E) Kültür alanýndaki deðiþme ve geliþmelerle insanýn nasýl zenginleþtiðini ifade etmesi 4. Aþaðýdakilerden hangisi deneme türünün özelliklerinden biri deðildir? A) Daha çok geniþ kitleyi ilgilendiren günlük olaylar üzerine yazýlmasý B) Samimi, kývrak, akýcý ve insaný sýkmayan bir üslubunun olmasý C) Ele alýnan konunun kanýtlanma ve belgelerle ispatlanma zorunluluðunun olmamasý D) Her türlü konuyu bireysel dilin saðladýðý rahat ve duygu yönü olan bir söyleyiþle anlatmasý E) Her türlü konuda yazýlabilmesi 5. Aþaðýdaki cümlelerin hangisinde bir anlatým bozukluðu vardýr? A) Sorunlara, onun daha nesnel bir tavýrla yaklaþacaðýný ve çözüm getireceðini umuyordum. B) Son günlerde tanýk olduðum bazý olaylar, onunla ilgili görüþlerimin deðiþmesine yol açtý. C) Amaçlarýna ulaþabilmek için her türlü engeli aþmaya çalýþan bu gençlere imreniyorum. D) Araþtýrmamý istediðim yönde sürdürebilmem için öncelikle, yararlanacaðým kaynaklarý saptamalýyým. E) Bu soru, ben ve benim gibi sýnava girmiþ olan birçok kiþinin kafasýný karýþtýrdý. 1997-ÖSS 6. Aþaðýdaki cümlelerin hangisinde bir anlatým bozukluðu vardýr? A) Dürüst biri olduðundan dün de bugün de kuþkuya düþmüyorum. B) Hukukçu olmadýðýmdan, iþin bu yönünü sizinle tartýþamam. C) Bu konuda bir araþtýrma yapýlmasýný, hazýrlanacak raporun ilgili kuruluþlara gönderilmesini istedim. D) Ben, öyle olduðunu düþünüyor, öyle olduðuna inanýyorum. E) Anýmsanacaðý gibi, bir yýldan beri bu konuda yazýlar yazýyor, ilgilileri uyarýyorum. 1997-ÖSS 105 Öz Deðerlendirme Formu Denemeyle ilgili daha önce bildiklerim Denemeyle ilgili öðrendiklerim Denemeyle ilgili tam öðrenemediklerim Denemeyle ilgili öðrenmek istediklerim Deneme türünde okuduðum kitaplar Deneme türünde okumayý düþündüðüm kitaplar Denemeyle iliþkilendirdiðim diðer konular Denemeyi arkadaþlarýma anlatsaydým konunun püf noktalarý olarak söyleyeceklerim Denemeyle ilgili kullandýðým araç ve gereçler 106 1. “Gözlem, tarafsýzlýk, ispat, nesnellik, bilimsellik, didaktik, baþyazý, baþyazar” gibi kavramlarýn size çaðrýþtýrdýklarýný söyleyiniz. 2. Söylediklerinizi inandýrýcý kýlmak için hangi yollara baþvurursunuz? 1. ETKÝNLÝK Gazete ve dergilerden sosyal, siyasal ve günlük olaylarla ilgili makaleler bulunuz. Okuduðunuz bu makaleler hakkýndaki düþüncelerinizi belirtiniz. 2. ETKÝNLÝK Türk ve dünya edebiyatýnda makale türünün tarihsel geliþimini, önemli temsilcilerini ve bunlarýn eserlerini araþtýrýnýz (14. etkinliðe yöneliktir.). KÜRESEL ÇEVRE KÝRLENMESÝ Günümüzün dünyasýnda çevre kirliliði, tüm gezegeni kaplayan boyutlara ulaþmýþ durumda. Dünyanýn birçok bölgesinde insanlar, çevre felaketine karþý korumasýz, nükleer tehdit ve radyasyondan habersiz bir yaþam sürmektedir. Bilim adamlarý ise bu olumsuzluklarýn devamý hâlinde dünyadaki tüm canlýlarýn ciddi biçimde tehdit altýnda olduðunu vurguluyorlar. 107 Hâlbuki insanoðlunun geliþimi baþlarda yaþam ve doðal çevre ile uyum içinde sürmüþtür. Ancak dünyadaki toplumsal ve teknolojik geliþmelerin hýzla artýþý karþýsýnda ekolojik sistemin bu hassas dengesi giderek bozulmuþtur. Bu tehlikeli geliþmenin seyircisi durumunda olan insanlýk ise dünyada dengeli bir çevrenin korunamamasý hâlinde tüm canlýlarýn varlýðýnýn sürmesinin olanaksýzlýðýný acaba ne zaman anlayacak? Bu yýlýn yaz baþlarýnda baþlayan yaðmur dönemi dünyayý etkisi altýna aldý. Barajlarý, setleri ve köprüleri yýkan seller ölümcül sonuçlara yol açtý. Bir süre önce Trabzon'da yaklaþýk üç saat süren yaðmur, Sürmene ilçesi ve haritadan silinen Beþköy beldesinde büyük mal ve can kaybýna neden oldu, ocaklarý söndürdü... Yaðýþlarýn etkili olduðu bir baþka ülke olan Çin’in birçok bölgesinde barajlar yýkýldý. Harekete geçirilen askerî birlikler setleri yýkarak sel sularýnýn kýrsal kesime yayýlmasýný saðlamaya çalýþtýlar. Sel, eylülün ortasýnda da Meksika’nýn Chiapas (Çiapas) eyaletinin Valdivia (Valdivya) köyünü yok etti. Dünyadaki benzer sel baskýnlarýnýn verdiði zararlar ürkütücü boyutlara ulaþtý. 240 milyon kiþiyi etkilediði söylenen bu yaz selleri, resmî açýklamalara göre þimdiye kadar 2 binin üzerinde insanýn ve sayýsý bilinmeyen diðer canlýlarýn yaþamlarýna mal oldu. Yaklaþýk 14 milyon kiþi evini terk etmek zorunda kaldý. Bu durum, insana, Çinlilerin “Su ile þaka olmaz.” özdeyiþini hatýrlatýyor. Gün geçmiyor ki çevre felaketi haberlerde yer almasýn. Büyük Okyanus’ta 30 metreye kadar yükselen dalgalar sahilleri yerle bir etti. Deniz dibindeki deprem ya da yanardaðlarýn patlamasýndan meydana geldiði söylenen bu dev dalgalara karþý uyarý aðlarý da para etmiyor. Hatýrlanacaðý gibi bu dev dalgalar, 1993'te Endonezya’da bir adanýn tamamýný kapladý ve 2 bin kiþinin yaþamýný yitirmesine yol açtý. Yine Gine’de yaþamýný yitirenlerin sayýsý ise 3 bini aþtý. Dev dalgalara yol açan depremin merkezi Büyük Okyanus’ta idi. Ama yer kabuðu, dünyanýn baþka bölgelerinde harekete geçecek þekilde etki alanýný geniþletti. Örneðin, haziran baþýnda baþlayan depremlerin, dünyanýn dört bir yanýný salladýðý ortaya çýktý. Ülkemiz de bundan nasibini aldý. Bu ve buna benzer felaketler bize, geleceðimizi bugünden tahmin etmenin olanaksýzlýðýný gösteriyor. Ozondaki delinme ve hava kirliliðinin yaþamda olumsuzluklara neden olabileceði ve doðal yaþamýn temellerini dinamitleyeceðini küresel gözlükle niçin göremiyoruz? Küresel çevre sorunlarýnýn çözümü konusunda her ülkenin, çaðdaþ yöntemlerle halkýný bilgilendirmesi bir görev olmalýdýr. 108 Sanayinin kent içinden uzaklaþtýrýlmasýna ve millî parklarýn gereði gibi korunup doðal hâli ile tutularak toplumun yararlandýrýlmasýna öncelik verilmelidir. 3 binli yýllarýn insanlarý için, doðayla çok daha büyük uyum içinde yaþanacak rüzgâr güneþ enerjisinden yararlanacak doðal konut yapýmýna geçilemez mi? Bu sahada yeni arayýþlar içinde olmalýyýz. Doðanýn intikamýnýn daha büyük olmamasý ve acýnýn yoksul ülkelere çektirilmemesi için insanlarýn bir an önce kendilerine çeki düzen vermeleri gerekiyor. Ölümcül etkileri yýllardýr sürmekte olan “Çernobil” olayýndan kim sorumlu? Bugün “Çernobil”den on misli daha tehlikeli olacak, radyoaktif atýklarýn bulunduðu söylenen Sibirya’nýn batýsýndaki Karaçay Gölü, bir saatli bombadan farksýzdýr. Gölün altýnda, yaklaþýk yüz metre derinlikte 5 milyon metreküp radyoaktif tozlardan oluþan kütlenin varlýðý bilinmektedir. Ýnsanlarýn yazgýlarý ile ilgili dehþet dolu olasý tehlikelere karþý evrensel yurttaþ giriþimlerinin etkinliði artýrýlmalýdýr. Hepimizin paylaþtýðý bu dünyayý, bu gezegeni gelecek kuþaklara kirli ve çirkin býrakmaya hakkýmýz var mý? Geleceðe bir borcumuz yok mu? Hatalarýmýzýn bedelini henüz doðmamýþlara ödetmemeliyiz. Doðanýn yasalarýna yeterince duyarlýlýk göstermeli ve doðal afetlerini ciddiye almalýyýz. Doðal zenginliklerle dolu olmasý gereken bir dünyadan daha fazla yoksun olmamalýyýz. Þaban Ali YAÞAROÐLU Basýndan - 3 Ekim 1998 1. Okuduðunuz ve dinlediðiniz makalelerin ortak özelliklerini belirleyiniz. 2. “Küresel Çevre Kirlenmesi” adlý makalenin yazýlýþ amacýnýn ne olduðunu söyleyiniz. 3. Okuduðunuz ve incelediðiniz makalelerden hareketle makale türünün kimlere hitap ettiðini belirleyiniz. 3. ETKÝNLÝK Gazetenin çýkarýlma ihtiyacýný göz önünde bulundurarak makalenin toplum hayatýndaki rolünü araþtýrýnýz. Araþtýrma sonuçlarýný arkadaþlarýnýzla paylaþýnýz. 109 4. Okuduðunuz ve incelediðiniz makalelere göre, bir makale yazarýnda bulunmasý gereken özellikleri belirleyiniz. 5. “Küresel Çevre Kirlenmesi” makalesini gazetelerdeki haber ve diðer yazýlardan ayýran niteliklerin neler olduðunu söyleyiniz. 6. “Küresel Çevre Kirlenmesi” makalesini düþünce birliklerine ayýrýnýz ve bu birliklerde ifade edilen düþünceleri belirleyiniz. 7. Metinde ana düþünce etrafýnda dile getirilen diðer düþüncelerin nasýl birleþtiðini açýklayýnýz. 8. Okuduðunuz makalenin giriþ, geliþme ve sonuç bölümlerini belirleyerek bu bölümlerde nelerden bahsedildiðini belirtiniz. 9. Ýncelediðiniz makalenin nasýl baþladýðýný, geliþtiðini ve sonuçlandýðýný belirtiniz. 10. Dil, metinde aðýrlýklý olarak hangi iþlevde kullanýlmýþtýr? 4. ETKÝNLÝK “Küresel Çevre Kirlenmesi” adlý makalede kullanýlan anlatým türlerini bulunuz. Bu anlatým türlerinin özelliklerini belirtiniz. Bu anlatým türleri arasýndaki iliþkiyi açýklayýnýz. 5. ETKÝNLÝK ... Bu yýlýn yaz baþlarýnda baþlayan yaðmur dönemi dünyayý etkisi altýna aldý. Barajlarý, setleri ve köprüleri yýkan seller ölümcül sonuçlara yol açtý. Bir süre önce Trabzon'da yaklaþýk üç saat süren yaðmur, Sürmene ilçesi ve haritadan silinen Beþköy beldesinde büyük mal ve can kaybýna neden oldu, ocaklarý söndürdü... Yaðýþlarýn etkili olduðu bir baþka ülke olan Çin’in birçok bölgesinde barajlar yýkýldý. Harekete geçirilen askerî birlikler setleri yýkarak sel sularýnýn kýrsal kesime yayýlmasýný saðlamaya çalýþtýlar. Sel, eylülün ortasýnda da Meksika’nýn Chiapas (Çiapas) eyaletinin Valdivia (Valdivya) köyünü yok etti. Dünyadaki benzer sel baskýnlarýnýn verdiði zararlar ürkütücü boyutlara ulaþtý. 240 milyon kiþiyi etkilediði söylenen bu yazýn selleri, resmî açýklamalara göre þimdiye kadar 2 binin üzerinde insanýn ve sayýsý bilinmeyen diðer canlýlarýn yaþamlarýna mal oldu. Yaklaþýk 14 milyon kiþi evini terk etmek zorunda kaldý. Bu durum, insana, Çinlilerin “Su ile þaka olmaz.” özdeyiþini hatýrlatýyor. Gün geçmiyor ki çevre felaketi haberlerde yer almasýn. Büyük Okyanus’ta 30 metreye kadar yükselen dalgalar sahilleri yerle bir etti. Deniz dibindeki deprem ya da yanardaðlarýn patlamasýndan meydana geldiði söylenen bu dev dalgalara karþý uyarý aðlarý da para etmiyor. Hatýrlanacaðý gibi bu dev dalgalar, 1993'te Endonezya’da bir adanýn tamamýný kapladý ve 2 bin kiþinin yaþamýný yitirmesine yol açtý. Yine Gine’de yaþamýný yitirenlerin sayýsý ise 3 bini aþtý. ... “Küresel Çevre Kirlenmesi” isimli parçadan alýnan yukarýdaki metni “akýcýlýk, duruluk-açýklýk ve yalýnlýk” bakýmýndan inceleyiniz. Ýnceleme sonuçlarýný maddeler hâlinde yazýnýz. 6. ETKÝNLÝK “Küresel Çevre Kirlenmesi” adlý makalede anlatým bozukluðu bulunup bulunmadýðýný belirleyiniz. Varsa cümlelerdeki anlatým bozukluðunun sebebini söyleyiniz. Bu cümlelerdeki anlatým bozukluðunu düzeltiniz. 110 7. ETKÝNLÝK Ýki grup oluþturulur. Birinci grup incelediði fýkra ile makale; ikinci grup deneme ile makale arasýndaki benzerlik ve farklýlýklarý tespit eder. Gruplar inceledikleri türlerin benzerlik ve farklýlýklarýný gösteren dövizler hazýrlar. 8. ETKÝNLÝK Makale türünün özelliklerini öðrenmek amacýyla soru cümleleri oluþturunuz. Oluþturduðunuz sorularý cevaplandýrýnýz. Sorulara verilen cevaplardan hareketle makalenin tanýmýný yapýnýz. 9. ETKÝNLÝK ATATÜRKÇÜ DÜÞÜNCEDE EÐÝTÝM SÝSTEMÝ 1. Hedefler : Atatürk, cumhuriyet eðitiminin hedefleri için iki temel ilkeye dikkatleri çekmiþ; bunlarýn önemini ve nasýl gerçekleþtirileceðini þu ifadelerle ortaya koymuþtur. “Millî eðitim iþlerinde kesinlikle zafere ulaþmak lazýmdýr. Bir milletin gerçek kurtuluþu ancak bu þekilde olur. Bu zaferin saðlanmasý için: Birincisi, eðitimin sosyal hayatýn ihtiyaçlarýna cevap vermesi; diðeri ise çaðýn gereklerine uygun olmasýdýr.” 2. Bilimsellik: Atatürk, eðitim sisteminin; eðitim programlarýnýn bilimsel olmasýnýn önemi üzerinde durmuþtur. Ona göre, “Çaðýn ve toplumun ihtiyaçlarýna cevap verecek bir eðitim sistemi, bilimsel yöntemlere aðýrlýk vermelidir. Okullarýmýzda, temel ve uygulamalý bilimlere, araþtýrmaya önem verilmelidir. Eðitim programlarý, bilim alanýndaki en yeni geliþmeleri göz önünde tutmalýdýr.” Atatürk, uygarlýk yolunda baþarý ile ilerlemenin sýrrýný, aklýn ve bilimin yol göstericiliðinde görmüþtür. “Dünyada her þey için, medeniyet için, hayat için, baþarý için en gerçek yol gösterici ilimdir, fendir. Ýlim ve fennin dýþýnda yol gösterici aramak gaflettir, cahilliktir, doðru yoldan çýkmaktýr.” 3. Geliþmelere Açýk Olma: Atatürk, eðitim sisteminin temelini oluþturan eðitim programlarýnýn geliþmelere açýk olmasýný önemle belirtmiþtir. “Ýlim ve fennin yaþadýðýmýz her dakikadaki safhalarýnýn geliþimini anlamak ve ilerlemeleri zamanýnda takip etmek þarttýr. Binlerce yýl önceki bilim ve fen ile ilgili kaide ve kurallarý þu kadar bin yýl sonra olduðu gibi uygulamaya kalkýþmak þüphesiz bilim ve tekniðin içinde bulunmak deðildir.” 4. Uygulamaya Yönelik Olma: Atatürk, uygulamalý eðitimi eðitim sisteminin temeli olarak görmüþtür. Ona göre, “Bir yandan bilgisizliði ortadan kaldýrmaya uðraþýrken bir yandan da memleket evladýný toplumsal ve ekonomik hayatta aktif þekilde etkili ve verimli kýlabilmek için zorunlu olan ilk bilgileri uygulamalý bir biçimde vermek metodu eðitimimizin temelini oluþturmalýdýr.” Atatürk, uygulamalý eðitimin yýllarca ihmal edildiðini ve bunun sonuçlarýný da dile getirmiþtir. “Geçmiþte devletin eðitim iþlerini yürütenler, sanat ve ticaret gereksizmiþ gibi düþünmüþlerdir. Ülkenin yoksul, harap; halkýn bilgisiz kalmasý bu yüzdendir. Oysa eðitim programýnýn temelini, yaþamamýz için gerekli þeyleri süratle, kolayca yapmayý öðretmek teþkil etmelidir.” Bu durumun gerçekleþmesi için Atatürk’ün önerileri son derece önemlidir. Yaparak öðrenmeye dayanan ve yaygýn bir eðitim-öðretim için yurdun önemli merkezlerinde yeni kitaplýklar, çeþitli bitkileri ve hayvanlarý içine alan bahçeler, konservatuvarlar, iþ yerleri, müzeler, galeriler, sergi salonlarý kurmak gerekli olduðu için ilçe merkezlerine kadar bütün yurdun basýmevleriyle donatýlmasý gerekmektedir. Atatürk, uygulamalý eðitimin hedeflerini, niçin gerekli olduðunu ve hangi eðitim kademesinden itibaren baþlamasý gerektiðini de þöyle ifade etmiþtir: “Toplumsal hayatta bizzat faal ve faydalý, verimli elemanlar yetiþtirmek lazýmdýr. Bu da ilk ve ortaöðretimin uygulamalý bir þekilde olmasýyla mümkün olur. Ancak bu sayede, toplumlar iþ adamlarýna, sanatkârlarýna sahip olur. Elbette millî dehamýzý geliþtirmek, hislerimize layýk olduðu dereceye çýkarmak için yüksek meslek sahipleri de yetiþtirmeliyiz.” Öte yan111 dan, Atatürk, uygulamalý eðitimin, özellikle ilk ve ortaöðretimde nasýl verilmesi gerektiðini ayrýca vurgulamýþtýr. “Ýlk ve ortaöðrenim mutlaka insanoðlu ve medeniyetin gerektirdiði ilim ve fenni versin fakat o kadar pratik bir þekilde versin ki çocuk okuldan çýktýðý zaman aç kalmaya mahkum olmadýðýna emin olsun.” Eðitimin uygulamalý þekilde yapýlmasýnda en önemli faktör, eðitim sürecinden birinci derece sorumlu olan, öðretmenler ve eðitimcilerdir. Bunun böyle olduðunu çok iyi bilen Atatürk, öðretmen ve eðitimcilerin öðretim sürecinde gerçekleþtirecekleri etkinliklerin nasýl olmasý gerektiðini ve bunun sonuçlarýna dikkatleri çekmiþtir. “Her profesör ve öðretmenin aþýlayacaðý fikirler, ideal gayelere hizmet edecek þekilde olmalýdýr. Kitaplarýn cansýz teorileri ile karþý karþýya gelen genç beyinler, öðrendikleriyle memleketin gerçek durumu ve çýkarlarý arasýnda iliþki kuramýyorlar. Yazarlarýn ve teorisyenlerin tek taraflý dinleyicisi durumunda kalan Türkiye’nin çocuklarý hayata atýldýklarý zaman bu iliþkisizlik ve uyumsuzluk yüzünden tenkitçi, karamsar, millî þuur ve düzene uyumsuz kitleler meydana getirirler.” 5. Üretkenliðe Yönelik Olma: Atatürk’ün eðitim sisteminin temeline koyduðu ilkelerden biri de üretime yönelik olmadýr. O, eðitimin hayatla iliþkili olmasýný ve eðitimin ekonomik hayatý etkilemesini istemiþtir. Atatürk’e göre, “Eðitim ve öðretimde izlenecek yol, bilgiyi günlük yaþamda baþarýlý olmayý saðlayacak, uygulamalý ve kullanýlmasý mümkün bir araç hâline getirmektir.” Bu, gerçekleþtiði takdirde “Kültürlü insanlar sorunlarýný, öðrendiði, uygulayacaðý ve geliþtireceði bilgi ve teknoloji ile çözmeye çalýþmalýdýr. Faaliyetleri sonunda ortaya bir ürün koymalýdýr. Bu da hayal olan cansýz teorilerle deðil, gerçekle ilgili, gerçeði açýklayan teorilerle mümkündür.” 6. Uygulanacak Yöntemler ve Nitelikleri: Atatürk, o güne kadar izlenen eðitim-öðretim yöntemlerinin, milletimizin gerileme tarihinde en önemli etken olduðu kanýsýndadýr. Atatürk’e göre, “Eðitim ve öðretimde uygulanacak yöntem, bilgiyi insan için bir süs, bir baský aracý yahut medeni bir zevkten çok, maddî hayatta baþarýlý olmayý saðlayan pratik ve kullanýlabilir bir araç durumuna getirmektir.” Bu sözler hem geleneksel eðitimin bir eleþtirisi hem de eðitimle ilgili yeni düzenlemelerde hayattan ve hayatýn ihtiyaçlarýndan kopuk bir yola girme ihtimallerine karþý bir ikazdýr. 7. Disiplin: Atatürk’e göre, “Hayatýn her çalýþma safhasýnda olduðu gibi özellikle öðretim hayatýnda sýký disiplin baþarýnýn esasýdýr. Müdürler ve öðretim kadrolarý disiplin saðlamaya, öðrenciler ise disipline uymaya mecburdur.” Bu, korku ve fiziki etkileme þeklinde bir disiplin anlayýþý deðildir. Öðrencilerin, öðrendiklerini isteyen, benimseyen, duyan ve kurallara uyan bir anlayýþtýr. Atatürk, bu konuya þöyle açýklýk getirmektedir. “Korku ile verilen eðitim, makbul bir eðitim deðildir. Böyle bir eðitime güvenilmez.” Atatürk, eðitim sisteminde eski dönemlerin dayaða dayanan düzen ve disiplin anlayýþý yerine, sevgiye dayanan bir düzen ve disiplin anlayýþýnýn yerleþtirilmesinden yanadýr. Yrd. Doç. Dr. Ahmet ÇOBAN Yedi grup oluþturulur. “Atatürkçü Düþüncede Eðitim Sistemi” adlý metinden hareketle birinci grup Türk millî eðitiminin hedefleri; ikinci grup bilimselliði; üçüncü grup geliþmelere açýk olmasý; dördüncü grup uygulamalara yönelik olmasý; beþinci grup üretkenliðe yönelik olmasý; altýncý grup uygulanacak yöntemler ve niteliklerinin bulunmasý; yedinci grup Türk millî eðitiminin disiplinli olmasý konularýnda teknoloji sýnýfýnda sunulmak üzere slayt gösterisi hazýrlar. 10. ETKÝNLÝK Ýki grup oluþturulur. Birinci grup “Atatürk’ün millî eðitim politikasýyla ilgili görüþlerini”; ikinci grup “çeþitli gazetelerde millî eðitimin nasýl olmasý gerektiði ile ilgili makale örneklerini” araþtýrýr. Gruplar Atatürk’ün millî eðitim politikasýyla ilgili görüþlerini ve bulduklarý makaleleri sýnýfta okur. Gruplar, ortak çalýþarak millî eðitimin özelliklerini tespit eder. 112 11. ETKÝNLÝK Ýncelediðiniz makaledeki kelime gruplarýný ve bunlarýn nasýl oluþtuðunu tablodaki uygun yerlere yazýnýz. Kelime Gruplarý Kelime Gruplarýnýn Oluþumu Belirtili isim tamlamalarý Belirtisiz isim tamlamalarý Zincirleme isim tamlamalarý Edat gruplarý Baðlama gruplarý Sýfat gruplarý Ünlem gruplarý Unvan gruplarý Birleþik fiil gruplarý Ýsim fiil gruplarý Zarf-fiil gruplarý Sýfat-fiil gruplarý Sayý gruplarý Bulduðunuz kelime gruplarýný ve kullanýldýklarý yerlerdeki görevlerini aþaðýdaki tabloya yazýnýz. Kelime Grubu Kullanýldýðý Yerdeki Görevi Kelime Grubu 113 Kullanýldýðý Yerdeki Görevi 12. ETKÝNLÝK Üç grup oluþturulur. Birinci grup “Küresel Çevre Kirlenmesi“ isimli makalede yer alan kelimelerin; ikinci grup kelime gruplarýnýn; üçüncü grup cümlelerin anlam deðerlerini belirler. Gruplar ortak çalýþarak kelime, kelime gruplarý ve cümlelerin makaledeki önemini açýklar. 1. Gazetelerde makale yazýlarýnýn bulunmasýnýn önemini açýklayýnýz. 2. “Bir yazarýn düþüncelerini öðrenmek istiyorsanýz o yazarýn makalelerini okuyunuz.” ifadesi ile vurgulanmak istenen düþünce nedir? 13. ETKÝNLÝK Belirlenen bir konuda makale yazýnýz. Yazdýðýnýz makaleleri arkadaþlarýnýza okuyunuz. Okuduðunuz ve dinlediðiniz makalelerle ilgili düþüncelerinizi ifade ediniz. 14. ETKÝNLÝK Türk ve dünya edebiyatýnda makale türünün önemli temsilcileri ve bunlarýn eserleriyle ilgili bir sunum yapýnýz. 1. Aþaðýdaki cümlelerde boþ býrakýlan yerleri doldurunuz. Makalede temel öge ...................................... Makale ...................................... ve ...................................... yayýmlanýr. Gazetelerin ilk sayfasýnýn birinci sütununda yayýmlanan; günlük olaylar ve ülke sorunlarý ile ilgili temel görüþleri yansýtan yazýlara ......................................, yazarýna ise ...................................... denir. 2. Aþaðýda verilen cümleleri doðru-yanlýþ durumlarýna göre iþaretleyiniz. Edebiyatýmýzda ilk makaleyi Þinasi yazmýþtýr. (D) (Y) Makalede üçüncü tekil anlatým yer almaz. (D) (Y) Her konuda makale yazýlamaz. (D) (Y) Makale yazarý genel kültürü yanýnda geniþ ve köklü bir bilgiye, saðlam bir dünya görüþüne sahip olmalý, sorunlara tarafsýz bir gözle bakmalýdýr. (D) (Y) 114 3. Aþaðýdakilerden hangisi Cumhuriyet Dönemi makale yazarlarýndandýr? A) Namýk Kemal B) Þemsettin Sami D) Ahmet Mithat Efendi C) Mehmet Kaplan E) Hüseyin Cahit Yalçýn 4. Aþaðýdakilerden hangisi makale yazarken dikkat edilmesi gerekenlerden biri deðildir? A) Giriþ bölümünde konunun belirtilmesi B) Ýddia edilen fikrin yazýnýn sonuç bölümünde ortaya konmasý C) Görüþ ve düþüncelerin ispatý için hazýrlýk yapýlmasý D) Ele alýnan konunun ana fikrinin belirlenmesi E) Yazýda konuyla ilgili terimlere gerek duyulmasý 5. I. Kelime oyunlarýna ve dolaylý anlatýmlara yer verilmez. II. Birinci tekil anlatým kullanýlýr. III. Aðýrbaþlý, açýk ve akýcý bir dil kullanýlýr. IV. Öne sürülen düþünce, yazýnýn giriþinde açýk seçik yazýlýr. V. Nesnel bir anlatým vardýr. Yukarýdaki yargýlardan hareketle hangisi makalenin özelliklerinden biri deðildir? A) I B) II C) III D) IV E) V 6. Elbette onunla birlikte gitmiþ olabilirler. Bu cümledeki anlatým bozukluðunun nedeni aþaðýdakilerden hangisidir? A) Öge eksikliði B) Özne yüklem uyuþmazlýðý C) Öznenin belirtilmemiþ olmasý D) Ayný anlama gelen sözcüklerin birlikte kullanýlmasý E) Anlamca çeliþen sözcüklerin birlikte kullanýlmasý 1996-ÖSS 7. “Çocuðun üstü baþý yýrtýlmýþ, karný acýkmýþ, iyice yorulmuþtu.” Bu cümledeki anlatým bozukluðunun nedeni aþaðýdakilerden hangisidir? A) Çatý uyuþmazlýðý B) Yardýmcý eylemin gereksiz kullanýlmasý C) Özne eksikliði D) Nesne eksikliði E) Tamlayan ekinin gereksiz kullanýlmasý 1996-ÖSS 115 Öz Deðerlendirme Formu Makaleyle ilgili daha önce bildiklerim Makaleyle ilgili öðrendiklerim Makaleyle ilgili tam öðrenemediklerim Makaleyle ilgili öðrenmek istediklerim Makale türünde okuduðum kitaplar Makale türünde okumayý düþündüðüm kitaplar Makaleyle iliþkilendirdiðim diðer konular Makaleyi arkadaþlarýma anlatsaydým konunun püf noktalarý olarak söyleyeceklerim Makaleyle ilgili kullandýðým araç ve gereçler 116 1. Eleþtirme ve eleþtirilme ile ilgili düþüncelerinizi belirtiniz. 2. “Hiciv, taþlama, eleþtiri, tenkit ve kritik” kelimelerinin anlamlarýný sözlükten bulunuz. 3. Bir eser veya kiþiyle ilgili fikirlerin dile getirilmesi niçin önemlidir? 4. “Herkes düþüncelerime katýlýrsa yanýlmýþ olmaktan korkarým.” sözüyle vurgulanmak istenen nedir? 5. Sinema eleþtirilerinin film tercihinizde ne kadar etkili olduðunu belirtiniz. 1. ETKÝNLÝK Edebiyat, resim, müzik konularýyla ilgili eleþtiri yazýlarýný araþtýrarak sýnýfta arkadaþlarýnýza okuyunuz. Bunlar hakkýndaki düþüncelerinizi ifade ediniz. 2. ETKÝNLÝK Türk ve dünya edebiyatýnda eleþtiri türünün tarihsel geliþimini, önemli temsilcilerini ve bunlarýn eserlerini araþtýrýnýz (16. etkinliðe yöneliktir.). 117 BUGÜNKÜ TÜRK DESTANI Fazýl Hüsnü Dağlarca’nýn son eseri “Üç Þehitler Destaný” 1949 yýlýnda Ýstanbul’da basýlmýþ. Yüz kuruþa satýlan altmýþ iki sayfalýk bir kitap. Ýkinci Ýnönü Savaþý sýrasýnda Üç Þehitler Tepesi’nin nasýl altý kere kazanýlýp kaybedildiðini anlatýyor. Çoðu üç kýtayla altý dörtlük arasýnda deðiþen kýrk dokuz parçadan meydana gelmiþ. Bir iki istisna bir yana, bütün kýtalar dörder dizelik. Bu dizelerin birincileriyle üçüncüleri ara sýra ama ikincileriyle dördüncüleri her zaman uyaklý. Herhangi belli bir ölçü kullanýlmamýþ. Büsbütün de serbestliðe kaçýlmamýþ. Her parçanýn taþýdýðý duygu ve düþünce yüküne denk düþürülmüþ bir biçim ve düzeni var. Bu duygu ve düþünce yükü nedir ki diyeceksiniz? “Son rütbesi vatan havalarýndan” kapanacak olan þehitlerin, “iliklerine kadar þahadetle tok” gazilerin, vurula devrile çarpýþanlarýn, “neydi sað kalanlarýn iþi” diye bekleþenlerin içlerinden geçirdikleri: “insan takatinden baþka” gerçekler. Çünkü bu eser, bir milletin en karanlýk gecesinde giriþtiði ölüm kalým savaþýnýn destanýdýr. Biçim sorulursa bunun kaygýsý Daðlarca’da eskiden beri vardý. Ýlk þiirlerinden bu yana serbest nazýmdan kaçýndýðý bellidir. Örneðin, bu kitabýnda da dörtlü kýtalarý türlü türlü deniyor. Bu dörtlükler ilk bakýþta Avrupa halk destanlarýnýn kýtalarýný andýrýyor. Hatta týpký onlar gibi dördüncü dizeler kimi zaman deðiþmeden tekrarlanýyor, kimi zaman ufak bir deðiþikliðe uðruyor. Ama çoðu büsbütün deðiþik; Daðlarca’nýn ustalýðý da orada kendini gösteriyor. Çünkü bu dördüncü dizelere verdiði deðiþiklikle onlarýn eski destancýlar gibi soluk alma ve dinleyicileri oyalama aracý olarak kullanmayý býrakýyor. Daðlarca’nýn dörtlük sonlarý öylesine baðlamalar ki Alpler’e týrmananlarýn her kademe sonunda bel iplerini güvenilir bir noktaya dolayýp kendilerini de ardlarýndakileri de saðlama baðlamalarýný andýrýyor. Örnek diye birkaç þiire bakalým; bu baðlamalarýn ne kadar ustaca ne kadar deðiþik ilmikler olduðu hemen kendini belli edecek. Girmiþiz ovalarca, tepelerce sipere. Gönüllerimizde bir vatan, zabit nefer Ýnönü’nde bu ikinci savaþ olacak, Saldýrýrlarsa eðer. (Ýnönü Dolaylarýnda Düþünceler) Ýþte bir þiir bitimi ki yaklaþan bir cengi haber veriyor. Düþman kuvvetlerini toplamýþ, biz de hazýrlanabileceðimiz kadar hazýrlanmýþýz. Öyleyse savaþ olacak mý demektir? Ozan, sonradan hatýrlamýþ gibi ekliyor: Saldýrýrlarsa eðer. Bu küçücük þart cümlesi sanki hem savaþlarýn keyfiliðini belirtmiþ hem de kopacak kýyametin sorumluluðunu düþmana yüklemiþtir. Ýnönü dolaylarýnda bütün düþüncelerin ve bütün davranýþlarýn, gerçekten, düþmanýn saldýrmasýna baktýðý düþünülürse bu þiiri baðlama için bu iki kelimeden daha yerinde bir son düðüm bulunamazdý. Her þiirin kendi için gerekli kýldýðý biçim ayrýdýr, kanýsýna en güzel örneklerden biri de þu dörtlüktür: Söyletemezsin derdini savaþ gecelerinde, yasak, Darýlýr baðlamalarda telin. Hem ne sözü olabilir, þehitlere, Ecelin. (Savaþlar, Geceler, Sevdalar Üst Üste) Bu tek kelimelik son dize, dörtlüðün bütün öncesine bir contre-poids, (kontrapuan) bir karþý yük. O, önce ne mi? Henüz sað olan Konyalý Ahmet’in istekleri, hayata baðlýlýðý, uzak düþtüðü zevklere sevdalara özlemi. Bu demektir ki terazinin kefelerinde karþýlaþan hayatla ölümdür. Hayat bin bir andýr, bin bir istektir, bin bir renktir. Ölümse her þeyinde tektir, bir lahzalýktýr. Ýnönü’de bütün hayatý dilsizleþtirip donduran ecel, bu dörtlük sonuna da o eksiksiz, artýksýz gerekliliði veriyor. 