Bu eserin tam metnini indirmek için tıklayın
Transkript
Bu eserin tam metnini indirmek için tıklayın
International Journal of Languages’ Education and Teaching ISSN: 2198 – 4999, Mannheim – GERMANY UDES 2015 p. 1545-1555 LITERARY WORKS WITHIN THE FIELD OF TURKISH POETRY ON TURKOLOGY GROUP OF BELGRADE UNIVERSITY BELGRAD ÜNİVERSİTESİ TÜRKOLOJİ BÖLÜMÜNDE TÜRK ŞİİRİ ÇALIŞMALARI 1 Ksenija AYKUT 2 ABSTRACT As one of quite acknowledged branch of Turkish literature, poetry has always been a theme for research by different international turkology centers as well as turkology center in Belgrade. Teachers who are researching within the field of literature, made a classification of various poets and style’s, in order to both educate the students of Turkology and presenting Turkish poetry to general reading public, translated the chosen examples to Serbian. Having different approaches while doing so. Some studied poetry as their thesis, some prepared anthologies and collections and some of them chose by various criteria numbers of songs and published them in all kinds of magazines. Some of the most important works and translations of Turkologists the representatives of Belgrade Turkology school, consists of lyrics of classic and modern poets, presenters of various styles, starting from national and mystic poetry of Yunus Emre, with the poets of the Republican period Yahya Kemal Beyatlı, a great speculator Ahmed Hamdi Tanpınar,the best known poet in SerbiaNazım Hikmet, Necip Fazıl Kısakürek, Cahit Sıtkı Tarancıa creator under influence of sybmolism, Bedri Rahmi Eyüboğlu, from a member of the groupGaripçiler Orhan Veli, from Melih Cevdet Anday to Ahmet Kutsi Tecer, theundependentpoetry giant Fazıl Hüsnü Dağlarca, the experimentalyst İlhan Berk, followed Özdemir Asaf, Atilla İlhan, Ümit Yaşar Oğuzcan, Can Yücel, romantic Bülent Ecevit, to all contemporaneous poetssuch as Ataol Behramoğlu, Yaşar Miraç, Tuğrul Tanyol, Murathan Mungan. The theme of this paper isthe selection of belgrade turkologists from turkish poetry which represents their research, methodsthey have used in the analisys, as well as the level they have reached in translating poetry as this activity requires additional skills. Key Words: Turkish poetry, Belgrade Turkology, translation. ÖZET Zengin bir edebiyatı olan Türk edebiyatında ayrı bir önem verilen şiir, diğer dünya Türkoloji bölümlerinde olduğu gibi Belgrad Üniversitesi Filoloji Fakültesinde de çeşitli araştırmaların konusu olmuştur. Edebiyat alanında araştırma yapan öğretim üyeleri, Türk şiirini gerek Türkoloji alanında uzmanlaşma yolunda olan öğrencilere gerek geniş okur kitlesine tanıtmak üzere farklı şair ve akımlardan örnekler seçerek Sırpçaya tercüme etmişlerdir. Bunu yaparken farklı yaklaşımlar benimsemişlerdir. Aralarında bazıları şiiri doktora tezi konusu olarak işlemiş, bazıları antoloji veya derleme şeklinde hazırlamış, bazıları ise değişik kriterlere göre farklı sayıda şiiri seçip çeşitli edebiyat dergilerinde yayımlamışlardır. Belgrad Türkoloji ekolünü temsil eden Türkologlar tarafından yazılan başlıca eser ve çeviriler, halk şiirinden başlayarak tasavvuf ve halk şiiri temsilcisi Yunus Emre ile devam ederek Cumhuriyet Dönemi şairleri Yahya Kemal Beyatlı, büyük düşünür Ahmed Hamdi Tanpınar, Sırbistan’da en çok bilinen Türk şairi olan Nazım Hikmet, Necip Fazıl Kısakürek, sembolizmden etkileyen Cahit Sıtkı Tarancı, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Garipçiler Orhan Veli, Melih Cevdet Anday üzerinden Ahmet Kutsi Tecer, bağımsız kalan dev şair Fazıl Hüsnü Dağlarca, deneyci İlhan Berk, Özdemir Asaf, Atilla İlhan, Ümit Yaşar Oğuzcan, Can Yücel, romantik şair Bülent Ecevit, çağdaş şairlerden Ataol Behramoğlu, Yaşar Miraç, Tuğrul Tanyol, Murathan Mungan’a kadar klasik ve modern farklı akımları temsil eden şairlerin mısralarını kapsamaktadır. Bu çalışmanın konusu, Belgradlı Türkologların Türk şiirinde yaptıkları seçim, tahlilde uyguladıkları yöntem ve özel bir beceri gerektiren şiir çevirisinde ulaştıkları seviye üzerinedir. Anahtar Kelimeler: Türk şiiri, Belgrad Türkolojisi, çeviri. Bu çalışma Nevşehir Hacı Bektaşi Veli Üniversitesi tarafından düzenlenen “1. Uluslararası Dil Eğitimi ve Öğretimi Sempozyumu’nda” sözlü bildiri olarak sunulmuştur. 2 Prof. Dr., Belgrad Üniversitesi, Filoloji Fakültesi Doğu Dilleri Bölümü, e-posta: aksenija@ptt.rs 1 1546 Ksenija AYKUT 1. GİRİŞ Söz sanatları içerisinde şiirin yeri tartışılmazdır. Köklü bir geçmişi ve geleneği olan bu edebi tür, Türk edebiyatında en çok gelişme gösteren türdür. Yüzyılların bıraktığı miras sonucu olarak edebiyat denilince ilk akla gelen tür şiirdir. Aziz Nesin’in ‘Türkiye’de her üç kişiden dördü şairdir’ şeklindeki yakınma sözü bile şiire karşı duyulan ilginin bir ifadesidir. Şiirle yatıp şiirle kalkan bir millet olarak bilinen Türklerin çoğu, hiç olmazsa gençlik çağında şiir yazmaya heveslidir. Bunun böyle odluğunu uzmanlar da sık sık vurgularlar. Edebiyattan bahsederken şiirin önemini şöyle anlatırlar: „Edebiyatımıza giren sayısız yazı türleri olmasına karşın, biz edebi zevkimizi yüzyıllar boyu şiirden almış, şiiri sevmiş, şiiri benimsemişizdir.“ (Yardımcı, 2009:1) Türk şiiri gibi böylece zengin bir şiir sanatı, doğal olarak Belgrad Üniversitesi Filoloji Fakültesinde de çeşitli araştırmaların konusu olmuştur. Genel olarak Türk edebiyatı, Belgrad, Saraybosna, Üsküp ve Priştine olmak üzere Yugoslavya’da faaliyet gösteren dört Türk Dili ve Edebiyatı veya Şarkıyat bölümü adı altında varlığını sürdüren dört Türkoloji merkezinde ders ve araştırma konusu olmuştur. Bu merkezlerin en köklüsü, 1926 yılında Türkçe dersleri vermeye başlayarak kurulan Belgrad Şarkıyat Bölümünde Türk dili ve edebiyatı çalışmaları yoğun bir şekilde devam etmektedir. Daha sonra, 1950 yılında Saraybosna’da Şarkıyat Bölümü,1973 yılında Priştine ’de Şarkıyat Bölümü ve 1976 yılında Üsküp’te Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü adıyla kurulan diğer merkezlerde de nicelik ve nitelik bakımından nispetten az ya da çok Türk edebiyatı ve onun ayrılmaz ve son derece önemli bir parçası olan şiiri araştırılmış bulunmaktadır. Yugoslavya’da Türk Dil ve Edebiyatı bölümlerinin kuruluşundan bu yana Türk edebiyatı ve şiiri akademik çalışmaların devamının yansıra ülkedeki Türk azınlığının özel ilgisi nedeniyle de dikkatle araştırılıp incelenmiştir. Sırpça konuşulan topraklarda yapılan tercüme faaliyetlerine bakıldığında şair sayısı, tercüme edilen eser sayısı ile bu konudaki özel yayınlar açısından tüm edebiyat türlerinden en büyük ilginin şiir üzerinde yoğunlaştığı görülebilir. Buna sebep arayacak olursak onu Türk şiirinin zengin yaratıcılığında ve şiirin okuyucuya hızlı ulaşma imkânında bulabiliriz. En uzun geleneğe sahip olan Belgrad Türkolojisi ekolü, edebiyat çalışmaları çerçevesinde Türk şiirine de önemli bir yer ayırmıştır. Mezun olan nice Türkologlar şiir çevirmeye hevesli görünüyordu. Onların yaptığı çevirilerin kapsamlı bir çalışma oluşturduğu sayılmadığından dolayı Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünün yetiştirdiği eski nesli teşkil eden değerli profesörlerin başlattıkları ve halen görev alan öğretim üyeleri ile öğretim görevlilerinin devam ettirdikleri şiir çalışmaları, üzerinde daha ayrıntılı bir şekilde durulmasını hakkediyor. International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015 BELGRAD ÜNİVERSİTESİ TÜRKOLOJİ BÖLÜMÜNDE TÜRK ŞİİRİ ÇALIŞMALARI 1547 2. YÖNTEM İlk kapsamlı şiir çalışmaları eski nesil Türkologlar tarafından yapılmıştır. Bu çerçevede ilk şiir çevirileri çeşitli dergilerde birkaç örnek halinde yayımlanmaya başlanmıştır. Üzerinde duracağımız Belgrad Türkolojisindeki şiir çalışmalarının kronolojik tanıtımını uygun bulduk. 3. BULGULAR VE YORUMLAR Sırp kültüründe şüphesiz en çok bilinen ve sevilen şair olan Nazım Hikmet’in şiirleri farklı zamanlarda birkaç Türkoloğun ilgisinin konusu olmuştur. Divan edebiyatının egemenliğinin hala sürdüğü bir dönemde Türk şiir sanatına ilk olarak serbest nazım uygulayan bu şairin eserleri Sırpçaya sıkça çevrilmiştir. Yirminci yüzyılın ellili ve seksenli yılları arasında Yugoslavya kamuoyunda edebi kişiliğiyle müthiş ilgi uyandıran yazarın eserlerinin çevrilmesi adeta bir moda haline gelmişti. Şairin zengin yaratıcılığının en büyük kısmını oluşturan, Yugoslavya’nın o zamanki kültür ortamına çok uygun olan daha çok devrimci ve aktivist şiirleri dikkatleri topluyordu. Sırpça konuşulan coğrafyada faaliyet gösteren birçok Türkolog, çevirmen, öğrenci ve diğer şiirsevenler, şiirleri çeviri konusunda iyi kötü kendilerini denemişlerdir. Nazım Hikmet’in eserleri Sırpçaya en çok Rusçadan ve Türkçeden tercüme ediliyordu. Rusçadan yapılan çevirilerin de oldukça etkili olmasına rağmen, bu büyük şairi Sırp dilinde tanıtan ilk çeviri, değerli bir Türkolog tarafından yapılmıştır. Duşanka Boyaniç (1927-2004), 1951 yılında Nazım Hikmet’in şiirlerinin Sırpça çevirisini Şiirler3 kitabında yayımlamıştır. Belgrad ekolü temsilcisi olan Boyaniç’in çevirisi o kadar başarılıydı ki Taranta Babu’ya Onikinci Mektubu toplam üç kez basılmıştır. İkinci kez 1977 yılında Lamiya Haciosmanoviç’in Şiirler ve Zindanlar4 adlı çeviri kitabında ek olarak basıldıktan sonra 