118 “Üç þehitler” tepesi var ol, Eksilmemiþ üzerinde bu þanlý rüzgâr Sayýsýz þehitlerinde yaþa, Memleket kadar. (Atsýz Tepe, Üç Þehitler Tepesi) Ýþte bir baþka dörtlük sonu ki “memleket” sözünün anlamýndan, “kadar” kelimesinin de ahenginden faydalanarak bir sonu gelmezliðin ifadesi hâline getirilmiþtir. Bu ifadeyi kazanan dize ise ruhça artýk önceki dizelerden kýsa deðildir. Belki onlarýn hepsinden uzundur. Bu iþçiliðin tersi bir iþçilikle de ozanýn amacýna ulaþabileceðini görmek istersek iþte bir baþka dörtlük: Seçtik gelenleri, atlýsý Kemâlettin Sami Bey, Arslan fýrka kumandanýmýz. Alay kumandaný Salih Bey, yayasý, Toplandý birdenbire ta hücrelere, daðýlmýþ canýmýz. (Bir Pýrýltý) Dörtlükte, son dizeye gelinceye kadar bir olaðanüstülük yok ama orada birdenbire yedi yedi üçlük bir söz dizisi, o vakte kadar bitkin, umutsuz, daðýnýk, kendini hücre küçüklüðünde ve hücre güçsüzlüðünde duyan bir ordu askerin toparlanýþýný, kumandanlarýnýn gülümseyiþinden can bulmasýný, geniþ bir solukla anlatýyor. Daðlarca’nýn çetrefil, kimi zaman anlaþýlmaz ve kýlçýklý bir hâl alan dili de bu eserde, özelliðini yitirmeksizin, öylesine uslanmýþ ki Ýnönü’deki erlerin aðzýnda bile yadýrganmýyor. Ozanýn çelik inatçýlýðýnda bir üslubu vardý. Üç Þehitler Destaný gösteriyor ki sanat kaygýsý o çeliði dövebilecek bir þahmerdan gücündeymiþ. Daðlarca’nýn hesaplý sanatý, dörtlüklerinden baþlýklarýna kadar kendini her yerde gösteriyor. Bu baþlýklar sade, edaca öbür ozanlarýn baþlýklarýndan ayrýlmakla kalmýyor, onlarýnkinden daha baþka bir iþ de görüyor. Çünkü bu adlar salt birer özet, birer sembol deðildir. Þiire yeni bir þey katan, anlamýný bütünleyip açýklayan gerekli bir parçadýr. Örneðin, bir þiir þunlarý anlatýyor: Cengin en buhranlý, en umutsuz bir anýnda, düþman taburlarca taze güçle saldýrýrken topçusu durmadan ateþ yaðdýrýrken karþýsýnda biz kala kala bir Veli Çavuþ kumandasýnda altmýþ sekiz kiþi kalmýþýz. Ne tek bir nefer takviye geliyor ne de atacak tek bir mermi kalmýþ. Kahrolarak taþ kesilmekten baþka yapacak bir þey yok. Öylesine yaslý bir durum ki. Ayaðýmýz baþýmýzdan sýkýlýyordu, Elimizden utancý vardý kolumuzun. Daðlarca, iþte bu þiirin adýný “Besmelenin Bittiði Yer” koyuyor. Bu, kuru bir ad koyuþ deðil, umudun durakladýðýný anlatan þiire, imanýn da güçsüzlüðe düþtüðünü söyleten, en azýndan bir þiirlik, bir taze güçtür. Bu sözlerin niyeti, kitabýn yalnýz bir sýra doruk þiir olduðunu söylemek deðildir. Arada düzlükler de var: “28 Mart 337”, “Adsýz Tepenin Düþmesi”, “Ýþte Ýlk Þehidimiz” ve “Kolsuz Bilek” gibi. Bu düzlüklerde kýraçlara bile rastlandýðý oluyor. Ozanýn bir dörtlükte baþardýðýný ikinci, üçüncüsünde baþaramadýðý da var. “Herkes Memleketi Kadar” böyle bir þiir. Arada “biraz daha tekçe” kabilinden ifade düþüklükleri de bulunup çýkarýlabilir. Ama bu eseri ozanýn bizde az görülmüþ bir bileþimcilikle yazdýðý da söz götürmez. Dizeler, dörtlükler için, dörtlüklerle baþlýklar þiir için, her þiir de destan için çalýþýyor. Enstantane görüþler hâlinde durmasýna raðmen eserin gerçek bir destan oluþu da bu sayededir. Örneðin, kitabýn 38. sayfasýnda “Mustafa Kemal” diye sekiz satýrlýk bir parça var. Burada verilse belki deðeri gereðince anlaþýlmaz. Çünkü artýk kafalarda ölçülere sýðmaz belli kalýplardan taþar bir kavram hâlinde Atatürk büyüyor. Oysa ozanýn bileþimciliðinin sýrrýna varýn. Mustafa Kemal’i destanýn ortasýnda, ulusun Kurtuluþ Savaþýnýn kargaþasýndan esinlenen kabartmanýn içinde bir kýsým olarak görün. Yani, mümkünse onu baþkumandan, kurtarýcý, devlet baþkaný, devrimci, politika adamý olarak görmeyi býrakýn da; Ýnönü günlerinde ancak yeni yeni efsaneleþmeye baþlayan bir telkinci deha olarak nasýl içe doðabileceðini, düþlere girebileceðini kestirmeye çalýþýn. O vakit göreceksiniz ki, þu otuz yýl içinde Mustafa Kemal için yazýlanlar birer anakronizm, birer tarih tepmesi imiþ; insaný aðlatacak kadar temli olan tek þiir, Daðlarca’nýn Üç Þehitler Destaný adlý eserinin 38. sayfasýnda “Aha!” diye düþünü anlatan Anadolulu nefere nasipmiþ. Ýþte böylesine bileþimci bir görüþle Fazýl Hüsnü Daðlarca, Kurtuluþ Savaþý’nýn ilk acýlý günlerini destanlaþtýrýyor. Bilmeyiz Nazým Hikmet Ran köþesinde “Dumlupýnar” ile ne yapýyor. Duyabildiðimiz parçalarý güzel soylu þeyler. O da destanýný Daðlarca gibi, uzun bir bütün yerine, Bedrettin tertibini daha yetkin119 leþtirerek birer anlýk parçalar hâlinde yazýyor galiba. Yahya Kemal Beyatlý’nýn terkibi bend hâlinde yýðýlan Yavuz Destaný da tarihimizin, dilimizin ve edebiyatýmýzýn öbür ucundan bir büyük yapý hâlinde yükseliyor. Bir çað ki içinde, öldürseniz övmek için þiir yazmayacak üç büyük ozan bir ulusun tarihini dile getirmeye koyulsun. Hem her biri tarzý selefe takaddüm edip bir baþka lisan tekellüm etsin, hem de tarihin akýþý içinde sonuncu, ortadakinin; ortadaki, öncekinin; tabii bir sonucu olsun, insaný bu görünüþ hayran etmez de ne eder? Yahya Kemal, Nazým Hikmet, Fazýl Hüsnü Daðlarca üçlüðü yüzü suyu hürmetine Türk þiiri bugün bir ulus þiiri olarak hiçbir gününde eriþemediði çeþitliliðe ve bütünlüðe eriþmiþtir. Kendimizi mutlu bilelim. Orhan BURÝAN Türkçede Yazýnsal Eleþtiri 1. Okuduðunuz ve incelediðiniz eleþtiri yazýlarýndan hareketle eleþtiri yazýlarýnýn ortak özelliklerini belirleyiniz. 2. “Bugünkü Türk Destaný” adlý eleþtiri metninin yazýlýþ amaçlarýný belirleyiniz. 3. Okuduðunuz “Bugünkü Türk Destaný” adlý metinde eleþtirmen hangi sorunu konu olarak ele almýþtýr? 4. Eleþtirmenin, eseri açýklamak ya da çözümlemek için Fazýl Hüsnü Daðlarca’nýn hayatýna ve kiþilik özelliklerine baþvurup vurmadýðýný metinden göstererek açýklayýnýz. 5. Eleþtirmenin “Bugünkü Türk Destaný”nýn oluþumunu etkileyen tarihsel ve sosyal koþullarý bulmaya ve bunlar yardýmýyla eseri açýklamaya yönelip yönelmediðini belirleyiniz. 6. Eleþtirmen, eseri kendi beðenisine göre mi yoksa belli kriterlere göre mi eleþtirmiþtir? 7. Okuduðunuz eleþtiri yazýlarýndan hareketle eleþtiri yazýlarýnýn yazýlýþ amaçlarýnýn neler olduðunu belirtiniz. 3. ETKÝNLÝK “Bugünkü Türk Destaný” metnini göz önünde bulundurarak “esere dönük eleþtiri” yazýlarýnda metnin yapýsýný oluþturan ögeleri açýklayýnýz. Yazarýn “Bugünkü Türk Destaný” eleþtirisinde eserin yapýsýyla ilgili eleþtirileri bularak tabloya yerleþtiriniz. Metnin Yapýsý Deðerlendirme Konu Anlatým biçimi Olay örgüsü Simgeler Üslup Þiirin anlam özellikleri Þiirin þekil özellikleri 120 8. Ýncelediðiniz eleþtiri yazýsýnda kültürel alana özgü bilimsel yazý ve çalýþmalardan yararlanýlan bölümleri bularak bunlarýn metne katkýsýný açýklayýnýz. 9. Kitabýnýzdaki deneme örnekleriyle incelediðiniz eleþtiri yazýsý arasýndaki farklýlýklarý belirtiniz. 10. Okuduðunuz eleþtiri yazýlarýndan hareketle bir eleþtiri yazarýnda bulunmasý gereken özellikleri maddeler hâlinde yazýnýz. 11. Ýncelediðiniz eleþtiride kullanýlan anlatým türlerini belirleyerek bu türlere metinden örnekler veriniz. 12. Dil, metinde aðýrlýklý olarak hangi iþlevde kullanýlmýþtýr? 4. ETKÝNLÝK “Bugünkü Türk Destaný” adlý eleþtiride anlatým bozukluðu bulunup bulunmadýðýný belirleyiniz. Varsa cümlelerdeki anlatým bozukluðunun sebebini söyleyiniz. Bu cümlelerdeki anlatým bozukluðunu düzeltiniz. 5. ETKÝNLÝK ... Daðlarca’nýn hesaplý sanatý, dörtlüklerinden baþlýklarýna kadar kendini her yerde gösteriyor. Bu baþlýklar sade, edaca öbür ozanlarýn baþlýklarýndan ayrýlmakla kalmýyor, onlarýnkinden daha baþka bir iþ de görüyor. Çünkü bu adlar salt birer özet, birer sembol deðildir. Þiire yeni bir þey katan, anlamýný bütünleyip açýklayan gerekli bir parçadýr. Örneðin, bir þiir þunlarý anlatýyor: Cengin en buhranlý, en umutsuz bir anýnda, düþman taburlarca taze güçle saldýrýrken, topçusu durmadan ateþ yaðdýrýrken karþýsýnda biz kala kala bir Veli Çavuþ kumandasýnda altmýþ sekiz kiþi kalmýþýz. Ne tek bir nefer takviye geliyor ne de atacak tek bir mermi kalmýþ. Kahrolarak taþ kesilmekten baþka yapacak bir þey yok. Öylesine yaslý bir durum ki. Ayaðýmýz baþýmýzdan sýkýlýyordu, Elimizden utancý vardý kolumuzun. Daðlarca, iþte bu þiirin adýný “Besmelenin Bittiði Yer” koyuyor. Bu, kuru bir ad koyuþ deðil, umudun durakladýðýný anlatan þiire, imanýn da güçsüzlüðe düþtüðünü söyleten, en azýndan bir þiirlik, bir taze güçtür. Bu sözlerin niyeti, kitabýn yalnýz bir sýra doruk þiir olduðunu söylemek deðildir. Arada düzlükler de var: “28 Mart 337”, “Adsýz Tepenin Düþmesi”, “Ýþte Ýlk Þehidimiz” ve “Kolsuz Bilek” gibi. Bu düzlüklerde kýraçlara bile rastlandýðý oluyor. Ozanýn bir dörtlükte baþardýðýný ikinci, üçüncüsünde baþaramadýðý da var. “Herkes Memleketi Kadar” böyle bir þiir. Arada “biraz daha tekçe” kabilinden ifade düþüklükleri de bulunup çýkarýlabilir. ... Orhan BURÝAN Yukarýdaki parçada bulunan kelime ve kelime gruplarýný anlamlarý bakýmýndan inceleyiniz. 6. ETKÝNLÝK ECE AYHAN Neden seçtim Ece Ayhan üzerine genel çizgileriyle onun þiirini saptayan bir yazý yazmayý. Hem kolay hem de zor olduðundan, bir þiir anlayýþýný hem yýkýp hem de bir yenisini kurduðundan. Ece Ayhan 1950 kuþaðý içinde okuyucuyu kendinden ve okuduklarýndan kuþkulandýran ilk addýr. O her okuyanda bir yadýrgatma duygusu uyandýrmýþtýr. Bu yadýrgatma, belli bir amaca yönelmiþ midir? Bunu rahatlýkla evetle karþýlayamam. Birçok okuyucu onun yaptýklarýný bir snobizm olarak niteleyebilir, zorluðu burada baþlýyor 121 Ece'nin, kolaylýðýna gelince: Bu kadar yeni bir þiir, bu kadar kapalý bir þiir olunca, hele üzerine yazýlanlar yok denecek kadar azsa... Ece Ayhan üzerine verilen genel yargýlar ayný ölçüde doðruya ve yanlýþa yakýndýr. Þairin kullandýðý ham madde, yalnýz eleþtirmenlerin çözümleri için ilginç deðil, þairler için de o oranda ilgi çekicidir. Çünkü o zengin malzeme, yalnýz Ece'nin yazdýðý gibi yoðrulmaz, baþka bir sanatçý da bu malzemeden yararlanabilir. Özgün þairin ilk þiirlerinden bugüne kadar yazdýklarýna çýraklýktan, acemilikten ustalýða giden bir geliþme yoktur, o da iþe usta olarak baþlamýþtýr. Yukarýdaki zengin malzeme deyimini neden kullandýðýmý da açýklayayým biraz. Ayhan'ý edebiyatýn varlýðý doyurmaz, sanatýn diðer kollarý da onun açlýðýnýn giderilmesinde, ham maddesinin kullanýlmasýnda yararlanacaðý kaynaklardýr. Belki de türlerin karýþýmý, en baþarýlý örneklerini Ece Ayhan’ýn þiirlerinde bulur. Ece AYHAN Çok þey söylemez þair, sanki sözcüklerden ekonomi baþlýca dileðidir. Ýlk Kitabý “Kýnar Haným’ýn Denizleri” sözcük yýðýný yerine kavramlaþmýþ sözcükler kullanýlan bir þiir kitabýdýr. Sözgelimi “sahibinin sesi” der, “fayton” der, sizi yolun baþýnda býrakýr, artýk þiir bilginize göre önünüzdeki yollardan birini seçeceksiniz. Ne saklayayým, Ece Ayhan’ýn þiiri geliþkin bir þiirdir, bir kültür þiiridir. Ýncelik, geliþkinlik, güçlük emekle ve çabayla anlaþýlýrlýk onun þiirinin ayrýlmaz ögeleridir. Açýkçasý Ece Ayhan þiiri deyince akla ilk gelenleri bunlardýr. Bu özellikleridir onun þiirini yücelten, beraberinde de orta okuyucu kitlesini ondan uzaklaþtýran. Ýlk kitabýndan bu yana þiirleri için söylenen görüntü deyimine ben de katýlýyorum. Görüntü ama ne cins görüntü. Ýþte bu yargýnýn ayrýntýlarýna inilmedi. Görüntüler bir sessiz film tekniði taþýrlar. Her þey anlatýlmadan anlaþýlacakmýþ gibi bir sessiz film tekniði taþýrlar. Her þey anlatýlmadan anlaþýlacakmýþ gibi bir duygu uyandýrýrlar bizde, hatta þairi bundan gizli bir tat alýr. Ýþte son yýllarýn filme yardýmcý ögelerine -sesti, müzikti- alýþanlar korkarým Ece’nin sessiz þiirlerini anlamakta zorluk çekeceklerdir. ... Ayhan bir dizesinde “Anlatmak diye bir þey yoktur burada.” der. Gerçekten de anlatmayan bir þiirdir onun þiiri. Ortaya görüntüyü atan, bu görüntüyü netliðe kavuþturmadan da çekip giden, ortadan kaybolan birisidir. Bir tablonun, resmin önünde onun size anlatýlmasýný istemek, ressamý ve eleþtirmeni buna zorlamak ne oranda olumluysa Ece’nin þiirlerini de bu yönteme yanaþtýrmak o oranda olumludur. ... Görüntülerinin ilk malzemesi eþ ve yakýn anlamlý sözcüklerdir ama onu öyle bir istife sokar ki bu kadar birbirine yakýn nüanslý renkler bile þaþýrtýcýlýðýný kaybetmez. Gene birbirine yakýn deyimlerdir ama þaþýrtýcýdýr, ustalýðý buradan gelir. “Atonal kantolar”ýn özlemi içindedir. Ýlk okuyuþta þaþýrtýcý gelen bu deyim araþtýrdýkça bilinçle, akýlla kurulmuþ þiirsel bir görüntüdür çünkü ikisi de müziðe ait kavramlardýr. Ama ancak Ayhan bu iki müzik deyimini böylesine kullanýr. Ýþte buradan Ece Ayhan'ýn kliþeciliðe karþý takýndýðý karþýt tavýr anlaþýlabilir. Sözcükleri, baþýboþ býraktýðý izlenimi uyandýrýr okuyanda ama aslýnda onu þiirinin gizli prangalarýyla tutsak etmiþtir. Gene de sizin þiir yorumunuzun yönetimini elden býrakmak istemez. O alýþýlagelmiþin, gündeliðin, kliþeleþmiþin o kadar karþýsýndadýr ki sözlükteki anlamýyla bir sözcüðe zor rastlarsýnýz onda, yalnýz baþýna bile kalsa sýfatlarla o gene kaydýrýlmýþtýr. ... Gördünüz ki “Ece Ayhan þiiri”nden çok “Ece Ayhan olayý”ndan söz ettim size. Çünkü 1950 ve sonrasý kuþaðýnýn þiirini övmek isteyenlerin de yerenlerin de kalkaný odur. Bu yazýyý Ece Ayhan’ý bilmeyenler, hiç okumayanlar, adýný duymayanlar için yazmadým. Ben de onun okurlarý arasýnda olduðumdan, onu anlamaya çabaladýðýmdan size bir okuyucu mektubu karaladým. Doðan HIZLAN Ece Ayhan eleþtirisinden hareketle “sanatçýyý ele alan eleþtiri” yazýlarýnýn özelliklerini belirleyiniz. 122 7. ETKÝNLÝK ORHAN KEMAL’ÝN ÖYKÜCÜLÜÐÜ ÜZERÝNE ... Eti ve kemiði ile olduðu kadar düþüncesi ve varsa eylemi ile de bu sýnýfa baðlý kalmýþ; bu sýnýf insanýnýn alýn yazýsý ve geleceði ile ilgilenmiþ ve bunlara yararlý olabilmek için çaba harcamýþtýr. Bu sýnýfýn insanlarýný bilinçlendirmek için çalýþmýþtýr. Gecekondu mahallerinde, iþçilerin, esnafýn, küçük memurlarýn oturduðu yörelerde yaþayan deðiþik bölgelerin deðiþik gelenekleri ve anlayýþlarý olan insanlarýn dünyasýný, alýn yazýlarýný anlatmýþtýr. Bu deðiþik anlayýþ ve yapýda olan topluluk içinde çocuklarýn, genç kýzlarýn durumunu, kötülüðe itiliþini, gözlemlere dayanarak öykülerinin örgüsüne katývermiþtir. Özellikle, ekonomik yapýdaki düzensizliðin, gittikçe pahalýlaþan eþya ederlerinin ortaya koyduðu aðýr geçim yükünün insanlarý nasýl kötülüklere, yalan ve dolana, töresel çöküþe götürdüðüne, bütün iyi niyetlere karþýn dinin etkisiz kalan rolüne deðinir. ... Bütün bu kiþiler, kiþilerle ilgili olaylar, yaþanmýþ anýlara, gözlemlere ve izlenimlere dayanmaktadýr. Bu birikimi verirken karþýt olarak, küçük kent soylu kesime de geniþ yer verir öykülerinde. Sabahattin Ali’nin kýrsal alana daha dönük öykücülüðünü, Adana ve Ýstanbul gibi büyük iki sanayi kentimizin gecekondu yörelerine ve fabrikalarýn insaný tüketen, törpüleyen ortamýna getirmiþtir. Sabahattin Ali’nin yaþadýðý günlerde büyük bir sanayi atýlýmý yoktu elbette; bu nedenle, Sabahattin Ali, kýrsal alanda yaþayanlarý öyküleþtirmiþti. Orhan Kemal, sanayileþen bir ülkenin içinde, bu geçiþ döneminde yaþamýþtýr. Bu geçiþ döneminin çeþitli sýkýntýlarý, iþçilerin toplumsal güvenceden ve güvenlikten yoksun yaþamlarý, köylerden gelip önceleri geçici sürelerle çalýþan, sonralarý yavaþ yavaþ mahalleler kurarak fabrikalarýn çevresinde kümeleþen, geceleri mantar gibi yerden bitiveren yörelerde bir yandan ekmek ve öte yandan da konut savaþý veren insanlar yansýtýlmýþtýr Orhan Kemal’in öykülerinde. Her ikisinin öykülerindeki temel benzerliðe karþýn, toplumsal görüþe karþýn böyle bir renk ve doku ayrýlýðý görülür ve bu da doðaldýr. Doðup yaþadýðý yere sýký sýkýya baðlý, orayý kutsal bir yermiþ gibi kabul eden ve sýla özlemine dayanamayan köylümüzün iþçiliðe geçiþinde, bütün dünyada olduðu gibi elbette bazý sýkýntýlar, dalgalanmalar ve fýrtýnalar olacaktý. Ýþte Orhan Kemal, yaþadýðý süre içinde bunlarý da yansýtmýþtýr. Önceleri öz yaþamýna dayanan öykülerinin ekseni, sonralarý gene de kendisi olmuþtur denilebilir ancak bu sonraki öykülerde onun kendi öz yaþamý eritilmiþtir. Muzaffer UYGUNER “Orhan Kemal’in Öykücülüðü Üzerine” adlý eleþtiriden hareketle “topluma yönelik eleþtiri” yazýlarýnýn özelliklerini belirleyiniz. 8. ETKÝNLÝK SULTAN GELÝN Ankara Sanat Topluluðu, Cahit Atay’ýn Sultan Gelin’ini oynuyor. Bütün oyun yazarlarýmýz bir yana, Cahit Atay öbür yana. Cahit Atay, doðuþtan oyun yazarý; tiyatromuzu edebiyat ve þiir çizgisine en çok yaklaþtýrabilen o. Sultan Gelin kýsa bir köy oyunu. Anasýnca, babasýnca bir baþ hayvaný kadar deðer verilmeden bir mal gibi açýk artýrma ile satýlan, satýldýðý hastalýklý kocanýn düðün gecesi ölümü; sonra ölenin beþ yaþýndaki kardeþiyle evlendiriliþi; on yýl kocaya dadýlýk; bebek büyüyüp tam evlenecekken bir baþkasýna kaçýþý, üçüncü kez yeni doðmuþ en küçük kardeþe varýþ. Ýþte Anadolu kadýnýnýn sonsuz çilesi. Cahit Atay’ýn ustalýðý, oyununun konusu önemli bir toplum sorunu olduðu hâlde, gazeteciliðe, fýkra yazarlýðýna veya toplum söylevciliðine özenmeden oyun yazarlýðýný bilmesi. Konusunu bir þair gibi duyup duyurmasý. Oyununu genelle açýp özelde sürdürmesi. Öyle ya filanca yerde bir uçak düþtü veya bir gemi battý da yüz kiþi öldü dendiðinde kýlýmýz kýpýrdamaz. Oysa bir tanýdýðýn ölümü ya da “ben” veya “o” romanýnýn kahramanýnýn baþýna bir þey gelse bu olayý bir uçak dolusu insanýn yoðunluðu ve gücüyle duymaz mýyýz? Ýþte Cahit Atay da böyle yazýyor. Önce köylü çevresini, anlayýþýný, huyunu, suyunu tanýttýktan sonra bu çevre içinde çileli kahramanýný seçiyor, onun beþ dakikacýk bile mutluluðu tadamayan alýn yazýsýný bir destan 123 gücüyle dile getirip bize duyuruyor. Oyunda yalnýz bu geliþme deðil fakat güldürü ve aðlatý ögelerinin dengeli bir biçimde bir araya getiriliþi de bir usta yazar iþi. A.S.T.’nin bu yerli oyunu, sahnelerine baþarýyla çýkarmasýyla artýk ayaklarý bu topraklara deðer oldu. Bu köþenin en çok umut baðladýðý, bu umut yolunda da en çok hýrpaladýðý bu ciddi topluluðun bu olumlu adýmýný büyük bir sevinçle karþýladým. Asaf Çiyiltepe, oyunu saðlam bir düzen üzerine oturtmuþ, bu düzende Anadolu ve onun insanlarýnýn sesi en inandýrýcý bir biçimde duyuluyor. Bu baþarýda kýsa olan oyuna bir boy ve boyut katan Muammer Sun’un müziðinin büyük payý var. Karma, eþliksiz koro için düzenlediði ve Ankara Radyo Korosunun büyük bir güçle söylediði bu parçalar, þimdiye dek bestecilerimizin Türk köylü müziðinden yararlanarak yazdýklarý müzikler içinde en oturmuþu, en iyi, en uyumlusu. Oyunun iniltisini, aðýtsý sesini veriyor. Ayrýca oyuna katýlan aslýndan, türkü ve oyun havalarý baþarýyla seçilmiþ, hele “Ýðdeli Gelin”in konusu, oyuna tam denk düþüyor. Yücel Tanyeri’nin mavi ýþýktan bir gerelti önünde kurduðu iki köy evinin ikisi de güzel. Fakat temsilin en güçlü yönü Sultan Gelin’i oynayan Elif Türkan Atamer, en azla, en çoðu veren tutumlu oynayýþý, iç yaþayýþýyla, erkeksi, boðuk sesiyle Sultan Gelin’in bütün acýsýný veriyor. Zaten temsilde kadýn oyuncular daha baþarýlý. Ýþte Zelha’da Serap Tayfur, Yenge Kadýn’da Aysan Sümercan, Zeynep’te Nermin Yücel, Hacer’de Ülkü Ongan. Erkekler içinde erkek çocuk isteyen aða kimliðinde Ali Özoðuz ölçülü, anlayýþlý bir yorum çýkarýyor. Tümüyle övgüye deðer bir temsil “Sultan Gelin”. Metin AND “Sultan Gelin” adlý eleþtiriden hareketle “eseri konu alan eleþtiri” yazýlarýnýn özelliklerini belirleyiniz. 9. ETKÝNLÝK ... Necati Cumalý’nýn geçen gün bir kitabý geldi, bir þiir kitabý: “Güzel Aydýnlýk” kendisi göndermiþ sanmayýn, þiiri býrakmamýþ ama düþünmüyor eski ahbaplarý. Zarar yok, o beni düþünse de olur, düþünmese de, ben onun þiirlerini gene okurum. Necati Cumalý günümüzün önemli Türk þairlerinden biri midir? Bilemiyorum. Önemlidir desem omuz silkersiniz, adý çok geçmiyor ki kendini hemen beðendirmiyor ki... Ama önemsizdir, küçük bir þairdir de diyemiyorum. Adýnýn çok geçmemesine, kendini birdenbire beðendirememesine ne bakarsýnýz? Þairler vardýr, yazdýklarýnýn güzelliði, deðeri yýllarca sonra anlaþýlýr. Bu çaðda bir iki þair sivriliverir, yalnýz onlarýn þiirleri, onlar gibi yazanlarýn þiirleri okunur, hep o þiirler üzerinde durulur. Necati Cumalý’nýn þiirleri ise günümüzün sivrilmiþ adlarý çok anýlan þairlerininkine benzemez, kendine vergi, yalnýz kendinin olan bir deyiþi var onun. Öyle parlak deðil ama okudukça sarar bizi, yavaþ yavaþ sarar. Bir kere okuyup geçersiniz pek bir þey anlamazsýnýz, çekivermez gözlerinizi, sizin de daha bir özenle ilgilenip durmanýzý ister. Güzel Aydýnlýk’ý okuyorum þimdi, her þiiri bir daha, bir daha okuyorum, her okuyuþumda baþka bir þey buluyorum hepsinde. Biliyorum kimini beðenmeyeceðim, onuncu, yüzüncü okuyuþta da beðenmeyeceðim, ama kimi de var, çok güzel birer þiir olduklarýný daha þimdiden sezdiriyor. Nurullah ATAÇ Nurullah Ataç’ýn eleþtirisinden hareketle “okuyucuyu konu alan eleþtiri” yazýlarýnýn özelliklerini belirleyiniz. 10. ETKÝNLÝK Yapmýþ olduðunuz çalýþmalardan hareketle eleþtirileri konularýna göre gruplandýrýnýz. Konularýna Göre Eleþtiriler ......................... ......................... ......................... 124 ......................... 11. ETKÝNLÝK Okuduðunuz eleþtiri metinlerini yazarýn tavýr ve tutumundan hareketle nesnel ve öznel olmalarý bakýmýndan aþaðýdaki þemaya gruplandýrýnýz. Nesnel ve öznel eleþtirilerin özelliklerini þemaya yazarak bunlarýn farklýlýklarýný söyleyiniz. Eleþtirmenin Tavýr ve Tutumuna Göre Eleþtiriler Öznel Eleþtiri Nesnel Eleþtiri ............................................................. ............................................................. ............................................................. ............................................................. ............................................................. ............................................................. ............................................................. ............................................................. ............................................................. ............................................................. Özellikleri ............................................................. ............................................................. ............................................................. ............................................................. ............................................................. Özellikleri ............................................................. ............................................................. ............................................................. ............................................................. ............................................................. 12. ETKÝNLÝK Sanatçýyý, eseri, dönemi ve okuyucuyu birlikte ele alan eleþtiri yazýlarýnýn olup olmadýðýný araþtýrýnýz. Araþtýrma sonuçlarýný arkadaþlarýnýzla paylaþýnýz. 1. Eleþtirmenin bir sanat eserini eleþtirirken eserin yazýldýðý dönemin güzellik, gerçeklik, bütünlük, olgunluk ve sadelik gibi kriterlerini dikkate almamasýnýn sonuçlarýný deðerlendiriniz. 125 13. ETKÝNLÝK Sanatçý Okur Eser TOPLUM Yukarýdaki þemadan hareketle sanatçý, eser, okur ve toplum iliþkisini yorumlayýnýz. 14. ETKÝNLÝK TEK HECE Var mý beni içinizde tanýyan? Yaþanmadan çözülmeyen sýr benim. Kalmasa da þöhretimi duymayan, Kimliðimi tarif etmek zor benim... Sebep bazý Leyla, bazý Þirin’di. Hatrým için yüce daðlar delindi. Bilek gücüm Ferhat ile bilindi. Kuvvet benim, kudret benim, fer benim... Bülbül benim lisanýmla ötüþtü. Bir gül için can evinden tutuþtu. Yüreðine Toroslar’dan çýð düþtü. Yangýnýmý söndürmedi kar benim... Ýlahimle Mevlânâ’yý döndürdüm. Yunus’umla öfkeleri dindirdim. Günahýmla çok ocaklar söndürdüm. Mevla'daným, hayýr benim, þer benim... Niceler sultandý, kraldý, þahtý. Benimle deðiþti talihi bahtý, Yerle bir eylerim tac ile tahtý, Akýl almaz hünerlerim var benim... Kimsesizim hýsmým da yok, hasmým da. Görünmezim cismim de yok, resmim de. Dil üzmezim, tek hece var ismimde. Barýnaðým gönül denen yer benim... Kâmil iken cahil ettim âlimi, Vahþi iken yahþi ettim zalimi, Yavuz iken zebun ettim Selim’i, Her oyunu bozan gizli zor benim... Benim için yaratýldý Muhammed. Benim için yaðdýrýldý o rahmet. Evliyanýn sözündeki muhabbet. Enbiyanýn yüzündeki nur benim... Cemal SAFÝ Yeryüzünde ben ürettim veremi. Lokman Hekim bulamadý çaremi. Aslý için kül eyledim Kerem’i. Ýbrahim’in atýldýðý kor benim... Cemal Safi’nin “Tek Hece” adlý þiiri ile ilgili bir eleþtiri yazýnýz. Yazdýðýnýz eleþtiri hangi tür eleþtiriye örnek olabilir? 126 15. ETKÝNLÝK Toplumda gördüðünüz bir aksaklýðý, aþaðýdaki yöntemlerden birini kullanarak eleþtiriniz. Yaptýðýnýz çalýþmalarý sýnýfa sununuz. a. Bir paragraf yazýnýz. b. Bir karikatür çiziniz. c. Fotoðrafýný çekiniz. ç. Olayý canlandýrýnýz. d. Eleþtirel bir þiir yazýnýz. 16. ETKÝNLÝK Türk ve dünya edebiyatýnda eleþtiri türünün önemli temsilcileri ve bunlarýn eserleriyle ilgili bir sunum yapýnýz. 1. Aþaðýdaki cümlelerde boþ býrakýlan yerleri doldurunuz. Eseri açýklamak, aydýnlatmak ya da çözümlemek için sanatçýnýn yaþamýnýn, bu yaþamý besleyen olaylarýn, durumlarýn çýkýþ noktasý yapýldýðý eleþtiriye ...................................... denir. Eleþtiri yazýlarý, yazarýn eser karþýsýndaki tavýr ve tutumuna göre ...................................... ve ...................................... olmak üzere iki gruba ayrýlýr. Sanat, edebiyat ya da düþünce eserinin içeriðini, bu içeriðin iþleniþ ve geliþtiriliþ biçimini anlatan, deðerli ve deðersiz yönlerini, belgelere ve örneklere baðlayarak belirten edebî türe ...................................... denir. 2. Aþaðýda verilen cümleleri doðru-yanlýþ durumlarýna göre iþaretleyiniz. Eleþtirmen, bir esere ön yargýlarla deðil, nesnel bir tutumla yaklaþmalýdýr. (D) (Y) Eleþtiri yazýlarý da makale gibi giriþ, geliþme ve sonuç bölümlerinden oluþur. (D) (Y) Namýk Kemal ve Recaizade Mahmut Ekrem Cumhuriyet Dönemi eleþtiri yazarlarýdýr. (D) (Y) Eleþtiri yazarlarýna eskiden “münekkit”, bugün ise “eleþtirmen, eleþtirici, veya tenkit yazarý” denilmektedir. (D) (Y) 3. Eleþtirmen, bir edebiyat eserinin oluþumunu etkileyen tarihsel ve toplumsal koþullarý bulmaya, bunlar yardýmýyla eseri açýklamaya yönelir. Baþka bir deyiþle eserin yazýldýðý tarihsel ve toplumsal ortamýn koþullarýný ölçüt olarak kullanýr. Yukarýda sözü edilen eleþtiri türü aþaðýdakilerden hangisidir? A) Çaðdaþ eleþtiri B) Topluma dönük eleþtiri D) Sanatçýya dönük eleþtiri C) Okura dönük eleþtiri E) Esere dönük eleþtiri 127 4. Eleþtirmen, kendini eserin okuruyla özdeþleþtirir. Bir okur olarak eserin kendi üzerinde uyandýrdýðý etkiyi eleþtirinin çýkýþ noktasý yapar. Belli bir ilke ve kuralý ya da ölçüleri yoktur. Bu tür eleþtirinin tek ölçütü yazarýn kendi beðenisidir. “Beðendim, beðenmedim, hoþuma gitti ya da gitmedi.” türünden yargýlar eleþtiriye egemendir. Yukarýda sözü edilen eleþtiri türü aþaðýdakilerden hangisidir? A) Okura dönük eleþtiri B) Sanatçýya dönük eleþtiri D) Topluma dönük eleþtiri C) Esere dönük eleþtiri E) Tarihsel eleþtiri 5. Aþaðýdaki cümlelerin hangisinde anlam aktarmasýna uðramýþ bir kelime vardır? A) Uçak Yeþilköy'e bir saat geç inecekmiþ. B) Düdüklüdeki yemeði hafif ateþte piþirmeli. C) Þu sýralar Peyami Safa'yý okuyorum. D) Çok konuþaný az dinlemeli. E) Gözlerinden ameliyat olacak. 6. Elbette onunla birlikte gitmiþ olabilirler. Bu cümledeki anlatým bozukluðunun nedeni aþaðýdakilerden hangisidir? A) Özne eksikliði B) Özne-yüklem uyuþmazlýðý C) Öznenin belirtilmemiþ olmasý D) Ayný anlama gelen sözcüklerin birlikte kullanýlmasý E) Anlamca çeliþen sözcüklerin birlikte kullanýlmasý 1996-ÖSS 7. Aþaðýdaki cümlelerin hangisinde bir anlatým bozukluðu vardýr? A) O yýllarda hepimiz tiyatro tutkunuyduk ve çalýþmaya susamýþtýk. B) Film, bir ailenin sýradan olaylar karþýsýndaki þaþýrtýcý tutumunu ustalýkla yansýtýyor. C) Festivalin bu bölümünde, müziðin farklý türlerinde adýný duyurmuþ sanatçýlar sahneye çýkacak. D) Sanatçýnýn bu karikatürleri, baþta Berlin ve Paris olmak üzere Avrupa’nýn çeþitli kentlerinde sergilenecek. E) Bu kameralar, rahatça kullanýlabildiði ve taþýnmasýnýn kolay olmasý nedeniyle tercih ediliyor. 1998-ÖSS 128 Öz Deðerlendirme Formu Eleþtiriyle ilgili daha önce bildiklerim Eleþtiriyle ilgili öðrendiklerim Eleþtiriyle ilgili tam öðrenemediklerim Eleþtiriyle ilgili öðrenmek istediklerim Eleþtiri türünde okuduðum kitaplar Eleþtiri türünde okumayý düþündüðüm kitaplar Eleþtiriyle iliþkilendirdiðim diðer konular Eleþtiriyi arkadaþlarýma anlatsaydým konunun püf noktalarý olarak söyleyeceklerim Eleþtiriyle ilgili kullandýðým araç ve gereçler 129 1. Aþaðýdaki cümlelerde boþ býrakýlan yerleri doldurunuz. ...................................... yazýlan kimsenin yakýnlýk derecesine göre, yapmacýklýða kaçmadan sade, içten bir dille yazýlmalýdýr. Haber toplayan ve haber yazan kiþilere ...................................... denir. Edebiyatýmýzda yazýlan ilk makale ...................................... Eserin yapýsýný oluþturan ögelerin birbirleriyle baðlantýlarýnýn, bunlarýn iþlevlerinin ve eserin oluþumuna katkýlarýnýn ele alýndýðý eleþtirilere ...................................... denir. 2. Aþaðýda verilen cümleleri doðru-yanlýþ durumlarýna göre iþaretleyiniz. Özel mektuplarda günün tarihi ve mektubun yazýldýðý yerin adý kâðýdýn sað üst köþesine yazýlýr. (D) (Y) Özel mektuplar yazýlan kiþiye ilgi ve yakýnlýk derecesine göre bir hitap cümlesi ile baþlamaz. (D) (Y) Biyografi yazarken kaynak olarak -yaþýyorsa- ünlü kiþinin kendisine ulaþýlýr; eserleri, anýlarý incelenir. (D) (Y) "Çankaya" deneme türünde bir eserdir. (D) (Y) Makale yazarýnýn, yazýsýný okunabilir ve inandýrýcý kýlmak için düþüncelerini somut duruma getirmesine gerek yoktur. (D) (Y) Eleþtiri, ele alýnan ve deðerlendirilmesi yapýlan esere baðlý olmalý, eserin deðerini ya da deðersizliðini gösteren yargýlar eserden seçilecek örneklerle yapýlmalýdýr. (D) (Y) 3. Ahmet Hamdi Tanpýnar, Yahya Kemal'e hayrandýr. Ancak bu hayranlýk onun nesnel yargýlarda bulunmasýný engellemez. Tanpýnar'a göre Yahya Kemal'in þiiri, zamanýný ve yerini tam olarak bulmuþ bir þiirdir. Yine Yahya Kemal, þiirimizde öteden beri var olan krizi sona erdirmiþtir. Ne aruz tarafýnda ne de hece tarafýnda þiir tamamlanmýþtýr. Ona kadar eksik olan þey þiir diliydi. Þair, bunu Avrupa'da öðrenmiþ ve Türk þiirine uygulamýþtýr. Yukarýdaki parça hangi edebî türden alýnmýþtýr? A) Sohbet B) Makale C) Eleþtiri D) Fýkra E) Deneme 4. Baþkalarý insanoðlunu yetiþtiredursun ben onu anlatýyorum ve kendimde, pek fena yetiþmiþ bir örneðini gösteriyorum. Bu örneðe yeniden biçim vermek elimde olsaydý onu elbet olduðundan çok baþka türlü yapardým. Bir defa yapýlmýþ artýk. Þunu söyleyeyim ki kendimi anlatýrken söylediklerim deðiþik ve deðiþken olmamakla beraber hiç gerçeðe aykýrý deðil. Yukarýdaki parça aþaðýdaki edebî türlerden hangisine örnek olabilir? A) Fýkra B) Deneme C) Eleþtiri 130 D) Aný E) Günlük 5. Aþaðýdakilerden hangisi fýkranýn özelliklerinden deðildir? A) Yalýn, içten ve okuru etkileyen bir dilin kullanýlmasý B) Yazarýn ele aldýðý konuyu kendi görüþleri doðrultusunda iþlemesi C) Güncel konularýn ele alýnmasý ve iþlenmesi D) Fýkranýn, doða, toplum, politika, enflasyon, eðitim gibi geniþ bir konu alanýnýn olmasý E) Fýkrada öne sürülen sav ya da düþüncenin çeþitli þekillerde kanýtlanmasý 6. Genel anlamda tarým, topraðý ve tohumu kullanarak bitkisel ve hayvansal ürünlerin üretilmesi ve bunlarýn çeþitli aþamalarda deðerlendirilmesidir. Üretim kaynaklarý, toprak, emek ve sermaye gibi fiziki girdiler ile üretkenlik artýþý saðlayan teknolojiden oluþur. Tarýmsal üretimin nicelik ve nitelik yönünden arttýrýlmasýnda su, gübre, ilaç, tohumluk vb. girdilerin üretken biçimde kullanýlmasýnýn payý büyüktür. Oysa çiftçimizin gübre, traktör vb. temel tarým girdilerini vaktinde ve uygun bir fiyatla saðlamasý 1976 baharýnda önemli bir darboðaza girmiþtir. Yukarýdaki parça aþaðýdaki edebî türlerden hangisine örnek olabilir? A) Makale B) Deneme C) Fýkra D) Eleþtiri E) Sohbet 7. Bu tür, gazeteciliðin, ana kollarýndan birisidir. Hele sinemadan, televizyondan, radyodan sonra da önemi gittikçe arttý. Þu andaki Batý gazeteciliði, bu türle farklý bir gazeteciliðe dönüþtü. Haber bir soyutlama, geniþ bir çerçeve iþidir. Haber bir yaþam deðildir, belki de yaþamýn geniþ bir gölgesidir. Gazetecilikte haber, radyodan, televizyondan da önce okuyucuyu doyurmuyordu. Ancak bu tür çýkýnca okuyucu yaþamla, yaþamýn, olaylarýn özüyle karþý karþýya gelebildi. Haber, gerçeðin kaba yansýmasý; bu tür ise yaþamýn özüne, gerçeðin özüne doðru bir iniþtir. Yukarýdaki parçada yazarýn sözünü ettiði edebî tür aþaðýdakilerden hangisidir? A) Aný B) Röportaj C) Sohbet D) Eleþtiri E) Fýkra 8. Bazý zamanlar insanýn içini dökmeden edemediði anlar olur. Bir dost, bu anlarda eriþilmez bir deðer kazanýr. Ama her þeyi dostla paylaþamayýz ki… Onun için, hele bir insan yazarsa içinin gizli kývrýmlarýný görmesini biliyorsa masanýn baþýna geçip kalemi eline almadan edemez. Ýþte bu tür, yazarýn kendi kendisiyle alçak sesle konuþmasýndan doðmuþtur. Yukarýdaki parçada yazarýn sözünü ettiði edebî tür aþaðýdakilerden hangisidir? A) Aný B) Deneme C) Fýkra D) Günlük E) Sohbet 9. Yaþanmakta olaný deðil, yaþanmýþý anlatýrlar. Ýster istemez belleklerinde, akýllarýnda kalaný yansýtýrlar. Bunun için de bir tür geçmiþin tanýðý olurlar. Geçmiþe uzanmasý, yaþanmýþ olaný yansýtmasý, zaman zaman tarihçilerle ayný sofraya oturtur, daha doðrusu tarihle yollarý kesiþir. Yukarýdaki parçada sözü edilen edebî tür aþaðýdakilerden hangisidir? A) Röportaj B) Haber yazýsý C) Aný D) Biyografi E) Günlük 10. Aþaðýdaki eserlerden hangisi tür yönüyle diðerlerinden farklýdýr? A) Avrupa’da Bir Cevelan B) Denizaþýrý D) Hac Yolunda 131 C) Anadolu Notlarý E) Çankaya 11. Yakup Kadri, Manisa'da geçirdiði bu çocukluk yýllarýnda bir yandan annesinin okuduklarýyla, bir yandan kendi okuduklarýyla fikren beslendiðini, evde arkadaþlarýyla oynamak üzere çok basit, çocukça piyesler kaleme aldýðýný, hiçbir zaman neþretmediði þiirler yazdýðýný hikâye eder. Bütün bunlar yazarýn his ve fikir terbiyesinde aile muhitinin nasýl bir rol oynadýðýný gösteriyorsa da edebiyatý meslek olarak seçmesinin asýl sebebidir denilemez. Edebiyatýn hakiki bir ihtiras hâline gelmesi için Ýzmir Ýdadisinde geçireceði üç yýlý beklemek lazýmdýr. Yukarýdaki parça aþaðýdaki edebî türlerin hangisinden alýnmýþ olabilir? A) Eleþtiri B) Aný C) Otobiyografi D) Sohbet E) Biyografi 12. Yazar, ilginç þeyleri araþtýracak, ayrýntýlarýyla görmesini bilecek, gördüklerini ilgi çekici bir dille anlatacaktýr. Gerektikçe izlenimlerini, yorumlarýný da katar gördüklerine. Okuyucuda görme özlemini karþýlarken bir yandan da eðlenceli bir anlatýlma, daha doðrusu asýk suratlý olmayan, bilimsel bir görünüþe bürünmeyen bir anlatýmla kimi gerçekleri de anlatýr. A) Röportaj B) Fýkra C) Gezi yazýsý D) Deneme E) Makale 13. Sanatçýya dönük eleþtiride biyografik diyebileceðimiz bir eleþtiri yöntemi büyük yer tutar. Fakat biyografik eleþtirinin de çeþitleri vardýr. Bunlardan biri bir yazarýn ya da þairin hayatýný yazmaktýr. Ne var ki bundan gaye ne sanatý ne de sanat eserini aydýnlatmak deðil sadece ilginç görünen bir adamýn hayatýný incelemektir. Bu tarz biyografi yalnýz sanatçýlar için yazýlmaz, büyük bir kumandan, bir devlet adamý, bir bilim adamý gibi herhangi bir alanda ilgi çeken birisi hakkýnda da yazýlabilir. Yukarýdaki parçada dil hangi iþlevinde kullanýlmýþtýr? A) Göndergesel iþlevi B) Alýcýyý harekete geçirme iþlevi D) Heyecana baðlý iþlevi C) Kanalý kontrol iþlevi E) Dil ötesi iþlevi 14. I. Anlatým yalýn ve yoðundur, nesnel bir nitelik taþýr. II. Yazar öne sürdüðü düþünceleri ispatlamak zorunda deðildir. III. Dil tabiidir, günlük deyimlere, yer yer nükteli sözlere yer verilir. IV. Yazar, soru-cevaplý cümlelerle konuþuyormuþ hissi verir. Yukarýdaki cümlelerle aþaðýdaki edebî türlerden hangisinin özelliði verilmemiþtir? A) Sohbet B) Aný C) Makale D) Fýkra E) Deneme 15. Aþaðýdaki yazarlardan hangisinin fýkra türünde yazýlarý yoktur? A) Ahmet Rasim B) Falih Rýfký Atay D) Hüseyin Cahit Yalçýn C) Ahmet Haþim E) Ahmet Hamdi Tanpýnar 16. I. Kýrk Yýl II. Saray ve Ötesi III. Çankaya IV. Magosa Mektuplarý V. Þehir Mektuplarý Yukarýdaki numaralandýrýlmýþ eserlerin türü aþaðýdakilerden hangisidir? A) Gezi B) Aný C) Fýkra D) Sohbet 132 E) Deneme 17. Kýrk bir kiþi koþarak kapýya geldi. Ýþte artýk sarayýn içinde idiler. Kür Þad'la Bögü Alp sarayýn içini, Çin kaðanýnýn ve Urku’nun dairelerini biliyorlardý. Beþ altý basamak merdiven çýktýktan sonra çok büyük bir odaya gelmiþlerdi. Ýþte soldaki büyük kapý kaðanýn dairesine giden kapýydý. Fakat ihtilalciler merdivenleri çýkarken Çince birkaç haykýrýþ iþitilmiþ, sonra tokmaklarýn tunç levhalara vurulmasýndan doðan sesler bütün sarayý çýn çýn öttürmüþtü. Bu tunç sesleri tehlikeyi bildiren, yardým isteyen seslerdi. Yamtar artýk kendisine aðýr gelmeye baþlayan iri taþý var gücü ile kaðanýn kapýsýna indirmiþ, bunu Yumru'nunki takip etmiþti. Paragrafýn anlatýmýnda aþaðýdaki anlatým türlerinin hangilerinden faydalanýlmýþtýr? A) Öyküleme-Açýklama B) Betimleme-Açýklama D) Öyküleme-Betimleme C) Açýklama-Tartýþma E) Betimleme-Tartýþma 18. Ateþçi o gayyada tutuþurken bütün gün, Aldýðý para ile doymuyor karný bile!.. Mezardan yeni çýkmýþ bir iskelet hâlinde, Ateþe hýz veriyor terini sile sile … Yukarýdaki dörtlükte aþaðýdaki ses olaylarýndan hangisinin örneði yoktur? A) Sert sessiz benzeþmesi B) Sert sessiz yumuþamasý D) Ünlü düþmesi C) Sessiz türemesi E) Ünlü darlaþmasý 19. Kalbinden kalbime akan bir sesti Akþam gölgesinde çaðlayan o su; Sesini en tatlý yerinden kesti Bizi sonsuzluða baðlayan o su… Yukarýdaki altý çizili kelimelerde görülen ses olaylarý aþaðýdakilerin hangisinde vardýr? A) O su, bir sýr gibi mýrýldanýrdý. Göðsünde bir sarý ay yýkanýrdý. B) Geceleri dinleyen; boþlukta hasret aðlar; Kaybetmiþiz hepimiz ruha vatan diyarý… C) Þimdi ne akþam var, ne ses, ne dere; Yolumuz ayrýldý baþka ellere D) Benzetti bizi bir kýrýk mermere Ruha zehir gibi damlayan o su… E) Gösterme sararan alnýný bana; Anlamam hicranlý, öz bakýþýný… 20. Gezi yazýlarý konu ve anlatým özellikleri bakýmýndan aþaðýdakilerden hangisine benzer? A) Makale B) Röportaj D) Eleþtiri C) Fýkra E) Tiyatro 21. Aþaðýdaki eserlerden hangisi tür yönüyle farklýdýr? A) Bizim Akdeniz B) Anadolu Notlarý D) Tuna Kýyýlarý E) Çankaya 133 C) Tuna'dan Batýya 22. Aþaðýdakilerden hangisi gazete dendiðinde akla gelen ilk türdür? A) Sohbet B) Makale D) Fýkra C) Mektup E) Deneme 23. I. Dili doðru ve güzel kullanmasý II. Kendi doðrularý dýþýnda doðrularý kabul etmemesi III. Düþünce ufku açýk, kültür alanýna özgü bilgi birikiminin olmasý IV. Kiþisel duyarlýlýk ve dikkat yerine toplumsal duyarlýlýk ve dikkatinin olmasý Yukarýdaki numaralý cümlelerden hangilerinde deneme yazarýnýn özellikleri verilmiþtir? A) I - III B) II - III C) II - IV D) I - IV E) III - IV 24. Aþaðýdaki cümlelerin hangisinde altý çizili sözcük, türetilirken bir ünlü kaybýna uðramýþtýr? A) Bu çiçeðin yapraklarý çok çabuk sararmýþ. B) Geçen yýl dikilen bu elbise iyice daralmýþ. C) Uykusuzluktan gözlerinin altý morarmýþ. D) Kilo alýnca iyice pembeleþmiþ. E) Saçlarý son aylarda çok beyazlamýþ. 1993-ÖSS 25. Örttü üstüne yýldýzlý yorganýný gece Bir baþýndan baþýna göðün Bu dizelerde aþaðýdakilerden hangisi yoktur? A) Ses düþmesi B) Ünsüz yumuþamasý C) Kaynaþtýrma harfi D) Ýyelik eki almýþ bir sözcük E) Ünsüz benzeþmesi 1988-ÖSS 26. Aþaðýdaki cümlelerin hangisinde sürekli sert ünsüzlerin yumuþamasýna bir örnek vardýr? A) Gelecek ay yayýmlanacak dergimizin kapaðý, öðrencilerimiz tarafýndan hazýrlanacak. B) Bu araþtýrma sonuçlarý, öðrencilerin görüþlerini yansýtmaktadýr. C) Siyasal reklamcýlýk Türkiye’nin siyasal kültürüne yeni bir boyut getirmiþtir. D) Son yýllarda demokrasi, bir siyasal sistem olarak yeni anlamlar kazanmýþtýr. E) Anketteki ilk soru, seçmenlerin cinsiyetiyle ilgilidir. 1995-ÖSS 27. Genç saçlarýna ak düþmemiþ, þiirimize, hikâyeciliðimize taptaze bir hava getiren isimlerdi bu saydýklarým. Bu cümlede hangi sözcükten sonra virgül (,) konursa anlam karýþýklýðý giderilmiþ olur? A) genç B) saçlarýna C) bu D) getiren E) hikâyeciliðimize 1982-ÖSS 134 28. Aþaðýdaki dizlerin hangisinde “ulama”ya bir örnek vardýr? A) Sabahtan uðradým ben bir fidana, B) Çýkýp þu daðlara yaslanmalýdýr. C) Gönlümüz baðlandý zülfün teline. D) Al benim derdimi götür yâre ver. E) Telgrafýn tellerine kuþlar mý konar? 1989-ÖSS 29. Gökbilim ve coðrafya ile ilgili konularýn anlatýmýnda, dünya ile öteki gezegen adlarý, güneþ ve ay sözcükleri büyük harfle yazýlýr. Aþaðýdaki cümlelerin hangisinde bu kurala uyulmamýþtýr? A) Ay, Dünya’nýn çevresini yirmi dört saatte dolaþýr. B) Sabahleyin dünyayý dolaþtým ama istediðimi bulamadým. C) Camlardan içeriye Güneþ girdi. D) Her zaman dünya bir yana, çocuðum bir yana derdi. E) Yapýlan deney, Güneþ tutulmasý ile ilgiliydi. 1981-ÖSS 30. Bu konuyu baþka bir açýdan alalým (I) Örneðin (II) son on beþ yirmi yýlýn bazý sorunlarýný hatýrlayalým (III) Ýlköðretim seferberliði, çok partili hayata giriþ, tarýmýn makineleþmesi gibi. Parçada numaralandýrýlmýþ olan yerlere, sýrasýyla, getirilebilecek en uygun noktalama iþaretleri aþaðýdakilerden hangileridir? A) (.) (:) (;) B) (.) (,) (:) C) (:) (,) (.) D) (.) (:) (.) E) (;) (,) (:) 1982-ÖSS 31. Aþaðýdaki cümlelerin hangisinde, bitiþik yazýlmasý gereken “de” ayrý yazýlmýþtýr? A) Size bu mektupla birlikte bir öykü de gönderiyorum. B) Eksik olmasýn; beni de düþünüp bir tane göndermiþ. C) Uzun cümlelerin de bir tadý, bir güzelliði vardýr. D) Su, hava, ýþýk, bitki, bir de insanlarýnýn yumuþak huyu... E) Sýkýntýlý günlerim de arkadaþlarýma giderim. 1982-ÖSS 32. Aþaðýdaki cümlelerin hangisinde büyük harflerin kullanýmý ile ilgili bir yazým (imla) yanlýþý vardýr? A) Karayel kuzeybatýdan eser. B) Doðu Anadolu'da kara iklimi etkilidir. C) Türkiye'nin Güneyi genellikle yaðýþlýdýr. D) Amerika'nýn kuzey komþusu Kanada'dýr. E) Arjantin bir Güney Amerika ülkesidir. 1983-ÖSS 135 33. Ek olan “-ki” kendinden önceki kelimeye bitiþik yazýlýr ve ünlü uyumlarýna uymaz. Baðlaç olan “ki” ayrý bir kelimedir. Kendinden önce ve sonra gelen cümleleri baðlar ve ayrý yazýlýr. Bu kurala göre aþaðýdaki cümlelerden hangisinde “ki”nin yazýmý (imlasý) yanlýþtýr? A) Türk tiyatrosundaki bu duraklamanýn nedenleri üzerinde durmak gerek. B) Öyle sanýyorum ki zevk kadar kiþiden kiþiye deðiþen bir kavram yoktur. C) Yazýda o kadar çok terim kullanýlmýþ ki sýk sýk sözlüðe bakmak gerekiyor. D) Kitabýn baþýndaki þiirlerden onun dünyaya bakýþ açýsý hemen anlaþýlýr. E) Görülüyorki o, yazýlarýnda yeni düþünceler sunan bir kiþi deðildir. 1983-ÖSS 34. Tabak tabak yemek yedi; ama gene de doymadý. Yukarýdaki cümleye, altý çizili sözün kattýðý anlam aþaðýdakilerden hangisinde vardýr? A) Çocuklar, onar onar saymayý öðrendiler. B) Bahçede tatlý tatlý sohbet ediyorlar. C) Koþa koþa istasyona geldik. D) Kýrlara gidip kucak kucak çiçek topladýk. E) O yöreyi adým adým dolaþtýk. 1989-ÖSS 35. I. Bu roman bizi Ortaçað Avrupasý'na götürüyor. II. Kardeþini bu akþam tiyatroya götürecekmiþ. III. Dinlediðim müzik beni yýllar öncesine götürdü. IV. Ellerini aðrýyan baþýna götürdü. “Götürmek” sözcüðünün ayný anlamda kullanýldýðý iki cümle, aþaðýdakilerden hangisinde bir arada verilmiþtir? A) I - II B) I - III C) I - IV D) II - III E) III - IV. 1989-ÖSS 36. “Geç kaldýk, arabalýya yetiþemeyeceðiz.” cümlesindeki “arabalý” sözcüðü, “araba vapuru” anlamýnda kullanýlmýþtýr. Aþaðýdaki cümlelerin hangisinde buna benzer bir kullaným yoktur? A) Bundan sonra dergimiz, birinci hamura basýlacak. B) Ön kapý açýlmýyor, arkadan ineceksiniz. C) Bu arabayý iki yýl önce iki milyona almýþtýk. D) Bu tablo, onun yaptýðý son yaðlý boyadýr. E) Otobüs saat 12.30'da hareket edecek. 1989-ÖSS 136 37. I. Onun böyle davranmasýna önce bir anlam veremedim. II. Bir zamanlar ben de seyahati severdim. III. Bu iþe yýllarca emek vermiþ bir insandý. IV. Çoktandýr böyle güzel bir film izlememiþtim. V. Eskiden burada yemyeþil bir orman vardý. Bu cümlelerin hangilerindeki altý çizili sözler birbirine yakýn anlamdadýr? A) I ve IV B) II ve III C) II ve V D) III ve IV E) III ve V 1989-ÖSS 38. Kitap okurken önemli gördüðü noktalarý unutmadan, sýcaðý sýcaðýna not ediyordu. Altý çizili sözün bu cümleye kattýðý anlam aþaðýdakilerin hangisinde vardýr? A) Elini çabuk tutmalýsýn. B) Daha hýzlý yürümelisin. C) Olanlarý ona hemen anlatmalýsýn. D) Söylenenleri dikkatle dinlemelisin. E) Bu konu üzerinde önemle durmalýsýn. 1990-ÖSS 39. Sen güle güle git, .........................; ben ona çok iyi bakarým. Bu sözlerin, anlamca en uygun biçimde tamamlanabilmesi için, boþ býrakýlan yere aþaðýdakilerden hangisi getirilmelidir? A) bir dediðini iki etme B) baþýný boþ býrakma C) ne hâli varsa görsün D) gözün arkada kalmasýn E) baþýnýn çaresine baksýn 1990-ÖSS 40. Kendimi bildim bileli onlar bu evde oturur. Altý çizili sözün bu cümleye kattýðý anlam aþaðýdakilerden hangisinde vardýr? A) O, alýþkanlýklarýna baðlý bir kimsedir. B) Çocukluðumda bu tür oyunlarý hiç oynamadým. C) Onun bize gerçeði söylediðine inanýyorum. D) Sizinle ilk karþýlaþtýðým günü hiç unutamýyorum. E) Bu köy öteden beri balýkçýlýkla geçinir. 1990-ÖSS 41. Aþaðýdaki cümlelerin hangisinde bir anlatým bozukluðu vardýr? A) Toplantýya katýlýrsak biz de düþüncelerimizi açýklayacaðýz. B) Sorunu çözebilmek için sizden de bilgi isteyeceðiz. C) Bu konuyla ilgili açýklamayý yarýn yapacaðýz. D) Oraya zamanýnda varabilmek için erkenden yola çýkacaðýz. E) Bu haberin ne kadar doðru olup olmadýðýný öðreneceðiz. 1995-ÖSS 137 42. (I) Bu dönem tiyatro yazarlarý, okunsun diye deðil, sahnede oynansýn diye oyun yazarlardý. (II) Tiyatro oyunlarý, deðerli edebiyat örnekleri sayýlmadýðý için bunlar genellikle yayýmlanmazdý. (III) Bugün çoðunluk için film senaryolarý neyse, o sýralarda yazýlan tiyatro oyunlarý da oydu. (IV) Ýþte bu yüzden o çaðda üretilen tiyatro oyunlarýnýn çoðu yok olup gitti. (V) O dönemde yazýlanlardan elimizde sadece bu oyunlar kaldý. Yukarýda numaralanmýþ cümlelerin hangilerinde, altý çizili sözcüðün atýlmasý cümlede anlam deðiþmesine yol açar? A) I - lI B) I - III C) II - III D) III - IV E) IV - V 1995-ÖSS 43. Aþaðýdaki cümlelerin hangisinde bir anlatým bozukluðu vardýr? A) Þiirlerinde bol bol abartýlmýþ sözcükler seçmesi yüzünden hitabet havasý taþýmaktadýr. B) Günümüzde dergiler ve gazeteler, deneme türünün geliþip yaygýnlaþmasýna uygun bir ortam hazýrlamaktadýr. C) Osmanlý Ýmparatorluðu’nda Lale Devrinde çeviri çalýþmalarý yapýldýðý biliniyor. D) Bence edebiyat eleþtirisinin edebiyat incelemesiyle bir arada, iç içe düþünülmesi gerekir. E) Sanatýn baþlýca amacýnýn güzellik olduðunu savunan yazarýn, bu konuda söylediklerine bir göz atalým. 1996-ÖSS 44. Aþaðýdaki cümlelerin hangisinde bir anlatým bozukluðu vardýr? A) Bu iþi onun baþaracaðýný sanýyorum. B) Yapýlanlarý doðru bulmadýðýma inanýyorum. C) Alýnan kararlarý sana da bildiriyorum. D) Yaptýklarýnýn yeterli olmadýðýný anlatmaya çalýþýyorum. E) Kamuoyunun bu konuda aydýnlatýlmasý gerektiðini düþünüyorum. 1996-ÖSS 45. Aþaðýdaki cümlelerin hangisinde anlatým bozukluðu, cümlenin uygun bir yerine “ona” sözcüðü eklenerek giderilebilir? A) Elbiseler dolaplara özenle yerleþtirilir, güve yemesin diye elbise aralarýna naftalin konurdu. B) Çocuk bir yandan yaralý kuþa korkuyla bakýyor, bir yandan da onu sevmek istiyordu. C) Annesi çocuðunun aç olmadýðýný biliyor ama yine de pastadan yemesini istiyordu. D) Ali, arkadaþý Mustafa'yý hem çok seviyor, hem de kimi davranýþlarýndan dolayý kýzýyordu. E) Otobüsler buraya gelince duruyor, bekleyen yolcular bindikten sonra yeniden yola koyuluyordu. 1996-ÖSS 46. Aþaðýdaki cümlelerin hangisinde “aþaðý yukarý” sözü gereksizdir? A) Bu iþ yerinde aþaðý yukarý üç dört yýldan beri çalýþýyorum. B) Aþaðý yukarý beþ yýl önce yine böyle þiddetli bir kýþ yaþamýþtýk. C) Buralarda ekinler, aþaðý yukarý biçilecek duruma geldi. D) Þubat ayý sonunda bu aðaçlarýn aþaðý yukarý hepsi çiçek açar. E) O gün sýnýfýn aþaðý yukarý yarýsý tören alanýnda toplanmýþtý. 1996-ÖSS 138 139 140 1. Bir eþyanýn kullaným aþamasýna gelinceye kadar geçirdiði evreleri merak eder misiniz? Niçin? 2. “Röportaj, derin haber” kavramlarýnýn anlamlarýný bulunuz. 1. ETKÝNLÝK Bir bölgeyi, belli bir yeri, bir kurumu veya bir insaný konu alan röportajlar bulunuz ve bunlarý okuyunuz. Okuduðunuz röportajlar hakkýndaki düþüncelerinizi arkadaþlarýnýzla paylaþýnýz. 2. ETKÝNLÝK Türk ve dünya edebiyatýnda röportaj türünün tarihsel geliþimini, önemli temsilcilerini ve bunlarýn eserlerini araþtýrýnýz (11. etkinliðe yöneliktir.). ARDANUÇ Erzurum-Ardanuç yolu, yamaçlardan dikkatlice ilerleyen, virajlar yüzünden hýzýný arttýramayan bir minibüs irisiyle bile insana, olduðundan çok daha kýsa geliyor. Ýyi ki klima kapalý. Tavandaki havalandýrma kapaðýndan çiçek kokulu ýlýk dað havasý biraz hoyrat bedenime çarpýyor. Yolcu sayýsý az. Bir sað cama, bir sol cama geçiyorum. Ýki cephede de bitmek bilmez sarp daðlar, yükseltilerini görmeme izin vermeyerek “Haddini bil.” der gibi dikiliyorlar. Kimi yerde katmer katmer diziliyor, kimi yerde büklüm büklüm buruluyor, bazen iþlemeye hazýr devasa bir testere gibi sýralanýyor bazen az ileride kucaklayýverecek bir kol gibi boylu boyunca tekdüze uzanýyorlar. Minik bir fiskeyle yuvarlanýverecekmiþ gibi görünen kocaman kayalar, nasýl 141 olup da üstümüze yýðýlývermeden yamaç boyu serildiðine akýl sýr erdiremediðim kumlaþmýþ toprak örtüsü, önlerinden tozu dumana katarak kaçmamýza raðmen “Þaka yaptým.” dercesine kýpýrtýsýz ardýmýzdan bakýyor. Her dönemeçte yeni bir resim, alýþýp gevþemek olanaksýz. Çoruh Nehri’ni bir saðýmýza bir solumuza alýyoruz. Benim bildiðimi o da mý biliyor diye acý bir merak sarýyor içimi. Çoruh yakýnda baraj göllerinde tutsak kalacak! Berta Köprüsü’nde inmeliyim. “Tamam.” diyor þoför. Buralarda herkes þu veya bu ölçüde yöresinin tarihini, hiç deðilse söylencelerini biliyor. “Ne demek Berta, nece?” diye soruyorum. Önde oturanlardan biri “Bir Osmanlý köprüsüymüþ, galiba 1850’den sonra yapýlmýþ ama adý kimine göre Ermenice, kimine göre Gürcücedir.” diye bildiriyor. Köprünün, Artvin’in Ortaköy ilçesindeki iki ayrý Ýncil’in yazýldýðý önemli bir Gürcü manastýrýyla adaþ olduðunu sonradan öðreniyorum. Artvin’e baðlý Ardanuç’un dað yollarý dýþýnda tek giriþi Berta Köprüsü’nden geçiyor. Koca Çoruh Vadisi’yle birlikte bu köprü de 90 metre Deriner Barajý sularýnýn altýnda kalacak. Ardanuç yoluna girdikten sonra ancak dikkatli bir göz sað açýklýktaki Ferhatlý Kalesi’ni seçebilir. Kaya çýkýntýlarý burçlara paralel, bej renkli kireçtaþlarýyla ve sararmýþ otlarla öyle uyarlanmýþ ki sanki üzerine kurulduðu kaya tepenin bir parçasý. Yöre halký bu gizemli kaleye Ferhat ile Þirin söylencesini yakýþtýrmýþ. Gözcü veya ilk savunma noktasý olduðunu düþündüren kale, Ýberya (Gürcistan) Kralý Vahtang tarafýndan yaptýrýldý. Bugün define avcýlarý veya arkeolojik eser kaçakçýlarý tarafýndan harap edilmiþ hâlde el uzatanýný bekliyor. Çok geçmeden kocaman görüntüsüyle üstümüze doðru eðilen 200 metrelik dik duvarlarýyla ürkünç bir kanyona giriyoruz. Kireçtaþlarýnýn erimesiyle oluþan bu olaðanüstü doða armaðaný yaklaþýk beþ kilometre sürüyor. Burasý Cehennem (Ardanuç) Deresi Kanyonu. Üzerimdeki huþu henüz daðýlmadan karþýmda kesilmiþ dev bir aðaç gövdesinin düzlemine kurulmuþ gibi duran bir kara adasý görünümüyle görkemli Gevhernik Kalesi beliriyor. Gürcü Bagratlý Hanedanlýðý tarafýndan yaptýrýlan bu kale, bugün Adakale denilen eski Ardanuç’un yerleþtiði yamacýn tam tepesinde. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanoðullarýnýn eline geçmiþ. Ardanuç’u (eski adýyla Artanuçi) fethederek 1551’de ilk Ardanuç sancaðýný (vilayet) kuran Erzurum Beylerbeyi Çerkez Ýskender Paþa’dýr ve bundan sonra 93 Harbi diye anýlan 1877-78 Osmanlý-Rus Savaþý’na dek Osmanlý’nýn egemenliðinde kalacaktýr. Adakale Mahallesi’ndeki cami, Ýskender Paþa’nýn adýný taþýmaktadýr. Kim bilir eskiden nasýl çýkýlýrdý bu kaleye! Þimdi anca çýkanýn inene yol vermek zorunda kalacaðý geniþlikte ve dik bir demir merdiven var. Çýkýlýrsa bir iç kale veya kilise ile onu çevreleyen surlardan oluþtuðu gözlenebilir. Bu mimari, yörede yalnýzca Gevhernik Kalesi’nde var. Bu topraklardan, Hurilerden Urartulara, Ýskitlerden Arsaklýlara, Gürcülerden Emevilere, Moðollardan Romalýlara sayýsýz kavim, hanedanlýk, krallýk gelip geçmiþ. Ardanuç kerelerce baþkent olmuþ. Bütün Kafkasya gibi, Ardanuç da bir kaleler diyarý. Doðuda Klarcet Kalesi (Bereket köyü), güneyde Tanzot Kalesi (Aydýn köyü), kuzeybatýda Petoban Kalesi (Aþaðý Irmaklar köyü), onun ilerisinde Kutlu Köyü Kalesi ve baþka pek çok kale, 142 dan giderek daha fazla düzlüðe taþýnmýþ yeni Ardanuç’ta bir gece geçirip sabah, Bilbilan Yaylasý’na ve oradan Kutul Yaylasý’na geçeceðiz. Hava sýcaklýðýnýn geceleri ani düþmesinden korunmak için yanýmýza uygun giysiler alýyoruz. Dehidrasyona uðramamak için bolca su içip gölgede yanmaktan korunmak için kremlendikten sonra 30 kilometre içinde 600 metreden 2 bin 500 metreye yükseliveren sert bir çýkýþa hazýrýz. Bilbilan’a birleþen iki yol var. Biri Rus yolu, öbürü Türkiye’nin en yüksek karayolu geçidi olan (2 bin 600 metre) yeni Ardanuç-Ardahan yolu. Yýlan hikâyesine dönen bu yolun öyküsü 1954’te baþlatýlan YSE (Yol Su Elektrik)’nin çalýþmalarýna uzanýyor. Otuz beþ kilometrelik yolun yapýmý otuz dört yýldýr sürüyor. Bu þantiyelerde iþe baþlayýp emekli olan iþçiler varmýþ. Bulanýk köyü yolumuzun üzerinde, sonra Güleþ, daha sonra Geçitli köyü. Öbürleri gibi Bulanýk da tomruk evlerden oluþmuþ, yeþillikler içinde bir köy. On dokuzuncu yüzyýlda Gürcü Bagratlý kültürünün özgün bir örneði olduðuna inanýlan Yeni Rabat Kilisesi burada. Ýç mimarisinin tahrip olmasýna, duvarlarýnda yer yer büyükçe yýkýklar bulunmasýna raðmen yaný baþýndaki ihtiyar ceviz aðacýyla birlikte engin daðlarý seyrediyor. Kutul’a, Rus yolundan gidiyoruz. Ardanuç’u Ardahan’a baðlayan tek yol bu. Osmanlý-Rus Savaþýndan galip çýkarak 40 yýl boyunca yöreyi iþgal eden Ruslar tarafýndan yapýlmýþ. Hâlâ kullanýlan, engebeli ve uçurumlara korunaksýz Rus yolu, 20-25 derecelik bir eðimde sabit kalarak köknar, ladin ve daha yukarýda sarýçam aðaçlarýyla kaplý Yalnýzçam Daðlarý’ný kývrýla kývrýla geçiyor. Eskiden düzgün ve taþ döþemeliymiþ. Yer yer bu döþemelere rastlýyoruz. bölgenin nasýl akýnlarla, fetihlerle dolu bir tarihi yüklendiðinin belgeleri. Yalnýzca yapýlar deðildir onlardan bize kalan. Dað, yayla adlarý, dere, nehir, köy, köprü, bitki, hayvan adlarý ve halklarýn birbirlerine aktardýðý yüzlerce sözcük üstüne titrememiz gereken insanlýk mirasýdýr. Ardeþen, Arhavi, Artvin, Ardanuç, Ardahan adlarýndaki “ar” böyle bir mirasýn henüz sýrrý çözülmemiþ ilginç bir örneðidir. Tüm köy adlarý bir þekilde deðiþtirilmiþ. Oysa elle tutulur kalýntýlardan çok, bu zengin tarihi hissetmemize, anlamamýza yardým edecek olan, belki asýl bunlardýr. Böyleyken yerli veya yersiz belli kaygýlarla bu kutsal mirasa aymaz kalýyoruz. Bilbilan Yaylasý Yaylalar yüksektir. Serindir. Havasý temiz ve kokuludur. Yükselmeyle birlikte azalan oksijeni daha çok yakalayabilmek için kalp atýþlarý artar, solunum sýklaþýr ve derinleþir. Birkaç günde alyuvar sayýsý katlanýr, kýlcal damar sayýsý artar. Canlanan kan dolaþýmýyla birlikte deri kendine gelir. Kaslar toplanýr, bedeni daðýn þart koþtuðu çevikliðe hazýrlar. Eskiden olduðu gibi þimdi de hasta, zayýf kiþiler saðlýk kazansýn diye özellikle yaylaya çýkarýlýr. Güneþ, yükseldikçe gölgede karartacak kadar etkisini arttýrýr. Su ve idrar gereksinmesi artar ve yayla, hiç eksik olmayan bol mineralli, duru kaynak sularýyla yanýnýzdadýr. Bilbilan Yaylasý’nýn Sugözü bunlardan biridir; karpuz çatlatan soðuklukta, kendine özgü tatta su sunan bir pýnardýr. Þirin Ardanuç ilçe merkezinde, her yabancýya gösterilen itibar ve konukseverlikle aðýrlandýk. Hayvancýlýðýn yerini tarýmýn almasý, ticaret ve sanayinin geliþmesi sonucunda Adakale yamacýn143 Kutul Yaylasý’nda masmavi gözlü yaðýz Dursun Aða’nýn, eski günlerindeki heybetini çoktan yitirmiþ iki odalý hanýnda konaklýyoruz (Ýnsanlar birbirlerine “bey” yerine buralarda “aða” diye hitap ediyor.). Elli yýldýr sahibi olduðu hanýn ve yaylalarýn geçmiþini anlatýyor. Daha on beþ yýl öncesine kadar karþýda iki katlý, kýrk yataklý han varmýþ, hemen yanýnda da bir fýrýn. Güreþler, panayýrlar, boða güreþleri, cirit oyunlarý yapýlýrmýþ. Hanlarla birlikte bunlar da yoka vurmuþ. Bugün karakucak güreþleri Çuruspil Yaylasý’nda, Ardanuç’un ünlü ozaný Efkari Âþýklar Þenliði’nde düzenleniyor. Sað cephede sýrtta yüz, yüz elli koyun otluyor, hepsi onun. Sol tarafta Yalnýzçam’ýn köknarlarý görünüyor. “Peki bu ‘Yalnýzçam’ adý nereden gelir?” “O daðda yalaguz (yalnýz) bir çam vardýr ayrý düþmüþ. Herkes bilir o çamý, çevresinde mal otlatýrlardý. Ondan böyle anýlmýþ.” Ardahan-Artvin sýnýrýndaki Bilbilan Yaylasý’na dört bir bucaktan yüzlerce insan ürünleriyle gelir, büyük bir pazar kurarlarmýþ. Ýki bin, üç bin mal (hayvan) toplanýrmýþ. Þehir özelliði taþýrmýþ. Geleni gideni aðýrlayan büyük hanlar, dükkânlar, fýrýnlar varmýþ. Çoðunu da Hopalýlar iþletirmiþ. Çevre köyler tüm alýþveriþini buradan yaparmýþ. Buzul göllerine vardýðýmýzda bulutlar haber almýþçasýna güneþi örtüverdi. O muhteþem manzarayý betimlemekten kaçmýyorum. Bir meteorun býraktýðý uçsuz bir çukurluk gibi geniþ ve derin bir vadi. Bir yamacýndan doðan yer altý suyu göllere dönüþüyor. Ýçlerinde kýrmýzý benekli dalgalar kýpraþýyor. Bu göllerden taþan dere, kývrým kývrým, güneþin vurmasýyla ýþýl ýþýl, göz alabildiðine uzanýyor. Geceyi Bilbilan’da geçireceðiz. Þimdi bu yay- lada cumartesileri eski günleri zor çaðrýþtýran hayvan pazarlarý kuruluyor. Hopa Oteli iþte bu gelenleri aðýrlamak için kurulmuþ ve tam yatak kapasitesiyle çalýþýyor. Burada geceliyoruz. “Bilbilan” adý üzerinde amansýz bir tartýþma var. Kimi “Bülbilan”, kimi “Bülbülan” diyor; “Bülbülhan”, “Bilbolan” diyenler de var. Bu kargaþaya kayýtsýz kalarak Ardanuç’a ayak bastýðým günden beri merakýmý çekmiþ konuyu soruyorum: “Eskiden ömür uzun muymuþ yoksa bu bir söylenti mi?” Konuklardan biri: “Kesinlikle öyle, babam 90 yaþýndaydý, ben 60 yaþýmdayken onun peþine yürüyemezdim. Eskiden 100 yaþarlardý. Tereyaðýný kaþýk ilen içerlerdi. Eskiden hasta yok idi. Þimdi ev içinde gezinemiyoruz. Onu yemeyeceksin, bunu yemeyeceksin, ne yiyeceðiz bilmiyoruz ki. Kolesterol (kollestirol) düzeyi diyorlar ya korkuyoruz...” Karagöl mevkii için ikinci sefere koyuluyoruz. Gene olmadý, bu kez sis bastý. Ama ne sis! Ona raðmen ilerlerken ötede bir çobanýn koyunlarýný telaþlýca bize doðru güttüðünü görüyoruz. Yanýmýzdan geçerken uyarýyor: “Sis basacak, yolunuzu kaybedebilirsiniz.” Oðuz Tüzün buna raðmen kayalýða yöneliyor. “Sen burada bekle.” diyor, “Bir aksilik olursa birbirimizle haberleþebilelim.” Sis yakýnýmýzda, bize dönmesi için yalnýzca kuvvetlice bir rüzgâra ihtiyacý var. Kaygýlanýyorum çünkü gece yayla çok soðuk oluyor. Neyse ki gecikmeden geri geliyor: “Dönelim ne olur ne olmaz.” Arabayý býraktýðýmýz yere yöneliyoruz. Alçak tepeler birbirini öyle bir gizliyor ki her tepeden sonra yalnýzca uçsuz bucaksýz yaylanýn ortasýnda ve oraya buraya konumlanmýþ taþ ve kayacýklar arasýnda kalakalýyorum. Derken tepenin birini aþýnca bir bakýyorum araba tam 144 yok, onu Aþaðý Irmaklar köyündeki okula yatýlý yolluyorlar. Ayda iki gece evine geliyor. Cezve ocaða konmuþken haberimizi almýþ olmalý ki Gülbek Emmi de geliyor. Adý gibi güler yüzlü, 70 yaþlarýnda bir aða. Hemen söze giriyor: “Öküz bitti, çift sürmek bitti. Hayvancýlýkla geçiniyoruz, koyun kuzu. Öküzün yerini traktör aldý. Eskiden evlerimiz aðaçtandý, þimdi tuðla çýktý. Çatýlar için eskiden aðacýn kabuðundan “bedevra” yapardýk. Þimdi çatýlar hep sac. Yaðmurda çok gürültü yapar, yazýn da sýcaktan duramazsýn. Gençler de gitti, evlenecek kimse bulamýyorlar. Burda delikanlýlar var ama 30’unu geçtiler. Dað köyü diye kýz vermiyorlar. Ulaþým yok. Kýþýn greyder açmýyor. Birkaç kýzýmýz var, onlar da köy içinde kalmak istemiyor. Kýzlar giderlerse yazýk, oðlanlar boþta kalacak.” Ev sahibi Songül Haným: “En son 15 sene önce benim arkadaþým geldi bu köye. Ben 17 yýl önce gelmiþtim, 20 yaþýndaydým. Bu köyde 15 yýldýr düðün yoktur. Bu köyden evlenseler bile burada kalmayýp aþaðý köylere gidiyorlar.” Kahvelerimizi bitirmiþ dil ucuyla kaçamak telvesini tadarken 60’lý yaþlarýnda Nazmiye Haným buyurdu. Bir girizgâhtan sonra sohbete o da katýldý. “Uzun kýþ günlerinde nasýl zaman geçirirdiniz?” diye sordum. “Baharý görmeden bize yaz gelir. Kýþ çok uzun olur. Geceleri komþuluða giderlerdi. Kýþ günleri arfana (harfana) yapardýk. Her seferinde baþka bir evde toplanýrlardý. Evveli, erkekler kadýnlarla oynamazdý, kaçarlardý, ayýp sayardýk. Kadýnlar türkü ilen davul zurna ilen oynarlardý. Civeloy oynarlardý. Erkekleri içeri almazlardý. Eðlencelerde piþi, lokma, mafiþ piþirirdik. Etlik piþirir, bunlarý aðaç þiþlere geçirir dilimleyerek daðýtýrlardý. Buna ‘cað’ denirdi. Bu eðlenceler yýlbaþýnda da yapýlýrdý. Daha eskiden yýlbaþýnda deve oynatýrlarmýþ. Baharda yapýlan bu eðlencelere ‘pancarcý’ denir.” Gülbek Aða katýlýyor: “Mey, saz çalýnýr, türkü söylenirdi. Bar oynanýrdý. Bunlar eðlence imecesidir. Herkes gücü yettiðince katýlýrdý. Kurala uymayan suya bastýrýlýrdý, kabul etmezse ziyafet verirdi. Kýþ geceleri iyi hikâye anlatan olursa onu dinlerdik, günlük meseleleri konuþurduk. Kýþlarý çok sert geçerdi, evden eve tünel kazdýðýmýz olurdu.” Bütün köylerde eskiden baþlýk parasý varmýþ, Nazmiye Haným da bunu doðruluyor. Beþibirlik veya Reþat altýný takýldýðýný anlatýyor. “Þimdi ise” diyor “kýzlar maaþlý olsun, sigortalý olsun istiyor”. Baþka köyden iseler kýz oðlaný, oðlan kýzý görme- önümüzde. Cüneyt’in topografya bilgisine þapka çýkartýyorum. Karagölleri ardýmýzda býraktýk. Ardanuç’a dönüþ zamaný. Bellek Fotoðraflarý Ardanuç anýlara gömülüyor. Ülke genelinde hýzlanan kýrdan kente göç olgusu burada daha da sert iþlemiþ. Kiminle konuþsam ilk konu göç. Artvin Ýl Planlama Raporu’na göre Ardanuç’un 1990-2005 arasýnda nüfus artýþý eksi yüzde 22 iken, ayný dönem tüm Türkiye’de bu oran yüzde 18,3 olmuþ. Köylerdeki durum daha vahim, bu dönemdeki köy nüfus artýþ hýzý eksi yüzde 32,5. Bir emekli öðretmen þöyle anlatýyor: “Bizim bu bölgede okumayan kimse yoktur. Her haneden en az bir memur çýkmýþtýr. Kimisi emekli olup dönüyor. Babalar eskiden evlatlarýný seçmek zorunda kalýrdý. Mesela benim babam kardeþimi þehre göndermedi.” Göçe þu anda katkýda bulunan bir diðer olgu Derinler Barajý. Bir kýsmý arazileri kamulaþtýrýldýðý, bir kýsmý baraj çalýþmalarýndan dolayý arazisi verimsizleþtiði için göçmek zorunda kalmýþ. Köy þairleri göç acýsýný þiire dökmüþler. Anaçlý (Anaçkora) köyünden Ozan Gülnuri Yedek, bakýn ne demiþ: “Köyümün sýrrýný söylemem yad’a Gençler hep kaçtýlar kimse kalmadý Babalar yaþlandý düþtüler od’a Pazar kurdular da kimse almadý.” (Þiir, Sevgi Þenol’un Ardanuç’tan Bir Güldeste kitabýnda yer alýyor.) “En korunmuþ köy neresidir?” diye soruyorum. Ortak olarak aldýðým yanýt dað köyleri oluyor. “Demek ki” diyorum, “En tepedeki en geçmiþ zaman mekâna nakþedilmiþ”. Dað köyleri daha bozulmamýþtýr, düze indikçe kentleþme kendisini daha belirgin gösterir. “Peki, hangi köydür bu?” Neredeyse herkesin yanýtý “Zekerya”. Zekerya köyü, Ardanuç’un 26 kilometre güneyinde, Erzurum sýnýrýna yakýn. Vardýðýmýzda öðlen olmamýþtý. Herkes mallar için kýþlýk biçmede. Zaten biz de geçmiþe en yakýn olanlarý arýyoruz. “Köyde kimse var mýdýr?” ses zayýflayarak bize ulaþýyor: “Gülbek Emmi var, þu cumbalý ev.” Onu bulamýyoruz, tepeye doðru yürüyoruz, çýktýkça aðaç evlerin arasýnda birden iki katlý beton bir ev beliriyor. Ýlk þaþkýnlýðým bu oluyor. Balkonunda, çocuklarýyla bir haným oturuyor. Ricamýzý geri çevirmeyerek oðluyla birlikte bizimle konuþmak üzere iniyorlar. Oðlu 11 yaþýna girecek, köyde okul 145 den evlenirmiþ. Namus anlayýþý çok aðýr basarmýþ. Boþanmalar çok ender olurmuþ. Damatla gelin, bereket getirsin diye düðün gecesini ambarda geçirirlermiþ. Yeniden Songül Haným: “Eski her þey tükendi. Ben de göremedim. Her iþin kolayý çýktý ama þimdi de komþuluk kalmadý. Televizyona bakýyorum, dizileri izliyorum.” "Ýmece nasýl yapýlýrdý?” diye soruyorum. “Bugün sadece yün tarama imecesi kaldý. Koyunu kýrktýktan sonra yapak tararýz. Beþ altý kadýn birleþir, her gün birininki taranýr. Bugün baþka bir imece yoktur.” Gülbek Aða devam ediyor: “Diyelim birisine ev yapýlacak, ona her türlü yardýmda bulunulurdu. Bir çift öküz ile iki yýl yapýlamayacak iþi, herkes öküzlerini getirir, 30-40 çift öküz koþulur, o kiþinin evinin ihtiyacý, þakalý türkülü, davullu zurnalý, güle eðlene, iki günde, yapýlacaðý yere yýðýlýrdý. Þimdi türlü kolaylýk var, zevk yok. Burada insanlarýn kavgasý da aðlamasý da bir neþeydi. Buradaki insan; ineðinden, tavuðundan, tarlasýndan zevk alýrdý. Akþama dek ter içinde çalýþsa, bedeni yorulsa da beyni tatmin olurdu.” Ardanuç ilçe merkezindeyiz. Anlatýlanlarý bir de bir zamanlarýn karakucak þampiyonu Fevzi Pehlivan’dan dinliyorum. Diline saðlýk, ayrýntýsýyla saatlerce anlatýyor. “Fevzi Pehlivan, çam sakýzý çoban armaðaný, bir yemek tarifi istesem...” Bizi bir hýsmýyla birlikte eþine yolluyor: “O iyi bilir.” Fevzi Pehlivan’ýn eþi pek çok tarif veriyor: Harþo, zürbiyet, kalaç, pileki ekmeði, kuymak, lokum, eriþte, þoti, biþi... ikisini seçtim. Biri tutmaç çorbasý. Onu Çiçekli Lokantasý’nda içebilirsiniz ama yalnýzca sabahlarý. Öbürü puçuko. Kýsaca þöyle: Taze fasulye kurutuluyor. Kýþýn yenmek üzere saklanýyor. Piþirileceði zaman önce bir tencere su kaynatýlýyor, sonra bu suya fasulyenin yanýnda zevke göre gendima, yani aþurelik buðday katýlýyor. Tavada kýzartýlan soðan, biber ve salça karýþýmýný da ekliyor ve piþmesini bekliyoruz. Hepsi bu. Ýster istemez ben de anýlarýma döndüm. Hatýrlarsýnýz ilkokulda koro hâlinde söylerdik: “Orda bir köy var uzakta, gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür.” Nasýl çýkarabilirdim çocuk aklýmla bu sözlerin anlamýný. Artýk bizim köyümüz yok. Mustafa CEMAL Atlas Dergisi 1. Okuduðunuz röportajlarýn ortak özelliklerini belirtiniz. 2. Ýncelediðiniz röportajda Ardanuç hangi yönleriyle ele alýnmýþtýr? 3. Yazar, röportajda anlattýklarýný inandýrýcý kýlmak için nelerden faydalanmýþtýr? 146 BÝR ÇOCUK MASALI Gaz Lambalarý Günümüzde sadece nostaljik bir obje hâline gelen gaz lambalarý, pek çoðumuzun çocukluk gecelerinin yâreni; anýlara saklanan eski bir dostudur. Eski çocuklarýn, eski gecelerinden kalma bir anýdýr idare lambalarý ya da yaygýn adýyla “gaz lambalarý”. Evin annesi, dadýsý veya hizmetçisi, geceleri çocuklara bakmak için uyandýðýnda, yollarýný bulmalarýný saðlayan, evleri aydýnlatan, uyuyanlarýn baþ uçlarýnda en azýndan “idareten” bir aydýnlýk veren gaz lambalarý, günümüzde daha çok süs veya koleksiyon amaçlý olarak kullanýlýyor. Gaz lambalarýnýn ilk ortaya çýkýþý, 18. yüzyýlýn baþlarýna denk gelir. Yassýlaþtýrýlmýþ bir fitili gaz tankýnýn içinden geçirerek, en üste ise koruyucu bir þiþe ekleyerek gaz lambalarýna ilk formunu Ýsviçre vatandaþý Argand (Argant) vermiþtir. Tabii, 1775’te Léger ve Alstroemer (Alströmer) tarafýndan ayrý ayrý bulunan yassý fitilin de bu buluþun ortaya çýkmasýna katkýsý büyüktür. Türkiye’de ise 1800’lü yýllarýn sonlarýna doðru ev, dükkân ve kahvehanelerde gaz lambalarý ile aydýnlatma yapýldýðýný biliyoruz. Kudret Emiroðlu’nun “Gündelik Hayatýmýzýn Tarihi” baþlýklý eserinden de 1900’lü yýllarýn ortalarýnda Türkiye’de beþ milyona yakýn gaz lambasý tanký ve þiþesi üretildiðini öðreniyoruz. Ancak bu tarihlerde üretimine devam edilen bir diðer gaz lambasý çeþidi daha vardý. Bunlar þiþesi olmayan ancak yine gaz yardýmý ile ateþlenen lambalardý. Bu tip lambalar, içine gaz konulan bir tanktan, fitilin dýþarý uzanmasýna yarayan delik veya deliklerden oluþur ve daha çok “kandil” adýyla anýlýrdý. Gaz lambalarý beþ parçadan oluþur. En altta küçük bir gaz tanký, hemen üzerine eklenmiþ bir gaz ayar çarký, çarký da içine alan gaz deposu, çarkýn içinden geçerek þiþenin içine giren bir fitil ve en üstte, alevi koruyacak ince ve kýrýlgan gaz lambasý þiþesi... Aslýnda gaz lambalarý ile ilgili en önemli ayrýntýlardan birisi de bu þiþelerdir. Çünkü bir gaz lambasýnýn þiþesini deðiþtirmek veya yenilemek lambanýn orijinalliðini bozacaktýr. Cýlýz Iþýða Ödenen Borç Gaz lambalarý konusunu; hem yazar kimliði ile önemli baþarýlara imza atan hem de yýllardýr Türkiye’nin ve dünyanýn çeþitli ülkelerinden gaz lambalarý toplayan Adalet Aðaoðlu ile görüþtük. Aðaoðlu, gaz lambalarýný biriktirmeye nasýl baþladýðýný þöyle anlattý: “Sahiplik duygusu hiç geliþmemiþ olan ben, çoktan gözden düþmüþ bu þiþesiz, kirli küçük þeye sahip çýktým. O günden baþlayarak da çocukluk gecelerimde beni hiç yalnýz býrakmamýþ, sonuçta gölgeleriyle de dostluk kurduðum bu cýlýz ýþýða borcumu ödemek istedim sanki. Nerede, hangi biçimini görsem, eski bir dostuma rastlamýþým gibi, evime buyur ediyordum. Ama her birinin ya baþý gitmiþ ya kolu kopmuþtu. Yarým karýþ boyundaki þiþeleri, yuvarlaklarý, ince uzunlarýyla yok olmuþtu. O þiþeler... Sýrçadan, kolaycacýk kýrýlýr þeyler...” Aðaoðlu'na, gaz lambalarýný toplayarak bir koleksiyon kurgulamakla, kelimeleri ve anýlarý toplayarak öyküleri kurgulamak arasýnda bir bað olup olmadýðýný sorduðumuzdaysa þu cevabý verdi: “Kendi adýma gaz lambalarý ile ilgilenmek ile yazarlýk arasýndaki baðýn kaynaðýnýn, romanda yapmaya çalýþtýðým ‘zamanla oynamak’ ile ilgili olduðunu düþünüyorum. Bu, benim tiyatro yazarlýðýndan roman 147 yazarlýðýna geçiþimin nedeni aslýnda. Gaz lambalarýnýn görünmeyeni aydýnlatmasý gibi, romanda görünmeyen, o ana ait olmayan zamanýn aydýnlatýlmasý, zamanla oynanmasý arasýnda bir benzerlikten, bir baðdan söz edebiliriz. Gaz lambalarý nasýl ki karanlýðý aydýnlatabiliyor, karanlýkta küçük bir alan açabiliyorsa roman da zamanla oynamalara, geri dönüþleri aktarmaya alan tanýyordu. Kurgu yapmak konusuna gelince gaz lambalarýný toplamaktaki sýkýntýlardan birisi de çoðu zaman gaz lambalarýnýn þiþe kýsýmlarýnýn kýrýlmýþ olmasýndan kaynaklanýyordu. Bunun için yýllardýr pek çok yere gidip tanklara uygun þiþe aradým; hatta lambalar üzerine kitaplara bakýndým, kendi dönemlerine göre þiþesinin ne olduðunu bulabilmek için. Ancak neticede gaz lambalarýnýn tarihini gösterecek bir eser bulamadým. Kaynak bulamayýnca da aðýz numaralarýna dikkat ederek kendim bazý birleþtirmeler yaptým. Hayalimde canlandýrarak uygun tanklar ile þiþeleri birleþtirmeye çalýþtým. Gaz lambalarý biçimlenebilsin, birbirine uyabilsin, hakiki olabilsin diye. Ýþte ben o þiþe uydurma bahsinde biraz yazarlýk ettim, biraz uydurmalýk ettim...” Kalanag’ýn Sihirli Lambasý Gaz lambalarýnýn ‘aydýnlatma’ ve ‘yol gösterme’ iþlevi, günümüzde bir hayli deðiþmiþtir. Onlar artýk, seri üretimle çoðaltýlan örnekleriyle, sadece tüketime yönelik bir obje hâline gelmiþtir. Bu çaðrýþým deðerlerinin deðiþmesi ile birlikte, Adalet Aðaoðlu da kim bilir hangi evlerde, hangi anýlara þahit olmuþ bu birbirinden deðerli gaz lambalarýný toplamayý býrakmýþtýr. Ancak yine de gaz lambalarýna birçok yerde rastlamak mümkün. Örneðin, Dolmabahçe Sarayý’nda... Daha çok süs amaçlý kullanýlmýþ, eþsiz güzellikte pek çok paha biçilmez gaz lambasý bulunuyor sarayda. Gaz lambalarýna rastladýðýmýz bir baþka yer ise illüzyon sanatý... 20. yüzyýlýn önemli sihirbazlarýndan Kalanag [asýl adýyla Helmut Ewald Schreiber (Helmut Ývald Þýraybýr)], illüzyon gösterileri sýrasýnda gaz lambalarýný kullanmýþtýr. Ünlü illüzyonist, sýkça tekrarladýðý bir gösterisinde gaz lambasýný þu þekilde kullanmýþtýr: Kalanag, sahneye getirilen gaz lambasýnýn fitilini tutuþturur, sigarasýný da lambanýn aleviyle yakar. Lambayý camdan yapýlmýþ sehpanýn üstüne koyar; lambanýn üstüne ise ortasý delikli, ince bir ipekli örtü örter. Lambanýn camýný da bu delikten dýþarý çýkacak þekilde açýkta býrakýr. Kalanag, lamba ile seyircilere iyice yaklaþýr ve örtüyü hýzla kaldýrýr. Örtünün kalkmasý ile birlikte lamba yok olur. Kalanag, gösterinin sonunda elinde kalan örtüyü seyircilere fýrlatýr. Aslýnda bu gösteri, gaz lambalarýnýn ýþýðýndan duvarlara yansýyan gölgeler ile yaptýðý masum illüzyon gösterilerini çaðrýþtýrmakta, sihirlere ve masallara hayretler içerisinde inandýðýmýz o geçmiþteki günlerden kalma hoþ anýlara bir gönderme yapmaktadýr. Peki gaz lambalarýný bu kadar özel ve unutulmaz kýlan nedir? Sadece görünmeyeni aydýnlatmasý mý yoksa kendiliðinden anýlarýmýza kattýðý hüzün mü? Gaz tankýna yeterli miktarda gaz konulur, çarkýn yardýmý ile fitil bir miktar yukarý çekilir ve ateþlenir. Alevin ani sýcaklýðý ile patlamamasý için önceden elde ýsýtýlmýþ þiþe, çarkýn üstüne geçirilir ve gaz lambasýnýn aydýnlýðýnda gece baþlar. Çocukluðumuzdan geriye kalan anýlarý, zayýf ýþýðý ile belli belirsiz aydýnlatan gaz lambalarýnýn gecesi... Sofrayý aydýnlatan, merdivenli ahþap evlerin basamaklarýný aydýnlatan, masal anlatýcýsýnýn yüzünü aydýnlatan gaz lambalarýnýn duvarlarda yaptýðý gölge oyunlarý ile devam eder gece... Gaz lambalarýnýn titrek ýþýðý, aklýmýzda artýk belli belirsiz yer eden çocukluðumuzu çaðrýþtýrýr. Þiþelerinin kýrýlganlýðý ise hüznü... Týpký yitirdiðimiz anýlarýmýzýn çaðrýþtýrdýðý hüzünler gibi... Yeþim GÖKÇE Skylife Dergisi 1. Okuduðunuz röportajda “gaz lambasý”nýn hangi özellikleri ön plana çýkartýlmýþtýr? 2. Bu röportajda ilginizi neler çekmektedir? 148 SAHNELERÝN ‘ER’Ý EROL GÜNAYDIN Sanat yaþamýnda elli yýlý geride býrakan Erol Günaydýn, canlandýrdýðý yüzlerce karakterle halkýn gönlünde taht kurmuþ usta bir oyuncu... Kendi küçük ama namý büyük... Býyýðý bile terlememiþ; 13 yaþýnda var yok... Yatýlý okuduðu Galatasaray Lisesinde teneffüs zili çalar çalmaz arkadaþlarý çevresini sarýyor ve teneffüslerin neþeli soluðu Erol, “tijin tijin” diye baþlýyor mini gösterisine. Bir kovboyun maceralarýný anlatýrken ne kadar da sahici ve esprili... Ve tezahüratlar: “Tijin Erol, bir daha, bir daha!”. Sýra Dümbüllü taklitlerine geldiðindeyse, minik seyircilerin mideleri aðrýyor kýkýrdamaktan. Kýsa süre sonra Cep Tiyatrosunda amatör olarak oyunculuða baþlayan Tijin Erol’un önünde büyük bir engel vardýr: Okulun yüksek duvarlarý... Akþamlarý okuldan çýkamayan Erol; takma býyýk, kasket ve ceketle okul görevlisi kýlýðýna girip, kapýdan elini kolunu sallaya sallaya çýkar. Dönüþte de kertenkele gibi duvarý týrmanarak girer okula. Doktor olmayý düþünüp de yýllar sonra tüm Türkiye’nin sevdiði, saygý duyduðu tiyatro sanatçýsý Erol Günaydýn olacaðýný hiç aklýna getirmeden... “O duvardan aþaðý inen ilk kiþi Cahit Sýtký Tarancý’ymýþ; çýkan da benmiþim. Okul arkadaþým Tahsin Yücel araþtýrmýþtý bu tarihî kaçýþýn hikâyesini. Sonra okul müdürü vazgeçmeyeceðimi anlayýnca bana akþamlarý giriþ-çýkýþ izni vermeye baþladý.” İki ay önce düzenlenen gecede sanat yaþamýnýn 50. yýlýný kutlayan Erol Günaydýn, yarým asýr öncesinden aklýna düþen ilk karelerle baþlýyor söyleþiye. Aileden Gelen Komedyenlik Ruhu Bugün Türkiye’nin önde gelen tiyatrocularý arasýnda yer alan, 72 yaþýndaki Erol Günaydýn’ýn oyunculuðunun temelinde, sekiz yaþýna kadar yaþadýðý Karadeniz ve bölgenin esprili insanlarý -en baþta da ailesi- var kuþkusuz. Trabzon Akçaabat’ta “Kizir’in Delileri” olarak anýlan ailesinden miras, ona oyunculuk genleri. “Dedem Kiziroglu Mehmet Aga, çok komik bir adammýþ; fýkralarýyla çok güldürürmüþ insanlarý. Üç yaþýmdayken zatürre geçirmiþtim, yataktan kalkamýyordum. Babam, duvarý maviye boyayýp bir gökyüzü yaptý bana. Sonra uçurtmayý duvara çaktý ve ipini elime verip “Hadi uçur.” dedi. O da komik bir adamdý.” Ancak Günaydýn’ýn babasý, Kizir’in Delileri lakabýndan pek memnun deðildir. Çocuklarýnýn eðitimini bahane edip 149 alýr tasý taraðý, vurur Ýstanbul yollarýna. Erol Günaydýn, sekiz yaþýndadýr büyük þehre geldiðinde. Karadeniz þivesini düzeltmekle geçer ilkokul yýllarý. Ardýndan yatýlý olarak Galatasaray Lisesine girer ve yazýnýn baþýnda kýsaca bahsettiðimiz oyunculuk serüveni baþlar. Tiyatroya olan yeteneðini, edebiyatla besler. En sýký dostlarý, edebiyatçý Tahsin Yücel ve ayaklý kütüphane Mümtaz Zeytinoðlu’dur. “O dönemde büyük bir edebiyat akýmý vardý. Bütün edebiyatçýlar ‘Lambo’nun yerinde toplanýrdý. Özdemir Asaf, Melih Cevdet, Sait Faik, Kemal Tahir ve adýný sayamadýðým daha pek çok edebiyatçý... Burada hep edebiyat konuþulurdu. Biz de takip ederdik.”. Beni Sevmiþ Bu Ýnsanlar Profesyonel olarak ilk, Haldun Dormen’in sahneye koyduðu “Papaz Kaçtý” ile yirmi iki yaþýnda tiyatroya baþlayan Günaydýn, iki yýl sonra Devlet Tiyatrosuna girer. Ankara Küçük Tiyatroda bir yýl “Kleopatra’nýn Mezarý” adlý oyunda ter döker. O sýrada Haldun Dormen’in kurduðu ekibe katýlarak Ýstanbul Küçük Sahne’de oynar. Bu arada Devlet Tiyatrosundan kazandýðý burs sayesinde arkadaþý Ergun Köknarla Fransa’ya gider: “Çok güzel iþler ortaya koyduk orada. Oyunculuðumuzu beðendiler ve ‘Burada kalýn.’ dediler. Ben kalmak istedim ama Ergun ‘Vatan hainliði yapma, devlet bursuyla geldik.’ dedi. Türkiye’ye dönünce Muhsin Ertuðrul da ‘Niye döndün?’ demesin mi! Yine de hiç piþman olmadým döndüðüm için. Çünkü bizim insanýmýzla aramda duygusal bir bað var. 50 yýl sonra anlýyorum ki beni sevmiþ bu insanlar. Ben de onlarý çok seviyorum. Ve hiçbir zaman çok para kazanma gibi bir hýrsým olmadý. Ben tiyatronun eri olarak çalýþtým hep.” Döner dönmez, iki tiyatroda birden -Dormen ve Kenterler- çalýþmaya baþlayan Günaydýn, bu dönemde sinemaya da el atar. “Yeþil Kurbaðalar Öter Göllerde” filminde Muhterem Nur’la baþroldedir. “Anadolu’dan gelmiþ yakýþýklý biriydim filmde. Güzel güzel türküler söylüyordum. Film, o dönemde çok sükse yapmýþtý. Sonra yaz aylarýnda vakit buldukça sinemaya takýldýk. Bir baktým yýllar sonra oynadýðým filmlerin sayýsý neredeyse yüzü buldu.” Yazarlýða da soyunan Erol Günaydýn, hem senaryosunu yazdýðý hem de oynadýðý “Güzel Bir Gün Ýçin” adlý filmle 1965’te, 4. Antalya Film Þenliði’nde iki ödülü birden kucaklar: En iyi Senaryo Yazarý ve En iyi Yardýmcý Erkek Oyuncu olarak... Geleneksel Tiyatroya Gönül Verdi Daha çok Batýlý tarzda oyunlarda rol alan Günaydýn, bir süre sonra Türk geleneksel tiyatrosuna yönelecektir. 12 yaþýnda tanýþtýðý, gösterilerini izlediði Ýsmail Dümbüllü’nün büyük etkisi vardýr bu yöneliþte. “Niye John (Con)’larý, Jim (Cim)’leri oynuyoruz da; Ahmet’i, Mehmet’i oynamýyoruz diye bir soru düþtü aklýma. 150 Meddahlarý araþtýrdým; konuyla ilgili kaynaklarý inceledim. Baktým ki bizim tiyatromuz derya gibi. Meddahlarýmýz, ellerinde bir deðnek; Anadolu’yu adým adým dolaþýp taklitlerle hikâyeler anlatmýþlar. Bunlar büyük adamlar. Karagöz ile Hacivat’ýmýz da öyle. Tamamen zekâ ürünü ve inceliklerle dolu. Batý’ya tabi ki gidelim ama kendi özelliklerimizi býrakmadan... Günaydýn, 800 yýl kadar önce Anadolu’da yaþamýþ olan ve Türk mizahýnýn babasý olarak nitelendirebileceðimiz Nasreddin Hoca’yý da yaklaþýk otuz yýl canlandýrmýþ bir oyuncu. Ünlü halk bilgesinin bir zamanlar yaþamýþ olduðu Akþehir’e her yýl gidip halk arasýna Nasreddin Hoca olarak çýkmýþ. “Nasreddin Hoca, halkýn kalbinin içinde, hatta halkýn zekâsý... Ýþ, sadece onun kýlýðýna girip dolaþmakta deðil... O kavuðu taktýðýn zaman o olmalýsýn ki seni benimsesin halk.” Usta tiyatrocu Erol Günaydýn, oynadýðý kadýn rolleriyle de bir hayli ünlüdür. Tatlý Kaçýklar dizisinin Beton Raziye’sini, Yaygara 70 müzikalinin “Ajans Fahriye”sini kim unutabilir... Günaydýn, kadýn rollerindeki baþarýsýný “erkek” gibi oynamasýna baðlýyor: “Kadýnlarý iyi oynarým çünkü kýrýtmam. Her kadýnýn içinde erkek bir taraf vardýr.” Televizyonun hayatýmýza girmesiyle bu alanda da çalýþmalara baþlayan Günaydýn’ýn çeþitli dizilerde aldýðý roller, sesiyle hayat verdiði karakterler de unutulmayacak. Evcil trafik canavarý Bay Yanlýþ; “Efeeeem” deyiþiyle miniklerin kalbinde taht kuran sevimli çizgi film kahramaný Ayý Yogi, Çiçek Taksi dizisinin Ramço’su bunlardan sadece birkaçý... Ýki ay kadar önce Haldun Dormen’den Sezen Aksu’ya kadar pek çok deðerli sanatçýnýn katýldýðý gecede, yine sahnedeydi Erol Günaydýn. 50. yýlýnýn þerefine... Böyle geceler genelde bir vedadýr sanatçýlar için. Ama o, üstüne basa basa söylüyor: “Sanat yaþamýndan kopmuyorum; devam edeceðim.” ve yazýmýzý, deðerli oyuncunun söyleþiye baþlarken kurduðu ilk cümleyle sonlandýralým... Dolu dolu bir elli yýl, dolu dolu... Füsun AKAY Skylife Dergisi 1. “Erol Günaydýn” röportajýnýn yapýlýþ amacýný belirtiniz. 2. Röportajý yapanýn “Erol Günaydýn” hakkýndaki duygu ve düþünceleri nelerdir? 3. ETKÝNLÝK Ýncelediðiniz röportajlarý konularý bakýmýndan eþleþtiriniz ve her bir röportajýn özelliklerini þemaya yazýnýz. Konularýna Göre Röportajlar Bir Yeri Konu Alan Röportaj Eþyayý Konu Alan Röportaj Ýnsaný Konu Alan Röportaj Özellikleri ............................................... ............................................... ............................................... ............................................... ............................................... ............................................... ............................................... Özellikleri ............................................... ............................................... ............................................... ............................................... ............................................... ............................................... ............................................... Özellikleri ............................................... ............................................... ............................................... ............................................... ............................................... ............................................... ............................................... 151 4. ETKÝNLÝK Röportajlar, sunuþ biçimi bakýmýndan ikiye ayrýlýr: 1. Amerikan röportajý: Bu tür röportajda, yazýya en kuvvetli yönü ile girilir. En son söylenmesi gereken kelimeler, en önce söylenir. Okuyucunun hiç beklenmeyen bir giriþle karþýlaþmasý, ilk paragrafýn sürpriz uyandýrmasý, giriþ bölümünün âdeta þok bölümü olmasý bu tip röportajýn en belirgin özelliðidir. 2. Alman röportajý: Bu röportajda, yazar konuyu iþlerken yazýya kendini katar; konu hep “ben” ekseni etrafýnda döner. Yukarýdaki açýklamalar doðrultusunda incelediðiniz röportajlarý sunuþ biçimi bakýmýndan gruplandýrýnýz. Sunuþ Biçimine Göre Röportajlar Ýncelenen Röportaj Metinleri Alman Röportajý Amerikan Röportajý Ardanuç Gaz Lambasý Erol Günaydýn 3. Ýncelediðiniz röportajlara inandýrýcýlýk kazandýran ögeleri belirleyiniz. 4. Ýncelediðiniz röportaj metinlerinde kullanýlan anlatým türlerini belirleyerek bu türlere metinlerden örnekler veriniz. 5. Dil, incelediðiniz metinlerde aðýrlýklý olarak hangi iþlevde kullanýlmýþtýr? 5. ETKÝNLÝK Ýncelediðiniz “Bir Çocuk Masalý” röportajýnda anlatým bozukluðu bulunup bulunmadýðýný belirleyiniz. Varsa cümlelerdeki anlatým bozukluðunun sebebini söyleyiniz. Bu cümlelerdeki anlatým bozukluðunu düzeltiniz. 152 6. ETKÝNLÝK ... Karagöl mevkii için ikinci sefere koyuluyoruz. Gene olmadý, bu kez sis bastý. Ama ne sis! Ona raðmen ilerlerken ötede bir çobanýn koyunlarýný telaþlýca bize doðru güttüðünü görüyoruz. Yanýmýzdan geçerken uyarýyor: “Sis basacak, yolunuzu kaybedebilirsiniz.” Oðuz Tüzün buna raðmen kayalýða yöneliyor. “Sen burada bekle.” diyor, “Bir aksilik olursa birbirimizle haberleþebilelim.” Sis yakýnýmýzda, bize dönmesi için yalnýzca kuvvetlice bir rüzgâra ihtiyacý var. Kaygýlanýyorum çünkü gece yayla çok soðuk oluyor. Neyse ki gecikmeden geri geliyor: “Dönelim ne olur ne olmaz.” Arabayý býraktýðýmýz yere yöneliyoruz. Alçak tepeler birbirini öyle bir gizliyor ki her tepeden sonra yalnýzca uçsuz bucaksýz yaylanýn ortasýnda ve oraya buraya konumlanmýþ taþ ve kayacýklar arasýnda kalakalýyorum. Derken tepenin birini aþýnca bir bakýyorum araba tam önümüzde. Cüneyt’in topoðrafya bilgisine þapka çýkartýyorum. Karagölleri ardýmýzda býraktýk. Ardanuç’a dönüþ zamaný. ... Yukarýdaki parçada bulunan kelimeleri yapýlarýna göre inceleyerek gruplandýrýnýz. 1. Ýyi bir röportajýn taþýmasý gereken özellikleri maddeler hâlinde yazýnýz. 2. Haber yazýsýyla röportajýn benzerlik ve farklýlýklarýný tartýþarak belirleyiniz. 7. ETKÝNLÝK Röportaj türünün hangi yüzyýlda, nasýl geliþtiðini araþtýrarak araþtýrma sonuçlarýný sýnýfa sununuz. 8. ETKÝNLÝK Yaþadýðýnýz yerle özdeþleþmiþ eþyayý, tarihî eseri veya kiþiyi konu alan bir röportaj yazýnýz. Arkadaþlarýnýzýn yazdýðý röportajlarý dinleyiniz. Dinlediðiniz röportajlarla ilgili düþüncelerinizi belirtiniz. Beðendiðiniz röportajlarý sýnýf panosuna asýnýz. 9. ETKÝNLÝK Gazete ve dergilerde yayýmlanmýþ röportajlarý araþtýrarak bunlardan beðendiklerinizi okul panosunda sergileyiniz. 10. ETKÝNLÝK Üç grup oluþturulur. Birinci grup haber yazýlarý ile röportajý; ikinci grup bir yeri anlatan röportajla gezi yazýsýný; üçüncü grup bir kiþiyi anlatan röportajla biyografiyi karþýlaþtýrýr. Gruplar bu türlerin farklýlýklarýný ve benzerliklerini maddeler hâlinde yazar. 153 11. ETKÝNLÝK Türk ve dünya edebiyatýnda röportaj türünün önemli temsilcileri ve bunlarýn eserleriyle ilgili bir sunum yapýnýz. 1. Aþaðýdaki cümlelerde boþ býrakýlan yerleri doldurunuz. Bir yeri, bir sanat dalýný, yahut sanatçýyý araþtýrma, inceleme, gezip görme yoluyla tanýtan; ayrýntýlý bilgi veren yahut sorgulayan yazýlara …..........………………….. denir. Röportaj yazma sanatý ………….........………….., …..........………………….. olmak üzere iki türlü iþleniþ biçimi gösterir. Haber konusu olan eþyayý, her yönüyle tanýtan ve okuyanlarý düþündürecek yönleriyle ele alýp iþleyen röportaj türüne ……………………............ denir. 2. Aþaðýda verilen cümleleri doðru-yanlýþ durumlarýna göre iþaretleyiniz. Röportajlar, yalnýzca bize yaþam gerçeðini, olaylarý ya da sorunlarý göstermekle kalmaz; bunlarýn ardýnda yatanlarý, yönlendirici etkenlerini de gösterir. (D) (Y) Röportajlar; resim, fotoðraf gibi belgelerle inandýrýcý hâle getirilir. (D) (Y) Röportajlar XVIII. yüzyýlda gazete ve gazetecilik çevresinde geliþmiþtir. (D) (Y) 3. Aþaðýdakilerden hangisi röportajý haberden ayýran bir özellik deðildir? A) Haberin geniþletilmiþi olmasý B) Röportaj yapanýn röportaj yazýlarýna kendi görüþ, bilgi ve fikirlerini katmasý C) Röportajda; öðretmenin, tanýtmanýn ve tasvirin önemli olmasý D) Öðrettiklerini yaþatarak öðretmesi E) Röportajlarýn tersine dönmüþ piramit ile yazýlmasý 4. I. Röportaj, gazete haberlerinin daha geniþletilmiþ ve yazarýn kiþisel görüþleriyle zenginleþtirilmiþ hâlidir. II. Röportaj, kültür alanýndaki deðiþme ve geliþmelerle, zamanýn akýþýný gözden uzak tutmadan insanýn nasýl zenginleþtiðini de iþler. III. Röportajýn konusu olan habere, röportajý gerçekleþtiren kiþi, o konu veya yer ile ilgili düþünceleri ilave eder. IV. Röportajlar, insanýn birey olarak zaman ve toplum karþýsýndaki tavrýný felsefeye özgü ciddiyetle, içten, sevecen ve yalýn bir dille anlatýr. Yukarýdaki numaralý cümlelerden hangi ikisi röportajýn özelliklerindendir? A) I - II B) II - III C) III - IV D) I - III E) I - IV 154 5. Kendi küçük ama namý büyük... Býyýðý bile terlememiþ; 13 yaþýnda var yok... Yatýlý okuduðu Galatasaray Lisesinde teneffüs zili çalar çalmaz arkadaþlarý çevresini sarýyor. Ve teneffüslerin neþeli soluðu Erol, "tijin tijin" diye baþlýyor mini gösterisine. Bir kovboyun maceralarýný anlatýrken ne kadar da sahici ve esprili... Ve tezahüratlar: "Tijin Erol, bir daha, bir daha." Sýra Dümbüllü taklitlerine geldiðindeyse minik seyircilerin mideleri aðrýyor kýkýrdamaktan. Yukarýdaki paragrafta aþaðýdakilerden hangisinin örneði yoktur? A) Basit kelime B) Türemiþ kelime C) Birleþik kelime D) Özel isim E) Topluluk ismi 6. Aþaðýdaki cümlelerin hangisinde bir anlatým bozukluðu vardýr? A) Olaðanüstü kiþiliði ve sýradýþý dostluðuyla, tanýdýk tanýmadýk herkesi bir sevgi çemberinin içine alýrdý. B) Tek baþýna gerçekleþtirebileceði birçok tasarýya gençleri de katarak bilgisini onlarla paylaþmak isterdi. C) Gerek özgün çalýþmalarý, gerekse yetkin çeviri ve derlemeleriyle, bu alandaki araþtýrmacýlara ýþýk tutmuþtur. D) Onun düþünceleri, bilimle ilgilenen, yapýtlarýný okuyan, anlayan ya da anlamaya çalýþanlar aracýlýðýyla yaþýyor. E) Gençlerin deneyimsizlikten, bilgi eksikliðinden kaynaklanan sorularýný yanýtlayarak yönlendirdi. 1999-ÖSS 7. Aþaðýdaki cümlelerin hangisinde “ilk kez” sözü gereksiz kullanýlmýþtýr? A) Onu ilk kez bu kadar üzgün görüyordum. B) Uçaða ilk kez bineceði için çok heyecanlýydý. C) Bu kýyý kasabasýna ilk kez gidiyordum. D) Böyle bir yarýþmaya ilk kez katýlýyorum. E) Onunla ilk kez bir arkadaþ toplantýsýnda tanýþtýk. 1990-ÖSS 155 Öz Deðerlendirme Formu Röportajla ilgili daha önce bildiklerim Röportajla ilgili öðrendiklerim Röportajla ilgili tam öðrenemediklerim Röportajla ilgili öðrenmek istediklerim Röportaj türünde okuduðum kitaplar Röportaj türünde okumayý düþündüðüm kitaplar Röportajla iliþkilendirdiðim diðer konular Röportajý arkadaþlarýma anlatsaydým konunun püf noktalarý olarak söyleyeceklerim Röportajla ilgili kullandýðým araç ve gereçler 156 1. Bir insanýn tanýnmasýnda yüz yüze görüþmek mi yoksa hakkýnda yazýlan yazýlarý okumak mý daha etkilidir? 2. “Mülakat, mülakat yapmak, mülakata katýlmak ve görüþme” kelimelerinin anlamlarýný öðreniniz. 3. Kimlerle mülakat yapmak ve mülakat yaptýðýnýz kiþilere neler sormak isterdiniz? 1. ETKÝNLÝK Siyasetçi, sanatçý, edebiyatçý ve iþ adamlarýyla gerçekleþtirilmiþ mülakat örnekleri okuyunuz. Okuduðunuz mülakatlardan hangilerini beðendiðinizi nedenleriyle açýklayýnýz. SELÝM ÝLERÝ ÝLE SÖYLEÞÝ Bir yaz günü. Fakülte birinci sýnýfý bitirmiþ, tatil için memlekete gelmiþim. Þehrin tek kitapçýsýnda gördüðüm an kapaðýna vurulduðum “Her Gece Bodrum” elimde. Adýný duyduðum ama okumadýðým bir yazarýn kitabý. Yeni baskýsý... Bir arkadaþýmýn evinin bahçesindeyiz. Güvercin uçuruyor arkadaþým. Benimle konuþmak, sohbet etmek istiyor ama ben kitaba dalýp gitmiþim. Vazgeçip bütün ilgisini kuþlarýna veriyor. 157 Sýrtým duvara dayalý, toprak zeminde, gölgede, kanat þakýrtýlarý arasýnda kayboluyorum “Her Gece Bodrum”un içinde. Bitirir bitirmez koþturuyorum kitapçýya. “Bir Denizin Eteklerinde”yi de görmüþtüm çünkü. Bir tokat da o kitaptan yiyorum. Yine çarpýlýyorum. Yeni bir yazar “keþfetmenin” o doyulmaz hazzý. Ankara’ya döndüðümde diðer kitaplarýyla devam ediyorum serüvenime. Cehennem Kraliçesi, Ölüm Ýliþkileri, Dostluklarýn Son Günü... Sonra “Pastýrma Yazý ve Cumartesi Yalnýzlýðý”nýn ardýna düþüyorum. Piyasada yok. Pastýrma Yazý’ný kütüphanede bulup okuyorum. Cumartesi Yalnýzlýðý’na ulaþabilmem için “Eski Defterde Solmuþ Çiçekler”i beklemem gerekiyor. Ve Aðrý’dayým. Ýlk görev yeri. Kitap yok, kitapçý yok. Abone olduðum dergilerle sürdürüyorum edebiyat dünyasýyla olan baðýmý. Dergilerden birinden öðreniyorum “Yalancý Þafak”ýn çýktýðýný. Postaneye gidip Ankara’ya telefon yazdýrýyorum. Birkaç saat bekledikten sonra kýz arkadaþýmla konuþuyorum, Selim Ýleri’nin yeni kitabýnýn çýktýðýný söylüyorum. Bir hafta sonra postayla geliyor Yalancý Þafak Ankara’dan. “Son Yaz Akþamý”, bir doðum günü armaðaný olarak yer alýyor kitaplýðýmda. Saz Caz Düðün Varyete’yi yazar dostum Kenan Kalecikli’den, birlikte askerlik yaparken atýþlarda girdiðimiz bir iddia sonucu kazanýyorum... Yýllar sonra, 2003 yýlýnýn yaz sonu, Selim Ýleri Ankara’ya geliyor söyleþi için. Tanýþýyoruz. Okurlar, kitaplarýný okuduklarý yazarlarla tanýþýnca genellikle hayal kýrýklýðýna uðrarlar. Belleklerinde iz býrakmýþ kiþiyle ayný deðildir karþýlarýndaki. Benim için öyle olmadý. Selim Ýleri’yle yýllardýr tanýþýyor, konuþuyormuþum gibi duyumsamýþtým o gün. “Cumartesi Yalnýzlýðý”nýn yeni baskýsýnýn arka kapaðýnda “O bildiðiniz cumartesi yalnýzý.” yazdýðý gibi, o, “bildiðim Selim Ýleri”ydi... Nihayet, yaðmurlu bir nisan Ýstanbul’u... Yazar arkadaþým Þaban Özüdoðru ile Selim Ýleri’nin evindeyiz. Sýcak bir gülümseme karþýlýyor bizi kapýda... Sohbete baþlýyoruz. Ömrünü edebiyata, okumaya, yazmaya vermiþ bir yazarýn sesi kuþatýyor bizi... Son romanýnýz “Yarýn Yapayalnýz” ile edebiyat gündeminde yerinizi aldýnýz. Bu romanda nihayet kalýcý bir karakter yarattýðýnýzý söylüyorsunuz. Onca roman yazmýþ bir yazar olarak geldiðiniz bu noktayý nasýl deðerlendiriyorsunuz? Öteki romanlarda da belki birtakým karaktere yakýn kiþilikler, kimlikler vardý ama sanki kendim, kendimin dýþýnda bir þeyle yarýþmak istedim. Hepimizin böyle zaman zaman okuyup bitirdikten sonra da hayatýmýzda yeri kalan birtakým roman karakterleri vardýr. Mesela bizim edebiyatýmýzda, Yakup Kadri’nin bazý roman kahramanlarý, Kiralýk Konak’taki Naim Efendi aklýma geliyor. Ben onu yýllarca yaþadým; Naim Efendi’nin o sýkýntýsýný, acýsýný. Ya da Reþat Nuri Bey’in Yaprak Dökümü’ndeki Ali Rýza Bey’i... Batý romanýna bakarsak Gustave Flaubert’in Madam Bovary’si ya da Tolstoy’un Anna Karenina’sý gibi. Kendi kitaplarýmda bu tarz belirgin bir þekilde, kitap sona erdikten sonra, insanda o çapta iz býrakan kahraman olmadýðýný hissetmiþimdir. Bu da beni üzmüþtür. Ama bu kez galiba bir ölçüde bunun daha üstüne çýkabildim diye düþünüyorum. Roman bittikten sonra da okurda o karakterin izi kalacak, o karakteri sevecek ya da sevmeyecek; onu kestirmek pek mümkün deðil, tabii okurdan okura deðiþecek... Çok da sevimli bir karakter deðil romanýn baþ kiþisi Handan Sarp. Ama bir iz býrakacak duygusunu taþýyorum. O yüzden de bu kitap mutsuz etmiyor beni. Pek çok kitabýnýzda yazdýnýz ama dergimizin okurlarý arasýnda sizi tanýmayanlar olabilir düþüncesiyle (Çünkü okurlarýmýz arasýnda binlerce öðrencimiz de var.) tekrar sormak istiyoruz: Yazmaya nasýl baþladýnýz? Ben çok baþarýsýz bir öðrenciydim. Bütün eðitim hayatým boyunca. Ýlkokulda da çok baþarýsýzdým. Yalnýz bir kere -dördüncü sýnýftaydým zannediyorum- bir pekiyi aldým, o da þimdiki adýyla kompozisyon dersiydi. Konu sonbahar gibi bir þeydi, þimdi tam hatýrlamýyorum. O zamana kadar yazar olma perisi yoktu ama böyle bir þekilde, diðer derslerden baþarýsýz olup da ondan pekiyi almak bana bir kývanç duygusu getirdi. Galiba onun etkisiyle daha o zamandan beri birtakým yazarlýk tecrübesi yapmaya baþladým. Orta 158 okula geçtiðim yýllarda, Galatasarayda hazýrlýk sýnýfýnda okurken bizim çaðdaþ edebiyatýmýzýn öncüleri sayýlabilecek olan Halide Edip, Yakup Kadri, Reþat Nuri, Hüseyin Rahmi gibi romancýlarýmýzý çok iyi okudum yani onlarýn hemen hemen bütün eserlerini. Zannediyorum bu okumalar beni yazý yazmaya itti. Ýki türlü yazarlýk olduðunu düþünüyorum: Birisi, yaþamdan yola çýkarak yazý yazanlar, diðeri eserlerden... Ben daha çok eserlerden yola çýkarak onlardan edindiðim heveslerle yazý yazmaya baþlamýþ birisi sayýyorum kendimi. Ortaokul süresince hep yazdým. Yani öykü yazdým, roman yazdým. Lise çaðýmda da bunlarý dergilere gönderdim ama bunlarýn hiçbirisi yayýmlanmadý; uzun bir süre yayýmlatma mücadelesiyle geçti. Bu okuma süresi içerisinde sizi yönlendiren oldu mu, þunlarý oku gibi? Olmadý. Kendi seçtiðim yolda kendi baþýma gittim. Evimiz, kitap okunan bir evdi ama yine de bu anlamda bir yönlendirme, bir kýlavuzluk söz konusu deðildi fakat lisede iki tane önemli edebiyat öðretmenim oldu. (Galatasaraydan ayrýlmýþ, Atatürk Erkek Lisesine geçmiþtim.) Bunlardan birisi Bakiye Ramazanoðlu adlý bir öðretmendi. Ötekisi hem öðretmen hem de önemli bir edebiyat adamý olan Rauf Mutluay’dý. Ayný zamanda Fransýzca hocamýz da Vedat Günyol’du. Bu üç kiþinin bir yönlendirmesi oldu tabii. Bütün klasik sayýlabilecek yazarlarýmýzý okumuþtum fakat çaðdaþ edebiyatýmýzýn daha yakýn dönemini pek fazla bilmiyordum. Sabahattin Ali’yi, Sait Faik’i, Kenan Hulusi’yi, -ne bileyim- Tanpýnar’ý, Peyami Safa’yý, bütün bu yazarlarý hocalarýmýn yönlendirmesiyle okudum. O anlamda yönlendirme daha çok lise çaðlarýnda oldu. Batý edebiyatýnda da pek öyle bir yönlendirme söz konusu deðil. Sadece Galatasaraydayken Fransýz edebiyatý dolayýsýyla belli birtakým yazarlarý okumuþtum. Rus klasikleri Dostoyevski, Tolstoy, bütün bu sonradan çok seveceðim yazarlarý, Ýngiliz romancýlarýný daha sonraki dönemlerde okuma imkâným oldu. Siz de yazý hayatýna hikâyeyle baþlayýp sonra romana geçen yazarlardan birisiniz. Niçin hikâyeden sonra roman? Aslýnda tam öyle deðil. Ben hep roman yazmak istiyordum. Ortaokulda iken dört beþ roman yazdým. Onlara roman denebilir mi bilmiyorum ama roman yazdým. Bu tür kitaplar, bu taslaklar yayýmlanmadý. Gazetelere götürdüm. O zamanlar daha tefrika geleneði sona ermemiþti. Benim çok sevdiðim bir þeydir gazetede roman tefrikasý. Yazýk ki bugün artýk yok... Ama bir kez tattýnýz o duyguyu deðil mi? “Hayal ve Istýrap” bir gazetede tefrika edilmiþti. Bir kere. Uzun yýllar sonra. Onun acý hikâyesi var. Geçelim. O dönem yazdýklarýmý yýrtýp attým. Tabii bugün çok piþmaným, keþke yýrtmasaydým. Yolun baþlangýcýný görme imkâným olacaktý. Lisedeyken hocamýz Vedat Günyol, Yeni Ufuklar diye bir dergi çýkarýyordu; bana roman bastýrmanýn zor olduðunu, hikâye yazarsam dergide yer verebileceðini söyledi. O yüzden hikâye. Aslýnda benim aklýmda yoktu. Hikâye yazmak beni en çok yoran iþlerden birisidir. Þu ara yeniden bir hikâye üzerinde çalýþýyorum, yýllar sonra. Roman daha kolay çünkü romanda birtakým yerler hantallaþabilir. O da okurun gözüne batmaz. Hatta bazen romancý bile gözünden kaçýrabilir ama hikâye þiire yakýn bir tür. Fazlalýk hemen göze batar. Onu temizlemek, o özü yakalamak, daha özlü bir hâle getirebilmek gerekir. Roman da zor muhakkak çünkü onda da teknik sorunlar var. Mesela bu son romaným üç sene sürdü. Ayný kývamý üç sene sürdürebilmek kolay bir þey deðil. Hikâye daha çok anlar üzerine kurulur. Roman ise, bir “an”ý bile anlatsa insanda bir ömrü anlatýyormuþ gibi bir iz býrakýr. Roman denilince aklýma hep Attilâ Ýlhan’ýn bir mýsrasý gelir: “Akþamlar bir roman gibi biterdi / Jezabel kan içinde yatardý...” Edebiyat dünyasýnda toplumsal sorunlarý iþleyen roman ve öyküler gündemdeyken siz belli bir aydýn kesimini anlatan bireyci eserler verdiniz. Bugün buradan o döneme baktýðýnýzda zamanýn sizi haklý çýkardýðýný düþünüyor musunuz? Benim o dönem yazdýklarýmýn da gerisinde toplumsal ve siyasal endiþeler vardý diye düþünüyorum fakat o yýllarýn çok kaba bir yaklaþýmý vardý. Bütün bu endiþelerin ille slogan olarak söylenmesi sanýsý vardý; bence bu çok yanlýþ bir þeydi. Gençlik yýllarýmdan itibaren, belki bilinçli deðil ama sevgiyle ondan uzak durmaya 159 çalýþtým. Zaten mizaç olarak da, yaratýlýþ olarak da çok yatkýn deðildim. Slogancý edebiyatýn, güdümlü edebiyatýn bir yere götürmediðini; ne yazarý, ne okuru, ne de toplumu fazla besleyemeyeceðine inanýyorum. Çok bilinçli bir biçimde kendi yolumu çizdiðimi iddia edemem, sadece sezgilerim beni öylesi bir yazý alanýndan uzak tutmuþtur. Sonra, zamanla bu benim aleyhimde kullanýldý. 70’lerin sonundan 90'larýn ortalarýna kadar anlatmak, yazmak istediðim þeylerin topluma karþý zararlý olduðu bile ileri sürüldü. O yýllarýn dergilerini karýþtýrýrsanýz aleyhimde sayýsýz yazýyla karþýlaþýrsýnýz. Þimdi geri dönüp baktýðýmda, kendimi haklý görmekten çok, üzüntü duyuyorum. O gün o yazýlarý yazanlarýn hiçbirisi bugün yazarlýk yaþamýna devam etmiyor. Belki onlarýn arasýnda son derece yetenekli yazarlar vardý ama belli birtakým güdümlülükler içine girdiðinizde bir yerden sonra týkanýp kalýyorsunuz. Ben hep bir sentez kiþisi olmayý tercih ettim. Bizim toplum olarak buna ihtiyacýmýz var. Geriye dönüp baktýðýmýzda keþke Nazým Hikmet-Peyami Safa kavgasý olmasaydý diyorsunuz. Ýncir çekirdeðini doldurmayan bir tartýþma aslýnda. Ýkisi de birbirini amansýzca hýrpalamýþ. Kaybeden hem onlar olmuþ hem toplum... Birisi ülkesini terk etmek zorunda kalmýþ, diðeri acýlar içinde bir hayat sürmüþ. Peyami Safa her iktidar tarafýndan hýrpalanmýþ. Aslýnda müthiþ bir yazý emekçisi ama yazý yazacak bir kâðýt bile bulamamýþ, hatta bir takým elbise giyemediði bile söylenir. Bunlar bana hüzün veriyor. “Destan Gönüller” ile baþlayan romancýlýðýnýz, “Her Gece Bodrum”, “Cehennem Kraliçesi”, “Ölüm Ýliþkileri” ile geliþimini sürdürdü ve sizi edebiyat gündeminin zirvesine taþýdý. Bu romanlarýnýzda “küçük bir oba”yý anlattýðýnýz vurgulandý. Daha sonraki romanlarýnýzda edebiyat, sanat ve kültür tarihimizdeki gerçek kiþilerden yola çýkarak kendi kurmaca kiþilerinizi yarattýnýz. Bu durum, Selim Ýleri romancýlýðýnda bir kýrýlma noktasý olarak algýlanabilir mi? Algýlanabilir tabii, çok doðru. Her Gece Bodrum’la baþlayan “popülerleþme” diyelim isterseniz, eðer sürüp gitseydi asýl yazmak istediklerimi yazamazdým. Ben okurun ve yayýnevlerinin taleplerini pek yerine getirmedim çünkü üç dört romanda anlatabileceðiniz bir þeydi onlar. Sadece ismi deðiþik, hep ayný, kliþe romanlar çýkýyor ortaya o zaman. Bugün baktýðýmda “Bir Akþam Alacasý” bile fazla geliyor bana. O, keþke yazmasaydým dediðim bir kitap. Bir Akþam Alacasý, Cehennem Kraliçesi’nin, Ölüm Ýliþkileri’nin bir tür tekrarý gibi. Zaten o romandan sonra bir daha o kiþilere ve o çevreye dönmeme kararý aldým. Bir süre daha o söylediðiniz kiþileri yazmadým. O arada baþka kitaplar var. Belki beni o noktaya götürecek kitap Ölünceye Kadar Seninim’dir. Bu romanda, ismi verilmemekle birlikte, Kerime Nadir’den yola çýkarak o söylediðiniz þeyi yaptým. Yine o yýllarda “Saz Caz Düðün Varyete” kitabým var. Benim tek politik taþlama kitabým. O yýllardaki siyaset adamlarýmýzýn parodisi olsun diye yazdýðým bir kitap. Tipik bir Selim Ýleri kitabý olduðunu düþünmüyorum. Yaþarken ve Ölürken de o arada yazýlmýþ kitaplardan biridir. Ondan sonra söylediðiniz noktaya doðru gittim ben. Demin söylediðim gibi iki tür yazarlýk olduðuna inanýyorum: Yaþadýklarýndan ve okuduklarýndan yola çýkarak yazanlar. Ben ikinci türüm. Yýllarca o kahramanlar bende hep yaþadýlar. Hem yazar olarak hem de yazdýklarýnda yarattýklarý kiþiler olarak. Onlardan öyle tuhaf, çok da bilinçli olmayan bir yapý çýktý ortaya. Ýlki, Mavi Kanatlarýnla Yalnýz Benim Olsaydýn. Ayaðýmý kýrmýþtým. Çok küçük bir evde, bir çatý katýnda oturuyordum; çok sýcak oluyordu; ayaðým kýrýk, hava sýcak, hiçbir þey yapamýyorum. Refik Halit Bey’in Nilgün romanýný bir kez daha okuyayým dedim. Nilgün’ün tasvirleri, Refik Halit Bey’in Türkçesi beni bir kez daha büyüledi. Çeþitli kelimelerle ayný kadýný yeni baþtan o kadar farklý tasvir etmiþ ki yüzlerce tasvir var; bu tasvirlerden yola çýkarak bir deneme yazmaya karar verdim. Hesapta roman falan yoktu fakat yazdýðým þeyin deneme de olmadýðýný, sanki bir romanýn bir parçasý gibi olduðunu fark ettim. Mavi Kanatlarýnla Yalnýz Benim Olsaydýn hiç hesapta olmayan öyle bir yazýyla baþladý ve romanýn ortasýnda bir parça oldu. Yani hiç bilmeden bir romanýn ortasýný yazmýþým ben. Sonra hem benim kiþisel anýlarýmý hem geçip gitmiþ bir dönemi hem kaybolan bir kültürü ve ayný zamanda bizim çok nankörce yaklaþmýþ olduðumuz geçmiþ edebiyatýmýzý da yeniden yaþatma isteði diðer kitaplarla devam etti. Batý toplumlarý bunu yapýyor, biz nedense yapamýyoruz. Mesela Kýrýk Deniz Kabuklarý’ný yazdýðým vakit ummuþtum ki Halit Ziya Uþaklýgil’in Bir Acý Hikâye adlý aný kitabý yeniden basýlýr; aradan yýllar geçti galiba hâlâ basýlmadý. 