1978 yılında yine Saraybosna’da çıkan Odjek5 dergisinde bir kez daha yer almıştır. Önde gelen Belgradlı Türkologlardan Slavolyub Cinciç (1935-2000), 1967 yılında Revija dergisinde Nazım Hikmet’in seçme şiirlerini güzel, özgün havasını koruyarak Sırpçaya çevirmiştir. Seçtiği şiirler 24 Eylül 1945, Bir Gemici Türküsü, Güz, Sen, Büyük İnsanlık, Bugün Pazar, Yaşamaya Dair ve Rubailer’dir.6 Slavolyub Cinciç, Orhan Veli Kanık’ın şiirlerini de okuyuculara tanıtmış bulunmaktadır. Kendisi tarafından Sırpçaya çevrilen Bedava, Vatan İçin, Oktay’a Mektuplar, Hicret I, Hicret II, Masal şiirleri 1966 yılında Tok dergisinde basılmıştır.7 Slavolyub Cinciç’in hazırladığı Panorama-Türk Çağdaş Şiiri adlı kitap 1968 yılında çıkmıştır.8 Türk Şiirinin Yeni Yönleri başlıklı önsözde Tanzimat’tan başlayarak Cumhuriyet 3N. Hikmet, Pjesme, Çeviren: Dušanka Bojanić, Sarajevo, 1951. Hikmet, Pjesme i tamnice, Çevirenler: Lamija Hadžiosmanović, Dušanka Bojanić, Sarajevo, 1977. 5N. Hikmet, Dvanaesto pismoTaranti-babu, Çeviren: Dušanka Bojanić, Odjek, yıl 31, sayı 2, Sarajevo, 1978, s. 15. 6N. Hikmet, 24. septembar 1945; Impresija; Jesen; Ti; Veliko čovečanstvo; Nedelja; O življenju; Rubaije, Çeviren: S. Đinđić, Revija, 1967, VII, 4, s. 19-27 7O. V. Kanık, Besplatno; Za otadžbinu; Pisma Oktaju; Seoba I; Seoba II, Bajka, Çeviren: S. Đinđić, Tok, 1966, I, s. 5 8S. Đinđić, Panorama-Savremena turska poezija, Prokuplje, 1968. 4N. International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015 1548 Ksenija AYKUT Dönemine kadarki şiirde görülen faklılıkları ve yenilikleri üzerinde durarak çağdaş yaklaşımları anlatmıştır. Avrupa şiir anlayışını benimseyen şairlerin arasında „en büyük Türk sembolist olan“ Ahmet Haşim, „Türk şiirine serbest nazım kazandıran“ Nazım Hikmet, „serbest şiiri fiilen uygulanan ilk şair olan “Orhan Veli (Đinđić, 1968: 8-10) ile Garipçi şairler üzerine özellikle dikkati çeker. Kitabın ikinci bölümünde her birini birkaç şiirle tanıtmaya özen göstererek seçtiği birçok şairin çalışmasını tanıtmıştır. Kitapta yer alan şairler sırayla Nazım Hikmet, Cahit Sıtkı Tarancı, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Orhan Veli Kanık, Oktay Rıfat Horozcu, Melih Cevdet Anday, Baki Suha Ediboğlu, Cahit Külebi, Suat Taşer, Sabahattin Kudret Aksal, Necati Cumalı, Muzaffer Tayyip Uslu ve Özdemir Asaf olup bir veya birkaç şiiriyle tanıtılmıştır. Aynı yılda öğretim üyelerinden Lyubinka Raykoviç’in (1925-2006) doktora tezi olan Sırp ve Hırvatlarda Türk Şair ve Yazarları adlı kitabı yayımlanmıştır.9 Raykoviç, SırpçaHırvatçaya o zamana kadar çevrilmiş Türkçe edebiyat eserlerini etraflıca tanıtmıştır. Şiirlere gelince, onlara karşı duyulan ilgi 19. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak kitabın çıktığı güne kadar önce Divan edebiyatından, sonra Tanzimat döneminden örnekleri daha çok BosnaHersek’te çıkan dergilerde basılıyordu. Sırpça-Hırvatçada yayımlanan eserleri inceledikten sonra, Raykoviç Türkçe olarak hazırladığı Sonuç bölümünde tercüme konusuna da şöyle değinmişti: „Türkçeden Sırpça-Hırvatçaya yapılan çevirilerin kalitesi bugünkü anlayış bakımından oldukça düşüktür. Fakat hüsnüniyet sahibi olan mütercimlerin yaşadıkları devir ve bulundukları şartlar nazarı itibara alındığı vakit, daha kaliteli tercümeler yapmaları beklenemezdi. Bu sebepten büyük bir gayret ve içten gelen bir sevgi ile yaptıkları tercümeleri takdir etmemiz gerekir. Bu mütercimlerin gayretleriyle meydana gelen tercümeler sayesindedir ki Sırp ve Hırvatlar o devrin tanınmış birçok Türk edip ve eserleri hakkında bilgi sahibi olabilmişlerdir.“ (Rajković, 1968: 137) 1969 yılında Belgrad Türkolojisinin en değerli temsilcilerinden Profesör Mariya Cukanoviç’in (1923-1983) Türk Halk Şiiri İçinden başlıklı geniş bir derleme kitabı yayımlanmıştır.10 Ciddi bir yaklaşımın ve halk edebiyatı alanında yıllar boyunca verilen emeğin sonucu olan bu kitap adeta bir antoloji niteliğine sahiptir. Ana Çizgileriyle Türk Şiirinin Gelişimi başlıklı giriş bölümünde Türk şiirinin geleneği ve gelişimi konusunda ayrıntılı bilgi verilmiştir. Cukanoviç, şiirin Türk halk edebiyatındaki özel yerini anlatarak halkın ruhunu en iyi yansıtan türü olduğunu vurgular. İslam kabulünden sonra edebiyatta meydana gelen bir dualizmin şiire de yansıtıldığına dikkat çekerek idareci sınıfın Farsça ve Arapça’nın etkisinde kalarak halkın anlamadığı bir dilde aruz vezni kalıplarında yazarken halk da kendi konuştuğu öz Türkçe ile sözlü edebiyatı ve türkülerini „parmak hesabı“ ölçüsünde yaratmaya devam ederek dil zenginliğinin ve milli karakterin en sadık koruyucusu olmaya devam etmiştir. (Đukanović, 1969:8) Türklerin en eski geleneğinde ozanlar kobuz eşliğinde halk arasında kahramanlık şiirleri söyleyerek sözlü halk geleneğini 15. yüzyıldan sonra aşıklar saz eşliğinde devam ettirmişlerdir. Halk şiirinden bahsederken Cukanoviç başlıca terimlerini de açıklar ve en çok kullanılan türün türkü adını taşıdığını anlatır. Türkülerin şekil açısından koşma ve mani olarak meydana geldiğini vurgular. Ayrıca, tarikatlarda yetişmiş şeyh ve dervişlerin yarattıkları yine halka hitap eden tekke 9Lj. Rajković, Turski pesnici i pripovedači kod Srba i Hrvata, Beograd, 1968. Đukanović, Kroz tursku narodnu poeziju, Beograd, 1969. 