160 Biliyorsunuz, Michael Cunnigham (Maykýl Kaningým) “Saatler” adlý, Virginia Woolf (Virjinya Vuf)’un “Mrs. Dalloway” romanýnýn baþ kiþisini ve yazarýn kendisini odaða alan bir roman yazdý; bu roman hem ödül aldý hem sinemaya aktarýldý. Filmin baþ kadýn oyuncusu Nicole Kidman (Nikol Kidmýn) da Oscar aldý. Batýnýn sizin þu an yaptýðýnýz iþe çok önem verdiðini görüyoruz. O roman dünya çapýnda bir olay oldu. Evet, o kitabý da okudum, filmi de izledim. Ama bizde öyle olmuyor. Hatta Kýrýk Deniz Kabuklarý yüzünden çok sevdiðim bir yayýncý dostumla aram açýldý. Bu kitap on yýl sonra da olsa asýl okuruna ulaþabildi. Benim en sevdiðim kitaplarýmdan birisidir Kýrýk Deniz Kabuklarý. Ýstanbul ve belli tatil yöreleri odaklý bir mekân seçiminiz varken “Yaþarken ve Ölürken”de taþraya açýldýnýz ve gerektiðinde taþranýn da romancýsý olabileceðinizi gösterdiniz. Bu açýlým, o dönem yapýlan bazý eleþtirilerin sonucu muydu? Yok, sanmýyorum. Ben hep taþrayý yazmak istedim, hâlâ -Yaþarken ve Ölürken’i tam yazabildiðimi düþünmüyorum ama- kafamda bir taþra romaný var. Taþra bana olaðanüstü çekici geliyor. Orada yaþayan insanlarýn acýsý... Kýstýrýlmýþlýk içerisinde, kente açýlma özlemi içerisinde... Bunu çok iyi hissedebiliyorum; hatta öyle ki yaþamýmýn hemen bütününü büyük kentlerde geçirmiþ olmama karþýn, ne zaman bir taþra kentine gitsem, sanki bundan önce bir hayatým var idiyse, orada yaþamýþým kadar bana yakýn geliyor. Askerliðimi Tokat’ta yaptým; sanki Tokat benim doðup büyüdüðüm yermiþ gibi geliyor bana. Irmak kýyýsýndaki bir gazinodan gelen müzik sesinin oradaki insan üzerinde býraktýðý etkinin ne olduðunu ben çok iyi biliyorum. Ama büyük kentin birçok þeyini hiçbir zaman kendime yakýn hissetmedim. Taþra oradan geliyor zannederim. Sinemada da iþledik taþrayý, Ömer Kavur’la, Kýrýk Bir Aþk Hikâyesi filminde. Tabii edebiyatýmýzýn taþraya ayrýlmýþ zengin sayfalarýnýn da büyük etkisi var üzerimde. Cahit Külebi’nin þiirleri mesela, ya da Kemal Bilbaþar’ýn Denizin Çaðrýsý adlý olaðanüstü romaný. Yaþarken ve Ölürken de olduðu gibi deðil de, taþra kadar tekdüze olan bir þey yazmak istiyorum; o ýssýzlýðý, insan ruhu ýssýzlýðýný... Anton Çehovvari bir þey yazmak istiyorum. “Cumartesi Yalnýzlýðý”, “Pastýrma Yazý”, “Dostluklarýn Son Günü”, “Bir Denizin Eteklerinde”, “Son Yaz Akþamý”... Bu öykü kitaplarýnýzdan seçtiklerinizle çýkardýðýnýz birkaç hikâye kitabý daha... En son hikâye kitabýnýzý 1983’te çýkardýnýz, bir de geçen yýl “Geceyazýsý” dergisinde bir hikâyeniz yayýmlandý. Selim Ýleri artýk niçin hikâye yazmýyor? Onun dünyasýnda hikâyenin nasýl bir yeri var? Gelecek yýl bir hikâye kitabý çýkarmayý düþünüyorum. Ýki tane bitmiþ hikâyem var, Geceyazýsý’ndakini saymazsak; bir de yazmakta olduðum bir hikâyem var. Hikâye yazmak bana çok zor geliyor, beni çok yoruyor. Daha önce de söyledim, öyküde hiçbir þey sarkmamalý, her þey mükemmel olmalý. Bir de bir oturuþta bitirmek istiyorum hikâyeyi. Roman öyle deðil; son kitabýmda olduðu gibi üç yýla kadar çýkabiliyor ama hikâyeyi o gün bitiremezsem bir daha bitiremeyeceðim gibi bir saplantým var. Hikâye yazarken sosyal hayatla baðým tamamen kopuyor, bir telefon bile beni alýp götürüyor. Hikâye, düþünceden çok duyguyla yazdýðým bir þey galiba... Siz hazýrladýðýnýz “Ýlkgençlik Çaðýna Öyküler” ve “Gençlere Türk Romanýndan Altýn Sayfalar” adlý kitaplarla gençliðe zaten yol göstermek istiyorsunuz. Bu yönünüzü dikkate alarak, gençlerimize ve yazar adaylarýna önerileriniz nelerdir? Okumalarý, çok okumalarý. Günün moda deðerleriyle yetinmemeleri. Bir hastalýk hâlinde sadece basýnýn dayattýðý kiþiler kaldý koca bir edebiyattan geriye. Ona çok fazla kapýlmamalarý gerekiyor. Hele yazar olacaklarsa en azýndan, hiç olmazsa son seksen yýllýk edebiyatýmýzý tümüyle okusunlar demiyorum, o da zor bir þey aslýnda ama bir panoramasýný çýkaracak kadar doðrudan doðruya eserleri okumalarýný öneririm. Zincirin neresindeyiz, hangi halkasýyýz, bunun bilincinde olmalýyýz çünkü bakýyorsunuz yeni yazarlara, her þeyi kendilerinin keþfettiklerini sanýyorlar. Oysa geçmiþte onlarýn hepsi yapýlmýþ, gene yapýlýr ama hiç deðilse geçmiþe bir saygý duyularak, oraya bir göndermede bulunularak yapýlmalý. O açýdan en çok arzu 161 ettiðim þey gençlerin çok okumalarýdýr. Bu sözünü ettiðiniz antolojileri de edebiyatýmýzýn bir panoramasý ortaya çýksýn amacýyla yaptým. Anne-babalar alýp çocuklarýna hediye ediyorlar bu kitaplarý; onlar ya hediye olarak bir köþede kalýyor ya da gençler anne-baba baskýsýyla okumak istemedikleri için yine sonuçta anne babalar tarafýndan okunuyorlar galiba. Bizde yazarlar da pek okumuyorlar galiba? Evet, evet, bir hastalýktýr o bizde. Bir piyanist sahneye çýkmadan önce nasýl hazýrlanýyor deðil mi? Bir tarihte, Ýdil Biret’le tanýþmýþtým, günde sekiz dokuz saat piyano çalýþýyor, yýlda üç defa konsere çýkýyor sonuçta. Özellikle þiirde böyle galiba bu. Þairler de pek okumazlar. Ama mesela Behçet Necatigil çok okurdu, Edip Cansever de öyle, Cemal Süreya öyle... Yýllardýr, yazýlarýnýzda Kerime Nadir, Muazzez Tahsin Berkant, Esat Mahmut Karakurt gibi ’hafife alýnan’ yazarlarý gündeme getirdiniz. Son olarak da bu yazarlarýn eserlerinin editörlüðünü yaparak bir dizi hâlinde tekrar yayýmlanmasýný saðladýnýz. Edebiyat tarihinde yer almamýþ, muhtemelen gelecekte de yer alamayacak bu yazarlara sizin ilginizin nedeni nedir? Birçok iyi insan Türkiye’de özellikle 1940’lý kuþak, 30’lardan 70’lere kadar birçok kuþak bu tür yazarlarýn romanlarýyla beslenmiþ, roman sanatýný sadece bu kitaplardan okumuþtur. Bu yazarlar bize müthiþ bir þekilde roman okuyucusu, kitap okuyucusu kazandýrmýþlardýr. Edebiyat tarihçileri niye onlarý almamýþ, onu da bilmiyorum. Özellikle Kerime Nadir, bugün edebiyat tarihinde yer almýþ birçok romancýmýzýn çok daha üstünde psikolojik tahlil ve anlatým gücüne sahip bir yazardýr. Sanýyorum ideolojik bir küçümseme var orada, daha baþka ideallerin peþinde koþmuþ olan, geleceði daha farklý gören bir toplum, aþký küçümsemiþ; öyle olunca aþk romancýsý piyasa romancýsý olmuþ. Ben o yazarlarýn Türkçelerinin, anlatým güçlerinin edebiyat tarihine geçmiþ deðme yazarlardan aþaðý olduðuna inanmýyorum. Öykü ve romanlar dýþýnda inceleme, eleþtiri ve deneme türünde de eserler vermeye devam ediyorsunuz. Bu tür eserlerinizde özellikle edebiyat tarihinin unutulmaya yüz tutmuþ, günümüzde deðeri bilinmeyen çok önemli isimlerini ön plana çýkardýnýz. Bir anlamda, edebiyat tarihçisi gibi çalýþtýðýnýzý ya da kendinize böyle bir görev yüklediðinizi söyleyebilir miyiz? Okuduklarýnýz size mutluluk veriyorsa, bir güzellik aþýlýyorsa, bir haz veriyorsa, onu baþkalarýyla paylaþýrsak güzel bir þey olur düþüncesiyle yapýyorum; yoksa bir edebiyat tarihçisi olmak amacýyla yapmadým onlarý. Fakat edebiyat tarihlerimizin bir kýsmýný okuduðum vakit oradaki haksýzlýklar sinir sistemimi alt üst ettiðinden zorunlu olarak bazý þeyleri yazdým. Mesela Ethem Ýzzet Benice. Sadece Nihat Sami Banarlý’da var, o da bir tek cümle. Oysa çok güçlü bir yazar. Yine mesela Safiye Erol. Þimdi çok þükür yeniden basýldý. O da birkaç kiþinin çabasýyla oldu. Kubbealtý Neþriyat’ýn yayýmlamasý, benim yýllardýr süren ýsrarým, Beþir Ayvazoðlu’nun, Murat Belge’nin çabalarýyla oldu. Halbuki hiçbir edebiyat tarihinde Safiye Erol yok. Oysa Tanpýnar’la baþa baþ gidebilecek kadar felsefî boyutu olan bir yazarla karþýlaþýyoruz. Doðu-batý meselesi üzerine çok ciddi tespitleri ve teklifleri olan bir yazar. Kýsacasý edebiyat tarihlerinde yazýlanlara çok fazla güvenmiyorum ben. Siz “Uzun Bir Kýþýn Siyah Günleri” ve “Kamelyasýz Kadýnlar” da çok ciddi, araþtýrmaya dayalý bir çalýþma sergilediniz. O tarz çalýþmalar bir yazara þunu getiriyor, sizin dünyanýzýn bir hikâyede, bir romanda yansýtamadýðýnýz yönlerini onlarýn sayesinde yansýtma fýrsatýnýz oluyor. Kendimi anlatmanýn bir baþka yolu olarak görüyorum. Bir de edebiyat tarihlerimizin dörtte üçünde bir kuraklýk hissediyorum; gerek edebiyat tarihçileri gerek eleþtirmenler, yukardan bakýyorlar, kendilerini bir yargý mekanizmasý olarak görüyorlar. Eserin içine girerek, onu özümseyerek, yazarýn ruhunu hissederek yaklaþmýyorlar. Yaratýcý eleþtiri olamýyor bizde bir türlü. Hele edebiyat tarihinde hiç böyle sýcak bir yaklaþým yok. “Cahide Sonku Ölüm ve Elmas” oyunuyla tiyatro alanýnda da ödül aldýnýz. Senaryo çalýþmalarýnýzý, televizyon programlarýnýzý, yönetmenlik uðraþýnýzý vb. biliyoruz. Bütün bu çalýþmalarý bir 162 arada nasýl yürütüyorsunuz? Özetle, Selim Ýleri’nin yirmi dört saati nasýl geçiyor? Disiplinli bir insan sayýlýrým. Ziyan edilmiþ bir günüm olursa çok piþmanlýk duyarým, hayatýmdan bir gün çalýnmýþ gibi hissederim. Bunda yazarlýkla yaþamýný sürdürme çabasý da var çünkü hiçbir sosyal güvencesi olmayan bir insaným. Bazý dönemlerde yazarlýk gelir getirmez olunca, bu televizyon çalýþmalarý bir anlamda zorunlu olarak devreye girdi. Televizyon programý yapmak bana göre bir þey deðil. Maddi zorunluluðum olmazsa yapmam. Yirmi dört saate gelince: Aslýnda çok çalýþkan gibi görünüyorum ama deðilim; sabahtan öðleye kadar çalýþýrým, sonra çalýþmam. Kitap okurum, sokaða çýkarým, yapýlacak iþlerim varsa onlarý yaparým ama disiplinliyim; günde iki sayfa yazsanýz senede yedi yüz sayfa eder, eðer profesyonel bir yazarsanýz günde en az bir sayfa yazmanýz gerekir. Böyle bir kararlýlýðým vardýr. Hiçbir þey yapamazsam daha önce yazdýklarýmý, bir gün önce yazdýklarýmý tekrar yazarým. Kendi içinde çoðalta çoðalta giderim. Bazen ayný sayfalarý elli defa yazdýðým olur. Yazdýðým dünyaya ancak bu þekilde girebiliyorum. “Anýlar Issýz ve Yaðmurlu”da, bütün hayatýnýzý gözler önüne serdiniz. Daha önceki aný kitaplarýnýzda da pek çok þeyi anlatmýþtýnýz ama bu kez tüm yaþantýnýzý bütün çýplaklýðýyla ortaya koydunuz. Bu, sizde bir rahatlama saðladý mý yoksa keþke anlatmasaydým dediðiniz oldu mu? Nasýl bir duygu içindesiniz? Kitap yayýmlandýðýnda anýsýz bir insan gibi hissettim kendimi. Çok tuhaf bir duyguydu ama geçiyor, çabuk unutuluyor. Anýlar bütün çýplaklýðýyla anlatýlabilir mi, bilemiyorum; insan biraz da kendine yontuyor galiba. Orada anlatýlanlar bazý kiþileri üzmüþ olabilir ancak ben onlarý toplumsal hayatýmýza ýþýk tutmasý amacýyla yazdým. Orta hâlliliðimizi, sýkýntýlarýmýzý, baba oðul arasýndaki iletiþimsizliði... Bunlar birçok evde yaþanýyor aslýnda ama yaþanmýyor gibi yapýlýyor. Onlarý yazdýðýma hiç piþman deðilim. Son dönemlerde Ýstanbul ve yemek kültürüne iliþkin kitaplar yayýmladýnýz. Bunlar Selim Ýleri’nin yazarlýk serüveni içinde nerede duruyor? Severek yazýyorum o yazýlarý, hatta bir tane daha yapmak istiyorum. Entelektüel çevre tarafýndan önceleri hafifsendi, küçümsendi. Lezzet dergisinin teklifi üzerine baþladým bu kitaplarý yazmaya. Mutfaða girip yemek yapmasýný becerebilen biri deðilim ama gözlemlemekten hoþlanan, ev duygusunu, onun insanlara mutluluk getireceðini bilen birisiyim. Ayrýca bizde yemek kültürünün kaybolduðunu düþünüyorum. Bu da bir fýrsat oldu benim için. Gerçi 1983’ten beri hikâye yazmýyorum ama Rüyamdaki Sofralar’da pekâlâ hikâye diyebileceðimiz parçalar var. O kitaplardaki anýlar gerçek zannediliyor, oysa deðil; onlar yazarýn duygusal çalýþmalarý. Size çok ilginç bir þey söyleyeyim: Yemek kitaplarýnýn okurlarý kadýnlar deðil, erkekler... Sizin okurlarýnýzýn çoðunluðunu kadýnlar oluþturuyor deðil mi? Eskiden öyle deðildi, Her Gece Bodrum’un yayýmlandýðý zamanlar. Þimdi biraz öyle galiba. Ýmza günlerinde bunu açýklýkla görüyorum. Çoðunluk hanýmlar. Genç erkek okurum pek yok... Zaten Türkiye’de erkekler genellikle politika, tarih vb. türlerde okuyorlar. Roman okuyanlar kadýnlar... Kadýnlar sanatla daha ilgili. Eskiden böyle deðilmiþ ama. Mesela, Kerime Nadir’in anýlarýnda okuyoruz; o yýllarda “Hýçkýrýk” romanýný pek çok subay okumuþ, hatta pek çok subay, doðan kýzýna Nalan, oðluna Kenan adýný koymuþ. Ülkemizde yazarlýðý meslek edinmiþ, yazarlýkla geçinen insan sayýsý çok az. Siz de bunlardan birisiniz. Türkiye’de kalemiyle geçinmeye çalýþan yazarlarýn sorunlarý nelerdir? Ben bu konuda çok þanslý bir insan olduðumu düþünüyorum çünkü bizden önceki nesille kendimi kýyasladýðýmda, - pek çok insaný tanýdým, Orhan Kemal, Behçet Necatigil, Kemal Tahir- ne kadar þanslý olduðumu görüyorum. Onlar geçinmek için ya yan iþler yaptýlar ya da zaten yazarlýk dýþýnda baþka iþleri vardý; yazarlýðý bir gece mesleði gibi yaptýlar. Ýlk baþta, benim kira sorunum yoktu, sonra senaryo yazarlýðýyla edebiyat yazarlýðýný bir arada götürdüm. 1975-1985 arasý sadece yazarlýk yaptým. Ama 1985’ten sonra sinemaydý, televizyondu, gazeteydi, derken birtakým yan iþlerle de uðraþtým. Bizde þimdilerde yazarlýk profesyonelleþmeye baþladý ancak bununla birlikte edebiyat elden gitti. Çok ilginçtir, 163 yazarlýk meslek hâline gelmeye baþladýkça sanat, edebiyat zayýflamaya baþlýyor. Televizyon desteðiniz olmazsa sov yapmazsanýz ne bileyim, þiir kitabýnýn yanýnda CD vermezseniz, kitabýnýz satmýyor. Düþünsenize, Necatigil televizyona çýkýp þiir okuyabilir miydi? Onlar içe dönük insanlardý, âdeta kendilerini gizlemeye çalýþýrlardý. Bizler bugün onlarýn açtýðý yoldan yürüyoruz. Ben Kemal Tahir’i tanýdýðýmda eþi mahalle terziliði yapýyordu, evlerinin geçimi ancak o sayede saðlanabiliyordu. Sizde yazý nasýl doðar, geliþir, sürer ve kâðýda aktarýlýr? Sizin için de yazmak olmazsa olmazlardan mýdýr? Kesinlikle öyle... Bazen insan artýk bir þey yazmayacaðým diyor ama bir yerden sonra geri dönüyorsunuz. Yazý nasýl oluþuyor? Gerek hikâyede, gerek romanda hiçbir plan çýkartmýyorum. Belki bu bir hata, iþi de zorlaþtýrýyor ama plan çýkartýp da o planýn sýnýrlarý içinde kalmak, bir cenderenin içine girmiþ gibi yapýyor beni. Kendi iç maceramý kaybetmiþim gibi oluyorum. Biraz oluruna býrakarak gidiyor sonra baþa dönüp yeni baþtan yazmaya koyuluyorum. Bazen romanýn sonu bellidir. Bazen sonu için oturup bir roman yazarým. Mesela son romaným “Yarýn Yapayalnýz”ýn sonu kafamda belirgindi, sýrf o sonu yazmak için romanýn geri kalanýný yazdým. Romanýnýz yeni çýktý ama tezgâhta baþka çalýþmalar vardýr diye düþünüyoruz. Yanýlýyor muyuz? “Huzur’u Yeniden Okumak” gibi bir eser düþünüyorum. Okuduðum eserlerden yola çýkarak yakýn dönem edebiyatýmýzla ilgili bir kitap daha var kafamda. Bir de hikâye kitabý var tabii. Edebiyatýn popülerleþmesi konusunda neler söyleyeceksiniz? Bunun toplumu iyi bir yere götürmediðini görüyorum. “Çok satan kitaplar” furyasý sonucu Türk dilinin kendine özgü sentaksý ortadan kalktý. Bozuk bir Türkçe ortaya çýktý. Batý toplumlarýnda da bu tür durumlar görülüyor ancak onlarda bizdeki gibi haksýz rekabet yok. Kanunla sýnýrlandýrýlmýþ. Çok sayýda yazar çýkýyor ülkemizde ama haksýz rekabet yüzünden kaybolup gidiyor çoðu. Bu durumu benim midem kaldýrmýyor. Son kitabým için çok fazla reklam verdiklerini, bunun gereði olmadýðýný yayýnevine söyledim. Belli bir sýnýrý aþmamak lazým. Ben az önce söylediðim o aziz insanlarý tanýyarak yetiþtim. Behçet Necatigil’le son kitabý çýktýðýnda -hayatta gördüðü son kitabýydý- bir röportaj yapmak istemiþtim; pek istekli gözükmedi, “Hocam niçin böyle yapýyorsunuz?” dedim. “Ýleri” dedi, “Bak birçok arkadaþýn kitabý çýkýyor, benimle bir yýðýn röportaj yapýldý, onlarýn hakkýný yiyemem!” Böyle bir anlayýþtan bugünlere geldik. Onun için ben bu dünyayý anlayamýyorum. Ethem BARAN-Þaban ÖZÜDOÐRU 1. Okuduðunuz mülakat metinlerinin ortak özelliklerini belirleyiniz. 2. Okuduðunuz mülakat metinlerinden hareketle kimlerle mülakat yapýlabileceðini belirleyiniz. 3. Selim Ýleri ile yapýlan mülakatýn konusunu belirleyerek bu konunun toplumun tümünü mü yoksa bir bölümünü mü ilgilendirdiðini açýklayýnýz. 4. Selim Ýleri’ye sorulan sorular ele alýnan konunun açýklanmasýnda uygun ve yeterli midir? 5. Mülakatlarda alýnan cevaplarýn aynen ve yorumlanmadan yayýmlanmasýnýn mülakata etkisini açýklayýnýz. 6. Ýncelediðiniz ve okuduðunuz metinlerden mülakatý yapan kiþinin konu ve mülakat yapýlan kiþi hakkýnda ön hazýrlýk yaptýðýný gösteren örnek cümleler bulunuz. 7. Ýncelediðiniz ve okuduðunuz metinlerde mülakat yapýlan kiþinin nerede ve nasýl tanýtýldýðýný belirleyiniz. 8. Mülakat yüz yüze deðil de yazýþma ile gerçekleþseydi bu durum mülakattaki iletiþimi nasýl etkilerdi? Bundan hareketle iletiþim anýnýn önemini açýklayýnýz. 164 2. ETKÝNLÝK Selim Ýleri ile yapýlan mülakattaki iletiþim ögelerini aþaðýdaki iletiþim tablosunda gösteriniz. Gönderici .................... Ýleti Kanal .................... ................... Alýcý .................... Dönüt ..................... Baðlam ..................... 3. ETKÝNLÝK Mülakat çeþitlerini araþtýrýnýz, araþtýrma sonuçlarýný sýnýfla paylaþýnýz. 4. ETKÝNLÝK Erol Günaydýn röportajý ve Selim Ýleri ile yapýlan mülakatý karþýlaþtýrarak hangisinde iletiþim ögelerinin daha yalýn olarak ortaya çýktýðýný tartýþarak belirleyiniz 9. Ýncelediðiniz mülakatta hangi anlatým türleri kullanýlmýþtýr? Bu anlatým türlerine metinden örnekler gösteriniz. 10. Dil, metinde aðýrlýklý olarak hangi iþlevde kullanýlmýþtýr? 5. ETKÝNLÝK Ýncelediðiniz mülakatta “gerçek anlam, yan anlam ve mecaz anlam”da kullanýlan kelimeleri aþaðýdaki tabloya yazýnýz. Gerçek Anlamlý Kelimeler Yan Anlamlý Kelimeler Mecaz Anlamlý Kelimeler Gerçek anlamlý kelimelerin yan anlam ve mecaz anlamda kullanýlma sebeplerini açýklayýnýz. 165 6. ETKÝNLÝK Ýncelediðiniz “Selim Ýleri Ýle Söyleþi” isimli mülakatta anlatým bozukluðu bulunup bulunmadýðýný belirleyiniz. Varsa cümlelerdeki anlatým bozukluðunun sebebini söyleyiniz. Bu cümlelerdeki anlatým bozukluðunu düzeltiniz. 7. ETKÝNLÝK “Selim Ýleri Ýle Söyleþi” isimli mülakatý tabloda belirtilen ölçütlere göre inceleyiniz. Ýnceleme sonuçlarýný ve bu sonuçlarla ilgili örnek cümleleri tablodaki uygun yerlere yazýnýz. Deðerlendirme Ölçütler Selim Ýleri Ýle Söyleþi Akýcýlýk Duruluk-Açýklýk Yalýnlýk 1. Mülakat yapan kiþinin sahip olmasý gereken özellikler nelerdir? 2. Mülakat yapmanýn kiþisel geliþime olan katkýlarýný açýklayýnýz. 3. Karþýsýndakini konuþmaya ikna edebilecek beceriye ve kültüre sahip olmanýn mülakattaki önemini tartýþarak belirleyiniz. 8. ETKÝNLÝK Gruplar oluþturunuz. Farklý kiþilerle mülakat yapýnýz. Yaptýðýnýz mülakatlarý karþýlaþtýrarak mülakatlardaki benzerlik ve farklýlýklarýn sebeplerini tartýþýnýz. Tartýþma sonuçlarýný maddeler hâlinde yazýnýz. 166 1. Aþaðýda cümlede boþ býrakýlan yeri doldurunuz. .................................. “Diyorlar ki ve Anafartalar Kumandaný Mustafa Kemal Paþa ile Mülakat” adlý eseri bizde mülakat türünün ilk örneðidir. 2. Aþaðýda verilen cümleleri doðru-yanlýþ durumlarýna göre iþaretleyiniz. Mülakat sorulu cevaplý görüþmelerle sýnýrlý kalýrken röportajlar toplumun ilgisini çeken her çeþit konuyu ve olayý inceler. (D) (Y) Mülakat; resim ve belgelerle zenginleþtirilerek okura sunulur. (D) (Y) Mülakat ile röportajın pek farkı yoktur. (D) (Y) 3. Aþaðýdakilerden hangisi mülakat yapan kiþinin özelliklerinden biri deðildir? A) Görüþme yapacaðý kiþi hakkýnda önceden bilgi edinmesi B) Sorularý tarafsýz bir þekilde önceden hazýrlamasý C) Görüþme sýrasýnda konuþmacýnýn sözünü gereksiz yere kesmemesi D) Görüþme metninde deðiþiklikler yapabilmesi E) Aldýðý cevaplarý düzenleyerek olduðu gibi okura aktarmasý 4. Aþaðýdaki eserlerden hangisi türü yönüyle diðerlerinden farklýdýr? A) Edebiyatçýlar Geçiyor B) Bugün de Diyorlar ki C) Yahya Kemal’le Sohbetler D) Edebiyatçýlarýmýz Konuþuyor E) Edebiyatçýlarýmýz Ne Diyorlar? 5. Beyin zarý iltihaplarý iyi tedavi edilmezse ölüme hatta sara nöbetlerine yol açabilir. Bu cümledeki anlatým bozukluðu aþaðýdakilerin hangisiyle giderilebilir? A) “sara nöbetlerine” sözü ile “ölüme” sözcüðü yer deðiþtirerek B) “yol açabilir” yerine “neden olabilir” sözü getirilerek C) “sara” sözcüðü kaldýrýlarak D) “zarý” yerine “zarýnýn” sözcüðü getirilerek E) “edilmezse” yerine “edilmediðinde” sözcüðü getirilerek 1990-ÖSS 167 Öz Deðerlendirme Formu Mülakatla ilgili daha önce bildiklerim Mülakatla ilgili öðrendiklerim Mülakatla ilgili tam öðrenemediklerim Mülakatla ilgili öðrenmek istediklerim Mülakat türünde okuduðum kitaplar Mülakat türünde okumayý düþündüðüm kitaplar Mülakatla iliþkilendirdiðim diðer konular Mülakatý arkadaþlarýma anlatsaydým konunun püf noktalarý olarak söyleyeceklerim Mülakatla ilgili kullandýðým araç ve gereçler 168 1. “Hitabet, hatip, söylev, nutuk, jest, mimik, vurgu ve tonlama” kelimelerinin anlamlarýný sözlükten bulunuz. 2. Güzel ve etkili konuþmanýn insanlarý etkilemedeki önemini söyleyiniz. 3. Sizce iyi bir konuþmacýnýn taþýmasý gereken özellikler nelerdir? 1. ETKÝNLÝK Söylev örnekleri bularak sýnýfa getiriniz. Bu söylev örneklerini sýnýfta okuyup okunan söylevler hakkýndaki düþüncelerinizi söyleyiniz. 2. ETKÝNLÝK Türk ve dünya edebiyatýnda söylev türünün tarihsel geliþimini, türün önemli temsilcileri ve bunlarýn eserlerini araþtýrýnýz (15. etkinliðe yöneliktir.). BURSA'NIN GERÝ ALINMASI Hanýmlar! Bu kadar acýdan sonra, bu kadar ayrýlýktan sonra, yan yana çektiðimiz bu kadar hasretten sonra, kurtuluþ günleri geldi. Siz bu kurtuluþ günlerini bize kazandýran aziz þehitlerin, gazilerin analarý, arkadaþlarý, kýz kardeþleri! Artýk sevinin, sevinmek hakkýnýzdýr; bayram edin, en büyük bayrama erdiniz, büyük bayramýnýz mübarek olsun! 169 Anadolu kadýnlarý! Bu gaza diyarýnda, bin seneden beri, ateþ ve cenk yerlerine oðullarýný koþturan Anadolu kadýnlarý; bin senedir oðullarý daima uzak yerlerde ölen, yetiþtirdikleri oðullarýn mezarlarý nerededir bilmeyen Anadolu kadýnlarý! Kurtuluþ günleri, kavuþma günleri geldi. Sevinin, bayram edin! Cihan harbinden beri ardý arasý gelmeyen bir cenk için, aðzýndan bir þikâyet sözü çýkmadan, nesi varsa hepsini veren, Anadolu kadýnlarý! Erkekleri kan ve ateþ yerlerinde savaþýrken uzak denizlerin kýyýlarýndan orta yaylalara doðru, günlerce haftalarca çýplak ayaklarý, giyimsiz sýrtlar ile kurþunlarý, top mermilerini taþýyan Anadolu kadýnlarý! Batýda, doðuda, kýblede, bütün cephelerin arkasýnda memleketi iþleten, tarlalarý yeþerten, sayýsýz yetim çocuklarý yetiþtiren büyüten sensin, ey Anadolu kadýný! Sýrasý gelince cephaneyi, yaralýyý taþýmak sana yetmedi, silaha sen de sarýldýn, düþman önünde sen de nöbet bekledin, ateþlere sen de girdin, sen de gaza ettin. “Erkek arslan arslan olur da, diþi arslan arslan olmaz mý?” diyen sensin. Erkeðinle beraber zafere erdirdiðin gazan mübarek olsun. Zafere eren gazanýn büyük bayramý mübarek olsun! Zabitler! Dünyanýn hiçbir ordusunun yüklenemeyeceði kadar aðýr bir vazifeyi genç omuzlarý üstünde taþýyan zabitlerimiz, baba ocaklarýnýn gölgesi altýnda deðil, cenk yerlerinin güneþi ve ateþi içinde yetiþen zabitlerimiz, birçok muharebelerin ateþinden, demir kasýrgalarýndan geçen yýrtýk, yanýk gaza bayraklarý gibi, düþman kurþunlarý ile vücutlarý delik deþik olan zabitlerimiz, milyonlarca delikanlýlarýmýzýn yolunda can verdiði vataný, siz, düþünüp sezmediniz, siz onu haritalar üstünde kitaplar içinde öðrenmediniz. Siz onu adým adým gezdiniz, her avuç topraðýný kanýnýzla suladýnýz. Ey Türk zabiti! Senin gözlerinin içinde, cenubun kýzgýn çölleri tutuþup duruyor. Senin gözlerinin içinde, Kafkas’ýn buzlu daðlarý buruþup duruyor. Senin gözlerinin içinde, Malazgirt Ovalarý, Pasin Ovalarý serilip duruyor, vatan senin için yaþýyor. En büyük askerimiz diyordu ki: “Zabit muharebeleri yapýyoruz.” Zabit muharebeleri, yani fikir muharebeleri yapýyoruz. Sen bir fikirsin. Gevþemez, vazgeçmez, sarp, yalçýn bir fikirsin. Türklük ve istiklâl fikrinin bayraðýný, yangýn kýzýltýsý içinde, demir kasýrgasý ortasýnda yücelten sensin. Düþmanýn milliyet fikrine, milliyet fikrinle karþý çýktýn. Seninki elinkinden üstündü. Her biri, ayrý ayrý kaç adamýn ömrünü doldurmaya kâfi, o kadar acý, tatlý hatýralarla dolu olan genç baþýn, bugün zaferin sabah aydýnlýðý içinde duruyor. Bugün mesutsun, maðrursun, kimin bu saadete, bu gurura senden fazla hakký vardýr. “Türk tarihi tükendi, bitti” demiþlerdi. O tarihin aþkýyle dolu baðrýndan bir gürleme, bir kükreme sesiyle haykýrdýn: “Türk tarihi yeniden baþlýyor,” dedin. Senin elinde Türk tarihi yeniden baþladý, vatan kurtuldu. Onu kurtaran sensin. Duyuyor musun? Anadolu’nun ufuklarýnda, Sakarya’dan Ýnönü’ye, Ýnönü’nden, Çanakkale’ye, Çanakkale’den Plevne’ye, Mohaç’a, Niðbolu’ya, Kosova’ya kadar eski yeni bütün gazalarýn sancaklarý þimdi geçit yapýyor, takým takým uçuyor. Duyuyor musun? Baþýnýn ucunda rüzgâr dönemeçleri gibi bir ses var. Cenk yerlerinde kalan silah arkadaþlarýnýn ruhlarý seni bin kerre aziz baþýnýn üstünde bu gün tavaf ediyor. Ey Türk zabiti, ey damarlarýnda kan yerine güneþ akan destani kahraman, bayramýn mübarek olsun! Bahriye zabitlerimiz! Gözlerimizden ýrak olduðunuz bugünlerde, zannetmeyiniz ki kalplerimizden de ýraksýnýz. Anadolu harbinin düþman zincirini eritmek için yaktýðý ateþleri, uzak sahillerden siz getirdiniz. Düþman elleri irili ufaklý ne kadar harp gemimiz varsa bizden aldýðý vakit, zannetti ki sizi vasýtasýz býraktý, çaresiz býraktý. Hâlbuki çare sizin kararýnýzda, sizin kalbinizde idi. Baþkalarýnýn bir gezintiye çýkmaða cesaret edemeyeceði, kýrýk, sakat tekneler içinde, denizle oynadýnýz, fýrtýna ile oynadýnýz ve en ziyade canýnýzla oynadýnýz. Karadeniz’in, Akdeniz’in, Kýzýldeniz’in eski kurtlarý olan denizci babalarýnýz içinizde yaþýyor. Deniz yollarýnda ne yaptýðýnýzý denizin içlerine sokulup uzanan Anadolu unutmayacaktýr. Kýraç, çorak yaylalarýn boþluklarý üstünden, sahilleri kuþatan ormanlý daðlarýn sýrtlarýndan size sesleniyorum, bayramýnýz mübarek olsun. Askerler! Milletin göz bebekleri, bin yokluk içinde en büyük varlýðýmýz olan ey Türk askeri! Bu dövüþ olur muydu, eðer sana inanmasalardý, sana güvenmeselerdi? Bu kurtuluþ olur muydu, eðer ortada her zorluðu yenen gücünle sen olmasaydýn? Cihan harbinden sonra Türk askeri kalmadý, tükendi dediler. Ümit azalmýþtý. Dünyamýz kararmýþtý. Bir gün tekrar sen göründün. Sen tekrar göründüðün gün, ümit tekrar göründü. O günden beri talihimiz yeni baþtan bize döndü. 