10M. International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015 BELGRAD ÜNİVERSİTESİ TÜRKOLOJİ BÖLÜMÜNDE TÜRK ŞİİRİ ÇALIŞMALARI 1549 edebiyatından da söz eder. Aşık ve tekke edebiyatının halk geleneğini devam ettirerek sözlü olarak icrat edildiğinden dolayı folklorik bir niteliği koruduğu için bu kitapta halk şiiri arasında yer alır. Aşık şairler, varlığı Divan edebiyatı tarafından ciddi bir şekilde tehdit edilen halk dilinin koruyucuları olup onun doğal gelişimini sağlamışlardır. (Đukanović, 1969:24) Dolayısıyla aşık edebiyatının en güzel örnekleri de bu antolojide bulunmaktadır. Çeviri konusuna haklı olarak özel bir önem veren Cukanoviç, son derece zor olan ve özel bir hüner isteyen şiir çevirisinde karşılaştığı sorunlara değinmiştir. Çevirmen, türkülerin en göze çarpıcı güzelliği olan özlülüğün çeviride her zaman koruyamadığını vurgulayarak bazı eklemeleri yapmak zorunda kaldığını, gereken yerlerde dipnotlara da başvurmasının kaçınılmaz olduğunu açıklamıştır. Özellikle deyimler söz konusu olduğunda Sırpçadaki en uygun karşılığını kullanmaya çalıştığını belirterek özgün anlamı muhafaza etmek amacıyla uygun gördüğü bazı ilaveler yapmak gerektiğini anlatmıştır. „Tercümemizdeki esas amaç, özgün metnin içeriğinin gereksiz değişikliğe uğramayıp kıymetlı olan sadeliğinin korunmasıydı.“ (Đukanović, 1969: 27) Dolayısıyla, tercümanın bazen kafiyeden vazgeçtiğini görüyoruz ancak bu olay tercümenin doğruluğunu etkilememiş olup yarattığı izlenimden ödün vermemiştir. Türkülerle ilgili açıklamalar ve dipnotlar Türkçe bilenler için daha kısa, bilmeyenler için daha geniş olmak üzere iki türlü verilmiştir. Sonuç olarak, büyük bir sorumluluk taşıyan, çeviri türlerinden en karmaşık olan şiir çevirisine doğru bir şekilde yaklaşılıp karşılaşılan sorunlara en uygun bir çözüm getirilerek şiirlerdeki etkinin çevirisinde de başarıyla yaratıldığı rahatlıkla söylenebilir. Halk Şiirinden Seçmeler bölümünde yer alan türküler Türkiye’nin çeşitli yörelerinden seçilmiştir. Aralarında Aya Bak Yıldıza Bak Damda Duran Kıza Bak, Kemençemin Telleri, Gezdim Gurbet Elleri, Karanfil Oylum Oylum, Bülbül Ne Yatarsın Çukurova’da, Kara Sandık Açamadım Çeyizimi Seçemedim, Sarı Zeybek Şu Dallara Yaslanır, Alışımın Kaşları Kare gibi ünlü türküler okuyuculara tanıtılmıştır. Her şiir hakkında gereken bilgiyi veren Profesör Cukanoviç, örneğin Katibim türküsünün meydana gelişini, tüm Balkan ülkelerinde çok popüler olup kendi dillerinde de söylendiğini açıklamaktadır. Aynı şekilde Ah Kızım Kızım Edalı Kızım adlı türküsünün Balkanlarda çeşitli varyantlarına rastlandığına dikkat çekerek en ünlü Sırp tiyatro ve mizah yazarı Branislav Nuşiç (1864-1938) tarafından çok beğenilerek Brankovo Kolo dergisinde (1985/I) Doğu Çiçekleri bölümünde Türkiye başlığında Sırpça çevirisini yayımladığını vurgular. (Đukanović, 1969: 65) Antoloji niteliğini taşıyan kitabın Aşık Edebiyatından Seçmeler bölümünde Yunus Emre, Hacı Bayram Veli, Kaygusuz Abdal, Köroğlu, Kul Himmet, Oğuz Ali, Karacaoğlan, Aşık Kerem, Aşık, Kayıkçı Kul Mustafa, Kuloğlu, Kul Mehmet, Aşık Ömer, Gevheri, Dertli, Erzurumlu Emrah, Dadaoğlu, Bayburtlu Zihni, Serdari gibi tanınmış aşıkların türkülerinden örnekler verilmiştir. İşlediği konuları etkileyici bir ciddiyetle ve titizlikle ele alıp inceleyen bu kitap, Türk halk şiiri alanında değerli ve kapsamlı bir çalışma teşkil etmektedir. International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015 1550 Ksenija AYKUT S. Cinciç Mostovi edebiyat dergisinde 1975 yılında Türk Modern Şiiri Nereye Gidiyor11 başlıklı makalede ana hatlarıyla çağdaş Türk edebiyatının ve şiirinin gelişimini, başlıca şairlerin edebi anlayışını açıklayarak Türk şiirinin zengiliğini ve çeşitliliğini dile getirmiştir. Burada özellikle tanıtmak istediği „ölüme karşı hayatın güzelliği“ fikrini işleyen Cahit Sıtkı, Makedonya’nın Struga kentinde düzenlenen Şiir Akşamları Ödülünü o yıl kazanan Dağlarca ve „şiirleri birer küçük bilmeceye benzeyen“ Özdemir Asaf’ın yaratıcılığı üzerinde durmuştur. Ardından Modern Türk Şiirlerinden Seçmeler başlığı altında Cahit Sıtkı Tarancı’nın Ölümden Sonra, İmkânsız Dostluk ve 35 Yaş Şiiri şiirlerini, Dağlarca’nın üç şiirini ve Özdemir Asaf’ın şiirlerinden örneklerin Sırpça çevirisini sunmuştur. Çeviri kalitesine gelince Ölümden Sonra ve İmkânsız Dostluk şiirleri başarılı sayılır. Ancak, şairin en popüler şiirlerinden biri olan Otuz Beş Yaş şiirinde bazı mısralar Sırpça çevirisinde maalesef özgün anlamını yitirdiği için çevirinin kaynak metne sadakati tartışılır. Bunun sonucu, şairin ismini duyurduğu bu şiirde yakalayıp sergilediği duygu, çeviride tam olarak yansıtılamadı. Bülent Ecevit’in Şiirler kitabından seçme şiirlerden oluşan ve toplam kırk bir şiir içeren, Barış Kuşağı12 adlı şiirin adını taşıyan çeviri kitabı 1980 yılında yayımlanmıştır. Önsözün, Ecevit’in sanatsal yönünü uzmanlık alanının gerektirdiği titizlikle inceleyerek anlatan Türkolog olmayan ancak Türk şiirine büyük ilgi gösteren Sırp şairi, edebiyat tarihçisi ve eleştirmeni Vladeta Vukoviç (1928-2003) tarafından yazılması, şiirlerinin Sırp dilindeki çevirinin ne kadar büyük bir ilgi uyandırdığının en iyi göstergesidir. Vukoviç, insan, toplum, yaşam gibi evrensel temalarını işleyen Ecevit’in şiirlerinin modern bir akımın tüm özelliklerine sahip olmasının yanısıra mısralarında Türk halk şiiri havası ve eski Doğu’ya özgü lirik damarı hissedildiğini vurgular. (Vuković, 1980:5) En başarılı bulduğu, önemli mesajlar taşıdığına inandığı bazı şiirlerinin ise birçok açıdan değerlendirerek tahlilini yapmıştır. Bu çalışmada çeviri türleri arasında şüphesiz en zor olanı kabul edilen şiir çevirisine ne kadar büyük bir ciddiyetle ve sorumlulukla yaklaşıldığını görmek mümkündür. Son derece başarılı sayılabilen bu şiir kitabının Sırpça çevirisi, Yugoslavya’nın en değerli Türkologlarından biri olan, 2002 yılında T.C. Dışişleri Bakanlığı Üstün Plaketi ile ödüllendirilen Duşanka Boyaniç ve Türkçe bilmeyen ancak en saygın Sırp şairlerinden Radomir Andriç’in işbirliği sonucu ortaya çıkmıştır. Şiir dilinin zenginliği ve ortaya çıkarttığı anlamların çeşitliliği nedeniyle çevirisinin ayrı bir yaratıcılık gerektirdiğini bilen çevirmenler, özel not olarak amaçları süslü bir çeviri sergilemek değil, şiirlerin özgün anlamını yakalayıp Sırpça’ya uyan en iyi şekli vermek olduğunu dile getirmişlerdir. Dolayısıyla, tam karşılığı bulunamayan veya anlaşılması için ek bilgi isteyen bazı noktalar bu Çeviri Notları bölümünde açıklanmıştır. Sırpçada çok sayıda Türkçe kelime bulunduğu halde bazı tanıdık sözcüklerin belirli şiirlerdeki kullanımı ayrıca verildi. Örneğin, Ağrı gibi yer adlarının Sırpçada kullanılan varyantını değil orijinal şeklinin korunduğu açıklandı; Memet, Mehmetçik, Durmuş gibi kişi adlarının diğer anlam ve kullanımları anlatıldı; Sırpçada ayrımı yapılmayan Yunan-Rum kelimeleri arasındaki fark gibi gerekli görülen konularda ek açıklamalar getirilmiştir. 11S. 12 Đinđić, Kuda ide moderna turska poezija, Iz moderne turske poezije, Mostovi, sayı 22, s. 123-133, Beograd, 1975. B. Edževit, Naraštaj mira, Priština-Niš, 1980. International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015 BELGRAD ÜNİVERSİTESİ TÜRKOLOJİ BÖLÜMÜNDE TÜRK ŞİİRİ ÇALIŞMALARI 1551 S. Cinciç 1983 yılında yine Mostovi13 dergisinde Yaşar Miraç’ın içinde Gurbete ve İçli Şarkılar başlıklı şiirleri bulunan birkaç şiirini çevirerek edebi kişiliğine ilişkin geniş bilgi veren bir yazı hazırlamıştır. Yaşar Miraç 1982 yılında Belgrad Uluslararası Ekim Ayı Yazarlar Karşılaşmaları’na katılmış olup Sırpça konuşulan coğrafyada şairliğinin ilk yıllarından beri ismini duyuran nadir çağdaş Türk yazarlarından biridir. 1995 yılında yayımlanan Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın Dili- Türkçe'de Özleştirme Akımına Bir Bakış başlıklı eser,14 Belgrad Türkolojisi duayeni Profesör Mirjana Teodosiyeviç ’in doktora tezidir. Tezi hazırlarken şairle bizzat görüşerek danışma fırsatı olan Teodosiyeviç, kitabın Ön Sözünde uyguladığı metodolojiyi şöyle açıklamaktadır: „Kendimize hedeflediğimiz amaçlara ulaşmak üzere aşağıdaki metodolojiyi kullandık: detaylı tahlilini yaptığımız şairin eserini temel aldık, sonrasında şairin dil konularındaki düşünceleri ve açıklamalarını dinleyerek öğrendik ve nihayetinde eleştirmenlerin değerlendirmeleri ile reaksiyonlarını da inceledik. Böylece, şairin eserini çok açıdan ele almaya çalıştık.” (Teodosiyeviç, 1996: 10) Teodosiyeviç, kitabın Birinci Bölümünde Dağlarca’nın biyografisi ve yıllara göre tam bibliyografyasını verdikten sonra Dil