170 Ey Türk askeri! Dostun ve düþmanýn, kim seni cenk yerlerinde gördü de sana hayran olmadý, sana gönül vermedi? Hangi sevgi senin kalbine girdi de yanan, tutuþan bir aþk olmadý? Hangi düþünce senin baþýnda yer etti de bir din, bir iman olmadý? Senin sabrýn karþýsýnda hangi inat istediðinden vazgeçmedi? Bize yedi sene süren muharebelerden bahsederler, bize otuz sene süren, yüz sene süren muharebeler anlatýrlar, sen bin sene muharebesini yapýyorsun. Atalardan babalara, babalardan oðullara, oðullardan torunlara miras kalan nihayetsiz bir muharebenin, sen ismi dünyalarý tutmuþ kahramanýsýn! Keþke senin dilin bende olsaydý, istediðin vakit her düþündüðünü Kur'an belagatiyle anlatan o týlsýmlý dilin bende olsaydý. Karþýnda söz söyleyen bu þehir uþaðý, daha sana neler diyecekti. Gönlüm istiyor fakat dilim yetmiyor. Ey Türk askeri yüreðim sevginle dolu... Senden dolayý eriþtiðimiz bu bayram sana mübarek olsun! diyorum. Ýþçilerimizi unutabilir miyiz? Üç senedir, gece gündüz örsünün baþýnda enkaz halinde býrakýlmýþ tüfek ve top parçalarýndan diþlerine kadar silahlanmýþ düþmanlara karþý yýldýrým cihazlarý çýkaran iþçilerimiz... Sizi unutabilir miyiz. Bu zaferde sizin ne büyük bir payýnýz vardýr. Mübarek olsun bayramýnýz sizin de... Hanýmlar, efendiler! Baþýmýzýn üstünde parlayan bu ikindi güneþi, þimdi kurtulan Aydýn’ý, Ýzmir’i ve Bursa’yý aydýnlatýyor. Burada kurtaranlarýn bayramý, orada kurtaranlarýn ve kurtulanlarýn bayramý var... Aydýn’a, Ýzmir’e, Bursa’ya evleri donatan, sokaklarý kýzartan bayraklarýmýzla þafaklar indi. Kurtarýcý askerlerimizin geçtiði yollardan sevgili Bursa’mýza selamlar gönderiyoruz. Ben Bursa’yý bilirim. Kaç defa camilerinde, türbelerinde uzun uzadýya dalgýn saatler geçirdim, içinde atalarýmýzýn uyuduðu topraklarýndan, yeþil dumanlar gibi tüten servilikleriyle, üstüne daima bir ay ýþýðý vurmuþ gibi bembayaz duran minareleriyle, Bursa da þimdi bayram yapýyor. Sabahlara kadar bu sesler içinde uyuyan Bursa, çamlarýnýn, dede çýnarlarýnýn dallarýnda deniz hýþýltýlarý eksik olmayan Bursa... Ýlkbahar olunca ovalarýna þafaklar devrilmiþ gibi, gelincik bulutlarýyla taraf taraf kýzaran, tutuþan Bursa... Þimdi gözyaþlarý içinde kurtuluþ bayramýný yapýyor. Biraz ötede, gök kubbenin altýnda bir tek olan, zavallý Ýstanbul’umuz var. Daha ötede, Tunca’nýn, Arda’nýn, Meriç’in kol kol uzandýðý ovalarýn ortasýnda, baþýnda bir daða benzeyen büyük bir gufran dalgasýyla, Selimiye’siyle duran zavallý Edirne’miz var. Ýstanbul, kurtulanlarý düþünerek seviniyor ve kurtulmayý bekliyor. Mütareke günlerinden sonra idi. Ýzmir’e Yunan askeri çýktýðý vakit, baþýmýza gelen tehlikeyi o, anlamýþtý. Ýstanbul anlamýþtý ki büsbütün karanlýða giriyoruz, belki bu tarih kapanacaktýr, bitecektir. Evlerden, mahallelerden seller gibi çýktýlar, seller birleþerek dereler oldu, dereler birleþerek nehirler oldu. Matemlere bürünmüþ simsiyah bayraklar altýnda toplananlar bir mahþerdi, bir kýyametti. O yerlerde bir daha toplanacaðýz, Ýstanbul’umuzun, Edirne’mizin kurtuluþuna hamdetmek için toplanacaðýz. Tanrý, yüce Tanrý!.. Bizi cenk iþlerinde muzaffer kýldýn, bizi sulh iþlerinde de muzaffer kýl!.. Karanlýklarýmýz var, aðartacaðýz. Yurdumuz virandýr, þenleteceðiz. Yüz binlerce öksüz yavrularýmýz var, okutacaðýz, büyüteceðiz. Tanrý, ulu Tanrý! Bizi bu iþlerde de muzaffer kýl! Hamdullah Suphi TANRIÖVER Büyük Türk Klasikleri 1. Okuduðunuz söylevlerin ortak özelliklerini belirleyiniz. 2. Okuduðunuz ve incelediðiniz söylevleri göz önünde bulundurarak hangi konularda söylev verilebileceðini belirtiniz. 3.Okuduðunuz ve incelediðiniz söylevlerden hareketle söylevlerin temel amaçlarýný belirleyiniz. 4. Hamdullah Suphi Tanrýöver, söylevde inandýrýcýlýðý saðlamak için nasýl bir dil kullanmýþtýr? 5. Ýncelediðiniz söylevde dinleyicilerin zevk, kültür seviyeleri ve ihtiyaçlarýnýn hatip tarafýndan dikkate alýnýp alýnmadýðýný belirtiniz. 6. Okuduðunuz ve incelediðiniz söylevlerin konularýnýn hangi alanlarla ilgili olduðunu söyleyiniz. 7. “Bursa’nýn Geri Alýnmasý” söylevinde dil hangi iþlevlerde kullanýlmýþtýr? 8. Söylev türünde dilin hangi iki iþlevinin birlikte kullanýlmasý gerektiðini nedenleriyle söyleyiniz. 171 3. ETKÝNLÝK ATATÜRK’ÜN GENÇLÝÐE HÝTABESÝ Ey Türk gençliði! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kýymetli hazinendir. Ýstikbalde dahi, seni, bu hazineden, mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî, bedhahlarýn olacaktýr. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düþersen, vazifeye atýlmak için, içinde bulunacaðýn vaziyetin imkân ve þeraitini düþünmeyeceksin! Bu imkân ve þerait, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. Ýstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düþmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiþ bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanýn, bütün kaleleri zaptedilmiþ, bütün tersanelerine girilmiþ, bütün ordularý daðýtýlmýþ ve memleketin her köþesi bilfiil iþgal edilmiþ olabilir. Bütün bu þerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hýyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, þahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr u zaruret içinde harap ve bîtap düþmüþ olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdý! Ýþte, bu ahval ve þerâit içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktýr! Muhtaç olduðun kudret, damarlarýndaki asîl kanda, mevcuttur! Mustafa Kemal ATATÜRK Birkaç öðrenci Atatürk’ün Gençliðe Hitabesi’ni sýnýfa hitaben okur. Dinleyiciler, Atatürk’ün Gençliðe Hitabesi’ni okuyan arkadaþlarýnýn okuma kusurlarýnýn neler olduðunu tespit eder. Bulunan kusurlardan hareketle söylev okurken nelere dikkat edilmesi gerektiði belirlenir. 4. ETKÝNLÝK ATATÜRK’ÜN 10. YIL NUTKU Türk Milleti! Kurtuluþ Savaþýna baþladýðýmýzýn 15’inci yýlýndayýz. Bugün cumhuriyetimizin onuncu yýlýný doldurduðu en büyük bayramdýr. Kutlu olsun! Bu anda büyük Türk milletinin bir ferdi olarak bu kutlu güne kavuþmanýn en derin sevinci ve heyecaný içindeyim. Yurttaþlarým! Az zamanda çok ve büyük iþler yaptýk. Bu iþlerin en büyüðü, temeli, Türk kahramanlýðý ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bundaki muvaffakiyeti Türk milletinin ve onun deðerli ordusunun bir ve beraber olarak azimkarâne yürümesine borçluyuz. Fakat yaptýklarýmýzý asla kâfi göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük iþler yapmak 172 mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanýn en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çýkaracaðýz. Milletimizi en geniþ refah, vasýta ve kaynaklarýna sahip kýlacaðýz. Milli kültürümüzü muasýr medeniyet seviyesinin üstüne çýkaracaðýz. Bunun için, bizce zaman ölçüsü geçmiþ asýrlarýn gevþetici zihniyetine göre deðil, asrýmýzýn sürat ve hareket mefhumuna göre düþünülmelidir. Geçen zamana nispetle, daha çok çalýþacaðýz. Daha az zamanda, daha büyük iþler baþaracaðýz. Bunda da muvaffak olacaðýmýza þüphem yoktur. Çünkü, Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalýþkandýr. Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiþtir ve çünkü, Türk milletinin yürümekte olduðu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasýnda tuttuðu meþale, müspet ilimdir. Þunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihi bir vasfý da, güzel sanatlarý sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalýþkanlýðýný, fýtrî zekasýný, ilme baðlýlýðýný, güzel sanatlara sevgisini, milli birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasýta ve tedbirlerle besleyerek inkiþaf ettirmek milli ülkümüzdür. Türk milletine çok yaraþan bu ülkü, onu, bütün beþeriyete hakiki huzurun temini yolunda, kendine düþen medeni vazifeyi yapmakta, muvaffak kýlacaktýr. Büyük Türk Milleti, On beþ yýldan beri giriþtiðimiz iþlerde muvaffakiyet vaat eden çok sözlerimi iþittin. Bahtiyarým ki bu sözlerimin hiçbirinde, milletimin hakkýmdaki itimadýný sarsacak bir isabetsizliðe uðramadým. Bugün, ayný iman ve katiyetle söylüyorum ki, millî ülküye, tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduðunu, bütün medeni âlem, az zamanda bir kere daha tanýyacaktýr. Asla þüphem yoktur ki Türklüðün unutulmuþ büyük medeni vasfý ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkiþafýyla, atinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneþ gibi doðacaktýr. Türk Milleti! Ebediyete akýp giden her on senede, bu büyük millet bayramýný daha büyük þereflerle, saadetlerle huzur ve refah içinde kutlamaný gönülden dilerim. Ne mutlu Türküm diyene! Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK Atatürk’ün Gençliðe Hitabesi ve 10.Yýl Nutku’nu göz önünde bulundurarak Atatürk’ün gençliðe verdiði önemi açýklayýnýz. 5. ETKÝNLÝK Bir öðrenci “Bursa’nýn Geri Alýnmasý”ný, bir baþka öðrenci de söylev dýþýnda herhangi bir metni sýnýfta yüksek sesle okur. Sýnýftaki diðer öðrenciler, okuyan öðrencilerin sesini kullanmasýný, kürsüde durmasýný, jest ve mimiklerini karþýlaþtýrýr. Öðrenciler karþýlaþtýrma sonuçlarýndan hareketle söylevde sesi kullanmanýn, söylev verenin duruþunun, jest ve mimiklerinin önemli olup olmadýðýný açýklar. 6. ETKÝNLÝK “Kaybolan Kelime” fýkrasý ile “Bursa’nýn Geri Alýnmasý” söylevini sýnýfta bir öðrenci okur. Hangi metnin inandýrýcý ve heyecan verici olduðunu sebepleriyle belirtir. 7. ETKÝNLÝK Ýncelediðiniz söylevleri baþarýlý olup olmamasý yönünden deðerlendiriniz. Ýncelediðiniz söylevlerden hareketle söylev hazýrlamada dikkat edilecek hususlarýn neler olduðunu belirtiniz. 173 9. Okuduðunuz söylevde hatip ve dinleyiciler arasýnda nasýl bir iliþki vardýr? 10. Okuduðunuz ve incelediðiniz söylevler aracýlýðýyla hitabet sanatýnýn özelliklerini belirleyiniz. 11. “Bursa’nýn Geri Alýnmasý” ve “10.Yýl Nutku”nu baðdaþýklýk, tutarlýlýk ve ses özellikleri bakýmýndan inceleyiniz. Söylevlerden seçeceðiniz cümleleri ve kelime gruplarýný yazacaðýnýz söylev metinlerinde kullanýnýz. 12. Ýncelediðiniz söylevlerdeki ünlem cümlelerini bulunuz. Bu cümlelerin özelliklerini belirleyerek bunlarýn metne katkýlarýný açýklayýnýz. 13. “Bursa’nýn Geri Alýnmasý” söylevinde hangi anlatým türleri kullanýlmýþtýr? Metinden bu anlatým türlerine örnekler gösteriniz. 14. Okuduðunuz ve incelediðiniz söylevlerden hareketle bu sanatýn özelliklerini belirleyiniz. 8. ETKÝNLÝK Üç grup oluþturulur. Birinci grup “Bursa’nýn Geri Alýnmasý” isimli söylevi “akýcýlýk”; ikinci grup “duruluk-açýklýk”; üçüncü grup “yalýnlýk” bakýmýndan inceler. Gruplar inceleme sonuçlarýndan hareketle akýcýlýk, duruluk-açýklýk ve yalýnlýðýn söylevler için önemini belirler. 9. ETKÝNLÝK “Bursa’nýn Geri Alýnmasý” söylevinde anlatým bozukluðu bulunup bulunmadýðýný belirleyiniz. Varsa cümlelerdeki anlatým bozukluðunun sebebini söyleyiniz. Bu cümlelerdeki anlatým bozukluðunu düzeltiniz. 10. ETKÝNLÝK “Bursa’nýn Geri Alýnmasý”, “Atatürk’ün Gençliðe Hitabesi” ve “10.Yýl Nutku”nda geçen deyim ve terimleri aþaðýdaki tabloya yazýnýz. Deyimler Terimler Metinde geçen deyim ve terimlerin kullanýlma nedenlerini açýklayýnýz. 174 11. ETKÝNLÝK Ýncelediðiniz ve okuduðunuz söylevlerden beðendiklerinizi örnek alarak bir söylev hazýrlayýnýz. Hazýrladýðýnýz söylevleri birkaç kez okuyunuz, ilk okuyuþunuz ile provalar yaptýktan sonraki okuyuþunuz arasýndaki farklarý belirleyiniz. 12. ETKÝNLÝK Halk edebiyatýndaki usta-çýrak iliþkisi hakkýnda bilgi veriniz. Ýyi bir hatibin yanýnda bulunmanýn saðlayacaðý faydalar neler olabilir? Buradan hareketle söylevde usta-çýrak iliþkisinin önemini söyleyiniz. 13. ETKÝNLÝK Ýyi bir hatipte bulunmasý gereken özellikleri tartýþarak belirleyiniz. Belirlediðiniz özellikleri aþaðýdaki þemaya yazýnýz. Ýyi Bir Hatipte Bulunmasý Gereken Özellikler 14. ETKÝNLÝK “Vatan sevgisi, bireysel özgürlük mücadelesi, eðitim hakký” konularýndan birisiyle ilgili söylev hazýrlayýnýz. Hazýrladýðýnýz söylevleri Türkçenin ses deðerlerine, söyleyiþ özelliklerine ve tonlamaya dikkat ederek en az üç defa okuyunuz; sonra da metne bakarak sýnýfa hitaben okuyunuz. Okunan söylevler hakkýndaki düþüncelerinizi ifade ediniz. 175 15. ETKÝNLÝK Türk ve dünya edebiyatýnda söylev türünün önemli temsilcileri ve bunlarýn eserleriyle ilgili bir sunum yapýnýz. 1. Aþaðýdaki cümlelerde boþ býrakýlan yerleri doldurunuz. Bir kiþinin bir topluluk karþýsýnda belli bir konuda yaptýðý etkili, anlamlý ve coþturucu konuþmaya ................................. bu konuþmayý yapan kiþiye de ................................. denir. Türk edebiyatýnda ................................. ve ................................. söylevleriyle tanýnýrlar. 2. Aþaðýda verilen cümleleri doðru-yanlýþ durumlarýna göre iþaretleyiniz. Söylevin amacý dinleyenleri kendi düþüncesine çekmektir. (D) (Y) Söylev inandýrýcý, etkileyici ve coþturucu nitelikler taþýmalýdýr. (D) (Y) Söylev verebilmek için iyi bir hatip olmak gerekir. (D) (Y) 3. Aþaðýdakilerden hangisi söylev türünün özellikleri ile ilgili deðildir? A) Güzel söz söyleme sanatý olmasý B) Kitleyi etkileme amacý taþýmasý C) Ýki kiþinin karþýlýklý söyleþmesi D) Topluluða bilgi ve mesaj aktarma amacý taþýmasý E) Cümlelerin kolay anlaþýlýr, açýk, kesin ve kýsa olmasý 4. Aþaðýdaki cümlelerin hangisinde bir anlatým bozukluðu vardýr? A) Tiyatrolarýmýzda bu ay, on yeni oyun sahnelemeyi düþünüyoruz. B) Müzik alanýnda çok önemli bir yeri olan bu festivalin yaþatýlmasý gerekir. C) Bu sanatçýlarýn çalýþmalarý üç yýldýr ilgiyle izlenmektedir. D) Þehrimizde çeþitli kültürel ve sanat etkinlikleri gerçekleþtirildi. E) Edebiyatýný ve balesini tanýdýðýnýz bu ulus, yakýnda resimde de varlýðýný gösterecektir. 1991-ÖSS 176 Öz Deðerlendirme Formu Söylevle ilgili daha önce bildiklerim Söylevle ilgili öðrendiklerim Söylevle ilgili tam öðrenemediklerim Söylevle ilgili öðrenmek istediklerim Söylev türünde okuduðum kitaplar Söylev türünde okumayý düþündüðüm kitaplar Söylevle iliþkilendirdiðim diðer konular Söylevi arkadaþlarýma anlatsaydým konunun püf noktalarý olarak söyleyeceklerim Söylevle ilgili kullandýðým araç ve gereçler 177 1. Aþaðýdaki cümlelerde boþ býrakýlan yerleri doldurunuz. Ünlü siyaset, sanat ve bilim adamlarýný çeþitli yönleriyle tanýtmak ya da önemli olaylarla ilgili fikir ve görüþlerini öðrenmek amacýyla zamaný önceden belirlenmiþ sorulu cevaplý, karþýlýklý konuþmalara .......................... denir. Bir konuþmacý tarafýndan açýk alanlarda, yahut kapalý yerlerde bir amaç için toplananlara bir fikri, duyguyu aþýlamak için söylenen coþkulu .......................... ve edebî bir dille yapýlan konuþmalara denir. Bir yeri, sanat dalýný, eþyayý yahut sanatçýyý araþtýrma, inceleme gezip görme yoluyla tanýtan; ayrýntýlý bilgi veren, sorgulayan yazýlara .......................... denir. Röportajda yazar, yazýya kendisini katar; konu hep "ben" ekseni etrafýnda dönerse bu tür röportajlara ................................................ denir. Yazar, röportaja konunun en kuvvetli tarafýndan girer ve en son söylenmesi gerekenleri en önce söylerse bu tür röportajlara …….........……………….. denir. 2. Aþaðýda verilen cümleleri doðru-yanlýþ durumlarýna göre iþaretleyiniz. Yaþatarak öðretme, okuyucuyu yaþamla, yaþamýn özüyle karþý karþýya getirme, röportajlarýn belirleyici bir niteliðidir. (D) (Y) Röportaj dergilerde yayýmlanan bir türdür. (D) (Y) Söylevde konuþmacýnýn ses tonu, jest ve mimikleri, vurgu ve tonlamasý etkileyicilik bakýmýndan önemlidir. (D) (Y) Söylevde giriþ bölümü kýsa, etkili ve vurgulu bir cümle ile baþlamalýdýr. (D) (Y) 3. Aþaðýdakilerden hangisi Türk edebiyatýnda söylevci olarak ün yapmýþ yazarlardandýr? A) Ömer Seyfeddin B) Ahmet Hamdi Tanpýnar D) Hamdullah Suphi Tanrýöver C) Enis Behiç Koryürek E) Peyami Safa 4. Kardeþler, vatandaþlar! Yedi yüz yýlýn þerefi, göðe yükselen bu minarelerin tepesinden Osmanlý tarihinin yeni faciasýný seyrediyor, bu meydanlardan çok zaman alay hâlinde geçmiþ olan büyük atalarýmýzýn ruhuna hitap ediyor, baþýmý bu görünmeyen ve yenilmez ruhlara kaldýrarak diyorum ki... Yukarýdaki paragraf aþaðýdaki edebî türlerin hangisinden alýnmýþ olabilir? A) Mülakat B) Deneme D) Röportaj C) Söylev E) Fýkra 178 5. Türkiye’de bir ilk olan, yalnýzca sokaktan kurtarýlan gençlerin eðitim gördüðü Vakýfbank Umut Çocuklarý Ýlköðretim Okuluna gönderiliyor. Burada üç kiþilik sýnýflarda özel ilgiyle eðitimlerine devam eden çocuklarýn büyük çoðunluðu her yýl takdir ve teþekkür belgesi alýyor. Birçoðunun hedefi fen lisesine devam etmek. U.H. 16 yaþýnda. Þu anda yaþýtlarýndan biraz gecikmeli olarak ilköðretim 8.sýnýfta okuyor. Çünkü hayatýnýn üç yýlýný sokaklarda geçirmiþ. Daha sonra ise çocuk ve gençlik merkezleri ile tanýþmýþ. Burada eðitimine devam etmek istediðini söylediðinde okula yönlendirilmiþ. Üç yýldýr eðitimine burada devam eden U.H. her dönem takdir belgesi alýyor. Liselere giriþ sýnavýna hazýrlanýyor. Öðretmenleri çok istediði Ýzmir Fen Lisesini kazanacaðýndan emin. U.H.’nin hedefi ise iyi bir bilgisayar mühendisi olmak. Yukarýdaki paragraf aþaðýdaki edebî türlerin hangisinden alýnmýþ olabilir? A) Gazete haberi B) Deneme D) Aný C) Fýkra E) Röportaj 6. Aþaðýdakilerden hangisi röportaj yazarýnýn özelliklerinden biri deðildir? A) Yazýsýný öykü kurgusu ile oluþturmasý B) Yazýsýný fotoðraf ve belgelerle desteklemesi C) Ýyi bir gözlem yeteneðinin olmasý D) Herkesin göremeyeceði ayrýntýlarý görebilmesi E) Gözlem yaparken intibalardan yararlanmamasý 7. I. Röportaj yazarý da gezi yazarý gibi belge, bilgi toplar, inceler, araþtýrýr; bilgileri fotoðraflarla ve ses alma cihazlarýyla destekler. II. Röportaj yazarý gezi yazarý gibi deneme, öykü ve aný gibi yazý türlerinden yararlanýr. III. Röportaj yazarý gezi yazarý gibi dikkatli bir gözlem ve ayrýntýlarý fark etme yeteneðine sahiptir. IV. Röportaj yazarý gezi yazarý gibi bir konuyu araþtýrma, haber verme, bilgilendirme gibi amaçlar güder. Yukarýdaki numaralý cümlelerden hangi ikisi röportaj ve gezi yazarýnýn ortak özellikleridir? A) I - II B) II - III C) III - IV D) II - IV E) I - III 8. Aðaçlarýn çiçeklenip ekinlerin büyümeye baþladýðý günlerde köyüne gider, çocukluk günlerini sanki I II III IV V yeniden yaþardý. Bu cümledeki altý çizili sözcüklerden hangisinin kökü, sözcük türü bakýmýndan ötekilerden farklýdýr? A) I B) II C) III D) IV E) V 1990-ÖSS 179 9. Aþaðýdaki cümlelerin hangisindeki altý çizili sözcük, iþlevi bakýmýndan ötekilerden farklý bir ek almýþtýr? A) Ben onarým iþleriyle ilgileniyorum. B) Bir doðum ilaný vermek istiyorum. C) Bu yemekleri içim kaldýrmýyor. D) Soðuklar verim düþüklüðüne yol açýyor. E) Pancar söküm zamaný yaklaþýyor. 1988-ÖYS 10. Aþaðýdaki cümlelerin hangisinde, -lýk (-lik, -luk, -lük) ekiyle türetilmiþ sözcük yer bildirmektedir? A) Aylýk kazancýnýn yarýsýný bu iþe harcamýþtý. B) Yarýn çamlýða doðru bir geziye çýkacaðýz. C) Kýþlýk yiyeceklerimizi þimdiden alacaðýz. D) Çocukluðunda buralara pek çok kez gelmiþti. E) Çevremizi kuþatan çirkinliklerden rahatsýz olmuþtuk. 1989-ÖYS 11. “Gecekondu, uyurgezer, mirasyedi, ateþkes” gibi birleþik sözcükler aþaðýdaki yöntemlerden hangisi ile oluþmuþtur? A) Her iki sözcük de kendi öz anlamý dýþýnda kullanýlmýþtýr. B) Birinci sözcük kendi öz anlamý dýþýnda kullanýlmýþtýr. C) Ýkinci sözcük kendi öz anlamý dýþýnda kullanýlmýþtýr. D) Eylem soylu sözcükler, birleþtikleri sözcüklerle birlikte tür bakýmýndan deðiþikliðe uðrayarak ad ve sýfat olmuþtur. E) Ses deðiþimi yoluyla oluþan birleþik sözcüklerde, iki ünlü kaynaþmýþ ya da hece düþmesi olmuþtur. 1989-ÖYS 12. Aþaðýdaki cümlelerin hangisinde “soðuk” sözcüðü ötekilerden farklý anlamda kullanýlmýþtýr? A) Soðuk havaya karþý hiç direnci yoktur. B) Arkadaþýnýn böyle soðuk davranmasýna çok üzülmüþtü. C) Yaz kýþ soðuk suyla yýkanmayý alýþkanlýk edinmiþti. D) Artýk soðuk ve yaðýþlý günler baþladý. E) Güneþli ama soðuk bir günde yola çýktýlar. 1988-ÖYS 180 13. “Özlem” kelimesi, aþaðýdaki cümlelerin hangisinde “Bir kimse ya da þeye karþý duyulan bir daha görmek ya da yeniden kavuþmak isteði” anlamý dýþýnda kullanýlmýþtýr? A) Çocukluðumun o güzel günlerini özlemle hatýrlarým. B) O þiirleri okuyunca yarýna, yarýnlara büyük bir özlem duydum. C) Orada kaldýðým günlerde yurduma duyduðum özlem büyüdükçe büyüdü. D) Öðrencilik günlerinden özlemle söz etti. E) Mahalle arkadaþlarýnýn aðýr þakalarýna bile özlem duyuyordu. 1983-ÖSS 14. Aþaðýdakilerin hangisinde “ara” kelimesi, baþka kelimeyle birlikte deyimleþmiþtir? A) Arada evler, evlenmeler, ölümler duruyor Arada yaz, kýþ, bahar, dünya dönüyor. B) Benden sana, senden ona, onlardan bize Gitmek gelmek arada, baþka dünyalara. C) Ne bulduysak arada bulduk Seninle benim aramda, onlarla aramýzda. D) Hastalýklar arada Tehlikeli deðilse yararlý. E) Derken dürülür defter, baþkasýna gelir sýra Seni aradan çýkarýrlar. 1983-ÖSS 15. Aþaðýdaki cümlelerde geçen deyimlerden hangisi yanlýþ anlamda kullanýlmýþtýr? A) Onun yazýlarýnda, hep, uzaðý gören bir aydýnýn düþünceleri vardýr. B) Ýþi þakaya vurmaktan baþka yapýlacak bir þey kalmadýðýný anlamýþtý. C) Konuþulanlardan sýkýlýnca bir köþeye çekilerek uyuklamaya baþladý. D) Türk okuru için durum, yukarýda anlatýlanlardan uzun uzadýya farklý bir özellik taþýmaz. E) Böyle saat gibi iþleyen bir kuruluþun baþýnda olmak güzel bir þey. 1983-ÖSS 16. Aþaðýdaki cümlelerden hangisinde “boþ” kelimesi, “Elimde mutlaka bir iþ olmalý, boþ oturmasýný sevmem.” cümlesindekiyle ayný anlamda kullanýlmýþtýr? A) Onun çalýþtýðý þirkette galiba bir boþ yer varmýþ. B) Onun bu boþ sözlerine artýk kimse inanmýyor. C) Satýn aldýklarý daire üç yýldan beri boþ duruyormuþ. D) Arkadaþýnýn böyle boþ gezmesi ailesini üzüyor olmalý. E) Onun böylesine boþ bir insan olduðunu doðrusu bilmiyordum. 1984-ÖSS 181 17. Aþaðýdaki cümlelerin hangisi, yapýsýna göre basit, söz dizimine göre devrik bir fiil cümlesidir? A) Bu opera, eski bir müzik öðretmeninin hayat hikâyesine iliþkinmiþ. B) Ayný romanýn birçok çevirilerinin yapýldýðýný biliyoruz. C) Bütün bu iddialar, bir tek þeyi ortaya koyuyor bence. D) Son okuduðum romanda olay örgüsü karmaþýk. E) O anda vereceði yanýtý düþünüyordu galiba. 1990-ÖSS 18. Aþaðýdaki dizelerden hangisinin yüklemi ad soylu bir sözcüktür? A) Ben köy öðretmeniyim, bir bahçývaným. B) Bütün köy çocuklarýný getirin buraya. C) Yalnýzlýkta açarlar kimse bilmez onlarý. D) Kaya diplerinde açmýþ çiðdemlere benzer. E) Topraðý nasýl örterseniz öylece örtün beni. 1991-ÖSS 19. Aþaðýdakilerden hangisi bir ünlem cümlesidir? A) Ne kadar da yaramaz bir çocuk B) Havalar yavaþ yavaþ ýsýnýyor C) Bu kitabý yeni aldým D) Yemeðimi henüz yemedim E) Yarýn geziye çýkabiliriz 1993-ÖSS 20. Aþaðýdakilerden hangisinde verilen dizeler eksiltili cümle durumundadýr? A) Benim bildiðim Atatürk Bir sevgidir sonsuz B) Benim bildiðim Atatürk Alçýya mermere sýðmaz C) Benim bildiðim Atatürk Bir atýlýmdýr durmayan D) Benim bildiðim Atatürk Bir anlamdýr kocaman E) Benim bildiðim Atatürk Camdan çerçeveden uzak 1994-ÖSS 182 21. I. Masallardan çekerdik dizeleri, tülbent gibi II. Biz kaldýk, koyup gitti bahar. III. Yýldýzlarda çobandýk, deðirmenlerde su IV. Akýyor zaman, aðýr kendi gönlünce Yukarýdaki dizelerin hangilerinde birden çok yargý vardýr? A) I - II B) I - III C) II - III D) II - IV E) III - IV 1994-ÖSS 22. Aþaðýdaki cümlelerin hangisinde bir anlatým bozukluðu vardýr? A) Burada, en çok eski arkadaþlarýmý arýyor, özlüyorum. B) Konunun az bilinen bir yönüne ýþýk tutuyor, aydýnlatýyor. C) Yeni çýkan kitaplarý alýyor, hemen okuyorum. D) Gezilerinde yeni yerler görüyor, deðiþik insanlar tanýyor. E) Yaptýklarýný yeterli bulmuyor, eleþtiriyor. 1990-ÖSS 23. Bu yasadan, özel ve kamu kuruluþlarýnda çalýþanlar yararlanacak. Bu cümledeki anlatým bozukluðu aþaðýdakilerin hangisiyle giderilebilir? A) “yasadan” dan sonra “bütün” sözcüðü getirilerek B) “ve” sözcüðü kaldýrýlarak C) “ve” yerine, "kuruluþlarla" sözcüðü getirilerek D) “çalýþanlardan” sonra “kesinlikle” sözcüðü getirilerek E) “yararlanacak” yerine “yararlanabilir” sözcüðü getirilerek 1990-ÖSS 183 1. EK TASARI (PROJE) ÇALIÞMASI ÖRNEK FORMU Seçilebilecek konular: 1. Ýþlediðiniz konular ve edindiðiniz kazanýmlardan hareketle, sýnýfýnýz için haftalýk, aylýk veya üç aylýk bir dergi hazýrlayýnýz. Not: Bu konular dýþýnda ilgi duyduðunuz bir konuyu da belirleyebilirsiniz. Süre: Ýki ay Çalýþma Ýçeriðinde Yer Almasý Gereken Konu Baþlýklarý 1- Tasarýnýn adý (1-15 sözcük arasý olmalýdýr.) 2- Tasarýnýn konusu (Konu açýk bir þekilde ifade edilmelidir.) 3- Tasarý çalýþmasý içinde belirlenen durumun ya da sorunun ayrýntýlý biçimde tanýmlanmasý (Bu konudaki tasarýnýn amacý belirtilmekle birlikte, durum ya da sorun net biçimde açýklanmalýdýr ve 715 sayfa olmalýdýr.) 4- Geliþtirme sürecinin açýklanmasý (Bu aþamada toplam bilgilerden yola çýkarak bir ürün ortaya koymaya yönelik ya da öneriler geliþtirmeye dönük yapýlanlar 7-15 sayfayý geçmeyecek þekilde anlatýlmalýdýr.) 5- Sonuç ve öneriler 6- Kaynakça Tasarý Hazýrlanýrken Ýzlenecek Basamaklar: 1. Basamak: Bu aþamada, seçmeyi düþündüðünüz konuyu araþtýrýp araþtýrmayacaðýnýza, konuyla ilgili kaynaklara ne düzeyde ulaþacaðýnýza iliþkin inceleme yaparak konu seçimine hazýrlýk yapýnýz. Bu aþamada öðretmeniniz ile araþtýrmayý düþündüðünüz konuyu paylaþýp öðretmeninizden konu belirlemede yardým alýnýz. 2. Basamak: Bir önceki basamakta yaptýðýnýz iþlemler sonucunda belirlediðiniz konunun “önemini, neden bu konuyu seçtiðinizi, hazýrlayacaðýnýz tasarý sonucunda neye ulaþmak istediðinizi” belirleyiniz. 3. Basamak: Seçtiðiniz konu ile ilgili yeterli bilgiye ulaþmak amacýyla gerekli kaynaklara ulaþýnýz. Bu kaynaklar; kütüphane, Ýnternet, TV, radyo ve konu ile ilgili kaynak kiþiler. 4. Basamak: Bir önceki basamakta ulaþtýðýnýz tüm kaynaklardan elde ettiðiniz bilgilerden faydalanarak oluþturduðunuz bilgileri metne dönüþtürünüz (7-15 sayfayý geçmeyecek biçimde). 5. Basamak: Ulaþtýðýnýz kaynaklardan elde ettiðiniz bilgileri deðerlendirerek çözüm önerileri üretiniz.Bu çözüm önerilerini belirleme nedenlerinizi ortaya koyunuz. 6. Basamak: Çalýþmalarýnýzý rapor hâline dönüþtürünüz. 7. Basamak: Raporu resimler, gazete haberleri, kendi çizimleriniz, tablo, grafik ve istatistiklerle destekleyerek poster hâline dönüþtürünüz. 8. Basamak: Çalýþmalarýnýzýn sunumunu yapýnýz. Puanlama: Puanlama, ekte verilen Tasarý Deðerlendirme Ölçeði ile yapýlacaktýr. 