Devrimi ve özleştirme hareketini savunan yazar ve uzmanların görüşlerini tek tek açıklayarak bu sürecin içindeki Türk Dil Kurumu’nun rölünü ve yapısını olduğu gibi bu harekete karşı çıkan Türkologların görüşlerini de açıklamıştır. İkinci Bölüm tamamıyla Dağlarca’nın dil ve şiir anlayışına ayrılmış olup şiirlerinin çevirisinden ibarettir. Dağlarca’nın eseri, edebi kişiliği, Türkçe’nin özleştirme sürecindeki katkısı ve yeni sözcükleri türeterek kullanma çabasını ayrıntılı inceleyen Teodosiyeviç, „Türk şiirinin ulu çınarının” (Behramoğlu, 2008: 17) dil anlayışını, diline bağlılığını, Türkçenin yüceliğini ön planda tutan yaklaşımını kitapta şu sözlerle özetlemiştir: „Türkçe benim ses bayrağımdır. Türkçem bana şiir söyler. Türkçeyi dinliyorum o kadar, ben bir şey katmıyorum, bana yalnızca Türkçemin söylediğini yazmak kalıyor”. (Teodosiyeviç, 1996: 67) Dağlarca’nın, dilinin eklemeli yapısından faydalanarak ürettiği ilk neologizm kendi soyadı olmuştur. En sevdiği sözcüklerden biri olan dağlar kelimesine–ca, -ce ekini getirerek Türkiye’de yegâne bir soy ismi meydana getirmiştir. Bu kelimenin kendinde aşağıdaki çağrışımları yarattığını açıklamıştır: dağlar uzunluğu, dağlarcasına, dağlarleyin, dağlar kadar, dağlar gibi, dağlar halinde, dağlar biçimi, dağlar büyüklüğü, dağlar genişliği gibi. Bununla ilgili şair şunu da ekler: Birçok Fazıl Hüsnü olabilir, fakat Dağlarca tek bir tanedir. (Teodosiyeviç, 1996: 71-72) Kitapta Dağlarca’nın 25 şiirinin Türkçe orijinali ile Sırpça çevirisini yan yana veren araştırmacı, tahlilini yaparken hemen hemen her kelimesinin ayrı ayrı anlamını incelemiştir. Dağlarca’nın kullandığı kendine has dil ve üslup dikkate alınırsa şiirlerinin çevirisi ne denli zor olduğu anlaşılacaktır. Dağlarca’nın dilini anlamak, onu yabancı bir dile aktarmak hiç te kolay bir girişim değildi. Teodosiyeviç, karşılaştığı sorunları çözmek üzere şaire bizzat danışarak kendisinin yapmış olduğu açıklamalardan faydalanarak yerli yerinde çözümler J. Mirač, U tuđinu; Mrav-devojka; Zvonka muzika; Azurna pesma; Intimne pesme, Çeviren: S. Đinđić, Mostovi, yıl 14, sayı 3, Beograd, 1983, s. 144-147 14M. Teodosijević, Jezik Fazila Husnija Daglardže s osvrtom na pokret jezičkog purizma u Turskoj/ Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın DiliTürkçe'de Özleştirme Akımına Bir Bakış, Beograd, 1995. 13 International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015 1552 Ksenija AYKUT getirmiştir. Bu çerçevede şiirlerin özgün içeriğini ve yarattığı etkiyi Sırpçaya aktarırken ağırbaşlı bir yaklaşım sergileyip başarıya ulaşmıştır. Dağlarca, Sırbistan Yazarlar Birliği tarafından 1987 yılında düzenlenen 24. Belgrad Uluslararası Ekim Ayı Yazarlar Karşılaşmaları’na davet edilmiştir. Maalesef, sağlık durumu nedeniyle katılamamıştır. Bu etninlik için özellikle yazdığı Yugoslavya’da Çok Uluslu Olmak ve o ana kadar yayımlanmamış olan bir dizi şiirini, kendisini Yugoslavya kamuoyuna en ayrıntılı ve en başarılı bir şekilde tanıtan MiryanaTeodosiyeviç’e bu saygın şiir şöleninde okuması için göndermiştir. Teodosiyeviç birkaçını Sırpça’ya çevirip bu geleneksel edebi etkinlikte okuyarak Türkçeyi yücelten üstadın isteğini yerine getirmiştir. 1996 yılında Belgrad Filoloji Fakültesi Şarkıyat Bölümünde Payo Aviroviç tarafından savunulan yüksek lisans tezinin konusu OrhanVeli Kanık’ın eseri olmuştur. Tez komisyonu üyeleri tarafından sözkonusu çalışmanın ünlü şairin edebi anlayışı bakımından olsun şiirlerinin değerlendirilmesi ve çevirisi bakımından olsun, birçok yanlış ve eksiklik içerdiğinin tespit edildiği göze batmaktadır. Ne yazık ki bu çalışma ciddi olarak ele alınmayı hakketmiyor. 2002 yılında, Ksenija Goluboviç-Braiek, Sent Dergisinde15 Çağdaş Türk Şiiri makalesinde Türk şiir sanatının kısa tarihçesini verip ardından Ahmet Kutsi Tecer’in Neredesin, Ahmet Haşim’in Merdiven ve Orhan Veli Kanık’ın Sizin İçin şiirlerinin orijinal havasını ve mesajını eksiksiz olarak aktararak düzgün ve güzel bir Sırpça çevirisini sunmuştur. 2007 yılında Knyizevni list Dergisinde16 Miryana Marinkoviç 20. Yüzyılında Türk Şiiri başlıklı kısa bir makaleden sonra Ahmed Hamdi Tanpınar’ın Ne İçindeyim Zamanın, Nazım Hikmet’in Cenaze Merasimim ve Hasret, Özdemir Asaf’ın Seni Saklayacağım ve Bugün ve Bugün (Yarın /Sutra/ olarak çevrilmiştir), Atilla İlhan’ın Sen Benim Hiçbir Şeyimsin, Ümit Yaşar Oğuzcan’ın Ben Senin En Çok Sesini Sevdim (Aşk Şiiri /Pesma o ljubavi/ olarak çevrilmiştir), Necip Fazıl Kısakürek’in Beklenen, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun İstida, Can Yücel’in En Uzak Mesafe, Murathan Mungan’ın Geldiğimde şiirlerinin Sırpçasını vermiştir. Aynı makalenin devamında Kseniya Aykut, Orhan Veli Kanık’ın EskilerAlıyorum, Melih Cevdet Anday’ın Ağaç Oldum ile Asma, İlhan Berk’ın Güzel Irmak ile Nigâri ve çağdaş şairi Tuğrul Tanyol’un Büyü Bitti şiirlerini güzel bir dille Sırpçaya aktarmıştır. Böylece, Belgrad Türkolojisinin yeni nesil iki öğretim üyesi 20. yüzyılın Türk edebiyatından örnekler seçerek şiir sanatının güzel ve anlamlı mısralarını başarılı bir biçimde Sırp şiirseverlerine tanıtmış oldular. Ataol Behramoğlu’nun 2007 yılında Smederevo kentinde düzenlenen Smederevo Sonbahar Uluslararası Şiir Festivali’ne katılması vesilesiyle yayımlanan Sevginin Önünde17 adlı şiir seçmeleri kitabında yer alan 28 şiir Saşa Bradaşeviç tarafından çevrilmiştir. Kitapta şairin kısa özgeçmişi ve edebi çalışmaları verilmiştir. Şiirler Sırpça -Türkçe olarak iki dilde basılmıştır. Bebeklerin Ulusu Yok şiiri şairin el yazısıyla yazılmış şekilde okuyuculara sunulmuştur. 15K. Golubović- Braiek, Savremena turska poezija, Sent, sayı 2, Nisan 2002, s. 14-16. M. Marinković, K. Ajkut, Iz savremene turske poezije, Književni list, sayı 63,1 Kasım 2007, s. 12-13. 17A. Behramoğlu, Pred ljubavlju/ Sevginin Önünde, Sırpçaya çeviren: Saša Bradašević, Smederevo, 2007. 16 International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015 BELGRAD ÜNİVERSİTESİ TÜRKOLOJİ BÖLÜMÜNDE TÜRK ŞİİRİ ÇALIŞMALARI 1553 Türk-Sırp Edebi İlişkilerine Bir Bakış (1965-2000) başlıklı kitapta18 vücut bulan, 2008 yılında yayımlanan, Miryana Marinkoviç’in doktora tezinde Türk şiiri, Türk Halk Edebiyatı ile Çağdaş Türk Şiiri bölümlerinde geniş çapta ele alınmıştır. Marinkoviç, Sırpça-Hırvatçanın konuşulduğu tüm coğrafyayı ele alarak Sırbistan, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Karadağ ve Kosova’da yayımlanan tüm şiir çalışmalarını sıralayarak çevirilerini analize etmiştir. Farklı çevirmenler tarafından birden fazla çeviri konusu olan bazı şiirlerin çevirilerini kıyaslayarak en doğru çözüm ve eşdeğerliliği bulmaya çalışmıştır. Kitabında bahsettiği dönemde Yugoslavya’da ilgi gören, çeşitli çalışma ve çeviri konusu olan antolojiler dışında toplam on altı şair saymıştır. 4. SONUÇ Belgrad Üniversitesi Şarkıyat Bölümü nezdinde Türk Dil ve Edebiyatı Anabilim Dalı kurulduktan sonra ders programı ve yapılan çalışmalar gereği edebiyat sistematik olarak incelenmeye başlamıştır. Bu çerçevede yapılan şiir araştırmaları doğrudan şiir seçimi ve çeviri ile ilgiliydi. Eser seçimi uzman Türkologlar tarafından yapılıp Türk edebiyatı derslerinde inceleme konusu olmuştur. Dolayısıyla, şiirlerin çoğu en seçkin antolojilerde yer alan şiirlerin arasından seçilerek tercüme ediliyordu. Yine de Türk şairlerinin çok verimli oldukları bilinirse onları doğru bir şekilde temsil edecek en uygun şiirlerin seçilip seçilmediği, tartışma konusu olabilir. Bunun dışında bazı şairlerin aynı mısralarının birkaç kez Sırp dilinin farklı diyaleklerinde çevirileri gerçekleştirilmiştir. Böylece, bir tarafta birkaç kez çevrilen şiirler varken kriterler ne olursa olsun mutlaka tanıtılıp çeviride yer almayı hakkeden bazı şiirlerin hiç ele alınmadığını görüyoruz. Şiir seçimini, çevirmenin bazı şairlere karşı olan şahsi tercih ve beğeninin olduğu kadar toplumun siyasi şartları ve eğilimlerinin de etkilediği görülür. Bir dönemde Yugoslavya kamuoyunda doğal olarak solcu şairlere karşı özel ilgi duyuluyordu. Bu yüzden diyebiliriz ki net, belirgin ve sağlam bir kriter çizilmeden sistematik bir seçim prensibi izlenmemiştir. Bu konudaki yaklaşım nedenleri, şairler olsun onları tanıtacak şiir örnekleri olsun ayrı bir araştırmanın konusu olabilir. Yine de Sırpçaya, Hırvatçaya ve Boşnakçaya yapılan çeviri sayısının az olduğu söylenemez. Burada sıraladığımız çalışmalar Sırp dilindeki Türk şiirine ayrılan çevirilerin Belgrad Türkolojisinde yapılan kısmıdır. Genel olarak çeviri çalışmalarını inceleyecek olursak titizlikle yapılan, ağırbaşlılıkla yaklaşılan ve şiir tahlilini içeren kitap ve yazılarda çok başarılı olduğunu, ancak şiir metninin anlam derinliğine inmeden şairi bir iki şiiriyle tanıtmak amacıyla yapılan bazı çevirilerde eksiklikler olduğunu görebiliriz. Çevirmenlerin en zorlandıkları çeviri türünün şiir olduğu bilinirse, bu zorluk onları çeşitli sorunlarla karşı karşıya bırakarak onları işin içinden çıkılmaz bir duruma sokabildiği de bilinir. Belgrad ekolü Türkologların da Türkçeden Sırpçaya şiir çevirisi gibi böylesine yorucu bir etkinlik yaparken bazen bir hayli zorlandıkları, şiirin anlamını aktarmaya çalışırken kimi zaman bir takım eklemeler yapmak zorunda olmalarına rağmen