184 2. EK TASARI DEÐERLENDÝRME ÖLÇEÐÝ Tasarýnýn Adý Öðrencinin Adý ve Soyadý Sýnýfý Numarasý : : : : DERECELER GÖZLENECEK ÖÐRENCÝ KAZANIMLARI I. TASARI HAZIRLAMA SÜRECÝ Tasarý amacýný belirleme Tasarýya uygun çalýþma planý yapma Grup içinde görev daðýlýmý yapma Belirlenen konunun önemini ortaya koyma Hazýrlanan tasarý sonunda ne tür sonuçlara ulaþýlmak istendiðini ortaya koyma TOPLAM II. TASARININ ÝÇERÝÐÝ Tasarý konusunda bilimsel açýdan doðru bilgiler aktarma Toplanan bilgileri analiz etme Elde edilen bilgilerden çýkarýmda bulunma Yapýlan çalýþmanýn orijinal olmasýna özen gösterme Yapýlan çýkarýmlarýn nedenlerini ortaya koyma Yapýlan çalýþmada eleþtirel düþünme becerisini gösterme Hazýrlanan raporu; resimler, gazete haberleri, çizimler, tablo, grafik ve istatistiklerle destekleme Metne aktarýlan tüm bilgilerde Türkçeyi doðru biçimde kullanma Yararlanýlan kaynaklarý rapora yansýtma TOPLAM III. SUNU YAPMA Konuyu dinleyicilerin ilgisini çekecek þekilde sunma Sunuyu hedefe yönelik materyalle destekleme Sunuda akýcý bir dil ve beden dilini kullanma Sorulara cevap verme Verilen sürede sunuyu yapma Sunum sýrasýnda Türkçeyi doðru biçimde kullanma TOPLAM GENEL TOPLAM 185 Zayýf Kabul edilebilir Orta Ýyi Çok iyi 1 2 3 4 5 3. EK TASARI ÖZ DEÐERLENDÝRME FORMU Adý ve Soyadý : Sýnýfý : Numarasý : AÇIKLAMA: Aþaðýdaki tabloda tasarý boyunca çalýþmalarýnýzý en iyi þekilde ifade eden seçeneðin altýna (X) koyunuz. DERECELER DEÐERLENDÝRÝLECEK TUTUM VE DAVRANIÞLAR Her Zaman Bazen Hiçbir Zaman 1. Planlý çalýþmaya özen gösterdim. 2. Tasarý çalýþmalarým sýrasýnda planýma uygun hareket ettim. 3. Araþtýrmalarýmda çeþitli kaynaklardan yararlandým. 4. Öðretmenimin önerilerini dinledim. 5. Çalýþmalarým sýrasýnda zamanýmý verimli biçimde kullandým. 6. Çalýþmalarým sýrasýnda deðiþik materyallerden faydalandým. 7. Sorumluluklarýmý tam anlamýyla yerine getirdim. 8. Çalýþmalarýmý sunarken görsel materyalleri kullanmaya çalýþtým. Bu etkinlik sýrasýnda yaptýklarým ve yapamadýklarým: ......................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... 186 4. EK BAÞARIM (PERFORMANS) ÖDEVÝ ÖRNEK FORMU Ýçerik Düzeyi Dil ve Anlatým Sýnýf Düzeyi Ortaöðretim 11.sýnýf Ünitenin Adý Beklenen Baþarým Araþtýrma, Grafik Oluþturma ve Yorumlama Becerisi Öðretici Metinler Etkili ve Güzel Anlatým Becerisi Süre Puanlama Yöntemi 1-2 Hafta Dereceli Puanlama Anahtarý Sevgili Öðrenciler, Sizden, aþaðýda verilen konularý dikkatlice okumanýzý, bunlardan bir tanesini seçmenizi ve seçtiðiniz konu ile ilgili araþtýrma yapmanýzý ve bunu bir rapor hâlinde sýnýf ortamý içinde sunmanýzý bekliyorum. Sýnýf üç gruba ayrýlýr Birinci grup özel mektup, Ýkinci grup resmî mektup, Üçüncü grup iþ mektubu yazar. Yazýlan mektuplar a. Kâðýt düzeni, b. Þekil özellikleri, c. Dil ve cümle yapýsýnýn özellikleri, d. Hitap ve ifade tarzýnýn özellikleri yönüyle gruplar tarafýndan incelenir. Yukarýdaki ölçütler çerçevesinde her bir mektup çeþidi için en iyi olan mektup seçilir. Seçilen mektuplar okunup sýnýf panosunda sergilenir. NOT: Yukarýda belirtilen konularýn dýþýnda öðrenci ünite ile ilgili istediði bir konuyu öðretmeniyle beraber belirleyebilir. Bu çalýþmayý baþarýyla tamamlayabilmeniz için aþaðýdaki adýmlarý izlemelisiniz. 1. Çalýþmanýz için yukarýda verilen konularý dikkatlice okumalý ve düþünmelisiniz. 2. Yapabileceðinizi düþündüðünüz bir konuyu seçmelisiniz. 3. Seçtiðiniz konu ile ilgili araþtýrma yapmalýsýnýz. 4. Çalýþmanýz için aile bireyleri, kitaplar, gazete haberleri, Ýnternet vb. kaynaklardan yararlanabilirsiniz. 5. Araþtýrmalarýnýza dayanarak konu ile ilgili sunacaðýnýz raporda hangi bilgilere yer vereceðinize karar vermelisiniz (planlamalýsýnýz). 6. Çalýþmalarýnýz doðrultusunda teslim edeceðiniz raporu hazýrlamalýsýnýz. 7. Çalýþmalarýnýz doðrultusunda sýnýfta sergileyeceðiniz materyalleri (poster ve bu posterde yer almasýný düþündüðünüz görsel materyaller) hazýrlamalýsýnýz. 8. Çalýþmanýzý rapor olarak .../.../ 20... tarihinde teslim etmeli ve sýnýfta görsel materyallerinizi sunmalýsýnýz. 187 5. EK BAÞARIM ÖDEVÝ DERECELÝ PUANLAMA ANAHTARI AÇIKLAMA: 4. ekteki baþarým ödevi aþaðýdaki ölçütler doðrultusunda puanlanacaktýr. 5 Ödevi hazýrlarken çeþitli kaynaklardan faydalanýlmýþtýr. Baþarým ödevinde çalýþýlmak üzere seçilen konunun raporlaþtýrýlmasýnda ulaþýlan kaynaklardaki bilgilerden yeterince yararlanýlmýþtýr. Poster çalýþmasýnda aktarýlan bilgiler grafik dýþýnda fotoðraf, karikatür, çizim vb. ile desteklenmiþtir. Poster çalýþmasýnda yer alan görsel materyaller, konuya iliþkin özet bilgiler ile desteklenmiþtir. Ödevde kullanýlan kaynaklar uygun biçimde rapora yansýtýlmýþtýr. Rapor anlaþýlýr biçimde yazýlmýþtýr. Oluþturulan cümleler Türkçe yazým kurallarýna uygundur. 4 Ödevi hazýrlarken çeþitli kaynaklardan faydalanýlmýþtýr. Baþarým ödevinde çalýþýlmak üzere seçilen konunun raporlaþtýrýlmasýnda ulaþýlan kaynaklardaki bilgilerden yararlanýlmýþtýr. Poster çalýþmasýnda aktarýlan bilgiler grafik dýþýnda fotoðraf, karikatür, çizim vb. ile desteklenmiþtir. Poster çalýþmasýnda yer alan görsel materyaller, konuya iliþkin özet bilgiler ile desteklenmiþtir. Ödevde kullanýlan kaynaklar uygun biçimde rapora yansýtýlmamýþtýr. Rapor anlaþýlýr biçimde yazýlmýþtýr. 3 Ödevi hazýrlarken çeþitli kaynaklardan faydalanýlmýþtýr. Baþarým ödevinde çalýþýlmak üzere seçilen konunun raporlaþtýrýlmasýnda ulaþýlan kaynaklardaki bilgilerden yararlanýlmýþtýr. Poster çalýþmasýnda aktarýlan bilgiler grafik dýþýnda fotoðraf, karikatür, çizim vb. ile yeterince desteklenmemiþtir. Poster çalýþmasýnda yer alan görsel materyaller, konuya iliþkin özet bilgiler ile yeterince desteklenmemiþtir. Ödevde kullanýlan kaynaklar uygun biçimde rapora yansýtýlmamýþtýr. Rapor anlaþýlýr biçimde yazýlmýþtýr. 2 Rapor anlaþýlýr biçimde yazýlmýþtýr. Poster çalýþmasýnda aktarýlan bilgiler grafik dýþýnda fotoðraf, karikatür, çizim vb. ile yeterince desteklenmemiþtir. Poster çalýþmasýnda yer alan görsel materyaller, konuya iliþkin özet bilgiler ile yeterince desteklenmemiþtir. 1 Raporda konuya iliþkin yer alan bilgiler yetersizdir ve anlaþýlýr biçimde yazýlmamýþtýr. 188 6. EK BAÞARIM ÖDEVÝ ÖZ DEÐERLENDÝRME FORMU Adý ve Soyadý : Sýnýfý : Numarasý : AÇIKLAMA: Aþaðýdaki tabloda baþarým ödevi boyunca çalýþmalarýnýzý en iyi þekilde ifade eden seçeneðin altýna (X) koyunuz. DERECELER DEÐERLENDÝRÝLECEK TUTUM VE DAVRANIÞLAR Her Zaman Bazen Hiçbir Zaman 1. Planlý çalýþmaya özen gösterdim. 2. Ödevim sýrasýnda planýma uygun hareket ettim. 3. Araþtýrmalarýmda çeþitli kaynaklardan yararlandým. 4. Öðretmenimin önerilerini dinledim. 5. Çalýþmalarým sýrasýnda zamanýmý verimli biçimde kul landým. 6. Çalýþmalarým sýrasýnda deðiþik materyallerden faydalandým. 7. Sorumluluklarýmý tam anlamýyla yerine getirdim. 8. Çalýþmalarýmý sunarken görsel materyalleri kullanmaya çalýþtým. Bu etkinlik sýrasýnda yaptýklarým ve yapamadýklarým:.......................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................ ................................................................................................................................................................ .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................. ............................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................... ....................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................... 189 7. EK Lise-3 Dil ve Anlatým II MEKTUP I METÝNLERÝN SINIFLANDIRILMASI Ünite Konu Lise-1 ve Lise-2 Dil ve Anlatým Ýliþkilendirilecek Sýnýf Ýliþkilendirilecek Ünite Türk Edebiyatý 9. Sýnýf Güzel Sanatlar ve Edebiyat Metin Oluþumunu Kavrama 11 3 Dil ve Anlatým 10. Sýnýf Anlatým ve Özellikleri Anlatýmýn Özellikleri 28 12 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Cümle Bilgisi Anlatým Bozukluðu 23, 24, 26, 27 4, 5 8, 9 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Ýletiþim, Dil ve Kültür Ýnsan, Ýletiþim ve Dil 27 11 Ses Bilgisi Türkçenin Sesleri Yazým Kurallarý ve Özellikleri Noktalama Ýþaretleri 29 14 GÜNLÜK (GÜNCE) Dil ve Anlatým 9. Sýnýf II Lise-3 Dil ve Anlatým Ýliþkilendirilecek Sayfa Soru Etkinlik Konu Numarasý Numarasý Numarasý Dil ve Anlatým 10. Sýnýf Anlatým Türleri Anlatým Türleri (Ünitenin Tamamý) 27 10 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Kelime Bilgisi Anlam Çeþitleri 37 8 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Cümle Bilgisi Anlatým Bozukluðu 36 5 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Ýletiþim, Dil ve Kültür Ýnsan, Ýletiþim ve Dil 36 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Ses Bilgisi Türkçenin Sesleri Yazým Kurallarý ve Özellikleri Noktalama Ýþaretleri 37 Dil ve Anlatým 10. Sýnýf Anlatým Türleri Anlatým Türleri (Ünitenin Tamamý) 36 Dil ve Anlatým 10. Sýnýf Anlatým ve Özellikleri Anlatýmýn Özellikleri 36 190 9 9 8 6 II BÝYOGRAFÝ (HAYAT HÝKÂYESÝ), OTOBÝYOGRAFÝ II GEZÝ YAZISI (SEYAHATNAME) II ANI (HATIRA) Ünite Konu Ýliþkilendirilecek Sýnýf Ýliþkilendirilecek Ünite Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Kelime Bilgisi Anlam Çeþitleri 44 7 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Cümle Bilgisi Anlatým Bozukluðu 46 11 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Ýletiþim, Dil ve Kültür Ýnsan, Ýletiþim ve Dil 44 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Ýliþkilendirilecek Sayfa Soru Etkinlik Konu Numarasý Numarasý Numarasý Ses Bilgisi Türkçenin Sesleri Yazým Kurallarý ve Özellikleri Noktalama Ýþaretleri 7 46 12 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Kelime Bilgisi Anlam Çeþitleri 44 6 Dil ve Anlatým 10. Sýnýf Anlatým ve Özellikleri Anlatýmýn Özellikleri 45 8 Dil ve Anlatým 10. Sýnýf Anlatým Türleri Anlatým Türleri (Zarflar) 46 10 Dil ve Anlatým 10. Sýnýf Anlatým Türleri Anlatým Türleri (Tüm Ünite) 44 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Cümle Bilgisi Anlatým Bozukluðu 60 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Ýletiþim, Dil ve Kültür Ýnsan, Ýletiþim ve Dil 57 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Ses Bilgisi Türkçenin Sesleri Yazým Kurallarý ve Özellikleri Noktalama Ýþaretleri 6 8 6 58 5 Dil ve Anlatým 10. Sýnýf Anlatým Türleri Anlatým Türleri (Tüm Ünite) 58 Dil ve Anlatým 10. Sýnýf Anlatým ve Özellikleri Anlatýmýn Özellikleri 59 7 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Cümle Bilgisi Anlatým Bozukluðu 69 4 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Ýletiþim, Dil ve Kültür Ýnsan, Ýletiþim ve Dil 69 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Dil ve Anlatým 10. Sýnýf Ses Bilgisi Türkçenin Sesleri Yazým Kurallarý ve Özellikleri Noktalama Ýþaretleri Anlatým ve Özellikleri Anlatýmýn Özellikleri 191 10 8 71 7 69 5 II HABER YAZILARI II FIKRA II SOHBET (SÖYLEÞÝ) Ünite Konu Ýliþkilendirilecek Sýnýf Ýliþkilendirilecek Ünite Ýliþkilendirilecek Sayfa Soru Etkinlik Konu Numarasý Numarasý Numarasý Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Cümle Bilgisi Anlatým Bozukluðu 80 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Ýletiþim, Dil ve Kültür Ýnsan Ýletiþim ve Dil 79 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Ses Bilgisi Yazým Kurallarý Noktalama Ýþaretleri Yazým (Ýmla) Kurallarý 80 Dil ve Anlatým 10. Sýnýf Anlatým Türleri Anlatým Türleri (Tüm Ünite) 79 Dil ve Anlatým 10. Sýnýf Anlatým ve Özellikleri Anlatýmýn Özellikleri 79 4 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Ses Bilgisi Yazým Kurallarý Noktalama Ýþaretleri Noktalama Ýþaretleri 87 12 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Cümle Bilgisi Cümlenin Yapýsý 87 10 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Cümle Bilgisi Anlatým Bozukluðu 87 11 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Ýletiþim, Dil ve Kültür Ýnsan, Ýletiþim ve Dil 87 5 Dil ve Anlatým 10. Sýnýf Anlatým ve Özellikleri Anlatýmda Anlatýcýnýn Tavrý 87 6 Dil ve Anlatým 10. Sýnýf Anlatým Türleri Anlatým Türleri (Tüm Ünite) 87 4 Dil ve Anlatým 10. Sýnýf Anlatým ve Özellikleri Anlatýmýn Özellikleri 87 6 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Cümle Bilgisi Anlatým Bozukluðu 94 7 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Ýletiþim, Dil ve Kültür Ýnsan, Ýletiþim ve Dil 93 7 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Kelime Bilgisi Kelimelerde Anlam Deðiþmeleri 93 8 Dil ve Anlatým 10. Sýnýf Anlatým ve Özellikleri Anlatýmýn Özellikleri 93 5 Dil ve Anlatým 10. Sýnýf Anlatým Türleri Anlatým Türleri (Tüm Ünite) 93 4 192 5 9 6 8 II III MAKALE ELEÞTÝRÝ (TENKÝT) II RÖPORTAJ II DENEME Ünite Konu Ýliþkilendirilecek Sýnýf Ýliþkilendirilecek Ünite Ýliþkilendirilecek Sayfa Soru Etkinlik Konu Numarasý Numarasý Numarasý Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Cümle Bilgisi Anlatým Bozukluðu 103 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Ýletiþim, Dil ve Kültür Ýnsan, Ýletiþim ve Dil 103 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Kelime Bilgisi Anlam Ýliþkilerine Göre Kelimeler 103 Dil ve Anlatým 10. Sýnýf Anlatým Türleri Anlatým Türleri (Tüm Ünite) 103 Dil ve Anlatým 10. Sýnýf Anlatým ve Özellikleri Anlatýmýn Özellikleri 102 6 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Kelime Bilgisi Kelime Gruplarý 113 11 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Cümle Bilgisi Anlatým Bozukluðu 110 6 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Ýletiþim, Dil ve Kültür Ýnsan, Ýletiþim ve Dil 110 Dil ve Anlatým 10. Sýnýf Anlatým ve Özellikleri Anlatýmýn Özellikleri 110 5 Dil ve Anlatým 10. Sýnýf Anlatým Türleri Anlatým Türleri (Tüm Ünite) 110 4 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Kelime Bilgisi Kelime Gruplarý 114 12 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Cümle Bilgisi Anlatým Bozukluðu 121 4 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Ýletiþim, Dil ve Kültür Ýnsan, Ýletiþim ve Dil 121 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Kelime Bilgisi Kelime Gruplarý 121 Dil ve Anlatým 10. Sýnýf Anlatým Türleri Anlatým Türleri (Tüm Ünite) 121 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Kelime Bilgisi Kelimede Yapý 153 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Ýletiþim, Dil ve Kültür Ýnsan, Ýletiþim ve Dil 152 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Cümle Bilgisi Anlatým Bozukluðu 152 Dil ve Anlatým 10. Sýnýf Anlatým Türleri Anlatým Türleri (Tüm Ünite) 152 193 10 3 9 2 10 12 5 11 6 5 5 4 III SÖYLEV (HÝTABET, NUTUK) III MÜLAKAT (GÖRÜÞME) Ünite Konu Ýliþkilendirilecek Sýnýf Ýliþkilendirilecek Ünite Ýliþkilendirilecek Sayfa Soru Etkinlik Konu Numarasý Numarasý Numarasý Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Cümle Bilgisi Anlatým Bozukluðu 166 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Ýletiþim, Dil ve Kültür Ýnsan, Ýletiþim ve Dil 165 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Kelime Bilgisi Anlam Çeþitleri 165 Dil ve Anlatým 10. Sýnýf Anlatým Türleri Anlatým Türleri (Tüm Ünite) 165 Dil ve Anlatým 10. Sýnýf Anlatým ve Özellikleri Anlatýmýn Özellikleri 166 7 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Kelime Bilgisi Kelime Gruplarý Anlam Çeþitleri 174 10 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Cümle Bilgisi Anlatým Bozukluðu 174 9 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Ýletiþim, Dil ve Kültür Ýnsan, Ýletiþim ve Dil 171 7,8 Dil ve Anlatým 9. Sýnýf Kelime Bilgisi Telaffuz, Kelime Gruplarý 174 11 Dil ve Anlatým 10. Sýnýf Anlatým ve Özellikleri Anlatýmýn Özellikleri 174 Dil ve Anlatým 10. Sýnýf Anlatým Türleri Mizahi Anlatým (Ünlem) 174 12 Dil ve Anlatým 10. Sýnýf Anlatým Türleri Anlatým Türleri (Tüm Ünite) 174 13 194 6 10 5 9 8 A : Güncel, siyasal, sosyal ve bilimsel konularýn veya sorunlarýn herkesin izleyebileceði bir biçimde açýk olarak tartýþýldýðý toplantý. açýklýk : Bir söz veya yazýda maksadýn bir engele takýlmamasý. akýcýlýk : Söz, yazý ve anlatýmýn akýcý olma özelliði. alýcý : Kaynaktan gelen mesajýn iletici araç ve yöntemleri takip ederek ulaþtýðý kiþi. alýcýyý harekete geçirme iþlevi : Ýletinin, alýcýyý harekete geçirmek üzere düzenlenmesi. anlatým biçimi : Birbirinden farklý konularý, olaylarý, gözlem ve izlenimleri anlatýrken kullanýlan yöntemler. açýk oturum baðdaþýklýk baðdaþtýrma baðlaç baðlam (iletiþimde) baðlam baðlaþýklýk betimleme dil ötesi iþlevi duruluk dönüt edat eþ güdüm fiil fiilimsi forum B : Dil ögelerinin ifade ettikleri husus ve durumlar arasýnda anlam baðýntýlarý. : Anlamlý birden çok dil birliðinin yan yana gelerek yeni bir anlam ifade etmesi. : Eþ görevli kelimeleri veya önermeleri birbirine baðlayan kelime türü. : Ýletiþime katýlan unsurlarýn birlikte meydana getirdikleri ortam. : Bir dil birimini çevreleyen, ondan önce veya sonra gelen, birçok durumda söz konusu birimi etkileyen, onun anlamýný, deðerini belirleyen birim veya birimler bütünü. : Bir metin ve metin parçasýnda dil ögelerinin dil bilgisi kurallarýna uyularak yan yana getirilmesi. : Tasarlama, bir þeyi sözle veya yazýyla anlatma, göz önünde canlandýrma, tasvir. D : Ýletinin, dille ilgili bilgiler vermek üzere düzenlenmesi. : Bir cümlede gereksiz sözcük bulunmamasý. : Kaynaktan gelen mesaja alýcýnýn gösterdiði tepkinin tekrar kaynaða ulaþmasý süreci. E : Tek baþýna anlamý olmayan, sonuna geldiði sözle cümledeki diðer kelimeler arasýnda iliþki kuran kelime türü, ilgeç. : Konuþmacý ile malzemeleri kullanan kiþi arasýnda uyum. F : Olumlu veya olumsuz olarak çekimli durumda zaman kavramý taþýyan veya zaman kavramý ile birlikte kiþi kavramý veren kelime, eylem. : Fiilden türetilen, olumsuzu yapýlabilen mastar, sýfat-fiil, zarf-fiil vb. türleri bulunan ad, eylemsi. : Bazý sorunlarýn görüþülerek karara baðlandýðý genel toplantý. G göndergesel iþlev gönderici gösterge gösterge bilim : Dilin göndergeyi olduðu gibi ifade etme amacýyla düzenlenmesi. : Mesajýn çýkýþ kaynaðý. Mesajý alýcýyý gönderen. : Kendi dýþýnda bir baþka þeyi gösteren, düþündüren, onun yerini alabilen, nesne, görünüþ ve olgu. : Gösterge sistemlerini inceleyen çalýþma alaný. 195 heyecana baðlý iþlev humor içerik ileti iletiþim ironi isim jest H : Göndericinin dili duygu ve heyecan bildirmek amacýyla kullanmasý. : Alay, dalga geçiþ, hafife alma, boþ verme. Ý : Sözlü veya yazýlý anlatýmda verilmek istenen öz, düþünce, duygu ve imgelerin bütünü. : Gönderilmek istenen mesaj. : Duygu, düþünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla baþkalarýna aktarýlmasý, bildiriþim, haberleþme. : Söylenen sözün tersini kastederek kiþiyle veya olayla alay etme. : Canlý ve cansýz varlýklarý, duygu ve düþünceleri, çeþitli durumlarý bildiren kelime, ad. J : Herhangi bir þeyi açýklamak için genellikle el, kol ve baþ ile yapýlan içgüdüsel veya iradeli hareket. konu K : Mesajýn alýcýya iletilmesini saðlayan araç ve yöntemler. : Ýletinin, kanalýn iletiyi iletmeye uygun olup olmadýðýný öðrenmek amacýyla düzenlenmesi. : Var olandan hareketle gerçekleþtirilen soyutlama. : Gösterilenin kelimenin kavram yönünü, gösterenin de ses simgesini oluþturmasý. : Fiillerde belirli bir zamanla birlikte konuþanýn, dinleyenin ve hakkýnda konuþulanýn, teklik veya çokluk olarak belirtiliþ biçimi. : Ýletiyi þifrelemekte kullanýlan malzeme, konuþulanýn, teklik veya çokluk olarak belirtiliþ biçimi. : Konuþmada, yazýda, eserde ele alýnan düþünce, olay veya durum, mevzu. mesaj münazara M : Bir iletiþim sürecinde iletiþim malzemesi olan fikirler. : Bir konu üzerinde, belli kural ve yöntemlere uyularak yapýlan tartýþma. kanal kanalý kontrol iþlevi kavramlaþtýrma kavram ve ses imgesi kip kod olay öyküleme panel parodi O : Bir arada bulunmak zorunda olan en az iki kiþinin veya iki kiþi yerine geçen kavram veya varlýðýn bireysel farklýlýklar sebebiyle karþý karþýya gelmesi veya çatýþmasý sonucu ortaya çýkan eylem. Ö : Tasarlanan, gözlemlenen ya da yaþanan bir olayý yer, zaman ve kiþi kavramlarýna baðlayarak ifade etme. P : Dinleyiciler önünde, seçilmiþ bir konuþmacý grubunun bir konuyu tartýþmak amacýyla düzenlediði toplantý, açýk oturum. : Ciddi sayýlan bir eserin bir bölümü veya bütününü alaya alarak, biçimini bozmadan ona bambaþka bir özellik vererek biçimle öz arasýndaki bu ayrýlýktan gülünç etki yaratan bir oyun türü. 196 sempozyum slayt sunum S : Belli bir konuda çeþitli konuþmacýlarýn katýlýmýyla düzenlenen bilimsel aðýrlýklý toplantý, bilgi þöleni. : Saydam bir yüzey üzerine alýnmýþ, projeksiyonda kullanýlmaya özgü görüntü. : Yenileyen, pekiþtiren, hatýrlatan, önemli noktalarý öne çýkaran; bir çalýþma sonucunu açýklayan; laboratuvar araþtýrmalarýný sunan, anket sonuçlarýný ifade eden; önemli olay ve olgularý dile getirmek üzere yapýlan konuþmalar. þifre þiiriyet iþlevi Þ : Ýletiþimi saðlayan iþaretler sistemi. : Ýletinin, iletisi kendinde olan iþlevi. tartýþma tema tutarlýlýk T : Bir sorunun sözlü veya yazýlý olarak, bazen de sertçe savunulmasý. : Öðretici veya edebî bir eserde iþlenen konu, düþünce, görüþ. : Kiþinin anlattýklarýnýn önceki anlattýklarýyla çeliþmemesi. ünlem Ü : Türlü duygularý anlatan veya bir doða sesini yansýtan kelime, nida. yalýnlýk Y : Açýk, süsten ve zorlamadan uzak, kolayca anlaþýlabilen anlatým. zamir zarf Z : Kiþi, dönüþlülük, gösterme, soru ve belirsizlik kavramlarý vererek varlýklarýn yerini tutan söz, adýl. : Bir fiilin, bir sýfatýn veya bir zarfýn anlamýný zaman, yer, ölçü, nitelik, soru kavramlarý bakýmýndan etkileyen kelime, belirteç. 197 Aksan, Doðan, Her Yönüyle Dil, TDK, Ankara, 1982. Arýburnu, Kemal, Atatürk'ten Anýlar, Ýnkýlâp Kitabevi, Ýstanbul, 1988. Atlas Dergisi, Sayý 162, Eylül 2006. Banarlý, Nihat Sami, Resimli Türk Edebiyatý Tarihi I, Devlet Kitaplarý, Ýstanbul, 1971. Banarlý, Nihat Sami, Resimli Türk Edebiyatý Tarihi, Ýstanbul, 1988. Berk, Ýlhan, El Yazýlarýna Vuruyor Güneþ, YKY, Ýstabul, (1983; YKY, geniþletilmiþ baský 1992). Büyük Türk Klasikleri C 11, Ötüken Yayýnlarý, Ýstanbul, 2004. Büyük Türk Klasikleri C 13, Ötüken Yayýnlarý, Ýstanbul, 2004. Çetin, Nihat; Kutluay, Mustafa; Avlar, Mestan; Liseler Ýçin Genel Türk Tarihi, MEB, Ankara, 2006. Doðanay, Prof.Dr.Hayati, Türkiye Ekonomik Coðrafyasý, Çizgi Kitabevi, Erzurum, 1998. Ergin, Muharrem, Türk Dil Bilgisi, Boðaziçi Yayýnlarý, Ýstanbul, 1985. Ersoy, Mehmet Âkif, Safahat, Ýz Yayýnlarý, Ýstanbul, 1991. Esendal, Memduh Þevket, Tahran Anýlarý ve Düþsel Yazýlar, Bilgi Yayýnevi, Ýstanbul, 1999. Garipoðlu, Kemal, Örnekli Kompozisyon Bilgileri, Altýn Yayýnlarý, Ýstanbul, 1992. Gencan, Tahir Nejat, Edatlar ve Edat Tümleçleri, Sayý 198, TDK, Ankara, 1968. Güzel Yazýlar Mektuplar, TDK, C.2, Ankara, 2000. Güzel Yazýlar Gezi-Hatýra, TDK, Ankara, 2000. Hacýeminoðlu, Necmettin, Türk Dilinde Yapý Bakýmýndan Fiiller, Kültür Bakanlýðý Yayýnlarý, Ankara, 1992. Karaalioðlu, Seyit Kemal, Kompozisyon Sanatý, Ýnkýlâp Yayýnlarý, Ýstanbul, 1996. Karasoy, Doç. Dr. Yakup; Yavuz, Yard. Doç. Dr. Orhan; Kayasandýk, Okt. Ahmet; Direkçi, Okt. Bekir, Selçuk Ünitersitesi Basýmevi, Konya, 2002. Kýlýç, Veysel, Dilin Ýþlevleri ve Ýletiþim,Papatya Yayýncýlýk, Ýstanbul, 2002. Koray, Kenan Hulusi, hzl. Ýnci Enginün Doðan Kitap, TDK, Ankara, 1997. Korkmaz, Zeynep, Türk Dili Üzerine Araþtýrmalar, Ankara, 1995. Kudret, Cevdet, Örneklerle Edebiyat Bilgileri, Ýnkýlâp ve Aka Kitabevi, Ýstanbul, 1980. Kural, Orhan, Büyük Dünyada Küçük Adýmlar, Beril Yayýnlarý, Ýstanbul, 1997. Kutlu, Mustafa, CHEF, Dergâh Yayýnlarý, Ýstanbul, 2005. Montaigne, Denemeler (çev. Sabahattin Eyuboðlu), Cem Yayýnevi, İstanbul 1940. Moran, Berna, Edebiyat Kuramlarý ve Eleþtiri, Ýstanbul Üniversitesi Yayýnlarý, Ýstanbul, 1972. Önen, Akýn, Türkçeyi Türkçe Kullanmak, Ýnkýlâp Yayýnevi, Ýstanbul, 2002. Öner, Sakin, Örneklerle Kompozisyon Sanatý, Yuva Yayýnlarý, Ýstanbul, 2005. Özdemir, Emin, Eleþtirel Okuma, Bilgi Yayýnevi, Ýstanbul, 2005. Özdemir, Emin, Sözlü-Yazýlý Anlatým Sanatý (Kompozisyon), Remzi Kitabevi, Ýstanbul, 1986. Özdemir, Emin, Yazý ve Yazýnsal Türler, Varlýk Yayýnlarý, Ýstanbul, 1983. Özdemir, Emin, Yazýnsal Türler, Bilgi Yayýnlarý, Ýstanbul, 1999. Özkan, Mustafa, Tören, Hatice; Esin, Osman, Yüksek Öðretimde Türk Dili, Yazýlý ve Sözlü Anlatým, Filiz Kitabevi, Ýstanbul, 2001. Par, Arif Hikmet, Planlý Yazma Sanatý, Minnetoðlu Yayýnlarý, Ýstanbul, 1971. Rado, Þevket, Eþref Saat, Elips Yayýnlarý, Ýstanbul, 2006. Tanpýnar, Ahmet Hamdi, Edebiyat Üzerine Makaleler, MEB Devlet Kitaplarý Yayýnlarý, Ýstanbul, 1969. 198 Tansel, Fevziye Abdullah, Ýyi ve Doðru Yazma Usulleri, Kubbealtý Neþriyat, Ýstanbul, 1985. Türk Dili dergisi, Temmuz 1969, sayý 214, Ankara Üniversitesi Basýmevi, Ankara, 2000. Türkçe Sözlük, TDK Yayýnlarý, Ankara, 2005. Uygur, Nermi, Ýçi Dýþýyla Batý'nýn Kültür Dünyasý, Ýstanbul, 2000. Ünlü, Mahir, Türkçede Yazýnsal Eleþtiri, Ýnkýlâp Kitabevi, 1997. Velidedeoðlu, Hýfzý Veldet, Anýlarýn Ýzinde, Remzi Kitabevi, Ýstanbul, 1979. www.cumhuriyet.com.tr (3 Ekim 1998). www.hurriyet.com.tr (1 Kasým 2006). www.milliyet.com.tr (14 Eylül 2006). www.thy.com/tr-TR/corporate/skylife/article.aspx?mkl=65. www.thy.com/tr-TR/skylife/archive/tr/2005_8/konu03.htm. www.zaman.com.tr (7 Ekim 2003). http://yayim.meb.gov.tr/dergiler/149/coban.htm (Ocak, Þubat, Mart 2001). http://yayim.meb.gov.tr/dergiler/sayi52-53/soylesi.htm. Yaðcý, Öner, Cumhuriyet Dönemi Denemeler Seçkisi, Cumhuriyet Kitaplýðý, Ankara, 2002. Yazým Kýlavuzu, TDK Yayýnlarý, Ankara, 2005. Yelten, Muhammet, Açýkgöz, Halil, Kelime Gruplarý, Doðu Kütüphanesi, Ýstanbul, 2005. 199 GÜNEY KIBRIS RUM YÖNET‹M‹ NÖC: Nahcivan Özerk Cumhuriyeti (Azerbaycan) İl merke Başkent (Ankara) Devlet sýnýrý Özerk olmayan Türk bölgeleri Özerk cumhuriyet, eyalet ve vilayetler Baðýmsýz Türk devletleri Özerk cumhuriyet ve vilayet sýnýrý ( ( YA AS . AK C H Hakasya C. Krasnoyarsk ÖZERK VÝLAYETLER ÖZERK CUMHURÝYETLER Keþmirdeki bu sýnýr çizgisi (BM) Kontrol hattýdýr. Bu hat 1972 Simla Antlaþmasý ile belirlenmiþ olup, Keþmirin nihai statüsü hakkýnda Hindistan ve Pakistan tarafýndan henüz bir anlaþmaya varýlmamýþtýr. Krasnoyarsk