çok nadiren anlam kaybına yol açtıklarını görebiliriz. Belgrad 18M. Marinković, Pregled tursko-srpskih književnih veza (1965-2000), Beograd, 2008. International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015 1554 Ksenija AYKUT Türkologlarının bu çalışmada üzerinde durduğumuz şiir araştırması ve özel bir beceri isteyen şiir çevirisini başarıyla gerçekleştirdiklerini söyleyebiliriz. Türk-Sırp edebi ilişkilerini inceleyen Miryana Marinkoviç’in doktora tezinde „1995 yılında savunulan ve kitap halinde yayımlanan, Mirjana Teodosiyeviç’in Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın Dili- Türkçe'de Özleştirme Akımına Bir Bakış adlı doktora tezi, Nazım Hikmet’in eserlerini birkaç değerlendirme makalesi ile 1996 yılında savunulan ancak yayımlanmayan Payo Aviroviç’in Orhan Veli ve Yeni Türk Edebiyatının Özgürlüğe Kavuşma Süreci adlı tezi dışında, eleştirel makale, şiir tartışma ve araştırılması yok denilebilecek kadar azdır. Bu alanda henüz araştırmanın başındayız ve Türk şiiri Sırpça konuşulan coğrafyada hâlâ bir muammadır“ (Marinkoviç, 2008: 137) şeklindeki tespitine rastlıyoruz. Böylesine katı bir tutumu kesinlikle kabul etmemiz mümkün olmadığı gibi Türk şiirinin Sırpçaya çevrilip değerlendirilmesi konusunda daha da çok emek sarfedilerek araştırılması gereken konulara yer verileceğine inanıyoruz. Öbür yandan, makalesi Kseniya Goluboviç-Braiek tarafından çevrilen ve yorumlanan Turgay Fişekçi19, son dönem Türk edebiyatına ilişkin Danas dergisi için hazırladığı yazısında diyor ki: „Türlere göre baktığımızda, her dönemde edebiyatın en canlı dalı olan şiir, 1980’den bu yana roman ve öykünün gerisine düştü. Bunda temel etkenin yeni kuşak şairlerin büyük ölçüde toplum sorunlarından uzaklaşıp şiiri biçimsel söz oyunlarına dökmelerinin neden olduğu söylenebilir. Bugün de en fazla satılan ve okunan şairler NazımHikmet ve OrhanVeli’dir.“ (Fişekçi, 2001: XVIII). Bunun böyle olduğunu kabule dersek, Belgrad Türkolojisinin şiir konusunda başarılı çalışmalar gerçekleştirdiğini ve akademik görevini oldukça memnun edici bir seviyede yerine getirdiğini söylebiliriz. KAYNAKÇA Behramoğlu, A. (2007). Pred ljubavlju/ Sevginin Önünde, Sırpçaya çeviren: Saša Bradašević, Smederevo: Kobdom. Behramoğlu, A. (2008). Türk Şiirinin Ulu Çınarı (Devrildi). Cumhuriyet, 18 Ekim, 17. Fişekçi, T. (2001). Angažovano i postmoderno (Angaje ve Post-Modern), Sırpçaya çeviren ve yorumlayan: Ksenija Golubović-Braiek, Danas, Beograd, 3-4 Kasım, XVIII. Đinđić, S. (1968). Panorama-Savremena turska poezija, Prokuplje. Đinđić, S. (1975). Kuda ide moderna turska poezija, Iz moderne turske poezije, Mostovi, Beograd, 22, 123-133. Đukanović, M. (1969). Kroz tursku narodnu poeziju, Beograd: Filoloji Fakültesi. Edževit, B. (1980). Naraštaj mira, Priština-Niš: Jedinstvo-Gradina. Golubović- Braiek, K. (2002). Savremena turska poezija, Sent, 2, Nisan, 14-16. Hikmet, N. (1951). Pjesme, Çeviren: Dušanka Bojanić, Sarajevo. Hikmet, N. (1967). 24. septembar 1945; Impresija; Jesen; Ti; Veliko čovečanstvo; Nedelja; O življenju; Rubaije, Çeviren: S. Đinđić, Revija, VII, 4, 19-27. T. Fišekči, Angažovano i postmoderno, Sırpçaya çeviren ve yorumlayan: Ksenija Golubović-Braiek, Danas, Beograd, 3-4 Kasım 2001, s. XVIII 19 International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015 BELGRAD ÜNİVERSİTESİ TÜRKOLOJİ BÖLÜMÜNDE TÜRK ŞİİRİ ÇALIŞMALARI 1555 Hikmet, N. (1977). Pjesme i tamnice, Pisma Tarantu Babu, Çeviren: Dušanka Bojanić, Sarajevo. Hikmet, N. (1978). Dvanaesto pismoTarantu Babu, Çeviren: Dušanka Bojanić, Odjek, Sarajevo, XXXI, 2, 15. Kanık, O. V. (1966). Besplatno; Za otadžbinu; Pisma Oktaju; Seoba I; Seoba II, Bajka, Çeviren: S. Đinđić, Tok, I, 5 Marinković, M. (2008). Pregled tursko-srpskih književnih veza (1965-2000), Beograd: Caligraph. Marinković, M., Ajkut, K. (2007). Iz savremene turske poezije, Književni list, 63,1 Kasım, 1213. Mirač, J. (1983). U tuđinu; Mrav-devojka; Zvonka muzika; Azurna pesma; Intimne pesme, Çeviren: S. Đinđić, Mostovi, 14, 3, Beograd, 144-147. Rajković, Lj. (1968). Turski pesnici i pripovedači kod Srba i Hrvata, Beograd: Filoloji Fakültesi. Teodosijević, M. (1995). Jezik Fazila Husnija Daglardže s osvrtom na pokret jezičkog purizma u Turskoj/ Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın Dili- Türkçe'de Özleştirme Akımına Bir Bakış, Beograd: Filoloji Fakültesi. Yardımcı, M. (2009). Türk Şiirinin Doğuşu ve Gelişim Evreleri, 12 Nisan 2015 tarihinde www.turkoloji.cu.edu.tr,YeniTürkEdebiyatı adresinden erişildi).Yayınevi, 38-66. International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015